Tabak çevirme ile ilgili yanlış anlamalar

Rollo Tomassi’nin kırmızı hap camiasındaki en önemli yazı dizisi Tabak Teorisi‘ni Türkçe’ye çevirmiştim. Benim kendi tavsiyelerimle de paralel olduğu için, çeşitli zamanlarda gelen sorulara cevaben “tabak çevirin” diyorum. Ama gelen mail ve yorumların azınlık ama sayıca önemli derecede fazla bir kısmından anladığım kadarıyla, tabak çevirmek konusu ile ilgili bir iki ciddi yanlış anlaşılma var. Bunlara o yazılarda da değindik ara ara ama toplu olarak bir daha üstüne basalım.

Tabak çevirmek ve aldatmak

“Abi tabak çevirme yazılarını okudum ve tavsiyene uyacağım. Kız arkadaşıma yakalanmadan nasıl tabak çeviririm biraz tüyo versene …” Ya da “abi tavsiyen güzel de şimdi kız arkadaşım var vicdanen ona bunu yapamıyorum. Bana bir yol göster”.

Ben bütün o yazıları çevirdiğim için her kelimesini okudum. Rollo Tomassi ve bu sitede biz tabak çevirin derken kız arkadaşınızı ya da karınızı aldatın tavsiyesi vermiyoruz. Tabak çevirmek, uzun süreli ilişkiye alternatiftir, paralelinde yapılacak bir şey değildir. Ha hiç mi şeytana uymadık. Uyduk bazen ama bu aktif arayarak yaptığımız ya da övündüğümüz hele hele tavsiye edeceğimiz bir şey değil.

Eğer ilişkiden memnun değilseniz, ilişkiyi bitirin ve tabak çevirin. Paralelinde çevirmeyin. Bunun tek istisnası, karısı kendisi ile seks yapmayan amcalardır. Onlar çevirmeyip ne yapsın?

Tabak çevirmek ve bekar erkek

Önemli bir yanlış anlama da tabak çevirmenin bir seks yapma stratejisi olduğu. “Ulan Türkiye’de yaşıyoruz, ne tabağı?” ya da “lan adam bir tane kadın bulamıyor, sen 3 tane kadınla yat diyorsun” suçlamaları da hep bu yanlış anlamadan. Tabak çevirmek, tabaklarla yatıyorsunuz anlamına gelmez. Aslında tabak çevirmenin çoğu erkek için en gerekli ve pratik versiyonu seks yapmadan olan versiyonu zaten.

Ne demek istediğimi anlatayım. Bence bir erkeğin tabak çevirmeden en faydalanacağı dönem, bekar ve kız aradığı dönemdir. Bu dönemde tabak çevirmeyi kazanan tek strateji olarak görüyorum. Bize en çok mail atan grup, sniper yöntemi ile kız arayan erkekler. Sorular da bu hedefteki kızı nasıl sevgili yaparım ya da burdan bana ekmek çıkar mı, kız ilgilenmiyor, kaşlarını kaldırdırken sol gözbebeği 20 derece sağa kaydı sence bunun anlamı “sana kızgınım ama boş ta değilim” mi, vs … vs … tadında. Çoğunun cevabı “ben nerden bileyim amk” ama üşenmeyip ciddi ciddi cevaplamaya çalışıyoruz. Sağolsun Ölümcül Oneitis belirtisi yazısından sonra Destansı Oneitis hikayeleri neredeyse bitti ama kısa öykü dalında eserlerden bolca alıyoruz.

Arkadaşlar şunu iyi belleyin : Öyle tek bir kızı (haşa çarpılacağım, kız ne demek meleği ya da tanrıçayı demem lazım) görüp vurulmak, aşık olmak, sevdalanmak, onunla ilgili hayaller kurmak, planlar yapmak ve sonra da onun peşinde koşmak devri bitti artık. Ha bana sorsanız yüzde 90ınız doğmadan önce bitti ama kesin olan bir şey var ki, 20 yıldır başka bir devirde yaşıyoruz. Feminizm, modern toplum falan derken o tip kadın – erkek ilişkilerinin zemini kaydı ve artık. İşin acı tarafı, kadınlar bunun az çok farkındalar ve davranmaları gerektiği gibi – pragmatik bir şekilde – tabak çeviriyorlar. Ama erkeklerin büyük bir kısmı ise hala Ediz Hun filmlerinde yaşıyor.

Bir sonraki cümleyi okumadan gidin “bir şişe rakı, Orhan Gencebay CDsi ve abi sana kız mı yoğkk” diyecek pohpohlayacak bir lavuk bulun. Canınızı sıkacağım : Hedefinizdeki birtanesini sevgili yapma şansınız, fişi yeni çekilen sizin için %10 ve en baba Oyun üstadı olsanız bile taş çatlasa %30. Size birtanesini tavlamak için dünyanın en sağlam tavsiyelerini versem ve harfiyen uygulasanız, şansınız en fazla 3’te bir. Siz muhtemelen bu kızın 4 – 5 talibinden birisiniz (kadınların tabak çevirmesi farklıdır). Yeni kadın – erkek ilişkileri devrinde birtanesini tavlamaya çalışma stratejisi / sniper methodu / mavi haplı çocuk oyunu, oyunu en iyi şekilde taklit etseniz bile sakat bir stratejidir. Bu devirde ancak tabak çevirme stratejisi / pompalı tüfek methodu / kırmızı haplı çocuk oyunu ile şansınız var.

Yani, bu genelde arkadaş çevrenizde olan kızı ilk olarak birtanesi olmaktan çıkarmalısınız. Bunun için de hemen iki üç hedef daha yaratmalısınız. Aynı arkadaş çevresinde 3 tane hatuna paralel yazmak ters tepeceği için bunları yeni av sahalarında bulmanız gerekecek. Bu şekilde paralel yürüyerek ve düşen tabağın yerine bir başka kız koyarak ancak başarılı olursunuz. Bunlardan biri kız arkadaş olduğunda, diğerlerine yürümeyi bırakırsınız. Genelde kız arkadaş olan size en ilgili ve sizin de en beğendiğiniz kriterlerinin ortada bir yerde buluştuğu kızdır.

Üzgünüm, birtanesi kartanesini seçip, filmlerdeki gibi onun için doğru çabayı gösterip onun kalbini çalma gibi inanmayı canıgönülden istediğiniz çocuk masallarının gerçek dünyada üç kuruş değeri yok. Onlara hala inanmak istiyorsanız, hala erkek değil çocuk olduğunuzdan, önce büyümeye bakmanızı tavsiye ederim. Dikkat edin, inanmak istiyorsanız dedim, inanıyorsanız demedim. Çoğu okur artık bunların masal olduğunun artık farkında ama bu gerçek onlara acı veriyor, bu nedenle inanmak istiyorlar. Bu acının nedeni çocuk olmanız hala, ilk hedef almanız gereken problem de bu.

Neo: Gözlerim neden acıyor?
Morpheus: Çünkü onları daha önce hiç kullanmadın.

(The Matrix filminden)

Kısacası; tabak çevirmenin en pratik ve yapılabilir olanı, bekar bir erkeğin birden fazla kıza paralel yazmasıdır. Bu tavsiyemi unutmayın, herhangi bir zamanda bekarsanız ya hiçbir kıza yürümeyin ya da birden fazla kıza aynı anda yürüyün. Asla tek kıza yürümeyin.

Ama abi vicdanım elvermiyor?

Bu şaşırtıcı olmaması gereken fakat her duyduğumda şaşırdığım bir şey. Eğer kız arkadaşınız / karınız ile uzun süreli ilişkide iseniz ve tabak çevirmek size vicdan azabı veriyorsa anlıyorum. Zira kötü bir şey yapıyorsunuz, vicdanınız da bunu size söylüyor. Dediğim gibi. Arada şeytana uyup yapmadık mı? Yaptık maalesef. Ama dikkat edin, burada saha raporu olarak tek bir aldatma hikayesi yok. Zira anlatmaya utandığımız bir zayıflık.

Ama zaten vicdanım sızlıyor diyenler aldatan erkek arkadaşlar ya da kocalar değil. Onlar vicdan falan düşünmüyor bile. Vicdanı sızlayanlar, hiçbir kadınla ilişkisi olmayan ve kısa sürede de bu medeni durumu değişecek gibi durmayan erkekler. Bu erkeklerin vicdan dediğinin vicdan olmadığına eminim.

Peki nedir bu? Söyleyeyim. Birtanesine (oneitis) ihanet sonucu duydukları suçluluk duygusu. Yani, olmayan bir şeye karşı.

Oğlumuz, uzaktan bir kızı istiyor, ona küçük adımlarla yürüyor. Oğlumuz farkında değil ama birtanesi olmuş bile. Evet oğlumuzun problemlerinden biri de, kızlara yürüyecek cesareti olmadığından, yeni kızlara yürümemek için birtanesi bahanesini kullanıyor. Yani, bu durumun sebeplerinden biri korkaklık. Ama yine aynı derecede sorun ise bu kutsal birtanesi / kartanesi miti. Ya bu kız O özel kadın ise (ki kızımız tam o anda muhtemelen tabak çeviriyor).

Ya üzülürse diye düşünenler de az değil. Ya bu kızların hepsi üzülürse. Birincisi, bu bir rekabet oyunu. Bazıları bu maçı kaybedip üzülecek. Ne yani, kadın milleti üzülmesin diye siz kaybetmeye mi razısınız?

Bakın dikkat edin, siz üzülürken kızların sikinde mi, gidin siz de üzün demiyorum. Oyunun kuralı bu, her maçı herkes alamaz. Üzüntü oyunun doğasında var. Siz yine de yenmek için oynamalısınız.

Kısacası, bekar bir erkeğin birden fazla kıza aynı anda yürümesi, bu devirde oyunun kuralı. Oyunu size böyle oynatmayan ise vicdanınız değil, çocukluğunuzdan beridir “20li yaşlarında kendilerini keşfeden kızlara kalabalık olmayıp 30larında onlara sponsor olacak” uslu bir koca olmanız için size işlenen feminen buyruk. Bu buyruk, hem erkeklerin hem de kadınların geleneksel sorumluluklarına bağlı olduğu, olmadığı zaman ise toplumun baskı yaptığı zamanlarda en azından erkeğe aile babası, toplumun üretken bir bireyi saygısı ve aile saadeti getiriyordu.

Kadınların (en azından sizin hedef sınıfınızdaki kadınların) geleneksel rollerinden azad olduğu devirde sizin bunlara sadık kalmanızın beklenmesi, bunun size böyle öğretilmesi, sizin bunu vicdan meselesi yapmanız, ahlaksız bir kültürel propaganda. Bunu takip etmek de size ancak hayal kırıklığı getirir.

Erkek Düşmanlığı Balonu (The Misandry Bubble) – Bölüm 2 – Ekonomik Tez

Birinci Bölüm olan Kültürel Kriz‘in ardından Ekonomik Tez ile devam ediyoruz.

Camdan Tavanlar ve Zeminler : Erkek düşmanları, büyük şirketlerin CEO’larının yüzde 50sinin kadın olmamasını, her tarafa sinen cinsiyetçiliğin “camdan tavanları” ile bas bas bağırarak açıklıyorlar. Hiçbir zaman değinilmeyen ise aynı derecede geçerli “camdan zeminler”, mahkumların, intiharların ve sakat bırakan iş kazalarının kurbanlarının yüzde 90ının erkek olması. Eğer bu sonuçlar, sonuçların acısını çeken erkeklerin tercih ve hareketlerinin sonucu ise, “camdan tavanın” yukarısına çıkan erkekler için de aynı şey geçerli değil mi? Erkek düşmanlarının bu gerçekleri samimi bir şekilde konuşamama sebepleri, bu insanların tamamen irrasyonel hak sanısı hakkında bize bir şeyler söylüyor.

En yalan mitlerden bir tanesi de kadınların aynı iş için erkeklerin yüzde 75’i ödeme aldıklarıdır. Bu miti darmadağın etmeme izin verin ve bu süreçte de bu insanlar için böyle yalan inançlar yaymanın neden karlı ve çekici olduğunu görelim.

Kadınların ortalama olarak yıllık bazda erkeklerden daha az kazandığı doğrudur. 22 yaşında birinin ortalamada 40 yaşında birinden daha az kazandığı da doğrudur.  Neden ikincisi yaş ayrımcılığı değil iken birincisi cinsiyet ayrımcılığına örnek olarak gösterilir?

Eğer kadınlar gerçekten aynı iş için erkeklerden daha az çalışıyor olsalardı, cinsiyetçi olmayan her CEO sadece kadınları işe alarak maaşlardan 25% tasarruf sağlayıp rakiplerini alaşağı edebilirdi. Tüm CEO ve yönetim kurulu üyelerinin milyarca dolar kar imkanını çöpe atacak kadar cinsiyetçi olduğuna mı inanacağız? Rahibeler cemaatinin “Sosyal Sorumluluk Direktörü” Cypress Semiconductor şirketinin CEO’su TJ Rodgers’a yönetim kurullarında daha fazla kadın olması gerektiğini yazdığında, Rodgers kar etmeye çalışan bir müessesede bu tür politik doğrucu şeylerin neden yeri olmadığını açıklayan bir mektup ile cevap vermişti. Bir rahibeler cemaatinin birine “Sosyal Sorumluluk Direktörü” adı altında ekonomik gerilemeden etkilenmeyen bir maaş ödemesi kendi başına bu şımarık varoluşa örnek. Ve ben rahibelerin seküler Marksist inançları yaydığının da farkında değildim.

Amerika’da 2008’de iş kazasından ölenlerin yüzde 92.7 si erkek.

Eğer maaş farkı varolsa idi, kadın girişimciler kadın çalışan alarak rakiplerinin önüne geçebilirlerdi ama dünyada hiçbir ülkede böyle bir şeyin olduğunu görmüyoruz. Serbest pazar güçleri kadın maaşlarında böyle bir yanlış fiyatlamayı düzeltirdi, eğer gerçekten böyle bir yanlış fiyatlama olsa idi. Ama yanlış fiyatlama yok ve bunu iddia edenler ekonomi cahili olduklarını ilan ediyorlar ama büyük bi mutlulukla da aynı şekilde ekonomi cahili kadınları da olmayan bu adaletsizlik konusunda öfke ile dolduruyorlar. Halka açık firmalarda CEO olarak görev yapan / yapmış kadınların, yarattıkları değere nazaran kadınlara daha az ödeme yaptıran bir komplo ile ilgili konuştuklarını hiç duymadım.

Eğer mahkumların yüzde 50sinin, ağır makine kullanımı gereken işlerin yüzde 50sinin, dışarda çalışmayı gerektiren ya da zehirli gazlarla çalışmayı ya da tehlikeli suçlulara gardiyanlık yapmayı gerektiren işlerin yüzde 50sinin de kadın olmasını zorlayacak yasalar geçirecek isek, Fortune 500 CEOlarının yüzde 50sinin kadın olmasını zorlayacak yasalar geçirmeye varım. Adil ise adil bu. Var mısınız?

‘Erkekdurgunluğu’ ve ‘Dişikonomi’ : Bir kadının ekonomik başarısı kendi meziyetleri sayesinde ise, bu başarıdan mutluluk duyarım. Birçok kadının ekonomik başarısı kendi meziyetleri sayesinde var. Ama çok fazlası da serbest pazar güçleri ya da meritokrasi değil de politik rüşvet ve ideoloji temelli yolsuzluk sayesinde.

Yakın zamandaki ekonomik durgunluk ve işsiz toparlanma da, erkek işsizlik oranı kadın işsizlik oranından çok daha yüksek. Bu durum basitçe piyasa güçlerinin sonucu olsa idi tamam. Ama ‘feminist’ gruplar, devlet teşvik fonlarının erkeklere yardım aleyhine kadınların iş bulmasını arttırmak üzere kullanılması için çok yoğun çalıştılar. Solcu Obama yönetimi itaat etmeye dünden razıydı ve servetin zorla transferi gerçekleşti. Bu, paranın ekonomi için en iyi kullanımı anlamına gelmese de.

Önce dedesi sonra da kocası tarafından kazanılan devasa servet ile dünyanın en şanslı kadınlarından biri olan Maria Shriver, geçenlerde yayınladığı recently ‘A Woman’s Nation : The Shriver Report’ (Bir Kadının Devleti : Shriver Raporu) adlı raporda, kadınların artık nasıl erkeklerden daha iyi ekonomik performans gösterdikleriyle ilgili böbürleniyordu. Tüm rapor baştan aşağı yalan feminist mitlerle, yanlış istatistiklerle dolu ve “kadınlar erkeklerden daha iyi yöneticilerdir” gibi açıkça cinsiyetçi söylemlerle dolu (bir erkeğin tersini söylediğini hayal edin). Bunun yanında rapor “kadınlara daha az ödeme yapılıyor” miti ya da işletmeler kar etmek için değil de  sosyak mühendislik için varlarmış gibi ekonomik cahilliklerle dolu.

Bütün bu yalan raporlar ve organize erkek katşıtı lobi faaliyeti başarılı oldu. Bugün erkek işsizliği, kadın işsizliğinden çok daha kötü durumda ve arada büyük bir uçurum var. ‘Erkekdurgunluğu’, ABD ‘dişikonomi’ye evrilirken devam ediyor. Ve milyonlarca işsiz erkek arasında, kendi çocuklarını iki ebeveynli evden mahrum eden kendileri olmasa da korkunç seviyede iştirak nafakası borcu olan ve kendilerini hapiste bulan erkekler de var. Dahası, tekrar vurgulamak isterim ki çalılan Amerikan erkek nüfusunun 10 – 30%sini efektif olarak 70% vergi altında ezmek, onların yeni teknolojiler geliştirme ya da yeni şirketler kurma şevklerini ortadan kaldırıyor. İşgücünün bir dilimi 70% vergi yükü altında iken gelir vergisi 35% mi olsun 39.6% mi tartışması komik duruyor.

Bu zorbalığın ötesinde, işsiz erkeklerin bir bölümünü hapiste tutmak da vergi verenlere yük oluyor. Artan oranda erkeği vergi yaratan kategorisinden vergi tüketen kategorisine atmak devlet bütçesinde iki kere delik açacak. “ABD dünyanın en büyük hapishane nüfusuna sahip” lafını bir daha duyduğunuzda, bu erkeklerin bir çoğunun orada olma sebebinin iradeleri dışında boşanmış ve işlerini kaybetmiş olmak olduğunu hatırlayın. Kadınlar ise bu arada teşvik üstüne teşvik alıyorlar.

Devlet Balonu : Devlet özel sektör işgücü dağılımı cinsiyet ile yüksek derecede ilişkili olmasa da, 100,000 Doların üstünde kazanan kadınlara odaklandığımızda ilişki görürüz. Aşağıdaki çizim Cato Enstütüsünden ve toplam kazanca (maaşlar ve maaş harici imkanlar) bakıldığında, bu on yılda devlet sektörünün özel sektörü fazlaca aştığını görürsünüz. Devlet çalışanının verimliliği özel sektör çalışanından daha fazla mı arttı ki devlette çalışan özelde çalışanın iki katı kazanıyor? Vergi verenler ödediklerinin karşılığını alabiliyorlar mı?

Bitmedi. Sosyal sigorta vergilerinin çoğu erkekler tarafından ödeniyor ama kadınlar tarafından kullanılıyor (kadınlar ortalama 7 yıl daha fazla yaşadığı için). Bu tek başına problem değil ama kadınların ABD sağlık harcamalarının üçte ikisini kullandığı ve bu 2.5 Trilyon Dolarlık yıllık harcamanın çoğunun erkekler tarafından ödendiği gerçeği mutlaka tartışılmalı. Kadınların doğum yaptıkları için daha fazla sağlık harcaması kullanmaları ‘doğal’ olabilir. Ama erkeklerin bunu kadın milleti için değil de sadece kendi karıları için ödemeleri daha ‘doğal’ olurdu. Sağlık sektörü aynı zamanda devasa bir kadın işgücüne sahip. Hemşirelik gibi katmadeğeri olan işlerde değil sadece, bürokratik ve yönetim pozisyonlarında da. Aslında Medicare’den Obamacare’e, devlet sigortasından kamu işlerine ve hapishanelerin genişletilmesine savunma ve altyapı hariç tüm devlet harcamaları ya erkeklerden kadınlara net servet transferi ya da Evlilik 1.0ın direk sonuçları. Her iki durumda da suçlu feminizm.

Bu Cato Enstütüsü çizgisi, savunma hariciFederal Devlet harcamalarının 1960lardan beri nasıl arttığını gösteriyor. Savunma harcamalarındaki azalış vergi verenlere “barış karı” olarak geri dağıtılmamış, daha fazla sosyal programa aktarılmış. Artan masraflara rağmen kimse Amerikan kamuoyunun 2010 yılında 1960lara göre daha iyi savunma harici yönetim aldığını iddia edemez. Daha önce belirttiğimiz gibi artışın çoğu ‘feminizm’in dolaylı ya da dolaysız sonucudur. Eyalet ve yerel hükümet israflarını da ekleyin, GSMH’nin yüzde 20sinin devleti Evlilik lurumunun yerine geçirmek için kullanıldığını görürsünüz ama bu da başarılı bir yerine geçirme değil. Erkeklerin gelirlerinin vergilerin 70 – 80%sini ödediğini hatırlayın.

Solcular sonunda zorba bir devlet yaratmak için mükemmel bir truva atı buldular. ‘Feministler’ servetin erkeklerden kadınlara ve özelden devlete transferi için lobi yapabilirler ve bunu yaparken kendilerine karşı çıkan herkesi “kadın düşmanı” diyerek, kendilerinden önceki askeri ajanların ve düz sosyalistlerin kendilerine muhalefet edenleri susturabildiklerinden çok daha etkili bir şekilde susturabilirler. Muhafazakarların bu utandırma diline özel bir zaafı var ve birçok muhafazakar, muhalefet etmenin “kadın düşmanlığı” olacağı “centilmenlik / şövalyelik” şeklinde paketlendiği sürece her türlü sosyalizmi sonuna kadar savunmak üzere vurguladıkları prensiplerinden vazgeçebilirler. Fakat ABD’nin birçok yerinde (Kaliforniya, New York, New Jersey gibi eyaletlerde) toplanılan vergi miktarının doyuma ulaştığına inanmamız için nedenler var. Optimal nokta çoktan geçildiği için, bundan sonra her vergi artışı, vergi gelirini arttırmayıp azaltacak. Ve Federal vergilerdeki artış bugünden tam bir yıl sonra, 1/1/2011 tarihinde, zaten fakirleşmiş erkeklere kolayca yüklenemeyek başka bir ekonomik durgunluk yaratabilir.

Erkekler boşanmayı durdurma hakları olmadan çocuklarından koparıldıklarında, iş pazarından serbest piyasa eli ile değil de sosyal mühendislik ile dışlandıklarında, bir zamanlar inandıkları ve bazı durumlarda korumak uğruna askeri oldukları toplumun kendi isteklerine zerre saygısı olmadığını gördüklerinde, bu erkeklerin toplumu desteklemek için bir nedenleri kalmayacak.

Cinsiyetler Arasındaki Anlaşma : Bekar bir erkeğin hayatta kalması için fazlaca bir şeye ihtiyacı yoktur. Çoğu bekar erkek yılın sadece 2 ayı çalışarak kendini rahatça geçindirebilir.  Bir erkeğin çok çalışarak çok daha fazlasını kazanma motivasyonu, rekabetin çok olduğu alanda kendine bir eş çekebilmek, bir evi geçindirebilmek ve birkaç çocuk sahibi olabilmek ve evli ve toplumun direği bir erkek olarak saygı görebilmektir.    Eskiden yüksek ekonomik potansiyel gösteren ve sosyal dokunun desteklediği genç bir erkek, kızın anne ve babasını etkileyerek kız ile evlenebilirdi. Bunun sonucunda erkek çok çalışmak zorunda kalırdı ve emeğinin karşılığının 80 -90%si  devlete, işverene ve ailesine giderdi ama karşılığında bir aile ve yüksek statü elde ederdi. Bu nedenle de kazancının çoğu başkalarına gitse de durumdan mutlu idi.

Dört Canavar Düdüğü bunu değiştirdi ve kadınların beta erkekleri tamamen görmezden gelerek, alfa erkeklerle evlenme şansları matematiksel olarak çok az olsa da alfa erkeklerin peşinde koşmalarına olanak sağladı. Sorumluluk sahibi ve üretken bir yaşam sürmeleri öğütlenen beta erkekler ise dolandırıldıklarını anladılar.

Sadece 20 yıl önceki sosyal kurallar altında başarı kazanan erkekler bugünün kurallarının ihanetine uğradılar. Bu da onların üretkenliğine ve becerilerine bağımlı olan toplumu desteklemeyi reddetmelerine yol açtı.Kadınlar kendilerini tüm geleneksel sorumluluklarından özgürleştirirken (komikdir ki bu onları eskiye göre daha mutsuz yaptı) erkeklerin tüm geleneksel rollerini harfiyen yerine getireceklerini sanıyorlardı. Özellikle de kadınlara kaynak veren ve onları koruyan rollerini. Belirtmeye gerek yok ki centilmenlik / şövalyelik doğalarının bir parçası olmasına rağmen erkekler, centilmenliğin karşılığında bir takdir gerektirdiğini ve kadınlardan bu takdirin gelmediğini hissedecekler.

Kocaların ve babaların rollerinin değersizleştirilmesinin ve yerlerine devletin geçmesinin sonucunun ne olacağını görmek için çok uzaklara bakmaya gerek yok. ABD siyah topluluğuna bakmak yeterli. Detroit’te ortalama ev fiyatları daha 2003’te 98,000 Dolar iken bugün sadece 14,000 Dolar. Otomotiv sektörü işleri.Detroit’i 2003’ten çok daha önce terk etti ve bu nedenle düşüş endüstrinin gitmesine bağlanamaz.  Baltimore, Oakland, Cleveland, ve Philadelphia gibi şehirler de çok daha iyi durumda değiller. Bunun beyazlarda olmayacağını düşünenler, İngiltere’nin alt tabakasına baksınlar.  Beyaz nüfusun alttaki yarısı siyahlarla aynı kadere mahkum. Los Angeles gibi şehirler de ‘Detroitleşebilir’.

Buna ek olarak insanlar toplumun fiziksel güvenliğini unutmuşa benziyorlar. Toplumun ve özellikle kadınların fiziksel güvenliği,tamamen ‘saldırgan’ erkek – ‘koruyucu’ erkek oranının belli bir seviyenin altında kalmasına bağlıdır. Daha çok erkek işgücünden dışlandıkça, suç bir alternatif haline gelir. En eğitimli erkek bile eğer ihanete uğradığını düşünürse şiddete başvurabilir. Batıdaki her toplu silahlı saldırı ve hatta terör teşebbüsü eğitimli ve iyi iş potansiyeli olmasına rağmen sevgisiz kalan erkeklerce yapıldı.

Profesyonel işi olan erkekler hemen hiçbir zaman suça bulaşmasalar da, saldırıya uğrayan bir kadına yardım etmemeyi tercih edebilirler. Birçok erkek basitçe kurtarıcı olmak istemeyecekler ve bu erkek düşmanlığı tarafından horlanan polisleri de kapsayabilir. Güvenlik oksijen gibidir – sadece kalmadığı zaman farkedilir. Büyük miktarda umursamayan erkek yaratarak kadınlar çok şey kaybedecekler.

Ataerkil sistem çalışır zira erkek ve kadınların güçlerinin birbirlerini tamamlayarak işbirliği yapmalarını sağlar. ‘Feminizm’ ise kadınları, eninde sonunda en dayanıklı betadaki şövalyeliği bile yok edebilecek kadında ahlaksız davranışlara teşvik ederek, iki cinsiyeti de çürütür. Bekar anneliğin teşvik edilmesi sır değil. Daha az görüneni ise bekar kız kuruluğunun da sürdürülemez ve karşılıksız yollarla teşvik edildiği. Erkek düşmanı bir topluma doğal çözüm, bu toplumun düşürülüp ele geçirilmesidir.

Nüfus kaydırımı : Sonunda büyük oranda erkekler tarafından ödenen vergilere ve anayasal olmayan gölge devletin  erkeklerden zorbaca aldığı nafaka ve iştirak nafakasına, erkekler tarafından sürdürülen alt yapıya, erkekler tarafından icat edilen tekonolojilere ve erkekler tarafından sağlanan güvenliğe göbekten bağlı ‘feministlerin’ ‘güçlenmiş’, ‘bağımsız’ ve ‘kendine güvenli’ hissettiği bir topluma ulaştık. Peki dünyanın şimdiye kadar gördüğü en ayrıcalıklı insan sınıfı olan bu kadınlardan toplum ne fayda gördü?

Açıkça söyleyeyim bence bir kadın ne kadar çocuk yapacağına, çocuk yapıp yapmayacağına kendi özgür iradesi ile karar verebilmelidir. Ama, çocuksuz yaşlı bir kadın başka kadınların çocuklarından kaynak elde edememelidir. Adil olalım, çalışma yaşındaki insanların yaşlılara bakma yükümlülüğü, ürememeyi seçmiş kadınları desteklemek için kamulaştırılmamalıdır.

20 yaşında 3 adet hayali kadını ele alalım. Biri şehirli solcu ‘feminist’, diğeri kırsal muhafazakar ve üçüncüsü de inançlı bir müslüman. Aşağıdaki tablo, 3’ü de paralel yaşlanırken hayat çizgilerini gösteriyor. İnsanlar Batı’daki doğum oranlarındaki düşüşü konuşurken çocuğu 23 yaşında yapmakla 33 yaşında yapmak arasındaki ek farkı dikkate almıyor. Tabloda görüleceği gibi, 3 genç kadının 1:1:1 olan oranları 40 yıl içinde 12:4:0 toruna dönüşüyor.  Bu 40 yıllık sürecin 20 yılının geride kaldığını da düşünürseniz, bu 3 kadın da şu an 40 yaşında.

Şehirli solcu feminist çocuksuz. Taşra muhafazakarı 30 yaşında evli ve 1 çocuklu ve 40 yaşında evli ve 2 çocuklu. Müslüman kadın ise 30 yaşında, evli ve 3 çocuklu. 40 yaşında evli ve 4 çocuklu. 60 yaşlarında iken feministin sıfır torunu var. Taşra muhafazakarının 4 torunu var. Müslüman kadının ise 12.

Kısacası, genç kadınların bardan bara atlamaktan, 300 dolarlık cüzdan almaktan ve devlette bürokrat olarak çalışmaktan ve devleti koca yerine koymaktan ibaret hayatı seçmesi şeklinde organize olan toplumun ilerde çıkaracağı değeri nasıl tahmin ederiz? Acınası 60 yaşında code pink (aktivist) bir nenenin 12 müslüman ergene ‘cinsiyet toplumsal bir kurgudur’ diye ders vermesinin hayali çok komik görünüyorsa, olaya bir de makro bakalım.  Aşağıdaki haritada 15 yaş altı çocukların (1990 – 2005 arası doğanların) nüfusa göre ülkelere nasıl dağıldığı görülüyor.  Meksika ve ABD’de aynı sayıda çocuk var iken Pakistan ve Bangladeş’teki toplam çocuk sayısı tüm Batı Avrupa’daki çocuk sayısına eşit.  Gelişmekte olan ülkelerin doğurganlık oranı her ne kadar Batı seviyelerine düşmeye başlasa da, 1990 – 2005 doğumları bazı gerçekleri sabitleştirdi. Zamanı 15 yıl ileri aldığımızda, bu çartlardaki değerlerin 2025 yılında 20 – 35 yaş arası (kadınların doğurganlık yaşları) yetişkin oranları olacağını söylemeye gerek yok.  Yakın gelecek bile işe koyulanların.

Solcu ‘feministler’in soyları tükenecek ve kısa sürede nefret ettikleri muhafazakarlar tarafından değil, ‘feminizme’ tamamen zıt başka kültürler yerlerini alacak. Solcu ‘feministler’in hayran oldukları devlet, bu kadınların ne yeni vergi veren ne de yeni teknoloji üretmediklerini anladığında, hızlıca onlara karşı pozisyon alacak ve onları ‘güçlenmiş’ hak sanısı pozisyonlarından indirecek. Bir kocaya karşı yükümlülüklerin berbat bir olasılık olduğunu düşünüyorlarsa, bir de koca yerine koydukları devlete karşı yükümlülüklerini görsünler.

İnsanlığın Dokusu Yırtılacak

Bize benzeyen insanlar 100,000 yıldır hayattalar ve bize benzeyen daha önceki insansılar da ondan önceki 1 – 3 milyon yıldır varlar. İnsansı tarihinin ilk 99.9%sinde, türümüzün ana amacı diğer tüm türlerle aynı olmuş – üremek. Dişiler daha kıt üreme kaynakları idiler zira çoğu erkek ölse doğabilecek çocuk sayısında düşüş olmaz ama her kadın öldüğünde doğabilecek çocuk sayısı azalır. Geçmişte insanların da 40 – 45 yaşına yaşadığını daha önce belirtmiştik. Bu nedenle insan beyni atalarımızın evrimsel devrelerini devam ettirdi ve kadınların esenliğini erkeklerin esenliğinden daha üstün tuttu ve erkekler harcanabilir cinsiyet olarak görüldü. Eldeki kaynakların mümkün olduğunca kadınlara aktarılması, çocukların hayatta kalması demek olduğu için, hem erkekler hem de kadınlar bu statükoyu normal görecek şekilde evrimleşti. Feminen Buyruk, insanlığın buyruğu idi.

İnsan toplumu geliştikçe, öncelikler değişti. Öncelikle, teknolojik ilerleme ve zenginlik sayesinde çocuk ölüm oranları 50% gibi bir orandan çok düşük seviyelere indi. Bu nedenle artık 6 tane yetişkinliğe ulaşan çocuk için 12 doğum yapmaya gerek kalmadı.  İkincisi, insanlar tarımdan bilgi toplumuna geçti ve istenen çocuk sayısı düştü. Bugün yüksek ve orta gelirli tüm ülkelerde doğurganlık oranı 2%den daha aşağıda ve birçok kadın hiç çocuk yapmıyor. Üçüncüsü, artık bariz ki insanlar çocuktan başka birşey üreten ilk tür oldular; insanlar artık teknoloji üretiyorlar. Sonuç olarak, daha önceki 99.9%lik zamanda varolan kadınlara kaynakları aktarmanın çocukların hayatta kalması ile ilişkisi artık geçerli değil.

Buna rağmen gömülü beyin devreleri bu çok yeni dönüşüme adapte olmadı, belki de olamıyor. Kadınlar doymak bilmeden kaynak elde etmeye programlanmışlar ve birçok erkek de kaynak sağlamaya. Bu bir zamanlar geçerli ama şimdi geçerli olmayan biyolojik neden sebebi ile toplum hala soru sormadan, kaynaklarının çoğunu kadınlara yönlendiriyor. Ama çocuklara gitmek yerine, bu para kadınlara yönelik tüketim malzemelerine giderken, gölge devlet bütün masraf ve sonuçların kadınlardan uzağa taşınmasını sağlıyor. Birçok insan şu anki toplumu normal görebilir ama bu insanlar paranın kadınlara yönlendirilmesinin artık gereksiz olduğunu göremiyorlar. 21. yüzyılda böyle bir kaynak yeniden dağılımına hiçbir neden yok. Eğer varsa bile bu 50 – 50% olmalıydı.

Bugün herhangi bir mağazaya ya da alışveriş merkezine gidin. Sergilenen malların yüzde 90ını almayı, sıradan bir erkek aklının ucundan bile geçirmez. Buna rağmen bu mallar çok değerli raf alanı kaplıyorlar yani bu ürünler büyük hacimlerde satılıyor. Bu ürünleri alıyor? Refah içinde herhangi bir ülkede etrafa bakın, toplumun kadınlara kanalize ettiği para ile alınan ve kadınlara hitap eden ürünler görürüz. Mağazalardaki ürünlerden, paket servisi restoranların yaygınlaşmasına, ev kredisi faizlerinden, yargı sisteminin kadın hipergamisini teşvik edecek şekilde bozulmasına herşey kadınların artık çoğunlukla yerine getirmedikleri bir fonksiyon için kadınlara kaynak aktarımının sonucu. Bu tarihin en büyük kaynak yanlış kullanımı ve bu tür bir yanlış yatırım her zaman balonun patlaması şeklinde düzelir.

12 çocukluk doğum oranlarına dönelim demiyorum, bu ne arzı edilir ne de gerekli bir şey. Burada büyük resim şu : insan ruhunun ana yönlerinden birisinin, hem kadınlar hem de erkekler nedeniyle artık miadı doldu. Düzeltme geldiğinde, bu insanlığın gördüğü en yıkıcı olay olacak. Bazıları bunun ‘Teknolojik Singularite’nin bir varyasyonu olacağını ve 2020’den çok sonra (muhtemelen 2060 – 65 civarında) olacağını düşünüyorlar. Ama başlıca düşünürler bile, bariz cinsiyete yönelik kaynak akımı düzelmesi konusundan uzak duruyorlar.

Erkek Kurtuluşunun 4 Atlısı

Daha önceki bölümde, Feminizmin 4 Canavar Düdüğünün hiç beklenmeyen şekilde bir araya gelerek kadınlara daha önce hayal bile edemeyecekleri tercihler sağladığından bahsetmiştik. Bazı kadınlar topluma pozitif katkı yaptılar ama azımsanamayacak sayıda kadın da erkek düşmanlığının ve dizginsiz bir açgözlülüğün kendilerini ele geçirmesine izin verdiler. Bu kadınlar şu an şahit olduğumuz felakete yol açtılar. Teknoloji statükoyu her zaman yıkar ve her dalgada yeni kazananlar ve kaybedenler yaratır. Yüzyıllar sonra, Gloria Steinem bir öğretmen ve Mystery ise bir sarah soytarısı olabilir.

Bu yazının başlığı “Erkek Düşmanlığı Krizi” ve hatta “Erkek Düşmanlığına Karşı Savaş” değil. Başlık “Erkek Düşmanlığı Balonu” zira erkeklere kötü davranılmasına neden olan güçlerin sonu ufukta belirdi bile. Erkek Kurtuluşunun Dört Atlısını tanıtmama izin verin. Bunlar bahsettiğimiz birçok gücün birleşimi ve bugünün sürdürülemez hiyerarşik düzenini 2020 yılına kadar yırtıp atacaklar :

1) Oyun:Kadın zihninin nasıl çalıştığını öğrenmek, her erkek için paha biçilmez ve yüce bir bilgi bütünüdür. Erkek bu bilgiyi tamamen adanmış bir Pick-up-Artist olarak da kullanabilir, bir ömür boyu evlilikte ruh ikizini yaratmak ya da kısa süreli ilişkiler için de. Oyun ile bir erkek, olaydan bihaber betaların altında ezildikleri yüklerden bağımsızdır.

Bir erkek, mantıklı tüm finansal analizlerin aksine 50,000 Dolarlık bir araba, 20,000 Dolarlık bir yüzük, 50,000 Dolarlık bir gelinzilla festivali ya da aşırı pahalı bir ev alması için (toplamda 2 Milyon Dolarlık bir mahvoluş) hiçbir neden olmadığını öğrendiğinde hem özgürleşir hem de büyük bir sevinçle dolar. Bir erkek gelirini yarıya düşürmesinin cinsel adayların sayısını çok az düşürdüğünü anladığında, daha kolay, evine daha yakın ve daha az stresli bir işe geçebilir. Bir erkek, kadını tatmin etmenin, kadını baştan çıkarma sürecinde yapması gerekenin tam tersi olduğunu öğrendiğinde, o aşağılayıcı ritüellerin tamamını çöpe atabilir.

Zirveye ulaşan erkek için iki ya da üç paralel ilişkinin zevki çok zor değil. Bu, talihsiz betaları daha çok kadınsız bırakacaktır (erkeklerin kadına olan ilgisi sıfır toplamlıdır ama kadınların erkeklere olan ilgisi sıfır toplamlı değildir). Erkeklerin yüzde 80inin Oyunu anlayıp Oyunda ustalaşacak entellektüel kapasitesi olmasa da, Oyunun sağlam uygulayıcılarının sayısının yüzde 20ye yaklaşması ile bile, otlakçı kadınlardan vergi emen devlete, yolsuzluğa batmış emlaktan, boşanma avukatı endüstrisine tüm parazit yaratıkları açlıktan öldürecektir.

2) 2020’de Yetişkin Eğlence Teknolojileri : Peki Oyunun temel prensiplerini içselleştiremeyen ve bu konuda ustalaşamayan 80% ne yapacak? Onlar hayalkırıklığı dolu bir hayata, aşağılanmaya ve neredeyse köle durumunda ikinci sınıf vatandaşlığa mı mahkum? Neyse ki bu zavallı ruhlar, teknoloji sayesinde doyum sağlayabilecekleri bir özgürlük yaşayabilecekler, kadınların doğum kontrol hapı, çamaşır makinesi ve elektrik süpürgesi ile yaptıkları gibi.

Birçok nedenden dolayı, internet pornosu, VHS kasetlere ve 90ların Skinimax içeriğine göre daha fazla bağımlılık yaratıcı. Fakat başka çeşit bir teknoloji piyasaya sürüldüğünde,  cinsel pazarı dağıtacak ölçüde büyük etkiler yaratacaklar.

Bu sitede daha önce, dokunma duyusu, hareket algısı ve grafik teknolojilerinin 2012’den itibaren video oyunlarını eğlencenin en yüksek formu haline sokacağını anlatmıştık. 3-D/ hologram görüntüler, dokunma duyulu arayüzler ve yeterince yapay zeka ile henüz olgunlaşmamış olan “sanal seks” teknolojileri 2020’den önce birçok erkeğin ulaşabileceği bir teknoloji olacak ve 2020 sonrasında ise bu teknolojilerin piyasaya doğum kontrol hapları ve İnternet pornosundan çok daha fazla etki eden bir noktayı geçtiğini göreceğiz. Erkek nüfusunun büyük bir kısmı farkında olmadan sanal sekse bağımlı hale gelecek.

2020lerin sanal seksinin gerçek seksin yerine geçemeyeceğini söyleyenler (çoğu kadın) için şunu diyeceğim : sanal seksin eksiklikleri, sanal kadının HB10/10+ bir güzellikte olması ve gerçek dünyada bir beta erkeğin HB 4 – 7 arası ile idare etmesi gerektiği gerçekliğinin yanında önemli olmayacak. Gerçek HB10 > sanal HB10 > gerçek HB7. Bu nedenle sanal HB10’un gerçek HB10 (gerçek kadın nüfusunun yüzde 1’i) yerine geçemeyeceğini söylemek anlamsız zira sanal 10, gerçek kadınların çoğundan (7 ve altı) daha iyi olacaktır. Bekar erkekler Cuma akşamı işten eve geldiğinde, sanal aleme dalacaklar ve ‘beta testing’ kavramına yeni bir boyut katacaklar. Bu münzevi erkekler bariz şekilde bar ve gece klüplerinden çekilecekler ve birçok işletmenin kapanmasına neden olacaklar. Bu erkeklerin beyinleri, gerçek kadınların çoğuna libido ayıramayacak kadar yamulacak. Bu durum, gerçek cinsel pazarda kadınların değerinde büyük düşüşe neden olacak ve HB8 kadınların HB5ler gibi davranılmasına ve 35 yaşında bir kadının 55 yaşında bir erkeğin bile ilgisini çekememesine neden olacak. Roadrunner ve çakal anı birçok kadı için birkaç yıl öne çekilecek ve Oyunun alfaları ise çaresiz kadınların daha da kolay avlandığını görecekler.

Japonya’da geliştirilen bir başka teknoloji ise gerçek boyutlada ‘dişi’ robotlar. Seks robotlarının yazılım / oyun türevi çözümlere göre ekonomik ve pratik olacağına inanmıyorum.  Çünkü bu robotlar fiyat, çok yönlülük, kişiye özellik ve bir üst modele geçme konusunda sanal  ile rekabet edemezler.

Bazı ‘feministler’ bu teknolojilerin piyasaya çıkması ile tufan gibi gelen kadınların cinsel değer azalmasına kör değiller ve şimdiden bunları yasaklamaya çalışıyorlar. Böyle yasaklar tabii ki mümkün değil ve sanal seks teknolojileri video oyunlardan ve home theatre tekonolojilerden ayrılamaz. Fakat onların yasak için lobi denemeleri öğretici olacak.

İleri yetişkin eğlencesi teknolojilerinin bir diğer pozitif sonucu da kadınların bu tür teknolojilerin sağlayamayacağı tek özelliklerini geliştirmelerine neden olması – bir erkeği seviliyor hissetirme kapasitesi. Modern kadınların rekabet edebilmek için bu antik kavrama yeniden aşina olmaları gerekecek. Bu gereksinim, pragmatik kadınların bugünkü durumu yaratan ve ‘feminizm’ maskesi altında yapılan erkek düşmanlığını reddeden bir harekete başlamalarına neden olabilir. Bu da hem erkekler hem de kadınlar için faydalı olabilir.

3) Küreselleşme : Dördüncü atlı ise birçok alt başlık içeren büyük bir konu. Ana tema şu : serbest piyasa güçleri, eninde sonunda bir ülkenin yasal sınırlarının etrafından dolanacak bir yol bulacaktır :

a) İslam : Feministlerin yaşadıkları Batı şehirlerdeki müslümanların yüksek doğum oranlarının yanında, genelde solcuların ve özelde kadın düşmanlarının yumuşak karnı, kadınlar üzerinde gerçekten baskı kuran diğer kültürlere meydan okumaya isteksizlikleridir. İngiltere’de, İslamcı Mahkemeler şu an çalışır haldeler ve Şeriat Yasalarına göre kararlar veriyorlar. İngiltere boşanma yasaları ABD’dekilerden bile daha erkek düşmanı ve bu nedenle birçok erkek, İngiliz yasaları tarafından yokedilmemek için şeriat yasalarına dönüyor. Şeriat mahkemeleri bu erkeklere kucak açıyor ve ‘feministler’ ise bu konuda hiç ses çıkarmaya cesaret edemiyorlar. İngiliz erkeklerini şeriat mahkemelerinin kucağına atarak erkek düşmanlığı kendi ayağına kurşun sıkıyor. Geçen yüzyılın krizinde düşman olan grup, bu yüzyılda mütteffikimiz. Bunu sırf kendim de müslüman olduğum için söylemiyorum.

b) Yabancı ülkede çalışmak : Amerika büyük yetenekleri ve yüksek hacimde (yasal) gçöçmeni kendine çekmeye devam etse de, Asya ve Latin Amerika’ya yerleşen erkeklerin hemen hemen tamamı, yeni hayatlarının kalitesi konusunda övgü dolu sözler söylüyorlar. Daha erkek dostu bir ülkede yaşayan ve orada yerel bir kadınla evlenen erkekler, ABD’deki 3 paraziti sırtlarından atıyorlar – vergilerini toplayan devlet, hayatını elinden alabilecek müstakbel eş ve parasını harcaması beklenen endüstriler (düğün, tek taş, emlak ve boşanma avukatları). Bu durum, ABD’de yaşayan erkek sayısı da azaltıyor. Kendi erkek düşmanlıklarını kadın düşmanlığı olarak yansıtan erkek düşmanları ise bu erkeklerin göçünü kızgınlıkla izliyorlar. Kadın düşmanları gidiyor diye ‘feministler’ seviniyor olmalıydı değil mi? Burada bir kez daha erkeklere karşılığından bir şey vermeden erkeklerden herşeylerini alma beklentisindeki ‘feministlere’ örnekler görüyoruz.

Bir yer ne kadar adaletsiz olursa, yetenekli insanların başka yerlere göç ettiğini görürüz. ABD boşanma yasalarının korkunçluğu Hindistan ve Çin’de fark edilirse, bazı erkekler buraya göç etmekten vazgeçecek ve ABD gelecekteki vergi verenlerini de kaybedecektir.

c) Tıp Turizmi : ABD’de bağışlanmış yumurta + tüp bebek + taşıyıcı anne toplam 150,000 USD tutarken, bu iş Hindistan’da en iyi kliniklerde 20,000 Dolara yapılabiliyor. Bu herkese göre bir yöntem değil ama 20,000 Dolara (paralelede iki yaparsanız 35,000 Dolara) ama artık erişimi görece kolay bir yöntem. Hindistan’daki müşterilerin çoğu çiftler olsa da, kendi bebeklerini bu şekilde yapmaya karar veren az da olsa yalnız erkekler var. Hindistan’da fakir taşıyıcı anne 10 yılda kazanabileceği parayı sadece 9 ayda kazanıyor. Herkes için kazan – kazan durumu olan bir sistem. Aşırı yüksek masrafları yüzünden erkeklerle evlenme pazarının dışında kalan Batılı kadınlar hariç.

Tıp turizmi bazı prosedürlerde ABD sağlık sisteminin devre dışı bırakabiliyor. ABD sağlık sistemi ise yönetimsel ve bürokratik sisteminde, özel sektörde kazanabileceklerinin 2 katını kazanan büyük sayıda kadın çalıştırıyor. Bu kadınlar, sanayii işlerinde çalışan erkeklerin yaşadıklarını yaşayacaklar, yüksek maaşlaraı gittikçe pahalılaşan devlet balonu tarafından korunuyor olsa da.

Gördüğünüz gibi küresel güçler, şimdiki statükodan çok daha güçlüler.

4) Erkeklerin Ekonomiden Çekilmesi ve Vergi Kaybı : Daha önceki bölümlerde, en egomanyak ‘feministin’ bile erkek emeğine ne kadar bağımlı olduğunu gördük. Tekrar edeyim : erkeklerin üretici ve girişken kapasitelerinin tamamını kullanmaya zerre motivasyonları olmadığı hiçbir toplum, ayakta kalamaz.

Şehirli ABD’de erkekler ve kadınlar arasındaki anlaşma bozuldu (taşrada hala bir miktar devam etse de). Aşamalı vergi sisteminin varsayımı, erkeklerin aileleri için her zaman kendi ihtiyaçlarının 10 katını kazanacakları varsayımı üzerine kurulu. Bu tür ailesel motivasyonu olmayan bir erkek, daha kolay ve az para ödeyen bir iş seçerek, devlete kazandırdığından daha fazlasına mal olabilir. Daha az vergi demek, sadece bekar anneler ve kadınlar için devlet işlerine değil, polis gücü için de daha az para demek. Daha az polis memuru ve gardiyan demek. Feminist hipergamik ütopya, kendi kendini finanse edecek güce sahip değil. Her beta erkeğin tam potansiyeline ulaşacak şekilde çalışmasına bağımlı. Beta erkeklerin böyle çalışmaması ise erkek düşmanlığı balonuna göbekten bağlı devlet balonunu patlatacaktır. Bu nedenle erkek düşmanlığının uzun süre finanse edilebilmesi matematik olarak mümkün değil.  Küçük bir delet gücü, sürekli yayılan büyük bir devlet gücünden daha sürdürülebilirdir. Sürekli büyüyen devlet finanse edilemez ve toplu çelişkiler çukuruna düşer. Günümüz Rusya’sına hakim olan mafya kapitalizmine bakmanız yeterli.

Bu Dört Atlı on yılın sonunda erkek düşmanlığının yükünü erkeklerden kadınlara yönlendirecek şekilde birleşecekler. 1/1/2020 tarihinde, erkek düşmanlığı balonunun nasıl patladığını ve kadınların kaderlerinin kontrolünü ‘feministler’e yükleyerek nasıl acı çekeceklerini göreceğiz. Dikkat ederseniz, herhangi bir Erkek Hakları grubunun ortaya çıkışını Dört Atlı içinde saymadım. Saydığım nedenlerle bunun mümkün olacağını sanmıyorum.

Dört Atlı’yı eleştirecekler için (benim tahminlerime karşın kendi tahmin geçmişlerini görmek isterim) : Kadınlar kendi Dört Canavar Düdüklerine sahip oldular ve artık dengeler karşı tarafa geçiyor. Bu yüzyılda 4 atlıyı aklınızda tutun ve 2010’un bu ilk gününde okuduğunuz bu yazıyı aklınızdan çıkarmayın.

Kimi ilgilendiriyor?

ABD’nin güvenliği ve refahı için tehditin İslamcı Terörizm olduğu 10 yılı geride bırakıp asıl tehlikenin erkek düşmanlığı olduğu 10 yıla girerken, aşağıdaki konulardan herhangi biri ile ilgili bir kişinin bu tehlikeyi ciddiye alması gerek :

  • Oğlu, erkek kardeşi, erkek yeğeni evlenecekler ya da kendisi evlilik yapacak erkekler (özellikle de evlilik anlaşması olmayanlar). Daha önce anlattığımız gibi, bu erkeğin hayatı mahvolabilir, çocuklarından ayrılabilir ve ileri demokraside olabileceği çok az kişinin aklına gelecek şekilde hapse atılabilir. Boşanmış erkeklerin intihar oranı şoke edecek kadar yüksek
  • İki ebeveynli ailelerde büyüyen insanların daha çok olduğu toplumların, yetişkinlerin çoğunun iki ebeveynli sağlam ailelerden gelmeyen toplumları yok edecekleri konusunda hem fikir olanlar.
  • Küçük torunu, torununun çocuğu , yeğeni ya da kuzeni olanlar. Boşanma yasaları kadınlara çocukları rehine olarak kullanma şansı veriyor ve bunun çocuğu boşanmadan sonraki uzun yıllar kötü etkileyeceğini kimse inkar edemez. ‘Feministler’ sahte araştırmalarla babanın rolünü hiçleştirmeye çalışsa da, gerçek hayat örnekleri bunun tersini gösteriyor.
  • Pahalı evi olanlar. Erkeklerin aile kurmaktan sakınmaları, ev talebini azaltacak. Evinin konut kredisinin %80’i duranlara hatırlatayım, ev fiyatları %20 düşerse, evde sizin payınız %100 siliniyor. Beta erkeklerin iş bulma şanslarının yok olduğu ilk ABD şehri olan Detroit’te ev fiyatları 2003’te ortalama 98,000 USD iken bugün sadece 14,000 USD. Eğer eviniz varsa, servetiniz iki ebeveynli ailelerin oluşup kalıcı olmasına bağlı.
  • Artan suç oranlarından endişeli olanlar. ABD’de siyah çocukların %72’si bekar annelere doğuyor ve bu sayı beyaz çocuklarda %30lara geldi. Erkek ekonomik gerilemesi de eklenince birçok erkek için hayatta kalmanın tek yolu mafyaya katılmak olacak. Sevgi görmeyen erkekler, eskiden evlenebiliyorlardı ama şimdi mafya için kolay avlar.
  • Federal ve devlet bütçesindeki sağlık hacamalarında artan açıktan endişe duyanlar. Devlet bu açığı kapamak için harcamaları düşürmek yerine vergileri arttırmakta diretiyor. Yüksek maaş kazanmak için çok çalışmayı seçen erkek sayısı azaldıkça, vergilerin %75’ini tepe %10 öder modeli kırılacak. Nafaka, yatakta iyi olmamak veya kendini kadın şiddetinden korumak yüzünden hapsi boylayan erkek sayısı arttıkça, vergi geliri düşecek. Bir mahkümu parmaklıklar ardında tutmanın maliyetinin yılda 60,000 USD olduğunu hatırlatalım.
  • ABD anayasasının değerli bir döküman olduğunu düşünen herkes. ‘Suçlu olduğu kanıtlanana kadar herkes masumdur’ ilkesi, feminist ağırlıklı birçok yasada işlemiyor. Daha önceden üzerinde durduğumuz ‘gölge devlet’, masum erkekler üzerinde her türlü zorbalık için ‘feminizm’i kullanıyor. Bu da ABD’nin özgürlükler ülkesi olduğu savını savunulmaz kılıyor.
  • Ulusal güvenlik konusunu ciddiye alan herkes. Bu toplumun kendisine ihanet ettiğini düşünen erkek sayısı arttıkça, kendisi görevdeyken boşanma avukatlarının karısını boşanmaya teşvik ettiğini görmek için orduda hizmet etmeyi göze alacak erkek sayısı azalacak. Savaş meydanlarından eve dönen erkekleri hemen başka türlü bir savaşın içine atmak, en iyi erkeklerimize yapılan başka bir utanç verici ihanettir. Dahası, İngliz erkeklerinin, erkek düşmanı İngiliz boşanma mahkemelerince mahvedilmemek için nasıl şeriat yasalarına döndüğünü anlatmıştım. Bunlardan bazıları, İslam’ın kendilerine kendi toplumlarından daha fazlasını sağladığını düşünecektir.
  • ‘Feminist’ doktrinden sapan her kadının uğradığı saldırılardan ve kendilerini ‘feminist’ ilan edenlerin söz ve davranışlarından bıkan her kadın. Her etkinin aynı şiddette ve eşit tepki ile karşılaşacağına inanan biriyseniz, ‘feministler’in canayakın köpeği sürekli tekmelemelerinden endişe duymanız lazım.
  • Son olarak da genç kızı ve kızkardeşi olan herkes. Aklını yitirmiş ‘feministler’in yaptıklarının bedelinin erkeklerden kadınların sırtına yüklenmesi (feminizmin nefret doktrini ile alakaları olmasalar bile) ile artık sadece en güzel kadınların evlenebileceği bir dünyaya gidiyoruz. Baştaki yönetim özetinde bahsettiğim gibi, feministler kadınları felakete sürüklüyorlar.

Listeyi daha da uzatabilirdim ama anlatmak istediğim çok açık. Önümüzdeki on yılın en büyük problemini anlattık.

Sonuç

Ben sadece bir gözlemciyim ve herhangi bir çeşit aktiviste dönüşmeyeceğim. Ama daha önce de söylediğim gibi, Gandhi ruhlu bir ‘aktivist’ olmak da çok güçlüdür. Bir Gelecekçi olarak, bunlar çoğunluk tarafından farkedilmeden önce bazı şeyler tahmin ettim. Düzenli okurlar, benim tahminlerimin gerçekleşme oranlarını bilirler. Bana inanın, erkek düşmanlığı balonunun şişmesi ve ardından patlaması, ABD’de gelecek 10 yılı tanımlayacak. 2010lu yılların bu ilk gününde, daha binlerce makaleye neden olacak makaleyi yazıyorum.

Yukarıda da belirttiğim gibi bu yazıyı okumak, birinin 1997 yılında 2000li yılların Terörle Savaşını detaylı anlattığı bir yazıyı okumak gibidir. Bu sitenin emlak balonunu 2 yıl önceden ve hisse senedi balonunu 6 ay önceden bilmesi gibi, burada detaylıca yazdığım Erkek Düşmanlığı Balonunun çöküşü de büyük bir doğrulukla gerçekleşecek. Ben balonu görünce tanırım ve erkek düşmanlığı da bu çağın en büyük balonu. Tahminlerimin aksine yatırım yapmanız riskli.

Bu site 2030’da ABD’nin hala süper güç olacağını tahmin etti. Bu tahmini modifiye etmek istemiyoruz ama ABD’nin 2030’da süper güç kalmasının önünde bir tehlike olduğunu söylemek istiyorum. Erkek Düşmanlığı Balonu tatmin edici ve düzenli bir şekilde atlatılmazsa tehlike var. Hangi toplumun, iki cinsiyet de iyi davranış görürken refahını arttırmaya devam edeceğini göreceğiz ama ABD şu an doğru yolda yürümüyor. Bu nedenle ben Erkek Düşmanlığı Balonunun güzelce sönme ihtimalini düşük buluyorum. Sönecek ama şiddetli bir kasırga şeklinde sönebilir. Sadece taşra Amerikası ulusu barışçı bir geçişe taşıyabilir. İngiltere ise maalesef artık kurtarılacak durumda değil.

Bitti

Kaynak : The Misandry Bubble

Day Game saha raporu ( birlikte değerlendirelim. )

Son 1 aydır tatil ve finaller dolayısıyla paylaşım yapamadım, daha doğrusu paylaşacak bir şeyim yoktu. Dün 1 tane set açabildim, onun raporunu paylaşıyorum arkadaşlar.

Akşam saat 11 civarı yalnız başına yürüyen kıza arkasından hızlı adımlarla
yaklaştım. Durup “merhaba ben epavarman’ diyerek güler bir yüzle selam verdim.
Duruşum, ses tonum, enerjim gayet yerindeydi.

Çok hoş göründüğünü ve az ilerde bir kafe de otururken onu fark ettiğimi söyledim.
2 – 3 dakika konuştuktan sonra acelesi olup olmadığını öğrendim. Gecenin o vakti başka bir kafeye kahve içip fal baktırmaya gidiyormuş. Tabii ben bakayım gel
diyerek kendi oturdugum cafeye davet ettim onu ilk önce. Sonra bilen biri baksın gibi bir bahane ile reddetti. Sonra görüşmek için telefon numarasını istedim.
Telefon numarasını vermek istemeyince instagram hesabından takipleştik her şey buraya kadar çok güzel. Karşılıklı gülüşmelerle geçen güzel bir setti.

Gelelim instagram da ki konuşmalara kafam burada çok karıştı. Acaba shit teste mi maruz kaldım yoksa red mi edildim kararsızım oyun da en çok tıkandığım noktalardan bir tanesi tam da burası.

instagram da geçen konuşma tam olarak böyle
1 – 2 saat aralıklarla gerçekleşiyor.
Ben : Falında çıkmışımdır bence 😀
Kız : Valla çıkmadın.
Ben : Yanlış olmuş o, dedim sana ben bakayım diye 😀
Kız : Ahahahahah keşke ya beğenmedim.
Ben : Peki o zaman kabul etmemeni şaşkınlığına veriyorum ben de bakarım sana başka bir gün 🙂
Kız : Keşke gerçekten bakabilsen.
Ben : Bakarım bu akşam.
Kız : Olur.
Ben : Akşam haberleşiriz o zaman.
Kız : Tamam.
Ben: Saat 9 da çıkalım olur mu 🙂 (saat akşam 7 civarında gönderilmiş bir mesaj ve bir daha mesaj gelmedi görüldü de yapılmadı ben de tabi ki kızın bu tavrına karşılık tekrar mesaj atmadım)

Anlamadığım nokta tam olarak şu mesajımın görülmemesi cevaplanmaması bir test midir yoksa reddediliş midir ? Bu durumdan sonra nasıl davranmalı. Oyun da tecrübeli arkadaşların yorumlarını bekliyorum herkes fikrini paylaşabilir.
Epavarman

Disiplinin Pratiği – Bölüm 3 – Yeniden şarj etmek

Yazının ikinci bölümünde küçük ve aşamalı değişikliklerin gücünü görmüştük.

Hayatınızın kontrolünü elinize almak istiyorsanız, dikkat etmeniz gereken çok önemli bir şey daha var. Yorgun düşmeyin ve stres olmayın. Demesi kolay biliyorum ama merak etmeyin. Nasıl yapacağınızı size göstereceğim.

Zihinsel olarak tükendiğinizde, yaptığınız ya da yapmadığınız şeyler sizin bilinçli ve en iyi yargı gücünüze dayanmaktan uzaklaşır. İyi alışkanlıklar kazanmak istiyorsanız, kendinizi yeniden şarj etmeyi öğrenmeniz lazım.

Eğer bunun yumurta – tavuk olayı olduğunu düşünüyorsanız – yani stresi ve yorgunluğu engellemek için hayatınızın kontrolünüz altında olması gerekirken, kişinin hayatını daha iyi kontrol etmesi için stresli ve yorgun olmaması gerekliliği durumu – tamamen haklısınız. Ama stresli bir hayata, efektif bir yeniden şarj pratiği ekleyerek, döngüyü en zayıf noktasından kırabilirsiniz. Aslına bakarsanız, eğer stresli bir hayatınız varsa, bunu özellikle yapmalısınız. Bu pratik kolay ve sadece 10 dakikanızı alır.

Bu pratiğin pratiği hızla artmakta – internet yavaşça bu tavsiye ile dolmaya başladı ama çok az tavsiye disiplin bağlamında veriliyor – özellikle egoyu söndürmek ve “yorgunluk” hakkında. Bu şaşırtıcı zira bahsedeceğimiz pratiğin en önemli ikinci kullanımı, bu bahsettiğimiz alanlar (birincisi genel olarak ruhsal sağlık).

Bu pratik (alkışlar gelsin) meditasyondur. En basit haliyle (ki bence en iyi hali bu), oturun, kafanızı temizleyin, nefesinizi sakinleştirin ve “boş” zihninizi doğal haliyle gözlemleyin – hepsi bu. Başka her şey opsiyonel.

(Çevirenin notu : eleman meditasyonu anlamamış maalesef. Siz başka kaynaklardan nefes meditasyonuna bakın. Basitçe olay şimdiye / ana odaklanmaktır. Şimdi gibi sıkıcı ama hep orda olan nefese odaklanabilirsiniz. Amacınız zihninizi nefes alıp vermelerinize odaklamak. Odak noktanız nefesinizi nerde en iyi hissediyorsanız orası olabilir. Örneğin burun deliklerinin ucu. Sakin bir şekilde nefes alıp verin ve zihninizde bir şey düşünmeden nefese odaklanın.

Budistlerin maymun beyin dediği ve sürekli düşünceden düşünceye atlayan içsel konuşma tabii ki odağı hemen saçma sapan bir şeye çevirecektir. Bu içsel konuşmayı yakalayın, orada bırakıp zihninizi nefese çevirin. Kızmayın ve kasmayın. Halı üstünde oynaması gerekirken beton zemine emeklemiş yaramaz bir bebeği yeniden halı üzerine getirir gibi sakin olun. Maymun beyin 100 kere başka dala atasa, 100 kere nefese geri getirin.

Önceleri günde sadece 5 dakika ile başlayın. Her 3 haftada 5 dakika ekleyerek minimum 15 dakikaya çıkarın. Mümkünse 30 dakikaya. Başlangıçta zihin nefeste en fazla 5 – 10 saniye kalacaktır. Zamanla bu meditasyon süresine kadar artabilir. )

Söz veriyorum bu size bilinçli tercih ve planlarınızı yürütmek için daha fazla güç verecek ya da en azından bunu yapabilme şansınızı önemli oranda arttıracak. Meditasyon, zihnin pit stopudur, irade kuyusudur.

Bu, içsel olarak yapmanız gereken şey. Bunun yanında çevrenizdeki ilgi dağıtan ya da sizi işinizden alıkoyacak şekilde cezbeden şeyleri kaldırın. Bu şekilde zihniniz (bilinçaltında bile) bir sürü küçük şeyle meşgul olmayacak ve o an yapmakta olduğunuz şeye daha iyi odaklanacaktır. Efektif multitasking diye bir şey yoktur. Multitasking için dikkati dağıtmak, sıfır toplamlı bir oyundur.

Çevre yönetiminin temelleri

Düzenli bir yaşam alanı size çok yardımcı olacaktır. Darmadağın bir ev sizin felaket döngünüzün bir parçası ise arkadaşlarınızdan yardım dilenin (“evimi toplamaya çalışıyorum. Lütfen bana yardım et. Sana bira ve pizza alırım ve aynı şekilde sana yardım ederim). Ya da temizlikçi tutun. Çevrenizdeki stres kaynaklarını kaldırın ki hayatınızdaki diğer herşeyle başa çıkacak gücünüz kalsın.

Cezbedici şeyleri kaldırın. Diyet yapıyorsanız, gözünüzün önündeki Nutella kavanozlarını ve pizza sipariş ilanlarını kaldırın. Sigarayı bırakmaya çalışıyorsanız, çakmakları kaldırın. Gözden ırak, zihinden ırak. Bunlar yerine sizi dürtecek ve gaza getirecek yaratıcı hatırlatmaları göz önüne koyun. Mesela donunuzdan başka bir şey giymeden çekilmiş fotonuzu buzdolabına asın. Aslına bakarsanız benim vücut ölçüm buzdolabının kapağında duruyor. Fareler üzerinde özenle hazırlanmış deneyler gibi ama burada özellikle sizin davranışlarınızı kontrol etmek için.

Stresi azaltmak istiyorsanız, size gelen bilgi akışını düşürün. Kendinizi mağaraya kapatmayın ama kaliteyi sayıya tercih edin. Yüksek kaliteli haber kaynakları bulun ve sadece onları takip edin. Magazin ve sansasyonel yayın yapan kaynaklardan uzak durun. Eğer haber sizi sinirlendiriyorsa, muhtemelen orada kötü gazetecilik vardır ve bu kaynak sizin zihin sağlığınız için iyi değildir.

Disiplinin altta yatan mantığı,sizin yüksek yönetim fonksiyonlarınız olan rasyonel yetişkin zihniniz ile sizin oldukça fazla kararınızı yöneten içinizdeki 3 yaşındaki çocuk arasında yapıcı bir ilişki kurmak ve gücü dengelemektir.

Hiç kendinizi kandırmayın, o küçük göt hala içinizde. İnsan kişiliği ağaç gibidir – dışa doğru büyür, yeni katmanlar ekler ama derinlerdeki her zaman derinlerde kalır (aslında yaşlı ağaçların içinde boşluk oluşurken insanlar yaşlanınca dış katmanlar kalkar ve kişi ikinci çocukluğuna geriler … her benzetmenin bir sınırı var). Bütün impulsif davranışları, düşük dikkat süresi ve ani zevkler peşindeki miyop koşuşu ile içinizdeki çocuk hala orada. Genellikle siz yetişkin fonksiyonların kontrolü elinde tutmasını tercih edersiniz. Bu, stresli ve yorgun iken çok zordur ve bu nedenle de zihin meditasyonu ve çevre yönetimi önemlidir.

Bitti

Çeviri : Practical Discipline

Disiplinin Pratiği – Bölüm 2 – Küçük ve aşamalı değişiklikler

Yazı serisinin başlığının “pratik” olmasına rağmen oldukça teorik olan birinci bölümün devamında, pratikte iyi alışkanlıklar elde etmek için yararlı olacak tavsiyeler vereceğiz :

Küçük adımlar

Beyniniz ani değişikliklere direnir. Eğer kendinizi “yarından itibaren, yepyeni bir insan olacağım” gibi dev bir işe motive ederseniz, kendinizi tüketmek ve hızlıca eskiye dönmekten başka bir şey beceremezsiniz. Büyük ve ani değişiklikler işe yaramazlar, yavaş ve istikrarlı değişiklikler işe yararlar. Bu, disiplinin yo – yo etkisidir.  Konfor bölgenizin tam sınırına gitmelisiniz, sürdürülebilir tek tutum budur.

Küçük adımlarla ilerlerseniz, bir sene içinde bambaşka biri olduğunuzu farkedeceksiniz ama dönüşümün ne zaman ve nasıl olduğunu tam olarak bilemeyeceksiniz.

İşin sırrı küçük bir değişiklik yapmak ve beyninizin bunu yeni baz çizgisi olarak kabul etmesine izin vermektir. Bu, bir sonraki adımı daha kolaylaştıracaktır çünkü baz çizgisi az da olsa yükselmiştir. Bunu yeni değişiklik için tekrarlayın. Sonra bir daha tekrarlayın …

Şimdi söyleyeceğim şey size çok banal gelebilir ama öyle değil : Büyük şeyler küçük şeylerden meydana gelir. Israrla yaptığınız ve hergün takip ettiğiniz küçük değişiklikler, şaşırtıcı derecede büyük sonuçlar doğurur.

Hergün merdivenleri kullanın. Belki günde 5 – 10 kalori yakarsınız ama bir yılda bu rakam bir büyü pizza kalorisine denktir.  Evde küçük toparlamalar yapmaya günde 2 dakika ayırırsanız, bir ay içinde evinizin ne kadar derli toplu olduğuna şaşırırsınız.

Küçük ama istikrarlı şeyler. Merdivenleri kullanın. Beyniniz ani değişikliklere direnir ama aşamalı değişiklikler bu direnci bypass eder. Bu da bizi bir sonraki noktaya getiriyor.

Kademe Prensibi

Büyük değişiklikleri, daha küçük ve aşamalı, yönetilebilir adımlara bölerek gerçekleştirebilirsiniz. İşin sırrı, beyninizdeki değişim – karşıtı trolle, büyük bir değişim geçirmekte olduğunuzu farketirmemenizdir. Direnç, değişimin büyüklüğü ile katlanarak artar, aralarındaki ilişki doğru orantılı değildir. Bu prensip, hayatın birçok alanında işe yarar :

Casus edinmek örneğin öyle adaya gidip “bayım merhaba, kendi ülkenize ihanet etmek üzere, yabancı bir devlet için çalışmak ister misiniz?” diyerek olmaz. Zararsız ve savunulabilir bir dizi adımla – yemekler, küçük hediyeler ve çok hassas olmayan bilgiler istemeler ile olay sonunda büyük bir ihanete doğru gider. Porno sektöründe de sokaktan çevirdikleri kıza gidip “5 tane siyahi vücut geliştirici ile anal seks yapacaksın” diye sormazlar. Olay oldukça hoş ve yarı-çıplak fotolarla başlar (bak işte normal bir modellik işi bu) ve yarı – hoş ve çıplak fotoğraflara gider ve sonra … anladınız siz. Bunlar sinsi şeyler.

“Kaynayan sudaki kurbağa” zihin egzersizini bilirsiniz – hurafe gibi dursa da söylendiğine göre bir kurbağanın içinde bulunduğu tencereye kaynar su dökerseniz, kurbağa tencereden sıçarayarak kaçar ama soğuk su dökseniz ve yavaşça kaynatsanız, kurbağa tencerede kalır ve haşlanarak canverir. Kim böyle bir deney yapmak ister ya da bu gerçek mi bilmem ama içinizdeki tembel, sabotajcı, bahaneci trole yapmanız gereken budur. Siktiğimin trolünü canlı canlı haşlayın. Yavaş yavaş, farkına varmasına müsade etmeden.

Biz bu mekanizmayı iyi bir amaç için kullanmak istiyoruz.

Daha fazla spor mu yapmak istiyorsunuz? Yürüyün.  Yediğinize içtiğinize dikkat etmek mi istiyorsunuz? Önce sadece bir tane en kötü şeyi hayatınızdan çıkarın – tatlı / şeker muhtemelen. Sigarayı mı bırakmak istiyorsunuz? Günün o son sigarasını alın, kırıp üstüne sifonu çekin. Bu da bizi bir sonraki konumuza getiriyor :

İstisnaların Planlı Yönetimi

Kötü alışkanlıklarınızı yönetmenin en iyi yolu onları kabul edip çizelgelemektir. Kötü alışkanlıkların yokolmasını dileyemezsiniz, fakat onları kontrol edebilir ve onları planlarınıza katarak ataletlerini yönlendirebilirsiniz. Bu Judo metodudur.

Burada anahtar zamanlamayı ve dozajı kontrol edebilmektir. Diyet mi yapıyorsunuz? Diyet yapmadığınız günler planlayın (mesela haftada birgün). Hayatınızın değerli saatlerini Facebook’ta mı heba ediyorsunuz? “Tamam artık Facebook yok” – yanlış. “Arkadaşlarla iletişimi devam ettirmek için her akşam sadece 20 dakika Facebook” – doğru yöntem.

Beyninizin ani değişikliklere direndiğini unutmayın, özellikle de bu değişiklikler anlık zevklerden mahrum eden cinsten ise. Psikolojik bir bağımlılığı aniden bırakmak size hüsran, başarısızlık ve kendinden nefret etmek olarak geri dönecektir.

Bunu, istisnasız istisnaları kabul edip planlayarak (planlanmamış istisna olmayacak şekilde) bypass edebilirsiniz. “Bugün benim kaytarma günüm ve evde kalıp don atlet bilgisayar oynayacağım ve pizza yiyeceğim” demeniz tamamen kabul edilebilir. Ama bunu planlı yapın, az yapın ve bilinçli yapın – birden bire başınıza gelmesine izin vermeyin. Herhangi bir planınızın olması plansız ne yapacağınızı bilememenizden iyidir.

Paradoks şu ki hoşgördüğünüz kaytarmalar zevkli bile değiller. Suçluluk ve değersizlik hissetmeniz neden olurlar. Ama bilinçli ve planlı yaptığınız kaytarmalar rahatlatıcı ve zevklidir. Pijamalar, dondurma ve Gilmore Girls bölümlerini arka arkaya izlemek için de günler olacak. Ama bunun başınıza plansız gelmesine izin vermeyin.

İtelemeler ve Taahhütler

Bir başka güçlü hile de şu : Kendiniz için iyi bir şey yapmanıza engel olan dirençleri engellemek için, doğru yönde ama daha az dirence neden olacak “itelemeler” yapın. Açıklayayım.

Burada amaç, trolü harekete geçirmeden, doğru yönde ve beyinde direnç oluşturmayacak sembolik adımlar atmaktır. Bu konsepti Scott Adams’tan öğrendim. Eğer spor yapacak havada değilseniz ama yapmanız gerekli ise, spor kıyafetlerini giyin. Bu kolay değil mi? Bu beyninizin vites değiştirmesi ve kendinizi spor yaparken bulmanız için yeterli olacaktır.

Amaçladığınız değişim yönünde küçük ve sembolik adımlar atın. Bu tür itelemeler ve hatırlatmalar konusunda, Dan Ariely’nin çalışmalarını tavsiye ederim. Eğer spor salonu şortu ve gıda alacaksanız, tam bu sırada alın. Böylece sağlıklı seçim yapmaya öncelik vermiş olursunuz.

Bunun çalışmasının iki nedeni var – iteleme öncelendirmesi (ve burası çok çok çok çok önemli), tutarlılık ihtiyacı. Beyninizi “daha yeni spor malzemeleri aldım, ben sağlıklı tercihler yapan bir insanım. Bu nedenle abur cubur reyonuna girmemeliyim.”

Tutarlılık işe yarar zira tutarsızlık egonun bütünlüğünü tehdit eder. Geçmiş tercihlerimiz bizim kimliğimizi oluşturur ve biz bunu muhafaza etmek isteriz. Siz burada resmen kendi bütünlüğünüz için sağlıklı tercihler yapıyorsunuz. Ego-savunması sizin için çalışıyor.

Bir daha tekrar etmeme izin verin : tutarlılık, benlik algınızın hayatta kalması için gereklidir. Bunu basit, küçük, akıllıca ve direnç yaratmayan şeyler yaparken kullanabilirsiniz ve kendinizi yararlı bir yöne kilitleyebilirsiniz. Bu hayat yönetiminin nükleer silah deposudur. Akıllıca kullanın.

Üçüncü bölümde, yeniden sarj etme konusu ile devam ediyoruz.

Çeviri : Practical Discipline

Disiplinin Pratiği – Bölüm 1 – Motivasyonu siktir edin sizin disipline ihtiyacınız var.

Çevirenin Notu : İşleri sürekli erteleyen insanların temel paradigma problemini özetleyen güzel bir yazı. Ben şahsen motivasyon gibi duygu ve hislerle ilgili bir şeyin disiplin gibi iş yapmakla ilgili bir şeyin önüne geçmesinin, toplumun feminenleşmesi ile alakalı olduğunu düşünüyorum. Gerçeklerden, iş yapmaktan önce hisler ve ruh hali!

Bir şey yapmanız gerektiğinde bunu kendinize yaptırmanın temelde iki yolu var :

Birincisi, daha popüler ama kahredici şekilde yanlış opsiyon, kendinizi bu işi yapmaya motive etmeye çalışmak.

İkincisi, hiç popüler olmayan ama tamamen doğru opsiyon ise disiplin kazanmak.

Bu, değişik bir perspektif kazandığınız anda hemen daha iyi sonuçlar aldığınız şeylerden birisi. Paradigma değişimi kavramının kullanıldığı çok az yer, bu kavramın hakkını verir. Motivasyon – disiplin paradigması, bu yerlerden biridir.

Peki motivasyon ve disiplinin farkı nedir?

Motivasyon, çok kabaca söylersek, bir işi tamamlamak için belli bir zihinsel ve duygusal halin gerekli olduğu gibi bir yanlış varsayım üzerinde hareket eder.  Bu tamamen yanlış bir varsayımdır.

Disiplin ise tam tersine, dışsal fonksiyonaliteyi ruh halinden ve duygulardan ayırır. Bunun yarattığı fark ise çok büyüktür.

Bir işin başarılı bir şekilde tamamlanması, işleri sürekli erteleyenlerin işe başlamak için gerektiğini düşündüğü ruh halini sağlar! Şöyle bir benzetme yapalım : antrenmana başlamak için mükemmel sporcu vücuduna sahip olmayı bekleyemezsiniz. Antrenman ile sporcu vücuduna sahip olursunuz.

Eğer harekete geçmenin ön koşulu duygular olursa, doğru ruh halini beklemenin kendisi işleri ertemelenin sinsi bir versiyonu haline gelir.Bunun ne demek olduğunu çok iyi biliyorum maalesef. Keşke zor yoldan kendim keşfedeceğime, 20, 15 ya da 10 yıl önce biri bana bunu öğretse idi.

Eğer bir şeyler yapabilecek ruh hali gelene kadar beklerseniz, sıçarsınız. Bu tam olarak korkunç erteleme döngüsünün ortaya çıkmasını sağlayan şeydir.

İşleri erteleme döngüsü

Motivasyonu beklemenin temelinde, sadece yapmayı istediğimiz şeyleri yapmamız gerektiğini düşünen çocukça bir fantazi vardır. Bu nedenle de problemi şöyle tanımlarız : “Mantiki olarak yapmam gerektiğine karar verdiğim şeyleri yapacak havaya nasıl girerim?” YANLIŞ!

Doğru soru şudur : “Duygularımı takmadan, bilinçli olarak yapmaya karar verdiğim şeyleri, mızmızlanmadan nasıl yaparım?”

Demek istediğim, duygular ile hareketler arasındaki ilişkiyi kesin ve ne hissettiğinize aldırmadan sadece yapın! Ancak yaptıktan sonra iyi, enerji dolu ve istekli hissedeceksiniz.

Motivasyon yanlış bir yöntem. Bu yanlış çerçevenin, gelişmiş ülkelerde hızla yayılan “iç çamaşırlarıyla odada oturup bilgisayar ya da sikiyle oynama” salgın hastalığının sebebi olduğuna 100% eminim.

Motivasyona dayanmanın psikolojik problemleri de var.

Gerçek hayatta, gerçek dünyada insanların yapması gereken şeylerin çoğu, aklı başında hiç kimsenin büyük bir istekle yapmak isteyeceği şeyler değiller. “Motivasyon”, kendi başına hiçbir istek yaratma şansı olmayan işleri yapmak için büyük bir engel yaratır. Bu soruna kaytarmak haricindeki tek çözüm ise, insanlara istemeseler de yapmaya yönlendirmek. Bu korkunç görünen ama neyse ki aldatıcı bir ikilem.

Temelde ruh sıkıcı ve kasvetli bir aktiviteye büyük bir istek boca etmeye çalışmak, bir çeşit kendi kendine psikolojik zarar vermek ve gönüllü deliliktir. BU EXCEL DOSYALARINI DÜZENLEMEK İÇİN ÖYLE BÜYÜK BİR İSTEK DUYUYORUM Kİ, YILLIK MAAŞLARIN GELECEK YILLARDA DEĞERİNİ HESAPLAYACAK FORMÜLLERİ YAZMAK İÇİN SABIRSIZLANIYORUM. İŞİMİ ÇOK SEVİYORUM!!!!”

Orta şiddette manik depresif ruh halini kendi kendine dayatmanın optimal bir insan aktivitesi olduğunu düşünmüyorum. Bunun depresif episodlarla dengelenmesi kaçınılmaz zira insan beyni süresiz olarak zorlanmaya dayanamaz. Güvenlik vanaları açılacak, hormonal akşamdan kalmalar yaşanacaktır.

Başınıza gelebilecek en kötü şey, yanlış şeyi başarmaktır – geçici olarak. Daha üstün bir senaryo ise, ruh sağlığınızı korumaktır ama bu maalesef ahlaki bir problem olarak algılanır. “Yine de bütün gün kağıtları destelediğim işimi sevmiyorum, bende bir sorun olmalı.” “Hala pastayı salataya tercih ediyorum ve kilo veremiyorum. Ben zayıf biriyim.” “Motivasyon hakkında başka bir kitap almalıyım”. Saçmalık. Temel problem zaten bu sorunlara motivasyonun varlığı veya yokluğu çerçevesinde yaklaşmak. Cevap disiplin, motivasyon değil.

Motivasyonun bir problemi daha var : raf ömrü kısa ve sürekli yenilenmesi gerekli. Motivasyon, krank milini sürekli elle çevirmeye benzer. En fazla bir miktar enerji depolayabilir. Bazen başından ciddi bir zihinsel enerji depolamanın gerekli olduğu uç durumlar tabii ki var. Olimpik bir müsabakadan veya hapishaneden kaçmadan önce mesela. Ama bu, gündelik yaşam için kötü bir strateji.

Disiplin ise motor gibidir. Bir kere çalıştırıldı mı, sisteme sürekli enerji sağlar.

Verimliliğin ön koşulu olan bir ruh hali yoktur. Sürekli ve uzun vadeli sonuçlar için, disiplin motivasyona galip gelir, toz yutturur, nal toplatır, anasını siker.

Özetlersek, motivasyon bir şeyler yapacak gibi hissetmeye çalışmaktır. Disiplin ise yapmayı istemesen de yapmaktır. Yaptıktan sonra iyi hissedersin.

Disiplin bir sistemdir, motivasyon ise hedeflere benzer. Aralarında simetri vardır. Disiplin az çok kendi kendini besleyen ve sabit bir güçtür, motivasyon ise parlayıp sönen bir şey.

Peki nasıl disiplin kazanırız? Alışkanlıklar kazanarak – önce yönetebileceğiniz küçük alışkanlıklar, ne kadar göze görünmez olursa olsun kazanmak ve oradan kazanılan momentumu başka ve bir tık daha büyük bir alışkanlığa yatırarak olur. Azar azar rutininizde daha büyük, daha zor değişiklikler yaparsınız ve pozitif geribesleme döngüsü yaratırsınız.

Motivasyon, verimliliğe karşıdır. Aslolan disiplindir.

Devamı 2. bölümde : Disiplinin Pratiği – Bölüm 2 – Küçük ve aşamalı değişiklikler

Çeviri : Screw motivation, what you need is discipline.

Özdisiplin ve kendinize uyguladığınız “acı” kendinizi geliştimenizin en güçlü aracı.

Acı güzeldir. Sadece fiziksel acıdan bahsetmiyorum, o da bu işin parçası ama ben rahatınızı bozan herşeyden bahsediyorum.

Son 2 yıldır  farkediyorum ki acı gerçekten harika ve güçlü bir araç. Acı sayesinde, hayatımızı heykel gibi şekillendirebilir ve hem kendimizi hem de çevremizi kontrol edebiliriz. Gün boyunca kendinizi küçük zevklerden mahrum bırakarak, irade gücünüzü spor salonunda çalışarak kaslarınızı geliştirdiğiniz gibi geliştirebilirsiniz.

Hayır, o patates cipslerini bu sefer yemeyeceğim; paketi kapatıp uzağa koyacağım.
Hayır, duşa ılık su ile başlamayacağım; banyoyu başından sonuna buz gibi suyla yapacağım.
Hayır, yeni mesaj gelmişmi diye telefonumu açmayacağım; telefonumu cebimde bırakacağım.
Hayır, bacaklarım yorgun olsa da oturmayacağım; 5 dakika daha fazla ayakta kalacağım.
Hayır, yarın işe gitmeyeceğim için engel olmamasına rağmen bu partide içmeyeceğim. Ayık kalacağım.

Acı, acıdan doğal olarak kaçtığımız için güzel bir şey.  Kendimizi bilerek ve isteyerek küçük rahatsızlıklara maruz / zevklerden mahrum bıraktığımızda, doğal olarak hoşlanmadığımız bi şeyin üstüne gidiyoruz ve doğaüstü oluyoruz. Zevk dürtümüze hayır diyoruz. Hayvan beynimize, bilinçaltımıza, insanaltı dürtülerimize hayır diyoruz. Hayır, kendi hareketlerimi ben kontrol ederim, dürtülerim değil diyoruz.

•••

Varmaya çalıştığım yer şu : gün boyunca sırf “hareketlerimi ben kontrol ederimi” kendi kendine ispatlamak için küçük zevkleri reddederek, olağanüstü bir özgüven ve kontrol geliştirmeye başlarsınız. Sıradan gündelik yaşamınızın tüm küçük detaylarının kontrolünüz altında olduğunu farkettiğinizde, aynı kontrolü hayatınızın her alanına yayabileceğini farketmeye başlarsınız. İnsan kendi kaderinin yöneticisidir, ve bunu gerçekten takdir etmenin en iyi yolu acı yoldan yürümektir.

Bu yazıyı yazma sebebim, daha öncesine göre çok münzevi bir hayat yaşaman ve bunun harika bir şey olması. NoFap’ın (mastürbasyondan uzak durmak) sağladığı süper güçler aslında yeni keşfedilen kontrol hissinin ürünü.  Kendi hareketlerinizin sizin kontrolünde olduğuna gerçekten inanırsanız, bu kontrolün hayatınızın her alanında kurulabileceğini farkedersiniz.

Dölü salmamak değerli bir şey, şüphe yok. Ama samimi şekilde düşünüyorum ki NoFap’ın bu kadar kendine güven üretmesinin asıl sebebi kendi hayatınızı kontrol edebileceğiniz duygusu.

•••

Yani kendime şunu öğrettim : NoFap ile “süper güçler” kazandıktan sonra, neden aynı kontrolü her dürtüm üzerinde elde edemeyeyim ki? Bunu yaptım ve HA SİKTİR dedim. Aynı kontrolü diğer tüm dürtülere uyguladığımda, NoFap ile deneyimlediğim “süper güçler” 100 kat arttı.

Size söylüyorum arkadaşlar, bu harika bir şey. Kendi kaderimin 100% kontrolümde olduğunu biliyorum ve bunu 100% acıyı takdir etmeme ve yeni münzeviliğime bağlıyorum. Her fırsatta rahat olmayanı kabul etmenin ne kadar harika bir şey olduğunu anlatamam. Hayatımda hiç bu kadar olumlu ve kendi kaderimi ellerimde hissetmemiştim. Hiçbir zaman.

Ben bunun kendime istediğim şeyi yapabilirim mesajı vermek olduğunu düşünüyorum. Bunu yapmak için bir neden olmasa ve sırf yapabileceğim için yapmış olsam bile. Bu bana sürekli zevkli yolu seçmem gerektiğini ve başka şansım olmadığını söyleyen dürtülerime kocaman bir siktir git demek.

HAYIR. Burada patron benim. Ve ben daha az zevkli yolu seçiyorum. Çünkü, siktirin gidin dürtülerim. Siktir git hayvan beynim. Siktirin gidin içgüdülerim. Hayır, hiçbiriniz beni kontrol etmiyorsunuz.

•••

Uyarı:

Hiçbir şeklide kendine zarar vermeyi teşvik etmiyorum. Kendine zarar vermekten ve hatta kalıcı hasar bırakmaktan değil, geçici rahatsızlıklardan bahsediyorum. Bunların farkı büyük ve lütfen bu farkı ıskalayıp beni yanlış anlamayın.

Sanırım kendine zarar  verenler de hayatlarını kontrol etmeye çalışıyorlar ama maalesef yanlış yolu seçmişler.

Eminim çok daha az olsa da kendine zarar vermenin bir nedeni de mazoşizm. Ben acıdan zevk almıyorum. Bu yazının amacı acıyı acı olduğu için kutsamak değil.

Rahatsızlıkları hala rahatsız buluyorum. Emin olun rahat / zevkli şeyler yapmayı tercih ederdim. Ama daha önce belirttiğim gibi acının değeri tam da bu acıdan kaçınma / nefret etme duygusu.

•••

Kısacası, münzevi hayata girmeden önce insanın belli bir zihinsel seviyeye gelmesi lazım. Öncelikle, kendinizi geliştirmeye niyet etmelisiniz. Aynı zamanda kendi kontrolünüzü tamamen elinize almayı ve ruhunuzla bedeninizi uyumlu bir bütün haline getirmeyi niyet etmelisiniz. Ve son olarak da zevkten arınmış sürece olgunlaşmak için girmelisiniz.

Acı için acı çekmek değil büyümek için acı çekmek. Fark önemli. Eğer siz acının getireceği olgunlaşmadan değilde acının kendisinden hoşlanıyorsanız, mazoşistsiniz ve neden münzevi hayatı tercih ettiğinizi sorgulamalısınız.

EK (TRP Destekli Yorum):
İnsanların anlamadığı şu : özdisiplin pratiği ile zihnimize ve beynimize, hepimizin bağımlısı olduğumuz dopamin artışı olmadan da harekete geçmeyi öğretiyoruz. Dopamin beyninizin ödül hormonu ve abur cubur yediğinizde, uyuşturucu ve alkol aldığınızda, kumar oynadığınızda, porno izlediğinizde, seks yaptığınızda ve bilgisayar oyunu oynadığınızda salgılanır. Zor yolu ve özdisiplini seçtiğinizde kişi kısa vadeli dopamin vuruşları yerine uzun vadeli ödüller peşinde koşabilir. Bu, kişinin ilerlemesini ve gelişmesini sağlar. Biz abur cubura, video oyunlarına ve masturbasyona savaş açmadık. Biz beynimizdeki kısa vadeli zevk peşinde koşma mekanizmasına savaş açtık. Buda bunu 2,500 yıl önce bulmuş. Eğer zevk peşinde koşarsanız daha fazla acı ve ızdırap çekersiniz. Her türlü arzu eninde sonunda ızdıraba neden olur.

Kaynak : Self-discipline and self-induced suffering are you most powerful tools for self-improvement. Use pain to make yourself better.

Çevirenin Notu : TRP destekli yorumu yapan dopaminin rolünü benim bildiğim kadarıyla biraz yanlış tanımlamış ama bu mesajını etkilemiyor. Dopamin ödül (hedefe varma) değil doğru hedefte olma hormonu (bu nedenle bağımlılık hormonu diye de biliniyor) :

Sizin için, fareler ve diğer memeliler gibi, seks arzunuzu harekete geçiren şey dopamin adlı bir nörokimyasal. Dopamin beynin ödül devresi (reward circuit) ismi verilen bir kısmını ateşleyen bir kimyasal. Bu devre sizin arzu ve zevk hissettiğiniz ve aynı zamanda bir şeye bağımlı olduğunuz bölge.

Dopamin’in evrimsel görevi sizi genleriniz için iyi olan şeyi yapmaya itmek. Ne kadar çok dopamin salgılarsanız isteğiniz de o kadar şiddetli oluyor. Hiç dopamin yoksa, karşınızdaki şeyi / kişiyi tamamen es geçiyorsunuz. Çikolata, kremalı kek ve dondurma ile dopamin seviyesi tavan yaparen kereviz dopamin salgılatmayacaktır bile. Cinsel uyarı ise ödül devrenizde en çok dopamin salgılanması sağlayan doğal uyaran.

Dopamin’in göbek adı “bağımlılık molekülü” zira bağımlılık konusunda merkezi bir rolü var. Dopamin “zevk molekülü” olarak da bilinse de bu isim teknik olarak pek uygun değil aslında. Dopamin aslında tamamen ödül arama, tahmin ve isteme ile alakalı bir kimyasal. Dopamin uzun dönemli hedefler için potansiyel ödülü arama istek ve motivasyonu sağlıyor sadece. Bu konu tartışmalı olsa da, ödül ve zevk ise opioid denilen kimyasallar sayesinde.

Evlilik Oyunu

Her ne kadar kırmız hap erkekleri evlilikten soğutsa da özellikle çocuk sahibi olmak isteyenler için bu kaçınılmaz bir yol. Şahsi olarak kırmızı hapın evlilik ve uzun süreli ilişkilerde daha çok işe yaradığını düşünüyorum. O yüzden Rollo Tomasi’nin evlenecek erkeklere nelerden vazgeçtiklerini ve neye dikkat etmesi gerektiğini anlattığı bu yazıyı çevirdim. Yazı erken evlilikten bahsetse de her türlü evlilik için geçerli olduğunu düşündüğüm noktalar mevcut.

Okurlarımın da bildiği üzere kızım üniversite ikinci sınıfa gidiyor. Onun kendi hayatında aştığı her eşik, benim de geçmişe gitmeme ve o yaştayken deneyimlerimin kızıma göre ne kadar da farklı olduğunu düşünmeme neden oluyor. 19 yaşındayken kızım kadar düzenli ve – dürüst olmak gerekirse – varlıklı biri olabileceğim asla aklıma gelmezdi. O zamanlar, kısa bir süreliğine, yaptıklarım ve düşüncelerimle ilgili bir günlük tutmuştum. İlk “gerçek” kız arkadaşım bana düşüncelerimi yazmam için bir defter hediye etmişti (o da günlük tutan kızlardan biriydi); ben de o dönemki betalığımın gereğini yaparak kızlara karşı aslında mavi haptan kaynaklanan öfkemi bu deftere dökmüştüm. Bu günlüğü ilerde beni aldattığı zaman hissedeceği suçluluk duygusundan kurtulmak için bana hediye ettiğini ise çok sonra anlamıştım. Böylelikle kız arkadaşım, 18 yaşındayken ve heyecanla beklediği “parti yıllarına” henüz girmişken, ilk kız arkadaşıyla evleneceğini zanneden görev aşığı bir betadan da kurtulmuş oluyordu.

Bu olay 1988’de yaşandı. O zamanlar 19 yaşında olan Rollo Tomassi, klasik bir mavi haplı betaydı. O zamanlar nasıl bir düşünce yapım olduğunu tekrar görmek için ara sıra günlüğümden birkaç sayfa okuyorum ve ne kadar da idealist bir beta olduğumun farkına varıyorum. Üstelik aynı hülyalara dalmış birkaç arkadaşım da vardı. O zaman bu durumun benden önce de sonra da var olmaya devam edecek bir süreç olduğunu fark ettim. Bu dönem, Koruyucu Tıp (Preventive Medicine) kitabımda “Kırılma Süreci” adını verdiğim dönemdi.

Bu bahsettiğim kız benim ONEitisim olmuştu. Benimle (arzulu bir şekilde) sevişen ilk kızdı, benim gibi bir adamla birlikte olduğu için “kaliteli” olduğunu düşündüğüm kızdı. Dolayısıyla ben de “sıradan bir erkek” olmadığım için onun başkasıyla yatabilecek ve erkeklerle gönlünü eğlendirecek bir kız olmadığını düşünüyordum. Hatta bu kızla evlenmeyi istiyordum; çünkü mavi haplı kafa yapım kendimi feda edip kadına “destek” olmanın, onun hayallerini gerçekleştirmesine yardımcı olmanın en doğru yol olduğunu söylüyordu. Yol gösterenim de olmadığı için bu kararı vermem gayet kolaydı.

Kızım geçenlerde okuldaki en yakın kız arkadaşının 19 yaşındaki erkek arkadaşından evlenme teklifi aldığını söyledi. İki genç de üniversite ikinci sınıftalar. Bunu duyunca anılarım aklıma geldi. 49 yaşında şu bloğu yazarken yararlandığım bilgi ve deneyimi elde etmemi sağlayan ilk kız arkadaşımın beni terk etmiş olmasından memnuniyet duyuyorum. Bunu kabullenmek zor biliyorum, özellikle de bipolar kız arkadaşımla geçirdiğim sefil yılları düşününce. Ancak bu kötü deneyimler de iyi olanlar kadar gerekliydi. Bu yüzden kızımın arkadaşına “Tebrikler” demekte cidden zorlanıyorum.

Aslına bakarsanız bugünlerde 19 gibi erken bir yaşta evlenen hiç kimseye destek vermek istemem. Modern evlilik, bir erkek için hayvanat bahçesi gibidir. İnsanlar bana “Rollo, sen de evliyken neden evliliği bu kadar çok eleştiriyorsun?” diyorlar. Sanıyorlar ki evliliğim kötü olduğu için bu kadar olumsuz konuşuyorum. 21 senedir gayet mutlu bir şekilde devam eden evliliğime rağmen bugünün erkeklerine evliliği önermememin sebebi, evliliğin günümüz dünyasındaki halidir. MGTOW ve PUA camiasının üzerinde mutabakata vardığı belki de tek nokta evliliğin bir mavi hap düşüncesi olduğudur. Bu fikre karşı olduğumu daha önce birçok yazımda belirttim; ama bunu diyenlere hak vermiyor da değilim. Evliliğin riski, güzelliklerini kesinlikle aşıyor; ancak kırmızı hapla tanıştığı halde evliliğe adım atacak erkekler de mevcut. Bu erkekler, evlendikleri kadının tek bir sözüyle kendilerini evden attıracaklarını ve çocuklarını elinden alacaklarını gayet iyi biliyor. Evli erkekler olarak tabiri caizse hayatımızı ortaya koyup bir erkeğin girebileceği en riskli dünyaya adım atıyoruz. Çocuklarımızın ve ailemizin geçim derdi, mutluluğu ve gelecek kaygısı çoğu erkeğin yaşam enerjisini sömürüyor. İşin kötüsü, aldığımız riskten ötürü karılarımızın bizi anlamasını veya takdir etmesini de bekleyemiyoruz.

İşte kızımın arkadaşının 19 yaşındayken aldığı evlilik teklifinden sonra bunları düşündüm. Bu evliliğin gerçekleşmesi halinde, istatistiki olarak, 28 yaşına gelmeden boşanacaklar. Eminim ki bu teklifi yapan erkek bunu tam bir mavi hap idealizmiyle yapıyor ve ne yazık ki bu idealizm feminist buyruğun eşitlikçi hülyalarından fena halde etkilenmiş durumda. Doğal olarak da bunun iyi bir düşünce olduğunu söyleyemeyeceğim. Bu çocuğun babası olsaydım evlenmesini engellemeye çalışırdım; ama manosphere camiasında bunun doğru olduğunu söyleyen de çıkabilir elbette.

 “Büyüyen” Erkekler

Gelenekçi muhafazakâr çevrelerde evliliğin bir erkeğin “büyümesi” için son şansı olduğuna dair yaygın bir inanış var. Bugünkü evlilik kavramına bakarak bu fikre de karşı çıkıyorum; ama büyümeyi pek istemeyen erkeklerle dolu bir sosyal düzende bu gibi basmakalıp sözlerin kulağa ne kadar hoşa geldiğini de biliyorum. Bu fikir, AMOG (Alpha Male of Grup, Grubun Alfa Erkeği) olmanın yeni bir yolu olarak görülüyor (özellikle de dindar çevrelerde); evlenip aile kurmaktaki kerameti görebilecek kadar kendini bilen bir erkekseniz, ergenliğini uzatmak isteyen oğlan çocuklarına göre “daha iyi bir adam” olarak kabul ediliyorsunuz. Bu da pek yeni bir düşünce değil.

Bahsettiğim düşüncenin bu kadar yaygın olmasının sebebi ise uzun vadeli düşündükleri partnerlerine yatırım yapan erkeklerin birden fazla partner bulamadıkları için bu beceriksizliklerine kılıf uydurmaya çalışmasıdır. Böylelikle mecbur kaldıkları durumu aslında bir erdemmiş gibi sunuyorlar. Ama atladıkları ayrıntı şu ki bir kadınla hayatlarını geçirerek uzun vadede doğru kadını bulmalarını sağlayacak birden çok kadından kendilerini mahrum etmiş oluyorlar. Mavi hap, bir erkeğe daima tek bir kadınla ilişki kurmasını tavsiye ederken kadınları birden fazla eş potansiyelini değerlendirmeye teşvik eder.

Erkeklerin CPD’lerinin zirvesine varması daha uzun sürüyor demiştik; fakat esas sorun, bu erkeklerin kendilerini aile/evlilik hayatına hazırlayacak ve kadınların hipergami odaklı cinsel stratejilerine göre davranmalarını sağlayacak ilişkileri yeterince tecrübe etmemiş olmalarıdır. Kadınlar da erkekler de artık geç evleniyorlar. 34-35 yaşına kadar evlenemeyen kadınlar ise muhtemelen hiç evlenemeyecekler.

Erken Evlilik

19 yaşında evlilik teklifi yapan bu çocuğa “aferin” demek erdemli gibi görünse de bu teklifi yapmasına neden olan mavi hap düşünceleri evliliği tamamıyla bu genç adamın aleyhine çeviriyor. Ne genç erkekler ne de genç kadınlar ileride ulaşacakları potansiyeli görebiliyorlar. Dindar bir çevrede “meşru” sekse giden tek yol evlilik olduğu için erkenden evlenenler var; ancak “sürekli” seks yapabilmek için bir an önce evlenmesi gerektiğini düşünen erkeklerin de sayısı az değil. Aslında bu devirde kadınların evliliğe sıcak bakmaması bizim için bir lütuf; çünkü birçok genç erkek bu yatırımı yapabilmek için kendi hayallerinden vazgeçmeye hazır.

20 ile 24 yaş arasında yapılmış evliliklerin yüzde 39’u boşanmayla sonuçlanıyor. Bu durum aslında kadınların “gençliğimi yaşayamadım” sendromunun bir sonucu. Erken evliliğin mavi haplı idealist erkekler için en büyük dezavantajlarından birisi de hanımlarının hipergamisini bilmemeleridir. Kadınların yaptıkları tercihler ne kadar kötü olursa olsun hipergamilerinden vazgeçmediklerini daha önce yazmıştım. Tabii ki kültürel veya şahsi faktörler bunun etkisini azaltabilir; ama evrimin getirdiği dürtü asla tamamen kaybolmuyor. 20 yaşında evlenip çocuk sahibi olan bir kadın, 30’una geldiğinde etrafındaki bekâr arkadaşlarının heyecan verici deneyimlerini görüp öfkeyle dolacak. Olaylar ve kişiler değişebilir; ama hipergami değişmez.

Erken evlilik, bir erkeğin potansiyelini kısıtlar. Gelenekçi muhafazakârlar bu dediğime kızacak biliyorum; fakat evliliğin ve babalığın sorumlulukları erkeği bekârken değerlendirebileceği fırsatlardan alıkoyar. Aristo, “Erkekler için ideal evlilik yaşı 35, kadınlar içinse 18’dir.” demiş. Bunun sebebi, bir erkeğin gerçekten erkek olmak için çok uzun bir süreye ihtiyaç duymasıdır. Erkeğin evlenirken yapığı fedakârlıklardan biri de bekârken önüne çıkacak fırsatlardan vazgeçmektir. Hatta bazı fırsatlardan sırf evli olduğunuz için yararlanamayabilirsiniz. Erken evlenen erkeklerin çoğu bunun farkında bile değil.

Erken evlenip CPD’lerinin zirvesine gelene dek boşanmayan erkekler, orta yaş krizini daha sert yaşıyor. Bu da bir kadının CPD’si düştüğü için daha iyi bir adam bulamadığı zaman yaşadığı öfkeye denk geliyor. Aslında erkeklerin yaşadığının kriz olduğunu da sanmıyorum. Bu durum, oyunu ve dolayısıyla kadınları daha iyi anlamaya başladıkları zaman kendileriyle yaptıkları hesaplaşmanın bir yansıması. Mesele erkeğin evli olması değil; işin püf noktası erkeğin oyunu önceden bilseydi “yaşayabileceği” hayata dair pişmanlığıdır, yaptığı fedakârlıkların ve karşılığında elde ettiklerinin (tabi elde edilen bir şey varsa) bir muhasebesidir.

Erken evliliğin en büyük yararı, erkeği daha sonraki eşinin saygı duyacağı bir dünya kurma yolunda eğitmesidir. Dediğim şey kadınların din ve sosyal gelenekler gibi faktörlerden ötürü erkeğe saygı duymak zorunda kaldığı zamanlarda ve kültürlerde çok daha sık görülüyordu; ancak o günler geri kaldı. Şu anda kadınlar istemedikleri her türlü ilişkiden kafalarına göre çıkabilirken erkekler kendilerini kadınlara beğendirmek için birçok sorumluluk üstlenmek zorunda.

Avantajlar

Erken evliliğin birkaç avantajı var; ancak bunlar biraz da erkeğin evlendiği kadının karakterine bağlı. Eğer sağlam bir çerçeve ve erkeğin gücüne saygı duyan bir kadınla evlenirseniz uzun vadede mutlu olma ihtimaliniz bulunuyor. Hele ki kadın bakire ise güçlü bir çerçeve ve dominantlığın getirdiği alfa karakter kadının erkeğe daha da bağlanmasını sağlıyor. Dolayısıyla bakire kızlarla tabak çevirmenizi asla tavsiye etmiyorum. Alfa erkekle veya alfa görünmeye çalışan bir erkekle bile seks yapan bakire kız, o adama çok daha kolay bağlanır. Zaten bu tür kadınlara alfa dul diyoruz; ama böyle ilişkiye girdiğiniz bir kızla yapacağınız evlilikte çok güçlü bağlarınız olacaktır.

Defalarca bahsettiğim üzere sağlıklı ve ruhsal dengesi yerinde çocuklar yetiştirmenin en kolay yolu evliliktir. Bu durum bana göre bugünün erkeklerinin evlenmesi için tek sebeptir. Biyolojik saatini dikkate alarak CPD’sinin zirvesinde (22-26 yaş arası) evlenen bir kadınla yapılan evlilikten doğan çocukların mutlu olması kuvvetle muhtemeldir. Hayatının yarısından fazlasını milyoner bir mimar olmak için harcayan bir kuzenim var; ama benimle aynı yaştayken (49) çocuklarının yaşı 5 ve 7. Benzer bir hayatı yaşamaya asla katlanamazdım. Tabii para çoksa işler kolay; ancak evrimsel açıdan baktığımızda bu yaşta dede olmamız gerekirdi. Ben 28 yaşında evlendim; bunun elbet avantajları ve dezavantajları vardı. Fakat bu yaşımdayken hala küçük çocuklarım olduğunu düşünemiyorum bile.

Son olarak, genç bir kadınla evlenmeniz gerektiğini söylememe gerek yok herhalde. Bir kadının evlilikte, özellikle de erken evlilikte, dengeyi korumasının tek yolu hangi konuda fedakârlık yaptığının farkında olmasıdır. Kadınlar da evlenirken kendi geleceklerinden fedakârlık yapıyorlar, bu da daha sonra kızgınlık yaşamalarına neden oluyor. Eğer bir erkek kırmızı hap düşüncelerinden nasibini aldıysa zaten kendi fedakârlıklarının farkındadır; ama kadın da kendi fedakârlıklarının farkına varmalıdır. Bu tabii çok zor bir durum; çünkü kadınların solipsist ve hipergamik doğası toplumun aşıladığı “güçlü kadın” düşüncesiyle birleştiği zaman asla hak ettikleri şeylere ulaştıklarını düşünmüyorlar.

Günümüzde gelenekçi muhafazakâr çevreler, evliliğin sorumluluğunu sürekli olarak erkeklere yüklüyor. Kadınların sorumluluklarından bahseden neredeyse hiç yok. Kadınların hep erkekler yüzünden bu hale geldiği söylenip duruyor. Bunun feminist buyruğun kadınları suçluluk psikolojisinden kurtarma çabaları olduğunu daha önce belirtmiştim. Kadınlara “bir erkek uğruna” bir şey yapmamaları öğütleniyor, yapan kadınlar da erkeğe köle olmakla suçlanıyor. Böylece ortaya solipsist ve erkekten sürekli fedakârlık bekleyen bir kadın nesli çıkmış oluyor. Bu durum evliliklerin başarısız olmasının bir numaralı nedenidir, başka sebep aramaya gerek yok. Evlilik, erkeğin kaynaklarını kadına akıttığı, fakat kadının erkek için yapacağı her şeyin “ayıplandığı” bir ticarete dönüştürülüyor. Bu düşünce sadece mavi saçlı feministlere özgü sanmayın; dindar kadınlar da aynı kafada.

Kadınlar, ancak çerçevesi güçlü olan bir erkeği memnun etmeye çalışır. Kendinize kadının girmekten zevk alacağı bir dünya kurun ve onun size eşlik etmesini, destek olmasını sağlayın. Tabii bu iş zaman alacak. Kadınlar, erkeklerde yeterlilik arayacak şekilde evrimleşmiştir. Bir kadının hipergamisi “potansiyeli” olan bir adama yatırım yapacak kadar bekleyemez, ortada gözle görülür bir değer olmasını ister. Kadınların kendisinden büyük ve uzun boylu erkekleri istemesinin nedenlerinden birisi de budur. Daha da önemlisi, bugünkü feminist ideolojinin telkin ettiğinin aksine, kadının size köstek değil destek olması gerekir. Çünkü kadın erkek eşitliği, karı-koca arasında işbirliğini değil rekabeti körükleyen bir düşünce yapısıdır.

Kaynak : The Marriage Game

Rollo Tomassi : Kırmızı Hap camiasının en önemli figürlerinden biri olan Rollo Tomassi'nin The Rational Male kitabı her erkeğin okuması gereken başucu eseri. Oldukça popüler olan The Rational Male bloğunun da sahibi de olan Rollo, The Rational Male - Preventive Medicine (Volume 2) ve The Rational Male - Positive Masculinity: Positive Masculinity (Volume 3) adlı kitapları ile ilk kitabındaki fikirleri daha da geliştirdi. Rollo Tomassi'yi burada Rollo Tomassi etiketinde de takip edebilirsiniz.

Erkek olmanın zorlu yolu – Yürüme korkusu nasıl yenilir?

Bu yazı asktrp’de yürüme korkusu (approach anxiety) yaşayan birine cevap olarak başladı.

Karakter

Kırmızı hapa yeni başlayan erkeklerin yanlış anladığı şeyleden biri, kendi CPDlerini inşaa etme tavsiyemizin sadece yüksek CPD’nin faydaları ile alakalı olduğu. Yani birçok yeni başlayan bizim burada, kızlar şişen kaslarını ve parlak yeni arabalarını görerek artan CPDlerini takdir edecek diye, Mia Khalifa’ya attırmak veya saatlerce Netflix izlemek yerine ağırlık kaldırma ve çok çalışma öğrettiğimizi sanıyor.

Hepsi bu kadar değil. Bunları öğretiyoruz zira bu karakterinizi de inşaa eder. Karakteri olmayan bir erkek oğlan çocuğudur. Yeterince acı çekerek tam pişmediği, hayatını disiplin altına almadığı ve yeteri sayıda korkusuyla yüzleşmediği için kendine daha erkek diyemeyecek bir oğlan çocuğu. Bu ‘çocuk’ hayatında ‘anlam’ olmaması gerçeğiyle yüzleşmemek için, her geçen gün vurucu etkisi azalan kısa süreli zevkler peşinde koşarak kendini uyuşturan bir boşgezendir.

Bir erkek ve bir “oğlan çocuğunun” kadına yürüdüğünde farklı tepkiler almasının nedeni budur.

Çözüm :

Ağırlık kaldırın. CPD’nizi arttırın. Kırmızı hap kavramlarını içselleştirin. Olmakta olduğunuz ve henüz olduğunuz erkeğin farkında olun.

Kolay ve zevkli yolu seçmek yerine zor yolu seçtiğiniz zaman verdiğiniz tüm kararların sonucunda sadece CPDsi yüksek bir erkek değil, karakter sahibi bir erkek de olacaksınız.

Karakter, diğer tüm özelliklerinizin üzerinde yükseldiği temeldir. Burada çokça bahsettiğimiz iyi bir çerçeve, karakterin bir parçasıdır. Bolluk zihniyetini bu karakter içinde bulursunuz.

Gerçekleştirme

Çevrenize baktığınızda, çoğunlukla sıska ya da şişman, kadınları donlarının içinde ıslatma kavramından habersiz erkekler göreceksiniz. Sizin ağırlık altında kıçınız yırtılırken ve spor salonunda canınız çıkarken, siz bağımlılıklarınızı hayatınızdan atıp akademik ya da profesyonel hayatınızda yükselmek için deli gibi çalışırken, büyük insanların yazdıklarını okuyup korkularınızla yüzleşirken, rakiplerinizin hayatlarını League of Legends oynayarak ve Netflix izleyerek geçirmeyi seçtiğinin farkına varın. Onlar Oyunu bıraktılar ama siz çok kimsenin olmadığı bir şey oldunuz. Erkek oldunuz.

Eğer bunları yapmıyorsanız, kadınlara yürürken içinizden bir şey direnç gösteriyordur. Derinlerde o kızı almaya hakkınız olmadığını biliyorsunuz. Vücudunuz biliyor, beyniniz biliyor.

Hala erkek değilseniz ona yürümeyin, kızın size diyeceği, daha oğlan çocuğu olduğunuzdur. Geçen yılkı en büyük başarısı Diomand elo (LoL) kazanmak ve Stranger Things bölümlerini bir oturuşta izlemek olan bir oğlan çocuğunda ne gibi bir özellik olabilir ki?

Son Düşünceler

Zor yolu seçin ve bir dahaki sefer kız size IOI (Indication of Interest – İlgi Göstergesi) verdiğinde o kızla başedebilecek kapasitede olduğunuzu bilin. 200 kilo deadlift kaldıran adamsınız, 55 kiloluk aptal bir küçük kızla mı başa çıkamayacaksınız?

Sonuçta o kız, sizden başka herkesi kandırmayı başaran genç şıllığın teki. Siz onun sırrını biliyorsunuz. Rollo size onun dominant erkeklere olan hayranlığını, dr_warlock etkileşimde hissetmek istediği duyguları ve GayLubeOil ise kıçına şaplak atmanın tekniklerini öğretti.

İçinde bulunduğunuz ortamla ilgili bir şey söyleyin. Eğer IOI verdi ise size pozitif tepki verecektir. Kızı biraz tanıyın ve olayı kapatın. Bu kadar.

Çeviri : The Hard Path to becoming a Man – How to get through Approach Anxiety

Bir kadının çerçevesini dayatmasına izin vermeyin

Her etkileşimde bir kişinin değerlendirme ve yargılama yaptığı ve diğerinin ise memnun etmeyle uğraştığı bir çerçeve bulunur. Daha yüksek değerli kişi doğal olarak değerlendirme çerçevesine girerken, daha düşük değerli olan ise kendini ispat ve memnun etme çerçevesine girer. Birçok erkek bir kadınla iken, üzerinde pek fazla düşünmeden, etkileşimin o şekilde gelişimine izin vererek ast çerçeveye düşer.

Çocukluğumuzdan beridir bize, soruları cevaplamak öğretildi. Okulda, soruları doğru cevapladığımızda öğretmenlerimizce ödüllendirildik ve üniversitede bile sınıfa katılım üzerinden, profesörü konuya hakimiyetimizle etkileyerek not aldık. Sorun şu ki onaylanma ihtiyacımızı yetişkinlik dönemimize de taşıyoruz ve başkalarına davranışlarımızı ve düşüncelerimizi açıklayarak onların üzerimizde hakimiyet kurmalarına izin veriyoruz. Gerçekte birçok insan soru sorulduğunda cevaplamak için fazlaca istekli. Ama bunu yaparak ast çerçeveye düşmeyi kabul ediyorlar.

Örneğin, kadınların sıklıkla sorduğu bir soru da “ne iş yapıyorsun?”dur. Kadının bu sorusunu hızlıca cevaplayarak, otomatik olarak onun “kendini bana ispatla” çerçevesine girersiniz. Bu nedenle kitabım Bang’de, çekiciliğinizi inşaa ettiğiniz etkileşimin ilk zamanlarında, kadınları asla direk cevaplamamanız gerektiğini öğretiyorum. Daha iyisi, ona sizi değerlendirmekte olduğunu takmadığınızı gösteren şaka ile karışık bir cevaptır. Mantığa aykırı bir şekilde bu kadının size olan ilgisini arttırır, zira sizden önceki çoğu erkeğin hevesle yaptığı şeyi yapmayı reddettiğinize göre sizin değeriniz daha yüksek olmalıdır.

Bir başka örnek de patronunuz olmayan bir iş arkadaşınızın size “bunu neden bu şekilde yaptın?” diye sormasıdır. Bu durumda iş arkadaşınız, sizi kendinizi savunma durumuna sokarak daha üst bir çerçeve kurmaya çalışıyor. Onun çerçevesini reddeden cevap, ona bu işi neden böyle yapmayı tercih ettiğinizi açıklamamaktır. Size “nasıl yaptın?” sorusu sormadığı sürece. Nasıl sorusu onun ast çerçeveye girmesidir ki sizden bir şey öğrensin. Bunun yanında sizden niteliği ufak ufak artan iyilikler isteyen iş arkadaşları ile de karşılaşacaksınız.

Bir kadınla ilk defa seks yaptığınızda ve performansınız kötü olduğunda nasıl hissedersiniz? O an aşağı hissettiğiniz için, “gelecek sefer daha uzun olacak” ya da “o kadar içmemeliydim” gibi bir şey söyleyebilirsiniz. Bu sizi tatmin etmesi beklenen kişi haline sokar. Kadın muhtemelen sizi zayıf bir erkek olarak görecektir. Kendi değerine güveni olan erkek bir tane kötü cinsel deneyimde bozuntuya vermez, ya da en azından bu durumu açıklama / savunma gereği hissetmez.

Kendini herhangi bir şekilde açıklamaya çalışmak, çerçeveyi kaybetmenin en kolay yoludur. Bu sadece karşıdaki insan kendi ast çerçevesini defalarca gösterene kadar yapılmamalıdır. Örneğin bir kadın sizin önünüzde sürekli kendini kanıtlamaya çalışıyorsa, arada bir onu doyurmak için bir kemik atabilirsiniz. Ama bunu sadece istediğiniz için yapmalısınız ki kadın ilişkide temel bir güven duygusu hissedebilsin.

Önemli not : doğal alfa erkekler ast çerçevesini otomatik olarak reddetmeye meyillidir. İçgüdüleri kendilerini açıklamamalarını söylerler. Bu erkeklerin kendilerini yüksek değerde gördüklerinden çerçeveyi korumaları kendiliğinden olur. Eğer doğal bir alfa değilseniz, sizin bunu kadın size her soru sorduğunda ya da sizden bir şey istediğinde, size çerçeve dayatıp dayatmadığını düşünerek yapmanız gerekecek (“çantamı tutabilir misin?”). Eğer kadın size çerçevesini dayatmaya çalışıyor ise, sorusunu saptırmalısınız. Bir şaka yapın ya da “onayla-ve-abart” uygulayın ki etkileşimde üst taraf siz olasınız. Bunu yapmazsanız kadın yavaş yavaş gücünüzü emer ve sizi ya ilgi için ya da birkaç yıldır evli erkeklerin karılarında görüldüğü üzere avucuna almak için kullanır.

Bir kadından yüksek beklentilerinizin olduğu ama onun sizden çok az beklentisi olduğu bir noktaya gelmeye çalışmalısınız. Siz istediğiniz gibi davranırken o size uymalı. Bu ciddi miktarda öz değer gerektirir ama o değeri kazanana kadar sizden bir şeyler isteyenlerin çerçevesine girmeyerek bunu simul edebilirsiniz.

Çeviri : Don’t Let A Girl Assert Frame Over You