Eski sevgili nasıl pişman edilir?

Eski sevgilinizin sizden ayrılma kararından pişmanlık duymasını istiyorsanız, yapmanız gereken birkaç şey var. Bunlardan bazıları, onun size dönme ihtimalini arttıracak şeylerken, yine bazıları sizi rahatlatacak ve ayrılık acısını geride bırakmanıza yarayacak şeyler.

Eski sevgilinizin sizden ayrıldığı için pişmanlık duymasını istiyorsanız, yapmanız gereken ilk şey, ona ayrılığı yaşatmak olmalı. Bunun için de eski sevgilinizin ayrılık kararına karşı çıkmayı hemen bırakın. Eğer şu ana kadar onu kararından döndürmek için uğraştıysanız, bunu yapmayı hemen bırakın.

Eski sevgilinize mesaj atmayı, onu aramayı, onu hedef alan manalı sosyal medya paylaşımlarını, onun hakkında arkadaşları ile  ya da ailesi ile konuşmayı bırakın. Eski sevgilinize, kendi kararı olan ayrılığı verin.

“İyi de, bu onun kararından pişman olmasını nasıl sağlayacak?”

Öncelikle karşınızda bir matematik formülü yok. Kendi istek ve arzuları olan bir insan var. Yapacağınız hiçbir şey sizin onun kararlarını 100% etkileyebilmenizi sağlamaz. Burada ancak, onun kararından pişman olma ihtimalini en yüksek seviyeye çıkarmaktan bahsedebiliriz.

Eski sevgiliniz, ayrılıktan hemen sonra bir rahatlama hisseder çünkü ayrılık gibi bir süredir kafasını yiyen zor bir şeyi sonunda yapmıştır. Eski sevgiliniz birgün yataktan kalkıp “ben bugün sevgilimden ayrılacağım ve bu da çok güzel bir hareket olacak” diye karar vermedi. Bu ayrılığı haftalardır ya da aylardır düşünüyordu. Belki başlarda bir süre ya da son ana kadar buna karşı savaş bile verdi.

Bir ilişkiyi bitirmek insanların yapmayı dört gözle beklediği ya da öyle bir tuşa basarak yapabilecekleri bir şey değil. Eski sevgiliniz sizden ayrılmayı istiyor olabilir ama ayrılığın kendisi zor bir şey. Hele de ayrılık konuşması hiç kolay değil.

Bu nedenle eski sevgiliniz ayrılı konuşması gibi stresli bir eşiği geçince, rahatlama evresine girecektir. “Zor oldu ama yaptım. Artık kendime ve geleceğime odaklanabilirim.” diye düşünecektir. Bu dönemde eski sevgiliniz arkadaşlarıyla dışarıda eğlenmeye dalabilir. Bir ihtimal yeni insanlarla flört etmeye hatta rebound ilişkiye girebilir.

Fakat eski sevgilinizin rahatlamasına olanak veren bir şey daha var. Terk eden taraf olduğu için bilinç altında daha güçlü taraf olduğunu ve isterse size kolayca yeniden ulaşabileceğini düşünür. Belki bunu istemiyordur ama bunu görece kolay bir şekilde yapabileceğini düşünür. Özellikle de siz ayrılık sonrası, onu bu kararından vazgeçirmek için uğraştıysanız.Daha da kötüsü, bu aynen sizin bilinçaltınızda olan bir düşüncedir. “Ben terk ettim ben güçlüyüm, istenenim” düşüncesi “o terk etti, güç onda ve istenen o, istenmeyen benim” şeklinde sizin kafanızda da mevcut. Eski sevgilinizin zihninin bir yerinde siz, bir mesaj ya da arama uzaklığındasınız. Eğer isterse bir mesaj, bir arama ve biraz özür ve hooop … yeniden berabersiniz.

Eski sevgilinizin ayrılık kararından pişman olması için, onun böyle düşünmesine izin vermemelisiniz. Eğer onun pişman olmasını ve hatta geri dönmesini istiyorsanız, böyle düşünmesi sizin aleyhinize. Aslına bakarsanız pişmanlık ve geri dönme birbirleri ile alakalı şeyler.

Eğer onu ayrılık ile başbaşa bırakırsanız, ikinizin de kafasındaki güç dengesinden  beklenene göre hareket etmezseniz,onun peşinden koşmazsanız, eski sevgilinizin kararından pişman olma ihtimali ciddi bir şekilde artar.

Şimdi bunu okuyup eski sevgilinizi arayarak “ben senin peşinden koşmayacağım, senin elinin altında değilim, al ayrılığını” gibi şeyler söylemeye kalkmayın. Bunları söze dökmek tam tersi etki yaratır ve sizin büyük bir kuyruk acısı içinde olduğunuzu, onu kolay kolay unutamayacağınızı söyler!

Eski sevgiliniz için için sizin peşinde koşmanızı istese de elbette bunu kabul etmeyecektir. Aslında terk eden ve bir daha da dönmeyi düşünmeyenlerin çoğu bile terk edilenin peşlerinden koşmasını isterler. Ya da en azından bunu beklerler. Burada motivasyon yeniden birlikte olmak değil, egonun terk eden bile olsanız terk edilenin sizi kolayca bırakıp gitmesinden kaynaklanacak ego yaralanmasıdır. Başka açıdan ego tatmini de diyebilirsiniz.

Bu nedenle “eğer eski sevgilim peşinden koşmamı istiyorsa ben de hemen koşayım” demeyin. Zira bu konuda sizden beklenildiği gibi davranmak, bir araya gelme ihtimalinizi azaltır. Zira siz bunu yaparak farkında olmadan “güçlü – istenen taraf o ve güçsüz istenmeyen taraf benim” dengesizliğini beslemiş olursunuz.

Bir kişi bir şeyi istiyor diye o şeyi hemen ona vermek birçok durumda yanlış bir harekettir. Özellikle de verdiğiniz şey sizseniz. Sizi terk eden eski sevgilinizin peşinde koşmak sizi alçaltır. Sizi reddedenin peşinde koşmak, sizi küçük düşürür. Sizi reddedenin, sizi terk edenin peşinde koşmak sizin kendinize saygı duymadığınızı gösterir. Sizi reddedenin, sizi terk edenin peşinde koşmak, sizin kendinize güvenmediğinizi, başkasını bulamayacağınızı düşündüğünüzü, terk edeni ödül olarak görürken kendinizi ödül olarak görmediğinizi gösterir. Sizi terk edenin peşinde koşmak, size ilgi kırıntıları vermesi için terk edene yalvarmaktır.

“Bana ne onun ya da birinin ne düşündüğünden, ben bunu aşkım adına yapıyorum, falan da filan, yandan soldan …”

İyi de burada asıl problem şu. Siz sizi terk edenin peşinde koşarken,  öncelikle kendinize yukarıda anlattığımız gibi görünüyorsunuz. Siz kendi kendinizi daha alçakta, kendine güvensiz, birini bulamayacak, onu hak etmeyen biri konumuna düşürüp buna inanıyorsunuz. Siz kendinizi böyle görmeye başlıyorsunuz. Evet karşınızdaki de aynen böyle görüyor. Siz kendinize değer vermemeyi öğreniyorsunuz ve siz kendinize değer vermiyorsanız, kendine değer veren biri gibi davranmıyorsanız, size başkası neden değer versin ki?

Eski sevgilinize ulaşmayı tamamen bırakın. Sizin terk edenin peşinde koşmanız sizi değersizleştirir ve sizi terk edenin bir şey kaybetmediğini düşünmesine ve gizli gizli sizin de böyle düşünmenize neden olur. O ödül siz de ona ulaşmaya çalışan yarışmacı olarak kalırsanız, onu dışarda kendi ödülünü bulmaya itersiniz. Zira siz ödül değilsiniz. Öyle olsanız onun peşinde koşmazdınız.

Bu hem erkekler hem de kadınlar için geçerli. Siz hem ödül olmalısınız hem de bir ödül ile beraber olmalısınız. Yani birbirinizi elde tutmak için karşılıklı çaba göstermelisiniz. Eğer bir taraf, diğer tarafın elde tutmak için çaba göstermesi gerekmeyeceği birine dönüşürse, diğer taraftan soğumaya başlar. Bu soğuma yüzünden diğer taraf paniğe kapılıp daha da peşinden koşmaya başlarsa, soğuma daha da hızlanacaktır.

Terk edenin rahatlığının nedenlerinden biri de eğer siz peşinde koşuyorsanız, onun sizden geriye kalacak olan boşluğu hissedemeyecek olması. Ayrılığı hissedemeyecek olması. Siz eğer mümkün olan en erken zamanda iletişimi keserseniz, rahatlama evresi sizin boşluğunuz ve ortadan kaybolmanızla merak evresine geçecektir.

Sizin neden arayıp sormadığınızı, nereye kaybolduğunuzu ve ne yaptığınızı merak edecektir. Eğer iletişimi kesmeye devam ederseniz, o size ulaşana kadar ona ulaşmazsanız, bir noktada terk eden bu ilişkinin gerçekten bittiğini zira artık o istese de sizinle olmayabileceğini hissetmeye başlar. Bu aşamada terk eden, sizi kaybettiğini ilk defa hissetmeye başlar. Bu da muhtemelen korku yaratır. İlla yaratmayabilir ve terk eden “oh kurtuldum” da diyebilir ama sizi kaybetmek korku yaratacaksa o korku ancak bu şekilde yaratılır. Bu korku olmadan pişmanlık olmaz.

Sizin burada yapmanız gereken bir şey daha var. Bu çok önemli. Ayrılık anından itibaren ve eğer böyle yapmadıysanız en azından hemen şimdi ayrılık acısından iyileşmeye ve eski sevgilinizi geride bırakmaya başlamalısınız. Kendinize birinci hedef olarak onun geri gelmesini değil, sizin başkasını bulmanızı koyun.

Biliyorum ilk başlarda ondan başkasını istemiyorsunuz. Onca aylık ya da senelik ilişkiynin başka biriyle başlayacağınız ilişkiden daha üstü olacağını düşünüyorsunuz. Bu tamamen saçmalık olsa da siz böyle hissediyorsunuz.

Burada anahtar kelime hissetmek. Siz böyle hissetseniz bile böyle davranmayın. Kimse kendisinden daha iyisini bulamayacağını düşünen bir insanı terk ettiği için pişman olmaz. Çoğunlukla geri de dönmez. Eski sevgilinizle ya da başka biriyle birlikte olmanızın tek yolu, her geçen gün eski sevgilinizi geride bırakmaktır. Öyle ki eğer eski sevgiliniz geri dönmekte geç kalırsa artık onu istemeyeceğiniz bir aşamaya doğru yürümelisiniz.

Merak etmeyin. İletişimi kes kuralını istikrarlı bir şekilde uygulayıp da en kötü 5 – 6 ay içinde eski sevgilisini 90% unutmuş olmayan pek kimseyle karşılaşmadım. Çoğu insan hisleri ile davranışlarının önceliğini karıştırıyorlar.

Siz onu unutamadığınız için arkanızı dönüp gidemediğinizi ve başkalarına yönelemediğinizi sanıyorsunuz ve bunları yapmak için onu unutmayı bekliyorsunuz. Ama aslında arkanızı dönüp gitmediğiniz ve başkalarına yönelmediğiniz için onu unutamıyorsunuz.

“Onu unutamadığım için sürekli sosyal medya hesaplarına bakıyorum.” Hayır! Sürekli sosyal medya hesaplarına baktığın için onu unutamıyorsun.

“Sürekli onu düşünüyorum, buna engel olamıyorum.” Engel olamıyorsun zira kafanı başka maceralarla doldurmuyorsun. Doldursan onu düşünecek yer azalır ve biter.

Burada işin püf noktası hissetmeseniz bile arkanızı dönün ve yeni limanlara yol alın. Ona ulaşmayın ve ondan size ulaşan bilgiyi kesin. Zamanla hislerinizin bu davranışlarınızı takip etttiğini göreceksiniz.

Siz bunu başarabilirseniz, o da sizin gittiğinizi fark edecektir. Terk edildiğiniz anda onu kaybettiniz, o ödül ve onu siz istiyorsunuz. Onu kaybetmiş değil de yeni bir hayata yelken açmak için özgür kalmış, kendini de ödül gördüğünden peşinde koşmayan ve başka bir hayatı isteyen biri gibi davranırsanız, zamanla öyle biri olacaksınız. Öyle biri de eski sevgilinizin istese de ulaşamayacağı ya da en azından elini çabuk tutmazsa kaybedeceği biri olacaktır. Bırakın elini çabuk tutmama ve sizi istese de geri alamama riskini yaşasın.

Acındırma Taktikleri

Tam tersi durumda kalırsanız eski sevgiliniz sizin için en fazla üzülür ve vicdan azabı duyar. Bazı insanlar bunun işe yarayacağını sansa da (özellikle sosyal medya paylaşımlarında arabesk moda geçenler böyle düşünüyorlar), birine acımak ona olan duygusal ve cinsel arzunuzu düşürür. İlişki bağlamında bunlar sizi itici yapar.

Yanlış anlamayın. Zaten çekim duyduğunuz birinin başına bir felaket gelmesi ve bu nedenle onun için üzülmeniz, sizin ona olan duygularınızı öldürmez ve o insanı itici yapmaz. Bu farklı bir durum. Zira buradaki üzülme sizin acınası birisi olduğunuz hissinden kaynaklanmıyor. Ama elde edemediğiniz eski sevgilinizin peşinde koşmanız ya da peşinden koşmasanız bile ayrılığın sizin hayatınızı mahvettiğini reklam etmeniz acınası bir durumdur ve cinsel çekiciliğinizi mahveder.

O nedenle “terk ettin gittin zalım”, “seni benden çok sevecek kimseyi bulamazsın” vs. dokundurmaları sizi daha itici ve acınası yapar. Arabeske bağlamayın. Onun sizin için üzülmesini sağlamaya çalışmayın. Bu tür paylaşımlar karşınızdakini üzebilir ama sizi terk ettiği için pişman etmez. Zayıf ve acınası birini terk ettiği için kimse pişman olmaz.

Tam tersi siz eğer ayrılığı hızlıca atlatma yoluna girerseniz ve arkanızı dönüp giderseniz, bu eski sevgilinizin içinde merak ve daha sonra kaygı ateşleyebilir.

Kızgınlık ve Küskünlük

Eski sevgilinizin pişman olmasını istiyorsanız, kızgınlık ve küskünlük duymayın. En azından sırf sizi terk etti diye. Başka bir şey daha varsa (mesela aldatma) o ayrı konu.

Birçok insan iletişimi kes kuralını yanlış anlıyor. Diyelim ki iletişimi kestiniz ve onun peşinde koşmuyorsunuz. Kendinize odaklanmıyorsunuz. Kafanız belki hala orada ama vücudunuz kendinize odaklı şeyler yapıyor ve kafanız da adım adım size geri geliyor.

Bu aşamada pat diye eski sevgili arıyor. Tam bu noktada birçok insan eski sevgilisine karşı soğuk ve kızgın davranması gerektiğini ve bunun oldukça karizma bir şey olduğunu düşünüyor. Eski sevgilisinin mesajını, beni rahat bırak diye cevaplayabiliyor ya da daha kötüsü ona hakaret edebiliyor. Birçok kişi böyle davranmayı güçlü durmak sanıyor.

Oysa böyle davranmak zayıflık ve kuyruk acısı gösterir. Bu şekilde yapabileceğiniz tek şey, terk edilmenin size ne kadar koyduğunu göstermektir. Eski sevgilinize bunları göstermek istemezsiniz. Daha da kötüsü, kendinize bunları göstermek istemezsiniz. Onu yeniden isteseniz de istemeseniz de bunları yapmak istemezsiniz.

Böyle davranırsanız, eski sevgilinizin sizi bir daha arama ihtimali azalır. Bazı insanlar iletişimi kes sürecinde eski sevgililerine kaba davranıp onları görmezden gelmeleri gerektiğini düşünüyorlar. Böyle davrandıktan haftalar sonra da eski sevgililerinin neden bir daha aramadığını merak edip duruyorlar. Oysa sebebi açık: eski sevgilileri kendilerini aradığında ya da mesaj attığında ona kötü davranmaları. Eski sevgili belki de bir  zeytin dalı uzatmak istiyordu ama bunu ellerinin tersleri ile ittiler.

Eski sevgiliniz size ulaştığında ona kaba, soğuk veya kızgın davranmanız, onun sizi terk ettiğine pişman olmasını sağlamaz. Tam tersi, sizin gibi zayıf, negatif bir insanı hayatından çıkararak doğru bir karar verdiklerini düşünmesine neden olur. Sizi duygusal olarak kolayca etkileyebilmiş olması, onun kendisini size karşı daha güçlü hissetmesine neden olacaktır.

Kızgınlık göstererek kuyruk acısı gösteriyorsunuz. İlişki içinde olduğunuz kişinin davranışlarından bir miktar etkilenmeniz normal. Ama artık bu insanla ilişki içinde değilsiniz, o nedenle onun karşısında kendinizi ve duygularınızı kontrol edebilmeniz lazım.

Eski sevgiliniz sizi duygusal olarak etkileyip sarsamamalı. Bunu kendinize ve ona göstermemelisiniz. Kendinize ve ona güçlü olduğunuzu gösterecek şekilde davranmalısınız: sakin, rahat, kibar ve neşeli.

Sakin, rahat, kibar ve neşeli bizim kültürümüzde güçlü olarak bilinmeyen ruh halleri ama biraz düşünürseniz eğer siz eski sevgilinizi unuttuğunuzda ona böyle davranacağınızı kavrarsınız. Unutmuş gibi davranmak böyle davranmaktır.

Unutmayın, aşkın zıttı nefret değil umursamamaktır. Umursamamak ise soğuk davranmak değil kendi modunu bozmamaktır. Sizin kibar, sakin ve neşeli olmanız umursamamaktır. Soğukluk arka plandan “ben seni çok umursuyorum” diye bağırır.

Oysa sakin, kibar ve neşeli davranırsanız, eski sevgiliniz sizin onu aşmakta olduğunuzu görecek ve bu da sizin onun sandığından daha değerli, daha ödül ve daha elde edilesi biri olduğunuzu gösterir. Bir insan ancak böyle birini kaybediyor olduğunda pişmanlık duyabilir.

Yeni Limanlar

Kızgınlık duymamak için geleceğe olumlu bakmalısınız. Gelecekte daha iyisini bulabilirsiniz ve eğer bu süreci daha da güçlenerek atlatırsanız bunun olma ihtimali çok yüksek. Dünyada uyumlu bir birliktelik geçirebileceğiniz tek kişi o değil.

No Contact Kuralına başlar başlamaz bunu yapamayabilirsiniz ama 2 – 3 hafta içinde artık siz de arkanızı dönüp gitmeye başlamalısınız. Gerçekten gitmeye başlamalısınız. Sürekli arkanıza bakmanıza gerek yok.

Peki bunu nasıl yapacaksınız? O aklınızdan çıkmıyor ki?

Merak etmeyin. Sizin tek yapmanız gereken ona ulaşmamak, ondan size bilgi akışını kesmek ve kendinizle ilgili şeylerle uğraşmak. Hissiyatınız üç – dört hafta geriden gelse de bu davranışlarınızı takip edecektir.

Onsuz yaşayabileceğinizi anlamanın yolu, onsuz yaşayamam dediğiniz zamanlarda bile başkalarına yönelmektir. Unutmayın, sizin birlikteliğiniz bitti ve bitiren de siz değilsiniz. Bunu yapmaya sonuna kadar hakkınız var.

Onu kafanızdan atmakla uğraşmak yerine kafanıza yaptığınız işleri ve yeni ilişki denemelerini doluşturun. Bunların kalabalığı kısa süre içerisinde eski sevgilinizi eskisi gibi düşünmenize engel olacaktır.

Eski sevgilinizi pişman etmenin en iyi yolu, sizin ayrılığı atlatıp arkanızı dönerek gitmenizdir. Bu yola girin. Siz onu tamamen unutmadan o sizi gelip çevirmezse diye korkmayın. Onu unuttuğunuzda bu umrunuzda bile olmayacak.

Bana sorularınızı uygun yazı altında sorabilirsiniz, benimle görüşme ayarlayabilirsiniz ya da ilişkiler setimize bakabilirsiniz.

 

Harekete geçmek, düşünce, duygu ve algı

Önceki bölüm: Dopamin ve “sınırsız” zihinsel enerji

Bir önceki bölümde, insanın yapmak istediği şeyleri ulaşılabilir köşe taşlarına bölerek bu köşe taşlarına ulaşması ve ulaştığında ise kendisini takdir etmesinin, dopamin salgılayarak insanı bir işi yarı yolda bırakmaya iten adrenalinsayacını sıfırladığından ve bunun da insana sınırsız bir “enerji” verdiğinden bahsetmiştik. Dopamin hormonunun içsel bir ödül mekanizması sağladığını ve bunu içsel olarak harekete geçirmenin dışsal ödülden çok daha kolay ulaşılır ve sağlam olduğunu söyledik.

Kısacası insanlar eğer daha büyük bir hedefi küçük ve genelde ardışık hedeflere bölebilirlerse ve bunların herbirine ulaştıklarında kendilerini takdir ederlerse, hedeflerini başarma konusunda sınırsız bir enerji ve odaklanma elde edebileceklerini anlattık.

Bunu en iyi Özel Kuvvetlere asker seçiminde görebiliriz zira bu süreç tamamen bahsettiğimiz mekanizmaya ihtiyaç duyar. Seçim sürecinde askerler asıl yapılacak işle alakasız ve işkence sınırlarında gezen şeyler yaparlar. Ağır kütükler taşırlar, soğuk suda yüzmeleri istenir, vs. Seçim sürecinin başında herkes oldukça fit ve süreci başarıyla geçeceğine emin bir şekilde gelir. Ama buna rağmen bu askerlerin çok azı seçim sürecini başarıyla tamamlar.

Kazananların sağlam ve azimli olduklarına şüphe yok. Bunlar gerekli önkoşullar ama yeterli değiller.  Öyle olsaydı çok daha fazla sayıda asker seçim sürecini başarıyla tamamlardı. Süreci tamamlayanların hilesi, muhtemelen buraya kadar bahsettiğimiz ödül sistemini kullanmaları. Zira bu adamlar kendileri tarafından kontrol edilmeyen çok çetin bir çevrede, içsel bir şeyi çok iyi kontrol edebiliyorlar.

Özel Kuvvetler seçmelerinde sizi birileri elemiyor. Tek yapmanız gereken pes etmemek. Yani insanlar süreçten çıkmaya kendi kendilerine karar veriyorlar. Bence pes edenler fiziksel durumlarından çok (yaralanmaları saymıyorum) beyinlerindeki nörotransmitter hormonları yönetemediklerinden pes ediyorlar. Kazananlar ise bir şekilde süreci ulaşılabilir hedeflere bölüp o hedeflere ulaştıklarında kendi kendilerini takdir ederek ödüllendiriyorlar. Zira çevrede dışsal bir ödül de yok.

Bu seçmelerde insanı en çok zorlayan şeyler uykusuzluk ve çok soğuk / sıcak hava. Rahat bir odada, karnı tok ve yeterince uyumuş bir haldeyken odaklanmak ve içsel ödül sistemini yönetmek görece daha kolay.

Birini uykusuz bırakmak, onun odaklanma kabiliyetini darmadağın etmek için en iyi yöntem. Uykusuzluk sinir sistemini darmadağın eden bir şey.

Bu süreci geçen herkes bunu değişik şekillerde yaptılar ama ben size nasıl yapmadıklarını söyleyeyim. Sadece azim ve kararlılık ile yapmadılar. Kazananlar sürece bir anlam atadılar ve günü geçilmesi gereken hedef dilimlerine böldüler. Mesela günü bir şeyler yedikleri zamanlardan böldüler ve her yemeği ulaşılacak mikro hedef haline getirdiler. Kazanana eşiği aşıran fiziksel güçleri değil bu hedef yönetim şekli oldu.

Laboratuvarda David Goggins (ultra maraton sporcusu) ile çalışma fırsatı buldum. Biz burada cesaret/korku, dayanıklılık/pes etme gibi konuları araştırıyoruz. Örneğin korku yaratmak için insanları köpekbalıkları ile dalış yaptıkları bir sanal gerçekliğe sokuyoruz. Tamam gerçek değil ama insanı içine çeken bir deneyim. Ya da yükseklik ya da kapalı mekan korkularına yönelik sanal gerçeklik ortamlarımız var.

David laboratuvara geldiğinde ona ne yapacağımızı anlattık ve ilk söylediği şey “köpekbalıklarını hiç sevmem” oldu. Daha sonra deneklere ilk kim yapmak istiyor diye sorduk. David hemen öne çıktı. Ama hareketleri “ilk ben yapacağım tabii ki” mesajını yansıtıyordu.

Benim dikkatimi çeken köpekbalıklarından hoşlanmadığı konusunda da, deneyi ilk yapanın kendisi olması konusunda da oldukça açıktı. Size David ile ilgili veriyi açıklayamam ama şunu söyleyebilirim ki David temel zihinsel tekniği çözmüşe benziyor. Yani adrenalinin görevinin bizi bir yerde çakılı kalmak yerine harekete geçirmek olduğunu ve davranışlarını kullanarak hissettiklerini ve algılama şeklini modifiye ediyor. Yani köpekbalıklarını sevmediğini biliyor ama sanki köpekbalıklarını kucaklayan biri gibi ilk sıraya geçme hareketini yapıyor. Hissettikleri hareketlerini yönetmiyor, hareketleri hissettiklerine meydan okuyor ve belki de onları modifiye ediyor.

Çoğu insan bunun tersini yapar. Hissettiklerinden oldukça rahatsızlık duyarlar ve çevre ile resmen algı pazarlığı yaparlar. Başka şekilde hissetmeye kasarlar ama bu çok zordur.

Burası önemli. David nöroplastisitenin temelini çözmüşe benziyor. Beyni modifiye etmenin, yeniden programlamanın yolunun insanın kendisini bilinçli ama kontrollü bir şekilde oldukça rahatsız edici bulduğu durumlara maruz bırakması olduğunu anlamışa benziyor. David köpekbalıklarından korkuyor ama korkmayan biri haline gelmenin yolunun (1) kendisini isteyerek köpekbalığı ortamına sokmak, (2) bu ortamın ateşlediği adrenalini kullanarak harekete geçmek, (3) bu davranışların odaklanma yardımıyla beyni yeniden programlaması olduğunu çözmüş.

David’in çözdüğü şeylerden biri de bir hedefe ulaşmak için yapmak zorunda olduğunuz şeyleri illa severek ve aşk ile yapmanızın gerekmediği. Evet bu süreci aşk ile yapıyorsanız ne mutlu ama bu süreci başarılı bir şekilde geçmenin tek yolu zevk veya aşk değil. Örneğin yapmazsanız ne olacağını kafanızda canlandırarak yaratacağınız korku hatta terör de işinize yarar. David gibiler burada hissettiklerinden değil davranışlarından başlıyorlar. Köpekbalıkları ile yüzmeyi sevmiyorlar ama kendilerini suya atıyorlar ve sanki köpekbalıklarıyla yüzmeye can atan biriymiş gibi davranıyorlar. Zevk değil korku ile gelen adrenalin ile harekete geçiyorlar ve davranışları hissettiklerini belirliyor.

Hissetmek – algılamak – duygular – düşünmek – davranmak sıralamasını düşünün. Dışardan gelen sesi algılarız, bu bizde duygu ve düşünce oluşturur ve davranırız. AMA sinir sisteminizi kontrol etmenizin yolu bu süreci tersten çalıştırmaktır. Eğer davranışlarınızı değiştirirseniz, düşünce ve duygularınız ve daha sonra algılarınız da bu davranışlarınıza göre değişir. Herkes önce algı – duygu – düşünce üçlüsünü değiştirmeye çalışıyor ama işin özü değişim davranışlardan başlar.

Nöron bilimi size kimyasal mekanizmaları açıklıyor ama sizin başarı için farkına varmanız gereken şey algı – duygu – düşünce üçlüsünün çok karmaşık, neredeyse soyut ve kontrolü zor mekanizmalar oldukları ama davranışların daha elle tutulur ve kontrol edilebilir olduğu. Farkına vermeniz gereken şey davranışlarınızın algı – duygu – düşünce sistemini kontrol edebileceğiniz kumanda mekanizması olduğu.

Bakın duygular, algılar ve düşünceler önemsiz demiyorum, bunlar çok önemliler. Ama daha iyi davranışlar sergileyen biri olmak, daha verimli ve iyi performansa sahip olmak, alışkanlıklardan kurtulmak ve açıkçası daha iyi biri olmak için yapmanız gereken şey nasıl düşündüğünüzü, hissettiğinizi ve algıladığınızı değiştirmek değil. Önce bunlar değişsin, sonra zihin yapım sonra da davranışlarım. Bu zihnin mekanizmalarıyla alakası olmayan bir saçmalık.

Nöroplastisiteyi harekete geçirmek için önce davranmanız, harekete geçmeniz gerekiyor. Köpekbalıkları ile yüzmek ve havuzun öbür ucundan çıkmak için köpekbalıklarını sevmeye, onlardan korkmamaya ya da onları yunusmuş gibi algılamaya çalışmak ve sonra da bir aşk ile havuza atlamak değil olay. Olay şu an korkmana, sevmemene rağmen o havuza atlamak ve korkuna davranışlarınca dayak atmaktır. Bir kere suya atladığınızda sanki köpekbalıkları ile bir sorunu olmayan insan gibi yüzmek zorundasınız. Böyle yüzmeniz ise beyninizi değiştirmeye başlamanın yoludur.

(Köpekbalıkları ekstrem ve tehlikeli bir örnek, en yakın okyanusta denemeye kalkmayın ama tehlikeli olmayan diğer korkularınızı düşünün.)

Beyninizin şu anki kablolaması sizi bir durumun önünde ona bakarak geviş getirmeye, o şeyi yapacak isteği, motivasyonu ve aşkı aramaya itiyor. Bu şekilde eski kablolamayı koruyorsunuz. Eğer beyninizi değiştirmek istiyorsanız fiziksel dünyada, vücudunuzla harekete geçmeniz gerekli. Beyninizi yeni kablolama yapmak zorunda bırakmalısınız.

2018 yılında bizim laboratuvarda lisanüstü öğrencileri bir deney yapıp yayınladılar. Biliyorsunuz fiziksel bir tehlike karşısında üç şekilde tepki verebilirsiniz: donup kalabilirsiniz, geri çekilebilirsiniz ya da ileriye doğru harekete geçebilirsiniz. Araştırma sonuçlarına göre ileri hareket etmek sizin dopamin devrelerinizi harekete geçiriyor ve ilerde aynı durumda ileri doğru hareket etme ihtimalinizi arttırıyor. Araştırmanın gösterdiği bir şey de en yüksek stres ve isteksizlik seviyesinin ileri doğru hareket etmekle bağlantısı. Kültürümüzde stresin kötü bir şey olduğuna dair yaygın bir inanış var ama stres sizi harekete geçiren bir şey. Susayan geyik eğer susuzluğundan rahatsızlık ve stres duymasa neden yattığı yerden kalkıp su arasın?

Change Your Brain podcastından derlendi.

Efendi Erkek Sendromu – 3

Önceki Yazı: Efendi Erkek Sendromu – 2

Efendi erkek sendromundan kurtulurken, kendi eksikliklerine karşı daha sağlıklı bir bakış kazandıkça ve kendi içsel onayına öncelik vermeyi öğrendiğinde şu önemli gerçekleri fark edeceksin:

  • Diğer insanlardan daha fazla kusurlu olmadığını
  • Diğer insanların onayını kazanmak zorunda olmadığını
  • Kusurlarını ve hatalarını saklamak zorunda olmadığını
  • İnsanların seni olduğun gibi sevebileceklerini

Kusurlar bize insan olduğumuzu hatırlatan kucaklamamız gereken gerçeklerdir. Kusurlarımız diğer kusurlu insanlarla bağ kurmamızı sağlar. Kusursuz olmaya çalışan insanlar kimseyle yakın ilişki kuramazlar. Çünkü kasıntı, yapay ve sıradışı görünürler.

Efendi erkek olmama hali bencil, sadece kendini düşünen, kimseye faydası olmayan biri olarak algılanmamalı. Maalesef çoğu efendi erkeğin kafasında buna benzer bir tablo oluşabiliyor. Böyle düşündükleri için de kendilerini değiştirirlerse doğal olarak insanların onlara kızacağını, bencil olduğunu düşüneceğini sanıyorlar.

Aslında bu hiç de böyle değil. Kendi isteklerini ön plana koymak sana şunları katacak:

  • İstediğin şeyi dolaylı yoldan değil, direkt yollardan elde etme olanağına sahip olacaksın
  • İsteklerini dolaylı olarak yansıtarak insanlardan bunu anlamalarını beklemekle uğraşmayacaksın. Bunun yerine isteklerini baştan belli edeceksin ve amacına hizmet etmeyen insanlarla zaman kaybetmeyeceksin
  • İnsanlara bir şey vereceksen bunu karşılık beklemeden verme imkanın olacak
  • Birine yardım edeceksen bunu karşılık beklemeden yaptığın için emeğinin boşa gittiğini düşünmeyeceksin
  • Kendi ihtiyaçlarını kendin elde ettiğin için daha az muhtaç davranacaksın
  • Kendi ihtiyaçlarını kendin elde ettiğin için kendine güvenin gelecek
  • Çevrende saf, muhtaç, iyi biri olarak algılanmak yerine, gerektiğinde sivri tarafını gösterebilen, kendine yeten, çevresine faydalı, çekici biri olarak algılanacaksın
  • Başkalarının ihtiyaçları için kullanılabilir biri olarak görülmek yerine, insanlara değer katacak biri olarak görüneceksin

Kendine önceliği vermek hayatta istediklerini almanın ilk şartıdır:

Alıştığın iyi çocuk davranışlarını tam tersini yapmak bünyende büyük bir stres, korku yaratabilir. Çünkü burada efendi erkek beyin paradigman sana zarar göreceğini ve dışlanacağını söyler. Ancak bu eski işe yaramayan paradigmanın da seni getirdiği yer belli olduğu için artık ona karşı çıkmanın zamanı geldi.

Mesela kızlarla görüştüğünde büyük çoğunlukla yemeği sen ısmarlıyorsan içinde erkek gene eğer bunu teklif etmezsen yanlış anlaşılacağını, kızdan onay alamayacağını söyleyecektir. Ama bu saçma düşüncene diren ve tersini yap. Sadece kendi payını öde ve geç (Kızı davet ettiğin ilk buluşmada değilsen).

Ya da insanların senden isteklerine karşı “hayır” demekte zorlandığın bir noktadaysan bir sonraki isteklerden birkaçını bahane üretmeden sadece şuan bunu yapmak istemediğini, yani cevabının “hayır” olduğunu net bir şekilde bildir. Ve ne olacağını gözlemle.

Ya da sadece arkadaş olduğun kızların senin ilgini kullanmalarına izin verme. Çünkü sınırları olmayan adama kız arkadaşı dahil kimse saygı duymaz, aksi şekilde sınır belirttiğin zaman kız arkadaşından saygı ve onay almış olursun. Zaten bu gibi durumda sana gereksiz tepki gösteren ve hayatından giden insanlar seni sömürmek için, senden bir çıkar uğruna seninle beraber olan insanlardır. Bu insanların hayatından gitmeleri iyi olur. Bu süreçte kendini öncelik yaptığın için kıza daha az bağımlı olduğun ve daha az korkuya göre hareket ettiğin için kendine olan saygın artacak ve insanlarla zaman geçirme kaliten artacaktır.

Efendi erkekler için kendilerine önceliği vermek zor bir görevdir. Çünkü var olan efendi erkek beyin paradigmasına terstir. Ama en gerekli şeydir. Önceliği kendine vermeye bir kere alıştıktan sonra aslında sonrası daha kolaylaşır çünkü artık hayatta tek sorumlu sadece kendisidir. Artık başka birini hesaba katmaya gerek yoktur, bir şey yaparken kimseyi dinlemek zorunda değildir. Artık kararlarda muhalefet edecek ya da kararları beraber almak zorunda olduğu birileri yoktur. Artık başkalarının akıllarını okuyup, tahmin edip, onları memnun etmeye çalışmayacaktır. Yapmak istediğini yapıp geçecektir. Bu efendi erkeğin hayatını çok daha kolay bir hale getirir.

  • Korkuyla yüzleş

Korkudan kaçınmak aslında korkunun kendisinden daha büyük zarar verir. Üstelik korktuğun şeyi yaparken belki bir an için acı çekersin ama korkudan kaçınmak bu acı çekme sürecini uzun vadeye yayar. Ve daha fazla acı çekmene neden olur. Efendi erkekler acı çekiyorlar çünkü yeniliklere açılamıyorlar ve aşina oldukları kalıplarda kalıyorlar. Acı çekiyorlar çünkü korktukları için erteliyorlar, kaçınıyorlar, başladıkları işi bitirmiyorlar. Acı çekiyorlar çünkü zaten işe yaramayan eski davranışlarını tekrarlıyorlar. Acı çekiyorlar çünkü zaten kontrol edemeyecekleri belli olan karmaşık hayatı aşırı bir şekilde kontrol altında tutmaya çalışıyorlar.

Mesela uzun süreli artık mutsuz hissettiren bir ilişkiden ayrılmaya korkmak efendi erkeklerin çokça yaptıkları bir hatadır. Çünkü kendilerini bu ilişkinin katili gibi hissedip korkarlar, ileride pişman olacaklarından korkarlar ve ilişkiyi bitirdikleri için suçlanacaklarından, sonrasında pişman olup mutsuz olacaklarından korkar. Ve bu kadar korku içinde sonunda donup kalırlar.

Ya da aynı şeyi bir kızla tanışmaya çalıştıklarında yaşıyorlar. Bir şey deyip kendini rezil etmekten, kızın olmadık bir şey demesinden, normal bir erkek için çok da problem olmayan tüm bu şeylerden fazla bir şekilde korkarlar.

Bu gibi durumlarda olayın üstesinden gelebileceğine, olayın sana negatif bir sonucu olsa bile bunu atlatabileceğine ve güçlü olduğuna inanmak gerekiyor. Böylece korku varsa bile onunla yüzleşecek cesareti bulmuş oluyorsun. Ve artık içinde bulunduğun durumu o kadar tehdit edici algılamazsın.

  • Bütünlük inşa et

Efendi erkekler dürüst ve güvenilir olmalarıyla övünürler. Ancak yakından bakıldığın efendi erkekler dürüst görünmüyorlar dedik. Dürüst olmaları korku temelli hareket etmelerinden kaynaklanıyor. Zorunlu dürüstlük gibi bir şey.

Mesela sevgilisi kızacak diye olayları eksik anlatan bir efendi erkek, reddedilmemek için arkadaş gibi davranan efendi erkek, tepki almamak için düşüncelerini ifade etmeyen bir erkek ilişkilerini korku temelli devam ettiriyordur. Bu korku temelli hareket etme de efendi erkeğin özsaygısını zayıflatarak içinde hissettiği kişisel gücünden çalar. Bu yüzden insan ilişkilerinde mümkün olduğunca şeffaf olmanı tavsiye ederim. Bu eğilip bükülmeni engeller, omurgalı davranmanı ve kişisel bütünlüğünü muhafaza etmeni sağlar.

Bunun yanında kendi kendine yetebilmen ve kendi başına kaliteli, verimli zaman geçiriyor olman diğer insanların onayına, senin hakkında ne düşündüklerini umursamaya olan mental bağımlılığını çok fazla azaltacaktır.

  • Sınırlarını çiz

Sınırlar koymak efendi erkeklerin kişisel güçlerini geri kazanmalarına yardım eder. Böylece çaresiz kurbanlar gibi hissetmezler ve kişisel güçlerini kazanabilirler. Efendi erkekler herkesi kendilerini gibi sandıkları için karşıdaki kişinin sınırlarını geçince bunu kendisinin fark edebileceğini ve gerekli yerde duracağını düşünür. Sürekli bir kendinden şüphe hali içinde olduğu için gerektiği yerde gerekli müdahaleyi edemez.

Mesela sevgilinin hoşuna gitmeyen, tolere edemeyeceğin bir davranışı varsa bunu kabul etmeyeceğini açıkça belirt. Kız arkadaşın hiç elini cebine atmıyorsa, çatışma yaşamamak ve cimri görünmemek için bunu ona söylemekten kaçınma. Ve inandığın düşüncenin arkasında dur. Bir kere tepki gösterdiğinde tekrar geri adım atıp lafının etkisini hafifletme. Tolere edilemez durumları tolere etmeye çalışma.

  • Diğer erkeklerle tekrardan bağ kur

Bu çok önemlidir. Eğer kızlarla ilişkini geliştirmek istiyorsan öncelikle yapacağın en iyi şey erkeklerle ilişkilerini geliştirmektir.  Erkeklerle kaliteli zaman geçirmek kendini karşı cinsin erkek tanımına göre tanımlamam ve kadın onayı aramaya daha az meyilli olman açısından çok önemli. Maskülen bir erkek için kızlarla ve erkek arkadaşlarıyla takılmak çok ayrı dünyalardır. Ve bu erkeklerin çoğu erkek arkadaşlarıyla zaman geçirirken çok daha fazla eğlenirler. Bu erkekler kız arkadaşlarıyla o gün sürtüşürlerse gidip erkek kankalarıyla takılıp, iyi zaman geçireceklerini bilirler. Bu durumda kız arkadaşıyla çatışmaya girmekten korkmazlar.

Erkekler arasındaki bu bağ maskülen enerjin için çok önemlidir. Nasıl ki bir kız “benim pek kız arkadaşım yok çünkü erkeklerle daha iyi anlaşıyorum” dediğinde bu bizim için kırmızı alarmsa, aynı şekilde erkek arkadaşlarıyla sağlam ilişkiler geliştirememiş bir erkek için de benzer sağlıksız bir durum söz konusudur.

Diğer erkeklerle bağları kopmuş efendi erkekler bu konuda şu yorumları yapabilirler:

  • Diğer erkeklerle rahat olmuyorum
  • Diğer erkekler ne konuşacağımı bilmiyorum
  • Diğer erkekler kaba saba
  • Kız arkadaşım erkek arkadaşlarımla takılmamı istemediği için nadiren görüşüyoruz

Bunların hiçbiri diğer erkeklerle maskülen, güçlü bağlar kurmamak için bahane değil. Aslında bu maddeler problemin nedenini oluşturuyor. Efendi erkek bu sorunları yaşıyorsa, diğer erkeklerle rahat olamıyorsa muhtemelen karşısındaki erkeğin maskülen enerjisi onu korkutuyordur ve yeterince özgüvenli değildir.

Diğer erkeklerle ne konuşacağını bilmiyorsa, bu da çok büyük bir problemdir. Diğer erkeklerle az-çok muhabbet çevirmeyi bilmek bir erkekte olması gereken çok temel bir beceridir. Bu beceri elde edilmeden kızlarla da yakınlık kurmak zordur.

Bu konuda farkındalık kazanmak, daha önce o kadar da dikkat etmediği bu sorunu çözmekte ilk adım olacaktır. Sen de bu konularda sorun yaşıyorsan artık erkeklerle ilişki geliştirmeye biraz daha mesai harcaman gerektiğini artık biliyorsun. Sana diğer erkeklerle ilişkilerini geliştirmede birkaç tavsiye vereyim: Öncelikle her gittiğin yerde erkeklerle kısa da olsa iletişime geç ve basit muhabbetler yapmak konusunda deneyim kazan. Gittiğin yerler dışında spor salonu bunun için ideal bir yerdir. Takım sporları yapmak da diğer erkeklerle kaynaşmak ve ilişki geliştirmek için biçilmiş kaftandır.

  • Güçlen

Efendi erkek kendi maskülanitesinden ve gücünden korkmaya koşullandırılmıştır. Bunun sonucu olarak duygusal ve fiziksel olarak yumuşak bir oyun hamuru kıvamına gelmiştir. Bu yüzden kendini güçlendirmek efendi erkeklikten kurtulma yolunda önemlidir.

Efendi erkek kendi maskülen doğasından uzaklaştıkça güçsüzleşir. Çünkü maskülenlik bir erkeğin bireysel olarak hayatta kalmasını sağlayan bir özdür. Maskülen enerji olmadan erkek güçten düşer ve hayatını düzgün idame ettiremez. Maskülanite erkeği yaratma ve üretmeye teşvik eder. Maskülenlik içinde güç, disiplin, cesaret, tutku, istikrar ve bütünlüğü içerir. Aynı zamanda gerektiğinde kullanmak üzere agresiflik, yıkıcılığı da bulundurur. Bu son saydıklarım çoğu efendi erkeği ve kadını korkuttuğu için bu özellikleri bastırmaya çalışırlar.

Ancak erkekler maskülenliklerinin bu agresif tarafını bastırırken şuanki anti-erkek yapay kültüründe puan topluyorlar gibi görünseler de gerçek insan ilişkilerinden bir kaybeden olmayı garantilerler. Kadınlar kolayca bu erkeklerdeki maskülanite eksikliğinden kaynaklanan hayat enerjisi eksikliğini gözleriyle görebilir. Üstelik saldırgan yönü var diye baskıladıkları maskülen enerjinin kendine güvenen, mücadeleci, yaratıcı, başarı için risk alabilme gibi diğer birçok faydalı yönünü de baskılamış oluyorlar.

Peki, nasıl güçlenirsin? Öncelikle fiziksel olarak güçlü ol. Bir efendi erkek mutlaka vücuduna iyi bakmalı, sıkı antrenman yapmalı ve sağlıklı beslenmelidir. Bedenini fit ve aktif tutarsan zihnin beynindeki tüm o seni yumuşatan, korku hissetmene neden olan saçma koşullandırmaları daha zor kabul edecektir. Çünkü bedenin güçlendikçe, zihnin de güçlenir. Vücudunun direncini arttırmaya muktedir olursan beynindeki efendi erkek paradigmasına olan direnç de artar. Hayatının diğer alanlarındaki özgüvenin gelişir. Bir dünya bağımlılığı olan bir erkeğin güçlü olması zordur.

Güçlenmenin diğer yolu ise kişisel başarı kovalama yolunda bencil olmaktır. Bencil ol ve zamanının çoğunu iş hayatında/hobilerinde/ilgi alanlardan seni başarılı kılacak şekilde harca. Bu alanlarda daha iyi olmak kendi içinde güçlü hissetmeni sağlar.

  • Doğru rol modeller edin

Erkeklik görerek, gözlemeyerek öğrenilir. Efendi erkekler evde anneleriyle, okulda feminen eğitim sistemde çok fazla zaman geçirdikleri için erkekliği gözlemleyerek öğrenecekleri yeterli zamanları olmamıştır. Çevrendeki gerçek erkekleri gözlemleme şansın olmadığı için feminist öğretinin sana her dayattığı şeyi norm kabul edersin ve erkek adamın başarabileceği şeylere gözünle görmediğin için bunlara ihtimal dahi vermezsin.

Doğru erkekler arasında olmak erkekliğin neye benzediğini görmek için öğretici birer fırsattır. Çünkü bu erkekler hayatta bir erkeğe lazım olan doğru beyin paradigmalarına sahiptirler. Feminist öğretinin tersine kendini ön plana koyarak, kendin için çalışarak ve dik durarak nelerin başarılabileceğini sana gösterirler.

Belli bir yaşa gelmiş doğru kafa yapısındaki abiler, arkadaşlar bu anlamda kişiye çok şeyler katabilirler. Çünkü onların olaylara verdikleri tepki, insanlarla iletişim kurma tarzları daha fazla hayat deneyiminden süzülerek oluştuğu için daha doğru olabilir. Bu rol modelleri seç ve onlarla vakit geçir.

Bahsettiğim abi tipindeki erkekler de muhtemelen geçmişte seninle benzer sorunları yaşadılar. Ama zamanla beyin paradigmalarını düzeltebildiler. Onların tecrübelerinden öğrenmek süreci hızlandırır.

  • İstenmeyen davranışı ödüllendirmeyi bırak

Bir köpek halıya pislediğinde ona kızarsın ve hatasına hemen bir tepki verirsin ki bundan vazgeçmeye koşullansın. Eğer bir şey demezsen hatta bu davranışı ödüllendirme anlamına gelebilecek bir şey yaparsan köpek istemeyen davranışı yapmaya devam eder. Biz insanlarda da aynı mekanizma var.  Efendi erkekler kızlar istenmeyen bir davranış sergilediklerinde bu mekanizmayı anlamadıkları için kızı adeta ödüllendirerek aynı hoş olmayan davranışı tekrarlamasını sağlıyorlar.

Hoş olmayan davranışa tepki koymak efendi erkek için zordur çünkü kafalarında hala o problemsiz hayata inanıyorlardır. Eğer kız mutsuzsa, kızgınsa ve problem yaratıyorsa ilgi ve dikkat göstererek hemen bunu çözmeye çalışırlar. Bunu yaparak problemi ortadan kaldırabileceklerini düşünürler. Ancak bu kızdaki kötü davranışı pekiştirir. Kız gereksiz kızgınlık, mutsuzluk sergiliyorsa efendi erkekler kendini yetersiz hissedip kıza ilgi göstermeye başlarlar. Ya da kız sürekli işinden dert yanıyorsa, onu saatlerce dinleyip çözüm üretmeye çalışırlar. Bunları yapma. Yoksa kızı bu kötü davranışından dolayı ödüllendirmiş olursun. Ödül burada ilgin ve dikkatin oluyor. Kıza daha fazla dikkat ayırmayı bırak. Burada kızı nazik bir şekilde geri çevirmen (Kusura bakma başka bir işim var demek gibi) gerekiyor.

  • Farklı ilişkiler seç

Efendi erkekler kendi güvensizliklerinden dolayı biraz kusurlu partnerleri seçmeye eğilimli olurlar. Çünkü çok sağlıklı, sorunsuz kızlarla ne yapacaklarını bilemezler. Bu yüzden küçüklüğünde kendileri gibi sorunlar yaşamış, kötü ilişkiler geçirmiş, bazı problemleri olan, belki depresyonda olan kişilerle kendilerini daha rahat hissederler. Bu onlar için daha az meydan okuyucu bir durumdur. Bu seçimin arkasında kızlara yardımcı olma, düzeltme girişimiyle puan toplama, onay alma arzusu da vardır.

Eğer düzeltilecek bir şeyi olmayan bir kızla takılırlarsa sevilme ihtimallerinin az olduğunu düşünürler. Çünkü kendilerini eksik olarak görürler. Bunu kendine yapma. Bazen karşına öyle kızlar çıkar ki, bu kız bu sorunlarından mezara kadar kurtulamaz dersin, bunlardan uzak dur. Sorunlu kızların karşısında kendini tornavida ya da alet çantası olarak görmemen gerekiyor. Eğer ilişkilerinde böyle durumlar yaşadıysan artık farklı tarzda insanları seçmeyi öğrenmen gerekiyor.

  • Seni memnun etmekten sorumlu tek kişi kendinsin

Bir hafta boyunca bunu dene. Beynin her zaman uyguladığın eski paradigmaya dönmek isteyecektir. Ama ısrarla tersini uygula. Kadınlar onları memnun etmeye uğraşan erkekleri zayıf kişiler olarak etiketlerler ve bu erkekleri küçük görürler. Kadınlar onları memnun etmeye çalışan erkekleri değil kendisini memnun etmeyi bilen erkekleri isterler. Aksi halde onlar için bu erkekler pasif, pısırık ve adeta testisleri olmayan bir erkek gibidir.

Seni memnun etme sorumluluğunu kıza yükleme, beklentiye girme. Seni mutlu eden neyse git ve onları yap. Kendi mutluluğunu kendin kazan.

  • Otomatik davranışları yakala

Eski düşünce şeklin ve zihin kalıpların uzun bir süredir seninle olduğu için bir anda silinmeyeceklerdir. Bunun için eski, işe yaramaz zihinsel kalıplara karşı farkındalığını geliştir. Bundan sonra kafandan şuna benzer şeyler geçtiğinde hemen gözlerini aç ve bu duruma bilinçli olarak müdahale et:

  • İnsan ilişkilerinde sürekli sağlama mı almak istiyorsun?
  • Sürekli bir şeyleri düzeltmeye, başkalarının beynine girip düşünüyor musun?
  • Her şeyi berbat etmekten korkar bir tavırda mısın?
  • Korku temelli mi hareket ediyorsun?
  • Kafanda insan ilişkileriyle alakalı gizli sözleşmeler mi var?
  • Almak için mi veriyorsun?
  • İnsanları memnun etmeye mi çalışıyorsun?
  • Duygularını bastırıyor musun?
  • Zor durumlardan kaçınıyor musun?
  • Yine kendinden çok başkalarını mı düşünüyorsun?

Bunlar seni sabote eden şeylerdir. Tespit ettiğin yerde yapmayı hemen bırak.

  • Hayatın problemli doğasıyla barış

Sorunsuz hayatın bir anahtarı yoktur. İyi olmak, doğru olanı yapmak bu kaotik, sürekli devinimde olan dünyadan seni kurtarmaz. Sadece sorunlardan kaçtığı sanrısını yaşayan ama kaçtığı için onları hiçbir zaman çözemeyecek adam olmanı sağlar. Problemli hayatı kabul edip göğüslemediğin için hata yapmaktan fazlasıyla korkmaya ve sonuçta pısırık olmaya başlarsın.

  • Erkekliği, kadınlardan, medyadan öğrenmeyi bırak

Artık erkekliğin ne olduğunu kadınlardan öğrenmeyi bir kenara bırakacağımız konusunda anlaştık sanıyorum. Erkekliği buralardan öğrenemezsin çünkü bunların hepsi kendi çıkarlarına olacak ya da onlara çok ürün sattıracak erkeği dizayn etmeye çalışıyorlar. Erkeğin nasıl olması gerektiğini modelleyerek ve içindeki maskülen enerjiyi dinleyerek öğren.

  • Babanla ilişkini değerlendir

Babanın tam tersi olmaya çalışma çünkü muhtemelen bu senin başka bir aşırı uca gitmene neden olur. Ve bu da sağlıksızdır. Bunun yerine babanın da bir insan olduğunu, ellerinden gelenin en iyisini yaptıklarını hatırla ve eğer bir kusuru varsa herkesin çocuk yetiştirmede o kadar bilinçli olamayacağını kabul et.

Pek çok erkek küçüklüğünde sağlıklı bir iletişimde olmamıştır ama babalarıyla tekrar bağ kurup onlara bir yetişkinin gözünden bakmaları çok şey fark eder. Bir yetişkin gözüyle baktığınızda babanızın da insan olduğunu ve kendi kusurlarının, hatta ihmallerinin olmasının çok normal olduğunu anlayacaksınız. Baba sağsa bir araya gelmek özel zaman geçirmek çok etkili olacak.

Buna ek tavsiyeler şunlardır:

  • Hayatta önem verdiğin ve senin için doğru olan şeyleri belirle ve tüm enerjini onları başarmaya harca
  • Çıkarları senin yaptığın şeylerle çelişen insanlara “güle güle” de
  • Kendi kurallarını oluştur
  • İstediğin bir şeyi yapmak seni korkutuyorsa yine de yap gitsin, olası olumsuz sonuçlarla bile başa çıkabilecek güçtesin
  • Her zaman yaptığın davranışları yaparsan, her zamanki sonuçları alırsın
  • Hayır demeyi öğren
  • Bahane üretme
  • İnsanlarla iletişimde açık ve direkt ol
  • İnsanların sana kötü davranmasını tolere etme
  • Şikâyet etme çünkü şikayet edenler asla başarılı olamazlar
  • Kendini farklı durumlara sok ve karşına çıkan problemleri çözmeye gönüllü ol
  • Bir şeyleri gizlice yapmakla uğraşma
  • Mükemmeliyetçi olma
  • Başladığın şeyi bitir, bahane üretme
  • Diğer insanların problemlerinden kendini arındır
  • İşe yaramayan, problemli ilişkileri, arkadaşları, insanları düzeltmeye uğraşma. Bunları hayatından çıkar
  • Hayatta kontrol denilen şey bir yanılgıdır. Bırak olsun, eğlenmene bak.

Yazar: Secret

Kızlarla başarının gerçeklerini anlattığım kitap setime buradan ulaşabilirsin, senin için aşağıya bana gelen yüzlerce okuyucu yorumundan bir örnek sunuyorum.

Sor sor ki öğrenesin #2

Bana yani Güzin pardon Mahmut Abiye, bu yazı altında istediğinizi sorabilirsiniz. Istediğinizi derken Dolar ne olur, Fenerin dertleri nasıl çözülür gibi sorular sormayın tabii. Site teması ile ilgili sorular sorun.

Sadece bir iki paragraflık ve pratik sorulara bakacağım. Yani destan yazmayın ya da “abi her şeyi yapıyorum yine de olmuyor sence neden?” gibi sorular sormayın.

Bunu geçen sene de yapmıştık.

SORU ALIMI BİTTİ.

Dopamin ve “sınırsız” zihinsel enerji

Bir önceki yazıda nöroplastisiteden ve yeni bir davranış geliştirmek için geçilmesi gereken aşamalardan bahsettik.

Rutin ve alışkanlık dışı herhangi bir şey için beyinde yeni bir nöron devresi oluşturma sürecinin başında, isteksizlik ve stres olarak kendini gösteren bir giriş olduğundan bahsettik. Modern toplumda bir şeyi öğrenmeye başlarken büyük bir heyecan duyulması gerektiğine dair bir yanlış görüş var ama gerçekte bir yenilik her zaman isteksizlik ve stres kapısından geçmenizi gerektiriyor. Bu hormon nedenli kapıdan geçmek ve sonra devam etmek için ise uzakta ve soyut olan hedefleri gündelik küçük köşe taşlarına bölmek, bu köşe taşlarına ulaştıkça dopamin salgılayarak adım adım ilerlemek en iyi strateji.

Şimdi biraz düşünceleri konuşalım. İnsanın gün içinde düşündüğü şeylerin çoğu internet sitelerinde gezinirken fırlayan küçük pencereler gibi birden ortaya çıkıyor ve çoğunlukla kontrol dışı düşünceler. Eğer negatif düşünceleri alırsak bunlar da kontrolümüz dışında aklımıza gelip duruyorlar.

Negatif düşünceleri ya da genel olarak hoşumuza gitmeyen düşünceleri bastırmaya çalışmak nafile bir çaba. Bu konuda benim tavsiyem şu: Bu düşünceleri bastırmaya veya kafanızdan atmaya çalışıp boşa enerji tüketmeyin. Daha pratik bir yaklaşım istiyorsanız, yavaş yavaş başka düşünceleri ortaya çıkarın.

Bunun için de Gelişim Zihin Yapısı (Growth Mindset) öneriyorum. Carol Dweck tarafından ortaya atılan bu teori, sonuçta başarılı olamasalar bile zor bulmacaları çözmeye çalışmaktan zevk alan çocukların gözlemlenmesi üzerine ortaya çıkmış. Bu çocuklar bir şekilde bulmacaların çözülmesini beklemeden bu çözün sürecinden zevk alan çocuklar. Temel özellikleri, dopamin salgısını köşe taşları olarak bile olsa başarılara değil sürece bağlamış olmaları. Çocuklar daha sonra gözlemlendiklerinde, diğer çocuklara göre çok daha başarılı yetişkinlere dönüşmüşler.

Gelişim Zihin Yapısına sahip insanların kafasında “ben doğru yoldayım” fikri var. Bu, insanın kendisini pozitif içses ile motive etmesi değil. Zira pozitif motivasyon, “aslında çok iyisin” telkini, her zaman pozitif sonuca bağlı. Oysa şu an çok kötü bir durumdaysam ama kendime “merak etme iyisin, aslansın, kaplansın” diye telkinde bulunuyorsam, kendi kendime yalan söylediğimi biliyorum. Bu durumda dopamin salgısı olmaz.

80lerin ve 90ların kişisel gelişim dalgasında çok duyduğumuz “eğer gülümsersen depresyon gider” lafını hatırlayın. Elbette ki yüz kaslarının zihne verdiği bir geri besleme var ama olay o kadar basit değil.

Asıl güçlü olan süreç içindeyken gösterdiğiniz çabayı takdir etmektir. Önce bir sürece girerken hissettiğiniz isteksizlik ve kaygının bir kapı olduğunu ve bunları hissediyorsanız doğru kapıdan geçtme ihtimalinizin yüksek olduğunu anlayın. Bu kapı sizi durdurmasın zira eğer biraz zorlarsanız fark edeceğiniz şey, bu kapının kolayca açılabildiği olacak.

Sonra ise süreç içinde harcadığınız çabayı takdir etmenin bir yolunu bulun. Eğer uzun mesafe koşusuna hazırlanıyorsanız, sınırlarınızı bir iki tık zorlayarak ulaşabileceğiniz bir nokta belirleyin ve bu noktaya vardığınızda kendinizi ödüllendirin. Henüz maraton için çok yolunuz olsa da. Bu size dopamin salgılatacaktır.

Dopamin ise toplam adrenalin miktarını baskılayarak size daha fazla çaba harcamak için “enerji” sağlayacaktır. Bu bilimsel bir şey. Bir araştırma, insanların neden bir işi yarıda bıraktığına bakıyor. Tamam her şeyi yapamayız mesela bir otomobili sırtlayamayız. Eğer bu çabaya girişiyorsanız eninde sonunda bir yerde bırakırsınız. Ama biz burada koşmak, spor yapmak, ders çalışmak, iş yapmak gibi yapılabilir şeyleri neden yarıda bıraktığımızı konuşuyoruz.

Beyin her nöroadrenalin salgıladığında beyin kökünde bir sayaç bunun kaydını tutuyor ve bir noktada “bu kadar yeter” deyip yaptığımız şey üzerindeki bilinçsel kontrolü kaldırıyor. Ama eğer bu süreçte dopamin salgılarsanız, dopamin bu sayacı geriye alıyor ve size daha fazla çabalamak için istek ve zihinsel kontrol veriyor.

Bir şeyi bırakmadan yapabilen insanların sırrı, sürece harcadıkları emeği dopamin ile ödüllendirmektir. Bu size enerji verir. Fiziksel glikoz ya da keton enerjisinden bahsetmiyorum, o enerjiden herkeste yeterince var. Olay dopamin’in beyin kökünün bu kadarı yeter diyen sayacını geriye alması.

Güzel olan şey de bunun öğrenilebilir bir şey olması. Hem de bunu bir alanda öğrenip hayatımızın diğer alanlarına da yayabiliriz. Zira dopamin sistemi genel bir sistem, spesifik bir çabayı veya hedefe varmayı ödüllendirmiyor. Bir kitabı yazma sürecinde de, bir maçta da salgılanan aynı kimyasallar, çalışan sistemler aynı sistemler.

Örneğin spor salonundasınız ve tüm setleri tamamlamadan bırakmak üzeresiniz. Acınıza ve yorgunluğunuza ya da kalan setlere değil “iyi ama bak buraya kadar geldim” kısmına odaklanın. Bir set daha yapayım diye hedef koyun ve yapınca kendinizi takdir edin. 10 set yapmak isterken 5.de tıkandığınızda 7’yi hedefleyin ve yapınca kendinizi takdir edin. 10 taneyi bitiremezseniz 5 tanede durmadığınız için kendinizi takdir edin. Çoğu zaman 5te durmaz 7yi hedeflerseniz 10’u da yaparsınız.

Nöropinefrin miktarını azaltıp size ekstra zihinsel enerji veren dopamin. Sizin kendi salgıladığınız bir şey. Kendinizi kek ya da biraz tembellikle ödüllendirmenize bile gerek yok. Dışsal bir ödüle ihtiyacınız yok.

Bing Anaokulunda yapılan bir Stanford araştırması var. Bu araştırmada çocuklara istedikleri resmi tamamlamaları durumunda “altın” yıldız veriyorlar. Bu dışsal ödül ise ortalamada çocukların resim çizme isteklerini arttırmıyor ama azaltıyor. Eğer dopamini dışsal ödüllere bağlarsanız, insanların birçok şeyi dışsal bir ödül olmadan yapabilme kabiliyetlerini azaltırsınız. Dışsal ödül kötü bir şey değil ama bunları kullanırken kendi kendinizi ödüllendirme kabiliyetinizi güdük bırakmayın.

Bir şeyi yapmanız için sizi iten değer sisteminiz ve amacınız da burada önemli rol oynar. Zor bir şeyi yaparken tıkandığınız yerde şimdi bu şeyi neden yaptığınızı ve başarırsanız ne beklediğinizi düşünün. Bundan sonra da sadece bir sonraki hedef taşını düşünün ve sürecin tamamına değil o hedef taşına odaklanın. Çoğu durumda o hedef taşına vardığınızda durmadığınızı ve aksine az önce yapamayacağınızı düşünseniz de şimdi daha fazlasını yapabileceğinizi düşündüğünüzü (dopamin salgılanması nedeniyle) göreceksiniz. Az önceki zihin halinde olmadığınızı (nöropinefrin kotasına takıldığınız) göreceksiniz (dopamin sayacı geriye aldığı için).

İnsanlar ödül mekanizmasının içsel olduğunu farkettiklerinde, içsel ödüllerini süre – yol – çıktı üçlüsü ile ilişkilendirdiklerinde ilginç bir sürece giriyorlar.

Bir insanın öğrenebileceği en güçlü şeylerden biri, süreç – yol – çıktı (yüksek odaklanma) üçlüsünü içsel bir ödül hissine bağlamaktır. Doğru yolda olduğunuz için kendinizi ödüllendirmektir. Toplam 1000 kilometrelik doğru yolun 4 kilometresini doğru yolda yürüdüyseniz kendinizi takdir etmektir. Özellikle de düzenli olarak bunu yapıyorsanız. 1000 kilometreye değil de 4 kilometrelik köşe taşlarına odaklanarak (yolu yürüme süreci – yolun kendisi ve yönü – 4 kilometreyi yürümek kısmına odaklanarak) nöropinefrin seviyesinin sınıra çıkmasını ve yolu yürümeyi bıraktıran zihinsel durumu sürekli ileri atarsınız. Başka deyişle eğer büyük amacınızın içinde küçük hedefler belirler ve her defasında önünüzdeki hedefe ulaşıp onu başarınca kendinizi takdir ettiğinizde, sınırsız zihinsel enerjiye sahip olursunuz.

Sonraki Yazı: Harekete geçmek, düşünce, duygu ve algı

Change Your Brain podcastından derlendi.

Efendi Erkek Sendromu – 2

Bir onceki bölüm: Efendi Erkek Sendromu – 1

Efendi erkeklerin temelde sevilmek için yaptıkları kişisel önceliklerinden taviz veren hareketler ne yazık ki istedikleri kadınlar tarafından arzulanma halinin tam tersini doğuruyor. Üstelik bu davranış efendi erkeklerin özsaygısı için de kötü bir şey. Bu kabul görme temelli hareketler silsilesi kişisel bütünlüklerine zarar veriyor ve erkeğin kendi beynindeki güçsüzlük algısını pekiştirip duruyor.

Efendi erkeklerin hali zorunlu bir efendilik ve iyilik durumudur. Efendi erkekler hayatta hem başka stratejilere yabancılar hem de kendilerine öncelik verme temelli davranışların oluşturduğu duygusal gerilime katlanamıyorlar. Bu tıpkı “çirkin kadın ahlakı” gibidir. Çirkin kadın karşı cinsle haşır neşir olmamak anlamında ahlaklı olmakla övünebilir ama bu çok anlamlı değildir. Çünkü istese de cinsel anlamda ahlaksız olması zordur. Ya da kızların görmezden geldiği, istese de bir kızla tanışamayacak bir erkeğin kızlarla ilişkiye girmemeyi bir erdem olarak sunması gibi. Burada efendilik / iyi çocukluk beyin paradigmasını değiştirip tersi şekilde davranmayı öğrenene kadar zorunlu tek rotadır.

Efendi erkeklerin beyin paradigması sorunların temelini oluşturur. Efendi erkekler duygusal güçleri olmadığı için problemden yalıtılmış, sorunsuz bir yaşam ararlar. Ama bu şuan içinde bulunduğumuz dünyada imkânsızdır. Çünkü dünya ve içinde bulunduğumuz medeniyet doğası gereği kaotik, düzensiz bir yerdir. Hayat beklenmedik şekilde gelişir ve kontrole alınamaz. Hayatta beklendik senaryolar birer illüzyondur. Tahmin edilebilir şekilde planlanan bir hayat masal dünyasında olur. İşte böyle bir dünyada iyi çocuklar risksiz, dertsiz, çatışmasız bir yaşamın olabileceğine inanıyorlar. Bu düzensizliği kabul etmeme ve sürekli düzen arayışı efendi erkeklerin insanlardaki ve hayattaki bu problemli + çelişkili doğayı anlayıp buna uygun çözümler geliştirmek konusunda becerileri olmalarını engelliyor.

Efendi erkek şunu kabul etmekte zorlanır: Gün içinde berbat şeyler mi yaşadın? İnsanlar yaptığın ya da söylediğin bir şeyi beğenmediler mi? Yaptığın bir davranış birinin işine gelmedi mi? Kız sana bakmadı mı? Kız onunla tanışmak istediğin için seni ayıpladı mı ? Kız arkadaşın gene saçma taleplerle geldi ve bir ton şikâyet mi etti? Şunu yaparsan insanlar senin hakkında kötü düşünebilirler mi ? Her şey zihninin aldığından çok daha karmaşık mı görünüyor?

İçinde yaşadığımız dünyada tüm bunlar tamamıyla normal! Dünya zaten böyle bir yer. Bunları bir problem olarak görüp, kişisel hayatını düzen içinde bir duruma getirmek için birilerini memnun etme odaklı hareket etmek seni bok çukuruna daha da yaklaştırıyor. Bunu yerine bozuk paranın diğer yüzünü çevirmelisin. Bu bencil ol, sadece kendini düşünen biri ol demek değil. Zaten başkalarına faydalı olmak için önce kendine hayrının olması gerekir. Bozuk paranın diğer yüzünde insanlar ne düşünürlerse düşünsün günlük hayatında kendi inandığı şeyleri ileri sürebilen biri olmak vardır. Neye inandığını bilmesen de bir süre sonra öğreneceksin. İnandığın kadarını uygula. Bundan rahatsız olan varsa bu onların problemidir.

Sonuçta diğer insanların algısını olumlu pozisyonda tutmayı kendini iş edinirsen bu iş bir yerden sonra senin üzerine kalacak, görevin haline gelecek. Bunu kaç sene devam ettirebilirsin ki? Bu kazanamayacağın bir uğraşa girişmek olur.

Eski bir efendi erkek / iyi çocuk olarak şunu söyleyebilirim:

Hayatta uygulaması stresli olsa bile kendi doğrularına göre hareket etmeye çekinmiyorsan zorlu durumlar içinde bile kendini iyi hissedersin. Ama meseleye başka insanları odağa alarak bakıp kendi doğrularını ileri sürmeyi geciktirirsen iyi koşullar altında bile boktan hissedeceksin

Efendi adam yaşamın stresi karşısında erken kırılan, her türlü çatışmada meydan okumanın stresini kaldıramayıp mutlu olmak için mağarasına kaçan adamdır. Bu mağarada onu bu stresli ortamdan alıp çıkartan, uyuşturan onay bağımlılığı, kendini ispatlama çabası, toplumsal olarak doğru davranma takıntısı vardır. Bunların hepsi hayatın kaotik yapısında yüzmeyi beceremediği için tutunduğu şeylerdir.

Oysa bu mağaradaki şeyler onu yaşamın stresinden kaçıran, sadece bir süreliğine uyuşturan yüzeysel şeylerdir. Ancak kendi doğruları olan ve bu doğruları başkalarından tepki çekme uğruna ileri süre adamın cesaretine ulaşamadığı için hayattaki bu güçlü duruşun tatminini hiç sağlayamaz.

İnsanlar kendi davranışlarına o kadar alışırlar ki, efendi erkek de kendini istismara açan bu davranışları evinde sürekli tıkırdayan bir saat sesi gibi bir yerden sonra hissetmemeye başlar. Bizim dikkat edip onları bulmamız gerekir. Onay temelli çalışan beyin paradigmasının değişmesinin ilk adımı budur.

Efendi erkek serisinin son yazısında çözüm yollarından bahsedip bu seriyi bitireceğiz.

Yazar: Secret

Efendi erkek olmaktan kurtulup nasıl çekici bir erkeğe dönüşebileceğini bu kitap setinde detaylı işledim.

Nöroplastisite ve beyni yeniden kablolamak

Nöroplastisite, beynimizdeki nöron (beyin hücresi) ağlarının yeniden organize olabilmesi anlamına geliyor. Sinir sistemi, insanın deneyimlerine tepki olarak değişebiliyor. Beynin deneyim sonucunda kendisini yeniden “kablolayabilmesi” doğumdan 25 yaşına kadar oldukça kolay yapabildiği bir şey. Özellikle çocukların beyinleri, deneyimlerine göre sürekli ve neredeyse kendiliğinden yeniden kablolanabiliyor. 25 yaşına kadar beyin kendisini, çevre ile uyumlu olacak şekilde sürekli güncelliyor.

Çocuklar mesela 3 dili aksansız konuşabilecek kadar yüksek nöroplastisiteye sahipler. Bunu 25 yaşından sonra yapmak ise oldukça zor. Beyin hayatın ilk 25 yılında çevreye adapte olmak ve sonrasında da bu kablolamayı sürekli olarak kullanmak üzere evrim geçirmiş gibi.

Fakat beynin sinir ağlarını 25 yaşından sonra yeniden şekillendirmek zor olmasına rağmen imkansız değil. Ama bunun için yaptığınız şeye odaklanmanız gerekiyor. Örneğin yetişkin birinin, daha kaygısız biri olmaya ya da yeni bir dil öğrenmeye çalışıyorsa, öğrenme sürecine odaklanması gerekiyor.

Bunun kimyasal bir altyapısı var. Bütün gün düşünmeden refleksif bir şekilde hareket ediyorsunuz ama yapmaya başladığınız şeye yoğun bir şekilde dikkat edip ona odaklandığınızda beynin nucleus basalis adlı iki çekirdeğinden o an kullanmakta olduğunuz sinir hücrelerine asetilkolin kimyasalı salgılanıyor. Bu kimyasal da yeni şeyde aktif rol oynayan sinirleri uyku esnasında değişmek üzere işaretliyor.

Bu nedenle yeni bir şey öğrenmek ya da bir davranışlarını değiştirmek isteyenler için odaklanmak ilk yapmaları gereken şey. İkincisi ise bu odaklanmaların ardından gece iyi ve derin bir uyku çekmek. Zira nöroplastisite yoğun bir odaklanma ile harekete geçiyor olsa da asıl değişim uyku esnasında gerçekleşiyor.

Beyniniz en fazla sayıda davranışı otomatik hale geçirmeye meyilli. Fakat beynin yeni bir davranışı otomatik hale getirmesi için süresine (bu şey ne kadar sürüyor), yoluna (nasıl oluyor) ve sonuçlarına odaklanması gerekiyor.

Yeni bir dil, yeni bir spor, yeni bir konsept öğrenmede ya da bir travmayı atlatmak için terapi sürecinde bu kavramlar önemli: Süre – Yol – Sonuç. Bunlar beynin yapabileceği şeyler ama yetişkin birinin bunun için çaba harcaması gerekiyor ve bu çabaya girişmek maalesef başlangıçta her zaman acı ve isteksizlik duyguları uyandırıyor.

Bunun nedeni ise asetilkolin salgılanmadan hemen önce harekete geçen sistemin stres sistemi olması. Yeni bir şey öğrenmek istediğimizde beyin köküne norepinefrin yani nöradrenalin salgılıyoruz. Bu kimyasal insanın dikkat kesilmesine neden oluyor. Dikkat bir çeşit el feneri gibi bir süre – yol – sonuç dizgisini aydınlatıyor. Bu dikkat zahmetli bir iş ve yetişkin beyni ise eldeki zahmetsiz algoritmaları kolayca değiştirmeye direnç gösteriyor. Ama siz bu acı ve isteksizliğe karşı koyup devam ederseniz beyin direnç gösterse de yeni davranışın veya düşüncenin gerektirdiği sinir hücrelerini değişim için işaretliyor.

Tekrar etmek gerekirse eğer yeni bir davranış, düşünce ve hatta duygu geliştirmek istiyorsanız:

1 – Yeniliğin getirdiği acı ve isteksizliğe rağmen yeniliği yapmanız.

2 – Yeniliğin süresine, yoluna ve sonuçlarına olabildiğince odaklanmanız.

3 – Sonra da tam tersi odağı tamamen bırakıp iyi ve derin bir odaksızlanmaya (uyku) dalmanız lazım.

Stanford Üniversitesinden Eric Knudsen’in araştırmalarına göre odaklanma olduğu sürece yetişkin beyni de çocuk beyni kadar değişime açık olabiliyor.

Burada odak kadar önemli bir şey de bir çeşit aciliyet hissi. UCSF’ten Mike Mirza’nın araştırmalarına göre örneğin odaklanmanız gereken şey sizin için günlük ciddi bir sorun çözüyorsa mesela o şeyi yaptığınız sürece günlük yemeğinizi alıp yoksa aç kalıyorsanız, beynin bu şeyi öğrenmedeki esnekliği oldukça yüksek oluyor. Zira doğa gerçek bir ihtiyaç sonucunda beyni adapte olmaya zorlayacak şekilde geliştirmiş.

Peki bir şeye aciliyet hissi getirmek için o şeyi aşkla mı korkuyla mı yapmalısınız? Cevap ise ikisinden biri olabilir, beynin değişimi için fark etmez. Yani ödül sistemi dopamin sonra işin içine giriyor.

Bu bilgi aynı zamanda bize bir şeye başlamanın neden o şeyi yapmaktan daha zor olduğunu da gösteriyor. Yeni bir şeye başlarken beynin salgıladığı norepinefrin ve adrenalin başlangıçta sıkıntı ve isteksizlik hissi yaratıyor.

Asetilkolin dikkat ile alakalı norepinefrin ise bir nevi başlama stresi ile. Burada önemli bir diğer hormon ise dopamin. Dopamin doğanın tüm hayvanlara doğru yolda olduklarını bilmeleri ve onları doğru yolda tutmak için geliştirdiği bir hormon. Birçok insan dopamini bir işi başarınca salgılanan bir hormon olarak biliyor ve evet dopamin bu durumlarda da salgılanıyor. Ama dopamin hormunu asıl hedefe giden her köşe taşına ulaştığınızda veya kendinizi o hedefe doğru yürüyor hissettiğinizde salgılanıyor.

Örneğin toplam 300 sayfa bir kitabı bitirme hedefiniz olsun. Evet, o kitap bittiğinde de dopamin salgılıyorsunuz ama asıl örneğin kendinize günde 5 sayfa yazacağım hedefi koyup hergün 5 sayfa yazdığınızda da hergün dopamin salgılıyorsunuz. Süre (günde 2 – 3 saat) – yol (yazma) – sonuç (5 sayfa) üçlüsüne odaklanmayı hatırlayın. Süre – yol – sonuç üçlüsüne yoğun odaklanma da diyebilirsiniz.

Susamış bir geyik düşünün. Susuzluk ona büyük bir rahatsızlık duygusu olarak geliyor. Bu geyik bir su kokusu aldığında (geyikler suyun kokusunu alabilirler) ve onu takip edip bir su kaynağı bulup bir iki yudum içtiğinde dopamin salgılıyor. Bu dopamin ise onu daha büyük bir su kaynağı arama yoluna koyuyor.

30 kilo verme hedefi koyduğunuzda haftada 1 kilo vereceğim şeklinde köşe taşları koymalısınız. Her hafta 1 kilo vermeye odaklanıp verdiğinizde her hafta dopamin salgılarsınız ve bu da sizi 30 kilo verme yolunda tutar.

Burada bir parantez açıp alkol, uyuşturucu, oyun, vs. gibi bağımlılıkların tehlikesine dikkat çekmek gerekiyor. Hedefleriniz yolunda yürümeniz özellikle de başlangıçta stres demek. Bu stres kapısını geçmek yerine uyuşturucu gibi dopamin kaynaklarına kapılırsanız, dopamini tek bir yerden sağlıyorsunuz ve diğer kaynakları sallıyorsunuz. Bu da “mutlu” ama yıkık bir yola girmenize neden oluyor.

Stres sisteminize dayanmayı öğrenmeniz lazım. Evet o sistem rahatsız edici olsa da sizi yataktan kaldırmak, bir şey yapmaya zorlamak gibi bir işlevi var. Stres sisteminin zorladığı yola girip köşe taşlarında dopamin salgılamak yerine oldukça dar dopamin kaynaklarına bağımlı olmak çok ciddi bir problem.

Bu üç hormonun sırayla çalışması gerekiyor:

Rutin dışı bir şeye başladığınızda norepinefrin ile stres.

Bu şeyi odaklanarak yaptığınızda asetilkolin ile yeni bir kablolamanın işaretlenmesi (ve uyku ile o kablolamanın inşaa edilmesi)

Doğru yolda ilerlediğiniz sürece salgıladığınız dopamin.

Sonuç? Beyninizin yavaş yavaş, yeni davranış – düşünce biçimini otomatik hale getirecek kablolamayı inşaa edip sağlamlaştırması.

Burada şu önemli şeye daha açık bir şekilde dikkat çekeceğim:

Yeni bir şeye başladığınızda hissettiğiniz ve çoğu insanı yeni bir şeyi öğrenmeye başlamaktan alıkoyan stres/acı/isteksizlik hissi, odaklanma ve yeniden kablolama evresine ulaşmak için içinden geçmeniz gereken bir kapı ya da aşmanız gereken bir engel. Bu nedenle sizin için önemli bir şeyi öğrenmeye başladığınızda bu size zevk vermeyecek. Acı verecek! Bu şeye büyük bir istek duymayacaksınız. Tam tersi isteksizlik duyacaksınız. Bu acı, isteksizlik ve stres, ilk köşe taşlarına ulaşmaya başladığınızda dopamin ile mutluluğa dönüşecek.

Bu nedenle bir hedefi akıllıca köşe taşlarına bölüp bu taşlara ulaştınız mı kendinizi kutlayın. Örneğin gitar çalmayı öğrenme hedefini önce şu parçayı çalacağım gibi seyrek taşlara değil günde en az 2 saat pratik yapacağım gibi köşe taşlarına bölün. Hergün 2 saat pratik yaptığınızda bu pratiğe odaklanın ve işiniz bittiğinde kendinizi kutlayın. Gitar çalmaya olan büyük isteğinizin elinize gitar alınca isteksizliğe dönüşmesinin sürecin giriş kapısı olduğunu anlayıp bu kapıyı geçecek kadar sabırlı olun. İlk başta kendinizi gitar çalarak elde edebileceklerinizle motive edebilirsiniz ya da bunu da yapmayarak sıkışacağınız hayat ile korkutabilirsiniz. Ama asıl isteği, hergün yaptığınız küçük başarılardan (2 saat pratik) alacaksınız.

Sonraki Yazı: Dopamin ve “sınırsız” zihinsel enerji

Change Your Brain podcastından derlendi.

Çarpıtılmış Kadın Algısı ve Erkeğin hayal dünyası

Birçok konuda olduğu gibi kadın- erkek ilişkilerinde de yapay bir gerçeklik yaratarak biz erkekleri kandıran bir mekanizma var. Kadınmerkezli sistem ya da feminizm, adı ne olursa olsun, kadını erkeğin gözünde vazgeçilmez ve biricik kılan bu yapı bana kalırsa tüm kötülüklerin anası. Filmlerde ve dizilerde ışıklandırmayla, makyajla yaratılan görsellik, instagram’da bir ton filtre, edebiyatta aşırı idealize edilen kadın karakterler… Bunların hepsi aslında kadınlar üzerinden milyonları cebe indiren sistemin biz erkeklere dayattığı çarpık algının ürünü.

Sinemada izlediğimiz o mutlu sonlu filmler, Okuduğumuz hikayelerde ve romanlarda kızın peşinden koşarak en sonunda kızı kendisine aşık eden genç, kadınların salya sümük üzerine atladığı ve sevişmek için sıraya girdiği o erkek tamamen hayal ürünü. Malesef gerçek hayatta işler böyle yürümüyor. Çok zengin olsanız da, çok iyi görünseniz de sizi reddeden milyonlarca kadın olacak. Hatta bazıları yüzünüze bile bakmayacak. Şaşırdınız mı? Bu, tavşan deliğinin sadece görünen kısmı.

Erkek beyni, karşı cinsin görselliği üzerine kendi hayal gücünü inşa eder. Elbisenin altındakini tam olarak görememesi onu heyecanlandırır ve tahrik eder. Bir erkeği kadına çeken en önemli şeylerden biri budur. Gerçekte olan değildir. Erkeğin kendi kafasında kurduğudur. Bu yüzden biz erkekler mini etek severiz. Taytla vücut hatları az çok belli olmuş kadınlar bizi etkiler. Çıplaklar kampına gitsek halk plajındaki kadar karı- kız kesmeyiz. Dolgulu sütyen, burun estetiği, makyaj, korseler, kalçayı diri gösteren tayt vs vs. Burada sayamayacağım daha bir çok şeyin dışında kadını maskeleyen ve biz erkeklere düzenli olarak mavi hap aldıran elementler vardır.

Ben bu zamana kadar hiçbir filmde ya da dizide tabak çeviren, sevgilisi varken 2-3 adamla flört eden, ilişkilerinde yalan söylemeyi hayatının bir parçası haline getirmiş kadın görmedim. Varsa yoksa pişman olup af dileyen, erkeğin ayaklarına kapanan kadınlar, sevgilisini annesi yerine koyan ve çok mutlu olan erkekler gördüm. yani bu filmler, betaları duygusal açıdan tatmin edecek şekilde dizayn ediliyordu. İnstagram’da tanışıp buluştuğum kadınlar nadiren fotoğraflardaki gibiydi. Hoşuma giden birkaç youtuber’ı makyajsız gördüğümde soğudum. Hatta daha da çarpıcı olanı, geçen gün arkadaşım komik bir anısını anlatırken ” sevgilisinin çocukları” tabirini kullandı. O ne demek, lan? Diye sorduğumda ” kadın boşanmış. önceki eşinden de 2 çocuğu varmış. Ne güzel işte, hazır paket olarak iki çocuk da hatunla beraberinde geliyor” dedi. Şöyle bir suratına baktım. Bir şey demek bile içimden gelmedi.

 

 

Kızlarla mesajlaşırken eğlence yaratmak

Çok özet bir şekilde kızlarla mesajlaşırken eğlence yaratma konusu üzerinde duracağım. Kızla mesajlaşırken eğlence yaratmak önemlidir. Özellikle ilk 3-5 mesajında az çok komedi malzemesi içeren, gülümseten bir mesaj yazmanı şiddetle tavsiye ederim. Kızlar seni tanıma aşamasında ne mesajlaşırken ne de buluşmalarda ciddi konular ve felsefe tartışmak istemez, bundan zevk de almazlar. Önemli olan kızı basit bir şekilde güldürebiliyor olup olmadığındır.

Şu benzetme üzerinden gideyim: senin burada sıkıcı bir tarih programı değil, eğlenceli bir talk şov programı olman gerek. Talk şov programında konuklara nasıl davranırlar ? Onlara şaşırtmalı sorular sorarlar, takılırlar, konuğun söylediği bir sözle alakalı komik bir benzetme yaparlar. Herkes güldüğü sürece sorun yoktur ve şov başarılı sayılır. Derinlik ikinci plandadır. Olmasa da olurdur.

Şöyle düşün, kafan dolu ve yorgunsun. Eve geldin. İlk ne yapardın ? Sen de herkes gibi normal bir insansan kafanın dağılması için basit eğlence içeren, kafa dağıtan bir youtube videosu açıp izlemek gibi bir şey yapardın. Kafan tüm gün dolmuşken onu boşaltabileceğin yerde gidip ağır bilgiler içeren bir şeyler izlemek istemezdin. Senin de aynı mantıkla daha kolay tüketilebilir bir muhabbet sunman gerekiyor.

Mesajlaşmadaki mantık da öyle, kimse telefonda seninle saatlerce mesajlaşarak uzun, anlamlı sohbetler yapmak istemiyor. Basitçe gülüp eğlenebilecekleri zekice muhabbetler arıyorlar. Bunu “naber?” deyip ardından birkaç sıkıcı soru daha sorarak yapman çok zordur. Bahsettiğim şeyi yapabilmen için şunlar gerekir;

  • Kıza basit bir şekilde takılman
  • Kızın dediklerini eğlenceli bir şekilde çarpıtman
  • Kelime çağrışımı yaparak, kelime benzerliklerini kullanarak basit espriler üretmen
  • Şakayla karışık laf sokman
  • Şakayla karışık büyüklük taslaman, ukala olman
    Vb…

Mesajlaşmanın başarıya ulaşmasını sağlayan bu konu bazen “ben kızı hep eğlendirmek zorunda mıyım?” denilerek yanlış anlaşılıyor.

Burada eğlenceden kastım, kızın özel soytarısı olmaya adaylığını koyman değil. Eğlenceli olmandır: Kendine karşı, hayata karşı ve dolayısıyla kıza karşı eğlenceli olman. Mesela ben sadece kızlarlayken espri yapmıyorum ki erkek arkadaşlarımla konuşunca da espri yapıyorum. Bunlar benim karakterimi yansıtan şeyler. Ama bunu “beni beğensinler, sıkıcı görünmeyeyim, kızı eğlendireyim” diye yapmıyorum. Arada fark var. Biraz eğlenceli konuşabilme becerisi sana çok şey katar. Yani esprileri aynı zamanda kendin için yapıyorsun.

Kızla konuşurken de onu bu kafada eğlendir. Kızı eğlendirme baskısı altında ezilen ezik erkek olma. Sen zaten kendin için eğlen.

Eğlenme yöntemleri

Genelde erkeklerin attığı mesajlar iyi çocuk mesajlarıdır, kibardır ve çok iltifatvaridir.  Mesajlarınla komik durumlara dikkat çekmelisin. Kıza biraz zor zamanlar yaşatmalı, onu kışkırtmalı ve zorlamalısın. Aşağıda bunu yapabilmek için birkaç ipuçları bulacaksın:

  1. Kıza suç atma yöntemini kullan:

Kıza esprili bir şekilde suç atarsan, kolayca güldürebilirsin. Aşağıda verdiğim örnekler kızın normal bir cümlesini bel altına çekip onu haksız yere suçlama içerir:

  • Edepsiz aklın fikrin nerelerde… 🙂
  • Ben seviyeyi yükselttikçe sen seviyenin altından limbo yapıyorsun 🙂
  • Ben senin bildiğin erkeklerden değilim 🙂
  • Çok hızlısın 🙂
  1. Kızın söylediği belli şeylere çağrışımlı espriler yap:

Eğlence yaratma konusunda şimdi anlatacağım benim çok kullandığım bir yöntem. Bu yöntemi uygularsan senin de işin kolaylaşacaktır. Yöntem basit, bir yerde duyduğun, okuduğun ufak ve komik esprileri unutmuyorsun (Bir yere kaydedebilirsin). Hatta bunların espri bile olmasına gerek yok. Bunların sadece komik bir durumu çağrıştırması yeterlidir. Bir durum karşısında söylenmiş gülümseten, basit laflar olabilir. Böylece ilgili konu açılınca hiç düşünmeden kıza yönelteceğin tonla komik malzemen olmuş oluyor.

Mesela günün birinde bir kız sana “içindeki çocuk” ile ilgili bir cümle kurarsa, onu şöyle diyerek kolayca güldürebilirim “içimdeki çocuğu kürtajla aldılar :)”

Bu benzer diğer örneklerle devam ediyorum. Dediğim gibi bunların hepsi çok komik olmak zorunda değil. İlginç, komik bir duruma gönderme yapması ve kızı tebessüm ettirmesi yeterli:

(Not: Bu örnek cümleleri aynen alın bunları söyleyin diye vermiyorum. Bu örnek cümleleri vermemdeki sebep cümlelerle biraz oynayın, dümdüz konuşmayın, duyduğunuz belli ifadelere komik kalıplar oluşturun konusunu anlatmak içindir. Kelimelerle bu şekilde oynama tarzı hoşuna gitmediyse, kendi tarzınla bunu yapacaksın. Yazıdaki fikir “bunları söyleyin” demek değil, ana fikri kaçırmayınız)

  • Kız kitap okuduğunda ona şöyle demen komik olacaktır (Ya da içinde kitap olan bir gönderi paylaştığında): “Ne okuyorsun Harry Potter mı ? :)” (Harry Potter öyle olmasa bile daha çok çocuk kitabı gibi algılandığı için, ona eğlenceli bir şekilde takılmış olursun)
  • Kediden konu açıldığında: “Kaç tane kedin var ?” diye sor. Kız söyledikten sonra şunu söyle: “Tamam 2 den azsa sorun yok. 3 tane kediden fazlaysa sıkıntı olabilir 🙂 Çünkü evde kaldıkça kedilerin sayısı her sene yükseliyor :)”
  • (Kızın kıyafetleri rengarenk ve abartılıysa) “Bülent Ersoy aradı kıyafetlerini geri istiyormuş :)”
  • (Kız çocukça bir şey söylediğinde) “Sen kaça gidiyorsun bakayım ? :)”
  • (Eğlenceli bir insanım gibi bir şey derse) : “En eğlenceli halin bu mu ? :)”
  • (Sana beyefendi derse) : “Ne adamlığımı gördün ? :)”
  • (Kız kişiliğiyle alakalı bir şey söylediğinde): “Aferin. Güçlü bir kişiliğin var çocukken çok mu dayak yedin ? :)”

Bunun dışında espri ve komedi malzemesi üretmek için bol bol gözlem yap, komik şeylerden kopya çek ve yaratıcılığını kullan. Acayip şeyler bulmak zorunda değilsin. Kendini Cem Yılmaz olmak zorunda hissetme. Konuşmanı diğer erkeklerden sadece %25 daha esprili, ilginç hale getirmen çok büyük bir fark yaratacaktır.

3.Normal cümleleri daha ilginç şekilde söyle:

Espri cümlelerin haricindeki normal cümlelerini de daha ilginç şekilde söylemeye çalış. Mesela “haftaya müsait misin görüşelim” demek yerine “Bu yakışıklıya haftaya programında yer var mı ?“ diyebilirsin (Bunu söylemek için yakışıklı olmana gerek yok, buradaki olay oyuncu şekilde soruyor olmak, çirkin bir adam için bu söz tipiyle tezat oluşturup komik-tipiyle barışık bir hava yaratacağı için daha etkili olur). Bu versiyonu dikkat ettiysen daha flörtöz ve renklidir.  Tabi bunu artık muhabbetin biraz oturmuş ve senin değerini belli ölçüde kabul etmiş bir kıza söylersen daha iyi olur.

Örnek bir muhabbet

Aşağıda yabancı bir kızla Alışveriş merkezinde tanışmam sonrası aynı gün seks yapmakla sonuçlanan bir mesajlaşma örneğimi paylaşacağım. (Tanışma yöntemi olarak +10 senedir kendi geliştirdiğim daygame – gündüz oyunu modelimi uyguluyorum – Nasıl yapıldığını kitabımı okuyarak öğrenebilirsin – Kitaplarıma buradan ulaşabilirsin)

Bu kızla spor salonundan çıktıktan sonra alışveriş merkezinin içinde gezerken tanışmıştım demiştim. Annesi Arap, babası Amerikalı bir kızdı. Muhabbeti son derece keyifli, espri anlayışı olan bir kızdı. Yaptığı espriler beni gerçekten güldürmüştü.

Öncelikle ilk yüz yüze tanıştığımızda bana yarın ülkesine uçacağını söyledi. Bu yüzden hemen 1 saat sonra mesaj attım. Yüz yüze tanıştığımız sırada “haberleşelim aklımda birkaç tane güzel yer var seni oralara götüreyim” demiştim. Bu yüzden mesajda ilk olarak hemen Beşiktaş bölgesinin bir lokasyonunu attım ve istersen buraya gidebiliriz güzel kafeler vs. var dedim.

Dediğim gibi normalde bu kadar hızlı buluşalım vs. demem ama kız İstanbul’dan ülkesine uçacağı için hızlı davranıyorum. O da “güzel yermiş” diye cevap veriyor.

Ardından kız tam 35 dakika bana cevap vermiyor. Normalde burada 1 hafta kıza ikinci bir mesaj atmam. Ancak saat 22:30 ve kız yarın uçacak. Tekrardan şansımı denemem gerekiyor.

Bunu da “neden cevap vermiyorsun” vs. gibi bir sitemle değil. Daha baskın ve sorgular şekilde yapıyorum. “Kafanda ne var ?” diye soruyorum ikinci bir mesaj atarak.

Kızda “kafamda bu var” diyerek çalıştığını gösteren bilgisayar ekranının fotoğrafını gönderiyor.

Şimdi burada fotoğraf atması iyi bir şey. Konuşmaya fazladan bir katkı yapmış oluyor.

Sonrasında kıza takılmaya, onu sözel olarak biraz kaşımaya başlıyorum. Aramızda şöyle eğlenceli bir mesajlaşma geçiyor:

Ben: “Nesin sen, gizli ajan falan mı ?”

Kız: “:) 🙂 Hayırrr. Ya da onun gibi bir şey :)”

Ben: “Tamam o zaman bugün benim korumam(bodyguard) olacaksın”

Kız: “:) 🙂 Ciddi misin ? Ben ancak onlara seni kaçırmaları için yardım edebilirim”

Ben: “Neden ? Benden nefret etmek için çok kısa bir zaman geçirmedik mi 🙂 ?”

Kız: “Nefret değil. Çok uzunsun ve ağırsın seni kurtarmaya gücüm yetmez :)”

Ben: “Merak etme, bugün benden bir şeyler kaçırmaya izin vereceğim tek kişi sensin 🙂 Bu arada ellerin çok yumuşak.”

Kız: “:) Seninkiler de çok soğuktu” (Birkaç saat önce Avm de tanışınca el sıkışmıştık)

Ben: “Soğukkanlı bir erkeğim. Sebebi bu”.

Kız: “Belki de havadandır :)”

Ben: “İpuçlarını toplamaya tekrar başladın bakıyorum. Öyleyse. İşin ne zaman bitiyor ? Ara ver de biraz eğlenelim ?”

Kız: “Nerede yaşıyorsun?”

Ben: “Nerede yaşadığımı söylersem, orasının nerede olduğunu bilebilecek misin ? 🙂 Seninle tanıştığımız yere çok yakın. Sanırım sen otelde kalıyorsun ?

Kız: “:) Ben değil ama Google bilir”

Sonrasında birbirimize konum atıyoruz. Ve biraz daha konuşuyoruz.

Ben: “Orada ne yapıyorsun ?”

Kız: “Uyuşturucu kaçakçısıyım 🙂 :)”  ,”Hilton otelinde kalıyorum”

Ben: “Sen hostes falan olmadığına emin misin ? Ama hostes olmak için biraz kısasın. Uyuşturucu kaçakçısıysan iyi anlaşacağız :)”

(Kızın benimle karşılıklı esprileşmesi harika bir şey, buna ek olarak ne iş yaptığımı sorması da gene istediğim bir sonuç. Ve sonraki mesajda kızın “ne iş yapıyorsun?” sorusuna harika bir yanıt yapıştırıyorum 🙂 )

Kız: “Ne iş yapıyorsun :)?”

Ben: “Senin gibi ateşli turistleri kaçırıyorum :)”

Kız: (Buraya ağlama surat ifadesi ve farklı emojiler koyar)

Ben: “Seni görmek istiyorum…”

Kız: “Biliyor musun ? Benim yanıma geldiğinde adres falan soracaksın sanmıştım. (onunla tanışmak için konuşmaya başladığım zamanı kastediyor)

Ben: “Anlıyorum… Adres sorma hakkımı şimdiye sakladım :)”
(Kızın oteline gitmek için adres sormayı kastettiğim cuk diye yerine oturan bir espri)

Kız: “:)”    (Gülmekten ağlayan surat koyuyor)

Sonrasında biraz daha konuşuyoruz. Ona güzel manzaralı yerleri göstereceğimi ve oralarda fotoğraf çekebileceğini tekrar söylüyorum. “:) Gizli ajanlar fotoğraf çekmez ! :)” Deyip sonra da… “Şaka yapıyorum” diyor.

Bu kızın espri anlayışını gerçekten sevdim. Sonrasında buluşuyoruz.

Tabi eğlence yaratmanın, şakalar yapmanın çok fazla yolu var. Ben doğal olarak bu yazıda az bir kısmına değindim. Her erkeğin espri tarzı da birbirinden çok farklı olacaktır.

Buna ek olarak mesajlaşmalarda normalde ben de bu kadar gülücük ifadelerini kullanmıyorum, gülücük kullanırsam sade bir sırıtmayı tercih ediyorum ancak bu örnekteki gibi eğer konuşmadaki enerji çok yüksekse gülen yüz ifadelerini arttırıp biraz kıza uyum sağlamak gerekir. Aksi taktirde kız sürekli gülerken senin somurtkan kalman gibi uyumsuz bir durum oluşur.

Yazar: Secret

 

Ayrılık Acısını Hızlı Atlatma Yöntemi

Not: Yazı ilişkileri kız arkadaşları tarafından bitirilmiş erkekler düşünülerek yazılmıştır. Erkek tarafı terk etmişse bu yazıyı üstünüze alınmayın. 

Erkeğin ayrılık / aşk acısını atlatması beceri isteyen bir süreçtir. Her ilişki bir gün biter, bitmeyen ilişki yok gibidir. Ve o gün geldiğinde erkekler alışkanlıklar, aradaki bağ, güzel anılar, partnerine yüklediği anlamlar yüzünden hayat kalitesini altüst eden acılılar  yaşayabiliyorlar. Daha kötüsü bu acılı süreç uzun olabiliyor. Bu uzun, acı çekilen dönemde erkeklerin hayattaki motivasyonları azalıyor ve tamamen atıl-verimsiz bir dönem geçirmelerine neden oluyor.

Gençlik yıllarda en boş geçirilen, insanın kendisine bile faydasının olmadığı zamanlar karşılıksız aşk beslenildiği ya da ayrılık acısı yaşanıldığı zamanlardır. Sadece gençlikte de değil, bir erkek ne kadar tecrübeli olursa olsun aşağıdaki şeyleri uygulamazsa kendini ayrılık acısı çekerken bulabilir.

Burada erkeklerin ayrılık acısı çekmelerine neden olan hatalarından bahsedeceğim. Bu hataları yapmaktan kaçınırsanız istenmeyen ayrılıkları az hasarla atlatabilirsiniz.

İşte erkeğin uzun, acılı bir ayrılık / aşk acısı yaşamasına neden olan hatalar:

1-Pratiği bırakıp kendini silahsızlaştırmak:

Bence ayrılık acısını en hızlı atlatmanın yolu kendini pratikten mahrum etmemek. Yazımın başında belirtmiş olduğum “her ilişki bir gün bitmeye mahkumdur” sözünü hatırlamalısın.

Erkek ve kadınların partner bulma süreçleri birbirinden çok farklıdır. Kızlar partner bulma sürecinde pasif kalabilme lüksüne ve rahatlığına sahiptir. Erkekler ise aktif ve çabalama hali içinde olmak zorundadırlar.

Yani senin ilişki sırasında kızlarla iletişim pratiğini kesmemen lazım (kadınlar da erkeklerle olan iletişimlerini kesmiyorlar). Bu pratiği azaltabilirsin ama kendini diğer, normal kızlardan izole etme. Bu durum iyi çocukların (efendi erkeklerin) hemen “ilişkiye saygısızlık” diyerek itiraz edebilecekleri bir durumdur. Ancak dikkat edersen aldatın, gidip diğer kızlara yazın demiyorum. Bunu yapmayın. Ancak kendinizi aktif tutun. 2 çocuk babası, işten eve gelip tüm gün Tv izleyen bir erkek gibi davranmayın. Çünkü oyunun bu kısmında kadın ve erkek eşit değil ! Bu durumda aynı davranmak eşitliğe değil, dengenin kadın tarafına ezici bir şekilde kaymasına neden oluyor. Senin kızla burada eşit olabilmen için, onun pasif kalarak sevgili bulamabilmesiyle mücadele edebilmen için aktif olman gerekiyor.

İlişkiye saygı göstermek adı altında başka kızlarla iletişimi kesen, hatta var olan normal (flört amaçlı değil) kız arkadaşlarıyla bile ilişkisini kesmiş erkek Atatürk’ün Gençliğe hitabesindeki “Tüm tersanelerine girilmiş, ordusu dağıtılmış” devlete benzer. Ordun silahsızlandırılmış ve dağıtılmıştır. Ve ortada savunmasız kalakalırsınız. Ayrılık olasılığında kızla duygusal noktada pazarlık gücünüzü kaybedersiniz ! Pazarlık gücünden kastım şu: İlişki sonrası size lazım olacak alternatiflerinizi yok ettiğiniz için başta ayrılık / aşk acısı olmak üzere her türlü darbeye açık hale gelirsiniz. Acı çekeceğinizi bildiğiniz için de kızdan ayrılmaya cesaret edemezsiniz, kızın anlamsız taleplerine daha fazla evet demek zorunda kalırsınız.

Kızlar özellikle ilişki sırasında ilişkiye saygı adı altında sizi silahsızlandırmak isterler, böylece onların taleplerine daha fazla cevap verecek psikolojide olursunuz, elinizin güçlü olmasını istemezler. Ama bir yandan kızların çoğu aynı şeye kendi hayatlarında dikkat etmezler. Sadece dikkat ediyormuş gibi görünürler. Sizin arkanızdan işler çevirdiklerini söylemiyorum. Kızın çevresinde normal arkadaşı sıfatında birçok kişi vardır, arkadaş sıfatında olmasa bile tanıdığı olarak çevresinde birçok erkek vardır. Bu erkeklerin arasında mutlaka kızdan işaret bekleyen, pasif konumda bekletilen partner adayları vardır.  Bu erkekler pasif konumda beklerler ve izin verildiğinde oyuna girerler. Ama sorarsanız “hayır sadece arkadaşım” derler ki bu bir yalan da değildir. Pek çok erkek için zaten arkadaş gibi olup kızın çevresinde bir süre takılmak, uygun şartlar altında onunla sevgili olmanın, sevişmenin ilk adımıdır. Kızlarda bu oyunu bilirler.

İlişkide silahsızlandırılmış bir erkek, ilişki bittiğinde doğal olarak acı çekeceğinden korktuğu için ayrılmaya cesaret edemez. Ve o noktaya gelip ayrılma yaşandığında ise olması gerekenden çok daha uzun acılı bir süreç onu bekliyor olacaktır.

Normalde o erkek için yeni kızlarla tanışmak, flört etmek kolay bir şey olsa bile buna tekrar alışana kadar acı çekmesi uzayacaktır. Çünkü biz erkekler ayrılık acısını en çok farklı güzel kızlar görünce unuturuz.

Tüm tersanelerine girilmiş, ordusu silahsızlandırılmış erkek kızdan ayrılır ayrılmaz oyuna tekrar dahil olmaz. Çünkü erkeğin etkili şekilde partner bulma süreci bir alışkanlık ve ivme kazanma meselesidir. Burada demek istediğim erkek flört ve kızlara yazma işine bir süre ara verdiğinde bu becerisi sandığınızdan çok daha hızlı şekilde geriler. Çünkü erkeğin bu tanışma, flört konusunu alışkanlık haline getirmesi gereken ve arkasına rüzgarı alıp bir ivme kazanarak başarılı olacağı bir süreçtir. (İvmeden kastım şu: Mesela 1-2 ay boyunca bol bol kızlara yazdınız ve elinizdeki sonuç 0’dı diyelim, ancak 3.aydan sonra sadece tek bir sonuç gelmez, birbiri ardına sonuçlar gelmeye başlar gibi. Çünkü ivme kazanılmıştır. Arkaya alınan rüzgarla hareket edilir. Hızlandıkça daha hızlı gidilir.)

Bu yüzden flört yeteneklerini evcilleştirme, kızı aldatma ancak performanstan da düşme. Bu adil bir durum. Sonuçta partnerini aldatmıyorsun. O da muhtemelen seni aldatmıyordur ama şundan eminim ki senden ayrılınca onay vereceği olası partnerleri çevresinde tutmaya devam ediyor.

2-İlişkinin rahatlığına alışmak:

Ortalama bir erkek olmayı vasatlık kabul eden bir erkek için yeni partnerler bulmak, flört oyununda aktif olmak mesai isteyen bir süreçtir. Belli bir mesai harcayıp kendi kalite standartlarını karşılayan bir partner bulunduğunda ise dinlenme moduna geçip kendimizi güvenli limana atarız. Bir süre sonra ilişkinin rahatlığına iyice alışırız.

Mesela erkeklerin terk edildikleri ilişkilerine üzülmeleri de aslında kendilerini güçsüz hissedip güvenli limana dönme çabası değil midir ? Çünkü kendilerini flörtün ve yaşamın dalgalı denizleri için yeterince güçlü, çalışkan hissetmiyorlardır. Üstelik araştırmalara gösteriyor ki uzun ilişki ve evlilik testosteronu düşürüyor. Düşen testosteron erkeğin mücadele ruhundaki azalma demektir. Bu da erkeğin gömülerek oturduğu rahat bir koltukta atalet hissetmesi gibi ilişkiye yapışmasını sağlayacaktır.

Erkek ilişkide kendini tembelliğe teslim eder “Şuan kollarımda güzel bir kız var, neden kendimi yorayım ki” diye düşünür. Artık o kızla ilişkisi tükenmiş olsa bile rahatlığını bozmaz ama bu rahatlık büyük bir bedelle gelir. İlişkinin rahatlığına fazla alışmak sonunda acıya neden olabilir.

3-Düşünülmemesi gereken şeyleri düşünmek:

İlişki bittiğinde kafanda o ilişkiye dair sana acı veren şeylerden kurtulmak istiyorsan şu 2 şeyi yapma (aramızda acıdan zevk alan kişiler varsa bu maddeleri dikkate almayabilir) :

  1. Kızın ne düşündüğü düşünme
  2. Kızın kimlerle görüşebileceği düşünme

Kızın o anki durumunuz hakkında ne düşündüğünü düşünmek sürekli olarak kafanda durum değerlendirmesi yapmana neden olur. Bunun yerine kendini dünyaya aç ve farklı şeyler yap.

Beynimiz her zaman en kötü ihtimali düşünmeye programlı olduğu için de diğer düşünmemen gereken şey kızın başka erkeklerle görüşme ihtimalidir. İlişki yaşadığı kızı başka bir erkekle görmek erkeğin canını çok yakan bir şeydir. Zamanında uzunca bir süre beraber yaşadığı kız arkadaşı evinden gitsin ve ilişki bitsin diye dua eden arkadaşımın çok şükür ilişkisi bittikten sonra kızı Beşiktaş’ta yeni sevgilisiyle beraber görünce 1 ay kadar berbat bir ruh halinde kaldığını biliyorum. Çünkü erkek ne kadar tecrübeli de olsa kendini pasifleştirdiği zaman böyle şeyler yaşayabiliyor. Bu tıpkı beraber anılar yaşadığın ve daha iyisini almak için sattığın araban başkasına geçince buruk hissetmek gibi bir şey. Yenisini alınca eskiyi unutuyorsun.

Kız arkadaşından ayrılan erkekler için belki de ayrılıktan daha büyük darbe kız arkadaşlarının başkasıyla beraber olduğunu bilmek, görmek oluyor. Bunu görmeye gerek yok. Acıdan zevk almıyorsan, bu riski en aza indirmek için senin de biran önce rahatlıktan pratiğe dönmen, çıkıp hayatına bakman gerekiyor. Gene bu riski azaltmak için sosyal medyadan kızı takipten çıkmayı unutma.

Yazar: Secret

Flört oyununda uzmanlaşmak ve sürekli olarak nasıl yeni, güzel kızlarla tanışacağını öğrenmek istiyorsan buradan eğitim setime ulaşabilirsin. Senin için aşağıya bana gelen yüzlerce okuyucu yorumundan bir tanesini bırakıyorum: