Aldatma ve Boşanma Hukukunun Tarihçesi

Bu yazıyı ne zamandır yazmak istiyordum ama erteliyordum. Mahmut Abi’nin Karımı aldattım, hani affederdi? yazısından sonra en sonunda yazıyorum. Ben SBF mezunu olduğumdan hukuki konulara bir aşinalığım vardır ama tabi bir hukukçu kadar olamam. Bu yazının daha detaylı ve yetkin makaleler için bir öncül olmasını dilerim.

Ama öncelikle Mahmut Abi sana teşekkür ederim, gerek bu yazınla, gerekse “Fresh & Fit ve Tomassi’nin Silikondan Kanunları” yazınla benim kendi düşünce yapımda oluşmaya başlayan sağlıksız durumu bir hayli iyileştirdin. Bu tarzda yazılarının devam etmesini isterim.

Şimdi bu yazı aldatmanın yani zinanın hukuki gelişimiyle alakalı. Burada odaklanacağım konu 1996’ya kadar kadın ve erkeğin aldatmasının tanımının farklı olması. Bu konunun Mahmut Abi’nin bahsettiği “erkeğin aldatması elinin kiri” düşünce yapısını anlamada yardımcı olacağını düşünüyorum.

Şimdi öncelikle Hamurabi kanunlarından (MÖ 1760) beri aldatma yani zina bir suç. Aslında muhtemelen daha önceden de suçtur ama ilk yazılı kanun o olduğu için kesin olarak onu bilebiliyoruz. Ayrıca dinlerde ve bu dinlerin hukuk düzenine hakim olduğu toplumlarda da zina suç ve çoğu zaman cezası ölüm. Örneğin İslam hukukunda bu ceza evli olanlar için ölüm, bekar olanlar için ise dayak ve/veya sürgün.

Osmanlı’da batılı anlamdaki ceza kanunları 19. yy’da yazılmaya başlanıyor ve zinanın cezası Fransa’dan alınmış olan 1858 tarihli kanuna 1860’ta giriyor. Ne yazık ki bu kanuna ulaşmak için imkanım (ve zamanım) olmadığı için analizini yapamıyorum.

Cumhuriyetin kuruluşundan sonra 1926’da ceza kanunu yenileniyor. Bu kanun 1889 tarihli İtalyan Ceza Kanunun çevirisi. Bu kanunun 440 ve 441. maddelerinde zinaya ilişkin suçlar ve bunların cezaları yer alıyor. Bu maddeler şöyle:

“Madde 440: Zina eden zevce hakkında üç aydan otuz aya kadar hapis cezası tertip olunur. Zevcenin bu fiiline şerik olan kimse hakkında dahi aynı ceza hüküm edilir.”

“Madde 441: Karısiyle birlikte ikamet etmekte olduğu hanede yahut herkesçe bilinecek surette başka yerde karı koca gibi geçinmek için nikahsız kadın tutmakta olan koca hakkında üç aydan otuz aya kadar hapis cezası hüküm olunur.”

Burada gördüğümüz gibi zina konusunda kadın ile erkeğe farklı hükümler uygulanıyor. Yani evli bir kadın bir kerelik başka bir erkekle zina yaparsa cezalandırılırken, evli bir erkeğin başka bir kadınla cinsel ilişkisinin cezalandırılması için bu kadınla karı koca gibi yaşaması gerektiği hüküm altına alınmış.

1943 yılında yazılan bir makaleye göre (Naci Şensoy) kadın ve erkeğin zinaları arasındaki farklılık/eşitsizlik (“müsavatsızlık”) “yeni İsviçre Ceza Kanunu” hariç tüm batı ceza kanunlarında var. Yine bu makale ye göre Batı hukuk düzenlerinde daha önceleri sadece kadının zinasına ceza veriliyordu, ve bu büyük bir eşitsizlik yaratıyordu. Erkeğin zinasına da ceza verilmesi bu eşitsizliği azalttı. Yazara göre eşitsizliğin temel nedeni kadının zinasının toplumun gözünde kocasını gülünç ve şerefsiz hale sokmasıdır. Ayrıca kadının zinasının aileye, babanın soyundan olmayan bir çocuğun (babanın rızası olmadan) sokması olasılığı da bu eşitsizliği mazur göstereceği belirtilmiştir. Ayrıca başka bir argüman da erkeğin zinadan sonra karısına duyduğu şefkat ve muhabbeti sürdürebileceği ancak kadın için bunun mümkün olmadığıdır.

1960’lardaki feminizm dalgasıyla beraber kadının toplumdaki konumunda değişimler oluyordu. Bu değişimler Türkiye’de de etkisini göstermiş olacak ki, 1967 ve 1968 yıllarında Anayasa Mahkemesine zina ile ilgili maddelerin anayasanın eşitlik maddesine aykırı olduğu itirazı yapıldı. Yerel mahkemeler tarafından yapılan bu itirazlar Anayasa Mahkemesinin 02.03.67 tarihli (E:1967/30-K: 1967/9) ve 28.11.68 tarihli (E:1968/13-K:1968/56) kararları ile reddedildi. Anayasa Mahkemesinin bu itirazları reddetmesinin sebebi md. 440 (kadının zinası) ile md. 441’in (evli bir erkeğin evli olmadığı kadınla karı-koca gibi yaşaması) nitelikleri farklı iki ayrı suç olduğu kanısında olmasıydı.

Ayrıca mecliste siyasi partilerin yaptığı kanun değişikliği önerilerini daha önceden görmüştüm, ama şimdi bulamadım. Bunlar da siyasi olarak bir sonuç alınmadığını biliyoruz, ama gerek kanun tekliflerini gerekse meclis tutanaklarını bulamadığım (zaman-imkan) için analizini yapamıyoruz:)

1996 yılında ise yine bir mahkemenin aynı maddelerin anayasanın eşitlik maddesine aykırı olduğu hususunda Anayasa Mahkemesine itirazda bulunduğunu görüyoruz. 23.09.1996 (E:1996/15, K: 1996/34) tarihli kararda Yekta Güngör ÖZDEN başkanlığında toplanan -üyeleri arasında Ahmet Necdet SEZER’in de bulunduğu- mahkeme heyeti 441. (erkeğin zinası) maddeyi Anayasa’ya ve uluslararası anlaşmalara aykırı bularak iptal etmiştir.

Ardından da yasa koyucunun (meclis) zina ile ilgili yeni bir düzenleme yapmaması sonucu AYM’nin 23.06.1998 tarihli (E:1998/ 3, K:1998: 28) kararıyla 440. madde de iptal edilerek zina tümüyle suç olmaktan çıkmıştır.

Bu tarihi süreç hakkında kısa bir yorum yapmak gerekirse:

Şimdi öncelikle evlilik dediğimiz kurum, farklı zamanlarda ve farklı coğrafyalarda farklı şekillerde olabilir, olmuştur ve olacaktır! (seçim yaklaştı ya ondan:)). Ama temel olarak geçmişten beri evliliğin temel amacı doğacak çocukların bakımıdır. Bildiğimiz gibi çoğu hayvanda ve insanlarda kadın ve çocuk doğumdan sonra bir süre bakıma ihtiyaç duyuyor. Bu bakımı sağlayan kişi ise erkek oluyor. İnsanlarda -diğer hayvanların aksine- üreme amacıyla olmayan ve her mevsim süren cinsel ilişkinin, söz konusu bakımın sağlanabilmesi için kadınların erkeği yamacında tutmak istemesi sayesinde olduğunu öne süren tezler var. Çünkü erkek sürekli bir seks arayışı içerisinde ve bunun için diyar diyar geziyor, dağları deliyor falan. Kolay seksi de bulunca karısının ve çocuğunun yanında kalıyor.

Dolayısıyla tarihsel süreçte bir evlilikte kadının erkekten beklediği “bakım- koruma”, erkeğin kadından beklediği ise “cinsel ilişki” ve “çocuk”. Yani kadınların tek gecelik aldatılmaya karşı daha toleranslı olabilmelerinin sebebi evrimsel olarak ilişkiden beklentilerinin farklı olması.

Ayrıca kadınların cinsellik sağlama kapasitelerinin ve isteklerinin ilerleyen yaşla ve çocuk sayısının artmasıyla beraber düşmesi de, kendisinin ve çocuklarının bakımını aksatmayan erkeğin kaçamaklarını görmezden gelmelerini sağlayabileceği de söylenebilir.

İşte kanunlar da toplumun durumunu dikkate aldığı için zina konusunda farklı hükümler getirebiliyorlar. (Ama dediğim gibi eski hukuki düzenlerde her iki cinsiyeti de aynı sertlikte cezalandıran hükümler de mevcut.) Bu biraz sosyo-ekonomik yapı, biraz da zamanın ruhu dedikleri Zeitgeist’e göre değişiyor. Dolayısıyla eski Ceza kanunundaki hüküm farklılıklarını “kahrolasıca ataerkil düzeninin kadınlara zulmü” olarak görmek yerine, çağın şartlarına göre erkeklerin fütursuzca çok eşlilik eğilimlerini kısıtlamayı amaçlayan bir düzenleme olarak görmek daha mantıklı. Aynı şekilde Kuran’da yer alan erkeklerin 4 kadınla evlenebilmelerini “erkeklere 4 kadın hakkı verildi” şeklinde değil, “erkeklerin sınırsız kadın istekleri 4 kadınla sınırlandı” olarak düşünmek daha doğru olur. Çünkü Ortaçağ ve öncesinde gerek Avrupa’da gerekse diğer coğrafyalarda güçlü olan erkekler 10-20 eş alabiliyordu ve kadınlar da bunu kabul ediyordu, etmek zorunda kalıyorlardı.

İçinde bulunduğumuz koşullarda kadınların bir erkeğin bakıma ihtiyaç duymadan çocuklarıyla beraber yaşamaları çok daha kolay olduğu için, her ne kadar içgüdüsel olarak aşırı tepki göstermeseler de, tek gecelik aldatmaları tolere etmeleri beklenmiyor. Zaten Mahmut Abi’nin dediği gibi etmiyorlar da.

Dolayısıyla durum buyken kadının affetmesini umarak aldatmak çok mantıklı değil. Zaten kadın affetse bile içinde hep bir şeyler kalıyor ve bu da hem ilişki kalitesini düşürüyor hem de intikam aldatması riskini arttırıyor.

Burada geniş bir etik tartışmasını da girmek isterdim ama kısaca söz etmek gerekirse; evlilik bir sözleşmedir ve bu sözleşmenin önemli unsurlarından birisi sadakat yükümlülüğüdür. Sadakat yükümlülüğü kanunlarda (medeni kanun) tek gecelik ilişkiyi de kapsadığı için, tek gecelik ilişkide bulunmak ahlaken sorunludur.

Burada topluma yön verebilme kabiliyetine sahip kişilerin daha sorumlu davranmaları önemli. Zaten Mahmut Abi en baştan beri bir sosyal sorumluluk projesi olan Erkek Adam sitesinde olabildiğince sorumlu davranıyor. Erkeklere yönelik yayın yapan ve Erkek Adam sitesinde sohbetlere katılmış diğerlerinin de sorumlu davrandığını ve buna gayret gösterdiklerini düşünüyorum.

Ama mesela bazılarını dinledikçe kadınlardan biraz soğuduğumu hissettim ve dolayısıyla onları dinlemeyi azalttım/bıraktım. Aslında Calvin Newport’a uyarak “Dijital Minimalizm”e başladım, çok yaradı, tavsiye ederim.

Son olarak Mahmut Abi siteyle ilgili şöyle bir önerim olacak. Şimdi siteye yapılan çevirilerden bazıları çok “sert”. Sen de bunu yayınlarda söyledin ve bu yazılardaki bazı şeylere katılmadığını belirttin. Ama saatlerce yayın var ve bunun içinde senin bunu söylemiş olduğunu herkes bilemez. Dolayısıyla katılmadığın yazıların altına (yorumlara değil de ek paragraf olarak yazının kendisine) kendi fikirlerini eklersen çok yararlı olur. Yani yazıda sıkıntılı gördüğün yerler nereler, sence onun yerine nasıl olmalı, hangi söz ilişki başlangıcı için geçerli, hangi söz Türkiye’ye uymaz, v.s…

Ayrıca Huberman’ın çevirileri için de çok teşekkür ediyorum, 1. kitap için 4-5 ay önce yazdığım ama atmayı unuttuğum “2. bölümün faziletleri” adlı yazıyı yorumlara attım.

Yazan : Mistik Bilge

Karımı aldattım, hani affederdi?

Podcast yayınını Spotify kanalımızdan da dinleyebilirsiniz.

Son 2 senedir bizim Aldatan adam yazısı gibi yazıların altına, yeni tip bir sorun düşmeye başladı.

Abi karımı aldatıyordum ama kısa süreli, “dert olmayan” şeyler.

Benim aldattığımı öğrendi.

Şimdi evliliğimiz çok kötü. Benimle konuşmuyor, boşanma davası açıyor.

Bakın buraya dikkat:

Abi alt tarafı elimin kiri olan bir iki kadın için evliliği çöpe atıyor abi.

Abi ona da söyledim, dedim alt tarafı bir gecelik, yapma böyle.

Şimdi ise can alıcı ve daha önce çok karşılaşmadığım ama son 2 yıldır çok gördüğüm problem:

Abi hani kadınlar yüksek değerli erkekleri paylaşmaya ses çıkarmazdı, yüksek değerli erkek aldatsa da affederlerdi.

Bu okur sorularından birini feministin biri alıntılayıp tweet atınca bu kafa yapısı viral olmuştu. Orada benim verdiğim yanıtlara da itirazlar oldu.

“Sen bilmiyon, yüksek değerli erkeği kadın affeder.”

“Sen bilmiyorsun ama erkeğin aldatması aldatma sayılmaz.”

“Erkek evine baktığı sürece arada aldatsa sorun olmaz.”

Bu saçmasapan kafa yapısının nereden geldiği konusunda benim teorim, son 2 senede meşhur olan Congo Dandy kılıklı Kevin Samuels ve online pezevenklikten Kayıp Oğlanların Kralı rolüne oynamaya çalışan Andrew Peter Pan Tate. Ondan önce de babasının Wall Streetten çaldığı milyonları pokerden kazandım diyerek kiraladığı yatlarla, kadınlarla, evlerle ve arabalarla hava atan erkek Kardashian Dan Bilzarian vardı ama  o sadece hava atıyordu. Tate hem hava atıyor hem de Neverland’in maskülen kanaat önderliğine oynuyor. Gerçi çoğu davranışı toksik maskülenden ziyade toksik feminen – adam Flesh & Filth programında kız arkadaşınızı disiplin altına almak için seksten mahrum bırakın dedi yahu! Neyse konu o değil.

Bu Türkiye’de de yayılıyor. Örneğin şurada 19:19‘dan itibaren önce tabak çevirme konseptinden başlarken 19:45‘te birden aldatma konusuna giriyor ve şöyle diyor:

“Aslında o bir aldatmak değil sonuçta erkek seçeneklerini değerlendiriyor. Kadın üzülür müzülür ama erkeğin seçeneği değerlendirmesi. Erkeğin aldatması ile kadının aldatması aynı şeyler değil. Kobra Tate de bunu söylüyor (Andrew Tate’ten bahsediyor). Hatta geçen gün Kobra Tate’i dinliyordum. Dedi ki kadının aldatması kadar dünyada daha iğrenç bir şey olamaz diyor. Zira kadın aldatmak için bir erkeğe gittiği zaman artık sizi sevmeyi bırakır da gider. Ama bir erkek başka bir kadınla birlikte olduğu zaman hala primer (esas) kadınını çok seviyor olabilir. Zaten öyledir. Başka bir tada bakıp gelmiştir. Bu şekilde düşünmek lazım.  Kadının kafasından geçen ile erkeğin kafasından geçen farklıdır. Erkeğin aldatmasında ihanet yoktur. Kadına ihanet yoktur. Sadece başka bir kadının vücuduna değmek vardır. İhanet farklı bir şey ama, çünkü ilişkiye ihanet yoktur.”

Şimdi “yüksek değerli erkeksen kadınlar seni seslerini çıkarmadan paylaşır” argümanı özellikle evlilikte çok yıkıcı.

Biliyorsunuz erkeğin aldatma konusunda toleransı çok azdır. Zira aldatma, erkeğin başka bir erkeğin çocuğunu yetiştirmesi ile sonuçlanabilir.

Eğer kadınların aldatmayı affetme ihtimali, erkeğe göre daha fazladır deseler belki.

Ama aldattım affeder ne olacak. Bak eskinin kadınları affediyordu diye bir kafa var.

Bunun ardından da yahu erkek ailesine baktıktan sonra arada bir Zikinin Götürdüğü Yere Gitmiş ne olacak? diyen var.

Bu çok sığ bir bakış.

Ne olacağını bir düşünün, ama tarihsel ve evrimsel perspektifte.

Şimdi şu araştırmaya bakalım:

“Individuals who commit an infidelity are attempting to increase their own reproductive success at the expense of that of their partners.

Aldatan bireyler kendi üreme başarılarını, partnerleri aleyhine arttırmaya çalışıyorlar.

“Evolutionary psychological meta-theory, therefore, predicts that infidelity will have produced evolutionary selection pressures for individuals to evolve adaptations by which to reduce the likelihood of their partners committing an infidelity.”

Bu nedenle evrimsel psikoloji meta teorisine göre, aldatma, bireylerin partnerlerinin aldatma ihtimalini azaltacak adaptasyonlar geliştirmesi için evrimsel seçilim baskısı oluşturur.

“Romantic jealousy is hypothesized to be such an adaptation.”

Romantik kıskançlığın böyle bir adaptasyon olduğu hipotezi ortaya atıldı.

“Thus, in response to a partner’s suspected or actual infidelity, individuals’ psychological mechanism for jealousy is expected to be activated, causing them to be motivated to enact behaviors that either restrict their mate’s interactions with individuals of the opposite-sex or avoid the reproductive costs they might suffer as a result of an infidelity.”

Bu nedenle patnerin şüphelenilen veya gerçek aldatmasına karşı, kişinin psikolojik kıskançlık mekanizmalarının harekete geçmesi beklenir ve böylece partnerinin karşı cinsle etkileşimini azaltma ya da aldatma sonucu ortaya çıkacak üreme maliyetinden kaçma sonucu ortaya çıkabilir.

Yani bununla beraberlik benim gelecek nesillere kalmam açısından tehlikeli diyerek partneri bırakıp gidebilir arkadaşlar.

Bu makalede daha sonra kadınların çocuk doğurma ve çocuğun kendi başına hayatta kalma yaşına gelene kadar hayatta kalması amacıyla girdiği ilişkide en büyük tehdidin, partnerinin ilişkiden çekilmesi ile çocuğun o yaşa gelmeden ölmesi olduğunu söylüyor.

 Arada bir dışarıda yatan erkeğin, başka bir kadını hamile bırakma ve kaynaklarını ona yöneltme ihtimalini düşünün. 1900’lere kadar arka arkaya 2-3 kötü hasadın çocukların açlıktan ölmesine neden olduğu dünyada, bunun çocukların ve kadının hayatını nasıl tehlikeye düşürdüğünü düşünün. Ne olacak değil mi? Elini kiri.

Arada bir dışarıda yatan erkeğin, ailesini tamamen terk edip gitmesi ihtimaline bile gelmedik.

Abi ben yapmam öyle şey karımı seviyorum?

Birincisi, yapıp yapmayacağını sen bile bilmiyorsun. Kaçamak diye başlayıp başka bir kadının etkisine kapılan erkek sayısı az değil. İkincisi, evrimsel olarak ortaya çıkan mekanizma, senin bireysel durumunla ilgilenmiyor.

Her neyse.

Arada bir dışarıda yatan erkeğin, cinsel yolla bulaşan tehlikeli bir hastalık kapıp karısına ve hatta doğmamış çocuğuna bırakma ihtimalini düşünün. 1900’lere bu hastalıkların önemli bir kısmı ölüm fermanıydı mesela. Bunun kadın içgüdülerine büyük bir iğrenme olarak işlenmediğini düşünmek için saf olmanız lazım.

Arada bir dışarıda yatan erkeğin, çiftlerin çocuk yetiştirmek için kurdukları eş bağının sağlamlığını sarsmasının, kadın için sarsıcı olduğunu görmemek çok saçma.

Eskinin kadınları affetmiyordu belki de. Hiç düşündünüz mü? Belki de başka çareleri yoktu. Eskiden öyle 1-2 çocuk, çalışan kadın ve nafaka falan yoktu. 8-9 çocuk, aileye ait toprakta çalışan kadın vardı sadece.

Bunları anlatma sebebim, aldatmanın kadın için gerçek yıkıma neden olacak bir sürü sonuca sahip olması ve bu nedenle de aldatmanın erkeklerdeki gibi ilişki bitirici olması.

Hele günümüzde, kadınların ekonomik özgürlüğü varken.

Ama kadın terk etmese de genelde hiçbir şey eskiye dönmüyor.

Abi ben eskiye dönelim istiyorum diyen adamlara da söylüyorum. Beraberliğiniz devam edebilir ama eskiye dönme ihtimaliniz artık çok az.

Kırmızı Hap kanallarında gördüğüm en yıkıcı yalan bu.

Şimdi bazılarınız bu söylediklerim olmasını istediğiniz dünyaya uymadığı için beni betalıkla, mor haplı olmakla falan suçlayacak.

Birileri kesin, “gerçekler acıdır” bla bla diyecek.

Gerçek acı evet ama gerçek ne bilmek istiyorsanız, erkekadam.org aldatan adam yazısı altındaki birkaç hikayeyi okuyun. Boşanmış ve ailesinden olmuş erkekler gerçek birader.

Bakın affeden kadın da var ama ben yüksek değerliyim kesin affeder diye girip yanan daha çok.

Bazıları da bu adamlar yeterince yüksek değerli değil ondan kadınları terk ediyor diyebiliyorlar.

Ama bu adamlar tam tersi yüksek değerli adamlar.

Şimdi arkadaşlar bu tavsiyeleri veren insanların hayatları, %99’unuzun yaşadığı hayatlar değiller.

Kevin Samuels’in ne olduğu belli değil, onu geçelim.

Andrew Tate, net değeri milyon dolarlar olan biri. Adamın sanal pezevenk olmadan önceki sevgililerinin hepsi, kendi anlatımına göre ring bebekleri. Sana pezevenk olduktan sonra “yok abi o sanal fahişelerle poz veriyor ama uzun süreli beraberlikleri normal kızlar” diyenler var ama ben Tate’in “kadınımın onlyfans hesabı var, %20 komisyon almazsam gavat gibi hissedeceğim” dediğini, hep şeker bebek ya da yüksek sosyete modeli tadında kadınlarla çıktığını gördüm. Ki Tate ünlü olmadan öncesinden takip ediyordum.

Şimdi o adam tamamen kendi tecrübesinden konuşuyor.

Çok paranız varsa ve yahu cebime paramı koysun gözümü kapayayım tarzı insta modelleri ile sevgili olacaksanız, evet elinizin kiri der sıyırırsınız.

Ama çoğunuzun paranız olsa da o kadınlarla evleneceğinizi sanmam.

Kaldı ki Tate’in evlilik tecrübesi de yok. Çocukları bildiğim kadarıyla farklı kadınlardan ve hiçbirisi ile aile kurmamış. Abu Amerika gibi 4 karısı ile aile şeklinde yaşamıyor.

Bir de ölü aylarda yüzbinler kazanan insanlar var, onların çevresinde de zengin adamın karısı protatipini bilirsiniz. Çok da hoşlanmadığı kocası rahat bıraksın, konken partilerini, alışveriş turlarını karşılasın, metreslerine gözümü kaparım kadını.

Bu çevrenin de deneyimi bu olabilir.

Ama normal aile kuran %99 için, özellikle de sizi seven normal bir karınız varsa, aldatma büyük ihtimalle ailenizin yıkımına gider.

Yani bu tavsiyeyi dinleyip ilişkisinden olan adamlar hadi neyse, acı bir tecrübe ile burunları sürtülüyor.

Ama evli adamlar? Kendileri, çocukları ve karıları acı çekiyor.

Aileleri yıkılıyor.

Yani bize yazanlar, aldattım, yakaladı, mühim değil boşadım diyen vurdumduymaz adamlar da değiller.

Karıları ile eski hallerinin özlemiyle yanan, boşanmış olmanın acısını çeken insanlar.

Yapmayın arkadaşlar.

Bu tavsiyeleri dinlemeyin.

Bu tavsiyeler evrimsel psikolojiye, toplum değerleri, vs. her aklı başında teoriye göre saçmalık.

Sonunda olan size olur, size bu tavsiyeleri verenlere değil.

Podcast – Borderline (sınırda kişilik) bozukluğu olan kadınla evlilik

Bir süredir yapmaya başladığımız takipçi söyleşilerinde bu sefer borderline (sınırda kişilik) bozukluğu olan bir kadınla evlilik yaşamış bir takipçimiz ile görüştük.

Daha önceki narsist veya sınırda kişilik bozukluğu gibi sorunları olan kadınlar podcastımızı da tavsiye ederim.

Zehirli ilişkiler konusunda daha fazla ayrıntı için Bu yazı, Toksik İlişkiler – Narsist / Borderline Partner Rehberi kitabımıza bakabilirsiniz.

Youtube yayını aşağıda. Bu yayını beğenirseniz, beğenmeyi unutmayın. Yayını spotify kanalımızdan da dinleyebilirsiniz.

 

Toksik evlilik hikayesi

“Toksik (çok zararlı) bir ilişkide olduğumu nasıl anlarım?”

“Ben toksik bir partner miyim?”

Bu yazıda toksik ilişkide olup olmadığınızı anlama konusunda zihin bulanıklığınızı açmaya çalışacağım ve yazının sonunda da size kendinize sormanız için bir soru vereceğim.

Şimdi sıklıkla duyduğum yorum ve mesajlardan birini okuyacağım. Eğer bu yazılanlar size hitap ediyorlarsa, maalesef toksik bir ilişki içindesiniz. Beni takip edenlerin ve danışanlarımın çoğu erkek olduğu için, bu yazı erkek bakış açısından yazıldı ama bunlar cinsiyet ve cinsel seçim ne olursa olsun geçerli şeyler.

Başlayalım:

“Hayatımı perişan hale getiriyor.”

Sadece bu ilk cümleye bakalım. Bu size hitap eden bir cümle ise, ilişkiniz kesinlikle toksik bir ilişki! Bu tabii ki partnerinizin tek sorun olduğu anlamına gelmiyor ama  partnerinizin hayatınızı perişan ettiğini hissediyorsunuz.

“Tüm umudumu kaybettim zira sürekli bir kötü bir iyi yaşamayı artık kaldıramıyorum. Buna ne sabrım, ne iradem ne de gücüm kaldı. Benim narsist olduğumu söyleyip duruyor ve ben de artık buna inanmaya başladım. Zira kavga gürültü çıkardığında onu tamamen görmezden geliyorum. Ona ultimatom verip duruyorum ve toksik davranırken ona duygusal destek veremiyorum.

Onunla dışarı çıkmayı reddediyorum zira her zaman bir olay oluyor. Karım tam anlamıyla bir bela mıknatısı. Terapiye gitmesi için baskı uyguluyorum, değişmesi gerektiğini söyleyip duruyorum. Bunun gibi yaptığım ve narsist diye tabir edebileceğimiz başka şeyler de var. Yani kendime sorup duruyorum: Çizgi nerede? Ben narsist miyim?”

Onun istismarlarının beni yıllar içinde kötü bir yönde değiştirdiğini biliyorum. Temel olarak o kadar stresli ve kaygılı bir hale geldim ki, doğru dürüst iş bile yapamıyorum. Tükenmiş, motivasyonsuz, verimsiz ve işte ihtiyacım olan yaratıcılıktan uzak hissediyorum. Sanki hiçbir anlaşılır nedene dayanmayan ve nereden çıkacağı belli olmayan saçma sapan belaları engellemek benim 7/24 işim olmuş gibi.

Bu kadınla karşılaşmadan önce bir sürü hobim, ilgi alanım, arkadaşım vardı. Ama bütün bunları yavaş yavaş yok etti. Beni sürekli aşağıladı, bana empati göstermedi ve ihtiyaçlarımı görmezden geldi. Buna paralel olarak hergün eleştirildim.

Tabii her şey kötüydü diyemem. Bu kadının çok iyi yanları da vardı ama ben kötü yanlarının ortaya çıkmamasını nasıl önleyebileceğimi bulamadım.

Zamanla bu kötü yanın ortaya çıkmasını beklemeyi ve bundan korkmayı öğrendim. Hatta yavaş yavaş bu kötü yanın adımlarını büyük bir kesinlikle tahmin edebilmeye de başladım.

Birinci Gün: Büyük bir kavga ve ayrılık noktasına gelme.

İkinci Gün: Barışma ve gelmiş geçmiş en iyi ilişki. Onun sevecen tarafına kavuşmam (ki bu benim sürekli ümit etmemi sağlıyor).

Üçüncü veya Dördüncü Gün: İstisnasız olarak gerilimin yeniden yükselmeye başlaması. Aman bir patlama olmasın diye parmak uçlarımda yürümem, onun kızgınlığını savuşturmak için buyurduklarını yapmam, dediği her şeyi onaylamam, istediğinde öpüp sarılmam. Ama zaman içinde artan oranda benim varlığımdan nefret etmeye başlaması ve …

Beşinci Gün: BAM. Tüm o çabamın boşa gitmesi, büyük bir kavga ve ayrılık noktasına gelme.

Bu döngü bazen daha kısa bazen de daha uzun süreli olabiliyor. Bazen omurgalı davranmaya ve karşı koymaya çalışıyorum. Bazen kendimi tamamen görünmez yapmaya çalıştım. Ve bunların arasında bir sürü şey de denedim. Ama hiçbir şey işe yaramıyor.

Bu döngüyü görmem zaman aldı ama gördükten sonra bunun bir kısır döngü olduğunu anladım. Bir şey yapsan da perişansın, yapmasan da.

Her zaman çok iyi bir problem çözücü oldum. Ama bu problemin iyi bir çözümü yok. Sonuçta ilişkiye devam ettim, daha fazla çabaladım ve sadık bir köpek gibi onun yoktan varettiği tüm sorunları çözmek ile uğraştım.

Kendime sürekli olarak hayatımı bu şekilde mahvetmeye devam edip etmeyeceğimi, 80 yaşında geriye bakıp da hayatımı nasıl çöpe attığımı anlamaya çalışıp çalışmayacağımı soruyorum.

Bu aşamada onun toksik davranışları yüzünden hiçbir yere gitmiyorum ve sosyalleşmiyorum. Aşırı kıskanç. Sürekli olarak gereksiz tartışma ve problemler yaratıyor. Bu çok yorucu.

Kendimi tükenmiş ve kapana kısılmış hissediyorum. Bu ilişkiyi bitirmek istiyorum. Ama yeniden başlamak için çok yaşlı olduğumu düşünüyorum. Çocuklar için kalmalıyım, finansal olarak perişan olmak istemiyorum. Karımın en büyük düşmanın olduğunu, ondan tamamen uzaklaşmam gerektiğini biliyorum ama gitmek imkansız gibi geliyor.

Bazen tek çözüm ölmek gibi geliyor. Kendimi onun ölümünü hayal ederken buluyorum. Dışa dönük, sosyal, hayalleri olan ve iyi niyetli biriyken içine kapanık, tutkusuz, sinirli ve umutsuz bir hale gelmem çok üzücü.  Suçluluk duygusunun, sorumluluk duygusunun ve korkunun beni nasıl olup da buraya getirdiğini görebiliyorum.

Yıllar boyunca sürekli bıçak sırtında olmaktan, aman ağzımızın tadı kaçmasın diye alttan alıp kıvırmaktan bıktım. Artık damarıma bastı mı ben de sözel olarak saldırganlaşıyorum. Bunu yaptığımda da bana hastasın, canavarsın diyor. Beni yıllardır bu şekilde suistimal eden kendi değilmiş gibi davranıyor. Artık kötü olan benmişim.

Kötü olan şu ki ben değiştim. Bazen kendi davranışıma bakıp, ne kadar kötü davrandığımı görerek dehşete düşüyorum. Bu ilişkiden önce, kesinlikle saldırgan biri değildim. İyi bir insandım. Artık bundan emin değilim.

Bu oldukça üzücü ve çok duyduğum bir hikaye. Eğer buna benzer bir durumdaysanız, toksik bir ilişki içinde olduğunuz %100.

Siz kendiniz narsist veya toksik bir insan mısınız? Geçmiş ilişkilerinize bakın. Sıklıkla bu duruma düşüyorsanız, siz de sorunun bir parçasısınız. Sorun sizin eş seçiminizde olabilir ve neden sizin en kötü halinizi ortaya çıkaran toksik insanlara çekildiğinizi anlamanız gerekiyor. Belki de güvensiz/kaygılı bağlanma gibi negatif başa çıkma mekanizmalarına sahipsiniz.

Sorun sizin iletişim yetenek seviyeniz ya da duygusal olgunluğunuz olabilir.  Herkes ilişkilerine belli miktarda sağlıksız davranış ve zihin yapısı getirir. İnsanın arada bir kötü davranması veya ilişkisinin sınırlarını test etmesi de doğasının bir parçası.

Ama sizi kronik olarak aşağılayan, aşağı çeken, yalnızlaştıran, tüketen ya da kapana kısılmış hissettiren ilişkiler toksiktir ve bu durumdaysanız bir profesyonele danışmanızı şiddetle tavsiye ederim.

Çeviri: Are YOU in a Toxic Relationship?

Zehirli ilişkiler konusunda daha fazla ayrıntı için Bu yazı, Toksik İlişkiler – Narsist / Borderline Partner Rehberi kitabımıza bakabilirsiniz.

20’li Yaş Kadın 40’lı Yaş Erkek Evliliği

Kadın bir takipçimiz 20’li Yaş Kadın 40’lı Yaş Erkek Evliliği Yapmak başlıklı bir yazıyı yorumlamamı istemiş:

mahmut bey bu yazıda haklilik payı var mi?herkes cok farklı şeyler söylüyor bu konuda ve oldukça kafam karıştı.rica etsem bi artilarini eksilerini yorumlar misiniz?

Şimdi yazar kadının bahsettiği dar bir erkek çerçevesi var:

Seksüel pazar değeri grafiği erkeklerin bir kısmının başını döndürdü. Gördüler ki, bir erkeğin partner olarak en istendiği yaşlar 30 ve üstü. Özellikle, 20’lerinde kızlar tarafından reddedilen ve örselenen erkekler, 30’lu yaşlara geldiklerinde kaba tabirle “am içinde yüzeceklerini” vaat eden bu tabloya bayıldı ve gelecek planlarını şekillendirdiler bile: 40 yaşına kadar yatabildikleri tüm kadınlarla yatıp, çocuk ve aile isteyince de 20’lik bir çıtırla evlenmek.

Şimdi 30’lu yaşlarda am içinde yüzecekleri vaadiyle olayı abartmış ve “40 yaşına kadar yatabildikleri tüm kadınlarla yatıp, çocuk ve aile isteyince de 20’lik bir çıtırla evlenmek” dediği şey bütün yazıda bahsettiği erkek tipi olduğu için yazıda haklılık payı var. Ben burada bu senaryoyu tavsiye etmiyorum, dışarıda edeni de pek görmedim.  Dikkat edin, erkekler için ideal evlilik yaşı 33’tür diyorum ve aynı zamanda evlenmeden 2 sene çıkın diyorum. Yani bu ne demek? Son uzun ilişkinizle 30 yaşında olacaksınız. Ayrıca benim tavsiyem en geç 26 yaşından itibaren uzun süreli ilişkilere geçmeleri yani uzun süreli ilişkilerden kaçınma 24-25 yaşına kadar tavsiye edilen bir şey.

40’ına kadar evlenmeyin tavsiyesi görüyorum ama 40’ına kadar yatabildiğiniz tüm kadınlarla yatın sonra da çıkın evlilik arayın tavsiyesi veren var mı? Varsa yanlış bir tavsiye. O kadar kısa süreli ilişkiden sonra uzun süreli ilişki moduna geçmeniz çok zor olur.

Şimdi bu ablanın dediği gibi 40larına kadar sadece kısa süreli ilişki yaşayan adamlar ilk ilişkilerinde genellikle 18 yaşındaki gibi tecrübesiz oluyorlar ve fena oneitis yapıyorlar. Bu adamlarla arada bir konuşuyorum. Ama 40lık bekarların ezici çoğunluğu ya boşanmış ya da uzun süreli ilişkisi bitmiş adamlar yani uzun süreli ilişki tecrübeleri var, 40’ına kadar yatabilecekleri kadar kadınla yatma peşinde koşup bu tecrübeye sahip olmayan adamlar değiller.

Ayrıca 40’ında evlenmeyi 20’lik çıtırla sınırlamak da kendi pazarını fazla kısıtlamak olur. 26 – 33 bandı uygun. Ama evet 40’ına kadar hatundan hatuna atlayın sonra 20lerinde kız bulun evlenin tavsiyesi ve kafası riskli. Hani 40’ında çeşitli nedenlerle bekar kalmış bir erkeksen tamam ama 40’ına kadar özellikle bekar kaldıysan riskli.

Bu arada abla burada bir de cinsel pazar grafiğini yanlış anlıyor. Bu yanlış anlama çok yaygın ve bana  kadınlar özellikle bunu çok soruyorlar. Cinsel pazar değeri grafiği kadınların CPD tepe noktası 23, erkeklerin 38 der. Bu kadar. Bunu Rollo birçok kere açıklamak zorunda kaldı yahu, bu grafik 23’lük kızlar 38’lik abi ararlar, en iyi bu iki yaş grubu eşleşir, 38’lik abiler “tepedeyim o zaman 23’lük kız arayayım” demek değil! Bir erkeğin 38 yaşına doğru tepede olması, hayatı boyunca en yüksek kadın ilgisi alacağı zaman demek, başka bir anlamı yok. Bu ilginin çoğu yine 28-30 üstünden gelecek. 23 yaşında kızla olamaz mı, olur tabii ama sadece o olur ya da 23’lük kızlar peşinizde koşacak sanıyorsanız feci yanılıyorsunuz. Aynı şekilde 30 yaşında bir kadınım, 38lik abiler hep 20lik isteyecek benden geçti diye anlıyorsanız da çok fena yanılıyorsunuz.

Yaşayacağınız ilk risk, tüm bu yıllar içinde hayatınıza kattığınız kısa süreli partnerlerinizin kadının ne olduğu konusunda algınızı bozmasıdır.

40’ına kadar sadece kısa süreli ilişki peşinde koşan erkek için yüksek ihtimalle doğru olacaktır. Ama risk kadın algınızın bozulmasından daha çok, uzun süreli ilişki kabiliyetinizin olmaması.

Düzgün kadınlar büyük ihtimalle sizinle kısa süreli takılmak yerine düzgün ilişkileri veya evliliği tercih edeceklerdir, malum dünyadaki tek erkek siz olmayacaksınız.

Çok kadınca bir yorum ya da AFC kafasına göre bir yorum 🙂 AFC de bir çeşit kadın olduğundan normal. Düzgün kadınlar da sizinle takılacaklar, sizinle uzun süreli ilişki tercih etmeyebilirler. Ederlerse de siz beceremeyebilirsiniz, bunun ihtimali yüksek.

Kişiyi tüm yönleriyle gözlemleyebileceğiniz sağlıklı ortak ortamlar yerine sadece bar, spor salonu veya applere kalma riskinizin bu kadar bir yaş farkında arşa çıkacağını söyleyebiliriz sanırım.

Yazan kadın nereye, kimin tavsiyelerine bakıyor hiçbir fikrim yok. Sırf gece oyunu PUA tipi şeylere bakıyor sanırım ama bizim burada mesela bardır, şudur tavsiyesi pek vermiyoruz. Hayat oyunu oynayın diyoruz. Gündüz oyunu var. Tamam biliyorum, yazan bizi eleştirmek için yazmamış ama merak ettim. Zira cinsel pazar değeri dediğine göre kırmızı hap konusunu biliyor ve bizim camiada bar oyunu çok tavsiye edilen bir şey değil.

Beğendiğiniz bir kızın sizi yaşlı bulması ihtimali hiç düşük değil.

Çok doğru ama ee? Yani aksini düşünen veya iddia eden var mı acaba?

Ben daddy issuesdan muzdarip olmayan bir kadın olarak kendimden 5-10 yaş ve daha büyük erkeklerden hoşlanmıyordum.

Senin gibi kadınlar var evet. Az da değiller. Ama yaşça daha olgun erkeklere bakan kadınların çoğu daddy issues yüzünden böyle sanıyorsan o konuda yanılıyorsun.

Kız arkadaşlarımdan da biliyorum ki sıradan bir genç kız için yaş farkı göz korkutucu ve hatta itici olabiliyor. Bakın kadınların çoğu yaş farkından rahatsız oluyor.

Hah işte burada kadınların pek bilmediği ve bilemeyeceği bir konuya geliyoruz. Benim gözlemim ve yine birkaç yerde hemen hemen aynı rakamlara rastladım, kadınların %20 kadarı kendinden 5-10 yaş ve üstü büyük adamın yüzüne bakmaz, ne kadar süper olursanız olsun. O nedenle 40’lık bir abi olarak, 20’lik spesifik bir kıza takılıp kalırsanız, fena çuvallayabilirsiniz.

Kadınların %20 kadarı, büyük yaş farkından alanen hoşlanır hatta çoğu zaman kendinden 5-10 yaş büyük değilse erkeğin yüzüne bakmaz.

Burada yazarın bilmediği şu: Geri kalan %60 ise sorsan asla der ve bunu da inanarak söyler. Ama bu kadınlar doğru adam yürüdü mü “birden nasıl olduğunu anlayamazlar”. O nedenle kadın meclisinde bir muhabbette %80 asla olmaz diyecektir.

20’lerinde bir kıza da orta yaş, orta yaşlı bir kadına olgunluğun göründüğünden daha uzak, itici görünecektir, bu hiç ufak bir ihtimal değil. 

Evet bu ufak bir ihtimal değil. Ama kadınların birbirlerinden bildikleri kadar da yüksek bir ihtimal değil.

Ki, güzel yaşlanacağınızı varsayıyorsunuz. Böyle yakışıklı, kır saçlı, fit vücutlu hayal ediyorsunuz gelecekteki kendinizi.

Doğru. Ey erkekler, 23 yaşında plaj topuna dönmüş bir kadın nasıl cinsel pazar değerinin doruklarında değilse, 30larında koltuk patatesine dönmüş bir adam da sırf yaştan dolayı büyük bir cinsel pazar değerine ulaşamaz. Tam tersi 20lerinden daha düşük değere gelebilir. O nedenle kendinize bakmak zorundasınız. Yunan Tanrısı gibi bir vücuttan bahsetmiyorum, normal kilo, iyi bakım vs. yeterli.

Ancak erkeklerin azımsanmayacak kısmı, aynı kadınlar gibi hiç de güzel yaşlanmıyor.

Evet ama güzel yaşlanmamak için kasıyorlar resmen. Azıcık spor, güneşten, sigaradan ve fazla içkiden uzak durmak, iyi beslenme ve uyku ile iyi yaşlanabilirsiniz. Ama erkeklerin önemli bir kısmı böyle yaşlanmıyor maalesef.

Yaşı kendinden çok büyük erkeklerle ilgilenen bir kızın daddy issues yaşama ya da erkek üzerinden bir an önce sınıf atlamak isteyen biri olma ihtimali küçük değil.

Bu da doğru ama genel kanının aksine bunlar çoğunlukta değiller.

Yazının başında da dediğim gibi birini mutlaka bulursunuz. Ama evleneceğiniz profil iyi huylu, sağlıklı biri olmalı değil mi?

Onu da bulursunuz ama 40ına kadar kısa süreli ilişkide koşan erkek bulunca nasıl uzun süreli ilişki yapacak? Sıfırdan öğrenmesi lazım.

Ancak 40 yaşına yaklaştığınızda sizin 20’li yaşlarındaki bir kızı küçük bulacak olma ihtimaliniz de var.

23 yaş ve altını belki, 24-25 ve yaş üstünü küçük bulacak erkek azdır.

Genç kızlar size hayat arkadaşı olacak gibi değil kaprisli bir çocuk gibi gelebilir, seksin ötesinde bir yönelim hissedemeyebilirsiniz pekala böyle bir insana.

Maalesef, kadınlar erkeklere göre daha erken olgunlaşıyorlar ve sonra da çok büyük bir değişim geçirmiyorlar. 24 yaşında, 34 yaşındaki gibi kişilik olarak olgun çok kız var.

Zaten çocuk büyütmemiş bir insan olacaksınız, o yüzden çocuk gibi bir partneri büyütmeye dair sabrınız da az olacaktır.

Bu da 30 yaşlarında kadının 30 ve üstü erkeklerin 20lik kızlarla birlikte olma konusundaki desteksiz fantezilerinden biri. 20li yaşlarında kadın yetişkin bir kadın, ergen kızlardan bahsetmiyoruz.

Dolayısıyla, sizin partnerinizden her anlamda çok tecrübeli olmanız göz korkutucu ve aşırı bir yük gibi gelebilir ona.

Bu çoğu kadına çekici gelir.

Partneriniz, aradaki 20 yılın farkıyla baş etmeye uğraşmak yerine sizden uzaklaşabilir.

Bu arada söyleyeyim 20 yaş çok bir yaş farkı, tercih edilecek bir şey değil.

Geri kalanında 40ına kadar kısa süreli ilişki adamı varsaymış. Bir tek şu var:

Kadınların ileri yaş gebeliklerinde risk olduğu gibi, erkeklerin de spermleri ileri yaşlarda deforme olmaya başlar ve dölleme başarısı açısından da, bebeğin sağlıklı olması açısından da riskler giderek artar. Mesela otizm için en büyük risk faktörlerinden birinin babanın 40+ yaşta olması olduğu biliniyor artık.

Bu doğru ama özellikle otizm konusundaki sayılar abartılıyor. Ama erkekte de 45 yaş üstünde riskler artıyor hep aynı kalacağız diye bir şey yok. Yani erkek olarak bu durumu da göz önünde bulundurmalısınız. Tabii bir de 50 yaşında küçük çocuk yetiştiriyor, 60’larında liseli okutuyor olma durumunuz olacak ki o yaşlarda bunu ister misiniz düşünmeniz lazım.

The researchers in the 2017 study calculated that about 1.5 percent of children born to parents in their 20s will have autism, compared with about 1.58 percent of children born to parents in their 40s.”

Son olarak tekrar ediyorum, burada 40’lı yaşlarınızda 20’li yaşlarında olan bir kızla evlenemezsiniz demiyorum (kaldı ki 40’lı yaşlarının başında 20’li yaşlarının sonunda bir kadınla evlenmek üzere olan biri olarak yazıyorum) ama evlenmeye niyetiniz varsa bu işi 40’lara hatta 35 sonrasına bırakmayın.

Genç yaşta planlamadan ve evlenmeden baba olmak

Bu podcast değişik bir yayın oldu. Bir izleyicimiz ile şu an içinde bulunduğu ve pek de sık rastlanmayan ama eğer dikkat etmezseniz sizin de kendinizi içinde bulabileceğiniz bir durumu konuştuk.

İzleyici kısa bir süre birlikte olduğu kızın hamile kalması ve çocuğu doğurma kararı vermesi üzerine henüz üniversite öğrencisiyken, planlamadan ve evlenmeden baba olmuş. İşi karıştıran şeylerden biri de kızın yurt dışında olması. Biz de bu yayında izleyicinin geçirdiği süreci, babalığı ve çocuğunu kabul ediş sürecini ve bundan sonra neler yapabileceğini konuştuk.

Konuyla ilgili doğum kontrol hapı yazısına da bakmanızı tavsiye ederim.

Yayının Youtube videosu aşağıda. Youtube’da izlerseniz, kanalımızın fazla sayıda insana ulaşması için beğenirseniz videoyu beğenmeyi, kanalı izlemeye almayı ve çan işareti ile uyarıları açmayı unutmayın. Tabii daha da iyisi, bir sorunuz ve yorumunuz olursa video altına yorum bırakmayı unutmayın.

Bu içeriğe Spotify ve Odysee kanalımızdan da ulaşabilirsiniz.

Partner seçimi ve karakter analizi

Partner seçerken insanlar istisnalar olsa da genelde şu üç şeye bakarlar dış görünüş, statü, karakter.

İlk etapta kadınlar daha çok statüye erkekler ise dış görünüşe önem verir. Bununla birlikte ciddi düşünen kadınlar ve erkekler karaktere büyük ölçüde önem vermelidir. Bu yazımda karakter analizi nasıl yapılır bunlardan bahsedeceğim.

Karakter nasıl şekillenir?

Karakter ağırlıklı olarak aile partnerler arkadaşlar ve ekonomik sistem aracılığıyla şekillenir.

Bunlar nasıl analiz edilir? Partner seçiminde ipucu toplamak nedir?

Aile:
Bir insanın yetişirken ailesinde gördükleri, kendi kurduğu ailede de görmek isteyeceği şeyler olacaktır. Çünkü aile kavramı kafasına o şekilde kodlanmıştır. Birçok insan arkadaşlık ve flört dönemlerinde ailesinden çok farklı bir profil çizebilir. Bununla birlikte Normal şartlarda bambaşka bir insan olan kişilerin evlendikten sonra Ailesi gibi olması durumu sık rastlanılan bir durumdur. Bunun sebebi bilinçaltına yerleşen kodların tetiklenmediği sürece uykuda beklemesi ve evlenince uyanmasıdır.

Kişinin yetiştiği aile karakteri ve bilinçaltını en çok şekillendiren faktördür, çünkü insan ailesiyle hayatının yaklaşık yirmi yılında yoğun iletişim halindedir. Daha da önemlisi çocuk beyni ergenliğe girene kadar ailesinin verdiklerini filtre uygulamadan sünger gibi emer.

Ek olarak ailede yaşanan travmalar partnere aktarılır, mesela babasından şiddet gören bir kız farkında olmadan babasına duyduğu Öfkeyi size aktarabilir.

Bu konuda analiz yaparken partnerimizin onu yetiştiren aile üyeleri ile olan ilişkilerini, aile üyelerinin birbiri ile olan ilişkilerini ve ailesinde yaşadığı travmaları öğrenmek bize çok önemli ipuçları verecektir.

Eski partnerler:
İnsan genellikle değerlendirmelerini kıyaslama ile yapar, mesela yüksek değerli bir erkekle ilişki yaşayan kadın sonraki ilişkilerinde memnuniyetsizlik yaşayabilir.

Bununla birlikte her ilişki bir çeşit eş simülasyonu gibidir ve bu simülasyonda sonuç getiren davranışlar içselleşip bir sonraki ilişkiye farkında olarak ya da olmayarak aktarılabilir, mesela her
bağırdığında sonuç almış biri yeni partnerine de bağırabilir.

Benzer şekilde bir ilişkide yaşanan travma da sonraki ilişkiye aktarılır, mesela önceki ilişkilerinden birinde aldatılan biri yeni partnerine güvensizlik duyacaktır.

Özetle eski partnerlerle ilgili bilgiler önemli ipuçlarıdır.

Arkadaşlar:
İnsanlar az veya çok arkadaşlarına danışırlar ve aldıkları yorumlar, dinledikleri anılar ve yapılan  sohbetler ilişki kararlarını ve karakterlerini etkiler.

Özellikle rol model aldıkları kişinin söyledikleri ve yaptıkları Onu takip eden kişi de önemli bir yere sahiptir. Sizin yazdığınız ve söylediğiniz şeyler partnerinizin arkadaş grubu veya rol modeli tarafından değerlendiriliyor olabilir.

Bu noktada partnerinizin rol modelini ve arkadaş grubunu analiz etmek yerinde olacaktır çünkü toksik kişilerin söyledikleri sizin ilişkinize yansır ve uzun vadeli düşünüyorsanız partnerinizi uyarmanız gerekebilir.

Rol modeli veya arkadaş grubuyla sizi tanıştırmak istemeyen Partner sizinle henüz ciddi düşünmüyordur kim eşi olarak gördüğü birini arkadaş grubuyla veya rol modeliyle tanıştırmak istemez ki?

Ek olarak insanlar kendisine benzeyen kişilerle arkadaşlık kurma eğilimindedir. “Çevrendeki 5 kişinin ortalamasısın”; sözü karakter analizinde ipucu toplarken geçerlidir.

Ekonomik sistem:
Ülkeden ülkeye farklılık göstermekle birlikte genel olarak dünyada bir tüketim propagandası hakimdir. Bu propaganda her şeyi tüketilebilir olarak
algılamamıza sebep olabilir. Bununla birlikte kadın erkek ilişkileri tüketim temelinde şekillendiğinde ileride yaşanacak bir tökezlemede diğer partnerin el uzatmak yerine yeni ufuklara yelken açması daha olasıdır. Partnerinizin tüketim alışkanlıklarını inceleyin. İhtiyacı olmadığı halde harcama yapıyor mu?

Ekonomik gücünü aşan şeyler için para mı biriktiriyor yoksa kredi mi çekiyor? Kredi kartı kullanım alışkanlığı nasıl? Borçlarına sadık mı? Bir ürünü almaya nasıl karar veriyor? Yüksek statülü veya güzel görünmek için gücünü aşan harcamalar yapıyor mu? Aile bütçesi için harcama yapmaya ve
gelecekteki çocuk için birikim yapmaya istekli mi? Yaptığı harcamalar sosyal medyasına ne kadar yansıyor? Tüketim toplumunun kölesi olmuş mu? Sizin gelirinize, birikiminize ve mal varlığımıza bakış açısı ne? Sizin ekonomik seviyenizden memnun mu? (Memnuniyetsizlik dırdırı nedir araştırın.) Bu soruların cevapları size gerekli ipuçlarını verecektir.

Karakter analizi yaptığımız kişinin ailesi eski partnerleri arkadaş çevresi ve ekonomik sistemle ilişkisini incelerken şu 3 şeyi de analiz etmek yerinde olacaktır.
1) Sosyal medya analizi: Partnerinizin arkadaşları ailesi ekonomik sistemle ilişkisi ve eğer bulabilirseniz eski partnerleri hakkında çok fazla ipucuna ulaşabilirsiniz. Ek olarak sık kullanım ve yüksek takipçi sayısı ilgi budalalığına işarettir.

2) Bize ve başkalarına olan davranışlar: İnsanları “Bir kere yapan bir daha yapar”, “başkasına yapan bana da yapar” anlayışıyla değerlendirip
gördüğünüz olumsuz davranışlarla daha sonra da karşılaşabileceğinizi kabul ederek analiz yapın. Mesela eski partnerinin dedikodusunu yapan kişi ayrıldığınızda sizi de sağda solda anlatır.

3) inanç sistemi : Kişinin inanıp takip ettiği dini siyasi ve felsefi akımlar ve topluluklar o kişinin karakterini ve ilişki içerisindeki davranışlarını etkiler. İnsanlar genelde bu konularda konuşmaya isteklidir sorularla
muhabbeti açıp ilgiyle dinlerseniz gerekli ipuçlarını öğrenirsiniz.
Bu noktada empatiye inanıp inanmadığı çok önemlidir.

Son olarak Ppartner seçimi için karakter analizi yapmak bir yapbozun parçalarını birleştirmeye benzer, zaman ve sabır ister. Birkaç parça ile resmin bütününü göremezsiniz. Sabırlı olun, birkaç ayda birikecek bir sürü ipucu size genel bir tablo verecektir. Ve en önemlisi yaptığınız analizler sonucunda edindiğiniz bilgiler hoşunuza gitmediğinde “ben bunu değiştirtirim, benim için değişir” diye düşünmek yerine ben bunu uzun vadede kabullenebilir miyim? diye kendinize sormalısınız.  Çünkü karakter değişimi normal şartlarda 10 yıllar alır psikoterapiyle bu süre erkene çekilebilir ama yine de uzun sürer. Hepsinden önemlisi değişmek istemeyen insan, her gün günde 10 saat psikoterapi de alsa hipnoz da yaptırsa değişmez. Değişim içten gelen bir şeydir. O nedenle analizinizi görmezden gelmek veya ben bunu değiştiririm demek yerine karakterin kolay
kolay değişmeyeceğini kabul edip kararınızı ona göre verin.

Not 1: karşı tarafta benzer bir analiz yapacağı için ailenizden, eski partnerlerinizden, arkadaşlarınızdan, sosyoekonomik durumunuzdan ve inançlarınızdan bahsederken dikkatli olun.

Not 2: Ben karakter analizinden bahsederken “ama ben ailesinden cinsel istismar görmüş Buna karşın kendini yetiştirerek çok güzel bir aile kurmuş çocuklar tanıdım” diyerek beni zor duruma sokmuş bir terapist tanımıştım. İnsan kendi kendini inşa eder iddiası hiçbir deney anket veya istatistik  çalışmasıyla desteklenememiştir. İnsanı çevresi şekillendirir. Elbette tecrübelendikten sonra çevremizi seçebiliriz. Bununla birlikte bu tecrübeyi de gene çevreden ediniriz. Söz meclisten dışarı ailesi kötü, eski partnerleri kötü, arkadaşları kötü, tüketim toplumunun kölesi olmuş, sosyal medyada ilgi budalası, insanlara karşı manipülatif, empatiye inancı olmayan biri nasıl iyi aile kurabilir?

Bu saydıklarımın karakteri, davranışları ve ilişkileri etkilediği deney, anket ve istatistik çalışmaları ile kanıtlanmıştır. Uzun lafın kısası politik doğrucuların yanında karakter analizinden bahsederken dikkatli olun.

Ödev: Kendi hayatınızda partner seçimi ve karakter analizinde ipucu toplayabileceğiniz şeyleri düşünün ve yorum olarak yazın.

Yazan: Alp Erkoyun

Erkekler 30 yaş üstü bekar kadınlardan nefret mi ediyorlar?

Bir kadın takipçimiz sormuş:

Mahmut Abi şu twite gelen mentionlardan anladığım kadarıyla erkekler +30 bekar kadından ciddi derecede nefret ediyor ve açıkçası bunun sebebini anlayamıyorum.

Şimdi o tweete provokatif bir öfke yemi ve yorumlara çok bakmasam da ne yazıldığını tahmin edebiliyorum.  Bu konuda benim de şu yazım var: Tek gecelik ilişki kovalayan 30 yaş üstü erkek

Neyse, tweete dönersek, Twitter gerçek dünyayı yansıtan bir yer değil daha çok bir grubun en antisosyal eğilimleri olan bireylerinin seslerinin yüksek çıkmasına neden olan bir yer. Twitter’a baksan örneğin kadınlar da 185 boyun altındaki erkeklerden nefret ediyorlar. Twitter’ı herhangi bir konuda gösterge olarak kullanmaya kalkmayın. Gerçek dünyada erkeklerin 30luk kızlardan nefret etmesi gibi bir durum yok. Kırmızı hap camiasında da genel olarak yok, genel nüfusta da yok.

benim gözlemlerime göre bu kadinlar kucaktan kucağa koşanlardan çok; fazla ortamı, bağlantıları olmayan, içe dönük,akademi kadınları.dolayisiyla eş bulmakta zorlaniyorlar.

Kadınların kariyer adına bu konuda geç kalmalarını çok yanlış bir adım olarak görsem de gözlemine katılıyorum. Sayıları artsa da kucaktan kucağa yaşamak için 30una kadar bekleyen kadın oranı hala daha az. 30’unda bekar kadınların çoğunun kucaktan kucağa olduğunu iddia edenlerin fazla sayıda 30 yaşında kadın görmemiş olan 20likler ya da çevresinde gözlemleyecek kadın bile olmayan antisosyal erkekler olduğunu tahmin ediyorum.

27 yaşında evlenmenin özellikle de kariyer yapmayı planlayan kadınların ezici çoğunluğu için, bu planını etkileyecek ekstra bir yükü yok. Sonuçta ayrılması çok daha zor olsa da, çocuk olmadığı sürece evlilik ile uzun süreli ilişki arasında çok büyük bir fark yok.

Çocuk olsa bile 27-28 yaşında bebek sahibi olan kadının yükü, 32-33 yaşında olandan neden daha kötü onu anlayamıyorum. 32-33 yaşında da yoğun çalışacaksınız ve yükseliyorsanız daha yoğun çalışacaksınız. Bu sanırım yönetim kademesinde yükseldikçe daha az çalışırsın gibi bir yanlış anlamadan, piyasadaki yönetici imajından kaynaklanıyor. Ayrıce yukarıda belirttiğim gibi 30 yaşına kadar çocuk yapmayı ertelemek 27-28 bandında evlenmemek için bahane değil. Aslında 30 öncesinde evlenip 30 sonrasında çocuk yapmak, bence ideal olmasa da, 30 yaşından sonra hem evlenme hem de çocuk yapma derdine düşmekten daha mantıklı.

30luk adamlarin cpd’si yüksek çoğu sizi kullanır demiş.yani o yaştaki adamlarla da mı evlilik dusunulmemeli +40a bakılmalı?

Birincisi 30’luk adamlarının çoğunun cinsel pazar değeri yüksek değil. Çoğu kendine bakmayan birer anti sosyal, sıkıcı patates oluyorlar. Erkeğin cinsel pazar değeri öyle kendiliğinden sırf yaşı ilerliyor diye artmaz. Erkeğin fiziksel, zihinsel, ruhsal ve statüsel açıdan çaba harcaması lazım.

Evet kadınlara tavsiyem kendi yaşınızın 3-4 yaş üstünden itibaren bakın (20’lerindeyseniz 4-6), kendinizi kısıtlamayın. Bazı 32 yaşında kadınlarla konuşuyorum, 35 yaş üstü erkeğe burun kıvırıyorlar ve kendilerini hala 20’lerinde gösteriyor sanıyorlar. Bu kadınlar kendilerini yalnız bir gelecek riskine kısıtlıyorlar. Ama tersini de yapmayın yani 30 yaşındaysanız bana sadece 38 yaş üstü bakar diye de kısıtlamayın. Çevrenize bakarsanız çoğu çift arasında büyük bir yaş farkı yok. Çoğu erkeğin araya yaş farkı koyma gibi bir derdi ya da bilgisi de yok.

Şimdi burada bir parantez açıp cinsel pazar değeri ile ilgili fena halde yanlış anlaşılan bir şeye değineyim. Bunu CPD grafiğinin mucidi Rollo Tomassi de söylüyor. İyi dinleyin:

Bir erkeğin CPD’sinin 36-38 yaşlarında, kadının 22-24 yaşlarında tepeye çıkıyor olması, 38’lik abiler 23’lük kızlarla takılır, 23’lük kızlar “ben zirvemdeyim o zaman zirvedeki 38 lik abilere bakarım” der, 38’lik abiler “23 benim için ideal” der ya da 38lik abiler 25 yaş üstüne bakmasın anlamına gelmiyor! Bunun çok basit bir anlamı var. Bir erkeğin en çok kadın ilgisi gördüğü yaş 36-38 demek, o kadınların çoğu yine 28-30 üstü kadınlar. Ha erkek olarak avantaj, o yaşta bile 23 yaşında bir kızla birlikte olabilmek ama bu norm değil.

istediginiz kadar yaş farkı olsun her türlü aldatilirsiniz,erkekler genç güzel kadınları her zaman ister diyenler bile var cidden insani evlilikten sogutuyolar.

Bu ilginç oldu zira geçenlerde kendisi 23 yaşındayken ben de 36 yaşındayken tanıştığım kız arkadaşımla bunu konuşuyorduk. Şaka yollu ben 35 yaşındayken sen de 48 yaşında olacaksın yani ben yine sana göre çok genç olacağım diyordu. Doğru. Araya o kadar yaş farkı koymaya gerek yok ama erkeklere tavsiyem kadınlar daha hızlı yaşlandığı için bir 6 yaş ve üstü fark koymanın ideal olacağı. Fakat şunu da söyleyeyim, beni arayan ya da burada soru soran 30’lu 40’lı yaşlardaki erkeklerin büyük çoğunluğu yine aynı yaşlarda kadınlarla birliktelik içinde oluyorlar yani 30’u geçtim, 40’ı geçtim bana kimse bakmaz demeyin. Bakan sayısı azalacak ve belli yaştan sonra hızla azalacak ama çok nadir olacak diye bir şey yok.

Twitter, Ekşi Sözlük gibi sosyal medya mecralarında antisosyal azınlığın çok çıkardığı pis gürültü insanı hayattan soğutur. Bu ortamlardan mümkün olduğunca uzak durun, hatta hiç girmeyin çok daha iyi. Oralarda bunları en çok bağıran adamlar 30 yaşında olmayı bırak 25 yaşında bir erkek olmayı bile bilmeyen çok genç ve genelde kadınlarla aşırı başarısız erkekler. Bazıları da ciddi ciddi 14-15 yaşında çocuk ve bu konularda yorum yapıyorlar. Bu kadar negatif olma sebepleri bir dereceye kadar öfke. Birçoğu “siz 20lerinizde bize bakmıyorsunuz ama 30larında güç bizde artık” gibi intikam karışık bir haset akıtıyorlar.

Birincisi, erkek yaşlandıkça gözüne güzel görünen kadın yaşı da artıyor. Evet bunun bir sınırı var ama mesela ben 20’li yaşlarımdayken 30-32 yaşında bir kadın güzel de olsa bana yaşlı görünürdü, şimdi gayet güzel görünüyor.

İkincisi, evlilik çocuk yetiştirmek için yapılır ve bunun farkında bir erkek bulursanız öyle gözü dışarda olmaz. Zira dışarda çapkınlık yapan adamın yuvası çocuk yetiştirmek için gerekli huzurdan yoksun olur.

Bakın biyolojik olarak yaşı 50’yi geçen erkekler bile 23 – 25 yaşında kadını arzular, özellikle yalnızken böyle genç bir kadına gözü kayar. Bu biyoloji ve bu erkeğin suçu değil. Ama bu tür bir biyoloji erkekte tek işleyen güç değil. Hipergami gibi düşünün. Kadının daha üst özelliklere sahip erkekleri arzulaması demek, karşısına çıkan her daha üst özellikte erkeğe gider demek değil ama kırmızı hap camiasında olayı böyle sanan birçok erkek var. Tersi de şimdi kadınlarda bir korku oldu.

Yalnız bayanlar, erkeklere hiçbir zaman erkek adamlığı elden bırakmayın diyorum size de hiçbir zaman bakımı, fiziksel olarak kara balinasına dönmeme çabasını ve feminen özellikleri bırakmayın diyeceğim. Kendinizi koyverirseniz aldatılma riskiniz artar, aldatılmasanız bile mutsuz bir partneriniz olur.

21 yasindayim ve bana şuan ne tavsiye edersin?

Özellikle Twitter ve Ekşi Sözlük mecralarını fazla okumamanı ve bu konularda 24 yaşına kadar düşünmemeni tavsiye ederim. Evlilik için üniversite okuyorsan 25-28 bandını, lise mezunuysan 23-26 bandını hedeflemeni, stabilite ve doymuşluk açısından senden 6 yaş ve üstü biriyle evlenmeni tavsiye ederim.

Tüm kadınlar mı kötü yoksa ben mi zayıfım?

Kısa cevap: Sen zayıfsın.

Uzun cevap:

Kadınlar neden bu kadar vefasız, Mahmut Abi? Biz unutmak için bu kadar çabalarken onlar nasıl bu kadar kısa sürede unutup yeni ilişkilere yelken açabiliyorlar?

Biz derken sen muhtemelen kadınlaşmış erkeklerden bahsediyorsun zira karşı cinsle ilgili üslubun kötü çocuklardan şikayet eden kurban kadın modunda. Yoksa kadın ya da erkek vefasız insanlar var ve terk edildikten sonra cinsiyeti ne olursa olsun bir insanın terk edeni unutması bir miktar zaman alıyor.

Biz sizden değiliz ve sizi de bu küçük düşürücü, zavallı ben kurbanım halinden kurtarmaya çalışıyoruz. Erkek adam olduğunuzda siz de unutmak için o kadar çabalamaya ihtiyaç duymayacaksınız. Bir de kurbanım ayağına yatmak kadınlar için işe yarayabilir ama erkeklerin işine yaramaz. O nedenle o taraftan sempati toplamaya çalışmayın.

Şimdi şu vefasızlık konusuna gelelim. Bir insanın partnerine karşı sevgisinin ve ilgisinin azalması sonucunda, partnerinden ayrılması her durumda vefasızlık değildir. Aldatma yoksa mesela ya da mide bulandırıcı bir şekilde maddiyata bağlı değilse.  Bir ilişki başlar, gelişir ve biter. Normali ve doğalı buyken, ilk ben geldim kızın kalbini ben kapadım beni sevmeyi bırakamaz, bırakırsa kötüdür ya da vefasızdır demek, mide bulandırıcı bir narsizm demek.

Biz onlarla her anımızı dolu dolu yaşarken onlar bizimle birlikte iken yedek kulübesini nasıl dolduruyorlar?

Öncelikle senin “biz onlarla her anımızı dolu dolu yaşarken” diye allayıp pulladığın davranış şekli muhtemelen kadını hayatının merkezi, hayatındaki en önemli / tek önemli şey haline getirmek. İlişkiye ve kadına muhtaç bir şekilde yapışırsanız, duygusal yatırımınızı boca ederseniz, ayrılınca yırtılırsınız. Yatırımınız daha dengeli olmalı.

Sadece yırtılmakla kalmıyorsunuz, hayatının merkezini, mutluluğunun kaynağını bir ilişki yapmak, bir kadına bağlamak bir erkeği zayıf ve itici yapar. Bunlar da bir erkeğin cinsel pazar değerini dibe düşürür. Ve böyle bir erkeği unutmak zor değildir. Bu duruma düşmemeniz lazım.

Daldan dala atlayan ve yedek biriktiren kızlardan uzak durun ama her kadın bunu yapıyor sanıyorsanız sizin işiniz gerçekten zor. Zira bundan iyisini bulamam diye sürekli buna razı olabiliyorsunuz.

Ben her gün onu daha hızlı unutmak için beynimi zorlarken, onu düşünmemek için çabalarken, yaşadığım güzel anılar aklıma gelip bana acı verirken o nasıl beni aklından tamamen çıkartıp yeni bir elemanla nasıl gezebiliyor ?

Bunu şu yazıda anlattım. Muhtemelen üç şeyin birleşimi : (1) Kız zaten ayrılığa kendisini uzun süredir hazırlıyordu sen ise ayrılık anından itibaren hazırlanmaya çalışıyorsun, (2) fazla duygusal yatırım yaptığın için unutman da zorlaşıyor ve (3) şu kadınsı ağıtları yakabilen adam çok büyük ihtimalle zayıf ve değersiz hale gelmiş, erkek merkezinden uzaklaşmıştır yani unutması çok kolay. Birçok erkek ilişkiye başladığında erkek adam gibi oluyor ve kadın da erkeğin o haline eriyor ama ilişki içinde böyle yumuşacık, tiksinç bir şeye dönüşüyor ve kadın da erkeğin o halinden soğuyor. Sizin kız arkadaşınız da ilişki içinde 250 kil0luk, kıllı bir ayıya dönseydi siz de aşık kalamazdınız (erkeğin yumuşamasının kadındaki cinsel iticilik etkisi, kadının kıllı ve iri bir ayıya dönüşmesinin erkekte yaratacağı cinsel iticilik etkisi ile aynıdır, erkek hep çok yakışıklı olsa bile).

Ama kadın eğer daldan dala hızlıca atlayan biriyse, gerçekten vefa gibi bir değeri olmayan bir kadınla beraber olmuşsun demektir ve ilişki piyasasında arada sırada böyle kadınlara rastlayacağınızı bilip ona göre davranmanız gerekir. Bunu da yine şu yazıda yazdım.

Kadınlar mı kötü yoksa ben mi zayıfım Mahmut abi ?

İyi, en azından %100 uyumuyorsun ve sorunun ne olduğuna dair bir fikrin var. Sen çok zayıfsın, kadınlar genel olarak kötü değiller. Ha ne kadar kötü erkek varsa, aynen o kadar da kötü kadın var. Ama kafanızı amsalak bir aşk böcüğü modunda ilişkinin zevk diyarına gömmezseniz, bu kadınları ayıklamak çok zor değil.

Güzel anılarla dolu ilişkilerin; hiçbir şey yaşanmamış gibi hızlıca bitmesini ve karşı tarafın hemen kendine biri bulmasını kabullenemiyorum.

Güzel anılarla dolu evlilikler, hayatlar bitiyor, ilişkiler mi bitmeyecek? Sen ölüyorsun, senin çocukların ölüyor, senin torunların ölüyor, ilişkiler ölüyor çok mu? Her şeyin bir ömrü var. Hemen her ilişki birer deneyim ve yaşarken karşılığını aldığınızı umacağımız birer güzellik. İlişki bitimleri zor olsa da kendinizi yeni deneyimlere ve hayatınızın bir sonraki evresine doğru çevirin, biten ilişkiye bakıp bakıp ağlamayın. Şunu da unutmayın. Birçok insanın hayatınıza girme sebebi ölümünüze kadar hayatınızda kalmak değil size bir şey öğretmektir. Çoğu erkek bu görevi icra etmiş bir kadından sonra bu siteyi buluyor mesela. Geldiği zaman bu kadının hayatında artık hiç olmayacağını kabul edemiyor ama %99’u kısa süre içerisinde bunu kabul ediyor ve daha da iyisi bunun aslında iyi bir şey olduğunu da fark ediyor. Bugün tüm o hataları ve hatalı seçimleri yaptığınız Merve ile olan deneyiminiz, sizi acı ile pişirecek ve yarın çocuklarınızı beraber yetiştirdiğiniz Zehra ile aynı hataları yapmamanızı sağlayacak.

Aile ve evlilik üzerine

Mahmut Abi evlilik konusunda düşüncelerin nedir? Kırmızı hapta gerek Türkçe gerek İngilizce içerik üretenlerin hemen hepsi erkeklerin evlilikten uzak durması gerektiğini söylüyor. Sen bu konuda ne düşünüyorsun?

Ben diğerlerinden farklı olarak erkeklere evlilikten uzak durma tavsiyesi vermiyorum. Çocuk yapma veya gelecek nesilleri yetiştirme ihtiyacınızı, feministler evlilik kurumunu erkekler için zor ve tehlikeli hale getirdi diye bırakmanızı tavsiye etmem. Evlenmeden çocuk yapabiliyor musunuz bilmem ama bu hala pek mümkün değil. Geçenlerde Avrupa’da oldukça liberal bir ülkede yaşayan bir arkadaşım, 6 yıldır resmi olarak evlenmeden karı – koca hayatı yaşadığı kadınla evlendi zira kadın hamile kaldı. Nedenini sorduğumda o ülkede bile anne ve babanın resmi olarak evli olmamasının, çocuğun resmi evrak gerektiren işleri ile ilgili büyük külfet yarattığını söyledi. Türkiye’de durumun daha iyi olduğunu sanmam. Belki ABD’de bazı aşırı liberal eyaletlerde bu iş rahattır ama orada da öyle olduğunu pek sanmam.

Yani benim bildiğim 2020’li yıllarda bile çocuk yapmak için evlenmeniz gerekiyor.

Tamam biliyorum, evlilik riskli ki bu riskleri burada yazıp duruyoruz. Evleneceğiniz kadını çok dikkatli seçmelisiniz ama çok dikkatli seçseniz bile devletin evli kadına verdiği silahların eşinizin elinde olmasını istemezsiniz. Yani biraz abartı olacak ama şöyle düşünün. Devlet evlilikte erkeğe istediği zaman karısıyla cinsel ilişkiye girme hakkı verse ve kadın istemese bile cinsel ilişkiye girmesini tecavüzden saymasa, erkeklerin büyük çoğunluğu bu durumda da karısı istemiyorsa onunla zorla ilişkiye girmez. Ama bu, böyle bir yasanın saçma ve insanlık dışı olduğu gerçeğini değiştirmez. Bir kadının, bunu yapmayacak bir adamla evli olduğunu bilmesine rağmen kocasının elinde böyle bir “hakkın” olmasını isteyeceğini sanmam.

Her neyse, çoğunuz hala çocuk yapmak ve yetiştirmek isteyeceksiniz ve bunun için evlenmeniz gerekecek. Şu an 25 yaş altındaysanız bu konuda yorum yapmayın zira şu an çocuk yapmam diyenlerinizin çoğu 30 yaşında böyle düşünmeyecek. Gerçekten bu isteğe sahip değilseniz, sahip değilsiniz ve toplum baskısına boyun eğmeden çocuk yapmaktan uzak duruyorsanız size ne mutlu. Ama çoğu erkek çocuk yapmak, aile babası olmak istiyor ve bu istek oldukça güçlü, oldukça temel bir istek ve normal bir istek.

Kendi ideolojik çıkarları ya da düz aptallıkları nedeniyle, aile kurumunu yıkmaya and içmiş feministlerin, iklim felaketçilerinin ve benzeri ideolojilere bulanmış aşırı solcuların istediği de bu erkeklerin evlilik kurumuna ya birer tasmalı köpek olarak girmeleri ya da evliliği göze alamayıp hiç girmemeleri. İkisi de onlar için iyi birer sonuç. Ama ben bu şer odaklarına meydan okuma adına ve onlara inat olabildiğince iyi aile kurma taraftarıyım. Birçok erkek için de, toplum için de iyi olan bu. Siz önce tabii kendinizi düşünün ama dediğim gibi erkeklerin büyük çoğunluğunun içinden gelen istek de bu zaten.

Bugün boşanma erkek için büyük külfet ama riskini bilerek girerseniz hem riskini azaltırsınız hem de gerçekleşmesi durumunda alacağınız hasarı. Ben dünya savaşı, kıtlık, vs. gibi zor koşullarda bile bunları göze alabilmiş nesillerin torunları olarak bizim içinde bulunduğumuz durumun onlara göre hala çok daha rahat olduğunu düşünüyorum.

Bir erkek hangi yaşta evlenmeli?

Ben bu konuya erkekler için ideal evlilik yaşı yazısında değindim ve orada bunun 33 olduğunu söyledim. Yine Rollo Tomassi başta olmak üzere bunun daha yüksek olması gerektiğini söylediklerini biliyorum ama ben şahsen oldukça geç bir rakam verdim. Aslına bakarsanız 31-32 yaş ideal olanı. Daha öncesinde erkek yeterince olgunlaşmıyor, keşke olgunlaşabilse. Eskiden erkeklerin 22-23 yaşında geldiği olgunluğa bugün erkekler 32-33 yaşında geliyor. Bu sistematik ve teknolojik bir şey, eskiye göre eğitim süresi çok daha uzun ve hayat daha kolay ve bu da erkekleri daha uzun süreler çocuk tutuyor. Ayrıca bunların üstüne bir de erkekleri daha da bebekleştiren popüler sinema başta olmak üzere her yerden akan mavi hap propagandası var.  Belki bizi takip edenler ya da başka şekilde uyananlar erkenden olgunlaşmak için çaba harcayıp daha erken olgunlaşabilirler. Ama uzun süreli kadın erkek ilişkisinde yetişkin erkek olmanın, evin reisi olmanın bilincine ulaşmanız için bugün bilgi yanında zaman da gerekiyor.

Bu arada bir parantez açayım ve şunu söyleyeyim zira önemli bir kısmınızın bunu duymaya ihtiyacı var: 32 yaş erkekler için geç değil. 30’unu geçtim ve geç kalmış hissediyorum diyen erkeklerle konuşuyorum. Hayır, siz kadın değilsiniz ve sizin geç kalmaya başladığınız yaş sınırı 30 değil. Kadınların bazı biyolojik avantajları var ama sizin de erkek olarak biyolojik olarak avantajlarınız var ve onlardan biri de bu. 35 yaşında bile geç kalmadığınızı söylemek isterim. Ama burada ideal yaşı konuşuyoruz, ne zaman geç kalmaya başladığınızı değil.

Burada sizin evlilik öncesi cinsel ilişkiye girebildiğinizi varsayarak tavsiye veriyorum. Ama okuyucularımın büyük bir kısmı dini nedenlerle evlilik öncesi cinsel ilişkiden uzak duran insanlar. Eğer evlilik öncesi cinsel ilişkiden uzak duran biriyseniz, 30’lu yaşlara kadar cinsellik olmadan beklemeniz hiç doğal değil ve kendinize işkence etmeniz demek. Ben evlilik öncesi cinsellik kısıtı olan arkadaşlara 25-27 bandında evlenmelerini tavsiye ediyorum. Burada dezavantajınız tabii ki yeterince büyümeden böylesine önemli bir tercih yapmak ama bu riski göze alacaksınız artık.

Peki hangi yaşta geç kalmış sayılabiliriz?

Benim bu konuda temel kriterim, çocuklar büyüdükten sonra kendi başınıza kalma zamanınız. Erken yaşta çocuk yapmanın avantajı, görece genç olduğunuz bir dönemde çocukları büyütüp yine görece genç bir yaşta çocukları yuvadan gönderip kendi başınıza kalabilmeniz. Eskilere bakarsanız 20’lerinin ortalarında çocuk yapıp 40’larının ortaları gibi görece genç bir yaşta rahata eriyorlardı. Şimdi 40 yaşından sonra da çocuk yapabilirsiniz ama 40’ından sonra yaptığınız çocuğa 60’ınıza kadar bakacaksınız ya da 50 yaşında çocuk yaptığınızda 70 yaşına kadar bakacaksınız. O yüzden mümkünde çocuk yapma işini 30’larınızda bitirin derim.

Not: 23 yaş ve altı arkadaşlar bu yazıyı pas geçin ve yorum da yapmayın. Sizin bu işe kafa yormanız ve sizinle bu işi tartışmak, ilköğretim talebesinin üniversiteye girip girmeme konusunda kafa yormasına ve tercih tartışmasına girmesine benzer. Sizin önünüzde savaşacağınız yeterince canavar var zaten, uzaktaki canavarı sonraya bırakın. Ben şu an 20 yaşında bir genç olsam, kendi evlilik öncesi cinsel rahatlığıma göre 26 yaşına kadar evlilik konusunda bir şey okumayı bile düşünmezdim. Siz de kafanızı bunlara yormayın.