Kadınlardan reddetme konusunda dürüstlük beklemek, siz daha çok beklemek

Başlığı Geronimo açmış gibi ama oraya takılmayalım. Bir süredir yazmak istediğim bir şeydi, kısmet bugüneymiş.

Kadınlardan ilişki tavsiyesi almanın bir versiyonu da bu beklentidir. O başlıkta kısaca anlatılan şuydu: Biz erkekler isteklerimizi karşı tarafa doğrudan ilettiğimizden genelde kadınların tavsiyeleri ve isteklerinin de “doğrudan” iletişim yoluyla sunulduğunu zannederiz. Ama kadınlar ilişki konusunda nadiren istediklerini “doğrudan” söylerler. Kadınlardan yemek tarifi alın, seyahat tavsiyesi alın, hatta nükleer fizik konusunda ders alın ama asla ve asla ilişki konusunda tavsiye almayın.

Bu hususta dikkat edilmesi gereken bir diğer konu da kadınların saçma sapan, o anın bağlamında hiçbir mantık ifade etmeyen reddetme cümleleridir.

Yaklaşık iki ay önce ekşi sözlük’te şöyle bir yazıya denk geldim. Yazar arkadaş, hoşlandığı kadın her kimse artık, kendisine reddederken dürüst olmadığı için içerlemiş ve “eksiklerim (maddi, tip, ortam vb.) sebebiyle reddetmek yerine niye uzunca süre ilişki istemiyorum deyip 1 ay sonra başkasıyla sevgili oluyorsun?” gibi erkekler için son derece mantıklı, ama kadınlar için tamamen anlamsız gelecek bir soru sormuş. Bu durum eminim çoğumuzun başına gelmiştir. Size yok diyen hatunu bir hafta sonra başkasıyla el ele, göz göze görmek…

Dananın kuyruğu da burada kopuyor zaten. Kızlar tam da sizin o “örtülü” reddetme sinyallerini anlayacak kadar tecrübeli olmadığınız için reddetme konusunda tereddüt yaşamıyor. Hatta şöyle diyeyim, kızın kafasında “Ben bu adamı istemediğimi daha nasıl belli edeyim?!” gibisinden sorular dönüyor, o da sizin anlamamanıza şaşırıyor. Çünkü kadının dili farklı.

Peki nedir bu “örtülü” sinyaller?

Tanışma isteğini görmezden gelmek bir sinyaldir. Mesajlara dönmemek veya çok geç, 1-2 kelimeyle dönmek bir sinyaldir. Buluşmayı ekmek bir sinyaldir. Buluşma davetini kabul etmemek bir sinyaldir. Buluşma davetine muğlak bir zaman belirterek cevap verip dönüş yapmamak bir sinyaldir. Kıytırık bir sınav, iş vs. bahanesiyle ilişki istememek bir sinyaldir. Arkadaşlığınız bozulacak diye ilişkiden kaçmak bir sinyaldir. Seni üzmekten korktuğunu söylemesi bir sinyaldir. Cinsel ilişkiyi ertelemek bir sinyaldir.

Kadınlar çoğu zaman size “tipini beğenmedim, pısırıksın, güçsüzsün; o yüzden seni istemiyorum” demeyecek ve yukarıda bahsettiğim “daha erdemli ve mantıklı” görünen bahanelere başvuracak.

Bunları sinyal olarak gör(e)meyen bir erkek, kadının önüne attığı boktan bahanelere inanır ve bunları sorun gibi algılayarak eğer çözerse kadının kendisine tamam diyeceğini zanneder. Ya da bunları kızın naz yaptığına yorar (çünkü birtanesi kartanesi kızımız hemen evet derse kolay kız görünebilir) ve kızın peşinde daha çok koşar. Kız da peşindeki adamın ısrarını gördükçe onun bu işlerden anlamadığını görür ve daha da uzaklaşır. Sonunda da “sözlü” olarak açık ve net bir biçimde reddeder. Bu “sözlü” reddi duyana kadar kızı nextle(ye)meyen adam, kırmızı haptan tek yudum içmemiş demektir. O yüzden reddetme sebebini sorgulamadan kızı orada bırakın. Çünkü sunulan sebep çoğu zaman siktiri boktan bir bahane olduğu için düşündükçe kafanız daha da karışacak ve hata yapacaksınız.

Kadınların bu “örtülü” reddetme sistemini bildiğimiz için bu sitede reddedilme veya kadınlardan olumsuz şeyler duyma korkusuyla day game ve online game yapamayan arkadaşlara “yürümekten korkmayın, kızlar genelde görmezden gelerek reddeder” diyoruz. Sonunda ölüm yok çünkü.

Peki bu sinyalleri bilmenin ve anlamanın bize ne faydası var? Öncelikle boşuna zaman kaybetmeyeceğiz ve daha kolay next yapacağız. İkinci faydası ise erkeğin sinyali çakıp uzadığını gören kadın, onun işten anlayan bir adam olduğunu düşünecek ve ilginin kesilmesiyle kendisi erkeği elde etmek için uğraşmaya başlayacak. Tabii ki nextlediğiniz her kız geri dönmeyebilir ama dönme ihtimali emin olun o sözlü reddi duyana kadar kendini yırtan erkeklere göre daha fazla. Bu da yeri gelince oyunun bir parçası.

Hatun geri geldiğinde de izleyeceğiniz stratejiyi ayrıca düşünürsünüz.

Rebound Safhası

Çevirmen Hoca, kendi Saha Raporu‘nda, ilk buluşmada bekâret konusunu açıp önceki ilişkisinde “değer verdiği” adamın “tüm çabalarına rağmen” kendisiyle “zorla” beraber olduğunu ve bu yüzden bakire olmadığını anlatan kızla yaşadığı ilişki hakkında şöyle bir teşhis koymuş:

Olayın aslı şuydu: Adamın muhtemelen maskülen karakterine dayanamayıp bekaretini verdi, ama ardından adam kendisini terkedince alfa dul oldu. O arada ben karşısına çıktım, beni adamın yerine yara bandı olarak kullandı. Ama adamın ilk iletişiminde tabii eski hipergamik yaralar depreşti ve ben unutuldum.

Doğru teşhis yapmış, olay tam olarak bu.

Günlük dilde “yara bandı olmak” deniyor, fakat kadının Rebound Safhası‘ndaki erkek olmak dersek daha doğru olur. Zira ikisi aynı şey değil.

rebound safhası, buluşma, ilk buluşma, shit test
The Game

Rebound safhasında, alfa-dul olmanın anhedonisini yaşayan kadının mevcut hipergami eşiğini birkaç tık daha yukarı taşıyan bir adam olamazsan, kadın için psikolojik açıdan yıkıcı şekilde biten ilişkinin ardından yara bandı erkeği görevini üstlenmiş oluyorsun. Kadının buradaki esas amacı, eski ilişkisinin psikolojik yıkıntısının ardından tekrar duygusal bir ilişkiye girip giremeyeceğini anlamaya çalışmak ve bu sayede kendi özgüvenini toparlamaktır. Böyle bir kadınla yaşadığınız ilişki süresinde duyacağınız “bana çok iyi geldin/geliyorsun” benzeri lâflar bu durumun dolaylı fakat önemli işaretleri ve itiraflarıdır. Bu tip bir ilişkide, ilişki sanki uyum ve tutku içinde akmıyor da, önceki ilişkinin gölgesiyle savaşıyormuşsunuz, kızı rehabilite ediyormuşsunuz gibi tuhaf bir hisse kapılırsınız. Ki bu his tamamıyla gerçektir, olan biten de tam olarak budur.

Bu süreçte, kırmızı hap farkındalığı olmayan erkekler genelde böyle bir tablo karşısında korumacı ve sahiplenici güdülerine yenilip farkında olmadan Kurtarıcı Şeması‘nı takip ederler ve Captain-Save-A-Hoe moduna girip “ben o adam gibi pis kaka değilim, sana ihtiyacın olan duyusal yatırımı yapacağım, seks benim için birinci planda değil vs.” altmetini taşıyan mesajlar verirler. Kadınlar bu altmetni çok iyi okur ve sizi “beta öder” kategorisine atılabilecek bir erkek olarak değerlendirmeye başlar. Bunun tipik göstergesi ise sizden gittikçe artan dozda duygusal yatırım talep edilmesi ve seksin henüz kazanılmamış bir ödülmüş gibi sürekli ertelenmesidir.

Rebound safhasında, kırmızı hap farkındalığı olan bir erkek, yara bandı vazifesi gördüğünün içten içe farkında olmasına rağmen, önceliği seks olduğu için, kurtarıcı şemasına girmeden ilişkiyi sekse taşımaya çalışacaktır. Nitekim Çevirmen Hoca da bunu yapmış. Amacı ilişki ise, zaten böyle bir kadınla uzun süreli ve sağlıklı bir ilişki yaşanamayacağını bilmelidir. Bilmiyorsa, bunu öyle veya böyle öğrenecek ve dersini alacaktır. Çevirmen Hoca’nın hikayesinde, kadın ilişki materyali olmadığını 3 ay sonra tüm süreci giyotinle kesip atacak şekilde kendisi açık etmiş. Bana göre bu şaşırtıcı değil, sadece kaçınılmaz olan gerçekleşmiş. Bu durumda, kadının istediği “duygusal anlayış”ı gösteren erkek, ideal bir “beta öder” olduğunu alenen ilân etmiş olacaktır.

Erkeklerin hayatında en az bir kere karşılaştıkları, sayısız başka erkeğin de benzer olaylar raporladıkları, ilişkinin başlangıç safhasında tekrar..tekrar..tekrar..tekrar….önümüze gelen bu “geçmişte ben bi boklar yedim” hikâyesi bir tesadüf veya istisna değildir, aksine çok yaygındır.

Öncelikle, uzun ilişki materyali olmadığı zaten belli olan bir erkekle hipergamiye yenik düşüp ilişkiye girerek terk edilmiş ve bunun sonucunda duygusal olarak yıpranmış bir kadın olmak, kadının kendi sorunudur ve aklı başında bir kadın bu sorunu kendi içinde halletmesi gerektiğini bilir, erkeğe mümkün olduğunca yansıtmaz. Bu sorunu kendi içinde halledemiyorsa, ya halledene kadar başka bir ilişkiye başlamaz, ya da eski ilişkinin olumsuz etkilerini silip atacak hem daha maskülen hem daha stabil bir erkekle ilişkiye başlar. O erkeği kaybetmek istemeyeceğinden dolayı da uzun ilişki materyali olduğunu ona ispat etmeye çalışır, mal gibi kırmızı bayrak sallamaz. Aklı başında olmayan, dersini almamış, psikolojik olarak “damaged goods” kadınlar ise, ya battı balık yan gider deyip lunaparkta cock-carousel yolculuğuna çıkar, ya da bir tane “beta öder” bulmanın onu mutlu edeceğini zannederek beta öder arayışına çıkar.

İlişkinin daha başlangıcında, hele ki ilk buluşmada durduk yere “ben bi boklar yedim” hikayesini anlatmak, bekaretten filân bahsetmek kırmızı bayrağın ta kendisidir. Bu konuda erkeğin radarları duyarlı olmalı ve pozisyonunu ona göre almalıdır. Dürüstlük kisvesi altında ilişkinin başında kadının masaya bunu koyması, Nükleer Shit-Test seviyesinde bir “beta mısın?” testidir ve önünüze tüm maddelerini bilmediğiniz gizli bir antlaşma sürmesi anlamına gelir.

Erkek böyle bir kırmızı bayrak karşısında, pozisyonunu Tabak Teorisi‘ne uygun olarak almalı ve Seks ve İlişkilerin Temel İlkesinde anlatıldığı şekilde rütbe ataması yapıp rütbe sistemine riayet ederek hareket etmelidir.

Saha raporu – Kadının beyanı esastır (ama olmayabilir de)

Bugün size tarihin tozlu sayfalarından bir saha raporu çıkaracağım. Aslında bu sitedeki klasik saha raporlarından farklı. Adına analiz, tecrübe, hayat dersi vs. ne isterseniz deyin artık. Ama taciz ve tecavüz iftiralarıyla hayatı karartılan erkeklerin olduğu bu devirde çıkarılacak dersler içerdiğini düşünüyorum.

Birkaç sene önce esmer minyon bir hatunla tanıştım. Kırmızı hapla tanışmamın üzerinden yaklaşık 1.5 sene geçmişti, oyunum pek mükemmel olmasa da geçmişe göre gözle görülür gelişme kaydediyordum. 2-3 haftalık bir ön tanışma ve mesajlaşma faslından sonra buluşmaya karar verdim. İstanbul’da yaşamasam da neredeyse her hafta gittiğim için olayı reele taşıma fırsatım vardı.

İlk buluşmayı gidilecek mekan bolluğu ve kalabalık bir ortam olduğundan kızın rahat hissetmesi için Taksim’de ayarladım. Amacım mekana geçmeden önce 10-15 dakikalık kısa bir yürüyüş seansıyla nabız ölçmek ve ışık yoksa geceyi erken bitirmekti. Hem de etraftaki olaylardan ve dükkanlardan eğlenen ustalık fırsatları çıkarmam mümkün olacaktı. Düşündüğüm gibi de oldu, başta gergin davranan kız yürüyüş seansının sonunda çeşitli kinolarla samimiyet göstergesi sergiliyordu.

Mesele bu değil tabii, sadece havanın pozitif olduğunu anlatmak için yazıyorum. Gayet güzel gülüp eğlenirken birden bana bekaret konusundaki fikrimi sordu. Şöyle bir yerimde doğruldum, aslında şaşırdım. Beklemediğim anda gelen bir soruydu. Çünkü bu boşuna açılmış bir muhabbet değildi. Hele ilk buluşmada bu muhabbetin geçmesi pek hayra alamet değildi. Bana özellikle fikrimi sorması ise hiç hayra alamet değildi!

Kızın anlatmak istediği bir şeyler olduğunu anladım, dolayısıyla cesaretini kırmamak için olumsuz bir fikir beyan etmedim. Daha doğrusu olumlu veya olumsuz herhangi bir fikir beyan etmedim. “İnsanları tanımadan hayatı hakkında yorum yapmak doğru olmaz” diyerek geçiştirdim. Ve tahmin ettiğim gibi arkasından bakire olmadığını ve bunu “mantıklı bir sebebe bağlamak” için bana yem attığını anladım. Benden olumsuz bir yorum görmeyince anlatmaya başladı.

Benden önce bir sevgilisi varmış, kendisi aşka değer veriyormuş ama adam beraber olmak istiyormuş. Bir gün de evine gittiği zaman “tüm çabalarına rağmen” kendisiyle  “zorla” beraber olmuş. O yüzden bakire değilmiş. Aşkım sen ikincisin😀

Konuşmayı bitince ne diyeceğimi anlamak için yüzüme baktı ama ben ne diyeceğimi cidden bilmiyordum. Bahsettiği konuyu açıkçası hiç merak etmemiştim, etsem de sormazdım, zaten evlenmeyeceğimiz ve uzun ilişki de uzakta bir ihtimal olduğu için benim açımdan pek önemli değildi. Ama ısrarla benden cevap beklediği için “Senin adına üzüldüm, böyle bir şey yaşamamış olmanı isterdim.” dedim ve geçmişi konuşmanın keyif kaçıracağını söyleyerek konuyu kapattım.

Sonraki haftalar gayet güzel geçti. Her hafta görüşüyorduk, aynı şehirde olsak da zaten benim işlerden ötürü haftada en fazla iki kere görüşebileceğimiz için bu buluşma sıklığı gayet işime geliyordu diyebilirim. Kızın ilgisi iyiydi, hatta bir iki defa “geleceğin günü beklemek zor” diyerek buluşmak için sabırsızlandığını da belirtiyordu. Farklı şehirde olduğumuz günlerde de mesajlaşma ve aramalarla iletişimi koparmadım. Kızda bana ilgisi bakımından hiçbir kırmızı bayrak emaresi yoktu, hatta bir defasında İstanbul’da yerim olmadığı için beni kendi arkadaşının evine bile atmıştı 😀 İlişkinin adı yoktu, aşkım, seni seviyorum vs. gibi ifadeleri de kullanmamamıza rağmen fiziksel yaklaşmalar her hafta artıyordu.

İlk buluşmadan yaklaşık 3 ay sonra ise ilk kırmızı bayrak gelmişti ve bu da ilişkinin sonu oldu. Yine İstanbul’dan döndükten bir gün sonra kıza mesaj attım. Normalde kıza mesaj attıktan sonra hemen unutulması tavsiye edilir, ama bu kız o güne kadar mesajlarıma en geç bir iki saat geçmeden döndüğü için o gün mesajıma cevap alamamak bana garip gelmişti. Kız beni sallamıyor korkusundan ziyade başına bir şey geldiğinden endişelendim, çünkü daha önce hiç yapmadığı bir şeyi yapıyordu.

Yine de ikinci mesaj için acele etmeden ertesi günü bekledim. 24 saat cevap alamayınca artık merakıma dayanamayıp bir sorun olup olmadığını öğrenmek için aradım. Karşımda daha önce hiç duymadığım buz gibi bir ses vardı. Bize ayrılan sürenin sonuna geldiğimizi anladım; sadece bunun sebebinin ne olduğunu sordum. Cevabı ise “o nasıl iş amk?” dedirtecek cinstendi. Bununla “zorla” beraber olan eski sevgilisi evlenmiş, düğün fotoğraflarını da kıskandırmak için kızımıza atmış, o yüzden morali bozukmuş ve benimle konuşmak istememiş 😀

Bak şimdi beynini kullanabilen herkesi iki dakika düşünmeye davet ediyorum: Bir adam sizinle isteğiniz dışında beraber oluyor, ama siz bu adamdan kurtulduğunuz ve evlenerek bir daha size musallat olmayacağı için sevineceğinize baya baya üzülüyorsunuz.

Kadın mantığını daha iyi anlatan bir örnek olamazdı herhalde 😀 Lafını bitirince “Benle dalga mı geçiyorsun sana zarar veren adamın neyine üzüldün?” deyince beni duygusuz ve anlayışsız olmakla suçladı. Artık sinirlendiğim için dayanamadım ve “Ya bi siktir git” deyip telefonu kapattım, tabii ki bu son görüşmemiz oldu.

Olayın aslı şuydu: Adamın muhtemelen maskülen karakterine dayanamayıp bekaretini verdi, ama ardından adam kendisini terkedince alfa dul oldu. O arada ben karşısına çıktım, beni adamın yerine yara bandı olarak kullandı. Ama adamın ilk iletişiminde tabii eski hipergamik yaralar depreşti ve ben unutuldum.

Kızı nextlerken canım acımadı diyemem. Birden o ilgiyi kaybetmek elbette zoruma gitmişti, ama eski mavi haplı halim olsa salya sümük kızın ilgisini kendime çekmeye çalışacakken şimdi gereken zamanda işi bitirmeyi öğrendiğim için duygusal olarak pek zarar görmeden uzaklaşmayı bildim.

Çıkardığım derslere gelirsek:

  1. Eğlenen ustalığı her zaman kızın üstünde uygulamak değilsiniz. Etraftaki olaylardan da malzeme çıkıyor, kullanmak gerek.
  2. Kızın dert dinleyen pasif merici asla olmayın. Mümkün olduğunca bundan kaçının. Eğer ister istemez böyle bir durumda kalırsanız benim yaptığım gibi fikir belirtmeden konuyu kapatmaya çalışın. Normalde ben yeni tanıştığım hatundan dert dinlemem, ama bu konu önemli olduğu ve gideceği yeri görmek için dinledim.
  3. Geçmişinde cinsel travma yaşadığını belirten kızlarla iletişimi kesin. Benim yaptığım hataydı, hele ki benim bilmediğim bir yere gidip kızla birlikte olmam daha büyük hataydı. Kız geçmiş deneyiminden ötürü yapacağım bir hareketi yanlış yorumlayıp beni de zor durumda bırakabilirdi. Duygusal yükleri ve sorunları sizden fazla olan kadınlarla birlikte olmayın. Hiçbir şey yapmasa bile “beni kullandın” muhabbetiyle kafa siker.
  4. Başlıkta da belirtildiği üzere kadınların geçmiş ilişkileriyle ilgili söylediği hiçbir şeyi tamamen doğru olarak kabul etmeyin. Kadınlar o anki deneyimlerini duygusal durumlarına göre yorumlarlar. Anlattıklarımda da gördüğünüz üzere dün bana travma yaşattı dediği adama bugün ağıt yakarken bulabilirsiniz, tamamen anlık duygusal bir tepki. Her zaman dediğimiz gibi kadının söylediklerine değil yaptıklarına bakın.
  5. Ben yaptım ama siz kırmızı bayrak görünce sessizce kenara çekilin, hesap sormaya, ultimatom vermeye kalkmayın. Gördüğünüz üzere işe yaramıyor 😀

Vaka Çalışması – Ben sana futbolcu olamazsın demedim, betalıktan kurtulamazsın dedim

Futbolu biraz takip eden arkadaşlar Cesc Fabregas ismini mutlaka bilir. Barcelona ve Arsenal gibi dünyaca ünlü takımlarda oynamış dünyaca ünlü bir futbolcu. Yıllık geliri, takımından aldığı maaş ve sponsporluk ücretleri vs. ile birlikte en az 10 milyon euro vardır, belki de daha fazla bilmiyorum. Tip olarak da yakışıklı diyebileceğimiz bir adam, futbolcu olduğu için vücut kaslı ve fit.

Yani bir erkeği am mıknatısı yapacak her özellik Fabregas kardeşimizde fazlasıyla mevcut. Herhangi bir ortama girip daha kaşını kaldırarak baksa 4-5 tane hb8-9 hatunu aynı anda düşürecek potansiyele sahip gibi görünüyor değil mi?

Ama oyun ve kırmızı hap bilgisi olmazsa bunların hiçbirinin işe yaramadığının canlı kanıtı olan bir adam Cesc Fabregas. Gitmiş kendinden tam 12 yaş (yazıyla oniki) büyük ve çocuklu bir kadınla evlenmiş. Bu birinci kusurlu hareket.

Düğün fotoğrafları ise adamın mavi haplılığının ve kadının beta öder aşamasına geçtiğinin sözsüz kanıtı gibi.

Kadın sanki ağzını nezaketen uzatmış ve fotoğraf çekimi bitene kadar zorla bekler gibi. Yüzünde tiksintisini zorla gizliyor gibi bir ifade var.

Bu da bir diğer düğün pozu. Kadının sol eli Fabregas’a engel olmak ister gibi engelleme isteği içinde. Vücudunu geriye çekmiş, erkeğin öpücüğünden her an kaçacakmış, sanki zorla öptürülüyormuş gibi bir duruşu var.

Yine sol el adamı durdurmak ister gibi engelleme pozisyonunda. Kafa ve vücut geriye doğru kaçmış, öpülüyor ama yüzünde donuk bir ifade var.

Ne demişti Rollo Tomassi: “Para, tip, oyun. Kadın konusunda başarılı olmak için bu üçünden en az ikisine sahip olun. Eğer birine sahip olacaksanız bu oyun olsun.”

Oyun ve kırmızı hap bilgisi olmazsa dünyaca ünlü yakışıklı ve zengin bir futbolcu da olsanız beta öder durumuna düşmekten kurtulamıyorsunuz.

Bazen yukarıya çıkmak için dibe vurmak gerek

Tabii siz illa dibe vurucam diye uğraşmayın ama benim hikayemde olduğu gibi kafanıza bir şeyler dank etmeden bir yerlerde kırmızı hap olduğunun (veya olması gerektiğinin) farkına varamıyorsunuz. Daha önceki yazılarımızın yorumlarında bir arkadaş betalıktan kırmızı hap felsefesine geçiş hikayeleri okuyarak benzer süreçten geçen kişileri görmek istediğini belirtmişti. Ben kendi hikayemle başlayayım. Biraz uzun olacak, affola.

Lafı uzatmadan, kırmızı hap öncesi durumumla ilgili biraz bilgi vereyim ki nereden geldiğim anlaşılsın. Lisede ve üniversitede çok başarılı bir öğrenciydim. Hani Mahmut Abi liselilere diyor ya “16-19 yaş arası derslere yoğunlaşın, ekmeğini yıllarca yersiniz” diye. Bunu Mahmut Abi’yi daha tanımadan önce zaten yapıyordum. Üniversite sınavında kendi alanımda Türkiye 300.sü oldum, üniversiteyi de rekor sayılabilecek bir ortalama ile bitirdim, üniversite genelinde dereceye girdim, hatta okul bittikten sonra 1 sene içerisinde gayet de güzel ve prestijli bir iş sahibi olarak akademik dünyaya adım attım. Kısacası kızlara karşı statümü artıracak her şeyi tam zamanında yapmıştım. Bunları kendimi övmek için söylemiyorum, yanlış anlamayın. Sadece bu özelliklere rağmen az sonraki rezalete engel olamadığını belirtmek için anlatıyorum. Neyse, bu kadar başarının içinde bilin bakalım ne eksikti?

Evet, bildiniz. Hatun eksikti.

Normalde bu sitede hep verdiğimiz “sosyal hiyerarşide yukarıya tırmanıp kadın skalanızı genişletin” tavsiyesini yıllarca harfiyen ve disiplinli bir şekilde uygulamama rağmen 23 yaşına kadar elime kız eli değmemişti. Deyim olarak söylemiyorum, cidden değmemişti. Bir kızla bırak sevişmeyi el ele bile tutuşmamıştım, öpüşmemiştim. Üniversitede 4 seneyi sap olarak geçirmiştim. O kadar akademik başarı, sonrasındaki kariyer başarısı vs. hiçbir boka yaramamıştı. Niye? Çünkü çekingendim, çünkü dünyanın en basit şeyi olan bir kızdan ret yeme korkusu beni bitiriyordu, çünkü benim gibi yiyen içen sıçan bir kızı beğensem bile gidip yürüyecek cesaretim yoktu. Uzaktan platonik aşklar geçirmekle yetiniyordum. Ha bak şunu unuttum, azıcık güzel bir kız görsem anında oneitis olup aylarca onunla sevgili olma hayalleri kuruyordum! Ve işin kötüsü kız çoğu zaman benim adımı bile bilmiyordu.

Kısacası işler kesat bile değildi, çünkü iş yoktu amk. Buna da bahanem hazırdı tabi. “Boyum kısa, tipim yok, yeterince zengin değilim, kızların götü kalkık, değerimi kariyerim ilerleyince anlarlar” gibi mavi hap avuntuları ile günler günleri kovaladı. Bu arada hiç mi kızla tanışmadım? Elbette tanıştım, ama niyeyse tanıştığım her kız daha tanıştıktan 1 gün sonra beni friendzone çukuruna atıyor, arkamdan da sanki teselli ödülü verir gibi “çok efendi bir çocuk yaa” diye bahsediyordu. Cidden de öyleydi, benden kızlara hiçbir zarar (!) gelmezdi.

Bu arada bir anektod vereyim. Lisede değişim projesi vasıtasıyla Avrupa’da bir okulu ziyarete gitmiştik. Gittiğimiz şehirde aynı dairede ben ve yanımdaki bir arkadaşım (erkek), toplamda 5 polonyalı ve 4 italyan kızla aynı odada kalmıştık. 17 yaşında ergenken rüya gibi geliyor değil mi? Hatta Polonyalı bir kız vardı ki sarışın mavi gözlü bir ahu. Ve en cana yakın konuşanı da oydu. Benle sürekli muhabbet açıyor (dil bölümündeyiz tabii ingilizcemiz iyi), Türkiye’de erkekler nasıl kızlardan hoşlanır, hiç bir kızla öpüştün mü vs gibi davetkar sorular soruyordu. Ben de içtenlikle bu soruları yanıtlamıştım, tabii elim boş dönerek (ya da dolu dönerek mi demeliyim?). Dönüşten sonra benim arkadaşa attığı mailde (o zaman whatsapp olmadığı ve msn’e de sürekli girmediğimiz için mail adreslerini almıştık) aynen şöyle demiş: “Arkadaşın çok utangaçtı ya, sanki rahip gibi.” Ne rahibi amk ne rahibi, o mavi hap kafasıyla adaylığımı koysam papa bile olurdum.

Lafı uzatmadan beni ayıktıran olaya gelelim. Üniversite bittikten yaklaşık 9 ay sonra yüksek lisans sınavına girdim. Sınav ülkenin en iyi üniversitelerinden birindeydi. Sınav günü geldi çattı, salonda yerimi alıp sınavı beklemeye başladım. İşte o sırada içeriye mavi gözlü bir afet girdi (bana göre hb 8.5) ve kafamda şu şarkı çalmaya başladı.

Resmen büyülenmiştim, ama bu kız bana bakar mıydı ki? Tabii o gün bakmadı. Ama ertesi gün hayatımda hiç olmayan bir şey oldu! Sözlü sınav için yine aynı salonun önünde beklerken yanıma gelip benimle konuşmaya başladı ve benim ilginç birine benzediğimi söyleyip tanışmak istedi. Tabii ben şok ben iptal. Hayatımda ilk defa bir kız gelip açıkça benimle tanışmak istediğini söylüyordu. Ne yapacağımı bilemedim, elim ayağıma dolaşmıştı. Normalde kızın beni siklememesi lazımdı, nasıl oldu lan bu? Acaba kız ladyboy muydu?

Sözlü sınav öncesi ayak üstü 15-20 dk sohbet ettik. Sesimden heyecanımı çok belli ediyordum, vücut dilim hep kıza dönüktü. İlk tanışma için ne kadar muhtaç beta sinyali varsa veriyordum, kıza adeta “Sen benim gibi garibanla nasıl oldu da tanışmak istedin?” diyordum. Ama kızın da ilgisi belliydi, gözleri parlayarak ve canlı bir sesle konuşuyor, güzel sorularla sohbeti yönlendiriyordu. Ve bilin bakalım bu arada heyecandan neyi unuttum?

Numara almayı unuttum amk. Kızın numarasını almadan sözlü sınava girdim, çıktım.  Çıktığımda da kız ortada yoktu. Ertesi gün sınavı da kazandığımı öğrendim ama aklım hala kızdaydı tabii. Allah’tan tanışırken adını öğrenmiştim ve adı çok kullanılan bir ad olmadığından sosyal medyada yapacağım arama işime yarayabilirdi.

Memlekete döndüğümde içim içimi yiyordu. Nasıl unuturdum o lanet olası numarayı? Kendime kızıp durmak yerine ben de hayatımda ilk defa bir kıza karşı harekete geçmeye karar verdim. Ne yapıp edip ona tekrar ulaşmalı, o ilgisini ilişkiye götürecek kıvama getirmeliydim. Evet gerizekalıydım çünkü daha dün tanıştığım kızla şu anda evlilik hayalleri kurmaya başlamıştım bile. Kızın nasıl bir karakteri var, belki tanıyınca soğurum vs. gibi ihtimaller aklıma gelmiyordu, ancak onun gibi bir melekle (!) hayatımı birleştirebilirdim.

Sınava girdiğim okuldan sınav öncesi adaylara gönderilen bilgilendirme mailindeki mail adreslerine bakmaya başladım. Kızın zaten adını bildiğim için soyadıyla mail almış olması işimi iyice kolaylaştıracaktı. Mailini bulup Facebook’tan arattırdım ve beni bir ay önce mest eden mavi gözlerle karşılaştım.

Bu sırada içimi bir kurt kemiriyor tabii. Kıza mesaj atarsam yanlış anlar mı? Beni sapık zanneder mi? Ya benimle konuşma istemezse? Gördüğünüz gibi mavi hap kafasının bir ürünü olan ve kıza yürümeden önce “ya sıçar batırırsam” korkusuyla ortaya çıkan aşırı analiz bölümünü adım adım gerçekleştiriyordum. Halbuki mesajı at gitsin kıza işte cevap verirse verir, vermezse de kendi bilir. Ama daha kızı gördüğüm dakika oneitis yaptığım için, hele bir de kız hayatımda ilk defa gelip benimle tanışmak isteyen bir kız olduğundan duble oneitis yaptığım için kızı ödül, kendimi de yarışmacı yerine koymuştum bile.

Mesajı atıp yine sınav öncesinde olduğu gibi gayet güzel bir cevap aldım. O gece Facebook üzerinden de ekledik birbirimizi. Gece saat 12 gibi online olmuştu. Kızın online olduğunu görünce bile elim ayağım titriyordu. Hem bir şeyler yazmak istiyordum, hem de kızın ilgisi yazarken kaybolur diye korkumdan elim klavyeye gitmiyordu. Tam bu sırada kız bir cevvallik daha yapıp kendisi yazdı ve merhaba faslından sonra şu soruyu sordu: “Ben de sınavı kazandım. Buralara tekrar ne zaman gelirsin? Senin bir şeyler içmek isterim.”

Kızın kendi gelip tanıştığı yetmezmiş gibi bir de beni dışarıya davet etmişti. Rüyada gibiydim, hayatımda ilk defa bu kadar güzel bir kız bu kadar kolay bir şekilde bana gelmişti. Tabii içimdeki mavi haplı çocuk durur mu? Hemen kıza o güne kadar tanıdığım hiçbir kıza benzemediğini, kendisiyle çok iyi anlaşacağımızı düşündüğümü, sanki gerçek bir insan değil de bir melekle konuştuğumu (höh amk abartımı sikiym) vs diyerek iltifat yağmuruna boğdum. Tabii o arada numarayı da aldık.

Ertesi gün yerimde duramıyordum. Sanki hayatım yeniden başlamış gibiydi. İlk defa kendimi bir ilişkiye bu kadar yakın hissediyordum. Hatta ilk çocuğumuza kız veya erkek olursa hangi adı vereceğimizi bile düşünmüştüm! Sonunda hayat beni de görmüştü, aradığım ruh eşim ayağıma gelmişti. Sürekli romantik aşk şarkıları dinliyordum. Tabii bunlardan kızın haberi yok.

Numarayı aldığım için bir mavi haplı çocuğa yakışan şekilde ertesi akşam  kıza ondan hoşlandığımı söyleyen bir mesaj attım. Tabii devamında da çok duygusal, ona aşkımı anlatan bir şiir eklemeyi ihmal etmedim. Onun da benden bu hamleyi beklediğine emindim. Sonuçta o kadar ilgi göstermişti, hem benden hoşlanmasa, sevgili olmak istemese niye bu kadar ilgi gösterecekti ki? O anda hiç beklemediğim bir şey oldu ve kafamdan aşağı kaynar suyu döken şu mesaj geldi:

“Hislerini anlıyorum ama şu anda konuşmak için erken. Sonra görüşelim.”

Yazdığım destana iki cümlelik cevap geldi. Bir günlüğüne çıktığım bulutlardan tekrar yeryüzüne indim. Ama bu cevabı da mavi hap kafasıyla rasyonalize etmem kolay oldu. Sonuçta o güzel bir kızdı, naz yapmak hakkıydı. Hem çok uğraşmadan güzel bir kız elde edilir miydi? Kolay değildi, o benim çocuklarımın anası olacaktı, hayatımın aşkıydı. Çabalamam lazımdı.

Aradan geçen iki haftada kızdan ne tek bir kelime mesaj ne de arama geldi. O ilgisi tavan yapmış kız sanki hayalet olmuştu. Bu sürenin ardından ben ona mesaj atıp tekrar nabız yoklamak istedim. Aslında nabız yoklama falan değildi. Yaptığım şeyin muhtaç bir zihniyetle kıza yavru köpek gibi bakarak beni sevsene demekten farkı yoktu. Ama mesajım yine 1-2 cümlelik bir mesajla ağzıma tıkılmıştı. Bu elektrik düğmesini açıp kapar gibi yaşanan ani değişimden ötürü moralim bozuldu. Tabii o anda farkında değildim ama kızı çoktan oneitis yapmıştım ve mutluluğum kızın elindeydi. Tek mesajıyla beni elde edebileceğini biliyordu; bu kadar parmağında oynattığı erkeğe niye ilgi duysun ki?

Ben ise hala kızın aşkımın büyüklüğünü (!) yeterince anlamadığını düşünüyor ve mavi haplı kimliğime yakışır şekilde ara sıra sevgi dolu aşk mesajlarıma devam ediyordum. Ben her gün mesela 10 mesaj atıyordum, kızdan 1 tane cevap gelse mutlu oluyordum. Bu olay 1 ay kadar devam etti. Ve sonra bir gün kız yine beni şaşırtan bir hamle yaparak gün içinde ilk mesajı kendisi attı. Dediğine göre benim söylediğim şeyler hoşuna gitmişti ama o anda ne diyeceğini bilememişti. Ama sonradan bana bir şans (!) vermeyi düşünmüştü. Bu yüzden de beni tanımak istiyordu.

Tabii burada mavi hap kafası yine devredeydi. Sonunda kız benim çabamı ve onu ne kadar sevdiğimi görmüştü. Bu kadarcık naz elbet hakkıydı, ben de bu sürede kendimi ona çok iyi tanıtacak, ne kadar zararsız bir adam olduğumu gösterecek ve böylelikle kızı kapacaktım. Bana şans verdiği için ne kadar şanslıydım!

Bundan sonraki 1 ay boyunca kızla tabiri caizse gece gündüz konuştuk. Her gün saatlerce mesajlaşıyordum, her derdini dinliyordum. Sürekli olarak yanına gelirsem yapacağım romantik hareketlerden bahsediyordum. Kendimi buluşacağımız o ilk güne o kadar odaklamıştım ki dışarıdan gören biri o gün Oscar ödül törenine çıkacağımı zannedebilirdi. Neredeyse her gece sabah ezanına kadar konuşup 2 saatlik uykuyla işe gidiyordum. Bunlardan da hiç rahatsızlık duymuyordum tabii, o benim yanımda olsa yeterdi. Ama o mesela gece geç yattığı için ertesi gün günaydın mesajıma öğleden sonra dönmekte herhangi bir sorun görmüyordu, akşamlar işi yoksa telefonda benimle konuşuyordu. Ben tüm vaktimi ona göre ayarlarken, o diğer işlerden ve insanlardan kalan vaktini bana ayırıyordu.

Derken o soğuma evresi kaçınılmaz olarak geldi. Ağustos ayında kız 1 hafta boyunca tatile gideceğini söyledi. İçimden bir ses bunun kötü bir sinyal olduğunu söylese de onun artık aşkımı gördüğü için tatil yerinde diğer erkeklere bakmayacağından emindim. Fakat tatile gittiği ilk günden itibaren telefon konuşmalarımıza vakit ayıramaz olmuştu. Eskiden en geç 1 saat içinde mesajlarıma dönen kız, şimdi sahilde uyuya kaldım vs. diyerek  bir gün sonra nezaketen cevap atıyordu. Aramalarıma da dönmediğini söylememe gerek yok sanırım. Tatil dönüşü benim de sabrım taşmıştı. Sanki kızın sevgilisi gibi ona ültimatom vermeye kalktım, böyle saygısızca mesajlarıma geç cevap verirse bunu çekmeyeceğimi söyledim (allahına gurban, erkekkkk). O anda kız ikinci defa başımda aşağı kaynar suyu döken cümleleri kurdu:

“Ben böyle konuşmaktan sıkıldım. Sevgili değiliz ama sevgili gibi davranıyoruz. Böyle bir şey bana göre değil. Artık ısrar etme lütfen, konuşmak istemiyorum. Her gün görüşmek zorunda değiliz.”

Hiçbir şey diyemedim. Yine tam oldu derken bozulmuştu. Kız haklıydı, sevgili değildik ama ben sevgiliyiz gibi kızdan hiçbir karşılık almadan ilgimi bedavaya veriyordum. Resmen erkeğin orospusu olmuştum, seks, öpüşme, yiyişme olmadan, hatta kızdan romantik bir söz bile duymadan kıza bedavadan ilgi dağıtmıştım. Hiçbir gizemim kalmamıştı, kızın avucundaydım. Beni başta değerli bir erkek olarak görüp ilk adımları atsa da çok kolay elde ettiği için artık bıkmıştı.

O kadar üzüldüm ki hiçbir cevap yazmadım yukarıdaki mesaja. Bütün yaşam enerjim yine düştü, kız tek hareketiyle bütün mutluluğumu alıp götürüyordu ve buna bir şey yapamamak benim içimi yiyip bitiriyordu. Benim karşımda bu kadar güç sahibi olması ilk kırmızı hap uyanışıma sebep olsa da teorik bilgiden yoksun olduğum için bunu lehime çeviremedim, sadece üzülmekle yetindim.

Aradan üç hafta daha geçti. Yüksek lisansa kayıt yaptırmak için okula gitmem gerekiyordu. Okula geleceğim günü kendi de biliyordu, çünkü o gün buluşup bir şeyler içmek için sözleşmiştik. Ama o son mesajdan sonra buluşma için tekrar mesaj atmak gururuma dokunuyordu. Belki de farkında olmadan ilk defa irade gösterip kıza olan ilgimi bu kadar geri çekmeyi başarmıştım. O mesajı atmayacaktım, gerekirse de gittiğimde onunla görüşmeyecektim. Farkında olmadan ilk defa kırmızı haplı bir davranış sergileyecektim ki kız ilgimin kaybolduğunu görüp tekrar oltayı atana dek…

Mesai saatleri içinde kayıt işini bitirebilmek için biletimi çok erken bir saate almıştım, o yüzden saat sabah 4’te kalktım. Evden çıkarken telefonu aldığım sırada kızdan ilk defa ben yazmadan bir mesaj geldiğini gördüm: “Eğer bugün görüşeceksek haber ver, ona göre işlerimi ayarlarım.” Az önceki “mesaj atmayacağım, görüşmeyeceğim” kararlılığı anında yok oldu, kızdan gelen ufacık bir ışıkla tekrar yelkenleri suya indirdim. “Az sonra uçağa binip geleceğim, indiğimde ararım.”

İndiğimde saat 9 civarıydı, hemen telefona sarılıp aradım. Sesi o ilk günlerdeki gibi neşeliydi. Üçüncü defa bitti derken beni tekrar kendine bağlıyordu, bu kez kesin oldu diye sevinçten havalara uçtum. Aynı hatayı yine yapıyordum, kız bir adım atar atmaz ben koşa koşa 10 adımla cevap veriyordum. Mavi haplı olduğumu söylemiştim değil mi?

Buluşma yerinde beni 45 dakika bekletse de buna değen bir gece oldu. Akşam üzeri 4’ten gece 12’ye kadar takıldık. Önce yemek yiyip sonra normalde içki içmediğimden hiç tarzım olmasa da bar tarzında canlı müzik yapan bir yere gittik. Gece boyunca kız bütün ilgi sinyallerini gösteriyordu. El şakaları, bana dönük vücut dili, hafif kafası güzel olunca sarılmalar vs. Ben bu iş oldu havasında biraz daha özgüvenli hareket etsem de hala kızın beni yanlış anlayacağını (!) düşündüğüm için penaltı yaptırmaktan çekinen stoper gibi ileri derece fiziksel temaslardan kaçınıyordum. Bu arada da kıza iltifat etmekten, romantik sözler söylemekten geri durmuyordum. Kız ise sürekli olarak beni tanıması gerektiğinden bahsediyordu, “üç ay oldu artık tanı amk” diyemediğim için sadık bir aşık (!) olarak beklemekten gocunmayacağımı söylüyordum.

Gece biterken kızı evine bırakmadan ve gece boyunca gördüğüm ilgiden de cesaret alarak dudaklarına kısa süreli ama baya ateşli bir öpücük kondurdum. Muhtemelen o güne kadar sergilediğim çekingen beta hareketlerden ötürü kız da böyle bir hamleyi benden beklemiyordu. Öpücükten sonra tepkisini ölçmek için yüzüne baktım, ufak bir gülümsemeyle birlikte görüşürüz deyip evine gitti.

Şimdi buraya kadar her şey gayet güzel gidiyor değil mi? İşte mavi haplı bir adam şu ortamı bile bozmakta ustadır. Ben de o gece bir arkadaşımın evinde kalacaktım, eve döner dönmez kıza 4-5 tane aşk şiiri attım. Daha 20 gün önce kızdan siktiri yiyen ben değilmişim gibi ilk ilgi kırıntısında gene tüm ilgimi bedava dağıtmaya başlamıştım. Bununla da kalmadım, uçak biletimi ertesi gün dönüş şeklinde almama rağmen biletin tarihini değiştirip bir sonraki güne alarak kızla bir gün daha yüz yüze görüşmek istedim.

Ve bilin bakalım ne oldu? Dün sarılan, öpünce gülümseyen, feminenliğin dibine vuran kız ertesi gün buluşma teklifini “işim var” diyerek biraz soğuk bir tonda reddetti. “Senin için burada kaldım” (iyi bok yedin amk salağı) dememe rağmen sadece “kusura bakma” demekle yetindi.

Bana gene depresyon. “Ulan tam bağladık derken gene niye soğudu bu kız?” diye baştan beri mavi haplı hareketlerimi analiz etmek yerine kızın bana üçüncü kez feyk atmasına yine muhtaç bir hareketle karşılık verdim ve aynı gün akşam bir mesajla “Ne oldu niye soğuksun? Dün o kadar sarıldık öpüştük” gibisinden hesap sordum. Kızdan gelen cevap ise ibretlikti: “Ben arkadaşlarıma da sarılıyorum, onlarla da öpüşüyorum. Güzel bir gece geçirdik hepsi bu.”

Kabullenmek istemesem de bir kez daha duvara tosladığımı anlayıp memlekete geri döndüm. Okulun başlamasına yaklaşık 2 hafta vardı, bu arada belki mesajlarımda onu ne kadar sevdiğimi belli edersem okul döneminde yine bana dönme şansı vardı. Nah vardı amk. Kız bu kez mesajlarıma hiç cevap vermedi. Size abartı gelecek ama her gün attığım mesajlara rağmen haftada 1 kez 2-3 cümlelik cevap almama rağmen hala ısrarla yazmaya devam ediyordum. Rollo Tomassi oneitis kavramını bende keşfetmiş olabilir. Ben bunun verdiği sinirle kızla artık kavga edecek noktaya geldim. Tıpkı bir betaya yakışır bir şekilde kız istemeden verdiğim ilgiye karşılık olarak kızdan gelmeyen ilgi için hesap soruyordum. Kafamdaki gizli anlaşmaya kız uymak zorundaymış gibi davranıyordum. Kız ise bu kavgada daha önce hiç duymadığım ve beni daha sonra çok düşündürecek şu cümleyi kurdu: “Kız gibi trip atmandan bıktım.”

Şimdi düşününce diyorum ki az bile söylemiş. “Kendi gel amk karı kılıklısı” dese yeriymiş.

Okula gidip ilk derste görüştüğümüzde ise o büyük yıkımı yaşadım ve beni kırmızı hapa götüren süreç başladı. Derste karşılaştık, kız benden daha soğumuş gibi görünüyordu. Hayatımda ilk defa birinin bana “tiksinerek” baktığına şahit oluyordum. Evet, kız sanki anasını babasını öldürüp tüm malına mülküne haksız şekilde el koymuşum gibi bakıyordu. Kısa sarı saçlı CHP’li teyzelerin Erdoğan’a baktığı gibi bakıyordu bana. Nasıl anlatacağımı bilemiyorum, yüzünde tiksinti ve acımayla karışık bir ifade vardı.

Çaktırmadan dersi dinlemeye devam etsem de odaklanamıyordum. Çok fena duygusal darbe yemiştim. Bunun üzerine ise bana esas darbeyi vuran şeyi gördüm. Kız ders yaptığımız odadaki dikdörtgen masada (derse giren 5 kişi vardı) tam karşımda oturuyordu, telefonu önündeydi. Telefonu çalarken ekranda “sevgilim” yazdığını gördüm, dünyam başıma yıkıldı. O güzel geceden sonra ani dönüşü ve bana hakarete varan ifadeleri muhtemelen diğer adamın devreye girmesiyle alakalıydı. Taşlar şimdi yerine oturmuştu. Üstelik bana 3-4 ay boyunca tanımaktan bahsederken, muhtemelen daha 1-2 hafta görüştüğü bir adamla sevgili olmuştu; çünkü daha önce böyle biri olsa o gece benimle o şekilde konuşmazdı. Benim bütün ilgim, harcadığım zaman ve duygusal yatırımım ise tek seferde çöpe atılmıştı.

Abartı gelecek belki size, ama o anda yaşadığım hisleri kelimelere dökemem. Gözlerim doldu, ağlamak üzereydim. Etrafımdaki sesleri resmen duyamıyordum, her şey uğultu gibi geliyordu. Daha fazla dayanamayınca hocadan özür dileyip dışarıya çıktım, elimi yüzümü yıkayıp  kendime gelmeye çalıştım. Tekrar derse dönsem de öğleden sonraki derse girmedim. Bir kahve alıp kampüsün sakin bir köşesinde yaklaşık 2 saat boyunca tek başıma oturdum ve düşündüm: Ben nerede hata yapmıştım?

Zoruma giden aslında kızın benle sevgili olmaması da değildi. O kadar umut verildikten sonra her seferinde göt gibi bırakılmak, “seni tanımam lazım” diye oyalandıktan sonra muhtemelen daha yeni tanıştığı adamla sevgili olması falan derken kendimi çiftlik bank tarafından kandırılmış gibi hissediyordum. Bir erkeğe göre aşırı duygusal ve mavi haplı olsam da karakter olarak en kötü durumlar karşısında bile rasyonel düşünebilirdim. Ben de öyle yaptım ve duygularımdan bağımsız olarak kızın beni bir böcek gibi görmesine neden olacak hareketler zincirini analiz etmeye başladım.

İşte kırmızı hapla tanışma hikayem de böyle başladı. Önce internette İngilizceyi de iyi bilmemin avantajıyla yaptığım “dating” araştırmalarında david deangelo’nun double your dating kitabıyla karşılaştım. Normalde kırmızı haptan çok pua odaklı bir kitap olsa da david deangelo’un kitabın başında kadın doğasına dair yaptığı analizler bu kızla yaşadığım süreçte benim niye bu duruma düştüğümü çok iyi özetliyordu. Bundan sonra ise bir kaynaktan diğerine atlayarak 3-4 aylık zaman içerisinde Rollo Tomasi, reddit’deki the red pill sayfası vs gibi onlarca kaynakla tanışarak her geçen gün oyunumu geliştirdim, hala da geliştirmeye devam ediyorum. En son da buraya geldim işte.

Peki kırmızı hap bana ne kattı? Bana kattığı tek şey sevişme sayımın artması değil. Bana en büyük katkısı oneitis belasından kurtulmak. Artık hoşuma giden hiçbir kızı kafamda tanrıça yapıp siktir edilene kadar peşinde koşmuyorum. Tabak çevirmeyi biliyorum. Herhangi bir kızla başarısız olursam en fazla “tüh lan sağlam hatundu kaçırdık” deyip hatalarımı analiz ederek bir dahaki sefere aynı şeyleri yapmamaya gayret ediyorum. İlişki ihtimalini hedef gibi algılamadan kadınlarla zevk aldığım için takılıp “hoşuma giderse neden olmasın?” kafasıyla hayatımı sürdürüyorum.

Kırmızı haptan önce elime kız eli değmemişken kırmızı hapla tanıştıktan sonra yaklaşık 6.5 yıllık sürede 9-10 kısalı uzunlu ilişki yaşadım (en uzunu 1 sene ve çoğunda betalaştırma çabalarına dayanamayıp ayrıldım), birkaç ufak kaçamak oldu ve şu anda hatırlayamadığım kadar çok kıza yürüyerek deneyimler elde ettim. Kimi beni reddetti, kimini ben hata edip kaçırdım, kimi delinin teki çıktı hoşuma gitse bile bırakmak zorunda kaldım, kimiyle karşılıklı anlaşarak ayrıldık vs. Aradaki değişim muazzam. Yukarıda da dediğim gibi sırf şu oneitis saçmalığını yenmek bile kırmızı hapı tek başına muhteşem bir felsefe yapıyor.

Bu arada hikayedeki kıza ne mi oldu? O günden sonra geçen 6 yılda 1-2 defa yokladı, ama bu sefer kapı duvar olduğundan istediğini alamadı. Maymun geç de olsa gözünü açıyormuş.

Vaka Çalışması – Ne yazık ki sıkıntıdan öleceğime acı çekmeyi tercih ederim.

Aşağıdaki yorumu bir hatun yeni sevgilisi ile ilgili yazmış. Hatunun ağzından kırmızı hap gerçeklerinin doğrulanması (siz kadına saydırmadan önce belirteyim olanlar adamın suçu ve nedenini anlatacağım).

Başlık : Sonunda götün teki olmayan biri ile birlikteyim ve çok sıkılıyorum.

Mesaj : Götün teki heriflere uzun süre dayanabilme konusunda bir geçmişim var (en sonuncusu 9 sene sürmüştü). Sonunda iyi, zeki, hoş ve çekici bir erkekle çıkmaya başladım ve seks harika.

Ondan daha fazla hoşlanıyor olmayı çok isterdim. Ama maalesef. Duygusal olarak ulaşılabilir bir erkek ve benden samimi olarak hoşlanıyor. Ortak hobilerimiz var. Onun sevgisini kazanmak için çalışmam gerekmiyor. Onun ne düşündüğünü veya neye ihtiyaç duyduğunu anlamak için tahmin oyunları oynamam gerekmiyor. Ve bu çok SIKICI.

Bundan nefret ediyorum ama ondan neredeyse ayrılacak durumdayım ama ayrılmıyorum zira bu ilişki yürürse harika olacağını düşünüyorum. Ama kalıcı olarak arızalı olduğumu, götün teki heriflerin ya da sıkıntıdan ölmenin kaderim olduğunu düşünmeye başladım.

Ne yazık ki sıkıntıdan öleceğime acı çekmeyi tercih ederim.

Yukarıdaki mesajda hatunun SIKICI olarak tanımladığı ve hissettiği şey aslında sıkıntı değil. Bunu tek tek analiz ettiğimizde aslen ne olduğunu göreceksiniz.

Ama önce şu önemli tavsiyeyi vereyim : Eğer oyunu zayıf bir beta sağlayıcı iseniz, geçmişinde kötü çocukların acısı olan ve artık evinin kadını olma safhasına gelmiş kadınlardan uzak durun. Bu kadınlar söz konusu olduğunda SİZ KOCA DEĞİL AVSINIZ!

Evet kızımız alfa dul. Eldeki betanın veremediği dramanın açlığı ile acı çekiyor. Bu adamın tek şansı kadının dayanamayıp adamı terk etmesi yoksa bir iki sene içinde aldatma da başlayacaktır.

Sonunda iyi, zeki, hoş ve çekici bir erkekle çıkmaya başladım ve seks harika … AMA … Duygusal olarak ulaşılabilir bir erkek

Duygusal olarak ulaşılabilir bir erkek = Kadın gibi bir erkek.

ve benden samimi olarak hoşlanıyor.

ve benden samimi olarak hoşlanıyor

ve benden samimi olarak hoşlanıyor = O kadar uzun zaman pompalandım – bırakıldım ki benim uzun süreli partner olarak bir değerim olmadığımı anlayamayan erkekler midemi kaldırıyor.

Ortak hobilerimiz var.

Ortak hobilerimiz var = Bu adamla birlikte olmaya devam etmek için rasyonel sebepler bulmaya kasıyorum.

Onun sevgisini kazanmak için çalışmam gerekmiyor.

Onun sevgisini kazanmak için çalışmam gerekmiyor = onun sevgisi ve ilgisi değersiz.

Onun ne düşündüğünü veya neye ihtiyaç duyduğunu anlamak için tahmin oyunları oynamam gerekmiyor.

Elimin altında bir fino köpeği, zaten anlasam da anlamasam da, ihtiyaçlarını karşılasam da karşılamasam da alternatifi olmayan bir aç.

Bundan nefret ediyorum,

Bundan nefret ediyorum = kendimi tutmazsam bir götün kollarına atlayacağım.

Ama kalıcı olarak arızalı olduğumu, götün teki heriflerin ya da sıkıntıdan ölmenin kaderim olduğunu düşünmeye başladım.

Ama kalıcı olarak arızalı olduğumu … düşünmeye başladım = bu adam gibi bir adamı sevmem gerektiğini düşünüyorum ama kadın ruhum bu kadınsı, alternatifsiz, ilgisi değersiz adama değil o götlere meylediyor.

Bizler ilkel dürtülerin gaza bastığı bir arabanın şoför koltuğundayız. Direksiyonu ne yöne çevirmek istersek isteyelim, doğal dürtülerimize ne kadar ters yönlere gitmeye kalkarsak, motoru yakmaya o kadar yaklaşırız.

Bir erkek iyi bir kadına sadakat yemini edebilir ama kadının vücudu, yüzü, kıvrımları adamı heyecanlandırmıyorsa adam bu sözünü yerine getirmek için ilkel dürtülerini sürekli kontrol altına almak zorunda kalacaktır.

Bir kadın iyi bir erkeğe sadakat yemini edebilir, ama erkeğin kişiliği, duruşu, mizacı ve maskülenitesi kadını heyecanlandırmıyorsa, kadın bu sözünü yerine getirmek için ilkel dürtüleri ile sürekli savaşmak zorunda kalacaktır.

Kadın çekici bir gizeme sahip ve Korku Oyununun Vajina Gıdıklama Sanatında usta bir “piçe” olan doğal arzusu ile ne kadar savaşırsa, ilişkisinin bitmesi o kadar hızlanır. Bunu bir süre devam ettirebilir ama beraber olduğu kadınsı adamın varlığında hipergamisi içinde patlamaya hazır bir yanardağ gibi azdıkça azacaktır.

Bitirmeden, Alfa siker beta öder mantığındaki bir hipergaminin kadının haince planları sonucu olmadığını bilinç altında gerçekleşen bir olay olduğunu hatırlatayım. Aşağıdaki bölüm öğrenen adamla henüz yayınlanmayan bir konuşmadan :

Zaten genelde olay şöyle. Hatunlar 20lerinde bu adamlardan (efendi çocuk) uzak duruyorlar, sonra bu adamlar olmasa çocuk yapamayacakları ortaya çıkınca evleniyorlar ve sonra çocuk olunca boşuyorlar. FAKAT … Burada kadın hin planlar yapmıyor. Birçok kadın 32 yaşında bekleyen beta ile evlenirken içten olarak o adamı istiyor ya da istemek için ellerinden geleni yapıyorlar. Kadının güvenlik ve çocuk ihtiyacı gözünü boyuyor. Ama çocuk olur olmaz, devletin nafaka artı iştirak nafakası hizmetinin de yardımıyla ihtiyaç bitince kadındaki perde kalkıyor. Yani “lan evde kaldın bir salak beta bulup seviyormuş gibi yapayım sonrasına bakarız” diye bir plan değil bu.

Kıssadan hisse : Bu kadına saydırmakla vaktinizi boşa harcamayın, bu adam gibi kadınsı, ilgisi değersiz, alternatifsiz veya aç olmamaya bakın.

Kaynak : Women Would Rather Be Miserable Than Bored

Bir boşanma macerası daha – Yeni gelişmeler

Bir boşanma macerası daha yazısını yazan Murat yeni gelişmeleri yazmış. Bu yazıyı okumadan o  yazıyı tekrar okumanızı tavsiye ederim.  Türkiye’de (daha doğrusu feminizmin aile mahkemelerine egemen olduğu her ülkede) aile mahkemelerinin ve boşanma davalarının neye dönebileceği konusunda iyi bir örnek. Bu sirki anlamak için aile mahkemelerinin her zaman şu varsayımla hareket ettiğini unutmayın : bir boşanmada erkek her zaman suçlu kadın ise kurbandır. “Suçlu” olduğunuz varsayımı cinsiyetiniz nedenlidir, sizin birey olarak kim olduğunuz önemli değildir.  – Mahmut Abi

Yeni gelişmeleri yazacağım.

Karar verilmeye yakın davanın hakimi merkeze atandı. Yaşlı tecrübeli bir hakimdi. Onun yerine daha önce aile mahkemesi davalarına hiç bakmamış, tecrübesiz bir hakime hanım getirildi.

Benim avukat, karşı tarafın davası iptal edilir, bizim açtığımız dava üzerinden devam eder boşanma diyordu. Çünkü elimizde kanıtlar vardı. Lehimize sonuçlanması çok yüksek bir ihtimal görünüyor.
Çünkü karşı taraf 50bin maddi 50bin manevi tazminat ve 2500tl nafaka istiyordu. Ha burda isterse 1trilyon istesin önemli değil. Bol keseden istiyorlar usulen, ne koparirsak, hakim ne verirse mantığındalar. Eee hakimlerin de ne mantıkta olduğu kimin tarafını tuttuğunu tahmin ediyorsunuzdur. Yine de belirli oranlara göre karar vermek zorunda kalıyorlar. Çünkü bi üst mahkeme var, o da olmasa vay haline erkeklerin. Ha sanmayın ki üst mahkeme de adalet diye bişey var, ölümü gösterip sıtmaya razı ediyorlar sadece.

Benim mal adına eski bir arabam haricinde bişeyim yok, atıyorum 5bin maaş alan birine, çocuk da varsa ve okula gitmeyecek kadar küçükse 800 TL civarı nafaka kesiyorlar.

Neyse bu hakime hanım son davada kararı açıklarken birden durdu ve aniden 5 dakika ara diyerek salondan çıktı. tekrar geldiğinde dava iki hafta sonraya ertelendi dedi ve kaçarcasına salondan çıktı.

Şaşkina döndük. Hakime hanım resmen erkek lehine sonuçlanacak davanın kararını veremedi. Vermekten kaçındı.

Ve iki hafta sonra ne oldu biliyor musunuz. Her iki tarafın davasını reddetti. Yani hiç bir karar vermemek adına böyle bir karar açıkladı.

Onca iddiaya ve delile rağmen karşı tarafın davasını reddetmesi bekleniyordu zaten, çünkü karşı taraf barışmak istiyordu ve de bunu ispatlamistim.

benim davamin reddedilme sebebi ise arabamla babasının evine bırakmammış. Evet sadece bu. Akıllara zarar dimi. Bu barıştığımızı gösterirmiş. Ulan kadın evi terketmek üzere evden çıkmaya çalışıyor, babası da o sırada kızımı al getir otobüsle gönderme diyor. 45 derece sıcaklık, küçücük yavruma kıyamıyorum. Arabamla götürdüm diye barışmış mı oluyorum geri zekalı hakime hanım.
Tabi bu.hakime nin aptallığı değil, başka bahane bulamadığı için bunu yazmış. Arabayla bırakma olmasaydı eminim başka bir bahane bulurdu. İnsan başka birşey uydurur, yani bu kadar da ucuzu basiti olmaz be.

Benim avukat itiraz etti, bölge mahkemesinden tekrar aynı hakime geldi dosya. Tekrar inceleyip bi karar vermesi ve davaları neden iptal ettiğine dair gerekce göstermesi gerekiyor. Ama böyle bir aptalın elinden hiç umudum yok. Acaba ne manyakca bir karar verir diye bekliyorum sadece. Ha geçen süre felan da umurlarinda değil.

İki senedir ayrı yaşıyoruz. Davaların reddedilmesi demek süreci yaklaşık bir sene uzatmak demek. Böyle adi hakimlerin eline düşmeyin de ne ederseniz edin kardeşim.

Evlilik öncesi çok tartışma oluyorsa, kadın sizin yolunuza gelmiyorsa, sizin önderliğinizi reisliginizi tanımayacak tutumlar sergiliyorsa, eşya manyağı çıkarsa, annesinin ve çevresinin ağzına bakıp sizden bişey talep ediyorsa, hayat müşterek diyorsa (kadın için anlamı şudur;benim sözüm geçsin), bir kere evleniyorum deyip size saçma gelen bişey istiyorsa, kaçın kardeşim, kendiniz için, kendinizi kurtarmak için bırakın o kadını.

Konuk YAzar : Murat

Evli ve mavi haplı – 2

Youtube’tan ibretlik bir evlilik hikayesi geliyor. Biraz uzun bir video ama vakti olan sonuna kadar izlesin, yalnızlığına şükretsin, bu siteyi kuran Mahmut Abi adına bir türbe kurup çaput bağlasın, adaklar adasın.

Kadının yüzü zaten “benimle evlenme” diye bağırıyor da, evliliğin erkek için nasıl bir ızdırap olduğunu aşağıdaki cümleler özetliyor resmen. Parantez içleri benim yorumlar.

“Rock barda tanıştık, Mustafa  benim sevgilimle olan fotolarımı çekti.” (Meriç detected)

Sunucu: “Hala aşığım diyebiliyor musunuz?” Mustafa: “Evet” Tuğçe: “Hayır” (Tabii devamında gülüyor ama kesin şakaya vurmak için demiştir, kesiiiin)

“Evlenmeden önce 5 sene aynı evde yaşadık” (Tomassi’nin 4 Numaralı Demirden Kanunu: Evli olmadığın ya da 6 ay içinde evlenmeyi planlamadığın bir kadınla ASLA aynı evde yaşama).

“Biz sürekli boşanıyoruz, canım boşanmak istiyor bazen. Birden soğuyorum. Sevgiliyken de kendi kendime ayrılıyordum çoğunlukla.”

Sunucu: “Bu ilişkinin aşık olunan tarafı sen misin?” Tuğçe: “Evet.” (Hadi canım çok şaşırdım!)

“Mustafa yapmak istediği bir şeyi ben de yapmak istersem olur, ben istemezsem burnundan getiririm o yaptığım aktiviteyi.” Sunucu: “Sence de biraz bencil değil misin?” Tuğçe: “Ama ben mutlu olunca o da mutlu oluyor.” (Ya da tartışma çıkmasın diye mutluymuş gibi yapıyor.)

Sunucudan ibretlik tespit: “Ben soruları hep “siz” diye soruyorum ama cevaplar Tuğçe’den ben diye geliyor.” (Hımm niye acaba?)

“Mustafa bu hafta sonu evde temizlik yaptı, yerleri sildi. Silerken de söylendi, ben yere kahve dökmüştüm. Ama olabilir tabii.” Sunucudan bomba yorum: “Mustafa bak kölelik bitti biliyorsun değil mi?” Sunucu: “Peki döktüğün kahveyi sen niye temizlemedin?” Tuğçe: “Çünkü o temizleyecekti nasılsa.” (Aahahahaha)

“Mustafa’nın benimle konsere gelecek parası yoktu, ben de onun arkadaşıyla gittim. İlişkimiz daha yeni başlamıştı, niye bilet alayım? Kendi alsın.” (Tam tersi durumda Mustafa cimri öküzün teki olmayacaksa alma tabii.)

En bomba kısım geliyor:

“Mustafa ile ilk tanıştığımızda buna kim bakar ya dedim? Sonra yazışmaya başladık, birbirimize yürüyoruz. Bir ara Mustafa sessiz kaldı. Bu kim oluyor da bana sessiz kalıyor bana aşık olması lazım dedim. Böyle olunca sinirlendim, dikkatimi çekti.” (Mustafa hayatında ilk ve muhtemelen son kez kırmızı hapı kullanma hakkını orada bitirmiş.)

Sunucu: “Mustafa ile öpüşürken de dominant mısın? Yani şimdi öp, şimdi dur vs diyor musun?” Tuğçe: “Evet.” (Tuvalete de izinle gitmiyordur inşallah)

Mustafa: “Tuğçe’nin sevmediğim pek bir huyu yok. Sadece bazen zorla çamaşır katlatıyor.” (Ya da burada söylersem eve gidince can güvenliğim tehlikede olur.)

“Bazen ben Mustafa’nın ağzına vuruyorum, o da bana vuruyor.” Sunucu: “Bu normal bir tepki değil mi?” Tuğçe: “Olmaz ki ama kadına vurulmaz.” (Ama kadın ağzımıza sıçabilir çünkü o bir kadın.)

Sunucu: “Birbirinizi arzular mısınız?” Tuğçe: “Ne konu bakımından?” (Cevap soruda gizli.) “Ben kimseyi arzulayamıyorum, fotoğraflarda kaslı bir erkek görürsem belki.” (Meali: Adam o kadar beta ki maskülen erkek nedir unuttum amk.)

“Mustafa’ya sırtımı kaşı diyorum ama o arada başka bir şey de yapmaya çalışıyor. Terbiyesizlik.” (Devamında gülerek olayı yumuşatma çabası. Tabi lan insan karısına öyle şeyler düşünür mü terbiyesiz?!!)

Sunucudan son noktayı koyan tespit: “Yalnızlık şu durumdan daha kötü değil.”

Kırmızı Hap Sohbetleri – Yerim ben seni

Öğrenen adam : Buluşmada hiç seksten bahsetmezsek sanki tavsancık olacakmışız gibi.

Mahmut Hoca : Bahsedince kadın – erkek ilişkilerinden anlamayan ama kurt görünmeye çalışan tavşancık oluyorsun. Kadını oyun ile azdıracak kabiliyeti olmayan bu nedenle son çare söze dökmeye çalışan acemi oğlan gibi. Üstelik seks konuştunuz mu olayın olacak mı olmayacak mı gerilimi kalmıyor. En azından kız için. Kadın ve erkeklerin kafasının farklı çalıştığını içselleştirememişsin. Eğer seksten bahsetmek kurtluk olsa idi kadınlara penis resmi atanlar ezik değil kurt görünürdü. Seksten konuşmayı çıkınca dikkat edersen aklına seksi masaya koyacak tek yöntem gelmiyor. Sorun da bu zaten.

Öğrenen adam : Oha kesinlikle. ben soyle dusunuyordum, kadin o maskuleniteyi alirsa. Seni begenirse yardirabilirsin. ama hayır, baya firsat teptigimi anladim. yanlis maskulenite işte. peki ben seks olacak mi olmayacak mi bunu anlamazsam vakit kaybetmis olmayacak miyim? bu sanki kadının validasyonu gibi. ve sen de soyle diyeceksin, baska metotlarla anlamaya calisacaksin. anlamasan bile eglenmene bakip nextleyeceksin. o gerilim seksin kaynagiyken ben o gerilimi öldürüyorum degil mi?

Mahmut Hoca : Kadin “tamam bu da ben istersem seks yapacak on yuzbininci siradan erkekten biri” diyememeli. Ben kadinin senin onu sikip sikmeyecegini bilmemesinden bahsediyorum. Oyunu sen oynayacaksin ama onunla.

Öğrenen adam : abi sen harika bir adamsın ya. beta gorunmemek icin yaptigim seylerin beni daha beter bir pozisyona soktugunu sayende daha iyi anliyorum.

Bu arada bu denklemde bir hata var. ” kadın, istersem yatabilecegim binlerce erkekten biri dememeli” e evet? so what? bu yuzden bulusmaya gelmisim zaten.

Mahmut Hoca : Çok yenik muhtaç bir açıdan bakıyorsun. Ne belli kızı beğeneceğim? Kızın bir hata yapıp beni elinden kaçırmayacağı ne belli?

Sen muhtaç mantığından baktığından karşındaki kadının beğenilmeme korkusu olduğu aklına bile gelmiyor. İşte bu kadını gözünde yüceltmenin devamıdır. Yani belki kırmızı hapı okudun diye artık meriç olmuyorsun ama kadın olanı yüceltme başka yerlerde devam ediyor. Oysa kadınlarda beğenilmeme ve reddedilme korkusu çok güçlüdür.

Öğrenen adam : He derse ve asiri goze batmayan bir hareketi yoksa sikerim evet? Begenmeme ihtimalim tabi var. belki agzini sapirdatiyordur, belki asiri kiskanctir, belki kompleksli falandir etc etc ama bunlar beni sevgili olmaktan alikoyacak seyler, one night standden degil ki?

Mahmut Hoca: Olsun. Belki birkaç açıdan beğenmediğin için one night stand yapacak sonra tüyeceksin. Eğer kadın seni beğenirse bu da korkacağı bir şey.  Kızlar buluştuklarında beğenilmemekten her aşamada korkarlar. Tabii erkeği beğenirlerse.

Üstelik ne olursa olsun yatacaksın diye bir şey olmamalı. Açlıktan bunlar.

Öğrenen adam : bak evet haklisin. yeterince doymadim. Bolluk zihniyeti icin bu da gerekli bana kalirsa. en azindan 5-6 sevgili yapip bunlarla yatmak.

Mahmut Hoca: Bunun bir kısmı açlık / tecrübesizlik ama bir kısmı da kendini ödül olarak görmeme. Kız oraya buluşmaya gelmiş yani bir giderin var. Bunun farkında olman, ben ödülüm demen lazım. Ben ödülüm o değersiz değil, o ödülse ben de ödülüm. Sonuçta kız oraya buluşmaya geldi ise onun da bir umudu ve beklentisi var.

Öğrenen adam : evet, yani betanin falan begenmemesi cok siklerinde olmaz ama sanki?

Mahmut Hoca: Kendini ödül olarak görmeyen ve kıza ne olursa olsun atlamaya hazır aç adam tabii ki kıza ne olduğunu 15 saniyede gösterdiğinden kızın korkusu falan kalmaz da … Ne belli adamın beta olduğu? Alnında mı yazıyor? Kendini ödül görmek yok, açlık var ve açlığın kontrolünde, kıza kendisi bas bas bağırıyor.

Güzel bulduğu bir kızla buluşan çoğu erkek o kadar düşük bir noktadan bakıyor ki, kızların böyle korkuları olduğunun akıllarından bile geçirmiyorlar. Kendi kendilerini aptalca diskalifiye ediyorlar. Çok acı.

Öğrenen adam : kizlar asiri kirilgan ve zayiflar ama feminizm resmen zombilestirmis bunlari. o varoş kafayi solipsizmle harmanlayinca leş gibi bir tablo cikiyor ortaya.

Mahmut Hoca: Ezbere laf bunlar. Süslü laf etmek kolay ama pratik konuşman esnasında, senin lugatında kızların çok korkak ve çekingen olduklarını anladığını gösterir bir şey göremiyorum.

Öğrenen adam : bana genelde işte, okulda falan denk geldi bunlar ve hic siklemedim.

Mahmut Hoca: hocam senin kafanda adamlar için kadınlar olduklarından daha güçlü ve genelde düşman.

Öğrenen adam : lugatimda var ama seni reddetmesi yani boyle bir canlinin seni reddedebilmesi sasirtici.

Mahmut Hoca: yok senin lugatta yok.

Öğrenen adam : Sonucta ben zengin ya da yakisikli olmasam bile belli bir vizyonu olan, kulturlu bir adamim

Mahmut Hoca: Bu entellektüel seviyede kendine söylediğin bir laf (ve doğru). Ama bilinçaltına işlemiş bir düşünce değil ve bilinçaltından fışkıran “ben değersizim” ya da güzel kız karşısında ben değersizim mesajı yanlış da olsa çok güçlü ve hareketlerini yönlendiren o.

Hele bir de kız cidden güzelse senden güçlü. Bilinçaltında hükmeden algoritma bu. Kız çok güzel, o zaman çok değerli, benden çok değerli.

Öğrenen adam : benden daha iyi erkekleri elde edebilir mi? evet. o zaman benle birlikte olmasi icin bir sebep yok. aynisi benim icin de gecerli. Guclu degil ama daha degerli.

Mahmut Hoca: Bu da bir başka siyah hap komplo teorisi. Ortalık daha değerli erkek kaynıyor sanki. Her kızın bir BMW’lu Mahmut alternatifi var ya da maskülenizmin ete – kemiğe bürünmüş hali Sarp’a ulaşımı.

Öğrenen adam : ben götumü de yirtsam 8/10’luk bir kadinla birlikte olamam ama o, oyle bir erkekle olabilir.

Mahmut Hoca: güzelliği karşısında eriyen şapşal yığınının içinde bul bakalım 8/10 erkeği.

Öğrenen adam : simdi, peki madem iyi erkek yok, niye benle degil de berkecanla birlikte oluyor? en azindan ben oneitis kafasinda degilim, kiza mal mal feminen hareketler yapmiyorum, sohbetim iyi, sekste iyyim.

Mahmut Hoca: kim bu berkecan?

Öğrenen adam : biraz uzun, seyrek sakalli, kiz kankasi olan tipik afc. uzun boylu ama feminen sonucta. kizla arkadas gibi takiliyorlar diyeceksin.

Mahmut Hoca: neden senle olsun? seni bu adamdan daha iyi yapan ne? Oneitis olmaman seni korur, feminen davranmıyorsun ama maskülen de davranamıyorsun (kızın karşısında sert hareketlerden değil rahat, kendinden emin ve ben ödülüm merkezli davranmaktan bahsediyorum), sohbet Berkecan’da da var ve seksin iyi olduğunu dışardan anlayamazsın.

Öğrenen adam : kirmizi hapa daha yakinim. daha maskulenim. shit testleri gecebiliyorum. cogunu diyelim. bu son soyledigine gore sitedeki gibi olmamamiz lazim?

Mahmut Hoca: Kırmızı hapı özümsemiş değilsin. Shit test rutini ezberlersin bir şekilde. okumuşsun entellektüel seviyede biliyorsun. Ama temel yok. Ben ödülüm yok, benim zihin merkezinde ben varım yok, bolluk zihniyeti yok, eğlenen ustalık yok, vs.

Öğrenen adam : bence olay su yani sanirim bu, kadinlar gudusel olarak ya da bir sekilde benim kirmizi hapi sindiremedigimi anliyorlar.

Mahmut Hoca: Bak işte burada bile bakış sen değil kadın merkezli. “Bence olay şu sanırım, ben kırmızı hapı sindiremedim” diyeceğine “bence olay su yani sanirim bu, kadinlar gudusel olarak ya da bir sekilde benim kirmizi hapi sindiremedigimi anliyorlar” diyorsun. Derdin sindirmiş imajı çizmek. Neden “ben sindiremedim” değil de “kadınlar çakıyor” demen çok önemli. Bunu düşün.

Çok basit bir soru soracağım. Kırmızı hapı sindirdin mi sindiremedin mi anlayacağız.

HB8 kıza yürüdün, buluşma ayarladın ve Starbucksta buluştun. Kız geldi, oturdu ve süzdün hatunu. Tam o an aklından ne geçiyor? Kız çok güzel. Ama yeni gelmiş soğuk biraz.

Öğrenen adam : himm dalgayla karisik sohbet actim. soru sordum. ne tepki verdi?

Mahmut Hoca: soruma cevap vermedin. senin aklından kız ile ilgili geçenleri kelimeye dök.

Öğrenen adam : bakalim etkileyebilecek miyim, acaba beni tercih edecek mi, bu aksam eve atabilecek miyim, acaba gogusleri nasildir, iyi sevisir mi vs …

Mahmut Hoca: Haahahaha … Bu kadar kötüsünü beklemiyordum dur bir sarsıldım … Evet sıfır özümsemişsin!

Öğrenen adam : nasil olmaliydi? 8/10 diyorsun.

Mahmut Hoca: Burada temelleri aynı olsa da bir sürü şekilde olabilir. Mesela sence benim aklımdan ne geçiyor?

Öğrenen adam : acaba nasil sevisir, kiskanc midir, kotu huylari var misir vs?

Mahmut Hoca: Hahahaha … Alakası yok.

Öğrenen adam : kiz ne renk don giydi?

Mahmut Hoca: bak işte karşındaki kıza 12 yaşında davran olayını kimsenin anlamaması ve sadece kızı küçük görme sanması da bundan.

Aklımdan geçen şu :

Kız ben seni yerim … yerim … güzelliğe bak … soğuk da davranırmış … ısırırım kız seni o memişlerden … şirine

sizi bu kadar buz gibi ve karanlık şekilde ciddi ve sıkıcı kim yaptı yahu?

Öğrenen adam : e benzermiş?

Mahmut Hoca: bakalim etkileyebilecek miyim (dan), acaba beni tercih edecek mi (dan), bu aksam eve atabilecek miyim (dan), acaba gogusleri nasildir (dan), iyi sevisir mi vs … İlk 3 saniyede ayağına dan – dan – dan – dan 4 kere sıkmanla bu benzer ?!?! yok acaba etkileyebilecek miyim de beni tercih edecek mi de … Şaka mı bu?

Öğrenen adam : yoksa bahane sunup tuyecek mi de var 🙂

Mahmut Hoca: Tansiyonum çıktı 🙁

Öğrenen adam : tamam belki ben kendimi eziyorum ama bu da statu ile alakali. o ozguven ise girdigimde bende de olacak. Sen dusunmuyor musun beni tercih edecek mi acaba diye?

Mahmut Hoca: yooo ben aynen yukarıda yazdığım kelimeleri düşünüyorum. Başka bir şey değil. Carpe diem baby. işte pozitif düşünce ile negatif kafa farkı.

Öğrenen adam :8/10 yüksek bir CPD ama.

Mahmut Hoca: Ya git işine ya 🙂 Ne kadar yüksek o kadar daha çok “yerim lan ben onu”. 10 10 olsa nolur.

Öğrenen adam :6/10 olsa ben de oyle dusunurdum.

Mahmut Hoca: o zaman bile senin aklından bu kadar muzip şeylerin geçtiğini sanmam.

Öğrenen adam :karşında victoria secret mankeni var ve sen ne olur diyorsun? biraz realist olmak gerekmiyor mu?

Mahmut Hoca: Ne realisti ya? Benim sonradan ne olacağı geçmiyor ki aklımdan. Kız oturdu ve diyelim VS mankeni oturdu. Ben onu daha daha yerim lan! Hem de o memişlerden başlarım yemeye 🙂

Öğrenen adam :sahsen ben kendimi begenmis biri olarak sunu diyebilirim, benden 10 kat daha iyi erkeklerle takilabilir. yenir tabi, yenir ama hipergami bana yedirtmez ağam.

Mahmut Hoca: Ya sana ne o anda hipergaminin sana yedirmeyeceğinden. Kız gelmiş senle buluşmuş ama kızın güzelliği ile elindeki bu kart savruldu gitti. Güzellik görünce aklına “lan ne güzel yerim lan bunu” değil de “hipergami bunu bana yedirmez” geçiyor? Yedirmesin abi ben onu yine de yerim 😀

Öğrenen adam : bak, medeni cesaret anlaminda super mesela. gidip dekanla mekanla ya da benden mevki bakimindan ustte olan biriyle cok etkili bir iletisim kurabilirim. kendimi eksik de hissetmem ama o kizla takilirken ciddi olurum ve zaten olmaz kafasiyla harekrt ederim. insani iliskilerde no problem ama kiz guzelse olmaz derim.

Mahmut Hoca: Ve nedense güzel kız seninle buluşmaya geldiğinde aklına ilk gelen şeyler beğenecek mi, isteyecek mi, kalkıp gider mi?

Öğrenen adam : senin guzellik disinda kriterlerin neler?

Mahmut Hoca: Onlar sonra abiciğim. hayır güzellik benim kızı şirine görmemi bozmaz. bak aklından geçenleri bir daha düşün : bakalim etkileyebilecek miyim, acaba beni tercih edecek mi, bu aksam eve atabilecek miyim, acaba gogusleri nasildir, iyi sevisir mi vs. Daha 3 saniye geçmeden 4 el ayağına sıktın!

Öğrenen adam : guzellik tek basina olmasa bile 5 kredilik ders gibi onemli. onun guzelligi benim kariyerim.

Mahmut Hoca: Aferin.

Öğrenen adam : benim sansimin bu kiz karsisinda dusuk oldugu bir gercek.

Mahmut Hoca: Senin şansın küçük de benim ihtimalim tavan ya! Ama karşıma benimle buluşmaya güzel ve dişi bir kadın gelmiş ve ilk devreye giren şey bilinçaltı. Benim bilinçaltımda o güzellik ve dişilikle birden doğal erkek ve onun istekleri çıkıyor! Senin ise ne kadar ezik olduğun!

Tamam benim mizacıma göre laflar bunlar, erkekliğini bastırmayan erkeklerin mizacına göre değişik şekillerde çıkar ama dikkat et benim dişi güzelliğe refleksim erkek olarak ona karşı isteğim sen ise doğal dişi güzelliğin tadını çıkaran maskülen tarafını ve onun oyunculuğunu gömmüşsün ve hala yok onun güzelliği yok benim ksriyerim diye boş felsefe kapıyorsun.

Öğrenen adam :ne yapmam, dusunmem gerek?

Mahmut Hoca: Önce bırak bu kırmızı hap görünümlü siyah hap felsefesini karşında seninle buluşmak için gelmiş güzelliğin tadını çıkar. Güzelliği senin gibi gözünde büyüten adam o güzelliğin tadını çıkaramıyor, benim gibi büyütmeyen adam tadını çıkarıyor. Bak bu dramdır!

Öğrenen adam : tadini cikardim, eglenmeme baktim oke. netice alamadim ama?

Mahmut Hoca: yoo sen bakamıyorsun işte nereden bakacaksın. ben sanki hep netice mi alıyorum?

Öğrenen adam : 🙂 sen 10 kadindan 2 sini sikiyorsundur.

Mahmut Hoca: 10’unun da karşımda belirmesinin tadını çıkarıyorum.  8’i ile netice alamasam da.

ben erkekliğimin karşımdaki dişiliğin tadını çıkarmasının tadını çıkarıyorum sen ise muhtaçlığının acaba etkiler miyim acaba verir mi acaba vs … diye seni dibe çekmesini seyrediyorsun.

Öğrenen adam : onun verecegi sekse ihtiyacimiz var.

Mahmut Hoca:

😩

Öğrenen adam : en pesimist bakis acisiyla yaziyorum.

Mahmut Hoca: senin standardın bu. Artısı güya oneitis yok. Yani spesifik bir kızı çok özel yapmak yok ama bu kızın vereceği sekse ihtiyacın var. Hani sen oneitisi atmıştın? Merve’nin peşinde 4 ay koşma oneitis’i yok diye önüne gelen her Merve’yi 5 dakikalığına oneitis yapman pratikte pek farklı değil. Merve’nin verecegi sekse ihtiyacimiz var gitti Merveler geldi.

Öğrenen adam : senin standardın pesimist degil mi?

Mahmut Hoca:

kız ben seni yerim … yerim … güzelliğe bak … soğuk da davranırmış … ısırırım kız seni o memişlerden … şirine

Evet pesimistliğin kitabını yazıyorum ben :))

Öğrenen adam : ortalama bi kiz 3 kez reddediliyorsa bir erkek 300 kez reddediliyor. diyeceksin ki ben ortalama degilim. Ama 6/10 seni reddedebiliyor. hem de cogu.

Mahmut Hoca: Bak birader buna analiz felci derler. kafan hala entellektüel zırvalarda.

Öğrenen adam : benim yapmam gereken, bgendigim kadinlarla kendi adima iyi bir oyun cikarip gerisini unutmak olmali? ve her seyin tadini cikarmak… seks olmasa bile?

Mahmut Hoca: Senin yapman gereken erkek doğanın işi ele alması. Düşünmeyi bırak. seni yerim düşüncesinde kızı etkiler miyim var mı? kız beni beğenir mi var mı?

Hadi onu bırak düşünce var mı? Yolda güzel kadın görünce (içinden) laf attığında “yavrum yerim ben seni” mi diyorsun “yavrum seni yerdim ama hipergami bana yedirmez, sen zaten benden iyisini bulursun, meriçler seni instagramda yaladıklarından götün kalkmıştır …” diye laf salatasına mı başlıyorsun.

Öğrenen adam : bu ücü sakincali mi? yani eve atar miyim da mi?

Mahmut Hoca: Harbi mi soruyorsun? doğal değil, ezik sıkıcı ve erkekçe değil. ana fikri kaçırıyorsun. benim doğal halim sulu olabilir ama kızı görünce aklımdan geçenler onun dişi benim erkek olmamla ilgili. dikkat et hemen anlaşılmasa da eğlenen ustalık var.

kızı görür görmez etkiler miyim, beğenir mi, eve atar mıyım diye düşünüyorsun. Kadını 3 adımda kaideye koydun şimdi aşağıdan bakiyorsun. Dediğim gibi o Berkecan’dan ruhen 1 basamak ilerde bir kafa bu. O nedenle Berkacana fazla yüklenmeye hakkın yok.

Öğrenen adam : peki cok merak ediyorum. ben bu kafayı aşarsam 8/10’luk bir kadınla yatabilir miyim sence? ya da ortalama ustu guzel bir hatunla?

Mahmut Hoca: yanlış soru. içindeki masküleniteyi, oyuncu alfayı, o köklerdeki alfayı, ortaya çıkarman kadınlar bana verecek mi sorusuna mı bağlı? yok desem böyle mi kalacaksın? Zaten onu saklama sebebin böyle kaka şeyler düşünürsen kadınların seni sevmeyeceğini sana belleten feminen öncelik ki!

Sorman gereken karşıma bir güzellik çıktığında neden kendi isteklerim fışkırmıyor (hanzo değiliz dışa çıkmıyor ama içimizde parlıyor) da kızı etkileyebilir miyim – kızın isteklerini tatmin edebilir miyim diye el pençe divan bekleyen beta – mavi haplılık fışkırıyor. Neden aklına ilk gelen kendi isteklerin değil ama onun istekleri? O seni beğenecek mi, o sana verecek mi?

Karşında güzel bir kız var … neden neşeli bir oyunculuk – alfalık yok da katı ve ezik bir betalık çıkıyor açığa? benim kafamdan geçenler dikkat et neşeli, karşımdaki kızdan o andan itibaren zevk alan ve oyuncu. Sulu dersen kabul ama beta veya pesimist diyemezsin.

Seninkiler ise stresli, kızdan zerre zevk alamayan ve muhtaç ihtiyaca odaklı. seç seçme önemli değil. Kızla oturduk. Ben oraya eğlenmeye gelmişim. Starbucksta 1 saat oturup kalkacağım. Sonra yolda dürüm yiyip bir çatı katı bara gideceğim ve eğleneceğim. Beğenişirsek hatun da benim kıçıma takılacak. Eğlenmene baksana neden çölde günlerdir susuz gezmiş adamın karşısına 1 şişe su çıkmış gibi davranıyorsun?

Öğrenen adam : evet, yani sonucta eglenecegim. sonu seksle bitmese bu basarisizlik mi sayilir peki?

Mahmut Hoca:  Sen ciddi bir analiz felci örneğisin. Bırak başarıyı başarısızlığı. Ama olay sadece eğlenmene bak değil. İçindeki haşarı, özür dilemeden erkek çocuğu sal. Dışarda görünmese de en azından içinde sesini duy.

Sonuçta amacın seks tabii ki olmazsa başarısızlık sayılır. Ama öncelikle kızların saçını çeken, onları bazen sinir edip bazen güldüren haşarı oğlan çocuğu tarafını bastırma.

Öğrenen adam : bunu gudusel olarak istiyorum zaten.  seviyorum da bu yanimi ama iste kendimi begenmiyorum ya da olmaz diye dusunuyorum. bu da liseden kalma sikindirik bir sey.

Bu senin içinde var ama Sen içindeki erkeği takip etmekten korkuyorsun. Zira sana önce kadının isteklerini düşünmen öğretilmiş (beni beğenir mi) kendi isteklerin değil (yerim seni). Kendi isteklerin anında bastırılıp kadının yararına şeyler düşünmeye başlıyorsun. Ayağa 4 kurşun. Sen kendinin değil kadının isteklerini tatmin etmekle görevlisin ve bu uşaklık ile kadın senin nerenden etkilenecek?

Sitede son yazım biraz bununla ilgili.

Piç ya da değil erkek adam, Erkek, damarlarında testosteron dolaşan ve bu testosterondan korkmayan adamdır.

Mahmut Hoca:  Bu arada muhtaçlığı öldürmenin anahtari kendinin çok iyi bir av olduğunu düşünmen ve inanmandir.

Öğrenen adam :iyi bir av olmam icin iyi bir kazancimin olmasi lazim.

Mahmut Hoca: Bak işte hala kadının ihtiyaçlarını sağlamaya yönelik beta kafayla düşünüyorsun. İyi kazanıp iyi sağlamam lazım değil mi?

Neden kızla iş yatağa giderseniz onu yiyeceğim, kızın zevk içinde kalacağı ve sana sarılıp uyurken çok güzel hissedeceği gibi ödüller aklına gelmedi?

Öğrenen adam :ya abi benim iyi bir vucudum, gorunusum yoksa, kariyerim, statum yoksa, maskulenitem de tabii yoksa nasil degerli av olacam? smv bu demek zaten.

Mahmut Hoca: smvni önce masküleniten, duygusal gücün ve alfa davranışların belirler. para, tip, statü sonra gelir. Bu kırmızı hap tezine inandığını sanmam ama işte özümsememen de biraz bundan.

Neden masküleniten, duygusal gücün ve alfa davranışların daha üstündür? CPD için? Zira masküleniten, duygusal gücün ve alfa davranışların ARZU yaratır. Tip arzu tarafındadır evet ama ilk üçünden sonra gelir. Para, statü, vs … bunlar ÇEKİM yaratır. desire ve attraction farkı.

ARZU (desire) çekimi (attraction) yener. Önce bu basit kırmızı hap tezine inanıyor musun inanmıyor musun karar ver.

Konuyu bağlarsak:  bu nedenle mesela çoğu erkek Johnny Delusionın şu lafını zerre anlamıyor.

“Eğer erkekler tanıştıkları kızlara 12 yaşındaki yaramaz kız kardeşine davranır gibi davransaydı. Tüm ilişki problemleri çözülmüş olurdu.”

Bu lafı okuyan erkeklerin çoğu negatif bir şekilde algılıyor, Siklemeyeceksin, üstünlük taslayacaksın gibi. O kafayla da tabii pozitif cinsel gerilim yaratması mucize. Oysa “12 yaşındaki yaramaz kız kardeşine davranır gibi davransaydı” lafında pozitif, sevecen ve oyuncu bir anlam var.

Öğrenen adam :oyle cinsel gerilim yaratildigini cidden bilmiyordum. yani kendin hakkinda fazla bir sey soylemeyerek ya da dalga gecerek kizi azdirmak ilginc.

Karşımdaki güzel ve genç kadın hoşuma gidiyor, varlığından zevk alıyorum, erkekliğimi okşuyor ama bir yandan da onun yaramazlıklarını bir çocukla uğraşan olgun erkek gibi karşılıyorum.

Benim damarlarımda yeterince testosteron var mı ve ben bunun beni dürttüğü davranışları açığa çıkaracak cesarete ve özgürlüğe sahip miyim?

Çoğu erkek hayatı boyunca bunu bir kere bile tatmamış. Bak şu soru soruldu piçin sırrı yazısında : Testosteron bizi, önümüzde yürüyen kadına yönlendiriyorsa ve biz de gidip o kadının kalçasını sıkıyorsak pek de hoş sonuçlarla karşılaşmayız. (Örnek)

Adam testosteronun buna dürttüğünü sanıyor. doğal testosteron git kadını parmakla diye dürtmez zaten. doğadaki erkek hayvanlara bakın. kuytuda gördüğünü kıstırma peşinde mi yoksa dansla, tüyleri ile, bazen boynuz tokuşturma ile veya yaptığı yuva ile istediği dişiyi etkileyerek çiftleşme peşinde mi?

testosteron erkeği neşeli ama sakin yapar (paralelinde kortizol seviyesi düştüğünden) Eğlenceli bir oğlan çocuğu yapar. Göte parmak atan hanzo yapmaz. Daha doğrusu böyle yaptığı adamlar vardır ama asıl dürttüğü bu değil.

Aldatan kadının psikolojisi

Aldatan kadını silmek yazısına şu yorumu bırakmış ve sormuş:

Bi kız, erkek arkadaşını aldattıysa, ondan artık hoşlanmadığı ve ona arzu duymadığı(duyamadığı) anlamı çıkmaz mı ? Bu durumda neden aldattıktan sonra salya sümük ağlayarak affetmesi için bir daha erkek arkadaşına yalvarıyor? Çok saçma geldi bana ve anlayamadım . Bunu çevremde yaşanan birkaç olayda gördüm evli değiller kız gold diggerda değil.

Kısa cevap şu :

“Hipergami şüphe üzerine kuruludur.”

Uzun cevaba geçmeden şunu belirtmek lazım : salya sümük ağlayan birçok kadın samimi değildir şov yapıyordur.

Uzun cevap :

Bir kadın beraber olduğu erkeği düşük rütbeli olarak algılamaya başlayıp aldatmış olabilir. Örneğin erkek ilişkide ipleri kadına vermiş ve betalaşmış olabilir. Burada olay şudur ki kültür, kadınların içgüdüleri ve hisleri konusunda erkeklere neredeyse doğa üstü bir hava pompalıyor ve birçok erkek kadınların hislerinin ve davranışlarının bol bol hata dolu ve kusurlu olduğunu anlamıyor. Bir kadın bindiği daldan başka dala atlarken ya da ara ara başka dallara hoplayıp geri yaparken bunu asıl dala her zaman geri hoplayabileceği gibi bir varsayım yapıyor olabilir.  Aldatılan erkeğin aldatmayı terk etme ile cevaplaması ya da en azından bu durumun belirmesi ile kadının adama duyduğu hipergami kaynaklı soğukluğu tuzla buz olabilir. Zira terk etmek ciddi bir değer göstergesidir ve kadın bir anda aldattığı adamın sandığından daha erkek olduğunu anlayarak gerçekten pişman olabilir.

Şu hikayeye bakın mesela. Kadının açık ilişki teklif ederken adam hakkında düşündüğü şu :

Daniel biraz evcil biri – ara sıra arkadaşları ile dışarı çıkar ama çoğu akşam evde bilgisayar oyunu oynar ya da netflix izler. Hayat tarzını bildiğimden başka kızlarla takılacağından endişe etmemiştim.

Elinin altında bir netflix artı playstation yavru köpeği sandığı erkek arkadaşına açık ilişkiyi çekinmeden öneren hatun (adam ilişkide betalaşmış) eleman değer gösterir göstermez nasıl pişman oluyor:

Bu açık ilişki anlaşmasını kaldırabileceğimi düşünmüştüm. Ama kaldıramadım. Bu mail kalbimi tuzla buz etti. Benim amacım bu değildi, ben anı yaşama özgürlüğü istiyordum. O ise bunu başka bir kızı sikmek için açık izin olarak kullanıyor. Ve sanırım kızın kim olduğunu biliyorum, iş yerinden onunla aşırı flört eden kız.

Bu kızın pişmanlığının sahte olduğunu sanmıyorum.

İkincisi ise biraz kırmızı hap terimlerinin azizliğine takılıyoruz. Kadınların nitelikli genetik materyal ve güvenlik / kaynak ihtiyaçlarını alfa siker beta öder diye tanımladığımızda, beta öder kısmının kadın için muazzam önemini aşağılamış oluyoruz. Bir kadın belli bir yaştan sonra beta öder ile evlilik yaptığında, bu evlilikle toplum içinde bir yer, çocuklara ve kendisine kaynak sağlayan (ve günümüzün zerre maskülenite gerektirmeyen bilgi / servis toplumunda sıklıkla ne kadar betaysa o kadar da sağlam kaynağa sahip) koca, güvenlik, ödenen faturalar, vs … kazanıyor. Hipergami dürtüsüne yenilip aldatan hatun o sırada düşünemese de aklı başına geldiğinde tüm bunları kaybetme riski ile karşılaşırsa salya sümük ağlar. Özellikle de erkek “sen istersen tren yap bebeğim ben yine seni kucaklar severim” modunda değil de terk edecek modda ise. Ya da hatunun kucağında hopladığı elemanın zevkine bakıp hatunu ödemeyeceği belli ise.