Yeni başlayanlar için kızlara yürüme ve flört – Sıkça sorulan sorular

Yorumlarda çoğu kişinin ilk adımı attıktan veya sonrasında gelen buluşmalarda kızla ilişkiyi nasıl ileriye taşıyacağı konusunda hala tereddütler yaşadığını görüyorum. Aslında bu konuda sitede parça parça yazılmış birçok yazı var ama aşağıdaki 20 soru ve cevap bu konuya yeni girenler için tek seferde anlayabilecekleri bir rehber sunuyor. Yazı meşhur PUA forumu Sosuave’de 15 sene önce yayınlanmış. Ancak tavsiyeleri bence hala geçerli ve kızlarla özellikle ilk tanışma ve ilişkiyi ilerletme safhasında işinize yarayacak bilgiler mevcut. Tek seferde yutmalık kırmızı hap. 

Kızın benden hoşlandığını nasıl anlarım? Bir kızın sizden ne kadar hoşlandığını anlayabilmenin tek yolu numara almak, bir yere davet etmek veya kızı öpmek gibi bir hamle yapmaktır. Bunları yaptıktan sonra kızın tepkisini izleyin. İlk seferinde hamleniz başarısız olursa sonradan bir kez daha deneyin. İkinci sefer de başarısız olursanız kızı unutun ve hayatınıza devam edin. Yani NEXT deyin.

Kıza hislerimi nasıl belli ederim? Bir kıza karşı neler hissettiğinizi kelimelere DÖKMEYİN ya da yalaka gibi hediye alıp ilk buluşmada pahalı yemeklere çıkarmayın. Çünkü kıza aşırı istekli ve ezik görünürsünüz. Aksine uğraşmaya değer bir erkek olduğunuzu kıza göstermeniz lazım. Bir kıza yürüdüğünüz ve birkaç dakika konuştuğunuz zaman telefonunu alın, böylelikle onu tekrar görüşmek isteyecek kadar beğendiğinizi gösterirsiniz. Buluşmaya geldiğinde kızı öpmek ve elini tutmak da onu beğendiğinizi gösterir; çünkü kızlar beğenmediği bir kişinin bunları yapmasına genellikle izin vermez.

Friendzone’dan nasıl kurtulurum? Bu taktik her zaman işinize yaramaz ama kurtulmak için yapabileceğiniz tek şey de bu. Ona arkadaşınız gibi davranmayı BIRAKIN, ama onunla arkadaşınızmış gibi konuşmaya DEVAM EDİN. Birlikte daha fazla vakit geçirmek istediğinizi söyleyin. Numarasını almadıysanız hemen alın. Buluşma sırasında elini tutun, öpün, yeni tanıştığınız ve arkadaş olarak GÖRMEDİĞİNİZ kızlarla yaptığınız şeyleri yapmaya başlayın.

Kızlara nasıl yürürüm? Çoğu erkek kadına yürüme işini kendisi zorlaştırır. Aslında bu işi zorlaştıran şey sizin korkularınız. Bir kıza yürümenin en iyi yolu bu işe ciddi olarak hazırlanmaktır. Bir gün oturun ve kadınlarla tanışabileceğiniz muhtemel ortamları yazarak güzel bir (ya da birden fazla) açılış cümlesi  hazırlayın. Bu cümleyi defalarca tekrar edin. Ama sadece söylediğinizi değil NASIL söylediğinizi de tekrar edin; çünkü bu son derece önemli. Tanışma ortamına girdiğinizde ve yürümek istediğiniz güzel bir kız gördüğünüzde açılış cümlenize güvenmeniz kıza yürürken de daha rahat ve özgüvenli olmanızı sağlayacaktır. Kızla doğrudan göz teması kurun ve açılış cümlenizi ses tonu, beden dili gibi unsurlara dikkat ederek çalıştığınız şekilde söyleyin. Unutmayın, pratik yapmak mükemmelleştirir.

Grup halindeki kızlara nasıl yürürüm? Güzel kızların grup halinde gezmesi sık rastlanan bir durum. Grup halindeki kızlara yürürken esas yürümek istediğiniz kıza odaklanmadan öncelikle gruba odaklanarak yürüyün, daha sonra beğendiğiniz kızla birebir konuşun. Bütün gruba sanki tek bir kız varmış gibi yürüyün. Mesela tek kıza yapılabilecek “Merhaba, yeni birileriyle tanışmak istedim, naber?” açılışını gruba uyarlarsak “Merhaba, yeni birileriyle tanışmak istedim. Naber nasılsınız?” şeklinde bir giriş yapabilirsiniz.

Kızlar neden buluşma davetimi kabul etmiyor? Sebebin bir önemi yok. Öğrenseniz de kafanızı daha fazla karıştırır. Bildiğiniz bir şey var, o da kızın gelmek istemediği. O yüzden NEXT!

Kızlara nasıl çıkma teklif ederim? Asla bir kıza ilgisi veya zamanıyla ilgili HERHANGİ BİR ŞEYE ihtiyaç duyduğunuzu belli edecek sorular sormayın. Bunun yerine kıza gidip doğrudan herhangi bir yerde herhangi bir zamanda birlikte vakit geçirmek istediğinizi söyleyin ve gelmesini isteyin. Aranızdaki ilişkiyi bir günde değiştirmeye çalışmayın. Zaten kızla yeteri kadar baş başa zaman geçirirseniz işlerin zaman içinde kendiliğinden rayına girdiğini göreceksiniz.

Fiziksel yakınlaşmayı nasıl ilerletirim? Ufak dokunuşlarla işinizi ilerletmeye çalışın. Birden büyük işlere girişirseniz başarısız olursunuz. Mesela kızla ilk buluştuğunuzda ona sarılın. Biraz zaman geçirdikten sonra elini tutun. Bundan rahatsızlık duymadığını görürseniz öpme faslına geçebilirsiniz. Ancak bir aşamada kızın rahat davrandığını görmeden diğer aşamaya geçmeyin. Mesela kız rahatça elinizi tutmaya başlamadan öpmeye kalkmayın.

Kızları nasıl etkilerim?  Amacınız bir kızı etkilemek ya da onun onayını almaksa asla etkileyemezsiniz. Kulağa garip geliyor, farkındayım. Ancak bir kızı etkilemenin en iyi yolu, ona etkilenmesi gereken tarafın SİZ olduğunuzu göstermektir. Kızın onayını almaya çalışmak yerine o SİZİN onayınızı almaya çalışıyor gibi davranmaktır. Bunun size aileniz veya toplum tarafından öğretilen şeylerin tam tersi olduğunun farkındayım; ama bir kızı illa ki etkilemek istiyorsanız onu etkilemeye çalışmayı bırakın ve o SİZİ etkilemeye çalışıyormuş gibi davranmaya başlayın.

Kızlarla nerede tanışabilirim? Kızlarla tanışacak yer bulmak için endişe etmeyin, çünkü muhtemelen bu tarz yerleri biliyorsunuz. Sadece biraz kafanızı kullanmanız lazım. Bu konuda sıkıntı çekiyorsanız bu tarz onlarca yer olduğunu bilin yeterli. Aslında her an her yerde hazır olmanız lazım; çünkü herhangi bir yer de bir kızla tanışmak için güzel bir yer olabilir.

Zor kızı oynarsa ne yapmam gerekiyor? Bir kız elde edilmesi zor kızı oynuyorsa bu genellik bir shit testtir. Hatta bu tarz testlerin en bilinenidir. Sizin etkilenip etkilenmediğinizi görmek için test ediyor. Zor kızı oynamasının sizin üstünüzde bir etkisi olduğunu belli ederseniz bu testten kalırsınız. Ama hiçbir şey olmamış gibi hareket eder ve ona her zaman davrandığınız gibi davranmaya devam ederek TESTİ YAPACAĞINIZ BİR HAMLE İLE BİTİRİRSENİZ testi geçmiş olursunuz.

Kızlar sizin kararlılığınızı test etmek için zor kızı oynar. Kararlı olmazsanız testten kalırsınız. Ama çok yapışkan olursanız da başarısız olursunuz. Testin sizde hayal kırıklığı yarattığını belli ederseniz başarısız olursunuz; çünkü testin sizi ETKİLEMESİNE izin veriyorsunuz. Bu yüzden zor kızı oynamaya başladığı zaman ona normalde nasıl davranıyorsanız öyle davranın ve bir hamle yaparak testi bitirin. Kızı haftada bir arıyorsanız ve aramalarınıza dönmüyorsa BU DURUMU DİLE GETİRMEYİN VE HAMLENİZİ YAPIN. Muhtemelen kız sizin kolayca vazgeçip vazgeçmeyeceğinizi görmek istiyor. Sizin ondan hoşlanıp hoşlanmadığınızı anlamaya çalışmaktan muhtemelen yoruldu ve artık bir hamle yapmanızı bekliyor. Ama aramalarınıza dönmüyor diye de normalde aradığınızdan daha fazla aramayın. Yaptığınız şeyi yapmaya devam edin ve HAMLE YAPIN. Zor kızı oynamaya başladığında kız muhtemelen ilişkinin o anki halinden bıkmış demektir. O yüzden HAMLE YAPIN.

Kararlılık ve yapışkanlık arasındaki fark nedir? Kararlılık iyi bir şeydir, yapışkanlık değildir. Kararlı erkekler HAMLE YAPAR. Yapışkanlar YAPMAZ.

YAPIŞKANLIK/MUHTAÇLIK, asla bir araya gelme ihtimaliniz olmayan bir kızı kovalamaktır. Kızın sevgilisi olabilir veya onu daha fazla kovalamamanızı istemiş olabilir. Yapışkanlık/muhtaçlık, özgüvensizlikten kaynaklanır. Yapışkan bir adam, kız aramalarına dönmedi diye kıskançlık eder veya üzülür. Kız o sırada kendinden başka bir erkeğe ilgi gösterdi diye kıskançlık eder veya üzülür. Bu tarz yapışkan erkekler, kızlar tarafından genellikle arkadaş olarak görülür. Yapıştığı kız da erkek tarafından gereğinden fazla kovalandığını BİLİR.

KARARLILIK ise bir araya gelme ihtimaliniz OLAN ve ağzından aksi yönde bir laf çıkmayan bir kızı kovalamaktır. Kararlılığın kaynağı özgüvensizlik değildir. Kararlılık kızla zaman geçirme arzusundan kaynaklanır. Kararlı bir erkek, kız aramalarına dönmediği zaman kıskançlık etmez veya üzülmez. Kararlı bir erkek başarısızlıklara odaklanmak yerine denemeye devam eder. Kız kendisiyle zaman geçirmek istiyorsa zaman geçirir. KIZ KENDİSİYLE OLMAK İSTEMEDİĞİNİ BELİRTTİĞİ ANDA KIZI BIRAKIR. Kararlı bir erkek, kız başka erkeklere ilgi gösterdiği zaman üzülmez; çünkü böyle bir erkek kızın diğer erkeklerle ne yaptığıyla ilgilenmez. Kızla birlikte olup zaman geçirmekten memnundur, dolayısıyla başka erkeklerle ne yaptığı KIZI ilgilendirir.

Bir kızla tanıştıktan sonra ne zaman aramalıyım?  Numara aldıktan sonra 2-4 gün bekleyin. Mesaj atacaksanız ertesi gün de yazabilirsiniz. Ama bir kızı numarasını aldığınız gün aramayın veya mesaj atmayın.

Buluşmada kız için kapı açmalı mıyım veya oturması için sandalyesini çekmeli miyim? Evet.

Kıza iltifat etmeli miyim? İltifatlar her seferinde gücünü giderek kaybeder. Bu yüzden çok idareli kullanmanız gerekir (3 buluşmada bir gibi). İltifatı dış güzellik gibi çok bariz olan ve kızın iltifat duymaya alışık olduğu şeyler üzerinden etmeyin.

Kızla nasıl flört ederim? Çoğu erkek, buluşmaya gelirken sahip oldukları kafa yapısı yüzünden flört işini olduğundan daha zor hale getirir. Bunun sebebi kızla eğlenmeyi unutup onu küstürmemeye veya üzmemeye çalışmaktır. Erkekler genellikle kızla eğlenmek yerine ona kendini sevdirmeye odaklanır. Efendi ve içten davranmanın kızı âşık edeceğini düşünseniz de bu gerçek değil. Bir buluşmada eğlenmeye odaklanmanın iyi yollarından birisi de kızı konuşturmak ve söylediği şeylerden eğlenceli diyaloglar çıkaracak fırsatları kaçırmamaktır. Örneğin:

Ben: Ne iş yapıyorsun?

Kız: Kafede garson olarak çalışıyorum.

Ben: Hadi ya öyle mi? Şurada bana bir kahve kapıp gel bakalım.

 

Başka bir örnek:

Ben: Nerede yaşıyorsun?

Kız: Los Angeles.

Ben: Ünlülerle tanışmak için mi taşındın oraya?

Bunlar kulağa aptalca gibi gelebilir ama emin olun HİÇBİR ŞEY SÖYLEMEMEKTEN DAHA İYİDİR.”Hımm güzelmiş” deyip geçmekten daha iyidir en azından.
(Çevirenin notu: Verilen örnekler alelacele verilmiş, özellikle ilki hakaret gibi. Ama demek istediği kıza takılmaktan korkmayın. Güzel örnekler için eğlenen ustalık ve spontane neg örnekleri yazılarına bakabilirsiniz.)

Kızın numarasını nasıl alırım?  Kızın yanından ayrılırken “Seninle tekrar görüşmek istiyorum. Sende hoşuma giden bir şeyler var.” deyip telefonunuzu kıza uzatın ve numarasını yazdırın.

Kız fiziksel yakınlaşma çabalarıma (sarılma, öpme, elini tutma vs.) direnç gösterirse ne yapmam gerekir? Kız fiziksel yakınlaşma çabanıza karşı koyuyorsa bu hiç gerçekleşmemiş gibi hareket edin ve farklı bir konuya geçin. Kız geri çekildikten sonra yaptığınızla ilgili herhangi bir şey söylerse “endişelenme, gayet iyiydin” deyip başka bir konu açın. Daha sonra aynı şeyi tekrar deneyin. Yine karşı koyarsa, NEXT.

Fiziksel yakınlaşmayı ne zaman başlatmam gerekir? Kızın gerçekten neşeli olduğu bir anda, yani sizin varlığınızdan en çok zevk aldığı anda harekete geçin.  Hatta bütün hamlelerinizi kızın neşeli olduğu anlarda yapmanız daha iyi olur.

Bir kızın beni istemesini nasıl sağlarım? Yukarıda bahsedilenleri yaparak.

Çeviri: Most commonly asked newbie questions

Saha raporu – 1 senelik haplanma süreci

Herkese selamlar. 21 mayıs 2018 tarihinde, Kırmızı hapın 50 tonu Bölüm II
Notlarım arasına kayıt ettiğim ilk redpill yazısı olmuş haplanmamın başlangıcı olarak da bu tarihi sayıyorum. Bugün 12 mayıs 2019 kırmızı hapla tanışmamın üzerinden 1 yıl geçti.

Öncelikle bu site 1 senede hayatımı inanılmaz etkiledi bunun için Mahmut Abiye buradan selamlar sevgiler, sağolsun. İlk başlarda 2 hafta gibi bir sürede sabah akşam sitedeki yazıları yorumlar dahil inanılmaz bir istekle okumuştum. Hani işte bu ya diye hayıflanır ya insan kendine adını koyamadığı veya anlamlandıramadığı birşeyi anladığında, her öğrendiğim bir bilgide aynen öyle tepki veriyordum. Benim problemim fap bağımlılığıydı. Zaten bu siteyide neverfap akademi facebook sayfasında paylaşılan -notlarıma ekledigim- bu yazıyla bulmuştum.

Ben haplanmadan önce de dışarıda daygame benzeri deli cesaretiyle yaklaşmıştım bir kac tane kıza ama sıfır oyun bilgisiyle tam bir beta olarak yaklaşıyordum yanlarına. Haplandıktan sonra sahaya hızlıca atılmama bu sebep oldu sanırım. Burada yorum olarak paylaşmaya da başlamıştım hatta açtığım setleri. Mahmut Abi de sağolsun yardımcı oluyor ve eksiklerimi söylüyordu. Haplanmamın üzerinden 2-3 ay geçmişti ve baya set açmaya başlamıştım. Ta ki burada bir saha raporum paylaşılana kadar ( dans yürümesi). O güne kadar acaba oluyor mu becerebilecek miyim diye soru işaretleriyle doluydu kafam ancak burada yazım paylaşıldıktan sonra resmen “oldum ben” havalarına girdim. Bu arada paylaşılan saha raporu da başarısız bir rapordu ama gel gör ki o bile benim kendimi bişey sanmama yetmişti.

Daha sonra ben bu gereksiz özgüvenin de bir getirisi olarak sanırım inanılmaz pozitif ilgi görmeye, sosyal ortamlarda kızları kolayca elde etmeye başladım. Resmen bu güne kadar potansiyelimin farkında değilmişim ve bu işler gerçekten bu kadar basitmiymiş ya falan diye düşünüyordum. Eskiden dışarıda görsem ulan bunları kim beceriyor acaba diye düşündüğüm hb8 lik kızları çok rahat etkiler oldum. Kadınlar hakkında anlayamadığım birşey kalmadı ya diyordum kendi kendime.

Yazın bitmesiyle ve benim okulumun son senesinin başlıyor olmasıyla birlikte. İçimde bir huzursuzluk ve kafamda soru işaretleri oluşmaya başlamıştı ee? kızlarla istediklerin olmaya başladı iyi hoş da bu mu senin istediğin? Sadece kadınları etkileyip onu bunu becermek mi ?
Bu soruların kafamı kurcalamasını susturmak için aldığım karar monk mode a girmekti.

1. Dönem monk mode da o kadar keyifsiz ve acılı geçti ki. Nofap, stajlar, dersler, erken uyanma, kitap okuma, idmanlar derken ite kalka dönemi bitirdim. Yıl içinde aldığım YD leri değerlendirmek bir kenara dursun açıkça yürüyen kızlara bile yüz vermedim. Yani %100 bir monk mode yapamasam da elimden geldiğince uygulamaya çalıştım. Son 6 dönemdir ilk kez bu kadar başarılı sınav sonuçları almıştım. Ve bu dönem için benim adıma en iyi olan şey de fap bağımlılığımı bırakmam oldu resmen enerjimim 2-3 katına çıktığını hissediyorum nofap yaptığım dönemlerde. Eskiden başlayıp bıraksam da nofap bu dönem de baya başarılı geçmişti.

2. Dönem monke mode yapmayacağım yazın yaptığım gibi sahalara ineceğim ortalığı kasıp kavuracağım mantığıyla sömestr tatilim başladı. Tatilde önce şehir sonra ülke değiştirdim ve ortalığı kavurma hayalleriyle monk mode da kendini sıkan ben sorumlulukların üzerimden kalkmasıyla birlikte fap bağımlılığına tekrardan müptela oldum. Hemde öyle kötü bir haldeydim ki bütün enerjim bitmiş. Sahaya inmeyi bırak dışarı çıkma isteğim bile kalmamıştı. Tatili bu şekilde bitirdim. 2. Dönem başladı bu berbat tatil sonrası aldığım diğer kötü kararda monk mode yapmayıp sahalara inmek oldu. Sahalarada indim dediğim öyle bir sürü set falan açmadım sadece tekrardan kızlarla vakit geçirmek istiyorum sağa sola bakıyorum ama öyle çok denemiyorum garip bir hal yani. Vizelerim berbat sonuçlandı çünkü ilgi odağım dağılmıştı. 2. Dönemin ilk 3 ayı yaptığım pozitif tek şey idmanları bırakmamam oldu diyebilirim. Resmen hiç hayal etmediğim kadar yükselmiş ama şimdi yere çakılmıştım.

Şimdilerde biraz daha ayaklarım yere basmaya kendime gelmeye başladım diyebilirim 1 yıllık bir süreç bu şekildeydi. Hatalarımı, yanlışlarımı eleştirip bana tavsiye verirseniz mutlu olurum.

Son olarak da açtığım son 5 seti paylaşmak istiyorum bunlarla ilgilide tavsiye almak isterim. Setleri kampüste açtığım için daygame tarzı değil de Mahmut abinin söylediği lifegame tarzı yapmaya çalıştım. Çünkü küçük bir şehirde yaşıyorum ve hemen hemen herkes birbirini tanıyor.

Bu arada ben: 23 yaşındayım 3 senedir ağırlık kaldırıyorum boy: 1.80

1-) Yer kütüphanenin bilgisayar salonu, kız Hb6.5
Ben pc de oturuyordum bu da gelip yan masama oturdu. Kyk yurt sonuçlarına bakıyor. (Ben: b , kız: k)

B: Ne bu yurt sonuçları mı? (Ekranı elimle işaret ederek sordum)
K: Evet (bana döndü ve suratında şaşkın bir gülümsemeyle baktı)
B: yurda girmeye mi çalışıyorsun ya ?
K: Evet (gülümseyerek) ama sıra bir türlü gelmiyor. Zaten ek yerleştirmeyle gelmiştim o yüzden baya gerideydim.
B: Beğenmiyor musun kaldığın yeri ?
K: Beğeniyorumda pahalı kaldığım yer.

Falan diye ilerledi muhabbet. Hatta konuşmaya diğer masadaki bir kız arkadaşı da dahil oldu ben zaten daha sonra görürüm diye numara istemeden kalkıp gittim yanından. Kızı 1 ay kadar sonra garson olarak çalıştığı cafe de gördüm orada da aa sen şu kütüphanedeki kız değil miydin falan diye muhabbete girdim. Kız hafızan baya iyiymiş ya falan diye samimi bir şekilde muhabbet etti benimle ama sonra okulda gördüğümde selam vermeden yanımdan geçip gitti (Beni gördüğünü düşünüyorum). Next eyledim.

2-) Yer: kantin, kızımız Hb6 mini bir etek giymiş. Dikkatleri hemen üzerine çeken cinsten süslenmiş. Kantine girerken Yd attı. Oturduğunda 2. Yd yi aldım ve arkadaşları yanından kalkıp gitti. Ve arkadaşları giderken 3. Yd yi aldım. Oturduğu masaya doğru yürüdüm arkasında ki masadan bir sandalye çekip tam yanına oturdum. Yüzüm diğer masalara doğru bakıyor o sağımda duruyor, sadece konuştuğumda ona dönüp bakıyorum sonrasında karşıma bakıyorum.

B: Merhaba
K: Merhaba ?!?!?
B: Sen hangi bölümdesin ya
K: x
B: 1. Sınıf mısın ilk kez gördüm de seni buralarda.
K: yoo 2. Sınıftayım. Sen hangi bölümdesin ki ?

Kız soru sormaya başlamıştı baya iyi ilerliyor bu yürüme diye düşünüyordum ki biraz konuştuktan sonra kız memleketi mi sordu. Çölde kutup ayısı misali kız hemşerim çıktı hemde aynı ilçede yaşıyormuşuz. Ailelerin işin içine girmesi riskini alamadım çünkü bizim ilçede küçük bir ilçe. Çok az daha konuştuktan sonra kızın yanından direk kalkıp gittim kendine iyi bak diyerek 🙂 şaşkın şaşkın baktı arkamdan bu neydi şimdi der gibi.

3-) Yer: Okulun bahçesi kız Hb 6.5 belkide 6
Tam karşımdan yürüyerek bana doğru geliyor. Merhaba dedim önünde sayılabilecek bir açıda durarak. (Suratimda piç gülümsemesi, dik duruyorum, ses tonum daha iyi olabilirdi). Kız ilk başta durmadı ama benim durduğumu görünce şöyle etrafımda dönüp sol arka çaprazıma gelince durup merhaba dedi.

B: ben redist( bana uzak duruyordu elimi uzatmadım. Uzatmam gerekiyor muydu bilemedim)
K: K bende x de ?!?!?!?
B: öyle bir mehaba demek istemiştim.
K: eee? Merhaba ?!?!?
B: hangi bölümdesin sen.
K: x sen ?
B: x mi bende aynı. Kaçıncı sınıfsın?
K: 1 sen ?
B: son
K: ee iyiymiş bitmiş senin.
B: aynen . Sen sevmiyorsun heralde burayı (ses tonundan anladım bitmiş seninki dediğinde)
K: aynen ya alışamadım bir türlü. Özellikle ilk dönem kötüydü.
Alttan dersin varmı ne var falan diye bölüm derslerine girdik ordan memleket falan iyice tanıştık. Bi ara bir sessizlik oluştu ve kız benden uzaklaşarak iyi ben gidiyorum o zaman dedi. Bende iyi madem tanıştığıma memnun oldum dedim o giderken bende dedi ve gitti.
Bu kızı niye nextledigimi 4. Yürüme sonunda yazacağım.

4-) Yer: kampüsün içinde sayılabilecek park gibi bir alan. Kız Hb 6.5 belki 7
Tek başına bir bankta oturuyor arkası yürüme yoluna dönük kulaklıkları takılı. Önüne geçtim.

B: merhaba
K: (kulaklıkları çıkarttı)
B: neden bu kadar keyifsizsin ya ( sadece o an öyle söylemek geldi içimden planlamadan yürümüştüm)
K: ne bileyim öyle güzel havanın tadını çıkartıyorum işte.
B: iyi bende oturayım bari ( yanında çantası hırkası falan vardı ben elimi uzatirken o çekti kendine doğru. )
Burada mı okuyorsun ?
K: evet
B: hangi bölüm ?

Diye muhabbet devam etti 10-15 dk kadar konuştuk. Sonra ben iyi arkadaşlarımın yanına gidiyorum diye ayağa kalktım.
K: Memnun oldum redist elini sıkayım bari ( o elini uzattı ben yeltenmemiştim bile direk gidiyordum)
Bu kızı zaten sonra yine görürüm diye bundanda numara almadan uzaklaştım.

Ama sonradan öğrendim ki 3. saha raporundaki kızla bu ev arkadaşı çıktılar ve elime yüzüme bulaştırırım diye ikisinide next eyledim.

5-) Son açtığım set çok taze henüz bugün oldu. Yer kütüphane, kız hb 7 belki 7.5 ( kız soğuk görünümlü, hani böyle gözlerini kısarak etrafa havalı havalı bakan tipler olur ya öyle bir tipi var)

Bu kızı defalarca okulda gördüm bir sürü Yd aldim ama bildiğimiz üzere her zaman yürüme için uygun olmuyor. Ve samimi olmak gerekirse aklımın bir köşesinde bir süredir bu kıza yürümek vardı ve fırsatı görür görmez gideyim ve aradan çıksın diye düşündüm. Ama öyle hayır desinde gideyim gibi bir ruh halim yoktu satışı olmuş varsayarak gittim yanına.

Kütüphaneye girdim oturacak yer arıyorum. Kızı gördüm henüz o beni görmemişti kafasını masaya koymuş yorulmuş gözüküyordu. Yanından geçerken o bana baktı ama ben ona bakmadan arkasında ki masaya oturdum aramizda 2 kitap rafı vardı ve ben onu görüyordum ama o beni görmüyordu. Ama muhtemelen nereye oturduğumu anlamıştır. Kafamda kurgulamaya çalıştım nasıl giriş yapsam diye. 30 dakika kadar geçtikten sonra, önce tanışıp sonra mola verdim aşağıya inelim biraz diye dışarıya çıkartıp muhabbet açmayı planlıyordum.

Yanına gittim kütüphanede olduğumuz için biraz kısık bir sesle merhaba dedim beni bir süzdü baştan aşağıya ve cevap vermedi. Yanındaki sandalyede çantası vardı kaldırıp masaya bıraktım ve yanına oturdum.
B: ben redist (Tamamen ona dönük bir şekilde) ve elimi ona doğru uzattım tokalaşmak için.

K: (Elime şöyle aşağılar gibi bakıp önüne döndü) Bende x de eeee ?!?!? Gibi sessiz bişey söyledi .
B: (biraz duraksadım arkama yaslandım, olumlu bir tepki beklerken bu tavır beni yıkmıştı ne diyeceğimi bilemeden)
Neden bukadar soğuksun ya ?
K: sizi tanımıyorum çünkü
B: merhaba demek istemiştim
K: bu ne cürret ya ( biraz yükselerek)
Lütfen gider misiniz yanımdan.

Birşey demeden tekrar masama geçtim ders çalışmaya devam ettim 5-10 dakika kadar sonra o kalkıp gitti kütüphaneden. Bu set sonrası oh be denedim diye bir rahatlama geldi içimden ama nerede hata yaptım diye de için burkuldu biraz.

Tavsiyelerinizi bekliyorum.

Konuk Yazar : Redist

Spontane neg örnekleri

Bilinçsiz neg kullanımı yine can aldı (ana haber spikeri ses tonuyla okuyun).

Kral rumuzlu okuyucu şöyle bir yorum yapmış:

Göz altı torbası olan bir kıza “Göz altı torbalarına bayıldımmm” demek sizce neg midir yoksa hakaret mi?

Mahmut Abi’nin cevabı:

Neg, aşağılama değildir. Neg, ilgisizliği gösteren, çoğu zaman şaka yollu yorumdur. Tecrübesiz erkekler ve çaylak PUAlar negi anlamadıklarından, negleyim derken kıza hakaret ederler ya da kaba davranırlar. Negin amacı bu değildir.

Negin sonucunda kadın genellikle güler. Bu gülüş sinirli de olabilir. Ama bozulmazlar. Neg mi yaptınız kaş – göz mü yardınız bu kritere göre anlayabilirsiniz. Derler ki bir kıza hakaret ederseniz size saldırır, eğer neglerseniz kendinden şüpheye düşer.

Öncelikle şunu söyleyeyim, kızın dış görünüşüyle ilgili neg atmamaya çalışın. Kız gerçekten güzel ve seksiyse bunu zorlama yaptığınız belli olur ve özgüvenli imajı çizmeye çalıştığınızı düşünebilir, ortalama bir tipse de kabalık olur ve itici görünürsünüz. Negin içeriğiyle ilgili bir yazımız da var ama denk geldiğinde hızlıca kullanabilmek için spontane bir kaç örnekle olayı nasıl kotarabiliriz diye kendi yaşadıklarımdan örnek vermek isterim.

1. Bu sitedeki ilk yazımdan bir örnek vereyim. Uçakta ben tuvalete gidip geldikten sonra koltuğuma oturmak için bana yol açmayan ve bunun farkında olmayan kızın yüzüne eğilip “akşama kadar çekilmiş olursan ben de geçerim artık” bakışı atmıştım. Daha doğrusu dibinde durduğumu görmeyecek kadar dalgın olmasıyla dalga geçmiştim. Neg için konuşmama gerek bile kalmamıştı, o bakış olayı tanışmaya ve iletişim adresi almaya götürmüştü. Sonra sıçıp sıvadık orası ayrı tabi 😁

2. Bir gün çeviri için gittiğim bir konferansta başörtülü bir kızla tanıştım. Konferans çocuklara dil öğretimi üzerineydi ve farklı sınıflarda çocuklarla dil öğrenme teknikleri üzerine çalışmalar yapılıyordu. Verilen 10 dakikalık molada ayaküstü ve ortamdan ötürü mecburen resmi bir şekilde kızla sohbet ettim. Aradan sonra kızın bulunduğu sınıfa girip aktivitesini izlemeye başladım, bir yandan da yanımdaki yabancı konuğa çeviri yapıyorum. O sırada kız benden ayak işi denilebilecek bir iş için adımla hitap ederek yardım istedi. Normalde asla kuzu kuzu dediğini yapmam ama negim hazır olduğu için “sen de hemen iş kitledin farkında değilim sanma” bakışıyla yanına gittim. Ardından da daha yeni tanıştığı bir adama bu kadar rahat iş buyurmasının garip olduğunu kasteden imalı bir ses tonuyla “Asistan aradığınızı bilmiyordum Duygu hanım” dedim. Mahçup gülücükler ve estağfurullahlar sözümün işe yaradığını gösteriyordu.

3. Berlin’de bir hostelin lobi sayılabilecek aktivite alanında oturuyordum. Hem tv izleyebiliyorsun, hem de ufak tefek oyunlarla eğlenilen bir alan. Bir yandan dünya kupası maçını izlerken bir yandan da etrafımdaki tanışma potansiyellerini kesiyordum. O sırada yan masam sayılacak bir noktada iki kızın tahta kulenin parçalarını kuleyi devirmeden çekmeye çalıştığımız (jenga mıdır ne sikimse) oyunu oynadığını farkettim. Aradığım fırsat ayağıma gelmişti. Kızlardan biri daha ilk tahta çekişinde kuleyi yıktı ve ikisi birlikte gülmeye başladılar. Hemen bir kağıda “I hope you do not want to be an architect in the future” (umarım ileride mimar olmak istemiyorsundur) yazıp hiçbir şey demeden kızlara uzattım. Normalde bunu sözlü olarak da söyleyebilirdim; ama kızlar kağıdı alırken acaba ne yazdı diye merak edeceklerdi ve okuyana kadar arada geçen süre kağıttaki takılmanın etkisini daha artıracaktı. Tahmin ettiğim gibi devamında tanışma ve instagram değiş tokuşu yapıldı.

4. Yine daha önce yazdığım bir saha raporunda havaalanında telefonunu kaybettiği için benim telefonumu kullanmak isteyen bir kıza uçaktan indikten sonra “iyi bari kaybolmadan pasaport kuyruğuna kadar gelmişsin” diyerek güldürmüştüm ve kızdan “senin de diline düştük” şeklinde ilgi belirten bir sitem gelmişti.

5. Flört dışında kendi kız öğrencilerime de zaman zaman sırf şımarıkça isteklerde bulundukları için neg atarım. Mesela bir gün öğrencim “Hocam ya ders saatleri çok erken, ben o saatte kalkıp gelemiyorum” gibisinden bir şikayette bulunduğunda çok ciddi bir yüz ifadesiyle “Ya aslında ben bölüm başkanına söyledim, bu saat Zeynep’e uymaz yapmayın etmeyin dedim ama dinletemedim” demiştim. Devamında gelen “Yaa hocam ben öyle mi dedim?” sözü ve gülücükler aslında bir flört ortamı olsa baya iyi sinyal sayılabilirdi, ama malum ortam müsait değil. Benzer şekilde İngilizcenin dünya dili olduğunu ve herkesin öğrenmesi gerektiğini bildiği halde basit dilbilgisi kurallarının zorluğundan dem vuran bir kız öğrenciye “Haklısın bence de, gelecek hafta İngiliz Dil Kurultayı’nda bu konuyu Kraliçe Elizabeth’e ileteceğim” gibisinden bir neg atmıştım. Siz de tanıştığınız veya flört aşamasında olduğunuz kız dersleriyle ilgili mızmızlandığında bu tip bir abartı yoluyla neg atma yönteminden yararlanabilirsiniz.

Şu kısa sürede aklıma gelen birkaç örnek bu. Tabii ki her kızla farklı yer ve koşullarda tanışacaksınız. O yüzden her duruma uyacak spontane bir neg örneği vermek imkansız. Fakat size formül oluşturabilecek bir nokta var: Örneklerde hep kızın görünüşünden ziyade o andaki davranışlarıyla ilgili neg atıyorum. En kötü ihtimalle kıyafet veya bir takısına, aksesuarına da neg atılabilir.

Bu taktik, hem dış görünüşle dalga geçen sığ insan görüntüsü vermiyor, hem de kızın kendisi hareketinin garipliğinin farkında olduğu için bir toparlama ve kendini size açıklama ihtiyacı hissediyor. Hakaretvari bir kelime kullanmadığım ve gülümseyerek söylediğim için de çoğu zaman neglerden pozitif dönüş alıyorum. Etrafınızdaki kızların hareketlerini ve önemsiz mızmızlanmalarını gözlemleyin ve hakaret içermeyen kelimelerle ufak ufak dalga geçin, bunu da ufak bir gülümsemeyle yapın. Hatta uzun süreli ilişkilerde veya evlilikte (sık sık olmamak kaydıyla) bile sevgiliniz/karınız boktan konularda mızmızlandığında bu yönteme başvurabilirsiniz. Etkileri beklediğinizden fazla olacak.

Bazen yukarıya çıkmak için dibe vurmak gerek

Tabii siz illa dibe vurucam diye uğraşmayın ama benim hikayemde olduğu gibi kafanıza bir şeyler dank etmeden bir yerlerde kırmızı hap olduğunun (veya olması gerektiğinin) farkına varamıyorsunuz. Daha önceki yazılarımızın yorumlarında bir arkadaş betalıktan kırmızı hap felsefesine geçiş hikayeleri okuyarak benzer süreçten geçen kişileri görmek istediğini belirtmişti. Ben kendi hikayemle başlayayım. Biraz uzun olacak, affola.

Lafı uzatmadan, kırmızı hap öncesi durumumla ilgili biraz bilgi vereyim ki nereden geldiğim anlaşılsın. Lisede ve üniversitede çok başarılı bir öğrenciydim. Hani Mahmut Abi liselilere diyor ya “16-19 yaş arası derslere yoğunlaşın, ekmeğini yıllarca yersiniz” diye. Bunu Mahmut Abi’yi daha tanımadan önce zaten yapıyordum. Üniversite sınavında kendi alanımda Türkiye 300.sü oldum, üniversiteyi de rekor sayılabilecek bir ortalama ile bitirdim, üniversite genelinde dereceye girdim, hatta okul bittikten sonra 1 sene içerisinde gayet de güzel ve prestijli bir iş sahibi olarak akademik dünyaya adım attım. Kısacası kızlara karşı statümü artıracak her şeyi tam zamanında yapmıştım. Bunları kendimi övmek için söylemiyorum, yanlış anlamayın. Sadece bu özelliklere rağmen az sonraki rezalete engel olamadığını belirtmek için anlatıyorum. Neyse, bu kadar başarının içinde bilin bakalım ne eksikti?

Evet, bildiniz. Hatun eksikti.

Normalde bu sitede hep verdiğimiz “sosyal hiyerarşide yukarıya tırmanıp kadın skalanızı genişletin” tavsiyesini yıllarca harfiyen ve disiplinli bir şekilde uygulamama rağmen 23 yaşına kadar elime kız eli değmemişti. Deyim olarak söylemiyorum, cidden değmemişti. Bir kızla bırak sevişmeyi el ele bile tutuşmamıştım, öpüşmemiştim. Üniversitede 4 seneyi sap olarak geçirmiştim. O kadar akademik başarı, sonrasındaki kariyer başarısı vs. hiçbir boka yaramamıştı. Niye? Çünkü çekingendim, çünkü dünyanın en basit şeyi olan bir kızdan ret yeme korkusu beni bitiriyordu, çünkü benim gibi yiyen içen sıçan bir kızı beğensem bile gidip yürüyecek cesaretim yoktu. Uzaktan platonik aşklar geçirmekle yetiniyordum. Ha bak şunu unuttum, azıcık güzel bir kız görsem anında oneitis olup aylarca onunla sevgili olma hayalleri kuruyordum! Ve işin kötüsü kız çoğu zaman benim adımı bile bilmiyordu.

Kısacası işler kesat bile değildi, çünkü iş yoktu amk. Buna da bahanem hazırdı tabi. “Boyum kısa, tipim yok, yeterince zengin değilim, kızların götü kalkık, değerimi kariyerim ilerleyince anlarlar” gibi mavi hap avuntuları ile günler günleri kovaladı. Bu arada hiç mi kızla tanışmadım? Elbette tanıştım, ama niyeyse tanıştığım her kız daha tanıştıktan 1 gün sonra beni friendzone çukuruna atıyor, arkamdan da sanki teselli ödülü verir gibi “çok efendi bir çocuk yaa” diye bahsediyordu. Cidden de öyleydi, benden kızlara hiçbir zarar (!) gelmezdi.

Bu arada bir anektod vereyim. Lisede değişim projesi vasıtasıyla Avrupa’da bir okulu ziyarete gitmiştik. Gittiğimiz şehirde aynı dairede ben ve yanımdaki bir arkadaşım (erkek), toplamda 5 polonyalı ve 4 italyan kızla aynı odada kalmıştık. 17 yaşında ergenken rüya gibi geliyor değil mi? Hatta Polonyalı bir kız vardı ki sarışın mavi gözlü bir ahu. Ve en cana yakın konuşanı da oydu. Benle sürekli muhabbet açıyor (dil bölümündeyiz tabii ingilizcemiz iyi), Türkiye’de erkekler nasıl kızlardan hoşlanır, hiç bir kızla öpüştün mü vs gibi davetkar sorular soruyordu. Ben de içtenlikle bu soruları yanıtlamıştım, tabii elim boş dönerek (ya da dolu dönerek mi demeliyim?). Dönüşten sonra benim arkadaşa attığı mailde (o zaman whatsapp olmadığı ve msn’e de sürekli girmediğimiz için mail adreslerini almıştık) aynen şöyle demiş: “Arkadaşın çok utangaçtı ya, sanki rahip gibi.” Ne rahibi amk ne rahibi, o mavi hap kafasıyla adaylığımı koysam papa bile olurdum.

Lafı uzatmadan beni ayıktıran olaya gelelim. Üniversite bittikten yaklaşık 9 ay sonra yüksek lisans sınavına girdim. Sınav ülkenin en iyi üniversitelerinden birindeydi. Sınav günü geldi çattı, salonda yerimi alıp sınavı beklemeye başladım. İşte o sırada içeriye mavi gözlü bir afet girdi (bana göre hb 8.5) ve kafamda şu şarkı çalmaya başladı.

Resmen büyülenmiştim, ama bu kız bana bakar mıydı ki? Tabii o gün bakmadı. Ama ertesi gün hayatımda hiç olmayan bir şey oldu! Sözlü sınav için yine aynı salonun önünde beklerken yanıma gelip benimle konuşmaya başladı ve benim ilginç birine benzediğimi söyleyip tanışmak istedi. Tabii ben şok ben iptal. Hayatımda ilk defa bir kız gelip açıkça benimle tanışmak istediğini söylüyordu. Ne yapacağımı bilemedim, elim ayağıma dolaşmıştı. Normalde kızın beni siklememesi lazımdı, nasıl oldu lan bu? Acaba kız ladyboy muydu?

Sözlü sınav öncesi ayak üstü 15-20 dk sohbet ettik. Sesimden heyecanımı çok belli ediyordum, vücut dilim hep kıza dönüktü. İlk tanışma için ne kadar muhtaç beta sinyali varsa veriyordum, kıza adeta “Sen benim gibi garibanla nasıl oldu da tanışmak istedin?” diyordum. Ama kızın da ilgisi belliydi, gözleri parlayarak ve canlı bir sesle konuşuyor, güzel sorularla sohbeti yönlendiriyordu. Ve bilin bakalım bu arada heyecandan neyi unuttum?

Numara almayı unuttum amk. Kızın numarasını almadan sözlü sınava girdim, çıktım.  Çıktığımda da kız ortada yoktu. Ertesi gün sınavı da kazandığımı öğrendim ama aklım hala kızdaydı tabii. Allah’tan tanışırken adını öğrenmiştim ve adı çok kullanılan bir ad olmadığından sosyal medyada yapacağım arama işime yarayabilirdi.

Memlekete döndüğümde içim içimi yiyordu. Nasıl unuturdum o lanet olası numarayı? Kendime kızıp durmak yerine ben de hayatımda ilk defa bir kıza karşı harekete geçmeye karar verdim. Ne yapıp edip ona tekrar ulaşmalı, o ilgisini ilişkiye götürecek kıvama getirmeliydim. Evet gerizekalıydım çünkü daha dün tanıştığım kızla şu anda evlilik hayalleri kurmaya başlamıştım bile. Kızın nasıl bir karakteri var, belki tanıyınca soğurum vs. gibi ihtimaller aklıma gelmiyordu, ancak onun gibi bir melekle (!) hayatımı birleştirebilirdim.

Sınava girdiğim okuldan sınav öncesi adaylara gönderilen bilgilendirme mailindeki mail adreslerine bakmaya başladım. Kızın zaten adını bildiğim için soyadıyla mail almış olması işimi iyice kolaylaştıracaktı. Mailini bulup Facebook’tan arattırdım ve beni bir ay önce mest eden mavi gözlerle karşılaştım.

Bu sırada içimi bir kurt kemiriyor tabii. Kıza mesaj atarsam yanlış anlar mı? Beni sapık zanneder mi? Ya benimle konuşma istemezse? Gördüğünüz gibi mavi hap kafasının bir ürünü olan ve kıza yürümeden önce “ya sıçar batırırsam” korkusuyla ortaya çıkan aşırı analiz bölümünü adım adım gerçekleştiriyordum. Halbuki mesajı at gitsin kıza işte cevap verirse verir, vermezse de kendi bilir. Ama daha kızı gördüğüm dakika oneitis yaptığım için, hele bir de kız hayatımda ilk defa gelip benimle tanışmak isteyen bir kız olduğundan duble oneitis yaptığım için kızı ödül, kendimi de yarışmacı yerine koymuştum bile.

Mesajı atıp yine sınav öncesinde olduğu gibi gayet güzel bir cevap aldım. O gece Facebook üzerinden de ekledik birbirimizi. Gece saat 12 gibi online olmuştu. Kızın online olduğunu görünce bile elim ayağım titriyordu. Hem bir şeyler yazmak istiyordum, hem de kızın ilgisi yazarken kaybolur diye korkumdan elim klavyeye gitmiyordu. Tam bu sırada kız bir cevvallik daha yapıp kendisi yazdı ve merhaba faslından sonra şu soruyu sordu: “Ben de sınavı kazandım. Buralara tekrar ne zaman gelirsin? Senin bir şeyler içmek isterim.”

Kızın kendi gelip tanıştığı yetmezmiş gibi bir de beni dışarıya davet etmişti. Rüyada gibiydim, hayatımda ilk defa bu kadar güzel bir kız bu kadar kolay bir şekilde bana gelmişti. Tabii içimdeki mavi haplı çocuk durur mu? Hemen kıza o güne kadar tanıdığım hiçbir kıza benzemediğini, kendisiyle çok iyi anlaşacağımızı düşündüğümü, sanki gerçek bir insan değil de bir melekle konuştuğumu (höh amk abartımı sikiym) vs diyerek iltifat yağmuruna boğdum. Tabii o arada numarayı da aldık.

Ertesi gün yerimde duramıyordum. Sanki hayatım yeniden başlamış gibiydi. İlk defa kendimi bir ilişkiye bu kadar yakın hissediyordum. Hatta ilk çocuğumuza kız veya erkek olursa hangi adı vereceğimizi bile düşünmüştüm! Sonunda hayat beni de görmüştü, aradığım ruh eşim ayağıma gelmişti. Sürekli romantik aşk şarkıları dinliyordum. Tabii bunlardan kızın haberi yok.

Numarayı aldığım için bir mavi haplı çocuğa yakışan şekilde ertesi akşam  kıza ondan hoşlandığımı söyleyen bir mesaj attım. Tabii devamında da çok duygusal, ona aşkımı anlatan bir şiir eklemeyi ihmal etmedim. Onun da benden bu hamleyi beklediğine emindim. Sonuçta o kadar ilgi göstermişti, hem benden hoşlanmasa, sevgili olmak istemese niye bu kadar ilgi gösterecekti ki? O anda hiç beklemediğim bir şey oldu ve kafamdan aşağı kaynar suyu döken şu mesaj geldi:

“Hislerini anlıyorum ama şu anda konuşmak için erken. Sonra görüşelim.”

Yazdığım destana iki cümlelik cevap geldi. Bir günlüğüne çıktığım bulutlardan tekrar yeryüzüne indim. Ama bu cevabı da mavi hap kafasıyla rasyonalize etmem kolay oldu. Sonuçta o güzel bir kızdı, naz yapmak hakkıydı. Hem çok uğraşmadan güzel bir kız elde edilir miydi? Kolay değildi, o benim çocuklarımın anası olacaktı, hayatımın aşkıydı. Çabalamam lazımdı.

Aradan geçen iki haftada kızdan ne tek bir kelime mesaj ne de arama geldi. O ilgisi tavan yapmış kız sanki hayalet olmuştu. Bu sürenin ardından ben ona mesaj atıp tekrar nabız yoklamak istedim. Aslında nabız yoklama falan değildi. Yaptığım şeyin muhtaç bir zihniyetle kıza yavru köpek gibi bakarak beni sevsene demekten farkı yoktu. Ama mesajım yine 1-2 cümlelik bir mesajla ağzıma tıkılmıştı. Bu elektrik düğmesini açıp kapar gibi yaşanan ani değişimden ötürü moralim bozuldu. Tabii o anda farkında değildim ama kızı çoktan oneitis yapmıştım ve mutluluğum kızın elindeydi. Tek mesajıyla beni elde edebileceğini biliyordu; bu kadar parmağında oynattığı erkeğe niye ilgi duysun ki?

Ben ise hala kızın aşkımın büyüklüğünü (!) yeterince anlamadığını düşünüyor ve mavi haplı kimliğime yakışır şekilde ara sıra sevgi dolu aşk mesajlarıma devam ediyordum. Ben her gün mesela 10 mesaj atıyordum, kızdan 1 tane cevap gelse mutlu oluyordum. Bu olay 1 ay kadar devam etti. Ve sonra bir gün kız yine beni şaşırtan bir hamle yaparak gün içinde ilk mesajı kendisi attı. Dediğine göre benim söylediğim şeyler hoşuna gitmişti ama o anda ne diyeceğini bilememişti. Ama sonradan bana bir şans (!) vermeyi düşünmüştü. Bu yüzden de beni tanımak istiyordu.

Tabii burada mavi hap kafası yine devredeydi. Sonunda kız benim çabamı ve onu ne kadar sevdiğimi görmüştü. Bu kadarcık naz elbet hakkıydı, ben de bu sürede kendimi ona çok iyi tanıtacak, ne kadar zararsız bir adam olduğumu gösterecek ve böylelikle kızı kapacaktım. Bana şans verdiği için ne kadar şanslıydım!

Bundan sonraki 1 ay boyunca kızla tabiri caizse gece gündüz konuştuk. Her gün saatlerce mesajlaşıyordum, her derdini dinliyordum. Sürekli olarak yanına gelirsem yapacağım romantik hareketlerden bahsediyordum. Kendimi buluşacağımız o ilk güne o kadar odaklamıştım ki dışarıdan gören biri o gün Oscar ödül törenine çıkacağımı zannedebilirdi. Neredeyse her gece sabah ezanına kadar konuşup 2 saatlik uykuyla işe gidiyordum. Bunlardan da hiç rahatsızlık duymuyordum tabii, o benim yanımda olsa yeterdi. Ama o mesela gece geç yattığı için ertesi gün günaydın mesajıma öğleden sonra dönmekte herhangi bir sorun görmüyordu, akşamlar işi yoksa telefonda benimle konuşuyordu. Ben tüm vaktimi ona göre ayarlarken, o diğer işlerden ve insanlardan kalan vaktini bana ayırıyordu.

Derken o soğuma evresi kaçınılmaz olarak geldi. Ağustos ayında kız 1 hafta boyunca tatile gideceğini söyledi. İçimden bir ses bunun kötü bir sinyal olduğunu söylese de onun artık aşkımı gördüğü için tatil yerinde diğer erkeklere bakmayacağından emindim. Fakat tatile gittiği ilk günden itibaren telefon konuşmalarımıza vakit ayıramaz olmuştu. Eskiden en geç 1 saat içinde mesajlarıma dönen kız, şimdi sahilde uyuya kaldım vs. diyerek  bir gün sonra nezaketen cevap atıyordu. Aramalarıma da dönmediğini söylememe gerek yok sanırım. Tatil dönüşü benim de sabrım taşmıştı. Sanki kızın sevgilisi gibi ona ültimatom vermeye kalktım, böyle saygısızca mesajlarıma geç cevap verirse bunu çekmeyeceğimi söyledim (allahına gurban, erkekkkk). O anda kız ikinci defa başımda aşağı kaynar suyu döken cümleleri kurdu:

“Ben böyle konuşmaktan sıkıldım. Sevgili değiliz ama sevgili gibi davranıyoruz. Böyle bir şey bana göre değil. Artık ısrar etme lütfen, konuşmak istemiyorum. Her gün görüşmek zorunda değiliz.”

Hiçbir şey diyemedim. Yine tam oldu derken bozulmuştu. Kız haklıydı, sevgili değildik ama ben sevgiliyiz gibi kızdan hiçbir karşılık almadan ilgimi bedavaya veriyordum. Resmen erkeğin orospusu olmuştum, seks, öpüşme, yiyişme olmadan, hatta kızdan romantik bir söz bile duymadan kıza bedavadan ilgi dağıtmıştım. Hiçbir gizemim kalmamıştı, kızın avucundaydım. Beni başta değerli bir erkek olarak görüp ilk adımları atsa da çok kolay elde ettiği için artık bıkmıştı.

O kadar üzüldüm ki hiçbir cevap yazmadım yukarıdaki mesaja. Bütün yaşam enerjim yine düştü, kız tek hareketiyle bütün mutluluğumu alıp götürüyordu ve buna bir şey yapamamak benim içimi yiyip bitiriyordu. Benim karşımda bu kadar güç sahibi olması ilk kırmızı hap uyanışıma sebep olsa da teorik bilgiden yoksun olduğum için bunu lehime çeviremedim, sadece üzülmekle yetindim.

Aradan üç hafta daha geçti. Yüksek lisansa kayıt yaptırmak için okula gitmem gerekiyordu. Okula geleceğim günü kendi de biliyordu, çünkü o gün buluşup bir şeyler içmek için sözleşmiştik. Ama o son mesajdan sonra buluşma için tekrar mesaj atmak gururuma dokunuyordu. Belki de farkında olmadan ilk defa irade gösterip kıza olan ilgimi bu kadar geri çekmeyi başarmıştım. O mesajı atmayacaktım, gerekirse de gittiğimde onunla görüşmeyecektim. Farkında olmadan ilk defa kırmızı haplı bir davranış sergileyecektim ki kız ilgimin kaybolduğunu görüp tekrar oltayı atana dek…

Mesai saatleri içinde kayıt işini bitirebilmek için biletimi çok erken bir saate almıştım, o yüzden saat sabah 4’te kalktım. Evden çıkarken telefonu aldığım sırada kızdan ilk defa ben yazmadan bir mesaj geldiğini gördüm: “Eğer bugün görüşeceksek haber ver, ona göre işlerimi ayarlarım.” Az önceki “mesaj atmayacağım, görüşmeyeceğim” kararlılığı anında yok oldu, kızdan gelen ufacık bir ışıkla tekrar yelkenleri suya indirdim. “Az sonra uçağa binip geleceğim, indiğimde ararım.”

İndiğimde saat 9 civarıydı, hemen telefona sarılıp aradım. Sesi o ilk günlerdeki gibi neşeliydi. Üçüncü defa bitti derken beni tekrar kendine bağlıyordu, bu kez kesin oldu diye sevinçten havalara uçtum. Aynı hatayı yine yapıyordum, kız bir adım atar atmaz ben koşa koşa 10 adımla cevap veriyordum. Mavi haplı olduğumu söylemiştim değil mi?

Buluşma yerinde beni 45 dakika bekletse de buna değen bir gece oldu. Akşam üzeri 4’ten gece 12’ye kadar takıldık. Önce yemek yiyip sonra normalde içki içmediğimden hiç tarzım olmasa da bar tarzında canlı müzik yapan bir yere gittik. Gece boyunca kız bütün ilgi sinyallerini gösteriyordu. El şakaları, bana dönük vücut dili, hafif kafası güzel olunca sarılmalar vs. Ben bu iş oldu havasında biraz daha özgüvenli hareket etsem de hala kızın beni yanlış anlayacağını (!) düşündüğüm için penaltı yaptırmaktan çekinen stoper gibi ileri derece fiziksel temaslardan kaçınıyordum. Bu arada da kıza iltifat etmekten, romantik sözler söylemekten geri durmuyordum. Kız ise sürekli olarak beni tanıması gerektiğinden bahsediyordu, “üç ay oldu artık tanı amk” diyemediğim için sadık bir aşık (!) olarak beklemekten gocunmayacağımı söylüyordum.

Gece biterken kızı evine bırakmadan ve gece boyunca gördüğüm ilgiden de cesaret alarak dudaklarına kısa süreli ama baya ateşli bir öpücük kondurdum. Muhtemelen o güne kadar sergilediğim çekingen beta hareketlerden ötürü kız da böyle bir hamleyi benden beklemiyordu. Öpücükten sonra tepkisini ölçmek için yüzüne baktım, ufak bir gülümsemeyle birlikte görüşürüz deyip evine gitti.

Şimdi buraya kadar her şey gayet güzel gidiyor değil mi? İşte mavi haplı bir adam şu ortamı bile bozmakta ustadır. Ben de o gece bir arkadaşımın evinde kalacaktım, eve döner dönmez kıza 4-5 tane aşk şiiri attım. Daha 20 gün önce kızdan siktiri yiyen ben değilmişim gibi ilk ilgi kırıntısında gene tüm ilgimi bedava dağıtmaya başlamıştım. Bununla da kalmadım, uçak biletimi ertesi gün dönüş şeklinde almama rağmen biletin tarihini değiştirip bir sonraki güne alarak kızla bir gün daha yüz yüze görüşmek istedim.

Ve bilin bakalım ne oldu? Dün sarılan, öpünce gülümseyen, feminenliğin dibine vuran kız ertesi gün buluşma teklifini “işim var” diyerek biraz soğuk bir tonda reddetti. “Senin için burada kaldım” (iyi bok yedin amk salağı) dememe rağmen sadece “kusura bakma” demekle yetindi.

Bana gene depresyon. “Ulan tam bağladık derken gene niye soğudu bu kız?” diye baştan beri mavi haplı hareketlerimi analiz etmek yerine kızın bana üçüncü kez feyk atmasına yine muhtaç bir hareketle karşılık verdim ve aynı gün akşam bir mesajla “Ne oldu niye soğuksun? Dün o kadar sarıldık öpüştük” gibisinden hesap sordum. Kızdan gelen cevap ise ibretlikti: “Ben arkadaşlarıma da sarılıyorum, onlarla da öpüşüyorum. Güzel bir gece geçirdik hepsi bu.”

Kabullenmek istemesem de bir kez daha duvara tosladığımı anlayıp memlekete geri döndüm. Okulun başlamasına yaklaşık 2 hafta vardı, bu arada belki mesajlarımda onu ne kadar sevdiğimi belli edersem okul döneminde yine bana dönme şansı vardı. Nah vardı amk. Kız bu kez mesajlarıma hiç cevap vermedi. Size abartı gelecek ama her gün attığım mesajlara rağmen haftada 1 kez 2-3 cümlelik cevap almama rağmen hala ısrarla yazmaya devam ediyordum. Rollo Tomassi oneitis kavramını bende keşfetmiş olabilir. Ben bunun verdiği sinirle kızla artık kavga edecek noktaya geldim. Tıpkı bir betaya yakışır bir şekilde kız istemeden verdiğim ilgiye karşılık olarak kızdan gelmeyen ilgi için hesap soruyordum. Kafamdaki gizli anlaşmaya kız uymak zorundaymış gibi davranıyordum. Kız ise bu kavgada daha önce hiç duymadığım ve beni daha sonra çok düşündürecek şu cümleyi kurdu: “Kız gibi trip atmandan bıktım.”

Şimdi düşününce diyorum ki az bile söylemiş. “Kendi gel amk karı kılıklısı” dese yeriymiş.

Okula gidip ilk derste görüştüğümüzde ise o büyük yıkımı yaşadım ve beni kırmızı hapa götüren süreç başladı. Derste karşılaştık, kız benden daha soğumuş gibi görünüyordu. Hayatımda ilk defa birinin bana “tiksinerek” baktığına şahit oluyordum. Evet, kız sanki anasını babasını öldürüp tüm malına mülküne haksız şekilde el koymuşum gibi bakıyordu. Kısa sarı saçlı CHP’li teyzelerin Erdoğan’a baktığı gibi bakıyordu bana. Nasıl anlatacağımı bilemiyorum, yüzünde tiksinti ve acımayla karışık bir ifade vardı.

Çaktırmadan dersi dinlemeye devam etsem de odaklanamıyordum. Çok fena duygusal darbe yemiştim. Bunun üzerine ise bana esas darbeyi vuran şeyi gördüm. Kız ders yaptığımız odadaki dikdörtgen masada (derse giren 5 kişi vardı) tam karşımda oturuyordu, telefonu önündeydi. Telefonu çalarken ekranda “sevgilim” yazdığını gördüm, dünyam başıma yıkıldı. O güzel geceden sonra ani dönüşü ve bana hakarete varan ifadeleri muhtemelen diğer adamın devreye girmesiyle alakalıydı. Taşlar şimdi yerine oturmuştu. Üstelik bana 3-4 ay boyunca tanımaktan bahsederken, muhtemelen daha 1-2 hafta görüştüğü bir adamla sevgili olmuştu; çünkü daha önce böyle biri olsa o gece benimle o şekilde konuşmazdı. Benim bütün ilgim, harcadığım zaman ve duygusal yatırımım ise tek seferde çöpe atılmıştı.

Abartı gelecek belki size, ama o anda yaşadığım hisleri kelimelere dökemem. Gözlerim doldu, ağlamak üzereydim. Etrafımdaki sesleri resmen duyamıyordum, her şey uğultu gibi geliyordu. Daha fazla dayanamayınca hocadan özür dileyip dışarıya çıktım, elimi yüzümü yıkayıp  kendime gelmeye çalıştım. Tekrar derse dönsem de öğleden sonraki derse girmedim. Bir kahve alıp kampüsün sakin bir köşesinde yaklaşık 2 saat boyunca tek başıma oturdum ve düşündüm: Ben nerede hata yapmıştım?

Zoruma giden aslında kızın benle sevgili olmaması da değildi. O kadar umut verildikten sonra her seferinde göt gibi bırakılmak, “seni tanımam lazım” diye oyalandıktan sonra muhtemelen daha yeni tanıştığı adamla sevgili olması falan derken kendimi çiftlik bank tarafından kandırılmış gibi hissediyordum. Bir erkeğe göre aşırı duygusal ve mavi haplı olsam da karakter olarak en kötü durumlar karşısında bile rasyonel düşünebilirdim. Ben de öyle yaptım ve duygularımdan bağımsız olarak kızın beni bir böcek gibi görmesine neden olacak hareketler zincirini analiz etmeye başladım.

İşte kırmızı hapla tanışma hikayem de böyle başladı. Önce internette İngilizceyi de iyi bilmemin avantajıyla yaptığım “dating” araştırmalarında david deangelo’nun double your dating kitabıyla karşılaştım. Normalde kırmızı haptan çok pua odaklı bir kitap olsa da david deangelo’un kitabın başında kadın doğasına dair yaptığı analizler bu kızla yaşadığım süreçte benim niye bu duruma düştüğümü çok iyi özetliyordu. Bundan sonra ise bir kaynaktan diğerine atlayarak 3-4 aylık zaman içerisinde Rollo Tomasi, reddit’deki the red pill sayfası vs gibi onlarca kaynakla tanışarak her geçen gün oyunumu geliştirdim, hala da geliştirmeye devam ediyorum. En son da buraya geldim işte.

Peki kırmızı hap bana ne kattı? Bana kattığı tek şey sevişme sayımın artması değil. Bana en büyük katkısı oneitis belasından kurtulmak. Artık hoşuma giden hiçbir kızı kafamda tanrıça yapıp siktir edilene kadar peşinde koşmuyorum. Tabak çevirmeyi biliyorum. Herhangi bir kızla başarısız olursam en fazla “tüh lan sağlam hatundu kaçırdık” deyip hatalarımı analiz ederek bir dahaki sefere aynı şeyleri yapmamaya gayret ediyorum. İlişki ihtimalini hedef gibi algılamadan kadınlarla zevk aldığım için takılıp “hoşuma giderse neden olmasın?” kafasıyla hayatımı sürdürüyorum.

Kırmızı haptan önce elime kız eli değmemişken kırmızı hapla tanıştıktan sonra yaklaşık 6.5 yıllık sürede 9-10 kısalı uzunlu ilişki yaşadım (en uzunu 1 sene ve çoğunda betalaştırma çabalarına dayanamayıp ayrıldım), birkaç ufak kaçamak oldu ve şu anda hatırlayamadığım kadar çok kıza yürüyerek deneyimler elde ettim. Kimi beni reddetti, kimini ben hata edip kaçırdım, kimi delinin teki çıktı hoşuma gitse bile bırakmak zorunda kaldım, kimiyle karşılıklı anlaşarak ayrıldık vs. Aradaki değişim muazzam. Yukarıda da dediğim gibi sırf şu oneitis saçmalığını yenmek bile kırmızı hapı tek başına muhteşem bir felsefe yapıyor.

Bu arada hikayedeki kıza ne mi oldu? O günden sonra geçen 6 yılda 1-2 defa yokladı, ama bu sefer kapı duvar olduğundan istediğini alamadı. Maymun geç de olsa gözünü açıyormuş.

Saha Raporu – Defalarca set açılmış kızı etkileyerek numara alma

Sporumu yapmış eve doğru yollanıyordum. Saat 10’a geliyorken  bulunduğum avm kapanmak üzereydi. Derken o an arayıp da bulamadığım fırsat ayağıma geldi ve “sonunda güzel bir kız görebildim” diye düşündüm. Metallica tişörtünün üzerine şık bir deri ceket giymişti. Grimsi ve vücudunu saran kotu güzel vücut hatlarını ortaya çıkarıyordu.

Not: Konuşmaları hatırladığım kadarıyla yazıyorum, ufak değişiklikler ve nüans kaymalarının olması kuvvetle muhtemeldir.

Ben: “Merhaba” 🙂
Kız: “Merhaba”
Ben: “Nasılsın ?”
Kız: (Kafasında bir çok soru işareti olduğunu belli eden bir “iyiyim” çıktı ağzından)
Ben: “Genelde erkekler yolda yürürken gelip selam verirler mi sana ?” deyip sırıttım.
Kız: “Hayır.. ama evet burada çok oluyor, buraya özel bir şey mi var bilmiyorum.”
Ben: “Aynen buraya özel bir şey var. Hayır ya, tam da kimmiş o beni taklit edenler diyecektim 🙂 Senle neden konuşuyorlar bilmiyorum ama belki para filan istiyorlardır senden :)”
Kız: !!
Ben: “Üzerindeki Metallica tişörtünü görünce konuşayım dedim. Ali Sami Yen yıkılmadan önce konserlerine gitmiştim, ondan sonra da gelmediler zaten. Sen gider misin konserlere ?”
Kız: “Evet, böyle röportaj gibi oluyor, çok ilginç ya :)”
Ben: “Evet ne yaparsın işte :)”

(Bir süre konuşuruz)

Kız: “Bir dakika .. ne kadar özgüvenlisin !” (gözlerimden başlayarak aşağı doğru hızlı ve ufak bir süzüş atar)
Ben: “Teşekkür ederim. Bazı erkekleri daha böyle ilk dakikadan iltifata boğar mısın ?”
Kız: 🙂 🙂 “Sen beni nerede gördün ? Xx mağazasının içinde mi ? ”
Ben: “Yok hayır, hemen şurada. Bu arada ne işe yapıyorsun sen bakayım ?”
Kız: (Anadolu ajansında muhabirmiş)
Ben: “Yandaş medya sizi. Daha bugün Ekrem İmamoğlu size kızıyordu Tv’de :)”
Kız: “Hahah, evet ben daha çok sağlık bölümündeyim ama siyasetle pek ilgilenmiyorum.”
Ben: “Diyetisyenlerden görüş almak, Canan Karatay falan :)”
Kız: “Evet 🙂 Sene ne yapıyorsun ?”

(Bir süre bunun gibi muhabbetler yaptık)

Kız: (Yürüyen merdiveni gösterir) “Yukarı çıkacaktım ama.”
Ben: “Tamam beraber çıkalım.”
Kız: “Böyle durumlar başıma geliyor ve direk cevap vermeden geçiyorum. Ama bu sefer farklı oldu. Çok özgüvenlisin gerçekten. Nerelisin sen ya ?”
Ben: “Erkek olsan yanmıştın sen. Özgüvenli olacaksın, sonra kızı bulup tanışacaksın falan hep zor şeyler bunlar, uzun iş 🙂 Belki de diğer erkekler seninle konuşmak istediklerinde ikibüklüm oluyorlardır karşında ondan olabilir. XXX liyim. Sen ?
Kız: “Zonguldak”
Ben: (Daha önce motosiklet sürdüğümü söylemiştim ve kızlar arkama binince korkuyorlar vs. demiştim) “İş yerimde çok sevdiğim bir arkadaşım Zonguldaklı, hatta bu yaz motosiklet turu yapıcam, belki Zonguldağa da uğrayabilirim.”

(5 dakika kadar konuştuktan sonra artık arkadaşlarının yanına gitmesi gerektiğini söyler)

Ben: “Olur, gelelim sebebi ziyaretime. İkimizin de müsait olduğu bir zaman kahve içelim.”
Kız: “Ben bu aralar hiç müsait değilim ya.”
Ben: “Tamam seneye kadar bir kahve içeriz o zaman. Tabi o zamana kadar evlenmezsem sana bir kahve sözüm olsun 🙂
Kız: “Teveccüh ettin ya teşekkür ederim 🙂
Ben: (Tamam al yaz numaranı diye telefonumu uzatırım)

Kız çok güzel ve tarz bir kızdı. Onunla konuşurken adeta bir oyunun sonundaki bölüm sonu canavarıyla cebelleşiyor gibi hissetmiştim. Tavırlarımdaki ufak bir muhtaçlık göstergesinde ya da muhabbetin sıktığı bir noktada yanımdan kolayca ayrılabileceğini biliyordum. Özgüven, kararlılık göstererek ve cevaplarda birazcık sıradanın dışına çıkıp basit esprilerle ilgiyi tuttum. Böylece erkeklerin benzer şekillerde defalarca yaklaşarak kendilerini dinletemedikleri kızla keyifli bir sohbet yaparak numarasını alabilmiştim.

Genel hatırlatma: Daygame’de önemli olanın bir şeyi nasıl söylediğiniz olduğunu tekrardan hatırlatmak isterim.  Yani cümleler pek az anlama geliyor. Eğer doğru enerji ve zihinsel durumdaysanız en alakasız şeyi  söyleyebilir ve gene de ne kadar işe yaradığını şaşırarak izleyebilirsiniz. Kendinizi kırılgan bir özgüvene sahip hissediyorken söylediğiniz en iyi pua materyallerinin ise ne kadar da karşılık bulmadığı sayısız kere tecrübe edilmiştir. Sözüm o ki, önemli olan birilerinin size “doğru” diyerek dayattığı oyun tarzı değil, sizin kendi içinize sinen ve ağzınızdan çıkan cümlelerin emanet gibi durmadan uygulayabildiğiniz oyun tarzıdır.

Saha Raporu – Hatalarla geliş ve geliştir

Merhaba Mahmut Abi ve Değerli Blog sakinleri, Ben Mr.Deer.  Önceki yazımda kendimden ve yaklaşma korkumu nasıl yendiğimden bahsetmiştim. Bu yazıda sonrasında yaşananlardan ve yeni öğrenci wingman’ımı geliştirirken olanlardan bahsedeceğim. İlk yazımın yayınlanmasının ardından Twitter hesabıma onlarca Dm geldi. Tebrik, eleştiri ve kendi hayatlarından kesitleri aktarıp yorum/öneri isteği içerikli mesajlar geldi. Benim en çok ilgimi çeken nokta yorum/öneri yaptığım insanların olumlu geri dönüşleriydi. Benim nezdimde en önemli husus bir şeyi ne kadar bildiğin değil ne kadar aktarabildiğindir. Hala o kadar süre geçmesine rağmen yine mesajlar alıyorum.

“Bir adamın büyü dediği şey, diğer adamın tekniğinden ibarettir.”
~ Robert Heinlein ~

O mesajların arasında şimdilerde ekip arkadaşım olan iki insanında mesajı vardı : Ghost ve Yeni Öğrenci Kanadım. Ghost doğrudan yaklaşımda ustalaşmış şimdilerdeki kanadım ve onun destekleri ile hem ben iyiden iyiye sahada direk açılışlara alıştım hem de kısıtlı zamanım da Öğrenci Kanadımı gözle görülür şekilde yetiştirdim. Daha önceleri Adana da dört kişiyi eğitme, kendime kanat geliştirme girişimlerim oldu ama onları şuan ki Öğrencimden dan ayıran nokta teorik bilgisi ve konuya olan inancıydı. Diğerleri benim potansiyelli ve istekli arkadaşlarımdı, hiçbir bilgileri yoktu ve ben kuralları çiğnemiştim ‘’ Kırmızı hapın birinci kuralı, çeneni kapalı tut. Dövüş kulübü hakkında asla konuşma.  Dövüş kulübü hakkında asla konuşma.  Dövüş kulübü hakkında asla konuşma. Kendi sikine sıkma ‘’. Onlar benim dışarıda sosyal ortamlarımda nasıl kadınları baştan çıkardığıma ya duymuş ya da bir şekilde şahit olmuş kişilerdi. İlk iki tanesinin bünyeleri kabul etmedi bu gerçekleri, bir tanesi biraz gelişim gösterdi ama eğitimin ilk kuralını çiğnedi ve baştan çıkardığı ilk kıza bağlılık gösterdi. Yaklaşık bir buçuk yıl ona sadakat yemini etti ama bilin bakalım ne oldu? Kız geçenlerde bunun götüne tekmeyi koydu bu aptal da saçını sakalını kestirdi depresyon önlüğünü giydi. İlk üç tanesinde bakıyorum da benim de bir hayli hatalarım varmış, birini yetiştirmek için yeterli bilgi ve birikime sahip değilmişim. O zamanlar RedPill ya hayatımda yoktu ya da sindirememiştim.

”Cahillik nedeniyle yapılmış bir hata yahut taksir, kasten suç işlemekten daha kötüdür.”
                                                                                                                          ~ Joseph Fouche~

Bir diğeri ise on yıldır beraber büyüdüğüm kardeşimden ayrı görmediğim genç dostum Güllü (yazı boyunca bu isimle anılacak). Bu dünya ya girdiğimden beri yaşamış olduğum olaylar nedeniyle hiç kimseye güvenmez herkesle arama mesafe koyardım ama Güllü farklıydı belki de nedeni genç yaşlarda anne sevgisinden mahrum kalmış olmasıydı bilemiyorum hiç düşünmedim bunu.

“Hatalarından utananlar asla gelişemezler, kendinle yüzleş ve derinlere dal.”
~ Mr.Deer ~

Vaka Çalışması-RedPill ve BluePill Bir Çatı Altında.

Yazın Bodrum da görev yaparken telefonum çaldı. Hattın diğer uçunda Güllü vardı. Bana Eskişehir de üniversite kazandığını ve Eskişehir’in ucuz, eğlenceli bir öğrenci şehri olduğundan bahsetti. Gelecek yıl planlarım için Eskişehir’ in bir alternatif düşünce olabileceğini söyledi. Hatalı bir düşünce olduğunu söylemek içimden pek gelmese de (üniversiteye tekrar dönmek için sınava hazırlanacakken) o zamanlar artık Adana’dan ailemin yanından taşınıp başka bir yerde ayaklarımın üstünde durmam gerektiğini düşünüyordum. Kendi evimi kurmak ve hem bir işte part-time çalışıp hem de sınava hazırlanırım diye düşünüyordum. Kasım ayının sonları önce Adana’ ya sonra Eskişehir’e geçtim. Taşınma öncesi Güllü ile oraya gelince sözümden çıkmayacağı ve hayatını düzene koymak için adımlar atacağı hakkında uzun bir telefon görüşmesi sonrası yapıp sözünü aldım. Bir buçuk günde sıkı bir disiplinle neredeyse bir ayda bitirilecek öğrenci evi temizliğini bitirdik. İlk hafta her şey yolunda, Güllü ye evde yemek yapma alışkanlığını kazandırmaya başlıyorum arada antrenman yapıyorum. Akşamları tek başıma setler açıyor hem şehir’e alışıyor hem geniş bir çevre kazanıyordum. Bu arada Discord grubundan tanıştığım (Eskişehir deki wingmanın) Travis ile tanışmış vakit buldukça takılıyorduk. Bir akşam üstü Güllü beraber takıldığı üç arkadaşını benimle tanıştırması için beraber evden çıktık. İki tanesi ile anayol üzerinde buluştuk. Bir erkek ve “içine şeytan kaçmış arsız” kız kankası Düldül (bu yazıda böyle anılacak). Düldül oturunca katlanan itici göbeğini gösteren kısa bir kazak giymiş hemen ilk dakika bastım negi. Dedim “kaç derecede yıkadın da çekti böyle söyle de ona göre dikkatli olalım” kazağını göstererek. Kız “yaa Güllü ne diyor bu kötümü olmuş” dudağını büzerek. İşte tam bu anda Robert Greene ‘nin “Baştan Çıkarma Sanatı” adlı kitabında Marilyn Monroe’ dan bahsettiği Seksi Deniz Perisi kısmı geldi aklıma.

Döndüm göz kırptım Güllü ’ye ,o da cevap vermeden gülümsedi. Beraber Eskişehir ’in tadı damağım da kalmış olan barlar sokağına doğru gidiyoruz. Yolda kızı arsız-komik çıldırtırken diğer erkek Alfalığımı (dip not; alfalığı kafaya takmış bir Dark Triad değilim betimleme yapılması kolay olsun diye kullandım) hemen den kabul etmiş aramızda sağlam bir bağlantı oluşmuştu. Anladığım kadarıyla Düldül gurubun iplerini elinde tutuyordu. Yolda kızla muhabbet cinselliğin çevrisinde geziniyor bir şey oldu tam hatırlamıyorum Güllü ‘nün götünü göstererek ‘’bak işte göt dediğin böyle olmalı nice kızlara taş çıkarır’’ deyip şaplak attı . Belli etmesem de nutkum tutuldu. On beş yıllık arkadaşım Güllü lan Güllü arada homofobik şaka yaparak kızdırdığım adam yohhh amk. Güllü ’ye baktım mına koduğumun mavi haplısı gülüyor hemen fırsatı gole çevirdim durdum geriye doğru eğilerek yanımda ki Düldül’ün götüne bakarak ‘’haklısın seninkin den daha iyi biraz squat yapmalısın böyle kız mı olur aq’’ dedim. Kız kızardı bana bir bakışı var aynı Arsız-Komik ustam Chianski ‘nin daire teorinde ki (buna ayrı başlıkta değinilecek ) bakışı resmediyor. Kız bunlardan harem kurmuş resmen, ne zaman istese avuçluyor çocukları. Neyse bara geldik ve benim oyunum başladı. Numaralarımı sergiledim masanın kontrolü bende kızda bana yürüyor tabi. Normalde aşırı yüksek sesli ortamlarda eğer mekana alışık değilsem gerilir her an tetikte hissederim. Kortizol seviyem tavan yapardı bu sefer hiç bir şey yok rahatım. Kıza bir iki zihin falı ve nlp numarası yaptım dudağıma yanaşıp duruyor “bak diyorum benim tikim var bir buçuk karış sonrası yapışırım bak” falan. Bu arada masa altından Güllü ‘ye mesaj attım “merak etme ellemeyeceğim sadece biraz eğleniyorum”. Kızın neredeyse suyu aktı sıcaklık tavan, dedim artık yeter kız 18 yaşında hb max 4 amk. Fazla genç olmaz soğuttum dışladım kız dönüp bana shit attı. “İstediğin her kızı alabileceğini mi sanıyorsun sen” sadece gül ve shiti geç. Biraz vakit geçti muhabbet sıktı beni etrafı süzdüm mekanın diğer köşesinde ki Hb 6,5’ luk iki kıza gözüm takıldı. Güllü ’nün kulağına ‘’ben biraz oyun oynayacağım bir şey olursa beni tanımıyorsunuz’’ değip göz kırpıp gittim.

Önceki yazımda bahsettiğim klasik Mystery açılışım ile açtım seti oturdum yanlarına değişik numaralar yapıyorum. İlk beşinci dakikada hedef bana ben kazan-kazan oyunlarımdan birini yapmadan bira ısmarlamayı teklif etti. Sette her şey yolunda kahkaha kinolar gırla yaklaşık kırk dakika sonra Düldül geldi elinde ceketim gözünden ateş atıyor resmen. Kalkıp yakındaki bilardo salonuna geçiyorlarmış gelip gelmeceğimi sormak ve gelmeyecek isem de ceketimi vermek için gelmiş. Sete dönüp soruyu onlara yönetircesine baktım gitmemi istemediklerini belirttiler. Dönüp cevabını aldın dercesine baktım Düldül ’e ve aldım ceketimi elinden. Setteki kızlar aynı evde yaşıyorlarmış prizlerini bana güzel bir akşam yemeği yapmaları karşılığında tamir edebileceğim konusunda anlaştık ve sözleştik. Biraz vakit geçti yavaştan bizde kalktık sokağın başında hedefim olan kız bana bilardo salonunu tarif ettikten sonra son bir nlp numarası yapıp sonra cebimden çıkarttığım ufak kağıttan kayığı verdim ve bir daha ki görüşmemizde o kayığa atlayıp onu tüm bu hayatın ızdırap ve acılarından uzaklaştıracağımı söyledim (tohumlama). Sonra bizim gençlerin yanına geçtim ve Güllü ’nün üçüncü, çüklü arkadaşı ile de tanıştım. Gece boyu Düldül gözleri ile bana nefret savurup shitler savurdu.

Evvelsi gün market alışverişinden dönerken Güllü bana ‘’dün neden Düldüle öğle davrandın kızın doğal hali o’’ falan zırvaladı bir şeyler, tartışma evde de devam etti. Bir gün evin yakınlarındaki parkta antrenman yaptıktan sonra eve dönmüştüm hemen banyo da elimi yüzümü yıkayıp nefes açıcımı içmeyi düşünüyordum ki, banyo ya girdiğim anda bulutların arasından beyaz ışığı gördüm ciğerlerim beton kesti resmen 25-30 sn nefes alamadım. Bilin bakalım neler oluyor. Güllü tüm uyarılarıma rağmen banyoda sigara içmiş. Birkaç dakika sonra kendime geldim ayağa kalkıp yanına gittim. Bronşitim olduğunu ve sigaradan rahatsız olduğum halde nasıl bu düşüncesizliği yaptığını sordum. Bağırıyordum ama küfür yok. O kadar sözden sonra bana tarihe geçecek bir cevap verdi “ne bağrıyon ki” (Adana şivesi). Beynimde şimşekler çarptı gözüm bi mutfak ta ki oklavaya, bıçağa gidiyor bi arkadaşın daki pencereye gidiyor çıldırıyorum. Ama derin nefes aldım karşımdaki adam benim dostumdu ve küçüktü sakin olmalıydım. Güllü nün tavırların da gözle görülür bir değişim vardı hissediyordum ama anlamıyordum. Çok sonralarında olayın barda yaşananlar ile alakalı olduğunu anlayacaktım. O sıralar Güllü söz dinlemiyor ne zaman şunu yapma demesem yapıyor sıçıp batırıp kafasın öne eğip geliyor. Yardım istiyordu bazen de bile bile göz göre göre hata yapmasını susarak izliyordum.

Üçüncü hafta evin küçük olmasından dolayı daha büyük bir eve geçme kararı aldık. Genç dostumun sebepsiz acelesi ve benim bazı şeylerin önünü alamamamdan kaynaklı iki gün içinde hemen bir yer bulup taşındık. Taşınmaya ve yerleşmeye yardıma Güllü ‘nün o yukarda bahsettiğim 3 arkadaşı da yardıma geldi. Görev dağılımını ben yapıyordum ama birisi bu durumdan rahatsız bilin bakalım kim ‘’bar faciası Düldül’’. İki gruba ayrıldık erkeklerden biri benimle mutfağı diğerleri ise üs kattaki 2 odayı ve banyoyu temizleyecek. Biraz zaman geçti üst kata kontrole çıktığım da benim odam tamam ama genç dostumun odası ve banyo rezalet. Biraz söylenip aşağı indim. Biraz zaman geçti bana yardım eden gençle mutfağı yerleştiriyorum ki diğerleri mola vermiş yandaki boş dairede sigara içiyorlar. Sesleri geliyordu. İşte o an bir şeyler yerli yerine oturuyordu kafamda. Düldül, Güllü ye neden büyük odayı benim aldığımı falan soruyordu. Güllü, Düldül ile aralarında bir çekim hissettiğinden bahsetmişti. Garip ama ne zamandır sadece arkadaşı olan kız Güllü ye yaklaşıyordu. Bu arada yılbaşı yaklaşıyordu Güllü ile paramızın azaldığını yılbaşında dikkatli harcama yapması hakkında konuşuyordum ki daha hesaplı olması için arkadaşları ile evde kutlama yapmak üzere benden izin istedi. Bende hiç değilse gözümün önünde olur diye izin verdim. Gece için sadece 100 tl ayıracağını total de ise 400 tl ye yakın bir harcama yapacaklarmış öküz deviriyorlar sanki tabi uyarılarımı dikkate almadı. Yılbaşı dışarda hava -10, kar var aq evde doğalgaz daha bağlanmamış küçük bir elektrik sobası ile ısınmaya çalışıyoruz normalde montla gezen Güllü nereden bulduysa dar bir basket şortu giymiş neden? Düldül götün güzel demiş mal aq. Bunlar bir on bir bundan karıştırırken zaten uzun zamandır içmiyorum bir tane bira aldım yudumluyorum yanı sıra gençlerin ısrarını kıramadım bir iki shot attım. İlerleyen saatlerde Düldül, Güllü ’nün dudağına yaklaşıyor ama bizimki bitirici vuruşu yapamıyor ben tribe girdim arkadan işaret ediyorum öp mına koyum artık diye. Baktım tık yok dedim ‘’gidin yukarıya şunun odasını toplayın’’ bunlar gitti. Ortalama yarım saat geçti ben hafif çakırım yanımdaki iki çük lü kusmaya falan başladı gittim diğerlerini çağırmaya kapıyı çaldım. İki saniye sonra kız kapıyı açtı Güllü ayağımın dibine kustu. Neyse bir dizi kötü olay yaşandı sabahına öğlene doğru kalktık Güllü geldi yanıma yumurtalarım ağrıyor diyor dedim. ‘’sikemedin dimi ‘’ , ‘’nasıl nerden anladın’’ dedi. ‘’Boşalamamışsındır aq git elle boşalt’’ dedim. Kız buna ‘’hislerimin bu şekilde kullanılmasını istemiyorum’’ demiş içine almamış bunu. Akşamına hemen bilet alıp evvelsi gece Adana ’ya döndüm çünkü farkındaydım kız eve çöreklenmek ve Güllü ile arama girmek istiyordu önceden durumu kestirip kendimi korudum.

‘’Bilgi edinmenin üç temel aşaması vardır; doğayı gözlemlemek, yansıma (derin düşünüş), ve deney. Gözlem gerçekleri toplar, yansıma onları birleştirir ve deney bu kombinasyonun sonucunu doğrular.’’
         ~ Denis Diderot ~

Gelişim Gelişim ve Yine Gelişim

Öğrencimle ilk tanışıp bilardo oynadığımız günü anımsıyorum da bayağı bir yol almışız adeta yeni bir insan yarattık. İlk başta temel dinamiklerden ve kısıtlı hasarlı düşüncelerden bahsettik. Tavus kuşu teorisinden ve uygulanmasından konuştuk ve bir süre sonra ilk küpesini taktırdık ama sağ kulağını deldirmişiz. Oldu bir yanlışlık tabi ben farkında değilim. Kulağını deldirdikten bir gün sonra kampüste yemek yerken bana bir arkadaşının sağ kulağına küpe takanların gay zannedildiğinden bahsettiğini söyledi. Kahkahayı bastım dedim daha iyi işte kızlara gidip bunu sorabilirsin dedim. Yüzü kızarmıştı. Akşam üstü Ghost ile birlikte kampüste gezerken bu konuyu açtım. Kahkahalar gırla baktım çaprazdan yaklaşık 10 kişilik bir kız grubu geliyor. Öğrencime dönüp git şunlara sor dedim küpe olayını ama ciddi değildim. Bir baktım hızlandı gidiyor. Ghost ile birbirimize baktık birbirimize ‘’wtf neler oluyor ‘’ bakışı attık evet daha bir buçuk ay önce Avm de Londra Gündüz oyunu alıştırması yaparken beni izleyen çocuk o an kızlara gidip ‘’hey kızlar bir konu hakkında fikrinizi almalıyım sizce sağ kulağa küpe takanlar eş cinsel oluyormuş duydunuz mu daha önce’’ dedi. Vay aq.  O sıralarda kampüste iki tane kıza çevre kirliliği hakkında sorular sorup set açıp şansı yaver gidip hb3 lük (benim gözümde) bir kızla fclose yaptı aynı günün akşamına. Akşam bu işi bitirmiş tatlı tatlı durakta kızın dolmuşunu beklerken bulduk Ghost ile bunu. Bizde o sırada sokakta açılışlar yapıyorduk. Kızı bindirdi arkasından gidişine bakıp yanımıza geldi ben hiçbir şeyden habersiz ‘’o ne aq sen artık kırmızı haplısın lider maymunsun kızla öyle tatlı tatlı sarılıp millete neden poz veriyorsun bide gidişini bekliyorsun’’ diyeceğim. Gözünde bir mutluluk ‘’sabahki anlattığım kız bu Fclose yaptım’’ dedi. Evet kabul ediyorum tebrik etmeliydim ama hayır ben gene eleştirimi yaptım. Gidiş yoluna puan yok bende :D. Çünkü önemli olan içsel oyun durakta yaptığı hareketler içsel oyununun zayıflığındandı. Bende böyle gördüm iyi bir şey yapınca ağız dolusu tebrik yersizdir. Haa ama gerekten tarihe geçecek bir şey yapar tamam sözlü olur ama genelde maymun atalarım gibi sırtını sıvazlarım.

Buna çelikten bilenmek diyorum; iyi bir şey yaptığında sırtını sıvazla belki bir defa aferin de , hata yapınca ölesiye göm bu sayede hırslandırırsın. Bende aynı eğitimi gördüm o yüzden şuan eskiye göre çok çok daha az hata yapıyorum. Bu yaptığım daha çok evrimsel psikolojiye giriyor maymun akrabalarımızın kafalarındaki böcek ve bitleri temizlemeleri gibi. Ama şu bir gerçek bu ölesiye göm işinde bazen ters tepmeler yaşanabiliyor ama sürekli övmek gibi bir kötülük yapmaktansa arada bir tartışma iyidir. Öğrencim benden sadece pick-up eğitimi değil redpill eğitimide görüyor. Mesela bazen kendi geniş arkadaş topluluklarıma yanımda götürüp, masanın hakimiyetini nasıl alacağını öğretiyor onu izliyor sesli ya da sessiz olarak uyarıyorum. Bunlara bir sonraki yazılarımda detaylı olarak değineceğim. Öğrencim ile mekan açılışları üzerine çalıştığım bir gün şansına bir Gear ‘ı nasıl alt ettiğimi izleme şansıda yakaladı.

‘’Yetenek, sonsuz acıları göze alma becerisidir.’’
~Oscar Wilde ~

Mentalist Açılış

Kampüsteki bir kafeye Öğrencimi  içeriğe zar zor sokmuştum. Bir masaya oturup gözlerimle olası hedefleri seçiyordum ki arka masada oturan kızı gördüm. Öğrencime ben kıza açılış yaparken izlemesini söyleyip gittim ve bu arada rahatlaması için telefonda endişe ve stres seviyemin arttığı zamanlarda bir nevi meditasyon yapmak için hazırladığım ses kaydını açıp gittim.

D: ben
H: hedef (kız)
Kızın yanındaki direk sandalyeye oturdum ve yüzüme dostça bir gülümseme takınıp başladım açılışa;
D: Merhaba ben sokak sihirbazı mr.xxxxx. Elimi uzattım. (Bu arada sihirbazlık için günlük hayatta kullandığım başka bir lakabım daha var. 😉)
K: Merhaba ben …..
D: El yazısı falı üzerine çalışıyorum ve sende açık fikirli ve astrolojik konulara meraklı birine benziyorsun üzerinde deneme yapmak istedim.
K: Bilmem ki nasıl olur gerek yok bla bla bla. (Sıradan utangaçlık ve giriş shit i)
D: Çok zor bir şey değil sadece sıradan bir cümle yazacaksın ve ben senin nasıl biri olduğunu tahmin etmeye çalışacağım. Hadi tesadüfen ömrünün herhangi bir zamanında böyle bir şey yaşayacaksın.
K: Bilmem ki neyse ne yazacağım.
D: Aklına gelen herhangi bir şey ne olursa, ister yorucu bir gün geçiyorum yaz, ister başka bir şey, ister bu adam çok garip ve yakışıklı falan yaz.

‘’Sanırım aklıma hiçbir şey gelmiyor’’ yazdı bende birkaç soğuk okuma cümle salladım inandı tabi. Ben devam ediyordum ki telefonu çaldı her zaman dikkat ederim ponçik bir şeyler yazıyordu 😀 . Telefonu kapadı dedim ‘’sanırım arkadaşın geliyor’’. Anlamıştım erkek arkadaşı geliyor hızlıca finali yapıp kalkacağım kapı açıldı döndü baktı bakışından anladım erkek arkadaşı mekâna girmişti. Çocuk geldi bunu yanağından öptü bana bakıyor kız deftere bakıyor vay aq. Hemen atıldım Merhaba ben Mr.xxxx sokak sihirbazıyım el yazısı falı üzerine çalışıyorum ve arkadaşının üzerinde deneme yapıyordum. Tabi bu sırada tamamen sağlam bir vücut dilim vardı. Elimi uzatırken de avuç içim aşağı bakıyordu üstünlüğümü çocuğun bilinçaltına kavratmıştım. Adı Ayhan mış. Hemen övdüm ‘’havalı bir isim anlamı ne’’.  Çocuk ‘’bilmiyorum dedem koymuş’’ dedi. ‘’Deden zeki adammış nadir ve özel isim vermiş’’ dedim. ‘’Öyleydi rahmetli’’ dedi ani duygu değişimi tamam. Bir yakınlık kuruldu sonra silahını düşüren darbeyi vurdum. ‘’Sanırım gözlük kullanıyorsun burun kenarların kızarmış ‘’ dedim. ‘’Evet dedi burnuna dokundu ’’ kız arkadaşına gösterip onay aldı. İşlem tamam yüzündeki ifadeden de özgüvenin düştüğünü anladım. Tanıştığıma memnun olduğumu belirtip, kıza teşekkür edip masadan kalktım. Oluyor böyle aksilikler hiç unutmam bir keresinde kampüste otobüste beni süzen kızı otobüsten iner inmez doğrudan açmıştım kız tıp asistanıymış her şey güzel ama sonra gün içerinde kampüste açılış yaparken görmüş ve her şey batmıştı. Oluyor böyle aksilikler sıçışlar ama en çok onları seviyorum.

‘’Bilmek her şeyin sonu olur. Çekici olan bilememektir. Sis her şeye harika bir güzellik katar.”   

~ Oscar Wilde ~

Chianski Daire Teorisi

Geçenlerde kampüste ustam ile buluştum çay içiyoruz. Masada bölümden arkadaşı iki kız da var. Arada kızları arsız-komik negliyorum ustam onaylarcasına gülüyor. Üç yılın ardından bunlar olabildi yanında tamamı ile rahattım. Rahatlık konusu diğer yazıda detaylıca bahsedilecek. Aklımda kalan bir örnek. Kızlardan biri bana festivalde çalışan arkadaşım olup olmadığını sordu. Döndüm ustama ‘’bu benden yardım mı istiyor, ben kızlara yardım etmem’’ dedim. Kız bana ‘’ bunu tam olarak bir kıza yardım gibi düşünme’’dedi. Ve işte goooollll döndüm Chianski ‘ye ‘’ne diyor bu çükümü var bunun’’ dedim. Kızın tabi ki hoşuna gitti. Chianski ile biz gülmekten yarıldık. Sonra bir ara konu benim sokak sihirbazı olmama geldi. Kızları kandırmanın daha kolay olduğunu ve salak olduklarını söyleyip ortamı kızıştırdım. Kızlardan biri atladı ‘’Ne alaka kızlar daha zeki’’ dedi. ‘’Öyle bir şey yok seni kandırmışlar’’ dedim. Kız hala diretiyordu ki Chianski araya girdi. ‘’Kadınlar daha kurnaz’’ dedi. ‘’Bizim erkekler mal benim sakallarımı kes peruk tak bende kandırırım bunları’’ dedi Sensei. Kız bir şeyler dedi falan Chianski devam etti ‘’siz kadınlar dairenin içindeki erkekleri parmağınızda oynatabilirsiniz ama daire dışında ki bir erkeği görünce ananı sikim erkek mi la o vay amına koyim değip kalıyorsunuz’’ dedi. Kız ‘’dairenin dışında erkek olmaz’’ dedi. Chianski ‘’nasıl olmaz olur’’ dedi. Kız ‘’dairenin dışında kız da olur’’ dedi. Chianski ‘’yok öyle bir şey dairenin dışında kız mı olur ’’ dedi. Tüm bunlar olurken kızın mimiklerinden Chianski nin her lafını onayladığını ve karşı çıkışlarında söylediklerine kendinin bile inanmadığını da okuyabiliyordum.

‘’İki şey sever gerçek erkek ,tehlike ve oyun. Bu yüzden kadını en tehlikeli oyuncak olarak görür.’’
                                                                                       ~ Friedrich Nietzsche ~

Kısaca Chianski; toplumun bir daire içinde olduğunu düşünürsek. Dairenin içindeki erkekler manipülasyon edilebilen basit (iğdiş edilmiş, mavi haplı, beta) erkekler ve kadınlar onları oyuncak gibi görüyor. Kadınlar daire dışındaki güçlü bir erkekle (Alfa) karşılaşınca şaşırıp aptala bağlayıp silahlarını kaybediyorlar. Bu kadınların aptala bağlamaları genelde aniden ilk öpüldüğü zamanlar basitçe gözüküyor yüzlerinden. Ha şunu da ekleyim kadınlar asla silahını bırakmaz sağlam bir oyunla sen alırsın. Daire dışında bir kadının olması herhangi bir alfa erkek tarafından silahlandırılamayacak kadar kurnaz bir kadının var olması demek ki böyle bir şey olamaz belki lezbiyendir ama en feminist kadın bile güçlü bir erkeğe boyun eğmeyi arzular.

THE END

 

 

Saha Raporu – Feminist Kız’a İnstagram Close

Tramvayda sevimli bir kızın yanında oturdum gidiyordum. Kız elinde bir dergiye göz atıyordu. Dikkatlice baktım ve ne göreyim feminist dergisi! 😀 😀
“Dur şu feministle bir kafa bulayım.” dedim ve sohbete başladım
S:Samurai
F:Female (şaka şaka feminist kız :D)

S:Dergiyi baya baya okuyorum yanından ama rahatsız olmadın umarım 😀 (sakin ses tonu ve 7saniyeden uzun lazer göz teması (Rsd Julien)

F:Hahaha hayır okuyabilirsin tam tersine hoşuma gitti. ( dergiyi elime verir) Al hatta oku biraz.

S:(Dergiyi inceler) Hmm bu dergi feminizmle alakalı bir şeye benziyor. Feminizm nedir?

F:(Yemi yuttu ve uzun uzun anlattı. Karşıyı konuşturmak social hook pointe girmek için etkilidir)

S:?Hmm sen bir feminist misin? Adın ne? 😀

F:(Bir an duraksadı) Ben Femininur :DD Evet ama yani (Açıklama yapacaktı +1 puan)

S:(Açıklamasını keserek) Harika! çak bakalım (çakarız ve elini elimin üstünde bir kaç saniye tutar. İLİ) Ben de Samurai.

F:Hehehe. Memnun oldummmm :)) (yavru köpek gülüşü)

S:Feminizm erkek haklarını da koruyor değil mi? Mesela bir Kuzey Avrupa ülkesinde bir kadın kocasını aldatıp başkasından çocuk yapmış. Bunun üstüne de yüzsüzce mahkemede “Çocuğun babası biyolojik olmak zorunda değildir. Bir aile olduğumuz için sosyal babası konumunda olarak çocuğa ve bana para göndermek zorundadır” diye iddiada bulunmuş ve adamdan yüklüce nafaka almış. Adam sonrasında intihar etmiş. Bu gibi durumlar hakkında ne düşünüyorsun? (Piç sırıtışı)

F:(Tam bu noktada benim onunla uğraşan bir tatlı serseri olduğumu fark etti ve gözlerindeki parıldamayla ve 6 yaşındaki kızların munzur gülüşlerini suratına takmasıyla bana bunu belli etti. Biz flört ediyorduk. Flörtün böyle bir şey olduğunu anlamak yüzlerce hatamın sonucuydu. Onu azdırdığımı fark ediyordum onun beden dilinden)

Heheheheehe tabi ki Samurai’cığım… böyle şeyleri yanlış buluyorummmm hihihihihihi 😀

Tüm vücudunu bana döner bileklerini aşağı çevirerek kolunun içini bana gösterir ve gülümseyerek göz teması kurar.

-Burada önemli bir not geçmek istiyorum. Bu kız dişil enerjiye sahipti ve sevimliydi. Neden feminist olsundu ki?
2 sebep vardı bildiğim.
1- Çok şişman çirkin olur erkeklerden rağbet görmezsin
2-Ağır bir travma yaşarsın (tecavüz vb) ve psikolojin bozulur erkeklere karşı cephe almaya başlarsın.

İkincisi kesinlikle değildi. Çünkü travmatik bir kadın yeni tanıştığı biriyle böyle güzel sohbet etmezdi. Bu kız DHVsi yüksek erkeklerden ilgi görmüyordu!!! Ama nasıl! Çok sevimli! Nofapin mi etkisi yoksa derken… sonra instagramına göz atmamla sebebini anlayacaktım…

S:Femininur ben bir sonraki durakta ineceğim. Seninle bir ara kahve içelim.

F:Olurr 😀

S:(Telefonu çıkarırım. İnstagram açar eline veririm. O da kendini arayıp takip eder.Sormaktansa bu hamleyi yapmak her zaman daha etkili oluyor.Numarada da bunu uyguluyorum. Özellikle İnstagram almanın sebebi DHV dolu video ve foto oluyor bu yüzden genelde İnstagram tercih ediyorum. RSD Max “İnstagramın senin ekürindir.” der.

S:Bir sonraki durakta iniyorum. Çok memnun oldum enerjin güzel. (Kısaca ve düşük temasla sarılırım o da karşılık verir sarılır) görüşürüzzz 🙂

Tramvaydan inince salonda İnstagram fotoğraflarına baktım. Bu kızın doğuştan yüksek dişil enerji ve anaçlık potansiyeli olmasına rağmen lise çağına kadar erkek gibi yetişmiş. Metal müzik dinlemeler (5 sene elektro gitar çaldım Dream Theaterdan tut Slayer’a Kadar solosuyla çalarım size ama kardeşlerim metal erkek müziğidir. Kız arkadaşımın dinlemesini asla istemem. Eskisen böyle düşünmezdim ama metalci kardeşlerim beni linç etmeden önce bunun bir tecrübe sonucu olduğunu bilin :).
Kız evde tek kız çocuğu bir sürü erkek kardeşi var. Okulda da erkek kankaları olmuş hep. Falan ama yüksek dhvli sevgilisi hiç olmamış belli çünkü böyle makyajına dikkat eden, güzel hanım hanımlık giyinen davranan bir moda üniversitede anca girmiş. 2015’de gotfather gibi dizini bacaklarının üstüne atıp arkasına yaslandığı fotoğrafı var hahahaha 😀

Ertesi gün: merhaba Feministnur. Bugün sana bir kahve ısmarlayım bir 20 dakika Pablo’da oturalım.

10 dakika sonda cevap:
F:Selammm 🙂 Bugün HD’de hödö projesi var müsait olmicam ama yarın zaman ayırabilirim 🙂

(bu güzel bir cevaptı bence. Kızın ilgisini buluşma soruma verdiği cevaptan anlıyorum genelde. Reddettiklerinde Yüzde 80 “O gün doluyum” diye cevap veriyorlar. Ama eğer “O gün doluyum ama şu gün boşum” diyorsa bu 3 ilgi işareti değerinde bir İLİdir bana göre.

S: Ama ben yarın taşınıyorum 🙂 (Cidden taşınıyordum hahaha şu an bu postu uçağı beklerken bavullarımın yanında yazıyorum. Kız feminist olduğu için koz arkadaş materyaline çok sokmamıştım ama bir deneyim olarak yürümüştüm. İyi kızmış ama sohbeti güzeldi.)

Konuk Yazar : Samurai

Saha Raporu – Renkli Ayakkabılar

Selam millet, hemen konuya gireyim. 1 aydır görüşemediğim bir arkadaşla buluşmak ve bir kaç set açmak için bir AVM’de buluştuk. Ortalıkta HB-6 yukarısı olmadığı için 30luk ablaları açtım lakin beni bir sinek gibi savuşturdular, bir iki daha böyle olması ve etrafta set olmaması ile, yakındaki bir AVM ye transfer olduk.

Girdiğimiz gibi arkadaşa “şu hatunu açsana ayakkabılardan iyi neg atarsin” dedim.

– Hayır, istiyorsan sen aç (bu kelimeler beni harekete geçirir).
+Bla bla..

+ Ben – Hatun

+Hey(omzuna dokunur,önüne geçerim), merhaba arkadaşımla ayakkabılarının ne kadar dikkat çekici olduğu hakkında konuşuyorduk ve dedim ki “acaba ayakkabıları gibi pozitif mıdır” ve işte (3 numaralı gülüş)

-ahh merhaba, teşekkür ederimm.

+Tahmin edeyim moda tasarımı okuyorsun.

-hahaha hayır, annem moda tasarımcısı.

+Bunu biliyordum, elini uzatsana birşeye bakmaliyim..

-(uzatır, erken teslim oldu)

+Düz tut, hayır birleşik. Bunun ne demek olduğunu biliyor musun ? Hiç birşey hahaha. Şaka yapıyorum, dinle(parmak rutini)

-(gözleri parildiyor, dinliyor)

+Seninle 20 yıl sonra evleneceğim, o zamanlarda iyi bir anne bulacağımı pek sanmıyorum.

-hahahaha. Şu an YouTube için video falan yapmıyorsun değil mi?

+MMM, sanmıyorum(çevreye bakarım) sanırım şu kız benim için çalışıyor.

Hatuna dönüp bakarız ve

+Hayir, degilmiş.

TAKUR TUKUR

Birkaç şey daha, özgüven, insanlar ve çevredeki karakterler…….

TAKUR TUKUR

Birkaç şey daha, özgüven, insanlar ve çevredeki karakterler…….

+Adın ne?

-Hatun (sonradan unutuyorum)

+Hatun mu? Bisküvi ismi gibi.

-Nasil ya böyle bisküvi ismi mi olur?

+Sen ne diyorsun, eskiden bunlar Bim ve Şok da satiliyordu, dandik ve yan marka bilirsin;)

– ya tam bir saçmalık böyle bisküvi mi olurmuş(Neg yerine oturdu), bu arada nerede oturuyorsun?

+Bla bla.

-Uzakmışşş

+Bu bana gelemeyeceğin anlamına geliyor

-ahh, evet bu çok kötü(küçük kız hareketleri)

+Merak etme seni alırım..

TAKUR TUKUR..

+Bak ne diyeceğim, seninle sohbet güzeldi, buna devam etmeliyiz(telefon çıkar).

– O zaman burda tekrar karsilasiriz tekrar devam ederiz.

+Buraya yolumun düşeceğini sanmıyorum hem bu an bir daha hangi insanın başına gelir, bak reddetmek bir seçenek ama önemli olan doğru bir adım atabilmek.

Numara alınır ama devam edilmelidir

Biraz sohbetin ardından,

+Hafta sonu ne yapiyorsun?

-Aslında boşum ama sınav olabilir takvime bir bakayım.

+Ooo randevu ile çalışıyoruz.

-hahaha. Hayır sınav şeysi(kolay kız olmak istemiyor).

Bla bla takur tukur..

-Cumartesi muhtemel.

+Çok karamsar, karamsar insanları hiç sevmem.

-bla bla.

Velhasıl kelam Cumartesi için sözleştik. Olur olmaz sorun değil, bu cümleler 5 dakikalık kısım, 10-15 dakika konuştuk. Bu set aslında biraz sancılı idi, çünkü 20 gündür set açmıyordum ve hızlı konuşuyordum, tabii tonlamalar hariç. Beden dili iyiydi, ses tonu iyi olmasa da doğru yerde doğru tonlamalar seti kurtardı.

Yazıyı şu efsane söz ile bitireyim;
Ne dediğin dediğin değil nasıl dediğin olay.

Konuk Yazar : Casanova

Kırmızı Hap Sohbetleri – Yerim ben seni

Öğrenen adam : Buluşmada hiç seksten bahsetmezsek sanki tavsancık olacakmışız gibi.

Mahmut Hoca : Bahsedince kadın – erkek ilişkilerinden anlamayan ama kurt görünmeye çalışan tavşancık oluyorsun. Kadını oyun ile azdıracak kabiliyeti olmayan bu nedenle son çare söze dökmeye çalışan acemi oğlan gibi. Üstelik seks konuştunuz mu olayın olacak mı olmayacak mı gerilimi kalmıyor. En azından kız için. Kadın ve erkeklerin kafasının farklı çalıştığını içselleştirememişsin. Eğer seksten bahsetmek kurtluk olsa idi kadınlara penis resmi atanlar ezik değil kurt görünürdü. Seksten konuşmayı çıkınca dikkat edersen aklına seksi masaya koyacak tek yöntem gelmiyor. Sorun da bu zaten.

Öğrenen adam : Oha kesinlikle. ben soyle dusunuyordum, kadin o maskuleniteyi alirsa. Seni begenirse yardirabilirsin. ama hayır, baya firsat teptigimi anladim. yanlis maskulenite işte. peki ben seks olacak mi olmayacak mi bunu anlamazsam vakit kaybetmis olmayacak miyim? bu sanki kadının validasyonu gibi. ve sen de soyle diyeceksin, baska metotlarla anlamaya calisacaksin. anlamasan bile eglenmene bakip nextleyeceksin. o gerilim seksin kaynagiyken ben o gerilimi öldürüyorum degil mi?

Mahmut Hoca : Kadin “tamam bu da ben istersem seks yapacak on yuzbininci siradan erkekten biri” diyememeli. Ben kadinin senin onu sikip sikmeyecegini bilmemesinden bahsediyorum. Oyunu sen oynayacaksin ama onunla.

Öğrenen adam : abi sen harika bir adamsın ya. beta gorunmemek icin yaptigim seylerin beni daha beter bir pozisyona soktugunu sayende daha iyi anliyorum.

Bu arada bu denklemde bir hata var. ” kadın, istersem yatabilecegim binlerce erkekten biri dememeli” e evet? so what? bu yuzden bulusmaya gelmisim zaten.

Mahmut Hoca : Çok yenik muhtaç bir açıdan bakıyorsun. Ne belli kızı beğeneceğim? Kızın bir hata yapıp beni elinden kaçırmayacağı ne belli?

Sen muhtaç mantığından baktığından karşındaki kadının beğenilmeme korkusu olduğu aklına bile gelmiyor. İşte bu kadını gözünde yüceltmenin devamıdır. Yani belki kırmızı hapı okudun diye artık meriç olmuyorsun ama kadın olanı yüceltme başka yerlerde devam ediyor. Oysa kadınlarda beğenilmeme ve reddedilme korkusu çok güçlüdür.

Öğrenen adam : He derse ve asiri goze batmayan bir hareketi yoksa sikerim evet? Begenmeme ihtimalim tabi var. belki agzini sapirdatiyordur, belki asiri kiskanctir, belki kompleksli falandir etc etc ama bunlar beni sevgili olmaktan alikoyacak seyler, one night standden degil ki?

Mahmut Hoca: Olsun. Belki birkaç açıdan beğenmediğin için one night stand yapacak sonra tüyeceksin. Eğer kadın seni beğenirse bu da korkacağı bir şey.  Kızlar buluştuklarında beğenilmemekten her aşamada korkarlar. Tabii erkeği beğenirlerse.

Üstelik ne olursa olsun yatacaksın diye bir şey olmamalı. Açlıktan bunlar.

Öğrenen adam : bak evet haklisin. yeterince doymadim. Bolluk zihniyeti icin bu da gerekli bana kalirsa. en azindan 5-6 sevgili yapip bunlarla yatmak.

Mahmut Hoca: Bunun bir kısmı açlık / tecrübesizlik ama bir kısmı da kendini ödül olarak görmeme. Kız oraya buluşmaya gelmiş yani bir giderin var. Bunun farkında olman, ben ödülüm demen lazım. Ben ödülüm o değersiz değil, o ödülse ben de ödülüm. Sonuçta kız oraya buluşmaya geldi ise onun da bir umudu ve beklentisi var.

Öğrenen adam : evet, yani betanin falan begenmemesi cok siklerinde olmaz ama sanki?

Mahmut Hoca: Kendini ödül olarak görmeyen ve kıza ne olursa olsun atlamaya hazır aç adam tabii ki kıza ne olduğunu 15 saniyede gösterdiğinden kızın korkusu falan kalmaz da … Ne belli adamın beta olduğu? Alnında mı yazıyor? Kendini ödül görmek yok, açlık var ve açlığın kontrolünde, kıza kendisi bas bas bağırıyor.

Güzel bulduğu bir kızla buluşan çoğu erkek o kadar düşük bir noktadan bakıyor ki, kızların böyle korkuları olduğunun akıllarından bile geçirmiyorlar. Kendi kendilerini aptalca diskalifiye ediyorlar. Çok acı.

Öğrenen adam : kizlar asiri kirilgan ve zayiflar ama feminizm resmen zombilestirmis bunlari. o varoş kafayi solipsizmle harmanlayinca leş gibi bir tablo cikiyor ortaya.

Mahmut Hoca: Ezbere laf bunlar. Süslü laf etmek kolay ama pratik konuşman esnasında, senin lugatında kızların çok korkak ve çekingen olduklarını anladığını gösterir bir şey göremiyorum.

Öğrenen adam : bana genelde işte, okulda falan denk geldi bunlar ve hic siklemedim.

Mahmut Hoca: hocam senin kafanda adamlar için kadınlar olduklarından daha güçlü ve genelde düşman.

Öğrenen adam : lugatimda var ama seni reddetmesi yani boyle bir canlinin seni reddedebilmesi sasirtici.

Mahmut Hoca: yok senin lugatta yok.

Öğrenen adam : Sonucta ben zengin ya da yakisikli olmasam bile belli bir vizyonu olan, kulturlu bir adamim

Mahmut Hoca: Bu entellektüel seviyede kendine söylediğin bir laf (ve doğru). Ama bilinçaltına işlemiş bir düşünce değil ve bilinçaltından fışkıran “ben değersizim” ya da güzel kız karşısında ben değersizim mesajı yanlış da olsa çok güçlü ve hareketlerini yönlendiren o.

Hele bir de kız cidden güzelse senden güçlü. Bilinçaltında hükmeden algoritma bu. Kız çok güzel, o zaman çok değerli, benden çok değerli.

Öğrenen adam : benden daha iyi erkekleri elde edebilir mi? evet. o zaman benle birlikte olmasi icin bir sebep yok. aynisi benim icin de gecerli. Guclu degil ama daha degerli.

Mahmut Hoca: Bu da bir başka siyah hap komplo teorisi. Ortalık daha değerli erkek kaynıyor sanki. Her kızın bir BMW’lu Mahmut alternatifi var ya da maskülenizmin ete – kemiğe bürünmüş hali Sarp’a ulaşımı.

Öğrenen adam : ben götumü de yirtsam 8/10’luk bir kadinla birlikte olamam ama o, oyle bir erkekle olabilir.

Mahmut Hoca: güzelliği karşısında eriyen şapşal yığınının içinde bul bakalım 8/10 erkeği.

Öğrenen adam : simdi, peki madem iyi erkek yok, niye benle degil de berkecanla birlikte oluyor? en azindan ben oneitis kafasinda degilim, kiza mal mal feminen hareketler yapmiyorum, sohbetim iyi, sekste iyyim.

Mahmut Hoca: kim bu berkecan?

Öğrenen adam : biraz uzun, seyrek sakalli, kiz kankasi olan tipik afc. uzun boylu ama feminen sonucta. kizla arkadas gibi takiliyorlar diyeceksin.

Mahmut Hoca: neden senle olsun? seni bu adamdan daha iyi yapan ne? Oneitis olmaman seni korur, feminen davranmıyorsun ama maskülen de davranamıyorsun (kızın karşısında sert hareketlerden değil rahat, kendinden emin ve ben ödülüm merkezli davranmaktan bahsediyorum), sohbet Berkecan’da da var ve seksin iyi olduğunu dışardan anlayamazsın.

Öğrenen adam : kirmizi hapa daha yakinim. daha maskulenim. shit testleri gecebiliyorum. cogunu diyelim. bu son soyledigine gore sitedeki gibi olmamamiz lazim?

Mahmut Hoca: Kırmızı hapı özümsemiş değilsin. Shit test rutini ezberlersin bir şekilde. okumuşsun entellektüel seviyede biliyorsun. Ama temel yok. Ben ödülüm yok, benim zihin merkezinde ben varım yok, bolluk zihniyeti yok, eğlenen ustalık yok, vs.

Öğrenen adam : bence olay su yani sanirim bu, kadinlar gudusel olarak ya da bir sekilde benim kirmizi hapi sindiremedigimi anliyorlar.

Mahmut Hoca: Bak işte burada bile bakış sen değil kadın merkezli. “Bence olay şu sanırım, ben kırmızı hapı sindiremedim” diyeceğine “bence olay su yani sanirim bu, kadinlar gudusel olarak ya da bir sekilde benim kirmizi hapi sindiremedigimi anliyorlar” diyorsun. Derdin sindirmiş imajı çizmek. Neden “ben sindiremedim” değil de “kadınlar çakıyor” demen çok önemli. Bunu düşün.

Çok basit bir soru soracağım. Kırmızı hapı sindirdin mi sindiremedin mi anlayacağız.

HB8 kıza yürüdün, buluşma ayarladın ve Starbucksta buluştun. Kız geldi, oturdu ve süzdün hatunu. Tam o an aklından ne geçiyor? Kız çok güzel. Ama yeni gelmiş soğuk biraz.

Öğrenen adam : himm dalgayla karisik sohbet actim. soru sordum. ne tepki verdi?

Mahmut Hoca: soruma cevap vermedin. senin aklından kız ile ilgili geçenleri kelimeye dök.

Öğrenen adam : bakalim etkileyebilecek miyim, acaba beni tercih edecek mi, bu aksam eve atabilecek miyim, acaba gogusleri nasildir, iyi sevisir mi vs …

Mahmut Hoca: Haahahaha … Bu kadar kötüsünü beklemiyordum dur bir sarsıldım … Evet sıfır özümsemişsin!

Öğrenen adam : nasil olmaliydi? 8/10 diyorsun.

Mahmut Hoca: Burada temelleri aynı olsa da bir sürü şekilde olabilir. Mesela sence benim aklımdan ne geçiyor?

Öğrenen adam : acaba nasil sevisir, kiskanc midir, kotu huylari var misir vs?

Mahmut Hoca: Hahahaha … Alakası yok.

Öğrenen adam : kiz ne renk don giydi?

Mahmut Hoca: bak işte karşındaki kıza 12 yaşında davran olayını kimsenin anlamaması ve sadece kızı küçük görme sanması da bundan.

Aklımdan geçen şu :

Kız ben seni yerim … yerim … güzelliğe bak … soğuk da davranırmış … ısırırım kız seni o memişlerden … şirine

sizi bu kadar buz gibi ve karanlık şekilde ciddi ve sıkıcı kim yaptı yahu?

Öğrenen adam : e benzermiş?

Mahmut Hoca: bakalim etkileyebilecek miyim (dan), acaba beni tercih edecek mi (dan), bu aksam eve atabilecek miyim (dan), acaba gogusleri nasildir (dan), iyi sevisir mi vs … İlk 3 saniyede ayağına dan – dan – dan – dan 4 kere sıkmanla bu benzer ?!?! yok acaba etkileyebilecek miyim de beni tercih edecek mi de … Şaka mı bu?

Öğrenen adam : yoksa bahane sunup tuyecek mi de var 🙂

Mahmut Hoca: Tansiyonum çıktı 🙁

Öğrenen adam : tamam belki ben kendimi eziyorum ama bu da statu ile alakali. o ozguven ise girdigimde bende de olacak. Sen dusunmuyor musun beni tercih edecek mi acaba diye?

Mahmut Hoca: yooo ben aynen yukarıda yazdığım kelimeleri düşünüyorum. Başka bir şey değil. Carpe diem baby. işte pozitif düşünce ile negatif kafa farkı.

Öğrenen adam :8/10 yüksek bir CPD ama.

Mahmut Hoca: Ya git işine ya 🙂 Ne kadar yüksek o kadar daha çok “yerim lan ben onu”. 10 10 olsa nolur.

Öğrenen adam :6/10 olsa ben de oyle dusunurdum.

Mahmut Hoca: o zaman bile senin aklından bu kadar muzip şeylerin geçtiğini sanmam.

Öğrenen adam :karşında victoria secret mankeni var ve sen ne olur diyorsun? biraz realist olmak gerekmiyor mu?

Mahmut Hoca: Ne realisti ya? Benim sonradan ne olacağı geçmiyor ki aklımdan. Kız oturdu ve diyelim VS mankeni oturdu. Ben onu daha daha yerim lan! Hem de o memişlerden başlarım yemeye 🙂

Öğrenen adam :sahsen ben kendimi begenmis biri olarak sunu diyebilirim, benden 10 kat daha iyi erkeklerle takilabilir. yenir tabi, yenir ama hipergami bana yedirtmez ağam.

Mahmut Hoca: Ya sana ne o anda hipergaminin sana yedirmeyeceğinden. Kız gelmiş senle buluşmuş ama kızın güzelliği ile elindeki bu kart savruldu gitti. Güzellik görünce aklına “lan ne güzel yerim lan bunu” değil de “hipergami bunu bana yedirmez” geçiyor? Yedirmesin abi ben onu yine de yerim 😀

Öğrenen adam : bak, medeni cesaret anlaminda super mesela. gidip dekanla mekanla ya da benden mevki bakimindan ustte olan biriyle cok etkili bir iletisim kurabilirim. kendimi eksik de hissetmem ama o kizla takilirken ciddi olurum ve zaten olmaz kafasiyla harekrt ederim. insani iliskilerde no problem ama kiz guzelse olmaz derim.

Mahmut Hoca: Ve nedense güzel kız seninle buluşmaya geldiğinde aklına ilk gelen şeyler beğenecek mi, isteyecek mi, kalkıp gider mi?

Öğrenen adam : senin guzellik disinda kriterlerin neler?

Mahmut Hoca: Onlar sonra abiciğim. hayır güzellik benim kızı şirine görmemi bozmaz. bak aklından geçenleri bir daha düşün : bakalim etkileyebilecek miyim, acaba beni tercih edecek mi, bu aksam eve atabilecek miyim, acaba gogusleri nasildir, iyi sevisir mi vs. Daha 3 saniye geçmeden 4 el ayağına sıktın!

Öğrenen adam : guzellik tek basina olmasa bile 5 kredilik ders gibi onemli. onun guzelligi benim kariyerim.

Mahmut Hoca: Aferin.

Öğrenen adam : benim sansimin bu kiz karsisinda dusuk oldugu bir gercek.

Mahmut Hoca: Senin şansın küçük de benim ihtimalim tavan ya! Ama karşıma benimle buluşmaya güzel ve dişi bir kadın gelmiş ve ilk devreye giren şey bilinçaltı. Benim bilinçaltımda o güzellik ve dişilikle birden doğal erkek ve onun istekleri çıkıyor! Senin ise ne kadar ezik olduğun!

Tamam benim mizacıma göre laflar bunlar, erkekliğini bastırmayan erkeklerin mizacına göre değişik şekillerde çıkar ama dikkat et benim dişi güzelliğe refleksim erkek olarak ona karşı isteğim sen ise doğal dişi güzelliğin tadını çıkaran maskülen tarafını ve onun oyunculuğunu gömmüşsün ve hala yok onun güzelliği yok benim ksriyerim diye boş felsefe kapıyorsun.

Öğrenen adam :ne yapmam, dusunmem gerek?

Mahmut Hoca: Önce bırak bu kırmızı hap görünümlü siyah hap felsefesini karşında seninle buluşmak için gelmiş güzelliğin tadını çıkar. Güzelliği senin gibi gözünde büyüten adam o güzelliğin tadını çıkaramıyor, benim gibi büyütmeyen adam tadını çıkarıyor. Bak bu dramdır!

Öğrenen adam : tadini cikardim, eglenmeme baktim oke. netice alamadim ama?

Mahmut Hoca: yoo sen bakamıyorsun işte nereden bakacaksın. ben sanki hep netice mi alıyorum?

Öğrenen adam : 🙂 sen 10 kadindan 2 sini sikiyorsundur.

Mahmut Hoca: 10’unun da karşımda belirmesinin tadını çıkarıyorum.  8’i ile netice alamasam da.

ben erkekliğimin karşımdaki dişiliğin tadını çıkarmasının tadını çıkarıyorum sen ise muhtaçlığının acaba etkiler miyim acaba verir mi acaba vs … diye seni dibe çekmesini seyrediyorsun.

Öğrenen adam : onun verecegi sekse ihtiyacimiz var.

Mahmut Hoca:

😩

Öğrenen adam : en pesimist bakis acisiyla yaziyorum.

Mahmut Hoca: senin standardın bu. Artısı güya oneitis yok. Yani spesifik bir kızı çok özel yapmak yok ama bu kızın vereceği sekse ihtiyacın var. Hani sen oneitisi atmıştın? Merve’nin peşinde 4 ay koşma oneitis’i yok diye önüne gelen her Merve’yi 5 dakikalığına oneitis yapman pratikte pek farklı değil. Merve’nin verecegi sekse ihtiyacimiz var gitti Merveler geldi.

Öğrenen adam : senin standardın pesimist degil mi?

Mahmut Hoca:

kız ben seni yerim … yerim … güzelliğe bak … soğuk da davranırmış … ısırırım kız seni o memişlerden … şirine

Evet pesimistliğin kitabını yazıyorum ben :))

Öğrenen adam : ortalama bi kiz 3 kez reddediliyorsa bir erkek 300 kez reddediliyor. diyeceksin ki ben ortalama degilim. Ama 6/10 seni reddedebiliyor. hem de cogu.

Mahmut Hoca: Bak birader buna analiz felci derler. kafan hala entellektüel zırvalarda.

Öğrenen adam : benim yapmam gereken, bgendigim kadinlarla kendi adima iyi bir oyun cikarip gerisini unutmak olmali? ve her seyin tadini cikarmak… seks olmasa bile?

Mahmut Hoca: Senin yapman gereken erkek doğanın işi ele alması. Düşünmeyi bırak. seni yerim düşüncesinde kızı etkiler miyim var mı? kız beni beğenir mi var mı?

Hadi onu bırak düşünce var mı? Yolda güzel kadın görünce (içinden) laf attığında “yavrum yerim ben seni” mi diyorsun “yavrum seni yerdim ama hipergami bana yedirmez, sen zaten benden iyisini bulursun, meriçler seni instagramda yaladıklarından götün kalkmıştır …” diye laf salatasına mı başlıyorsun.

Öğrenen adam : bu ücü sakincali mi? yani eve atar miyim da mi?

Mahmut Hoca: Harbi mi soruyorsun? doğal değil, ezik sıkıcı ve erkekçe değil. ana fikri kaçırıyorsun. benim doğal halim sulu olabilir ama kızı görünce aklımdan geçenler onun dişi benim erkek olmamla ilgili. dikkat et hemen anlaşılmasa da eğlenen ustalık var.

kızı görür görmez etkiler miyim, beğenir mi, eve atar mıyım diye düşünüyorsun. Kadını 3 adımda kaideye koydun şimdi aşağıdan bakiyorsun. Dediğim gibi o Berkecan’dan ruhen 1 basamak ilerde bir kafa bu. O nedenle Berkacana fazla yüklenmeye hakkın yok.

Öğrenen adam : peki cok merak ediyorum. ben bu kafayı aşarsam 8/10’luk bir kadınla yatabilir miyim sence? ya da ortalama ustu guzel bir hatunla?

Mahmut Hoca: yanlış soru. içindeki masküleniteyi, oyuncu alfayı, o köklerdeki alfayı, ortaya çıkarman kadınlar bana verecek mi sorusuna mı bağlı? yok desem böyle mi kalacaksın? Zaten onu saklama sebebin böyle kaka şeyler düşünürsen kadınların seni sevmeyeceğini sana belleten feminen öncelik ki!

Sorman gereken karşıma bir güzellik çıktığında neden kendi isteklerim fışkırmıyor (hanzo değiliz dışa çıkmıyor ama içimizde parlıyor) da kızı etkileyebilir miyim – kızın isteklerini tatmin edebilir miyim diye el pençe divan bekleyen beta – mavi haplılık fışkırıyor. Neden aklına ilk gelen kendi isteklerin değil ama onun istekleri? O seni beğenecek mi, o sana verecek mi?

Karşında güzel bir kız var … neden neşeli bir oyunculuk – alfalık yok da katı ve ezik bir betalık çıkıyor açığa? benim kafamdan geçenler dikkat et neşeli, karşımdaki kızdan o andan itibaren zevk alan ve oyuncu. Sulu dersen kabul ama beta veya pesimist diyemezsin.

Seninkiler ise stresli, kızdan zerre zevk alamayan ve muhtaç ihtiyaca odaklı. seç seçme önemli değil. Kızla oturduk. Ben oraya eğlenmeye gelmişim. Starbucksta 1 saat oturup kalkacağım. Sonra yolda dürüm yiyip bir çatı katı bara gideceğim ve eğleneceğim. Beğenişirsek hatun da benim kıçıma takılacak. Eğlenmene baksana neden çölde günlerdir susuz gezmiş adamın karşısına 1 şişe su çıkmış gibi davranıyorsun?

Öğrenen adam : evet, yani sonucta eglenecegim. sonu seksle bitmese bu basarisizlik mi sayilir peki?

Mahmut Hoca:  Sen ciddi bir analiz felci örneğisin. Bırak başarıyı başarısızlığı. Ama olay sadece eğlenmene bak değil. İçindeki haşarı, özür dilemeden erkek çocuğu sal. Dışarda görünmese de en azından içinde sesini duy.

Sonuçta amacın seks tabii ki olmazsa başarısızlık sayılır. Ama öncelikle kızların saçını çeken, onları bazen sinir edip bazen güldüren haşarı oğlan çocuğu tarafını bastırma.

Öğrenen adam : bunu gudusel olarak istiyorum zaten.  seviyorum da bu yanimi ama iste kendimi begenmiyorum ya da olmaz diye dusunuyorum. bu da liseden kalma sikindirik bir sey.

Bu senin içinde var ama Sen içindeki erkeği takip etmekten korkuyorsun. Zira sana önce kadının isteklerini düşünmen öğretilmiş (beni beğenir mi) kendi isteklerin değil (yerim seni). Kendi isteklerin anında bastırılıp kadının yararına şeyler düşünmeye başlıyorsun. Ayağa 4 kurşun. Sen kendinin değil kadının isteklerini tatmin etmekle görevlisin ve bu uşaklık ile kadın senin nerenden etkilenecek?

Sitede son yazım biraz bununla ilgili.

Piç ya da değil erkek adam, Erkek, damarlarında testosteron dolaşan ve bu testosterondan korkmayan adamdır.

Mahmut Hoca:  Bu arada muhtaçlığı öldürmenin anahtari kendinin çok iyi bir av olduğunu düşünmen ve inanmandir.

Öğrenen adam :iyi bir av olmam icin iyi bir kazancimin olmasi lazim.

Mahmut Hoca: Bak işte hala kadının ihtiyaçlarını sağlamaya yönelik beta kafayla düşünüyorsun. İyi kazanıp iyi sağlamam lazım değil mi?

Neden kızla iş yatağa giderseniz onu yiyeceğim, kızın zevk içinde kalacağı ve sana sarılıp uyurken çok güzel hissedeceği gibi ödüller aklına gelmedi?

Öğrenen adam :ya abi benim iyi bir vucudum, gorunusum yoksa, kariyerim, statum yoksa, maskulenitem de tabii yoksa nasil degerli av olacam? smv bu demek zaten.

Mahmut Hoca: smvni önce masküleniten, duygusal gücün ve alfa davranışların belirler. para, tip, statü sonra gelir. Bu kırmızı hap tezine inandığını sanmam ama işte özümsememen de biraz bundan.

Neden masküleniten, duygusal gücün ve alfa davranışların daha üstündür? CPD için? Zira masküleniten, duygusal gücün ve alfa davranışların ARZU yaratır. Tip arzu tarafındadır evet ama ilk üçünden sonra gelir. Para, statü, vs … bunlar ÇEKİM yaratır. desire ve attraction farkı.

ARZU (desire) çekimi (attraction) yener. Önce bu basit kırmızı hap tezine inanıyor musun inanmıyor musun karar ver.

Konuyu bağlarsak:  bu nedenle mesela çoğu erkek Johnny Delusionın şu lafını zerre anlamıyor.

“Eğer erkekler tanıştıkları kızlara 12 yaşındaki yaramaz kız kardeşine davranır gibi davransaydı. Tüm ilişki problemleri çözülmüş olurdu.”

Bu lafı okuyan erkeklerin çoğu negatif bir şekilde algılıyor, Siklemeyeceksin, üstünlük taslayacaksın gibi. O kafayla da tabii pozitif cinsel gerilim yaratması mucize. Oysa “12 yaşındaki yaramaz kız kardeşine davranır gibi davransaydı” lafında pozitif, sevecen ve oyuncu bir anlam var.

Öğrenen adam :oyle cinsel gerilim yaratildigini cidden bilmiyordum. yani kendin hakkinda fazla bir sey soylemeyerek ya da dalga gecerek kizi azdirmak ilginc.

Karşımdaki güzel ve genç kadın hoşuma gidiyor, varlığından zevk alıyorum, erkekliğimi okşuyor ama bir yandan da onun yaramazlıklarını bir çocukla uğraşan olgun erkek gibi karşılıyorum.

Benim damarlarımda yeterince testosteron var mı ve ben bunun beni dürttüğü davranışları açığa çıkaracak cesarete ve özgürlüğe sahip miyim?

Çoğu erkek hayatı boyunca bunu bir kere bile tatmamış. Bak şu soru soruldu piçin sırrı yazısında : Testosteron bizi, önümüzde yürüyen kadına yönlendiriyorsa ve biz de gidip o kadının kalçasını sıkıyorsak pek de hoş sonuçlarla karşılaşmayız. (Örnek)

Adam testosteronun buna dürttüğünü sanıyor. doğal testosteron git kadını parmakla diye dürtmez zaten. doğadaki erkek hayvanlara bakın. kuytuda gördüğünü kıstırma peşinde mi yoksa dansla, tüyleri ile, bazen boynuz tokuşturma ile veya yaptığı yuva ile istediği dişiyi etkileyerek çiftleşme peşinde mi?

testosteron erkeği neşeli ama sakin yapar (paralelinde kortizol seviyesi düştüğünden) Eğlenceli bir oğlan çocuğu yapar. Göte parmak atan hanzo yapmaz. Daha doğrusu böyle yaptığı adamlar vardır ama asıl dürttüğü bu değil.

Saha Raporu – Bazen Tabak Seni Bulur

Merhaba arkadaşlar, neredeyse 1 senedir yazı yazamamıştım. Belki de sitedeki çoğu kişi beni unutmuştur, doktora vs. işleriyle uğraşırken bir türlü fırsat bulup yazamadım, dolayısıyla yazacak konu da birikti. Buradan ayrıca o doktora denen illeti akademik literatüre sokan kimse onun taa amk. Saçım beyazladı genç yaşta. Sırf kırmızı hapın sürekli kendini geliştir felsefesi hatırına devam ediyorum. Yoksa ben de bilirim maaşımı alıp kahvede okeye dönerken”Tayyip gitse kim gelecek yeğenim, Kılışdarda liderlik vasfı mı var?” demeyi.

Neyse şahsi dertlerimle sizi sıkmak istemem. Malum hem doktora yapıp hem de adı büyükşehir ama potansiyeli ufak şehirde yaşayınca tabak bulmak zorlaşıyor. Benim dertten muzdarip bir arkadaştan bahsedilen ve başlığıyla güldürürken içeriğiyle düşündüren şu yazıyı görünce aklıma bir soru geldi.

Mahmut bana kız bul lan Allahsız

Hep biz mi tabak bulmak zorundayız? Bazen tabak bizi bulamaz mı? Eğer fırsattan istifade gözümüz açık olursak evet.

Ara sıra sıkılınca vize sorunum olmadığı için 3-4 günlüğüne Avrupa’da bir yere kaçarım. Geçenlerde yine kaçtığım yerden dönerken havaalanında müzik dinleyerek uçuş saatimi bekliyordum. Önce üç saat İstanbul, sonra Ankara, oradan da yaşadığım şehre gidecektim, aktarma süresiyle birlikte neredeyse 12 saatlik bir yolculuk beni bekliyordu. Dolayısıyla bezgindim ve ışınlanmayı hala bulamayan bilim adamlarına içimden sövmekle meşguldüm.

Bunları niye anlatıyorum? Böyle olumsuz bir kafa yapısıyla kalabalık yerlerde bulunmayın diye. Zira o vücut dilinize ve belki de size yürüme davetiyesi atacak hatuna yansıyacak. Her zaman hayattan zevk alıyor gibi görünmekte ve davranmakta fayda var, içimiz sıkılsa bile. Unutma, her yer senin için bir tabak sahası. Tabağın nerede geleceği belli olmaz.

Velhasıl kelam, bu duygularla kulağımda kulaklık müzik dinlerken bekleme salonunda hemen sağ tarafımdaki koltukta oturan hatunun beni kestiğini farkettim. Uzun boylu değilim, Aralık ayında zatürre olma pahasına extra small tişört giymemi sağlayacak kaslarım da yok. Bugüne kadar ekmeği tipten değil genelde oyundan yemişiz. Dolayısıyla bu hatunun bana bakması için bir sebebi olmalıydı ve bu sebep ne olursa olsun o anda hiç aklımda olmayan tabak ihtimalini gündeme getirecek, bana yürüme yolu açacaktı.

Hemen o tarafa doğru dönüp hatuna Bağcılar’da kavga çıkarmaya çalışır gibi “Hayırdır birader?” bakışı attım. Yüzü pek güzel olmasa da vücudu gayet sağlam bir hatundu. Anında da deminden beri bana baktığını onaylayacak o soru geldi: “Telefonunuzu kullanabilir miyim?”

Şimdi sahneyi burada durduralım Uğurcum. Normalde tanımadığı kıza iyilik yapmanın meriçliğe giden yolun en temel taşlarından biri olduğunu bilen bir adamım. Geçmişteki acı tecrübelerimle sabit. Yalnız geçmişten bir farkı var bugünün, artık oyunu biliyorum ve bu iyiliği meriçlik yapmadan fırsata çevirebilirim.

Oynatalım Uğurcum.

Hemen suratıma az önceki hayırdır birader bakışından daha sert bir ifade takınıp “Hayır kullanamazsın” dedim. Üç saniyelik düello öncesi kovboy filmi sessizliği, kızın suratında “yuh ayı” bakışı. Ardından hemen gülümsedim ve tabii ki diyerek telefonu uzattım. Kız da doğal olarak az önceki gergin ve ters cevabın aslında güldürmek için söylendiğini anlayıp birden gülümsedi ve bazen bize dünyanın en zor işiymiş gibi gelen tanışma faslını iki kelimeyle pozitife çevirmiştim.

Bundan sonra top kızdaydı. Neden mi? Normalde erkekler olarak hele de kırmızı hap pratiği başlarında kızı ürkütmeden veya sıkmadan konuşma görevinin bizde olduğunu düşünüyoruz. Lakin bu sefer kız benden bir iyilik istemişti ve dolayısıyla da aradaki bağı kurmak, sohbeti ilerletmek onun göreviydi. Bu derdi de tanışma faslı gibi kıza yüklemiştim.

Oradan sonra güzel bir sohbet başladı. Geldiği yerde plaja gitmiş, çantası çalınmış, telefon, pasaport vs. hepsi gitmiş. Hatta Türkiye’ye dönebilmek için konsolosluğa gidip pasaport yerine geçecek bir belge almış. Allah’tan parası cebindeymiş de havaalanına gelebilmiş. O yüzden evini aramak için benim telefona ihtiyaç duymuş falan filan.

15-20 dk süren bu sohbetin ardından karşılıklı gezi deneyimlerimizi paylaşıp uçağa bindik. Benim o anki en büyük derdim kızın benden uzağa oturmasıydı. Çünkü biliyorum ki kız yanımda otursa dayanamayıp sohbet edeceğim ve olay sıradan hale gelecek, kız gizemimi kaybettiğimi düşünecek. Çaktırmadan elindeki biniş kartına bakıp taa uçağın arka tarafına oturduğunu görünce rahatladım. Yerime geçerken iyi yolculuklar diledim, “Türbülans falan korkarsan beni çağır” (yalan amk esas ben altıma sıçıyorum türbülansa girince) diyerek de esprili takılmayı ihmal etmeden kızı yerine gülümsemeyle gönderdim.

Artık geriye sadece numara almak kalmıştı. Uçaktan inerken doğrudan yanına gitmek onu aşırı derecede ve çok erken benimsediğimi gösterecek, dolayısıyla haneme eksi puan olarak yazılacaktı. Dolayısıyla yanına gitmeden pasaport kuyruğunda “tesadüfen” karşılaşmalıydım.

Düşündüğüm gibi de oldu. Havaalanındaki pasaport yerlerini bilirsiniz, tek sıraya kolayca girilsin diye sarmal şeklinde yapılmıştır. Oraya girdiğimizde ben öndeydim, kız da hemen yan tarafımdaki dönemeçte benim gibi ilerlemek için bekliyordu. Bu esnada yine olduğu tarafa doğru bir bakış daha attım.

Tekrar durduralım Uğurcum. Bu bakışı atmamın sebebi, kıza muhtaç görünmeden tekrar yaklaşmak için yeşil ışık almak. Eğer gülümserse çantasını kaybetmesi üzerinden takılacaktım yine.

Oynatalım tekrardan. Kız gülümsedi, ben de sırada tam benim hizama gelip yaklaştığı anda “iyi bari pasaport kuyruğuna kadar kaybolmadan gelmişsin” deyip yine takıldım. Kız yine güldü, bu sefer “senin de diline düştük yani” diyerek. Daha 3 saat önce tanıdığı adamla konuşurken biraz fazla samimi değil mi sizce?

Pasaport işi bitti. Çıkarken valizim de yanımda olduğu için artık hızlıca iç hatlara geçeceğimden numara isteme faslına gelmiştik. Zaten kızın vücut dili de veda etmeye hazırlandığının göstergesiydi. Tanışırken bana çok yardımcı olsa da burada devreye girip numarayı alarak kapanışı yapmak benim görevimdi.

Kıza “Numaranı verir misin?” diye sordum. İki üç saniye kızların tanımadığı adama numara verirse hakkımda ne düşünür endişesinden kaynaklanan o “ne münasebet” bakışına şahit oldum. Bakışma devam ederken acilen bir hamle yapmam lazımdı, ve bu hamle tabii ki daha önceki iki seferde olduğu gibi çantasını kaybetmesi üzerinden yürüyecekti. Hemen gülümseyip “Numarayı kendim için istemiyorum ya, İstanbul’da kaybolursun falan yardıma koşarım yine” diye iğneledim. Burada önemli olan kıza “ya valla ben sapık değilim iyi çocuğum” hissiyatı vermeden tanımadığı adama numara verme endişesini rahatlatacak bir şeyler söylemekti. Ufak takılmalar da çoğu durumda olduğu gibi burada da işe yarıyor.

Tabii o arada unuttuğum bir şey vardı. Kız telefonu kaptırdığı için sim kart da orada gitmişti ve yeni numara almayı düşünüyordu. Bu yüzden instagram hesabıyla yetindik. Açıkçası çok da önemli değil benim için, elimde bir iletişim kanalı olması yeterli. Cevap verecekse her türlü verir.

Şu anda tek sorun İstanbul’da olmamam. İnstagram alma ile buluşma arasındaki boşluğun çok kısa olması gibi fazla olması da olumsuz bir durum, ancak elimde olan bir şey yok. Gittiğimde bir yerlere çağırıp gidişata bakacağım.

Fakat şu kesin ki kızdan iş çıksın ve çıkmasın, her yerde her an yeni tabaklar sizi bulabilir. Yeter ki hazırlıklı olun, mizahı cebinizden eksik etmeyin.