Narsist anne babalar nasıl davranırlar ve çocuklarını nasıl narsist partnerlere kurban olarak yetiştirirler?

Bu yazıda narsist ebeveynlerin çocuklarını, kendi narsist ihtiyaçlarını karşılayacak birer “kanı emilmek üzere kullanılacak kaynağa” çevirirken aynı zamanda yetişkin hayatlarında narsist romantik partnerler tarafından kullanılmaya müsait kurbanlar yaratmalarından bahsedeceğiz.  

Başlamadan şunu da söylemeliyim ki narsist ebeveyn genellikle, kendisini dışarıya çok iyi bir ebeveyn olarak gösterir. Çevrelerinde çocukları ile ilgilenen ve onların ihtiyaçlarını en iyi şekilde karşılayan bir anne ya da baba olarak bilinir. Ama narsist anne ya da baba, perde arkasında çok farklı biridir. İnsanlar önünde sıcak, ilgili ve sevecen bir ebeveyn rolü oynarken, çocukları ile yalnız kaldığında mesafeli, soğuk, talepkar, manipülatif ve düpedüz istismar edici biridir. 

Narsist ebeveynin ailesinde çocuklara ve diğer ebeveyne değişik roller atanabilir. Mesela bir çocuk altın çocuk olabilir, diğeri günah keçisi. Bu çocuklar narsistin sanrılı gerçekliğini beslemek için yetiştirilirler ve bu nedenle de narsist bir ebeveynin çocukları, yıllarca ve hatta bazen hayat boyu acısını çekecekleri düşük özgüven, doymak bilmez bir onay ihtiyacı ile yaşarlar. Bu çocuklar yetişkin hayatlarında sağlıklı ilişkiler özellikle de sağlıklı romantik ilişkiler geliştirmekte çok zorlanırlar. Daha da kötüsü, sadece sağlıksız ilişkiler kurmakla da kalmayıp, sıklıkla narsist partnerlerle ilişkiye girip onların kanı emilecek kaynağı olurlar.

Narsist çocuklarını yetişkin bir birey olarak değil de kendilerine emilecek kan sağlayacak kurbanlar olarak yetiştirmek için birçok taktik kullanır. Bu tür davranış kalıplarının farkına varıp nereden kaynaklandıklarını bulmak, bu tür davranış kalıplarından kurtulmanın ilk ve en önemli adımı.

Bir numaralı taktik, rekabetçi davranışlardır. Narsist bir ebeveyn, çocuklarını kıskanır ve hatta onları çekemez. Çocuklarını aşağılayarak ya da ufak ama sık saldırılarla çocuklarını psikolojik olarak bastırır. Bu tür belli belirsiz duygusal saldırılar süreklidir ve çocuğun hiçbir zaman özgüven ve bağımsızlık geliştirememesini sağlamaya yöneliktir. Çocuklar aşağılamaları gerçek diye içselleştirirler zira bu aşağılamalar onların bağımlı oldukları, hayatta kalmak için muhtaç oldukları insandan ya da insanlardan gelir.

Narsist ebeveynin sürekli olarak aşağıladığı ve duygusal olarak saldırdığı çocuk, kendisinde varoluşsal bir yanlışlık olduğuna ve bu nedenle de kötü davranışları hak ettiğine inanır. Bu çocuklar yetişkin hayatlarında da aynı inancı ve kötü davranışları kabul etmeye devam ederler.

İkincisi, narsist ebeveyn çocuğunu sürekli olarak alçaltarak onun onay için kendisine bağımlı olmasını sağlar. Ebeveyn sevgisi, ebeveynin istek ve ihtiyaçlarını (çoğunlukla kendi istek ve ihtiyaçlarını feda ederek) karşılama ile elde edilebilecek onaylamaya bağlanır. 

Üçüncüsü, narsist ebeveyn, çocuklarının sınırlarını ihlal etmeye, onların duygu, düşünce ve algılarını kontrol etmeye hakkı olduğunu düşünür. Bu hak sanrısı çocuk yetişkin olduğunda da devam eder. Çocuğun ya da yetişkin çocuğun en ufak karşı çıkması, daha fazla manipülasyon ve baskı ile karşılanır. Yetişkinliğinde bile anne ya da babasının sürekli müdahalesine ve kontrolüne maruz kalan kişi, başkalarının da sınırlarını ihlal etmelerini, kendilerini kontrol etmelerini, düşünce ve duygularına saygı göstermemelerini kabul eder. Hatta bunu normal bir şey olarak görebilir. Böyle yetiştirilen biri, hayır demekte çok zorlanır.

Örneğin böyle bir erkeği, market alışverişinde kendine bir cips almak için karısından izin isterken görebilirsiniz. Böyle biri, bir yetişkin olarak başka bir yetişkinden ne yiyeceğinin iznini almanın normal olduğunu düşünür.

Bir narsist ya da kontrol manyağı bir kadın ile ilişkideyseniz, partneriniz böyle olmasa bile sürekli ondan izin almaya eğilimliyseniz, bunun narsist bir anne ya da baba yüzünden olup olmadığını sorgulamalısınız. Zira bu tür bir genç yaştan kablolama ile ilgili bir şeyler yapmazsanız, bu ilişkinizden artık yeter diye kaçsanız bile sonraki ilişkinizde aynı duruma düşebilirsiniz.

Dördüncüsü, sürekli olarak manipüle edilen, kontrol ve baskı altında tutulan çocuk, baş kaldırmanın ya da en azından omurgalı durmanın, kendisi için çok kötü sonuçlar doğuracağını öğrenir. Bu nedenle de çatışma yaratmadan hemen uyumlu davranmaya meyillidir. Bu tür bir çocukluk istismarı insana, sükuneti korumak ya da reddedilmemek için sürekli alttan almayı ve omurgasız olmayı öğretir.

Çocuklar belli bir yaşa kadar hayatta kalmak için ebeveynlerine bağımlıdırlar ve terk edilerlerse ölecekleri bilinci genlerine işlemiştir. Bu dönemlerini sürekli olarak alttan alarak, uyumlu davranarak ya da boyun eğerek geçiren kişiler, bu tehdit ortadan kalksa bile artık bu şekilde koşullandıkları için boyun eğmeye devam ederler.

Beşincisi, narsist ebeveynler, çocuklarının başarılarını, kendi egolarını yükseltmek amacı ile küçümserler. Bunun yanında çocuklarını çok nadir olarak duygusal destek sağlarlar ya da çok nadir olarak çocuklarının başarılarını kutlarlar. Böyle ebeveynler başkalarının önünde tabii ki sırf kendilerine ilgi çekmek ve başarıdan pay kapmak için çocuklarının başarılarını öve öve bitiremiyebilirler. Ama kapalı kapılar arkasında çocuklarının en küçük hatalarını arayıp yüzlerine vurmaya çalışırlar. 

Bu davranış çocuğun hatası yokken bile hataları hemen üstlenmeye hazır, düzeltmesi gereken bir durum yokken bile sürekli olarak kendini düzeltmeye çalışan ve sorumluluğu omuzlarına alan biri olarak yetişmesine neden olur.  

Altıncısı, narsist ebeveyn suçluluk ve korku duyguları başta olmak üzere negatif duyguları, çocuklarını kontrol ve manipüle etmek için kullanır. Narsist ebeveyn, her çocuğunun hangi duygularla tetiklendiğini ve çocuğunu nasıl rahatsız edebileceğini bilir. Zira bu tetikleyicilerin çoğunu zaten kendisi yüklemiştir. Bu, çocukları çok kolay manipüle edilir hale getirir ve çocuğu başkalarının kullanımına ve istismarına açar. 

Yedincisi, genellikle bir çocuğu diğerlerine göre favori çocuk haline getirerek ya da çocukları diğer ebeveyn aleyhine yükleyerek, aile bireylerini sürekli rekabet eder hale getirir. Bu çatışma ortamında narsist ebeveyn, çocukların zihnine kendilerinden şüphe etme tohumları eker ve çocuklarına hasar verir. Çocuğun kontrolünü ve kanı emilebilir kurban statüsünü korumak için çocuğu, çocuğa duygusal destek verebilecek diğer insanlardan izole eder.

Narsist ebeveyn, kendi derin aşağılık duygusu ve zayıflığı kaynaklı olarak büyük bir kıskançlık ve haset içindedir ve çocuklarını birbirine karşı yüklemesi, aşağı çekmesi ve çocuklara hasar vermesi kendi aşağı karakterinden kaynaklanır.

Sekizincisi, narsist ebeveyn çocuklarının duygularını sürekli olarak görmezden gelir ya da geçersiz hale getirmeye çalışır. Çocuklarının gerçek korku ve kaygılarını, çocuklarını fazla duyarlı, fazla tepkili olmakla suçlayarak savuşturur. Duygularının sürekli olarak geçersiz sayılması veya görmezden gelinmesi, kişiye kendi duygu ve düşüncelerinin önemsiz olduğunu öğretir. Kişi kendi duygu ve düşüncelerinden sürekli olarak şüphe eder ve ebeveynleri gibi duygularını görmezden gelen partnerlerinin davranışlarına büyük tolerans gösterir.

Dokuzuncusu, narsist ebeveyn sevgi ve onayı sadece ve sadece çocuk beklentilerine uyduğu zaman verir. Çocuk, sevginin itaat ederek ve başkalarının isteklerini karşılayarak elde edildiğini öğrenir. Böyle biri yetişkin hayatında, sadece partnerinin istismarcı davranışlarına tolerans göstermekle kalmaz, aynı zamanda partnerinin imkansız derecede yüksek standartlarını karşılamak için her türlü taklayı atar.

Onuncusu, narsist ebeveyn çocuğuna gaz lambası manipülasyonu (gaslighting) uygular. Çocuğun gerçekliğini bozar ve gerçekliğinden, hafızasından, yargılarından, algılarından ve çevreyi yorumlama kabiliyetinden şüphe duymasına neden olur. Kişi dengesiz bir kişiliğe sahip olmakla kalmaz, aynı manipülasyonu uygulayan partnerlerin eline düşer.

Bu tür bir narsist ebeveyn istismarı, kişinin yetişkinlikte aynı bilindik kaosu yeniden yaratmak için, kendisini istismar edecek partnerler arayıp bulmasına neden olur.

Narsist partnerler konusunda toksik ilişkiler rehberimize bakabilirsiniz.

Kaynak: 10 Ways Narcissistic Parents Set You Up For A Narcissistic Partner

Genç yaşta planlamadan ve evlenmeden baba olmak

Bu podcast değişik bir yayın oldu. Bir izleyicimiz ile şu an içinde bulunduğu ve pek de sık rastlanmayan ama eğer dikkat etmezseniz sizin de kendinizi içinde bulabileceğiniz bir durumu konuştuk.

İzleyici kısa bir süre birlikte olduğu kızın hamile kalması ve çocuğu doğurma kararı vermesi üzerine henüz üniversite öğrencisiyken, planlamadan ve evlenmeden baba olmuş. İşi karıştıran şeylerden biri de kızın yurt dışında olması. Biz de bu yayında izleyicinin geçirdiği süreci, babalığı ve çocuğunu kabul ediş sürecini ve bundan sonra neler yapabileceğini konuştuk.

Konuyla ilgili doğum kontrol hapı yazısına da bakmanızı tavsiye ederim.

Yayının Youtube videosu aşağıda. Youtube’da izlerseniz, kanalımızın fazla sayıda insana ulaşması için beğenirseniz videoyu beğenmeyi, kanalı izlemeye almayı ve çan işareti ile uyarıları açmayı unutmayın. Tabii daha da iyisi, bir sorunuz ve yorumunuz olursa video altına yorum bırakmayı unutmayın.

Bu içeriğe Spotify ve Odysee kanalımızdan da ulaşabilirsiniz.

Ailem Bana Destek Olmuyor | Ailem Bana Engel Oluyor

Merhaba millet. Ben Mr. Deer. ”Ailem bana destek olmuyor”, ”Ailem bana önayak olmuyor” diyen dostlarıma özel bir sohbet. Hem hayatını inşa ederken ailesi tarafından kararları ciddiye alınmayan veya ailesinin kendisine iyi bir örnek olmadığını düşünen dostlarımın sorunlarına dikkat çekiyoruz. Bireylerin yanı sıra ebeveynler içinde tavsiyeler sizlerle dostlarım, iyi seyirler!

 

Aileyi suçlamak, aileyi sevmemek

Mahmut Abi selam. Herhangi kötü bir durumda olduğumuzun sorumlusu sadece biziz diyorsun ya, ben kırmızı haptan sonra çok fazla anneme ve babama suç yükler oldum.

İçinde bulunduğun durumun suçlusu ya da sorumlusu illa sen olmayabilirsin. Suçlu sen de olabilirsin ama dünya adil bir yer değil. Ama içinde bulunduğun durumdan çıkmanın sorumluluğu senin. Ayrıca sen erkeksin. Bir erkek olarak senin düşmen, harcanıp gitmen falan toplumun umrunda değil. Bu toplumun da değil, en gelişmiş toplumun da. Bugünkü modern toplumun da umrunda değil, 1000 yıl önceki toplumlarında. Benim düşmem de kimsenin umrunda değil senin düşmen de ya da başka bir erkeğin düşmesi de.

Kırmızı hap romantik bir akım değil. İçinde bulunduğun dünyayı veri kabul edip burada nasıl yukarı çıkarım diye bir yol planı yapma akımı. Çoğu insan gücünün yetmeyeceği şeyleri değiştirmeye zihin enerjisi harcar ki aslında bu daha zor bir şey olan kendini değiştirmeme bahanesidir. Örneğin askerlik yazısında ben askerliğin zorunlu olmasını veri alırken biri gelip “askerlik zorunlu olmamalı neden bunu tartışmıyoruz?” derken askerlik zorunlu iken nasıl en iyi planı yaparım diye düşünmek yerine askerlik kaldırılsın diyerek plan falan yapmayabiliyor.

Aynı şekilde ailen de bir veri. Çoğu insanın ailesi tarafından çeşitli seviyelerde kötü yetiştirildiği de bir veri. Birçok aile bildiğin patolojik ve bunlar da nesilden nesile aktarılan patolojiler.

Enerjinin sınırlı olduğu da bir veri. Sen bir yandan ailenden nefret ederken bir yandan “durum bu burdan yukarı nasıl çıkarım” diye plan yapamazsın. Birinden birini bırakman lazım. Hayatın boyunca ailenden nefret edebilirsin ama bu arada da sokaklara düşebilirsin. Annen baban göçüp gittikten sonra kimse seni takmaz. Sorumluluk sende derken bunu diyorum.

evet çoğu şey benim sorumluluğum ama anne ve babaya düşen çocuğu doğru tarafa yönlendirmek olduğunu düşünüyorum. bu imkanı ve gücü kendilerinde görmeme rağmen misal çeşitli doğru alışkanlıklar erken saatte kalkma, sigara içmeme, diş fırçalama gibi. genelde ebeveynler çocuklarını kıyaslarlar ve bunun ben tam tersini yapmaya ve ikisinden de nefret etmeye başladım. hakikaten bütün sorumluluk bizde mi? çünkü bir çıkmaza girdim.

sanırım depresyon aşamasından daha çıkamadım.

Depresyondan çıkmanın ilk adımı, aileni Coca Cola Ramazan Bayramı reklamlarındaki gibi ütopik ailelerle değil ortalama Türk ailesi ile kıyaslaman.  Herkesin mükemmel ailelere doğmadığı gerçeğini görmen lazım. Mükemmel aile diye bir şeyin olmadığını görmen lazım. (Yabancı kırmızı hap camiasında çokça yapılan ve her zaman güldüğüm bir absürt hareket var. Bakın ABD 1950’lerde ne kadar güzelmiş, kadınlar kadın gibi, erkekler erkek gibi, her şey pırıl pırıl, kuşlar böcekler, … Paylaştıkları foto ve videolar da hemen hemen istisnasız 1950lerden reklam filmleri!)

Dünyanın adil olmadığını anlaman lazım. Senden daha kısa çöpleri çekmiş insanları görmen lazım ki sadece anlattıklarından gördüğüm senin kısa çöp konusunda dibten bayağı uzaktasın. Anne babasının terk ettiği, taciz ettiği, taciz edilmesine ses çıkarmadığı, sürekli olarak aşağıladığı, vs. bir sürü insan var.  Kendini biraz da onlarla karşılaştırman lazım. Bu durumdan bile hayatlarının sorumluluğunu alıp çıkan insanları görmen lazım. Bu dünyanın o ya da bu şekilde ızdırap dolu olduğunu ve adil olmadığını görmen lazım. İnan bana 3 yaşında çocuğun beynine tümör koyabilen dünya size sandığınızdan çok daha insaflı davranıyor.

Depresyondan çıkmanın ikinci adımı ise bahsettiğin disiplinin yetişkin bir erkeğin kendi kendine öğrenebileceği bir şey olması. Nöroplastisite diye bir şey var sonuçta.

Üçüncü olarak da ailenle çok kısa süre içerisinde gerçek anlamda ebeveyn – çocuk ilişkinin kalmayacak olması. Zira yetişkin bir erkek olacaksın ya da olman gerekiyor. O başka ve daha mesafeli bir ilişki. Bu duygusal yükün olmayacağı bir ilişki.

Oğlan çocuklarından soya oğlanlara

Modern erkeğe ne olduğunu burada tekrar yazmam gereksiz. Eğer bu blogu takip ediyorsanız benliğin bastırılması, maskülen tüm destek ağlarının yok edilmesi ve erkeklerin dövüle dövüle hastalıklı hayatlara hapsolması konusunu biliyorsunuz.

Fiziksel ve ruhsal olarak çektiği acılardan kurtulmaları konusunda genellikle erkeklere reçete sunmaya odaklanıyoruz. Bir erkeğe gerçek doğasını ortaya koymasını, karşı cinsi daha iyi anlamayı, zihnini, vücudunu ve ruhunu yeniden kontrol altına alması için gerekli kaynakları öğretiyoruz.

Peki ya oğlan çocukları?

Doğumundan itibaren maskülenitesinden utanan ve sürekli dilenen budala babasını izlemekte olan genç erkek ne olacak?

Fişten yeni çekilen erkeklerin erkek çocuklarını da maskülen ifadenin pek yürünmemiş yolunda yanına almasını sağlamak için ne yapıyoruz?

Bu zavallı çocuklar, babalarının her hareketini izlediler. 5 – 6 yaşına kadar bu çocuklar sizi, babalarını, sarsılmaz birer idol varsayarak izlerler. Siz onlar için yenilmez ve gerçek kahramanlarsınız, Zeus’un vücut bulmuş halisiniz.

Peki sonra?

1. Sizi sürekli TV başında kanepede yatarken görüyorlar.
2. Sizi kenarda, takımlarına hiç koçluk etmeden öyle seyredirken görüyorlar.
3. Süpermen vücuduna sahip olmadığınızı görüyorlar.
4. Yere oturup ya da dışarı çıkıp onunla oynamak yerine “git oyna” dediğinize şahit oluyorlar.
5. Sürekli telefonunuzla meşgul olduğunuzu görüyorlar.
6. Sürekli tıkındığınızı görüyorlar.
7. Kendi duruşunuzu savunmak yerine duvarın ardına çekilip teslim olduğunuzu görüyorlar.
8. Kendinizi uyuşturmak için sürekli alkol aldığınızı görüyorlar.
9. Sizi telefondan TV’ye, TV’den tablete ve sonra ordan yine telefona, kendinizi gerçek dünyaya hiç koymadan sürekli zihninizi uyuştururken izliyorlar.
10. Herşeyi izliyorlar ve sizin ortaya koyduğunuz örneği takip edecekler, ağzınızdan çıkan tavsiyeleri değil.

Bu oğlan çocukları onları tuttuğunu koparan, güçlü yaratıklar yapmak üzere tasarlanmış bir yazılım ile doğdular. Onları güçlü, hızlı, cinsel olarak çekici ve neşe dolu bir hayatı yaşayan bireyler yapabilecek bir yazılım ile.

O yazılım silindi gitti.

O yazılım, kendi öz babaları tarafından silindi gitti.

Siz, babalar, kendi eksikliğinizden kalan boşluğu, toplumun girip doldurmasına izin verdiniz.

Kendi çocuğunuza eğitim vermek için zaman ayırmak yerine, okul sisteminin onların eğitiminden tamamen sorumlu olmasına izin verdiniz.

Modern yaşamın rahatlığını, kendi çocuğunuzdan daha fazla sevdiğinize karar verdiniz.

Bir bir argüman değil, bir gerçek.

Eğer çocuğunuzu seviyor olsa idiniz şunları yapardınız :

  • Aşırı kilo almaya başladığını gördüğünüzde müdahale ederdiniz.
  • Önlenebilir sağlık sorunlarından, zayıflıktan ve özgüven eksikliğinden müzdarip olduğunu gördüğünüzde insiyatifi elinize alır ve onu harekete geçmeye zorlardınız.
  • Efendi çocuk tuzağına düşmemesi için onu kanatlarınız altına alır ve kadınlar konusunda öğrenmesi gerekenleri öğretirdiniz.
  • Oğlunuzun toplumun geri kalan zayıf kitlesi gibi bastıracağına maskülenitesini doğal olarak ifade etmesini sağlamak için onun yanında olurdunuz.

Bunların hiçbirini yapmadınız, zira siktiğimin rahatınız yerinde idi.

Bu nedenle günümüz erkekleri, fiziksel, zihinsel ve ruhsal olarak zayıflar.

Durumları üzücü zira doğal dürtüleri ve gerçek benlikleri zihinlerinin derinliklerinden çığlık atıp duruyor. Gerçek bir erkek gibi açığa çıkmak için, masum olduğunu bilen ama mühebbet hücre hapsi almış biri gibi yalvarıp iknaya çalışıyor.

Bu oğlanlar güçlü, fit ve irrasyonel şekilde kendine güvenli olmaları gerektiğini biliyorlar ama öyle değiller ve neden öyle olmadıkları konusunda en ufak bir bilgileri yok.

Bir aslanı doğuştan köpekmiş gibi yetiştirin, birgün suratınızı parçalar.

Neden?

Çünkü aslan aslandır.

Oğullarımızın içinde aslan yürekleri var ama bu hayvanı ortaya çıkarmak biz babalara bağlı. Doğalarını bastırırsanız, bu güç  başka bir yerden vahşice patlar. Bunlar içtiklerinde kavgaya tutuşmak isteyen, ilişkilerinde dominant olmak yerine şiddete ve zorbalığa başvuran erkeklerdir.

Peki bir çözüm var mı?

Evet bu duruma sadece tek bir çözüm var ve bu da maküleniteyi açığa çıkarmak. Burada da babalara büyük iş düşüyor.

Klişe olacak ama gerçek şu : siz onların tek umudusunuz.

Çocuklarınız sizin örneğinizi takip edecekler, sizin tavsiyelerinizi değil. Ve çocuklarınız sizin kabul ettiğiniz standartlara yükselecekler, beklediğiniz değil.

Kendinizi düzeltin önce, onlar sizi takip edecekler.

Önce kendiniz için çıtayı yüksek tutun ve en ağır yükü sizin en önce kaldırıp en son sizin yere koymanızdan kimsenin şikayetçi olmadığını izleyin.

Siz onların liderisiniz.

Siz bu genç erkekleri pişmanlık, sefalet, depresyon ve kaygı dolu hayatlar yaşamaktan kurtarabilecek tek varlıksınız.

Kadınların oğullarımıza nasıl birer erkek olmaları gerektiğini söylemelerine asla izin vermeyin. Eğitim sisteminin, toplumun ve medyanın çocuklarınızın kafalarını doldurmalarına izin vermeyin.  Siz onların babasısınız ve bu eşiniz ile yanyana yapmanız üzere sizin işiniz.

Genç nesillerin zayıflıkları ile dalga geçmeye bayılıyoruz ama onların zayıflıkları bizim zayıf liderliğimizin direkt sonucu.

Fişten çekilip kendinizi bok çukurundan çıkmaya adadığınızda, sizi yıllardır izlemekte olan o gözleri unutmayın. Onlara Hunter ya da Craig yardım etmeyecek, o rolü siz oynayacaksınız.

Gelecekte ümit var arkadaşlar.

Hayata dair pozitif bakışım yüzünden sürekli alay ediliyorum ama ben böyleyim ve hep böyle olacağım.

Umuda inanıyorum.

Size inanıyorum.

Maskülenitenin hayatta kalacağına ve bunun sizin gece – gündüz ortaya koymaya istekli olduğunuz çabaya bağlı olduğuna inanıyorum. Bildiğimiz anlamda batı toplumunu, toplumdaki fişten çekilmeyi seçen aile babaların kurtaracağına inanıyorum.

Bunu okurken öfke ve pişmanlık hissedebilirsiniz. Bırakın bunu, geçmiş geçti gitti.

Sevgiye ihtiyacımız var. Sevgi bu zorlukların üstesinden gelmenize, oğullarınızı yanınıza alıp harekete geçmenize yardım edecek.

Hadi hep beraber “Büyük Soya”yı alaşağı edelim ve oğullarımız ile onların oğullarını kurtaralım.

Çeviri : From Boy to Soy

Kadınlar, gökyüzünün yarısını mı tutar?

Women hold up half the sky, Batılı ülkelerde feministlerin sıkça kullandığı bir slogan. Anlamı ise: Kadınlar gökyüzünün yarısını tutar. Yani ne yaptıysak beraber yaptık ama siz sonradan bize kazık attınız. Bizi görmezden gelip yok sayıyorsunuz. Oysa biz varız ve buradayız. A Voice For Men’den Paul Elam, bu konuda çok güzel bir yazı kaleme almış. Ben de çevireyim dedim. Çeviride bazı hatalar olmuşsa şimdiden affola.

Kadınlar, gökyüzünün yarısını mı tutar?

” Kadınlar, gökyüzünün yarısını tutar. ”

Bu ne anlama geliyor?

Şimdi ve sonra, güneşli bir günde Everest Dağı’nda gezinirken gökyüzünün yarısını tutan şu kadınların nerede olduğuna bakıyorum. Bulutlar sudan oluşur ve su ağırdır. Bu yüzden oldukça zorlanıyorlar.

Ama neredeler?

Hımm…

Makara.

İşte bu! Belki de makara sistemi kullanıyorlardır.

Kabloyu ayın çevresine dolayıp bunu makara sistemi olarak kullanarak ve gökyüzünü, vadilerden aşağı doğru çekerek tutuyor olmalıydılar. İşte böyle!

Hımm…

Ölüm vadisi, Khumbu vadisi, Douro vadisi: Hiçbir şey yok. Bu vadilerin hiçbirinde feminist göremiyorum. Bırakın, yalnız bir kablo, ayın çevresinden uzanarak gelsin.

Elbette, Erechtheion’un kadınlarını kastediyor olabilirler.

Erechtheion, akropolis’in kuzey tarafında bir tapınak.

Ama bunlar taş heykeller ve gökyüzünde değil, Yunanistan’dalar. Bir gökyüzünü değil, çatıyı tutuyorlar.

Kadınlar gebeliğin, doğumun ve ailenin kalp atışını tutarlar. Bu, ürkütücü bir yükümlülüktür ve bu, her medeniyetin saygı duyması gerekendir.

Güzellik, merhamet, ihtişam ve sevgi, kadını kadın yapan şeydir ve büyüleyicidir. Bir çocuğun annesine olan bağlılığı sevgiyi tanımlar ve şiir, soluk bir kıyaslamadır. Erkekler; aşk hakkında şiirler yazarlar, kadınlar aşık olmak için doğum yaparlar.

Ünlü feministler şunları söylemiş olsalar bile:

” Çekirdek aile yıkılmalıdır… Nihai anlamı ne olursa olsun, şimdi ailelerin dağılması nesnel olarak devrimci bir süreçtir “

Linda Gordon

” Evlilik, tecavüz pratiğinden gelişmiş bir kurumdur. “

Andrea Dworkin

Evlilik, kadınlar için kölelik teşkil ettiğinden kadın hareketinin bu kuruma saldırmak üzerinde yoğunlaşması gerektiği açıktır. Kadınlar için özgürlük, evliliğin feshi olmadan kazanılamaz. “

Şu anki feminist kuruluşun lideri Sheila Cronin

Erkek nefretinin; onurlu ve makul bir politik eylem olduğunu düşünüyorum.

Robin Morgan– ms. magazin editörü.

Yani; kadınları, aileleri ve kocaları desteklemek, kadınların gökyüzünün yarısını tuttuğunu söylediklerinde feministlerin aklındaki şey değil.

Öyleyse neyi kastediyorlar?

Etrafa bakıyorum. Pencereden bakıyorum. Bir inşaat görüyorum. Yükselen binalar görüyorum. Erkeklerin yaptığını görüyorum, kadınların değil… Gecenin 2’sinde karda sürülen tarlaları görüyorum: Erkek. Sanitasyon( halk sağlığı) işçilerini, itfaiyecileri, petrol sızdırmazlık görevlilerini, ormancıları görüyorum: erkek, erkek, erkek, erkek. Operaya gidiyorum, bestelerin %98’ini erkekler yazmış. Müzelere gidiyorum ve bu güzelliği içinde barındıran yerlerin %95’inin erkekler tarafından yapıldığını fark ediyorum. Matematik teorilerine göz atıyorum: Erkek. Fizik? Erkek. Edebiyat? Çoğunlukla Erkek. Piramitleri, Angor Watt’ı, katedralleri ve şehirlerimizi inşa etmek için kölelik yapanlar? Erkek. Peki ya, yorgun argın ovaları geçen, dağlara tırmanan, okyanuslara yelken açan kaşifler? Erkek, erkek, erkek. Arlington’daki mezarlara ve dizi dizi beyaz mermerlerle ortaya çıkan akıl almaz fedakarlığa bakıyorum: Erkek.

Elbette bazı kadınların katkıları hayrete düşürüyordu. Emmy Noether, Hypatia, Sophie Germain, Curie, Thatcher, Catherine the Great, Boudica. Bu liste neredeyse sonsuz. Bazıları, insanlığa yardım etmek için kadınların gösterdiği fedakarlıkların da göz ardı edildiğini söylüyor. Buna katılıyorum. Yine de, maskülenliğin derin katkılarını ve bilirsiniz işte, inşa ettiği evleri yağmurdan korumak için çatıyı nasıl desteklerini göz ardı etmeyelim.

Şu an kadınların katkıda bulunabileceği ve erkeklerin artık askeri mezarlıklarda yatmak zorunda olmadığı ya da iş yerindeki kazaların %90’ında ölmek zorunda olmadığı bir dönemdeyiz. Bu harika.

Yine de, günümüzden önce, feministlerin bugün söyledikleri şeyi doğrulamak adına bir şeyin yarısını tuttuğunu görmüyorum. Eğer, bu zehirli ifadenin ( kadınlar gökyüzünün yarsını tutar) reddedilemez şekilde kalmasına izin verirsek dolaylı yoldan maskülenliğin hem gösterdiği fedakarlıkların hem de başarılarının önemini azaltmış oluruz. Buna izin vermemeliyiz. Arlington’da gömülmüş adamlar, kadınlarla gökyüzünün yarısını paylaşmadılar: Yaşamlarını verdiler. Eğer; kadınlar, gökyüzünün yarısını tutuyorlarsa, neden o mezarlarda erkekler yatıyor? Eğer feministler, erkeklerdeki zehirli maskülenliği tartışıp bizi cinayet ve mansplaining gibi korkunç kötülüklerle suçluyorlarsa iyilik için kendi kredi payımızı hak ediyoruz ve bu %50’den çok daha fazla.

Yani, şu ana kadar özetle:

-Bulutları tutmayı göz ardı etmişiz.
-Biz( yani feministler olarak) aileleri tutmayı göz ardı etmişiz.
-Erkeklerin katkı ve fedakârlıklarının karşılaştırmalı olarak nispeten yeni olduğunu kabul ettik.Kadınlar, erkeklerin tuttuğu gökyüzünün yarısını yakında tutacaklar mı? Elbette.

Öyleyse feministler, bu zamana kadar neyi tutuyorlardı?

Şöyle dendiğini görürsünüz: – Bir açıklama ve sözler ne söylerse söylesin, sözü söyleyen kişi, düşündüğünü hisseder. – Ama kanıtlama zorunluluğu olmaksızın. Açıklamalar duyguya dayanır.

Fem- splaining’in özü budur: Mantık ve kanıt gösterme yerine, sahte- şiirsel duyguları görselleştirme yoluna gider.

Böyle bir sürü deyiş vardır:

Biri de şudur: “ Kelebekler özgürdür. “

Bunu duyuyorum ve şöyle hissediyorum: ” Vay canına, adamım! Kelebekler özgür. İşte bu, harika dostum. ”

Ya da “ gökyüzünde iki tane gökkuşağı var. “

Sadece bu da değil. Ne anlama geldiğini biliyorum. Ayrıca bunu söyleyenin, bunu söylerken sigara içtiğini de biliyorum.

Veya diğer bir deyişle: Mükemmel bir aday olduğumu ve mükemmel kampanyalar yürüttüğümü hiç söylemedim ama kimin yaptığını bilmiyorum ve bir noktada içinde mizojini( kadın düşmanlığı) suçlaması oluyor.

Bunun ne anlama geldiğini bilmiyor ve bunu söylerken alkollü olduğunu kabul ediyor.

” Gökyüzünün yarısını tutan kadınlar” hakkında söylenen, komik ve aşağılayıcı. İkisinin arasında bir şey. Aileden yoksun kalma( feministlerin kendi aileleri tarafından) çok gülünç. Bu, maskülenliğin fedakarlıkları ve başarılarını azaltarak hor görmek.

Feministler, bu beyanda ısrar ettiklerinde, bezelye yememek için tatsızlık çıkaran çocuklar gibi oluyorlar. ” Hayır, bezelye yemeyeceğim. Erkekler,  bezelye ve brokoli yer. Benim hak ettiğim, NY süper Fudge Chunk gökyüzünün yarı… Yarısını tut… Tutmak.

Evraka! (buldum) İşte bu!

Feministler, bir şeyleri tutuyorlar.

Mühendislikte ve bilimdeki kadınlar katkı sağlıyor: Feministler sadece bir şeyleri tutuyorlar.

Şu an sahiden, kimse gökyüzünü tutmuyor. Gökyüzü düşüyor. Çoğu iyi adam ve kadın, birbirlerine saygı duyarak güzel şeyler başarıyorlar.

Küçük tavuk ise Kadın çalıştayı sınıflarında çok fazla vakit harcıyor.

Feministler bir kez daha “ kadınlar gökyüzünün yarısını tutar” dediklerinde kanıt isteyin. Bu kadar az kanıtla feministlerin sadece bir şeyleri tuttuğunu kabul etmeniz gerekir. Diğer türlü, bizim gelişmemiz için kendilerini kurban etmiş, yerin 183 cm altında yatan adamların Arlington’daki mezarlarına tükürmüş olursunuz.