Evlenecek erkek bulamamak

Şu entariyi Ekşi’de Sonsuzluk Ve Birgün görüp tweetlemiş, ben yazarı siler diye aynen buraya kopyalıyorum :

30 yaşından sonra doğan sıkıntı. düşünüyorum da 20-30 yaş aralığında evlilik yapılabilecek çok kişi tanıdım. özellikle de 25 yaşına kadar iyi insanlar tanıdım. o zamanlar hayatı tanımıyorsun tabi. incir çekirdeğini doldurmayacak nedenlerden ayrılıyorsun. evlenelim diyenlere burun kıvırıyorsun. çünkü gençsin ve karşına hep bir başkası çıkabiliyor. alternatif çok. gel zaman git zaman yaşın alıp başını gidiyor. o eski sevgililer bir bir evleniyor. sana da boşanmış psikolojisi bozuk, ya da uzun ilişkiden çıkmış psikolojisi bozuk adamlar kalıyor. ee senin de psikolojin bozuluyor. tahammülsüz, stresli, depresif bir insana dönüşüyorsun.

evlilik istesen de kafana uygun birini bulamıyorsun. mesela bekarsın ve hiç evlenmemiş bir erkek istiyorsun. maalesef erkekler de erken evlenir ve çoğu 30 yaş üstü erkek ya boşanmış ya da uzun ilişkiden çıkmıştır. onlar da işi piçliğe vurmuştur artık. kadını sadece sevişmek için kullanan, sevgiye ve sadakate değer vermeyen, işi pezevenkliğe kadar götüren g.t dolmuştur etraf.

tabi iyi niyetli, evlilik odaklı, sadık erkekler de vardır ama onlar da umudunu yitirdiği için kendileri eş aramaz. muhtemelen aileleri bulur birini evlendirir. görücü usulü ısmarlama evlilikler işte. bir türlü yollarımız birleşmez bize uygun insanlarla.

eşleşmek ve uyuşmak, anlaşmak ve evlenmek çok zor olur bir noktadan sonra. hatta imkansız gibi bir şey.

genç kızlara tavsiyem hayat hep böyle eğlenerek geçmeyecek bacılarım. yaş gittikçe fırsatlar azalacak. size olan talep düşecek. hep peşimde erkek olacak sanmayın. kimseyi çantada keklik görmeyin. sizin bıraktığınız adamı alacak kız çok. hemen evleniyorlar. döndüğünde yerinde olmuyor kimse. beni bekler, nasıl olsa elde bir deme kimse için. kimse seni beklemiyor.

ilk ya da birkaç sevgili sonrasını iyi değerlendirin. seviyorsanız ve anlaşıyorsanız evlenin gitsin. sonra canınız evlenmek isteyecek ama düzgün erkek bulamayacaksınız.çünkü yok. ciddiyim. boşanmışlarla, ruh hastalarıyla uğraşırım diyorsanız ne ala. ama elinize varsa iyi bir erkek onu bırakmayın. kıymetini bilin.

mutlu olmak çok zor. herkes doyumsuz. aç gözlü. sadakat oranı düştü. güvensizlik var. alternatif çok. kimsede katlanırım, sabrederim, düzeltmeye çalışırım çabası yok.

bir noktada artık yapayalnız kalıyorsunuz. pişmanlıklar sizi yiyip bitiriyor. aslında pişman olmadığım şeyler için bile üzülüyorum. biliyorum yapsam mutsuz olacaktım ama şimdiki aklım olsa belki de yapardım. gençlik elden uçup gidiyor. gönlün istediği kadar genç olsun ruhun yoruluyor. bezgin oluyorsun. hayat herkesi yorar. bir şekilde sende iz bırakır. iz bırakanlar acıtır. aklını iyi kullanman lazım. son pişmanlık fayda etmiyor.

Feminizmin kadınlara attığı en büyük kazık, insan toplumunun binlerce yıllık bir gelişimle kazandığı bilgeliğe ulaşımlarını engelleyerek kadınların hipergamilerinin insafına kalmalarına neden olması. Erkekler olduğu kadar kadınlar da hipergaminin umrunda değil. Bu nedenle de 30larında Road Runner ve Çakal Anına yakalanıyorlar :

Eskiden, genç kadının annesi ve neneleri güzelliğin geçici olduğunu, en baştan çıkarıcı erkeğin en iyi koca adayı olmadığını bilir ve kızın uzun süre stabil bir koca olabilecek genç bir erkekle evlenmesini garantilerlerdi. Şimdi ise feminizm yüzünden, bu rehberlik genç kadınların hayatından çıkarılmış durumda ve genç kadınlar kendi cinsel hayatları için kötü birer kaptanlar. Güzelliklerinin yere çakıldığı 34 – 36 yaşına kadar alfa erkeklerin peşinde koştuktan sonra eskiden reddetmeye alıştıkları beta erkekler tarafından bile görmezden geliniyorlar. Kadının kısmetindeki bu ani çakılma,  Road Runner ve Çakal anı olarak biliniyor. Kadınların geçmişte uçurumdan bu şekilde düşmemeleri için bir sürü güvenlik ağı vardı.

Karmaşık cinsel geçmiş bir kadının aleyhinedir. Aynı durum bir erkeğin lehine çalışsa da. Bunun nedeni iki cinsiyetin birbirinden farklı olan doğal cinsel çekicilik mekanizmalarıdır. Bir bilgenin zamanında dediği gibi, “birçok kapıyı açabilen bir anahtar, değerli bir anahtardır. Birçok anahtar tarafından açılabilen bir kilit ise, işe yaramaz bir kilittir.”

Buradaki büyük ironi şu : “feminizm”, kadınların hayatını iyileştirmek yerine, Roadrunner ve Çakal anı ile karşılaşmalarını engelleyecek anne ve anneanne rehberliğini ellerinden alarak güvenlik ağlarını ortadan kaldırdı. Bu nedenle feminizm, ortalama bir kadını bir alanda daha tehlikeye attı.

Feministlerin kadınlardan sakladığı bir başka gerçek ise Cinsel Pazar Değeri.

Ablamızın şurada beni tanımlamış. Kendisiyle daha önce seviştik mi acaba :

maalesef erkekler de erken evlenir ve çoğu 30 yaş üstü erkek ya boşanmış ya da uzun ilişkiden çıkmıştır. onlar da işi piçliğe vurmuştur artık. kadını sadece sevişmek için kullanan, sevgiye ve sadakate değer vermeyen, işi pezevenkliğe kadar götüren g.t dolmuştur etraf.

Şaka bir yana bu ablanın bilmediği ya da görmezden geldiği şey, boşanan ve uzun süreli ilişkiden çıkan erkeklerin bu ilişkilerdeki hatunları ile yaşadıkları tecrübenin onları ilişkiden de evlilikten de soğutmuş olmasıdır. Karısını ya da uzun süreli ilişkisini yaşlı gözlerle bırakarak acımasızce terk edip kendisini genç kızları hoplatmaya salan kötü erkek tiplemesi her ne kadar yaygın bir klişe olsa da, çoğu uzun süreli ilişki kadın tarafından, erkeği ilişkiden tiksindirecek şekilde bitiriliyor.

Buna rağmen o gruptaki çoğu erkek aslında hala evlilik odaklı. Çevremde gözlemlediğim boşanıp da yeniden evlenmeyen, eğer önceki hatun kendisine nafaka tecavüzü etmemiş ise, çok az adam var. Ablanın durumunun, 30unda bile hala kötü çocuk kovalamaktan kaynaklanma ihtimali var. Mesela işi pezevenkliğe götüren ne demek? Kızı tavlayıp sonra başkalarına mı pazarlamaya çalışan adamla mı çıkıyorsun? Yaş olmuş 30 hala alfa erkek peşindesin (bkz. en aşağıdaki alıntı).

sana da boşanmış psikolojisi bozuk, ya da uzun ilişkiden çıkmış psikolojisi bozuk adamlar kalıyor. ee senin de psikolojin bozuluyor. tahammülsüz, stresli, depresif bir insana dönüşüyorsun.

Bu kısmın da ağır psikolojik yansıtma içerdiğini düşünüyorum. Zira 30luk ve bekar ablaların çoğunun psikolojisi kötü ama bu kadınların psikolojimi bozduklarını iddia edemeyeceğim.

Yine de ablanın çok üstüne gitmeyeceğim zira şunu dobra dobra anlatarak iyi iş çıkarmış :

genç kızlara tavsiyem hayat hep böyle eğlenerek geçmeyecek bacılarım. yaş gittikçe fırsatlar azalacak. size olan talep düşecek. hep peşimde erkek olacak sanmayın. kimseyi çantada keklik görmeyin. sizin bıraktığınız adamı alacak kız çok. hemen evleniyorlar. döndüğünde yerinde olmuyor kimse. beni bekler, nasıl olsa elde bir deme kimse için. kimse seni beklemiyor.

Evet genç kızlar. Birçoğunuzun bilmediği problem şu ki bugün daha “iyisi” için ellerinde çiçekler kapıda sırılsıklam beklettiğiniz ya da tamamen görmezden geldiğiniz betalar ile çok değil on sene sonra bana tek taş alsın diye ağızlarının içine bakacağınız betalar aynı adamlar. Siz daha iyisini ararken bu bekleyen betaların orada sessizce sizi bekleyeceğini varsayıyorsunuz. Ve evet bu adamların çoğuna hala “sadece kendin ol ve ruh ikizini bekle, o eninde sonunda sana gelecek ve bugün kötü çocuklar kazansa da beklersen sonunda sen kazanacaksın” masalı pazarlanıyor ve çoğu da bu dolmayı yiyor. Ama feministlerin zafer sarhoşluğu ile hipergami öyle göstere göstere yapılan birşey haline geldi ki uyanan uyanana. Bugün bu ablanızın bahsettiği durum 10 sene sonra kadınlar için çok daha vahim olacak. Kendi mutluluğunuz için 20leriniz hiç bitmeyecek gibi davranmamalısınız.

Yani 20lerinizde 30larınızı düşünmeden hareket etmek istiyorsanız sizin özgürlüğünüz. Ama sonra ablalarınızın şimdi yaptığı gibi “bütün o iyi çocuklar nereye gitti” (where have all the good men gone) diye ağlaşıp, “erkekler bizimle ilgilenmiyor, onlar olgun kadından korktukları için genç kızlarla çıkıyor, sorumsuz herifler” diye kafa ütülemeyin. Siz Mr. Right’ı beklerken biyolojik çanlar çalmaya başladığında “sikerim Mr. Right’ı bana Mr. Right Now lazım diye paniğe kapılabilirsiniz ama hiçbir erkek sizin yıllarca beklemenizin cezasını çekmek zorunda değil :

On yıllarca Bay Doğru’yu (Mr. Right) bekledikten sonra, biyolojik saatin soğuk tik-taklarını enselerinde hissetmeye başlayan bu kadınlara, artık Bay Doğru yetmiyor, Bay Hemen Şimdi (Mr. Right Now), temel işlevi yürüyen sperm bankası olmak olan eleman, lazım.

Pek de şaşırtıcı olmayan bir şekilde birçok erkek, özellikle de bu tip kadınların şiddetle arzuladığı, aşırı-çekici, yüksek eğitimli alfa erkekler, bu oyunu oynamaya pek gönüllü değil.

Yale araştırmasının olağanüstü bir şekilde kaçırdığı nokta, bu erkeklerin kariyer sahibi kadınlardan uzak durmasının sebebinin, bu kadınlardan korkmak ya da bu kadınları taşıyamamak olmaması. Bu erkekler, sözü edilen kariyer kadınlarını istemiyorlar! Peki neden?

Öncelikle, erkekler “artık hazırım” kadınlarına karşı daha temkinliler. Hangi erkek, beraber birkaç eğlenceli ve çocuksuz yıl geçirmeden direk Tinder’dan IKEA’nın çocuk reyonuna geçmek ister ki? Bu basit ve oldukça mantıklı bir riskten kaçınma dürtüsü : kadının anne materyaline sahip olduğunu tartabileceği uzun flört dönemini yaşamadan bir erkek neden baba olmaya çalışssın? Erkeğin bekleyecek vakti var ama 30larının sonuna doğru koşan kadının, doğurganlık yüzünden, beklemeye vakti yok. Bu nedenle de erkekler bu kadınlardan uzak duruyorlar.

 

Red Man Group Episode 3 Notları – Bölüm 2

Richard Cooper’ın Entrepreneurs in Cars kanalında üçüncüsünü yaptığı Red Man Group yayınından notlara devam ediyoruz (birinci bölüm). Burada Rob Says, birinci bölümde konuşulan kadınları birinci plana almamak ve kendini zihinsel odak noktası yapmak üzerine kendi deneyiminden yola çıkarak konuşuyor.

Rob : Konu hakkında açıkçası kendi deneyimimden yola çıkarak konuşacağım. Ben burada Rollo ve diğer elemanların konuştukları şeyi yaptım. Önüme plan konuldu, okula git – mezun ol – iş bul. Tamam peki sonra ne yapacağım baba? Git evlen. Ve ben de aynen öyle yaptım. Hayatı kendi kurallarımla yaşamak yerine gidip mavi haplı halimle evlendim. Üniversiteden çıkar çıkmaz toplumun bana dediğini ya da ailemin yapmam gerektiğini söylediği şeyi yaptım. Bu beni hiç de istemediğim bir ilişkinin içine attı. Bu tamamen benim suçum, sorumluluğu %100 kabul ediyorum.

Fakat bu beni evliliğin hergünü suratımın ortasından yumrukladı ve benim için ya kaç kurtul ya da öl kurtula geldi. Ya intihar et ya da terk et çünkü bu yaşam yaşamaya değmez. Sadece bir tek hayatımız varsa … kim bilebilir gerçekten kaç hayatımız olacağını ama ben sadece bir hayatımız olduğuna inanmaya eğilimliyim.

Benim için başka bir şey de … biliyorsunuz … erkekler domuz gibiler, aklınız fikriniz seks vs .. vs .. vs … duyarak büyüdüm. Ben bu dolmayı yedim ve konuştuğunuz tüm o beta şeylerini yaptım. Anlattığınız şeyler 20 yıl önce üniversiteden mezun olurkenki benim aynım. Kendimi öldürmek yerine boşanmaya karar verdiğimde ise herşeyi alacağını zerre umursamıyordum. Aslında donuma kadar alıp gitmesine bile tamamdım. O beni boşamadı, ben onu boşadım. Ama hayat (boşanma sonrasında) o kadar güzelleşti ki.

Donovan’ın dediği gibi kadını en son önceliğin yapmak … bu çok doğru. Boşandığımdan beridir hayatıma giren kadınlar harika kadınlar ama onları istediğim zaman bırakıp gidebilirim. Hey, ben burada kendime ait bir yaşam da sürdürüyorum. Aaron’un dediği gibi gidip motorsikletimi sürüyorum … 20 yıl sonra işimi değiştirdim. Yaptığım şeyi devam ettiremeyeceğimi görüp başka bir şey yapmaya karar verdim. Eğer öyle isimlendirebilirsek, 20 yıllık kariyerimi bıraktım.

Bunu izleyen erkeklere vermek istediğim mesaj şu : dünyaya sadece bir kere geliyorsunuz ve başkaları için yaşayıp size yapmanız gerektiği söylenen şeyleri yapabilirsiniz ama bu sizi cidden perişan edecek. Bazı şeyleri kendi istediğiniz şekilde yapıp sevmeyenlerinize siktir çekmeniz gerekecek. Onların ne düşündüğü kimin umurunda. Kendi hayatınızı yaşamalısınız. Bence kırmızı hapın bir kısmı bu : kendi hayatınızı yaşamak. Benim mesajım bu.

Aşağıdaki bölümde Rollo, kadınların kırmızı hapa karşı çıkarken en çok başvurduğu NAWALT kavramı hakkında konuşuyor :

Rollo : Öncelikle anlamanız gereken şey, kadınlar size bununla geliyor ise muhtemelen onların ego yatırımı yaptığı bir şeye meydan okuyan bir şey söylemişsinizdir. Çoğunlukla meydan okuduğunuz şey ise bir kadının kendilerinin bir kadın olarak sahip olduklarına inandıkları otoriteye meydan okumuşsunuzdur.

İnandıkları şey her ne ise; feminen öncelikli düzeni, kendi egolarını, bunlara olan inançlarını, bencilliklerini destekleyen … orada bir miktar bencillik olmak zorunda zira bencillik kadınlarda içsel bir şey …

Kadınlar sizden bunları duyduğunda (kırmızı hap), sorun ne olursa olsun feminen öncelikli otorite ve kadın her zaman haklıdır varsayımı yaparlar. Onların inanç sistemlerine meydan okuduğunuzda, standart saldırı aletlerine sarılırlar : pipin küçük, vs. Orada sizinle tartışmaya değil sizi inanç sistemlerinize boyun eğdirmeye çalışıyorlar. İnanç sistemleri de kadın oldukları için haklı oldukları. Çünkü bu erkekler, feminen öncelikli şekilde, mavi haplı yetişmiş ve koşullanmış olmalıydılar. Bir erkek buna meydan okuduğunda, bu meydan okuma her şeyi sarsar.

Bir kadın NAWALT dediğinde bu ilk çağrıdır. Kendi deneyimleri evrenseldir.  Bununla ilgili birkaç yazı yazdım ama kadınlar NAWALT derken bir kadın doğası olduğunu, kadınların tahmin edilebilir olduklarını reddetmeye çalışıyorlar. Sizin dikkatinizi dağıtmaya çalışıyorlar zira kadınlarla ilgili önceden kestirilebilir çok şey var. Bir yanda erkekler var, kadınları tamamen şansa bağlayan ya da kendileri ile birlikte olmak için standartlarını düşürmeleri gereken tanrıçalar olarak düşünen erkekler var. NAWALT derken kendi deneyimlerinin her kadının deneyimi olacağını varsayıyorlar.

Ne zaman twitter’da bir kadınla tartışmaya başlasam geri çekiliyorum zira o kadını hiçbir şeye ikna edemem. Ama o tartışmaya girme sebebim her zaman şu oluyor : “NAWALT, örneğin bana bak. Ben, ben, ben, ben …” Kaç kere ben dediğini sayabilirsiniz. Kendi deneyiminin burada kadınları temsil edeceğini düşünürken ilginçtir ki sizin de bunu kabul etmenizi bekliyorlar.

Kadınlar ne zaman kadın milletini iyi gösteren bir şey söylerseniz AWALTı kabul ederler. Ne zaman kötü gösteren bir şey söyleseniz NAWALT derler.

Red Man Group Episode 3 Notları – Bölüm 1

Richard Cooper’ın Entrepreneurs in Cars kanalında üçüncüsünü yaptığı Red Man Group yayınınıdan notlar. Bu bölümde Rollo Tomassi, Aaron Clarey, Donovan Sharpe ve Robsays var. Herşeyi çevirmiyorum, önemsiz yerleri atlıyorum.

Richard Cooper : Bugünün dünyasında kadınlar konusunda standart operasyon protokolün nedir?

Aaron : 10 yıldır bir kız arkadaşım var ama devir değişti. Bu soruya 10 – 15 sene önce daha farklı bir cevap verebilirdim belki … Yaşadığın yer de önemli. Ama bugün müşterilerime tavsiye verirken, genç ya da yaşlı olmaları farketmiyor. Özellikle en önemli öncelikleri kadınlar ise şu : “kadınları en önemli endişeniz olmaktan çıkarın”. Yaşı ne olursa olsun erkeklerin şunu anlaması için uğraşıyorum : “hayatınız kuyruk peşinde koşmaktan çok daha önemli”. Ve madalyonun öbür yüzünde de hemen şu var : “eğer kadınları elde etmek istiyorsanız, onların peşinden koşmamanız lazım”. Kendinizi erkek olarak geliştirmeniz ve dışarı çıkıp kendinize bir karizma geliştirmeniz, hobi edinmeniz lazım. Siz temelde bu baharatsız yemeksiniz ve kendinizi biraz tatlandırmanız lazım. Kıza yemesi için sadece bir somun ekmek veremezsiniz. Ekmeğin içine ne koyacaksınız, jelibon mu koyacaksınız, tost mu yapacaksınız, kimyon mu serpeceksiniz?

Liseden mezun olan her 18 yaşında erkeğin ya da üniversiteden mezun olan her 22 yaşında erkeğin kadınlar çeşitlilik ve tat olarak sunacakları hiçbir şeyleri yoktur. Fiziksel olarak çok iyi durumda olabilirler ama (ortaya çıkmış) hiçbir yetenekleri ve deneyimleri yok. Hiçbir çekicilikleri yok. Bu nedenle de erkeklere kariyerlerinin peşinde koşmalarını, dışarı çıkıp maceralara atılmalarını ve hobi edinmelerini tavsiye ediyorum. Önce dışarı çıkıp yapmak istediklerinizi yapın ve “dünyanın en ilgi çekici erkeği olun” ve ancak bundan sonra … Böyle yaparak zamanınızı boşa harcamazsınız. Bir kariyer inşaa eder ve para kazanırsınız. Mükemmeliğin peşinden koşuyorsunuz.

Kendi hayatınızın ve hedeflerinizin peşinde kendi kurallarınızla koşmanızın bir “yan etkisi” de kadınların sizi çekici bulması olacak. Tamam, her kadın sizi çekici bulmayacak ama artık en azından artık kadınlara pazarlayabileceğiniz bir şeye sahipsiniz. Ama en azından artık 18 – 19 yaşında bir oğlan olmayacaksınız. Gençleri kızdırmak istemem ama o yaşlarda durum bu maalesef. En azından “hey hadi sinemaya gidelim mi”den fazlası olacaksınız. “Motorsiklet sürmeye gidelim mi”, “salsa yapmaya gidelim mi”, “şunu yapmaya gidelim mi” … Böylece onlara iyi vakit geçirtebilirsiniz. Ve barlarda, klüplerde kız peşinde koşarak çöpe atacağınız tüm zaman ve çaba olmadan onların sizi çekici bulmasını sağlayacaksınız.

Bu benim günümüzde erkeklere verdiğim tavsiyenin genel hatlarıyla özeti.

Donovan : Benim Aoran’ın kadınları birinci önceliğiniz yapmamak ile ilgili dediklerine eklemek istediğim bir şeyler var. Aoran’a %100 katılıyorum. Kendi şovumda ısrarla öğretmeye çalıştığım şey … Çoğu erkek kırmızı hapı iki nedenden biri yüzünden buluyor : kalp kırıklığı ya da hüsran, cinsel hüsran. Bunlardan biri ya da ikisi birden. Sonunda kızlar konusunda daha başarılı olmayı öğreniyorlar ama eninde sonunda bir boşluğa rastlayacaklar. Oyununuz ne kadar iyi olursa olsun ara ara haftalar boyunca bir kadınla beraber olmadığınız zamanlar olacak. O zaman anlamanız gereken … ya da en azından bu benim başıma gelmişti … Önüme gelenle yatarken birden karşıma kimse çıkmamıştı. Erkeklere anlattığım, kırmızı hapa gelme sebebimiz kadınlarla daha başarılı olmak. Bu çok açık. Ama büyük resmi görmemiz lazım. Kadınlarla başarılı olmak, kırmızı haplı yaşam biçiminin kadınlar dışındaki şeylerinin bir yan etkisi sadece.

Kadınları birinci önceliğiniz yaparsanız, onlar sizi en son öncelikleri yapacaklardır. Eğer kadınları son önceliğiniz yaparsanız, onlar sizi birinci öncelikleri yapacaklardır.

Kadınlar, kendileri ile de kendileri olmadan da yaşayabilecek erkekleri isterler. Bir kadın sizin onunla olmaktan daha başka bir işi olmayan biri olduğunuzu ve bir yere gitmeyeceğinizi anladığı anda sizi itici bulmaya başlayacaktır. Ve eninde sonunda sizi, onu son önceliği yapan bir erkekle aldatacaktır.

— o —

III. Önceliğin kendi misyonun olmalı, kadının değil

Esas oğlanın kendisini tamamlayan kadına ilanı aşk ettiği tüm o romantik klişeleri unutun. Bunun her fırsatta aksini iddia etmelerine rağmen kadınlar bir erkeğin “herşeyi” ya da varlığının merkezi olmayı istemezler. Tam tersine değerli bir erkeğin hayat amacına itaat etmeyi arzularlar, o erkeğin amacını gerçekleştirmesine yardım eden dişil güç olmak ve o erkeğin gösterdiği yolu takip etmek isterler. Bir kadının bütünlüğüne saygı gösterin ve ona “benim herşeyimsin” diye yalan söylemeyin. O sizin “herşeyiniz” değil, ve eğer öyle ise, yakında öyle olmayacak merak etmeyin.
Amcığın 16 Buyruğu

— o —

Rollo : Benim mottom ve özdeyişlerimden biri şu : “kadınlar hayatınıza en fazla yoldaş olmamlılar ama asla hayatınızın odağında olmamalılar.” Bence çoğu “taze – fişten çekilmiş” kırmızı haplı erkeğin yanlış yaptığı yer de burası. Bu konuda birkaç yazım var ama en önemlisi Hayallerin kadınları ve çocukların eline dinamit vermek yazısı. Erkekler kırmızı hapı, oyunu ve PUA’yı tek bir amaç için öğrenir : bir kadınla birlikte olmak ya da eskiden olduğundan daha fazla seks yapmak. Mistery Method’u, hızlı baştan çıkarmayı, heartiste’yi , roosh’u veya beni bulurlar.  Sonunda belki oyunu oynamayı da öğrenirler. SoSuave yıllarında oyunu anlamaya başladığımdan beridir, oyunun gerisinde çalışan psikolojik süreçleri de anlamaya çalıştım. O zaman anlamaya başladım ki eğer bu erkekler oyunu öğrenip herhangi bir kadını baştan çıkarmaya başladıklarında, herhangi bir kadını elde edebilirler. Ama kadının özelliklerine dikkat etmedikleri için … mesela çok güzel bir kadının kafayı yemiş bir insan olabileceğini tam olarak anlamadıkları için yaptıkları, elde edebildiklerinin en “iyisini” almak.

Aoran’ın dediği gibi kendilerini geliştirmek akıllarına gelmediği için ya da o çabayı göze alamadıklarından oyunları içi boş bir kabuk olarak kalır. Ustalık yoktur. Biliyorsunuz eğlenen ustalık ve bunun ne kadar efektif bir oyun tekniği olduğu hakkında çok konuşuyorum. Aslında “eğlenen ustalık”, o boku gerçekten destekleyecek şeye sahipseniz çok etkili. O nedenle hep işin teorik tarafıyla, bu oyun tekniklerinin neden işe yaradığı ile ilgilendim. Blogu ve kitapları ortaya çıkaran da bu merak.

Çoğu erkek, özellikle de mavi haplı erkekler, kadınları hayatlarının odağı yapıyorlar. Çünkü onlara böyle yapmaları söyleniyor. Bu onların koşullanmasının bir parçası. Koşullanmaları ise bir kadını mutlu yapmak ve iyi bir baba, iyi bir koca olmak için hazırlanmak. Herhangi bir şekilde iyi bir sağlayıcı olmak için hazırlanmak. Çok erken yaşlardan kadınların kullanımına açık olmak, kadınlara ya da kadın milletine boyun eğmek … Öyle ki 30 yaşına, cinsel pazar değeri zirvesine tam tırmanmaya başlayacakları yaşa, geldiklerinde hayatları boyunca benim bekleyen betalar dediğim ideal mavi haplı olmak üzere yetiştirildiklerinin farkında değiller. Kadının cock carouselden inip parti yıllarını geride bırakmasını ve duvara toslamadan önce kendisine dayanak olabilecek ve güzelliği tamamen gitmeden kendisini cinsel pazarda alacak bir erkek arayacağı zamanı bekleyen betalar. Bu erkek onu orada çıkışta bekliyor olacak ve bu erkek bütün hayatı boyunca yaptığı şeyin, kendini dönüştürdüğü kişinin, feminen öncelikli sosyal buyruğun, kendi mavi haplı koşullanmasının, öğretmenlerinin hatta ailesinin, belki de kendi bekar annesinin bu buyruk doğrultusunda öğrettiklerinin, sonucu olduğunun farkında olmayacak. Bu öğretmenler” onu mükemmel sağlayıcı olmak üzere yetiştirdiğinin farkına varmadan evlenir ve çoğu erkeğin takip ettiği standart hayat planını takip eder. Sonunda da boşanmış, donuna kadar herşeyini kaybetmiş hatta hayatını kaybetmiş biri olur. Biliyorsunuz erkekler kadınlara göre 5 kat daha fazla oranda intihar nedeniyle hayatlarını kaybediyorlar ve erkeklerin hayatlarında nasıl bir yol izledikleri ile intihar istatistiklerine bakıyoruz.

Önleyici ilaç kitabını erkeklerin kadınların hayatlarında hangi olgunluk seviyesinde olduklarını bilmeleri ve buna göre stratejiler geliştirmeleri için yazdım.  Kadın hayatı ve cinselliği için neye öncelik verecek … Aslında erkekler için de aynı şekilde bir zaman çizelgesi ve ne yapmaları gerektiği hakkında yazmalıyım.

Erkekler küçük yaşlardan feminen eğitim sistemi içinde yetişiyorlar ve kendilerini sadece kadınlara nasıl hizmet ettiklerine göre ölçüyorlar. Bu nedenle de kırmızı hapla karşılaştıklarında öğreti erkeklerde şok etkisi yaratıyor. Kırmızı hapı anlamıyorlar zira hayatları boyunca hiçbir zaman kendilerini, kendilerinin zihinsel odak noktası yapmamışlar.

Eğer daha iyi bir yaşam sürmek istiyorsanız, hayatınızı kendi kurallarınızla yaşamak istiyorsanız, kendinizi kendi ZİHİNSEL ODAK NOKTANIZ yapmanız lazım. Ve ben bunun olabilecek en derin psikolojik seviyeden olması gerektiğini söylüyorum. Bu nedenle de bu kavrama zihinsel odak noktası diyorum.

Zihinsel odak noktasından kastım şu : siz, kendiniz, bir karar verme noktasında olduğunuzda aklınıza gelecek ilk kişi olmalısınız! Bir restorana giderken bile eğer kadını dışarı çıkarıyorsanız, aklınıza ilk sizin gitmek istediğiniz yer gelmeli, kadının gitmek isteyeceği yer değil.

Richard : Sana bir soru sorayım Rollo. Sözünü keseceğim. Seni bu konuda zorlamak istiyorum zira her zaman feminen buyruk gelip “sen çok bencilsin” diyecek … Buna ne cevap verirsin?

Rollo : Evet.  İyi. Çok iyi derim. Donavan’ın gelmeye çalıştığı şey bu. Bu tür bir karar vericilik … İnanıyorum ki kadınlar sadece hipergamik olmak için değil erkeklerde yetkinlik / güç aramak üzere de evrimleşti. Jordan Peterson bu konuda sürekli konuşuyor ama yeterince derine indiğini sanmıyorum. Egemenlik hiyerarşileri ve diğer her şey hakkında konuşmak istiyor ama kadınlar erkeklerde güç / yetkinlik de arıyorlar. Bu konuda Peterson “kadınlar zarar verebilme potansiyeli olan dominant erkekler ararlar” diyor.  Kadınların nasıl zararsız erkeklerle birlikte olmaktan nefret ettiğini söylüyor.

Bence bu kadınların erkekte yetenek / güç isteğinin yansıması. Evrimsel geçmişimizde bu, kadının erkeği cinsel olarak seçme yolu olduğu için. Bir ev inşaa edebilecek, avlanacak, sosyal olabilecek erkekler aradılar … Lastik değiştirebilecek bir erkek ararlar … bu çağda ve devirde nasıl lastik değiştirileceğini, temel yeterlilik, güç gösterisi olan şeyleri yapmayı bilmeyen ve bu işler için başka erkeklerin servislerini kiralayan bir çocuksanız Tanrı yardımcınız olsun … Kadının temel yeterlilik olarak göreceği bir şeyi yapamayan bir erkek … Hayatınızı bir kadın için yaşayın demiyorum ama demek istediğim kadınların aradıkları şey bu. Aradıkları her sorunu çözebilen, kendilerini her tehlikeden koruyabilecek, çocuklarına ve kendisine bazı şeyler sağlayabilecek erkekleri isterler. Bence kadınların alt beyninde sürekli çalışan bilinçaltı program bu.

Kadınlar “bizim erkeklere ihtiyacımız yok” demeye bayılıyorlar. “Kendi paramızı kazanıyoruz ve kendi bağımsızlığımız elimizde” diyorlar. Tabii ki bu doğru değil zira erkeklerden kadınlara direk ve dolaylı olarak kaynak aktarımının devasa olduğu bir çağda yaşıyoruz. Böyle bir şey daha önce hiç görülmedi.

Yaşadığımız çağda kadınlar hipergami denkleminin beta öder tarafının o kadar önemli olmadığına (en azından) inanıyorlar. Bu tarafın aileleri, eski koca veya devlet tarafından sağlandığını düşünüyorlar. Geriye kalan da hipergami ikililiğini tamamlayacak dominant, alfa, çekici erkeği aramak. Bu nedenle de erkeklerin buna adapte olduğunu görüyoruz.

Bugün bir dergide şunu okuyordum. Şirketlerin tepesindeki yönetici erkeklere “hayatlarında ne arıyorlar, artık başarılı olduklarına göre bundan sonra ne yapmak istiyorlar” diye soruyorlar. Bu erkeklerin %80’i “daha iyi bir vücudum olsun isterdim, keşke daha çekici olsaydım, daha fit olmalıyım” gibi cevaplar veriyorlar.

Bunlar başarılı, kariyer sahibi, istedikleri her şeye sahip erkekler. Sahip olamadıkları tek şey ise kadınların kendilerine gerçekten arzu duymaları. Paraları nedeniyle yapabildikleri alışveriş seksinden başka (Rollo burda fahişelerden değil, beta öder sebebi ile ulaşabildikleri ve kadınların arzudan değil para nedeniyle kendilerini onlara verdikleri seksten bahsediyor). Erkekler cinsel pazarın şu anki haline adapte oluyorlar.

Şunu da söylemeliyim ki bu araştırmayı ilk defa veya ikinci defa yaptıklarında cevaplar “iş kurmak istiyorum, aya gitmek istiyorum ya da siktiğimin Marsına koloni göndermek istiyorum” gibi şeylermiş. Ama şu an cevaplar “daha fit olayım ki kadınlar beni çekici bulsunlar” şeklinde.

Devam edecek …

Neden çoğu erkek kırmızı hapı reddeder?

Hepimizin bildiği gibi, kırmızı hap bir erkeğin hayatına, sadece onu aradığında giriyor. Eğer kırmızı hapı aramayan bir arkadaşınıza kırmızı haptan bahsederseniz, kırmızı hap linki gönderirseniz ya da kadın – erkek ilişkilerinin gerçek doğasını anlatmaya çalışırsanız, büyük ihtimalle kırmızı hapı reddedecektir. Özellikle de bu arkadaşınız adamın enerjisini ve erkekliğini emen bir ilişki içinde ise veya oeitisin doruklarındaysa, size düşmanca davranacaktır. Ben olsam bir bak diye gösterirdim ama bu ne saçmalık diyenle de tartışmazdım.

Peki suç kimde, neden böyle? Bunun kısa cevabı, çoğu erkeğin kırmızı hapa hazır olmadığı ve bunların da çoğunun hayatları boyunca hiçbir zaman fişten çekilmeye hazır olmayacakları. Yani kırmızı hapı, sadece bunu arayan erkekler yutabilir. Kimsenin elinde istatistik yok ama kırmızı hapı yutmaya çalışan erkekler, bu gibi sitelere (çoğu yanlışlıkla da olsa) gelen erkeklerin küçük bir kısmıdır.

Şimdi de uzun cevaba gelelim. En önemli neden bence kırmızı hap öğretisinin gerçeklerini ile başa çıkamayacak olmaları. Mavi haplı olmanın en büyük faydası, mavi hap evreninin sağladığı umuttur. Bu umut gerçek dışı, gerçekleştirmesi zor ve gerçekleştirdiğini sansan bile vadettiği doyumu sağlamayan bir umut olabilir. Ama yine de bir umuttur ve insan ümit etmeden yaşayamaz.

Eğer kendin olursan, gerekli çabayı gösterirsen ve aramaya inanırsan, seni performans göstermeni beklemeden, eşitlikçi ve karşılıksız bir aşkla sevecek olan ruh ikizini bulacaksın umudu, sürekli performans göstermekten ve kadının aşkının erkeğin aşkından farklı olduğunu kabul etmekten daha kolay. Bugün yüzüne bakmayan 20liklerin 30 yaş civarı akıllanıp (!) senin değerini anlayacakları (görünürde de gerçekleşen) umudu, yılların abazanlığını bu masala inanarak hemen şimdi karşında olan yeniden doğmuş azize (!) İle giderme ihtiyacı, kırmızı hapı yutup gerçekte olanı kabul etmekten daha kolay (en azından kadının acil bebek ihtiyacını karşılayan beta öder rolünü icra edip, ayak paspası rolüne terfi edene kadar). Yanılıp şaşırıp yüzüne bakan ortalamanın altı sıradan bir hatunu oneitis yapmak, dışarıda reddedilmeye göğüs gererek opsiyonlarını değerlendirmekten daha kolay.

Bu olaya boşuna kırmızı hap demiyorlar. Konforlu, neyin ne olduğu senin için kararlaştırılan bilindik Matrixten, her şeyi senin inşa etmen gereken ve yeni bir umut yaratman gereken bir dünyaya uyanıyorsun. Daha bir eski sevgiliyi düşünmeme ya da sabah erken kalkma iradesi gösteremeyen adamdan beklemesi çok güç bir uğraş bu.

İkincisi neden ise, mavi hapın feminen propagandası ile kadın milletini günahsız melekler statüsüne koyan bir erkek için, kadınların bırakın kaka şeyler yapabileceğini söylemek, onların erkekler gibi sıradan insanlar olduğunu söylemek bile kadın düşmanlığı olarak algılanıyor. Bu algıya, mavi haptan tam çıkamamış kırmızı haplıların, “kadın beni olduğun gibi seven, performans beklemeyen, daha iyisini aramayan bir melek değilse, yaraktan yarağa atlayan orospudur, pisliktir, vs …” kadın düşmanlığı da oldukça yardımcı oluyor. Bir nedenden dolayı kadının aşk stratejisinin, erkeğin salak saf aşk kavramına uymaması, prenseslere hakaret olarak algılanıyor.

Günümüzde erkekler doğumdan 20li yaşlarına kadar hemen hemen tamamen kadınlar tarafından (anne, büyük anne, anaokulu / kreş öğretmeni (çoğu kadın), ilköğretim ve lise öğretmenleri (çoğu kadın)) yetiştirildikleri ve bu kadınlara sürekli itaat etmeye alıştıkları ve bu kadınların hep kendilerinden yüksek statüde olması nedeniyle, kadınların doğası diye gösterdiğiniz gerçekleri hakaret olarak algılıyorlar. Türk aile yapısında baba, tüm çocuk yetiştirme işini anneye bıraktığı için, bir maskülin rol modeli de yok. Ve son olarak artık medyada ve görsel sanatlarda maskülin rol modeli de olmadığını düşünürsek, kadın tornasından çıkmış bu adamlara kadın doğasını anlatmanın zorluğunu anlamış oluruz.

Yukarıdaki dinamik, erkeğin kurtarıcı şeması yazısında bahsettiğimiz, kadını koruma içgüdüsünü resmen hackleyip erkeğin aleyhine ve kadının yararına kullanıyor.

Ve son olarak da bir erkek, kırmızı hapın gerektirdiği disiplin ve itkiye sahip olmadığını bildiğinden kırmızı hapı reddederler. Kendi hayatını kendi ellerine almama stratejisinin gözden kaçırmamanız gereken bir yararı var : sonunda başkalarını suçlayabilme ve “istesem yapardım” diyebilme mastürbasyonu. Eğer hapı kabul ederseniz, kendinize sadece bir hedef durumu değil, yenilgi durumu da tanımlıyor, sorumluluğu elinize alarak başkalarını suçlama, harekete geçerek de “istesem yapardım” diye avunma lükünüz ortadan kalkıyor.

Vaka Çalışması – Mavi hap tarafından yenilip yutulmak

Merhaba arkadaşlar, size anlatacağım olayı tamamen ibretlik olması açısından yazıyorum. Etkileyici bir saha raporu olmasını canı gönülden dilerdim ama maalesef değil. Betalığın, hatta omegalığın diplerinde gezinmek ve işin en berbat kısmı psikolojik çöküntü yaşamak cidden çok kötü. Hala o zamanlarımı hatırlarım. Vücudumun nasıl sıkıldığını, nasıl haftalarca ızdırap olduğu aklıma gelir. Şimdi geri dönüp düşününce “beynini sktiğim salağı” diyorum kendi kendime. O zamanlar yaşadığım stresten saçlarım dökülmeye başlamıştı ve ilerleyen yaşla beraber dökülme de arttı. Kim için? Nemfomanik şizofren bir kaltak için.

Bahsettiğim olay, bizim Antalya’dan kalkıp asıl memleketimize gelmemizle başladı. Batı Karadeniz bölgesinde kalıyor bizim memleketimiz. Çoğunuzun pislik olarak addedeceği olaylar silsilesi aslında tüm bunlar. Ben ergenliğime girerken gelmiştik memlekete. Köyde küçükken oyunlar oynadığım bir kız vardı. Meral’di adı ve ikimiz de büyüdükçe oynadığımız oyunların şiddeti biraz artıyordu (gelişmekte olan ergenlerin farkında olmadan flörtleşmeye başlaması ama bunu farkedemeyecek kadar sığır olmaları durumu) benden iki yaş küçüktü. Arada sanırım akrabalık da vardı. Zamanla beraber büyümenin ve çok sık beraber olmanın ayrıca da hormonların dayanılmaz etkisiyle bende ufak ufak çekimler başladı. Belki o benden çok daha önce hissetmişti bende bişeyler olduğunu, bilmiyorum. Kız, küçük yaşta babasını kaybetmişti, amcası ve abileri vardı sadece. Kalabalık bir ailedeydi. Aynı köyden olduğumuz için kesinlikle aramızda bişey dahi olması kabul edilemezdi. O yüzden elimden geldiğince bunu gizlemeye çalıştım. En büyük epic fail’ı da burada yaptım: Lisede aynı sınıfta olduğum piçin tillahı bir çocuk vardı. Adı Mertcan’dı. Çocuğun babasının güvenlik şirketi vardı, çocuk baya yakışıklıydı, ayrıca baya da zengindi. Katıldığımız bir düğünde Mertcan, Meral’i oynarken görüyor ve gelip bana soruyor. Ben de hem kızın hem de tüm çevrenin anlamaması için güya ters köşe yapmak amacıyla ikisini tanıştırıyorum. Hatta üçümüz beraber oturduk ki, güya ikisi yalnız başına oturmasın. (Betalığı, omegalığı geçtim, bildiğin alagavatlığın da doruğuna çıktığım anlardı anlayacağınız) Daha sonra ben üniversiteyi kazandım ve Trabzon’a gittim. Yarıyılda döndüğümde tahmin edeceğiniz üzere baya bir yol almışlardı: Sahil kenarındaki ilçeye arabayla kaçamaklar, gece geç vakitlerde içmeli sıçmalı gezmeler, Mervelerde kalmalar, vs. Anladınız siz. Daha sonra kızın ailesi, durumu farkedip çocuğa telefon bile etmişlerdi. Nolur kızdan faydalanma, bak o şöyledir böyledir üzme vs tarzında konuştular. Daha sonra da kızın ailesi, kızı çocukla tanıştırdığım için bana cephe aldı. Ortada normalde suçum yokken bi anda günah keçisi olduğumu sanabilirsiniz ama gerçek şu ki, yaptığınız şey absürd ve yanlış bişeyse, mutlaka dönüp sizi buluyor. Neyse. Kız daha sonraları bayılmaya ve kasılmaya başladı. Sara teşhisi kondu. Tabii bu arada kız gitgide daha da manyaklaşmaya başladı. Benim tanıştırdığım çocukla mesafe koyup başka bi herifle vuruşmaya başladı. Adam evde kızı hunharca kullanıyordu, güya evlenmek istiyorlarmış. Çocuk askere gittiğinde buralardan kalkıp ta Ankara’lara gitmişliği var. Sonraki yaz, yazları köye gelen başka bir çocukla takılmaya başladı. Fındık ağaçlarının arasında yiyişiyolardı amk. Sonra onun da peşinden kalkıp, çocuğun yaşadığı Ereğli’ye kadar gitti. Aynı odada falan kalmışlar hatta. Ereğli’yi bilen bilir. Ben de tüm bunları duyup bildikçe kıza karşı korkunç bir öfke duymaya başlamıştım onunla konuşmuyordum (İyi ki gizlemeye çalışmışsın amk dediğinizi duyar gibi oluyorum) Sonraki sene bu İstanbul’da üniversite kazandı ama özel üniversite tabii. Hayvan gibi ücretli olduğunu bilmeden direk tercihe yazdığı için kolayca tuttu. Gözü hırs bürümüş ablası sayesinde apar topar İstanbul’a taşındılar. Maalesef anneleri, büyük şehrin temposuna dayanamadı ve fenalaşıp hayatını kaybetti. Kızın annesinin cenazesinde, kız, artık iyiden iyiye manyaklaşmıştı ve ben de bütün betalığımla tüm olan biten kırgınlığı unutup, ona iyi davrandım (niyeyse?) Sonra konuşmalar uzadı, uzadı uzadı ve uzadı. Herşey yolunda gibi görünüyordu; beta olarak kızın en zor zamanlarında yanındaydım ve ona tüm sahipleniciliğimle kol kanat geriyordum. Olayların en trajik kısımları da tam olarak burada başlıyor.

Ablamın kocasıyla aram pek iyi değildir. Kendisinin durumu bi hayli iyidir. Ailesi asker kökenli olduğu için ve babası eski OHAL zamanlarında Güneydoğu’da aktif görevlerde bulunduğu için hayvani paralar kazanmışlar ve bunu değerlendirmişler. Kendisi ablamla evlendiği günden beridir hep bizimkileri, akrabalarımızı ve beni hakir gören, aşağılayan, su katılmamış kallavi bir orospu çocuğudur. Beni sürekli kıza tekrar yanlamam için gazlamaya başladı. Başardı da. Bir gece odasında konuşurken (tabii kıza yapıştırma beklentisi had safhada götlüğün lüzumu yok.) bir anda kucağımda buluverdim. Sonradan özgüvensizliğimden, beceriksizliğimden, korkumdan ve kıza üzüldüğümden (üzüldüğüm kısmı doğruydu) kalkıp gitmek zorunda kaldım. Kapının önüne geçti, yalvardı, yakardı gitmemem için. Ama çıkıp gittim. Birkaç öpüşme ve yalaşmadan ötesine gitmemiştim. İlerleyen günlerde kız, Mertcan askerden döner dönmez evine gitti ve bütün geceyi çocuğun evinde geçirdi. İki gün sonra diğer herifin evinde sabahladı. Sonraki günlerde kızın bir arkadaşı vardı. Geyik olsun diye, ablamın kocasının da olduğu bir ortamda “yea, şu kızı ayarlasana bana” demiştim. Ve ciddiye alınmıştı bu dediğim. Pezevenk enişte de “e tamam işte tam senlik bu kız, yürü, yapıştır, koçum, aslanım vs” diye onaylıyordu. Bi anda tanımadığım kızı müstakbel sevgilim yapmışlardı. Ama benim aklım Meral’deydi. Oysa, ben istemediğimi söylememe rağmen arkadaşıyla konuşmuştu bile. Ertesi günü bir kafede buluşulacaktı. Eniştenin 4×4 jipiyle kafeye gidildi. Kızın ortalama bir tipi vardı. Sonradan, Meral ve enişte kalktılar ve “sizi biraz yalnız bırakalım” gibisinden bişeyler söyleyip gittiler. Yaklaşık bir saat kadar da gelmediler. Ben artık önümdeki kızı dahi unutmuştum, kız da muhtemelen benden iğrenmişti. Normalde o düzeydeki bir kızın benden iğrenmesini egoma büyük bir darbe olarak algılar, haftalarca şişinip bunalıma girerdim (genç kız hareketleri dikkat ederseniz) Bende jeton neyse ki erken düştü. Hala delilim yok ama adım gibi eminim ki kız, puşt enişteyle jipin içinde emmeli gömmeli skişmişti. Sonradan kızla konuşurken attığım zarfları yutan kızın paniklemiş hali, tüm mevzuyu teyit etti. Götoğlanı enişteye gittiğimde tabii ki de inkar etti. Evlerine gittim. Durumu ablama dahi söyledim. Ablam bana inanmadı. Öyle bi kızın bu adamla ne işi olur? dedi. Enişte de bir anda “İzmir’in yarısı benim ailemin, sıkıntı olursa hepsi gelirler” tarzında bişeyler geveledi. Oysa ki ona göre endişelenecek bişey yoktu. Olayı büyüklere anlatmadım. Sadece anneme anlattım. Orospu çocuğu enişte, telefonda anneme benim psikoloğa görünmem gerektiğini, boşlukta kaldığımı ve artık tehlikeli olmaya başladığımı söylemiş. Sonradan oturup anneme anlattığımda annem bana inandı, sadece ablamın huzuru kaçmasın diye kimseye bişey söylemedi. Mallığın doruklarında gezindiğim bu olayda, hem kendi elleriyle sevdiği kızı başkasının kucağına meze eden bir alagavattım. Diğerinde de kızın pezevenk enişteyle yalnız kalabilmesi için sıçrama taşı olmuş bir gerizekalıydım. Hem aşağılanmış, hem küçümsenmiştim, ayrıca suçlanmıştım, hem de giren bana girmişti. İkisi de kaldıkları yerden devam ediyorlar. Manyak olan ben oldum amk. He, ikisini tanımam için müthiş bir fırsat oldu. Ayrıca kırmızı hapla ilgili ciddi anlamda sorgulamalarımı başlatan travmatik olay da budur. Ben de sitede, aranızda olan biriyim ama bazı tanıdıklarıma blogdan bahsettiğim için ayrıca rumuzumu da bildikleri için, farklı rumuzla yazmak istedim. Herkes buna benzer olaylar yaşamış mıdır bilemem ama bu baya baya şiddetliydi. Belki biraz daha normale yakın ve kaldırılabilir bi mevzu olsaydı, tabak çevirmek veya hatunlara yanaşmak konusunda bu kadar tereddütte olmazdım. MGTOW yoluna kötü şekilde giriş yaptım anlayacağınız. İşin kötüsü kızla ve o orospu çocuğuyla görüşmeye devam etmem gerekiyor. Nefret gitti ama yapılanları da unutmuş değilim. Benzer bişeyi yaşamış olanınız varsa, sakın intikam almaya falan çalışmayın. Daha da pis boka batarsınız, çıkamazsınız. Şuan tabi skimde değil, 7-8 sene geçmiş amk. Herhangi bi sorun yok davranışlarımda, gayet normalim. Ama ikisinden biri önümde tökezlerse de tekmeyi atmakta sakınca görmem. Mahmut abiye de paylaştığı için teşekkür ederim. Kendinizi kullandırmayın. Kırmızı hapın da ötesinde, elinizi sikin ama şerefli, onurlu yaşayın. Kimseye eyvallahınız olmadığında, sizden iyi olduğunu düşündüğünüz kim varsa, ondan öndesiniz demektir. Bence bir erkeğin sahip olabileceği en büyük güç, kimseye mecbur olmamaktır. Sitedeki yazıları iyi belleyin. Yoksa böyle belletiyolar. Umarım sitedeki herkes, istediği noktaya gelir. Kendinize iyi bakın.

Rumuz: Toyboy

Kadın ve Erkeklerin İlkel İçgüdüleri

Aşağıdaki bölüm Imran Khan’ın 1 Ocak 2010 tarihinde yayınlanan ve gelecek 10 yılla ilgili artık korkutucu derecede isabetli kehanetler içeren Erkek Düşmanlığı Balonu (Misandry Bubble) yazısından birebir çeviri. Ben bu yazıyı ilk okuduğumda Ocak 2010da yazıldığına inanamamıştım. Erkek Düşmanlığı Balonu, kırmızı hap öğretisinin bir bütün olarak birarada yer aldığı ilk makale ve birçoğu için kh manifestosu. Din ve kırmızı hap ilişkisine dair soru soranlar için birkaç cevap da var.

Burada ara ara “bundan böyle yüzde 20 alfa harem yapar siker hacı, yüzde elli de anca evlenip beta öder olursa” diye yazanlara gelsin. Belki dediğiniz olur ama o alfalar ve haremleri anca mağaralarda, sazdan evlerde, nükleer savaş sonrası dünya konulu filmlerindeki (mad max gibi) distopyalara benzer cehennemlerde çiftleşir.

Genetik araştırmalar gösteriyor ki, modern zamanlardan önce, kadınların yüzde 80’i çoğalabilmiş iken erkeklerin sadece yüzde 40’ı çoğalabilmiş. Bundan çıkarılacak en bariz sonuç, en tepedeki erkeklerin birden fazla kadını varken, alttaki yüzde 60’ın hiçbir çiftleşme şansı yoktu. Kadınlar açıkça tepedeki erkeği birden fazla kadınla paylaşmaktan gocunmadılar ve ‘alfa’nın dört karısından biri olmayı, ‘beta’nın hiç bölünmeyen ilgisine tercih ettiler. Kadınlar için çekiciliklerine göre erkeklerin en tepe yüzde 20’sindeki erkekleri, ‘alfa’ erkek olarak tanımlayalım ve ortadaki yüzde 60’a da ‘beta’ erkek diyelim. Dipteki yüzde 20’nin ise bu konuda bir fonksiyonu yok.

Goriller, şempanzeler ve ilkel insan kabileleri üzerindeki araştırmalar gösteriyor ki erkek, önüne gelenle yatan ve çok eşli cinsiyet. Bu, modern okuyucu için süpriz değil. Ama aynı araştırmalar gösteriyor ki, kadınlar tek eşli değil de hipergamikler. Başka deyişle, bir kadın belli bir zamanda tek bir erkeğe çekilmiş olsa da, değişik erkeklerin statü ve servetleri dalgalandıkça, kadının ilgisi düşüşteki erkekten yükselmekte olan erkeğe kayabilir. Alfa erkek saflarında devir (saflardan düşme – saflara girme) çok fazla ve kadınlar da bunun şiddetli bir şekilde farkındalar.

Bu nedenle kadınlar tek eşli ilişkiye ilk girmek isteyen olmalarına rağmen ilişkiden ilk çıkmak isteyenlerdir. Bu doğru ya da yanlış değil, tamamen doğal. Yanlış olan, kadınları evliliği bozduğu için utandıran geleneksel baskılar tamamen kalkmış iken, bir erkeği sosyal ve kültürel baskı ile, utandırarak, ‘bağlanmaktan korkmakla’ suçlayarak ya da ‘Peter Pan Kompleksi’ gibi uyduruk şeylerle evlenmeye zorlamaktır. Boşanmaların yüzde 90’ı kadınlar tarafından başlatılmasına rağmen. Dahası, bir kadın bağlılığı yokettiğinde, çocuklar büyük zarar görürler ve kadın şimdi ve gelecek için terk ettiği erkekten para talep eder. Evlenmeyi reddeden bir erkek ne masum küçüklere zarar veriyor ne de yıllarca bir kadına para ödemek zorunda değil. Bu absürt çifte standardın, topluma gözle görünmeyen ama büyük zararları var.

‘Beta’ erkekleri, kendilerini idare edecek kadarından çok daha fazlasını üretmeye teşvik etmek ve aynı zamanda kadınların hipergami dürtüsünü kontrol altında tutarak çocukların biyolojik babalarından kopmamasını sağlamak için, tüm ana dinler, iki cinsiyetin birbirleri ile yapıcı bir şekilde beraber olmasını zorlayan ve ilkel dürtüleri cezalandıran bir kurum inşaa etmişlerdir. Bu kurumun adı “evlilik”tir.  Tek eşli evliliği dayatan toplumlar, tüm beta erkeklerin eş sahibi olmasını garantileyerek, modern zaman öncesi üretken olmak için hiçbir motivasyonları olmayan bu erkekleri üretken olmaya teşvik etmişlerdir. Bunun karşılığında da kadınlar kendilerine kaynak sağlayacak, koruyacak bir erkek ve çoğunlukla yoksulluğa mahkum evlenmemiş kadınlardan daha yüksek sosyal statü kazanırlar. Bütün bir insan nüfusuna uygulandığında, bu sisteme “uygarlık” denir.

Bu formülü çok az sapma ile uygulayan bütün toplumlar büyük başarılar gösterip yüzyıllarca ayakta kaldılar. Tek eşli ilişkinin çeşitli insan topluluklarında nasıl benzer doğaya sahip oldukarı  oldukça çarpıcı bir gerçek. Bu formülden sapan toplumlar, hızlıca yokedildiler. Cinsler arasındaki bu ‘anlaşma’ beta erkekler, 35 yaşının üstündeki kadınlar ve çocuklar için oldukça avantajlı olsa da, alfa erkeklerin ve 35 yaş altı kadınların (ilkine göre sayıca çok az bir topluluk) aktivitelerini sınırlandırdı. Bunun tersi olan uygarlık öncesi toplumda, alfa erkeklerin 3 ya da daha fazla kadını kapatması, yaşlananı atıp daha gencini alması ve bu arada beta erkek yığınlarının az sayıda arta kalan / yaşlı kadın için birbirini yemesi oldukça kaotik ve istikrarsızdı. Beta erkekleri saldırgan ve üretimsiz bırakan bu sistemde, alfa erkekleri tarafından çöpe atılan anneleri de ser sefil bir hayata mahkum ediyordu. Sonuç olarak, geleneksel uygarlık kontrollerini kaldırırsanız, erkeklere ve kadınlara ne olur?

Saha Raporu – Shit test level : Model

Selam gençler, bayadır yazmıyordum, güzel bir saha raporu ile geri döndüm.

Çok da iyi bilmediğim bir şehirde, bir iş seyahati esnasında hatun kişisi ile Tinder‘dan eşleşip telefon numaraları alındı. Bir cuma akşamına buluşmak için sözleşildi. Buraya kadar herşey güzel.

Kız 22 yaşında öğrenci, part-time modellik yapıyor. Oldukça güzel bir hatun, tabi böyle bir hatunu elde etmek de biraz acılı oldu.

Hatun tam olarak şu:

Hazırlanıp buluşma saatinde cafede olacak şekilde taksiye bindim ancak sağolsun taksici beni şehrin bambaşka bir yerinde bırakınca, tekrardan bir taksiye atlayıp buluşma yerine yaklaşık yarım saat geç gittim. Açıkcası normal şartlarda bu bir sorun değildir ki bu arada kıza durumu söyledim, “Tamam ben yakınlardayım zaten sorun değil” gibisinden bir cevap aldım.

Bu noktadan sonra işler garipleşti, ben gittim mekana oturdum ama kız inatla gelmiyor. “Telefonumun şarjı bitiyor onu şarj edip geleceğim” dedi, dedim gel burda şarj aleti var. “Yok ben burada şarj aleti buldum bekle” dedi.

Yarım saat sonra gelip gelmediğini sordum, bu sefer önce geleceğim dedi, sonra yok gelmiyorum dedi. En son “Valla 15 dakikan var gelmek için yoksa ben kaçar!” dedim, “İyi git o zaman” dedi. Açıkcası bu noktada normalde kızı bırakıp o gece kendi keyfime bakardım ancak garip bir durum vardı. Kız hala inatla mesaj atıyordu. En son durup dururken, ki bu arada yaklaşık 1.5 saattir mekanda yalnız oturuyordum, “Sen gel buraya” diye bir mesaj geldi.

Nerede olduğunu öğrendim, yakınlarda bir yerde bir McDonalds’da oturuyordu. Garipsedim açıkcası cuma akşamı saat olmuş 11, bara gelmek yerine McDonalds’da olmayı tercih ediyor. Gidip gitmemek noktasında emin değildim açıkcası, hatun hem beni 1.5 saat sözleştiğimiz yerde bekletip hem de ayağına çağırmıştı. Kafamda bir oyun planı olmadan gitme kararı aldım. Kıza da geleceğimi söylemedim.

Mekana varınca önce dışarıdan bir içeriyi süzdüm, yanında bir eleman vardı ama elemanın her halinden rakip v.s. olmadığı belliydi. Girdim içeri, ufak bir göz temasından sonra direk kızın yanındaki sandalyeye oturdum.

Ben: “Naber?”

Hatun: (Önce 1-2 sn kim olduğumu anlamaya çalıştı malum ilk kez görüşüyoruz)”Aaa beklemiyodum ben senin gelmeni!”

Ben: “Hahaha niye ki? Geldim işte napıyosun?”

Hatun: “Telefonumu şarj ediyorum, arkadaşım şarj aleti getirdi.” (Eleman klasik meriç)

Eleman: “Aaa sen nerelisin?”

Ben: “Bilmem tahmin et..”

1-2 ufak muhabbetten sonra (max. 3-4 dk) hiçbir şey söylemeden kalktım ve kahve almaya gittim. Kahveyi aldıktan sonra masaya döndüm, ancak oturmadım. Kıza dönüp:

Ben: “Ben gidiyorum gelecek misin?”

Hatun: “Nereye?”

Ben: “Bilmiyorum yakınlarda bira içebileceğim bir yer bulacağım..”

Hatun: “Bu saatte mi?” (Saat 12 falan olmuştu bu arada)

Ben: “E evet, cuma bugün napayım kös kös McDonalds’ta mı oturayım.”

Kız bi 10 saniye duraksadı, arkadaşına ben gidiyorum dedi, eşyalarını topladı ve çıktık. Ben içimden, “herhalde olup olabilecek en ağır shit test‘i atlattım bundan sonra rahat bırakır” diyorum bir yandan. Yakınlarda bir mekan bulup oturduk. Hatun ben içmeyeceğim dedi, dalga geçtim, kendime bir bira söyledim.

Bundan sonrası daha da garipleşti. Hatun habire elinde telefon instagram v.s. geziniyor, arada ufak ufak muhabbet dönüyor ama kafa bambaşka bir yerde gibi. En azından ben öyle zannediyordum.

Bir ara, ilk mekana geç geldiğim için beni bu gece böyle beklettiğini ima etti,  gülerek “Taksici ile aynı dili bile konuşamıyorum, ne yapsaydım, adamın suratına ingilizce olarak bağırmayı denedim ama pek işe yaradığı söylenemez” dedim ve geyiğe vurdum. Bir daha da bu konu asla açılmadı zaten.

Mekan, bir tarafı koltuk, bir tarafı sandalye olan masalardan oluşuyor. Ben sandalyede, hatun koltukta oturuyoruz. Normalde böyle bir mekan seçmem ancak tüm gece doğaçlamaya dönünce mekan konusunda şanssız bir seçim yapmak zorunda kaldım.

Baktım 1-2 ufak dokunuşa hatun ters tepki vermeyince, bütün gece çekilen acının üzerine atağa geçtim. “Senin koltuğun ne rahat öyle kay bakayım” diyip hatunun yanına kuruldum. Zaten o dakikadan sonra, dokunuşu ilerletmek hariç yapılacak pek de birşey yok. İlk öpücüğü almam sadece 5 dakika sürdü. Sonra bir 15 dakika daha oyalanıp hesabı istedim.

Ben: “Bana gidiyoruz değil mi?”

Hatun: “Yok gelmem ben.”

İç Ses: “Öehh artık!”

Ben: “Ne yani Cuma akşamı eve gidip yalnız başına uyuyacak mısın?”

Hatun: “PMS oldum, bak.” (elimi alır ve o pedin varlığına beni ikna eder)

Ben: “İyi o zaman, Pazar görüşürüz?”

Sonuç olarak kız pazar güni buluşma falan uğraştırmadan direk eve gelir. Sonrası malumunuz…

Daha sonrasında farkettim ki, hatunun instagramda aşk şiirleri döşediği bir sevgilisi var. Ben yakın bir zamanda tekrar aynı şehre gideceğimden sağolsun beni de bir kenarda tutmaya devam ediyor. Diğer elemana, bu kadar salak olduğu için üzülmedim desem yalan olur. Ama bu demek değildir ki, ben tekrar gidince bu hatunu es geçeceğim 😉

Gelelim ben bunu neden anlattım:

Bazı hatunlar, kendilerine olan ilginin fazlalığı sebebiyle ayarsız shit test’lere maruz bırakabiliyorlar. Bu noktada ana etmen her zaman ama her zaman soğukkanlı kalabilmek. Bir gecede maruz kaldığım shit test’ler:

  • Mekanda 1.5 saat bekletilme
  • Mesajlara geç ve kısa cevaplar verme
  • Buluşulan mekana gelmeyip, saçma sapan bir yere çağırması
  • O saçma sapan mekanda oturmaya devam etmek istemesi
  • Buluştuktan sonra ilginin %75 telefonunda olması

Adım gibi eminim, ben bunlardan birini sorun etsem, konuyu uzatsam şuan kuracağım cümle “Ulan taş gibi hatundu da, sonunu getiremedik yazık oldu.” olurdu.

Bir erkeğin oyunu, hatun ne kadar saçmalarsa saçmalasın, sakinliğini koruyup, hatta mümkünse kadının yaptığı saçmalıklarla dalga geçerek, hedefine odaklanmaktır. Hele hele de yeni tanıdığınız bir hatuna karşı, tartışarak ya da kadının davranışlarını sürekli sorun ederek hiçbir sonuç elde edemezsiniz.

Hatun shit test’in seviyesini arttırdıkça, sizin de cool olmanın seviyesini arttırmanız gerekiyor. Ben o McDonalds’tan kahveyi alıp “hadi ben gidiyorum geliyorsan gel” diye bir hareketle hatunu şaşırtmasaydım bu hikayenin başarısız bitmesi çok yüksek bir ihtimaldi.

Tinder Rehberi

Madonna Fahişe Kompleksi

Bugün Ekşi Şeyler’de Erkeklerin; Sevdiği Kadını Masum, Birlikte Olduğu Kadını Kötü Olarak Sınıflandırması: Madonna Fahişe Sendromu adlı bir yazı gördüm. Modern toplumun kadın ve erkeklerin cinsel stratejileri konusundaki iki yüzlülüğünü en güzel ortaya koyan bu konuda bir kaç kırmızı haplı şey yazmak istedim.

Yazar, Madonna Fahişe Kompleksini (buna kompleks derler aslında bunu nedense sendrom diye değiştirmiş) şöyle anlatıyor :

daha çok orta doğu gibi, cinselliğin bir tabu olarak yaşandığı halklarda görülen, bireyin cinsel birleşmeye ergenlikten itibaren kötü ve ayıplanacak bir durum olarak bakmasından ortaya çıkan hastalıktır.

Hastalık yaftası önemli. Daha önce Erkek Cinsel Dürtüsünü Hastalık Haline Sokmak yazısında bahsettiğimiz duruma benzer ve aynı şekilde hastalık diye yutturulmaya çalışılan birşey bu olay.

Madonna Fahişe Kompleksi nedir? Çok kısaca Alfa Siker Beta Öder‘in erkekteki karşılığıdır.  Erkekler uzun süreli ilişki için Madonna ararken (Madonna burada Azize anlamında, şarkıcı Madonna değil) kısa süreli ilişki için “orospu” arar. Kadınların uzun süreli ilişki için “beta öder baba” ararken, kısa süreli seks ve tohumlar için “alfa erkek” aradıkları gibi. İkisi de aslında bu özellikleri idealinde tek kadında / erkekte bulmak ister (erkek örneğin kadınının yatağında orospu gibi olup dışarda azize gibi olmasını isterken, kadınlar kocasının hem sağlayıcı hem de alfa serseri olmasını ister).

Bu ikili özellikler tek kadında / erkekte aynı anda bulunmadığı için kadınlar kısa süreli zevki alfalarla yaşamaya ve idealinde onlardan çocuk yapmaya; kendilerine ve çocuklarına bakmaya beta bulmaya meyillidir. Aynı şekilde erkek de bakire bir kadınla evlenmeyi hayal eder ama kenarda “yollu” dilberlerle kısa dönemli vuruşa meyillidir. (Gerçek erkeklerden bahsediyorum, feminenleşmiş sünepeler bu kaka dürtüyü kendi kendilerine başarıyla bastırırlar).

Eğer Alfa Siker / Beta Öder hipergaminin erkeklerde bir karşılığı var mı diye merak ediyorsanız, bu “kompleks” dedikleri dürtüdür.

Modern toplumun ikiyüzlülüğü şu : Geleneksel toplum erkeğin madonna – orospu dürtüsünü ve evliliğine paralel kaçamaklarını “erkeğin elinin kiri” diye yaftalayıp, kadının hipergamik dürtüsünü ağır cezalandırıyordu. Şimdi hipergami gayet doğal iken erkeğin dürtüsü hastalık olarak pazarlanıyor.

Madonna Fahişe Kompleksi böylece, erkeğin evinde karısı varken dışarıda yollulara yürümesini de engeller. Erkeklerin kadınları “evlenilecek kadın \ eğlenilecek kadın” olarak ayırmasını kötüler. Son zamanlarda bu propogandanın daha iğrenç kullanımı da, erkekleri alfa siker beta öder denklemindeki ödeyen beta olmaya itmek : kadın 20lerinde fahişe gibi yaşasa da, 30larında tövbe edip azizeye(!) dönüşeceğinden (!!), onun bu değişimini kabul edip, iyi bir anne ve eş olacağına inanmasını beklemek ve bunu yapmıyorsa da onu ayıplamak. Bu dinamiğe Bekleyen Betalar ve En İyisini Sona Saklamak yazılarımızda değinmiştik.

Neyse hadi iyisiniz. Beta yığının Ekşi Şeyler’i varsa, sizin de Kırmızı Şeylerimiz var 😀

Sorun sende değil hormonlarımda – Testosteronun Etkileri

Vücuttaki hormon seviyelerindeki dalgalanmaların insanların davranışları ve ruhsal durumları üzerindeki etkileri daha yeni yeni anlaşılmaya ve araştırılmaya başlanan bir konu. Bu aşağıdaki videoda Lisa Welling, testosteron seviyesinin, kadın ve erkeklerde karşı cinste çekicilik konusunda nasıl etkili olduğu konusunda örnekler veriyor.

İnsan çekiciliğinde 3 çeşit steroid hormon öne çıkıyor : Progestinler ki anahtar hormonu progesterondur, temel olarak hamilelik sürecinde yer alırlar. Estrogenler ki anahtar hormonu estradioldür, temel olarak kadınların ikincil cinsel karakteristiklerinin gelişiminde rol oynarlar. e son olarak androgenler ki anahtar hormonu testosterondur, çoğunlukla erkek ikincil cinsel karakteristiklerinin gelişiminde rol oynarlar. Farkedilen ana fonsiyonlarına rağmen bu üç sınıf hormon da hem kadınlarda hem de erkeklerde bulunur (fakat çok farklı oranlarda).

Welling’in bahsettiği örnek, hemen her erkeğin kadının koruyup kollama konusunda bilmesi gereken birşey : adet döngüsü. 28 günlük ortalama adet döneminde, adet birinci günde foliküler denilen evre ile başlar. Adet 5 gün sürerken, folliküler evre yumurtlamaya kadar devam eder ki bu aşamada yumurtlanır ve döllenme olabilir. Yumurtlamadan sonra luteal diye bilinen evre vardır ki bu evrede döllenmiş yumurta uterus duvarına yapışabilir ve hamilelik olabilir. Hamilelik olmazsa, hormon seviyeleri düşer ve döngü yeniden başlar.

Aşağıdaki grafikte gördüğünüz gibi estrogen, testosteron ve progesteron, adet döngüsü boyunca tahmin edilir oranlarda salgılanırlar.

Geç Foliküler Evre – Alfa siker günleri 

Adet döneminin değişik evrelerinin değişik hormon profilleri var. Örneğin cinsel ilişkinin döllenme sonuçlanabileceği geç foliküler evrede estrojen ve testosteron seviyeleri yüksek iken, progesteron seviyesi çok düşük. Ama döllenmenin olmayacağı luteal fazın ortasında ise yüksek estrogen seviyesi var (ama yine de daha az), düşük testosteron ve çok yüksek progesteron seviyeleri var.

Araştırmalar gösteriyor ki kadınlar, yumurtlamaya yakın dönemde erkeklerde maskülin karakteristikleri daha çekici bulduklarını söylüyorlar. Yani kadınların bu genetik sağlık göstergelerini olan çekimi, döllenme ihtimallerinin en çok olduğu dönemde daha artıyor.

Bu tercihleri hormonlar yönetiyor. Unutmayın, yumurtlamaya yakın testosteron seviyesi yüksek, estrogen seviyesi yüksek ve pregesteron seviyesi düşük.  Süslü bir matematiğin de yardımı ile her bir hormonun tek tek katkısını hesaplamışlar ve görünen o ki testosteron bu maskülin erkek seçme etkisini yaratıyor. Kadınların testosteron seviyesi yumurtlamaya yakın yüksek iken maskülin erkek tercihi aynı kadının testosteron seviyesi daha düşük olduğu zamana göre daha fazla.

Evet sevgili dostlar, alfa siker, beta öder hipergamisi, hormonların da etkisi ile 28 günlük periyotlar halinde sürekli tekrarlanıyor. Bu nedenle hatununuzun adet döngüsünün bilmeniz çok önemli. Hatununuzun adet döngüsünü bilin ve bu yumurtlama penceresinde kıskançlık seviyenizi arttırın. Bırakın kızlarla dışarı çıkıp kız kıza başka bir zamanda eğlensinler. Hem bu döngüyü bilirseniz sürekli kıskançlığa da gerek yok. Sadece o alfaya meyilli dönemde gözünüz açık olsun yeter :))

Ve toy, alfa özellikleri gelişme aşamasında erkeklere tavsiyemiz ise hedefteki kadının adet dönemini bilebilirlerse bu beta öder kısmında yatağa atlayabilirler. Şimdi bulamadım ama beta erkeklerin en çok bu dönemde seks bulabildiğini (hamilelik olmayacak bu dönemde) gösteren bir araştırma okumuştum.

Erkeklerde Testosteron ve kadın çekiciliği

Son dönemlerde erkeklerin hiç de kadınsı olmayan kadınlara çekilebilmesini açıklayan bir bölümde var videoda. Erkeklerin testosteron seviyesi arttıkça, feminen kadınlara yöneliyorlar. Ama gençlerin testosteron seviyesi tabanda olduğu için, tam tersi geçerli.

Erkeklerde başarı ve testosteron

Videonun en son bölümü ise bence çok önemli bir bilgi içeriyor. Testosteron seviyesi, erkek rekabete dayalı bir oyunda kazandı mı tavan yapıyor ama kaybetti mi yerlerde sürünüyor. Bu önemli ve gerçekten de yaptığınız işin rekabetçi olması ve bunda çok iyi olacak şekilde kendinizi geliştirmeniz, testosteron seviyenizi tavanlara çıkaracaktır.

Boşanma bizi ayırıncaya kadar …

Düğün fotoğrafınız aşağıdaki gibi ise, iyi bir boşanma avukatı bulup, telefonunu bir kenarda saklayın. Muhtemelen ihtiyacınız olacak.

Düğün fotoğrafçısı muhtemelen “bunlar beraber yaşlanmaz” demiştir.

  • Damadın sarılmasından rahatsız olduğu belli olan gelin,
  • Gelinin omzuna doğru eğilmiş bir adet damat,
  • Aynı damadın suratındaki o “sırıtış”,
  • Damadın ellerini üzerinden çekmeye çalışan gelin