No More Mr. Nice Guy yazarı Dr. Robert Glover ile yayın çevirisi

Richard Cooper’ın Dr. Shawn Smith ile hazırladığı Before The Train Wreck serisine bu hafta No More Mr. Nice Guy kitabının yazarı Dr. Robert Glover katıldı.

Dr. Robert Glover : İlişki (dating) insanoğlunun DNA’sında olmayan bir şey. Çıkmak, flört etmek hatta uzun süreli tek eşli ilişki bile DNA’mızda yok. Romantik ilişki Batı toplumunda son birkaç yüzyıldır varolan bir şey. Doğu kültüründe bu yok, hala görücü usulü evlilik var.

Olay şu ki genç erkekler olarak bize nasıl ilişki yaşayacağımız öğretilmiyor. Bunu bize babalarımız öğretmiyor o zaman kimden öğreneceğiz? Ama kendi kimliğimizi kız arkadaşımız olup olmadığına bağlıyoruz. Ve birden bire Dünya üzerindeki tüm kadınlar  – en azından çekici bulduğumuz kadınlar – bizim sevilebilir bir kişi olup olmadığımıza karar veren kişiler haline geldi. “Eğer kız arkadaşımız yoksa o kadar da sevilebilecek biri değiliz demek ki.” Eğer kız arkadaşımız varsa, onun kötü davranışlarına katlanmalıyız zira onu kaybedersek bu bizim sevilemez biri olduğumuzu ispatlar.

Burada tarumar olmuş bir işletim sistemimiz var ve ben normal bir insan mıyım sorusuna tamamen benim bir kadını hayatıma çekip çekememem üzerinden karar veriyor. Dışarı çıkıp tanımadığımız kadınları etkilemek bizim DNA’mızda olmadığı ve bize de bunu yapmayı öğreten kimse olmadığı için temel olarak içinde kazanan olamayacağımız bir paradigma yaratıyoruz.

“Eğer kız arkadaşım yoksa sevilebilir biri değilim ama sevilebilir biri değilsem nasıl kız arkadaş edineceğim?” Bu döngü insanı dibe çeken bir sarmal haline gelebilir.

Richard Cooper : Bir erkek bu problemden nasıl kaçınabilir? Rollo’nun dediği gibi kendilerini zihin merkezlerine koyarak mı?

Dr. Robert Glover : Bunu “ben ben ben” diye içselleştiremezsin. Danışmanlık yaptığım ve kadınlarla bağlantı problemi olan birçok erkeğin en büyük problemlerinden biri sürekli kendi kafalarının içinde olmaları. Sürekli “aptal gibi mi görüneceğim, aptalca bir şey yapar mıyım, bunu yanlış yapıyor muyum, reddedilecek miyim, benden hoşlandı mı, …” diye düşünüyorlar.

Shawn bu konuda ek şeyler söyleyebilir ama bu erkeklere terapi yardımcı olabilir. Bir yöntem bu. Olduğumuz gibi kabul gördüğümüz gruplar bulmak ve buralarda onaylanmak olabilir. Biliyorsunuz “ben normalim” demek ve onay için kadınlara ihtiyaç duymamak. Hepimiz biliyoruz ki kadının hakkımızdaki düşüncesi kendi ruh haline göre değişir ve özdeğer için değişken ruh halinde birinin onayına ihtiyaç duymak gerçekten çok sallantılı bir hayat demek.

Dr. Shawn Smith : Richard, ikimizin sıklıkla karşılaştığı şeylerden biri de problemleri ile ilgili bizi arayan erkeklere “tamam da senin hayatında misyonun, hedefin ne?” diye sorduğumuzda, bu kadına olan ilgisi nedeniyle hedefinden şaştığını ve hedefini artık göremediğini görüyoruz. Özdeğeri bu şekilde dışarıya havale etmek hayatını raydan çıkarmanın en hızlı yollarından biri.

Soru : No More Mr. Nice Guy kitabındaki “gizli sözleşmeler” kavramından bahseder misiniz?

Dr. Robert Glover : Birçok kişi bana No. More Mr. Nice Guy kitabındaki en önemli derslerden birinin gizli sözleşmeler (covert contract) olduğunu söyledi. İyi çocuklar temel olarak 3 adet gizli sözleşmeye göre hareket ederler. Gizli derken hem iyi çocuğun kendisi bilinçli olarak farkında değildir hem de iyi çocuğun etrafındakilerin bu sözleşmelerle ilgili en ufak fikri yoktur. Yani ailesi, kız arkadaşı, iş arkadaşları, vs … bu sözleşmelerin varlığından haberdar değillerdir.

Gizli sözleşmelerin 3’ü de “eğer … öyleyse …” şeklindedirler. Hepsi karşılık bekleyerek ver şeklindedir.

1. Gizli sözleşme : Eğer iyi çocuk olursam benden hoşlanır(lar) ve beni sever(ler). Birçok erkek için bu sonunda (kadınla) yatarım şeklindedir. Eğer iyi çocuk olursam hoşlandığım kadın benim iyi çocuk olduğumun farkına varır ve benden hoşlanır ve sonunda benimle seks yapar.

2. Gizli sözleşme : Eğer onlar sormadan ben diğerlerinin ihtiyaçlarını karşılarsam, ben sormadan onlar da benim ihtiyaçlarımı karşılarlar.

3. Gizli sözleşme :Eğer herşeyi doğru yaparsam problemsiz ve tasasız bir hayatım olur.

Hayatı bu gizli sözleşmelere göre yaşamanın getirdiği bazı problemler var tabii. Birincisi böyle yaşamak oldukça çocukça ve disney masalı tarzı düşünmek demek. Ama bir diğer problem de kimse bu sözleşmelerin farkında değil! Bu nedenle diğer insanlar “sözleşmenin” kendi taraflarını ihlal ettiklerinde ki iyi çocuk bunu bilir ve sürekli “ben şunu yaptım, bunu yaptım” diye bir liste ve skor paneli tutar ve “ama bu takdir edilmedi, şunun karşılığı verilmedi, vs …” diye not alır durur. Bu nedenle de iyi çocuk yaptıkları ile almaya hak kazandığı ama alamadığı herşeyle ilgili zamanla dünyaya ve Tanrıya kin beslemeye başlar ve öfkeli hale gelir.

Problem şu ki bütün bunlar masallarda yaşamakla alakalı. Biliyoruz ki gerçek hayatta istediğiniz kadar düzgün biri olun herkes sizden hoşlanmayacaktır. Ve tabii ki herkes sizinle yatmak istemeyecektir. İnsanlar için bir şeyler yapıp onların da aynı şekilde karşılıksız bir şeyler yapacağını beklemek çocukçadır. Zira yetişkin demek zaten kendi ihtiyaçlarının karşılanması, isteklerinin yerine getirilmesi ve davranışları konusunda 100% sorumluluk alan kişi demektir. Yani bir yetişkin olarak ihtiyaçlarımın nasıl karşılanacağını bulmak ve çevremi ihtiyaçlarımı karşılayacak insanlarla doldurmak benim kendi sorumluluğum. Ve son olarak da her şeyi kitabına göre yaptım diye dertsiz tasasız bir hayat beklemek gerçek hayatta karşılığı olmayan bir şey. Problemsiz bir cennette yaşamıyoruz, kaotik ve kontrolümüz dışında olayların  olduğu bir dünyada yaşıyoruz.

Sonuç olarak bütün bunlar iyi çocuğu çocukça hayallere saplanmış kalmış, hayal kırıklığı içinde, öfke ve kinle dolu biri yapar. Bu da onların kafalarını allak bullak eder zira iyi çocuk olarak hiçbir zaman öfkelenmeyeceklerini düşünürler ama birçok iyi çocuk sürekli bir öfke içinde yaşar. Zira kimse gizli sözleşmelere uymamaktadır.

Dr. Shawn Smith : Robert sence birçok erkek nasıl oluyor da bu tip gizli sözleşmelere göre yaşar hale geliyor? Yani belli bir olgunlaşma aşamasını geçemeden çocukça bir masal dünyasına saplanıp kalıyorlar?

Dr. Robert Glover : Bence bunun iki nedeni var. Birincisi muhtemelen çocuk yaşlarda ebeveynlerimizle başlıyor. Anne ve babalara suçu yüklemeye çalışmıyorum ama aile terapisi yaparken anne ve babalara sık sık “ebeveyn olarak hedefleriniz neler” diye sorardım. “Çocuğunuzu yetiştirirken hedefiniz ve amacınız nedir?”. Ve çoğu anne – babanın bu konuda hiçbir fikri yok. Temel olarak çocukları kendilerini çıldırtmasın yeter modundalar. Ama ebeveynlere şunu söylüyordum : sizin işiniz, çocuğunuzla beraber çalışarak onun birkaç aylık olduğu yaştan yetişkinliğine kadar onu tam fonksiyonlu, sorumluluk alan ve mutlu bir yetişkin olarak yetiştirmek. Para yönetiminde arabanın deposunu doldurmaya, hazzı ertelemekten işleri yapıp bitirmeye kadar bir sürü şey öğrenmeliler. Kendilerini disiplin altına almayı öğrenmeliler. Ve çocukluğumuzda bunlar bize öğretilmez ise ve öğretecek mentörlerimiz, kabilemiz, koçumuz ya da askeri birliğimiz yoksa  … bu konuda çok kullandığım tabirle anaokulu seviyesinde takılıp kalırız.

Ot çekeriz, TV izleriz, internette geziniriz, bilgisayar oyunu oynarız, porno izler mastürbasyon yaparız ve sonra neden kız arkadaşımız yok ya da işler istediğimiz gibi gitmiyor şaşar dururuz. Zira onları yetişkin yapacak hiçbir şey yoktur ve … bu konuda erkekleri suçlamıyorum. Bir kabilemiz yok, erkekliğe geçiş ritüelimiz yok, babalarımız oğullarının maskülen bir yetişkin olarak yetiştirilmesini sallamıyorlar.

Richard Cooper : Kadınlar da erkekler gibi gizli sözleşmeler yaparlar mı?

Dr. Robert Glover : İnsanlar bana sıklıkla “iyi kızlar” diye bir şey var mı diye soruyorlar. Ya da kadınlar için bir kitap yazacak mısınız diye soruyorlar. Kadınların karşılıklı bağımlılığı konusunda tonlarca kitap var ama ben kitabı yazdığımda erkekler için tek bir kitap yoktu.

Muhtemelen çoğumuz gizli sözleşmeleri küçük birer erkek çocuk iken kadınlardan öğrendik. Çoğumuz bu şekilde yaşamayı muhtemelen kadınlardan öğrendi.

Çoğu iyi çocuk hala anaokulunda yaşıyor. Çoğu erkeğin hayatını düşünürseniz, en erken yaşlarda annemizin etkisi büyük sonra anaokulunda kadın öğretmenler ve sonra ilkokulda yine kadın öğretmenler, vs … Çoğumuz direkt ve açık olmak, sorumluluk almak gibi şeyleri öğretecek güçlü ve maskülen bir etki göremeyiz.   O kadar fazla oranda feminen bir kültürde yaşıyoruz ki – ben buna “anaokulu” diyorum – ve kadın onayı peşinde koşuyoruz ki oğlan çocukları erkek olamıyorlar. Ve nereye baksan bunu görebiliyorsun. Ortalık pasif ve kadın kıçı yalayan erkek dolu. Eğer bir kadınlaysalar ipler o kadının elinde. Zira kimse bu çocuklar maskülen bir yetişkin olarak yetiştirme işini üstlenmiyor.

Dr. Shawn Smith :Evet ve ofisimde her gördüğümde beni şaşkına uğratan şey de kadın bir aşamada bu adamdan tiksinmeye başlıyor. Başlangıçta çok çekici bir erkek gibi görünse de işler ilerledikçe kadın mutsuz oluyor.

Dr. Robert Glover :Evet ve çiftlerle çalışırken sıklıkla gördüğüm bir çaresizlik durumu bu. Kadın “aslında çok iyi biri, herkesin her işine koşar ama ona ulaşamıyorum, bana doğruyu söylemiyor, ne düşündüğünü, ne hissettiğini ve ne istediğini söylemez, pasif – agresif, her şey patlama noktasına gelene kadar içinde kalır ve patladığında da işleri düzeltmek için yalvarır, vs ….” Ve kadın “tüm kararları vermekten, ipleri tutmaktan ve ona sırtımı yaslayamamaktan yoruldum” der.

Erkek hala anaokulunda kadın onayı peşinde takılıyorsa sürekli memnun etme peşindedir ve çoğu kadın küçük oğlan çocukları ile birlikte olmak istemezler. Kendi enerji ve güçleri ile başedebilecek ve “arada” kararları verebilecek bir yetişkinle birlikte olmak isterler.

Richard Cooper :Peki şunu sorayım : iyi çocuk / efendi adam mı yoksa götün teki piç mi? Hangisi daha iyi, erkekler hangisine yakın olmalı?

Dr. Robert Glover : Hahahaha. Aslına bakarsan ben “efendi adam mı piç mi” paradigmasından farklı bir paradigma önereceğim. Bunu yeni kitabımda da yazdım. İnsanoğlu doğası gereği olaylara siyah – beyaz bakan bir varlık. “Biri çıkıp da erkeklere iyi çocuk olmamalarını öğreten bir kitap yazdı ise onlara götün teki olmalarını öğretiyordur.” Temel aksiyomum şu : Çoğu iyi çocuk aslında götün teki piçe (asshole jerk) bir tepki olarak iyi çocuk olmuşlardır. Ben bunu korku ve kaygıya karşı “savaş – dona kal – kaç reaksiyonu” çerçevesine sokuyorum. Göt herif piç savaşçıdır, fiziksel olarak egemen, sözel olarak zorbadır. Çoğu iyi çocuğa küçüklüklerinde anneleri ve diğer kadınlar tarafından “aman o adam gibi olma sakın” diye öğretilir. İyi ol, efendi ol denir. İyi çocuk ise bu götün teki piçe reaksiyon olarak diğer aşırı uca gider ve kendi korku ve kaygıları ile başa çıkmayı “dona kalma – kaçma” şeklinde yönetir. Silik bir profil çizer, çatışmadan kaçınır, vs … Götün teki piç de ayak paspası iyi çocuk da aslında korku ve kaygılarını yönetmeye çalışıyorlar …

Bir erkek çıkıp “ben iyi çocuk olmak istemiyorum ama götün teki piç de olmak istemiyorum, ve mutlu bir orta nokta bulmaya çalışıyorum” dediğinde benim cevabım şu : bu iki ekstrenm işlev bozukluğu arasındaki denge noktası nerede bilmiyorum!

Yani mutlu bir orta yol aramıyoruz ama bunun yerine paradigmayı yeniden tanımlamaya çalışıyoruz. Erkekler kaygı ve korkularını dışlarında olan şeyleri yönetmeye çalışarak değil içlerinde yatıştırmayı öğrenmeleri paradigması. “Ben ne istiyorum, istediğimi nasıl elde ederim” gibi sorular sormaya ve kendi kendini onaylayan ve özdeğeri dışarda aramak yerine içinde arayan biri olma paradigması.

Yani ağlak bir kapı paspası olmaktan götün teki piç olmaya evrilmiyoruz. Onun yerine seviye atlıyoruz ve yetişkin biri olma ile ilgili yetenekler ediniyoruz.

Dr. Shawn Smith : Sağlıklı bir kadın genellikle kendi değerlerini takip eden, kararlarını hatun veya başka biri hakkında ne düşünüyora göre değil kendi değerleri ve misyonu çerçevesinde veren bir erkeği tercih eder. Hayatta bir şey başarmaya ve evrene bir çentik atmaya çalışan bir erkeği. Bu iyi çocuk veya piç olmakla değil mantıklı ve rasyonel kararlar verebilmekle alakalı.

Sarsılmaz zihin : Navy Seallerin sarsılmaz zihinlerinin 6 sırrı

Brandon Webb bıracak gibi değildi.

“Siktir git, Eğitmen Buchanan – siktir git. Beni buradan ancak ceset torbasının içinde çıkarırsın.”

Gezegendeki en seçkin özel kuvvetler birimi olan Navy Seal’e üye olmak için tüm çaylakların katlanması gereken fiziksel ve zihinsel işkence haftası olan “Cehennem Haftası” nın ortasındaydı.

Webb herkesten daha kötü bir fiziksel kondisyon gösteriyordu. Ve biraz da egosu vardı. Bu hiç de iyiye işaret değildi. Eğitmenler onun bırakıp gitmesini istediler.

Şansının az olmasına (her 7 çaylaktan sadece 1’i haftayı başarılı tamamlayabiliyordu) ve eğitmenlerin “özel” davranışlarına rağmen Navy Sealin keskin nişancısı olmayı başardı.

Webb diğerlerinin başarısız olduğu yerlerde neden başarılı oldu?

Spartalılardan Navy SEAL’lerine kadar her çeşit savaşçıya hayranım. Belirli bir kaliteye (bu durumda “mental dayanıklık”) hayran kaldığımda, doğrudan bu işin kaynağına gitmek isterim. “X’te dünyanın en iyisi kim?” diye sorarım. Sonra onları incelemeye çalışırım.

Bu ,SEAL in aynısıdır. Onlar gezegendeki en sert insanlardan bazıları ve onların bize öğretecekleri bir şeyler var.

Ben, birçok insanın yaptığı gibi Navy Seal e girmenin sırrının fiziksel dayanıklılık olduğunu sanmıştım.

Öyle değilmiş.

Webb, NYT’nin en çok satan anı kitabı Kırmızı Çember: Navy SEAL Keskin Nişancı birliğindeki Hayatı ve Amerika’nın En Ölümcül Nişancılarını nasıl eğittiğini yazdı.

SEAL eğitimini başarabilmeniz için süper bir sporcu olmanız gerektiğine dair yaygın bir yanılgı var.  Öyle değil.  Kursun tüm gereksinimleri ortalama atletik bir erkeğin bunu başarabilmesi için tasarlandı.

Ama işte burada bir varsayım var.

Eğer fiziksel değilse, SEAL başarısındaki belirleyici faktör nedir? Sadece beraberlik şans mı? Daha iyi bir genetik?

Webb devam ediyor.

“SEAL eğitiminin gerçekte test ettiği şey, zihinsel sertliğinizdir. Sertleşinceye ve herhangi bir görevi özgüvenle yapana kadar -olasılıkları ne olursa olsun – ya da bırakana kadar, sizi zihinsel olarak sınıra tekrar tekrar zorlamak için tasarlanmıştır.”

Sır vücutta değil zihinde yatıyor.

Zihinsel Sağlamlık ve Başarı

Tamam Navy Seal takımı üyeleri sert erkekler, dünyanın en sert erkekleri belki de.

Ama bundan bize ne? Siviller, masa başı çalışanları ve savaşçı olmayan insanların zihinsel sağlamlıktan kazanabilecekleri ne var ki?

Aslında çok şey.

Ünlü Stanford marshmallow deneyi ve Angela Duckworth tarafından aynı isimdeki en çok satanlar arasında tanıtılan Grit konsepti gibi örnekler sayesinde, zihinsel dayanıklılığın ve bunun uzun vadeli başarı için ne kadar önemli olduğu konusunda iyi bir fikrimiz var.

İşler zorlaştığında sonuna kadar dayanma yeteneği çok önemli. Winston Churchill’in meşhur tavsiyesi, “Cehennemden geçiyorsanız, gitmeye devam etmelisiniz”.Bu çok iyi bir tavsiye.

Sıcak koltuklarıyla günümüzün az kaynatılmış dünyasında, kıçınızı donduracak klimalar ve tıkınacağınamızdan daha fazla yiyecekle birlikte, insanların en ufak acı çekmede başarısız olması şaşırtıcı değil.

Ama kim umursar ki?

Benim için ilginç olan şey, “yumuşak” dolu bir dünyada bile, zihinsel esnekliği geliştirmenin inanılmaz bir avantaj sağlaması. Çevremizdekiler patır patır dökülürken sonuna kadar dayanma yeteneğini geliştirerek, kendimizi başarılı biri olmaya ayarlıyoruz .

NAVY Seals’dan 6 Zihinsel Dayanıklılık Teknikleri

Eski SEAL’lerin anılarını okuduktan sonra, kullandıkları ipuçlarını ve teknikleri aşağıdaki 6 tekniğe indirgedim. Her teknik kısa bir açıklama ve gerçek hayata pratik bir uygulama ile geliyor.

Teknik # 1: Fili yiyin.

Bir fili nasıl yersin?

Her seferde bir ısırık ile.

Korkunç bir görevle karşı karşıya kaldık – bir maraton, sokakta güzel bir kız ya da bir başlangıç lansmanı – başlamadan önce sık sık korku hisseder, donar ve başlamdan dururuz.

SEAL’ler bu alanda bir çözüm sunarlar. Fili yavaşça düzgün bir şekilde sindirilebilen parçalara bölün ve… Fikri anladınız. Meydan okumaya her seferinde küçük bir adımla başla. Klişe ama çalışır bir strateji.

Bunu yapan çok fazla maratoncu ve triatlet göreceksiniz. Bir sonraki acil amaca – ufuktaki bir sonraki noktaya – odaklanırlar ve zihinlerinin yarışın tamamına odaklanmasını önlerler.

Uygulama: Göz korkutucu her şeyi anında, ısırık büyüklüğünde hedeflere bölün. İdeal olarak, her parçanın 24 saatlik bir pencereye sığması gerekir. Her seferde bir parçayı tamamlamaya odaklanın. Bütününü düşünmekten kaçının.

Teknik # 2: Başarıyı Görselleştir.

Bu beni şaşıran bir teknik oldu.

Belirli bir çalışmada basketbol oyuncuları, serbest atışlarını görselleştirme ile isabet oranını % 23 artırdı. Gerçek serbest atış yapan oyuncular sadece %24 oranında iyileşmiştir. Bu sadece% 1’lik bir fark. Vav!

İyi görselleştirmeler aşağıdaki özelliklere sahiptir:

  • Canlı ve ayrıntılı Tüm duyuları kullan. Ayrıntıları hayal et. Mümkün olduğunca gerçek olun.
  • Tekrarlama Oyun oynayarak kafanızda tekrar tekrar çalıştırın. Otomatik hale getirin.
  • Olumlu Görüntüler Kendinizi başarısız olarak düşünmeyin. Bunun yerine, art arda kendinizi zahmetsiz bir başarı durumunda düşünün.
  • Sonuçları gözünüzde canlandırın. Dayanıklılığınız zayıflarsa, başarısızlığın sonuçlarını hayal edin. Yenilginizi duyduklarında arkadaşlarınızın ve ailenizin yüzlerini görün. Kişisel olarak duyacağınız utanmanın acısını gözünüzde canlandırın.

Uygulama: Bir dahaki sefere büyük, stresli bir etkinliğiniz olduğunda, başarılı olduğunuzu hayal etmek için görselleştirmeler kullanın.

Teknik # 3: Duygusal Kontrol

Çok stresli olduğunuz dönemlerde, vücudumuzun ana stres hormonlarının atağı – adrenalin, kortizol ve norepinefrin – size enerji ve odaklanma artışı sağlayabilir.

Bununla birlikte, bu hormonlar uzun süre yüksek kaldığında, gevşeme moduna geçemeyiz. Uyumakta güçlük çekeriz, motivasyon düşer ve bağışıklık fonksiyonu ciddi bir darbe alır

SEAL’in basit çözümü 4’te 4’e 4 denilen bir şeydir:

-4 saniye nefes al.

-4 saniye nefes verin.

-Bunu 4 dakika tekrarlayın.

Tanıdık geldi mi? Bu, yogacıların binlerce yıldır yaptıkları şey. Beynimiz vücudumuzu etkiler ve bunun tersi de geçerlidir.

Stres hormonlarınızı kapatmak ve vücudu rahatlamak için basit egzersizler kullanın.

Uygulama: Zaten meditasyon yapıyorsanız bu size yardımcı olacaktır, ancak bir daha kendinizi stresli hissediyorsanız, durun ve birkaç derin nefes alın. En çok satan yazarlardan Tim Ferriss, güne devam etmeden önce her şeyi durdurmanızı ve basit bir nefes almanızı önerir.

Teknik 4: Tepkisizlik

“İnsanlar, bir şeylerden değil, onları nasıl gördüklerinden rahatsız olurlar” –

Epictetus

Kontrol, düşündüğümüzden çok daha fazla şekilde elimizde.

Dış dünyamızda olanları kontrol edemeyiz, ancak olanları nasıl yorumladığımızı kontrol edebiliriz.

BUD / S Breaking, “Sıradan Çocuklar Nasıl Navy SEAL olabilir? “ adlı kitabında D.H. Xavier kendi “Cehennem Haftası” deneyimini hatırlıyor.

“Ben en altta iken beni tekmeliyorlardı. Beni orada gerçekten istemediklerine inanabilirdim; bu benim pes etmem olurdu. Bunun yerine, ne dediklerini umursamadığıma inandım. Başarabileceğime inanıyordum…

Xavier,benim yeniden çerçevelemek diye adlandırdığım bir şeyi uygular. Olası bir inancı veya dünya görüşünü alır, bu versiyonunu reddeder ve başka bir versiyonunu seçer. Olumsuz bir olay olarak yorumlanabilecek şey aniden olumlu bir hal alır.

Uygulama: Dış olayları nasıl yorumladığınıza aktif olarak göz atın. Bunu tanıdıktan sonra, bu görüşe meydan okuyun. Olumsuz görüşlerini daha olumlu görüşlere dönüştürmeye çalışın. “Kötü” olayları “oraya” çıkmanız ve kendinizi geliştirmeniz için bir meydan okuma olarak görün.

Teknik# 5: Küçük Zaferler

Moraliniz bozuk olduğunda ne yapmalı? Cüzdanınızı kaybettiniz, yağmur yağıyor, ve karınız da aynı gün sizi terk etti. Hiçbir şey doğru gitmediğinde ve her şey yanlış gittiğinde ne yapmalı?

Daha küçük düşünmeye çalış.

Her gün günlüğüme, minnettar olduğum üç şeyi yazarım.

Bugün yazdığım şey :

  • Uzun bir yağmurun ardından serinletici ve serinletici hava.
  • Buzlu kahvenin dumanlı tatmini.
  • Yerel kafemdeki gülümseyen barista.

Küçük zaferler moralleri yüksek tutuyor. Ve yüksek moral daha yüksek moralle beslenir. İyi iş yapmak için erdemli bir pozitiflik çemberi yaratır. Bunu denemediyseniz bir şans verin. Düşündüğünden çok daha fazla önemli.

Teknik # 6: Takımınızı Bulun (ve Takımınızı Bulmanızın Gerekliliği)

Tribe: Eve dönüş ve Ait olmak kitabında Sebastian Junger şöyle yazar:

İnsanlar zorluklardan korkmazlar, aslında zorluklar üzerinde yükselirler; asıl mesele zorluk değil “gereksiz” biri gibi hissetmek. Modern toplum, insanların “kendilerini gereksiz hissettirmeleri” sanatını mükemmelleştirmiştir. Buna son vermenin zamanı geldi.”

Junger burada doğru bir şeye işaret ediyor. Hepimiz büyük ihtiyaç zamanlarında insanların muhteşem performans göstediğini biliyoruz. Çocuğunu kurtarmak için bir arabayı kaldıran annenin klasik “zihnin vücuda üstün olması” hikayesi.

Biz insanlar sosyal varlıklarız. Bazen çok anlamsız görünen bir dünyada yaşasak da anlam için büyük bir açlık çekiyoruz.

Yakın arkadaşlar ve yakın prensipler bulun ve zihinsel dayanıklılık için bir kaleye sahip olacaksınız.

Uygulama: Hayatınıza neyin anlam getirdiğini düşünmek için biraz zaman harcayın. Bu, takımınızı bulmanın ilk adımıdır – benzer vizyon ve değerleri paylaşan insan grubunuz.

Bu kadar. Altı basit teknik. Araçlar elinizde. Geride kalan tek şey uygulamak.

Çeviri : Bulletproof Mind: 6 Secrets of Mental Toughness From the Navy SEALs

Çeviren : BenLark

Erkekler, hiçbir zaman bilinmeyen ile evlenmeyin

Bir araba mı almak istiyorsunuz? Eğer bana $50,000 verirseniz, size gelecek sene bir araba vereceğim. Ama o zamana kadar, onu kullanamayacaksınız ve göremeyeceksiniz. Size vereceğim araba bir Lamborghini de olabilir, her an patlayıp dağılacakmış gibi duran 77 model Pinto da.

Var mısınız? Tahmin ettiğim gibi yoksunuz. Biraz sağduyusu olan kimse böyle bir alışverişe girmez. Ama bu yöntemle hayatlarının en önemli kararını veren o kadar çok erkek – ve azınsanamayacak kadar kadın – var ki : gerçekten tanımadıkları ve sonunda nasıl biri çıkacağını bilmedikleri biri ile evleniyorlar. Sıklıkla şansları yaver gitse de, çoğunlukla bu kararları yüzünden ömür boyu pişman oluyorlar.

Bu şekilde evlenen erkekler, kendi değerleri ile evlendikleri kadının değerlerinin uyuşmadığını ya da yeni eşlerinin tedavi olmamakta ısrar ettikleri duygusal problemleri olduğunu keşfediyorlar. Bazen iş paraya ve sekse geldiğinde eşleri ile aralarında dağlar kadar fark olduğunu görüyorlar, ya da kadının ailesinin tam bir felaket olduğunu. Ya da sonradan farkettikleri dağ gibi bir borç batağı ile evledikleri oluyor. Yine bazen kadının aslında şiddete meyilli ve kızdığında kendini kaybeden biri olduğunu anlıyorlar.

Evli erkeklerden duyduğum pişmanlıklar listesi, bir Jane Austen romanını doldurabilir. Tamam, o kadar uzun olması için büyük yazı karakterleri kullanman lazım ama ne demek istediğimi anladınız. Kim olduğunu tam olarak bilmediğiniz bir kadınla evlenmek, insanın hayatını mahvedebilecek taktik bir hata.

Jason adlı bir erkek bana şu soruyu yöneltti : yanlış kadınla evlenmemek için ne yapmalıyım? Jason boşanmış bir erkek ama hem ailesi hem de kendisi için önemli olduğundan, yeniden evlenmek istiyor. Gözü kapalı evlenmenin tehlikelerinin farkında zira istediğini alamadı mı hayatı zehir eden eski karısından ağzı fena yanmış.

Jason’ın sorunu şu ki kendisi tutucu ve dini bir grubun üyesi ve bu grubun inançları, çiftlerin evlenmeden önce birbirlerini tanımalarını zorlaştırıyorlar. Her erkeğin karşılaştığı problemin daha şiddetli bir versiyonunu yaşıyor : yüzüğü takmadan önce kadının gerçek karakterini nasıl anlarım?

Birçok erkek için, yanıt görece basit : bir kadınla uzun bir ilişki dönemi yaşamadan evlenme. Bir insanı gerçekten tanımak için, onunla ilk tanıştığınızda içine girdiğiniz balayı dönemini geride bırakmanız lazım. Bu balayı dönemi, insanın zihin yapısının nörokimyasallar etkisi ile değiştiği ve çiftlerin birbirlerini açıkça ölçüp biçemedikleri bir süreç. Ancak bu balayı süreci bittikten ve nörokimyasallar bazal seviyeye geri döndükten sonra, karşımızdaki insanın kişiliği ve hayata bakışı hakkında sağlıklı bilgiler toplayabiliriz. Bir araştırmaya göre, bu balayı süreci 12 ay ile 18 ay arası bir uzunluğa sahip (Fisher 2016).

Beyninizin balayı sürecinden çıktığını nasıl anlarsınız? Bunun işaretlerinden biri, birbirinizden hafif de olsa rahatsız olmaya başlamanızdır. Umulan o ki bu rahatsızlık çok hafiftir ama balayı süreci sonrası birbirinizi idealize etmeyi bırakırsınız.

Örneğin balayı sürecinde kızın buluşma için uzun süre hazırlık yapmasını çok tatlı bulurken balayı bittiğinde sizi uzun süre bekletmesi sizi kızdırır. Hatun hazırlanırken ve siz onu beklerken hayat boyu bu beklemeleri topladığınızda kaç hafta, ay ya da yıl edeceğini hesaplamaya başlarsınız.

Eğer bu oluyorsa, tebrikler. Balayı sona eriyor. Bir felaketi önlemek için, onun kim olduğuna dair sağlıklı bilgi toplayabilirsiniz.

Acele etmeyin. Bir araştırmaya göre 3 yıllık uzun süreli ilişkinin ardından evlenen çiftlerin boşanma oranları, bir yıldan az çıktıktan sonra evlenenelerden çok daha az (Francis-Tan and Mailon 2015). Uzun süreli bir ilişkinin değerinin doğru insanla birlikte olmak kadar yanlış insandan ayrılmak olduğunu söyleyebilirsiniz.

Aynı çalışma, düğüne harcanan para arttıkça, evlilik süresinin de kısaldığını gösteriyor.Bunun nedeni muhtemelen bu çiftlerin aslında seçimleri konusunda mutlu olmamaları ve bu gerçeği şatafatlı bir düğünün arkasına saklamak istemeleridir.

Jason’a geri dönelim. Jason bunların farkında ama kendisine başka alanlarda birçok avantaj sağlayan dini topluluğu, evlilik öncesi ilişkiye soğuk bakan bir grup.

Örneğin Jason’un bir kız arkadaş ile uzun süre flört etmesini istemeyecek insanlar. Jason’un topluluğu, bir üyesinin hayatına Apollonia Vitelli’nin Baba’sından çok daha az burnunu sokan bir grup ama onlar için geceyi beraber geçirmek ya da beraber tatile çıkmak asla hoş karşılanacak bir şey değil. Kısacası, Jason ve karşısına çıkacak kız için, gerçek farklılıkların suyüzüne çıkma fırsatları çok az. Bu durumda da Jason’ın, anlaşmazlık durumunda kızın nasıl tepki verdiğini anlaması neredeyse imkansız.

Jason’ın inançlarına sahip kadınların beklentisi de evlilik öncesi ilişkinin oldukça kısa olması ki bu da çok önemli kararın o tehlikeli balayı döneminde verilmesine neden oluyor. Bu size aşırı bir talep gibi gelebilir ama bu baskı, önemli kararları hormonlarına bırakan erkeklerin kendi kendilerine dayattığı kısıtlamaların aynısıdır.

Kısa süren bir flört dönemi erkeğin kadının zorluklarla nasıl başa çıktığı, zihinsel ve duygusal açıdan ne kadar dengeli biri olduğu gibi şeyleri ölçüp biçmesine engeldir. Kadının saklayabileceği depresyon, bağımlılık ve hatta kişilik bozukluklarının ayırdına varmak ise çok daha güçtür.

Sonuç olarak, bir kadının gerçek hayatta nasıl davrandığını ölçecek yeteri kadar fırsatınız olmadan, o kadın sizin için evlilik adayı olamaz. Nasıl olabilir ki? Bir aday, tanım gereği, o aday ile bir işe girişmeden aday hakkında belli bir farkındalığa sahip olmanızı gerektirir. Farkındalık yoksa, tahmin vardır. Bir erkek için evliliğin risklerini düşündüğünüzde, en önemlisi de boşanma ile aile mahkemesi önüne çıkma ihtimalini göz önüne aldığınızda, kör tahmin, pervasız ahmaklık demektir.

Ama, Jason için hala umut var. İçine girdiği bahise karşı önlem olarak her erkeğin kullanması gereken bir tekniği kullanabilir : kadını, kadının arkadaşları ve ailesi aracılığı ile tanımak.

Her ne kadar risk hiçbir zaman sıfıra indirilemez olsa da, Jason (ve siz) riski azaltmak için kadının yakın çevresi üzerinde çalışabilirsiniz. Jason – her erkeğin yapması gerektiği gibi – geleneğe boyun  eğmeyip hemen evlenme baskısına karşı durabilir ve kadının arkadaşları ve ailesi ile birkaç yıl bir bağ geliştirebilir.

Bu, çenesini kapayarak ve umursamaz görünerek onların kız arkadaşı ile ilgili kendiliklerinden ortaya döktükleri değerlendirmeleri dinlemek demektir. Arkadaşları ve ailesi onu tanrının bir lütfu olarak mı görüyorlar yoksa yük olarak mı? Jason kendi geleceğine ışık tutacak bilgi parçalarını, bu insanların kız arkadaşı ile ilgili tecrübelerinde görebilir.

Jason aynı zamanda kızın zorlanmadan, kendi iradesi ile, Jason’ın değerleri ile paralel düşünen biri mi gözlemlemeli. Jason’ın dini inancına bağlılığına saygı duyuyorum. Ama aynı zamanda bir insanın inançları ne kadar katı ise, o inançlarını devam ettirmenin ve savunmanın o kadar zorlaştığının da farkındayım. Çift olarak değerlerine test edildiğini görecekler ve Jason kadının kendi değerlerini diğer alternatiflere bakarak kendi kendine mi seçtiğini yoksa bu değerlere zorlandı mı anlamalı.

Bu strateji her erkek için gerekli. Kağıt üzerinde çok iyi görünen biri ile beraber iken, değerlerimiz arasındaki farkı görmezden gelmeye meyilliyiz. Bazı en gözardı edilen, yaygın ve tehlikeli farklılıklar para ve seks konusundaki farklılıklardır. Bunlar boşanmaya götüren faktörler arasında en yaygın olanlarıdır.

Jason’un dini inançlarının kendisine en büyük dezavantajlarından biri, evlilik öncesi seksin yasak olmasıdır. İyi risk yönetimi demek, bilinmezleri en aza indirmek demektir. Bu, evlilik öncesi seksi çiftler için iyi bir değerlendirme aracı yapar ama aynı zamanda da iyi cinsel kimya çiftleri körleştirdiğinden evlilik öncesi seksin dezavantajları da vardır – özellikle erkek için. İyi cinsel kimya bizi farkına varmayı istemediğimiz, nahoş gerçeklere karşı körleştirir, özellikle de bu gerçeklerin farkına varmak, sekse güle güle demek anlamına geliyorsa.

İyi seks erkeği, sürekli suratına çarpılan problemleri bile aktif bir şekilde görmezden gelmeye itebilir. Bana şunu söyleyen erkek sayısı o kadar çok ki : “Biliyorum, onunla ilişkimi bitirmeliydim ama seks çok iyi idi”. Bu erkeklerin çoğunun derdi, başka alternatiflerinin olmadığı korkusu. Ama bu opsiyonları gerçekleştirmek için kendilerine ciddi çeki düzen vermeleri gerekse de, çoğu zaman opsiyonları var.

Jason’a dönelim. Herşeyin dezavantajları kadar avantajları da vardır. Jason’ın evlilik öncesi seks yapamamasının bile. Jason için evlilik öncesi seks mümkün olmadığından, kararları iyi seksin körlüğü ile bulanmayacak, ve umulan odur ki diğer alanlardaki uyumluluklarıni değerlendirme konusunda bir avantajı olacak.

Jason için evlilik dini bir görev olabilir ama boşanma tamamen seküler bir olay olacak ve aile mahkemesi karşısına çıktığında hemen hemen tüm kartlar aleyhine olacak. Ama en nihayetinde eğer din ya da başka faktörler kadının gerçek karakterini keşfetmeye engel oluşturuyor ise, Jason o kadınla evlenmemeli en azından kendi geleceği ile ilgili tehlikeli bir kumar oynamaya hazır olana kadar.

Çeviri : Men, never marry a mistery

Dr. Shawn T. Smith, manosphere'in en yeni ve yetkin seslerinden. Psikolog olan Dr. Smith'in The Tactical Guide to Women: How Men Can Manage Risk in Dating and Marriage kitabı, uzun süreli ilişki ve evlilik düşünen her erkek tarafından mutlaka okunmalı. Kendisini twitter'da Dr. Shawn T. Smith adresinde ve Dr. Smith sayfasında takip edebilirsiniz.

Kazanılması gereken ödül olmak ya da çürümemek ama olgunlaşmak

Erkek bir kendisine bir kız arkadaş arıyordu. Birçok kıza yürüdü ve onları KAZANMAK için elinden geleni yaptı. Hepsinde de yenilgiye uğradı.

Kızın birine çiçekler aldı, diğerine hediyeler. Bir başka kıza çikolatalar aldı.

Kızla konuşurken, kızın her dediğine hemfikir oldu. Yapacaklarını planlarken, kızın tek sözüyle tüm kendi planlarını değiştirdi. Kadınlar tüm hayatının etrafında döndüğü birer güneş oldular.

Ama zavallı erkek sürekli yere çakıldı ve yandı.

Daha yaşlı kadınlar ve arkadaşları “çünkü senin ne kadar İYİ olduğunun farkında değiller” dediler.

Ama yine de erkek, tüm çakılmalarında ve yanmalarında ortak bir noktayı farketmeye başladı. “Bütün bunlarda tek sabit benim. Ya bütün bu yenilgilerin sebebi benim ısrarla yapıp durduğum bir şey ise?”

Aynı şeyleri yapmaya devam etti. Bekleneceği gibi yine çakıldı, yine yandı. Ama birgün içinde bir şeyler kaydı. “Artık yeter!” dedi. “Neden dilenci gibi davranıyorum? Zekiyim, yakışıklıyım, geleceğim parlak ve asıl kadınlar beni elde etmek için çalışmalı!”

Ve sonunda, çiçekler almayı, hediyeler vermeyi, çikolatalar getirmeyi, kızın her dediği ile hemfikir olmayı, herşeyi kıza göre planlamayı ve onun kaprislerinin yörüngesinde dönmeyi bıraktı.

“Artık hatunları göklere çıkarmak yok” zira …

“Sen çok iyi bir avsın.”

“Evet” dedi Pook. “Sen kazanılması gereken bir ödülsün.”

Genç adam büyük bir sevinç ile hoplayıp zıpladı. “Süper! Bu demektir ki kılımı kıpırdatmayabilirim, hayalperest alışkanlıklarıma devam edebilirim ve kendimi değiştirmek için hiçbir şey yapmama gerek yok! Bunu duyduğuma sevindim zira ben zaten mükemmelim ve kimse için değişmeme gerek yok!”

Pook genç erkeğe okkalı bir tokat attı. “Aptal ergen! Eğer hayat seni değiştirmiyorsa, sen o hayatı yaşamıyorsun demektir! Hayat tarafından tamamen değiştirilmeyenler, onun zerre farkında olmayanlardır!”

Ama genç erkek inatçıydı. “Ben” dedi, ders verir bir tonda. “hiç kimse için değişmeyeceğim.”

“Ya kendin için?”

Kendimi olduğum gibi seviyorum!

“Tamam! Bu kadar yeter!”

Genç erkek şaşırmıştı. Pook’u hiç sinirli görmemişti.”Ben neysem oyum” diye ısrar etti.

Bunun üzerine Pook 2 genç erkeği yanlarına çağırdı. Her biri birer köşede duruyordu. Pook şöyle dedi : “Önümüzde, hayatın başında 2 erkek var. İkisi de aynı kökenden geliyorlar ama gittikleri yerler birbirlerinden çok farklılar. Önce birinci erkeğe bakalım.”

Genç erkeğin çocukluğuna şahit oldular. Çocuk kafasını çarptığında, gidip annesine  ağlıyordu. Annesinin eteğini çekiştiriyordu. Annesinin yanında güvende ve rahat hissediyordu. Babasının yanında ise için için, anlamlandırmadığı bir korku hissediyordu. Cezaları, süreleri ve öğrenilmesi gereken dersleri babası belirliyordu. Çocuk ise bu tür zor şeylerden uzak görünen annesinin yanında olmayı tercih ediyordu.

Sonra, ikinci genç erkeğin çocukluğuna gittiler. Onun çocukluğu da birinci erkek ile tıpatıp aynı idi!

Genç erkek sabırsızlıkla, “bununla nereye varmaya çalışıyorsun?” diye sordu.

“İzle” dedi Pook.

Birinci erkek, annesi ile beraberken hissettiği o çekici, rahimdeymiş güveni veren histen hiçbir zaman kurtulamadı. Gerçek hayata atıldığında, zamanın rüzgarı nereye eserse oraya savrulan bir yaprak gibiydi. Hayatta ne yapmak istediğini bilmiyordu ve bu nedenle çevresindekiler ne yapıyorsa onu yaptı. Arkadaşlarının elinde, kendi işine bakmak için hiçbir zaman gruptan kopamayan bir kukla idi. Oyun oynamak ona annesinin yanındayken hissettiği rahatlık ve neşeyi hatırlatıyordu ve bu nedenle oyun oynamayı çok seviyordu. Sonunda bir kız buldu ya da daha doğrusu kendisinden hoşlanan (belki de kim bilir kendisine tahammül edebilen) ilk kızı seçti ve evlendi. Ne yazık ki evliliği sadece birkaç yıl sonra bitti ve boşandılar. Zavallı erkek “beni neden terk etti?” diye zırladı. “Onu EL ÜSTÜNDE tuttum! Ona hergün çiçek aldım. Soneler söyledim. Ona onu sevdiğimi sürekli söyledim!” Kadın ise “ondan bıktım” diye yakındı. Erkek hayatta yıkılarak ve sonra tekrar yıkılarak yol aldı ve hayatı boyunca çocukluğunun neşe dolu kumdan kalesini tekrar inşaa etmeye çalışsa da, hayatın dalgaları kaleyi yıkıp durdu. Sonunda unutulmuş ve önemsiz biri olarak öldü gitti.

“Offf!” diye haykırdı genç adam. “Bu çok korkunç!”

Pook, “korkunç olan ne?” diye sordu. “Sonuçta o sadece kendisi oldu! “Şimdi ikinci genç adama bakalım.”

İkinci genç adam, artık çocukluğun bittiğini kısa zamanda anladı. Yaz tatillerinin dertsiz tasasız ve feminen saadetinin sonsuza kadar tekrarlamaya çalışmak yerine, gerçekliğin kucağına atladı. “Hayatımı bir hiç olarak yaşamayacağım!” dedi. Arkadaşları ve çevresi onun sürekli kendisini geliştirmesini, yeni yeni yetenekler elde etmesini şaşkınlıkla izlediler. O ise tam tersine arkadaşlarına şaşırıyordu. “Sanki zamanda donup kalmışlar gibi” dedi. “Ben değiştim ve bunu onaylıyorlar. Ama onlar aynı kaldılar!” İstediği kadını SEÇTİ. İstediği kariyeri seçti. İstediği kaderi seçti. Hayatın zorluklarına meydan okudu ve onlar karşısında geri çekilmeyi reddetti. Birinci genç adam yaşadığı çağ ile tanımlanıyor iken ikinci genç adam yaşadığı çağı tanımladı! Öldüğünde ardından, sayısız insan ağladı. Onun bir dahi olduğunu düşündüler. Diğerleri onun çağının ötesinde bir yetenek olduğunu söylediler. Bazıları ise ona ilahi bir el değdiğinden bahsettiler! Bu zavallı aptallar başarıyı başka ne şekilde tanımlayabilirler ki? “Böyle bir şeyi insan sonradan kazanamaz” dediler. “Doğuştan gelen bir şey olmalı.” Hayır! O böyle başarılı idi zira o, dünyanın ve kültürün elinde şekillenmek yerine onları elleriyle şekillendirmeyi seçen bir Erkekti.

Pook “fark çok basit” dedi. “Birinci genç adam yüzünü bebekliğe dönmüştü. İkinci genç adam ise yüzünü bebeklikten öteye dönmüştü. Birinci genç adam ana rahmine geri dönmeyi diliyordu; ikinci genç adam ise ana rahminden uçup gitmeyi istiyordu. Birinci genç adam dünyada yumuşacık ve rahat bir yer arıyordu; ikinci genç adam ise yumuşacık rahatlığı ardında bırakmayı diliyordu. Birinci genç adam olağandı; ikinci genç adam ise olağanüstüydü. Bu nedenle ikinci genç adam Çok İyi Bir Avdı ama birinci genç adam en fazla evrende boşluk dolduruyordu.

“Anladım” dedi genç adam. Şaşkınlık içindeydi. “İkinci genç adam sürekli daha iyi olmak için çalışıyordu. Birinci adam ise, eğer daha kötüye gitmediyse, aynı kaldı.”

“Aynen! Bu ÇÜRÜMEK ile OLGUNLAŞMAK arasındaki farktır. İyi bir meyve olmaya bak! KAZANILMAK istenen ödül ol!”

Çeviri : 15 Ders – Altıncı Ders – Pook’un Kitabı

Çeviren : İsimsiz Adam

Mahmut’un Notu :

Geçenlerde Pook’un bir sözünü tweet attığımda İsimsiz Adam rumuzlu okur instagramdan bana mesaj atarak, Pook’tan çeviri yapmam gerektiğini ve sitede Pook çevirisi olmamasının büyük eksiklik olduğunu söyledi. Ben Pook’u sonradan okuyan biriyim, okur 2000lerin başından biliyormuş. Dediği doğru. Pooksuz kırmızı hap sitesi olmaz. Kendisine çeviri yaparsa yayınlayacağımı söyledim. Sağolsun en güzel Pook yazılarından birinin en güzel yerini çevirmiş.

Bilmeyene tanıtayım, Pook, 2000 – 2006 yılları arasında SoSuave adlı PUA / Seduction Art forumunda yazan ve olayı PUA’dan kendini geliştirmeye, iyi çocukların derdinin teknik bilmemekten daha büyük olduğuna ve iyi çocuğun toplumda daha temel bir cinsiyet politikası kayması (feminizm ve cinsiyet sosyal inşaadır politikası) nedeniyle toplumca “üretildiğine”, kendine odaklanmaya çeviren esrarengiz kişidir. Kırmızı hap ilkin Sosuave PUA forumunda yavaş yavaş şekillenen fişten çekilme kavramı ile ortaya çıktı ama temellerini ilk atan Pooktur.

2006 yılından sonra kısa bir süre sonra bir blog açmış ama sonra tamamen ortadan kaybolmuş.

Kırmızı Hapın ağa babası, sonradan SoSuave forumunda moderatör olan Rollo Tomassi olarak bilinir ama Pook Rollo’dan öncedir.

Pook’un kitabı, Pook’un SoSuave yazılarının derlenmesi ve özellikle 15 Ders kısmı zamanının çok ötesinde. Şiddetle tavsiye ederim. Türkçesini şurada bulabilirsiniz. İngilizcesi bedava olarak şu sitede. Pook’un Kitabı.

Seni karın beta yapmadı : Sen KENDİN YAPTIN

“Her erkeğin doğası, onu lider olmaya çağırır. Diğer erkeklerin reisi anlamında lider olamasa bile, her erkek evinin reisidir. Evinin koruyucusudur. Karısının ve çocuklarının yanlış yola sapmasını engeller, onlara yol gösterir ve doğanın meyvelerini çekirgelere ve kasırgalara karşı korur.” – Pook

İnsanların, genellikle dile getirdiklerinden farklı olan kırmızı çizgilerini test ederek, onların gerçek sınırlarını ve beklentilerini anlamaya çalışmak, evrensel bir insanlık özelliğidir.

  • Oyuncaklarını toplamayı ya da yatağa gitmeyi reddeden bir çocuk.
  • Hız sınırını aşan bir sürücü
  • İşine geç gelen bir çalışan ya da çalışanına ekstra para ödemeden ondan gece geç saatlere kadar çalışmasını isteyen bir patron.
  • Kendisi daha kolay alabilecek iken kocasından kendisi için bir şeyi getirmesini isteyen, ya da aylık harcama bütçesini aşan, ya da aylarca seks yapmayı reddeden kadın.
  • Kız arkadaşının cinsel kırmızı çizgilerini sürekli zorlayan bir erkek arkadaş.
  • Sofradan yemek çalan bir köpek.

Test edilenler eğer makul sınırlar ve sonuçları bastırırlarsa, ki yetkin bir erişkinden beklenen budur, karşılıklı olarak kabul edilebilir kurallar konulur ve doyurucu ilişkiler kurulabilir. Ama insan sürekli olarak bu sorumluluğundan feragat ederse, kötü sonuçlar ortaya çıkar :

  • Çocuklar, ebeveynlerine saygı duymayan şımarık veletlere dönüşürler.
  • Herkes hız sınırlarını aşmaya başlar ve bazıları öyle aşar ki ölümlü kazalar artar.
  • Çalışanlar işe geç gelmeyi alışkanlık haline getirirler. İşverenler işçilerini sömürmeye başlarlar.
  • Kadın kocasına olan tüm saygısını ve arzusunu kaybeder ve seks hayatı ölür. Bbazı durumlarda kadınlar kocalarına kötü davranır ve onlara duygusal şiddet uygular.
  • Kız arkadaş cinsel istismara uğrar.
  • Cesar Milan gelip de onlara alfa davranışları öğretene kadar, köpek sahiplerine dünyayı dar eder.

Makul sınırlar ve beklentiler dayatmak, tüm yetişkinlerin tüm ilişkilerde temel görevidir, özellikle de evlilikte. Birçok nedenle (çatışma korkusu, safsalak romantik aşk kavramı, iyi çocukların “gizli anlaşmaları” ile (*) istediklerini alma çabası, oneitis tek boynuzlu atının kendisini terk edeceği korkusu ya da kendisini sekssiz bırakacak korkusu, vs …) bazı kocalar, hayatlarının başka alanında gayet sınırlar koyabilen adamlar iken, yetişkin ve evli bir erkeğin ödevi olan bu “makul” sınırlar koyma işini evlilik içinde yapmaktan çekinirler. Bu adamların karıları, bu zayıflığı, insan ilişkilerinin normal akışı içinde cereyan eden bu bilinçaltı sınır test etme süreci sayesinde fark ederler. Bilinçsiz olsa da bu testlerin çok az dirençle karşılaşması onları ilişki yıpratıcı bir yere götürür.

Kendi bağımsız iradeleri olmadığından ve sürekli başkalarının çerçevesine girerek onların ihtiyaç duydukları onaylarını arayan, bildiğimiz çerçevesiz ve alıngan betalar, yanlışlıkla tüm iradeyi ve sorumlulukları başkalarına yansıtırlar. Bu adamlar özellikle karılarının kazara ya da fırsatçı bir şekilde sınırlarını test etmelerini, ya da onların kendine güvensiz ve kaygılı davranışlarını, kendilerini betalaştırmak için bilinçli bir şekilde açılmış bir savaş sanarlar. Gerçekte ise sebep – sonuç ilişkisi tam tersidir; erkeği betalaştıran süreç, kendi gizli anlaşmalarına uymaya kendilerini adamaları ve oneitis karılarını sinirlendirmekten ya da kaybetmekten korkmalarıdır.

Bu standart beta davranışı, örneğin bir kocanın, kendine güveni olmayan, sürekli endişeli ve bağımlı karısının sınır testlerini asla sınırlarını dayatmakla karşılamamasına ve bu nedenle de kadını bu ultra efendi salağın bir açıklık / bir yön göstermesine muhtaç bırakarak kadının  gittikçe daha fazla sınırda kişilik bozukluğu davranışları göstermesine neden olur.

Bizim bahtsız (kırmızı hap) radikalleri ise kadının çerçevesinden bakmaya devam ederek ve temel iradeyi ve kötülüğü kocaya değil de kadına atarak (böylece de erkeğin egosunu okşayarak) buldukları çözümler, kadını değiştirmeye odaklıdır, erkeği değil. Bu radikallerin bulduğu çözümler kadının egosunu kırmak üzerinedir. Bu hem faydasızdır hem de zaten erkeğin kontrolü dışındadır. Üretken olmayan ve kendi egonuzu sıvazlamaya yönelik bu düşünce tarzına karşı koyun.

Bir daha bu forumda asla “karım beni betalaştırdı” demeyin. Bu erkek hamsteringi (rasyonalleştirme makinesi) ve sizin ilerlemenize engel olan bir bencillik (solipsizm). SİZ kendiniz BETALAŞMAYI seçtiniz, süreci SİZ, iyi çocuk gizli anlaşmaları stratejisi ve oneitis eşinizi kızdırıp kaybetme konusundaki hastalık seviyesindeki korkunuz ile bu noktaya sürdünüz .

İyi haber ise şu : kendinizi kendi ellerinizle betalaştırdığınız için, süreci tersi şekilde işletmek de yine sizin ellerinizde.

Çeviri : Your wife didn’t make you beta; YOU did

(*) İyi çocuk gizli anlaşmalar (nice guy covert contracts) – Dr. Robert Glover‘ın meşhur eseriNo More Mr. Nice Guy“, gizli anlaşmaları şöyle tanımlar : iyi çocuğun karşı taraftın farkında olmadan karşı tarafla yaptığı şu 3 anlaşmadır : eğer iyi / efendi / kibar davranırsam, insanlar beni severler (ve benimle seks yapmak isterler); eğer insanların ihtiyaçlarını karşılarsam onlar da benim ihtiyaçlarımı karşılar; eğer doğru şeyleri yaparsam, hayat kolay olur.

Kadın Mantığını Anlamak

Bugün “piliç mantığı” hakkında konuşmak istiyorum.

Başından söyleyeyim – KADIN MANTIĞI MANTIKLI DEĞİLDİR. GRÖNLAND’in (GreenLand yani Yeşil Toprak) yeşil değil buz olması gibi.

Oksimoron kısaca.

Şimdi, eğer gerçekten derine, evrimsel seviyelere, inerseniz, aslında kadınların nasıl düşündüğünün bir mantığı VAR ama bugünün toplumunda kadınların neye (cinsel) çekim HİSSETTİĞİ tamamen metruk ve artık mantıklı değil.

Dürüst olmak gerekirse, cinsel çekim iki cinsiyet için de zaten mantıklı bir şey değil, kadın ya da erkek farketmez.

Ama erkekler için cinsel çekim basit – güzel bir kadın gör, cinsel çekim hisset.

Ama kadınlar için olay biraz daha KARMAŞIK. Kadının size duyduğu çekim temel olarak sizin DAVRANIŞLARINIZA bağlı.

Ve bu davranışların neler olduğunu mantıkla bulmanız da neredeyse imkansız!

Gördüğünüz gibi erkeklerin kadınlar hakkındaki fikirleri tamamen yanlış.

Mesela erkek şöyle düşünür : “Hey, bu kadın güzel. Eğer ona yürü ve özel olduğunu hissettirecek şekilde davranırsam, ona iltifat edersem, bunu takdir eder ve belki benimle çıkar. Sonuçta, istediği herhangi bir erkeği seçebilir, kendisine EN İYİ ŞEKİLDE davranan, en İYİ/KİBAR erkeği istemez mi?”

Ya da şöyle bir başka örnek :

Kız arkadaşınla kavga ettin. O da en az senin kadar suçlu ama tamamen senin suçlu olduğunu söylüyor. Onu seviyorsunve bu nedenle onu sinirlendirmemek ve böylece seni sevmeye devam etmesini sağlamak için alttan alıyorsun. Sonuçta onu kızdırıp başka bir adamın kollatına itmek istemiyorsun. “Büyüklük” sende kalsın diyorsun, onu arıyorsun ve özür diliyor, ona onu sevdiğini ve onun mutlu olmasını istediğini söylüyorsun.

Bunu takdir etmeli değil mi? Seninle beraber olmak istemeli, zira sen ona özel hissettiriyorsun ve bu da onu biliyor, değil mi?

DEĞİL.

Siz erkek olduğunuzdan böyle düşünüyorsunuz. Kadınların düşünce yapısı böyle işlemez. Kadınlar erkeklerden farklı şekilde düşündükleri için de kadınların erkek mantığı ile hareket ettiğini düşünmek ÇOK KÖTÜ bir hata.

Kadınlar yukarıda anlattığımız davranışlardan TİKSİNİRLER. Yanlış anlamayın bu, kadınlar kendilerine kötü davranılmasını isterler demek değildir – öyle bir şey de istemezler – ama kadınlar “İYİ” çocuklara karşı SIFIR arzu duyarlar. “İYİ” kelimesini tırnak içine aldım zira bu bağlamda “İYİ” aslında “UYSAL” / “İTAATKAR” demektir.

Bir kadın bu tür teslimiyetçi davranışlar için erkeğe minnettar OLMAYACAKTIR. Aslına bakarsanız bu tür davranışlar yüzünden size BOK GİBİ davranacaktır. Neden, neden, neden, diye soruyorsunuz değil mi?

Kadınlar “iyi”/”efendi” (uysal/itaatkar) erkeklerin ÇARESİZ olduklarını düşünürler. “İYİ” davranışları MUHTAÇLIK, kıç yalama ve zayıflık olarak algılarlar. Bu özellikle erkeğin kadınla ilk tanıştığı zamanlarda geçerlidir. Daha sonraki dönemlerde, bir kez muhtaç biri olmadığınız ispatlandıktan sonra, sık sık “kibarlık” gösterebilirsiniz.

Bir kadın bir erkek eğer gerçekten cinsel olarak bir değere sahipse, eğer arzulanan bir erkek ise, böyle “iyi” davranmayacaktır – asla bu şekilde teslimiyetçi olmayacaktır. Birazdan açıklayacağım gibi itaatkar ve teslimiyetçi olmak MASKÜLEN değildir. Bir erkeğin hem maskülen hem de uysal / itaatkar olması mümkün değildir.

Sizin “iyi” çocukluğunuza hatunun tepkisi çoğunlukla “eğer seksi bir erkek olsa idi, asla böyle efendi çocuk olmazdı” olacaktır. Mantıklı mı? Tabii ki hayır.

Ama bir düşünün :

Bir milyon yıl önce, hayat ACIMASIZdı. İNSANIN YAŞAMI hergün sabit tehdit altında idi.

Hayatta kalmak için büyük mücadele gerekiyordu – yemek için avlanmak, vahşi hayvanlara karşı korunmak, diğer erkeklerle yiyecek ve seks için sürekli mücadele altında olmak. Oyun oynamak gibi lüks için fazlaca yer yoktu. Böyle bir ortamda bir erkeğin SERT olması gerekli idi.

Bugünkü toplumda ekonomik yapı değişti ve erkekler artık hayatta kalmak için avlanmak zorunda değiller. Erkeklerin sürekli çelik gibi sinirlere sahip olması ve bir saldırı için her an tetikte olması da gerekmiyor. Ama bu insanlık tarihinde görece yeni bir ortam. Kadınların cinsel dürtülerinin değişen durumu yakalaması biraz zaman alacak (en az birkaç bin yıl).Gördüğünüz gibi, tarih boyunca “sert” erkeklere ve “kötü” çocuklara bağlanan kadınlar hem kendilerinin hem de çocuklarının hayatta kalması için büyük avantaj sağladılar. Aslına bakılırsa bu kadınlar DNA’larını geleceğe aktararak “ölümsüzlük” kazandılar.

Sert erkeklerin çocukları da sert hayatta kalma özellikleri edindiler ve bir kalıtım zinciri ile bugüne ulaştılar. Sert erkeklere değil de “iyi” erkeklere bağlanan kadınlar ise babaları gibi zayıf erkek çocuklar yaptılar ve hayatta kalamadılar. Bu da “iyi” erkeklere çekim duyan kadınların NESLINI TÜKETTİ. Evet, dünyada “iyi” çocuklara çekim duyan kadın kalmadı.

Bu sizin götün teki olmanız anlamına mı geliyor?

Hayır.

Kesinlikle hayır.

Götün teki olmak KESİNLİKLE en YÜKSEK cinsel arzu nesnesi olmak değildir zira bu da bir miktar kendine güvensizlik gösterir.

Ama erkeklerin milyonlarca yıldır HAYATTA KALMALARINI sağlayan karakter özelliklerini göstermeniz ÇOK ÖNEMLİDİR.

Bu, bilinçaltı seviyesinde çalışır. Çok ilkel ama çok GÜÇLÜ bir seviyede.

Duygusal olarak zayıfın hayatta kalması ve başarıya ulaşması zordur. Benim inancıma göre kadınlar tarih boyunca duygusal olarak güçlü erkeklere arzu duyarak onların yanında hayatta kalma şanslarını arttırdılar … kendi çocukları ve onların çocukları için …

Duygusal gücün hayatta başarı için zekadan daha önemli olduğunu Daniel Goleman Duygusal Zeka kitabında yazmıştır.

Bunun anlamı, aç ve muhtaç davranan, yeni tanıştığı kızı sürekli arayan, ona nasıl ihtiyacı olduğunu sürekli gösteren, kısacası taşaklarını hatuna teslim eden erkekler kadına ZAYIF görünürler.

ZAYIF, MASKÜLEN değildir. Kadınlar açısından erkeğin DUYGUSAL olarak güçsüz olması onun cazibesini tuzla buz eden bir şeydir. Bunu ÇİRKİN olmak gibi düşünün. Zayıf ya da güçlü olmak derken DUYGUSAL güçten bahsediyorum. Duygusal güç, fiziksel güçten önemlidir. Bu arada kıskançlık ve kıskançlık göstermek zayıflık işaretidir zira eğer arzu edilir biri olduğunuzu BİLİYORSANIZ, kıskançlık hissetmezsiniz.

Kadının sizi kıskandırmaya çalıştığı zamanların çoğunda amacı sadece sizin tepki gösterip göstermeyeceğinizdir. Siz ona muhtaç mısınız ve bu nedenle onu kıskanacak mısınız görmek istediği için yapar. Eğer kıskanırsanız ne olur? Kadın kontrolün kendinde olduğunu düşünür, SİZDE değil. Ve kadın KONTROLÜN erkekte olmasını ister.

Kıskançlık duymadığınızda, kadın kontrolün SİZDE olduğunu düşünür (DUYGUSAL GÜÇ) ve size karşı çekim duyar.

Pek tabii ki bir kadın sizinle sürekli oyunlar oynuyorsa, mesele sizi sürekli kıskandırmaya çalışıyor ise, onu TERK edin ve size ertesi hafta, gün, saat geri koşmasını gülerek izleyin.

Kıskançlık konusu kendi başına yazı gerektiren bir konu ve bunu kitabımda ayrıntılı işledim. Ama şimdilik kıskançlığın genellikle sizin onu ne kadar önemsediğinizi görmek için sizi TEST etmek isteyen kadın tarafından provoke edildiğini unutmayın. Eğer testi geçemezseniz ve kendine güvensizlik ile öfkelenirseniz hatun sizin ona çok ihtiyaç duyduğunuzu düşünecektir.

Bu da tabii ki onun size olan arzusunun ZAYIFLAYACAĞI anlamına gelir.

Bu size mantıklı geliyor mu? Yüzeysel olarak hayır : bir kadın sizin umurunda olup olmadığını anlamak için sizi neden kıskançlık ile öfkelendirmeye çalışsın ki?

Zira kadının kafasında, düşünce dizgesi şöyle işler :

Eğer bir erkeğin muhtaç hissedecek kadar umrunda isem, o erkek duygusal olarak zayıf bir erkektir. Ve duygusal olarak zayıf adamlar, hayatın tehlikelerine meydan okuyabilecek erkek adam değillerdir.

Şunu hatırlamanızı istiyorum :

Milyonlarca yılın geride kalmış olmasına rağmen hala tarih öncesi çağların DNASını taşıyoruz. Hala çok çok uzun zaman önce çekici bulmanın mantıklı olduğu şeyleri çekici buluyoruz.

Peki tamam, bu durumda her şey çok basit olmalı, değil mi? Sadece MASKÜLEN olduğuna emin ol yeter, değil mi?

Cool ol, girişimci ol ve dominant ol, değil mi?

Aslına bakarsanız olay bundan biraz daha fazla karmaşık. Açıklayayım.

KADINLAR SİZİ SÜREKLİ TEST EDECEKLER AMA AYNI ZAMANDA GÜNÜMÜZ TOPLUMUNDA SÜREKLİ ÇELİŞKİ İÇİNDE OLACAKLAR :

TOPLUM KADINLARIN KAFASINI YIKIYOR VE ONLARI ASLINDA “İYİ” ÇOCUKLARI İSTEDİKLERİNE İNANDIRMAYA ÇALIŞIYOR. Kadınlar “iyi” çocukları pek arzu etmeseler bile.

Bunun sonucunda da kadınlar sizi her türlü taktik ile ASLINDA SÜPER İYİ bir çocuk istediklerine inandırmaya çalışıyorlar.

Evet.

Utandırma taktikleri, korkutma taktikleri, gerekirse şantaj yapacaklar hatta sizi buna inandırmak için size İYİ bile davranacaklardır.

Ama buna kanıp İYİ ÇOCUK olur olmaz başınıza ne gelecek, tahmin edin?

Doğru tahmin ettiniz. SIÇIŞ! Sıçarsınız.

Sizin daha fazla İYİ olmanızı talep eder. Örneğin sizden daha fazla lütuf, yardım vs … isterken siz çabayı arttırdıkça giderek teşekkür azalır.

Bu döngü, hatun sizi terk edene kadar devam eder!

Bu dediklerimi onaylayanlar, yorumlara yazsınlar. Dünya üzerinde yaşayan ne kadar erkeğe yardım edebilirsem o kadar iyi. Sizin onaylarınız daha fazla erkeğin bu gerçeği görmesini sağlayacak.

Dürüst olmak gerekirse ben bu işlere girdiğimde, ne olursa olsun hiçbir gerçeği SAKLAMAMAYA and içtim.

Bu arada, bu yazdıklarıma öfkelenen kadınlar genellikle bahsettiğim şeylerin CANLI KANITLARIDIRLAR. Başka değişle bir kötü çocuğa kafayı vermiş ve bu arada da bir iyi çocukla takılıp onu yolan hatunlardır.

Bu yazılanları onaylayan hatunlar da genellikle güzel, zeki, espri anlayışı gelişmiş ve bağımsız kadınlardır. Bu kadınlar davranışları ile tamamen MASKÜLEN erkekleri çok severler.

Bir kadın çekici ve kendine güvenen bir kadınsa, FEMİNEN hissetmek için duygusal olarak GÜÇLÜ bir erkeğe ihtiyaç duyar.

Başka deyişle, SEKSİ kadınlar ERKEK gibi davranmaktan utanmayan ERKEK ADAM isterler. SEKSİ kadınlar dominant (dominant diyorum, despot demiyorum) ve her yaptığı şeyde kadın onayı aramayan erkeklere bayılırlar.

Peki seksi kadınlar böyle erkeklerden hoşlanıyorlarsa, neden bazen o erkeklerin “İYİ” davranması için baskı yapıyorlar? Zira eğer adam gerçekten ERKEK ise, bu saçmalık olan baskıya itaat etmeyecektir! Burada hile, bu isteği COOL, SAKİNCE ve ASLA duygusal tepki vermeyerek  reddetmektir. Bu da birçok erkeğin beceremediği kısımdır.

Bir erkek olarak, mantık çerçevesinde hareket eden bir varlık olarak, size yakın birinin sizi gerçekten erkek misiniz diye TEST ETTİĞİNE inanmak zordur. Ama gerçekte olan budur. Ve bunun için kadınları suçlayamazsınız. Bu, erkeklerinin DUYGUSAL olarak güçlü olduğunu bilmek, onların erkeklerine çekim hissetmelerinin tek yoludur. Kadının yüzünü göremediğinizi ama onunla çıktığınızı düşünün.

Hatun gerçekten güzel mi değil mi bulmak için her şeyi yapardınız! Bunu anlamak için bir sürü yöntem geliştirirdiniz … Kızın suratını görmüş birini bulmaya çalışırdınız, veya kız suratını göstermezse oradan ayrılacağınız tehditi savururdunuz, vs.

Kadınlar da aynı şeyi yapıyorlar ama terk farkı anlamaya çalıştıkları şey sizin DUYGUSAL OLARAK DURDURULAMAZ biri olup olmadığınızdır.

Kadınların testlerini başarılı olarak geçmenin en iyi yollarından biri de espridir.

Örneğin, yeni kız arkadaşınıza gayet uygun davrandığınızı, “iyi” çocuk ya da götün teki olmadan dengeli davrandığınızı düşünelim. Ve birkaç hafta sonra hatun siz ona bir şeyler almıyorsunuz ya da onu yeterince aramıyorsunuz ya da ona onu sevdiğinizi günde 10 kere söylemiyorsunuz diye şikayet etmeye başlasın. Size söylediğim, eğer bu isteklere boyun eğerseniz kadının size olan ilgisinin azalacağıdır.

Bir kadınla çıktığınızda, arzunun nasıl tetiklendiğini bilmeniz lazım. 7 aylık kız arkadaşınıza onu sevdiğinizi söyleyin tabii ama yeni çıkmaya başladığınız bir kıza “seni seviyorum” diyemezsiniz, hele de GÜNDE 3 KERE.

Ve pek tabii ki, eğer bir kadın size iyi davranmıyor ise, buna tepkiniz muhtaç bir erkeğe dönüşüp ona sürekli “SENİ SEVİYORUM” demeye başlamayın! Aslına bakarsanız eğer hatun size kötü davranıyor ise, o size 3 kere “seni seviyorum” diyor ise siz ona bir kere “seni seviyorum” deyin. Size olan çekimi artacaktır.

Hatun aşırı derecede kendine güvensiz değil ise, eksta “İYİ” çocukluğunuz, sizin onun isteklerine boyun eğmeniz, hatun tarafından sizi tamamen kontrol etmek için kullanılacaktır.

Ve bu olduğunda, hatunun size “güle güle”sinin eli kulağındadır.

Bunun yerine ona “demek seni telefonla arayış şeklimi değiştirmek istiyorsun? Tamam, o zaman sana Nancy demeye de başlayayım mı?” Eğer tepki verirse “Tamam tamam, Angela diyeceğim” deyin.

Bunu devam ettirin ve hatun olayı anlayacaktır (istediğiniz espiriyi kullanmakta özgürsünüz, prensibi anlayın yeter).

Ama eğer sinirlenirseniz, hatun gerçekten önemli bir açık yakaladığını düşünür ve siz de yanlış bir şeyler olduğu fikrini güçlendirirsiniz.

Çeviri : Understanding the Woman Logic

Makaleyi kaleme alan Michael W., İlişki Sihirbazı – Kadınlarla Başarının Sırları Kitabının yazarıdır.

Klark Kent’in türküsü

Lois Lane Süpermen ile tanıştığında, Süpermen suçlularla savaşıyor, elleri ile çeliği bükebiliyor, lokomotifleri durdurabiliyor, tek sıçrayışta gökdelenden gökdelene atlayabiliyor ve uçabiliyordu! Ve Süpermen Lois Lane ile tanıştığında onun aklını başından aldı, dünyasını sarstı ve o da Lois’e aşık oldu zira Süper-MEN dediğin böyle yapardı. Bir yıllık birlikteliğin ardından Lois, Süpermen ile ilişkisinde bir şeylerin eksik olduğunu fark etmeye başladı.

“Neden suçlularla savaşmak için sürekli dışarda olmak zorunda ki?”

“Maço olduğunu neden sürekli kanıtlamak zorunda? Bu egosunu mu sarsıyor.”

“Feminen tarafı ile bağ kurmalı.”

“Ya benim ihtiyaçlarım?”

“Neden o da olgunlaşıp düzgün bir işe girmiyor?”

“Günüm geçiyor, üstüne alması gereken bazı sorumlulukları var. Ne zaman bir yüzük göreceğim?”

Sonunda bu dırdır Süpermen’i pes ettirir ve Süpermen Lois’in isteklerine (zorlamalarına?) boyun eğer. Zaten eninde sonunda “büyümesi” gerekli değil midir? Zaten doğru olan budur. Ve Süpermen ismini Klark Kent olarak değiştirir (Süper-MEN çok fazla erkek böbürlenmesi bir isim zaten) ve büyük şehirde gazeteci olarak iş bulur. Klark X-Ray görüşe ve lazer yayabilen gözlere sahip olmasına rağmen gözlük takmaya başlar zira Lois gözlüklerin onu kalburüstü, entellektüel gösterdiğini düşünür. Ayrıca Lois Klark’ın gözlüklü halini sevmektedir.

Zaman su akıp gider ve Lois ile Klark evlenirler. Evliliklerinin 5. yılında Lois sıkılmaya başlar. Klark çok sıkıcı ve sıradandır. Onun uçabildiği günleri, çıktıkları zaman yaptığı o komik çelik sütun bükme gösterilerini özlemeye başlar. Klark bunları uzun süredir yapmamıştır. Yapamayacağından değil ama Lois kızacak ve ukala davranırsa o akşam yanına yanaşmayacak diye korktuğundan. Aslına bakarsanız Lois zaten eskiye göre Klark ile cinselliği yarı yarıya azaltmış durumdadır.

Bir hayır gecesinde Lois, zengin ve yakışıklı Bruce Wayne ile tanışır. Bruce karanlık, gizemli ve oldukça fittir! Bruce uçamaz ama birçok başka yetenek ve güce sahiptir. Suçlularla savaşmaktadır! Maske giyio kısa ve anlamlı kelimelerle konuşmaktadır ve kelimelerini boşa  harcamaz. Bruce gözlük takmaz Lois’in istediği değil kendi kafasına esen zamanda gidip gelmektedir. Bruce, her karşılaştıklarında Lois’in omurlarından aşağı  (ve uzun süredir gıdıklanma yaşamayan yerlerinde) titreşim yaratır.

Haftalar birbirini kovalar. Birgün Daily Planet gazetesinde haftada 60 saatlik haftalar sonunda (o lüks apartman dairesi kirası ucuz değildir) Klark metro ile evine döner (uzun süredir uçmak söz konusu olmadığı için). Yolda Lois’e süpriz yapmak için bir demet gül alır (Lois’e kendi feminen yanını gösterdiğinde Lois’in kendisinden uzaklaştığını düşünür) . Dairesine girdiğinde amacı Lois’e süpriz yapmaktır ama asıl süprize uğrayan zavallı Klark olur. İçeri girdiğinde Bruce Wayne Lois’i mutfak masasında domaltmaktadır. Bruce pantolonunu yukarı çekmeye çalışırken Klark, ağzı bir karış açık ve dili tutulmuş vaziyette kalakalır.

“Bunu bana nasıl yapabildin? Birbirimiz için bu kadar çok şey ifade ederken! Bruce kendini ortamdan çıkarmaya çalışırken Klark ağlamaya başlar. Klark duyarlı yanını göstermek adına bugünlerde çokça ağlamaktadır.

“Böyle bir adamda ne buldun?” der Klark, ilköğretim öğrencisi kız çocuğu gibi hıçkırırken.

“Ben … ben kendime hakim olamadım” der Lois umursamadan. “Batman bir süper kahraman.”

Ve tehlike de budur, nerede sen bitersin ve o başlar? 5 yıl kadar önce Identity Crisis yazısını yazma sebebim buydu:erkekler kendilerini, kadının yakınlığına sürekli layık olmaya çalışacakları bir pozisyona koyuyorlar ve kadınlarda anlaşılabilir bir şekilde, kadın çerçevesinin kontrolü eline almasını sağladığı ve cinsel seçilim açısından kendilerine yardımcı olduğu için bu pozisyonu teşvik ediyorlar. Çoğu erkek bunun kendilerine daha fazla kadın yakınlığı olarak döneceğini düşünürlerse kendi hayatlarında temel değişiklikler yapmaya meyilliler. Gerçekten motiveler mi yoksa bunun kendilerine seks olarak döneceğine mi inanıyorlar – A + B = Seks?

İşin en sinsi yanı da şu : erkek kadın yakınlığından ne kadar yoksunsa, kadın için yaptığı değişikliklerin aslında gerçekten istediği şeyler olduğuna o  kadar fazla inanır. Ne zaman bir erkeğin ya da kadının “ilişkimiz için çaba harcıyoruz” ya da “ilişkiler çok fazla emek ve fedakarlık ister” dediğini duysam, bunun hemen her zaman erkeğin kadın idealine göre değişmesi ve taviz vermesi anlamına geldiğini görürüm. Erkek “yontulmuştur”, bozuktur ve değişime ihtiyacı vardır. Bu erkeğin kendisinde gerçekten bir sorun olduğuna inanması aşırılığına kadar gidebilir. O, kadının gerçekliğine uymalıdır zira feminen gerçeklik, doğru gerçekliktir. Acı uyanış ise kadının “yonttuğu” kocasının, başlangıçta arzu duyduğu adamın tamamen zıttı olduğunu keşfetmesi ile gelir.

Çeviri : The Ballad of Clark Kent

Bana sorularınızı uygun yazı altında sorabilirsiniz, benimle görüşme ayarlayabilirsiniz , Süperman başlamak ve Klark Kent’e dönmemek için ilişkiler setimize bakabilirsiniz.

Rollo Tomassi : Kırmızı Hap camiasının en önemli figürlerinden biri olan Rollo Tomassi'nin The Rational Male kitabı her erkeğin okuması gereken başucu eseri. Oldukça popüler olan The Rational Male bloğunun da sahibi de olan Rollo, The Rational Male - Preventive Medicine (Volume 2) ve The Rational Male - Positive Masculinity: Positive Masculinity (Volume 3) adlı kitapları ile ilk kitabındaki fikirleri daha da geliştirdi. Rollo Tomassi'yi burada Rollo Tomassi etiketinde de takip edebilirsiniz.

Sekse ihtiyacınız var

1985 yılında milli olduğumda, tuvalete gittim, aleti temizledim ve aşağıya inip 7-11’dan bir big gulp aldım. Ne Disney şarkıları şakımak için omzuma mavi kuşlar indi ne de beni ışıklarla yıkamak üzere bulutları yaran bir huzme belirdi. “Çok kötüydü be, kendime saygım kalmadı, bir daha asla yapmayacağım … ühü ühü” de dedim. Seks yapmak çok güzeldi. Trafik ışıkları hala çalışıyordu, otobüs seferleri devam ediyordu ve yemekler hala lezzetli idi.

O günden sonra 40’ın üzerinde kadınla yattım. İlk kez seks yaptığımda 17 yaşındaydım ve son 17 yıldır karımla haftada ortalamada 2 – 3 kez seks yapıyorum (adet gördüğü dönemde de bir oral seks). Seks hayatın çok güzel bir yanı, bazen unutulmazdı, bazen de sadece ihtiyaç karşılamak için yaptığım bir şeydi, ama hiçbir zaman kozmik öneme sahip epik bir deneyim olmadı. Seks insanı bedenen, zihinsel ve ruhani olarak sağlıklı tutan ve en iyi şekilde dengeli bir hayatın önemli bir parçası diyebileceğiniz bir şey. İnsanlar ezoterik önemini idrak edene kadarki zamanda insanlar kendilerini bildi bileli seks yapıyorlardı.

Tom Leykis’in henüz radyoda iken erkek için seksin nasıl bir şey olduğunu anlattığı bir programını izlediğimi hatırlıyorum. Seks işeme ihtiyacı gibidir demişti – eninde sonunda bir yolunu bulup işemen gerekir. Çoğu erkek imkanı varsa temiz ve güzel kokan bir tuvalette sakin sakin ihtiyacını gidermek ister. Ama sıkıştı mı yol kenarında durup da işer ya da berbat bir benzin istasyonu tuvaletinde de. Eninde sonunda işer ama.

Bugünün yazısını yazmama ilham veren şey hristiyan – manosphere blogcularından birinin yakın tarihli bir yazısını okumam. Yazısının ana fikri tekeşli ilişki için bir kadın bulmak, evlenmek, onunla seks yapmak ve beraber çocuk büyütmek.

Bu çoğu beta erkek için bile yapılamayacak bir şey değil. Şu bir gerçek ki bu devirde bir erkeğin tekeşlilik düşünmesi ciddi miktarda kendini kandırma ve / veya inanç gerekiriyor ve kırmızı hap farkındalığı da bu inancı zorlaştırıyor ama istatistiki olarak hala erkeklerin büyük çoğunluğu belli bir yaştan sonra tekeşli ilişkiye giriyor.

Ama bu yazar, dini inançları ve kafasındaki ideal bakire geline ulaşabilemeyecek olmasını düşünmesinden kaynaklanan bir seksizliğe mahkum olduğunu düşünüyor.

Şimdi, daha derine dalmadan önce, bu adamın inançlarının iyiliği veya sınırları konusunda bir tartışmaya girmeyeceğim. Bu yazıya başlamadan önce sadece elemanın hikayesine değinerek bile ahlakçı direğe toslayacağımın farkına vardım. Ama bu yazıda erkeğin (ve bağlantılı olarak kadının) seks ihtiyacına odaklanacağım. Bunu aklınızda tutmaya çalışın.

Koca Kafalar ve Küçük Kafalar

Mavi haplı erkeklerin kırmızı hapı hafife alırken en çok değindikleri şeylerden biri de seks konusundaki bu sahte ve bezgin ilgisizlik:

Tüm bu kırmızı hap ve PUA boku seks ile kafayı bozmuş adamlar için. Kızları yatağa atmak için deli gibi uğraşırken büyük resmi göremiyorlar. Biliyorsunuz sekse ihtiyacınız yok, seks yapmıyorsunuz diye ölmezsiniz.

Bu sözde ilgisizlik çoğu zaman beta oyununa ilişik feminenleşmiş, koşullanmış bir tepkidir. Ana fikir mavi haplının çevresine “ben seks dürtülerini aşmış bir adamım” sinyali vererek kızların bunu duyması (ya da internette okuması) ve kendisinin sikiyle düşünmemesinin nasıl da bulunmaz bir şey olduğunu anlamasıdır. Erkeklerin tümdengelimci mantığı açısından feminenleşmiş erkeğin böyle düşünmesi anlaşılmaz değildir – kadınlar ona sürekli olarak sadece seks düşünen erkeklerden hoşlanmadıklarını söyleyip durur ve o da arzu duyduğu kadınlarla özdeşleşerek “diğer erkeklerden farklılaşmaya” çalışır.

Bu özdeşleşme fikrini satın alan çocuklar genellikle, seksi önemsemeyerek bağlantı kurmaya çalıştıkları kadınlar tarafından sekssiz bırakılırlar. Çünkü en temel seviyede kadınlar kendileri ile birlikte olmak için kendilerini cinsellikten arındıran erkeklerce psikolojik seviyede aşağılanmış hissederler. Kadınlar sözel olarak ne kadar aksini söyleseler de, kendilerini sikmek istediklerini dolaylı sosyal ipuçları ile utanmadan gösteren erkeklerce tahrik edilirler ve egoları tatmin edilir.

“Sekse ihtiyacınız yok” bahanesinin arkasındaki beta oyunudur bu, ama bu mantık sadece bundan ibaret değildir. Teknik olarak beta mantığı doğrudur; eğer seks yapmazsanız, fiziksel olarak, ölmezsiniz. Kendinizi tatmin etmek için mastürbasyon yapabilirsiniz ya da eğer fiziksel bir engeliniz varsa sekssiz bir şekilde varolabilirsiniz ve elinizden geldiğince üretken ve tatminkar bir hayat yaşayabilirsiniz. Eğer neyi kaçırdığınızın farkında değilseniz ve seks yerine koyduğunuz şey işinizi görüyor ise, ne fark eder ki, değil mi? Burada mantık şudur : eğer yemek, su ve hava değilse varolmak için ihtiyacın olmayan bir şeydir.

Mutlakçı bir perspektiften bu mantık bir erkeğin seks yapamamasına bahane olan, tartışma götürmez pozisyonlardan biridir – “kimsenin gerçekten sekse ihtiyacı yoktur, ve eğer ihtiyacın olduğunu düşünüyorsan sekse kafayı takmışsındır ve “küçük kafa” senin düşünme kabiliyetini ele geçirmiştir”. Bu mantık çizgisine göre, giyim ve barınma gibi temel ihtiyaçlar da yaşamak için gereksiz ihtiyaçlar kategorisine sokulabilir ama olay hedonist bir şekilde tadı çıkarılabilecek seks olduğu için, bu konunun özel bir yeri vardır.

Buradaki sağlıksız kopukluk şudur ki insanların sekse ihtiyacı vardır. Seks aktivitesinin (ya da eğer eldeki buysa mastürbasyonun) aşk, duygular, bağlılık, vs … gibi diğer özelliklerini de buna bağlayabiliriz ama temel seviyede vücudunuzun bir şekilde cinsel boşalmaya ihtiyacı vardır. Evet bu ihtiyacı iradenizle bastırabilirsiniz, oruç tutarken ya da açlık grevi yaparken açlığınızı bastırabileceğiniz gibi, ama o irade durumunda bile ipleri elinde tutan ihtiyaçtır. Bir kere açlık, nefes alma ve susuzluk tatmin edildiğinde, insanlar (ve birçok başka tür) için seks, motivasyonu sağlayan en büyük güdüleyicidir. Toplum seks tarafından yönlendirilir, kültür bunun etrafında döner ve kişisel başarılar ve hatta akılalmaz vahşetler bile cinsel ihtiyaçları karşılama güdüsünden kaynaklanır.

Sigmunf Freud “tüm enerjiler cinseldir” diyerek tatmin olmamış cinsel dürtülerimizi başka uğraşlara kanalize ettiğimizi anlatmıştır. En fazla lipido yaratıcısı şey olan testosteron ile dolu cinsiyet olarak erkekler, enerjilerini kanalize etmek için kadınlara göre çok daha fazla oranda dış maceralara ihtiyaç duyarlar. Tarihi olarak erkeklerin temel imparatorluk inşaa edici, fethedici, yaratıcı ve yıkıcı, iyisiyle kötüsüyle insanlığı en çok oranda ileri götüren cinsiyet olması şaşırtıcı mı?

Hayat Deneyimi

Eğer başta bahsettiğim yazarın inançları ve kötü koşullar nedeniyle hayatı boyunca hiç seks yapmadığını okuduğumda ona acıdığımı söylersem kendimi iyi ifade edememiş olurum.  Bu erkekler için çok derin bir üzüntü duyuyorum, bir uzvunu kaybetmiş ya da fiziksel ya da mental olarak engelli şekilde yaşamak zorunda olan birini gördüğünüzde duyduğumuz derin üzüntü gibi. Biri size tatmin edici bir hayat yaşamak için sekse ihtiyacı olmadığını söylediğinde bunun kibir olduğunu düşüneceğinizden eminim. Elleri ayakları olmadan ya da ciddi bir engel ile hayatını dolu dolu yaşayan ve bakıp “tüm engellere rağmen başkaları için kolay olan kaliteli bir hayata sahip” dediğimiz birçok insan olduğu da doğru. Bir maraton koşmak gerçekten takdir edilecek bir başarıdır ama engelli biri olarak bunu başarmak insan iradesinin büyük bir zaferidir.

Bazen sekssiz yaşam inanç gereğidir ama çoğu erkek için bir tercih değildir ve basitçe şartların dayattığı bir şeydir. 30larının sonunda ve hala bakir bir erkekten her yardım isteği aldığımda ciddi şekilde kederleniyorum. Seks sağlıklı insan deneyiminin bir parçası; ona bir anlam yükleseniz de, onun sadece evlilik ve tek eşlilik ile meşru olduğunu düşünseniz de ya da birçok kadınla yatıyorsanız da, aynı fonksiyona sahiptir.

Günümüz sosyal ikliminde uygun bir kadın bulup evlenemediği için hayalkırıklığı yaşayan bloggerın yazısını okuduğumda da böyle hissettim. Bu yazı böyle adamları beklentilerini değiştirmeye ikna etmek için yazılmadı; inançları ve mantığı ile bağlantı kuramıyorum (her zaman seksten zevk aldım ve bu zevkten de hiç suçluluk duymadım) ama bir kadınla yakınlaşmak ve cinsellik yaşamak için duyduğu derin isteği anlayabiliyorum. İnançları nedeniyle sağlıklı bir insan deneyimi ona yasak ama bu onun arzularını yok etmiyor.

Sekse ihtiyacı var.

Çeviri : You need sex

Rollo Tomassi : Kırmızı Hap camiasının en önemli figürlerinden biri olan Rollo Tomassi'nin The Rational Male kitabı her erkeğin okuması gereken başucu eseri. Oldukça popüler olan The Rational Male bloğunun da sahibi de olan Rollo, The Rational Male - Preventive Medicine (Volume 2) ve The Rational Male - Positive Masculinity: Positive Masculinity (Volume 3) adlı kitapları ile ilk kitabındaki fikirleri daha da geliştirdi. Rollo Tomassi'yi burada Rollo Tomassi etiketinde de takip edebilirsiniz.

Baban kim? Küresel biyolojik baba olmama oranları

Başkasının çocuğunu bilmeden yetiştirecek şekilde boynuzlanmak erkeklerin karşılaşabileceği evrimsel olarak en önemli tehlikelerden biri, özellikle de insanların çift – ebeveynli bir türe ait olduğu (çocuklar her iki ebeveynden de oldukça büyük miktarda yatırım istediği) düşünülürse. Cinsel davranışlardaki cinsiyete bağlı çeşitli farklılıklar çocuğun kendine ait olması konusundaki belirsizliğe bağlanabilir, öyle ki başkasının çocuğunu yetiştirecek şekilde boynuzlanmanın dünyada ne oranda olduğu sorusu, sorulması uygun bir soru. DNA test teknolojisindeki görece yeni ilerlemeler sayesinde, bugün bir çocuğun ana – babasına ait olup olmadığını kesinlikle bilebiliyoruz ve değişik bağlamlarda aldatma oranlarını etkileyen bazı faktörleri ölçebiliyoruz. Bu arada DNA testi, bazıları tek eşliliğin ideal örnekleri sayılan birçok türün cinsel davranışları konusunda bilimadamlarının bilgilerini gözden geçirmelerine neden oldu!

Kermyt G. Anderson Current Anthropology dergisinde yayınladığı makalede babalık konusunda eminlik ve gerçek baba olmama oranları arasındaki bağlantıya baktı. Başka deyişle, babalık konusunda daha az emin olan babalar gerçekten de daha yüksek oranlarda aldatılmışlar mı? Örneğin bir nedenle babalık testi yapmaya giden erkekler tipik olarak daha yüksek derecede babalık şüphesi duyarlar, özellikle de örneğin bilimsel araştırmalara katılan ve bu konuyu düşünmeyen erkek nüfusuna göre. Kültürel olarak en çok kullanılan babalık dolandırıcılığı oranı 10%. Bu olağanüstü bir rakam. Her 10 çocuktan birinin, aslında babası olmayan ama kendisini babası sanan bir erkek tarafından yetiştirildiğini ima ediyor.

Dr. Anderson çok geniş bir ülke grubu üzerinde yapılmış 67 adet yayınlanmış kaynaktan babalık dolandırıcılığı oranlarını bir araya getirmiş. Bir sonraki aşamayı okumadan önce babalık konusunda yüksek şüphesi olan adamların gerçek baba olmama oranı ile bu konuda emin adamların baba olma oranı sizce nedir bir düşünün.

.

.

.

.

.

İşte gerçek oranlar

.

.

.

.

 

 

Evet artık sayıları biliyorsunuz. Bu iki erkek grubu için değişik bölgelerdeki oranların yaklaşık olarak aynı olduğuna dikkat edin. Kısaca özetlersek : eğer DNA babalık testi yapmışsanız, çocuğun sizden olmama ihtimali üçte bir. Ama karınızın sizi aldatmadığından eminseniz, babalık dolandırıcılığına kurban olma ihtimaliniz çok düşük (ama hala ihmal edilemeyecek kadar yüksek).

Gad Saad

Çeviri : Who’s Your Daddy? Global Nonpaternity Rates.

Stilin Üç Temel Kuralı

Erkeklere anlatmak istediğimiz şeylerden biri , stilin/stil giyinmenin amacının içinizdeki en iyiyi çıkartmak olduğu ve nasıl biriyseniz onu yansıtması gerektiği. Bunu yapabilmek için de stil giyim kuralları/kılavuzları kullanıyoruz; ancak bu kurallar/kılavuzlar bu kadar bol iken, erkekler hangisini veya hangilerini uygulayabileceğini nasıl bilecek? Üstelik herkes aynı kuralları takip ederse, bir erkek kendi stilini nasıl kişiselleştirebilecek? Her erkeğin kendine özel karakteristik özellikleri, güçlü ve zayıf noktaları ve kişiliği var. Kurallar kişiden kişiye değişen faktörlerin hepsini nasıl dikkate alacak?

Aynı anda hem fişek gibi hem de güzel giyinebilmenin ince noktası kendi karakterinize uyan kuralları uygulamaktan ve gerektiğinde bazı kuralları değiştirerek “eşsizliğinizi” artırmaktan geçiyor. Bu koşullar stilin üç önemli temel kuralına bağlı kaldığınız sürece gerçekleştirilebilir. Bu
temel kurallar kişisel stilinizin esasını oluşturmalı ve stilinizde uygulayacağınız herhangi bir değişiklik bu temeller ile uyumlu olmalı.

Bu makalede detaylara girmeyeceğim, onun yerine, giyiminiz hakkında herhangi bir karar vermeden önce dikkate alabileceğiniz bir temel oluşturmanıza yardımcı olacağım.

Temel Kural 1: Giyiminiz dikkati yüzünüze çekmeli

Bu kural iyi giyinme konusuna gelince göz önüne almanızı gerektiren en önemli faktörlerden. Dikkati yüzünüze çekmek zaten yapmaya çalışmanız gereken bir şey. Yüzünüz sadece kelimelerinizin çıktığı yer değil, karşınızdakiyle olan iletişiminizin çoğu yüz ifadeleriniz ve gözleriniz ile yapılıyor. Yüz ifadeleri ve gözler kelimelerin anlatabildiğinden daha çok şey anlatır çoğu zaman.

Dikkati yüzünüze çekebilmeniz için, kıyafetlerinizin rengi ve kombini ten renginize uyumlu olmalı. Örnek olarak, dikkati yüzüne çekmek isteyen yüksek kontrastlı bir görünüme sahip (saç ve ten renginin birbirinden oldukça farklı olması) bir erkek, giyiminde de aynı yolu (yüksek
kontrast) takip etmeli. Yani açık saç renkli ve daha soluk bir yüze sahip bir adam; dikkati yüzünden mahrum kılacak koyu renkli, yüksek kontrasta sahip bir kombin kullanmamalı. Bu kombini yüksek kontrastlı bir görünüme sahip biri kullanmalı. Örnek geliyor.

Bu kural iyi giyinme konusuna gelince göz önüne almanızı gerektiren en önemli faktörlerden. Dikkati yüzünüze çekmek zaten yapmaya çalışmanız gereken bir şey. Yüzünüz sadece kelimelerinizin çıktığı yer değil, karşınızdakiyle olan iletişiminizin çoğu yüz ifadeleriniz ve gözleriniz ile yapılıyor. Yüz ifadeleri ve gözler kelimelerin anlatabildiğinden daha çok şey anlatır çoğu zaman. Dikkati yüzünüze çekebilmeniz için, kıyafetlerinizin rengi ve kombini ten renginize uyumlu olmalı. Örnek olarak, dikkati yüzüne çekmek isteyen yüksek kontrastlı bir görünüme sahip (saç ve ten renginin birbirinden oldukça farklı olması) bir erkek, giyiminde de aynı yolu (yüksek
kontrast) takip etmeli. Yani açık saç renkli ve daha soluk bir yüze sahip bir adam; dikkati yüzünden mahrum kılacak koyu renkli, yüksek kontrasta sahip bir kombin kullanmamalı. Bu kombini yüksek kontrastlı bir görünüme sahip biri kullanmalı. Örnek geliyor.

Burada çoğumuzun gözleri direkt Jon Hamm’in yüzüne odaklanıyor çünkü üstte bahsettiğimiz kuralı uygulamış. Kendisi de, giydiği takım elbise de yüksek kontrastlı. Biraz kafa karıştırıcı olabilir, ayrıntılı olarak başka bir makalede değiniriz.

Temel Kural 2: Giyiminiz pozitif özelliklerinizi yansıtırken negatif özelliklerinizi olabildiğince saklamalı

Kendi stilinizi geliştirip şık giyinmenin önemli kısımlarından biri de içinizdeki en iyiyi çıkartacak şekilde giyinmeniz. Bu da giyiminiz sayesinde pozitif özelliklerinizi vurgulamanız ve negatif özelliklerinizi saklamanız/minimize etmeniz mümkün olabilir, estetik olarak hoş gözükürsünüz. Örnek vermek gerekirse, kısa ve tıknaz bir adam mısın? Dikey çizgilere sahip bir kıyafet kullanarak uzun boylu olduğunuz izlenimini yaratabilirsiniz. Yatay çizgilere sahip bir kıyafeti giymeyerek de ne kadar geniş olduğunu dünyaya duyurmamış olursunuz. Mesela Joe Pesci yatay çizgili bir takım elbise giyer miydi? İmkanı yok.

Bu kural estetik dengeyi sağlamakta daha çok yardımcı oluyor. Vücudunuzda oransız bir bölge varsa stilinizi ona göre ayarlamalısınız. Yakında gelecek olan takım elbise ile ilgili makalemizde, takım elbisenizin omzu/omuz pedi sizin omzunuzun bittiği yerde bitmelidir şeklinde yazdık. Ancak daha dar veya daha geniş bir kafanız varsa, bu kuralda ufak bir değişiklik yapabilirsiniz:

Kafanız daha dar ise, elbisenin omzunu biraz daha dar giyebilirsiniz. Daha büyük bir kafanız varsa daha geniş elbise omzu giyebilirsiniz.

Karakteristik özelliklerinizi vurgulama ve estetik bir denge sağlamada en önemli faktörlerden biri de üzerinize uyan kıyafetler giymeniz. Kıyafetleriniz üzerine uymuyorsa iyi giyimli ve stil sahibi biri olamazsınız. Fit giyinmeyi başka makalelerde daha ayrıntılı anlatacağız ama şu an için bilmeniz gereken şey, ikinci temel kuralı karşılamak için üzerinize uyan kıyafetler giymeniz gerektiği.

Temel Kural 3: Giyiminiz kişiliğinizi yansıtmalı

Jersey Shore adlı boktan diziyi hatırlıyor musunuz? (IMDB 3.6) Doğruyu söylemek gerekirse ben birkaç bölüm izledim ve “The Situation” bölümünden bir replik aklımda kaldı: Eğer iyi görünüyorsan, iyi hissedersin. İyi hissedersen, (yaptığın şeylerde) iyi sonuç alırsın. Stil ile ilgili olan kısmına gelirsek, stiliniz hakkında yapacağınız herhangi bir seçim kişiliğinizin bir yansıması olmalı yoksa iyi hissedemezsiniz. İyi hissetmez iseniz, bu durum yaptığınız ve yapacağınız işlere yansır.

Daha muhafazakar biri misiniz? O zaman son zamanların modası dar giyim size uygun olmayabilir. Eğer öyleyse, daha “geleneksel” kesime sahip kıyafetler giymeniz sizin için daha iyi olacaktır. Diğer yandan belki de daha taşkın bir kişiliğe sahipsinizdir. Bunu göze çarpan renklere sahip kıyafetler giyerek yansıtabilirsiniz. Sade bir giyim kuralımız hala geçerli.

Giydiğiniz kıyafetler başkası için güzelse ama sizi rahatsız ediyorsa, o zaman stilin size sağlayacağı avantajlardan birinden feragat ettiniz; o da yıkılmayacak bir özgüven. Kişiliğinizle uyumlu bir görünümünüz olmalı. Bu istediğinizi giyebilirsiniz, hatta eşofman ve sandalet kombinini sizi rahat hissettirdikleri için kişisel üniformanız yapmalısınız anlamına gelmiyor. Belirli kıyafet, renk, desen kombinasyonları diğerlerinden daha çekici ve cazip görünebildiği için stil için kılavuzlar ve kurallar var. Bu çatı altında araştırma yaparak sizi daha iyi gösteren ve içinde rahat edebildiğiniz kıyafetleri seçmek sizin işiniz. Kurallar üzerinde ustalaşıp üzerinizde neyin iyi gözüktüğünü bildikten sonra kuralları eğip bükerek de stilinizi daha iyi bir hale getirebilirsiniz. Deneme yanılmayla öğrenilen bir süre olduğu için hayal kırıklığına uğramanız olası. Size yardım etmek için buradayız.

Başka bir noktayı vurgulamak istiyorum. Stil ve konfor arasında seçim yapmak zorunda değilsiniz. Birçok erkek iyi giyinmenin rahatsız kıyafetler giymek anlamına geldiği şeklinde hatalı bir görüşe sahip. Tabii ki de bazı kıyafetler diğerlerinden daha rahat hissettirecek, herkes işte-okulda giydiği pantolonunu çıkarıp, eve gelip eşofman giydiğinde bir nebze rahatlıyor. Eğer kıyafetleriniz size uyuyorsa, sizi rahatsız etmeyecekler.

Genç Clint Eastwood kapri giyecek birine benziyor mu? Siz de giymeyin.

 

Son Sözler

Well Built Style olarak sade ve basit bir giyimin stiliniz için her zaman daha başarılı olacağına gönülden inanıyoruz. Bu üç temel kuralı esas aldığınız sürece kendinizin terzisi olacaksınız ve stiliniz hakkında aldığınız her karar; karakterinize ve kişiliğinize, özel olarak ısmarlama dikilmiş bir elbise gibi uyum gösterecek.

Kaynak : The 3 Pillars of Style

Çeviren : Murat