Pınar Gültekin cinayetinde haksız tahrik indiriminin gerekçesi ne?

Dün Pınar Gültekin cinayetinde daha önce verilen ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası, haksız tahrik ile 23 yıla indirildi:

Muğla’da, üniversite öğrencisi Pınar Gültekin’i boğduktan sonra varile koyup, yakan Cemal Metin Avcı ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasına çarptırıldı. Ceza ‘haksız tahrik’le 23 yıla indirildi.

Tabii #PınarGultekinİcinAdalet tagı ile sosyal medyada trend olan kararı görünce, çoğunluğun aksine linç sürüsüne katılmadan önce gerekçeli kararın ne olabileceği hakkında bir haber var mı diye baktım.

Öncelikle katil salınmadı, 23 sene aldı ve salınsın ya da cezası çok diyen yok. Yani şimdi bu yazacaklarımı okuyunca “katili savunuyorsun”, “adam yakmış yakmış” gibi şeylerle gelmeyin. Bu topa da girmezdim ama yasak aşığının kafasını kesip köy kahvesine fırlatan Nevin Yıldırım için “tecavüzcüsünü öldürdü, aslında sevgi pıtırcığı idi, salın” diye böğüren tayfa, “adalet öldü”, “kadın düşmanı ataerkil yargı”, “o hakim kim?” diye linç böğürtüsüne girince yazmadan edemedim (Nevin Yıldırım ne alaka diyorsanız, okumaya devam edin). Sadece yargıya saldırmaları da değil, Pınar Gültekin gibi karanlık bir zatı, Özgecan Aslan gibi masum bir kızın ismiyle yan yana anan mide bulandırıcı itler çizmeyi iyice aştılar. Kimsenin gerekçeli kararın ne olabileceğini konuştuğu yok (Bu yazıdan sonra Pınar Gültekin davasının gerekçeli kararı açıklandı). Ne alaka diyorsanız muhtemelen olaydan sizin de haberiniz yok.

Sahi birini boğup sonra da yakmış bir insana nasıl bir gerekçeli karar olabilir? Tweeter linç sürüsünde havlayanların dediği gibi katile ceza indirimi uygulanmasının sebebi “kadın düşmanı ataerkiliz, biraderimize kıyak yapalım” ya da “adam zengin ve güçlü” mü?

Pınar Gültekin ile ilgili, adamı ilaç ile bayıltıp 3 erkeğe tecavüz ettirdiği ve sonra da şantajla milyonlar kopardığı söyleniyordu (gerçekten tecavüz, öyle yatakta erkeklerle çıplak fotoğraf falan değil). 27 yaşında üniversiteyi sürekli uzatan ve bir barda asgari ücretle çalışan biri olmasına rağmen villada yaşayan bu zatın, bu şantajı sadece katile yapmadığı, içlerinde bir savcının da olduğu başka erkeklere de yaptığı söyleniyordu:

öncelikle zanlı bir katildir, bir cinayet işlemiştir ve hak ettiği cezayı almalıdır. bunda hepimiz hem fikiriz.

fakat bu olayın bir kadın cinayeti olarak adlandırılıp cinsiyetçi bir noktaya çekilmesi ne kadar doğru bilemiyorum. şu ana kadar ki durumda gözüken bir taciz, tecavüz, reddedilmeyi kabullenmeme ya da terkedilmeyi yedirememe durumu yok gibi.. yani özgecan ile pınar cinayetini aynı kefeye koymamak lazım. eğer zanlının ifadeleri doğru ise ortada bir şantaj var ve pınar kadın olduğu için değil şantaj sebebiyle öldürülmüş olur. tabii ki iddialar doğruysa, bu yüzden beklemek de fayda var.

muğla’da uzun zamandır konuşulan konular da bu gibi şeylerdi zaten. dedikodu mahiyetinde olduğu için herhangi bir başlıkta yazmamıştım ama resmi kayıtlara da girdiğine göre yazabilirim diye düşünüyorum. sanığın uzun süre tehdit edildiği ve tek tehdit edilen kişi olmadığı dillendiriyordu.

bu yazdıklarım katil özelinde değil yanlış anlaşılmasın çünkü ne olursa olsun hukuka inanıyorsak kimse ceza kesemez, cezayı hukuk keser. o yüzden dedikleri doğruysa bile cezalandırılmalı. ama bu ifadeler doğruysa bir suç örgütünden de bahsetmemiz gerektiği ve üzerine gidilmesi gerektiği unutulmamalı.

bu toplumda kadın cinayetlerinin, kadına şiddetin üzerine sert bir şekilde gidilmelidir. kanayan yaramız ne yazık ki. ama bu hassasiyetimiz gözlerimizi karartmasın. şöyle düşünün, bir kadın bir erkeği öldürse ve mahkemede beni bayıltıp arkadaşlarına tecavüz ettirdi, sonra da tehditle elimde ne var ne yok aldı dese bakışınız nasıl olurdu??

zanlının ifadeleri kurmacaysa zaten çok kısa zamanda ortaya çıkacaktır. o yüzden sabırla ve akıllıca beklemek de fayda var. bir yandan süreci takip etmek bir yandan da bu cinayetin unutturulmaması için gündemde tutmak lazım. ama önyargılarımızdan da arınarak..

Savunma muhtemelen bu konuda deliller sunmuş (şimdi bulamadım ama cinayetten sonra kızın abisi sanırım adamı arayıp sana şantaj yaptığını biliyorduk demişti ve bu da delil olmuştu diye hatırlıyorum). Mahkeme de belli ki ikna olmuş. Peki bu iddia doğru mu? Pınar Gültekin davasının gerekçeli kararı açıklandı. Okuyun. Ama dün kafa kesen katil kadın diye, tüm deliller aksini gösterse de “tecavüzcüsünü öldürdü, salınsın ne canavarlığı?” diye böğürürken, bugün tecavüze uğramış olması muhtemel katil erkek diye “asın” diye böğüren sürü gibi olmamak lazım.

Cemre bunu güzel bir şekilde yazmış aslında:

Kesin bilgiye sahip olmadığınız çok ciddi mevzularda ana akım ideolojilerinizden aldığınız yetkiye dayanarak ağır hükümler veriyorsunuz. Nasıl şu tecavüzcüdür, şu müebbet yemelidir gibi insanın hayatını yok edebilme gücüne sahip kararları şak diye alabiliyorsunuz?

Kadın da kötü olabilir. Öldürülen de kötü olabilir. Fakirler de kötü olabilir. Hastalar da kötü olabilir. Hayatın yarraklığı kafanızdaki düşük iq ürünü şablonlardakinden daha da komplike. “Daima kadını savunursam doğru olurum” diye adalete ulaştıran dümdüz bir formül yok.

Tekrar diyorum, belki de iftira, belki de herif yarın öbür gün tekrar müebbet alacak. Bilmediğim şeyi savunmuyorum. Sadece bu son dediğimi sizden de bekliyorum. Çünkü buradaki vicdan mastürbasyonu ürünü linçleriniz gerçekten de yargıyı etkiliyor.

Tekrar ediyorum, “canlı canlı insan yakmaktan bahsediyoruz, ciddi misin” diye embesil bir şey yazmayın. Adam salınsın demiyorum. ve 23 yıl ceza aldı zaten. Ben kuduz feminist miyim ki katil salınsın diyeyim. Onu feminist sürü ve onların kıçını yalayan erkekler yapar.  Aslına bakarsanız bu yazıyı adama sempati duyduğumdan da yazmadım. Dediğim gibi olaya ne olursa olsun kadın cinayeti diye atlayan sürü, bu kadının adını Özgecan Aslan gibi masum bir çocukla yan yana anınca, yargıya “ataerkil yargı tüüüüü” diye saldırınca ve üstelik utanmadan “kim o hakim?” diye linç ima edince, yazmadan edemedim. Şimdi vicdan mastürbasyonu yapan bu sürü zamanında, aksi kanıtlansa da “tecavüzcüsünün kafasını kesti, ilahi adalet, salın Nevini” diye böğürüyordu yahu.

Misandri vs Mizojini

"Madalyonun bir yüzünde feminist lezbiyen aktivist Sally Miller Gearhart, diğer yüzünde incel Elliot Rodger.
Erkek nefreti (misandri) ve kadın nefretinin (mizojini), mental rahatsızlık bakımından birbirine ne kadar benzediği üzerine düşündürücü bir karşılaştırma olacağını umuyorum." -Yin

Sally Miller Gearhart, quote, misandry, feminism
Sally Miller Gearhart

Sistem içerisinde yıllardır uygulanageldiği üzere, hepimiz halen şu veya bu derecede erkek odaklı kimliklendirme tarafından köleleştirilmiş vaziyetteyiz. Bu durumda varsayım şu olmalıdır ki, günümüz monopolcü kapitalist ve ataerkil sistem değiştirilmeli ve erkek odaklı bakış açısıyla tanımlanmayan kadınlar bu yeni sistemin sorumluluğunu almalıdırlar.

Daha az vahşi bir dünya yaratacak ve onu koruyacaksak, çevrecilerin/yeşillerin stratejilerini en azından üç adet şart desteklemelidir:

I) Bütün kültürler kadıncı bir geleceği tasdik etmelidir.
II) Bütün kültürlerde insan ırkının sorumluluğu kadınlara devredilmelidir.
III) Erkek nüfusunun insan ırkına oranı yaklaşık %10’a indirilmeli ve bu oranda tutulmalıdır.

İnsan ırkının sorumluluğunun kadınlara verilmesi pratik olarak şu anlama gelir: Erotik ve üreme ile ilgili inisiyatif dünyanın her yerinde kadınlara geri verilmelidir. Eğer seçimi bu olacaksa nasıl ve ne sıklıkla hamile kalacağı, bunun heteroseksüel ilişki ile mi, yoksa yapay döllenme veya ovüler birleşme ile mi olacağı tamamen kadının tercihine bırakılmalıdır. Döllenmiş bir yumurtanın neye dönüşeceği ve vücudundan doğmasını dilediği çocukların sayısını tamamen kontrol etme üzerinde söz sahibi olma hakkı, geri alınamaz biçimde kadınlara verilmelidir.

Üreme sürecinde erkeğin söyleyeceği herhangi bir söz yok hükmünde olmalıdır. Çocukların taşıyıcısı ve yetiştiricisi olan, erkeğe bağlı olmayan, bağımsız kadınlar için alternatif ekonomik ve psikolojik destek yapıları oluşturulmalı ve korunmalıdır.

Kadınlar, sadece kendi sosyal grupları bakımından değil, ekolojik sistem bakımından da sürdürülebilir olduğunu bildikleri sayıda çocuk doğurmalıdır. Adamın biri sadece kendi ismini ya da mülkiyetini soybağı aracılığıyla devam ettirmek istiyor diye kadınlar çocuk doğurmayacaklardır. Tek rolü itaatkar bir eş ve anne olmak olduğu için doğurmaya mecbur olduğuna kendini inandırdığı çocukları doğurmayacaktır. Kadınlar, erkeklerin bir kabilenin, bir dinin veya belli bir kültürün devamlılığı için şart olarak gördükleri çocukları doğurmayacaklardır. Bunun yerine, yalnız kendi istedikleri ve kendilerinin bakabilecekleri, belirli bir grup veya tüm insanlık için kıymetini kendilerinin takdir edecekleri çocukları doğuracaklardır.

Bütün kültürlerde değişimin sorumluluğu kadınlara ait olmalıdır, kadınlar tarafından kimliklendirilen kadınlara. Erkeklerin kuklaları olan, kendi hayatlarını veya çocuklarını kaybetme korkusuyla yaşayan, tehlikeli ataerkil kültürün güvenlik anlayışına bağımlı olan kadınlara değil, fakat baskıdan tamamen kurtulmuş, erkek etkisinden muaf, herhangi bir erkeğin imtiyazına muhtaç olmayan, insan ırkının regülasyonunun kendilerine ait bir sorumluluk olduğu fikrine kendilerini adamış kadınlara. Lezbiyenlerin ve diğer bağımsız kadınların hali hazırda bu yolda ilerlediklerini belirtmek isterim.

Feminizm, Feminazi
Feminazi

Kadıncıl değerlerin ve kadın özgürlüğünün hakim olduğu bir dünyayı güvenceye almak için, gelecekteki yapılanmaya bir unsurun daha eklenmesi gerektiğine inanıyorum: Erkeklerin kadınlara oranı radikal şekilde azaltılmalı ve erkek nüfusu toplam nüfusun sadece yüzde onunu oluşturmalıdır.

Şimdi kritik bir noktaya geliyoruz: Erkek nüfusundaki bu azaltım nasıl sağlanacaktır? Seçeneklerden birisi, erkek bebeklerin öldürülmesi. 20.yy’a kadar bazı kültürler tarafından devam ettirilen kız bebeklerin öldürülmesi uygulamasından pek bir farkı yok. Ne var ki, bu alternatifin tatsız olduğu ve yaratıcı bir sosyal dönüşüm kurmaya elverişli olmadığı aşikâr.

Eğer kadınlara kendi bedenleri üzerinde özgürlük hakkı verilirse, sadece dişi embriyoların türemesine olanak veren deneysel “ovüler birleşme” teknolojisini kullanabilirler, böylece kadınların erkeklere oranında kayda değer bir fark yaratabilirler. Eğer nüfusun yarısı heteroseksüel, yarısı ovüler birleşme ile ürerse, tek jenerasyonda %75 kadın %25 erkek oranına ulaşmak başarılabilir.

Hiçbir ölçüdeki sevginin ve şefkatin veya seksist olmayan yetiştirme tarzının, oğullarını erkek şiddetinin kurumsallaştırıldığı ve yüceltildiği bir kültürden kurtaramayacağını hisseden kadınlar için bu olasılık çekici olacaktır. Bu kadınlar şöyle diyecekler: “Artık erkek çocuk yok! Hayatımızın yirmi yılını potansiyel bir tecavüzcü, potansiyel bir dayakçı yetiştirmek için harcamayacağız!”

makale: “Bir Gelecek Varsa, Gelecek Kadındır” – Sally Miller Gearhart, Reweaving the Web of Life: Feminism and Nonviolence, 1982

_________________________________________

Elliot Rodger, blackpill
Elliot Rodger

Cinselliğin arkasındaki nihai kötülük insanın dişisidir. Kadınlar seksin asıl kışkırtıcılarıdır. Hangi erkeklerin sekse ulaşıp hangilerinin ulaşamayacağını kontrol ederler. Kadınlar kusurlu yaratıklardır ve onlar tarafından gördüğüm yanlış muamele bu üzücü gerçeği anlamamı sağladı. Beyinlerinin işleyiş biçiminde çok çarpık ve yanlış olan bir şey var. Adeta canavarlar gibi düşünüyorlar, hakikaten de birer canavarlar. Kadınlar erdemli ve rasyonel düşünce yetisinden yoksunlar. Tamamıyla yoz duygularının ve rezil cinsel dürtülerinin kontrolü altındalar. Bu yüzden, kadınların çekici bulduğu erkekler, seksin zevklerini tecrübe edebilen ve üreyebilme ayrıcalığı olan erkeklerdir…aptal, yoz, tiksinç erkekler. Bunu tüm hayatım boyunca gözlemledim. En güzel kadınlar, benim gibi muhteşem beyefendilerin yerine, en vahşi erkeklerle üremeyi seçiyor.

Kadınlar, kiminle eşleşecekleri ve kiminle üreyeceklerini seçme hakkına sahip olmamalı. Bu seçim onların yerine akıl sahibi rasyonel erkekler tarafından yapılmalı. Eğer kadınlar bu hakka sahip olmaya devam ederse, yoz erkeklerle çiftleşip aptal, yoz döller yaratarak insan ırkının gelişimine engel olacaklar. Bu durum insanlığın her jenerasyonda biraz daha yozlaşmasına sebep olacak. Sırf seks yüzünden, kadınların toplum üzerinde hak ettiklerinden daha çok güçleri var. İnsan dişisinden daha şeytani ve daha yoz hiçbir yaratık yoktur.

Kadınlar vebaya benzer. Herhangi bir hakka sahip olmayı hak etmiyorlar. Gelecek kuşakların yozlaşmasını önlemek için kadınların şeytani doğaları bastırılmalıdır. Kadınlar habis, şeytani, barbar hayvanlardır ve buna göre davranılmayı hak ediyorlar.

Black Pill
Black Pill

Dünyanın bu gerçeklerini tamamen kavramamla birlikte, adil ve temiz bir dünyanın nasıl işleyeceğine dair nihai ve kusursuz bir ideoloji oluşturdum. İdeal bir dünyada, cinsellik var olmayacak. Kanunen yasaklanmalı. Seksin olmadığı bir dünyada insanlık iffetli ve medeni olacaktır. Erkekler, böyle barbarca bir eylem hakkında endişelenmeye gerek duymadan, sağlıklı bir biçimde yetişecekler. Bazılarının bu hazdan mahrum bırakılması yerine hiçbir erkeğin cinsel hazzı deneyimleme imkanı olmadığı bir dünyada, bütün erkekler adil ve eşit şartlarda büyüyecekler. İnsan ırkı, bugün var olan ahlaksızlık ve yozluktan muaf bir halde, tamamen yeni bir medeniyet seviyesine evrilecek.

Seksi tamamen lağvetmek için, kadınların kendisi tamamen lağvedilmelidir. Bütün kadınlar vebalılar gibi karantinaya alınmalıdır, böylece gerçekten toplumun yararına olacak şekilde kullanılabilirler. Bunu uygulamak için, yeni ve güçlü bir yönetim sistemi var olmalı, bu sistem benim gibi tanrısal bir yöneticinin kontrolünde olmalıdır. Bu yeni düzeni kuracak olan hükümdar, toplumu iyi ve ahlaklı bir yöne sokmak için onun her tarafında kontrol sahibi olmalıdır. Şimdiki yönetimi bertaraf etmek ve böylesine devrimci kanunları cebren uygulamak için, çok iyi eğitilmiş ve fanatik derecede sadık askeri birliklere ihtiyaç vardır.

Kadınlara karşı yapılacak ilk hamle, onları toplama kamplarında karantina altına almak olacaktır. Bu kamplarda, kadın nüfusunun büyük çoğunluğu kasten açlıktan ölmeye terk edilecektir. Bu onları yok etmek için etkin ve uygun bir yöntem olacaktır. Yeryüzündeki her bir kadını açlıktan ölmeye mahkum etmek benim için şahsen büyük bir zevk ve tatmin kaynağı olacaktır.
Bütün kampı gözlemleyebileceğim ve hepsinin ölümünü neşe içinde seyredebileceğim, kendime ait devasa bir gözetleme kulesi yaptıracağım. Eğer bana ait olmazlarsa, kimseye ait olamazlar; onları seyrederken aynen böyle düşüneceğim. Kadınlar bu dünyada adil olmayan her şeyi temsil ediyorlar ve dünyayı yeniden adil bir yer haline getirmek için hepsi imha edilmelidir.

Sırf üremek için kadınların az bir kısmı bağışlanacaktır. Bu kadınlar gizli laboratuvarlarda saklanacak ve çiftleştirilecektir. Orada neslin devamı için sperm örnekleriyle yapay olarak dölleneceklerdir. Orada zamanla yoz doğaları genetik olarak ayrıştırılacaktır. Gelecek kuşağın erkekleri bu kadınların varlığından bihaber olacaklardır, bu onlar için en iyisi. Eğer bir erkek kadınların varlığından haberi olmadan büyürse, seks arzusu da var olmayacaktır. Cinsellik tamamen yok olacaktır. Aşk tamamen yok olacaktır. İnsan psikolojisinde bu konseptlerin herhangi bir izi artık kalmayacaktır.

Dünyayı temizlemek için tek yol bu. Böylesine saf bir dünyada, erkeğin zihni daha önce hiç erişemediği mertebelere yükselecektir. Gelecek kuşaklar kadınların ve cinselliğin vahşiliğine kafa yormadan özgür şekilde yetişecekler, bu sayede zekalarını geliştirebilecek ve insan ırkı kusursuz medeniyete ulaşacaktır.

Elliot Rodger Manifestosu, Elliot Rodger, 2014

_________________________________________

Fazla fark yok değil mi? Bir madalyonun iki yüzü gibiler.

Birkaç kere soruldu, yeri gelmişken değinelim: Black Pill (Siyah Hap), temel olarak, fişten çekilmenin aşamalarından olan öfke ile depresyon aşamaları arasında sürekli gidip gelmeye sıkışma durumudur. Rollo Tomassi buna "Abyys / mental uçurum" adını veriyor. Erkekler mavi haplı şartlandırılmış yaşamlarından kendilerini koparırken nihilist veya en azından uzun bir şüpheci dönemden zorunlu olarak geçerler; fakat fişten çekilmeye hazır olmayan, mental olarak zayıf erkekler bu bataklık çukuruna haddinden uzun bir süre saplanıp kalabilirler.

Elliot Rodger, mental olarak zayıf olmasının yanı sıra, açıkça görüldüğü üzere mental olarak da ciddi şekilde rahatsızdı (çocukluğunda asperger teşhisi konmuştu). Mental rahatsızlığının yanı sıra, kırmızı hap farkındalığıyla ONEITIS gibi mavi hap ideallerini gerçekleştiremeyeceğini kabullenememesi ve kırmızı hapın acı tadıyla başa çıkacak kapasiteye ulaşamaması, belki de olmayan kırmızı hap mucizesinden medet umması, onun siyah hapta sıkışıp kalmasına neden oldu.

Kadınları zihinsel odak noktası yapmak yerine, kendini kendisinin zihinsel odak noktası yapabilmeyi, hayatının tüm sorumluluğunu üzerine alabilmeyi, aşağılık duygusuyla savaşabilmeyi, gücün doğasını anlayabilmeyi öğrenseydi, "benim olmayan kimsenin olamaz" kafasıyla 2014 yılında söz konusu katliamı gerçekleştirmezdi. Önemli bir not olarak belirtelim ki, kadınlara olan tüm nefretine rağmen, Elliot Rodger, La Vista katliamında 2 kadına karşılık 4 erkek öldürmüş, 3 kadına karşılık 11 erkek yaralamıştır. -Yin

İüde Tacizciye Yer Yok vakası

Ekşideki iühf feministlerinin hukuk öğrencisini linç etmesi başlığında işlenen Siyabend Şimşek vakasını gördünüz mü? Bir grup feminist sokak ortasında tacizci diye bağırıp, küfrederek bir adamı dövüyor. Adam gerçi istese hepsini birden döver ama akıllıca davranıp elini kaldırmıyor.

Videolar, tacize uğradığını iddia eden Seda adlı kızın twitter hesabında. Olay ise Batı’da hızla yayılan, “sıkışınca ya da sonradan pişman olursan yattığın adamı tacizcilikle suçla” vakasına benziyor.

Bu olayların Türkiye’ye bir 10 sene daha gelmeyeceğini düşünüyorum ama ara ara görüyoruz. ABD’de çok yaygın bu. Kız adamla yatıyor ve sabah pişman oluyor, ya da adam kızı sadece tek gecelik görüyor. Hatun yeterince öküz ise, ki çoğu erkek ve kadın görmek istemese de kadın nüfusundaki öküz oranı erkek nüfusundaki öküz oranından az değildir, kendini iyi hissetmek veya öc almak için “taciizz” diye bağırıyor. Olaydaki samimiyetsizliği ise iddia edilen taciz ile taciz iddiası arasındaki süreden görebiliyorsunuz.

Gerçekten tacize uğrayan kadınlara büyük bir hakaret olan bu sahte taciz iddiaları ABD kampüslerinde, kadınların cinsel hayatın egemeni olmaları için kullanılıyor. Amaç şu : cinsel ilişkiye değer olmayan betalar korkup asla kadınlara bulaşmasın ve cinsel ilişkiye değer alfalar da eğer kadının istediğini yapmazsa cezalandırılsın.

Bu iddialar gerçek mi bilmiyorum. Bildiğim tek şey, bir grup it sürüsünün bir adamı sokak ortasında dövdüğü ve tacize uğradığını söyleyen kadının herhangi bir delilinin olmaması. Tacizin delilinin olması zor ama durumdan hemen vazife çıkaran feminazilerin kadın diyorsa doğrudur çemkirmelerine rağmen iddianın kadının yediği haltların ortaya çıkmasından sonra gelmesi, polise değil de feminazi çeteye gitmesi,  vs … hatun açısından pek iç açıcı değil.

Siyabend Şimşek’in twitter hesabında anlattığına göre :

Hakkımda başlığında yazılanlar ve başlatılan fiziki ve sözlü lince ilişkin cevabımdır. Öncelikle Seda Yelkenci isimli şahsın cinsel saldırı girişimi iftirasına cevap vermek istiyorum.

13 Kasım akşamı ve gecesi benim evimde içtik. Kendisini hiçbir şekilde bir şeye zorlamadım.

Bu olayın sonrasında o sırada yakın arkadaşım olan Cem Koro ile ciddileşen bir ilişkilerinin olduğundan bahsetti. Sabah beraber uyuduğumuz yataktan kalkıp Cem ile kahvaltı yapmaya gitti. Doğal olarak Seda’ya karşı bir hissiyatım olmasa da arkadaşım olan şahıs için kötü hissettim.

Aradan bir buçuk sene geçtiği için görsel bir kayıt sunamıyorum ancak Seda 14 Kasım öğle saatlerinde evime tekrar gelip şarj aletini aldı. Sonrasında da okulda benimle konuşmak için yanıma geldi. Cem’le konuştuğunu ve “aramızda o gece bir şey yaşanmadığını” söylediğini benim de bunu onaylamam halinde bir sorun kalmayacağını söyledi. Seda’ya bahsetmesem de doğruyu söylemeye karar verdim. Cem Koro’yla buluşmaya karar verdik. Üslubundan da anlaşıldığı üzere Seda kendisine tamamen yazdığım şekilde aktarmış olayı. Gayet dostça bir üslupla yazmış.

Cem Koro’yla konuştuğum süreçte ve öncesinde Seda Yelkenci de benimle iletişim halinde ve Cem’le ne konuştuğumuza ilişkin benden haber bekliyordu.

Cem Koro’yla konuştuğum süreçte ve öncesinde Seda Yelkenci de benimle iletişim halinde ve Cem’le ne konuştuğumuza ilişkin benden haber bekliyordu. Zira Cem’le ne konuştuğumuzu öğrenmek ve kendi aralarında konuştukları zaman yalanını ortaya çıkartacak herhangi bir pot kırmamak istiyordu. Kendisine Cem’in isteği üzerine cevap vermedim ve sonrasında hiçbir iletişimim olmadı. Konuşmaların dakikaları da dediğimi kanıtlıyor.

Sonradan öğrendim ki Cem’e bir şey yaşamadığımızı, benim onu zorladığımı ama kendisinin istemediğini sonrasında ayrı odalarda uyuduğumuzu anlatmış. Sonrasında ikisiyle de ilişkim kesildi ve beni konuşalım diye çağırıp saldırdıkları ana kadar Seda’yı görmedim.

Paylaştığım WhatsApp görüntülerinden de anlaşılacağı üzere Seda Yelkenci’ye cinsel saldırı girişiminde bulunmadım. Bu iftiranın aslı astarı olsa Cem’le gerçeği konuşmak yerine Seda isimli şahsın “aramızda hiçbir şey yaşanmadı” yalanına ortak olmayı tercih ederdim.

Ben hayatım boyunca bir kadına hiçbir şekilde fiziksel şiddet uygulamadım veya fiziksel olarak bir şey yapmaya zorlamadım. Bana saldırdıkları durumda dahi herhangi bir şekilde karşılık vermedim. Eğer Seda’nın elinde benim attığım şeyleri yanlışlayan en ufak şey varsa paylaşabilir.

Diğer türlü böylesine bir iftirayla bir insanın hayatını alt üst etmek, rezil etmek ve intihara zorlamak gibi bir alçaklığın ilgili şahsın ruh hastalığıyla ile bile açıklanabilecek bir tarafı yok.

Benim birileriyle konuşmuş olmam, içki içmem ya da içmeyi teklif etmem onları taciz ettiğime ya da edeceğime dair bir delil teşkil etmiyor. Eğer hayır denildiği noktada ısrar ettiğimi, üstelediğimi gösterecek herhangi bir delilleri varsa bunu da açıklasın linçsever ruh hastaları.

Kendini bir erkeğe, sevgilisine “temize çıkarmak” için kadın mücadelesini böylesine düşkünce kullanan bir şahsın durumu sadece ruh hastalığı ile de açıklanamaz. Cem’le konuşmamda Seda’yla aramızda bir şey yaşanmadığını söylemiş olsam bugün bu iftira söz konusu bile olmayacaktı.

Konu hakkında yazacağım diye başladım ama twitter’da konuyu birçok kadın daha iyi anlatmış :

Aklıma takılmadı da değil. Bu Cem Koro denilen çocuk bu dolmaları yeyip ne olursa olsun sevdiceğine destek mi oluyor yoksa kızı terk etti mi?