Flörtöz hatun: Dereyi görmeden paçayı sıvamak

Bugün size çok tehlikeli bir kadın türünden bahsedicem (sanki tehlikesiz olanı varmış gibi). Flörtöz hatun.

Kadınların doğal tabak çeviriciler daha önce burada bahsedilmişti. Lakin bu tabakla ilgili şöyle bir ayrıntı var. Kadınlar ne kadar yedek kulübesinde adam tutmayı sevse de her zaman takımın yıldız oyuncusunu bilirler, yani bir tabak mutlaka diğerlerine göre fazla ilgi görür.

Lakin bu flörtöz hatun dediğimiz model, tüm tabaklara eşit ilgi gösterir ve tabii ki tahmin edeceğiniz üzere hepsi de kendini özel sanır. Ancak kızımızın esas amacı ilgi çekmektir. Siz olayı ciddiye bindirmek yani yatağa götürmek istediğiniz anda arkadaş kartını çekerek sizi mahcup etmeye ve aldığı ilgiyle egosunu depolayıp kaçmaya başlar.

Erkeği burada tuzağa düşüren durum ise yürüme davetiyesi denilen sinyallerin kız tarafından dağıtıldığını görünce hemen harekete geçmesi, yani kızın ilgi toplamak için flörtü kolaylaştıran hareketlerini kendine özel sanmasıdır.

“İyi de hani yürümek erkeğin göreviydi?”

Evet hala bu görevimiz var (zaten hep vardı) ama sinyal aldık diye hepsi aslında sonuca gidecek anlamına gelmiyor. Dereyi görmeden neden paçalar sıvanmaz, ufak bir saha raporuyla örnek vereyim.

Bir Avrupa ülkesinde Güney Amerika kökenli bir hatunla tanıştım. 21 yaşında, esmer tatlı bir şey. Hatta kedi canını onun. En baştaki nerden geldin nereye gittin muhabbetinden sonra tanıştığıma memnun oldum deyip dışarı gezmeye çıktım (ara not: yeni tanışılan hatunla ilk 4-5 dklık konuşma sonrası amele sümüğü gibi yapışmadan ve kesinlikle numarasını alıp uzamak başarının başlangıcıdır, ama ben nasıl olsa otelde tekrar denk gelirim diye numara almamıştım).

Akşam üstü otele döndüğümde kız aşırı istekli bir vücut diliyle (dokunma ve pişmiş kelle gibi sırıtma vb.) bir yerlere gidip içmeyi teklif etti, “alkol kullanmıyorum ama sana eşlik edebilirim” diye kabul ettim. Zaten kafamda bu yazının da konusu olan mesele vardı, bu hareketler bana mı yoksa herkese mi diye merak ediyordum. Sosyal deney gözüyle bakınca acaba kız ne diyecek stresi de kayboluyor, böylelikle karşı tarafa yokluk içindeki beta izlenimi de verme ihtimalini düşürmüş oluyorsunuz kanımca.

Neyse bir yere vardık, oturduk sohbete. Ben de ilk görüşmelerin kuralına uygun olarak yüzde 70 dinleyip (ve yönlendirici sorularla kızı konuşturup) yüzde 30 oranında ufak esprilerle ortamı ısıtıyorum. Aramızda yaş farkı da olduğu için amused mastery uygulamaya da çalışıyorum, kızın bozuk ingilizcesi üzerinden ufak ufak dalga geçiyorum. Tabii hatun sürekli kakara kikiri konuşup durdu.

Bu arada, ben bizim kızlara çok konuşuyor derdim ama bu Güney Amerikalı kızlar acayip çenesiz. İstemeseniz de konuşmanın çoğunu onlar yapıyor zaten, dırdırdır susmak bilmedi amk anadan kıza nesil bunlar herhalde.

Gece gayet güzel devam ederken şüphelerimi doğrulayan hareketler kızdan gelmeye başladı.

İlk olarak bana Fas’ta tanıştığı birinden bahsetti. Eleman buna bir yandan mesaj atıyor, sonra görüntülü konuşma falan yaptılar. “Çok sevdiğim bir ‘arkadaşım’, her gün konuşuruz böyle” dedi. “Ne zaman tanıştınız?” dedim, bir hafta olmuş. Eh daha gündüz tanıştığı adama kakara kikiri yapan bir hafta önce tanıştığıyla bu kadar samimi olmuş çok mu? Benim yanımda başka erkekle konuşması zaten faul de bu hareketler aynı zamanda onun iflah olmaz bir ilgi fahişesi olduğunun kanıtıydı.

Beş dakika sonra ikinci bomba geldi. Bu kez de Norveç’te tanıştığı ve görür görmez aşık olduğu bir elemandan bahsetti, yanak yanağa fotolarını beraber seyrettik. Gittiğinde hep elemanın evinde kalıyormuş ve onu “arkadaş olarak” çok seviyormuş. Bak hem ilk görüşte aşk hem arkadaş. Vay amk!

Fakat kız durmuyordu, kız adeta Messi çıktı beyler ve üçüncü golü de atıp hattrick yaptı. Biz bardan çıktıktan sonra bu sefer de yarın yine çok sevdiği bir “arkadaşıyla” (tabii ki tinder’dan tanışalı iki üç hafta olmuş) bizim bulunduğumuz şehirde yarın akşam yemeğine gideceğini ve kıyafet seçmekte kararsız olduğunu söyledi. Arkadaşıyla yemeğe gidecek, sanki hayatının aşkıyla buluşacak gibi kıyafet seçiyor, düşün artık.

Çok geçmeden dördüncü bomba da geldi. Zaten ben artık yürümeyi falan bıraktım kızın performansını ayakta alkışlıyorum ve kırmızı hap gözlemi yapıp ibret alma peşindeyim. Yolda gelirken tinder üzerinden biriyle yazışıp ondan da gitmeden buluşma sözü aldı. Tabii yazışırken yine suratta sırıtma, arada bana ne yazayım diye soruyor.

Kızımızın performansı ibretlikti, bu artık tabak çevirmekten de öte bir şeydi, adeta bir resitaldi. Hani tabak çevirmenin Oscar’ı olsa altın tabak bu kızımıza giderdi bence. Dikkat ederseniz hepsiyle de can ciğer kuzu sarması ama hepsiyle de “arkadaş”. Ama ben durumun farkında değilmiş gibi emin olduğum şeyi ona söyletmek istedim ve sordum.

Ben: Hımm peki aralarında hoşlandığın var mı? Belki sevgilin olur.

Kız: Sevgili istemiyorum. Bir erkeğe ayıracak vaktim yok.

Ben: Bu kadar arkadaş niye o zaman?

Kız: Aslında yeni insanlarla tanışmayı ve arkadaş edinmeyi seviyorum. Faydası oluyor. Mesela Norveç’teki arkadaşım oradayken bana para harcatmadı, çok yardımcı oldu. Ya da mesela sen iyi İngilizce biliyorsun, ileride bir çevirim olsa sana danışabilirim.

Ben: Ebenin amı artık!

Tabii ki böyle demedim, Çocuklar Duymasın’daki psikolog Sinan Bey gibi anlıyorum deyip kapattım konuyu.

Vay arkadaş, bu kız milletinde hiç utanma kalmamış. Eskiden bizi çaktırmadan meriç yaparlardı, şimdi alenen söylüyorlar!

Diyeceksiniz ki “Bu kız birilerine mutlaka veriyor, onlar nasıl yapmış? Senin beceriksizliğin.”

Kısmen doğru. Şunu kere diyeyim ki bu kızdan zaten uzun ilişki malzemesi olmaz. Fakbadi bile olmaz, en fazla tek gecelik. Ancak bu olay da tamamen değilse de büyük ölçüde tiple alakalı. Yani bu anlattığım tarzda kızların zamanında kaslı ve uzun boylu, yakışıklı elemanlarla yükselen hipergamisini tatmin edemiyorsanız, büyük ihtimalle elleriniz boş dönersiniz (ya da dolu mu deseydim ehehe).

Dolayısıyla böyle aşırı flörtöz ve başta sinyal verdiği halde sürekli arkadaşlığın anlam ve önemini vurgulayan kızlar meriç kadrosunu boş bırakmak istemiyordur, tipten işi götürmüyorsanız pek uğraşmaya değmez. Rollo Tomassi’nin de dediği gibi sizinle seksi erteleyen kızdan bir cacık olmaz. Etrafta gördüğü herkese gülücükler dağıtan, aşırı enerjik hatun modeli genelde bunu ilgi toplamak için yapar, ilk buluşmadan sonra ciddi bir fiziksel yakınlaşma yoksa next deyip devam edin. Hatta böyle bir durumda kızın gösterdiği sahte ilgiye rağmen gittiğinizi görmesi, onda sizin elde edilmesi zor bir adam olduğunuz izlenimini bile yaratabilir. Yoksa kaldığınız her saniye aleyhinize işler, sizi mericin önde bayrak taşıyanı yapmadan da bırakmaz.

Sözlerimi Emel Sayın hanımefendinin güzel bir şarkısıyla bitirmek istiyorum:

Onda bunda şundadır,

Şunda bunda ondadır,

Mavi boncuk kimdeyse,

Benim gönlüm ondadır…

 

 

 

Meriçliğin Nirvanası: Erkek Feminist

“Şüphesiz ki biz onları ibret olsun diye yarattık.”

Gençler…

Çok kötü oldum cidden. Kırmızı hap falan siktir edin, sadece Allah aşkına şunu bir izleyin. Şu ses tonunu, el kol hareketlerini, saç şeklini, şu yaranmacı tavırları bir izleyin (tabii sonuna kadar dayanabilirseniz) ve hatunların yanında tam tersini yapın. Garanti veriyorum erkeklerin yüzde 50’sinden öne geçersiniz.

Anlattığı cinsiyet eşitliği, cinsiyet rolleri, erkeğin sert olma zorunluluğunun olmaması vs. gibi saçmalıklara hiç girmiyorum zaten, Kırmızı hap camiası defalarca cevapladı bunları.

Videonun yorum kısmı daha da ibretlik. Güya destek veren ama elemanın meriçliğine içten içe  güldüğüne emin olduğum feminikler mi dersin, “lan eleman feminizmle kızları etkiliyor, hemen sıramızı kapalım en büyük feminik benim hülooğğ” diye koşa koşa gelen diğer meriçler mi dersin…

Pazar pazar tadım kaçtı.

Romantizm: Beta tuzağı mı yoksa bir silah mı?

Ya da şöyle sorayım soruyu: Kırmızı hapı yutmuş bir erkek romantik olabilir mi?

Kısa cevabım, olabilir. Uzun cevabım, eğer doğru şartlarda ve zamanda olursa tabii ki olabilir!

Öncelikle şunu belirteyim ki romantizm çok büyük oranda uzun süreli ilişki malzemesi. Öyle tek gecelik ilişkiler veya fakbadi olarak tabak çevirmek için kullanırsanız ağır sıçarsınız, kimse de temizleyemez. O yüzden derdim, uzun süreli ilişkisini ve belki ileride evliliğini sağlam ve hatunun sizden başka bir erkeğe yüzünü çevirmek istemeyeceği biçimde yürütmek isteyenlere yardımcı olmak.

Hatunların romantizm merakı malum. Yoksa bu kadar romantik-komedi filmleri ve dizileri reyting rekoru kırmazdı. Ama gerçek hayatta erkekler o filmlerdeki romantizmi yaşatmaya kalkınca hatunlar vebadan kaçar gibi kaçıyor. Mesnevi yazar gibi attığınız 4578 satırlık şiire kız sadece gülücükle cevap veriyor, yazdığınız aşk mektubunu posta kutusundan bile almıyor, buluşmada verdiğiniz kırmızı gülleri siz lavaboya gidince çöpe basıyor. Üstelik bu hatunlar, o filmlerin/dizilerin müdavimi. Neden böyle oluyor peki?

Yanlış zamanda romantik oluyorsunuz da ondan.

Diyelim ki ben size bir yemek tarifi veriyorum. Bu yemeğe su katmanız lazım, ama suyu yemeğin sonunda katmanız gerekiyor, yoksa yemeğin tadı olmuyor. Siz tutup yemeğin başında suyu koyuyorsunuz, ondan sonra bana gelip yemeğin niye tatsız olduğunu soruyorsunuz. Ben de size diyorum ki yapacağınız işin amk.

İşte romantizm de böyle bir şey. İlişkinin gereken yerinde koymazsan o ilişki yavan kalır. Ama ilişkiye romantizm koyacağım diye hemen eklerseniz bu sefer yine tadı kaçar. Hatta çok sevdiğim ve abim diyebileceğim 40’lı yaşlardaki yakın bir arkadaşımın romantizmi üzerinden konuyu daha da detaylandırayım.

Bu abimizle ben ilk çalıştığım yerde tanıştım. Eli yüzü düzgün, fitliğini korumuş, işyerinin en şık giyinen adamıydı. Takım elbisesiz gördüğümü hatırlamam kendisini. Daha önceki iş yerinde bir kadına aşık olmuş. Ama nasıl aşk, adam onunla yatıp kalkıyor. Kadına bir şiir yazıyordu, yemin ediyorum okuyunca benim veresim geldi o derece. Ciddiyim bak, yani adamda şairlik yeteneği de vardı. Hatunun bir lafıyla 1 saat ötedeki ilçeye kahve içmeye koşa koşa giderdi. Tabii romantik yemekler, hediyeler gırla gidiyor. Sonunda bu hatuna evlenme teklif etti ve bilin bakalım ne oldu?

Tabii ki kabul etmedi amk. Etse şaşardım zaten. Kızlara sorsan filmlerdeki gibi adamlar nerdeeeee. Ama gerçek hayatta hepsi böyle bir adamla karşılaşınca tiksinerek kaçıyor. Dış görünüşle yaratılan değeri, zamansız romantizm tek başına batırıyor.

Halbuki o abimiz kızı aşık ettikten ve ilgisini tamamıyla kendine çevirdikten sonra bu işlere girse hatunun aşkı uzaya varacaktı. Ama erkekler maalesef mavi hap turnusolu filmlerin etkisiyle romantizmin en başta uygulayarak kadınların etkileyeceğini sanıyor. O kadınlar filmlerdeki romantizmi başroldeki adamın karizmatik oyuncuyu beğendikleri için olumlu tepki veriyor, yani romantizmin “o” adamdan gelmesi önemli, senden değil.

Böylece romantizm, kadınların çok talep ettiklerini belirttikleri ama değersiz adamdan gelince tiksindikleri bir beta tuzağına dönüşüyor. Daha doğrusu kadın, hiçbir şey almadan her şeyini veren bu erkeğe saygı duyamıyor ve aşkını veremiyor. Anahtar kelime saygı. Saygı görmeyenin romantizmi değersiz. Sağlam basan, hedeflerini belirlemiş, iyi giyinen ve vücuduna iyi bakan, karizmatik erkek davranışlarıyla kızı kendinize çekmeden uygulayacağınız her türlü romantizm taktiği elinizde patlar.

Diyelim hatunu rüyalarının erkeği olarak etkiledik, ilişkiye tam gaz başladık. O zaman romantizmi nasıl uygulayacağız?

  1. Öncelikle almadan vermeyeceğiz. Amcığın 16 buyruğunda da belirtildiği üzere “Seni seviyorum” lafını hatundan duymadan romantizm yaşatmak yok. Çünkü bu laf bizim de romantizmi uygulamamız için işaret fişeği olacak.
  2. Yine aynı buyruklarda belirtilen altın orana uyacağız, yani 3’te 2. Her zaman verdiğimiz romantizm, aldığımızdan birazcık az olacak. Kumar makineleri gibi düşünün. Bu makineler arada bir kazandırır ki oyuncu hep kaybediyorum deyip sıkılarak kaçmasın. Siz de arada hatuna ateşi vereceksiniz ki yanmaya devam etsin. Romantizm de bu ateşe atılan odunlar.
  3. Romantizminiz kesinlikle ama kesinlikle düzenli olmayacak. Yani her gün papağan gibi şiir okuyamayacaksın, iltifat etmeyeceksin, şarkı göndermeyeceksin. Hatun bunu senin görevin saymayacak, Pavlov’un iti gibi beklentiye girmeyecek. Beklenmedik anlarda yaşatılan romantizmin etkisi atom bombasından büyük oluyor, kendi tecrübemle sabit.
  4. En önemlisi, hatun tabii ki bu doğru uygulanan romantizmin tadını alınca daha fazla isteyecek, ara sıra shit test olarak “sen beni eskisi gibi sevmiyorsun hıh” diye başınızın etini yiyecek. “Aaa hatun sevdi o zaman neden her gün onu yalayan sıkıcı bir beta olmuyorum ki?” deyip de romantizmi sıradan hale getirmeyeceksiniz. İlk üç maddeyi ihlal etmeden bildiğinizi okumaya devam edeceksiniz. Bu dediğimi evlilikte yapmak zor olabilir ama unutmayın ki çerçeve her şeydir.

Bunları bilip uyguladıktan sonra romantizmi beta tuzağından güçlü bir silaha dönüştürmek mümkün, yine kendi tecrübemle sabit. İşte o vakit arkanıza yaslanın ve ilişkinizin/evliliğinizin gram dırdır olmadan sakin denizlerde seyredişini izleyin.

Feminizmin evlenilecek kadın düşmanlığı

Madem Mahmut abi evlenilecek kadınların özelliklerini anlattı, ben de size bu tarz kadınların niye feministler tarafından sevilmediğini anlatayım. Hem de ekşi sözlük üzerindeki ibretlik bir entry ve tartışma üzerinden.

Sözlükte “gokkusagindaki ruh” nickli kadın yazar, çalışmayı bıraktıktan sonra evliğinde mutluluğu nasıl yakaladığını şöyle anlatmış:

calistigim zamanlar esimle aramizda tartismalar olurdu. bunlar genelde utusuz gomlekleri, yikanamamis camasirlari, yine dunden kalan yemekler vb. konularda olurdu. esim asla ev isi ve yemek yapmazdi. ben de ondan sonra eve geldigim halde bunlarla ugrastigim, o uyurken utu ve temizlik yaptigim icin gergin ve kizgin olurdum. gel zaman git zaman ev kredimiz bitip maddi olarak duzluge cikinca cocuk planlari devreye girdi ve bebegim icin isten ayrildim zira aldigim maas cocuk bakicisi masrafini ancak karsiliyordu. esim de benim maasimin yaklasik 4 katini aldigi icin isten benim ayrilmam ve cocuga bakmam finansal acidan daha dogruydu.

simdi gercekten hersey cok yolunda. utulu gomlegi gectim, utulu donlar, her aksam iki cesit yemek, salatasina kadar hersey ve mutlu bir cocuk var… ve her aksam eve yorgun argin ve gergin gelmedigim icin ayiptir soylemesi gelsin cowgirller gitsin blowjoblar … yorgun kadin (ve erkek) maalesef cinsel hayatina herkes gibi ozen gosteremez. en azindan ben o kadar yorgunlugun uzerine uyumayi tercih ederdim.

isi birakmam maddi olarak olmasa da manevi olarak evimizdeki huzuru fazlasiyla arttirdi. ha ama benim gelirim yuksek degildi. maasim 5-6 bin olsaydi 2 bin bakiciya verip uzerine hala para kalsaydi bu karari bu kadar kolay alamazdim herhalde.

edit: 3 dil biliyorum universite mezunuyum ve cocugumun en iyi okullarda okumasini istiyorum. bunu eve 500 tl fazla girip, bakici kadinlarin elinde buyuyup, anne babasini mutsuz gorerek basaramaz. daha 2 yasinda bile degil ingilizce kelime dagarcigi turkcesi kadar. her gun ozenle ogretiyorum herseyi ilmek ilmek. oyun gruplarina katiliyoruz, muzeleri, cocuk parklarini geziyoruz. haftada bir kelime turkce ve ingilizce harici baska dillerden bir sozcuk ogreniyoruz. bu hafta “hola” ogrendik mesela. ona gonlunce vakit harciyorum. ben eminim ki cok basarili ve guclu bir kadin olacak.

Hanımefendi gayet mantıklı bir açıklamayla dışarıdaki iş yükü bittiği için ev işlerini daha kolay yaptığını, çocuğuyla daha iyi ilgilendiğini ve onun da eğitimine katkı sağladığını, ve cinsel hayatlarının da gözle görülür ölçüde iyileştiğini söylemiş. Kısacası anne mutlu, baba mutlu, çocuk mutlu. Buraya kadar bir sorun görebiliyor musunuz? Ben de göremiyorum. Hatta şu tarz bir evlilik eminim genç arkadaşlarımızın da, ileride evlenmeyi düşünen benim de hayalim.

Ama bunu gören feminikler boş durur mu? Kadının ne erkekten para dilenmesi kalmış, ne ataerkil düzene boyun eğmesi, ne de geri kafalılığı … ilgili yazının devamında hakaretler gırla (üçüncü sayfa sonunda başlıyor). Hepsini buraya tek tek yazmam imkansız, ancak özet geçersem klasik  feminik utandırma taktikleri ile kadını yerden yere vurmuşlar.

Peki bu evlenilecek kadının harika bir örneği olan ablanın evine ve kocasına olan bu bağlılığı ve bu hayat enerjisi feminikleri niye kızdırıyor? Bana kalırsa iki temel sebep var:

  1. Alfa dul sendromu. Belirli bir yaşa kadar erkeklerle gününü gün edip daha sonra evlenecek erkek bulamayan, alfa erkek eşiği yüksek olduğu için bulduğunu da beğenemeyen hatunlar evliliğe bok atar. Bunun sebebi, kadınların her zaman yaptığı gibi hatayı kendinde aramadan birilerine bok atma yani evde kalma sebeplerini rasyonalize etme çabası. “Ben evlenilecek kadın olamadım” demek yerine “evlenip kocasına yemek yapan kadınlar köledir” diyerek üstlerindeki sorumluluğu kaldırmış oluyorlar.
  2. Ego yatırımı. Bir düşünceye ne kadar uzun süre inanırsanız o düşüncenin aksi ispatlandığı zaman karşı çıkışınız o kadar sert olur. Mesela kırmızı hapla tanışan meriçlerin can siperane bir şekilde yaptıklarını savunması gibi. Mesela Orta Çağ kilisesinin dünya dönüyor denince bunu diyen bilim insanlarını aforoz etmesi gibi. Çünkü onlar bu düşünceye yatırım yapmışlardı, aksini öyle hemen kolayca kabul etmek yıllarca inandırdıkları egolarına bir darbe olacaktı.
  3. İşte bu ablamıza karşı feminiklerin saldırıları da ego yatırımının birer örneği. Okumuş ama ev hanımı olarak hayatına devam kadınların mutsuz olacağına dair feminik propagandaya kendilerini öyle kaptırmışlar ki bunun aksi tek bir örnek bile saldırıya geçmelerine neden oluyor. İşin komiği, kadın altını çizerek mutlu olduğunu söylediği halde devamında gelen entryler “hayır sen mutsuzsun! mutlu olamazsın! kocan seni kandırıyor! aslında sen zincire bağlı çalıştırılan kölesin!” diye ağzından salyalarak saçarak bu durumu inkar etmeye çalışıyor. Kadının nasıl hissettiğini kadından iyi biliyorlar amk, komediye gel. Götü boklu bir aile şirketinde 2000 tl için eşek gibi çalışmak özgürlük; ama evde kocana ve çocuklarına yemek yapmak, hem kendinin hem onun yüklerini hafifletmek kölelik.

Her daim kadınların özgürlüğünü ve tercih haklarını savunduğunu söyleyen feminikler, “kendi özgür iradesiyle” işini bırakıp ev hanımlığa geçen bir kadına fütursuzca saldırıyor. Çünkü feminizme göre özgürlük ancak erkeklere hayatı zindan edip, ardından 40lı yaşlarda 32832 tane kediyle aynı evde yaşayarak elde edilebilir. Mutluluk gibi tanımı çok geniş bir kavramın kocaya iki kap yemek yapmakla biteceğini iddia eden bir güruh var karşınızda. O yüzden size daha ikinci buluşmada “kadın erkek eşitliğine inanıyorum” (hukuki eşitliği kastetmiyorum tabi ev işlerini paylaşma anlamında eşitlik), “ev işi yapmam”, “ay çocuk ayak bağı” ne diyen kızlardan ayaklarınızı götünüze vura vura kaçın, o kadar diyorum.

Hatta iyi gelirli bir kariyeri olup da 29-30 yaşına geldiğinde hala evlenmemiş bir hatun da bunun lacivertidir, onlardan da kaçın. Ben kaçtım, hiç pişman olduğumu hatırlamıyorum.

Ha az kalsın unutuyordum, bu ablamız gibi geleneksel kadın erkek rollerinden gocunmayan bir hatun bulursanız evlilik vaktiniz geldi demektir.

 

Saha Raporu: Bir çuval inciri berbat etmek

Sene 2013. Meriçliğin ve betalığın doruğuna çıktığım, sonrasında ise reddedilmekle kalmayıp sosyal ortamda diğer kızların da maskarası olduğum bir ilişki girişimden yeni çıkmıştım. Zaten o güne kadar da kavga dövüş ilişkimi sürdürdüğüm bir sevgilim olmuştu, ondan sonra da karşılaştığım ve oneitis haline getirdiğim kız ise resmen beni rezil ederek reddetmişti. Ruhsal olarak bitik durumdaydım, sadece dışarıya çaktırmıyordum. İşime ruh gibi gidip geldim, batsın bu dünya modundaydım.

“Yeter artık bu böyle gidemez, ben nerede yanlış yapıyorum” deyip sözlük ve İngilizce forumlar sayesinde PUA bloglarıyla tanıştım. Ve gördüm ki benim durumumda milyonlarca erkek varmış hem Türkiye’de hem de dünyada. Tabii o zaman Red Pill falan tanımıyorum ama bir ay gibi kısıtlı bir zamanda okuduklarım perspektifimin olumlu yönde kaymasına acayip etki etmişti. Kızlarla nerelerde yanlış yaptığımı tespit ettim ve gündüz oyunu kafama yattığım için bunu denemeye karar verdim. Ancak ufak bir şehirde yaşadığımdan (daha önceki rezaletimden ötürü) hiçbir ortak arkadaşım olmayan ve sosyal ortamımı etkileyemeyecek hatunlara yürümeye başladım. İşte anlatacağım hikâye de başarısız ama ilerideki başarılarımın temelini oluşturacak bir hikâye. Hatta ilk deneyimlerimden biri diyebilirim, ondan felaketle bitti ya zaten ☺

Bir gün uçakta yanıma esmer bir hatun oturdu. Esmer pek sevmem aslında ama bu yüzü ve vücudu bakımında HB8 diyeceğim bir kızdı. Zaten daha deneme aşamasında olduğum için hemen planı devreye sokayım dedim. Yurtdışı seferi olduğundan yolculuğumun uzunluğuna güvenip harekete geçmek için kendime biraz zaman verdim. Normalde bunu yapmamak lazım, çünkü sen cesur olacaksan o doğru an asla gelmez. Ama ben 3 saatlik yolculukta nasıl olsa malzeme çıkar pusuya yattım, kıza ilgimi asla belli etmiyorum. Hatunda da Türk kızındaki klasik resting bitch face mevcut. ☺

İnişe yarım saat kala tuvalete gittim geldim, orta koltukta oturduğumdan yerime geçmek için kızın koridor tarafındaki koltuğundan kalkıp bana yol vermesi lazım. Ama kızda tık yok, beni görmedi bile. İşte beklediğim fırsat geldi deyip eğildim ve kızın yüzüne imalı bir şekilde bakmaya başladım. Kız aniden yol vermediğinin farkına vardı ve “ay pardon ya kusura bakmayın” deyip hemen kalktı. Yerime oturup yüzümde hafif dalga geçer bir gülümsemeyle dönüp “korktun galiba?” dedim. Kız hemen gülümseyerek ya dalmışım falan deyip durumu toparlamaya çalıştı. İlk buzu rahatça kırmıştım.

Tabi kız konuştu diye mal bulmuş mağribi gibi atlamayacaksın, kelimeleri idareli kullanmak lazım. Biraz daha vakit geçtikten sonra inerken yanımızdaki Fransız kadınla fransızca konuştuğunu görünce hemen kimmiş neciymiş öğrenmek için “aa Fransızcayı nerden öğrendin” falan deyip adını gittiği okulu da öğrendim ve uçaktan indik.

Burada kritik nokta kızla ilk konuşmayı fazla uzatmamak, mümkünse 10-15 dk. Ben hemen pasaport ve valize onun önünde gittim ki kız bu da karşılık alınca yapıştı deyip yokluk zihniyetiyle yaftalamasın. Daha sonra danışmada bir şey soruyormuş gibi yapıp oyalanarak onun gelmesini bekleyeceğim tabii ☺ bunlar hep tabi kızın bana yazıyor algısını yönetmek için. Beklediğim gibi de oldu, çünkü ben danışmada metroyla ilgili bilgi alırken o da valizini almış gözleri beni arıyordu. Bunu görünce elimle gel gel deyip çağırdım. Gelince tabi “ben olmasam kayboluyorsun ya iyi ki denk gelmişim uçakta sana” deyip takılmayı da ihmal etmedim, tabi kız yine güldü hiç bozulma yok.

Fakat bi yandan içimde de inanılmaz bir heyecan var, eski ben olsam meriç gibi kıçını yalayacağım kızla dalga geçmek takdir edersiniz ki yeni haplanmış erkek için resmen devrim. Yine de sonuna kadar heyecanı koruyup kapıdan ayrılırken numarayı istemeyi düşünüyordum ki,

Kız numaramı istedi!

Yaşadığım şoku anlatamam. Eskiden olsa hayatta bakmaz diyeceğim, zaten benim de reddeder deyip konuşmaya cesaret edemeyeceğim kız kendi ağzıyla numaramı istiyordu. İçimden vay amk bu işler bu kadar kolay mıymış deyip geçmiş günlerime bi anlığına da olsam üzüldüm. Numarayı versem de arayıp aramayacağı belli olmadığı için “sen numaranı ver ben seni ararım” dedim. Numarasını verdi ve oradan uzaklaştık.

Şimdi diyebilirsiniz ki nerede incir berbat olacak? Normalde PUA ve Red Pill camiası, numarası alınan kıza ilk mesajı atmak için en az 2-3 gün beklenmesi gerektiği konusunda hemfikirken ve ben de bunu bilirken iki saat sonra kıza whatsapp üstünden “bu benim numaram, kaydet istersen” diye yazdım, üstüne de şu gün buluşalım mı diye sordum. Üstüne bir mallık daha yapıp niye cevap vermedin diye sıvadım. Tabi kız kendisiyle tanıştıktan 2-3 saat sonra buluşma daveti yapan bir adamın yokluk zihniyeti farkedip dönmek bile istemedi. Son ana kadar harika getirdiğim yürümeyi tek bir hamleyle batırmış oldum.

Çıkarılacak dersler:

1. Her ortamda tetikte olun, algılarınızı burada olmaz deyip kapatmayın. Gündüz oyunu oynuyorum diye illa kız tavlamak amacıyla dışarı çıkmanıza gerek yok, bu amaçla gitmediğiniz yerlerde de (havaalanı, market, konser vs.) hatunlara yürümek için acayip fırsatlar çıkacak. Hatta bu tarz ortamlarda bar vb. gibi yerlere göre rekabet daha az olduğu için kızlar olayın doğallığına kapılıp diyaloğa daha açık olacaktır.

2. Mizahın gücüne inanın. “Kız çok güzel, dalga geçersem bozulur konuşmaz” deyip dilinizi tutmayın. Zaten kız kendisini gücendirmeyi göze alarak dalga geçen erkekleri daha özgüvenli bulacaktır, bu onun dış görünüşünden etkilenmediğinizin kanıtı. Tabi dalga geçerken dozu iyi ayarlamak lazım. Direkt hakaret olmamalı.

3. Bu dalga geçme olayı aynı zamanda kıza kendini açıklama ihtiyacı hissettiriyor ki bu güzel hatunların hiç yaşamadığı bir şey. Zira güzellikleri yüzünden her hareketlerinin tolere edilmesine o kadar alışmışlar ki kendilerine hareketinden ötürü garip bakan birini gördüklerinde afallayıp aksini ispatlamaya çalışıyorlar. Muhabbet ortamını körükleyen ve kızın size kendini beğendirmeye çalışmasına yol açan bir durum.

4. Kıyafetiniz her daim iyi olsun, her yere sanki az sonra bakanlar kurulu önünde sunuma çıkacakmış gibi giyinerek gidin. Bunun çok faydası oluyor, hatta kıza karşı buzun yüzde 70’i tipten ziyade iyi giyimle kırılır. Nerden başlarım diyorsanız erkek modası takip edin, tabi efemine tiplerin olduklarını değil. Hiçbir şey bilmiyorsanız koyu renk takım elbise giyin amk modası geçmez ☺

5. Numara aldıktan sonra ilk mesajı atmak ve buluşmaya davet etmek için mutlaka 3-4 gün bekleyin. Ben bunu acı bir tecrübeyle öğrendim. Anında iletişime geçmek yokluk zihniyetinin en büyük kanıtı. Unutmayın, bu süre içerisinde kızla iletişim kurmadan kaybedeceğiniz hiçbir şey yok ama ağzınızı açtığınız anda benim gibi olayı mahvedebilirsiniz.

6. Cevap gelmezse veya bu shit testin kralıdır, benim gibi ikinci mesajı atıp da iyice batmayın. Politikanız mesajı at ve unut olmalı, cevap vermek onun sorunu. İkinci ihtimal de buluşmaya gelemem deyip alternatif sunmaması. Burada da sen bilirsin deyip birkaç gün sonra tekrar denemek lazım.

7. Kıza yürüme olayı bir bütündür, maalesef tek bir hayatı bile affetmiyor. En azından başlarda hatayı sıfıra indirmek lazım. Çünkü ilk izlenimi nasıl verirseniz ilişki de öyle devam eder. Oyunun adımlarını kendinize uyarlayıp standart bir taktik planı geliştirmek bu yüzden önemli.