Eğer kadın ilginizi artık talep etmiyorsa aynı veya daha fazla ölçüde ilgiyi başkasından görüyor demektir.
Kadının yaşı ne kadar büyükse o kadar aceleci, erkeğin yaşı ne kadar büyükse bağlanmaya o kadar isteksiz olur.
Sizi terk edip başkasına gitmekle korkutmaya çalışan kadına yaptığının misliyle karşılık vermeniz gerekir.
Bir kadının egosunu kontrolde tutmak için yaptığı her hareketten şüphelenin, hatalarını yüzüne vurun, dalga geçin, görmezden gelin. Yaptığınızın farkında olsa bile bu taktik etkisini kaybetmez, sonuçta dominant olan sizsiniz.
Kadınlar kaypak davrandığı için söyledikleri her lafın sonuna “şu anda canım böyle istiyor” diye kafanızda ekleyin, o zaman onları daha iyi anlarsanız.
Kadınların düşünceleri içinde bulundukları ruh halinin bir sonucudur; dolayısıyla bağlayıcı ifadeler değildir. Ruh halleri değiştiği zaman tüm söylediklerini ve düşüncelerini anında inkâr edebilirler.
Kadınlar beğenilmek, erkekler ise sevişebilmek için çok çalışır.
Bir kadın biraz zamana ihtiyacım var diyorsa asla tartışmaya girmeyin. Tüm ilginizi çekin ve ortada kaybolun. Bu kadar kolay gitmeniz kararını sorgulamasına neden olacaktır.
Bir kadının güvende hissetme isteği, her şeyi egoistçe ve sorumlu tutulmaksızın kontrol etme isteğinden ağır basmalıdır.
Bir çocuğun yetişkin olmanın getirdiği varoluşçu baskıları anlaması zordur. Bu durum, tamamen değilse bile kısmen, kadınlar için de doğrudur.
Özgüven sorunu olan kadınlar yüksek statülü bir adamı elde etmekte zorlanmaz; çünkü pasiflik kadınsı bir özelliktir. Cesaret ise erkeğin omzundaki bir yüktür.
Evlilik potansiyelini mahvetmiş her genç kadının ya bir adam tarafından kalbi kırılmıştır ya da kulağına sürekli zehirli düşünceler fısıldayan erkek düşmanı bir kadın arkadaşı vardır.
Kadınlar başkalarını cezbederek kandırmakta her ne kadar hünerli olsalar da aynı beceriyi karar vermekte gösteremezler. Hilede bu kadar iyi olmalarının sebebi kötü bir karar verici olmalarıdır. Kadınlar uyum sağlamak üzere evrimleşmiştir, mantıkla değerlendirmek harçları değildir.
Bir kadınla ilişki kurduğunuzda ya siz onu ayağa kaldırırsınız ya da o sizi süründürür.
Kadınlar kazanırsa kadın dâhil herkes kaybeder; çünkü kadınlar kendilerini mahvetmeye meyilli mazoşistlerdir, kendilerine yardım edenleri de mahvederler. Tabii siz buna izin verirseniz.
Egoist kadınlar kendi yerlerini unuttukları için asla boyun eğecek karakterde olmadıklarını düşünürler; ama alfa erkekler çatışma değil boyun eğme ister.
Çoğu genç kadın karşısındaki erkeğin sevişme niyetini bildiği için temkinli davranır; ama kendilerini yoldan çıkaran sinsi olgun kadınlar tarafından kolayca kandırılırlar.
Erkekler gerçeği gördükleri zaman büyürler, kadınlar ise gerçekten uzak oldukları zaman. Çünkü masumiyetini kaybetmek erkeği güçlendirirken kadını yaralar.
Toplumlar aldatmaya meyilli tarafın erkekler olduğunu söylerseler de aldatma sonucu gelen boşanmaların çoğunda kadın sorumludur. Çünkü kadınların eline daha çok aldatma fırsatı geçer ve erdemleri de erkeğe göre azdır. O yüzden ancak sürekli ve tavizsiz bir disiplin görürlerse düzgün davranırlar.
Bir kadının erdemi, erkeğinin ona karşı ne kadar acımasız olabileceğiyle doğru orantılıdır.
Eğer bir kadın sizin kötü, ahlaksız, etik değerleri olmayan biri olduğunuzu söylüyorsa kazandınız demektir.
Boyun eğermiş gibi numara yapmakla övünen bir kadın gerçek kadın değil kurnaz bir şarlatandır. Bunun erkekteki karşılığı dominant görünmeye çalışan erkektir.
Sadakat, kadınlarda pek bulunan bir özellik değildir.
Her ne kadar kadınlar aksini iddia etse de erkeğin ahlakından çok onun genlerini ve başarılarını önemserler. Hal böyleyken erkeğin nimetlerinden yararlanmak için onun tüm ahlaksız davranışlarına mutlaka bir kılıf bulacaktır.
Kadınlara liderlik etmek erkeğin görevidir; ancak kadınlar erkeğe göre daha kurnaz olduğu için en başarılı erkekler kurnaz olan liderlerdir.
Kendisini öldürebilecek bir erkeğin yanında güvende hissetmek, kadını inanılmaz ölçüde tahrik eder; çünkü nazik olup aynı anda da çekici davranabilen adamlar kadınların afyonudur.
Attığınız shit testleri umursamayan bir kadını siz de görmezden gelin.
Eğer size karşı ilk adımı atan kadınsa kazandınız demektir. Kadını kovalamazsanız ona ihtiyacınız olmadığını ve başka seçeneklerinizin bulunduğunu düşünecektir. Böylece o sizi kovalamaya başlar ve size ihtiyacı olduğunu bilinçaltında da olsa kabullenir.
Kadınlar erkeğin çıkarına ters gelen isteklerini yaptırabilmek için erkeğin performans yükümlülüğünü ve erkekliğini kanıtlama isteğini silah olarak kullanırlar.
Kadınlar öyle iflah olmaz egoistlerdir ki ne kadar zarar görseler de düzelmeyi reddederler ve yaptıklarına rağmen kabul görmek isterler.
Kadınlar konusunda talihin yüzünüze gülmesini beklemeyin. Kötü bir kadın seçerseniz sürekli istekte bulunup ukala davranacaktır. Haddini bildirseniz bile zırt pırt isyan edecektir. Kaliteli bir kadın seçerseniz de bu defa özgüveni düşük ve muhtaç davrandığı için duygusal açıdan dengesiz olacaktır. Yani hangi kadın olursa olsun güvenli ve dominant olduğunuzu görebilmek için sürekli sizi test edecektir.
Kadınlar duygusal açıdan bencil ve benmerkezli oldukları için erkeklerin duygularını önemsemezler. Kadınların saygı duyduğu şey, erkeğin onda farklı duygular uyandırmasıdır. Böylece acı ve arzuyu bir arada yaşama tutkularını gerçekleştirirler.
Uyum sağlamaktan çok çatışmayı seven bir kadın ilişkiye uygun ve layık değildir.
Gerçek kadınlar boyun eğer, boyun eğen kadın da kontrol değil güvenlik ister. Boyun eğiyormuş gibi yapan kadınlar, kendi doğalarıyla feminizm arasında gelgitler yaşayanlardır.
Bir kadının niteliği ne olursa olsun, sürekli olarak kendisine geçmişteki savaş eseri kadınlara davranıldığı gibi davranacak bir kötü adam arar.
Tutarsız ve dedikleriyle sürekli çelişen yapılarından ötürü kadınların düşünceleri çoğu zaman değersizdir.
Kadınlarla her daim savaştasınız. Size ihtiyacı olduğunu bile bile ve ikinizin de mahvolması pahasına sizinle çatışır. Patronun kim olduğunu göstermezseniz asla sizi saymaz.
Kadınlar, içlerindeki mazoşist dürtülerinden ötürü, kendilerini ve yardımcı olmaya çalışan erkekleri mahvetmeye çalışırlar.
Bir erkek, kadının yarattığı kaosu bastıramaz ve onun duygusal dalgalarına karşı set çekemezse kendini cehennemde bulması kaçınılmazdır.
Kadınların kaos yaratmak, erkeklerinse düzeni sağlamak için dünyaya gönderildiğini asla unutmayın. Dolayısıyla disiplinden taviz vermeyerek kadının kaosunu bastırmak erkeğin görevidir.
Bir kriz esnasında amacınız kadının sorununu çözmek değil duygusal durumunu idare etmek olmalıdır. Kadının duyguları yatışmadan gerçek soruna asla odaklanamazsınız; çünkü o ana kadar sürekli panik yaparak ve mızmızlanarak durumu daha da zorlaştırır.
Bir kadın endişeliyse duyguları hareket geçmiş demektir. Kadınların çoğu için sadece duyguları vardır; mantığını kullanmaya çalışan azınlık için bile önce duyguları gelir. Mantığı iğrenç bir şey olarak görmeseler bile sevdikleri de söylenemez.
Zeki ve egoist kadınlar boyun eğiyormuş gibi yaparak istediklerini elde etmeye çalışırlar.
Bir kadının size ihtiyacı olduğunu hissetmesi gerekir; yoksa sizden iyi olduğunu düşünecektir. Erkeklerin muhtaç davranma lüksü yoktur, zayıflık kadınlara özgü bir ayrıcalıktır.
Kadının boyun eğmesi erkeğin yumuşak karnıdır.
Erkekler daha sağlam çalışır, kadınlar ise doğurmakta iyidir. Erkeklerin ekonomiyi yönetmesi, kadınlarınsa üremesi gerekir.
Kadın üretmeyi bilmiyorsa hayatındakilere de değer vermez. Tembel bir kadından ne iyi bir eş ne de iyi bir anne olur.
Eğer uzun bir süre boyunca seks yapmadıysanız işler sizin için kötüye gidiyor demektir. Kadının size karşı arzusunun sönmesi ilişkinin geleceği açısından kötüdür.
Bazen en iyisini elde etmek için yapmadan önce yıkmak gerekir. Bu bakış açısıyla, bir erkeğin de gerekli beceriye sahip olması durumunda kadını kendi istediği şekle sokacağını söyleyebiliriz; ancak bir kadına erkeği mahvetme hakkı verilirse adamı çürütmeden gitmez.
Eğer kadın sizi rahatlıkla çiğneyebiliyorsa yeterince sert davranamıyorsunuz demektir.
Bir kadının çekiciliği mutluluğundan, erkeğinki ise özgüveninden gelir. Sürekli avutulmayı bekleyen bir kadın, tıpkı ürkek bir adam gibi, çekiciliğini kaybeder.
Erkekler değer kazanmak, kadınlar ise değerini korumak zorundadır. Kadının yaşı sorulmaz lafı buradan gelir. Zamanın geçmesi kadından çok erkeğe yarar.
Bir kadını sürekli özlüyorsanız, onu zaten kaybetmişsiniz demektir. Bırakın gitsin. Sürekli özleyen taraf o olmalıdır. Yarışmacı değil ödül olun. Ödüller asla kaybetmez, yarışmacılar ise çoğu zaman kaybeder.
Erkekler söz konusu olduğunda kadınlar piyano başındaki Mozart gibidir. Erkekler doğayla oynar, kadınlar erkekle. Erkeğin hedefi medeniyet, kadının hedefi erkektir.
Ukalalık erkeğe yakışan ama kadının üstünde eğreti duran bir kıyafettir. Ukala erkek kadınlar için çekiciyken ukala kadın erkeklere çekici gelmez.
Bir erkek karşısındaki kadını âşık etmek için ondan daha ukala olmalıdır. Kadınlara değer verilen kültürlerde kadın erkekten daha ukaladır, dolayısıyla böyle ortamlarda çoğu erkek kadınlar tarafından çekici bulunmaz.
Erkeğin kadına göre daha ukala olması kadının dış görünüşten kazandığı üstünlüğü büyük ölçüde dengeler. Kadın da erkek kadar ukala olursa bu denge kaybolur. Kendini olduğundan büyük görmek bir erkeğin sevişme şansını asla azaltmaz.
Bir kadın ona istediğinden daha az ilgi göstermenizi arzular. İstediği kadar ilgi göstermeniz durumunda ise arzusu kaybolur. Kadınlar, her dediklerini yapan erkeklerin ilgisini değersiz bulurlar. O yüzden tutumlu davranın; çünkü bir erkeğin ilgi bakımından çok cömert olması kolayken çok tutumlu olması diye bir şey söz konusu değildir.
Kadınların beklentileri ve liyakatleri genelde birbirine denk değildir. Beklentileri her zaman layık olduklarını aşar.
Eğer bir kadın kendi kararlarından ötürü erkeği suçlayıp sorumluluğu üzerinden atmak için bir sebep arıyorsa mutlaka bulur. Çünkü kadınlar daima sorumluluktan kaçarlar ve yaptıklarından dolayı hesap vermekten nefret ederler.
Kadınların sizi hedefinizden uzaklaştırmak gibi bir huyu vardır, buna izin vermeyin.
Genç kızlar ve kadınlar arasındaki fark, erkekler ve oğlan çocukları arasındaki fark kadar büyük değildir.
Bir kadının görünürdeki ahlak anlayışı aslında erkekleri utandırıp caydırmaya çalışan bir mekanizmadan fazlası değildir. Düşüncelerinizden utanmayın, yoksa kadın suçu size yıkmaya kalkar.
Kadınlar zayıf bir erkeği çekici bulamazlar; ancak erkekler kadınların narinliğini çekici bulur. Dolayısıyla cinsel açıdan eşitlik söz konusu değildir; çünkü kadının arzu duyması tamamen erkeğin yükü sırtlayarak güçlü olmasına bağlıdır.
Bir kadınla erkek arasında sorun çıktığı zaman hatanın hep erkekte olduğu düşünülür ve sorunu erkeğin çözmesi beklenir. Suçun çoğu kadında da olsa toplum nezaket icabı bunu reddeder ve erkeğin sorumluluk almasını ister. Buradan yola çıkarak insanların bir kadını mantığa davet etmektense erkeği baskı altına almanın daha kolay olduğuna inandığını söylemek herhalde abartı olmaz.
Kadınlar ilişkileriyle, erkekler başarılarıyla var olur.
Kadının acizliği, sempati ve yardım etme isteği uyandırır. Erkeğinki ise, yardım edenler olsa da, tiksinti uyandırır. Bağımsız olmak kadınlar için bir tercihken erkeklerin böyle bir seçeneği yoktur.
Kadına ihtiyaç duyan bir erkeği hiçbir kadın istemez. Kadınlar kendilerine muhtaç değil sadece kendilerini arzulayan erkekler ister. Bir kadına ihtiyaç duymak onu kaybetmenin en kısa yoludur, arzunun ihtiyaca dönüşmesine tahammül edemezler.
Kadınlar daha muhtaç ve bu yüzden de daha tehlikeli olan taraftır. Çünkü büyük ihtiyaçları karşılamak büyük düzenbazlıklar gerektirir.
Mantık erkeklerin âlamet-i farikasıdır, kurnazlık ise kadınların. Strateji de erkek aleminin ustalığıdır.
Bir kadının cinsel cazibesi her şeyi elde etmesini sağlar. Bu yüzden çirkin kadınlar sefalet içindedir. Kadınlar bir erkeğin arzusunu uyandırarak istekleri ve duygusal ihtiyaçlarına ulaşırlar. Erkeklerse kadının arzusunu sadece cinsel ihtiyaçlarını karşılamak için uyandırmaya çalışır.
Kadınlar, statüsü düşük erkeklerin kendilerine ilgi göstermesinden tiksinirler, bunu da ahlak kılıfına uydurarak dile getirirler. Aslında bu tiksintinin temelinde güçlü bir adam tarafından seks objesi haline getirilme arzusu yatar. Zayıf adamın eli boş kalırken güçlü adam tüm cinsel isteklerini yaşar.
Değerli bir adamı elde edebilmek kadınların tek varlık sebebidir; fakat hiçbir zaman en iyisini elde ettiklerinden emin olamazlar.
Bir balkon, içinde otururken sokaktan bakıldığındaki gibi etkileyici görünmez, hipergami bunun farkında değildir.
Günümüzde kadınlar erkeklerin yeterince erkek olmadığına ve erkekler de kadınların yeterince kadın olmadığına inanıyor. İki görüş de doğru, çift cinsiyetlilik çağımızın vebası.
Bir kadın hiçbir şey yapmadığınız halde sizi aldatmakla suçluyorsa büyük ihtimalle kendi sadakatsizliğini size yansıtıyor demektir. Derhal terk edin.
Kadınların oğullarını başarısızlığa sürüklemesinin sebebi, olaylara sadece kadın bakış açısıyla yaklaşmalarıdır. Sadece annesi tarafından büyütülen ve etrafında örnek alacağı bir adam olmayan erkek çocuklarının başarısız olması kaçınılmazdır. Bir anne oğlunu ne kadar sevse de ona tam anlamıyla rehber olamaz; çünkü erkeğin varoluşçu bakış açısını anlayacak soyut düşünce sistemine sahip değildir. Bu bir tercih değil kadın doğasının eksiğidir.
Bir kadın eski sevgilisinin kendisinden sonra gelişmesini istemez, çünkü onu terkederek doğru tercihi yaptığından emin olmak ister. Yoksa hipergamisi yara alır ve hareketinden büyük bir pişmanlık duyar.
Bir kadının vicdanına güvenerek doğru şeyi yapmasını beklemek salaklıktır.
Kadın ne kadar zekiyse duygularını mantık kisvesine o kadar çabuk büründürür.
Kadınların ruh eşi dedikleri erkekler, bilinçaltında yarattıkları yüksek statülü adamlardır. Erkeklerin ruh eşi yoktur, hoşlandıkları ve hoşlanmadıkları kadınlar vardır.
Bir erkek kazansa da kaybetse de risk almak zorundadır. Kayıtsız ve pasif kalmak kadınlara has bir ayrıcalıktır. Erkeğin performans yükümlülüğü vardır. Risk almak erkeklerin en temel özelliğidir. XY kromozomlarına sahip olmak bunu gerektirir. Uyuşuk ve tembel erkeklerin eli boş kalır.
Erkeksi davranan kadınlar, kötü bir erkek örneğidir; çünkü erkeğin mantığını ve sorumluluk duygusunu almadan sertliğini sergilemeye çalışırlar.
Bir kadın istediğini vermeyen erkeği sevmez; ama istediğini hiç direnmeden veren erkekten tiksinir.
Bir kadın yaşlandıkça yüksek statülü bir adamla evlenme ihtimali azalırken yaşlanan erkeğin daha iyi bir eş bulma ihtimali artar. Kadınlar ilişki konusunda erkeklere göre daha zeki olduğundan kendi değerleri düşerken değeri yükselen erkekleri bağlayabilirler.
Doğurganlık ve güzellik konusunda zaman kadının değil erkeğin tarafındadır. Kadınların ilişkiyi sürekli bir üst seviyeye taşıma çabası değerlerinin hızlıca düşmesinden kaynaklanır.
Alfa erkek basit konularda gücü kadına bırakıyormuş gibi yaparken (perdenin rengini seçmesine izin vermek gibi) ciddi konularda ağırlığını koyar. Böylece kadın önemsiz konularda bile olsa gücün kendinde bulunduğunu sanarak egosunu tatmin eder.
Eğer kazanan bir erkekseniz kadın en ufak sorununuzla bile ilgilenir; ama kaybederken ölseniz umrunda olmaz.
Kazanan bir erkeğin kaba ve kural tanımaz olma lüksü vardır, hatta böyle durumlarda erkek hata yapsa bile kadın özür diler. Ama kaybeden bir erkekseniz kadın kendi hatalarından bile sizi sorumlu tutar.
Kadınının karşısında zayıf kalan erkek, çocuğuna boyun eğerek hem onu hem de kendisini felakete sürükleyen ebeveyn gibidir.
Bir erkek nasıl ki seksi kolayca elde edemiyorsa kadın da bağlılığı kolayca elde edemez. Erkekler kadını seks için baştan çıkarır, kadınlar da erkeği ilişki için baştan çıkarır. Kadın kur, erkek yatırım yapar.
Duygusal olarak ne kadar ulaşılmaz olursanız kadın size o kadar yakın olur.
Bir erkeğin benliğini kadın etkisinden korumasının tek yolu kadının amigdalasının yüzde 99’unu şok etmektir. Geriye kalan yüzde 1 zeki, psikopat veya mazoşist olur.
Masumiyet kadınların en büyük illüzyonudur. Hele bunu özellikle ön plana çıkarıyorsa kesinlikle illüzyondur.
Size âşık olmasını istediğiniz kadınlara karşı asla doğruları söylemeyin. Kadınlar bu dürüstlüğü kaldıramaz; çünkü kendilerini rahatsız edici bir gerçekle yüz yüze getiren erkekleri düşman olarak görürler.
Kadınlar ayrılığı erkeklere göre daha çabuk atlatır; çünkü duygusal boşluklarını dolduracak birini bulmaları daha kolaydır, daha az yatırım yaparlar ve en beğendiği yönlerinizi bile unutacak şekilde hafızalarını yenilerler.
Kadınlar iyi bir hizmetçi ve kötü bir efendidir. Bir kadına güç vermek felaket doğurur.
Kadınlar her daim gücünüze sadıktır. Güce sahip olmak kadınlara sahip olmak demektir. Gücü bir kez kaybederseniz ihanete hazır olun.
Yüksek enerjili dominant bir adam değilseniz kadınlar sizi sevmez. Kadınlar, ancak kendilerinden daha merhametsiz erkekleri sevebilirler. Böyle bir kişiliğe sahip olmadan başlanan her ilişki, aşka değil ekonomik çıkarlara dayalıdır.
Bekâr kadın kendisine yatırım yapılmasını sağlayamamış kadındır. Bekâr erkek ise bu yatırımı yapmayandır.
Kadınlar paralı asker gibidir. Kazanmak için ellerinden geleni yaparlar. Birden taraf değiştirirler veya en iyi seçenek olduğunu düşündükleri erkeği elde etmek için göz göre göre yalan söylerler. Bir kadın için maalesef sadece bir “seçenekten” ibaretsiniz.
Toplum, korkularını açıkça paylaşan erkeğin özünü yansıttığı için kadınlar tarafından takdir edileceğini söyler. Bu kuyruklu yalandır. Sıradan bir erkek kadının narin yapısını sevdiği için kadın da kendisininkini sever diye düşünür. Ama böyle bir yükle karşılaşan kadın ilişkiyi bitirme planı yapar. Kadınlar zayıflığa tahammül edemez. Erkeğin buradaki hatası, kendine çekici gelen şeyin kadına da çekici geleceğini varsaymaktır. Cinsel devrimden önce erkekler bunun böyle olmadığını zaten biliyordu.
Güçlü bir adamın yüzeysel zayıflıkları kadının hoşuna gider. Kadınların kendiyle barışık erkekten kastı budur, özgüvensizlik değil.
Erkekler zayıflıklarını paylaşmanın aşk ve güven göstergesi olduğunu, acıların aradaki bağı pekiştireceğini zanneder. Ama böyle bir durumda kadın sergilenen zayıflıktan ötürü tiksinti duyar. Kadınlar zayıflığınızı, acılarınızı ya da yaşadığınız zorlukları onunla paylaşmanıza saygı duymaz. Daha doğrusu umurlarında değildir. Aksine, böyle durumlar karşısında sağlam duruş sergilemenize hayran olurlar.
Para erkeğin makyajıdır.
Kadınlar için para erkeklerden daha önemlidir. O yüzden kadınların değil paranın peşine düşün. Parayı kovalarken kadınları elde etmeniz kadınları kovalarken para kazanmanızdan daha olasıdır. Paranız ya da Allah vergisi bir fiziğiniz olmadan oyunu en zor seviyede oynarsınız. Para her şeyin daha iyisine sahip olmak demektir, yanınızdaki kadının güzelliği de bunun kanıtıdır.
Erkekler bir ilişkiyi ancak sakin kalarak yönetebilir, kadınlar ise gereğinden fazla tepki göstererek.
Kadınlar aşırı uçtaki duyguları kendi yararına kullanırlar, bu da erkekleri bıktırır. Kadınların duygusal hareketleri çoğunlukla tiyatrodan ibarettir.
Kadınlar drama bayılır; çünkü bu yöntem duygularını silah olarak kullanıp istediklerini elde etmelerini sağlar. Duygularından arındırılmış bir kadın kavga edemez ve psikolojik gelgitlerinin karşısında çaresiz kalır. Böylelikle başka olaylara burnunu sokarak gördüklerini abartır ve psikolojik dünyasının saldırı güdüsünü rahatlatacak yeni sorunlar ortaya çıkarır.
Kadınlar psikolojik açıdan şiddete yatkındır.
Kadınsı davranan erkeklere ve erkeksi davranan kadınlara arzu duyulmaz. İnsanlar kadınlara yardım etmeye, erkeklere ise saygı duymaya yatkındır. Kadınlar kendini acındırarak toplumda güç kazanır, erkeklerse güçlenerek saygı kazanır.
Kadınlar uzun vadede mutluğunuza karşı en büyük tehdittir. Nietzsche’nin de dediği gibi: “Kadınlar en tehlikeli oyuncaktır.” Her zaman gardınızı koruyun. Tarihin gördüğü en büyük adamlar savaş kazandı, yoksulluğu yendi ve muazzam imparatorlukları yönetti. Peki, bu adamların mahvolmasına yol açan tek bir sebep gösterin desem? Evet bildiniz, kadınlar.
Her zaman özünüzü koruyun. Kadına özünüze inme fırsatı verseniz de her şeyinizi açık etmeyin. Kendinizi bir kale gibi düşünün. Onu içeri alın ama en büyük kapının anahtarını asla vermeyin. Kapının kapalı olduğunu görünce size kapının ardında ne olduğunu ve oraya girmesine izin verip vermeyeceğinizi soracaktır. Bu konudaki sıkıştırmalarına kulak asmayın. Bu kapıyı açmaya değecek tek kadın annenizdir. Eğer aşkın her şeyi paylaşmak olduğunu sanıyorsanız aşkı anlayamadınız demektir.
Kadınların iki farklı hayatı vardır. Dışarıya iyi kız görüntüsü verirken aslında içlerinde bir fahişe yatar. Çünkü kadınlar da bilir ki hafifmeşrep olmak değerlerini düşürür. Bu yüzden hafifmeşrepliği tamamen bırakmak yerine böyle davranmıyormuş gibi insanları kandırmayı tercih ederler.
Bir kadın ne kadar çok adamla yatmışsa benliği o kadar yara almıştır. Onlarca adamla yatmış bir kadın aslında seks yoluyla erkekleri obje haline getirmiş demektir. Bu kadınlarla ilişki yaşanmaz. Onlar da bunu bildikleri için erkekleri kandırmak amacıyla yattıkları adam sayısını düşük gösterirler.
Eğer bir kadının yattığı adam sayısını tam olarak bilmek istiyorsanız bu konuda onu yargılamıyormuş gibi davranın. Hatta siz de onlarca kadınla yattığınızı söyleyin. Bu durumun verdiği rahatlıkla doğruyu söyleyecektir.
Kadınların büyük çoğunluğu kötü olan yanlarını değiştirmek yerine karşı tarafı kandırma becerilerini geliştirmeye çalışırlar.
Kadınların psikolojiyle ilgili üniversite bölümlerine ilgisi, bu alandaki becerilerini artırarak çıkar elde etmeye çalışmaktan başka bir şey değildir.
Kadınlar erkeklere ahlak dersi vermeye bayılırlar. Böylelikle daha temiz görünerek karşı tarafı suçlu hissettirmeye çalışırlar. Asla kendinizi ona ispatlamaya çalışmayın.
Kadınların hatası asla görülmez, erkeklerinki ise asla unutulmaz.
Babasız ya da zayıf bir babayla büyüyen erkeklerin kadınsı davranışlar sergileme ihtimali daha yüksektir. Aynı şekilde babasız veya zayıf bir babayla büyüyen kadınlar da erkeksi davranışlarda bulunur. Kötü yetiştirilmiş çocuklar iyi bir yetişkin olamaz. Tabii ki bu insanların arasında kendini geliştirenler de vardır; ama sayıları çok azdır. Çocuğunuz varsa ona iyi örnek olun. Babaların daha erkeksi ve sert olmaları, annelerin de ailelerinden daha önemli olmadıklarını bilerek kendi istekleri uğruna kocalarına ve çocuklarına ihanet etmemeleri gerekir.
Hayatta olmak istediğiniz yerde değilseniz kadınlarla ciddi ilişkilere girmeyin. Hem aklında her daim ilk haliniz olacak, hem de onun ihtiyaçları sizin ilerlemenizi engelleyecektir. Siz vücudunuzu ve işinizi geliştirmeye uğraşırken o mızmızlık yapmakla, negatif enerji yaymakla ve kendi sorunlarını size yüklemekle meşgul olacaktır. Onun olumsuz tavırları sizi de etkileyecektir.
Kadınlar çoğu zaman bir kazanç olmaktan ziyade bir borçtur. Tüm paranızı, zamanınızı, kaynaklarınızı yutan bir kara deliktir. Zaten bu yüzden erkeğin bağlılığı değerlidir. Dolayısıyla bunun boşa harcanmasına, gasp edilmesine izin vermeyin. İlişkileriniz konusunda seçici olun.
Kadınlar her zaman en iyisini hak ettiklerini düşünürler. Hepsi olmasa bile çoğu böyledir. Bir erkeğin gösterdiği çabayı nadiren takdir ederler. Kadının bir sorunu mu var? Bunun çözülmesini rica değil talep eder. Ona göre bir erkeğin kendisine yardım etmesi tercih değil zorunluluktur. Fakat yardım eden erkeği de asla takdir etmez ve ona saygı göstermezler; çünkü kadınlar doğaları gereği her şeye hakları olduğunu düşünen narsistlerdir. Bu davranışları değiştirilebilir; ama bir erkek bunu yapmazsa kadın kendi başına değişmez.
Kadınlar nadiren takdir eder ve çoğu zaman beklenti içinde olur.
Kadınlar bencildir, soyut düşünme yetenekleri yoktur. Kendilerini etkilemeyen şeyleri umursamazlar. Eğer bir kadının bir konuyla ilgilenmesini istiyorsanız ona bundan nasıl etkilendiğini gösterin. Yoksa ilgisiz kalacaktır.
Kadın bencilliği dünyayı soyut bir varlık olarak algılamaz, daha çok tecrübe edilecek uyarıcı olarak görür. Dolayısıyla gerçeklik algıları kendilerinden bağımsız değildir.
Kadınlar sürü psikolojisine son derece yatkındır. Grupta sivrilmeyi sevmezler, sürekli olarak normal görünmeye çalışırlar. Bu çaba erkeklerde de vardır; ama kadınlarda çok daha belirgindir.
Kadınların büyük çoğunluğu kendini dış görünüşüne göre tanımlar, dolayısıyla vücutları ölçüsünce var olabilirler. Güzelliğinden çok zekâsına güvendiğini söyleyen kadınlar, güzel olanları kıskanır; çünkü güzellerin kolayca kazandığını elde etmek için daha çok çalışmak zorundadırlar.
Eğer tepedeki yüzde 20’lik erkek grubuna dâhil değilseniz kadınlar sizi yok sayar. Kadınlar erkeklerin daha kolay yaşadığını söylerken tepedeki yüzde 20’lik grubu kasteder. Hatta bu düşünceye o kadar körü körüne bağlıdırlar ki kendilerinin altında kalan erkeklerin yaşadığı zorlukları bir an bile görmezler. Bu adamlar “görünmezdir”, hipergami sayesinde varlıkları yok sayılır ve asla kadınların radarına girmezler. Diyelim ki cesaretlerini toplayıp bu kadınlara ilgi gösterdiler, anında utandırılıp tacizci ilan edilirler.
Asla bitiremeyeceğiniz bir ilişkiye başlamayın. Kadına bağımlı hale geldiyseniz terk etme zamanınız gelmiş demektir.
Kadınlar kaypaktır, güvenmeyin. Daha genel olarak söylemek gerekirse, insanlara belli işler için güvenin; ama bu işleri birbirinden ayırın. Bir domino taşı düşünce diğerleri de devrilmesin. Böylelikle sonuca olan bağımlılığınız ortadan kalkar ve rolünü iyi oynayamayan adamların yerine yenisini getirebilirsiniz. Kadınlarla ilişkilerinizde de bu taktiği uygulayın.
Kadınlar için itibar her şeydir. Bütün ahlaki değerlerin, kuralların ve ilkelerin üstündedir.
Kadınlar eleştiriden ve yargılanmaktan nefret ederler. Eleştiriniz yapıcı bile olsa bunu itibarlarına bir saldırı olarak görürler. Erdemli görünmek için gerçeği aradıklarını söylerler; ancak gerçeği duymaya katlanamazlar. Dolayısıyla kadınlarla konuşurken gerçeği bir çocuğa anlatır gibi süsleyip püsleyerek sunmak gerekir.
Kadının ne dediğine değil ne yaptığına bakın. Kadınlar inanılmaz sıklıkta yalan söylerler. Bunun üstüne bir de bencilliklerini ekleyin, karşınızda sözleri gerçekle uzaktan yakından alakası olmayan birini bulursunuz. Bu arada, kadınlara kırmızı haptan asla bahsetmeyin. Sadece uygulayın. Bu fikirlerden nefret etseler de etkilerine bayılacaklar.
Kadınlar mantık, olgunluk, düşüncelilik, kendini bilmek vs. gibi sahip olmadıkları özelliklerle övünmeye bayılırlar.
Kadınlar sürekli olarak ergen kalırlar. Boş özgüveni ve şahsi tercihlerini olgunluk zannederler. Girişken olmak olgunluk değildir. Olgunluk, bir insanın ne kadar sorumluluk alabildiği ve bu sorumluluğun getirdiği baskıyı ne kadar kaldırabildiğiyle ölçülür. Kadınlar, erkeklerle kıyaslandığında, bu iki beceriye nadiren sahiptir.
Kadınlar 18 yaşından sonra pek olgunlaşmaz. Sadece daha zor beğenmeye ve her şeyi hak ettiklerini düşünmeye başlarlar. Varlıklarını gözlerinde büyüterek aydınlanma yaşadıklarını zannederler. Sürekli olarak olgunluktan bahsettiklerini duyarsınız; ama aslında bu bir manipülasyondur. Kadınların erkeklere olgunluk dersi vermesi komiktir; çünkü hoşlarına gitmeyen erkek davranışlarını çocukluk olarak görürler. Erkeklerden daha erken olgunlaşıyor gibi görünseler de aslında erkekler kadar uzun bir olgunluk süreci geçirmezler.
Kadın doğası gereği ilgi meraklısıdır, dramı sever, mızmızlanır, hemen ağlar, hayalcidir ve öz eleştiride zayıftır. Bunlar genelde çocuklarda görülen huylardır. Dolayısıyla kadınların erkekler kadar olgun olmadığını söylemek onlara haksızlık değildir.
Kadınlar oyun oynamayı sever; ama bir yandan da oyun oynamaktan ve oynayanlardan nefret ettiklerini söylerler. Bu da oyunlarının bir parçasıdır.
Kadının bilinçaltı beynini her zaman gölgede bırakır. Kadınları yöneten mekanizmalar evrenseldir, herhangi bir kadına özgü değildir ve kadının karar verme sürecini büyük ölçüde etkiler. Kadının yüzeysel özelliklerinin farklı olması bu mekanizmayı değiştirmez.
Bir adamın erkekliği hareketleriyle, bir kadının kadınlığı ise yaşıyla anlaşılır. Kadınlar, tıpkı sevmedikleri erkek hareketlerini çocukça gördükleri gibi, kendilerine gelen eleştirileri de genç kız ve kadın ayrımı yaparak savuşturmaya çalışırlar. Mesela burada bahsettiğimiz fikirleri bir kadına anlatsanız bunun kadınlar değil genç kızlar için geçerli olduğunu söyleyecektir. İşin komik yanı ise bunu diyen kadın kaç yaşında olursa olsun asla kendini genç kız olarak görmeyecektir.
Aslında elde edebileceğiniz bir kadının size bakmayacağını düşünüyorsanız size bakmaz. Bu kendini gerçekleştiren bir kehanettir.
Erkeklerin ruhunda mantık ve felsefe vardır. Kadınların ruhunda olayları duygularına göre yorumlamaya yatkınlık vardır.
Bir kadın ne kadar güzelse yaptığı saçma sapan hareketler erkekler tarafından o kadar hoş görülür. Ama kendi iyiliğiniz için bunlara asla göz yummamanız gerekir.
Kolayca bağlanan ve ilgisini cömertçe dağıtan bir adam erkeğin orospusudur. Sürekli kullanılır; ama duygusal olarak asla karşılık alamaz. Bu tek taraflı dinamiğe friendzone denir.
Kadınlar hayatlarında her zaman gerçek bir erkek ararlar. Eğer bir ilişkiniz varsa ve yeterince erkeksi davranmıyorsanız kadın sizi aldatır. Bunun olacağı kesindir, kadın sadece doğru zamanı beklemektedir. Bu yüzden ilişkinin devam etmesi kadına değil erkeğe bağlıdır.
Erkekliğinden rahatsız olan bir adamsanız kadınlar duygularınızı istismar ede ede size erkek olmayı öğretir; çünkü sert aşktan keyif alırlar. Onun canınızı acıtması sizi daha iyi bir erkek olmaya teşvik edecektir. Erkeklerin kırmızı hapla tanışmasını sağlayanlar genellikle kadınlardır.
Erkekler kadınlara güvenmezler; çünkü kadınların mantıksız davranışları inandırıcılıklarını zedeler. Kadınlar da erkeklere güvenmezler; çünkü erkeklerin bağlılık hissetmeden sadece bedenlerini arzulamasından korkarlar.
Sosyal statüsü düşük adamlar ne yapsa suç olur, yüksek olanların ise yaptıkları her şey kesesine kâr kalır. Sosyal statünüz ne kadar yüksekse kuralları o kadar rahat çiğnersiniz.
Neden Amerikan toplumu geriliyor görünüyor? Neden adalet ve edep çöküşte? Gerçek temel nedenin anlaşılması zor olsa da, neden toplumun büyük çoğunluğu karşı olsa da bayağılık ve tiranlık yükselişte? Ya sürdürülemez sağlık sistemi ve sosyal güvenlik masraflarından, artmayan maaşlara ve yükselen suç oranlarına; dökülen altyapı ve matastazda olan sosyalizmden, Detroit, Cleveland, Pittsburgh ve Baltimore gibi düşüşte olan ana Amerikan şehirlerine kadar tüm problemler, her tarafa sinen ama ulusal diyalogdan ve aslında bütün Batı Dünyasının diyalog alanından kendini saklayan ortak bir temel nedenden kaynaklanıyor ise? Bugün, 201Xli yılların ilk gününde, size bütün bunların nedenini anlatacağım. Böylece de önümüzdeki 10 yılda Amerika Birleşik Devletleri’nin en önde gelen problemi ile ilgili ulusal tartışmayı da tetikliyeyeceğim. Bu problem bizim boğuşuyor göründüğümüz diğer birçok problemin de temel nedeni. Az sonra okuyacaklarınız, 1997 yılında birinin çıkıp 2001 – 2009 arasındaki Terör ile Savaş (War on Terror) dönemine hakim olan güçleri oldukça detaylı bir şekilde anlatmasına denk geliyor.
Bu çok uzun bir yazı, The Futurist’te şimdiye kadar yazılan en uzun yazı. Gelecek 10 yılın sosyal, politik ve cinsel çatışmaları hakkında bir rehber olduğu için, bir oturuşta okunması için değil de destekleyen bağlantıları ile birlikte uzun bir sürede yavaş yavaş sindirilmek üzere yazıldı. Bu 10 yılın ayları ve yılları geçtikçe, bu yazı kehanet gibi görünmeye başlayacak.
İdari Özet : Batı Dünyası sessiz bir şekilde, kadın erkek ilişkilerinin zehirlendiği, devlet güçlerinin, başka türlü aslında iyi kadınların ailelerine büyük zarar vermesi pahasına çeşitli şekillerde teşvik edilmesi ile, erkeklerden kadınlara zorla kaynak transferi yaptığı, erkek doğasının kötülenirken kadın doğasının kutsandığı bir uygarlığa dönüştü. Bu, her iki cinsiyet için de adil değil ve aynı zamanda sonuçları erkeklerin değil de, 2020 gibi yakın bir zamandan itibaren gelecekteki masum kadın nesillerinin omzuna yüklenecek, hızlı bir uygarlık gerilemesi ve çöküşü için bir reçete.
Şimdi, bu yazının temel aksiyomu, kadın ve erkeklerin değişik önceliklere sahip ve değişik alanlarda güçlü ve zayıf olsalar da, eşit şekilde değerli olduğudur. Bir toplum, kadın ve erkeklerin birbirleri ile çatışmak yerine birbirlerini tamamlayan rollere sahip olduğunda en güçlü zamanını yaşar. Üstelik, bir cinsiyet (hangisi olduğu farketmez) kötü muamele gördüğünde, diğeri de birçok hakkından mahrum edilir. Bu aksiyoma katılmıyorsanız, buradan ötesini okumak istemeyebilirsiniz.
Kültürel Kriz
Kadınların Baskı Altında Olduğu Miti : Bütün istatistiki ve mantıki delillere karşın bir insana baskı altında olduğunu söylediğiniz zaman, o insanda cesaretsizlik ve kızgınlık yaratarak ona zarar verirsiniz. Bu tehlikeli etki, gereksizce empoze edilen birçok kadın mutsuzluğunun ve dayanaksız bir şekilde erkeklerden öç alınmasının temelidir.
Hepimize, kadınların insanlık tarihi boyunca sözümona nasıl baskı altında tutulduğu, ve bu baskının aynı seviyede zorluklarla karşılaşmayan sıradan erkeklerce nasıl yaygın, sistemli ve teşvik edilen bir şey olduğu öğretildi. Bu, gerçekte tamamen yanlış bir anlatı. Ortalama erkek savaş meydanlarında, denizlerde ve madenlerde ölüme zorlanırken, çoğu kadın evinde kalıp çocuklarına bakıyor ve ev işleri yapıyordu. Erkek hayatta kalma beklentisi her zaman kadınlara göre ciddi oranda düşüktü ve hala da öyle.
Modern devirden önce savaş insan toplumunun sürekli devam eden bir parçası idi. İki kabile ya da krallık ne zaman savaşsa, kaybeden tarafın savaşabilecek yaştaki erkekleri yok edilirdi ama kadınlar işgal eden toplumun içinde asimile edilirdiler. Tamam, cariye ya da hizmetçi olmak oldukça talihsiz bir kader ama erkekler gibi savaş meydanında boğazlanmak kadar kötü bir kader değil. Benimle hemfikir olmayanlara soruyorum, kadınların boğazlanması ve erkeklerin asimile olmasını mı tercih ederdiniz?
Bu anlatının önemli bir kısmı, “feministlerin” ortalama bir kadının kötü durumunu, ortalama erkeklerle değil de en tepedeki erkeklerle (monarşi ve aristokrasi) karşılaştırmalarından kaynaklanıyor.Buna apex fallacy (doruk yanılgısı) denir, kazara ya da bilinçli bir şekilde de olsa gerçekliği tamamen yanlış temsil eder. Ortalama bir kadının durumunu ortalama bir erkeğin durumu ile karşılaştırmak için (burada anahtar kelime ‘ortalama’), en fakir ülkelerdeki en fakir köylülerin hayatlarına bakmanız yeterli. Hem kadınlar hem de erkekler ağır işler yapmak zorundalar, yeteri kadar yemek ve elbiseleri yok ve yaşadıkları durumdan yukarı çıkma yolları oldukça kısıtlı.
Oy verme hakkı gibi cımbızla seçilmiş anektodlarda ise unutmayın ki çoğu yer ve zamanda erkekler de oy veremiyorlardı. Aslına bakarsanız, tüm yüzyıllardan tüm ulus devletleri karşılaştırırsanız, tüm hepsinde kadın ve erkeklerin aynı oy verme (ya da verememe) hakkına sahip olduğunu görürsünüz. Bugün bile, 200 adet devlet içinde, kadın ve erkeklerin oy verme hakkının farklı olduğu tek devlet yoktur. Kadınların erkeklere verilen haklardan mahrum olduğu iddiası, tarihi durumun sadece yüzde 1’inde olan bir şeydir.
Bu, kadın sünneti gibi kadınlara yönelik barbarlıkları göz ardı etmek demek değil; bu tür şeyler hep varoldular ve hala varlar. Ama erkekler de aynı şiddette barbarlıklara maruz bırakıldılar. Bu hiçbir şekilde gündeme gelmiyor. Aslında, bir erkeğin cinsel organı bir kadın tarafından kesildiğinde, başka bazı kadınlar bunu komik bulabiliyorlar ve bunu da açık açık gururla söylemekten de çekinmiyorlar.
Yaşayan bir grubun yüzyıl önce, artık hayatta olmayan insanlara yapılan barbarlığın tazminatını almaya çalışıyor olması zaten hatalı. Ama bu baskının kurgu olması işi daha da kötüleştiriyor. Kadınların erkekler tarafından baskı altına alındığı anlatısı reddedilmeli ve oldukça seçici ve tarihi olarak yanlış bir anlatı olduğu için kabul edilmemeli. Aslında, bu mit tarihi bir baskının değil, iki cinsiyetin şikayet etmeye yatkınlığı arasındaki farkın bir örneği.
Eğlence Dünyasındaki Maskülinite Boşluğu : Aşağıdaki eğlence dünyası figürlerine bir bakın. Bu kişiler ancak 30 yaş üstünde iseniz size tanıdık gelecektir.Bütün bu kişiler 80lerde çok meşhurdu ve bazıları o 10 yılın iki tarafında da varlardı. Hepsi birbirlerinden açıkça farklı tiplerdi. Ama aralarında ortak bir nokta var – Hollywood bugün bu adamlara denk çok çok az karakter üretiyor.
Bu karakterle çeşitli idi ve mükemmellikten uzaklardı ama hepsi maskülinitenin birer örneği idiler. Hepsi başka arketipleri temsil ediyorlardı, aile babasından lidere, çapkınlardan, maceracı gezginlere ve koruyucu erkeklere. Hepsi farklı olmaktan çok aynı idi. Zamanın erkek çocuklarına rol modelleri idiler ki çoğunlukla aynı erkek çocuğa birden fazla karakter rol modeli idi. Bill Cosby ve Mr. T gibi birbirinden çok farklı karakterlerin hayran kitlesi büyük oranda kesişirdi. Aynı şekilde Jean-Luc Picard ve maço erkek Randy Savage karakterlerinin hayran kitlesinin kesiştiği gibi.
Bu noktada, modern eğlence dünyasındaki gururlu ve rol modeli maskülin erkek kıtlığı daha açıkça göründüğü için, içinizde çoktan uçup gitmiş bir zamana ağıt yakan bir boşluk hissediyor olabilirsiniz. 80lerden önce ,başka çeşit bir maskülinite vardı ama bugün, maskülinite dikkat çekici bir şekilde yok. Erkeklere ya mayfa tipli kokuşmuşlar ya da efemine androjenler gösteriliyor. Star Trek ve A-Takımı filmlerin devamları ya da Rocky ve Indiana Jones gibi serilerin son filmleri yapılmıyor değil. Ama yeni karakterler neredeler? Boşluk neden sadece nostalji ile dolduruluyor? Jack Bauer gibi tek tük örnekler, maskülinitenin temizlenmesi gibi daha büyük bir trende karşı yeterli bir karşı çıkış değil.
Modern eğlence dünyasında iş adamları kötü adamlar olarak gösterilirken kocalar ise hiç hata yapmayan, güçlü karılarının parmağının ucunda olan salaklar olarak resmediliyorlar. Oprah Winfrey’in platformu her zaman yanlış yapan kadınlara sempati yağmuru sağlarken, büyük adaletsizliklere uğrayan erkeklere değinilmiyor bile. Kadınların aynı çıktı ve aynı iş için erkeklerden daha az para kazandığı gibi absürt şekilde yanlış feminist mitleri ya da aldatma ve aile içi şiddet sadece erkeklerin yaptığı bir şeymiş gibi gösterilmesi sitcom diyaloglarına ve hukuk dramalarına bile iliştiriliyor.
Bütün bunlar kadınlara erkeklere saygısız olmayı, karılara kocalarına tepeden bakmayı, kızlara babalarının önemini es geçmeyi öğretiyor ve sonuçta da bekar annelik (tabii ki vergi verenlerin parasıyla) normalleştiriliyor. Çoğu bekar annenin kurban değil de erkeklerin kucağından kucağına atlarken umarsızca hamile kalan kadınlar olmasına rağmen. Bu ise, artan sayıda genç erkeğin babasız büyümesine ve doğal erkek davranışlarının yanlış, feminizasyonun normal olduğunu öğrenmesine neden oluyor. Bu aynı zamanda, medyanın bekar anneliği ve “cougarlığı” (genç erkek avcısı yaşlı kadın) oldukları gibi kötü değil de normal göstermesinin de etkisiyle, kadınların cinsel pazarın gerçekleri konusunda kendilerini kandırmalarına neden oluyor.
Kadın ve Erkeklerin İlkel İç Güdüleri : Genetik araştırmalar gösteriyor ki, modern zamanlardan önce, kadınların yüzde 80’i çoğalabilmiş iken erkeklerin sadece yüzde 40’ı çoğalabilmiş. Bundan çıkarılacak en bariz sonuç, en tepedeki erkeklerin birden fazla kadını varken, alttaki yüzde 60’ın hiçbir çiftleşme şansı yoktu. Kadınlar açıkça tepedeki erkeği birden fazla kadınla paylaşmaktan gocunmadılar ve ‘alfa’nın dört karısından biri olmayı, ‘beta’nın hiç bölünmeyen ilgisine tercih ettiler. Kadınlar için çekiciliklerine göre erkeklerin en tepe yüzde 20’sindeki erkekleri, ‘alfa’ erkek olarak tanımlayalım ve ortadaki yüzde 60’a da ‘beta’ erkek diyelim. Dipteki yüzde 20’nin ise bu konuda bir fonksiyonu yok.
Goriller, şempanzeler ve ilkel insan kabileleri üzerindeki araştırmalar gösteriyor ki erkek, önüne gelenle yatan ve çok eşli cinsiyet. Bu, modern okuyucu için süpriz değil. Ama aynı araştırmalar gösteriyor ki, kadınlar tek eşli değil de hipergamikler. Başka deyişle, bir kadın belli bir zamanda tek bir erkeğe çekilmiş olsa da, değişik erkeklerin statü ve servetleri dalgalandıkça, kadının ilgisi düşüşteki erkekten yükselmekte olan erkeğe kayabilir. Alfa erkek saflarında devir (saflardan düşme – saflara girme) çok fazla ve kadınlar da bunun şiddetli bir şekilde farkındalar.
Bu nedenle kadınlar tek eşli ilişkiye ilk girmek isteyen olmalarına rağmen ilişkiden ilk çıkmak isteyenlerdir. Bu doğru ya da yanlış değil, tamamen doğal. Yanlış olan, kadınları evliliği bozduğu için utandıran geleneksel baskılar tamamen kalkmış iken, bir erkeği sosyal ve kültürel baskı ile, utandırarak, ‘bağlanmaktan korkmakla’ suçlayarak ya da ‘Peter Pan Kompleksi’ gibi uyduruk şeylerle evlenmeye zorlamaktır. Boşanmaların yüzde 90’ı kadınlar tarafından başlatılmasına rağmen. Dahası, bir kadın bağlılığı yokettiğinde, çocuklar büyük zarar görürler ve kadın şimdi ve gelecekte terk ettiği erkekten para talep eder. Evlenmeyi reddeden bir erkek ne masum küçüklere zarar veriyor ne de yıllarca bir kadına para ödemek zorunda kalıyor. Bu absürt çifte standardın, topluma gözle görünmeyen ama büyük zararları var.
‘Beta’ erkekleri, kendilerini idare edecek kadarından çok daha fazlasını üretmeye teşvik etmek ve aynı zamanda kadınların hipergami dürtüsünü kontrol altında tutarak çocukların biyolojik babalarından kopmamasını sağlamak için, tüm ana dinler, iki cinsiyetin birbirleri ile yapıcı bir şekilde beraber olmasını zorlayan ve ilkel dürtüleri cezalandıran bir kurum inşaa etmişlerdir. Bu kurumun adı “evlilik”tir. Tek eşli evliliği dayatan toplumlar, tüm beta erkeklerin eş sahibi olmasını garantileyerek, modern zaman öncesi üretken olmak için hiçbir motivasyonları olmayan bu erkekleri üretken olmaya teşvik etmişlerdir. Bunun karşılığında da kadınlar kendilerine kaynak sağlayacak, koruyacak bir erkek ve çoğunlukla yoksulluğa mahkum evlenmemiş kadınlardan daha yüksek sosyal statü kazanırlar. Bütün bir insan nüfusuna uygulandığında, bu sisteme “uygarlık” denir.
Bu formülü çok az sapma ile uygulayan bütün toplumlar büyük başarılar gösterip yüzyıllarca ayakta kaldılar. Tek eşli ilişkinin çeşitli insan topluluklarında nasıl benzer doğaya sahip oldukarı oldukça çarpıcı bir gerçek. Bu formülden sapan toplumlar, hızlıca yokedildiler. Cinsler arasındaki bu ‘anlaşma’ beta erkekler, 35 yaşının üstündeki kadınlar ve çocuklar için oldukça avantajlı olsa da, alfa erkeklerin ve 35 yaş altı kadınların (ilkine göre sayıca çok az bir topluluk) aktivitelerini sınırlandırdı. Bunun tersi olan uygarlık öncesi toplumda, alfa erkeklerin 3 ya da daha fazla kadını kapatması, yaşlananı atıp daha gencini alması ve bu arada beta erkek yığınlarının az sayıda arta kalan / yaşlı kadın için birbirini yemesi oldukça kaotik ve istikrarsızdı. Beta erkekleri saldırgan ve üretimsiz bırakan bu sistemde, alfa erkekleri tarafından çöpe atılan anneleri de ser sefil bir hayata mahkum ediyordu. Sonuç olarak, geleneksel uygarlık kontrollerini kaldırırsanız, erkeklere ve kadınlara ne olur?
4 Canavar Düdüğü : Birbiri ile alakasız dört güç, erkek ve kadınların biyolojik realiteleri üzerine inşaa edilmiş olan uygarlığın dengelerini, aynı anda sallamaya başladılar. Başkaları da 4 alarm konseptini daha önce yazdı ama ben 4 Canavar Düdüğünün biraz değişik bir versiyonunu seçeceğim :
1) Kolay Doğum Kontrolü (prezervatif, doğum kontrol hapı ve kürtaj) : Geçmişte, çok çok az kadının birden fazla cinsel partneri olurdu zira evlenmeden çocuk sahibi olmak bir kadını sefalete ve toplum tarafından dışlanmaya iterdi. Doğum kontrol yöntemleri, kadınları hipergami dürtülerini yaşayabilmelerini imkanlı kıldı.
2) Kusura dayanmayan boşanma, mal paylaşımı ve nafaka : Geçmişte, kocasından ayrılmak isteyen kadın, kocasının kusurunu kanıtlamak zorunda idi. Bugün yasalar değişte ve kadınlar kocalarını herhangi bir neden göstermeden boşayabiliyorlar ama aynı zamanda onlardan yıllarca nafaka almaya hak kazanıyorlar. Bu, yıkımı teşvik ediyor zira kadınların kendi sorumsuz davranışlarının bedelini erkeklere ve çocuklara yıkmalarına olanak sağlıyor.
3) Kadınların ekonomik bağımsızlığı : Feministler her ne kadar bunun kendi yoğun çalışmaları sayesinde olduğunu iddia ederlerse etsinler, kadınları ev işlerinden özgürleşip onları iş gücüne girebilir hale getiren asıl güçler elektrikli süpürge, çamaşır makinesi, fırın gibi icatlar. Bu icatlar, eskiden koca birgün alan işleri bir saat veya altı bir süreye sıkıştırdı. İşgücü arz fazlası maaşları düşürüp yeni tüketiciler yaratırken, kadınların işgücüne katılımına karşı tek bir organize erkek direnişi bile olmadı (Çin’de vergiler, kadın verimliliğini arttıracak şekilde toplandı). Ama kadınların evlenmesi için önemli nedenlerden biri olan finansal destek, eskisi gibi gerekli olmamaya başladı.
4) Kadın-merkezli sosyal mühendislik : Kadın yanlısı boşanma kanunlarının üstünde ve ötesinde olan diğer devlet müdahalaleri : bekar anneliğin sübvanse edilmesi, kadınlara yönelik şiddeti kriminalize ederken aynı oranda olmasına rağmen kadın şiddetine maruz kalan erkekler için hiçbir şey yapmayan yasalar ve kadınlara erkeklere istedikleri suçlamayı yaparken erkeklere hemen hemen hiç savunma hakkı vermeyen cinsel taciz yasaları.
Bu dört kuvvet kadınlara, daha önce eşi benzeri görülmeyen bir güç verdi. Teknoloji kadınlara istedikleri kariyere sahip olma ve önüne gelenle yatma şansı verdi. Feminist yasalar, kadınları kendi hatalarının sonuçlarından koruma konusunda çok iyi iş çıkardılar. Kadınlar bugün alfa erkeklerin peşinde koşup bunun masraflarını karşılığında birşey vermeden betalara ödetebilecekleri hipergami ütopyasına hiç olmadıkları kadar yakınlar. Kadınları geleneksel sorumluluklarından özgürleştiren bütün yeni özgürlüklere rağmen, erkeklerin hala geleneksel sorumluluklarına bağlı kalması bekleniyor.
Evlilik 2.0 : Batı toplumlarından Ortadoğu ve Asya’ya tüm çalışan toplumlarda evlilik, toplumun temel direklerinden biri olarak kabul edilir. Evlilik toplumun sağlıklı işleyişi için bu kadar önemli ise, Batı şu an intihar yolunda ilerliyor.
Daha önce, evliliğin neden varolduğuna değindik ama evlilik kurumunu devam ettiren ve amaçlarına uygun işleyişini sağlayan faktörler de aynı şekilde önemli. Daha çok uzak olmayan bir geçmişe kadar evlilik kurumunun çalışıyor olma sebepleri şunlardı :
1) İnsanlar 20 yaşında evleniyor ve 50 yaşında ölüyordu. İnsanlar evlendiklerinde bakirdiler ve kadınlar 20li yaşlarını 3 ya da daha fazla çocuğa bakarak geçiriyorlardı. Kadınlar güzelliklerini evliliğin ilk 15 yılında koruyorlardı ve bugünün abur cuburu olmadığı için ince kalabiliyorlardı. Bu konsept, günümüzün 10+ cinsel partnerden sonra 34 yaşında evlenen ve evlenir evlenmez şişmanlık kıyameti diyebileceğimiz bir olayla kozasından pörtleyen modern şehirli kadını konseptinden oldukça farklı.
2) Genç erkeklerin 10 – 20%sinin savaş meydanlarında ya da tehlikeli işlerde çalışırken ölmesi normaldi. Bu nedenle 20 – 40 yaş grubunda her zaman erkeklerden çok daha fazla kadın vardı ve bu nedenle de her kadın evlenemiyordu. Dullar çok göz önünde, yoksulluk ve suç kurbanı olmaya yatkın idiler. Bu nedenle, eli ayağı tutan bir erkekle evlenebilen bir kadınlar, evlenemeyen ve hayatta kalmak için zor şartlarda çalışan kadınlara göre ne kadar şanslı olduklarını bilirlerdi ve bu nedenle de evliliklerine saygı gösterirlerdi.
3) Doğum kontrol yöntemlerinin icadından önce, kadının önüne gelenle yatması çok büyük bir hamilelik riski ve sonucunda yoksulluk ve düşük sosyal statü tehlikesi taşıyordu. Bir kadının, kendisi de düşük sosyal statülü bir meslek olan fahişelik yapmadığı sürece hayat boyu 2 – 3 cinsel partnerden fazlasına sahip olması neredeyse imkansız idi.
4) Boşanma kadın için hem sosyal dışlanma hem de finansal kayıp demekti. Kadının boşanma sonrası yeniden evlenme şansı çok düşüktü. Dinsel kurumlar, kabileler ve daha geniş sosyal güçler, kadınların evliliklerine bağlı kalmalarını sağlayan baskı unsurları idiler ve sırf sıkıldığı için boşanmak görülmemiş bir şey idi.
Bugün ise tüm bu faktörler ortadan kalkmış durumda. Bu kısmen iyi güçlerin (ekonomik gelişme ve beta erkekler tarafından icat edilen teknolojiler) ama kısmen de topluma ciddi zarar veren yapay şemaların sonucu.
Bir kere evliliğin kendisi sadece yakın akraba ve arkadaşların katıldığı resmi bir merasim olmaktan çıkıp kadının zevki için talihsiz erkek tarafından finanse edilen bir gösterişli tüketim fantasizine dönüşmüş vaziyette. Evlilik yüzüğünün kendisi sülale içinde nesilden nesile aktarılan bir aile yadigarı iken bugün gelin bir kataloğa bakıp, erkeğin iki aylık maaşını bırakarak alması beklenen bir şey. Kadının bir şekilde evliliğe ikna edilmesi için şımartılması gerektiği varsayımının kendisi, biyolojik gerçekliklerden kaynaklanan yüzyılların geleneğinin tam karşıtı ve Amerikan erkeklerinin nasıl birer zayıf sünepeye dönüştüklerinin kanıtı. Bazı Doğu kültürlerinde, bugün bile gelinin babasının düğün masraflarını ödemesi ve tüm düğün altınlarının gelinin ailesi tarafından damadın ailesine verilmesi geleneği var. Bunun sebebi, damadın ailesinin gelinin son anda düğünden vazgeçmesi ya da evde ilk stresi görünce kaçması (yine yaygın bir kadın tepkisi) gibi olabilecek sorumsuz davranışlarına karşı güvenlik senedi olması. Hindistan kültürünün neden erkekleri değil de kadınları bu kadar baskı altında tuttuğunu merak edenlere : bazı topluluklarda erkekleri baskı altında tutmak denendi ama bu toplumlar hızla yokolup unutuldular. Bir uygarlığın hayatta kalabilmesi için evliliğin erkek için cazibeli bir şey haline getirilmesi gerektiği gerçekliğinden kaçış yok. Bazı durumlarda kadına yönelik şantaj ve şiddet oldu tabii ki. Ama son tahlilde, bu gelenekler insan davranışının gerçeklikleri gözlemlenerek oluşturulmuş yapılar. Hindistan uygarlığı 5,000 sene, akla gelebilecek tüm saldırılara rağmen, bu gelenekler sayesinde hayatta kaldı. Daha yakın zamana kadar Hristiyan dünyası da, bireylerin davranışlarını yıkıcı eylemlerden uzak tutacak, bunların dengi mekanizmalara sahipti. Fakat, eğer evlilik gelinin canavarlaşan narsisizminin karnavalı haline gelirse, boşanma mekanizmaları daha fazla felaket halini alır.
Bir şirket ile çalışanı arasındaki kontrat, her ikisi tarafından da isteğe bağlı olarak her an iptal edilebilir. Ama birkaç haftalık tazminat yerine, işverenin işçiye yasal olarak 20 sene boyunca maaş ödemek zorunda bırakıldığını düşünün. İşverenin ne yapıp yapmadığından bağımsız olarak, CEO için hayat boyu bir mahkumiyet. Bunun üstüne bir de işçinin en küçük tatminsizlikte, bu şekilde işten ayrılmasının teşvik edildiği bir kültür düşünün. Böyle bir iş modeli hayatta kalabilir mi? Kim böyle bir durumda patron olmak ister? İşçi çalıştırmak bu kadar riskli iken işyeri bu şartlarda faaliyete geçip değer üretebilir mi? Okumaya devam ederken bu soruları aklınızda tutun.
Neden boşanmaların 70 – 90%si kadın tarafından başlatılıyor (kadınlar boşanmaların yüzde 70ini başlatıyor iken diğer yüzde 20’de erkeğin kadının aldatması veya şiddet uygulaması nedeniyle başlattığı boşanmalar)? Kadınlar her zaman hipergamik oldular ve çoğu da her zaman arzu duymadıkları beta erkekler ile evlilerdi. Ne değişti de bu boşanma oranlarına ulaştık?
Boşanma avukatları, diğer profesyoneller gibi, işleri için iyi şartların peşinde koşacaklardır. Avukatı örneğin mühendisten ya da satışçıdan farklı kılan ise a) seçmenleri ve anayasayı es geçerek sistemi değiştirmek ve daha fazla para kazanmak için nasıl lobi yapacaklarını bilmeleri ve b) onların çıkarına olan şeylerin genel olarak toplum örgüsüne, özellikle çocuklara çok zararlı olması. Erkeklerin yüzde 90ının yokedilmesi gerektiğini açıkça ifade eden kin dolu “feministler” ile kol kola girdiklerinde ise sonuç felaket olur.
Kusura dayanmayan boşanma konsepti kendi başına adaletsiz olmayabilir. Mal paylaşımı ve nafaka da kocanın ciddi suçlu olduğu durumlarda adaletli olabilir. Ama kusura dayanmayan boşanma ve mal paylaşımı / nafaka konseptlerini birleştirdiğinizde, insafsızca suistimale açık, oldukça adaletsiz bir ucube elde edersiniz. Kadının (hiçbir sebep olmamasına rağmen) canının istediği zaman boşanması ve erkeğin boşanmak istememesine rağmen yine de kadına yıllarca nafaka ödemesi adaletsizliktir ve hiçbir ileri demokraside olmaması gereken bir şeydir. Aslında erkekler kadın aldatsa bile kadına nafaka ödemek zorunda kalıyorlar hatta muhtemelen kadının psikiyatri masraflarını bile karşılıyorlar. Feministlerin kadınların boşanma sürecinde acı çektiklerine dair ortaya attıkları düzmece iddialar, kadının boşanmayı başlatan kişi olduğu gerçeğini perdelemek için varlar. Nafaka savunucuları, boşanmak isteyen kadının hayat standartlarının düşmemesi gerektiğinde ısrar ediyorlar ama nedense koca boşanmak istememiş bile olsa boşanma sonrası erkeğin hayat standartlarının düşmesi kabul edilebilir bir şey. Kadınların kusura dayalı olmayan boşanmada nafaka hakettiğini söylemenin, kadın – erkek eşitliği söylemine karşı olduğunu söyleyeceğim. Bir kadın eşitlik iddia ederken aynı zamanda nafakayı nasıl hakeder? Nadir durumlarda yüksek maaşlı kadınların eski kocalarına nafaka ödemesi mümkün ama bu sadece 4% ve 96% erkek nafaka ödüyor. Fakat gerçekte işler bundan da kötü, çok daha kötü.
Kadın sırf canı sıkıldı diye boşansa bile, çocukların velayeti kadına veriliyor. Bu durum, kadın ve erkeklerin eşitliği istediklerini iddia eden feministlerin ikiyüzlülüğünü ortaya koyuyor. Dahası erkeğin gerçekte gerekli olandan çok daha yüksek hesaplanan iştirak nafakası ödemesi gerekiyor ve kadının bu paranın çocuk için harcandığını ispatlaması da gerekmiyor. İştirak nafakasının evlilik sözleşmesi ile önceden sabitlenmesi de mümkün değil. Burada mantık “çocuğun boşanma ile hayat standartlarında düşüş yaşamaması gerekliliği” ama çocuğun velayeti annede olduğu için aslında bu feministlerin kadının da alttan alta finansal bakımını erkeğe ödettiği bir kanun. Yani erkek boşanmak istemese bile çocuğunu kaybediyor, maaşının çoğunu kaybediyor. Ama bu bile en kötü senaryo değil.
Senatör Bill Bradley tarafından 1986 yılında hazırlanan Bradley Kanunu, zaten yüksek iştirak nafakası ödeyen erkeklerin acımasızca peşlerine düşerek, işlerini bile kaybetseler eğer ödeme yapamazlarsa pasaportlarına el koyduruyor ve onları hapse attırıyor. Düzmece “beleşçi babalar” (deadbeat dads) medya kampanyaları ile feministler, kadınların suçu olmayan kocalarını boşayarak evlilikleri ve çocuğun iki ebeveyn ile yaşama şansını bitirenler olduğu, oldukça yüksek nafaka ve çoğu çocuğun eline geçmeyen iştirak nafakaları istedikleri ve bu adamların hapis tehdidi altında yaşadıkları gerçeğini perdeliyorlar. Yani yasal süreçte çocuklar, kadına ekstra nafaka geliri elde etmek üzere rehin tutuluyor. Çok katmanlı bir kötülükten bahsediyoruz. “Ama bütün bunlar çocukların iyiliği için” sahtekar taktikleri, çocukların para yolmak için rehin alınmaları ile ilgili tüm soruları engellemek için kullanılıyor. Ve boşanmayı seçen ebeveynin çocukların iyiliğine öncelik vermediği gerçeğini kapatmaya çalışıyor.
Bugün hepsi namuslu birer vatandaş olan orta sınıf erkekler, kendi isteklerinin aksine boşanmak zorunda kalmış, çocuklarını kaybetmiş, çocukları için adı altında bazılarını arabalarında ya da akrabalarında yaşamaya zorlayacak kadar yüksek nafaka ödüyorlar, işlerini kaybedip de paraları biterse hapse giriyorlar. Amerikan erkeklerinin sadece 10 – 30%si gelirlerinin yüzde 70’inin veya daha fazlasının hapishane tehdidi ile ellerinden alındığı şartlarda yaşarsa, bu erkeklerin yeni iş kurmak ve yeni teknoloji ve süreçler icat etmek için hiçbir teşvik primi kalmaz. Erkeklerin 10 – 30%sinin böyle kösteklenmesi ekonomi için iyi olamaz ve bu durum, bugünkü ekonomik problemlere illa ki katkı yapıyor. Bunun 21. yüzyıl köleliği olduğunu söylemeye gerek yok. Bazen, çocuklar biyolojik olarak kendinin olmasa bile.
Şu tek sayfalık sitede, erkeğin yasal evlilik sözleşmesi altına girerse, çocukları kaybetmezse bile maruz kalabileceği acımasız zorbalıklarla ilgili çok daha fazla link var. Bir zamanlar toplumun temeli olan, hem erkeğe hem de kadına fayda sağlayan geleneksel kurum; feministlerin, boşanma avukatlarının, solcuların şeytani kurcalamaları ile şok edici derecede eşitliksiz, erkeğin resmi olarak ikinci sınıf vatandaş sayıldığı ve bir sürü sadist riske maruz kaldığı bir anlaşmaya dönüştü. Bu nedenle, asıl sözleşme değişikliklerle tanınmaz hale getirildiği için artık evlilik kelimesi bile kullanılmamalı. Boşanma sürecindeki erkekler arasındaki intihar oranı yüzde 20lerde seyrediyor ve hepimiz intihar etmiş ya da evli kalmayı istediği halde insanlıkdışı davranışla karşılaştığından intihar etmeyi ciddi ciddi düşündüğünü söyleyen bir erkek tanıyoruz. Bunun Amerikan Anayasasını birçok seviyede ihlal eden bir şey olduğunu söylemeye gerek yok. Bu aynı zamanda, özgürlük ve liberallik ile övünen bir ileri demokrasinin değerlerine de aykırı. Amerika sınırları içinde işleyen ama Amerikan Anayasasından muaf bir şekilde fiilen faaliyet gösteren, erkeği Kuzey Kore standartlarında korkunçluklara maruz bırakan (boşanmak, çocuklarından ayrılmak, işini kaybetmek istemese de) zorba bir solcu gölge devlet var. Durumdan bi haber her erkek bu gölge devletin içine emilebilir.
İki ebeveynli ailelerin ileri uygarlığın devamı için önemli olduğuna inanan herkesin, son çeyrek yüzyılda, boşanma avukatları, mahkeme bilirkişileri ve ‘feminist’ organizasyonların cirolarındaki patlamaya odaklanması lazım. Batı toplumu hayatta kalacak ise, bu ciroların bugünkü seviyelerinin 10’da birine, eğer Amerikan Anayasasına aykırı yanları kaldırılırsa olması gereken seviyeye, kırpılması lazım.
Daha sonra tartışacağımız gibi evlilik artık “kadın” yoldaşlığına açılan bir kapı değil. Bu nedenle, bir Gelecekçi (Futurist) olarak, bugün aldığı acayip parodi hali ile Amerika, İngiltere, Kanada ve Avustralya’da yaşayan hiçbir genç erkeğe evliliği öneremem. Bu erkeklerin finansal durumlarını, duygularını ve hayat standartlarını mahvedebilecek, kontrolü dışında çok fazla şey var.
En azından, bir erkek çocuk sahibi olmanın hayatındaki en önemli amaç olduğuna emin olmalıdır. Eğer böyle değilse, bu anlaşmaya girmek için yeterli nedeni yoktur. Eğer bu amaçta emin ise, boşanmış birkaç erkekle yasaları ve erkeklere yönelik kötü davranışları konuşarak ve birkaç boşanma duruşmasına girerek araştırma yapmalıdır. Bu bilgileri edindikten sonra eğer hala riski almak istiyor ise, sadece şu 3 şart yerine geldiğinde evlenmeli. Bu şartların hiç biri diğer ikisi yerine geçmez :
1) Kadın sizinle aynı ya da daha fazla kazanmalı.
2) Her iki tarafında avukatı eşliğinde yapılan sağlam bir evlilik anlaşması. (Fakat bu sizi boşanmanın en kötü bölümü olan ve kadının gizlice nafaka aldığı iştirak nafakasından ve hapis tehlikesinden koruyamayacaktır.)
3)Baştan Çıkarma Sanatında (Oyun) ustalaşmış olmalısınız ve karınızla ilişkinizi pek çaba harcamadan yönetebiliyorsunuz. Bu bile uzun iş. Buna ileride değineceğiz.
Risk hala büyük ama bu şartlar ile bir şekilde riski azaltabilirsiniz. Eğer evlilik bir erkek için çok önemli ise, gelişmekte olan bir ülkede yaşamayı düşünmeli. Boşanmayı da hesaba katarsan bu ülkelerde Amerika’dakinden daha iyi yaşam koşullarında yaşayacaktır.
Tekrar etmek gerekirse, Evlilik 1.0 ve Evlilik 2.0 arasındaki farklar şunlar :
a) Terk edilen eşin daha fazla kazandığı durumda, boşanmayı istemese de, şiddet görse de, aldatılsa da ödemesi gereken kusura dayalı olmayan boşanma ve nafaka. Bazı istisna durumlarda yüksek gelirli kadınlar da bu tuzağa düşüyorlar.
b) Kadınların eskinin 0 – 1 partnerinden farklı olarak artık 5 ya da daha fazla cinsel partnerden sonra evlenmesi. Bu kadının kocası ile eş bağı (pair bonding) kurmasını zorlaştırıyor.
c) Kadınların Evlilik 1.0’da olduğu gibi en güzel oldukları yaşların 10 ya da daha fazla senesi kalmışken değil de sadece birkaç yıl kaldığında evlenmesi.
d) Çocuğun velayetinin neredeyse hiçbir zaman erkeğe verilmemesi ve erkeğin kusuru olmamasına rağmen çocuğu kaybetmesi.
Geleneksel kültürler evliliği öyle titiz bir heyecanla pazarlıyorlar ki bugün birçok insan geleneksel gerçeklerin artık geçerli olup olmadığını sorgulamaya cesaret bile edemiyorlar. Evliliğin bugün eskiden olduğu konsepte benzeyip benzemediği konusunun yüzeyini kazısanız bile düşmanca bir tepki ile karşılaşıyorsunuz. Kendilerinin bile açıklayamadığı sebeplerle kadınlardan sadist sosyal muhafazakalara ve erkeğin kendi ebeveynlerine kadar herkes erkeğe baskı yaparak ve onu utandırarak evliliğe zorluyor. Ya da karısı kendisini sebep göstermeden ve kendi rızası olmadan boşadığında karşılaştığı korkunç derecede eşitliksiz ve dikkatlice yaratılmış yasaların ne olduğunu anlamaya bile çalışmadan, erkeğin evlilik sözleşmesi yapmak istemesini lanetliyorlar. Ama durumun farkında olan ve kendini korumak isteyen bazı erkekler, evlilikten kaçınıyorlar. Birçok kaynağa göre, erkeklerin yüzde 22’si evlenmemeye karar vermiş durumda. Erkeklerin sadece yüzde 20sinin evliliği cazip bulmadığı bir topluma ne olur?
Kadınlar, erkeklerden çok daha fazla evliliğe ilgilidir. Arz – talep dengesinin basit mantığının bize söylediği şu : kurumsal, tekeşli evliliğin sürdürülebilir olması için, erkeklerin en az yüzde 80’inin evlenmeye istekli olması lazımdır. Erkek katılımının yüzde 80’in altına düştüğü durumda, bütün kadınların başı derttedir zira artık her 80 erkek için rekabet eden 100 kadın vardır. Bu durum, kadınların erkeklere göre daha hızlı yaşlandığı ve doğurganlıklarını hızla kaybettikleri gerçeği ile beraber daha da vahimleşir. Böyle bir durum, bekar kadın nüfusu üzerinde ciddi stres yaratır. Eskiden, genç kadının annesi ve neneleri güzelliğin geçici olduğunu, en baştan çıkarıcı erkeğin en iyi koca adayı olmadığını bilir ve kızın uzun süre stabil bir koca olabilecek genç bir erkekle evlenmesini garantilerlerdi. Şimdi ise feminizm yüzünden, bu rehberlik genç kadınların hayatından çıkarılmış durumda ve genç kadınlar kendi cinsel hayatları için kötü birer kaptanlar. Güzelliklerinin yere çakıldığı 34 – 36 yaşına kadar alfa erkeklerin peşinde koştuktan sonra eskiden reddetmeye alıştıkları beta erkekler tarafından bile görmezden geliniyorlar. Kadının kısmetindeki bu ani çakılma, Road Runner ve Çakal anı olarak biliniyor. Kadınların geçmişte uçurumdan bu şekilde düşmemeleri için bir sürü güvenlik ağı vardı.
‘Feminist’ medyanın, biyolojik gerçeklikler nedeniyle hiçbir zaman ana akım olamayacak “genç erkek avcısı (yaşlı) kadın” konseptini normalleştirme gayreti de bu yenilgiyi sanki istenen sonuçmuş gibi paketleme çabasından başka bir şey değil. Kadınlar çok fazla sayıda cinsel partnere sahip olmanın onlar için negatif bir şey sayılmaması gerektiğini iddia etseler de bu ikiyüzlülükten başka bir şey değil. Karmaşık cinsel geçmiş bir kadının aleyhinedir. Aynı durum bir erkeğin lehine çalışsa da. Bunun nedeni iki cinsiyetin birbirinden farklı olan doğal cinsel çekicilik mekanizmalarıdır. Bir bilgenin zamanında dediği gibi, “birçok kapıyı açabilen bir anahtar, değerli bir anahtardır. Birçok anahtar tarafından açılabilen bir kilit ise, işe yaramaz bir kilittir.”
Buradaki büyük ironi şu : “feminizm”, kadınların hayatını iyileştirmek yerine, Roadrunner ve Çakal anı ile karşılaşmalarını engelleyecek anne ve anneanne rehberliğini ellerinden alarak güvenlik ağlarını ortadan kaldırdı. Bu nedenle feminizm, ortalama bir kadını bir alanda daha tehlikeye attı.
Oyun ( Öğrenilmiş Çekicilik ve Baştan Çıkarma) : 4 Canavar Düdüğü ve feministlerin beta erkekleri tıkamak / engellemek için kurumsallaştırdığı yasal değişiklikler, erkeklerin daha da zorlaşan (cinsel) pazara adapte olmak için, kendi arzu beklentilerini bile aşan teknik ve stratejiler icat ettikleri bir ortam yarattı. Bu, kendi başına oyun bozan bir teknoloji. Hepimiz yakışıklı veya zengin olmadığı halde kadınlarla hayran edecek şekilde başarılı bir erkek biliriz. Bu erkeğin, kadınlar konusunda ortalama bir erkeğe sihirbazlık gibi görünen doğal bir yeteneği vardır. Peki, nedir bu erkeğin sırrı?
Bugünkü statükonun devamında çıkarı olduğu için aleyhte konuşanlar, “Oyun”u bile bile yanlış tanıtmak için vargüçleri ile çalışıyorlar. Bu alanda bolca bulunan şarlatan satıcılar da bu yanlış tanımlamaya yardımcı oluyor. Ama Oyunun tanımı şu :
“Erkeği kadına çekici yapan özellikler, pratikle gelişen, öğrenilebilir yeteneklerdir. Bir erkek bu yetenekleri öğrendiği zaman, bu alanda doğal yeteneği olan bir erkekten ayırt edilemez. Bir kez öğrendikten sonra bir erkeğin bu yetenekleri sağlam bir ilişki ya da bir sürü kısa süreli ilişki için kullanması, kendi takdiridir.”
Konu buraya sığdırımayacak kadar geniş ama özetlersek, internet erkek topluluklarının sahada test edilmiş ve geliştirilmiş bilgi parçacıklarını paylaşabilmesine olanak sağladı (örneğin bir erkek gündüz kadınlara yürüme konusunda uzman, diğeri adım – adım cinsel baştan çıkarmada uzman, yine bir diğeri de kalıcı aşk yaratmada uzman, vs …). Kolektif bilgi büyüdü ve evrim geçirdi ve değişik “Oyun” akımlarını öğreten büyük bir endüstri ortaya çıktı. Konsepti anlayabilen (azınlık) ve anladıktan sonra öğrenme eğrisinin bir parçası olarak maruz kaldıkları reddedilme yağmuru altında kişiliklerini yeniden inşaa eden erkekler (daha da küçük bir azınlık), erkeklerin çoğundan daha fazla çekici hale gelerek konseptin çokça ekmeğini yediler. Her ne kadar medya daha çok ‘pick-up artist’ (PUA) uygulamasını gösterse de, prensipler uzun süreli ve tek eşli ilişki yürüten erkekle için de eşit derecede değerli. Şuradan Charlotte Allen’ın The Weekly Standard’da yayınlanan ve Oyun”a adanan yazısına bakabilirsiniz.
Bu bilgi külliyatından öğrenebileceğiniz en önemli bilgilerden biri de mantığa ters gelen şu ifşa : kadınların bir erkeğin yapması gerektiğini söylediği şeyler, genellikle erkeğe başarı getirecek şeylerin tam tersidir. Örneğin muhtaç, (sevgi) dilenen, memnun etmek için var olan erkek davranışı, erkeklerin yapması gerekenin tam tersi. Burada dominant, alaycı, eğlenen ama aynı zamanda iddialı olmak en optimum kişilik. Aynı derecede değerli bir başka ders ise bir kadının söylediği kelimeleri asla olduğu gibi anlamamaktır. Kadının söylediklerinin çoğu “test”tir ve erkek “alfa” kişiliğini kormalıdır. Kadın burada aslında erkeğin isteğine boyun eğmemesini ummaktadır. Aynı şekilde, itaat etmeyen her erkeği “kadın düşmanı” olarak yaftalayan feminist Pavlov köpeği refleksi de ciddiye alınmamalıdır. Bu tür utandırma dili, kadını hesap vermekten ve sorumluluktan muaf tutmak için vardır. Çok çok fazla erkek bu hakaretleri ciddiye alarak erkek haklarının ve itibarının beş paralık olmasına izin veriyor.
Oyunun temellerini içselleştirme başarısı, Maslov Hiyerarşisinin en tepesinde, sağlam bir kalıpların dışında düşünme yeteneği gerektiriyor. Benim tecrübeme göre ise erkeklerin yüzde 80i ve kadınların yüzde 99.9’u, Oyun yeteneklerinin neden değerli ve efektif olduğunu anlayacak kapasitede değiller. Birçok kadın ve birkaç hastalıklı erkek, gerçekten ne olduğunu, hem erkek hem de kadınlar için faydalarını az da olsa anlamadan Oyunu lanetliyorlar. Oyun hakkında bildiklerini sandıkları şeylerin çoğu ise kendi temel araştırma eksikliğinin ve kişisel zayıflıklarının sonucu.
Bu materyali öğrenmek isteyenlerin hiç çiğnememesi gereken bir kural var. Bu bilgilerin etik bir şekilde kullanılmasının ve kadınlarla karşılıklı doyum içeren ilişkiler için kullanılmasının çok önemli olduğunu düşünüyorum. Kadınları hor kullanmak ahlak dışı bir şey, onlar sayısız hor kullanmış olsa bile. Bir erkekler, kadınlar yapmıyor olsa bile yüksek yolu seçmeliyiz, bu benim inancım. Eğer Oyunu varsa iyi çocuklar da birinci olabilir.
Kontrolsüz Erkek Düşmanlığı ve Yansıtma Olarak ‘Feminizm’ : İnsan etkileşiminin altın kuralı, bir kişi ya da grubu söyledikleri değil yaptıkları ile değerlendirmektir. ‘Feminist’lerin yaptıkları, kadınlara geride kaldıkları birkaç alanda eşitlik sağlamak iken kadınların avantajlı oldukları oldukça fazla sayıdaki alanı saklamak (yargı sistemi, işe alımlar, hastaneye yatış kotaları, medya imajı, sosyal ortam) olan ideolojilerini açığa çıkarıyor. Feministler, artan oranda komikleşen kadınların baskı altında olduğu söylemlerini desteklemek için bir sürü şaibeli istatistiği de piyasaya sürüp duruyorlar.
Bir zamanlar, feministlerin kadınlara oy hakkı verilmesi, eşit eğitim olanakları ve kadınlara iş olanaklarını açmak gibi kutlu amaçları vardı. Ama bu amaçlara ulaşılıp aşıldıktan sonra, aktivistler kendilerine ihtiyaç kalmadığını kabul etmek istemediler. Bugün bu aktivistler, yılmadan ve acımasızca, erkeklere karşı küstahça ayrımcılık yasaları çıkarmak için çalışıyorlar (bunların anayasaya aykırı ve düpedüz zalim yasalar olduğunu söylemeye gerek yok). Bununla da tatmin olmayarak, kocaların ve babaların rollerini değersizleştirmek ve onların yerine vergi verenlerin parasını koymak için sosyal program lobisi yapıyorlar.
Günümüz, ‘mağdur edebiyatı’nın para ettiği bir devir olduğundan, güya ezilenlerin ezenleri için söylediklerinin, ezenler için ezilenlere söylenip söylenmeyeceği iyi bir gösterge. Rahip Jeremiah Wright’ın beyazlar için söylediklerinin beyaz bir rahip tarafından siyahlar için söylenemeyeceğini biliyoruz. Ve bugün Amerika’da kadınların ve erkeklerin birbirleri ile ilgili söyleyebilecekleri konusunda artan oranda çifte standardı da görebiliyoruz. Bu, insan zihninin en karanlık derinliklerinden birini de açığa vuruyor – bir grup su götürmez şekilde bir diğer grubun kurbanı olduklarına inandıklarında, tarafından ezildiklerine inandıkları gruba yönelik her türlü kötülüğü rasyonelleştirebilir.
Bugün feministing.com veya Jezebel.com gibi herhangi büyük ‘feminist’ web sitelerinden birine gidin, boşanma yasalarının adaletsizliği ya da yargısız infaz edildikleri için tecavüz iddiası ile boşa hapis yatan erkekleri kibarca dile getirmeyi deneyin. Hızlıca ‘kadın düşmanı’ ilan edileceksiniz ve yorum yapmanız engellenecek. Bu, büyük erkek sitelerinde geçerli değil. Bu erkek sitelerinde en küstah ve erkek düşmanı yorumlar bile, insan onuru ve ifade özgürlüğü aşkına tolere edilir. Bir feminist kuramcının Camille Paglia, Tammy Bruce, veya Christina Hoff Somers gibi bir kadınla televizyonda tartışmaya girdiğini en son ne zaman gördünüz?
Sürekli darlaşan ve mağdur edebiyatı pompalayan grup düşüncesi, yansıtmanın (projeksiyon), erkek düşmanlığının normal modu olmasını garantiliyor. ‘Kadın düşmanı’ yaftası öyle aşırı noktalara çekildi ki, bugün bu bir ‘feminist’e kendini kötü hissettiren her şeye karşı yetişkin biri gibi söze dökülemeyen Pavlovcu refleksi olarak kullanılıyor. Bu, karşınızdaki ‘feminist’in cinsiyet yobazlığının bir yansıması ki bu durumda bahsettiğimiz ‘erkek düşmanlığı’nın yansıtılması. Örneğin daha yaşlı bir erkeğin kendisinden 10 yaş küçük bir kadınla çıkması, daha yaşlı kadınlar tarafından ‘kadın düşmanlığı’ olarak yaftalanabiliyor. Obez bir kadını çekici bulmayan bir erkek de ‘kadın düşmanıdır’, kadınlar için para harcamayan homoseksüel erkekler de. Erkeklerin itaat etmemeleri ‘ kadın düşmanlığı’ olarak yaftalanır. Erkek başında kadınlara düşman hissetmese de üzerine karşı konulmadan yıllardır boca edilen ‘erkek düşmanlığına’ bir reaksiyon gösterir. Canayakın bir köpeği yeterince tekmelerseniz, saldırgan bir köpeğe çevirebilirsiniz.
Violence Against Women Act (VAWA – Kadına Yönelik Şiddet Yasası) gibi yasalar, kadına yönelik şiddetin erkeğe yönelik şiddetten çok daha kötü bir şey olduğunu küstahça ilan ediyor. VAWA sıradan şiddet yasalarından farklıdır zira VAWA ile bir erkek kadının tek telefonu ile, kendi evinden üzerine silah doğrultulmuş şekilde atılabilir. Yargı sürecinin işlemesine izin verilmeden erkeğin anayasal hakları ihlal edilir. Fakat, aile içi şiddetin yarısı kadın tarafından erkeğe yapılmaktadır. Tiger Woods karısı tarafından golf sopası ile dövüldüğünde ve yüzü yaralandığında ‘feministler’, “yürü be kızım” diye alkış tutmuştu. Yansıtma, barbarlığı normalleştirebilir.
Tecavüz yasaları da Amerikan Anayasasını bypass ediyor ve erkeği aksini ispatlayana kadar suçlu ilan ediyor. Bunun yanında suçlamayı yapan kadın eğer erkeği yalan ile 15 sene (içinde tecavüze uğrayacağı) hapse gönderdiğinde ise hiçbir ceza almıyor. Duke Lacrosse davası bu tür bir suistimalin meşhur bir örneği idi ama Amerika’da her yıl bu tür olayların yüzlercesi oluyor. Yasalar değiştirilerek mağdura tecavüze uğrayıp uğramadığına ‘karar vermek’ için 1 ay süre verildi. Bu esneklik ise tahmin edilebileceği gibi bir kadının kocasına onu aldattığını söylemek (tabii ki adamı boşamak karlı hale gelene kadar) yerine tecavüze uğradığını söylemesi gibi olaylara neden oluyor. Tecavüz ithamlarının 40 – 50%si yalan ama ‘feminist’ler tek bir suçlunun yakayı kurtarmasındansa yüzlerce masum erkeğin hapis yatmasını tercih ediyorlar. Bu, Amerikan Anayasal Hukuk sistemine tamamen karşı bir durum.
Tekrar edersek, bir kadın birkaç gün önce şehvetle yaptığı bir şeyi yeniden gözden geçirerek, bir erkeği hiçbir hesap sorulmadan 15 seneliğine hapishaneye gönderebilir ve finansal olarak mahvedebilir. Bunun yanında bir erkek için boynuzlanmak tecavüzden de kötü iken feministler babalık testini yasaklayarak bunu kadınlar için kolaylaştırmaya çalışıyorlar. Yasaları çoktan değiştirdiler ve bir erkek kusura dayalı olarak boşandıktan sonra, kendisini boynuzlayan kadına nafaka ödemek zorunda kalıyor.
Bu saf kötülüktür ve geçen yüzyılın en kötü tiranlıkları ile aynı seviyededir. Kendisini ‘feminizm’ diye gizleyen modern erkek düşmanlığı, eşi olmayan şekilde, dünyanın en iki yüzlü ideolojisidir. Bir toplumun yasaları, o toplumun DNAsıdır. Yasalar bir kere kirlendi mi, DNA bozulmuş demektir ve toplumsal mutasyonlar başlar. Erkekler “feminizm” yüzünden öldürüldüler. Çocuklar ve babalar finansal çıkar için “feminizm” eli ile birbirlerinden koparıldılar. Tüm bu erkek düşmanı yasalarlar ile şunu söyleyebiliriz ki erkek düşmanlığı yeni Jim Crow‘dur.
Utandırma Dili ve Rasyonel Tartışmanın Yerine Yansıtmanın Konulması : Daha önce değindiğimiz gibi, adalet sisteminde ve medyadaki erkek karşıtı gerçeklerin adil olup olmadığı konusunda kibarca sorulan her soru, “kadın düşmanı” ve “ezik” refleks yaftaları ile karşılanıyor. İzin verin bu utandırma dilinin sıkça kullanılan örneklerini ve erkek düşmanlarının meşru tartışmadan neden bu kadar korktuklarını çözümleyelim.
Sürekli boşalttıkları “kadın düşmanı” suçlamalarına karşın gerçekte birçok erkek kadınlara içgüsüsel olarak şövalyece davranır ve onları cennetten düşmüş melek yerine koyar. Hergün, erkeklerin kadınları savunmak veya onlara ayrıcalıklar yapmak için öne atladığını görürüz. Erkek nüfusu, kadın düşmanlığından milyon kere daha fazla şövalyelik yapıyor. Buna karşın, “feministler”in sürekli erkek karşıtı şeyler söylediğini duyuyoruz ve tüm erkeklerin, erkek nüfusunun çok küçük bir azınlığı tarafından işlenen suçların sorumlusu canavarlar olduğu önyargısını dinliyoruz. Tanınmış bir feminist erkek nüfusunun yüzde 90’ının yok edilmesi gerektiğini söylediğinde, desteksiz “kadın düşmanı” suçlamalarının aslında kendilerinin erkek düşmanlığının yansıması olduğunu görebiliyoruz.
“Kadınlarla yatamayan ezik” suçlamasına gelirsek : gerçek dünyada yapabileceğiniz kısa bir gözlemle, kadınlarla tecrübesi çok az erkeklerin aslında kadınları melek statüsüne koyduklarını görürsünüz. Kadınlarla yeterince cinsel deneyimi olan erkekler ise bunu yapmazlar. Feministlerin iddia ettiğinin aksine, daha fazla kadınla yatmak bir erkeğin kadınlara olan saygısını arttırmaz. “(Abazan) eziklik” suçlaması, erkeklere olan sert nefretlerinin kendileri için sihirli bir şekilde sevgiye dönmemesine şaşırıp duran feministlerin, kendi psiko-cinsel başarısızlıklarının dışa yansıtılmasından başka bir şey değildir.
Erkek düşmanlarının karşısında hiçbir güç olmadığı için, feministler kendi zehir cephaneliklerine bu iki yaftadan daha fazlasını ekleme gereği bile görmüyorlar. Bu Pavlov reflekslerini açıklamama rağmen, yorum köşesi erkek düşmanlarının bu iki hakareti ile dolacak. Bu ise onların tartışmayı bitirme ve kendilerinin ifşaa edilmesini engelleme arayışlarını ispatlayacak. Benim önceden önlem almam bile onların bu silahlara sarılarak sınırlarını açığa vurmalarına engel olmayacak. Kendilerini tutamıyorlar ve bir fikir ayrılığını rasyonel bir şekilde tartışabilecek kapasiteye sahip değiller.
Erkekler, feministlerin tartışma yeteneklerinin neden sadece bu iki utandırma dili kelimesiyle sınırlı olduğunu anlamalı ve bunların kendilerine engel olmasına izin vermemeliler. Tekrar söyleyeyim : bu kelimeler, 10 yaşında bir çocuk tarafından söyleniyormuş varsayılıp o seviyede ciddiye alınmalılar. Bir erkeğin yanına kalmasına izin vermeyeceğiniz hiçbir şeyin feministlerin yanına kalmasına izin verme zorunluluğunuz yok. Eşitlik istiyorlardı değil mi?
Gerçek Kadın Düşmanlığı olarak ‘Feminizm’ : En büyük gerçek kadın düşmanlığı ise, tabii ki, farkında olmadan feministler tarafından yapıldı. Yalan tecavüz ithamlarını cesaretlendirerek, tüm tecavüz suçlamalarının gerçekliğini sorgulattılar ve gerçek tecavüz madurları bu nedenle acı çekecekler. Kadınların eski kocalarını insan yerine koymamalarını ve kendi çocuklarını rehine olarak kullanmalarını cesaretlendirerek, çocuklar için kötü rol modelleri yarattılar ve bu çocukların ilerde annelerinden nefret etmelerine neden olacaklar. Yeterli neden göstermeden asılsız “kadın düşmanlığı” suçlamaları yaparak, daha önce kadınlara karşı hiçbir negatif görüşü olmayan dost erkekleri kinle dolduruyorlar. Boynuzlamayı ve kadınların yaptığı aile içi şiddeti cesaretlendirerek, daha önceden uysal olan erkekleri, çaresizlikten çıldırmaya itiyorlar.
Kadın düşmanlığının geri tepmesinin hemen göze çarpan bir örneği evliliğin yıkılmasına paralel piyasaya sürülen ‘Sex in The City / Genç erkek avcısı yaşlı kadın’ fantazisi. Tek eşli evlilik sadece alfa erkek ile beta erkek arasındaki uçurumu maskelemedi. Aynı zamanda bir kadının Wile E. Coyote anı öncesi ve sonrası çekicilik uçurumunu da maskeledi. Kadınları 35 yaşından sonra da önüne gelenle yatan bir hayat yaşamanın bir amaç olabileceği mitine inandırarak, 30larının sonunda birçok kadını, sadece 10 yaş genç kadınlarla rekabet edemedikleri gerçeği ile başbaşa bıraktı. ‘Feminizm’ bu kadınlara kendi fiziksel ve zihinsel gerçekliklerine uymayan bir ahlaki değer sattı ve bu kadınların büyük ızdırap çekmelerine neden oldu.
Ama en önemlisi, ‘feminist’ler kadın uzmanlığının geleneksel alanlarını değersizleştirirken (gelecek vatandaş nesillerini yetiştirmek) ve sadece erkek uzmanlık alanlarını yücelttiler (yönetim kurulları, askeriye, önüne gelenle yatma). Kadınlara, erkek alanlarında başarılı olmalarını ve bunun geleneksel kadın alanlarında başarılı olmaktan daha önemli olduğunu söylediler. Kadınlara, annelerini ve nenelerini takip etmenin erkekleri taklit etmekten değersiz olduğunu söylemek, benim kulağıma “kadın düşmanı” gibi geliyor. Bütün bu kadın düşmanı şeylerin sonucunda ise kadınların daha önceye göre çok daha mutsuz olmaları şaşırtıcı değil.
Peki cinsler arası ilişki nasıl bu kadar kötüye gidebildi? ‘Feministler’ bu kadar güçlü değilse?
Sosyal Muhafazakarlar, Beyaz Şövalyeler ve Efemine Erkekler : Amerikan anayasasını ve seçmen tahkikini bypass edebilecek yetenek ve kuvvete sahip olmalarına rağmen, erkek düşmanlarının bugünkü durumu tek başlarına yaratabilecek güce sahip olduklarını söylemek yanlış olur. ‘Feministler’e sürekli evet – efendimci olmanın ve diğer erkeklere karşı durmanın kendilerine arta kalan kadın ilgisi olarak döneceğine inanan erkekler de aynı şekilde suçlular.
Centilmenlik, birçok insan kültüründe yüzyıllardır varolan ve birçok büyük uygarlığın edebiyatında yer alan bir olgu. Centilmenlik, (geçmişte) erkeğin evlilik şansını önemli ölçüde yükselten bir şey idi ama maalesef bunu nedenleri unutuluyor. Modern zamanlardan önce erkek, bir kızın elini evlilik ile tutabilmek için, onun anne ve babasını kazanmanız gerekirdi. Kızın babasının onayı, sürecin pazarlık konusu yapılamayacak bir şartı idi. Genç adam kızın anne ve babasına, kızlarına melek gibi davranacağını gösterebildiğinde, evlilik teklifine onay alırdı. Centilmenliğin asıl hedefi kızın kendisi değildi. Oyunun prensiplerinin gösterdiği gibi, kızın cinsel arzusu nadir olarak centilmenlik ile ortaya çıkardı.
Bu nedenle, Modern kadının cinsel tercihlerinin anne ve babası tarafından kontrol edilememesine ve genellikle evlilik dışında ve rastgele olmasına rağmen, birçok erkek hala bu günü geçmiş, dikkatsiz ve kendinden nefret ettiren “centilmenlik ve kıza hizmet etmek onunla seks yapmaya giden yoldur” kavramına saplanmış durumda. Bu erkeğin dini inancı yüzünden buna inanan bir sosyal muhafazakar ya da efemine bir solcu / kız gibi erkek olması fark etmez. Beyaz şövalye terimi bu iki grup için de kullanılabilir. Bunların şövalyeliği feminist yapmacıklığa maruz kaldığında, bu erkekler, kendilerinin asla yüzüne bakmayacak kadınlar için diğer erkeklere zarar vermekten çekinmiyorlar.
İş erkekleri cezalandırma açlığına geldiğinde, güya birbirine karşı olması gereken ‘sosyal muhafazakarlar’ ile ‘feministler’ arasındaki tuhaf fikirdaşlığın nedeni de budur. Acıklı bir şekilde fazla sayıda erkek, kadınlar tarafından beğenilmeme riski sebebi ile, masum erkeklerin yalan tecavüz iddiaları sonunda ya da iştirak nafakası ödeyemediği için hapis yatmasını destekliyor. Bu erkekler, fanatik feministlerin tüm kadınların resmi fikrini temsil ettiğini sanıyorlar. Bu erkekler hepsinden de zavallılar. Bunların at gözlüklü Oyun reddedişi, arzu nesneleri kadınları sürekli onaylamalarının ve onlar için bir şeyler yapmaya hazır olmalarının, kadınları erkeklere cinsel olarak çeken şeyin tam tersi olduğunu göremiyorlar. Hiçbir kadın, muhtaç bir erkeği arzulayamaz.
Bu nedenle günümüz Batı toplumunda, kafayı yemiş ‘feministler’den sonra en çok erkek düşmanı olan grup, kadına tapan Beyaz Şövalyeler. Sıradan kadınlar, erkekleri kötülemek ve dolandırmak için sinsi planlar yapmıyorlar. Bu kadınlar sadece kazanan tarafın yanında yer almak istiyorlar ve şu an kazanan taraf erkek düşmanları. Fakat kadına tapan erkekler, ‘feministler’ kafalarını okşayacak umudu ile diğer erkeklere karşı kirli şeyler yapıyorlar. Sonuçta da erkek düşmanlığı hiyerarşisi, şu şekilde oluşuyor :
Tiz sesli ‘feminist’ler > kadına tapanlar / beyaz şövalyeler > sıradan kadınlar
Daha önce anlattığımız nedenlerle, erkek düşmanlığına birçok erkeğin sıradan kadınlara göre daha fazla katkıda yaptığının bildirmek bile, ‘feministleri’ bunun gibi metinlere “kadın düşmanı” refleksi vermesini engelleyemeyecek.
Ve son olarak da boşanmayı özendiren yasal değişiklikler konusunda hiçbir şey yapmaz iken “evliliğin kutsallığı” konusundaki boş vaazlarına devam eden dini ‘sosyal muhafazakarlar’ın sözde ahlaki duruşları ve gönüllü körlükleri ifşa edildiler. Onlar için en önemli olduğunu söyledikleri şey, ellerinin altında darmadağın edildi ve hala ahmakça nedenini bulmaya çalışıyorlar. Amerika’da başka hiçbir grup, açıkladıkları amaçları konusunda bu kadar büyük bir mağlubiyet yaşamadılar. Sadece bir yan sorun olan ‘homoseksüel evliliğin’ geleneksel evlilik kurumu için büyük bir tehdit olduğu konusunda aldanırlarken, boşanmayı teşvik eden yasalar ile boşanma oranları arasındaki ilişkiyi tamamen ıskaladılar. Evlilik kurumuna saldıran az sayıda homoseksüel değil boşanma idi. Bu, bir astronomun ayın varlığını farketmemesi gibi bir şey. Muhafazakarların, teşvikin davranışı özendireceğini anlayabilecek taraf olması gerekmiyor muydu? ‘Sosyal muhafazakarlar, isteklerini gerçekleştirme konusunda 100% başarısız olma rekorunu korumak için dikkatle çalışmaktalar’ diye bir The Onion başlığı atabilirsiniz.
Neden Erkek Hakları Hareketi yok : Bu noktada, okurlar şu soruyu soruyor olabilirler : “İşler bu kadar kötü ise, neden bu konuda hiçbir şey duymuyoruz?” Aslında bu çok geçerli bir soru ve cevap erkek psikolojisinin temellerinde gizli. Çoğu ‘beta’ erkek, kadınlar tarafından ‘ezik’ diye yaftalanmaktansa ölmeyi tercih eder (alfa erkekler kadınların ağızlarında çıkanı kelime anlamıyla almamayı bilirler). Beyaz Şövalyeler de diğer erkekleri utandırma korosuna katılırlar zira bu yolun şehvetlerini dindirmeye giden yol olduğuna inanırlar. Bu nedenle, adaletsiz bir şekilde hayatı mahvolan bir erkek, bu adaletsizliğe karşı çıkarsa, kadınlar ve büyük bir erkek topluluğu tarafından utandırılma ile yüzyüze kalır. Bu da onun erken yaşta hayatını kaybetmesine gidecek olan sessiz ızdırabına devam etmesine neden olur. Amerikan Anayasası için cephede hayatını vermeye hazır milyonlarca genç erkek var ama boşanma sırasında adaletsiz davranılan 100 tane erkeğin bile yan yana gelip protesto ettiğini görmedik. Kadınları ahlaksız davranmaya teşvik ederek iki ebeveynli ailenin yıkılması, Amerikanın güvenliğine ve refahına; Afganistan, Pakistan, İran ya da Suudi Arabistan’dan gelebilecek herşeyden daha büyük bir tehlike. Çocuklarını ve geçmiş gelecek tüm mal varlıklarını kaybetseler bile erkekler, ‘ağlayan bebe’ olmaktan korkuyorlar. Alfa erkeklerin ise harekete geçmek için fedakarlık harici bir motivasyonları yok zira şimdiki durumdan fayda sağlıyorlar ve bu nedenle de benim fedakarlığım, bu fikirleri ortaya dökmekle sınırlı olacak.
Ciddi bir hareketin ise bir iki think tank ya da araştırma raporu, sempozyum ve spesifik siyaset tavsiyeleri ile işe başlaması lazım. Gücün karanlık tarafında yaşamaktan tiksinmiş birkaç boşanma avukatı da bilirkişi olarak görevlendirilmeli. Bundan sonra, en iyi tıp, iş ve mühendislik fakültelerinde (iş yaşamına ve evliliğe yaklaştığı ama yasalardan bir haber genç erkeklerin yoğunlaştığı yerlerde), televizyonda yayınlanacak paneller düzenlenmeli. Belgeseller çekilmeli, Mel Gibson, Paul McCartney, Hulk Hogan, ve Tiger Woods gibi ünlü mağdurlar temsilci atanmalı.Boşanma mahkemeleri dışında protesto gösterileri yapılmalı. Web 2.0 / sosyal medya / viral araçlar çağında, bütün bunlar kolay olmalı, hele solcu grupların en absürt amaçlar için ne kadar hızlı toplanabildiklerini düşünürseniz.
Bunun yerine eldeki tek şey, Erkek Hakları Yazarlarının yönettiği birkaç web sitesi ve bloglarda fikir alışverişi yapmaları. ‘Bir şey, hiçbir şeyden iyidir’, bu çabalar için söyleyebileceğim en bonkör şeyler ve The Futurist sitesinde yayınladığım bu makale, muhtemelen bu konuda şimdiye kadar yazılmış tek ve en büyük analiz. Bu sitenin bu konu hakkında olmamasına ve ben de sitenin esas yazarı olmamama rağmen. Bu nedenle, yakın gelecekte gerçek bir Erkek Hakları Hareketi olmayacak. Erkek düşmanlığı balonu ise muhtemelen milyonlarca ayrı pazar gücü tarafından patlatılacak.
Uygarlığın Fay Hatları : Modern toplumun tüm arızalarını ve bunları şişiren yasaları gözden geçirdikten sonra, uygarlığımızın sürekli gelişen mi, yoksa döngü içinde mi olacağına karar verecek iki yasal / tüzel düşünce bölgesi öne çıkıyor. Bu iki yasal alan a) babalık haklarının ele alınışı ve b) tecavüz iddialarında yargı sürecinin işleyişi. İnsan beyni, kadınların esenliğine erkeklerin esenliğinden çok daha fazla önem verecek şekilde gelişmiş (zamanında geçerli olan ama bugün hiçbir geçerliliği olmayan nedenlerle). Bu nedenle de yalan tecavüz iddiası ile suçlanan erkeğin adil yargı süreci, normalde adil yargı sürecine önem veren insanların umrunda değil. Aynı şekilde, babaların tüm babalık haklarını ellerinden alan ‘feminist’ yasalara da çok fazla direnç olmadı. Bu iki yasal alan, toplumumuzun yükselmeye devam mı edeceği ya da çökmeye mi başlayacağına karar verecek alanlar. Göçmenlik, ırk ilişkileri ve hatta terörizm gibi diğer tüm konular bile politik yan oyunlar ve hiç biri bu yasalar kadar bir toplumu yok edecek güçte değiller.
Bu seri, kırmızı hap dünyasının sağlam yazarlarından Illimitable Men’e ait. Genel bir bütünlük içermeyen, kadınların ve ilişkilerin doğasını açıklayan notlardan oluşuyor.
Erkek ne kadar sert olursa yanındaki kadın o kadar uysal olur. Erkek ne kadar uysal olursa etrafındaki kadın o kadar sert olur.
Bir kadın asla ona ihtiyaç duymanızı istemez, yalnızca arzulamanızı ister. Arzunuz ihtiyaca dönüştüğü anda artık kadın sizi arzulamaz.
Kadının aşkı, saygıya dayalı bir hayranlık üzerine kuruludur. Kadınlar, güçlü ve tecrübeli erkekleri her zaman çekici bulur. Erkeğin aşkı ise arzuya dayalı bir saygı üzerine kuruludur. Erkekler hassas ve narin kadınları çekici bulur. Bir kadın hayranlığını kaybettiği ve erkek de fedakârlık yapmadığı zaman aşktan söz edilemez. Bu çok hassas bir dengedir. İki taraf da üzerine düşeni yapmadığında saygı kaybolur.
Kadınlar çocuklarını erkeklerin kadınları sevdiği şekilde severler.
Kadın ruhu bir koruyucu arar, erkek de korumak ister. Problem şu ki bu iki şey güvensiz olmaz. Bu zamana kadar iki taraf da birbirine zor güveniyordu, ama feminizm yüzünden artık daha da az güveniyorlar.
Cinsiyetler arasında düşmanlığı sürekli olarak tetikleyen bir güvensizlik vardır. Bu düşmanlık, cinsiyetlerin birbiriyle temelde çelişen cinsel stratejilerini uyumlu hale getirememelerinden kaynaklanır. Erkeğin cinsel stratejisi yüzünden kadın acı çeker, kadınınki de erkeğin acı çekmesine neden olur. Bu yüzden iki taraf da acı çekmemek için diğerinin acı çekmesine yol açar. Bu bir üreme savaşıdır, cinsiyetlerin mücadelesidir.
Cinsiyetler aslında birbirine güvenmek ister; ama cinsel dürtüleri bu isteklerinin çok daha üzerindedir. Hal böyle olunca güven, kör bir sadakatten ziyade tarafların kontrolü elde tutmasına bağlıdır.
Kadınlar takip eder, lider değildir. Modayı, gücü ve statüyü takip ederler, doğuştan gelen bir sadakatleri yoktur.
Ortalama bir erkek kadınlar konusunda cahildir ve yanlış yönlendirilmiştir. Zihnindeki kadın imajı kadınların ulaşabileceği seviyeden çok daha fazlasıdır. Çünkü erkeğin biyolojik özellikleri kendisini kandırır, toplum da ona yalan söyler. Yine de gerçek olduğu gibi ortadadır.
Kadının güzelliği iyi bir karakterin göstergesi değildir. Bunlar birbirinden ayrı şeylerdir. Ama güzellikten etkilenen bir erkek bu ikisini aynı şey zanneder.
Tüm hayatınız boyunca size kadınların doğası hakkında yalan söylendi. Bildiğinizi zannettiğiniz her şeyi unutun, çünkü muhtemelen yanlış fikirleriniz var. Toplumun size verdiği tepeden inme öğütleri görmezden gelin, kendi anlayışınızı temelden oluşturun.
Bütün kültürlerde makbul bir cinsiyet vardır. Bazı çağlarda erkeklere, bazılarında ise kadınlara değer verilmiştir. Zengin kültürlerde eşitlik yoktur; bir cinsiyet ancak diğerinin üstünlüğünü tanıyıp işbirliği yapabilir. Kendi kültürünüzdeki durumu merak ediyorsanız hangi cinsiyetin eleştirilebilir olduğuna bakın. En az eleştirilen cinsiyet, o kültürün desteklenen cinsiyetidir.
Kadınlar size değil gücünüze sadıktır.
Geleneksel sadakat anlayışı onura bağlıdır. Onur erkeklerin zihnindeki soyut bir kavramdır. Kadının sadakati tamamıyla güçlü olup olmadığınız üzerine kuruludur. Buna fırsatçı sadakat denir. Erkekler isterlerse kadın anlayışına göre (fırsatçı) sadık olurlar, isterlerse de gerçekten bu kelimenin hakkını verir ve fedakârlık yaparlar. Ama söz konusu erkekler olunca kadınlar fırsatçı sadıklardır, fedakârlığı çocuklarına saklarlar.
Fedakâr sadakat bir insanın gücü üzerine kurulu değildir; ama fırsatçı sadakat tamamıyla güce sabitlenmiştir.
Kadının sadakati aslında kelimenin tam anlamıyla sadakat değildir, çünkü çoğu zaman koşula bağlıdır. Geleneksel sadakat anlayışı, güce saygıdan daha öte bir bağlılık gerektirir.
Fırsatçı sadakat, faydacı bir bakış açısından ileri gelir. Dolayısıyla, fedakâr sadakatin aksine yarım bir sadakattir.
Kadınların aşk anlayışı sadakat becerilerini baltayarak yarım yamalak bir sadakat anlayışına dönüştürür: onurdan ziyade hipergaminin yönettiği, çıkarcı ve kendi çıkarına hizmet eden bir sadakat. Bu yüzden pek asil değil. Kabul edin ya da etmeyin, gerçek budur.
Eğer şu anda kadına bir faydanız yoksa geçmişteki bütün fedakarlıklarınız geçersizdir. Daha basitleştirelim: Ona şimdi bir yardımınız yoksa daha önce yardım etmiş olmanızı umursamaz.
Anneniz sizi gücünüz için değil de siz olduğunuz için sevecek tek kadındır.
Hoşlandığınız bir kızı annenize benzetiyorsanız o kızın sizi kısa zamanda hayal kırıklığına uğratmasına hazırlanın.
Kadınlar harcadığınız çabayı değil başarılarınızı önemser.
Kadınlar son ürünü ister. Ancak erkekler zorlu süreçte yanında bulunan kadınlara değer verir. Kadınlar riskten nefret eder, bu yüzden risk almayı bilen erkekleri aksi ve özgüvensiz davranışlarla engellemeye çalışırlar. Erkek güçlendiği zaman onun üstündeki tekellerini kaybetmekten korkarlar. Dolayısıyla onu sabote edip güvenini kırarlar, yengeç zihniyeti kadınların içgüdülerinde vardır.
Bir kadının erkek üstünde kontrolü arttıkça ona olan arzusu ve saygısı kaybolur. Kontrolü azaldıkça ise arzusu ve saygısı artar. Aslında pısırık olan ama dominant görünmeye bir erkek gördüklerinde ona şiddetle karşı çıkarlar. Çünkü onun pısırık olduğunu bilirler ve üstünde uyguladıkları kontrolden zevk alırlar. Erkeğin dominant olması, kadında erkek üstündeki gücünü ve etkisini kaybetme korkusu uyandırır. Başlarda pısırık olan bir erkeğin ileride gerçek bir lider olacağına asla inanmazlar.
Kadınların faydacı cinsel stratejileri erkeğin rolünü bölümlere ayırır. Buna kadının cinsel çoğulculuğu denir. Kadınların kontrol etmek ve kontrol edilmek ikilemine dayalı bir doğası vardır. Dominant erkekle birlikteyken mazoşist, pısırık erkekle ise sadist güdülerini tatmin ederler. Böylelikle güce olan arzuyu pısırık, kadınsı hisleri de dominant erkekle yaşamış olurlar.
Pısırık erkekle birlikteyken kadın kendi mutluluğuna öncelik verir. Dominant erkeğin yanında ise erkeğinkine önem verir. Dominant erkeği mutlu etmek kadını da mutlu eder. Pısırık erkeğin mutlu olması böyle bir etki yaratmaz, kadın bunu gereksiz görür.
Kadınlar sadakat konusunda eskisi gibi olmaz, erkekler de seks konusunda geriye dönmez. Tek istisna, kadının ya da erkeğin elinde daha iyi bir seçenek olmamasıdır.
Kadın bir erkeğin bağlılığını kontrol etmeye çalışır, erkekler de kadının bedenini.
Her zaman görüştüğünüz kadınların önüne gelenle yatan biri olduğunu farzedin. Erkekler genelde kadınların masum olduğuna inanmaya hazırdır, ama böyle düşünmemeniz sizin yararınızadır.
Önemli olan kadının fahişe olduğunu değil olmadığını kanıtlamasıdır.
Bir kadının masum olduğunu varsaymaktan ziyade kanıt üzerine hareket edin. Dünya çapında masumiyetin kadında her zaman bulunduğu varsayan sayısız erkek çok ağır bedeller ödemiştir.
Kadın neye ihtiyacı varsa onu doğru kabul eder. Gözünün önündeki doğru ruhuna hitap etmiyorsa alakasız bir doğruyu anında üretecektir.
Kadınlara fayda sağlayan şey feminizm değil ataerkillik ve dindir. Erkeklerin yönetimi kadınların durumunu iyileştirmiştir. Feminizm, kadınların kendini yönetmesidir. Bu yönetim de kadınların yüzeysel olmayan, samimi bir nezaketten yoksun olduğunu göstermiştir. Feminizm kadınlara asaleti öğütleyen sosyal utandırma mekanizmalarını ortadan kaldırarak onların vahşi yüzünü ortaya çıkarmıştır. Kadın doğasındaki tüm olumsuzluklar feminizmle birlikte iyice artmıştır.
Sevilmek için erkeklerin güçlü olmaya, kadınların ve çocuklarınsa sadece o ortamda bulunmaya ihtiyacı vardır.
Erkekler çocukluk döneminde gördükleri sevgi ve şefkatin büyüdükçe azaldığının farkına varır. Kadınlar ise böyle bir sevgi kaybına uğramaz. Hal böyleyken erkek bir daha asla cömertçe sevilmeyeceğini acı da olsa anlar. Erkek biraz sevgi elde etmek için çokça sevmek zorundadır. Annesinin cömert sevgisini daima özler. Kız arkadaşında da bunu bulamaz, zaten kızlar da böyle bir erkeği zayıf bulacağı için o sevgiyi vermekten kaçınır. Kırmızı hapın en acı yudumu bu olsa gerek.
Evlilik kadınların ve boşanma avukatlarının cebine yarar, erkeklere göre değildir.
Evlilik, erkeğin özgürlüğü pahasına kadını güvence altına almasıdır. Eskiden bir erkek evlendiğinde yükü artsa bile bunu telafi edecek gücü de elde ederdi, artık durum böyle değil.
Evlilik, günümüzde bir sözleşmeyi ihlal eden tarafın sözleşmeye uyan tarafı cezalandırabildiği tek yasal sözleşmedir.
Kadınlar, erkeklerin aksine, evliliği yasal bir sözleşme veya sorumluluk olarak görmezler. Evlilik onlara göre çocukluk hayallerinin gerçekleştirildiği bir sigortadır.
Bazı insanlar, çocukları sağlıklı yetiştirebilmek için evliliğin gerekli olduğunu düşünür. Eskiden böyleydi evet, ama zaman değişti. Feminist hukuk politikaları eskiden kazanç olan bir yapıyı borca dönüştürdü.
Boşanma çocukları mahveder. Hiç evlenmezseniz boşandığınız zaman hayatı mahvolacak çocuklarınız da olmaz.
Kadınlar kaybedecekleri az ve kazanacakları çok olduğu için tabii ki evlenmek ister. Erkek için ise durum tam tersidir. Belki maddi durumu çok iyi olan kadınlar istisnadır.
Güvenlik ve bağlılık kadınların nihai hedefidir, evlilik de bunları sağlar. Evlilik, kadınlara en büyük arzularını sunar. Erkeklerin nihai hedefi ise güzel kadınlardan oluşan bir haremdir.
Politik çıkarlara dayalı bir evlilik yapmanızı gerektiren elit bir sosyal ortamdaysanız malınızın çoğunu güven fonuna aktarın. Bu sizin sigortanızdır. Teknik olarak sizin olmayan şey sizden alınamaz.
Su nasıl ıslaksa kadınlar da öyle çıkarcıdır.
Kadınlar seksi silah olarak kullanır, genelde bu ellerindeki tek işe yarayan silahtır.
Kadınlar, çekici adamları seksle kontrol etmeye bayılırlar. Libidosu istediğinde zevk için sevişir. Güç istediğinde ise seksi tıpkı uyuşturucu gibi azalan ölçeklerle dağıtır ve erkeği Pavlov’un köpeği gibi eğitmeye çalışır.
Bir kadın çekici bulmadığı bir erkeği manipüle etmek istediği zaman bunu gerçekten seks yapmak yerine sahte bir seks vaadiyle kandırarak yapar.
Kadınlar, çıkarlarını elde etmek için karışık sinyaller gönderir. Seks ihtimalini gündeme getirmeleri bile kendilerine güç sağlar. Böylelikle erkekler sevişme şansı olduğunu düşünerek gücü kadının eline verir.
Mantığı yerine duygularıyla yaşamayı tercih eden biriyle tartışırsanız sabrınızı tüketmekten başka bir şey yapmazsınız. Bu yüzden kadınlarla tartışmak gereksizdir, manasızdır. Duygularla tartışamazsınız, ancak manipüle edebilirsiniz.
Bill Maher’in komedi şovundan feminizm ve feminenleşme karşıtı efsane bölüm …
Metni :
Lütfen, kadınlar hakkında konuşmak kadın düşmanlığı değildir, tamam mı? Şimdi bunu yapacağız. Çünkü ben burası “feminenleşmiş bir ülke” derken öncelikle şunu söyleyeyim ki orada dışarıda milyonlarca şahin bakışlı, realist kadın var ve yine milyonlarca erkek de böyle değil. Ama, daha iyi bir terim bulamadığım için şöyle söyleyeceğim : feminen değerler bugün Amerika’nın değerleri oldular :
“Duyarlılık, gerçeklerden daha önemli.”
“Duygular, hakikatlerden daha önemli.”
“Bağlılık, bireysellikten daha önemli.”
“Çocuklar, insanlardan daha önemli.”
“Güvenlik, eğlenceden daha önemli.”
Hep duyuyorum kadınları sürekli “biliyorsun evli erkekler daha uzun yaşıyor” diyorlar. Evet … evden dışarı adım atmayan kedi de … daha … uzun yaşıyor … Her ne kadar ruhu ölmüş bir tüy yumağı olarak hiçbir zaman tadını çıkaramayacağı dünyayı pencereden izlerken … ama evet teknik olarak daha uzun yaşıyor.
Görüyor musunuz, bu benim için çok kişisel. Evlenmiş arkadaşlarımın karıları kocalarının benimle takılmalarını istemiyorlar. Ben kaçmış köle gibi bir şeyim. Özgürlük muştuluyorum. Biliyorsunuz … benim etrafta olmam iyi bir şey değil. “Kocalarımızı karanlıkta tutalım, onlar böyle daha mutlu.”
Biliyorsunuz tüm evli arkadaşlarım … ben bu adamların gençliğini biliyorum … hepsi birer aygırdı. İstedikleri şeyleri, istedikleri zaman yaparlardı. Ya şimdi? Birer aygır değiller. Central Park’ta fayton çeken, atgözlüklü, stresli, sinek sürüsü içinde daireler çizen ve kovaya sıçan beygirler …
Tamam Amerika kadınlar için kolay değil ama bu ülkede erkek olmanın kendisi bile politik olarak doğru değil. Televizyona bakın, sitcomlara bakın. Kadın her zaman parlak zekalı, erdemli ve her konuda haklı ve koca da her zaman onu bulduğu için “çok şanslı” olan sikik embesil. Televizyondaki tek akıllı erkekler Fraiser ve kardeşi ki onlar da Küçük Richard’ın donundan bile daha gayler.
Anlıyorum, kadınlar da acı çekiyorlar ama Amerika da bir sürü erkeğin sessizce sefil hayatlar yaşadıklarının, lipidolarının söküp atıldığı, kendilerini maçlar ve porno ile uyuşturduklarının gündem geldiğini düşünmüyorum. Ve kadın bakış açısı ile hemfikiriz gibi davranmak zorunda kaldığımız, Orwellci bir dünyada yaşıyoruz. Amerika’da herhangi bir TV programında biri kalkıp “biliyorsunuz kadınlar erkeklerden daha zeki” dese alkış kıyamet. Biri çıkıp “erkekler kadınlardan daha zekidir” dese, sahneden yuhalanarak atılır. Bir cinsiyet diğerinden daha zekiymiş gibi düşünüyor görünmek zorundayız, bu kültürümüz hakkında ne diyor sizce?
“Kadınlar erkeklerden zekidirler” … alkış kıyamet
“Eğer dünyayı kadınlar yönetse, dünyada savaş olmaz” … alkış kıyamet
“Hamile olmak çok seksi” … alkış kıyamet
Bir sürü şeye gerçekten inanmadığımız halde inanıyormuş gibi yapıyoruz zira kadından onay almak gece köpek klübesinde yatmaktan daha kolay.
Geçen gün sabah programında duydum. Bunu sadece bir kadın söyleyebilir. Tabii herkes doğruymuş gibi yapıp alkışladı : “Çiftler, müşterek fantazilerini keşfetmeliler” dedi.
Ortak fantaziler diye bir şey yok. Sizinkiler bizi sıkar, bizimkiler sizi rencide eder. Hanımlar inanın bana. Şöyle bir fantazi yok : “Yakışıklı prens çayıdan koşarak gelip, sizi kollarına alıp, size olan ölümsüz aşkı için ant içer … ve sonra suratınıza attırır. Tamam mı? Bakın bu “müşterek fantazi” olurdu, eğer hiç porno filmi izledi iseniz.
Bence erkekler, erkek oldukları için özür dilemekten bıktı ve kadınlar bizi sürekli erkek olduğumuz için özür dilemek zorunda bırakmazlarsa daha mutlu olacaklardır. Kendilerini de bir sürü külfetten kurtarırlar. Bakın bir örnek. Amerika’da hiçbir kadın memelerine silikon taktırmazdı. Eğer erkeklerin zihnine gerçekten girebilseniz … anlayacaksınız ki olay hiçbir zaman büyük – küçük, kısa – uzun, esmer – sarışın olayı değil. Olay sadece yaşlı ve tazeden ibaret. Hugh Grant, evde Elizabeth Hurley var iken canı peruklu Marvin Hagler çekti!
Biyolojiyi ıslah edemezsiniz. Bu arada, erkeklerin tohumlarını saçma dürtüsü sayesinde başarılı bir türüz. Bu sayede şu an burada oturuyoruz. Peki kimse teşekkür ediyor mu? Hayır. Onun yerine mahkemeye veriliyoruz.
Bunun sebebi ise (haberin başlığındaki en çarpıcı kısım) bunun kadına “kadınsı bir davranış” olarak gelmesi ve bunun sonucunda kocasından soğuması.
Evet gençler, bir feminik yalanının daha çöküşünü izliyorsunuz. ABD gibi 3. dalga feminik hareketin en yoğun olduğu ülkelerden birinde bile erkeklere sürekli olarak telkin edilen “anlayışlı bir koca olarak ev işini karınızla paylaşın” yalanı, gerçek hayatta tam tersi etkiyi yaratıyor. Çok şaşırdım ya halbuki feminikler diyorsa bir bildikleri olmalıydı nasıl yanlış çıkar 😁
Devamında ise “ulan adamları fazla da uyandırmayalım” deyip bazı detaylar eklemişler:
Geleneksel olarak kadınlarla özdeşleşen ev işlerini yapan erkekler, karısıyla daha az seks yapıyor. Yani orta yaşlıların evlerinde hala geleneksel cinsiyet rolleri hakim.
Ancak genç çiftler üzerinde yapılan başka bir araştırma tam tersinin doğru olduğunu söylüyor.
Muhtemelen bu noktada feminik bir editör son andaki müdahalesiyle evlenmeyi düşünen efendi betalara umut aşılamayı ihmal etmemiş. Yani bu ev işinin seks getirmemesi olayı sadece orta yaşlılara özgü, genç erkekler kılıbıklığa devam edebilir. Hani yaşlılar neyse anlamıştır zaten de gençleri uyandırmayın der gibi. Yersen.
Araştırmayı yapan akademisyenin sözleri ise daha acıklı:
Ev işini eşit olarak paylaşan çiftler, birbirini sevgiliden çok kardeş gibi görmeye başlıyor.
Bak arkadaş bile değil, kardeş. Hangi eşin diğerini kardeş olarak gördüğünü söylememe gerek var mı 😁
Peki neymiş bu kadınsı ev işleri? Yemek yapmak, temizlik yapmak, çamaşır yıkamak.
Bunların yerine karımız bizden soğumasın daha erkeksi işler yapmamız gerekiyormuş: çimleri biçmek, fatura ödemek, musluk tamir etmek gibi.
Yani neymiş özetle? Ev işini paylaşan erkek kadın tarafından takdir edilir yalanı, gerçekten de kocaman bir yalan. Zaten kadınların “şunu yaparsan kadınlar sever” dediği her şey yalan olduğu için bu konuda pek düşünmeye gerek yok.
Burada mor haplı hanımcılar devreye girip şu soruyu soracaklar: “İyi de hocam, hanım da hem çalışıp hem de ev işinde yoruluyor, yardım etmek lazım değil mi?”
Evet günümüzde kadınlar hem çalışıp hem de ev işi yaptığı için yorulduğu ve bu konuda desteğe ihtiyaç duyduğu gerçek. Ancak burada yine erkeğin liderlik rolü devreye giriyor: gerekirse hanımın çalışmasını gerektirmeyecek kadar para kazanıp onu evde rahat ettireceksin ki o da geleneksel rollerine mutlulukla dönsün. O zaman bile şikayet ediyorsa zaten ondan hayır gelmez, sizi defterden silmeye yakındır. Ağır gelecek biliyorum ama erkek olmak zaten performans yükümlülüğü demek.
Zaten size gerçekten aşık olan bir kadın, seve seve çocuk da doğurur, yemek de yapar, evinizi de temizler. Hatta erkeğine aşık olduğu için bunları büyük bir gururla yapar.
Ev işi yüzünden yoruldum vs diye dırdır eden kadın aslında kocasına karşı cinsel ilgisini kaybetmektedir ve bunu kendine bile itiraf edemediğinden (çünkü evli bir kadın olduğu için orospu damgası yeme riski var) kadındaki muhteşem rasyonalizasyon makinesi dönmeye başlar ve bu soğumanın sebebini kocasının ev işinde kendisine yardım etmemesine bağlar. Başlıkta “kadınsı davranıştan ötürü soğumak” ile anlatılmak istenen bu aslında.
Aşağıdaki bölüm Imran Khan’ın 1 Ocak 2010 tarihinde yayınlanan ve gelecek 10 yılla ilgili artık korkutucu derecede isabetli kehanetler içeren Erkek Düşmanlığı Balonu (Misandry Bubble) yazısından birebir çeviri. Ben bu yazıyı ilk okuduğumda Ocak 2010da yazıldığına inanamamıştım. Erkek Düşmanlığı Balonu, kırmızı hap öğretisinin bir bütün olarak birarada yer aldığı ilk makale ve birçoğu için kh manifestosu. Din ve kırmızı hap ilişkisine dair soru soranlar için birkaç cevap da var.
Burada ara ara “bundan böyle yüzde 20 alfa harem yapar siker hacı, yüzde elli de anca evlenip beta öder olursa” diye yazanlara gelsin. Belki dediğiniz olur ama o alfalar ve haremleri anca mağaralarda, sazdan evlerde, nükleer savaş sonrası dünya konulu filmlerindeki (mad max gibi) distopyalara benzer cehennemlerde çiftleşir.
Genetik araştırmalar gösteriyor ki, modern zamanlardan önce, kadınların yüzde 80’i çoğalabilmiş iken erkeklerin sadece yüzde 40’ı çoğalabilmiş. Bundan çıkarılacak en bariz sonuç, en tepedeki erkeklerin birden fazla kadını varken, alttaki yüzde 60’ın hiçbir çiftleşme şansı yoktu. Kadınlar açıkça tepedeki erkeği birden fazla kadınla paylaşmaktan gocunmadılar ve ‘alfa’nın dört karısından biri olmayı, ‘beta’nın hiç bölünmeyen ilgisine tercih ettiler. Kadınlar için çekiciliklerine göre erkeklerin en tepe yüzde 20’sindeki erkekleri, ‘alfa’ erkek olarak tanımlayalım ve ortadaki yüzde 60’a da ‘beta’ erkek diyelim. Dipteki yüzde 20’nin ise bu konuda bir fonksiyonu yok.
Goriller, şempanzeler ve ilkel insan kabileleri üzerindeki araştırmalar gösteriyor ki erkek, önüne gelenle yatan ve çok eşli cinsiyet. Bu, modern okuyucu için süpriz değil. Ama aynı araştırmalar gösteriyor ki, kadınlar tek eşli değil de hipergamikler. Başka deyişle, bir kadın belli bir zamanda tek bir erkeğe çekilmiş olsa da, değişik erkeklerin statü ve servetleri dalgalandıkça, kadının ilgisi düşüşteki erkekten yükselmekte olan erkeğe kayabilir. Alfa erkek saflarında devir (saflardan düşme – saflara girme) çok fazla ve kadınlar da bunun şiddetli bir şekilde farkındalar.
Bu nedenle kadınlar tek eşli ilişkiye ilk girmek isteyen olmalarına rağmen ilişkiden ilk çıkmak isteyenlerdir. Bu doğru ya da yanlış değil, tamamen doğal. Yanlış olan, kadınları evliliği bozduğu için utandıran geleneksel baskılar tamamen kalkmış iken, bir erkeği sosyal ve kültürel baskı ile, utandırarak, ‘bağlanmaktan korkmakla’ suçlayarak ya da ‘Peter Pan Kompleksi’ gibi uyduruk şeylerle evlenmeye zorlamaktır. Boşanmaların yüzde 90’ı kadınlar tarafından başlatılmasına rağmen. Dahası, bir kadın bağlılığı yokettiğinde, çocuklar büyük zarar görürler ve kadın şimdi ve gelecek için terk ettiği erkekten para talep eder. Evlenmeyi reddeden bir erkek ne masum küçüklere zarar veriyor ne de yıllarca bir kadına para ödemek zorunda değil. Bu absürt çifte standardın, topluma gözle görünmeyen ama büyük zararları var.
‘Beta’ erkekleri, kendilerini idare edecek kadarından çok daha fazlasını üretmeye teşvik etmek ve aynı zamanda kadınların hipergami dürtüsünü kontrol altında tutarak çocukların biyolojik babalarından kopmamasını sağlamak için, tüm ana dinler, iki cinsiyetin birbirleri ile yapıcı bir şekilde beraber olmasını zorlayan ve ilkel dürtüleri cezalandıran bir kurum inşaa etmişlerdir. Bu kurumun adı “evlilik”tir. Tek eşli evliliği dayatan toplumlar, tüm beta erkeklerin eş sahibi olmasını garantileyerek, modern zaman öncesi üretken olmak için hiçbir motivasyonları olmayan bu erkekleri üretken olmaya teşvik etmişlerdir. Bunun karşılığında da kadınlar kendilerine kaynak sağlayacak, koruyacak bir erkek ve çoğunlukla yoksulluğa mahkum evlenmemiş kadınlardan daha yüksek sosyal statü kazanırlar. Bütün bir insan nüfusuna uygulandığında, bu sisteme “uygarlık” denir.
Bu formülü çok az sapma ile uygulayan bütün toplumlar büyük başarılar gösterip yüzyıllarca ayakta kaldılar. Tek eşli ilişkinin çeşitli insan topluluklarında nasıl benzer doğaya sahip oldukarı oldukça çarpıcı bir gerçek. Bu formülden sapan toplumlar, hızlıca yokedildiler. Cinsler arasındaki bu ‘anlaşma’ beta erkekler, 35 yaşının üstündeki kadınlar ve çocuklar için oldukça avantajlı olsa da, alfa erkeklerin ve 35 yaş altı kadınların (ilkine göre sayıca çok az bir topluluk) aktivitelerini sınırlandırdı. Bunun tersi olan uygarlık öncesi toplumda, alfa erkeklerin 3 ya da daha fazla kadını kapatması, yaşlananı atıp daha gencini alması ve bu arada beta erkek yığınlarının az sayıda arta kalan / yaşlı kadın için birbirini yemesi oldukça kaotik ve istikrarsızdı. Beta erkekleri saldırgan ve üretimsiz bırakan bu sistemde, alfa erkekleri tarafından çöpe atılan anneleri de ser sefil bir hayata mahkum ediyordu. Sonuç olarak, geleneksel uygarlık kontrollerini kaldırırsanız, erkeklere ve kadınlara ne olur?
Belgeselin bir bölümünde Peterson’a maskülenitenin şu an krizde olmasının, erkeklerin krizinin sebebini soruyorlar. Aşağıdaki videoda (Türkç alt yazılı), üstadın soruya cevabının olduğu kısım ve onun altında da metin çevirisi var.
Türkç alt yazıyı açabilirsiniz.
Bence en derin seviyede Batı, maskülenite fikrine olan inancını kaybettiği için. Bunun “Tanrı’nın ölümü”nden farkı yok. (*) Aynı şey. Nietzsche bunun sonucunun ne olabileceğini biliyordu. Yazdıklarının çoğu bununla ilgili idi.
Diyebiliriz ki maskülenitenin ilahi sembolü yok edildi. Bunun sonucunda başka ne bekleyebiliriz ki? Ne olacaktı? Bunun sonucunda maskülenite zayıflayacak. Ve aynı zamanda maskülenite karalanırsa, ki kesinlikle kötüleniyor, ne olacak? Bu demektir ki erkeklerin arzuladığı ideal yok ediliyor. İdealiniz parçalandığında siz de zayıflarsınız.
Sanırım erkeklerin benim düşünceme pozitif tepki vermesinin sebebi, benim bu saçmalıkları satın almıyor olmam. Maskülen ruhu seviyorum. Maskülenite gerekli ve özünde katliam ve talan falan değil. Özünde tecavüz kültürü değil. Özünde dünyayı yok eden bir şey değil. Ve bütün bu şeyler maskülenitenin üzerine atılıyor. Bunun nedenlerinden biri, Batı toplumunun teknolojik ilerleme yüzünden duyduğu suçluluk duygusu.
Bunlar insanlığın önüne koymak için mantıklı karşı çıkmalar. Ama eleştirmeden sineye çekecek, mantıklı suçlamalar değiller.
Arzulayabileceğimiz maskülenite nedir?
Temelinde sorumluluk almak. Sembolik olarak söylersek sizin sorumluluğunuz, logos’un(**) ruhunu canlandırmak. Bu sizin sorumluluğunuz, hayattaki rolünüz. Bu sizin ulu ve sonsuz bir gerçekliğe inanıp inanmamanıza bağlı da değil. Bunun lehine ya da aleyhine konuşmuyorum. Bu şeyler insan anlayışının ötesinde. Ama insanlar kötü davranışlar sergilerse ne olacağını biliyoruz. Biliyoruz ki dünya cehenneme o kadar yakın bir yere dönüyor ki aradaki fark önemsizleşiyor. Bunu biliyoruz, bu 20. yüzyılın hikayesi.
Bu dersi almalıyız. Ders de şu : Dünyayı omuzla ve ileri doğru yürü. Dünyayı tüm problemleri, ızdırabı ve kötülüğü ile omuzla ve ilerle. Bu yükü taşırken farkına var ki sen o yükü omuzlayacak güçte bir yaratıksın. Ve bu nedenle de saygıyı hakediyorsun. Bu, logosun tanımıdır. Bundan daha iyi bir fikirle karşılaşmadım. Çünkü bu fikir hiç de toy değil, toy olmanın tam tersi. Evet dünyada berbat kötülükler ve ızdırap var. Sonu yok AMA insan ruhu bunu gönüllü bir şekilde meydan okuma olarak alabilir. Denemeye değer.
Diğer insanların, en azından inanılmaz alaycı olmayan diğer insanların, saygı duyduğu insanlara baktığınızda, bu insanların sorumluluk alan ve bu sorumluluğu yetkin bir şekilde yerine getiren insanlar olduklarını görürsünüz. Bunun arzulanabilir olmasında mistik bir şey yok. Ama eğer bu sorumluluk gücünün ırza geçen, talan eden, dünyayı mahveden, doğayı kirleten, kansere benzer ataerkil kültür olduğuna inanırsanız, bu gücü küçümsersiniz. Hayır, ben bunu satın almıyorum.
***
(*) – Friedrich Nietzsche’nin meşhur “Tanrı öldü” lafı, Nietzche hristiyanlığa düşman olduğu için sanki sevinerek söylenmiş gibi yanlış algılanır ama Nietzsche her ne kadar dine karşı olsa da, dinin içindeki mitolojik öğelerin insan toplumlarını ve ahlak sistemlerini bir arada tutan tutkal olduğunu ve bunun yıkılmasının ise felaket olduğunu düşünür. Tanrının ölümü ile oluşacak bu boşluğun ilerde çok büyük yıkımlara yol açacağını söyler ki 20. yüzyıldaki büyük katliamları önceden tahmin edebilmiştir.
(**) – Logos açıklaması zor bir kavram. Söz, akıl, anlam, düşünce, kavramlarının tumunu kapsayan bir deyim. Peterson bunu genellikle Hristiyan teolojisinde (daha çok Kuran’da da sıklıkla yer alan Eski Ahit kozmolojisinde) ortaya dökülen anlamı ile kullanıyor. Kaosun karşıtı olan, düzen yaratan, söze dökülmüş gerçeklik. Ama burada anlam daha çok araştırmacı, maceracı bir vurguya sahip ve kahraman miti ile alakalı. Gerektiğinde kaosun olduğu yere gidip orada kaosu bitiren ve o kaostan düzen yaratan güç ki felsefe ve son 200 yılda bilim bunun bayrak taşıyıcısı. Fakat Peterson kaosun düzene döndürüldüğü her noktayı önemli sayıyor. Örneğin iyi bir sınıf öğretmeni, Peterson’un logos kavramındaki kahraman zira öğrencilerini kaotik toyluktan alıp onları bilgili ve düzen tarafında sağlam temelleri olan bireyler yapıyor. Hatta mesela iyi bir muslukçu, kaosu (patlayan boru) tamir edip düzeni yeniden kuruyor.
Toronto Üniversitesi Psikoloji Profesörü Jordan Peterson, ilkin Social Justice Warrior‘larla (SJW) girdiği başarılı mücadele ile gündeme gelse de, genç erkeklerin hiç duymadıkları, ama eksikliğini derinden hissettikleri sorumluluk ve hayatına yön verme mesajları ile kısa zamanda erkek popülasyonu tarafından yoğun takip edilen biri haline geldi. Peterson’u erkekler arasında bu kadar meşhur eden şey, erkeklerin babalarından duymaları gereken ama artık hiç duymadıkları mesajları veriyor olması. 12 Rules for Life: An Antidote to Chaos adlı kitabı Ocak 2018'de piyasaya çıkan kitap, Peterson'un Maps of Meaning: The Architecture of Belief adlı bir kitabı da mevcut. Jordan Peterson'un Türkçe çevirilerini burada Jordan Peterson Türkçe etiketinden takip edebilirsiniz.
Bildiğiniz gibi kırmızı hap camiası her erkeğin aslında doğuştan az veya çok maskülen karakter özelliklerine sahip olduğunu, ancak bunun maalesef son 40-50 senedeki 3. dalga feminist hareket nedeniyle büyük ölçüde yok edildiğinden bahseder. Dolayısıyla eğlenen ustalık diye adlandırdığımız şeyi kullanılmaz hale gelecek şekilde törpüleyen de bu süreç.
Bunun kanıtlarından birisi küçük çocuklardır. Bir ilkokul bahçesine veya parka giderek oradaki küçük erkek çocuklarının kendi yaşıtı kızlarla nasıl uğraştığına bir bakın. Ve tabii kızların şikayetçi olmasına rağmen nasıl hala onlarla oyuna devam ettiğine… Benim diyen yetişkin erkek, hiçbir kıza bu kadar korkusuz ve özgüvenle yaklaşmaya cesaret edememiştir. Saç çekme, silgi atma, basit tekerlemelerle karşı tarafa takılma gibi bize şimdi çocukça gelen eylemlerin aslında eğlenceli ustalığın güzel bir versiyonu olduğunu düşünüyorum.
Peki nasıl oluyor da 8 yaşındaki halimiz kızlara yaklaşım konusunda 28 yaşımızdaki halimizden daha başarılı? Çünkü feminizm odaklı okul müfredatı henüz beynimize işlenmemiş. Sonucunda da bu ustalık “doğal” olarak ortaya çıkıyor, çaba göstermemize gerek kalmıyor. Erkekte fabrika çıkışı bir özellik kesinlikle.
İşte dün Tomassi’nin eğlenen ustalık yazısını çevirirken çocukluk dışında da bu ustalığın doğal olarak ortaya çıktığı bir süreç daha keşfettim: hoşlanmadığımız kızlar. Ve bilin bakalım bu kızların çocukluğumuzda saçını çektiğimiz kızlarla ne gibi bir benzerliği var?
İkisinde de kızlara “yaranmak” gibi bir derdimiz yok. Kız hayatımızda olsa da olmasa da keyfimizden gram taviz vermiyoruz. Yani feminist propagandanın aksine kadına el pençe divan durup saygı gösterince değil, tam aksine ona çocuk muamelesi yapınca başarılı bir eğlenen usta oluyoruz. Hatırlarsanız Tomassi de bu ustalığı kızıyla arasındaki ilişkide keşfettiğinden bahsediyordu. O kız çocuğu olduğu için yaranma gibi bir kaygısı yok, bu da ustalığın rahat bir kafayla uygulanmasını sağlıyor.
Kendi hayatımdan bir örnekle destekleyeyim. Geçmiş bir saha raporu da diyebiliriz.
Bundan yaklaşık 6 sene önce ilk iş yerimde benden 2 yaş büyük bir hatunla tanıştım. Aynı hafta göreve başlamıştık. Bana göre güzel bir hatun değildi, HB5 diyeyim. Bu yüzden hatuna yürümek gibi bir niyetim yoktu. Zaten siz çok güzel bile olsa yine de iş veya okul gibi sosyal ortamlarda birine yürümeyin, reddedilme veya bir şeyler başlasa bile ilişkinizin yürümemesi durumunda itibarınız düşer. Bir hatun için riske girmeye değmez.
Lafı uzatmayayım, bu hatun işe resmen evlenecek adam bulmak için gelmiş. Her hareketinden bunu anlıyordum. Ortamda benim gibi 2-3 bekar adam daha var, yaş olarak en ufak bendim, belki de bu yüzden ilk bana yürüdü. Fakat bu yürüme değil bildiğin tahrik etme hareketiydi.
Daha tanışmamızın ilk haftasında odama geldi, üzerinde dar bir pantolon, hatlar ortada. Odada sandalye mevcutken geldi benim masaya oturdu, kalçalar yarım metre yakınımda. Ben tabii içimde “oha amk napıyor bu?” diye düşünsem de aradaki resmi nezaketi bozmak istemedim. Önce bunun gözüme soktuğu kalçalara baktım, ardından kafamı kaldırıp gözlerine. O 4-5 saniyelik bakışmada yüzümdeki gülümseme ile ne yapmaya çalıştığını farkettiğimi ona gayet iyi hissettirmiştim. Ardından hemen “kusura bakmayın işim var” diyerek bilgisayarıma döndüm, pek de memnun olmayan bir ifadeyle odamı terketti.
Aradan birkaç hafta geçti, denk geldikçe yine konuşuyoruz. Ben tabii kendimi beğendirme gibi bir derdim olmadığı için şapkasına, kıyafetlerine, bazen de odasındaki eşyalarına takılıyorum. Gülüyor ama yüzündeki memnuniyetsizliği de farkediyorum, zira istediği iltifatlar etmek yerine sürekli kendiyle dalga geçen biri var karşısında.
Derken bir gün çalıştığımız yerden yaklaşık bir saat uzakta olan şehir merkezine gideceğini ve ben de orayı iyi bildiğim için kendisine rehberlik etmemi istedi, nasıl olsa ben de o haftasonu gideceğim diye kabul ettim. Hiç aklımda yokken 3-4 saatlik başbaşa bir buluşma gibi oldu, şehirde yeni olduğu için biraz gezdirip etrafı tanıttım. Tabii yine elini omzuma koymak, karşıdan karşıya geçerken güya beni korumak amacıyla elini belime atmak, söylediklerime kahkahalarla gülmek gibi ufaktan tahrik etme çabalarını hunharca sergiliyordu. Kıyafet yine şık ama malzemeyi belli eden cinsten. Fakat ben kafamda yürümek gibi bir düşünce olmadığı için yine esprili ve iğneli konuşmalara devam ettim. Yaptığı her flörtöz hamlenin ardından benden gelen umursamaz şakalardan sonra bardağı taşıran son damla, şehri tanımadığı için yaptığı saçma bir yorumla dalga geçmem olmuştu. Son yarım saatte beyaz bayrağı sallayıp konuşamayacak halde geldi. Yüzünde “ne yaparsam yapayım bundan ilgiyi koparamadım” der gibi bıkkın bir ifade vardı.
Ertesi hafta bu arkadaşın gezimiz sırasındaki acemiliklerini diğer iş arkadaşlarımızın da olduğu bir sohbet ortamında anlattım, o anda kendi de orada. Ben anlatırken zoraki gülse de meğer hassas ve narin egosu çok kırılmış. Kıyamam.
Bir sonraki gün gelip bana çok kırıcı olduğumu, kendisini üzdüğümü ve insanların içinde küçük düşürdüğümü söyledi. Anlaşılan o ki beni kendine çekmek için yaptığı flörtöz hatun taktikleri tutmayınca bu sefer de devreye acındırma ve suçlama yöntemi girmişti, böylelikle benim sempatimi kazanmak ve sevgili olamasa bile özür dileterek kendini reddedilmiş hissetmemek istiyordu.
Tabii ki özür dilemedim. “Ben böyle biriyim, daha dün takılmama gülerken bugün niye kızdın? Yanlış bir şey yaptığımı düşünmüyorum, zaten böyle alıngan biriyle arkadaş da olamam” deyip yanından ayrıldım. Klasik “bir kadına nasıl böyle yaparsın?!” utandırma taktiği de elinde patlamıştı. Zaten ondan sonra da merhaba, nasılsın gibi havadan sudan konuşmalar dışında pek görüşmedik.
Ve işin ilginci ne biliyor musunuz? Bütün bunları yaparken eğlenceli ustalık ve kırmızı haptan zerre haberim yoktu, henüz fişten çekilmiş olduğum bir dönem değildi. Ama kızın cinsellik kokan hareketlerle yaptığı her atağa verdiğim esprili ve umursamaz cevaplar ağzımdan otomatik olarak çıkıyordu, çünkü kadına karşı duygusal hislerin etkisi altında değildim. Ona “yaranmaya” çalışmıyordum.
Benim anlattığım eğlenen ustalığın boku çıkarılmış versiyonu, siz bu kadar abartmayın tabi. Romantizm yazımda da belirttiğim gibi sürekli geri çekilerek başarılı olamazsınız, arada kıza ödül verip ateşi harlamak gerek. Ben bunu hiç yapmadığım için kız doğal olarak dayanamayıp kaçmak zorunda kaldı. Halbuki eğlenen ustalıkta karşı tarafı aşırı gücendirmeden dalga geçmek var, ama benim onunla ilişki amacım olmadığından bunu dengeli uygulamadım.
Kıssadan hisse: Bunu yapmak zor olacak biliyorum ama yürüdüğünüz hatunlara sanki hoşlanmadığınız ve dünyada varlığı zerre umrunuzda olmayan bir kızmış gibi davranın. Her erkeğin geçmişinde mutlaka kendisine yazdığı halde beğenmediği bir kız vardır, o kıza karşı umursamaz ve alaycı davrandıkça nasıl sizin peşinizde gezdiğini düşünün. İşte bunu yerinde ilgi ve seyrek buluşmalarla soslayıp beğendiğiniz hatunlara da uyguladığınızda eğlenen ustalığı nirvanaya çıkarma yolunda en büyük adımı atarsınız. Çünkü bu yetenek zaten erkeğe verilmiş, özünüze dönün.