Bu sitenin okuyucu kitlesinin oldukça eğitimli olduğunu biliyorum ve yukardaki cümleyi okuyunca, bıyık altından “hadi ordan sende!” dediklerini de duyar gibiyim. Durun çok acele etmeyin, çünkü Gallileo “Dünya’nın yuvarlak olduğunu” söylediğinde de pek çok kişi bıyık altından gülmüş hatta çok daha beter şeyler yapmaya kalkmıştı (Bu arada Vatikan Gallileo’yu daha 1993 akladı, bunu da küçük bir ara not olarak ekleyelim). Kısacası yukardaki cümle aydın ve aydınlık türk erkeklerinin en temel inanışlarından birine saldırı gibi duruyor (Aynı Gallileo’nun Hristiyan kilisesinin en temel inanışlarından birine saldırmış olduğu gibi). Daha amiyane söylemek gerekirse, “Babalar! Siz o feminizm ve kadın hakları mavralarınızla hem kendinizi rezil hem de eşlerinizi mutsuz ediyorsunuz.”
Nasıl yani?
Bakın anlatayım, yaklaşık 30 yıldır çevremdeki evli çiftleri ister istemez inceliyorum ve bunların çok mutludan çok mutsuza kadar değişik bir yelpazede dağılmış olduklarını görüyorum. İşin şakası bir yana, insan böyle bir yelpazeyle karşılaşınca bu mutluluk ve mutsuzluğun nelere bağlı olduğunu araştırmaya başlıyor. Örneğin izlediğim ailelerin en mutlusu, en çok para kazanını olsaydı ve mutsuzu da en fakiri çıksaydı, bilimsel açıdan iş çok kolaylaşacaktı. Bana yıllık maaşını göster, sana ne kadar mutlu olduğunu söyleyeyim deyiverecektik. Ama bu kadar kolay olmadığını biliyoruz. Hatta “para mutluluk getirmez” türünden ata sözlerimiz bile var (halt etmiş kim söylemişse!).
İlk gençlik yıllarımda mutlu ailelerin mutlu kadınlarla ortaya çıkacağını düşünüp, feminizme ve erkeklerin eski hükümranlık haklarını eşlerine geri vermeleri gerektiğine gerçekten inanıyordum. Ancak yıllar geçtikçe, çevremdeki örneklere bakıp, erkeğin modernliğinin de, feministliğinin de, aynı para konusunda olduğu gibi, kadınların mutluluğunda bir faktör olmadığını (dehşete düşerek) fark ettim. Peki o zaman kadınların mutlu olması neye bağlıydı?
Yanıt, kısmen kendi gözlemlerimden, kısmen de 1994 yılında TIME’da yayınlanan bir yazıdan çıktı. Yazı aynı zamanda kapak konusuydu ve başlığı “Aldatmak Genlerimizde Saklı” idi. Sonunda aşağıda anlatacağım noktaya geldim ve en azından, bizim “maganda” diye adlandırdığımız türden bazı insanların, kadınlarına “aydın” diye adlandırdığımız kişilerden daha doğru davrandıklarına inanmaya başladım.
Aslında sorun tamamen üreme ve neslini sürdürmeyle ilgili. Bilindiği gibi hayvanların büyük bir bölümünde erkekler, tıpkı insanlarda olduğu gibi, poligam. Yani aynı anda birden fazla bayanla birlikte olmak istiyor. Bunu yapmak kendi neslini sürdürmek açısından son derece mantıklı. Tohumunuzu ne kadar çok tarlaya saçarsanız o kadar çok ürün elde edersiniz, ne kadar çok kadınla birlikte olursanız, bir sonraki nesle sizin genlerinizden kalma olasılığı o kadar artar. Tarihte 100 çocuklu padişahların olduğunu biliyoruz. Teorik olarak bir adam çok kasarsa 1000 tane çocuk bile yapabilir.
Kadınlarda durum biraz farklı. Onlar da erkekler gibi kendi genlerini bir sonraki nesle aktarmak istiyorlar. Ancak, makineli tüfek gibi sayıdan kazanma şansları yok. Bir kadın ne yaparsa yapsın bir erkek kadar çok çocuğa imza atamaz. Dolayısıyla da kadınlar sayıdan kaybettiklerini kaliteden kazanmaya çalışıyorlar. Yani az sayıda çocuğa verebileceklerinin en fazlasını verip, onları en güçlü şekilde yetiştirip, hayatta kalma şanslarının yükselmesine çalışıyorlar.
Bunun için ilk aşama tohumun iyi bir kaynaktan temin edilmesi. Bilindiği gibi güçlü, sağlam erkekler her zaman sakat ve çelimsiz heriflere tercih edilmişlerdir (eğer diğer tüm koşullar eşitse). Tohumu sağladıktan sonra, çocukların büyütülmesi gerekmektedir. Bildiğiniz gibi kadınlar tarihin çok eski ve karanlık bir döneminden beri bu işe yardım etsin diye erkekleri kafalamışlar ve adına evlilik kurumu denen ve kutsal olduğu şeklinde pazarlanan bir müessese kurup yükün büyük bir bölümünü gariban adamcıkların başına yıkmışlar (Mahallemizde bir erkek kedi var, herif her kızışma döneminde tüm dişileri elden geçirip, daha sonra dişiler bebeleriyle sürüm sürüm sürünürken, o oturup gururla havalara bakıyor. Bazen ona imrenmiyor değilim). Doğanın erkeğe yüklediği misyon tohumunu çok sayıda kadına saçması.
Hah!.. Şimdi işin en can alıcı noktasına gelmek üzereyiz. Aman hazır olun burayı kaçırmayın. Kadın erkek ilişkisinin en temel açmazını önünüze sereceğiz;
O da şu:
Kadın çocuklarına ne kadar kaynak aktarabilirse çocukları o kadar güçlü olacağı ve hayatta kalma şansları o kadar artacağı için, doğanın kadına yüklediği misyon “alabileceğinin tamamını alıp çocuklarına vermesi”. Bu cümlenin en korkunç tarafı aynı erkekteki gibi tatmin olunması gereken miktarın açık olması. Freedy Mercury tam tamına 10,000 kişiyle yattığını söylüyordu. Nasıl ki erkek için zamparalığın üst limiti yoksa, kadın için de erkeğinden alacaklarının üst limiti yok.
Olaya bir erkek gözüyle baktığınızda, eşinize mantıklı ölçüde bir şeyler sunup onun mutluluğunu garantileme şansınız yok.
“Kadının huzura dolayısıyla da mutluluğa erebilmesi için hayattaki misyonunu tamamladığına inanması, yani, erkeğinden alabileceği her şeyi almış olduğuna inanması gerekiyor.”
İşin acımasız yönünün tekrar altını çizmek istiyorum; yukardaki cümlede kadının alması gereken miktar belirtilmiyor. Kadınlar çok değişik seviyelerde mutlu olabiliyorlar. Eğer erkeklerinin verebileceğinin gerçekten aldıkları kadar olduğuna inanırlarsa içgüdülerinin kendilerine yüklediği misyonu tamamlamış olup, büyük bir huzur buluyorlar. Fakir bir adamın eşi olarak mutlu olan, çok daha varlıklı bir adamla (hem de adamın hiç bir faulü yokken) mutsuz olan kadın örnekleri her yerde o kadar çok ki.
Kadınlar (eşlerimiz) bizim sahip olduğumuz her şeyi, paramızı, zamanımızı, hobilerimizi, çevremizi son derece doğal bir şekilde istiyorlar… Bunları isterken de hiç bir sıkıntı hissetmiyorlar, çünkü milyonlarca yıllık, içlerine iyice yerleşmiş içgüdülerine uyuyorlar. Aynı bizim çevremizdeki her güzel kadına iştahla bakmamız, hatta bazen de kaçamaklar yapmaya çalışmamız gibi.
Peki ne yapılması gerekiyor?.. Bu soruyu sorduğumuzda ilk baştaki “maganda” konusuna dönmüş oluyoruz.
Yani şimdi biz de maganda mı olalım?..
Hayır maganda olmamız gerekmiyor. Ama magandaların her şeyi yanlış yaptıkları saplantısından kurtulup, onları incelememizde hatta bazı davranışlarından ders almamızda hiç bir sakınca yok.
Öncelike bir kadınla evli ya da uzun bir ilişki içindeyseniz vereceklerinizin sınırını çok iyi çizin ve bu sınır aşıldığında ölümü bile göze aldığınızı çok ama çok açık bir dille belirtin (ve gerektiğinde uygulayın). Bunu söylerken eşinizin pestili çıkarın demiyorum. Aksine ona verebileceğiniz kadar güzel bir alan bırakın. Bunlar neler olabilir? Aile bütçesinin hakça paylaşımı, dernek faaliyetlerine gitsin diye haftada iki gece çocukların bakımının üstlenilmesi, evde bulaşığın yıkanması ve bunlar gibi bir dolu nokta. Ancak kendinize muhakkak bir alan bırakın, her ay bir kez trekkinge mi gideceksiniz, muhakkak gidin. Haftada bir briç mi oynayacaksınız oynayın. Evde görmekten gerçekten dayanamayacağınız bazı eşyalar mı seçilmek üzere, aldırmayın. Nefret ettiğiniz bazı dostları mı var, sırf o istiyor diye görüşmeyin.
Eğer eşinizin beraberliğinizde sahip olduğu haklar, çevrenizdeki kadınlardan daha kötü değilse, ona bıraktığınız alana zırt pırt karışmazsanız ve kendi haklarınızı korumaktan hiç çekinmezseniz huzurlu ve mutlu bir kadına sahip olursunuz.
Yapılan en temel hatalardan biri, bazı erkeklerin sırf eşleri mutlu olsun diye kendi haklarından taviz verip durmalarıdır.
“Sevgilim bu akşam bizim çocuklarla buluşacam. Hani sana geçen hafta söylemiştim.”
“Ama olur mu? Bu akşam Carrefour’a gidip eve plastik sandalye alacağız.”
“Peki canım, yeterki sen üzülme, ben çocuklara gelemeyeceğimi söylerim.”
DING! – DONG! – Poku yediniz… Yukardaki dialog son derece sağlıklı bir kadından bunalım içinde bir zebella yaratmanın kesin yollarından biri. İnanmazsanız, yeterince sıklıkla uygulayın, hiç şaşmadığını ve kesinlikle sonuca ulaştığınızı göreceksiniz. Siz bu yaklaşımınızı sürdürdükçe eşiniz daha acımasız, daha zalim, daha mutsuz olacak, eğer yeterince de iyi kalpli ve gerzekseniz, bu durumu değiştirmek için daha da fazla özveride bulunup onun sevgisini kazanmaya çalışacaksınız. Böylelikle de ilişkiniz iflah etmez bir kısır döngüye girecek.
Yazımızın başında belirttiğimiz magandaların çok önemli bir avatajları var. Onlar fazla kafa çalıştırmadıkları için içlerinde yüzbinlerce yılda birikmiş olan içgüdülerine daha fazla kulak veriyorlar. Kısacası içlerinden geldiği gibi davranıyorlar ve eşlerine sınırları oldukça sıkı bir şekilde çizilmiş bir alan bırakıyorlar (bu alanı çizerken kullandıkları sille tokat yöntemleri onayladığım sakın ola düşünülmesin). Bu alan içinde kalan kadın da kısa sürede alabildiğinin hepsini aldığına inandığı için (inanmazsa yiyiyor sopayı), kendini mutlu değilse bile huzurlu hissedebiliyor.
Sonuç: Tek bir yazı içinde her şeyi çözmeyi umduğumuzu sanmayın. Bu konular eğitimimize o kadar aykırı ki, aynı kavramları yepyeni örneklerle, gerçek yaşanmış öykülerle gene gene işlememiz gerekecek.
erkekadam.com / Haldun Aydıngün – 1.7.1999
Dağcılık ve bilim kurgu alanları başta olmak üzere çok başarılı eserleri bulunan Haldun Aydıngün, aynı zamanda bir çok türk insanının doğa sporlarıyla uğraşmasında rol oynamış abimizdir. Aydıngün'ün kadın erkek ilişkileri üzerine Erkekler Mağara Adamından ... adlı bir kitabı da mevcut. Eserleri :Boşanan Adam, Koyun Paradoksu, Boğaziçi ve Ötesi, Dağın mı var Derdin var, Aladağlar & Bazı Rotalar ve Genel Bilgiler, ...
Yazıyla alakasız veya 500 kelimeyi geçen yorumlar cevaplanmıyorlar. "Yazıyla alakasız ama ..." ya da "en son yazı bu olduğundan buraya yazdım" diye başlamanız kurtarmıyor. Mahmut Abi ile özel görüşme yapmak isterseniz Erkek Adam Sanal Görüşme sayfasından sanal görüşme ayarlayabilirsiniz. Not: Burada soru sırası çok yüksek, Patreon destekçilerini, Patreon'da cevaplamaya öncelik veriyorum.
Redpillin mantığını anlatmışsın sen zaten. Ne kadar cool olursan ol Oneitisin karşısında yenilirsin. Bu yüzden Kırmızı hap Oneitisden uzak durmanı söyler.
“Onlar fazla kafa çalıştırmadıkları için içlerinde yüzbinlerce yılda birikmiş olan içgüdülerine daha fazla kulak veriyorlar.”
Nice Guy konusuna selam çakmış
Adamın spermleri daha çok yere yaymasından bahsediyorsunuz ama bir yandan da doğum kontrolü elinizde olsun diyorsunuz şimdi ikisi çelişmiyor mu? Bu durumda kısır kadınla sevgili ol böyle dertlerin de olmasın pratik çözüm.