Bir meziyeti öğrenebilir misiniz, öğretebilir misiniz ya da daha meziyetli olabilir misiniz tartışması 2,500 yıldır devam eden bir tartışma. Bu, Milattan önce 5. yüzyılda, Atina’da Sokrat’ın üzerinde çalıştığı bir soru.
Bu sorunun cevabı ise bilgeliğin ya da meziyetin pratik bir yetenek ya da Eski Yunanlılar’ın deyişi ile teknik olduğu ve öğrenilebileceği. Bu, bir dili ya da bir müzik aletini öğrenmeye çok benziyor. Müzik aletini öğrenmek için nelere ihtiyacınız var diye düşünürseniz, müzik aletinin dışında ideal olarak 3 şeye ihtiyacınız var. Birincisi, bir miktar teoriye ihtiyacınız var. Notalar, notaların birbiri ile ilişkisi konusunda bir miktar bilgiye sahip olmalısınız, konuya öyle körlemesine dalamazsınız. İkincisi, iyi bir öğretmene ihtiyacınız var. Bir öğretmen sizin için müzik aletini çalmayı öğrenemez ama size gelişmeniz gereken yerleri, hatalarınızı ve nasıl doğru yapacağınızı gösterebilir. Üçüncüsü ve en önemlisi, pratik yapmaya, hem de defalarca yapmaya ihtiyacınız var. Hergün, basit şeylerden başlayıp yavaş yavaş daha karmaşık şeylere geçerek adım adım pratik yapmanız gerekli.
Erdem konusunda da aynı şey geçerli. Bu, neredeyse Aristo zamanından beridir üstünde hemfikir olunan ama modern zamanlarda bilişsel bilimin ortaya koyduğu kanıtlarla da desteklenen bir şey.
Önce bir teoriye ihtiyacınız var. Mesela stoizm gibi felsefelerin bir teorisi var ve bir felsefi akımı takip ediyorsanız, bu felsefenin teorisi ile ilgili “genel olarak bu şekilde düşünmek iyi bir yöntem” dersiniz.
İdeal olarak iyi bir öğretmene ihtiyacınız var. Etrafta çok fazla Sokrat yok ama sizden daha uzun süredir pratik yapan ve bu nedenle size bir şeyler öğretebilecek insanlar var. Büyük online topluluklar ve daha küçük gerçek hayatta buluşan topluluklar var. Buralara gidip yardıma ihtiyacım var diyebilirsiniz.
Ama çoğunlukla bu iş pratiğe bağlı. Çoğumuz bir müzik aletiyle pratik yapmanın ne demek olduğunu anlayabiliyorken bir meziyetin pratiğinin nasıl olacağını düşünmekte zorlanıyoruz. Bu nedenle birkaç örnek vermeme izin verin.
Örneğin nefsinizi, öz kontrolünüzü geliştirmek istiyorsunuz diyelim. Bunu yapmanın yollarından biri, deneyimlerinize dayanarak, nefsinize hakim olamadığınız bir dizi durumu bilmek ve bu durumlar esnasında bilinçli olmaktır. Örneğin bir yemek masasına oturduğunuzda çok yemek yediğinizi ve kendinize engel olamadığınızı biliyorsanız, masaya oturmadan önce kendinize (bazen yazarak) “bugün bu masada şunu yapacağım ve bu durumu şöyle yöneteceğim” diye hatırlatmanız. Diyelim arkadaşlarınız ile bir restorandasınız ve daha fazla yemek ve içmek için arkadaşlarınızın sizi zorlayacağını biliyorsunuz. O yemekten önce mesela kendinize kurallar koyabilirsiniz yani örneğin tabağıma ne koyarlarsa koysunlar sadece yarısını yiyeceğim ya da sadece 2 bardak şarap içeceğim diyebilirsiniz.
Bunu yaparak da kendinizle bir mücadeleye giriyor ve olayı bir çeşit oyuna çeviriyorsunuz. Modern bilim bunun gerçekten işe yaradığını gösteren kanıtlara sahip. Bir duruma farkındalık ile girerseniz yani ne olabileceğini bilip nasıl davranacağınızı daha önceden planlarsanız, nefsinize hakim olma ihtimaliniz çok daha yüksek.
Ya da mesela yeterince bonkör olmadığınızı düşünüyorsunuz. Bu konuda kendinizi geliştirmek için bir şeyler planlayabilirsiniz. Mesela haftada bir iki gün evden çıkmadan cebinize ekstra miktarda para koyup, önünüze çıkan bir evsize vermeye niyet edebilirsiniz.
Bu tür şeyleri yapmak başlangıçta garip gelecektir. Yani arkadaşlarla yemeğe gitmeden önce oturup ne olabileceğini ve benim ne yiyip ne yemeyeceğimi yazmam mı gerekiyor? Başlangıçta yapay gelebilir ama zamanla bunlar alışkanlık haline geliyorlar. Dediğim gibi bu iş müzik aleti çalmayı öğrenmek gibi. İlk başlarda parmaklarınızın yaptığı her harekete dikkat etmeniz gerekiyor. Ama yeterince pratik yaptığınızda, parmaklarınızın kendiliğinden hareket ederek doğru şeyleri yaptığını göreceksiniz. Ve parmaklarınızı nasıl hareket ettireceğinize bilincinizi odaklamayacaksınız.
Davranışlarınızı değiştirme konusunda da durum aynı. Başlangıçta bilinçli bir farkındalık ile enerji harcayacaksınız ama yeterince pratik ile her şey kendiliğinden ve doğal bir hale gelecek.
Pratik bilgelik gerçekten zor bir yetenek. Şimdi ve burada zamanda olmak çok önemli. Zira eğer şimdi ve burada değilseniz öncelikle çok yediğinizi ya da kötü bir karar verdiğinizi fark edemeyeceksiniz bile. Aynı zamanda hayat size olan bir şey haline gelecek. Ders alıp bir daha aynı aptallığı yapmamanız için gerekenleri, sizi buraya getiren seçimleri bilemeyeceksiniz.
Peki pratik bilgeliği nasıl geliştirebiliriz?
2. Yüzyılda yaşamış stoacı filozof Epictetus’un dediği gibi “hiçbir şey, dikkat verilmediği zaman dikkat verildiği zamana göre daha iyi yapılmadı”. Stoacı felsefede, günümüz bilişsel davranış terapistlerinin de uyguladıkları temel bir teknik var. Stoacılar buna felsefi günlük tutmak demişlerdir, bilişsel davranışçılar başka bir isim veriyor olmalılar. Bu 2 bin yıllık bir pratik ve buna en iyi örnek, Roma İmparatoru ve stoacı bir filozof olan Marcus Aurelius’un Kendime Düşünceler (Meditations) adlı eseri. Kendime Düşünceler aslında bir günlük. ve burada Aurelius kendisine sorular soruyor, ilerlemesini kaydediyor ve ne yapması gerektiğini yazıyor. Bu aslında yayınlanmak için yazılmamış ama sonradan birileri bulup yayınlamış.
Felsefi günlük tutmanın birçok yolu var ama en yaygın olanı şu: Her gece yatmadan önce 5-10 dakika sessiz bir köşeye çekilin ve not aldığınız defteri ya da bilgisayarı açın. Ve gün içinde problem olan, hata yaptığınız, etik olarak yanlış, vs. şeyleri not alın ve kendinize her biri ile ilgili 3 soru sorun:
1) Neyi yanlış yaptım?
2) Neyi doğru yaptım?
3) Böyle bir şey bir daha olursa neyi daha iyi yapabilirim?
Bu kendine eziyet etmek ya da pişmanlık için yapılan bir şey değil zira Stoacılar ne yaptıysanız yaptınız artık geçmişte kaldı düşüncesinde olan insanlar. Ama hatalarınızdan ders çıkarmak istersiniz ve hatalarınızı eleştirel bir şekilde yazmak, onları düzeltmenize yardımcı olur. Hem kağıt üzerinde hem de zihninizde. Tamam, şimdi buna dikkat göstereceğim diyorsunuz.
İkinci adımda doğru yaptığınız şeyleri de yazıyorsunuz. Böylece iki referans noktası yaratırsınız. Uzaklaşmak istediğiniz bir nokta yani hatalarınız ve varmak istediğiniz bir nokta.
Üçüncü adım da önemli zira biz her ne kadar hayatımızı oldukça değişik şeylerin olduğu bir süreç olarak düşünsek de birçok şeyi sürekli yapıyoruz. Bu nedenle bugün hata yaptığınız durum yarın birçok kere başınıza gelecek.
Bu, bir sonraki sefer doğru davranmanızı garantiler mi? Hayır. Ama bu şekilde zaman içinde hatanız düzelir, bilinçli bir şekilde çaba harcamanız gerekmeden doğru davranmaya başlarsınız.
Massimo Pigliucci – Stoizm ile daha iyi bir yaşama sahip olun podcastı.
Yazıyla alakasız veya 500 kelimeyi geçen yorumlar cevaplanmıyorlar. "Yazıyla alakasız ama ..." ya da "en son yazı bu olduğundan buraya yazdım" diye başlamanız kurtarmıyor. Mahmut Abi ile özel görüşme yapmak isterseniz Erkek Adam Sanal Görüşme sayfasından sanal görüşme ayarlayabilirsiniz. Not: Burada soru sırası çok yüksek, Patreon destekçilerini, Patreon'da cevaplamaya öncelik veriyorum.
Stoizm, makyavelizm, liberalizm, kapitalizm. Bu dört element kafada birleşince makina oluyorsun.
Evet, bu da iyi bir şey değil.
Abi çok iyi yazı olmuş eline sağlık benim bir sorum var. Yakın çevremdeki insanlar düşünmeden konuştuğumu söylüyor ve insanların kalbini kırıyorum fark etmeden bende doğru olduğunu bildiğim için uğraşıyorum ama bir türlü çözüm yolu bulamadım. Yazıyı okudum ve bilincine vararak o işten önce yazarak farketmen gerekiyor demişsin bu durum benim durumum içinde geçerli olur mu ? Ayrıca bu konu üzerinde başka tavsiyelerin olur mu ?
Evet bunu yapman lazım.
Günlük hayatta birçok zaman üstünde çok da düşünmeden alışılagelmiş cevaplar veriyorum. Ki bunlar genelde iletişimde ister istemez sorunlar yaratıyor. Veya bu olay hazir cevap olmayı da zamanla koreltiyor. En kötüsü de istemeden kalp kırabiliyorum, hakaret edebiliyorum ve kendimi kontrol etmede sorunlar olabiliyor. Bunu yasayaniniz var mi? Ne önerirsiniz?
Yazıyı uygula.
Kendine hakim olmak dünyaya hakim olmak gibi adeta. Etkileyici.
Bu gelişim ve değişim sürecinin anahtar noktası aslında meditasyon. Meditasyondan kastım şu; insanın kendini değiştirmesi için, eylemlerinin, düşüncelerinin, kelimelerinin kısacası kendinin farkında olması gerekir. Kendi farkındalığımız olduktan sonra değişimi tetikleyebiliriz, bu hastalığa tanı koyup sonra tedaviye başlamak gibi. Kendimize tanı koyacağız sonra değişim için zorlayacağız. Meditasyon da bunu yapmamının yolu. Nacizane yıllardır yaptığım bi meditasyon yöntemi var, belki kullanmak isteyen olur, paylaşmak istiyorum: Malezyalı sıfırdan milyarder olmuş aynı zamanda anne tarafından Gandhi’nin soyundan gelen bir iş adamından öğrendim bunu. Sphere of Silence diye bir kitabı var orada anlatıyor. Her gün 1 saat uygulanması gerekiyor, genellikle sabahları ve kesinlikle sessiz bir… Read more »
Hocam yazınızın tamamını okumadım ama meditasyon tavsiye etmiyorum, namaz ve tefekkür tavsiye ediyorum. Zamanında bu meditasyon işlerine çok bulaştım uzun süreler meditasyon yaptım o an için gerçekten baya dingin hissettiriyor ama sonrasında aşırı boşluğa düştüm çok ağır psikolojik sıkıntılar yaşadım, bence böyle boşlukta kalmak sağlıklı değil. Fikrimi destekleyecek nitelikte bazı şeyler duymuştum ama aklımda değiller yani söylediğim şeyle ilgili bilimsel bir kanıt var mıdır bilmiyorum ama size tavsiyem iyi araştırın bu işleri ben meditasyonu şiddetle tavsiye etmiyorum.
ama sonrasında aşırı boşluğa düştüm çok ağır psikolojik sıkıntılar yaşadım Bu dediklerinin küçük bir azınlığı etkilediğini söyleyeyim. Araştırmalara göre meditasyon yapanların %8’inde kaygı ve depresyon artıyor. Bu oran yüksek gelebilir ama zaten meditasyona genelde zaten depresyon ve kaygı bozukluğu sorunu olanlar kaydığından böyle yoksa normal nüfusta muhtemelen bu daha az bir orandır. Zihninin sürekli ordan oraya atlamasını engelleyecek şekilde onu kontrol etmek çok büyük bir güç ama maalesef bazen kişinin zihni ordan oraya atlamazsa kişi kaygı ve depresyonu ile başbaşa kalabiliyor.
Meditasyon kaygı ve depresyonu nasıl arttırabilir ki? Bu konudaki dayanak ve sebep nedir?
“Mindfulness and meditation can worsen depression and anxiety” diye bakarsan görürsün. Sürekli oradan oraya atlayan ve farkındalığı azaltan düşüncelerin bastırdığı şeyler gerçekten de inanılmaz kötü hisler de olabilirler ve bir anda onların farkındalığı ile başbaşa kalabilirsin. Batılı birçok çiçek böcek uçan kaplumbağa, sevgi pıtırcığı meditasyonu ve farkındalığı hafife alıyorlar. Meditasyon yapanlar, gerçekten yapanlar farkındalıkları arttıkça, içlerindeki şeytanlarla da başbaşa kalırlar ve Tayland’da birkaç rahipten duyduğum şekilde söylersem zihinlerinde ne şeytanlar barındırdıkları da belli olmadığından çok zor durumlara da düşebilirler. Bu hiç de hoş bir deneyim değil. Ama bana göre yine de çoğu insan meditasyondan fayda sağlayabilir ve bu artışı başta… Read more »
Eğer dinlenip tazelenmek gibi bir amacınız yoksa, boşlukta kalmanın bir manası yok. Hayat akıyor, işler çok. Meditasyon derken insanın bir süre zihnini boşaltıp, oturmasından bahsetmiyor muyuz? Trans-uyku durumuna girmeksizin açık bir bilinç ile pür dinginlik durumuna ulaşabilen ve bunu sürdürebilen birisi sanırım böyle şeyler söylemezdi. Çünkü o çok muhteşem bir durumdur ve insan kalbinin saplanmış olduğu bir yığın takıntıdan kurtulmadan elde edilemez. Çünkü kalbinizi isteğiniz dışında kızdıran-etkileyen-sarsan bütün deneyimlerinize karşı bir çeşit hoşgörü-etkilenmezlik geliştirmediyseniz zihninizi serbest bırakamazsınız. Dolayısıyla dinginlik olmaz. Ama bunu başarabildiyseniz eğer boşluğa düşmezsiniz, tam tersi olur. Dinginliğe ulaşmaya çalışırken kibir de gittiği için insan yeniden muazzam bir… Read more »
Ben 5 sene tuşlu telefon kullanımından sonra bu sene mecburen akıllı telefona geçtim. Tabii taşıyabildiğin bir internetin olunca çok vakit öldürme ihtimalin de o kadar artıyor. Çok boşa zaman harcadığımın farkına vardım ve kendime “Bu telefonda süre kısıtlaması ayarı vardır herhalde” deyip anında buldum. “Dijital Denge” diye bir seçenek var. Bu ayarda; hangi uygulamada ne kadar durduğunu, kaç kere telefonun kilidini açtığını, kaç bildirim geldiğini vs görebiliyorsun. Ayarı bulur bulmaz o gün kaç saat durduğuma baktım ve 10 saat harcadığımı öğrendim. Sonra hangi uygulamada kaç dk kalacağımı ayarladım. En çok Twitter ve YouTube kullandığım için, YouTube’a 30 dk ve Twitter’a… Read more »
Merhaba Mahmut abi. Benim el becerilerim çok kötü durumda ve el becerisi isteyen işleri (tamir vb. gibi) çok zor ve çok yavaş öğreniyoırum. Aynı şey okuma-anlama gibi konularda geçerli değil; her zaman çok başarılı bir öğrenci oldum. Ama dediğim gibi el becerisi ile alakalı şeylerde aşırı kötüyüm. Ayakkabı bağlamayı bile 19 yaşında zar zor öğrendim. Bu konularda daha iyi olmak için nasıl bir genel strateji izlemeliyim?
Hiçbir fikrim yok. Bu anlattığın şeyi bir nörolojist ile görüşmen lazım.
aynı sorundan muzdaribim. ayakkabı bağlamayı 17 yaşında öğrendim:D genel olarak da el becerim iyi değil teknik çizim görüyorum ünide ve kaldım hem de çok düşük bir notla. Açıkcası bu biraz da genetik bir olay. Babamın da el becerisi pek iyi değil tamir tadilattan anlamaz haliyle bana o yönde şeyler gösteremedi pek.Ben bu sorunumu fark ettim ve annemden yardım aldım.Güzel yemek yapabiliyorum artık,türk kahvesi yapmayı da öğretti.Yine de çoğunlukla yetersiz hissediyorum. Günlük hayatta el becerisi gerektiren basit bir iş olunca dahi zorlanıyorum ve bu durum hayli canımı sıkıyor. Benimle aynı durumda birisini görmek sevindirmedi desem yalan olur 🙂
Araba sürmeyi öğrenmek gibi. Önce vitesleri bire atacam ikiye atacam diye düşüne düşüne atarız sonra bi otomatik davranış haline gelir. Bir örnek vereyim. İlk burayı okurken mesela mesajlaşma ile ilgili. Kendime söz geçiremeyip cevap almadığım mesaj için tekrar mesaj atıyordum ya da geç yazan birine sürekli anında cevap veriyordum. Hala hatalarım var tabi ki başka işlerim vardı vakit ayıramadım aylardır ama ısrar etmeme sürekli onu bekliyormuş gibi görünmeme konusunda ya da en basit tabirle iplemiyorsa diğerine geçmek konusunda başardım ve faydaları da görünüyor.