Şimdi yayında olmayan erkekadam.com sitesinde Boşanan Adam‘ın güzel bir yazısını daha buraya ve 2021’e ışınlayalım.
Mutfakta tek başınaydım, Yeşim de içerde televizyon seyrediyordu. Bezelyeleri tencereye döktüm, üzerine kavrulmuş kıymayı ve salçayı koydum. Tamam! Yeşim’in en sevdiği yemek hazırdı. Artık biraz da kendi yiyeceğime bakabilirdim. Fırına süreceğim ekmeklerin üzerine bol miktarda kaşar, sucuk ve pastırma koyarak harika bir şeyler oluşturuyordum… Ya da en azından bana öyle geliyordu.
Her boşanan erkek bir anda bütün dünyanın kapılarının başka kadınların bacaklarının arasından açılıvereceği inancına kapılır. Uf Anam! Uf!.. Ne biçim çapkınlıklar yapılacak, ne biçim maceralar yaşanacaktır… Kişiye göre değişmekle birlikte, boşanmış adamın hayatı evliykenkinden hep daha hareketli ve çok daha sürprizlerle dolu geçer… Tabii sürprizin her zaman iyi bir anlama gelmediğini öğrenmesi de fazla zaman almaz.
O anda kızımın yemeği pişerken hayal ettiğim Boşanan Adamlık’tan oldukca uzakta, ama istediğim “babalığa” yakın sayılacak bir yerlerdeydim. Açıkcası halimden fazla şikayetçi değildim.
Boşanan Adam’lar içlerindeki başka kadınları tanıma dürtüleriyle babalık iç güdüleri arasında sıkışıp kalırlar. Hatta çocukların accayip üzüleceğine inandıkları için yaşamlarını katolik papazlar kadar “masum” geçirdikleri hissine vermeye gayret edenler bile çıkar… “Bak Yeşim, bu Leyla. Benim sevgilim.”
Gözlerini meraktan iri iri açmış beş yaşındaki küçük kız karşısındaki kadına ilgiyle bakıyordu.
“Şey… Merhaba Yeşim… Nasılsın?”
Genç kadın kendine dikkatle bakan bu küçük rakibi karşısında ne yapacağını biraz şaşırmış, biraz tedirgin. Ortadaki baba ya da sevgili (kimin açısından baktığınıza göre tanım değişiyor (haliyle)) ise haftalarca kafasında evirip çevirip iyice hazırlandığı bir sahneyle karşılaştığı için duruma hakim hissini sonuna kadar vermeye kararlı. Onun bu kararlı halinden güç bulan ve her an küçük bir canavara dönüşecek kız çocuğu ise huzur bulup rahatlamış…
Yeşim her zamanki gibi yemeğini masada almak yerine TV’nin karşısında, bir sehpanın üzerinde yiyiyordu. Ben de salonun öbür ucunda kendi ekmek üzeri kaşar eritmemi keyifle kemiriyordum. Rahmetli babam bu sahneyi görse herhalde bana sıkısından bir fırça kayardı. Akşam yemeği tüm ailenin bir arada olmasını gerektiren törensel nitelikte bir ritüeldi onun anlayışına göre. Yani, işin aslına bakılırsa ben de kızımla aynı masaya keyifle oturup bir şeyler paylaşarak yemek yemeyi isterdim. Ama tek başına yaşayan bir baba olarak, kendi babamın bana verdiği her şeyi kızıma aktarma azminden çok önceleri kurtulmuştum. Kalan boşluğu da babamın bana hiç bir zaman veremedikleriyle doldurmaya karar vermiştim. Bunlar ne miydi? Özür dilerim onları söyleyemem. Hepsi aile sırrı.
Hareketlerini dikkatle incelediğim kızımın, sorunlu, klasik bir boşanmış aile çocuğuna benzer bir hali olduğunu da sanmıyordum. Keyifle bezzelyeleri kemiriyor, ipnotize olmuş gibi ekrandaki iğrenç çizgi filmi izliyordu. Eğer bir eleştiri yapılacaksa söylenebilecek tek kusur, normal bir çocuğa göre biraz şımarık olduğuydu. Ama zamane çocukları için normalin ne olduğu konusunda da zaten tereddüdlerim vardı. Acaba 18. Barbi bebek için yerde tepinmek şımarıklık mıydı? Yoksa normal bir davranış mıydı? Ya da 10 Kasım töreni için öğretmen “çiçek getirin” deyince, “İlla da orkide götüreceğim” diye tutturmak aşırı mıydı? İşte bunları bilemediğim için kızımın da ne kadar şımarmış olduğunu kestiremiyordum. Ama en azından yaşantısından mutlu olduğuna emindim.
Çocuklar ilginç yaratıklardır. Eğer siz onlara dünyadaki tüm kurbağaların kırmızı olduğunu normal bir ifadeyle anlatırsanız ve sokakta gördüğü kurbağalar gerçekten de kırmızı renkliyseler. Bu durumu olabilecek en doğal olaymış gibi kabul ediverirler. Bu yüzden olan durumları çocuğa nasıl anlattığınız ve sonra sizin nasıl davrandığınız çok önemlidir. Çocuklar sizin öğütlerinize kulaklarını kapamak konusunda akıl almaz bir başarı gösterirken, davranışlarınız ve kendi aranızdaki konuşmalarınızla yaydığınız değer yargılarını sünger gibi kaparlar.
Yeşim herhalde dört yaşındaydı. Oturduğumuz apartmanın asansörüne girerken kapıcının kapısı açıldı ve iki metre ötede kapıcının karısı ve kucağında bir yaşına yeni girmiş çocuğu gözüktü. Modernlik ve demokratlık abidesi bir baba olarak kızıma dönüp “Bak ne güzel bir kardeş” dedim. Hay demez olaydım. O da bana dönüp sıkkın bir ifadeyle “Ama baba, o bir kapıcı çocuğu” deyiverdi. Hayatımda çok utandığım bir kaç an olmuştu ama bunun kadar şiddetlisi hiç hatırlamıyorum. Bu olayın üzerine günlerce düşündüm. Bu çocuğa nasıl bir halt ederek bu yargıyı vermiştik? Kesinlikle “Kızım sen orta üst sınıf aileye mensup bir çocuksun. Sınıfının değerlerini bil ve aşağı tabakadan insanlarla teşhi-ki mesai etme” türünden bir şeyler söylememiştik. Sonra bir gün kendimi suç üstü yakalıyıverdim. Yeşim evdeki en saçma sapan ve en eski elbiselerini giymişti ben de ona “Ulan, kapıcı çocuğuna dönmüşsün” diye bağırıyordum.
Bu olayı hiç unutmadım ve Boşanan Adam’ın gönül maceralarına girerken kızına yaşadıklarını nasıl anlatması gerektiği konusunda ciddi fikirler edindim.
“Baba, sen artık annemi sevmiyor musun?”
“Seviyorum kızım.”
“Ama Leyla’da var.”
“Var kızım. Leyla benim sevgilim, annen de çok iyi bir dostum. Ayrıca Leyla çok iyi bir insan. Seni de çok seviyor.”
Çocukların boşanma sırasında yaşadıkları en büyük zarar hayatta en çok sevdikleri ve en çok güvendikleri iki kişiyi yani anne ve babayı birbirlerine kötülük ederken görmelerinden kaynaklanır. Eğer çocuğa yeterince sevgi ve güvenlik duygusu verebilirseniz, sonra da yediğiniz haltarı (kendi haklarınızın da olduğuna inanarak) ona karşı savunabilirseniz, hemen hemen hiç zarar görmeden işi atlatır. Bir de aklımın ermediği ama psikologların üzerinde durduğu bir nokta daha var. Çocuk boşanmadan kendini sorumlu tutarmış ve ağır bir suçluluk hissi duyarmış. Psikologların öğütlerine uyarak ilk zamanlar olur olmaz yerde “Biz ayrıldık ama kızım senin hiç bir suçun yok” ya da “…ama ikimiz de seni çok seviyoruz.” Türünden, bana gülünç gelen ama nedense Yeşim’i rahatlattığını fark ettiğim cümleler sarf ediyordum.
Çocuklar ayrıca çok vahşidirler. Yeşim ne annesinden ne de benden hiç bir kötü mesaj almıyordu ama hehalde akraba-ı taalukat arasındakilerden, onun yanında Vah-Vah! Etme sersemliğinde bulunanlar çıkmıştı, ya da seyrettiği filmlerden etkilenmişti. Bir gün yanıma geldi ve Zeynep Değirmencioğlu’nun Ayşecik filmlerindeki sesiyle.
“Baba, keşke annemle hiç ayrılmasaydınız.” Demek gafletinde bulundu.
“Yemezler anam!” Diyerek nazikce söze girdim. “Senin ihtiyacın olan her şeyi sana sağlıyoruz. Sevgiyse, sevgi, ilgiyse ilgi. Yediğin önünde, yemediğin ardında. Daha fazlasını bizden istemeye hakkın yok. Annenle ben böyle bir karar verdiysek bunu kabul etmek zorundasın” diye de devam ettim. Altı yaşında bir çocuğun bu dediklerimi kelimesi kelimesine anlaması pek olası değilse de altında yatan temel mantığı tamamen kaptığını ve bu konularda fazla patavatsızlık etmemesi gerektiğini fark ettiğine eminim.
Hoş bir yaz günü, arabamıza kurulmuş, Arkada Yeşim, yanımda sevgilim bir haftalık tatile giderken teypte çalan Operdaki Hayalet’in sözlerini kızıma tercüme ediyorduk. Kasetin en acıklı ve ağdalı parçalarından biri geldi. Operanın derinliklerinde yaşayan hayalet aşkını kalbine gömüp sevdiği kızı bağışlayacak ve gönderecektir. Ve feci şekilde zırlamaktadır.
“Baba, adam neden ağlıyor?”
“Yavrucuğum, sevgilisi kaçtı da o yüzden.”
“Kendine başka bir sevgili bulsun baba!”
11.11.1999
Yazıyla alakasız veya 500 kelimeyi geçen yorumlar cevaplanmıyorlar. "Yazıyla alakasız ama ..." ya da "en son yazı bu olduğundan buraya yazdım" diye başlamanız kurtarmıyor. Mahmut Abi ile özel görüşme yapmak isterseniz Erkek Adam Sanal Görüşme sayfasından sanal görüşme ayarlayabilirsiniz. Not: Burada soru sırası çok yüksek, Patreon destekçilerini, Patreon'da cevaplamaya öncelik veriyorum.
okumaya deger bir yazi olmadigini soyleyebilirim
Çocuğu olmayan hatta henüz evlenmemiş adamların bu yazıyla ilgili yorumlarının bir değeri olmadığını söyleyebilirim.
sevgili mahmut biraderim 50 yaşında bir büyüğün olarak bu yazıyı anlamakta zorlanan küçük biraderlerime naçizane tavsiyem…
hayatı anlamakta ve uygulamakta geç kalmaması gerekliliği olacaktır.
Bu arada tespit ve yazılarını zevkle takip etmekteyim.
Teşekkürler. Bu sitenin azımsanamayacak sayıda 30 üstü okuru var. Bazı yazılar 30 yaş altını ya da hiç evlenmemişleri ya da baba olmayanları ilgilendirmiyor, onlar anlasın ya da okumaya değer bulsun diye yazılmıyor 🙂 Bundan sonra bu tür genç çoğunluğa hitap etmeyen yazıları arttırmak lazım.
30 yaş üstü nüfusu fazla mı orasını siz bilirsiniz ama benim naçizane kanaatim yoğun bir miktar da dindar okur olduğu. Şahsen kendi çapında dindar, inançlı bir hayat sürmeye çabalayan birisi olarak bu sitedeki bir çok yazıda İslamın evin-ailenin reisi olarak bir erkeğe yüklediği misyona benzer birçok misyon görüyorum. Mesela bu sitede mottoloşmış olan ilişkide erkeğin dominant olması gerekliliği hususu, Nisa Suresi 34. Ayette geçen “Erkekler, kadınlar üzerine yönetici ve koruyucudurlar.” ayeti ile aslında gayet açık belirtilmiş. Ben bu ayetin mealini seneler evvelden bilirdim ama buradaki kaynaklar asıl manasını kavramama çok yardımcı oldu. Bir diğer husus bizim dinen yapmakla mükellef olarak… Read more »
Türkçe sitede Türkiye nüfusunu düşünürsek yoğun şekilde dindar okur olmasa şahsen neyi yanlış yapıyorum da sadece belli bir kesime hitap edip o kesime sıkışıyorum ve diğerlerine hitap etmiyorum diye oturur düşünürdüm.
Ya birader Mahmut abi varken bana düşmez laf etmeyeyim diyorum da ya gözümden düştün Mahmut abi dersin ya gelir boş yazı dersin ya okumaya değer değil dersin. Trol müsün nesin anlamadım da beni bile darladın amına koyim be kardeşim bu adamda ne sabır varmış. Her yazının altında bir cümlelik saçma sevmedim falan yazmana gerek yok beğenmediysen geç.
Mahmut abi 6 yaşındaki bir çocuğa nasıl bir hitap ile konuşmalıyız? Nasıl bir sertlik seviyemiz olmalı? Mesela erkek çocuğa biraz daha mı gür ve net konuşmalıyız.
Ben hicbir cocukla iletisime gecmedim ama kendi cocuklugumdan yola cikarak soyluyorum. Cocuga birseyin yapmamasini istedigini gostermek icin ona kizman degilde kusmen ve kendi yaptigini ona sorgulatman daha etkili oluyor. Daha ilgini azaltman ve konusurken alcak ve ilgisiz bir ses tonuyla konusman. Ertesi gunu ise “Yaptigin beni hayal kirikligina ugratti senin boyle bir cocuk oldugunu bilmiyordum” demen ise yaraya bilir. Tabi ki laftan anlayan bir cocuk buyutulmusse.
Ne küsmesi birader küsmek nedir ödül ve ceza ile her çocuk doğru yola sokulabilir.
Kusmek zaten ceza oluyor. Bir cocuga sunu yapma diyerek dogru yola soka bilicegini saniyorsan cok fena yaniluiyorsun. Sadece cocugun davranisini maskelemis olursun. Ama cocuk sein itibarini kaybettigini dusunurse kendi hareketlerine sadece senin yaninda degil, genel olarak ceki duzen verir.
Karşında ki sevgilin, karın veya arkadaşın değil. 6 Yaşında bir çocuk. Bu çocuğu “KÜSEREK” cezalandırmak, çocuğun bilinç altına “İLETİŞİMSİZLİK KÖTÜRÜDÜR!, ASLA KİMSEYİ KÜSTÜRMEMELİYİM! HİÇ KİMSEYE AYKIRILIK ETMEMELİYİM YOKSA KÜSERLER!(vb.)” düşüncesini yerleştirir. 14 Yaşından küçük çocuğumuz için de, bu düşünce “Karakter” değil, “Kişilik” olarak yansır. İlerleyen ergenlik dönemlerinde mevcut halini, beşeri ilişkilerini, başarısızlığını vs. sorgulayan bir bebe yaratmaktan başka da bir halta yaramaz. Çocuklara karşı ” Ödül ve Ceza ” sisteminin uygulanmasında dikkat edilmesi kanaatindeyim. Ve eğer 14 yaşından küçük bir çocuk varsa karşımızda, ” Yaparsın aslanım! Gel beraber yapalım.” diyerek ona eşlik etmek, daha verimli bir yol olabilir. İlk sefer… Read more »
Bazı yazılanları hayretle okudum. Çocuk eğitiminde ödül ve ceza kullanacağınız en son şey olsun arkadaşlar. Ödül ve ceza yerine neyi koyacağız peki derseniz sıcak, kabul edici, kucaklayıcı ortamı koyacaksınız ve bunlardan sonra sınırlar ve kuralları koymalısınız. Kurallar çocuğun büyümesine ve gelişimine faydalı olacak kurallar olmalı sırf siz istediğiniz için yapılan kurallar değil. Çocuk kural dışı bir davranış sergilediği zaman ona bunu net olarak gülmeden tebessüm etmeden ifade etmelisiniz örneğin : ” Köse ailesinin evinde hiçbir zaman televizyonun üzerini kalemle karalayamazsın.” haydi şimdi bu karaladıklarını temizle ve ardından sana vereceğim boş kağıda istediğin resmi yap. Guthrie’nin 4 tane ceza ilkesi var… Read more »
hiçbir şey anlamadım büyüynce bidaha okuycam
Ben 17 yaşında birisi olarak bir çocuğun olabildiğince sade ve acımasız dilinin etkisini gördüm.
Icinde birkac ders olan roman tadinda bir yazi olmus. Okumasi zevkliydi sagol Mahmut abi.
Harika bir yazı olmuş her ne kadar anlayamasam da içimdeki çocuk sahip olma dürtüsünü gıdıkladı. kendine başka sevgili bulsun baba!
Bence çok anlamlı bir yazı, boşanan adamlar tabi biz bekar erkeklere göre %110 daha fazla anlarlar.
Bende kaleden (evlilikten) dönen bir erkek olarak, bu yazıyı beğendim.
emeğiniz için teşekkürler.
Bosanmis, kiz babasi olan bir abim var ve kizinin gozunde o bir Superman. Kiziyla inanilmaz iyi vakit geciriyor ve cok fazla spor yapiyor, hep guclu ve iri olmaya calisiyor cunku bu adam superman, hatta dovmesini koluna bile yaptirmis. Kiz babasi olmak bu adama bunlari yaptirdiysa bize ileride neler yaptirir.
Yaziyi okurken bisey hissedemesem de o adam gozumde canlandi, akici yazim dili ve sondaki 1999 yazisi… Icimi bir garip etmedi degil. 🙂
Kapıcı kısmı aslında çocuk yetiştirmenin ne olduğunun özeti. Ebeveynlerin söylediği her kelime, her cümle birebir akıllarında kalıyor ve yetişkin insanlar kadar mecaz anlam konusunda gelişmiş olmadıkları için bu duyduklarını bir ayna gibi yansıtıyorlar.
Her çocuk, ebeveynlerinden büyük bir parça taşıyor, yaşımız büyüdükçe de onlardan gördüğümüz şeyleri kendimize göre yorumlayarak ya onları haklı bulup onlar gibi oluyoruz ya da onları yanlışlayarak asla onlar gibi olmamaya çalışıyoruz
Anlatılmak istenen şey adamın boşanma sürecinden ziyade çocuğu ile birlikte yaşama zorunluluğunun ve sorumluluğunun vurgulanması diye düşünüyorum. İster boşanma süreci ile gerçekleşmiş olsun. İster karısı ölmüş olsun. Bir adamın gelecekte bir kadınla ilişki kapısını araladığında çocuklarının kendisi üzerinde ve çocuklarının üzerinde kaçınılmaz olarak etkileri olmakta. Bu durum anne babası ile yaşayan ergen erkek durumuna düşürüveriyor insanı. Eve karı atsan atamazsın ilişki yaşamak istersin karışanın çok olur. Bu 6 yaşındaki çocuğundan (Yeşim) tut 20 yaşındaki çocuk (lar) a kadar böyle. Annesiz veya sadece baba olarak çocuk yetiştirmek keyif kaçırabilen şeylerdendir. Annesiz çocuk Yük tür kısaca. Burada bazıları sadece çocuk yapmak için… Read more »