Gücün Gerçeği

Gücün faydasını inkar etmek ve kullanımını şeytanileştirmek, kendi başına bir güç kullanım şeklidir.

Gerçek değişim içerden dışarıya doğru çalışır. Eğer kendinizle ilgili fikrinizi değiştirmezseniz, başka hiçbir şeyi değiştirmeyeceksiniz. Kadınlar saç renklerini, makyajlarını, elbiselerini, göğüs büyüklüklerini değiştirebilir ve güçlerinin yettiği her türlü kozmetik değişimi yapabilirler ama sürekli olarak yakındıkları hoşnutsuzluk ve yetersizlik kendi öz algılarından gelir, diğerlerinin onları nasıl algıladığından değil.

Bu dışardan-içeri zihin yapısıdır; dışsal olanın içsel olanı değiştireceği umudu. Daha düşük statülü erkekler de bu zihin yapısındadırlar – tek farkı uygulanışıdır. AFC‘nin problemi ile kibirli kadınların (tamam hemen hemen her kadının) problemi benzerdir – kendi problemleri hakkında gerçek bir anlayışa sahip olmamak. Kendi kendini analiz edip eleştirmek çok zordur, özellikle de bu, kendi kişiliğimizin üzerine inşaa edildiği inanç ve mantığımızı sorgulamaya geldiğinde iyice zorlaşır. Bu birine “hayatını doğru yaşamıyorsun” ya da “çocuklarını yanlış yetiştiriyorsun” demek gibidir. Aslında bu daha zordur zira burada biz kendimize kendimizi anlatıyoruz. Öz değerlendirme (öz saygı değil) asla kendiliğinden gelmez. Her zaman bir kriz sonucu ortaya çıkar. Kaygı, travma ve kriz gibi katalizörler, bu özbilinci uyarmak için şarttır. Bir ayrılık, ölüm,ihanet. Trajik bir şekilde, hayatımızın bu dönemeçlerinde gerçekten oturup öz değerlendirme yaparız. “Apaçık görme” anlarımız vardır ve evet bu anlarda kendimizi nasıl değersiz ve şapşal sırıtışlı bir salağa çevirdiğimizi anlarız.

İnkar

Feminen Matrix gibi önkoşullanmalarımızdan fişi çekmenin ilk adımı, bu koşullanmanın bizim kişiliğimize içselleştirdiğimiz inançlarımızın kaynağı olduğunu anlamaktır. Bunun psikolojideki ismi “ego-yatırım”dır. Bir insan zihinsel bir şemayı tamamen içselleştirdiğinde ve yeterince uzun süre bununla koşullandığında, bu şema onun kişiliğinin entegre bir parçası haline gelir.  Bu nedenle de inanca saldırmak, gerçek anlamıyla kişiye saldırmak halini alır. İnsanların politik, dini, sosyal / cinsel, cinsler arası, vs. inanç ifadelerine öfkeli ve şiddetli tepki vermelerinin nedeni budur. Bu ifadeleri kişisel bir saldırı olarak algılarlar, inançlarının kuşkulu olduğunu hiçbir şekilde yalanlamayacak, deneysel delillerle ortaya koysanız bile.

Oyunun farkında olan erkeklerin yaygın olarak belirttikleri hayalkırıklıklarından biri, AFC (mavi haplı) erkeklere, neden kimseyle birlikte olamadıklarını, kimseyle çıkamadıklarını (ya da 2. kez çıkamadıklarını), sürekli arkadaş olalım reddedilişi yediklerini ve ego-yatırımı ile içselleştirdikleri şeylerin yanlışlığını göstermenin çok zor olmasıdır.  Sıklıkla söylediğim gibi, “bir salağın fişini, Matrix’ten çekmek çok pis iştir” ve bu iş kişi kesin bir inkar içinde ise çok daha zordur.

İnsanlar, gerçeğin kıymet verdikleri bir şeyi yok edeceğini anladıklarında, inkara sarılır. Aldatan partner örneğinde, inkarkendi aşağılanmanızın delillerini kabul etmemenizi sağlar. Eşinizi yatakta biri ile basmadığınız sürece, aldatmanın tüm delilleri muğlaktır. Bu, motivasyonu yüksek bir şüpheciliktir. İnanmak istemediğiniz şeylere karşı daha şüpheci yaklaşırsınız ve daha büyük kanıtlar istersiniz. İnkar bilinç altındadır, öyle olmazsa zaten çalışamaz. Gerçeğe gözlerinizi kapadığınızı bilseniz, bir parçanız gerçeği bilir ve bu durumda da inkar mekanizması çalışamaz.

Korumak için mücadele ettiğimiz şeylerden biri öz-imajımızdır. Öz-imajınızın gerçek tarafından meydan okunan tarafı ne kadar önemli ise, sizin gerçeği inkar etme şansınız o kadar fazladır. Eğer güçlü bir öz-değer ve yetkinlik hissine sahipseniz, öz-imajınız darbe alsa da siz çoğunlukla bir bütün olarak kalabilirsiniz. Eğer kendinizden şüpheniz varsa (kendini beğenmiş AFC düşünce yapısının alametifarikasıdır), kaybettiğinizi kabul etmek yıkım ve hatanızı kabul etmek ise düşünülemeyecek kadar acı vericidir.  Kendini haklı çıkarma ve inkar, kendi yetkinliğinize inancınız ile hata yapmak arasındaki uyumsuzluktan çıkar ve imajınızla çatışır. Çözüm : hatayı inkar et.  Kendini sorgulamak yerine (belki kuralları yanlış biliyorum), olayı dışsal şeylere yor (kadınlar işi kuralına göre yapmıyorlar).

Bu nedenle de AFC, popüler kültür, medya, müzik, din vs. ile zaten desteklenen katı “ahlaki” bir görev bilincine yapışır.

Gücün Şartları

Güç kelimesinin kendisine atfedilmiş bir sürü yanlış anlamı vardır. Güçlü insanları düşündüğümüzde, etkili, zengin, prestijli, statü sahibi ve başkalarını kendi işine koşabilen kişileri düşünürüz. Bunların hiçbiri güç değildir. Biz kendimizi kadınların bu Güçleri çekici bulduğuna inandırmaya bayılsak da, bu düşünce yanlıştır. Çünkü burada gücün ifadeleri olarak açıkladığım şeyler, gücün alametlerinden başka şeyler değillerdir. Şimdi size evrensel bir sırrı açıklayayım :

Gerçek güç, insanların kendi koşulları üzerinde kontrol sahibi olmalarıdır. Gerçek güç, hayatımızın yönü ile ilgili kontrole sahip olabilmemizdir.

Düşünce şeklimizin, kişilik bozukluklarımızın ve zihinsel şemalarımızın kendilerine eşlik eden davranışlarla birleşerek kararlarımızı etkilemesine izin verdiğimizde, gerçek gücü bilerek çöpe atarız. Toplum, evlilik, bağlılık, aile, babalık, kariyer seçimi, vs gibi şeylerin dayatması ile, isteyerek ya da zorlanarak, orumluluklarına, borçlarına ve yükümlülüklerine boyun eğem erkek, hayatının yönünü üzerinde çok az etkiye sahiptir.

Ressam Paul Gaugin tarihteki en güçlü erkeklerden biridir. Orta yaşlarında evli ve çocuklu, “başarılı” bir bankacı, zengin ve saygın biri idi. Paul birgün yeter artık dedi ve resim yapmak istedi. Karısını, çocuklarını ve parasını terk edip, ressam olmaya karar verdi. Eski hayatını, kendi seçtiği hayatı yaşamak, bencilce arzularının peşindekoşmak için bıraktı. Ama gerçek şu ki adamın çoğu erkeğin düşüncesinden bile korkacağı bir şeyi yapacak Gücü vardı. Kendi beklentilerimiz ve kendi kendimize dayattığımız sınırlar içine o kadar çok hapsolmuşuz ki, hapishane hücremizin anahtarlarını elimizde tuttuğumuzun bile farkında değiliz. Bu anahtarları kullanıp kapıyı açmaya çok korkuyoruz, hepsi bu.

Bu Güç, 19 yaşında bir AFC‘ye yataya geçmesi için kadınlar hakkında bilmesi gerekenleri her anlattığımızda değindiğimiz “özgüven”in kaynağıdır. Doğru ya da yanlış, kendi kararlarımızı verebilme ve onların sorumluluğunu alabilme kabiliyeti bizi diğer erkeklerden ayırır. Be güdümlü Güç, görünürde mantıksız olan tabak çevirmenin, kendimizi öne çıkarmanın, kendimizi ÖDÜL olarak görmenin kaynağıdır. Bu Güç, kadınların beraber olmak istedikleri güçtür.

Bu Gücün eksikliği, birçok PUA ustasının uzun süreli ilişkiye geçince AFCye dönmesinin nedenidir.  Kadınlara bu Güce sahiplermiş algısını pazarladıktan sonra aslında davranışlarının AFC zayıflıklarını sakladığını keşfederler. PUA yeteneklerinin etkili birer kabiliyet olmadıklarını söylemeye çalışmıyorum, kendini göstermesi gereken davranışların, gerçek kişisel değişimden gelmesi gerektiğini anlatmaya çalışıyorum. Pozitif maskülin bir zihinsel şemanın adapte edilmesinden PUA yetenekleri ortaya çıkmalı. Bunu yapmazsak, uzun süredir mahrum kaldığımız am peşinde koşmak için arabayı atın önüne bağlamış oluruz. Gerçek Güç eksikliğimizi maskeleyerek, PUA tekniklerini ezberleyip tekrarlayarak onların zamanla “doğal oyun”a döneceğini umarız ve sonrasında da kalıcı bir kişisel değişim olacağını bekleriz.

Çeviri : Truth to Power

Rollo Tomassi : Kırmızı Hap camiasının en önemli figürlerinden biri olan Rollo Tomassi'nin The Rational Male kitabı her erkeğin okuması gereken başucu eseri. Oldukça popüler olan The Rational Male bloğunun da sahibi de olan Rollo, The Rational Male - Preventive Medicine (Volume 2) ve The Rational Male - Positive Masculinity: Positive Masculinity (Volume 3) adlı kitapları ile ilk kitabındaki fikirleri daha da geliştirdi. Rollo Tomassi'yi burada Rollo Tomassi etiketinde de takip edebilirsiniz.

Senin derdin ne?

“İyi tercihler tecrübeden gelir. Tecrübe ise kötü tercihlerden.”

Yeni erkek paradigması ile bu kadar ilgilenmeye başladığımda yüzleşmem gereken engellerden biri, bu konuya bu kadar tutkulu bir ilgi göstermemin sebebini anlamaya çalışmaktı. SoSuave’ye ve genel olarak manosphere’e katkı yapmaya başladığımdan beridir, kendi cinsel ve ilişki geçmişimi, daha küresel fikirlere temel yapmamaya ve öne çıkarmamaya çalıştım. Kadınların fabrika ayarı tam olarak bunu yapmaktır; küresel sonuçlara ulaşmak için olayları kişiselleştirmek. Kendi deneyiminizin başka herkesin çerçevesini tanımlayacağını düşünmek sadece bir bencillik abidesi değil aynı zamanda istisnaların kuralı tanımladığını göremeyen ve miyop bir bakış açısıdır.

Benim kendi tecrübelerime fazla referans vermememin temeli buydu. İnsanlar sizin görüşünüzü şekillendiren koşullardan kolayca sonuçlar çıkarabilirler. Bu aslında bir kadını okumanın en kolay yollarından biridir zira kadınların kendi deneyimsel “ben önemliyim” sanısı onların gerçekliğini tanımlar. Ben daha pragmatik bir yaklaşım istedim ve bütün bunlar ben bir üniversite daha okumaya karar verdiğimde oldu – kişilik çalışmaları odaklı davranışsal psikoloji. Oyun, ya da daha sonra Oyun olacak şey, bu kararı benim için etkiledi. Düğmeye basınca TV’nin çalışıyor olduğunu bilmek yetmedi, TV nasıl çalışıyor bilmek istedim.

Buna rağmen neden diğer erkeklerin de fişten çekilmesi bu kadar umrumda sorusu hala ortada idi. Ben bir internet camiası ve erkeklerin deneyimlerini paylaştıkları ortamlar olmadan fişten çekilmiştim, gerisinden bana ne? Çoğu erkeğin çok iyi diyeceği 15 yıllık bir evliliğim ve cin gibi, zeki bir kızım var. İyi para kazanıyorum ve iyi geziyorum. Sesimin duyulması neden bu kadar önemli?

Böyle soruları cevaplamaya zorlandığım zamanlar, kendi tecrübelerimi denkleme koymaktan başka tercihim kalmıyor. Bunu yapmaya isteksizim zira eleştirenlerin bunu kendi amaçlarına göre kullanmaları kolay. “O kızgın, ağzı yanmış”, “Bu onun duygusal boşalması”, “Kin dolu”. vs. Fakat buna rağmen bu deneyimleri daha iyi bir anlayış geliştirmek için gözlem olarak ortaya sürmek lazım. Önyargısız rolü yapmayacağım, kimse önyargısız değildir. Ama ortaya sunduklarımı elimden geldiğince analiz ederek yazacağım.

Derdim ne bilmek istiyor musunuz?

Benim derdim, en dolaylı maskülin davranışın bile alay konusu ve şeytani olduğunu ve bastırılması gerektiğini düşünmeye programlanmış genç erkeklerle dolu bir dünyada yaşıyor olmak. Bu bastırma, alay ve kötüleme sonucunda ise maskülinitenin pozitif ve çekici bir şey olabileceğinin bile akıllarına gelmemesi.

Benim derdim, yakın bir AFC arkadaşımın, onu terk eden kız olmadan (kelime anlamıyla) yaşayamayacağını düşünüp kafasına bir kurşun sıkması.

Benim derdim, bir rahibin karısının, adam evliliklerinin her günü kadını tepeye çıkarıp kendini aşağıya çektiği için kocasını, 4 çocuğunu ve 18 yıllık evliliğini kendi hipergamisinin peşinde terk etmesi.

Benim derdim, 65 yaşında hayat boyu betanın, karısının 20 yıldır kendisine seks için nasıl şantaj yaptığını ve kadın terk eder korkusu ile nasıl adam gibi davranamadığını anlatırken dizimde hüngür hüngür ağlaması.

Benim derdim, 19 gibi çok genç yaşta evlenen arkadaşımı, karısının kendini aldattığı motelin otoparkında kadını öldürmekten vazgeçirmem. Sabahın 4ünde arabanın arka koltuğunda ağlayan 3 çocuk ile kadını sevgilisi ile kaldığı motele kadar takip etmişken.

Benim derdim, Şükran gününde aşırı dindar baldızım ve 20 yıllık eski kocası kadın artık onun “hayatının erkeği olmadığına” karar verdiği için kendini bir ağaca asıp intihar ettikten sadece 8 ay sonra evlendiği milyoner yeni kocasıyla medeni bir şekilde oturmak zorunda kalmak. Benim derdim, eski kocanın kurmak için kıçını yırttığı evin adam toprağa verildikten sadece 3 ay sonra satılması ile finanse edilen silikon memelere ve Porsche’ye bakmak zorunda olmak. Benim derdim, 22 yaşındaki yeğenime babası gibi AFC olmamayı öğretirken dolaylı bir şekilde annesinin edepsiz ve fırsatçı hipergamisini göstermek.

Benim derdim, Alzheimer’dan çürüyen babamın, seks için hayatı boyunca çalışır olduğunu düşünüp kullandığı kurtarıcı planı ile hala çaba harcaması. Benim derdim, 53 yaşında erken emekliliğe zorlayana ve ardından 2. karısı tarafından hızlıca terkedilinceye kadar takıntılı bir şekilde çalışmasına neden olan davranışa, zayıf bir şekilde düşmesini seyretmek.

Benim derdim, 2 karısından 3 kızı olan  ve 3. karısı (yine bir başka bekar anne) tarafından duygusal olarak manipule edilen iyi bir arkadaşıma danışmanlık yapmak. Bu adam öyle ümitsiz idi ki işten eve gidip kişisel problemleri ile yüzleşmekten çekinir, haftasonları Pazartesi sabahlarını iple çekerdi.

Benim derdim,kendisini diğer erkeklerden ayırmanın en iyi yolunun “şövalyelik / centilmenlik” olduğunu düşünen ve bu nedenle de 2 farklı babadan 3 çocuğu olan bir bekar anne ile ilişkiye giren ama sonunda da kadını 4. çocuğuna hamie bırakan ve doğru olanı yapmak adına kadınla evlenen adama danışmanlık yapmak.

Benim derdim,yeni erkek arkadaşının, kendisinin “ruh ikizi” olduğuna inanan ve “onu başkası ile görmektense hapiste çürümeyi” yeğleyen eski erkek arkadaşı tarafından 30 kere bıçaklanmasına şahit olmak zorunda kalan 17. yaşındaki bir kıza yardımcı olmaya çalışmak.

Benim derdim, 15 yıllık evlilikten sonra bile eşimin mayo modelliği yapabildiğini, benim Erkek olarak yaptığım tercihlerime güvenli bir saygı duyduğunu ve bunları 1950lerin mağara adamı, kadının ruhunu ezerek kaba egemenlik kurmacalı – şövenist bir erkek olarak değil, pozitif bir şekilde maskülin rol modeli olarak yaşayarak başardığımı, “modern kadınlara” anlatmaya çalışmak.

VE BENİM EN BÜYÜK DERDİM, 14 yaşında AFC hilkat garibelerinin kendilerini acınası, kitlesel medya gazlı, pop kültürü dayatması, idealize edilmiş ve feminen romantik / ruh ikizi miti için feda etmeye gönülden razı olmalarını izlemek. Neden? Başka bazı AFCler aynı bataklığa kendilerinden önce saplandı ve birbirlerini daha da hızlı batmak için pohpohlar ve onaylarken bu hastalığı diğer AFClere de hızla yayıyorlar diye. Bu bulaşıcı bir hastalık : ızdırap yoldaş sever gibi.(*) Benim korkum sadece tek bir Erkek olduğum ve bu elemanların kıçına AFC babalarının atamadığı ya da atmak istemediği tekmeyi yeterince güçlü atamayacak olmam.

Benim derdim bu. Bazen bu gerçekten ölüm kalım meselesi olabiliyor. Oyunu anlamak, onun nasıl ve neden çalıştığını bilmek, kelimenin tam anlamıyla hayatta kalma yeteneğidir. Sorgulamadan, üstünkörü ve yanlış yönlendirilerek elde ettiğimiz ve inanmaya koşullandığımız, aşk, cinsiyet, seks, ilişkiler, vs. hakkındaki varsayımlarımız ile verdiğimiz önemli kararları düşünün. Bu kararların sadece bizim değil ailemizin ve sonucu olan çocukların ve bunlara bağlı tüm domino taşlarının üzerindeki etkilerini düşünün. Kararlarımızın bilmediğimiz insanları bile nasıl etkileyebileceğini sürekli düşünüyoruz. Hayatta yaptığımız her şey, sonsuza kadar yankı yapıp dalgalanıyor. Benim çoğu insanın “derdin ne, ne uğraşıyorsun?” dediği yerde eğitmek, bu konuyla uğraşmak ve olayı analiz edip yeni şeyler inşaa etmekte mantığım bu.

(*) – Misery loves company. Izdırap yoldaş sever anlamında İngilizce atasözü. Izdırap sahibi insanların yine aynı ızdıraptan adamları bulup kaynaştığı ya da bu insanların diğer normal insanları da kendileri gibi acı çeker hale getirmek istediklerini belirtir.

Çeviri : What is your problem?

Rollo Tomassi : Kırmızı Hap camiasının en önemli figürlerinden biri olan Rollo Tomassi'nin The Rational Male kitabı her erkeğin okuması gereken başucu eseri. Oldukça popüler olan The Rational Male bloğunun da sahibi de olan Rollo, The Rational Male - Preventive Medicine (Volume 2) ve The Rational Male - Positive Masculinity: Positive Masculinity (Volume 3) adlı kitapları ile ilk kitabındaki fikirleri daha da geliştirdi. Rollo Tomassi'yi burada Rollo Tomassi etiketinde de takip edebilirsiniz.

Dread Game Bölüm III – Yumurtlama Dönemindeki Korku Oyunu

Geçenlerde ilginç bir makale dikkatimi çekti, içinde gördüğüm yararlı bilgilerden ötürü havada kalan bazı konuları bunun üzerinden anlatmayı düşündüm.

Kadınlar Çekici Buldukları Eşlerini Yumurtlama Dönemindeki Kadınlardan Uzak Tutuyor

Başlıktan da anlayacağınız gibi bu çalışmadaki bulguların birçoğu kırmızı hap ilkeleri ile uyumlu. Ama değinilmesi gereken başka yönler de var. Bu çalışmayı ele almadan önce hatırlatmak isterim ki kadınların bu korumacı davranışları, araştırmacıların “çekici eşler” diye tanımladığı durumun etrafında şekilleniyor. Kadından kadına değişen bu çekicilik algısı, benim analizimin de temelinde yatan düşünce.

Kadınların başka kadınlarla kurduğu arkadaşlıklar hem fırsatlar hem de potansiyel tehditler oluşturmaktadır ve eşlerini kaybetmek de bu tehlikelere dâhildir. Hemcinsleriyle arkadaşlığın yararlarını artırmak ve maliyetlerini azaltmak isteyen kadınların eşlerini koruma yoluyla bunu gerçekleştirmesini tavsiye etmekteyiz. Kadınlar, başka kadınların eşlerini elinden alma potansiyeli olup olmadığını gösteren sosyal işaretlere dikkat ederler. Biz de bu çalışmada böyle bir işareti değerlendiriyoruz: başka kadınların doğurganlığı. Erkekler yumurtlama dönemindeki kadınları çekici bulur; aynı şekilde bu kadınlar da çekici erkekleri arzularlar. Dolayısıyla yumurtlama dönemindeki kadınlar diğer kadınların romantik ilişkileri açısından tehdit oluşturabilir. Yapılan 4 deneyde evli veya ilişkisi olan kadınlara yumurtlama ve adet dönemindeki farklı kadınların fotoğrafları gösterilmiş ve deneklerin yumurtlama dönemindeki kadınlardan pek hoşlanmazken adet dönemindeki kadınlara böyle yaklaşmadıkları gözlemlenmiştir. Ancak bu eğilim sadece eşleri çekici olan kadınlarda görülmüştür. Yumurtlama dönemindeki kadınların fotoğrafına bakan bu kadınların kendi eşlerine olan cinsel isteği de artmıştır. Bu bulgular, kadınların diğer kadınların doğurganlık işaretlerine dikkat ettiklerini ve eşlerini bu kadından korumak için çeşitli yollara başvurduklarını (söz konusu kadınları dışlamak, eşine normalden fazla ilgi göstermek vb.) göstermektedir.

Bu çalışma daha en başından iki kırmızı hap düşüncesini doğruluyor: CPD’nin pasif korku oyununa etkisi ve adet döngüsünün bir kadının cinsel arzuları ile yumurtlama dönemindeki cinsel cazibesini artırma çabasına etkisi.

Çiftlerin kendi CPD ve eşlerinin CPD’nin farkında olmasının erkekler ile kadınlar arasındaki ilişki dinamiğinde oynadığı role ve bu durumun ilişkinin sağlamlığını nasıl belirlediğine daha önce değinmiştim. İşte yukarıdaki çalışma da bu dinamiğin altında yatan sebepleri gözler önüne seriyor. Çünkü bir birey eşinin CPD’ni ne kadar yüksek görüyorsa koruma güdüsü de o kadar yüksek oluyor. Eş koruma güdüsü, hem bireylerin CPD hem de sosyal ortamdaki diğer insanların CPD’ne göre şekilleniyor.

Dolayısıyla bir kadın başka kadınların eşini arzuladığını gördüğü anda harekete geçmektedir. Örneğin, kadınların yarısından fazlası eşi olan bir erkeği arzuladıklarını ve eşi olan erkeklerin yüzde 80’i de başka bir kadının hedefi olduklarını belirtiyor. Bu erkeklerin neredeyse yarısı da bu kadınlarla “işi ileri götürdüklerini” kabul ediyor. Bu yüzden kadınların eşlerini korumaya çalışması mantıklı bir davranıştır.

Okuyucularım lütfen bu çalışmanın giriş ve sonuç kısımlarını okusunlar. Tabii ki bazı kadınlar erkeklerin kendilerine gösterilen ilgiyi yanlış anladığı konusunda ısrarcı olacaklardır. Bu da kadınların en temel amaçlarından birine hizmet eden bir sosyal gelenektir: İnandırıcı reddetme. Erkeklerin egoist ve salak oldukları için kadınlardan gördükleri ilgiyi yanlış anladıkları fikri ne kadar yaygınlaştırılırsa kadınların gösterdikleri ilgiyi inkâr etmesi için o kadar rahat olur. Erkeğin ilgi gösteren kadını beğenmemesi veya başka bir kadını tercih etmesi durumunda ise kadın bu kez de reddedilişini örtecek bir bahane elde etmiş olur.

Tarih boyunca erkekler eşlerini başka erkeklerden korumak için bir yerlere kapatırken (örneğin haremler) kadınlar da benzer şekilde eşlerini potansiyel avcılardan uzaklaştırmışlar ve rekabetin getireceği maliyetleri önlemeye çalışmışlardır. Bu strateji, kadının potansiyel tehditleri tespit edebilme becerisine bağlıdır. Kendini ve eşini potansiyel avcılardan (yani diğer kadınlardan) uzak tutmaya çalışan bir kadın, kocasının sadakatini kontrol alsa da başka kadınlarla kuracağı dostluklardan vazgeçmektedir.

Söz konusu çalışma, kadınların eşlerini yüksek CPD’li diğer kadınlar (yani seksi buldukları kadınlardan) ve yumurtlama dönemindeki kadınlardan örtülü bir biçimde korumaya çalıştıklarını gösteriyor. Bu durum, bir kadının kıyafet, süslenme, ses tonu, koku, cinsel yakınlık gibi yumurtlama dönemi göstergelerini bilinçaltında sezebildiğini ve aynı zamanda hemcinsleriyle arkadaşlıklarını bozmadan “yüksek değerli” cinsel yatırımlarını korumak için örtülü yöntemler geliştirdiklerini gösteriyor.

Böylece kadınların diğer kadınlardan gelecek hafifmeşrep davranışlara karşı tetikte olduğu bilimsel olarak kanıtlandı. Ancak yumurtlama döneminin mesajları bazen çok ince olduğu için kadınlar açıkça sergilenen “hafifmeşrep” davranışların ötesine geçen işaretleri de fark edecek şekilde evrim geçirmiş. Kadının kendisinden daha yüksek CPD sahibi eşini korumasının evrimsel açıdan önemi de burada yatıyor. Bu hassasiyet kadının psikolojik yapısının parçası.

Ayrıca, bir kadın kendisini ve eşini sürekli olarak sosyal ortamlardan uzaklaştırmaya çalışıyorsa uyumsuzluk ve anaç olmamakla suçlanarak kötü bir arkadaş gibi görülebilir. Bu durum kadının hemcinsleriyle arkadaşlık kurmasını zorlaştırmakla kalmıyor, aynı zamanda eşi tarafından da zor, geçimsiz, güvenilmez ve kontrol delisi olarak görülmesine neden oluyor. Yani bir taraftan kadının diğer kadınları uzaklaştırması sonucunda hemcins arkadaşlığından elde edeceği faydalar azalırken diğer taraftan kendi sosyal ortamına girmesini izin verdiği kadınlara eşini elinden alması için fırsat ve motivasyon sunmuş oluyor.

Bu eş koruma güdüsünü, güzel kadınların dolu likör sektöründe çalıştığım evlilik dönemim ve kırmızı haptan haberimin olmadığı 20’li yaşlarımdaki ilişkilerimde de gözlemlemiştim. O zamanlar kız arkadaşlarım kıskançlık yaptığında “hatun milleti manyak işte” deyip geçerdim. Ancak nedense bu kıskançlık krizleri benzer zamanlarda ortaya çıkıyordu. Eşinizin veya sevgilinizin kıskançlık yaptığı, sizinle zaman geçirme isteğinin arttığı veya size karşı cinsel açıdan daha yakın olduğu dönemler size garip geliyor olabilir. Bir kadının sizi diğer kadınlardan koruma çabası, kadın gözündeki CPD’nizin en temel göstergesidir. Çünkü bir kadın ancak “çekici bulduğu” adamı korumaya uğraşır.

Bu bilgiye sahip olmak kırmızı hap farkındalığı açısından önemli; çünkü kadına sormadan CPD açısından nasıl bir konumda bulunduğunuzu kolaylıkla anlarsınız. Bir kadının gözündeki çekicilik, daha doğrusu alfalık, seviyeniz onun kendi CPD’ni nasıl gördüğüyle alakalıdır. Uzun ilişkide erkekler çoğu zaman bu dengeyi kaybederek yanlarındaki ortalama kadından daha iyisini bulamayacaklarını düşünmeye başlıyor. Düşük CPD sahibi kadınların yüksek CPD’li erkeklere karşı sıkça oynadığı bir oyun vardır: Erkeği diğer kadınlardan korumak için değersiz biri gibi göstermek. Bu değersizleştirme çabası, erkeği triple sindirme, azarlama veya başka kadınlara bakmakla suçlama şeklinde baş gösterebilir. Böylece kadın yüksek değere sahip bir erkeğin kendini sınırlamasını ve sürekli olarak düşük değerli karısına/kız arkadaşına yaranmaya çalışmasını sağlar.

Şimdi bazı okuyucular feminizm odaklı bir sosyal düzende kadınların zaten uzun süreli maddi rahatlığa sahip olduğunu ve nafaka, çocuk desteği gibi imkânlarla ellerini güçlendirdikleri için kocalarını koruma gereği duymayacaklarını düşünebilir. Ancak kadınların psikolojik yapısı henüz bu noktaları hesaba katacak kadar evrim geçirmedi. Her ne kadar maddi durumları garanti altına alınmış olsa da güvende olduklarını hissettirecek işaretleri görmek istiyorlar.

Pasif Korku Oyunu

Peki, kadınların bu koruma içgüdüsünü kendimiz için kullanmak adına nasıl bir bilgiye dönüştürebiliriz? Bu sorunun cevabını yukarıda verdim zaten. CPD’nizi yükselterek kadına karşı pasif korku oyununu başlatmış oluyorsunuz.

Korku oyunu meselesini gündeme getirdiğim için bana öfke duyanlar oldu. Sürekli olarak bunun manipülasyon ve kadınla erkeğin arasındaki güveni yıkacak bir yöntem olduğunu söyleyip duruyorlar. Ancak bu kişilerin (özellikle de kadınların) fark edemediği nokta şu: Çoğu ilişkide korku oyunu o ya da bu şekilde oynanıyor. Hem erkeğin hem de kadının eşini koruma içgüdüsüyle çeşitli davranışlar sergilemesi, bilinçaltında karşı tarafa yaptıkları yatırımı kaybedeceklerine dair bir korku olduğunun ve sürekli olarak CPD’lerini değerlendirdiklerinin bir kanıtıdır.

Böyle bir olayla karşılaşan erkeklere tavsiyem, yumurtlama dönemindeki korku oyununun işaretlerine dikkat ederek bu durumu eşlerinde bir arzu yaratmak için kullanmalarıdır. Tabii bu dediğim mavi hap zihniyetine taban tabana zıt; çünkü çoğu erkek koruma davranışı sergileyen bir kadının korkularını bastırma ve rahatlatma yoluna gidecektir. Ancak rahatlık ve aşinalık gerçek arzuyu öldüren ve kadının yüksek CPD’nizden ötürü sizi elde tutmak için sevişme isteğini azaltan unsurlardır. Zaten kadın rahatça elinde tutabildiği bir adam için neden rekabete girsin ki?

Yumuşak veya pasif korku oyununun püf noktası, bu oyunları kullanabileceğiniz fırsatlara karşı dikkatli olmak ve gereken durumlarda kadının korkusunu üstü kapalı ve dolaysız bir şekilde tetiklemektir. PUA’ların bu konudaki güzel taktiklerinden birisi de neg atmak veya başka bir deyişle iltifat ediyormuş gibi görünüp dalga geçmektir. Böylelikle kadının egosu biraz da olsa normal bir seviyeye indirilir ve kendisini erkeğe beğendirmek için uğraşır. Pasif korku oyununda da benzer bir mantık vardır.

Kadınların “çekici” buldukları eşlerini koruma içgüdüsü bu oyunu oynamak için güzel bir fırsat sunar. Başka kadınlar sizinle flört ettiğinde bunu değerlendirin, sosyal değerinizi kanıtlayacak durumları kaçırmayın ve kadın sizi korumak istediğinde onu sadakatinize ikna etmeye çalışmayın. Bazen geri adım atmanız gerekebilir; ancak hemen ölümsüz aşkınızı kanıtlama derdine düşmeyin. Kadının içinde bulunduğu çerçeveyi her daim hatırlatın. Unutmayın, kadın size layık olmak istiyor. Bu çabayı elinden alırsanız onun gözündeki değerinizi de kaybedersiniz.

– SERİNİN SONU –

Çeviri: Ovulation and Dread

Rollo Tomassi : Kırmızı Hap camiasının en önemli figürlerinden biri olan Rollo Tomassi'nin The Rational Male kitabı her erkeğin okuması gereken başucu eseri. Oldukça popüler olan The Rational Male bloğunun da sahibi de olan Rollo, The Rational Male - Preventive Medicine (Volume 2) ve The Rational Male - Positive Masculinity: Positive Masculinity (Volume 3) adlı kitapları ile ilk kitabındaki fikirleri daha da geliştirdi. Rollo Tomassi'yi burada Rollo Tomassi etiketinde de takip edebilirsiniz.

Dread Game Bölüm II – Yumuşak Korku Oyunu

Geçen yazımda tek eşli dönemin öncesi ve sonrasında uygulanabilecek çeşitli korku oyunlarını ele almıştım ve bu da gündeme getirdiğim en tartışmalı konulardan biri olmuştu. Kadınlar korkunun oyunun faydasını erkeklere hatırlattığım için beni kötülüyor; erkekler ise bana destek çıkmalarına rağmen bu korkuyu açıkça kullanmanın geri tepebileceği endişesiyle bir tereddüt yaşıyorlar. Onlara hatırlatmak istediğim şey, ortalama bir ilişkide korku oyununun gerçekten kaçınılmaz olduğudur; çünkü İlişkilerin Temel Kuralından ötürü korku zaten tüm ilişkilerde önemli bir faktördür:

Bir ilişkide en güçlü taraf, en az umursayan taraftır.  

Daha önce kırmızı hap dünyasında da defalarca belirtildiği üzere, en güvenli ilişkiler erkeğin kadından 1-2 CPD puanı daha üstünde olduğu ilişkilerdir. Bu dengesizlik, kadının erkeğe bağlanmasını sağlayan asıl güçtür ve yumuşak veya pasif bir korku oyunuyla da kadına gösterilebilir. Bu korkunun kökeni, kadının duygusal, fiziksel ve maddi kayıplarını aklına getirmesinde yatar. Korku oyunu ne kadar pasifse kadının bu korkuyu hissetmesi de o kadar kademelidir.

Yumuşak Korku Oyunu

Eşimle birlikte geçenlerde 49 yaşında bir kadınla sohbet ettik. Beraber gittiğimiz spor salonundaki danışma masasında duruyor, dolayısıyla yakından tanıdığımız bir arkadaş. Yaşına göre çirkin sayılmaz, fiziksel açıdan gayet güzel bir vücudu var. 20’li ve 30’lu yaşlarında erkekleri peşinde koşturduğunu tahmin etmek zor değil. Ancak şimdilerde 50’ye merdiven dayadığı halde Duvar sonrası pişmanlık yaşamak yerine kendi kendine umutlanmış gibi görünüyor. Bunun kulağa garip geldiğinin farkındayım; ama nedense yakın gelecekte “iyi bir adam” elde etme “şansı” olduğu konusunda gayet iyimser. Geçmişte sevgili olduğu serseri alfa erkekler konusunda son derece dürüst ve dobra konuşuyor, aralarında evlenip daha sonra boşandığı biri de var. Aslında içinde bulunduğu duruma nasıl düştüğünün farkında olan kadınlardan birisi; geçmişte yaşadığı hipergamik hayatının sonuçlarına katlanıyor ve hatalarını kabul ediyor.

Spor salonuna farklı zamanlarda gitsek de genellikle sabahı tercih ediyoruz. İşte böyle sabahların birinde danışma masasındaki arkadaşımız bize şöyle dedi:

Sizi gerçekten çok seviyorum, inanın bana. Her gün önümden bir sürü insan gelip geçiyor ama sizi ne zaman görsem sizinki gibi bir ilişkim olacağına dair umudum artıyor. Birbirinizle öyle uyumlusunuz ki senin gibi bir adamla tanışıp böyle bir bağ kursam diye içimden geçiriyorum.”

Bunları tam dışarı çıkmak üzereyken duyduk. Kişisel hayatıyla ilgili birkaç şey daha söyledi ama galiba gururum okşandığı için o anlattıklarına pek odaklanamadım. Arabayla eve dönerken eşim yüzüme baktı ve “Sonum onun gibi olmadığı için o kadar mutluyum ki!” dedi. Ses tonu beni son derece şaşırtmıştı. “İyi ki ben öyle değilim, bu yaşta onun durumunda olmak çok korkunç.” Onaylamak için başımı salladım, eşim benim sık sık dile getirdiğim Duvar sonrası kadın davranışları analizlerimden birini daha yapmamı bekliyordu. Daha sonra gözleri dolarak hayatımda duyduğum en güzel iltifatlardan birini etti: “Umarım kızımız da senin gibi bir adamla evlenir.”

Bunu duymak gerçekten iyi hissettiriyor. Şimdi soracağım soru size çok alakasız gelebilir ama yaşadığım kısa gurur anından sonra kendi kendime düşündüm: Böylesine saygı görüp takdir edilmek güzel ama eşim eğer arkadaşımızın şu anki durumunu görmeseydi beni takdir edecek farkındalığa ulaşır mıydı?

Yaşadığım bu olay, sosyal kanıtın ne kadar güçlü olabileceğinin bir göstergesiydi. Eşimle olan ilişkimize ve evliliğimize dair aşkımdan ve sadakatimden bir şey kaybetmedim; ancak bu durumun anlaşılması için illa doğru yerdeki doğru adam olmam mı gerekiyordu? İşte bu durum yumuşak korku oyununun bir türüydü. Erkeğin çaba göstermesini gerektirmeyen, sadece gerekli şartların ortaya çıkmasıyla oluşan bir korku oyunu…

Kadınlar yanındaki erkeği bir süre sonra çantada keklik görmeye başlar ve başka bir kadın olaya dahil olmadan da erkeğin değerini anlayamaz. Benzer şekilde, bir kadın bir yerde gördüğü erkeğin değerini yanındaki kadınların ona davranışından ölçer. Ayrıca diğer kadınların içinde bulundukları durum da bir erkeğin karısı ve uzun dönemli sevgilisi için bir sosyal statü göstergesidir. Bu durumun varlıklı kadınlar için daha farklı işlediğinin farkındayım; ama böyle bir dinamik kesinlikle mevcut. Kadınların erkeklerin yaptıkları fedakarlıkları takdir etme güdüsünden yoksun olduklarını daha önce defalarca belirttim; bu takdir duygusunu ortaya çıkaracak tek olay, başka bir kadının o evli veya uzun ilişki içerisindeki kadına yanındaki adamın değerini hatırlatmasıdır.

Kademeli Korku Oyunu

Kadınlar CPD’nin tepe noktasına çıktıkları zaman korku oyunu karşısında istenilen tepkiyi pek vermezler. Çünkü bu dönemlerde giden bir sevgilinin yerine yenisini bulmak işten bile değildir. Bu dönemlerde duygusal yatırım yaptıkları uzun süreli ilişkileri olsa bile kaybetme korkusunu bilinçaltının derinliklerine itmeyi bilirler. Ancak Duvara yaklaşmaya başladıkça bu kaybetme korkusunun yerini güven korkusu almaya başlar. Tabii bu güvenin çeşitli biçimleri mevcut: finansal, duygusal, psikolojik ve ruhsal güven. Hatta kendine saygı da bir kadının güven ihtiyaçları arasındadır.

Kadının CPD’nin yüksek olduğu dönemlerde erkekler kendi potansiyel değerlerinin ileride bir kadın için ne anlam ifade edeceğinin farkında değillerdir. 20’li yaşlardan 30’lu yaşlara geçişte kadının CPD’si düşmeye ve erkeğinki yükselmeye başladığı zaman erkek korku oyununun önemini pek fark edemez. Çünkü “hayallerindeki kızı” kaçırmamak istemektedir. Kadının amacı ise oynadığı hipergami kumarında ucuza gitmemektir.

Kadın Duvara çarpıp yaşlanmaya başladığı ve erkek CPD’nin zirvesine çıktığı zaman ise yumuşak korku oyununun ilişkideki rolü değişmeye başlar. Kadının fiziksel cazibesini yavaş yavaş azaldığı için bilinçaltına kaybetme korkusu ve güven sağlayamama endişesi yerleşir. Belki görünürde bu korkuyu yansıtmaz ama her geçen yıl bunu daha da hissettirecek işaretler gözüne çarpmaya başlar.

Kadınlara bu korkuyu hatırlatmak zalimce görünüyor farkındayım; ama bu yazıyı yazmaktaki amacım bu değil. Kadınların yaşadığı yumuşak korku oyununun farkına kolay vardığım için ilişki oyunumu biraz daha hassas şekilde oynamaya gayret ediyorum. Ancak her şey ortadayken de bu dinamiğin kadınların hayatının farklı dönemlerinde oynadığı rolü görmezden gelmenin bir anlamı yok.

CPD ile ilgili yazmaktaki temel amacım, erkeklerin hayatın belli dönemlerindeki kadın davranışlarını kolayca tahmin etmesini ve böylelikle gördükleri işaretlere dayanarak oyunlarını ona göre planlamasını sağlamaktır. Yumuşak korku oyununa kadının verdiği tepki, uzun dönemli ilişki ya da evlilikte erkeğin kendi çerçevesini kadına başarıyla kabul ettirmesi gibi görünebilir. Hatta bu tepki hayatta takdir görmeye pek alışmamış erkeklerin hoşuna da gidebilir; ancak bu takdirin KİME yapıldığına bakmaktan çok NEDEN yapıldığına bakmayı unutmamak gerekir.

Devamı gelecek… 

Çeviri: Soft Dread

Rollo Tomassi : Kırmızı Hap camiasının en önemli figürlerinden biri olan Rollo Tomassi'nin The Rational Male kitabı her erkeğin okuması gereken başucu eseri. Oldukça popüler olan The Rational Male bloğunun da sahibi de olan Rollo, The Rational Male - Preventive Medicine (Volume 2) ve The Rational Male - Positive Masculinity: Positive Masculinity (Volume 3) adlı kitapları ile ilk kitabındaki fikirleri daha da geliştirdi. Rollo Tomassi'yi burada Rollo Tomassi etiketinde de takip edebilirsiniz.

Dread Game Bölüm I – Korku Oyunu Nedir?

Hepimizin başına gelmiştir. Bir kızla ilişkiye başlarız, fiziksel samimiyet, birlikte vakit geçirme, kafaların uyuşması vs. her şey süper gitmektedir. Ama ilk aylardaki flört döneminin tatlı anlarından sonra ne olursa kız birden soğur. O iki-üç ay önceki cilveli hatun gider, yerine çift kapılı no-frost bir buzdolabı gelir. İşte Rollo Tomasi de böyle durumlara düştüğümüzde hatunu yeniden ateşlemek ve daha da önemlisi bu durumlara hiç düşmemek için uzun ilişki ve evlilik düşünen her erkeğin temel silahı olacak korku oyununu öneriyor. Reyizden dinleyelim.

Erkeklerin özellikle uzun ilişkilerde kadınları manipüle ederek bir korku hissi yaratmasına yönelik olumsuz yorumları görünce bu dinamiği daha ayrıntılı bir şekilde ele almaya karar verdim. Peki, nedir bu korku oyunu meselesi? Uzun ilişkilerde çerçevenizi sağlam tutmak için bir kadında korku uyandırmanız önemlidir. Doğal olarak kadınlar da bu kontrol mekanizmasının açıkça ortaya konulmasından rahatsız olup korku oyununu kötülüyor. Korku oyunu, adından da anlaşılacağı üzere, erkeğin aşkını kaybetmekten korkan kadının uğrayacağı duygusal, finansal, ailevi ve şahsi felaketleri düşünerek yaşadığı korkuya dayalıdır. Kadının bu şekilde açıkça korkutulması, erkeğin çeşitli şantajlarla kadının özgüvensiz yanını kullanarak onu köle haline getirmesi gibi anlaşılıyor. Ancak bu tür duygusal kaygıların arasında kaybolan gerçek, korkunun bu tanımdan çok daha geniş olması ve erkeklerin zannettiği gibi dramatik bir yapıda olmamasıdır.

Korkunun Farklı Yüzleri

Jim diye çok iyi bir arkadaşım var, 37 yaşına yeni girdi. Sevdiğim bir adam. Ama pek yüzüne bakılacak bir adam da değil. 30 yaşında kendini tamamen saldı. “Kazara” bir hamilelik sonucu doğru olanı yapma kaygısıyla erken yaşta evlendi. Böylelikle fırsat penceresini kapatarak değerlendirebileceği diğer tüm seçenekleri çöpe atmış oldu. Karısı ikinci doğumdan sonra kendini tamamen salıp adeta bir plaj topuna döndü, gerçi Jim de aynı durumdaydı. Aslına bakarsanız tekrar ortamlara akması zor bir şey değil ama Jim’de bunu yapma hevesi yok.

Şimdi siz Jim’in bu durumunu öğrendikten sonra onun bir ilişkide korku oyununu kullanacak son erkek olduğunu düşünüyorsanız haklısınız. Zaten Jim gibi adamlar hanımlarının kendi kendine oynadığı korku oyunundaki habersiz figüranlar. Jim iyi bir dış görünüşe sahip olmadığı ve oyundan bihaber olduğu için kadınların ilgisini çekemeyecek durumda; ancak ailesine inanılmaz ölçüde iyi bakan bir adam. Bir hukuk firmasında programcı olarak ter dökerek ailesine ekmek getiriyor. Tek başına karısının hemşirelik okulu masraflarını karşılıyor. Ayrıca çok da ilgili bir baba ve evdeki tamirat işlerinden falan da çok iyi anlıyor. Tüm bunlara rağmen Jim’in karısı cadalozun teki, kocasına sürekli dırdır ediyor. İşin kötüsü bu huyu kızlarına da bulaştırmış ve onlar da babalarına aynı anneleri gibi dırdır etmekten geri durmuyor.

Tüm bu saldırgan tavırlarına rağmen Jim’in karısı bu hayatta tanıdığım en kıskanç kadınlardan biri. Kocasının nerede olduğunu öğrenmek için zırt pırt arıyor, hatta arada sırada striptiz kulübüne gittiğinden (Jim böyle bir yere daha hayatında adım atmadı) veya başka bir kadınla ilişkisi olduğundan şüpheleniyor. Bu paranoya öyle bir noktaya vardı ki Jim gibi bir adamın başka bir kadın tarafından kapılacağına inanmak cidden komik. Ama işte korku oyunu dediğimiz ve gerçekleşme ihtimali çok zayıf olsa da kadında rahatsızlıkla birlikte bir rekabet endişesi uyandıran durum tam da bundan ibaret.

“Ben onunla rekabet edemem…”

Tanıdığım hastalık derecesinde kıskanç olan kadınlardan bazıları, amatör vücut geliştiricilerin eşleri ve sevgilileriydi. Bunlara erkek kardeşimin eski sevgilileri de dâhil. Bu kadınlar, hatta kendisi spor yapanlar bile, eğer aşırı derecede özgüvenli değilse yanındaki adamın başka kadınlar tarafından nasıl arzulandığına dair işaretler gördükçe yeni kontrol taktiklerine başvurur. Ortada bir işaret bulunmasa bile adamın arzulanabilir bir erkek olması kadındaki kıskançlığı çıkarmaya yeterlidir. Yüksek statülü bir adamın tek aşkı olsalar da içlerindeki bu korkuyu bastırmayı başaramazlar.

Kadınların porno izleyen erkeği aldatan erkekle bir tutması da bu düşüncenin ürünüdür. Erkekleri daima hastalıklıymış gibi göstermeye çalışan ve boşanırken para koparıp “Ye, Dua Et, Sev” filminin senaryosuna(*) benzer bir hayat yaşamak isteyen kadınlar için bu zaten kolay bir bahane. Ancak burada kaçırılmaması gereken nokta, kadınların o filmlerdeki porno yıldızlarının fiziğine sahip olamayacaklarını ve yine oradaki fantezileri de asla gerçekleştiremeyeceklerini bilmeleridir. Bu durum korku oyununun kadınların bilinçaltında nasıl bir yer tuttuğunu açıkça gösteriyor. Erkeğin cinsel fantezileri o filmlerle benzer olsun veya olmasın kadın kendini rekabetteymiş gibi hissederek adamın aşkını kaybetmekten korkuyor.

Korku Oyunları

Erkeklerin bir kadının rekabet kaygısından yararlanarak uzun süreli ilişkiyi kontrol etmesi fikri, tabii ki feministlerden büyük bir eleştiri alıyor. Ancak bu düşmanlığın altında yatan sebep, çaktırmadan uygulandığı durumlarda korku oyununa dayanmak bir kadın için zaten zorken bu açıkça uygulandığı zaman kadın için iyice katlanılmaz olmasıdır. Bu bağlamda korku aslında bir kadının Duvara çarpmaya yaklaştıkça yeni bir yağlı kapı bulma ihtimalinin düşmesinden ötürü karşısındaki adamı kaybetmekten korkmasıdır. Boşanma durumunda kadınların sağlam para koparmasını sağlayan feminist yasaların temelinde de bu korku vardır. Bu öylesine güçlü bir korkudur ki başarısız bir evlilik veya hamilelikten sonra kadının yine paralı bir koca bulamama ihtimalini telafi etmek için hukuki garantiler verilmesi gerekmiştir.

Sosyal değerinizi göstermek ve yanınızdaki kadının arzusunu artırmak için diğer kadınlarla ara sıra flörtleşmenizi tavsiye etsem de bu rekabet endişesi oluşturmanın tek veya en iyi yolu değildir. Başka bir kadınla açıkça flört etmek bu endişeyi artırır; ancak işin püf noktası erkeğin sıradanlaşan hayatında ufak bir değişim yaparak kadının hayal gücünü tetiklemesidir. Yani bu taktiğin amacı kaybetme korkusuyla kadını yıldırmaktan ziyade kadın erkeği artık sıradan ve çantada keklik görüp başka kaynaklardan ilgi aramaya başlamışken erkeğin hala değerli olduğunu ona hatırlatmaktır.

Korku oyunuyla bu hayal gücünü tetiklemek için bazen tek yapmanız gereken spor salonuna gitmektir, daha iyi giyinmeye başlamaktır, işyerinde terfi almaktır, iş seyahatine çıkmaktır, günlük yaşamınızı değiştirmektir, oyun zihniyetini benimsemektir, eski veya yeni bir arkadaşla buluşmaktır, kadına esprili ve ukala bir şekilde takılmaktır. Yani onun hassas noktalarını kaşımaktır. Çoğu kadın bir erkeği ömür boyu köle etmek için amının yeterli olduğunu düşünse bile kadının CPD’nin düşmesi ve erkeğin özgüven kazanması sonucu bu denge bozulur. Kadın da böylece kaybetme korkusunu kontrol edebilmek için yeni programlar geliştirmeye çalışır. Mesela yurtdışındaki bir fuara gitmeden önceki gece karınız sizinle çatır çutur sikişiyorsa bahsettiğim program devreye girmiş demektir. Çok şey yapmanıza gerek yok; en ufak değişimler bile işinizi görecektir. Hatta çoğu zaman korku oyununu başlatan siz değil kadın olacaktır.

Kadınların bastırmaya çalıştığı kaybetme korkusunu uyandırmak yerine hafifletmek için daha anlayışlı yöntemler kullanmak da isteyebilirsiniz; ama bunlardan bahsetmeye gerek yok. Zaten çoğu erkek bu yöntemleri uyguluyor, yani sürekli olarak sevgililerine ve eşlerine nasıl aşık ve sadık olduklarını belirtiyorlar. Mesela Jim de bu şekilde karısını sakinleştiriyor.

Açıkça söylemek gerekir ki kadınların büyük bir çoğunluğu bu durumun aleyhlerine kullanılmasına izin vermeyecek kadar sağlam bir konumda. Zaten bu kaygının ortaya çıktığı durumlar da yukarıda bahsettiğim uç örnekler için geçerli. Her ne kadar öyle olduğum sanılsa da Dark Triad taktiklerinin kullanılması taraftarı değilim. Bunlar yanlış taktikler olduğundan değil; sadece oyun doğru oynandığı zaman bunlara gerek bile kalmıyor. Sadece uç durumlarda Dark Triad uygulanabilir. Böyle gerekli durumlarda da erkek zaten kadının çizgiyi geçtiğinin farkında olmalıdır.

Özetle, uzun ilişkide kadının aşk ve bağlılığını garanti altına almak sizin görevinizdir; ancak kaybetme korkusu kadının içinde hep var olacağından bu konuda ASLA ideal bir seviyeye ulaşamayacaksınız. Öte yandan rahatlık ve samimiyet de bu güvenceyi sağlayamayacak. Kadın geminin sallanmasını istiyor, çünkü böylelikle yaşadığının farkına varıyor.

Devamı gelecek…

Çeviri: Dread Games

Rollo Tomassi : Kırmızı Hap camiasının en önemli figürlerinden biri olan Rollo Tomassi'nin The Rational Male kitabı her erkeğin okuması gereken başucu eseri. Oldukça popüler olan The Rational Male bloğunun da sahibi de olan Rollo, The Rational Male - Preventive Medicine (Volume 2) ve The Rational Male - Positive Masculinity: Positive Masculinity (Volume 3) adlı kitapları ile ilk kitabındaki fikirleri daha da geliştirdi. Rollo Tomassi'yi burada Rollo Tomassi etiketinde de takip edebilirsiniz.

Evlilik Oyunu

Her ne kadar kırmız hap erkekleri evlilikten soğutsa da özellikle çocuk sahibi olmak isteyenler için bu kaçınılmaz bir yol. Şahsi olarak kırmızı hapın evlilik ve uzun süreli ilişkilerde daha çok işe yaradığını düşünüyorum. O yüzden Rollo Tomasi’nin evlenecek erkeklere nelerden vazgeçtiklerini ve neye dikkat etmesi gerektiğini anlattığı bu yazıyı çevirdim. Yazı erken evlilikten bahsetse de her türlü evlilik için geçerli olduğunu düşündüğüm noktalar mevcut.

Okurlarımın da bildiği üzere kızım üniversite ikinci sınıfa gidiyor. Onun kendi hayatında aştığı her eşik, benim de geçmişe gitmeme ve o yaştayken deneyimlerimin kızıma göre ne kadar da farklı olduğunu düşünmeme neden oluyor. 19 yaşındayken kızım kadar düzenli ve – dürüst olmak gerekirse – varlıklı biri olabileceğim asla aklıma gelmezdi. O zamanlar, kısa bir süreliğine, yaptıklarım ve düşüncelerimle ilgili bir günlük tutmuştum. İlk “gerçek” kız arkadaşım bana düşüncelerimi yazmam için bir defter hediye etmişti (o da günlük tutan kızlardan biriydi); ben de o dönemki betalığımın gereğini yaparak kızlara karşı aslında mavi haptan kaynaklanan öfkemi bu deftere dökmüştüm. Bu günlüğü ilerde beni aldattığı zaman hissedeceği suçluluk duygusundan kurtulmak için bana hediye ettiğini ise çok sonra anlamıştım. Böylelikle kız arkadaşım, 18 yaşındayken ve heyecanla beklediği “parti yıllarına” henüz girmişken, ilk kız arkadaşıyla evleneceğini zanneden görev aşığı bir betadan da kurtulmuş oluyordu.

Bu olay 1988’de yaşandı. O zamanlar 19 yaşında olan Rollo Tomassi, klasik bir mavi haplı betaydı. O zamanlar nasıl bir düşünce yapım olduğunu tekrar görmek için ara sıra günlüğümden birkaç sayfa okuyorum ve ne kadar da idealist bir beta olduğumun farkına varıyorum. Üstelik aynı hülyalara dalmış birkaç arkadaşım da vardı. O zaman bu durumun benden önce de sonra da var olmaya devam edecek bir süreç olduğunu fark ettim. Bu dönem, Koruyucu Tıp (Preventive Medicine) kitabımda “Kırılma Süreci” adını verdiğim dönemdi.

Bu bahsettiğim kız benim ONEitisim olmuştu. Benimle (arzulu bir şekilde) sevişen ilk kızdı, benim gibi bir adamla birlikte olduğu için “kaliteli” olduğunu düşündüğüm kızdı. Dolayısıyla ben de “sıradan bir erkek” olmadığım için onun başkasıyla yatabilecek ve erkeklerle gönlünü eğlendirecek bir kız olmadığını düşünüyordum. Hatta bu kızla evlenmeyi istiyordum; çünkü mavi haplı kafa yapım kendimi feda edip kadına “destek” olmanın, onun hayallerini gerçekleştirmesine yardımcı olmanın en doğru yol olduğunu söylüyordu. Yol gösterenim de olmadığı için bu kararı vermem gayet kolaydı.

Kızım geçenlerde okuldaki en yakın kız arkadaşının 19 yaşındaki erkek arkadaşından evlenme teklifi aldığını söyledi. İki genç de üniversite ikinci sınıftalar. Bunu duyunca anılarım aklıma geldi. 49 yaşında şu bloğu yazarken yararlandığım bilgi ve deneyimi elde etmemi sağlayan ilk kız arkadaşımın beni terk etmiş olmasından memnuniyet duyuyorum. Bunu kabullenmek zor biliyorum, özellikle de bipolar kız arkadaşımla geçirdiğim sefil yılları düşününce. Ancak bu kötü deneyimler de iyi olanlar kadar gerekliydi. Bu yüzden kızımın arkadaşına “Tebrikler” demekte cidden zorlanıyorum.

Aslına bakarsanız bugünlerde 19 gibi erken bir yaşta evlenen hiç kimseye destek vermek istemem. Modern evlilik, bir erkek için hayvanat bahçesi gibidir. İnsanlar bana “Rollo, sen de evliyken neden evliliği bu kadar çok eleştiriyorsun?” diyorlar. Sanıyorlar ki evliliğim kötü olduğu için bu kadar olumsuz konuşuyorum. 21 senedir gayet mutlu bir şekilde devam eden evliliğime rağmen bugünün erkeklerine evliliği önermememin sebebi, evliliğin günümüz dünyasındaki halidir. MGTOW ve PUA camiasının üzerinde mutabakata vardığı belki de tek nokta evliliğin bir mavi hap düşüncesi olduğudur. Bu fikre karşı olduğumu daha önce birçok yazımda belirttim; ama bunu diyenlere hak vermiyor da değilim. Evliliğin riski, güzelliklerini kesinlikle aşıyor; ancak kırmızı hapla tanıştığı halde evliliğe adım atacak erkekler de mevcut. Bu erkekler, evlendikleri kadının tek bir sözüyle kendilerini evden attıracaklarını ve çocuklarını elinden alacaklarını gayet iyi biliyor. Evli erkekler olarak tabiri caizse hayatımızı ortaya koyup bir erkeğin girebileceği en riskli dünyaya adım atıyoruz. Çocuklarımızın ve ailemizin geçim derdi, mutluluğu ve gelecek kaygısı çoğu erkeğin yaşam enerjisini sömürüyor. İşin kötüsü, aldığımız riskten ötürü karılarımızın bizi anlamasını veya takdir etmesini de bekleyemiyoruz.

İşte kızımın arkadaşının 19 yaşındayken aldığı evlilik teklifinden sonra bunları düşündüm. Bu evliliğin gerçekleşmesi halinde, istatistiki olarak, 28 yaşına gelmeden boşanacaklar. Eminim ki bu teklifi yapan erkek bunu tam bir mavi hap idealizmiyle yapıyor ve ne yazık ki bu idealizm feminist buyruğun eşitlikçi hülyalarından fena halde etkilenmiş durumda. Doğal olarak da bunun iyi bir düşünce olduğunu söyleyemeyeceğim. Bu çocuğun babası olsaydım evlenmesini engellemeye çalışırdım; ama manosphere camiasında bunun doğru olduğunu söyleyen de çıkabilir elbette.

 “Büyüyen” Erkekler

Gelenekçi muhafazakâr çevrelerde evliliğin bir erkeğin “büyümesi” için son şansı olduğuna dair yaygın bir inanış var. Bugünkü evlilik kavramına bakarak bu fikre de karşı çıkıyorum; ama büyümeyi pek istemeyen erkeklerle dolu bir sosyal düzende bu gibi basmakalıp sözlerin kulağa ne kadar hoşa geldiğini de biliyorum. Bu fikir, AMOG (Alpha Male of Grup, Grubun Alfa Erkeği) olmanın yeni bir yolu olarak görülüyor (özellikle de dindar çevrelerde); evlenip aile kurmaktaki kerameti görebilecek kadar kendini bilen bir erkekseniz, ergenliğini uzatmak isteyen oğlan çocuklarına göre “daha iyi bir adam” olarak kabul ediliyorsunuz. Bu da pek yeni bir düşünce değil.

Bahsettiğim düşüncenin bu kadar yaygın olmasının sebebi ise uzun vadeli düşündükleri partnerlerine yatırım yapan erkeklerin birden fazla partner bulamadıkları için bu beceriksizliklerine kılıf uydurmaya çalışmasıdır. Böylelikle mecbur kaldıkları durumu aslında bir erdemmiş gibi sunuyorlar. Ama atladıkları ayrıntı şu ki bir kadınla hayatlarını geçirerek uzun vadede doğru kadını bulmalarını sağlayacak birden çok kadından kendilerini mahrum etmiş oluyorlar. Mavi hap, bir erkeğe daima tek bir kadınla ilişki kurmasını tavsiye ederken kadınları birden fazla eş potansiyelini değerlendirmeye teşvik eder.

Erkeklerin CPD’lerinin zirvesine varması daha uzun sürüyor demiştik; fakat esas sorun, bu erkeklerin kendilerini aile/evlilik hayatına hazırlayacak ve kadınların hipergami odaklı cinsel stratejilerine göre davranmalarını sağlayacak ilişkileri yeterince tecrübe etmemiş olmalarıdır. Kadınlar da erkekler de artık geç evleniyorlar. 34-35 yaşına kadar evlenemeyen kadınlar ise muhtemelen hiç evlenemeyecekler.

Erken Evlilik

19 yaşında evlilik teklifi yapan bu çocuğa “aferin” demek erdemli gibi görünse de bu teklifi yapmasına neden olan mavi hap düşünceleri evliliği tamamıyla bu genç adamın aleyhine çeviriyor. Ne genç erkekler ne de genç kadınlar ileride ulaşacakları potansiyeli görebiliyorlar. Dindar bir çevrede “meşru” sekse giden tek yol evlilik olduğu için erkenden evlenenler var; ancak “sürekli” seks yapabilmek için bir an önce evlenmesi gerektiğini düşünen erkeklerin de sayısı az değil. Aslında bu devirde kadınların evliliğe sıcak bakmaması bizim için bir lütuf; çünkü birçok genç erkek bu yatırımı yapabilmek için kendi hayallerinden vazgeçmeye hazır.

20 ile 24 yaş arasında yapılmış evliliklerin yüzde 39’u boşanmayla sonuçlanıyor. Bu durum aslında kadınların “gençliğimi yaşayamadım” sendromunun bir sonucu. Erken evliliğin mavi haplı idealist erkekler için en büyük dezavantajlarından birisi de hanımlarının hipergamisini bilmemeleridir. Kadınların yaptıkları tercihler ne kadar kötü olursa olsun hipergamilerinden vazgeçmediklerini daha önce yazmıştım. Tabii ki kültürel veya şahsi faktörler bunun etkisini azaltabilir; ama evrimin getirdiği dürtü asla tamamen kaybolmuyor. 20 yaşında evlenip çocuk sahibi olan bir kadın, 30’una geldiğinde etrafındaki bekâr arkadaşlarının heyecan verici deneyimlerini görüp öfkeyle dolacak. Olaylar ve kişiler değişebilir; ama hipergami değişmez.

Erken evlilik, bir erkeğin potansiyelini kısıtlar. Gelenekçi muhafazakârlar bu dediğime kızacak biliyorum; fakat evliliğin ve babalığın sorumlulukları erkeği bekârken değerlendirebileceği fırsatlardan alıkoyar. Aristo, “Erkekler için ideal evlilik yaşı 35, kadınlar içinse 18’dir.” demiş. Bunun sebebi, bir erkeğin gerçekten erkek olmak için çok uzun bir süreye ihtiyaç duymasıdır. Erkeğin evlenirken yapığı fedakârlıklardan biri de bekârken önüne çıkacak fırsatlardan vazgeçmektir. Hatta bazı fırsatlardan sırf evli olduğunuz için yararlanamayabilirsiniz. Erken evlenen erkeklerin çoğu bunun farkında bile değil.

Erken evlenip CPD’lerinin zirvesine gelene dek boşanmayan erkekler, orta yaş krizini daha sert yaşıyor. Bu da bir kadının CPD’si düştüğü için daha iyi bir adam bulamadığı zaman yaşadığı öfkeye denk geliyor. Aslında erkeklerin yaşadığının kriz olduğunu da sanmıyorum. Bu durum, oyunu ve dolayısıyla kadınları daha iyi anlamaya başladıkları zaman kendileriyle yaptıkları hesaplaşmanın bir yansıması. Mesele erkeğin evli olması değil; işin püf noktası erkeğin oyunu önceden bilseydi “yaşayabileceği” hayata dair pişmanlığıdır, yaptığı fedakârlıkların ve karşılığında elde ettiklerinin (tabi elde edilen bir şey varsa) bir muhasebesidir.

Erken evliliğin en büyük yararı, erkeği daha sonraki eşinin saygı duyacağı bir dünya kurma yolunda eğitmesidir. Dediğim şey kadınların din ve sosyal gelenekler gibi faktörlerden ötürü erkeğe saygı duymak zorunda kaldığı zamanlarda ve kültürlerde çok daha sık görülüyordu; ancak o günler geri kaldı. Şu anda kadınlar istemedikleri her türlü ilişkiden kafalarına göre çıkabilirken erkekler kendilerini kadınlara beğendirmek için birçok sorumluluk üstlenmek zorunda.

Avantajlar

Erken evliliğin birkaç avantajı var; ancak bunlar biraz da erkeğin evlendiği kadının karakterine bağlı. Eğer sağlam bir çerçeve ve erkeğin gücüne saygı duyan bir kadınla evlenirseniz uzun vadede mutlu olma ihtimaliniz bulunuyor. Hele ki kadın bakire ise güçlü bir çerçeve ve dominantlığın getirdiği alfa karakter kadının erkeğe daha da bağlanmasını sağlıyor. Dolayısıyla bakire kızlarla tabak çevirmenizi asla tavsiye etmiyorum. Alfa erkekle veya alfa görünmeye çalışan bir erkekle bile seks yapan bakire kız, o adama çok daha kolay bağlanır. Zaten bu tür kadınlara alfa dul diyoruz; ama böyle ilişkiye girdiğiniz bir kızla yapacağınız evlilikte çok güçlü bağlarınız olacaktır.

Defalarca bahsettiğim üzere sağlıklı ve ruhsal dengesi yerinde çocuklar yetiştirmenin en kolay yolu evliliktir. Bu durum bana göre bugünün erkeklerinin evlenmesi için tek sebeptir. Biyolojik saatini dikkate alarak CPD’sinin zirvesinde (22-26 yaş arası) evlenen bir kadınla yapılan evlilikten doğan çocukların mutlu olması kuvvetle muhtemeldir. Hayatının yarısından fazlasını milyoner bir mimar olmak için harcayan bir kuzenim var; ama benimle aynı yaştayken (49) çocuklarının yaşı 5 ve 7. Benzer bir hayatı yaşamaya asla katlanamazdım. Tabii para çoksa işler kolay; ancak evrimsel açıdan baktığımızda bu yaşta dede olmamız gerekirdi. Ben 28 yaşında evlendim; bunun elbet avantajları ve dezavantajları vardı. Fakat bu yaşımdayken hala küçük çocuklarım olduğunu düşünemiyorum bile.

Son olarak, genç bir kadınla evlenmeniz gerektiğini söylememe gerek yok herhalde. Bir kadının evlilikte, özellikle de erken evlilikte, dengeyi korumasının tek yolu hangi konuda fedakârlık yaptığının farkında olmasıdır. Kadınlar da evlenirken kendi geleceklerinden fedakârlık yapıyorlar, bu da daha sonra kızgınlık yaşamalarına neden oluyor. Eğer bir erkek kırmızı hap düşüncelerinden nasibini aldıysa zaten kendi fedakârlıklarının farkındadır; ama kadın da kendi fedakârlıklarının farkına varmalıdır. Bu tabii çok zor bir durum; çünkü kadınların solipsist ve hipergamik doğası toplumun aşıladığı “güçlü kadın” düşüncesiyle birleştiği zaman asla hak ettikleri şeylere ulaştıklarını düşünmüyorlar.

Günümüzde gelenekçi muhafazakâr çevreler, evliliğin sorumluluğunu sürekli olarak erkeklere yüklüyor. Kadınların sorumluluklarından bahseden neredeyse hiç yok. Kadınların hep erkekler yüzünden bu hale geldiği söylenip duruyor. Bunun feminist buyruğun kadınları suçluluk psikolojisinden kurtarma çabaları olduğunu daha önce belirtmiştim. Kadınlara “bir erkek uğruna” bir şey yapmamaları öğütleniyor, yapan kadınlar da erkeğe köle olmakla suçlanıyor. Böylece ortaya solipsist ve erkekten sürekli fedakârlık bekleyen bir kadın nesli çıkmış oluyor. Bu durum evliliklerin başarısız olmasının bir numaralı nedenidir, başka sebep aramaya gerek yok. Evlilik, erkeğin kaynaklarını kadına akıttığı, fakat kadının erkek için yapacağı her şeyin “ayıplandığı” bir ticarete dönüştürülüyor. Bu düşünce sadece mavi saçlı feministlere özgü sanmayın; dindar kadınlar da aynı kafada.

Kadınlar, ancak çerçevesi güçlü olan bir erkeği memnun etmeye çalışır. Kendinize kadının girmekten zevk alacağı bir dünya kurun ve onun size eşlik etmesini, destek olmasını sağlayın. Tabii bu iş zaman alacak. Kadınlar, erkeklerde yeterlilik arayacak şekilde evrimleşmiştir. Bir kadının hipergamisi “potansiyeli” olan bir adama yatırım yapacak kadar bekleyemez, ortada gözle görülür bir değer olmasını ister. Kadınların kendisinden büyük ve uzun boylu erkekleri istemesinin nedenlerinden birisi de budur. Daha da önemlisi, bugünkü feminist ideolojinin telkin ettiğinin aksine, kadının size köstek değil destek olması gerekir. Çünkü kadın erkek eşitliği, karı-koca arasında işbirliğini değil rekabeti körükleyen bir düşünce yapısıdır.

Kaynak : The Marriage Game

Rollo Tomassi : Kırmızı Hap camiasının en önemli figürlerinden biri olan Rollo Tomassi'nin The Rational Male kitabı her erkeğin okuması gereken başucu eseri. Oldukça popüler olan The Rational Male bloğunun da sahibi de olan Rollo, The Rational Male - Preventive Medicine (Volume 2) ve The Rational Male - Positive Masculinity: Positive Masculinity (Volume 3) adlı kitapları ile ilk kitabındaki fikirleri daha da geliştirdi. Rollo Tomassi'yi burada Rollo Tomassi etiketinde de takip edebilirsiniz.

Jordan Peterson ve kırmızı hap

Rollo Tomassi birkaç ay evvel bir konuşmasında “Jordan Peterson harika bir insan ama mavi haplı demişti” ve oldukça fazla eleştiri alınca bu konuda ne demek istediğini anlatan uzun bir yazı yazmıştı.

Geçenlerde Cüneyt, Eğlenen Ustalık yazısına şöyle bir yorum bıraktı :

… Bana göre Tomassi “erkek adam” kavramını Peterson’dan daha iyi kavramış durumda. fakat Peterson hem mesleği gereği hem de medyatik olduğu için daha göz de tutuluyor. Tomassi reisin çevirilerini görmek beni daha mutlu ediyor. Bilmiyorum sizin görüşünüz ne yön de…

Ben de cevaben şunu yazmıştım :

Hocam Peterson eskinin bilgeliği ile erkek egemenlik hiyerarşisinde yukarda olan kaynakça ve ahlakça zengin değer yaratan alfalara çok vurgu yapıyor ve kadınların işe yaramaz (en azından klasik toplumda) serseri alfalara ilgisini tamamen es geçiyor. Eskinin bu dürtüyü kontrol eden mekanizmaları varken bu kısım önemli değildi ama bu devirde es geçilir bir olay değil.

İkincisi de Peterson erkeklerin alması gereken sorumluluğu çok fazla kere evliliğe bağlıyor. Bu da yine modern zaman tehlikelerine az vurgudan ama Peterson bu konuda fikirlerini de daha kırmızı hapa yakın değiştirdi. Örneğin ben kendisini ilk MGTOWa giydirdiği video ile izlemiştim. Sonrasında geçmişte dediğiniz ve pişman olduğunuz birşey var mı diye sorduklarında MGTOW eleştirisinde modern boşanmanın korkunç yükünü es geçtiğini ve o eleştirinin fazla kaçtığını söylemişti.

Tomassi bu konuya daha hakim ama Tomassi ister istemez çok negatif bir söyleme sahip ve mavi haptan çıktıktan sonrası için yol haritası yok. Jordan Peterson ise bazı modern tehlikelere yeterince vurgu yapmasa da pozitif bir yol haritası kuruyor. İkisi birbirini iyi dengeliyor aslında.

Peterson eskinin bilgeliği ile erkek egemenlik hiyerarşisinde yukarda olan kaynakça ve ahlakça zengin değer yaratan alfalara çok vurgu yapıyor ve kadınların işe yaramaz (en azından klasik toplumda) serseri alfalara ilgisini tamamen es geçiyor.

Rollo Tomassi, çevirilmeyi bekleyen Hypergamy- Misconceptions yazısında bunu şöyle açıklıyor :

Hipergami sadece en iyi sosyal kaynaklara / statüye sahip erkekler için geçerlidir : Bu tek – taraflı pespektifin Jordan Peterson tarafından yayıldığını görüyorum. Fikir şu : kadının doğal olarak iyiliği için olduğundan, kadınlar sadece kendilerine ve çocuklarına uzun vadede en iyi imkan ve korumayı sağlayan, en iyi baba materyali erkekleri arzulayacaklardır. Bu fikir, hipergami denkleminin alfa siker yarısını görmezden gelen miyop bir bakış açısıdır. Bu, kadınları öven bir bakış açısıdır. Hipergami tanımını, kadınların içsel iyiliği ile sınırlayan erkekler aynı zamanda alfa denilince sadece sosyal, iş ve toplum hayatının lideri erkekleri düşünürler. Bu birçok açıdan yanlış ama eninde sonunda kendileri gibilerinden daha seksi bir erkek olamayacağını anlayan kadınlar tarafından (tabii ki kaliteli kadınlar tarafından) ödüllendirileceğine inanan erkekler için erdem tatmini sağlayan bir düşüncedir. Bu yanlış inancın bekleyen betalar arasında çok yaygın olduğunu belirteyim.

Rollo burada “kendilerinden daha seksi bir erkek olamayacağını anlayan” kadınlar derken, Facebook COO’su Sheryl Sandberg’in Lean In: Women, Work, and the Will to Lead kitabında genç kızlara açık açık verdiği alfa siker beta öder tavsiyesine gönderme yapıyor :

“Hayat arkadaşı ararken, kadınlara tavsiyem hepsiyle çıkın : kötü çocuklarla, cool çocuklarla, bağlanmaktan – korkan çocuklarla, çılgın çocuklarla. Ama onlarla evlenmeyin. Kötü çocukları seksi yapan şeyler onları iyi koca olmaktan alıkoyar. Evlilik için, kendisi ile eşit bir partner isteyen bir erkek bulun. Kadınların zeki, fikir sahibi ve hırslı olması gerektiğini düşünen bir erkek. Eşitliğe değer veren ve kendine düşen ev işlerini yapmayı bekleyen ve hatta yapan bir erkek. Bu erkekler varlar ve inanın bana, zaman geçtikçe, onlardan daha seksisi yok”.

Kısacası, bu devirdesadece Jordan Peterson ile beta öder olma tehlikesi var. Bu açıdan, Jordan Peterson’un kırmızı hap camiasında önemini kavramak ile beraber, kadın – erkek ilişkileri tavsiyelerini dengeli değerlendirmenizi tavsiye ederim. (*)

Tomassi bu konuya daha hakim ama Tomassi ister istemez çok negatif bir söyleme sahip ve mavi haptan çıktıktan sonrası için yol haritası yok. Jordan Peterson ise bazı modern tehlikelere yeterince vurgu yapmasa da pozitif bir yol haritası kuruyor. İkisi birbirini iyi dengeliyor aslında.

FAKAT, Rollo Tomassi’nin de ciddi bir problemi var. Eskiden beri aklıma geliyordu ama bu sitenin yayında olduğu son 6 ayda buna somut olarak şahit oldum. Sadece Rational Male çevirisine ağırlık verdiğim dönemde buraya yazılan yorumlara büyük bir yenilmişlik, negatiflik ve kızgınlık hakimdi. Bunu Jordan Peterson ve Joko Willink gibi adamlarla dengeleyince yorumlar hemen pozitif ve umut dolu olmaya başladı.

Bunun nedeni şu : kırmızı hap, resmen sizi Matrix’in fişinden çekiyor ve basit birkaç adımlık rehber ile sizi Matrix’in dışındaki nükleer savaş artığı, güneş görmeyen devasa bir çöle bırakıp gidiyor. Matrix her ne kadar erkeği sömürse de, bir anlam haritasına sahip. İyi kötü, orada ne yapacağınızı, hayatınızı nasıl inşaa edeceğinizi biliyorsunuz. Matrix’ten çıktığınızda sadece The Red Pill Reddit, The Rational Male veya benzerleri ile kaybolmanız ya da herşeyi boşvermeniz çok kolay. Zaten Rollo’da itiraf ediyor. Kırmızı Hap ile karşılaşan ve onu içen erkeklerin çoğu MGTOW oluyor diye. Seksodus bu nedenle var mesela.

Jordan Peterson’un yol haritası ise sizi bu çölde ızdırap içinde yaşamak yerine hayatınızı elinize almanız ve kendi yeni değerlerinize göre inşaa etmeniz konusunda muazzamlar. Keşke vaktim olsa da Jordan Peterson’un Maps of Meaning (Anlam Haritaları) derslerinin videolarını çevirebilsem. Burada parça parça vermeye çalışsak da, her biri 2 saatlik bu büyük video serisini izlerseniz ya da bunun daha yalın ve anlaşılır yazılı versiyonu olan 12 Rules kitabını okursanız ne dediğimi anlarsınız. Rollo’nun böyle bir yol haritası yok maalesef.

Ben şahsen Rollo ve Jordan Reislere birbirini dengeleyen iki kaynak olarak bakıyorum ve burada da dengeli şekilde ikisine yer vermeye çalışıyorum. Bu adamlara her dediğini ezberleyeceğiniz ideolog ve kırmızı hapa da ideoloji gibi bakmayın. Tavsiyelerinizi kendi süzgecinizden geçirin, birbirleri ile dengeleyin ve kendi yolunuzu yürürken nasıl faydalanacaksanız öyle kullanın. Morpheus Reisin dediği gibi :

Yolu bilmekle yolu yürümek farklı şeyler Neo!

(*) – Bunun karşı uçtaki aşırılığına da yine Rollo şöyle anlatıyor :

Hipergami sadece Alfa Siker ile ilgilidir : Başka bir eleştiren türü de, yakışıklılığın (genlerin) Hipergami denklemindeki önemini abartanlardan geliyor. Ben yakışıklılığın ve kendine güvenli dominantlığın (alaycı bir küstahlıkla beraber) vajinada en doğal gıdıklanmaları yaratacağını düşünüyorum, ama bu Hipergami denkleminin tüm hikayesi değil. Çoğu PUA’nın farkettiği gibi, davranışlarda bir ahenk olmadan sadece görünüşe  yaslanmak baştan çıkarmanın tersi duruma neden olabilir.  Yakışıklılık bir sürü Oyun hatasını gizleyebilir ama Oyun ve kadınlarda duygusal bir vuruş yaratmak asıl anahtardır. Hipergaminin iki tarafı vardır : alfa siker ve beta öder. Günümüz dünyasında kadınların asıl ilgisi Alfa Siker tarafı olabilir ama bu, Beta Öder tarafının tamamen değersizleştiği anlamına gelmez.

Rollo’ya katılmakla beraber bir şey eklemek istiyorum. Erkeğin kendisini tamamen Alfa tarafına odaklaması, erkek için, yaşınız ilerledikçe anlayacağınız bazı sebeplerden tehlikeli. Örneğin “kadının kafasına yumruğu vurup sikecen, işin bitince hemen kapıya koyacan ve arkanı dönüp yatacan dostum” tadında yazan bir sürü kırmızı hap yazarı var piyasada. Bunların bazıları ileri gidip “sabıkan olacak, tehlikeli olacan hacı, gökten başına am yağar” bile diyebiliyorlar. Evet,  şu yazıdaki Corey oğlumuz gibi saf alfa buda modunda takılırsanız gökten başınıza kadın yağabilir ama bu moda kapılıp da 30larında ser sefil ya da en azından evine yeterince ekmek götüremeyecek bir işte, hayatın başka zevklerini yaşayamayacak gelir grubunda kendini bulan adamlar biliyorum. Tehlikeli, heyecanlı, dolu dolu yaşayacağım derken 20lerinde geberip giden ya da sabıka kazanıp hiçbir eli yüzü düzgün işi olamayan adamları saymıyorum bile.

Corey’e bakınca hemen iki şey aklınızdan geçiyor : Birincisi, bu çocuğa am yağıyordur. İkincisi ise, bu çocuk büyüyünce kendinin bile işine yaramayacak bir adam olacak. Evet, Corey tarzı alfalıkla bolca kadın sikmek zevkli bir olay ama kırmızı hap bu değil. Dahası, kırmızı hapı böyle yaşamak sizi başka ve çok güzel zevklerden de mahrum bırakabilir. Örneğin baba olmak, çocuklarına iyi bir hayat sağlayabilen ve iyi örnek olabilen bir baba olmak. Ya da erkeklerin saygı duyduğu, erdemli bir alfa olup, gecenin ışıklarını lüks bir penthouse apartman dairesinin balkonundan içki içerek izlemek. Yarın dünyanın öbür ucuna uçup, tropik bir adada güzel bir villada yıldızları izlemek. Ne bileyim, bol kaynağı olan, kendi hayatını egemenliği altına almış, erdemli bir erkek olmak işte.

Her Erkek Aslında Eğlenen Ustadır

Tabii feminist propagandaya maruz kalmadan önce.

Bildiğiniz gibi kırmızı hap camiası her erkeğin aslında doğuştan az veya çok maskülen karakter özelliklerine sahip olduğunu, ancak bunun maalesef son 40-50 senedeki 3. dalga feminist hareket nedeniyle büyük ölçüde yok edildiğinden bahseder. Dolayısıyla eğlenen ustalık diye adlandırdığımız şeyi kullanılmaz hale gelecek şekilde törpüleyen de bu süreç.

Bunun kanıtlarından birisi küçük çocuklardır. Bir ilkokul bahçesine veya parka giderek oradaki küçük erkek çocuklarının kendi yaşıtı kızlarla nasıl uğraştığına bir bakın. Ve tabii kızların şikayetçi olmasına rağmen nasıl hala onlarla oyuna devam ettiğine… Benim diyen yetişkin erkek, hiçbir kıza bu kadar korkusuz ve özgüvenle yaklaşmaya cesaret edememiştir. Saç çekme, silgi atma, basit tekerlemelerle karşı tarafa takılma gibi bize şimdi çocukça gelen eylemlerin aslında eğlenceli ustalığın güzel bir versiyonu olduğunu düşünüyorum.

Peki nasıl oluyor da 8 yaşındaki halimiz kızlara yaklaşım konusunda 28 yaşımızdaki halimizden daha başarılı? Çünkü feminizm odaklı okul müfredatı henüz beynimize işlenmemiş. Sonucunda da bu ustalık “doğal” olarak ortaya çıkıyor, çaba göstermemize gerek kalmıyor. Erkekte fabrika çıkışı bir özellik kesinlikle.

İşte dün Tomassi’nin eğlenen ustalık yazısını  çevirirken çocukluk dışında da bu ustalığın doğal olarak ortaya çıktığı bir süreç daha keşfettim: hoşlanmadığımız kızlar. Ve bilin bakalım bu kızların çocukluğumuzda saçını çektiğimiz kızlarla ne gibi bir benzerliği var?

İkisinde de kızlara “yaranmak” gibi bir derdimiz yok. Kız hayatımızda olsa da olmasa da keyfimizden gram taviz vermiyoruz. Yani feminist propagandanın aksine kadına el pençe divan durup saygı gösterince değil, tam aksine ona çocuk muamelesi yapınca başarılı bir eğlenen usta oluyoruz. Hatırlarsanız Tomassi de bu ustalığı kızıyla arasındaki ilişkide keşfettiğinden bahsediyordu. O kız çocuğu olduğu için yaranma gibi bir kaygısı yok, bu da ustalığın rahat bir kafayla uygulanmasını sağlıyor.

Kendi hayatımdan bir örnekle destekleyeyim. Geçmiş bir saha raporu da diyebiliriz.

Bundan yaklaşık 6 sene önce ilk iş yerimde benden 2 yaş büyük bir hatunla tanıştım. Aynı hafta göreve başlamıştık. Bana göre güzel bir hatun değildi, HB5 diyeyim. Bu yüzden hatuna yürümek gibi bir niyetim yoktu. Zaten siz çok güzel bile olsa yine de iş veya okul gibi sosyal ortamlarda birine yürümeyin, reddedilme veya bir şeyler başlasa bile ilişkinizin yürümemesi durumunda itibarınız düşer. Bir hatun için riske girmeye değmez.

Lafı uzatmayayım, bu hatun işe resmen evlenecek adam bulmak için gelmiş. Her hareketinden bunu anlıyordum. Ortamda benim gibi 2-3 bekar adam daha var, yaş olarak en ufak bendim,  belki de bu yüzden ilk bana yürüdü. Fakat bu yürüme değil bildiğin tahrik etme hareketiydi.

Daha tanışmamızın ilk haftasında odama geldi, üzerinde dar bir pantolon, hatlar ortada. Odada sandalye mevcutken geldi benim masaya oturdu, kalçalar yarım metre yakınımda. Ben tabii içimde “oha amk napıyor bu?” diye düşünsem de aradaki resmi nezaketi bozmak istemedim. Önce bunun gözüme soktuğu kalçalara baktım, ardından kafamı kaldırıp gözlerine. O 4-5 saniyelik bakışmada yüzümdeki gülümseme ile ne yapmaya çalıştığını farkettiğimi ona gayet iyi hissettirmiştim. Ardından hemen “kusura bakmayın işim var” diyerek bilgisayarıma döndüm, pek de memnun olmayan bir ifadeyle odamı terketti.

Aradan birkaç hafta geçti, denk geldikçe yine konuşuyoruz. Ben tabii kendimi beğendirme gibi bir derdim olmadığı için şapkasına, kıyafetlerine, bazen de odasındaki eşyalarına takılıyorum. Gülüyor ama yüzündeki memnuniyetsizliği de farkediyorum, zira istediği iltifatlar etmek yerine sürekli kendiyle dalga geçen biri var karşısında.

Derken bir gün çalıştığımız yerden yaklaşık bir saat uzakta olan şehir merkezine gideceğini ve ben de orayı iyi bildiğim için kendisine rehberlik etmemi istedi, nasıl olsa ben de o haftasonu gideceğim diye kabul ettim. Hiç aklımda yokken 3-4 saatlik başbaşa bir buluşma gibi oldu, şehirde yeni olduğu için biraz gezdirip etrafı tanıttım. Tabii yine elini omzuma koymak, karşıdan karşıya geçerken güya beni korumak amacıyla elini belime atmak, söylediklerime kahkahalarla gülmek gibi ufaktan tahrik etme çabalarını hunharca sergiliyordu. Kıyafet yine şık ama malzemeyi belli eden cinsten. Fakat ben kafamda yürümek gibi bir düşünce olmadığı için yine esprili ve iğneli konuşmalara devam ettim. Yaptığı her flörtöz hamlenin ardından benden gelen umursamaz şakalardan sonra bardağı taşıran son damla, şehri tanımadığı için yaptığı saçma bir yorumla dalga geçmem olmuştu. Son yarım saatte beyaz bayrağı sallayıp konuşamayacak halde geldi. Yüzünde “ne yaparsam yapayım bundan ilgiyi koparamadım” der gibi bıkkın bir ifade vardı.

Ertesi hafta bu arkadaşın gezimiz sırasındaki acemiliklerini diğer iş arkadaşlarımızın da olduğu bir sohbet ortamında anlattım, o anda kendi de orada. Ben anlatırken zoraki gülse de meğer hassas ve narin egosu çok kırılmış. Kıyamam.

Bir sonraki gün gelip bana çok kırıcı olduğumu, kendisini üzdüğümü ve insanların içinde küçük düşürdüğümü söyledi. Anlaşılan o ki beni kendine çekmek için yaptığı flörtöz hatun taktikleri tutmayınca bu sefer de devreye acındırma ve suçlama yöntemi girmişti, böylelikle benim sempatimi kazanmak ve sevgili olamasa bile özür dileterek kendini reddedilmiş hissetmemek istiyordu.

Tabii ki özür dilemedim. “Ben böyle biriyim, daha dün takılmama gülerken bugün niye kızdın? Yanlış bir şey yaptığımı düşünmüyorum, zaten böyle alıngan biriyle arkadaş da olamam” deyip yanından ayrıldım. Klasik “bir kadına nasıl böyle yaparsın?!” utandırma taktiği de elinde patlamıştı. Zaten ondan sonra da merhaba, nasılsın gibi havadan sudan konuşmalar dışında pek görüşmedik.

Ve işin ilginci ne biliyor musunuz? Bütün bunları yaparken eğlenceli ustalık ve kırmızı haptan zerre haberim yoktu, henüz fişten çekilmiş olduğum bir dönem değildi. Ama kızın cinsellik kokan hareketlerle yaptığı her atağa verdiğim esprili ve umursamaz cevaplar ağzımdan otomatik olarak çıkıyordu, çünkü kadına karşı duygusal hislerin etkisi altında değildim. Ona “yaranmaya” çalışmıyordum.

Benim anlattığım eğlenen ustalığın boku çıkarılmış versiyonu, siz bu kadar abartmayın tabi. Romantizm yazımda da belirttiğim gibi sürekli geri çekilerek başarılı olamazsınız, arada kıza ödül verip ateşi harlamak gerek. Ben bunu hiç yapmadığım için kız doğal olarak dayanamayıp kaçmak zorunda kaldı. Halbuki eğlenen ustalıkta karşı tarafı aşırı gücendirmeden dalga geçmek var, ama benim onunla ilişki amacım olmadığından bunu dengeli uygulamadım.

Kıssadan hisse: Bunu yapmak zor olacak biliyorum ama yürüdüğünüz hatunlara sanki hoşlanmadığınız ve dünyada varlığı zerre umrunuzda olmayan bir kızmış gibi davranın. Her erkeğin geçmişinde mutlaka kendisine yazdığı halde beğenmediği bir kız vardır, o kıza karşı umursamaz ve alaycı davrandıkça nasıl sizin peşinizde gezdiğini düşünün. İşte bunu yerinde ilgi ve seyrek buluşmalarla soslayıp beğendiğiniz hatunlara da uyguladığınızda eğlenen ustalığı nirvanaya çıkarma yolunda en büyük adımı atarsınız. Çünkü bu yetenek zaten erkeğe verilmiş, özünüze dönün.

 

 

Eğlenen Ustalık

Günümüzde birçok erkeğin “umursamaz” kelimesine takılıp kaldığını düşünüyorum. Bu kelimeye erkeğin karşısındaki kıza tepeden bakması ve kızın erkeğe kendini beğendirmeye çalışması gibi bir anlam yükleniyor. İnsanlar “kibirli” veya sahte bir ilgisizliğin umursamazlık anlamına geldiğini sanıyor. Bu kelimeyi tamamen unutun, çünkü istediğiniz şey “umursamazlık” değil, EĞLENEN USTALIK.

Şu ayrımın farkına varmak lazım: Kibirli bir “umursamazlık” ile özgüvenli bir eğlenen ustalık arasında fark vardır. Eğlenen ustalık, sizi eğlenceli ve rahatça anlaşılan bir adam yaparken aynı zamanda sizi üstün bir konuma getirir ve karşınızdaki kadına (aslında her kadına) ustalığınızı kabul ettirip kendini size beğendirmeye çalışmasını sağlar. Bu tavır, sizin olgun ve otoriter olduğunuz, bu işleri “daha önce gördüğünüz”, kadınların söylediği ve yaptığı şeyleri zaten bildiğiniz ve tüm bunları bir eğlence olarak gördüğünüz mesajını kadına açıkça verir. Böylelikle bir yandan kadının oyununa eşlik ederken diğer yandan da onun erkeği ölçüp biçen taraf olma çabalarına da inceden gülersiniz. Daha açık bir deyişle, kızı yaramaz küçük bir kız kardeş gibi ciddiye almayan ve onun ufak oyunlarının da farkında olan bir Alfa erkeğin kafa yapısına ulaşırsınız.

Şunu kabul etmem lazım ki kızım olana kadar eğlenen ustalığın potansiyel gücünü tam olarak kavramamıştım. Kızımla aramızdaki bağ gerçek ve zorlama olmayan bir ilişki olduğundan aslında bu ustalığı doğal bir biçimde kullandığımı gördüm. Kızımın yaşı küçükken bu durum Baba-Alfa kimliğime bir ekleme gibiydi, ancak şu anda 14 yaşına geldiği için geçmişe baktığımda onun da bu durumdan memnun olduğu belli. İşin ilginci eşimin de bu ustalığı cazip bulduğunu, hatta ben kızıma bunu uygularken kendisini de işin içine dâhil etmeye çalıştığını gördüm.

Eğlenceli ustalık, özellikle erkeğin kadından yaşça büyük olduğunu durumlarda etkili olur. Fiziğiniz ve maddi durumunuz iyiyse, yaşınızın büyük olması size bir güvenilirlik havası verir. Erkeğin olgunlaşması aynı zamanda bilgi ve deneyim beklentisi de doğurur. Eğlenceli ustalığı, promosyon etkinliklerindeki garson kızlara karşı kullandım ve bunun onlarda büyüleyici bir etki yarattığını gözlemledim. Sanki sürekli arzuladıkları ancak genç erkeklerden bulamadıkları baba figürünün bir örneği gibiydim. Kadınlarla onların shit testlerini kolayca tahmin edecek ve bunları imalı bir gülüş ve bakışla savuşturacak kadar çok ilişkisi olmuş bir erkek izlenimi vermek, kadın ile erkek arasında bir Alfa güvenilirlik dinamiği oluşturuyor. Erkek eğlenen ustalığa sahip olduğunu ipuçlarını verdiği zaman kadında o adamın “işten anladığına” dair bir varsayım oluşuyor.

Dominantlık

Manosphere ve kadın Matrix’inde sıkça içi boşaltılan kavramlardan birisi de “dominantlık” kelimesidir. Bu kelime, tıpkı “güç” kelimesinde olduğu gibi, insanlarda olumsuz çağrışımlar ve bunlardan doğan önyargılar uyandırıyor. Kadınlar, dominant bir erkek istediklerini nadiren kabul ederler; çünkü bu kelime onlara çok sert ve iki kutuplu gelir: yani kadın temelli yapılan eşitlik tanımında eğer bir taraf dominantsa diğer tarafın teslimiyetçi olduğu varsayılır. İçinde bulduğumuz yüzyılda sürekli “özgür ve bağımsız kadın” propagandasına maruz kalan bir kadın için dominant bir erkeği arzuladığını kabul etmek ona bağımlı olduğunu da kabul etmek anlamına gelir. Bu kafa yapısına göre dominantlık saldırı ve baskıyla aynı anlamdadır ve kadınlar ile kadınlaştırılmış erkekler bu kavramın adı geçtiğinde bile Pavlov’un köpeği gibi ezbere bir tepki verirler.

Kırmızı hap perspektifinden ise kadınların dominant erkeğe ihtiyaç duyduğu gerçeğini görebiliyoruz. Kadınların hareketleri ve örtülü sözleri dominant erkeğe olan arzularını açıkça gösteriyor. Ancak şu günlerde manopshere içinde de dominant davranışların ne içerdiğine dair kısıtlayıcı fikirler mevcut. “Sosyal dominantlığın” Alfa statüsünün bir göstergesi olduğunu belirtiyoruz; fakat gerçek bunun kesinlikle daha ötesinde. Bence çoğu erkek dominantlığı astlarına karşı emirler yağdırırken yanlarındaki kadının onları izlemesi ve bunu sosyal statünün bir kanıtı olarak görüp o adamla hemen yatma isteği duyması gibi algılıyor.

Grinin 50 Tonu’nun bu kadar çok satması hala fişten çekilmemiş olan erkeklerde bile jetonun düşmesini sağladı. Kadınlar dominant erkeklerden kesinlikle tatmin oluyorlar; ancak bu erkek dominantlığının sadece çok küçük bir kesiti. Bu tarz bir “kadın pornosunun” tutması kadınların aslında dominant erkekleri hayal ettiği tezini güçlendirse de erkek dominantlığının arzulanır olduğunu kanıtlamak için illa bir seks kölesi ve kırbaca mı ihtiyaç duyuyoruz?

Demek istediğim, şahsi veya sosyal dominantlığı resmetmek için böyle uç örneklere gerek yok. Mesela ben evliliğim ve ailemde dominant bir kişiliğe sahibim; fakat bu eşimin yatakta benim kölem olduğunu veya elleri bağlanarak fantezi yapmak istediğini göstermiyor. Dominant olmak, emir ve istek yağdırmaktan çok daha fazlasıdır. Ben bu dominantlığı konuşmamda (hatta suskunluğumda), kıyafetimde, kariyerimde, sosyal statüm gereği muhatap olduğum insanlara karşı tavırlarımda, hoş gördüğüm veya görmediğim şeylerde sergilerim. Erkekler olarak hareketlerimiz ne kadar dışa dönük olursa kadınların o kadar dikkatini çekeriz gibi bir düşüncemiz var; fakat kadınlar aslında hareketlerimizin ince ayrıntılarına düşündüğümüzden çok daha fazla dikkat ediyorlar. Yani az hareketle çok iş başarmak mümkün. Bize gereksiz gibi gelen hareketler, çoğu zaman kadınların en çok hatırladığı şey olacaktır.

Eğlenen Dominantlık

Nasıl ki kadınlar açıkça seks objesi haline getirilmekten veya sevilmekten hoşlanmıyorsa açıkça gösterilen dominantlıktan da hoşlanmıyorlar. En olumlu tepki verdikleri hareketler örtülü olanlar: yani seks objesi haline getirilmek, domine edilmek ve sevilmekten ancak bu hareketler “hissettirildiği” zaman hoşlanıyorlar. Kadınlarda başka kadınlarla rekabet etme endişesi oluşturmanın olumlu etkisini hep zaman vurguladım; ancak bu açık bir dominantlık şeklinde olmamalı. Dominantlık arka planda çalan bir müzik gibidir, ancak gerektiğinde durumlarda sesi yükseltilmelidir. Kadınlar onun varlığını hissetmeli ve hayal etmelidir, erkek sürekli olarak bu dominantlığı hatırlatmak zorunda kalmamalıdır.

Başladığımız noktaya tekrar gelirsek, eğlenen ustalık sosyal dominantlığın bir biçimidir. Soru sorulmadan cevabı bilmek ve bu cevabı yüzünüzde hınzır bir gülümsemeyle vermek değerinizin yüksek olduğunu göstermenin en etkili yoludur. Dolayısıyla bu ustalığa ancak sosyal dominantlığı ortaya çıkararak ulaşılabilir.

Kaynak: Amused Mastery

Rollo Tomassi : Kırmızı Hap camiasının en önemli figürlerinden biri olan Rollo Tomassi'nin The Rational Male kitabı her erkeğin okuması gereken başucu eseri. Oldukça popüler olan The Rational Male bloğunun da sahibi de olan Rollo, The Rational Male - Preventive Medicine (Volume 2) ve The Rational Male - Positive Masculinity: Positive Masculinity (Volume 3) adlı kitapları ile ilk kitabındaki fikirleri daha da geliştirdi. Rollo Tomassi'yi burada Rollo Tomassi etiketinde de takip edebilirsiniz.

Gençliğimi yaşayamadım

Size daha büyük bir dinamiği açıklamak için, iyi bir arkadaşım olan Rob’un öyküsünü anlatacağım.

Arkadaşım Rob gençken, çoğu erkeğin “doğal alfa” diyeceği bir erkekti; fit, zeki ve onun dobralığını anlamayan erkekler için ise sahip olduğu alfa duruşu genellikle kendisini bilmeyenlerin onu ‘göt herif’ diye tanımlamalarına sebep olurdu. Liseden sonra bir süre orduda idi ve bu da onun için çok uygun görünüyordu zira çok iyi bir uçak gövdesi teknisyeni olmuştu. Bu alanda bir süre iyi de kariyer yaptı.

Doğal bir Alfa olmasına rağmen Rob’un kadınlara yaklaşımı daha çok feminen buyruk tarafından etkilenmişti. Ona aşık olan kızlar vardı ama Rob’un ONEitis eğilimi ağır basıyordu. Bu nedenle bir kez Kim’e kilitlendikten sonra, hayatının odağında hep Kim vardı. “Doğru kız için herşeyi yaparım” derdi çünkü onun inandığı buydu : fedakarlık ve destek daha ikisi karşılaşmadan bile Rob’un görevi idi.  İkisi de 19 yaşında iken Kim “kazara” hamile kaldı.(*)

Kim hamile olduğunu söylediğinde Rob’un ONEitis hastalığı onu tahmin edilebileceği gibi maskülen, “doğru olanı yap” yönüne doğru götürdü. İkisi de henüz çok gençti ve 20+ sene önce bile çok genç evlenen çiftlerin düşük “başarı” oranına sahip olduğunu biliyordu, ama tahmin edilebileceği gibi müstakbel eşinin buna bir istisna olacağını düşünüyordu. Onun ONEitis hastalığından mı yoksa doğal alfa inatçılığından mı bilmem, daha 19 yaşında çok iyi bir koca ve baba olmaya ant içti.

Kim evliliğin her zaman daha az hevesli tarafı idi ama kürtaj olmayacaktı. Rob’un gelecekteki potansiyeli konusunda emin olamasa da, 19 yaşında Rob ile evlendi. 5 yıl sonra 2 kızları vardı ve bundan iki sene sonra da bir oğulları oldu. Evliliklerini bir nevi mecburiyet olarak tanımlayabilirdim ama Rob Kim’i ve çocukları gerçekten çok seviyordu. Onun alfa tutumu onu daha da iyi bir sağlayıcı olmaya itiyordu ama Kim, kendisi 30larına ve daha büyük çocukları kendilerini idare edecek hale geldiğinde incelikle ve umursamazca Rob ile arasına mesafe koymaya başladı.

Kim 29 yaşına geldiğinde orta düzey yönetici olarak çalışmaya başladı. O güne kadar ev-kadını idi ama şimdi kızları okula başlamıştı ve o da çalışmak istiyordu. 3 çocuklu bir kadına göre Kim oldukça fitti (geri dönüp bakınca aslında fazla fitmiş). Rob biraz kilo almıştı ama hala karın üstü kasları formdaydı. Kim evde geçirdiği zamandan daha fazlasını işte ve gymde geçirmeye başlamıştı ve bu bizim kahraman – ONEitisci Rob’u bile sinir ediyordu.

Kim’in artık işte yeni arkadaşlıkları vardı ve bunların çoğu da 20lerin ortasında ve sonundaki bekar kadınlardı. Kim ise neredeyse 31 yaşında idi. Bütün bu bekar kız arkadaşları onu sürekli dışarda içmeye çağırıyordu. Onlar buna kız kıza gecelere akmak demiyorlardı, ama yaptıkları tam olarak da buydu. Görevine sadık Rob evde çocuklara bakıp bira ve film izleyerek zamanını geçiriyordu. Bu çok sık tekrarlanan birşey haline gelmeye başladıktan sonra bile Rob kahraman, destekleyici, baba / koca / sağlayıcı rolüne yapışmaktan vazgeçmedi. Rob hala insanların Beta diyeceği biri değildi ama onun ONEitis’e adanmışlığı ve artan evcil rolü Kim’in onu beta olarak görmesini sağlamıştı.

Kim 20lik arkadaşlarının haftasonu hikayelerini heyecanla dinlemekten, klüplerde onların kaçamakları ile yedikleri haltları kenardan izlemeye geçti. Sanırım birçok okur bunun nereye gittiğini anlamıştır. Sonunda Kim Rob’u aldattı. Ben Rob ile konuşarak onun Kim’i ve iş arkadaşını öldürmesine engel olmanın şüpheli ama ciddi gururunu taşıyorum. Sabahın 4’ünde onları bir motel odasına kadar takip etmişti. Ben onunla telefonda konuşurken arabada çocukları vardı.

Treni Kaçırmak

Bu hikayeyi sizi genç yaşta evlilikten korkutmak için anlatmıyorum. Bunun tersini daha iyi anlamanız için anlatıyorum. Benim blogumu yeterince takip eden herkes bilir ki ben erkeklere 30 yaşına kadar bırak evililiği, ciddi ve tek eşli bir ilişkiye bile girmemelerini tavsiye ediyorum. Bunun birçok erkek için zor, birçoğu için de imkansız olduğunu biliyorum. Ama burada prensip, bir erkeğin Cinsel Pazarda rollerini doğru şekilde ölçebilecek seviyeye gelene kadar kendi CPDsini kavrayıp gerçekleştirmesi gerekliliği. Ancak ondan sonra bir erkek, kendi Oyun farkındalıklarına göre tek eşliliğe girecekleri kadının kalitesini tartabilirler.

Rob bu bağlantıyı hiç kurmadı ve ergen sosyal yetenekleri ve feminen şartlanmanın öğrettikleri ile yaşadı (ve hala da yaşamakta). Rob bu ihanet ile çılgına döndü ama Kim’i affetti ve beraberce evlilik danışmanına gittiler ve bu danışmanlığa uyan şekilde, tipik “Kim’in Rob’u arzulamasının pazarlığını yaptılar“.  Rob hala Kim’in kavrayıp takdir edeceğini düşündüğü oyunun kuralları ile oynuyordu (mesela ilişki yatırımı yanılgısı gibi). Ama 3 çocuk ve 20lerin trenini kaçırdıktan sonra Kim’in hipergamisinin umrunda değildi.

Bu noktada Kim’in Rob’u terketmesi sadece bir formalite idi ama son darbe Rob işte sırtını sakatlayıp artık işini yapamaz hale geldiğinde indi. Ciddi bir engeli vardı ama Kim’in suçu değildi. Kim bu noktadan sonra vahşileşti. Çocukları da alıp Rob’u terk etti . “Kendini keşfetmek” ve kaçırdığı 20lerini yaşamak için yarı eyalet öteye yerleşti.

Oyunu ideallerindeki kadını elde etmek için kullanmak isteyen erkekler için 18 – 24 yaş arasında (CPDlerinin tepesinde) genç bir kadınla evlenmek ya da en azından tek eşli bir ilişkiye girmek çokça vurgulanan bir çözüm. Mantık şu : eğer hatunu şu meşhur cock carousel’e binmeden (İngilizce kucaktan kucağa atlamak anlamında, kelime anlamında argo kelime) önce ve gözü açılmadan aldın mı, kız tek eşlilik için biçilmiş kaftan olacaktır. Eğer kızı böyle erken alırsan, erkek onun (umulur ki) ilk Alfası olacaktır, kadın onunla eş bağı (pair bonding) geliştirecektir ve böylece hem ona en doğurgan zamanında sağlıklı çocuklar verecektir hem de ona duygusal olarak bağlı, sadık ve kendini adamış bir eş olarak bir ömür boyu mutlu ve mesut yaşayacaklardır.

Bu fantaziyi seviyorum, eminim idealist birçok erkek de seviyordur. Aslına bakarsanız bu CPDsinin tepesinde (30 – 36 yaş arası) bir erkek için, doğru oranda statü ve Amused Mastery (Eğlendirici Ustalık) ile becerebileceği ve gerçekçi birşey bile olabilir; eğer bu erkeğin kendi değeri iyice sağlamlaşmış ise. Fakat, Rob ve Kim’in hikayesindeki gibi bir senaryoda, genç evlenmede başka bir risk vardır : Gençliğimi Yaşayamadım dinamiği.

Gençliğimi Yaşayamadım

Modern Batılı toplumlarda, en köylü yetişmiş, ev adabı almış kızlar bile feminen buyruğun kızlara sürekli pompaladığı “istediğiniz herşey olabilirsiniz” sosyal reklamının bombardımanı altındadır. Bu devirde kız çocuğu yetiştirmek (burada tecrübe konuşuyor), onu saman alevi gibi yanıp bitecek olan CPDsi ve tepe noktasını geçtikten sonraki hayatını da iyi yaşaması için hayatının çok erken dönemlerinde vermesi gereken kararlar konusunda uyarmanın kız çocuğunun potansiyeline set çekmek olarak görülme tehlikesi var. Şunu da söylemeliyim ki bir babanın bu sınırları ucundan da olsa insanlar içinde belirtmesi, onun kadın düşmanı, ataerkil, erkek – ayrıcalıklı (male privilage), baskıcı gibi feminen buyruğun erkekler için yıllardır ürettiği tüm suçlarla taşlanmasına neden olacaktır. Fakat anneler bile, eğer kızlarını günümüzde kadın olmanın gerçek kısıtları ve seçmeleri gereken yollar konusunda uyarmaya kalksalar, ataerkil sistemin piyonu ve baskıcı olarak suçlanacaklardır.

Temel bu iken, ideal genç kızı bulup evlenmek (planlanmamış hamilelikler de içinde) şöyle bir risk taşır : kız olgunlaştıkça tercihlerini sorgulamaya başlayacaktır. Kariyer kadınları çağında evlenmemiş kız kurularının pişmanlıklarına dikkat çekmek klişe ama öte tarafta da erkenden evlenmiş kadınların “kaçırdıkları hayat” için pişmanlıkları var. CPDleri tepede iken ya da kendi çıkarları için evlilik tekliflerini reddederek evlenmeyi erteleyen kadınlara suç bulmak kolay ama Ye Dua Et Sev (Eat Pray and Love) senaryosuna en yatkın olanlar, CPDlerinin solmaya başladığının farkına varan Kim gibiler.

İşe bakın ki onu “olabileceğin herşey ol” propogandası ile etkileyen (ve onu girl power hayatını yaşamadığı için aşağılayan) feminen – öncelikli sosyal gelenekler, onu kocasını terkettikten sonra hayatına yeni bir rota çizmeye de teşvik ediyor. Kim’in sürekli kendini kışkırtan boşanmış / bekar arkadaşlarını, fem-merkezli sosyal baskıları ve içgüdüsel olarak sürekli “acaba bu adam benim bulabileceğim en iyisi mi?” soran hipergamiyi karştırın, 12 yıllık evlilikten sonra Kim’in neden gençliğimi yaşayamadım diye hissettiğini anlarsınız.

Oyun farkındalığı olan kırmızı haplı bir erkek olarak sizin kadınların tercihlerinin iki yüzünü de bilmeniz ve Oyununuzu buna göre ayarlamanız gerekiyor. Kadın ve erkeklerin yaşlarına göre CPDlerinin birbirlerine göre değişimini çizmemin ikincil sebebi, erkeklerin kadınların değişik yaşlarda maruz kaldığı sosyal baskıları, gösterdikleri davranışları ve zihin yapılarını tahmin edip kendilerini ona göre ayarlayabilmeleridir. Ama kadınların daha öncesinde ve sizinle tanışmadan önce verdikleri hayati kararları da göz önünde tutmanız önemlidir. Gün geçtikçe artan kolaylıkta “kahretsin, eğer onunla daha genç ve gözü açılmamış iken karşılaşmış olsa idim, şimdi bana daha bağlı olacaktı” diye söyleniyor. Bu her zaman doğru değil

(*) Çevirenin Notu – Bakınız Tomassi’nin 5 Numaralı Demirden Kanunu

Çeviri : Left Behind

Rollo Tomassi : Kırmızı Hap camiasının en önemli figürlerinden biri olan Rollo Tomassi'nin The Rational Male kitabı her erkeğin okuması gereken başucu eseri. Oldukça popüler olan The Rational Male bloğunun da sahibi de olan Rollo, The Rational Male - Preventive Medicine (Volume 2) ve The Rational Male - Positive Masculinity: Positive Masculinity (Volume 3) adlı kitapları ile ilk kitabındaki fikirleri daha da geliştirdi. Rollo Tomassi'yi burada Rollo Tomassi etiketinde de takip edebilirsiniz.