Daha önce yazdığım Disiplin eşittir özgürlük yazısı oldukça ilgi çekti. Bu yazının başlığının kaynağı olan kitabın yazarı Joko Willink‘in üzerinde durduğu bir başka konu da sorumluluk almak.
Hayat size ne getirirse getirsin, erkek adam olup kendi hayatınızın yüzde 100 sorumluluğunu almanız gerekir. Başınıza gelenleri kontrol edemeyebilirsiniz ama başınıza gelenlere vereceğiniz tepkiyi kontrol edebilirsiniz. Çoğu insan gibi özellikle başa gelen kötü şeyler için başkalarını suçlayıp bahaneler üretebilirsiniz. Bu şekilde “ağlamayı” her istediğinizde yapabilirsiniz ama olaylara böyle tepki vererek hem sizin için önemli olan insanların saygısını kaybedersiniz hem de hiçbir şey kazanmazsınız.
Bu tür bir bahane üretme ve mızmızlanma, egonun fazlaca büyük olmasından kaynaklanır. Zırlayıp duran kırık egonuzu pohpohlamak yerine ise kendi hayatınızın sorumluluğu kabul edip, harekete geçebilirsiniz :
- Benim yaptığım hangi tercihler beni bu noktaya getirdi?
- Benim yapmam gereken ama yapmadığım hangi tercihler beni bu noktaya getirdi?
- Bundan sonra yaptığım ama yapmam gereken neleri yapmayı bırakmalı, yapmadığım ama yapmam gereken neleri yapmaya başlamalıyım?
Gulak Takımadaları kitabının yazarı Aleksandr Soljenitsin, inanmış bir komunist olmasına rağmen Stalin’i eleştirdiği bir-iki kişisel mektubu yüzünden kendisini Sovyetlerin korkunç toplama kamplarında bulunca (Gulag), kitabında bol bol anlattığı ve orada olmalarını zilyon tane dış etkene bağlayan komunistlerin aksine, kendine şöyle bir ödev vermiş ve yapmış : “Bugüne kadar yaptığım tüm önemli kararları hatırlayacağım ve bu kararların mı beni buraya getirdiğini, eğer öyle kararlar vermesem nerede olabileceğimi analiz edeceğim”. Üstad tabii ki orada olma sebebinin kendi kararları olduğunu, en çok da kendi kişisel kriterlerine göre doğru olmadığını bildiği halde verdiği ve doğru olduğunu bildiği halde vermediği kararlar nedeniyle o cehenneme düştüğünü anlıyor. Bu hesaplaşma ile dönüşen Soljenitsin, sefil bir zekten (Rusça’da makhumun argosu), tüm Sovyetler Birliğini yıkacak olan kitapları yazıyor (ki Gulag Takımadalarını hapiste iken kafasından ezbere yazıyor ve sonra kağıda döküyor).
“Bazen, iyi insanların başına kötü şeyler gelebilir.
Neden bilmiyorum ama hayat adil değil.
Hastalıklar ve kazalar kurbanlarının “iyi insanlar” olmasını zerre kadar önemsemiyor. Hiçbir mantıkları, gerekçeleri veya acımaları yok.
Ve bildiğiniz en iyi insan bile şeytanın pençelerinde can verebilir.
Ve bu konuda elinizden hiçbir şey gelmez.
Peki, elinizden ne gelir?
Öfkelenmek mi, hüsrana uğramak mı, insanlara bağırıp çağırmak mı?
Kime bağırıp çağıracaksınız? Olumsuzluk çukuruna spiraller çize çize dalacak mısınız? Korkunç durumun nasıl hissettiğinizi ve durumu nasıl idare ettiğinizi dikte etmesine izin mi vereceksiniz?
Yere mi düşeceksiniz?
Yıkılacak mısınız?
Yoksa yere çakılıp tuzla buz mu olacaksınız?
Ya da yönetecek misiniz?
Bu durumla cesaret ve azimle yüzleşecek misiniz?
Ben derim ki : Yönetmeyi seçin.
Ayağa kalkın. İnsanların yön bulmak için baktığı kişi olun.
Darbeyi ve olumsuzluğu gögüsleyin.
Ateşi üstünüze çekin – evet üstünüze.
Müfrezedeki askerlerden birinin taktik olarak diğer takım arkadaşlarına hareket şansı vermek için açığa çıkıp düşman ateşini üstüne çektiği gibi. Ya da takımın düşmanın yerini belirlemesi için. Ama dediğim bu : ateşi üstünüze çekin. O acıyı bana getirin.
Başkaları başedemezken ben bununla başa çıkabilirim.
Kötü şeyler olurken ben tek iyi şey olacağım ve dimdik ayakta durup, sırt dayanabilecek kişi olacağım. Etrafımdakileri ben cesaretlendireceğim.
Ve bu pozitif tutum yayılacak. Ve savaşacağız. Ve savaşıp kazanacağız. Çarpışmayı olmasa da savaşı kazanacağız.
Zira bizim yüreğimiz asla teslim olmayacak.
Ve bu da asıl zaferdir. Dik durmak, en kaçınılmaz yenilginin karşısında bile dik durmak.
Ayakta kalmak ve savaşmak.”
Önemli kararlar verirken duygularınızı bir kenara bırakın
Kendinizi sabote etmek ve büyük başarılar elde edememek istiyorsanız, duygularınızın kararlarınızı dikte etmesine izin verin! Eğer büyük başarılar kazanmak, efektif bir lider olmak istiyorsanız, önemli kararlarınızı verirken, kendinizi duygulardan soyutlayın.
Örneğin, performansı düşük bir çalışanınızı işten çıkarmanız gerekiyor ama bu konuda kötü hissediyorsunuz ve bunu yapamıyorsunuz. Önce bu elemanın performansını yükseltmek için yapabileceğiniz herşeyi yapmalı, onu motive etmelisiniz. Ama hala düzelme yoksa … elemanı işten çıkarmak zorundasınız.
Ya da canınız sıkkın diye, bugün sabah 6’da kalkmak istemiyorsunuz. Yapmayın, canınızın sıkıntılı olmasının bir önemi yok. Kalkın.
Önemli kararlar verirken, mantığa göre karar vermelisiniz, duygularınıza göre değil. Duygularla savaş kazanamazsınız, iş kuramazsınız ya da dünyayı değiştiremezsiniz. Bunları ancak mantık ile ve ısrarlı çalışma ile yapabilirsiniz
Gündüzleri kazanırsanız, günü kazanırsınız
Eğer gün boyu disiplinli olmak istiyorsanız, sabah erken kalkmalısınız. Gece vardiyası çalışan biri olmadığınız sürece, bundan kaçış yok. Sabah, herkes kalkmadan uyanıp yatağı terk etme disiplinini gösteremiyorsanız, günün geri kalanında da kendinizden disiplin beklemeyin.
Alçakgönüllü olun
Disiplinli olmayı başaran, zayıflıklarınızı yenen ve kararlarını duygularından ayırabilen bir insanı bekleyen en büyük tehlike kibirli biri haline gelmektir. Sırf belli bir başarı elde ettiniz diye ne herşeyi bilir hale gelirsiniz ne de başkalarından birşey öğrenme ihtiyacı olmayan biri olursunuz.
Herşeyi kavradığınızı düşündüğünüz gün, daha iyiye gelişmeyi bırakırsınız. O gün, düşüşünüzün başlangıcıdır ki, bu sefer oldukça tepede olduğunuzdan, yere çakılışınız fazlaca gürültülü ve can acıtıcı olur.
Yazıyla alakasız veya 500 kelimeyi geçen yorumlar cevaplanmıyorlar. "Yazıyla alakasız ama ..." ya da "en son yazı bu olduğundan buraya yazdım" diye başlamanız kurtarmıyor. Mahmut Abi ile özel görüşme yapmak isterseniz Erkek Adam Sanal Görüşme sayfasından sanal görüşme ayarlayabilirsiniz. Not: Burada soru sırası çok yüksek, Patreon destekçilerini, Patreon'da cevaplamaya öncelik veriyorum.
Eline sağlık güzel bir yazi. Geçmişte yaşamış, tavsiyeleri kulağa küpe yapılacak o kadar çok adam var ki aslında. Oysa günümüzde insanların çoğu saçma sapan medya palyaçolarını örnek alıyor.
Devir “Hüzünlü bir ponçik” devri. Bu facia yok satıyordu. Diziler ayrı facia.
Beta akım medya vahim durumda.
Türkiyedeki kişisel gelişimcilerin , yazarların ve medyanın çok büyük kısmı politik doğruculuk yapıyor.Youtube da bakınca Robert Greene Neil Strauss ve bu isimler gibi Trp camiasının bildiği isimlerin televizyon programlarına çıktığını ve güzel konuşmalarını görebiliriz.Türkiyede bunların olabileceğini düşünebilir misiniz ? Yani birinin çıkıp televizyonda genç erkeklere tavsiye vermesini kim istemez yada anlatılan bilinen çoğu şeyin yalandan ibaret olduğunu kim söylebilir? .Türkiyedeki programlara baksanız çoğu saçmalık .(İstisnalar var elbette mesela Cnn Türk de Gündem Özel programı çok iyidir ve konuklar da baya sağlam genelde.İzlemenizi Tavsiye ederim👍🏻 ) .Kitaplarımız da berbat.Kişisel gelişime girmedim bile bakarsanız .Ama son zamanlarda çevir kültürümüzün de artmasıyla internette… Read more »
Bir çok sorumun ve kafamda çözemediğim toplumsal çelişkilerin net cevaplarını bu sitede buldum ve buluyorum. Ben kadın meselesi değil toplumsal açıdan bakıyorum ve yazılarınızı hayranlıkla takip ediyorum. Teşekkürler Erkek Adam.
Hocam konuyla alakasız ama bu theycallmealpha denen herifin söylediği şeyler ne kadar doğru?
Hocam onun dediklerin bence %60 falan çoğu şeyi kendine göre yorumluyor ve sürekli hakaret edip okuyucuları manipüle etmeye çalışıyordu
O siteye biraz bakayım dedim ama mobil tarayıcıdan okunmuyor. Fakat internetten baktım biraz “çevrenizdeki kızlar size köpek olacak” tadında birşeyler yazdığını görünce uğraşmadım.
https://eksisozluk.com/entry/70491514
Bir de bizim siteye dadanan ve iki lafı bir araya getiremeyen, küfürbaz bir zavallı vardı cünüp rumuzlu. kendi ya da müridi muhtemelen. En son spam filterca engellenen yorumunda bize küfür edip o tek ilim kaynağının o site olduğunu falan yazmış.
Eline sağlık hocam merak ediyorumda e posta hesabınızı kontrol ediyor musunuz?
Evet ediyorum ama oraya çok mail geliyor. Cevap almak uzub
n sürebilir.
ErkekAdam, tabak çevirmekle ilgili çok ama çok önemli bazı veriler elde ettim. Yarın detaylı şekilde paylaşacağım. Yeni gelenler belki bazı şeyler öğrenebilir. İyi geceler.
Bekliyorum.
Maille mi anlatayım, yoksa buraya mı yazayım?
Maille atarsan konuk yazı diye koyarım.
Valla bende merak ettim 😀 Tristan abinin düşünceleride çok hoşuma gidiyor.Farklı bir perspektif ve dahada güzeli mantıklı bir perspektifi var.Merakla bekliyoruz..
Bu yorum Saha Raporu – Tabak Çevirme Deneyimim yazısına taşındı.
Senin bu yazın aklıma Kırmızı Hapın nihai hedefi olan Amused Mastery hakkında yazmayı unuttuğumu getirdi.
Hocam alfa ve red pilli bir erkeğin farkı tam olarak nedir?
Yani bana alfa dendiğinde aklıma hemen milleti öldüren, ottan boktan zevk alan, uyuşturucu ve karı kızın dibine vuran sorumsuz, akli dengesi yerinde olmayan biri geliyor. Yani alfalık aklımda manyaklıkla alakalı bir şey gibi geliyor. Zira manyaklık derecesine göre alfa>rp>omega(purple pill)>beta şeklinde canlanıyor aklımda.
Neyse hocam tam olarak aralarındaki farkı, canlı alfa örnekleriyle açıklayabilir misiniz bana hocam kafam çok karıştı 🙂
Geçenlerde buna benzer bir soru sordum ve hocam güzel bir cevap verdi.Şöyle ; trp bazı gerçekleri anlatıyor ve toplumun bizim bilmemizi istemediği şeylerden bahsediyor.Mesela toplum bize iyi çocuk olmayı öğütler ama kötü bir liderin peşinden koşar yada mafyatik bir adamdan ölesiye korkar ve saygı duyar.Sence saygıyı hak eder mi o insanlar HAYIR .Trp bunun gibi birçok konuya açıklık getirir.Bu adamlara mesela Alfa der .Kendi doğrularını dikte etmeye çalışan kural tanımayan insanları ezen biri der .Geçen gün aklıma geldi de ; hapisteki suçlular, çete liderleri , seri katiller vs. dışarı salınsa onları lider olarak gören ve peşinden çıkıp ona katılmak isteyen… Read more »
Yazdığın kitap için sağol (adı değişmiş) okuyacağım
Hocam sabah erken kalkmak çok önemli, son birkaç haftadır düzenli şekilde 7’de kalkıyorum.Derslere, yazılıma, fitnessa böldüm günümü.Yaşam tarzımı Red Pill yönergelerini göz önüne alarak değiştirdim ancak bunun dışında sınırlı vakit sebebiyle bazen burda ki yazıları bile takip edemiyorum.Asosyal manyağın teki olup çıkmaktan korkuyorum açıkçası.Kızlara yürüme meselesine ara vermekle kötü mü yaptım sence? Yoksa önce üniversiteyi hallet sonra yürürsün mü diyorsun?
Günde 7 saat uyusan, saat 7 ile gece 12 arasında 17 saatin var. Bu kadar zaman varken kızlara yürümeye ara vermenin nedeni nedir? Kızlara yürümek, haftada en fazla 3 gününü, onlarda da en fazla 5 saatini falan alır. Eğer ciddi ilişki içinde değilsen, bir ya da iki kadın da o kadar zaman almaz. Hergün seks yapmak zorunda da değilsin, 20lerinde bir erkek, haftada 3 gece seksle idare edebilir.
Rahip modu, şu an çok dipte olanlar için çok yararlı olabilir ama eğer derslerin çok ciddi olarak kötü değilse, rahip gibi yaşamanı tavsiye etmem.
Dersler yolunda gidiyo aslında ancak bikaç kızla konuşmama rağmen hala kaçıyorum bu gerçekten.Rahip modu da bahanesi.Şu kız olayını da bi halletsem herşey yoluna girecekmiş gibi.Kızlarla konuşmak konusunda biraz daha kendimi zorlayacağım bakalım ne olacak.
Buraya gelen çoğu kimsenin introvert (içe dönük) olduğunu tahmin ediyorum. Extrovert – introvert kişilik testi yapsana. Eğer fazlaca içe dönük isen direk gündüz oyunu seni gerecektir ve bunu yapmamak için bahane üstüne bahane yaratacaksındır.
50 kadar yaklaşmada, gündüz oyununda nasıl bir performansın olur anlayabilirsin. Ama sen muhtemelen daha 10 tane yaklaşma anca yapmışsındır, doğru mu?
Hocam tahminin benim adıma doğru.Birkaç test yaptım hepsi introvert olduğumu söylüyor.Ayrıca dediğin gibi daha sadece 7 kızla konuşabildim.1 Tane numara aldım onunla da biraz takıldık ama oneitis olacağımı hissedince kızla muhabbeti komple kestim.19 Sene de 1 kız olunca insan 2 günde oneitis moduna giriyor.
7 kızda sonradan ekmeyen 1 numara iyi performans, bilmem farkında mısın? Sadece bakışan kıza mı yürüyorsun yoksa tamamen soğuk yaklaşma mı yapıyorsun?
ONEitis olmayın. Benden tek bir bilgi kapacak olsanız, o da ONEitis’in saçmalığı olsun. Hele hele halihazırda yatmadığın bir kızın ONEitis olmasının.
Eğer mesela 14 yaklaşma yapıp 2 numara alsa idin ve paralel buluşsa idin, tabak çeviriyor olurdun ve oneitis tehlikesi azalırdı.
19 senede sıfır kız bile olsa eğer dediğim gibi en azından biriyle sevişene kadar tabak çevirsen, oneitis tehlikesi dramatik olarak azalır.
Bazıları vicdan azabı duyup tabak çeviremez. Bu paralel iki – üç kadınla yatma şeklinde tabak çevirme konusunda anlaşılabilir bir bahane. Ama daha ortada böyle bir samimiyet yok iken hiçbir ahlaki bahane kabul edilir değil.
Sadece bakıştığım kızlarla konuşuyordum bugüne kadar ama bundan sonra beğendiklerimin tamamıyla konuşmayı düşünüyorum.
Ayrıca dediğin gibi bir defa tabak çevirebilsem şu ONEitis saçmalığından sıyrılabileceğim ama tabak çeviremedim.Neyse ki trp ile erken tanıştım.
Eğer sadece bakıştıklarına yürümeden (sıcak yakşalma) yeterince yürüme çıkıyorsa, soğuk yaklaşmaya gerek duymayabiliyorsun. Örneğin 7 yürümeyi 2 haftada yaptı isen, bakışmadan yeterince ekmek çıkıyor demektir.
Gerçekten tekrar okunması gereken yazılardan.
Öyle bir toplumdayız ki.Çer çöp.Örenk veriyorum yaşadığım için makine mühendisliğinde bir kız ve bir erkek aynı çabayı göstererek aynı şeyi elde edemiyor.Nasıl ya salak bir insan sırk kız diye staj almak istiyorum diyo alıyo. İşe girmek istiyorum diyo giriyo.Ben tüm sanayiyi geziyorum en sonunda tamam parasız çalışayım a,z biraz iş ortamı göreyim diyorum.Yine de olmuyor. Bu memlekette nası bir amguardlık nası bi am sevdası var. Tiksindim.Dahaa nelerle karşılaşacaz dur bakalım.Yine de sorumluluğu tamamen üzerimize almak gerek.
Bu konuda Mahmut Abinin fikrini merak ediyorum.Yani ayrımclık yapan erkekler rakip elemek,kadınlar da hatun dayanışması altında mı yapıyor bunları yoksa başka bir şey mi?
Türkiye’de sektör hala erkek egemen. Arkadaş sanırım üniversitede ve o ortamın kadın ayrıcalıkları mühendisliğin iş kısmına ulaşmadı henüz. Şimdi ayak işi yaptırmaktan başka bir iş yaptırmayacakları stajer şöyle çıtı pıtı bir kız olsun gözümüz gönlümüz açılır diye alıyorlardır ama iş gerçek iş yapmaya geldiğinde farklı olacak.
Haha abi ben de tam olarak böyle düşünüyorum ve ne yalan söyleyeyim ben de kız stajyerden yana kullanırdım hakkımı herhalde.
Kendi içimde duygusal olarak çok stabil değilim bazen kaptırıyorum kendimi duygulara ama iş sorumluluk olduğu zaman tereddüt etmeden gerekeni yaparım bu yüzden çok acımasız gibi görünüyorum bazen öyle diyorlar bu da kendi içimde çelişkiye sebep oluyor. Şimdi düşünüyorum da aslında olması gereken buymuş duygusal hareket etmeye gerek yok. Bu yaptığı işten mızmızlanan insanları da nedense çok itici buluyorum. Adamın yaptığı işin temeli olan şeyden bile mızmızlanması beni deli ediyor. Taksicinin araba sürmekten, şöförün araba yıkamaktan yakınması gibi mesela. Yapma arkadaşım bırak o zaman başka iş yap ama olur mu hem mızmızlan hem takdir bekle!
Mahmut abi selamlar. Ben lise3 öğrencisiyim. sanırım bir yerde ilk 100 e girdğini yazmıştın boğaziçi itü gibi
seçkin üniversiteleri kazanabilmek için hayatımızda neleri
değiştirmeli nasıl bir çalışma düzeni uygulamalıyız ?