Odaklandığım ana alanlardan biri de kendini geliştirmek. Her yıl doğum günüm yaklaştığında, iyi bir viski alıp otururum ve bir önceki yılın hesaplarını kapatırım. Geçen yıl başladığında nerede olduğuma ve şimdi nerede olduğuma bakarım ve bunlardan gelecek sene nerede olmak istediğimle ilgili kararlarımı çıkarırım.
Yaptığım şey temelde “geçmiş, şimdi ve gelecek” paradigmasını, ölçülebilir küçük parçalara ayırmak. Yönetim gurusu Peter Drucker’in eski bir sözünü temel prensibim yaptım: “Ölçülebilen şeyi yönetebilirsin.” Şimdi kendine güven seviyesi, kaygı ve depresyon gibi ölçü yaratması zor şeyler de var ama egzersiz sayısı, hacim ve yoğunluk ile ağırlık kaldırmada ilerleme, uyku, yeme içme gibi şeyler ölçülebilirler.
Böyle ölçüler bulup takip etme sebebim, kendimi yaptıklarımdan sorumlu kılmak. Aynı zamanda böylece birçok şeyi önceden planlamanın daha kolay olduğunu gördüm. “Bugün yorgunum, spor salonuna yarın giderim”, “biraz daha çalışmam lazım ama zaten dün “4 saat çalıştım” gibi tuzaklara düşmek çok kolay. Eğer her şeyi planlarsanız ve alışkanlık haline getirirseniz, bunları yapmadığınız zaman kendinizi çok huzursuz hissedersiniz. Ama bu tür ölçüler kullanmamın temel sebebi şu: A’dan Z’ye gitmek istiyorsanız, yolda ne kadar ilerlediğinizi takip etmezseniz, Z’ye vardığınızı nasıl anlayacaksınız? Yoldan çıkıp çıkmadığınızı hatta tam tersi yönde gitmediğinizi nasıl bileceksiniz? Eğer ölçüler kullanmazsanız, bilemezsiniz.
Bu yazıyı, Kendini geliştirmenin matematiği olarak adlandırdım zira bu yazıda hayatlarını tamamen ya da bazı alanlarda iyileştirme konusunda birçok insanın yanlış anladığı matematik prensiplerden bahsedeceğim.
Doğrusallık ve Süreklilik
Daha önce, birçok insanın geleceği doğrusal bir şekilde tahmin ettiğinden bahsetmiştim. Bu durumu reductio ad absurdum (karşındakini gülünç duruma düşürerek) şekilde şöyle ifade etmiştim: “dün öyle oldu o zaman sonsuza kadar da öyle olacak”. Bu aptalca görünüyor ama “biz bu işi böyle gördük, böyle yaptık” diyen kaç kişi duydunuz? Bu etkinlikte veya onun bağlamında hemen hemen hiçbir değişiklik olmayacağını varsayıyor. 10 – 15 yıl öncesine giderseniz, kimse “online oyun” ya da “mesaj oyunu” hakkında konuşmuyordu. Ama bugünlerde bunlar baştan çıkarma camiasının önemli konuları. Oyun prensipleri fazla değişmedi ama oyunun içinde bulunduğu bağlam çok değişti.
Benzer şekilde, emek ile sonuç arasında doğrusal bir ilişki olduğunu varsayarız. “Eğer bir yıl önce günde 1 dolar biriktirmeye başlarsanız, bugün cebinizde 365 dolar olur” örneğini, küçük görünen çabanın, büyük sonuçlara yol açacağını göstermek için kullanmayı seviyorum. Fakat birçok insan yolculuktan nefret ediyor ve sadece sonucu seviyor. Bu nedenle de sonuca bir an önce ulaşmak için kendilerini büyük ama sürdürülebilir olmayan bir çabanın içine atıyorlar. Bir tanıdığım yeni yıl sözü olarak sağlığını düzeltmeye karar verdi ve kahveyi, sigarayı, işlenmiş gıdayı, şekeri hemen bırakıp haftada 6 gün spor salonuna gitmeye karar verdi. Bunu sadece 3 hafta sürdürebildi ve 3 haftanın sonunda 2 haftalık bir kahve, sigara, işlenmiş gıda ve şeker “ziyafetine” dalarak eskisinden daha sağlıksız bir hale geldi. Bu tanıdığım, “ne kadar çok, o kadar iyi” zihin yapısının kurbanı oldu.
Ne kadar çok, o kadar iyi
Bu sürekli, takıntılı bir şekilde emek harcama kültürü, bazı grup ve topluluklarda çok yaygın. Eğer insanüstü bir çaba harcamıyorsan, tembelsin kültürü. Sabah 4’te kalk, 2 saat spor yap, kahvaltı yap, saat 7’de işte ol, akşam bir daha spor, ek işinle uğraş, gece yarısı uyu, erken kalk ve bir yandan da güzel kadınlara yürü, eğlen ve dünyayı gez. Bu, “çok erken, çok fazla” kadar kötü bir şey zira hayati öneme sahip ama üretken görülmeyen şeyleri kısıtlamak anlamına geliyor. Bu hayati şeyler de genellikle uyku gibi dinlenme ve kendine gelme rutinleri. Bu tür “sürekli zorlama” prensibinin problemi, kişinin sürekli emek harcamasına rağmen ayarlama ve yaptıklarını gözden geçirmek için zaman bulamaz hale gelmesi.
Zamanında sıklıkla verilen “100 kadına yürü” tavsiyesi, oyunda iyi olmak için değil, yürüme kaygısını aşmak için yapılırdı. İlk önce kızlara yürüyüp yön ya da saat sormaktan başlayarak aşama aşama, yabancı biriyle konuşma kaygısını aşma şeklinde tavsiye edilirdi. Bir kez tanımadığınız insanlara “açılış yapma” kaygısını aşınca, gerçek “oyuna” geçebilirdiniz. Bugün ise “100 kadına yürümek”, oyunda iyi olmak için mucize bir rakam olarak görülebiliyor. 3 set x 12 tekrarın, kas kütlesini arttırmak için mucize rakam olarak görülmesi gibi. Mucize rakam 3 x 12 değil. Kasların 45 – 60 saniye kadar stres altında kalması, kas kütlesinin arttırılmasını sağlayan şey. Eğer her tekrarda 4 saniye harcarsanız, bir set 48 saniye sürer. Hızlı hızlı 20 saniyede tekrar işinize yaramaz. Aynı şekilde, günde 100 kadına yürürseniz ama yürümeleriniz üzerinde düşünüp bunlardan sonuçlar çıkarmazsanız, nereleri düzeltmeniz gerektiğini anlamaya çalışmazsanız, gelişemezsiniz.
Eğer 20 – 30 kadar kadına gidip “pardon, saatiniz var mı” diye sorarsanız, yürüme kaygınızdan büyük oranda kurtulursunuz. 30’un üstünde ise yürümelerinizin size faydası hızlıca azalır.
Azalan getiriler (diminishing returns)
Emek harcadığınızı çoğu alanda er ya da geç azalan getiriler noktasına ulaşırsınız. Azalan getiriler, aynı verimi almak için zaman içinde daha fazla emek harcamanız gerektiği anlamına gelir. Bu gerçek, örneğin tahvil piyasasında tam rakamlar yerine oranlar kullanılarak gizlenir. Bir tahvilin değerinin %10 artması için, piyasa değerinin %10 artması lazımdır (hisse fiyatı x hisse senedi sayısı). Bir şirketin piyasa değeri 1 Milyar Dolar ise, %10 artış 100 Milyon Dolar eder ama şirket değeri 100 Bin Dolar ise, %10 artış 10 Bin Dolar eder. İkisinde de artış %10’dur ama genellikle 100 Milyon artış için gerekli emek, 10 Bin artış için gerekli emekten çok daha fazladır.
Azalan getiriler genellikle zaman ve ilerlemenin bir fonksiyonudur. Malcolm Gladwell, bir alanda ustalaşmak için o alana konsantre olarak 10 bin saat çalışmak gerektiğini açıklamıştı. Ama birçok durumda şunu iddia edebiliriz: getirinin %80’inin, ilk %20’lik emek diliminde elde edebilirsiniz ve kalan %20’sini de, son %80’lik emek diliminde. Burada olayı çok basitleştirdik ama ana fikir şu: bir şeye başladığınızda, o şey ne olursa olsun, başlangıçta görece az bir emek ile çok hızlı gelişirsiniz ve siz o şeye hakim oldukça, daha da ilerlemek için vermeniz gereken emek hızlıca artar. Yani zaman içinde sizin bir işe vereceğiniz emek artacak ama o işte elde edeceğiniz ilerleme hızı azalacaktır. Bu nedenle de fazladan bir fırsat maliyeti (opportunity cost) ile karşılaşırsınız ve şu an uğraştığınız şeyde daha da ilerlemek mi, yeni bir şeye başlayıp onda ilerlemek mi diye bir hesaplama yapmanız gerekir.
Sabit kaynaklar ve fırsat maliyeti
Öğrendiğiniz ve iyileştirmek istediğiniz her şeyde, zaman ilk seviye maliyettir. Eğer günde bir saat daha fazla yatmak isterseniz, başka şeylere harcamak için haftada 7 saat daha az zamanınız kalır. Zaman sabit bir kaynaktır belli bir miktar zamanınız vardır ve herkes için gün 24 saattir. İlerlemek istediğiniz alana bağlı olarak mesela o alan için gerekli şeyler almak için paraya ihtiyacınız vardır ki bu da saat şeklinde hesaplanmalıdır. Diyelim ki, haftada 3 gün spor salonuna gitmeye karar verdiniz. Bu durumda maliyet sadece spor salonuna girmek ve spor için harcadığınız zamanın üstüne bir de salona, spor elbiselerine, yola, vs. ödediğiniz paradır. Bu nedenle harcadığınız zamanın üzerine bunları ödemek için kaç saat çalıştığınızı da eklemeniz gerekir. Bunlar, değişken maliyetlerdir zira eğer gelirinizi arttırıp, giderlerinizi azaltabilirseniz, hayat stilinizi sürdürmek için daha az çalışarak zaman kazanabilirsiniz.
Ekonomide fırsat maliyeti, bir şeyi yapmak için vazgeçtiğiniz kazanımları belirtir. Birkaç yıl önce, ofiste harcadığım zamanı başka alanlara aktararak ne kazanabilirim diye düşünmüştüm. Haftada 60 – 80 saat çalışmayı azaltırsam ve artan zamanı yazmaya, spora ve başka şeylere aktarırsam ne kazanabilirim diye düşünmüştüm.
Bu kararıma neden olan şey, ofiste çalıştığım ekstra 20 – 40 saatin bana fazla bir ekstra getirisi olmadığını fark etmemdi. Bu zamanı kısmamın da kariyerime etkisi çok azdı. Yani “kayıp yok ama kazanç da yok” ile “kazanç var ama kayıp yok” arasında idi.
Özet ve sonuçlar
Bu yazıyı yazma amacım, erkeklerin kendilerini geliştirmeye çalışırken hata yaptıkları 4 ana alanı göstermekti. İlk hata, çok fazla şeyi çok hızlı bir şekilde yapmaya çalıştırmaktır. Bu genellikle, yıllardır yapılan hataları, birkaç haftada düzeltmeye çalışmaktan kaynaklanır. İkincisi, birinci hatanın yenilgilerini daha da zaman harcayarak gidermeye çalışmaktır. Bu, insanın süreç üzerinde düşünüp, hatalarını bulup düzeltmesine zaman bırakmaz. Üçüncüsü, acemiden ustaya giden yolun doğrusal olmadığını görememek ve azalan getiriler batağına saplanıp kalmaktır. Dördüncü ve son hata da, kaynak gereksinimlerine ve seçimlerle vazgeçilen şeylerin getirilerinin de maliyet olduğuna dikkat etmemektir.
Bu 4 ana başlığın hepsinde ortak olan şeyler, maliyet, beklentiler ve sonuçlardır. Senelik hayat gözden geçirmemi yaparken, maliyet ve sonuç arasındaki ilişkiye özellikle dikkat ederim. Eğer daha fazla emek harcamanın optimum olmadığını görürsem, gelecek sene bu alana daha fazla yatırım yapmak ile ona sadece gerilemeyecek kadar yatırım yapıp o zamanı başka şeylere harcamak arasında seçim yaparım. Bu nedenle zaman içerisinde, yapmaktan keyif alsam bile bir aktiviteye harcamak istediğim zmaanın, o aktivitede istediğim ustalığa ulaşmak için yeterli olmayacağını görüp aktiviteyi yapmayı bıraktığım çok oldu. Örneğin satranç oynamayı 10 sene önce bıraktım çünkü istediğim kadar iyi bir satranç oyuncusu olmak için, başka şeylerden feda etmem gereken çok fazla zamana ihtiyaç duyacağımı gördüm.
Bu maalesef kendini geliştirmeye odaklanmış erkek camiasında gözden ırak olan bir şey. Tamam, spor yapmalısınız, parasal durumunuzu iyileştirmelisiniz, yeme içmenize, stilinize dikkat etmelisiniz, oyunu öğrenmelisiniz, vs ama bunları başarılabilir ve sürdürülebilir şekilde yapmalısınız. On yılların kötü hayat yönetimini, çok yoğun çalışarak bile olsa üç ayda düzeltemezsiniz. Yapmanız gereken şeyleri, önem ve gereken emek sırasına sokmanız lazım. Hangi alanların sizin için daha önemli olduğuna, ancak siz karar verebilirsiniz. Sonrasında da bu alanlarda ulaşmak istediğiniz başarıya karar vermelisiniz. Son olarak da bunu sürdürebilecek misiniz diye düşünmelisiniz.
Bu soruların cevaplarını düşündükten sonra, ilerlemeyi planlayıp, ölçmek için parametreleri yaratarak çalışmaya başlayabilirisiniz.
Yazıyla alakasız veya 500 kelimeyi geçen yorumlar cevaplanmıyorlar. "Yazıyla alakasız ama ..." ya da "en son yazı bu olduğundan buraya yazdım" diye başlamanız kurtarmıyor. Mahmut Abi ile özel görüşme yapmak isterseniz Erkek Adam Sanal Görüşme sayfasından sanal görüşme ayarlayabilirsiniz. Not: Burada soru sırası çok yüksek, Patreon destekçilerini, Patreon'da cevaplamaya öncelik veriyorum.
Bu sitedeki birçok makaleyi okumuşumdur. Ama bu en yararlısı olabilir. Şuan 15 yaşındayım ve PMOyu,sosyal medyayı,oyunu geliştirmeyi ve sağlıksız beslenmeyi bırakmayı çok kısa zamana sığdırmaya çalışmıştım. Sonra fark ettim ki bunları yapmak için kocaman bir hayat var önümde. Zaten sağlıksız beslenmeyi bıraktım sayılır. Sosyal medya kullanımı da azalttım. PMOda nerdeyse yok denecek kadar az bir gelişim elde edebildim. Ben de bu yüzden kendimi PMOyu bırakmaya ve İngilizce öğrenmeye yoğunlaştırmaya karar verdim. PMOdan kastım sadece pornografiyi ve mastürbasyonu bırakmak. Porno hayatımdan çıkmadıkça ne kendimi geliştirebilirim ne de kızlara yürüyebilirim. Mahmut abi bu ufuk açan yazından dolayı çok teşekkür ederim.
Mahmut Abi merhaba, 21 yaşındayım, İstatistik okuyorum, birinci sınıfım. Bu yorumu yazmamın amacı psikoloji bölümünün bir süredir aklımı kurcalaması ve bu konuda bana bu konuda farklı bir görüş verebileceğinize inanıyor olmamdır. Şuan bu durumda olmamın hikayesini kısaca anlatayım: Lisede tembel bir öğrenciydim, gelecek hakkında pek bir fikrim ve beklentim yoktu. Bu yüzden derslerim ile pek aram yoktu. Örnek vermek gerekirse liseden mezun olduğumda geometri hakkında bildiğim tek şey üçgenin iç açılarının 180 olduğuydu. 13-14 yaşımdan beri psikolojiye bir ilgim vardı, bu yüzden psikoloji okumak istiyordum ama EA 100 bin sıralama yaptığım için bir devlet üniversitesine yerleşemedim. Sosyoloji tercihim tuttu ve… Read more »
Senin bilgisayar veya istatistik için donanımın yeterli olmayabilir. Matematik kafan yok muhtemelen. Gerçi olay donanım değil düz tembellik de olabilir. 21 yaşına kadar tembellik artı muhtemelen başarılı olamayacağın alanlara yönelme ile olayı oyuncağa çevirmişsin. Senin derdini tam olarak bilemem ama dediğim gibi senin sayısal alan için donanımın var gibi görünmüyor.
Cevabın için teşekkürler abi. 1. sınıfın ikinci donemindeyim simdi, dersleri oturup calisinca anlayabildigimi fark ettim. Senin de soyledigin gibi matrmatik ile pek aram yok ama bunun sebebinin emek vermemem oldugunu dusunuyorum. Tabii bu yasima kadar getirdigim tembelligim de cabasi. Tekrardan universite sinavina hazirlanmaktansa bolumumde devam etmeyi dusunuyorum. Sonucta emek verdigimde karsiligimi aldigimi goruyorum, belki bazi insanlardan daha cok zorlaniyorumdur ama cevremde oek farkli degil. Bolum degistirmeyi kafamda net bir sey olmadigi icin yapmayi dusunmuyorum. Senin de soyledigin gibi olay biraz oyuncak oldu, bu yuzden de biraz daha kurcalayip iyice corba yapmak istemiyorum. Bunlarin haricinde bana bir gozlemin, tavsiyen vs olursa… Read more »
Ulke batarken artik kadin iliskilerine kafa yormak bile luks gelmeye basladi. Bizim nesili cok zor gunler bekliyor gibi. 95 dogumluyum. Bireysel anlamda bize tavsiyelerin neler mahmut abi
Kadın erkek ilişkileri değil de kafa yormak istediğin konularda yazıp çizen yerleri takip etmeni tavsiye ederim. Gerçi unutma ki çoğu erkek, piyasada acı çektiğinden piyasadan çekilmek için fırsat kolluyor.
Onun harici her ne iş yapacaksanız o işe bir an önce atılmaya, borç yapmamaya, ekstra para kazanmaya vs. bakmaktan başka yapabileceğiniz pek fazla bir şey yok. Ülkenin battığını düşünüyorsanız, gemiden atladığınızda bir kalifikasyonunuz olmalı. İngilizceniz olmalı, dışarda geçerli bir mesleğiniz olmalı. Bunlarla uğraşın.
Mahmut abi, Dünyanın durumu kötü ve daha kötüye gidiyor. Ve artık sadece çoook zenginler ve fakirler olacak. Bu durum sence tersine döner mi ? Dönmemesi durumunda ne tavsiye edersin ? Sence önü en açık meslek hangisi ? Bu arada saçma gelebilir ki öyle ama sormak istiyorum sence siyasi partilerden en az hangisi kötü ? Gerçekten fikirlerini önemsediğimden sordum cevap verirsen çok memnun olur ve hatta tutmayan dualarımdan dua bile ederim
Benim ya da senin yaşam döngünde döneceğini sanmam. Bunlar yüz yıllık en aşağı on yıllar süren döngüler. Mesleki olarak toplumda ihtiyaç duyulan insanlar olmaya bakın. Doktor olur, mühendis olur, mutlukçu olur, kaynakçı olur. Bir zanaatınız olsun. Benim gördüğüm önü açık meslekler her yerde ihtiyaç duyulan meslekler. Yurt dışına gidip bir süreliğine de olsa yaşamaya, gerekirse yurt dışına gidebilecek bir durumda olmaya bakın. Mutlaka ama mutlaka İngilizce öğrenin. Bugün İngilizce bilen bir kaynak ustası isen, İngilizce bilmeyen mühendisten daha avantajlı durumda olursun. Bu arada saçma gelebilir ki öyle ama sormak istiyorum sence siyasi partilerden en az hangisi kötü? Buna hala karar… Read more »
Muhasebeciye ne diyorsun abi? Deli gibi para var ama özellikle iş yeri açarsan. Muhasebeci de çalışıp güzel bir network kurup muhasebeci açmak çok iyi para demek. İtü mühendisliği bitiren full paket olan arkadaşım şuan avustralya da garsonluk yapıyor. Mühendislik sektörü tamamen öldü. Doktorlukta tatmin etmiyor parası çok ama çok az emeğin karşılığı yok.
Muhasebeciye ne diyorsun abi? Deli gibi para var ama özellikle iş yeri açarsan. Muhasebeci de çalışıp güzel bir network kurup muhasebeci açmak çok iyi para demek. Bilmiyorum. Kulağa iyi geliyor. Bilen yazsın. İtü mühendisliği bitiren full paket olan arkadaşım şuan avustralya da garsonluk yapıyor. Türkiye’de çok sayıda üniversitenin mühendislik diploması çöp ama İTÜ’den çıkıp da Avustralya’da garsonluk yapıyorsa sırf oraya göçmek için fedakarlık yapıyor ya da kendi niteliksizliği. Mühendislik sektörü tamamen öldü. Tamamen ölmedi ama maaşlar çok düşük, arz talepten fazla muhtemelen ve çöp diploma çok. Doktorlukta tatmin etmiyor parası çok ama çok az emeğin karşılığı yok. Doktor maaşları ile… Read more »
“ Ülkenin battığını düşünüyorsanız..”
Sen düşünmüyor musun Mahmut abi?
Ben kendimi bildim bileli bu “ülke batıyor” olayı hep oldu.
Abi selam yeni mezun ekonomi öğrencisi olarak ortalama bir maaşla uluslararası ofisleri de olan bir danışmanlık firmasında uzman yrd pozisyonunda işe girdim. Hedefim 1-2 sene içinde londra merkezlerine kapak atmak. Girdiğim bölüm arge ve mühendislerle çalışacağım ve projelerle ilgili finans bilgin yanımda bir bütün olarak süreçlerle ilgili bilgi sahibi olmam isteniyor. Bir yandan da yüksek lisansım var ama bana bu konuda rahatlık sağlayacaklarından emin değilim. Abi sence burada az maaşa dişimi sıkmam mı yoksa birkaç ay deneyim kazanıp uzmanlık ya da üst birimlere geçmem mi daha doğru olur? Bu arada benim için bir ikon oldun hayata Mahmut Abi olsaydı ne… Read more »
Londra’ya en kısa sürede nasıl gidersen o.
Kendini geliştirme ile ilgili olarak en güzeli nedir biliyor musunuz? Gelişimin sonunun, ucunun, bucağının olmaması. Mücadele etmenin, pes etmemenin kendisi güzel.