Bunun sebebi ise (haberin başlığındaki en çarpıcı kısım) bunun kadına “kadınsı bir davranış” olarak gelmesi ve bunun sonucunda kocasından soğuması.
Evet gençler, bir feminik yalanının daha çöküşünü izliyorsunuz. ABD gibi 3. dalga feminik hareketin en yoğun olduğu ülkelerden birinde bile erkeklere sürekli olarak telkin edilen “anlayışlı bir koca olarak ev işini karınızla paylaşın” yalanı, gerçek hayatta tam tersi etkiyi yaratıyor. Çok şaşırdım ya halbuki feminikler diyorsa bir bildikleri olmalıydı nasıl yanlış çıkar 😁
Devamında ise “ulan adamları fazla da uyandırmayalım” deyip bazı detaylar eklemişler:
Geleneksel olarak kadınlarla özdeşleşen ev işlerini yapan erkekler, karısıyla daha az seks yapıyor. Yani orta yaşlıların evlerinde hala geleneksel cinsiyet rolleri hakim.
Ancak genç çiftler üzerinde yapılan başka bir araştırma tam tersinin doğru olduğunu söylüyor.
Muhtemelen bu noktada feminik bir editör son andaki müdahalesiyle evlenmeyi düşünen efendi betalara umut aşılamayı ihmal etmemiş. Yani bu ev işinin seks getirmemesi olayı sadece orta yaşlılara özgü, genç erkekler kılıbıklığa devam edebilir. Hani yaşlılar neyse anlamıştır zaten de gençleri uyandırmayın der gibi. Yersen.
Araştırmayı yapan akademisyenin sözleri ise daha acıklı:
Ev işini eşit olarak paylaşan çiftler, birbirini sevgiliden çok kardeş gibi görmeye başlıyor.
Bak arkadaş bile değil, kardeş. Hangi eşin diğerini kardeş olarak gördüğünü söylememe gerek var mı 😁
Peki neymiş bu kadınsı ev işleri? Yemek yapmak, temizlik yapmak, çamaşır yıkamak.
Bunların yerine karımız bizden soğumasın daha erkeksi işler yapmamız gerekiyormuş: çimleri biçmek, fatura ödemek, musluk tamir etmek gibi.
Yani neymiş özetle? Ev işini paylaşan erkek kadın tarafından takdir edilir yalanı, gerçekten de kocaman bir yalan. Zaten kadınların “şunu yaparsan kadınlar sever” dediği her şey yalan olduğu için bu konuda pek düşünmeye gerek yok.
Burada mor haplı hanımcılar devreye girip şu soruyu soracaklar: “İyi de hocam, hanım da hem çalışıp hem de ev işinde yoruluyor, yardım etmek lazım değil mi?”
Evet günümüzde kadınlar hem çalışıp hem de ev işi yaptığı için yorulduğu ve bu konuda desteğe ihtiyaç duyduğu gerçek. Ancak burada yine erkeğin liderlik rolü devreye giriyor: gerekirse hanımın çalışmasını gerektirmeyecek kadar para kazanıp onu evde rahat ettireceksin ki o da geleneksel rollerine mutlulukla dönsün. O zaman bile şikayet ediyorsa zaten ondan hayır gelmez, sizi defterden silmeye yakındır. Ağır gelecek biliyorum ama erkek olmak zaten performans yükümlülüğü demek.
Zaten size gerçekten aşık olan bir kadın, seve seve çocuk da doğurur, yemek de yapar, evinizi de temizler. Hatta erkeğine aşık olduğu için bunları büyük bir gururla yapar.
Ev işi yüzünden yoruldum vs diye dırdır eden kadın aslında kocasına karşı cinsel ilgisini kaybetmektedir ve bunu kendine bile itiraf edemediğinden (çünkü evli bir kadın olduğu için orospu damgası yeme riski var) kadındaki muhteşem rasyonalizasyon makinesi dönmeye başlar ve bu soğumanın sebebini kocasının ev işinde kendisine yardım etmemesine bağlar. Başlıkta “kadınsı davranıştan ötürü soğumak” ile anlatılmak istenen bu aslında.
Aşağıdaki bölüm Imran Khan’ın 1 Ocak 2010 tarihinde yayınlanan ve gelecek 10 yılla ilgili artık korkutucu derecede isabetli kehanetler içeren Erkek Düşmanlığı Balonu (Misandry Bubble) yazısından birebir çeviri. Ben bu yazıyı ilk okuduğumda Ocak 2010da yazıldığına inanamamıştım. Erkek Düşmanlığı Balonu, kırmızı hap öğretisinin bir bütün olarak birarada yer aldığı ilk makale ve birçoğu için kh manifestosu. Din ve kırmızı hap ilişkisine dair soru soranlar için birkaç cevap da var.
Burada ara ara “bundan böyle yüzde 20 alfa harem yapar siker hacı, yüzde elli de anca evlenip beta öder olursa” diye yazanlara gelsin. Belki dediğiniz olur ama o alfalar ve haremleri anca mağaralarda, sazdan evlerde, nükleer savaş sonrası dünya konulu filmlerindeki (mad max gibi) distopyalara benzer cehennemlerde çiftleşir.
Genetik araştırmalar gösteriyor ki, modern zamanlardan önce, kadınların yüzde 80’i çoğalabilmiş iken erkeklerin sadece yüzde 40’ı çoğalabilmiş. Bundan çıkarılacak en bariz sonuç, en tepedeki erkeklerin birden fazla kadını varken, alttaki yüzde 60’ın hiçbir çiftleşme şansı yoktu. Kadınlar açıkça tepedeki erkeği birden fazla kadınla paylaşmaktan gocunmadılar ve ‘alfa’nın dört karısından biri olmayı, ‘beta’nın hiç bölünmeyen ilgisine tercih ettiler. Kadınlar için çekiciliklerine göre erkeklerin en tepe yüzde 20’sindeki erkekleri, ‘alfa’ erkek olarak tanımlayalım ve ortadaki yüzde 60’a da ‘beta’ erkek diyelim. Dipteki yüzde 20’nin ise bu konuda bir fonksiyonu yok.
Goriller, şempanzeler ve ilkel insan kabileleri üzerindeki araştırmalar gösteriyor ki erkek, önüne gelenle yatan ve çok eşli cinsiyet. Bu, modern okuyucu için süpriz değil. Ama aynı araştırmalar gösteriyor ki, kadınlar tek eşli değil de hipergamikler. Başka deyişle, bir kadın belli bir zamanda tek bir erkeğe çekilmiş olsa da, değişik erkeklerin statü ve servetleri dalgalandıkça, kadının ilgisi düşüşteki erkekten yükselmekte olan erkeğe kayabilir. Alfa erkek saflarında devir (saflardan düşme – saflara girme) çok fazla ve kadınlar da bunun şiddetli bir şekilde farkındalar.
Bu nedenle kadınlar tek eşli ilişkiye ilk girmek isteyen olmalarına rağmen ilişkiden ilk çıkmak isteyenlerdir. Bu doğru ya da yanlış değil, tamamen doğal. Yanlış olan, kadınları evliliği bozduğu için utandıran geleneksel baskılar tamamen kalkmış iken, bir erkeği sosyal ve kültürel baskı ile, utandırarak, ‘bağlanmaktan korkmakla’ suçlayarak ya da ‘Peter Pan Kompleksi’ gibi uyduruk şeylerle evlenmeye zorlamaktır. Boşanmaların yüzde 90’ı kadınlar tarafından başlatılmasına rağmen. Dahası, bir kadın bağlılığı yokettiğinde, çocuklar büyük zarar görürler ve kadın şimdi ve gelecek için terk ettiği erkekten para talep eder. Evlenmeyi reddeden bir erkek ne masum küçüklere zarar veriyor ne de yıllarca bir kadına para ödemek zorunda değil. Bu absürt çifte standardın, topluma gözle görünmeyen ama büyük zararları var.
‘Beta’ erkekleri, kendilerini idare edecek kadarından çok daha fazlasını üretmeye teşvik etmek ve aynı zamanda kadınların hipergami dürtüsünü kontrol altında tutarak çocukların biyolojik babalarından kopmamasını sağlamak için, tüm ana dinler, iki cinsiyetin birbirleri ile yapıcı bir şekilde beraber olmasını zorlayan ve ilkel dürtüleri cezalandıran bir kurum inşaa etmişlerdir. Bu kurumun adı “evlilik”tir. Tek eşli evliliği dayatan toplumlar, tüm beta erkeklerin eş sahibi olmasını garantileyerek, modern zaman öncesi üretken olmak için hiçbir motivasyonları olmayan bu erkekleri üretken olmaya teşvik etmişlerdir. Bunun karşılığında da kadınlar kendilerine kaynak sağlayacak, koruyacak bir erkek ve çoğunlukla yoksulluğa mahkum evlenmemiş kadınlardan daha yüksek sosyal statü kazanırlar. Bütün bir insan nüfusuna uygulandığında, bu sisteme “uygarlık” denir.
Bu formülü çok az sapma ile uygulayan bütün toplumlar büyük başarılar gösterip yüzyıllarca ayakta kaldılar. Tek eşli ilişkinin çeşitli insan topluluklarında nasıl benzer doğaya sahip oldukarı oldukça çarpıcı bir gerçek. Bu formülden sapan toplumlar, hızlıca yokedildiler. Cinsler arasındaki bu ‘anlaşma’ beta erkekler, 35 yaşının üstündeki kadınlar ve çocuklar için oldukça avantajlı olsa da, alfa erkeklerin ve 35 yaş altı kadınların (ilkine göre sayıca çok az bir topluluk) aktivitelerini sınırlandırdı. Bunun tersi olan uygarlık öncesi toplumda, alfa erkeklerin 3 ya da daha fazla kadını kapatması, yaşlananı atıp daha gencini alması ve bu arada beta erkek yığınlarının az sayıda arta kalan / yaşlı kadın için birbirini yemesi oldukça kaotik ve istikrarsızdı. Beta erkekleri saldırgan ve üretimsiz bırakan bu sistemde, alfa erkekleri tarafından çöpe atılan anneleri de ser sefil bir hayata mahkum ediyordu. Sonuç olarak, geleneksel uygarlık kontrollerini kaldırırsanız, erkeklere ve kadınlara ne olur?
Eski sevgiliyi geri kazanma konusunu 2 kısımda inceleyeceğiz: Daha kolay olan ayrılık öncesi eski sevgili olmadan hemen önce gidişatı tersine çevirme ve ayrılık sonrası.
Eski Sevgili Olmadan Hemen Önce
Bir erkeğin kadınların davranışlarına değil de sadece dediklerine bakmasının en fazla zararlı olduğu zamanlardan biri de ilişkinin son haftalarıdır. Birçok erkek, davranış okuyamadığından ya da okuduklarını doğru yorumlayacak cesaretleri olmadığından, pat diye terk edildiğini sanır. Oysa kadınların resmi olarak eski kız arkadaşınız olmadan yaşadıkları kısa bir geçiş dönemi vardır. Eğer illa ayrılmamak istiyorsanız, kızın fikrini değiştirmek için bu dönemde kısa bir şans pencereniz var.
Bir kadınla ne kadar süredir birlikte iseniz o kadın size o kadar fazla “ben yakında gidiyorum” mesajı verir. Çoğu kadın 2 yıllık ilişkiyi bir gecede bitirmez (bitirenini gördüm ama bunlar sayıları az ve gittiğine ilerde sevineceğiniz rahatsız insanlardır); 2 yıllık bir sevgili, size en az bir ay “ben gidiyorum” sinyali verir. Senin görevin Jim, bu tehlike sinyallerini yakalamak ve ona göre tavır almaktır. Seks sıklığının azalması ve kızın sekse isteksizliği tabii ki bir alarm. Ama asıl alarmlar kadının aramalarınıza ve mesajlarınıza geç ve eskiye nazaran soğuk cevap vermesidir. Sizi aramayı çok azaltması hatta bırakmasıdır. Gülerken gözleri de gülüyor mu? Bu da bir sinyal. Kızların ses tonları da asla yalan söylemez : kız mutlu iken sesi müzik gibidir, kedi iken sesi kız çocuğuna döner, azdığında nefesi kesilir gibidir ve size saygısı bittiğinde tamamen monotonlaşır. Yaptıklarınızın ona batması (gözlerini küçümser şekilde çevirmesi, onaylamaz manada şeyler söylemesi ya da sesler çıkarması, dırdır, vs …) bir başka işarettir. Eğer size enteresan sorular soruyor ve konuşma garip yerlere gidiyorsa, bu da bir alarm. Aslına bakarsanız, kendinizi kandırmazsanız ve kızların davranışları ile söylediklerinin ağızlarından çıkandan daha önemli olduğunu yakalarsanız, bu tür ipuçlarını hissedersiniz. Eğer “Merve’ye birşey oldu, eskisi gibi sıcak değil” diyorsanız, 90% doğrudur.
Kadının bu tür davranış değişikliği, hatunun sinsiliğinden olmaz. Bir bocalama dönemi olur. Eğer tabii siz inanılmaz feminenleşmemişseniz (mesela “o çok sevdiğim küçük parmaklım saçlarını her duştan sonra kuruttuğum” gibi). Normalde dedim zira günümüzde erkekler o kadar betalaşabiliyor ki, hatrı sayılır sayıda erkek, yenisi bulunmadan terk ediliyor. Yanlızlık bu adamlarla çıkmaktan daha iyi!
Neyse, bu geçiş döneminin farkına varmak işin yarısı. Bunu yakaladığınız an ise tamamen soğukkanlı davranmanız gerekiyor. Önemli birini ya da bir şeyi kaybetme ihtimaliniz yüzünüze çarptıktan sonra kafanıza üşüşecek hain duygusallıklara karşı koymanız lazım. Eğer bunlara karşı koyarsanız, hala kazanma ihtimaliniz var ama karşı koyamazsanız, kazanma ihtimaliniz SIFIR! Kazanmak mı istiyorsunuz (kaybetme ihtimali olsa da), duygusallaşıp (ve siz nasıl kendinizi kandırırsanız kandırıp pratikte “beni terk etme” diye yalvarmak olan şeyler yapıp) kaybetmeyi mi?
Şimdi yapmanız gereken şey : Kadının sizinle ilişkisine olan şüpheleri kesinleşmeden HEMEN BAĞLANTIYI KESİP ULAŞILMAZ OLUN! Sahayı terk eden siz olmalısınız! Kadını arayıp ayrılın demiyorum, kaybolun! Tamamen değil ama yüzyüze görüşmeyi minimuma indirin. Kızı aramayın ya da mesaj atmayın. Kız ararsa kibar olun, neşeli olun ama uzun uzun konuşmayın. ASLA ONUN HAYATINI ARAŞTIRMAYIN! Yanılıp şaşırıp buluştuğunuzda gördüğünüz saçma hareketlerine gülün. Ve HİÇBİR ŞEY OLMAMIŞ GİBİ DAVRANIN. Sakın ha ilişkinizin geleceği ile ilgili konuşmaya çalışmayın.
Eğer kadın sizin soğuduğunuzu sezerse, ayrılık sonrasının daha iyi olacağına dair inancı kırılabilir. Zira bu inancın büyük kısmı bilinç altında sizin onun peşinden geleceğiniz ya da en azından bir süre onu bekleyeceğiniz inancı üzerine kuruludur. Siz daha el altında ve değersiz olansınız ama öyle iseniz neden değersiz biri gibi davranmıyorsunuz? Sizin onu elde etmek için çabalamanız, o sizden soğuyunca onu ısıtmak için eksta romantik hatta arabesk olmanız lazım gelmez miydi? Ha siktir yoksa siz daha değerli misiniz? Kendisi seksi, sıcaklığı, kediliği ve muhabbeti soğuttuğu için sizi kaybetmekte mi? Bunun sonu her zaman olmasa da kadının kendi değerlendirmesini sorgulamasına ve size geri dönmesine sebep olacaktır. Burada Oyununuza devam edin. Kesinlikle oyununuzu ele vermeyin : yani kızın size soğuduğunu bildiğinizi asla belli etmeyin. Asla bu konuda konuşmayın.
Feminen öncelikle beyni yıkanmış bir erkek (çoğunluk) bu konuları konuşmaya meyillidir. Açık iletişimin ilişkinin temeli olduğu yalanına inanan bu erkek, açık iletişim ile babayı alır.
Yukarıdaki ideal tepkiyi vermek zordur. Bitmesini istemediğiniz bir ilişkinin bitmek üzere olduğunu bilmek, ancak ciddi duygusal güce sahip bir erkeğin dayanabileceği bir baskıya neden olur. Bu baskıyı azaltmanın yollarından biri, asla Disney masalı hikayelerine kanmadan, böyle bir ayrılığın ihtimalini her zaman bilerek yaşamaktır ki, olay bu aşamaya geldiğinde sadece yakalayabilmekle kalmayın, şaşırmayın da.
Öncelikle şunu kabul edin ki, aksine duygusallaşır ve arabeskleşirseniz şansınız sıfır iken yukarıdaki gibi davranırsanız şansınız 100% değil. İstatistiki bir sonuçla karşı karşıyasınız, size düşen iyi oynamak ve beklemek.
Peki Kız Zaten Ayrıldı Ne Yapacaksınız? İletişimi Kes Kuralı (No Contact Rule)
Çoğu insan bu yazıyı sevgilisi ayrıldıktan sonra okuyor. Bu durumda ne yapacaksınız?
Ayrılık anında hemen şunu söyleyerek kabul edin : “Seni seviyorum ve ayrılmak istemiyorum ama tamam, ayrılalım. Eğer fikrini değişirirsen beni ara.”
Ve hemen buhar olun. Kızı asla aramayın, mesajlamayın, mümkünse görmeyin. Sosyal medya takibi, like atma, vs … yapmayın. Whatsapp veya Insta storylerini izlemeyin. Onun için siz buhar oldunuz gittiniz.
Kızın size ulaşım kanalları ise açık olsun. Ama siz bu no contact evresini kız sizi arayana kadar onu aramayacaksınız. Kız sizi aramazsa siz onu aramayacaksınız. Gerekirse aylarca.
Siz hemen kendi hayatınıza odaklanın, başka kızlara yazın, arkadaşlarınızla buluşun. Kız sizin için yok. Doğum günü, özel gün, annesi ölse bile aramıyorsunuz.
Araştırmalar gösteriyor ki, terk eden kişinin ayrılıktan sonraki ilk 1 – 3 hafta hissettiği şey rahatlama. Çoğu erkek bu evrede geri dön diye yalvararak, ağlayarak, kavga ederek vs … kızın içinde aslen varolan ama bir iki hafta hissetmeyeceği özlemi ve sevgiyi SIFIRLIYORLAR. Böylece rahatlama evresi geçince ortaya çıkabilecek özlem ve nostaljiyi kendi elleri ile bitiriyorlar.
Ama yanlızlık ve nostalji duyguları, eğer yeni bir dal yoksa, ayrılmanın 3. haftasında tavan yapıyor ve artık kızın görmezden gelemeyeceği bir noktaya geliyor. Kızın zaten gelecek olan bu nostalji ve yalnızlık hissini, arada kızı araya araya bastırmazsan yangına çevirirsin. Gerçi ayrılıktan ayrılığa değişir bu süre. Örneğin 3 hafta da olabilir 3 ay da. Genellikle ilişki ne kadar mutlu ve uzun, ayrılık ne kadar acısız ise o kadar kısa sürer.
Kız sizi aradığında nazik, ikiniz hakkında olmayan kısa muhabbet yapın. Kız zaten genelde “çoook pişmanım lütfen bana dön” diye aramayacak. Eğer kaybolduysanız, sizin tarafınızdan reddedilme ihtimali olduğundan genelde basit bir “merhaba nasılsın” ya da “dün markette mango gördüm, seni hatırladımö nasılsın” (abiniz bunu bizzat duymuştu), “tshirtüm sende mi kalmış” gibi dolaylı bir şey olacak.
Sakin, neşeli, flörtöz olun. Unutmayın, ayrılık size koymadı hatta şu an kendinize odaklandınız sizin için iyi bile oldu. Ve yine ERKEK olduğunuzu unutmayın. Siz kayasınız. Sevecen ama sağlam. Sağlam ve güçlü bir baba gibi düşünün kendinizi. O nedenle sinirlenmeyin, “nasıl olabilirim, terk ettin bir de soruyor musun?” gibi ezik çıkışlar yapmayın, duygusallaşmayın, karşı tarafa şuçluluk hissettirmeye çalışmayın.
Mesajlaşıyorsanı ileri – geri 5 hafif mesajı geçmesin. Mesaj arkadaşı durumuna düşüp saatlerce mesajlaşmayın veya konuşmayın. Hem kızı kovalamış gibi olursunuz, hem kızı sıkarsınız hem de kendinizi friendzone’a atarsınız.
Size tavsiyem siz kızı uzun süredir aramıyor ve buhar olduysanız ve o sizi arıyorsa kendinize güvenin ve kız benimle buluşmak istiyor diye varsayın. Zira 80% durum bu. Kadınlar erkekten liderlik beklerler, çok az kadın çıkıp “buluşalım mı” der.
Kısa mesajlaşmanın sonunda “senden haber almak güzel. Buluşalım, ne zaman müsaitsin?” gibi bir şey söylersiniz. Kabul ederse buluşma ayarlayın ve sanki yeni bir kızmış gibi kur yapın. O mesajlaşmayı orada kesin. Buluşmaya kadar mesajlaşma olacaksa kızın başlatmasını bekleyin, flört edin ama süper uzatmayın. Hatun sizin hala kendisine ilginiz var mı onu yoklayacak ama ilginizin onun ilgisinden çok daha yukarda olduğunu düşünürse soğuyabilir.
Eğer hatun buluşmak istemezse “tamam fikrin değişirse bana haber ver, kendine iyi bak” deyin ve konuşmayı bitirin. Ve yine tamamen aramayın ve sormayın. Kız büyük ihtimalle 3 – 14 gün içinde bir daha arar. O zaman da aynı şekilde mesajlaşın ve buluşma teklif edin. Buluşma teklifini kabul etmezse, yine kısa kesin. 2 kereden fazla buluşma teklif etmeyin. Ondan teklif gelirse buluşun. Ama sürekli öylesine arıyorsa kısa kesin. Bir süre sonra ya buluşmak isteyecektir ya da aramayı bırakır. Bu süreç boyunca kibar ve neşeli olun.
Bazen hatun buluşmayı kabul eder ama son anda eker. Bu durumda ne yapacaksınız? “Lan kaltak, neden gelmedin lan buluşmaya” ya da “yaaa Necla neden böle yapıyorsun, çok üzüyorsun beni neden böyle zalım” gibi abuklamayacaksınız tabii ki. “Buluşmak güzel olurdu ama sorun yok.” Buluşmama bahanesi eğer bir işinin çıkması ise “Zamanın uygun olursa ve buluşmak istersen bana mesaj at”. NOKTA. Yeni buluşma teklif etmeyin. Ve yine buhar olun.
Eski kız arkadaşı geri döndürme olayı zordur, emek ister. Bu sinir harbine çok az erkek dayanabilir. O nedenle zaten size gidin kendinize yeni bir kız bulun diyorum. Ama yok ben Necla’yı istiyorum diyorsanız Necla mutlaka ama mutlaka opsiyon olsun. Yeni kadınlarla buluşmayı ihmal etmeyin! Zira ilişkiyi Necla bitirdi ise başlatmak için iş yapması gereken o. Siz ayrılığın acısından iyileşip, yeni ve daha iyi bir hayata yürüyün. Yeni kızlar ile buluşun. Bırakın yukarıda yazdığım gibi o size ulaşıp durdurmaya çalışsın.
Ve arkadaşlar friendzone’un en berbatı, eski kız arkadaşın friendzone’a sokması olayı. Bunu konuşmamız lazım. Eski kız arkadaşınız sizi friendzone’a atmak isteyebilir. Sizi terk eden o olsa da sizin hayatınızdan çıkmanızın açtığı boşluk onun için acılı olacaktır. Özellikle de buhar olduysanız. Bu nedenle sizi hayatında tutmak isteyebilir.
“Seni kaybetmek istemiyorum, arkadaş kalalım lütfen.” (Meali Seni yeni birini bulana kadar kaybetmek istemiyorum, arkadaş kalalım (ve bana seni unutmam için destek ver) lütfen.)
Kabul etmeyin. “Teşekkür ederim ama hayır. Ben seninle romantik ve fiziksel olarak görüşmek istiyorum, bu arkadaşlık işi benim için yürümez. Ama ilerde fikrin değişirse ve arkadaşlıktan fazlası aklına yatarsa bana haber ver.” deyin ve yine buhar olun.
Bazılarınız bunu kıza elini göstermek ya da zayıflık olarak algılayabilir. Ama unutmayın, siz bir erkek olarak bir şeyi istiyorsanız onu açıkça belirtip daha azına boyun eğmeyeceğinizi söylüyorsunuz burada. Buna çerçeve denir, zayıflık değil. Özellikle de birçok erkeğin zayıflık göstererek arkadaşlığa razı olduğunu düşünürseniz.
Ve son olarak arkadaşlar, eğer hatun sizi aldattı ise, o hatundan kız arkadaş materyali olmaz. Eğer onu geri kabul ederseniz ona “beni aldatman mühim değil, bir daha aldatabilirsin” mesajı verirsiniz. Aldatma varsa o iş bitti. Acı da olsa erkek olup acı ilacı yutun ve önünüze bakın.
Bütün bu yazdıklarımın, terkedilen tipik bir erkeğin yapacaklarının tam tersi olduğunu farketmişsinizdir. Tipik bir erkeğe bunları yapmak mantıksız gelir. Ayrılık sonrası genelde yapılanlara bakalım :
-Konuşarak veya mesajla kızı ikna etme çabası : İstediğin kadar cool olmaya çalış,kıza beni terk etme diye yalvarmaktır. Kıza vereceği tek mesaj, sizin sandığından da beta olduğunuzdur ve ne kadar doğru bir karar verdiğinin onaylanmasıdır. Özellikle ayrılığın ilk haftaları sonradan çökecek olan özlemin tersine rahatlama olduğundan, o evrede bu çabalara girerseniz, sonradan başlayacak özleme dönemini kendi ellerinizle öldürürsünüz.
– Uzun bir ayrılık sonrası maili : Yapmayın! Yukarıdakinin daha tescilli versiyonu. Ben o kadar alternatifsizim ki, oturup bu maili yazmaya mesai harcıyorum.
– El yazması mektup ya da şiir: Yaaa napıyorsunuz ya!
– “Seni benim kadar seven çıkmayacak ve geri geleceksin ama o zaman çok geç olacak” arabesk cooluğu : Favorimdir. Memleket sınırları içinde çok yaygındır. Feminen fantazisi Türk filmlerinin ve dizilerinin vazgeçilmezi. Gerçek hayatta beyler bu arabeskliğin anlamı açıktır. Bir kızı, hayatına giren en ezik ve en feminen erkek en çok sever. Bana sorarsanız bunu yazan adamı terk eden kız, kendisi için çok hayırlı bir iş yapmıştır. Bir de tam o anda olay sizin onu ne kadar sevdiğiniz değil, onun sizi ne kadar sevdiği olayı!
-Kendi hayatını salmak, dondurmak: Arkadaşlarından uzaklaşır, aktivitelerden ve işinden uzaklaşır. Bunalıma girer. Kadına “sensiz bir hiçim” mesajını gönderir ve tabii ki bu mesajın temel anlamı “bir hiçim iyi ki terk ettin beni” dir.
Bir kadın, ancak terk ettiği adamın hipergami değerini yanlış hesapladığını düşünürse geri döner. Yukarıdaki gibi davranışlar ise kadının bu değeri çok doğru hatta fazlasıyla yüksek hesapladığını gösterir.
Durup düşünün. Diyelim ki kadın bir erkeği yanlış hesapladı. Adam aslında alfa ama kadın beta sandı terk etti. Bu adam ne yapar? Hay salak karı der, kendi hayatına ve arkadaşlarına odaklanır, işine odaklanır, spora odaklanır, gider kendine başkasını arar ve bulur. Bunu yaparken ise kadına ayıracak vakti olmadığından, terk eden kadın için adam ortadan kaybolmuştur. İşte bu nedenle bizim verdiğimiz tavsiyeler çalışır : bunlar hipergami için yüksek değerli erkeklerin göstereceği ilgisiz davranışlar.
Birgün yeterince taşak büyütürseniz bir tavsiyem daha olacak. Kız geri geldiğinde ona pis bir sırıtışla şunu deyin : “Biliyorsun, seni geri kabul etmemeliydim. Bu ilişki muhtemelen yürümeyecek”.
Rollo Tomassi birkaç ay evvel bir konuşmasında “Jordan Peterson harika bir insan ama mavi haplı demişti” ve oldukça fazla eleştiri alınca bu konuda ne demek istediğini anlatan uzun bir yazı yazmıştı.
… Bana göre Tomassi “erkek adam” kavramını Peterson’dan daha iyi kavramış durumda. fakat Peterson hem mesleği gereği hem de medyatik olduğu için daha göz de tutuluyor. Tomassi reisin çevirilerini görmek beni daha mutlu ediyor. Bilmiyorum sizin görüşünüz ne yön de…
Hocam Peterson eskinin bilgeliği ile erkek egemenlik hiyerarşisinde yukarda olan kaynakça ve ahlakça zengin değer yaratan alfalara çok vurgu yapıyor ve kadınların işe yaramaz (en azından klasik toplumda) serseri alfalara ilgisini tamamen es geçiyor. Eskinin bu dürtüyü kontrol eden mekanizmaları varken bu kısım önemli değildi ama bu devirde es geçilir bir olay değil.
İkincisi de Peterson erkeklerin alması gereken sorumluluğu çok fazla kere evliliğe bağlıyor. Bu da yine modern zaman tehlikelerine az vurgudan ama Peterson bu konuda fikirlerini de daha kırmızı hapa yakın değiştirdi. Örneğin ben kendisini ilk MGTOWa giydirdiği video ile izlemiştim. Sonrasında geçmişte dediğiniz ve pişman olduğunuz birşey var mı diye sorduklarında MGTOW eleştirisinde modern boşanmanın korkunç yükünü es geçtiğini ve o eleştirinin fazla kaçtığını söylemişti.
Tomassi bu konuya daha hakim ama Tomassi ister istemez çok negatif bir söyleme sahip ve mavi haptan çıktıktan sonrası için yol haritası yok. Jordan Peterson ise bazı modern tehlikelere yeterince vurgu yapmasa da pozitif bir yol haritası kuruyor. İkisi birbirini iyi dengeliyor aslında.
Peterson eskinin bilgeliği ile erkek egemenlik hiyerarşisinde yukarda olan kaynakça ve ahlakça zengin değer yaratan alfalara çok vurgu yapıyor ve kadınların işe yaramaz (en azından klasik toplumda) serseri alfalara ilgisini tamamen es geçiyor.
Hipergami sadece en iyi sosyal kaynaklara / statüye sahip erkekler için geçerlidir : Bu tek – taraflı pespektifin Jordan Peterson tarafından yayıldığını görüyorum. Fikir şu : kadının doğal olarak iyiliği için olduğundan, kadınlar sadece kendilerine ve çocuklarına uzun vadede en iyi imkan ve korumayı sağlayan, en iyi baba materyali erkekleri arzulayacaklardır. Bu fikir, hipergami denkleminin alfa siker yarısını görmezden gelen miyop bir bakış açısıdır. Bu, kadınları öven bir bakış açısıdır. Hipergami tanımını, kadınların içsel iyiliği ile sınırlayan erkekler aynı zamanda alfa denilince sadece sosyal, iş ve toplum hayatının lideri erkekleri düşünürler. Bu birçok açıdan yanlış ama eninde sonunda kendileri gibilerinden daha seksi bir erkek olamayacağını anlayan kadınlar tarafından (tabii ki kaliteli kadınlar tarafından) ödüllendirileceğine inanan erkekler için erdem tatmini sağlayan bir düşüncedir. Bu yanlış inancın bekleyen betalar arasında çok yaygın olduğunu belirteyim.
Rollo burada “kendilerinden daha seksi bir erkek olamayacağını anlayan” kadınlar derken, Facebook COO’su Sheryl Sandberg’in Lean In: Women, Work, and the Will to Lead kitabında genç kızlara açık açık verdiği alfa siker beta öder tavsiyesine gönderme yapıyor :
“Hayat arkadaşı ararken, kadınlara tavsiyem hepsiyle çıkın : kötü çocuklarla, cool çocuklarla, bağlanmaktan – korkan çocuklarla, çılgın çocuklarla. Ama onlarla evlenmeyin. Kötü çocukları seksi yapan şeyler onları iyi koca olmaktan alıkoyar. Evlilik için, kendisi ile eşit bir partner isteyen bir erkek bulun. Kadınların zeki, fikir sahibi ve hırslı olması gerektiğini düşünen bir erkek. Eşitliğe değer veren ve kendine düşen ev işlerini yapmayı bekleyen ve hatta yapan bir erkek. Bu erkekler varlar ve inanın bana, zaman geçtikçe, onlardan daha seksisi yok”.
Kısacası, bu devirdesadece Jordan Peterson ile beta öder olma tehlikesi var. Bu açıdan, Jordan Peterson’un kırmızı hap camiasında önemini kavramak ile beraber, kadın – erkek ilişkileri tavsiyelerini dengeli değerlendirmenizi tavsiye ederim. (*)
Tomassi bu konuya daha hakim ama Tomassi ister istemez çok negatif bir söyleme sahip ve mavi haptan çıktıktan sonrası için yol haritası yok. Jordan Peterson ise bazı modern tehlikelere yeterince vurgu yapmasa da pozitif bir yol haritası kuruyor. İkisi birbirini iyi dengeliyor aslında.
FAKAT, Rollo Tomassi’nin de ciddi bir problemi var. Eskiden beri aklıma geliyordu ama bu sitenin yayında olduğu son 6 ayda buna somut olarak şahit oldum. Sadece Rational Male çevirisine ağırlık verdiğim dönemde buraya yazılan yorumlara büyük bir yenilmişlik, negatiflik ve kızgınlık hakimdi. Bunu Jordan Peterson ve Joko Willink gibi adamlarla dengeleyince yorumlar hemen pozitif ve umut dolu olmaya başladı.
Bunun nedeni şu : kırmızı hap, resmen sizi Matrix’in fişinden çekiyor ve basit birkaç adımlık rehber ile sizi Matrix’in dışındaki nükleer savaş artığı, güneş görmeyen devasa bir çöle bırakıp gidiyor. Matrix her ne kadar erkeği sömürse de, bir anlam haritasına sahip. İyi kötü, orada ne yapacağınızı, hayatınızı nasıl inşaa edeceğinizi biliyorsunuz. Matrix’ten çıktığınızda sadece The Red Pill Reddit, The Rational Male veya benzerleri ile kaybolmanız ya da herşeyi boşvermeniz çok kolay. Zaten Rollo’da itiraf ediyor. Kırmızı Hap ile karşılaşan ve onu içen erkeklerin çoğu MGTOW oluyor diye. Seksodus bu nedenle var mesela.
Jordan Peterson’un yol haritası ise sizi bu çölde ızdırap içinde yaşamak yerine hayatınızı elinize almanız ve kendi yeni değerlerinize göre inşaa etmeniz konusunda muazzamlar. Keşke vaktim olsa da Jordan Peterson’un Maps of Meaning (Anlam Haritaları) derslerinin videolarını çevirebilsem. Burada parça parça vermeye çalışsak da, her biri 2 saatlik bu büyük video serisini izlerseniz ya da bunun daha yalın ve anlaşılır yazılı versiyonu olan 12 Rules kitabını okursanız ne dediğimi anlarsınız. Rollo’nun böyle bir yol haritası yok maalesef.
Ben şahsen Rollo ve Jordan Reislere birbirini dengeleyen iki kaynak olarak bakıyorum ve burada da dengeli şekilde ikisine yer vermeye çalışıyorum. Bu adamlara her dediğini ezberleyeceğiniz ideolog ve kırmızı hapa da ideoloji gibi bakmayın. Tavsiyelerinizi kendi süzgecinizden geçirin, birbirleri ile dengeleyin ve kendi yolunuzu yürürken nasıl faydalanacaksanız öyle kullanın. Morpheus Reisin dediği gibi :
Yolu bilmekle yolu yürümek farklı şeyler Neo!
(*) – Bunun karşı uçtaki aşırılığına da yine Rollo şöyle anlatıyor :
Hipergami sadece Alfa Siker ile ilgilidir : Başka bir eleştiren türü de, yakışıklılığın (genlerin) Hipergami denklemindeki önemini abartanlardan geliyor. Ben yakışıklılığın ve kendine güvenli dominantlığın (alaycı bir küstahlıkla beraber) vajinada en doğal gıdıklanmaları yaratacağını düşünüyorum, ama bu Hipergami denkleminin tüm hikayesi değil. Çoğu PUA’nın farkettiği gibi, davranışlarda bir ahenk olmadan sadece görünüşe yaslanmak baştan çıkarmanın tersi duruma neden olabilir. Yakışıklılık bir sürü Oyun hatasını gizleyebilir ama Oyun ve kadınlarda duygusal bir vuruş yaratmak asıl anahtardır. Hipergaminin iki tarafı vardır : alfa siker ve beta öder. Günümüz dünyasında kadınların asıl ilgisi Alfa Siker tarafı olabilir ama bu, Beta Öder tarafının tamamen değersizleştiği anlamına gelmez.
Rollo’ya katılmakla beraber bir şey eklemek istiyorum. Erkeğin kendisini tamamen Alfa tarafına odaklaması, erkek için, yaşınız ilerledikçe anlayacağınız bazı sebeplerden tehlikeli. Örneğin “kadının kafasına yumruğu vurup sikecen, işin bitince hemen kapıya koyacan ve arkanı dönüp yatacan dostum” tadında yazan bir sürü kırmızı hap yazarı var piyasada. Bunların bazıları ileri gidip “sabıkan olacak, tehlikeli olacan hacı, gökten başına am yağar” bile diyebiliyorlar. Evet, şu yazıdaki Corey oğlumuz gibi saf alfa buda modunda takılırsanız gökten başınıza kadın yağabilir ama bu moda kapılıp da 30larında ser sefil ya da en azından evine yeterince ekmek götüremeyecek bir işte, hayatın başka zevklerini yaşayamayacak gelir grubunda kendini bulan adamlar biliyorum. Tehlikeli, heyecanlı, dolu dolu yaşayacağım derken 20lerinde geberip giden ya da sabıka kazanıp hiçbir eli yüzü düzgün işi olamayan adamları saymıyorum bile.
Corey’e bakınca hemen iki şey aklınızdan geçiyor : Birincisi, bu çocuğa am yağıyordur. İkincisi ise, bu çocuk büyüyünce kendinin bile işine yaramayacak bir adam olacak. Evet, Corey tarzı alfalıkla bolca kadın sikmek zevkli bir olay ama kırmızı hap bu değil. Dahası, kırmızı hapı böyle yaşamak sizi başka ve çok güzel zevklerden de mahrum bırakabilir. Örneğin baba olmak, çocuklarına iyi bir hayat sağlayabilen ve iyi örnek olabilen bir baba olmak. Ya da erkeklerin saygı duyduğu, erdemli bir alfa olup, gecenin ışıklarını lüks bir penthouse apartman dairesinin balkonundan içki içerek izlemek. Yarın dünyanın öbür ucuna uçup, tropik bir adada güzel bir villada yıldızları izlemek. Ne bileyim, bol kaynağı olan, kendi hayatını egemenliği altına almış, erdemli bir erkek olmak işte.
Ekşi sözlükten ibretlik bir hikaye geliyor. Tam bir vaka çalışması olduğundan buraya taşımadan duramadım. Ben susayım, yazar anlatsın.
nereden başlayacağımı bilemiyorum.
çaresiz ve kimsesiz hissediyorum. Boğazımda düğümlenen o şeyin nasıl hissettirdiğini anlatmam mümkün değil sanırım.
6 yıllık ilişki acısıyla tatlısıyla bitti sözlük üstelik ben istemesem de böyle birşeyi bitti. o çok sevdiğim küçük parmaklım saçlarını her duştan sonra kuruttuğum uçtu gitti. gözlerinde gözlerimi görmekten kendimi alamadığım gitti be sözlük.
sebebini sorduğumda daha da çok üzüldüm. tıpta uzmanlık sınavı var ya işte o. evet evet o, ona çalışmak istiyormuş kariyeri daha önemliymiş.. neye tercih edildim nasıl edildim bilemedim. ellerim titriyor nefes alamıyorum. yoruldum, bu kadar yıl sonra bunu duymak ve terkedilmiş hissetmek çok koyuyor be sözlük. üstelik haziran ayında evlilik kararı almıştık. ailelerimiz de tanış olmuşlardı..
evdeki eşyalarını toplayıp gideli neredeyse üç hafta olacak. kimsesiz olduğuma mı yanayım çaresiz hissetmeme mi ne yapacağımı bilememe mi? yemin ederim herşey üstüme geliyor. çok koyuyor bu kadar zaman sonra böyle acımasızca ortada bırakılmak.
yazamıyorum, kendimi alelade cümlelerle izah etmemek isterdim ama duygularımı dile getirecek mecalim dahi kalmadı. titriyorum. dalıp gitmelerim de arttı. ne yapacağımı bilmiyorum. boş boş bakıyorum etrafa. bu işkencenin artık son bulmasını istiyorum. acılar belki paylaşılırsa azalır diye sana yazdım sözlük.
Öncelikle söyleyeyim ki bu yazıyı dalga geçmek için buraya koymuyorum. Erkeklerin çoğu bizimle işte böyle tanışıyor. Büyük darbe yemeden kendine gelip ben ne yapıyorum diyemiyoruz maalesef. Nickinden anladığım kadarıyla arkadaş doktor.
Bu kadar üzülmesinin sebebi ise, masalsı ilişki ideali yüzünden kızın ayrılığa doğru salladığı kırmızı bayrakları görememesi. İşte kırmızı hapın diğer faydası da bu: hem ilişkiyi elde tutmanızı sağlıyor, hem de kız bıraksa bile hatalarınızı bildiğiniz için böyle yıkım yaşamadan gereken dersleri çıkarıp daha çabuk ayağa kalkıyorsunuz. Yoksa eğitim seviyeniz süper olsa da kadınların elinde oyuncak haline gelirsiniz.
Peki yaptığı hatalar neler?
1. Arkadaş bildiğin oneitis olmuş. Kıza bu kadar bağlanmasının başka bir açıklaması yok. Erken yaşta hayatımın aşkı moduna girerseniz ya böyle darbe yiyorsunuz, ya da evlenip her gün dırdır çekiyorsunuz.
2. İlk maddeyle bağlantılı olarak kızla evlenmeden aynı evde yaşaması. Ne diyordu Tomassi’nin demirden kanunları: evlilik dışında bir kadınla aynı eve çıkma. Çünkü kadına “hayatımdaki tek hatun sensin” mesajını vermiş oluyorsun, o da rekabetin getirdiği gerilimden kurtulup seksi koz olarak kullanmaya başlıyor. Sonucunda da saygısını yitirip terkediyor.
3. İkinci maddedeki hatayla bağlı olarak tek kıza 6 yıl zaman ve emek harcayıp tabak çevirmemesi. Daha yeni yayınladık bak duygusal yatırım serisini. Orada anlattığımızın tam tersini yapmış arkadaş.
4. Kızın hipergamisini tatmin edemez hale gelmesi. Bu da muhtemelen ikisi de doktor olduğu için. İki tarafta eşit sosyal statüde olduğu zaman oyun daha da önem kazanıyor. Böyle durumlarda duygusal gücünüz sağlam değilse kız “zaten ben bununla aynı seviyedeyim, o zaman niye bu mıymıntıyı bırakıp aynı seviyede daha alfasını bulmayayım ki?” diye düşünüyor.
5. Kadının bahanesine inanıp kendini harap etmesi. Sizi cidden seven bir kız bırak TUS’a girmeyi ABD başkanlığına aday da olsa ter-ke-de-mez! Nokta. Bu sınav ve kariyer bahanesi, kadınca-türkçe sözlüğün en başına yazdıklarımdan biriydi. Ben genelde ilişki öncesinde duyardım bunu ama demek ilişkide de gelebiliyormuş.
Bakın bu adamı tanımıyorum, adını bile bilmiyorum. Ama hikayesi ve yazısından yansıttığı ruh hali kırmızı hap açısından o kadar klasik ki hatalarını şıp diye bulmamak mümkün değil.
Özellikle 15-25 arası genç arkadaşlar, “tabak çevirin, uzun dönem ilişkiye girmeyin” derken sizi böyle travmalardan kurtarmaya çalışıyoruz. Daha kadınları tanımadan oturup şirket kurar gibi karşılıklı güvene dayalı ortaklık kurmaya çalışıyorsunuz. Yapmayın etmeyin, okuyunca cidden üzülüyorum. Çünkü eski mavi haplı günlerim geliyor aklıma. Hep yaşayarak öğrenmeye çalışmayın, biraz da etrafınızda olanlardan ibret almaya bakın.
Umarım bu kardeşimizin de yolu kırmızı hapa ve bu siteye düşer de nasıl bir hata yaptığını anlayıp kendine çekidüzen verir.
All Women are Like That (AWALT) ve bunun karşıtı Not All Women are Like That ( NAWALT ) manosphere’de çok kullanılan kavramlar. AWALT’ın kelime kelime Türkçe anlamı “Tüm Kadınlar Öyledir”. NAWALT ise “Tüm Kadınlar Öyle Değildir”.
AWALT’ın ekşi sözlükteki açıklaması şöyle ve yanlış :
“all women are like that anlamina gelir. kadinlarin cikarci, bencil, ve dogru damizlik erkegi elde edene kadar hicbir pislikten kacmayacagini varsayar. hoslanmadigi erkegi kisisel amaclari icin kullanir, bir nevi kadinligini kullanir.
bu tur kadinlar evlendikten sonra da, kafesledigi erkegi cesitli kavga, sorun, cocuk ile mesgul tutup iliskide baskinligi saglamaya calisir. buraya kadar, neredeyse kezban tanimi ile ortusmektedir.
bosanma arifesinde, kocasinin mal varligini hupletmek icin avukatlara ruhunu teslim eder.”
AWALT tüm kadınların aynı (ve kötü) olduğunu iddia etmez, öyle olsa idi AWAS (All Women are Same = Tüm Kadınlar Aynıdır) denirdi. Entellektüel tembelliği olan birçok insan “tüm kadınlar” kısmını görür görmez hemen atlayıp, “tüm kadınlar aynı abi, hepsi hipergami kölesi, boşandın mı ağzına sıçar, bla bla” çıkarımları yapar. AWALT’ın anlamı şu :
Tüm kadınların davranışlarını yöneten evrensel biyolojik ve psikolojik prensip, kural ve dürtüler vardır. Bu evrensel özellikler yüzünden kadınlar belli durumlarda belli tepkiler verme eğilimindedir.
Örneğin bir kadının partneri güçsüzlük göstermeye başladığında, o kadın partnerinden cinsel olarak soğur. Hipergami, bencillik, duygusal davranma gibi özellikler AWALT şemsiyesindedir.
Yanlış anlaşılan konu ise, AWALT dürtüsünün etkisi ile her kadının aynı şekilde harekete geçeceğidir. Örneğin yukarıdaki örnekte her kadın partnerinden cinsel olarak soğusa da, her kadın kendi yetiştiriliş, inanç ve değer çerçevesinde farklı şekilde aksiyon alacaktır :
Örneğin bir kadın sadece partneriyle seks yapmamaya ya da seks sıklığını azaltmaya giderken, diğeri partnerle sekse devam edecek ama çevresinde henüz cinsel ilişkiye girmediği uydu erkek çemberi yaratacaktır. Bir diğer kadın hemen partnerini alfa serseri ile boynuzlarken, bir başkası bunu yapmayacak ama dırdır ile erkeğe hayatını zehir edecektir. Bir kadın erkeği tek kelime etmeden terk ederken, diğeri kalıp erkeğe bir süre destek olacaktır.
Yukarıdaki kadınların hepsi güçsüz erkeğe karşı cinsel olarak soğuyacaktır. Ama bu, hepsi erkeğini boynuzlayacak ve radarları dışarı çevirecektir anlamına gelmez! Ama erkeğin güçsüzlüğü erkeğin suçu ise ve kronikleşirse, çok büyük bir kısmı eninde sonunda erkeği terk edecektir.
AWALT, kadınların bir doğası olduğunu, her kadının bu doğanın dayattığı dürtüleri hissettiğini kabul eder. Ama o dürtüye aynı tepkiyi verir demez. Erkeklerden örnek verelim. Hepimiz, ilişki durumumuz ne olursa olsun, güzel bir kadından ilgi görürsek ya da güzel bir kadın görürsek, onunla yatmak isteriz. Bu dürtü her erkekte vardır. Ama bu, her erkek güzel bir kadından ilgiyi gördüğü anda partnerini aldatır anlamına gelmez.
Niye? Zira bu tür dürtüler çok güçlü olabilirler ama insanın işletim sisteminde bunlarla çatışan ve bunları yenebilecek başka programlar var. Yani hipergami ya da bir erkeğin tohumlarını birçok güzel kadına bırakma isteği, başka biyolojik ve sosyal dürtü ve geleneklerin de yanında çalışıyor, tek başına değil.
AWALT kavramının asıl çıkış noktası ise NAWALT yanılgısı. NAWALT, tipik bir mavi hap yanılgısıdır. Bir erkek, ya kadın doğasının var olduğunu ve kadınların bu doğanın dayattığı dürtülere sahip olduğunu kabul etmez ya da daha kötüsü bunu kabul eder ama bunun etkisinde olmayan kadınların olduğuna ( bu ne tesadüftür ki o sıralar sevdiği kadındır) inanır. Kendi 5 yıllık ilişkilerine bakıp, “Canan en kötü zamanımda destek oldu, demek ki erkek düştüğünde her kadın kıçına tekme vurmuyormuş, her kadın aynı değilmiş” der. Burada Canan’ın bu “destek” için kendi ile savaştığını bilmez. Tehlikeli olan da budur zaten.
AWALT’ı reddetmek tehlikelidir zira kadın doğasının dayattığı dürtüleri bilmeyen ya da kendi ruh ikizinin bu dürtülerden muaf olduğunu sanan erkek, erkek olmanın getirdiği sorumluluklardan kaçmaya ve bu dürtüleri sürekli kaşımaya başlar.
Daha da kötüsü, feminen öncelikli beyin yıkama ile yetişen erkek nesli, kadınların negatif özellikleri olabileceğini bile düşünemez. Bu erkeklerin azımsanamayacak bir kısmı, kadın milletini bir bütün olarak tepelerine çıkarır, bir kadından en ufak bir ilgi görse, o kadını ONEitis yapar ve eğer o kadının en negatif dürtüleri ile işkence görse dahil o dürtüleri “bazı kötü kızlara özgü özellikler” diye es geçer.
Erkek çoğunluğunun AWALT’ı reddetmesi nedeniyle kaliteli kadın miti vardır :
Manosphere dünyasının bitmek tükenmez temalarından biri kaliteli kadındır. Kaliteli kadın nasıl tanımlanır temalı bu zihniyet kadınları da ikiye ayırır : kaliteli kadın ve orospular. Sanki bu ikisi arasında grinin türlü tonları yokmuş gibi.
Kaliteli kadın kavramı, bunu kullanan her erkeğin objektif kriterleri ile şekillenir. Erkeğin kendi istediği kalıba uyan kadın (ki Disneyvari bir idealizasyondur bu istediği kadın) kaliteli olur, kendi ulaşamayacağı ve tavlayamayacağı ya da kendine yüzvermeyen, terk eden kadın ise kolayca orospu kategorisine atılır. Şimdi ortamda gerçekten kötü karakterli ve ciğeri beş para etmez kadınlar da olduğunu inkar etmeyeceğim ya da bu tür davranışları eleştirmeye karşı çıkmayacağım. Demek istediğim karşısındaki etten kemikten kadını kafasındaki varolmayan ama güçlü bir ideale sokuşturmaya çalışmak ve buna uymayan ya da bu idealin varsayacağı şekilde davranmayan kadını orospu diye yaftalamak tipik ve yaygın bir AFC davranışıdır.
Bu kafanın ahlaksızlığı bir yana, pratik zararı çok büyüktür. Zira bu kaliteli kadın / orospunun teki zihniyetine kendini kaptırmış AFC (ya da Kırmızı Haplı), kendini kaliteli kadın algısına hapseder. Örneğin bir AFC, arayıp arayıp sonra kaliteli bir kadın bulur ki aslen bu kadın kendisi ile cinsel munasebete girmeyi hasbelkader kabul etmiş bir kadından başka birşey değildir. Bu elemanlar temel olarak oku atarlar, okun saplandığı yerin etrafına hedef dairelerini boyarlar ve kendilerini hedefi tam 12den vurduklarına inanırlar.
Kaliteli kadın mitine hapsolmuş ortalama AFC, kadınını ya da daha elde edemediği kadını bu hayali ideale sokuşturmaya çalışacaktır. Kadın kendine ne yaparsa yapsın dizinin dibinde fino köpeği gibi karşılıksız bir sevgi ile bekleyecektir. Kendi etten kemikten kadının erkeğin erkek adam olmamasına verdiği doğal tepkileri “kancık orospu” davranışları olarak algılayacaktır.
Bu tip erkekler (tüm kadınlar ya da o an kendine ilgi gösteren kadın melek sanan erkekler), Aşk Hiyerarşisi yazısında belirttiğimiz romantik aptallıktan müzdariptir. Bunların bir üst versiyonunda ise kırmızı hap görmüş ama kırmızı hap yöntemlerini hayatlarının kadını olacak o istisnai güzeli tavlamak ve onunla mavi haplı disney masalı aşkını yaşamak için kullanmaya çalışan erkeklerdir. Hayallerin kadınları ve çocukların eline dinamit vermek. Bunlara camiada purple pill (mor haplı) denir.
Bu noktada yeri gelmiş iken belirtelim, kırmızı hapı görüp de hipergamiyi okuyunca bütün kadınları orospu gören azımsanamayacak bir grup daha vardır. Bunlar Hipergami Üzerine Birkaç Not yazısında belirttiğimiz uyarıyı es geçen ve yukarıda bahsettiğimiz dürtü – aksiyon ayrımını anlamayan erkeklerdir. Bu erkekler genelde “kadın milleti hep aynı hacı, sikip geçicen” ve “kadın milleti hep aynı hacı, tamamen uzak duracaksın” uçlarına savrulur.
Ve yine yeri gelmişken belirtelim, bir de azınlıkta olan, kadınlarla başarılı grup vardır. Bu adamların sosyal statüleri ve alfa karizmaları o kadar iyidir ki, karşılaştıkları hiçbir kadında hipergami gibi dürtülerle muhatap olmazlar. Bu adamlar da “ne AWALT’ı ya, ben hiç görmedim yok öyle şeyler” diyecektir. Doğrudur, bu şanslı azınlık böyle şeyler görmemiştir ama bunlara bakıp AWALT dürtüler yok demek, sıradan bir erkeği hüsrana götürecektir.
AWALT’ı kabul etmek zordur. Bunun nedeni ise bir erkek AWALT (kadın doğası) gerçeğini kabul ederse, kadınlardan nefret edeceğinden, hayatı boyunca kadınlara öfke duyup, onlarla sağlıklı bir ilişkiye giremeyeceğinden korkar. Daha da kötüsü, birçok erkeğin beyni, mutluluk = disney masallarındaki gibi hayatının aşkını bulup onunla ölene kadar birlikte yaşamak masalıyla o kadar uzun süre yıkanmıştır ki, eğer bu masalsı aşk yoksa, kendisini 100% mutsuz bir hayatın bekleyeceğini sanarak, kadın doğasını, AWALT’ı ve kırmızı hapı reddeder.
Oysa mutlu olmak için kendini masallarla uyutmak ve doğal gerçekliği reddetmek gerektiğine inanmak, bir erkeği hem hayat boyu oğlan çocuğu olgunluğunda tutar, hem de bu masalların hizmet ettiği feminen merkezli simulasyonun kullandığı bir köleye dönüştürür. İşin aslı, birçok erkeğin en acı yoldan anladığı gibi, bu peri masalının vaadettiği mutluluk bile masalda kalıp rolünü oynayan erkekten esirgenir ve AWALT’ı inkar eden erkekleri, acı ve kölelik dolu bir hayat beklemektedir.
Kıssadan Hisse
AWALT’ın farkında olmanız sizi kadınların içindeki doğal dürtüleri yönetebilir ve lehinize kullanabilir hale getirir. Sadık, hipergamisini tamamen kontrol edebilen bir kadın buldum yanılgısı ile ilişkide yayarak en anne eliyle seçilmiş, bakireler bakiresi kızın bile hipergamisini azdıracak bir mavi haplı / mor haplı olmanızı engeller. Aynı zamanda her kadına orospu gözüyle bakmanızın da önüne geçer.
Bugün size çok tehlikeli bir kadın türünden bahsedicem (sanki tehlikesiz olanı varmış gibi). Flörtöz hatun.
Kadınların doğal tabak çeviriciler daha önce burada bahsedilmişti. Lakin bu tabakla ilgili şöyle bir ayrıntı var. Kadınlar ne kadar yedek kulübesinde adam tutmayı sevse de her zaman takımın yıldız oyuncusunu bilirler, yani bir tabak mutlaka diğerlerine göre fazla ilgi görür.
Lakin bu flörtöz hatun dediğimiz model, tüm tabaklara eşit ilgi gösterir ve tabii ki tahmin edeceğiniz üzere hepsi de kendini özel sanır. Ancak kızımızın esas amacı ilgi çekmektir. Siz olayı ciddiye bindirmek yani yatağa götürmek istediğiniz anda arkadaş kartını çekerek sizi mahcup etmeye ve aldığı ilgiyle egosunu depolayıp kaçmaya başlar.
Erkeği burada tuzağa düşüren durum ise yürüme davetiyesi denilen sinyallerin kız tarafından dağıtıldığını görünce hemen harekete geçmesi, yani kızın ilgi toplamak için flörtü kolaylaştıran hareketlerini kendine özel sanmasıdır.
“İyi de hani yürümek erkeğin göreviydi?”
Evet hala bu görevimiz var (zaten hep vardı) ama sinyal aldık diye hepsi aslında sonuca gidecek anlamına gelmiyor. Dereyi görmeden neden paçalar sıvanmaz, ufak bir saha raporuyla örnek vereyim.
Bir Avrupa ülkesinde Güney Amerika kökenli bir hatunla tanıştım. 21 yaşında, esmer tatlı bir şey. Hatta kedi canını onun. En baştaki nerden geldin nereye gittin muhabbetinden sonra tanıştığıma memnun oldum deyip dışarı gezmeye çıktım (ara not: yeni tanışılan hatunla ilk 4-5 dklık konuşma sonrası amele sümüğü gibi yapışmadan ve kesinlikle numarasını alıp uzamak başarının başlangıcıdır, ama ben nasıl olsa otelde tekrar denk gelirim diye numara almamıştım).
Akşam üstü otele döndüğümde kız aşırı istekli bir vücut diliyle (dokunma ve pişmiş kelle gibi sırıtma vb.) bir yerlere gidip içmeyi teklif etti, “alkol kullanmıyorum ama sana eşlik edebilirim” diye kabul ettim. Zaten kafamda bu yazının da konusu olan mesele vardı, bu hareketler bana mı yoksa herkese mi diye merak ediyordum. Sosyal deney gözüyle bakınca acaba kız ne diyecek stresi de kayboluyor, böylelikle karşı tarafa yokluk içindeki beta izlenimi de verme ihtimalini düşürmüş oluyorsunuz kanımca.
Neyse bir yere vardık, oturduk sohbete. Ben de ilk görüşmelerin kuralına uygun olarak yüzde 70 dinleyip (ve yönlendirici sorularla kızı konuşturup) yüzde 30 oranında ufak esprilerle ortamı ısıtıyorum. Aramızda yaş farkı da olduğu için amused mastery uygulamaya da çalışıyorum, kızın bozuk ingilizcesi üzerinden ufak ufak dalga geçiyorum. Tabii hatun sürekli kakara kikiri konuşup durdu.
Bu arada, ben bizim kızlara çok konuşuyor derdim ama bu Güney Amerikalı kızlar acayip çenesiz. İstemeseniz de konuşmanın çoğunu onlar yapıyor zaten, dırdırdır susmak bilmedi amk anadan kıza nesil bunlar herhalde.
Gece gayet güzel devam ederken şüphelerimi doğrulayan hareketler kızdan gelmeye başladı.
İlk olarak bana Fas’ta tanıştığı birinden bahsetti. Eleman buna bir yandan mesaj atıyor, sonra görüntülü konuşma falan yaptılar. “Çok sevdiğim bir ‘arkadaşım’, her gün konuşuruz böyle” dedi. “Ne zaman tanıştınız?” dedim, bir hafta olmuş. Eh daha gündüz tanıştığı adama kakara kikiri yapan bir hafta önce tanıştığıyla bu kadar samimi olmuş çok mu? Benim yanımda başka erkekle konuşması zaten faul de bu hareketler aynı zamanda onun iflah olmaz bir ilgi fahişesi olduğunun kanıtıydı.
Beş dakika sonra ikinci bomba geldi. Bu kez de Norveç’te tanıştığı ve görür görmez aşık olduğu bir elemandan bahsetti, yanak yanağa fotolarını beraber seyrettik. Gittiğinde hep elemanın evinde kalıyormuş ve onu “arkadaş olarak” çok seviyormuş. Bak hem ilk görüşte aşk hem arkadaş. Vay amk!
Fakat kız durmuyordu, kız adeta Messi çıktı beyler ve üçüncü golü de atıp hattrick yaptı. Biz bardan çıktıktan sonra bu sefer de yarın yine çok sevdiği bir “arkadaşıyla” (tabii ki tinder’dan tanışalı iki üç hafta olmuş) bizim bulunduğumuz şehirde yarın akşam yemeğine gideceğini ve kıyafet seçmekte kararsız olduğunu söyledi. Arkadaşıyla yemeğe gidecek, sanki hayatının aşkıyla buluşacak gibi kıyafet seçiyor, düşün artık.
Çok geçmeden dördüncü bomba da geldi. Zaten ben artık yürümeyi falan bıraktım kızın performansını ayakta alkışlıyorum ve kırmızı hap gözlemi yapıp ibret alma peşindeyim. Yolda gelirken tinder üzerinden biriyle yazışıp ondan da gitmeden buluşma sözü aldı. Tabii yazışırken yine suratta sırıtma, arada bana ne yazayım diye soruyor.
Kızımızın performansı ibretlikti, bu artık tabak çevirmekten de öte bir şeydi, adeta bir resitaldi. Hani tabak çevirmenin Oscar’ı olsa altın tabak bu kızımıza giderdi bence. Dikkat ederseniz hepsiyle de can ciğer kuzu sarması ama hepsiyle de “arkadaş”. Ama ben durumun farkında değilmiş gibi emin olduğum şeyi ona söyletmek istedim ve sordum.
Ben: Hımm peki aralarında hoşlandığın var mı? Belki sevgilin olur.
Kız: Sevgili istemiyorum. Bir erkeğe ayıracak vaktim yok.
Ben: Bu kadar arkadaş niye o zaman?
Kız: Aslında yeni insanlarla tanışmayı ve arkadaş edinmeyi seviyorum. Faydası oluyor. Mesela Norveç’teki arkadaşım oradayken bana para harcatmadı, çok yardımcı oldu. Ya da mesela sen iyi İngilizce biliyorsun, ileride bir çevirim olsa sana danışabilirim.
Ben: Ebenin amı artık!
Tabii ki böyle demedim, Çocuklar Duymasın’daki psikolog Sinan Bey gibi anlıyorum deyip kapattım konuyu.
Vay arkadaş, bu kız milletinde hiç utanma kalmamış. Eskiden bizi çaktırmadan meriç yaparlardı, şimdi alenen söylüyorlar!
Diyeceksiniz ki “Bu kız birilerine mutlaka veriyor, onlar nasıl yapmış? Senin beceriksizliğin.”
Kısmen doğru. Şunu kere diyeyim ki bu kızdan zaten uzun ilişki malzemesi olmaz. Fakbadi bile olmaz, en fazla tek gecelik. Ancak bu olay da tamamen değilse de büyük ölçüde tiple alakalı. Yani bu anlattığım tarzda kızların zamanında kaslı ve uzun boylu, yakışıklı elemanlarla yükselen hipergamisini tatmin edemiyorsanız, büyük ihtimalle elleriniz boş dönersiniz (ya da dolu mu deseydim ehehe).
Dolayısıyla böyle aşırı flörtöz ve başta sinyal verdiği halde sürekli arkadaşlığın anlam ve önemini vurgulayan kızlar meriç kadrosunu boş bırakmak istemiyordur, tipten işi götürmüyorsanız pek uğraşmaya değmez. Rollo Tomassi’nin de dediği gibi sizinle seksi erteleyen kızdan bir cacık olmaz. Etrafta gördüğü herkese gülücükler dağıtan, aşırı enerjik hatun modeli genelde bunu ilgi toplamak için yapar, ilk buluşmadan sonra ciddi bir fiziksel yakınlaşma yoksa next deyip devam edin. Hatta böyle bir durumda kızın gösterdiği sahte ilgiye rağmen gittiğinizi görmesi, onda sizin elde edilmesi zor bir adam olduğunuz izlenimini bile yaratabilir. Yoksa kaldığınız her saniye aleyhinize işler, sizi mericin önde bayrak taşıyanı yapmadan da bırakmaz.
Sözlerimi Emel Sayın hanımefendinin güzel bir şarkısıyla bitirmek istiyorum:
Tarihi yeniden yazmak – daha aylar önce size aşk mesajları gönderiyor olmasının hiçbir önemi yok. Aslında o aylardır mutsuzdu.
Ben buna aç-kapa düğmesi efekti diyorum. Bir kadın size artık ilgi duymadığında ve artık yoluna bakmakta olduğunda meydana gelir. Aldatmış olup olmaması önemli değildir.
Kadın geçmişte yaşanmış tüm iyi ilişkileri kötülemekte değildir, bu şeylerin hiçbir zaman yaşanmadığına inanmaktadır. Bunu biraz açıklamama ve Briffault Yasasına bağlamama izin verin.
Kadınlar duygusal hallerini gerçekliği tanımlamak için kullanırlar – bunu zaten biliyoruz. Bir erkek bir duygu hissettiğinde, bu duyguya ne sebep oldu diye sorar. Bu duygu makul ve rasyonel mi? Belki öyle, belki değil ama bu şekilde düşünmek duygunun objektif gerçeklikle uyup uymadığını anlamaya yarar. Gerçeklerce desteklenmiyorsa, belki de erkeğin reaksiyonu yanlıştır.
Bir kadın bir duygu hissettiğinde, o bunu objektif gerçekliği olarak kullanır. Bir kişi ona ihanet etmedi ise neden ihanet edilmiş gibi hissetsin ki? Eğer biri onu üzmedi ise neden üzgün hissetmiş olsun ki?
Bu nedenle kadının kendi gerçekliğine göre verdiği karar erkeğe deli saçması gelebilir (kadınlar deli değil mi zaten?). Bunun nedeni kadının kendi gerçekliğini bildiği tek temel gerçeklik üzerinden tanımlamasıdır : kendi duygusal hali. Eğer bir kadın üzgün ise size “sen beni üzüyorsun” der. Kadın kendi duygusal halini belirlememiştir, bunu siz yapmışsınızdır. Kendi duygusal halini değiştirmek bir kadının kolay kolay yapabileceği birşey değildir.
Yani, kadının deneyimlediği duygusal hal, bu hale sizin neden olduğunuz anlamına gelir, bilerek ya da bilmeyerek. Kadın üzgün olduğuna göre, siz onu üzmüşsünüzdür. Kadının objektif gerçeklik hali sizin onu üzmek için yanlış birşey yapmış olmanızı gerektirir. Burası çoğu tartışmanın başladığı yerdir, çünkü erkek yanlış bir şekilde şöyle iddia edecektir “dediklerimi yanlış anladım, tabii ki öyle demek istemedim”. Ve kadın için rasyonel ve makulun bir anlamı yoktur. Eğer o üzgün ise, üzgün olmasının bir nedeni vardır, yoksa üzgün olmazdı ki! Üzüntüsü onun şimdiki gerçekliğini tanımlar. Eğer siz onu üzecek kadar önemli birşey yapmamış olsa idiniz, üzgün olmazdı.
Aç-kapa düğmesi efektine gelelim. Bir kadınla birkaç yıl çıktınız ve işler ekşimeye başladı ise tarihin yeniden yazılmasına şahit olmaya başlarsınız. Kadın “aslında sizi hiç sevmediğini” iddia eder (“sevdim sanmıştım”) ya da bunu direk söyleyemezse siz birden “ona hep kötü davranmışsınızdır”. Evet, meşhur hiçbir-zaman / hep” demeçleri. Bunlar gerçekliği değil, onun yeni duyguları üzerinden inşaa edilmiş yeni gerçekliğini anlatan sözlerdir.
Burdaki düşünce süreci şöyledir : gerçek aşk ölümsüz ise ve gerçekse, ve ben bu adama karşı gerçek aşk değil de soğukluk ve kızgınlık hissediyorsam, karşımdaki bunu hakedecek biri olduğı için böyle hissediyorumdur. Karşımdaki beni kötü hissettiriyor, o nedenle o iyi olamaz zaten. Bu durumda da ben bu adamı sevmiyorum ve zaten beni kötü hissettiren birini sevemem. Bu adam hep böyle kötü olmalı, o nedenle aslında ben bu adamı hiç sevmemişim. Bütün ilişki bir yalanmış. Gerçek aşk ölümsüz olmalıydı, bu ölümsüz değil ise, gerçek de değil.
Yeni duygu halinin yarattığı bu yeni gerçeklikte, aranızda hiçbir şey aslında iyi olmamıştır ve bir yalandan ibarettir. Aç- kapa düğmesi ile açılıp – kapanan bir lamba gibi, ikinizin bunca zamandır kurguladığı herşey bir anda yok olur, zira zaten hiç varolmamıştır.
Bu aşamada pek çok erkek pazarlık yapmaya çalışır : “buraya kadar beraber geldik aşkım, bunu nasıl bir çırpıda çöpe atarsın? İlişkimizi kurtarabiliriz.”
Tamamen anlamsız bir pazarlık. Kadın neyi çöpe atıyor ki? Ona göre hiçbir şey. Eğer ilişki dediğinde değerli birşey olsa idi zaten böyle hissetmezdi ki. Yani kurtarmaya değecek bir ilişki hiç olmadı ki.
Briffault’s Kanunu bu prensip üzerine kuruludur:
Briffault Kanunu :
Bir kadın ile bir erkek arasında birliktelik olup olmayacağına kadın karar verir. Kadın eğer erkek ile birliktelikten bir fayda çıkaramaz ise, o birliktelik gerçekleşmez.
Bu yukarıdaki önermeden iki doğal sonuç çıkaracağım :
1 – Erkek tarafından geçmişte sağlanan fayda, birlikteliğin devam etmesi ya da gelecekte bir birliktelik olması anlamına gelmez (Sonuç 1)
Erkeğin gelecekte bir birliktelik için bugün sağladığı fayda, fayda sağlanır sağlanmaz etkinliğini yitirir
2- Gelecekte sağlanması vaadedilen bir faydanın bugün devam eden ya da gelecekte olabilecek birliktelik üzerine etkisi sınırlıdır. Bu etki, fayda ne kadar gelecekte ise o kadar azdır ve kadının bu erkeğe olan güvenine bağlıdır (Sonuç 2)
Özellikle Sonuç 1 derki geçmiş faydalar gelecekte ve şimfi bir birliktelik sağlamaz. Geçmiş faydalar ve sürekli birliktelik objektif bir gerçeklik gerektirir : biz birbirimizi sonsuza kadar seveceğiz, iyi günde ve kötü günde beraber olacağız, ben sana bir ev ve hayat sağlayacağım, sen de gelecekte bunları sağlayamazsan bile sen bu fedakarlıklarımı hatırlayacaksın.
Ama kadının kafasında işler kötüleştiğinde, kadının duygusal durumu yeni bir gerçeklik yaratacaktır. Bu gerçeklikte geçmiş faydaların artık bir önemi yok değildir, gerçmiş faydalar hiç olmamıştır! Eğer erkeğin yaptığı geçmiş faydaların ve fedakarlıkların bir anlamı olsa idi kadın böyle hissetmezdi ki! Kandırılmış ve sizden soğumuş hissetmezdi ki. Gerçek şu ki siz bir fedakar değil bir sahtekarsınız.
“İşler kötü gittiğinde kadın ‘bunu beraber aşacağız aşkım, her zaman senin yanında olacağım’ diyecektir. Hiç hayale kapılmayın, geri sayım başlamıştır. Çanlar çalmadan toparlayamazsanız, yalnız kalacaksınızdır.”
ÖNEMLİ NOT :
Tarihi yeniden yazmak sadece siz veya o değiştiğinde olmaz. Bazen kadının çevresinde birşey değişir ve bunda sizin hiçbir suçunuz ya da etkiniz olmayabilir. Örneğin kız yeni bir işe girer ve sizden daha iyi bir çocuk onunla flört eder.
Eğer kadın bu yeni adama karşı birşeyler hissederse şöyle düşünür : eğer size aşık olsa idi, bu diğer adama karşı birşey hissetmemeliydi. Bu durumda kadın onca zamandır aslında size aşık olmadığını anlar(!) ve onca zamandır aslında mutlu olmadığını kavrar (!!). Bu elemanla karşılaşmadan 2 gün önce sorsanız sizinle evlenecektir, hiç bu kadar mutlu olmamıştır, ve siz onun kahramanısınızdır, yeminle. Ama bugün (aç – kapa düğmesi) sizinle uzun süredir mutlu hissetmemiş gibidir.
Değişen siz değilsiniz. Hata yapan da. Sadece kadının ilgisi artık başka yerdedir ve kadın bu çekimi umursamamazlık edememektedir. Çok az erkek bir kadında gerçek arzu yaratabildiği için kadın buna aşırı duygusal önem yükler ki bunun önemli olduğuna kendisini inandırsın ve daha da önemlisi sizi bırakıp bu yeni adama gitmeye hakkı olduğunu düşünsün.
Madem Mahmut abi evlenilecek kadınların özelliklerini anlattı, ben de size bu tarz kadınların niye feministler tarafından sevilmediğini anlatayım. Hem de ekşi sözlük üzerindeki ibretlik bir entry ve tartışma üzerinden.
Sözlükte “gokkusagindaki ruh” nickli kadın yazar, çalışmayı bıraktıktan sonra evliğinde mutluluğu nasıl yakaladığını şöyle anlatmış:
calistigim zamanlar esimle aramizda tartismalar olurdu. bunlar genelde utusuz gomlekleri, yikanamamis camasirlari, yine dunden kalan yemekler vb. konularda olurdu. esim asla ev isi ve yemek yapmazdi. ben de ondan sonra eve geldigim halde bunlarla ugrastigim, o uyurken utu ve temizlik yaptigim icin gergin ve kizgin olurdum. gel zaman git zaman ev kredimiz bitip maddi olarak duzluge cikinca cocuk planlari devreye girdi ve bebegim icin isten ayrildim zira aldigim maas cocuk bakicisi masrafini ancak karsiliyordu. esim de benim maasimin yaklasik 4 katini aldigi icin isten benim ayrilmam ve cocuga bakmam finansal acidan daha dogruydu.
simdi gercekten hersey cok yolunda. utulu gomlegi gectim, utulu donlar, her aksam iki cesit yemek, salatasina kadar hersey ve mutlu bir cocuk var… ve her aksam eve yorgun argin ve gergin gelmedigim icin ayiptir soylemesi gelsin cowgirller gitsin blowjoblar … yorgun kadin (ve erkek) maalesef cinsel hayatina herkes gibi ozen gosteremez. en azindan ben o kadar yorgunlugun uzerine uyumayi tercih ederdim.
isi birakmam maddi olarak olmasa da manevi olarak evimizdeki huzuru fazlasiyla arttirdi. ha ama benim gelirim yuksek degildi. maasim 5-6 bin olsaydi 2 bin bakiciya verip uzerine hala para kalsaydi bu karari bu kadar kolay alamazdim herhalde.
edit: 3 dil biliyorum universite mezunuyum ve cocugumun en iyi okullarda okumasini istiyorum. bunu eve 500 tl fazla girip, bakici kadinlarin elinde buyuyup, anne babasini mutsuz gorerek basaramaz. daha 2 yasinda bile degil ingilizce kelime dagarcigi turkcesi kadar. her gun ozenle ogretiyorum herseyi ilmek ilmek. oyun gruplarina katiliyoruz, muzeleri, cocuk parklarini geziyoruz. haftada bir kelime turkce ve ingilizce harici baska dillerden bir sozcuk ogreniyoruz. bu hafta “hola” ogrendik mesela. ona gonlunce vakit harciyorum. ben eminim ki cok basarili ve guclu bir kadin olacak.
Hanımefendi gayet mantıklı bir açıklamayla dışarıdaki iş yükü bittiği için ev işlerini daha kolay yaptığını, çocuğuyla daha iyi ilgilendiğini ve onun da eğitimine katkı sağladığını, ve cinsel hayatlarının da gözle görülür ölçüde iyileştiğini söylemiş. Kısacası anne mutlu, baba mutlu, çocuk mutlu. Buraya kadar bir sorun görebiliyor musunuz? Ben de göremiyorum. Hatta şu tarz bir evlilik eminim genç arkadaşlarımızın da, ileride evlenmeyi düşünen benim de hayalim.
Ama bunu gören feminikler boş durur mu? Kadının ne erkekten para dilenmesi kalmış, ne ataerkil düzene boyun eğmesi, ne de geri kafalılığı … ilgili yazının devamında hakaretler gırla (üçüncü sayfa sonunda başlıyor). Hepsini buraya tek tek yazmam imkansız, ancak özet geçersem klasik feminik utandırma taktikleri ile kadını yerden yere vurmuşlar.
Peki bu evlenilecek kadının harika bir örneği olan ablanın evine ve kocasına olan bu bağlılığı ve bu hayat enerjisi feminikleri niye kızdırıyor? Bana kalırsa iki temel sebep var:
Alfa dul sendromu. Belirli bir yaşa kadar erkeklerle gününü gün edip daha sonra evlenecek erkek bulamayan, alfa erkek eşiği yüksek olduğu için bulduğunu da beğenemeyen hatunlar evliliğe bok atar. Bunun sebebi, kadınların her zaman yaptığı gibi hatayı kendinde aramadan birilerine bok atma yani evde kalma sebeplerini rasyonalize etme çabası. “Ben evlenilecek kadın olamadım” demek yerine “evlenip kocasına yemek yapan kadınlar köledir” diyerek üstlerindeki sorumluluğu kaldırmış oluyorlar.
Ego yatırımı. Bir düşünceye ne kadar uzun süre inanırsanız o düşüncenin aksi ispatlandığı zaman karşı çıkışınız o kadar sert olur. Mesela kırmızı hapla tanışan meriçlerin can siperane bir şekilde yaptıklarını savunması gibi. Mesela Orta Çağ kilisesinin dünya dönüyor denince bunu diyen bilim insanlarını aforoz etmesi gibi. Çünkü onlar bu düşünceye yatırım yapmışlardı, aksini öyle hemen kolayca kabul etmek yıllarca inandırdıkları egolarına bir darbe olacaktı.
İşte bu ablamıza karşı feminiklerin saldırıları da ego yatırımının birer örneği. Okumuş ama ev hanımı olarak hayatına devam kadınların mutsuz olacağına dair feminik propagandaya kendilerini öyle kaptırmışlar ki bunun aksi tek bir örnek bile saldırıya geçmelerine neden oluyor. İşin komiği, kadın altını çizerek mutlu olduğunu söylediği halde devamında gelen entryler “hayır sen mutsuzsun! mutlu olamazsın! kocan seni kandırıyor! aslında sen zincire bağlı çalıştırılan kölesin!” diye ağzından salyalarak saçarak bu durumu inkar etmeye çalışıyor. Kadının nasıl hissettiğini kadından iyi biliyorlar amk, komediye gel. Götü boklu bir aile şirketinde 2000 tl için eşek gibi çalışmak özgürlük; ama evde kocana ve çocuklarına yemek yapmak, hem kendinin hem onun yüklerini hafifletmek kölelik.
Her daim kadınların özgürlüğünü ve tercih haklarını savunduğunu söyleyen feminikler, “kendi özgür iradesiyle” işini bırakıp ev hanımlığa geçen bir kadına fütursuzca saldırıyor. Çünkü feminizme göre özgürlük ancak erkeklere hayatı zindan edip, ardından 40lı yaşlarda 32832 tane kediyle aynı evde yaşayarak elde edilebilir. Mutluluk gibi tanımı çok geniş bir kavramın kocaya iki kap yemek yapmakla biteceğini iddia eden bir güruh var karşınızda. O yüzden size daha ikinci buluşmada “kadın erkek eşitliğine inanıyorum” (hukuki eşitliği kastetmiyorum tabi ev işlerini paylaşma anlamında eşitlik), “ev işi yapmam”, “ay çocuk ayak bağı” ne diyen kızlardan ayaklarınızı götünüze vura vura kaçın, o kadar diyorum.
Hatta iyi gelirli bir kariyeri olup da 29-30 yaşına geldiğinde hala evlenmemiş bir hatun da bunun lacivertidir, onlardan da kaçın. Ben kaçtım, hiç pişman olduğumu hatırlamıyorum.
Ha az kalsın unutuyordum, bu ablamız gibi geleneksel kadın erkek rollerinden gocunmayan bir hatun bulursanız evlilik vaktiniz geldi demektir.
Size daha büyük bir dinamiği açıklamak için, iyi bir arkadaşım olan Rob’un öyküsünü anlatacağım.
Arkadaşım Rob gençken, çoğu erkeğin “doğal alfa” diyeceği bir erkekti; fit, zeki ve onun dobralığını anlamayan erkekler için ise sahip olduğu alfa duruşu genellikle kendisini bilmeyenlerin onu ‘göt herif’ diye tanımlamalarına sebep olurdu. Liseden sonra bir süre orduda idi ve bu da onun için çok uygun görünüyordu zira çok iyi bir uçak gövdesi teknisyeni olmuştu. Bu alanda bir süre iyi de kariyer yaptı.
Doğal bir Alfa olmasına rağmen Rob’un kadınlara yaklaşımı daha çok feminen buyruk tarafından etkilenmişti. Ona aşık olan kızlar vardı ama Rob’un ONEitis eğilimi ağır basıyordu. Bu nedenle bir kez Kim’e kilitlendikten sonra, hayatının odağında hep Kim vardı. “Doğru kız için herşeyi yaparım” derdi çünkü onun inandığı buydu : fedakarlık ve destek daha ikisi karşılaşmadan bile Rob’un görevi idi. İkisi de 19 yaşında iken Kim “kazara” hamile kaldı.(*)
Kim hamile olduğunu söylediğinde Rob’un ONEitis hastalığı onu tahmin edilebileceği gibi maskülen, “doğru olanı yap” yönüne doğru götürdü. İkisi de henüz çok gençti ve 20+ sene önce bile çok genç evlenen çiftlerin düşük “başarı” oranına sahip olduğunu biliyordu, ama tahmin edilebileceği gibi müstakbel eşinin buna bir istisna olacağını düşünüyordu. Onun ONEitis hastalığından mı yoksa doğal alfa inatçılığından mı bilmem, daha 19 yaşında çok iyi bir koca ve baba olmaya ant içti.
Kim evliliğin her zaman daha az hevesli tarafı idi ama kürtaj olmayacaktı. Rob’un gelecekteki potansiyeli konusunda emin olamasa da, 19 yaşında Rob ile evlendi. 5 yıl sonra 2 kızları vardı ve bundan iki sene sonra da bir oğulları oldu. Evliliklerini bir nevi mecburiyet olarak tanımlayabilirdim ama Rob Kim’i ve çocukları gerçekten çok seviyordu. Onun alfa tutumu onu daha da iyi bir sağlayıcı olmaya itiyordu ama Kim, kendisi 30larına ve daha büyük çocukları kendilerini idare edecek hale geldiğinde incelikle ve umursamazca Rob ile arasına mesafe koymaya başladı.
Kim 29 yaşına geldiğinde orta düzey yönetici olarak çalışmaya başladı. O güne kadar ev-kadını idi ama şimdi kızları okula başlamıştı ve o da çalışmak istiyordu. 3 çocuklu bir kadına göre Kim oldukça fitti (geri dönüp bakınca aslında fazla fitmiş). Rob biraz kilo almıştı ama hala karın üstü kasları formdaydı. Kim evde geçirdiği zamandan daha fazlasını işte ve gymde geçirmeye başlamıştı ve bu bizim kahraman – ONEitisci Rob’u bile sinir ediyordu.
Kim’in artık işte yeni arkadaşlıkları vardı ve bunların çoğu da 20lerin ortasında ve sonundaki bekar kadınlardı. Kim ise neredeyse 31 yaşında idi. Bütün bu bekar kız arkadaşları onu sürekli dışarda içmeye çağırıyordu. Onlar buna kız kıza gecelere akmak demiyorlardı, ama yaptıkları tam olarak da buydu. Görevine sadık Rob evde çocuklara bakıp bira ve film izleyerek zamanını geçiriyordu. Bu çok sık tekrarlanan birşey haline gelmeye başladıktan sonra bile Rob kahraman, destekleyici, baba / koca / sağlayıcı rolüne yapışmaktan vazgeçmedi. Rob hala insanların Beta diyeceği biri değildi ama onun ONEitis’e adanmışlığı ve artan evcil rolü Kim’in onu beta olarak görmesini sağlamıştı.
Kim 20lik arkadaşlarının haftasonu hikayelerini heyecanla dinlemekten, klüplerde onların kaçamakları ile yedikleri haltları kenardan izlemeye geçti. Sanırım birçok okur bunun nereye gittiğini anlamıştır. Sonunda Kim Rob’u aldattı. Ben Rob ile konuşarak onun Kim’i ve iş arkadaşını öldürmesine engel olmanın şüpheli ama ciddi gururunu taşıyorum. Sabahın 4’ünde onları bir motel odasına kadar takip etmişti. Ben onunla telefonda konuşurken arabada çocukları vardı.
Treni Kaçırmak
Bu hikayeyi sizi genç yaşta evlilikten korkutmak için anlatmıyorum. Bunun tersini daha iyi anlamanız için anlatıyorum. Benim blogumu yeterince takip eden herkes bilir ki ben erkeklere 30 yaşına kadar bırak evililiği, ciddi ve tek eşli bir ilişkiye bile girmemelerini tavsiye ediyorum. Bunun birçok erkek için zor, birçoğu için de imkansız olduğunu biliyorum. Ama burada prensip, bir erkeğin Cinsel Pazarda rollerini doğru şekilde ölçebilecek seviyeye gelene kadar kendi CPDsini kavrayıp gerçekleştirmesi gerekliliği. Ancak ondan sonra bir erkek, kendi Oyun farkındalıklarına göre tek eşliliğe girecekleri kadının kalitesini tartabilirler.
Rob bu bağlantıyı hiç kurmadı ve ergen sosyal yetenekleri ve feminen şartlanmanın öğrettikleri ile yaşadı (ve hala da yaşamakta). Rob bu ihanet ile çılgına döndü ama Kim’i affetti ve beraberce evlilik danışmanına gittiler ve bu danışmanlığa uyan şekilde, tipik “Kim’in Rob’u arzulamasının pazarlığını yaptılar“. Rob hala Kim’in kavrayıp takdir edeceğini düşündüğü oyunun kuralları ile oynuyordu (mesela ilişki yatırımı yanılgısı gibi). Ama 3 çocuk ve 20lerin trenini kaçırdıktan sonra Kim’in hipergamisinin umrunda değildi.
Bu noktada Kim’in Rob’u terketmesi sadece bir formalite idi ama son darbe Rob işte sırtını sakatlayıp artık işini yapamaz hale geldiğinde indi. Ciddi bir engeli vardı ama Kim’in suçu değildi. Kim bu noktadan sonra vahşileşti. Çocukları da alıp Rob’u terk etti . “Kendini keşfetmek” ve kaçırdığı 20lerini yaşamak için yarı eyalet öteye yerleşti.
Oyunu ideallerindeki kadını elde etmek için kullanmak isteyen erkekler için 18 – 24 yaş arasında (CPDlerinin tepesinde) genç bir kadınla evlenmek ya da en azından tek eşli bir ilişkiye girmek çokça vurgulanan bir çözüm. Mantık şu : eğer hatunu şu meşhur cock carousel’e binmeden (İngilizce kucaktan kucağa atlamak anlamında, kelime anlamında argo kelime) önce ve gözü açılmadan aldın mı, kız tek eşlilik için biçilmiş kaftan olacaktır. Eğer kızı böyle erken alırsan, erkek onun (umulur ki) ilk Alfası olacaktır, kadın onunla eş bağı (pair bonding) geliştirecektir ve böylece hem ona en doğurgan zamanında sağlıklı çocuklar verecektir hem de ona duygusal olarak bağlı, sadık ve kendini adamış bir eş olarak bir ömür boyu mutlu ve mesut yaşayacaklardır.
Bu fantaziyi seviyorum, eminim idealist birçok erkek de seviyordur. Aslına bakarsanız bu CPDsinin tepesinde (30 – 36 yaş arası) bir erkek için, doğru oranda statü ve Amused Mastery (Eğlendirici Ustalık) ile becerebileceği ve gerçekçi birşey bile olabilir; eğer bu erkeğin kendi değeri iyice sağlamlaşmış ise. Fakat, Rob ve Kim’in hikayesindeki gibi bir senaryoda, genç evlenmede başka bir risk vardır : Gençliğimi Yaşayamadım dinamiği.
Gençliğimi Yaşayamadım
Modern Batılı toplumlarda, en köylü yetişmiş, ev adabı almış kızlar bile feminen buyruğun kızlara sürekli pompaladığı “istediğiniz herşey olabilirsiniz” sosyal reklamının bombardımanı altındadır. Bu devirde kız çocuğu yetiştirmek (burada tecrübe konuşuyor), onu saman alevi gibi yanıp bitecek olan CPDsi ve tepe noktasını geçtikten sonraki hayatını da iyi yaşaması için hayatının çok erken dönemlerinde vermesi gereken kararlar konusunda uyarmanın kız çocuğunun potansiyeline set çekmek olarak görülme tehlikesi var. Şunu da söylemeliyim ki bir babanın bu sınırları ucundan da olsa insanlar içinde belirtmesi, onun kadın düşmanı, ataerkil, erkek – ayrıcalıklı (male privilage), baskıcı gibi feminen buyruğun erkekler için yıllardır ürettiği tüm suçlarla taşlanmasına neden olacaktır. Fakat anneler bile, eğer kızlarını günümüzde kadın olmanın gerçek kısıtları ve seçmeleri gereken yollar konusunda uyarmaya kalksalar, ataerkil sistemin piyonu ve baskıcı olarak suçlanacaklardır.
Temel bu iken, ideal genç kızı bulup evlenmek (planlanmamış hamilelikler de içinde) şöyle bir risk taşır : kız olgunlaştıkça tercihlerini sorgulamaya başlayacaktır. Kariyer kadınları çağında evlenmemiş kız kurularının pişmanlıklarına dikkat çekmek klişe ama öte tarafta da erkenden evlenmiş kadınların “kaçırdıkları hayat” için pişmanlıkları var. CPDleri tepede iken ya da kendi çıkarları için evlilik tekliflerini reddederek evlenmeyi erteleyen kadınlara suç bulmak kolay ama Ye Dua Et Sev (Eat Pray and Love) senaryosuna en yatkın olanlar, CPDlerinin solmaya başladığının farkına varan Kim gibiler.
İşe bakın ki onu “olabileceğin herşey ol” propogandası ile etkileyen (ve onu girl power hayatını yaşamadığı için aşağılayan) feminen – öncelikli sosyal gelenekler, onu kocasını terkettikten sonra hayatına yeni bir rota çizmeye de teşvik ediyor. Kim’in sürekli kendini kışkırtan boşanmış / bekar arkadaşlarını, fem-merkezli sosyal baskıları ve içgüdüsel olarak sürekli “acaba bu adam benim bulabileceğim en iyisi mi?” soran hipergamiyi karştırın, 12 yıllık evlilikten sonra Kim’in neden gençliğimi yaşayamadım diye hissettiğini anlarsınız.
Oyun farkındalığı olan kırmızı haplı bir erkek olarak sizin kadınların tercihlerinin iki yüzünü de bilmeniz ve Oyununuzu buna göre ayarlamanız gerekiyor. Kadın ve erkeklerin yaşlarına göre CPDlerinin birbirlerine göre değişimini çizmemin ikincil sebebi, erkeklerin kadınların değişik yaşlarda maruz kaldığı sosyal baskıları, gösterdikleri davranışları ve zihin yapılarını tahmin edip kendilerini ona göre ayarlayabilmeleridir. Ama kadınların daha öncesinde ve sizinle tanışmadan önce verdikleri hayati kararları da göz önünde tutmanız önemlidir. Gün geçtikçe artan kolaylıkta “kahretsin, eğer onunla daha genç ve gözü açılmamış iken karşılaşmış olsa idim, şimdi bana daha bağlı olacaktı” diye söyleniyor. Bu her zaman doğru değil