Duygusal Yatırım I – Oyunun en önemli parçası, duygusal yatırım yapmamak

Oyunun en önemli parçası, duygusal yatırım yapmamaktır.

İnsanların pick-up’ı fazlaca basite indirgemesinden nefret ediyorum ama bütün pick-up olayını herkesin anlayabileceği bir prensibe indirgemem gerekse idi, o prensip şu olurdu : ilişkinin her aşamasında kadın sizden daha fazla duygusal yatırım içinde olsun. Ben buna BAŞTAN ÇIKARMANIN DEMİRDEN KANUNU diyorum.

Bu kanunu anlamak ve doğru şekilde uygulamak erkeklerin kadınlarla olan problemlerinin yüzde 99’unu çözecektir. Hatun sizin yürümenize sıcak değil mi? Yeterince duygusal yatırımı yok. Telefonlarınıza mı cevap vermiyor? Yeterince duygusal yatırımı yok. Ekiyor mu? Yeterince duygusal yatırımı yok. Bunun tersi tarafta bir erkek olarak bir kıza çok fazla duygusal yatırım yapmazsanız, birçok probleminizi çözersiniz. Sonuca çok mu bağımlısınız? Yatma olayına çok fazla duygusal yatırım yapmışsınız. Yürüme korkusu mu var? Etkileşimin başarısını çok fazla duygusal yatırım yapıyorsunuz. Muhtaç ve çaresiz misiniz? Kızı elde etmeye fazla duygusal yatırım yapmışsınız. Konuşmayı beceremiyor musunuz? Yatağa atmaya o kadar fazla duygusal yatırım yapmışsınız ki insan gibi iki çift laf edemiyorsunuz.

Duygusal yatırım bilinçaltından iletilir ve kadınlar bunu hissedecek şekilde evrimleşmiştir. Bir erkek herhangi bir duygusal yatırım yapmamış gibi, bir kızla bütün gece konuşabilir ama bir diğeri ise 2 saniye konuşur ve fazlaca duygusal yatırım yaptığı için anında reddedilir. Tabii ki hatun duygusal yatırım yapmadan sizinle konuşabilir, çıkabilir, sikişebilir hatta sizinle uzun süre çıkabilir. Zira bir kadın azmış, yanlız, çaresiz, sarhoş, sıkılmış ya da sizden bir şey istiyor olabilir. Ama eğer kadın duygusal yatırım yapmamış ise ince buz üzerinde yürürsünüz ve her an kadının sizi ekmesine veya soğumasına karşı savunmasız kalırsınız.

Duygusal yatırım nedir?

Duygusal yatırım bir kişinin düşünce ve duygularınızı işgal etmesidir. Bir kişiyle ilgilenmek ya da ondan hoşlanmak ile aynı şey değildir. Bir sürü insan bana hoş geliyor ama onlar hakkında bir şey hissetmiyorum ve eğer bu insanlar beni reddeder ya da ölürse bu beni yaralamaz. Bu ayrım kadınların erkeği ekmesi olayının sebebidir. Kadınlar hoşlarına gittiği ya da ilgi duydukları için telefon numaralarını bir sürü erkeğe verebilirler ama eğer biraz da olsa duygusal yatırım yapmamışlar ise yataktan kalkıp, makyaj yapıp sizinle bir yerlere gidecek motivasyonu bulamayacaklardır. Erkeklerin aksine kadınlar hoşlarına giden erkekler tarafından sürekli bir yerlere davet edilirler ama eğer bir miktar duygusal yatırım yapmamışlarsa sizinle buluşmakla ilgilenmeyeceklerdir.

Duygusal yatırımı şöyle düşünün : Birçok erkek gibi siz de muhtemelen Lamborghini’leri seviyorsunuz. Ama birçok erkek gibi muhtemelen sizin böyle bir arabanız yok ve bütün gün Lamborghiniler hakkında düşünüp, neden bir Lamborghini arabam yok diye üzülmüyorsunuz. Ama size 2 aylığına bir Lamborghini versem , bunu kullansanız, arabanın sorumlusu olsanız, arabayı arkadaşlarınıza gösterseniz, araba sayesinde kızları yatağa atsanız, arabayı bana geri verdiğinizde oldukça üzüleceksiniz. Mantıksız bir şey ama daha önce Lamborghininiz olmadığı için üzülmüyor olsanız da arabaya duygusal yatırım yapacaksınız. Zira araba ile aranızda bir bağ oluşacak ve araba size bir kimlik ve güç verecek. Lamborghini düşüncelerinizde ve duygularınızda yer kapladığından, siz ona duygusal yatırım yapmış olacaksınız.

İnsanlara duygusal yatırım da benzer bir şeydir. Birinin yanında olmak güzeldir ve o birinin size ait olduğu fikri bağımlılık yaratır. Harika bir erkek bir kadını özel, seviliyor, önemli, güçlü ve cool hissettirir. Harika bir erkek aynı zamanda eğlenceli, pozitif, kendine güvenen, kendine yeten ve dominant; kadının zayıflıklarını ve kaygılarını dindiren bir erkektir.Harika bir erkeğin yanında olmak bir kadında bağımlılık yaratır, eğer yeterince uzun süre yakınsanız, kadın bağlanır.

Ben Franklin Teorisi

Amerik Birleşik Devletleri’nin kurucularından ve gelmiş geçmiş en büyük kadın avcılarından Ben Franklin’in ünlü ve mantığa aykırı görünen keşfidir : eğer A kişisi B kişisi için bir şey yaparsa, A kişisi B kişisinden daha fazla hoşlanacaktır. Çoğu kimse bunun tersini varsayar – eğer insanlar sizden hoşlansın istiyorsanız, onlar için bir şeyler yapmalısınızdır. Yani B kişisi, A kişisinden daha fazla hoşlanmalıdır, değil mi? Yanlış!

A kişisi B kişisinden daha fazla hoşlanır zira A kişisi duygusal yatırım yapmıştır. Belki de A kişisi B kişisinin karşılık olarak iyi bir şey yapmasını beklemektedir. Belki A kişisi, primat hiyerarşisinde B kişisinden aşağıda olduğunu düşünmektedir. Belki A kişisi kendi egosunu korumaktadır – B kişisi özel biri olmalıdır, onun için bir şey yapmış olsam bile! Ya da B kişisi için bir şey yapmak gibi basit bir eylem nedeniyle, B kişisi A kişisinin düşünce ve duygularında yer kaplamaya başlamıştır.

Psikolojik mekanizma ne olursa olsun, bir kadın sizden gerçekten hoşlandığında, sizin için bir şeyler yapmak isteyecektir. Bunu bazen agresif bir şekilde yapacaktır ve siz başka şeyler fantazilerken o size duygusal yatırım yapmak isteyecektir. Bir kadın sizden gerçekten hoşlandığında, muhtaç, yalvarır ve onay bekler hareketlere ihtiyaç olmadığını anlayacaksınız. İşleri erkeklerin paralarını almak ve onlara boktan şeyler aldırmak olan stiprizci arkadaşlarım var. Ben kızlara bir şeyler almam, hiçbir zaman (ve arkadaşlarımı hiçbir zaman işyerlerinde ziyaret etmem). Bir süre sonra farkına vardım ki bu stiprizciler benden hoşlanmaya başladıklarında bana bir şeyler almaya, evimi temizlemeye, bana iyilikler yapmaya başladılar. Bir gece bana 5 içki ısmarlayan ama benim ona içki ısmarlamamı kabul etmeyen bir stiprizci ile kavga bile ettim. Buna duygusal yatırım derler.

Woujo Teorisi

Franklin Teorisinin doğal sonucu şu : kadına yalvarmak, kadının onayına ihtiyaç göstermek, kadına hediyeler / bir şeyler almak, bir kadının peşine takılmak, bir kadının size boktan davranışlarda bulunmasına izin vermek ve bunu haketmeyen bir kadına “yardım” etmek için çok fazla zaman harcamak; sizin o kadına duygusal yatırım yapmanıza ve kendinizi onun “aşağısında” hissetmenize neden olacaktır.

Bazen erkekler bir kadının kendilerine kötü davranmasına izin vermek ya da kendileri ile ilgilenmeyen bir kadını elde etmek için uğraşmak gibi kaybeden adam hareketleri yapacaklardır. Bunun için de savunmaları “hatun sikimde değil, tek derdim sikiş” olacaktır. Bu kötü bir fikir, zira siz bilinç üstünde “sikimde değil” derken kadının peşinden koşarak bilinç altında duygusal yatırım yapmış olacaksınız. Bir kadının size kötü davranmasına izin vererek bilinçsizce beyninizi beta erkek olmaya programlarsınız. Sikinizde değildi belki ama böyle davranarak sikinize takmaya başladınız.

Nasıl hissettiğinizi kontrol edemeyebilirsiniz ama ne yapacağınızı kontrol edebilirsiniz. Ve sizin davranışlarınız nereye giderse, duygularınız da peşlerinden gidecektir. Eğer kaybeden insanların yaptığı şeyleri yaparsanız, eninde sonunda kaybeden biri gibi hissetmeye başlayacaksınız. Kendinize sürekli “sikimde değil” deseniz bile. Ateşli bir piliç sizinle sikişmek için size bok gibi davranmak gibi Faustvari bir pazarlığa giriyorsa, kendi ruh sağlığınız için bu anlaşmayı reddetmeniz gereklidir.

Beyniniz sürekli bağlantılar yaparak çalışır. Siz düşüncelerinizi ve duygularınızı nereye odaklarsanız, beyniniz o şeyi kafanızdaki diğer şeylere bağlamaya başlar ve o şey sizin beyin ağınızda gömülü ve çözmesi zor bir bağlantı haline gelir. Örneğin cidden ateşli bir piliçle çıkmaya başladığınızda, beyniniz bu hatunu cinsel zevk, ego, eğlenceli zamanlar veya bunun gibi şeylerle ilişkilendirecektir. Bu nedenle bu hatun sizi terk ettiğinde, sürekli onu düşüneceksiniz.

“Sikinde olmamanın” gerçek tanımı, kafanızda sadece pozitif düşünce ve duygulara yer vermeniz ve negatif kişi, yer, aktivite, düşünce gibi şeyleri kafanızdan atmanızdır. “Sikinde olmamak” soğuk olmak, ilgisiz olmak, götün teki olmak ya da aptal olmak demek değildir. Duygu ve düşüncelerinizi, sadece orada olmayı hakeden pozitif şeylerle doldurmak demektir.

Bir sonraki bölümde, duygusal yatırım yapmış olmanın neden itici olduğuna bakacağız : Duygusal Yatırım II – Duygusal yatırım neden iticidir?

Çeviri : The most important part of game is not being emotionally invested

Her Erkek Aslında Eğlenen Ustadır

Tabii feminist propagandaya maruz kalmadan önce.

Bildiğiniz gibi kırmızı hap camiası her erkeğin aslında doğuştan az veya çok maskülen karakter özelliklerine sahip olduğunu, ancak bunun maalesef son 40-50 senedeki 3. dalga feminist hareket nedeniyle büyük ölçüde yok edildiğinden bahseder. Dolayısıyla eğlenen ustalık diye adlandırdığımız şeyi kullanılmaz hale gelecek şekilde törpüleyen de bu süreç.

Bunun kanıtlarından birisi küçük çocuklardır. Bir ilkokul bahçesine veya parka giderek oradaki küçük erkek çocuklarının kendi yaşıtı kızlarla nasıl uğraştığına bir bakın. Ve tabii kızların şikayetçi olmasına rağmen nasıl hala onlarla oyuna devam ettiğine… Benim diyen yetişkin erkek, hiçbir kıza bu kadar korkusuz ve özgüvenle yaklaşmaya cesaret edememiştir. Saç çekme, silgi atma, basit tekerlemelerle karşı tarafa takılma gibi bize şimdi çocukça gelen eylemlerin aslında eğlenceli ustalığın güzel bir versiyonu olduğunu düşünüyorum.

Peki nasıl oluyor da 8 yaşındaki halimiz kızlara yaklaşım konusunda 28 yaşımızdaki halimizden daha başarılı? Çünkü feminizm odaklı okul müfredatı henüz beynimize işlenmemiş. Sonucunda da bu ustalık “doğal” olarak ortaya çıkıyor, çaba göstermemize gerek kalmıyor. Erkekte fabrika çıkışı bir özellik kesinlikle.

İşte dün Tomassi’nin eğlenen ustalık yazısını  çevirirken çocukluk dışında da bu ustalığın doğal olarak ortaya çıktığı bir süreç daha keşfettim: hoşlanmadığımız kızlar. Ve bilin bakalım bu kızların çocukluğumuzda saçını çektiğimiz kızlarla ne gibi bir benzerliği var?

İkisinde de kızlara “yaranmak” gibi bir derdimiz yok. Kız hayatımızda olsa da olmasa da keyfimizden gram taviz vermiyoruz. Yani feminist propagandanın aksine kadına el pençe divan durup saygı gösterince değil, tam aksine ona çocuk muamelesi yapınca başarılı bir eğlenen usta oluyoruz. Hatırlarsanız Tomassi de bu ustalığı kızıyla arasındaki ilişkide keşfettiğinden bahsediyordu. O kız çocuğu olduğu için yaranma gibi bir kaygısı yok, bu da ustalığın rahat bir kafayla uygulanmasını sağlıyor.

Kendi hayatımdan bir örnekle destekleyeyim. Geçmiş bir saha raporu da diyebiliriz.

Bundan yaklaşık 6 sene önce ilk iş yerimde benden 2 yaş büyük bir hatunla tanıştım. Aynı hafta göreve başlamıştık. Bana göre güzel bir hatun değildi, HB5 diyeyim. Bu yüzden hatuna yürümek gibi bir niyetim yoktu. Zaten siz çok güzel bile olsa yine de iş veya okul gibi sosyal ortamlarda birine yürümeyin, reddedilme veya bir şeyler başlasa bile ilişkinizin yürümemesi durumunda itibarınız düşer. Bir hatun için riske girmeye değmez.

Lafı uzatmayayım, bu hatun işe resmen evlenecek adam bulmak için gelmiş. Her hareketinden bunu anlıyordum. Ortamda benim gibi 2-3 bekar adam daha var, yaş olarak en ufak bendim,  belki de bu yüzden ilk bana yürüdü. Fakat bu yürüme değil bildiğin tahrik etme hareketiydi.

Daha tanışmamızın ilk haftasında odama geldi, üzerinde dar bir pantolon, hatlar ortada. Odada sandalye mevcutken geldi benim masaya oturdu, kalçalar yarım metre yakınımda. Ben tabii içimde “oha amk napıyor bu?” diye düşünsem de aradaki resmi nezaketi bozmak istemedim. Önce bunun gözüme soktuğu kalçalara baktım, ardından kafamı kaldırıp gözlerine. O 4-5 saniyelik bakışmada yüzümdeki gülümseme ile ne yapmaya çalıştığını farkettiğimi ona gayet iyi hissettirmiştim. Ardından hemen “kusura bakmayın işim var” diyerek bilgisayarıma döndüm, pek de memnun olmayan bir ifadeyle odamı terketti.

Aradan birkaç hafta geçti, denk geldikçe yine konuşuyoruz. Ben tabii kendimi beğendirme gibi bir derdim olmadığı için şapkasına, kıyafetlerine, bazen de odasındaki eşyalarına takılıyorum. Gülüyor ama yüzündeki memnuniyetsizliği de farkediyorum, zira istediği iltifatlar etmek yerine sürekli kendiyle dalga geçen biri var karşısında.

Derken bir gün çalıştığımız yerden yaklaşık bir saat uzakta olan şehir merkezine gideceğini ve ben de orayı iyi bildiğim için kendisine rehberlik etmemi istedi, nasıl olsa ben de o haftasonu gideceğim diye kabul ettim. Hiç aklımda yokken 3-4 saatlik başbaşa bir buluşma gibi oldu, şehirde yeni olduğu için biraz gezdirip etrafı tanıttım. Tabii yine elini omzuma koymak, karşıdan karşıya geçerken güya beni korumak amacıyla elini belime atmak, söylediklerime kahkahalarla gülmek gibi ufaktan tahrik etme çabalarını hunharca sergiliyordu. Kıyafet yine şık ama malzemeyi belli eden cinsten. Fakat ben kafamda yürümek gibi bir düşünce olmadığı için yine esprili ve iğneli konuşmalara devam ettim. Yaptığı her flörtöz hamlenin ardından benden gelen umursamaz şakalardan sonra bardağı taşıran son damla, şehri tanımadığı için yaptığı saçma bir yorumla dalga geçmem olmuştu. Son yarım saatte beyaz bayrağı sallayıp konuşamayacak halde geldi. Yüzünde “ne yaparsam yapayım bundan ilgiyi koparamadım” der gibi bıkkın bir ifade vardı.

Ertesi hafta bu arkadaşın gezimiz sırasındaki acemiliklerini diğer iş arkadaşlarımızın da olduğu bir sohbet ortamında anlattım, o anda kendi de orada. Ben anlatırken zoraki gülse de meğer hassas ve narin egosu çok kırılmış. Kıyamam.

Bir sonraki gün gelip bana çok kırıcı olduğumu, kendisini üzdüğümü ve insanların içinde küçük düşürdüğümü söyledi. Anlaşılan o ki beni kendine çekmek için yaptığı flörtöz hatun taktikleri tutmayınca bu sefer de devreye acındırma ve suçlama yöntemi girmişti, böylelikle benim sempatimi kazanmak ve sevgili olamasa bile özür dileterek kendini reddedilmiş hissetmemek istiyordu.

Tabii ki özür dilemedim. “Ben böyle biriyim, daha dün takılmama gülerken bugün niye kızdın? Yanlış bir şey yaptığımı düşünmüyorum, zaten böyle alıngan biriyle arkadaş da olamam” deyip yanından ayrıldım. Klasik “bir kadına nasıl böyle yaparsın?!” utandırma taktiği de elinde patlamıştı. Zaten ondan sonra da merhaba, nasılsın gibi havadan sudan konuşmalar dışında pek görüşmedik.

Ve işin ilginci ne biliyor musunuz? Bütün bunları yaparken eğlenceli ustalık ve kırmızı haptan zerre haberim yoktu, henüz fişten çekilmiş olduğum bir dönem değildi. Ama kızın cinsellik kokan hareketlerle yaptığı her atağa verdiğim esprili ve umursamaz cevaplar ağzımdan otomatik olarak çıkıyordu, çünkü kadına karşı duygusal hislerin etkisi altında değildim. Ona “yaranmaya” çalışmıyordum.

Benim anlattığım eğlenen ustalığın boku çıkarılmış versiyonu, siz bu kadar abartmayın tabi. Romantizm yazımda da belirttiğim gibi sürekli geri çekilerek başarılı olamazsınız, arada kıza ödül verip ateşi harlamak gerek. Ben bunu hiç yapmadığım için kız doğal olarak dayanamayıp kaçmak zorunda kaldı. Halbuki eğlenen ustalıkta karşı tarafı aşırı gücendirmeden dalga geçmek var, ama benim onunla ilişki amacım olmadığından bunu dengeli uygulamadım.

Kıssadan hisse: Bunu yapmak zor olacak biliyorum ama yürüdüğünüz hatunlara sanki hoşlanmadığınız ve dünyada varlığı zerre umrunuzda olmayan bir kızmış gibi davranın. Her erkeğin geçmişinde mutlaka kendisine yazdığı halde beğenmediği bir kız vardır, o kıza karşı umursamaz ve alaycı davrandıkça nasıl sizin peşinizde gezdiğini düşünün. İşte bunu yerinde ilgi ve seyrek buluşmalarla soslayıp beğendiğiniz hatunlara da uyguladığınızda eğlenen ustalığı nirvanaya çıkarma yolunda en büyük adımı atarsınız. Çünkü bu yetenek zaten erkeğe verilmiş, özünüze dönün.

 

 

Eğlenen Ustalık

Günümüzde birçok erkeğin “umursamaz” kelimesine takılıp kaldığını düşünüyorum. Bu kelimeye erkeğin karşısındaki kıza tepeden bakması ve kızın erkeğe kendini beğendirmeye çalışması gibi bir anlam yükleniyor. İnsanlar “kibirli” veya sahte bir ilgisizliğin umursamazlık anlamına geldiğini sanıyor. Bu kelimeyi tamamen unutun, çünkü istediğiniz şey “umursamazlık” değil, EĞLENEN USTALIK.

Şu ayrımın farkına varmak lazım: Kibirli bir “umursamazlık” ile özgüvenli bir eğlenen ustalık arasında fark vardır. Eğlenen ustalık, sizi eğlenceli ve rahatça anlaşılan bir adam yaparken aynı zamanda sizi üstün bir konuma getirir ve karşınızdaki kadına (aslında her kadına) ustalığınızı kabul ettirip kendini size beğendirmeye çalışmasını sağlar. Bu tavır, sizin olgun ve otoriter olduğunuz, bu işleri “daha önce gördüğünüz”, kadınların söylediği ve yaptığı şeyleri zaten bildiğiniz ve tüm bunları bir eğlence olarak gördüğünüz mesajını kadına açıkça verir. Böylelikle bir yandan kadının oyununa eşlik ederken diğer yandan da onun erkeği ölçüp biçen taraf olma çabalarına da inceden gülersiniz. Daha açık bir deyişle, kızı yaramaz küçük bir kız kardeş gibi ciddiye almayan ve onun ufak oyunlarının da farkında olan bir Alfa erkeğin kafa yapısına ulaşırsınız.

Şunu kabul etmem lazım ki kızım olana kadar eğlenen ustalığın potansiyel gücünü tam olarak kavramamıştım. Kızımla aramızdaki bağ gerçek ve zorlama olmayan bir ilişki olduğundan aslında bu ustalığı doğal bir biçimde kullandığımı gördüm. Kızımın yaşı küçükken bu durum Baba-Alfa kimliğime bir ekleme gibiydi, ancak şu anda 14 yaşına geldiği için geçmişe baktığımda onun da bu durumdan memnun olduğu belli. İşin ilginci eşimin de bu ustalığı cazip bulduğunu, hatta ben kızıma bunu uygularken kendisini de işin içine dâhil etmeye çalıştığını gördüm.

Eğlenceli ustalık, özellikle erkeğin kadından yaşça büyük olduğunu durumlarda etkili olur. Fiziğiniz ve maddi durumunuz iyiyse, yaşınızın büyük olması size bir güvenilirlik havası verir. Erkeğin olgunlaşması aynı zamanda bilgi ve deneyim beklentisi de doğurur. Eğlenceli ustalığı, promosyon etkinliklerindeki garson kızlara karşı kullandım ve bunun onlarda büyüleyici bir etki yarattığını gözlemledim. Sanki sürekli arzuladıkları ancak genç erkeklerden bulamadıkları baba figürünün bir örneği gibiydim. Kadınlarla onların shit testlerini kolayca tahmin edecek ve bunları imalı bir gülüş ve bakışla savuşturacak kadar çok ilişkisi olmuş bir erkek izlenimi vermek, kadın ile erkek arasında bir Alfa güvenilirlik dinamiği oluşturuyor. Erkek eğlenen ustalığa sahip olduğunu ipuçlarını verdiği zaman kadında o adamın “işten anladığına” dair bir varsayım oluşuyor.

Dominantlık

Manosphere ve kadın Matrix’inde sıkça içi boşaltılan kavramlardan birisi de “dominantlık” kelimesidir. Bu kelime, tıpkı “güç” kelimesinde olduğu gibi, insanlarda olumsuz çağrışımlar ve bunlardan doğan önyargılar uyandırıyor. Kadınlar, dominant bir erkek istediklerini nadiren kabul ederler; çünkü bu kelime onlara çok sert ve iki kutuplu gelir: yani kadın temelli yapılan eşitlik tanımında eğer bir taraf dominantsa diğer tarafın teslimiyetçi olduğu varsayılır. İçinde bulduğumuz yüzyılda sürekli “özgür ve bağımsız kadın” propagandasına maruz kalan bir kadın için dominant bir erkeği arzuladığını kabul etmek ona bağımlı olduğunu da kabul etmek anlamına gelir. Bu kafa yapısına göre dominantlık saldırı ve baskıyla aynı anlamdadır ve kadınlar ile kadınlaştırılmış erkekler bu kavramın adı geçtiğinde bile Pavlov’un köpeği gibi ezbere bir tepki verirler.

Kırmızı hap perspektifinden ise kadınların dominant erkeğe ihtiyaç duyduğu gerçeğini görebiliyoruz. Kadınların hareketleri ve örtülü sözleri dominant erkeğe olan arzularını açıkça gösteriyor. Ancak şu günlerde manopshere içinde de dominant davranışların ne içerdiğine dair kısıtlayıcı fikirler mevcut. “Sosyal dominantlığın” Alfa statüsünün bir göstergesi olduğunu belirtiyoruz; fakat gerçek bunun kesinlikle daha ötesinde. Bence çoğu erkek dominantlığı astlarına karşı emirler yağdırırken yanlarındaki kadının onları izlemesi ve bunu sosyal statünün bir kanıtı olarak görüp o adamla hemen yatma isteği duyması gibi algılıyor.

Grinin 50 Tonu’nun bu kadar çok satması hala fişten çekilmemiş olan erkeklerde bile jetonun düşmesini sağladı. Kadınlar dominant erkeklerden kesinlikle tatmin oluyorlar; ancak bu erkek dominantlığının sadece çok küçük bir kesiti. Bu tarz bir “kadın pornosunun” tutması kadınların aslında dominant erkekleri hayal ettiği tezini güçlendirse de erkek dominantlığının arzulanır olduğunu kanıtlamak için illa bir seks kölesi ve kırbaca mı ihtiyaç duyuyoruz?

Demek istediğim, şahsi veya sosyal dominantlığı resmetmek için böyle uç örneklere gerek yok. Mesela ben evliliğim ve ailemde dominant bir kişiliğe sahibim; fakat bu eşimin yatakta benim kölem olduğunu veya elleri bağlanarak fantezi yapmak istediğini göstermiyor. Dominant olmak, emir ve istek yağdırmaktan çok daha fazlasıdır. Ben bu dominantlığı konuşmamda (hatta suskunluğumda), kıyafetimde, kariyerimde, sosyal statüm gereği muhatap olduğum insanlara karşı tavırlarımda, hoş gördüğüm veya görmediğim şeylerde sergilerim. Erkekler olarak hareketlerimiz ne kadar dışa dönük olursa kadınların o kadar dikkatini çekeriz gibi bir düşüncemiz var; fakat kadınlar aslında hareketlerimizin ince ayrıntılarına düşündüğümüzden çok daha fazla dikkat ediyorlar. Yani az hareketle çok iş başarmak mümkün. Bize gereksiz gibi gelen hareketler, çoğu zaman kadınların en çok hatırladığı şey olacaktır.

Eğlenen Dominantlık

Nasıl ki kadınlar açıkça seks objesi haline getirilmekten veya sevilmekten hoşlanmıyorsa açıkça gösterilen dominantlıktan da hoşlanmıyorlar. En olumlu tepki verdikleri hareketler örtülü olanlar: yani seks objesi haline getirilmek, domine edilmek ve sevilmekten ancak bu hareketler “hissettirildiği” zaman hoşlanıyorlar. Kadınlarda başka kadınlarla rekabet etme endişesi oluşturmanın olumlu etkisini hep zaman vurguladım; ancak bu açık bir dominantlık şeklinde olmamalı. Dominantlık arka planda çalan bir müzik gibidir, ancak gerektiğinde durumlarda sesi yükseltilmelidir. Kadınlar onun varlığını hissetmeli ve hayal etmelidir, erkek sürekli olarak bu dominantlığı hatırlatmak zorunda kalmamalıdır.

Başladığımız noktaya tekrar gelirsek, eğlenen ustalık sosyal dominantlığın bir biçimidir. Soru sorulmadan cevabı bilmek ve bu cevabı yüzünüzde hınzır bir gülümsemeyle vermek değerinizin yüksek olduğunu göstermenin en etkili yoludur. Dolayısıyla bu ustalığa ancak sosyal dominantlığı ortaya çıkararak ulaşılabilir.

Kaynak: Amused Mastery

Rollo Tomassi : Kırmızı Hap camiasının en önemli figürlerinden biri olan Rollo Tomassi'nin The Rational Male kitabı her erkeğin okuması gereken başucu eseri. Oldukça popüler olan The Rational Male bloğunun da sahibi de olan Rollo, The Rational Male - Preventive Medicine (Volume 2) ve The Rational Male - Positive Masculinity: Positive Masculinity (Volume 3) adlı kitapları ile ilk kitabındaki fikirleri daha da geliştirdi. Rollo Tomassi'yi burada Rollo Tomassi etiketinde de takip edebilirsiniz.

İlişkiye dünden hazır erkek

Bir erkeğin bir kadın ile buluşmaya başladıktan sonra yaptığı en büyük hata, işi hemen İLİŞKİYE itmesidir. Maskülinitesi bastırılmamış bir erkek bu buluşmaları ve seksi ilişkiye çevirmek için kılını kıpırdatmaz. Hatta kadın tarafından gelen ilişki baskılarına da en az birkaç ay direnir.

Eğer siz böyle bir erkek iseniz, diğer kadınlarla olan potansiyelinizi neden hemen kısıtlamaya hazır olacaksınız ki? O kadar aç ve çaresiz misiniz?

Gerçek şu ki kadın bir yandan ilişki baskısı yaparken, diğer yandan eğer erkek ilişkiye gitmeye dünden razı ise aynen yukarıdaki gibi düşünür. Doğal olarak da ilişkiye en hazır, kağıt üzerinde en erkek arkadaşlık efendi çocuklar kadınlarda zerre arzu uyandırmaz iken ilişki direnci olan erkekler kadın tarafından arzulanır ve ilişkiye zorlanır. Eğer kadının ilişki baskısına hemen boyun eğerseniz, sadece birbirinizle olma ve hergün telefonlaşma gibi standart kız arkadaş – erkek arkadaş olayına hızlıca ve dirençsiz girerseniz, kadın sizin yeterince Erkek Adam olmadığınızı düşünür.

Bu, bir erkeğin kadını sürekli sekse yönlendirmesine rağmen kadının kendisi ile kolayca yatması durumunda kadın için kötü düşünmesinin karşı cins versiyonudur. Bu blogdaki en önemli 10 yazıyı listele deseniz ilk 5’e koyacağım Seks ve İlişkilerin Temel İlkesi yazısında bahsetmiştim :

… Seks ve İlişkilerin Temel İlkesi der ki kadınlar cinsel ilişkinin bekçisi iken erkekler de ilişkinin bekçileridir.

Günümüzde, uzun süreli ilişkiyi hayatının amacı haline getirmiş o kadar çok beyni yıkanmış, kadınsılaşmış erkek var ki. Oysa bir erkek için uzun süreli ilişki asla amaç olmamalı. Bir erkek uzun süreli ilişkiye açık olabilir ancak.

Eğer erkekseniz bunu kafanıza kazıyın, erkek ilişkinin kapı bekçisidir. Kadının seksi amaç haline getirmesi nasıl ona bazı aşağı sıfatlar getiriyorsa, erkeğin ilişkiyi amaç haline getirmesi aynı sıfatları hak eder. Seks nasıl kadının ilişkiye getirdiği kaynağı ise, ilişki de (yanı zaman ve emek) erkeğin getirdiği kaynaktır ve bu kısıtlı kaynak sadece kadın bunu hakederse ona verilmelidir.

Unutmayın, sizin elinizin altındaki ilişki, kadının elinin altındaki seksten daha değerlidir. En basiti şunu düşünün : seksi şu an bir telefon ederek satın alabilirsiniz, bir kadın ise ilişki satın alamaz, kazanmak zorundadır!

Bu ilişkiye zihniyeti, kadınların erkekleri her zaman gerçek erkekler ve sünepeler diye kategorilere ayırırken (alfa / beta) kullandığı ölçülerden biridir. Sizin dört gözle beklediğiniz ilişkiye hızlıca girmeniz, kadının sizi sünepe kategorisine atmasına, en azından o kategori için değerlendirmesine neden olur.

Eğer gerçek bir erkek olsa idiniz opsiyonlarınızı bu kadar kolay çöpe atmazdınız: ŞU AN SİZİN İÇİN UYGUN, ULAŞILIR VE HER GEÇEN GÜN GENİŞLEYEN ON BİNLERCE KADINDAN OLUŞAN OPSİYONLARINIZI.

Her ne kadar kadınlar kolay lokma olmamayı daha çok oynasalar da, bu aslen erkeklerin doğası gereği olmaları gereken moddur. Erkekler evrimsel olarak sınırsız sayıda kadını arzulayabilecek şekilde inşaa edilmişlerdir.

Erkek cinsel stratejisi “sayıya”, “kalite”den daha fazla vurgu yapar. Erkeğin evrimsel olarak “yatırımı” mümkün olduğunca çok kadınla birlikte olmaktır. Tabii ki erkek de kalite arar ama kaliteye kadın kadar vurgu yapmaz.

Bunun evrimsel olarak nedeni erkeğin kadının yaptığı bebeğin kendisine ait olduğuna hiçbir zaman 100% emin olamamasıdır. Bu durumda erkeğin kendi genetik mirasını geleceğe bırakmasını 100% garantilemesinin yolu, birden fazla kadınla çocuk yapmasıdır. Kadınlar kendi doğurdukları çocuğun kendilerinin olduğunu 100% bilirler. O nedenle onlar için kaliteli genlere sahip ve kendisini bırakıp gitmeyecek bir erkek yeterlidir.

Bu durumda ne tip bir erkek (!) kendi doğasını bu kadar çabuk çöpe atabilir. Tabii ki çaresiz, aç ve beyni yıkanmış bir erkek. Kadınlar erkeğin opsiyonları olduğu gerçeğini milyonlarca yıldır kabul etmiştir hatta bunun erkek adam olmanın bir özelliği olduğunu bilir.

Doğada tek bir kadına bu kadar aç ve çaresiz bağlanan erkek, muhtemelen hiçbir kadının istemediği erkeklerden biridir.

Eğlenen Ustalık (Amused Mastery) nedir?

Rollo Tomassi’nin Amused Mastery yazısını çevirmesini Çeviri Manyağı’ndan istemiştim. Bugün yorumlarda bu çevirinin bir daha istendiğini gördüm. Konu önemli, çeviri gelmeden ben birkaç şey yazayım dedim.

Amused Mastery’yi daha önce yazdım aslında. Bir kadına yürürken bir erkeğin takınabileceği en iyi ruh hali olan amused mastery olayına daha önce Kadınlarla Uğraşmak yazısında değinmiştim :

Johnny DeLusion geçenlerde güzel bir tweet attı :

“Eğer erkekler tanıştıkları kızlara 12 yaşındaki yaramaz kız kardeşine davranır gibi davransaydı. Tüm ilişki problemleri çözülmüş olurdu.”

Evet, Johhny DeLusion’ın burada sıklıkla söylenen haliyle anlattığı bu ruh halinin resmi adı amused mastery yani eğlenen ustalıktır. Yukarıdaki gibi söylenince pek ciddiye alınmayabilir ama aslında amused mastery çok önemli bir kavram. Hatta bu kavrama kırmızı hapın kadın – erkek ilişkilerinde nihai hedefi diyebiliriz.

Amused Mastery’yi üstad Rossie’de 2008 tarihli Girls Love It When I Don’t Take Them Seriously yazısında aynı şekilde açıklar :

Kızlar … hatta siktiğimin yetişkin kadınları bile … sürekli beni test ediyor. … Siz insani bir muhabbet etmeye çalışıyorsunuz ama onlar bir test ardı başka test, sürekli sınırları zorlayarak stres altında alfa kalıp kalamadığınızı deniyorlar sürekli. Çoğu erkek bir yerde havlu atıp Mike’s Apartment’a (porno) yol alır ama ben kalıp bu kan emici dişi şeytanların oyununu tersine çevirmekten zevk alıyorum. Kararlılık yoksa am da yok.

Kadınların size attıkları bokları ciddiye almadığınızda, onların kızışmış Pavlov köpekleri gibi tepki verdiğinin farkına vardım. Sizin derinizin içine nüfus etmek için söyledikleri, tersine çevrilerek herşey Jedi zihin hilesine çevrilebilir ve bu da onların arzu düğmelerine basar. Bunun anahtarı, kadınların dediklerini ciddiye almamaktır. Amused Mastery, takınmanız gereken tavırdır. Kadının yaptığı herşey şirindir. Her shit testi, arsız bir çocuğun taşkınlığıdır. Küçük ve saçma fikirleri çok tatlıdır. O, sizin onu kızdırmanız, takılmanız ve küçük görmeniz için oradadır.  Ona tepeden ve küçük ve şımarık bir çocuğa bakıyor gibi bakın.

Bir kızı ciddiye almayı reddetmeniz onu kızgınlık ve azgınlıkla doldurur.

Amused Mastery ustalığı, bir erkeğin bir kadına onun hareketlerini daha önce çok gördüğünü, bunların ne anlama geldiğini bildiğini ve bunlardan çok eğlendiğini gösterme şeklidir. Erkek, görmüş geçirmiş bir erkek olarak kadını ciddiye almamaktadır ve bu da onun kadına hem egemen / dominant olmasına yardımcı olur hem de onun kendine güvenen biri olduğunu gösterir.

Bu ruh halini taklit etmeye çalışabilirsiniz ama içinizde güçlü bir amused mastery inşaa olmamış ise çoğunlukla soğuk, kaba ve küstah görüneceksinizdir. Gerçek Amused Mastery için, Nirvana’ya varan Budist rahip açıklığı ile şu iki nihai gerçeği görmeniz lazım :

Hayat, oynanması gereken bir oyundur. Diğer herşey gibi kadın – erkek ilişkileri de, oynanması gereken bir oyundur.

Amused Mastery ruh halini, herhangi bir ortamda kızlara yürüyen erkeklerin çoğunluğunun acı hali ile karşılaştırın. Ben genelde çevrede kadınlara yürüyen erkekleri gözlemliyorum. Çoğu ne yaptığının, oyunun nasıl işlediğinin zerre farkında değil. Vücutlarının her hareketinden, karşılarındaki tanrıça ile iki laf etme şerefi bulmuş sefil ölümlünün büyük şükran ve sevinci akıyor. Ve bir hata yaparım da bu ilahi anı mahveder ve tanrıçayı kaçırırım heyecanı ve stresi : Sürekli gülümsemeler, hızlı ve ürkek konuşma, uzun ve sıkıcı konularda konuşma, ağırlıklarını sürekli bir ayaktan diğerine verme, ellerini nereye koyacaklarını bilememe, saçma kız esprilerine bile gülmek, parmakları ile ara ara burunlarına ve kulaklarına dokunmak, parmaklarını bardağa sürtmek, vs .. vs … Karşılarındaki kızı ve kendilerini çok ama çok ciddiye almak. Tamamen amused mastery’nin tersi : stressed apprenticeship (gergin çaylaklık). (Eğer kızlara yürümeniz başarılı gitmiyorsa, ruh halinizin eğlenen ustaya mı, stres içindeki çaylağa mı yakın olduğuna iyi dikkat edin. Eğer stresli çaylak haliyle yürürseniz, 1,000 kere de yürüseniz, bir sonuç çıkarmanız zordur.)

Oysa ortada bu kadar ciddiye alınacak, üzerinde stres olacak bir durum yok. Bir kıza yürüdüğünüzde, o an sizin hoşunuza gidebilecek milyonlarca kızdan sadece birine yürüyorsunuz. Hayatın eğlenceli bir alt oyununu, sizin için hiçbir önemi olmayan bir kadınla oynuyorsunuz. Oyunu oynamak güzel, eğlenceli ama ortada stres olacak ya da karşındakini ciddiye alacak birşey yok.

Bu oyun eğlenceli ve oyunun kuralları var. Kadın senin yürümeni ciddiye almayacak veya ciddi tersleyecek. Ee? Oyunun bir parçası bu. Az önce hayatında olmayan biri idi, bundan sonra da olmayacak biri. Ne önemi var? Ya da kadın ilgilenip konuşmaya başlayacak ama niyetinin cinsel olduğunu anladığında (zaten anlayamıyorsa yürümemen lazım) shit test başlayacak. Oyunun parçası, sen de bu testleri bekleyen, bilen ve geçen bir oyuncu olarak shit testleri tek tek tersine çevireceksin. Sen bu testleri daha önce çok gördün, neden varlar biliyorsun (seni aşağılamak için değil) ve nasıl başa çıkacağını da. Suratında sırıtış, sakin, güvenli ve sağlam bir çerçeve içinde, kadının shit testlerini, küçük bir çocuğun tatlı yaramazlıkları gibi karşılıyorsun.

“12 yaşındaki yaramaz kız kardeşi” ne kadar ciddiye alıyorsanız bu kadını da o kadar ciddiye alıyorsunuz. Gerçekle uyuşan ruh hali de bu zaten. Zira bu aşamada bu kadın ciddiye alınacak biri değil. Neden olsun? Sırf genç ve güzel diye mi? Ya genç ve güzel ama aşağılık biri ise?

Söylemesi kolay biliyorum, bu ruh halini kazanmak için ONEitis gibi saçmalıklardan kurtulmak lazım. ONEitis’ten kurtulmak öyle sandığınız kadar kolay değil. Siz “tamam abi biliyorum dışarda bana uygun binlerce kız var” diyebilirsiniz ama o an yürüdüğünüz kızı anlık ONEitis yapma dürtünüzün kolay silinmediğini farkedeceksiniz.

Kadın ve erkeklerin aynı olduğu safsatasını kafanızdan atmanız lazım (ki kadın şımarık ve çocukça davrandığında, bir erkek böyle davransa göstereceğiniz siniri göstermemek için).

İşte 90 sonrası doğanların feminizmin eşitlikçilik akımından etkilenmesi tam olarak bu. 22 yaşında bir kızın kız gibi (genelde de çocuk bir kız gibi) değil de, 22 yaşında bir erkek gibi davranmasını beklemek.

Feminizmin oldukça ulvi olan kadın – erkek eşitliğini 70lerdeki cinsel devrim sonrası kadın – erkek aynılığına bozması sonucu, toplumda çok yaygın bir propoganda var ve bu da kadın ve erkeğin aynı olduğu yanılgısı yaratıyor.

Eğer “delikanlı adamın delikanlı sevgilisi” olur diyen gay bir erkek değilseniz, elinizdeki malzeme bu arkadaşlar. Kadınlar ve erkekler, hormonal, fiziksel ve zihinsel olarak çok farklılar. Fakat bu basit gerçek, maalesef gençlerin farkında oldukları birşey değil. Bu farkı bilerek hareket eden bir erkek için oldukça eğlenceli olan shit testler, bunu bilmeyen çoğunluk için bir işkenceye dönüşüyor. Çünkü birçok erkek, bu tür bir davranışı bir erkekten gördükleri zamanki gibi davranıyorlar ve sinirleniyorlar. (Şimdi düşünün, kız gibi davrandığı için karşısındaki erkeğin birden ciddileşmesi ve sinirlenmesine maruz kalan kadının hayal kırıklığını ve şaşkınlığını).

Ve pratik lazım. Gerçekten görüp geçirmiş olmak lazım.

Son olarak da uyaralım, amused mastery’yi “ben çok gördüm bunu kızım, bana işlemez bunlar” tadında sözel çıkışlarla karıştırmayın. Bu tür “ilgisiz” tavırlar, genelde başka alanlarda büyük eksikleri olduğundan egosu aşırı büyümüş ergen veya ergen kalmış erkek büyüklenmeleridir.

 

 

 

 

 

 

AWALT – All Women are Like That

All Women are Like That (AWALT) ve bunun karşıtı Not All Women are Like That ( NAWALT ) manosphere’de çok kullanılan kavramlar.  AWALT’ın kelime kelime Türkçe anlamı “Tüm Kadınlar Öyledir”. NAWALT ise “Tüm Kadınlar Öyle Değildir”.

AWALT’ın ekşi sözlükteki açıklaması şöyle ve yanlış :

“all women are like that anlamina gelir. kadinlarin cikarci, bencil, ve dogru damizlik erkegi elde edene kadar hicbir pislikten kacmayacagini varsayar. hoslanmadigi erkegi kisisel amaclari icin kullanir, bir nevi kadinligini kullanir.

bu tur kadinlar evlendikten sonra da, kafesledigi erkegi cesitli kavga, sorun, cocuk ile mesgul tutup iliskide baskinligi saglamaya calisir. buraya kadar, neredeyse kezban tanimi ile ortusmektedir.

bosanma arifesinde, kocasinin mal varligini hupletmek icin avukatlara ruhunu teslim eder.”

AWALT tüm kadınların aynı (ve kötü) olduğunu iddia etmez, öyle olsa idi AWAS (All Women are Same = Tüm Kadınlar Aynıdır) denirdi. Entellektüel tembelliği olan birçok insan “tüm kadınlar” kısmını görür görmez hemen atlayıp, “tüm kadınlar aynı abi, hepsi hipergami kölesi, boşandın mı ağzına sıçar, bla bla” çıkarımları yapar. AWALT’ın anlamı şu :

Tüm kadınların davranışlarını yöneten evrensel biyolojik ve psikolojik prensip, kural ve dürtüler vardır. Bu evrensel özellikler yüzünden kadınlar belli durumlarda belli tepkiler verme eğilimindedir.

Örneğin bir kadının partneri güçsüzlük göstermeye başladığında, o kadın partnerinden cinsel olarak soğur. Hipergami, bencillik, duygusal davranma gibi özellikler AWALT şemsiyesindedir.

Yanlış anlaşılan konu ise, AWALT dürtüsünün etkisi ile her kadının aynı şekilde harekete geçeceğidir. Örneğin yukarıdaki örnekte her kadın partnerinden cinsel olarak soğusa da, her kadın kendi yetiştiriliş, inanç ve değer çerçevesinde farklı şekilde aksiyon alacaktır :

Örneğin bir kadın sadece partneriyle seks yapmamaya ya da seks sıklığını azaltmaya giderken, diğeri partnerle sekse devam edecek ama çevresinde henüz cinsel ilişkiye girmediği uydu erkek çemberi yaratacaktır. Bir diğer kadın hemen partnerini alfa serseri ile boynuzlarken, bir başkası bunu yapmayacak ama dırdır ile erkeğe hayatını zehir edecektir. Bir kadın erkeği tek kelime etmeden terk ederken, diğeri kalıp erkeğe bir süre destek olacaktır.

Yukarıdaki kadınların hepsi güçsüz erkeğe karşı cinsel olarak soğuyacaktır. Ama bu, hepsi erkeğini boynuzlayacak ve radarları dışarı çevirecektir anlamına gelmez! Ama erkeğin güçsüzlüğü erkeğin suçu ise ve kronikleşirse, çok büyük bir kısmı eninde sonunda erkeği terk edecektir.

AWALT, kadınların bir doğası olduğunu, her kadının bu doğanın dayattığı dürtüleri hissettiğini kabul eder. Ama o dürtüye aynı tepkiyi verir demez. Erkeklerden örnek verelim. Hepimiz, ilişki durumumuz ne olursa olsun, güzel bir kadından ilgi görürsek ya da güzel bir kadın görürsek, onunla yatmak isteriz. Bu dürtü her erkekte vardır. Ama bu, her erkek güzel bir kadından ilgiyi gördüğü anda partnerini aldatır anlamına gelmez.

Niye? Zira bu tür dürtüler çok güçlü olabilirler ama insanın işletim sisteminde bunlarla çatışan ve bunları yenebilecek başka programlar var. Yani hipergami ya da bir erkeğin tohumlarını birçok güzel kadına bırakma isteği, başka biyolojik ve sosyal dürtü ve geleneklerin de yanında çalışıyor, tek başına değil.

AWALT kavramının asıl çıkış noktası ise NAWALT yanılgısı. NAWALT, tipik bir mavi hap yanılgısıdır. Bir erkek, ya kadın doğasının var olduğunu ve kadınların bu doğanın dayattığı dürtülere sahip olduğunu kabul etmez ya da daha kötüsü bunu kabul eder ama bunun etkisinde olmayan kadınların olduğuna ( bu ne tesadüftür ki o sıralar sevdiği kadındır) inanır. Kendi 5 yıllık ilişkilerine bakıp, “Canan en kötü zamanımda destek oldu, demek ki erkek düştüğünde her kadın kıçına tekme vurmuyormuş, her kadın aynı değilmiş” der. Burada Canan’ın bu “destek” için kendi ile savaştığını bilmez. Tehlikeli olan da budur zaten.

AWALT’ı reddetmek tehlikelidir zira kadın doğasının dayattığı dürtüleri bilmeyen ya da kendi ruh ikizinin bu dürtülerden muaf olduğunu sanan erkek, erkek olmanın getirdiği sorumluluklardan kaçmaya ve bu dürtüleri sürekli kaşımaya başlar.

Daha da kötüsü, feminen öncelikli beyin yıkama ile yetişen erkek nesli, kadınların negatif özellikleri olabileceğini bile düşünemez.  Bu erkeklerin azımsanamayacak bir kısmı, kadın milletini bir bütün olarak tepelerine çıkarır, bir kadından en ufak bir ilgi görse, o kadını ONEitis yapar ve eğer o kadının en negatif dürtüleri ile işkence görse dahil o dürtüleri “bazı kötü kızlara özgü özellikler” diye es geçer.

Erkek çoğunluğunun AWALT’ı reddetmesi nedeniyle kaliteli kadın miti vardır :

Manosphere dünyasının bitmek tükenmez temalarından biri kaliteli kadındır. Kaliteli kadın nasıl tanımlanır temalı bu zihniyet kadınları da ikiye ayırır : kaliteli kadın ve orospular. Sanki bu ikisi arasında grinin türlü tonları yokmuş gibi.

Kaliteli kadın kavramı, bunu kullanan her erkeğin objektif kriterleri ile şekillenir. Erkeğin kendi istediği kalıba uyan kadın (ki Disneyvari bir idealizasyondur bu istediği kadın) kaliteli olur, kendi ulaşamayacağı ve tavlayamayacağı ya da kendine yüzvermeyen, terk eden kadın ise kolayca orospu kategorisine atılır. Şimdi ortamda gerçekten kötü karakterli ve ciğeri beş para etmez kadınlar da olduğunu inkar etmeyeceğim ya da bu tür davranışları eleştirmeye karşı çıkmayacağım. Demek istediğim karşısındaki etten kemikten kadını kafasındaki varolmayan ama güçlü bir ideale sokuşturmaya çalışmak ve buna uymayan ya da bu idealin varsayacağı şekilde davranmayan kadını orospu diye yaftalamak tipik ve yaygın bir AFC davranışıdır.

Bu kafanın ahlaksızlığı bir yana, pratik zararı çok büyüktür. Zira bu kaliteli kadın / orospunun teki zihniyetine kendini kaptırmış AFC (ya da Kırmızı Haplı), kendini kaliteli kadın algısına hapseder. Örneğin bir AFC, arayıp arayıp sonra kaliteli bir kadın bulur ki aslen bu kadın kendisi ile cinsel munasebete girmeyi hasbelkader kabul etmiş bir kadından başka birşey değildir. Bu elemanlar temel olarak oku atarlar, okun saplandığı yerin etrafına hedef dairelerini boyarlar ve kendilerini hedefi tam 12den vurduklarına inanırlar.

Kaliteli kadın mitine hapsolmuş ortalama AFC, kadınını ya da daha elde edemediği kadını bu hayali ideale sokuşturmaya çalışacaktır. Kadın kendine ne yaparsa yapsın dizinin dibinde fino köpeği gibi karşılıksız bir sevgi ile bekleyecektir. Kendi etten kemikten kadının erkeğin erkek adam olmamasına verdiği doğal tepkileri “kancık orospu” davranışları olarak algılayacaktır.

Bu tip erkekler (tüm kadınlar ya da o an kendine ilgi gösteren kadın melek sanan erkekler), Aşk Hiyerarşisi yazısında belirttiğimiz romantik aptallıktan müzdariptir. Bunların bir üst versiyonunda ise kırmızı hap görmüş ama kırmızı hap yöntemlerini hayatlarının kadını olacak o istisnai güzeli tavlamak ve onunla mavi haplı disney masalı aşkını yaşamak için kullanmaya çalışan erkeklerdir. Hayallerin kadınları ve çocukların eline dinamit vermek. Bunlara camiada purple pill (mor haplı) denir.

Bu noktada yeri gelmiş iken belirtelim, kırmızı hapı görüp de hipergamiyi okuyunca bütün kadınları orospu gören azımsanamayacak bir grup daha vardır. Bunlar Hipergami Üzerine Birkaç Not yazısında belirttiğimiz uyarıyı es geçen ve yukarıda bahsettiğimiz dürtü – aksiyon ayrımını anlamayan erkeklerdir. Bu erkekler genelde “kadın milleti hep aynı hacı, sikip geçicen” ve “kadın milleti hep aynı hacı, tamamen uzak duracaksın” uçlarına savrulur.

Ve yine yeri gelmişken belirtelim, bir de azınlıkta olan, kadınlarla başarılı grup vardır. Bu adamların sosyal statüleri ve alfa karizmaları o kadar iyidir ki, karşılaştıkları hiçbir kadında hipergami gibi dürtülerle muhatap olmazlar. Bu adamlar da “ne AWALT’ı ya, ben hiç görmedim yok öyle şeyler” diyecektir. Doğrudur, bu şanslı azınlık böyle şeyler görmemiştir ama bunlara bakıp AWALT dürtüler yok demek, sıradan bir erkeği hüsrana götürecektir.

AWALT’ı kabul etmek zordur. Bunun nedeni ise bir erkek AWALT (kadın doğası) gerçeğini kabul ederse, kadınlardan nefret edeceğinden, hayatı boyunca kadınlara öfke duyup, onlarla sağlıklı bir ilişkiye giremeyeceğinden korkar. Daha da kötüsü, birçok erkeğin beyni, mutluluk = disney masallarındaki gibi hayatının aşkını bulup onunla ölene kadar birlikte yaşamak masalıyla o kadar uzun süre yıkanmıştır ki, eğer bu masalsı aşk yoksa, kendisini 100% mutsuz bir hayatın bekleyeceğini sanarak, kadın doğasını, AWALT’ı ve kırmızı hapı reddeder.

Oysa mutlu olmak için kendini masallarla uyutmak ve doğal gerçekliği reddetmek gerektiğine inanmak, bir erkeği hem hayat boyu oğlan çocuğu olgunluğunda tutar, hem de bu masalların hizmet ettiği feminen merkezli simulasyonun kullandığı bir köleye dönüştürür. İşin aslı, birçok erkeğin en acı yoldan anladığı gibi, bu peri masalının vaadettiği mutluluk bile masalda kalıp rolünü oynayan erkekten esirgenir ve AWALT’ı inkar eden erkekleri, acı ve kölelik dolu bir hayat beklemektedir.

Kıssadan Hisse

AWALT’ın farkında olmanız sizi kadınların içindeki doğal dürtüleri yönetebilir ve lehinize kullanabilir hale getirir. Sadık, hipergamisini tamamen kontrol edebilen bir kadın buldum yanılgısı ile ilişkide yayarak en anne eliyle seçilmiş, bakireler bakiresi kızın bile hipergamisini azdıracak bir mavi haplı / mor haplı olmanızı engeller. Aynı zamanda her kadına orospu gözüyle bakmanızın da önüne geçer.

 

 

Flörtöz hatun: Dereyi görmeden paçayı sıvamak

Bugün size çok tehlikeli bir kadın türünden bahsedicem (sanki tehlikesiz olanı varmış gibi). Flörtöz hatun.

Kadınların doğal tabak çeviriciler daha önce burada bahsedilmişti. Lakin bu tabakla ilgili şöyle bir ayrıntı var. Kadınlar ne kadar yedek kulübesinde adam tutmayı sevse de her zaman takımın yıldız oyuncusunu bilirler, yani bir tabak mutlaka diğerlerine göre fazla ilgi görür.

Lakin bu flörtöz hatun dediğimiz model, tüm tabaklara eşit ilgi gösterir ve tabii ki tahmin edeceğiniz üzere hepsi de kendini özel sanır. Ancak kızımızın esas amacı ilgi çekmektir. Siz olayı ciddiye bindirmek yani yatağa götürmek istediğiniz anda arkadaş kartını çekerek sizi mahcup etmeye ve aldığı ilgiyle egosunu depolayıp kaçmaya başlar.

Erkeği burada tuzağa düşüren durum ise yürüme davetiyesi denilen sinyallerin kız tarafından dağıtıldığını görünce hemen harekete geçmesi, yani kızın ilgi toplamak için flörtü kolaylaştıran hareketlerini kendine özel sanmasıdır.

“İyi de hani yürümek erkeğin göreviydi?”

Evet hala bu görevimiz var (zaten hep vardı) ama sinyal aldık diye hepsi aslında sonuca gidecek anlamına gelmiyor. Dereyi görmeden neden paçalar sıvanmaz, ufak bir saha raporuyla örnek vereyim.

Bir Avrupa ülkesinde Güney Amerika kökenli bir hatunla tanıştım. 21 yaşında, esmer tatlı bir şey. Hatta kedi canını onun. En baştaki nerden geldin nereye gittin muhabbetinden sonra tanıştığıma memnun oldum deyip dışarı gezmeye çıktım (ara not: yeni tanışılan hatunla ilk 4-5 dklık konuşma sonrası amele sümüğü gibi yapışmadan ve kesinlikle numarasını alıp uzamak başarının başlangıcıdır, ama ben nasıl olsa otelde tekrar denk gelirim diye numara almamıştım).

Akşam üstü otele döndüğümde kız aşırı istekli bir vücut diliyle (dokunma ve pişmiş kelle gibi sırıtma vb.) bir yerlere gidip içmeyi teklif etti, “alkol kullanmıyorum ama sana eşlik edebilirim” diye kabul ettim. Zaten kafamda bu yazının da konusu olan mesele vardı, bu hareketler bana mı yoksa herkese mi diye merak ediyordum. Sosyal deney gözüyle bakınca acaba kız ne diyecek stresi de kayboluyor, böylelikle karşı tarafa yokluk içindeki beta izlenimi de verme ihtimalini düşürmüş oluyorsunuz kanımca.

Neyse bir yere vardık, oturduk sohbete. Ben de ilk görüşmelerin kuralına uygun olarak yüzde 70 dinleyip (ve yönlendirici sorularla kızı konuşturup) yüzde 30 oranında ufak esprilerle ortamı ısıtıyorum. Aramızda yaş farkı da olduğu için amused mastery uygulamaya da çalışıyorum, kızın bozuk ingilizcesi üzerinden ufak ufak dalga geçiyorum. Tabii hatun sürekli kakara kikiri konuşup durdu.

Bu arada, ben bizim kızlara çok konuşuyor derdim ama bu Güney Amerikalı kızlar acayip çenesiz. İstemeseniz de konuşmanın çoğunu onlar yapıyor zaten, dırdırdır susmak bilmedi amk anadan kıza nesil bunlar herhalde.

Gece gayet güzel devam ederken şüphelerimi doğrulayan hareketler kızdan gelmeye başladı.

İlk olarak bana Fas’ta tanıştığı birinden bahsetti. Eleman buna bir yandan mesaj atıyor, sonra görüntülü konuşma falan yaptılar. “Çok sevdiğim bir ‘arkadaşım’, her gün konuşuruz böyle” dedi. “Ne zaman tanıştınız?” dedim, bir hafta olmuş. Eh daha gündüz tanıştığı adama kakara kikiri yapan bir hafta önce tanıştığıyla bu kadar samimi olmuş çok mu? Benim yanımda başka erkekle konuşması zaten faul de bu hareketler aynı zamanda onun iflah olmaz bir ilgi fahişesi olduğunun kanıtıydı.

Beş dakika sonra ikinci bomba geldi. Bu kez de Norveç’te tanıştığı ve görür görmez aşık olduğu bir elemandan bahsetti, yanak yanağa fotolarını beraber seyrettik. Gittiğinde hep elemanın evinde kalıyormuş ve onu “arkadaş olarak” çok seviyormuş. Bak hem ilk görüşte aşk hem arkadaş. Vay amk!

Fakat kız durmuyordu, kız adeta Messi çıktı beyler ve üçüncü golü de atıp hattrick yaptı. Biz bardan çıktıktan sonra bu sefer de yarın yine çok sevdiği bir “arkadaşıyla” (tabii ki tinder’dan tanışalı iki üç hafta olmuş) bizim bulunduğumuz şehirde yarın akşam yemeğine gideceğini ve kıyafet seçmekte kararsız olduğunu söyledi. Arkadaşıyla yemeğe gidecek, sanki hayatının aşkıyla buluşacak gibi kıyafet seçiyor, düşün artık.

Çok geçmeden dördüncü bomba da geldi. Zaten ben artık yürümeyi falan bıraktım kızın performansını ayakta alkışlıyorum ve kırmızı hap gözlemi yapıp ibret alma peşindeyim. Yolda gelirken tinder üzerinden biriyle yazışıp ondan da gitmeden buluşma sözü aldı. Tabii yazışırken yine suratta sırıtma, arada bana ne yazayım diye soruyor.

Kızımızın performansı ibretlikti, bu artık tabak çevirmekten de öte bir şeydi, adeta bir resitaldi. Hani tabak çevirmenin Oscar’ı olsa altın tabak bu kızımıza giderdi bence. Dikkat ederseniz hepsiyle de can ciğer kuzu sarması ama hepsiyle de “arkadaş”. Ama ben durumun farkında değilmiş gibi emin olduğum şeyi ona söyletmek istedim ve sordum.

Ben: Hımm peki aralarında hoşlandığın var mı? Belki sevgilin olur.

Kız: Sevgili istemiyorum. Bir erkeğe ayıracak vaktim yok.

Ben: Bu kadar arkadaş niye o zaman?

Kız: Aslında yeni insanlarla tanışmayı ve arkadaş edinmeyi seviyorum. Faydası oluyor. Mesela Norveç’teki arkadaşım oradayken bana para harcatmadı, çok yardımcı oldu. Ya da mesela sen iyi İngilizce biliyorsun, ileride bir çevirim olsa sana danışabilirim.

Ben: Ebenin amı artık!

Tabii ki böyle demedim, Çocuklar Duymasın’daki psikolog Sinan Bey gibi anlıyorum deyip kapattım konuyu.

Vay arkadaş, bu kız milletinde hiç utanma kalmamış. Eskiden bizi çaktırmadan meriç yaparlardı, şimdi alenen söylüyorlar!

Diyeceksiniz ki “Bu kız birilerine mutlaka veriyor, onlar nasıl yapmış? Senin beceriksizliğin.”

Kısmen doğru. Şunu kere diyeyim ki bu kızdan zaten uzun ilişki malzemesi olmaz. Fakbadi bile olmaz, en fazla tek gecelik. Ancak bu olay da tamamen değilse de büyük ölçüde tiple alakalı. Yani bu anlattığım tarzda kızların zamanında kaslı ve uzun boylu, yakışıklı elemanlarla yükselen hipergamisini tatmin edemiyorsanız, büyük ihtimalle elleriniz boş dönersiniz (ya da dolu mu deseydim ehehe).

Dolayısıyla böyle aşırı flörtöz ve başta sinyal verdiği halde sürekli arkadaşlığın anlam ve önemini vurgulayan kızlar meriç kadrosunu boş bırakmak istemiyordur, tipten işi götürmüyorsanız pek uğraşmaya değmez. Rollo Tomassi’nin de dediği gibi sizinle seksi erteleyen kızdan bir cacık olmaz. Etrafta gördüğü herkese gülücükler dağıtan, aşırı enerjik hatun modeli genelde bunu ilgi toplamak için yapar, ilk buluşmadan sonra ciddi bir fiziksel yakınlaşma yoksa next deyip devam edin. Hatta böyle bir durumda kızın gösterdiği sahte ilgiye rağmen gittiğinizi görmesi, onda sizin elde edilmesi zor bir adam olduğunuz izlenimini bile yaratabilir. Yoksa kaldığınız her saniye aleyhinize işler, sizi mericin önde bayrak taşıyanı yapmadan da bırakmaz.

Sözlerimi Emel Sayın hanımefendinin güzel bir şarkısıyla bitirmek istiyorum:

Onda bunda şundadır,

Şunda bunda ondadır,

Mavi boncuk kimdeyse,

Benim gönlüm ondadır…

 

 

 

Ağlayan kadın – Kahraman otelci Youtuberlara karşı

Elle Darby, balık dudaklı, tanesi 5,000 Dolara satılan iyi kalite seks doll mu gerçek insan kadını mı anlamak için bir 5 – 10 saniye bakmanız gereken plastik kadın modeli sosyal medya ünlüsü Youtuber hatunlardan biri. Bu YouTuber ve kendisi gibi kuru kalabalık 80,000 takipçisi ile Dublin’de bir otel sahibi arasındaki savaşı buraya taşımak istiyorum. Zira feminen ağlak bebekliğine iyi bir örnek. Ve bu saldırı geri teptiği için de eğlenceli bir olay.

Efendim, bu Youtuber, Dublin’deki The White Moose Cafe otelinin sahibine bir mail atıyor ve diyor ki : “Erkek arkadaşımla Dublin’e geleceğim. Otel bakıyordum ve sizin oteli gördüm. İkimiz bedava 5 gece kalabilirsek karşılığınızda oteliniz ile ilgili Youtube kanalımda video yaparım. 100,000 takipçim var.”

Youtuber “Balık Dudak” Elle Darby (ağır plastik makyaj ve fotoşop eşliğinde)

Bunda bence bir sorun yok. İsteyenin bir yüzü kara.

Otel sahibi ise bu maili, balık dudaklının ismini kapayarak yayınlıyor ve bedava kalma karşılığında iyi izlemin yazma olayını eleştiriyor. Özel bir maili yayınlamaması lazım diyebilirsiniz ama sonuçta kadını ifşa etmeden, muhtemelen sıklıkla aldığı bu bedava kalayım sana iyi yorumlar yazayım teklifini eleştiriyor. Sonuçta dediği şu ve bence haklı : “Bu YouTuberlar bedava kaldıkları için bir otel ile ilgili beğeni yazısı yazıyorlar. Bunların yorumlarına nasıl güvenebilirsiniz ki?”

Bundan sonrasında ise 80,000 takipçisi ve kendisi de genç ve güzel olduğu için her bir boka “hakkı” olan kızımızın, çağın kültürel silahı “kurbanı oynamak” (victimization) ile otele saldırması şeklinde gelişiyor. Yeri gelmişken bu 80,000 takipçinin çoğunun kızımız gibi boş millenial olduğunu tahmin etmek zor değil. Hani şu 300,000 Dolar öğrenim kredisi çekerek Lezbiyen Dansları gibi dandirik bir alanda lisans alıp sonra da Starbuck’ta barista olarak bu krediyi geri ödeyen, bildiğin çulsuz ama en elit (!) ABD gençliği.

İçinde bol bol ağladığı bir video yayınlayarak o maili kendisinin yazdığını ve bunun kendisini çok aşağıladığını belirtiyor. Videonun başlığı “teşhir edildim” ama kendi kendisini teşhir ediyor. Otel sahibinin gönderdiği ekran görüntüsünde kendisinin ismi yok. Tabii ki bol bol ağlıyor. Bedava çikolata istemiş ve sonrasında kahraman bakkalın olmaz demesi üzerine ağlayan velet gibi ağlıyor. “Ağlama Melis” tayfasının en derin ergen duygusallığına oynayan bu gözyaşları karşılık buluyor ve Youtuber’ın kuru kalabalığı otele saldırıyor. Efendim sen nasıl böyle yaparsın, Dublin’e gelince sende kalmayacam, kimse kalmayacak, batacaksın, bik bik bik. Bir de üstüne otel değerlendirme sitelerine girip hiç kalmadıkları otele negatif review bırakıyorlar.

Otel sahibi Paul Stenson kendi kendisini ifşaa etmiş bu Youtuber ve kuru kalabalık 20lik ergen ordusuna karşı ise o bekledikleri pişmanlık dolu özür mesajını değil, şu aşağıdaki “siktirin gidin” mesajını yayınlıyor. Adam kısaca diyor ki “bütün blog yazarlarına yasak koyduk. Otelimize gelirseniz, attırılacaksınız”. Otelci, kızı kendi mesajında hiçbir şekilde teşhir etmemesine rağmen kızın kendi kendini teşhir ettiğini de belirtiyor.

Jordan Peterson’un dediği gibi. Bu insanlardan özür dilemek büyük hata. Zira bu insanlar özürü suçluluk itirafı olarak anlıyorlar.

Otelcinin karşı atağı ise büyük bir destek görüyor ve binlerce kişi, otelcinin arkasında yer alarak balık dudaklı ve çetesini yeriyor. Kısaca hatun kendi hırçınlığından prim yapayım derken hem otelin reklamını yapıyor hem de kendini rezil ediyor.

Beyaz şövalyeler, ağlayan kadın = haklı kadındır gibi otomatik bir reflekse sahip zavallılar. Kadınların zaten kızkardeşlik dürtüsü var, aralarından birinin bir erkekle problemi olsun, hemen haklı mı haksız mı anlamadan arkasında olma dürtüsü var. Fakat, ağlayan kadın genellikle bunu silah olarak kullanan kadındır. Ağlamasının sebebi, haksızlığa uğramasından ziyade nedense kendi hakkı olduğuna emin olduğu birşeyin kendisine verilmemesi ya da birinin kendisine sıradan bir ölümlü olduğunu hatırlatmasıdır.

Otel lüks ve pahalı ama eğer yolum Dublin’e düşerse ilk tercihim The White Moose Cafe olacak.

 

Saha Raporu – Bu Sefer Hatun İşleri Değil

Selam dostlar. Ben Jagdpanzer. Uzun zaman zamandır forumun takipçisiyim ve yazıları ekseriyetle her gün okuyup uygulamaya çalışıyorum var gücümle. Son zamanlarda artan saha raporları üzerine bende bir tane yazayım dedim. Ama bu sefer day game night game falan değil, kariyerimde yaşadığım dönüm noktasını anlatmak istiyorum sizlere. Zaten Red Pill‘in asıl amacı da bu değil miydi ? Nasıl ki mavi haplıyken istediğimiz o çok özel (!) kadının üstünden biz hariç herkesin çatır çutur geçmesi bir sonuç değil semptom ise, kırmızı hap sonrası istediğimiz kadını elde edebilmemiz de bir semptom değil midir ? Asıl sonuç kendimizin nereden nereye geldiğidir diye düşünüyorum. Neyse uzatmadan konuya gireyim.

Kırmızı hap ile tanışmadan önce sevgilimle aynı evde yaşayıp bütün günüm okul hariç bilgisayar oyunu, fastfood ve sadaka seksi ile geçiyordu.(Beraberinde gelen tombiş bir göbek). Okulda ise tam bir görünmez erkektim bir yarış arabası projesine şef mühendsilik yapıyordum. Bu iyiydi ancak sadece bu vardı. Derslerim kötüydü. Red Pill ile tanışınca kendime sağlam küfürler ettim ve bütün hayatımı değiştirdim. Steam ve Origin hesaplarımı sildim. Spora yazıldım direkt falan filan vs (sevgiliden ayrıldım bir de tabi ).

Bir gün spordan çıktım okula geçtim direkt elimde spor çantam spor sonrası şişmeye başlamış kaslarım ve Red Pill sonrası yaptığım agresif tarz değişikliği ile daha önce hafiften bakışları üzerime çekiyordum ama bu yetmiyordu tabi. Merdivenleri çıkıp derse girdim. Dersi de okulun en uyuz, en egoist profesörlerinden biri veriyordu. Adam o kadar uyuz ki kimse doğru düzgün tez bile alamıyordu heriften siz düşünün.

Sonra işte dersin ortalarında konu yarı iletken ve elektronik üzerine herkesin atıp tutup prof.un gözüne girmeye çalıştığı bir ortam oluştu. Hocanın hiç bir konuşulan umrunda değildi. Yaslandım geriye bacak bacak üstüne atıp rahat bir vücut diliyle ve ‘Müsade ederseniz anlatayım’ diye araya girdim ve aniden makineli tüfek gibi saydırmaya başladım tahtadaki devrenin nasıl çalıştığını. Hoca dahil herkes susup bana bakmaya ve dinlemeye başlamıştı. Kendimden emindim skeptico‘nun da dediği gibi ne olurdu ki yanlış olsa bile ‘Canımı mı alırlardı ?’ Konuşmayı bitirdiğimde herkes şaşkınlık içindeydi. Tamamen disiplin dışı bir konuydu. Hocanın aldığı cevap karşısında memnuniyeti yüzünden okunuyordu. Sonra ne mi oldu dersiniz ? Milletle tez bile çalışmayan taşaklı bunak profesör bana laboratuvarda bir proje üzerinde çalıştıklarını ancak yeterli nitelikle lider öğrenci bulamadığını ve bu görevi bana vermek istediğini söyledi. (Bu esnada yere düşen kalemler oldu). Sonrası malum işi aldım şu an CV me altı tane patent başvurusu yazdım, tek sayfaya sığmaz oldu.

Şimdi buraya kadar biraz MGTOW görünüyor ama bu muhabbet olurken sınıfın HB8 lik hatununun bana gülümsediğini fark ettim. Onu da iki biradan sonra yatakta nasıl çıldırtacak hale getirdiğimi sonra anlatırım 🙂

Uzun lafın kısası kendinizin farkında olun ve mücadele ederek hiyerarşide yukarı tırmanın ve spor yapıp ağırlık kaldırın. O hipergamik dürtüleri avantajınız haline getirin. Ha bir de değer yaratın gençler/abiler isminizi ölümsüzleştirin.

Konuk Yazar : Jagdpanzer

The Red Pill, Geleneksel sentez – 1

Toplumsal uzlaşı araçları olan din, yurtseverlik, ahlak, gelenek, görenek gibi kavramları ortadan kaldırmaya çalışmak ve buna özgürlük, çağdaşlık demek son 50 yıldır hızla dünyaya yayılan neo-marksizmin saçtığı zehirlerden en kötü olanı. İnsan, yaşamını tehlikeye atacak yazılı ya da yazısız hiçbir kuralı kendi rızasıyla benimseyebilecek bir varlık değil. Bugün birçok mecrada eleştirilen ve çağdışı olduğu düşünülen kavramlar sayesinde insan bugünkü halini aldı. Evrimle birlikte gelişen toplum olma anlayışı, beraberinde bir takım kuralları getirdi. Böylece her insanın hayattan aldığı tatmin duygusunun maksimize edilmesi ve huzurlu ölürken geride değerli şeyleri miras bırakabilmesi mümkün kılındı. İşte bu değerli şeylerden biri de aile. Feminizmin sürekli yıkmaya çalıştığı ve son 50 yılda inanılmaz bir şekilde zarar verdiği, toplumun temelini oluşturan kurum.

Boşanmaların artması, kadının ve erkeğin doğasından uzaklaşması, kadınların iş yaşamında kendini heba etmesi ve sonucunda hiçbir netice elde edemeden yaşlanarak ölmesi, erkeğin zayıf ve sorumsuz yetiştirilmesi, insanların aşırı bireysel paradigmalara saplanıp kalmasının temelinde hep bu var. Çevrenize baktığınızda kanaatkar olan ve kendini huzurlu hisseden kaç insan görebiliyorsunuz? Orta sınıf, eğitimli nüfusa ” iş yaşamı yorucu ve kesinlikle kadınlara göre değil” dediğinizde aldığınız tepki, durumun vehametini ortaya koyuyor. Cahil ve geri kafalı olmakla mı suçlanıyorsunuz? İnancınızı ya da sizi siz yapan gelenekleri savunduğunuzda çomar mı oluveriyorsunuz? O halde sizi suçlayanların mutsuzluktan ölmek üzere olan, yalnız, aciz tipler olduklarını düşünün. Size böyle ithamlarda bulunanlar tam da böyle tipler işte. Dahası, başarısız, korkak ve nefret dolu tipler. İşte feminizmin ve marksizmin beslendiği şey bu: öfke ve nefret.

Bunları yazan kişi, koyu marksist bir ailede büyümüş, 25 yaşına kadar da komünizm dışında bir ideoloji olmadığını savunan kişi, yani ben. Feminizm için aynısını söyleyemem, zira o topa hiç girmedim. Daha çok yalnız bir kurt gibi yaşadım. Şimdi düşününce zamanında MGTOW’un tüm özelliklerini gösterdiğimi düşünüyorum. Gerçekten de manevi duygulardan yoksun bir ailede büyüdüm. Bununla kastettiğim şey sadece din değil. Saygı, hoşgörü, sadakat, aidiyet, aile olma bilinci… Ailesi dağılmış biri olarak, kadının da erkeğin de ayrı ayrı mutsuzluğa sürüklendiğine tanıklık ettim. Geleneksel aile yapısının bozulduğu yerde kimsenin huzurlu olamadığını gördüm. Bizi biz yapan en önemli şey, aidiyet zarar görüyordu.

Size tavsiyem, sizi siz yapan şeylerin asla karşısında durmayın. Değerlerinizi küçümsemeyin. Milyon yıllık süreçte ortaya çıkmış, insanların tecrübeleriyle şekil almış kavramları, önemsiz diye hayatınızdan çıkarma gafletinde bulunmayın. Dahası, bu kavramların topluma ve insanlara zarar verdiğini söyleyen aptal solculara kulak asmayın. Onlar için yeni olmayan her şey yıkılmalıdır. Yeninin, eski ve şimdinin senteziyle oluştuğunu gözardı edecek kadar cahil ve kör tiplerdir bunlar. Baskıyı, şiddeti ve şövenizmi eleştirip aynı şeylerin kılıf değiştirmiş halini savunurlar.