Bir önceki yazımda bu konuya bir giriş yapmış ve önemli gördüğüm noktaları belirtmeye çalışmıştım. Bu yazıda konuya devam edelim ve kafa yapısına eğilmeye çalışalım.
Yanlız giriş yapmadan önce bir konuya değinmek istiyorum. Yazılarımın altına gerek bu platformda gerek başka platformlarda veya konferanslarda karşılaştığım bir soru sıkça geliyor. O da “Bu konulara Türkiye’de bulunan en iyi üniversitelerde değinilmiyor.” Şimdi arkadaşlar üniversiteler sizin her şeyi böyle hap gibi öğreneceğiniz yerler değildir. Size her konuda bilgi veremezler. Bunun için ne kaynakları, ne yetişmiş uzmanları ne de mecalleri ve farkındalıkları vardır. Hardard, MIT, Cambridge için bile bu durum böyledir. Geçenlerde Münih Teknik Üniversitesinde bir profesöre proje eğitimlerine iletişim ve duygusal zeka gibi “yumuşak yetenek” konularının eklenmesini tavsiye ettim. Cevap ise şuydu “haklısın bizde eklemeyi planlıyoruz.” Beklentilerinizi gerçekçi temeller üzerine oturtun. Eleştirileriniz mantıklı ve gerçekçi olsun. Mesela bizim üniversiteleri şöyle eleştirebilirsiniz:
- Her şeyi öğrenciye yıkıyorlar.
- Gereksiz servis dersleriyle ajandayı dolduruyorlar.
- Dönem ödevi olacak konuları tez diye kabul ediyorlar.
- Yürürlükteki doktora programlarının belki yarısı ya da daha azı gerçekten doktora.
- Aşırı teorik kalıyorlar ve gerçek hayatta ilgili konu bağdaşımı az.
- Öğrencileri iş birliğine değil bencilliğe iten bir kültür söz konusu.
- Öğretim görevlilerinin iş yaşamı tecrübesi çok az.
- Yüksek düzeyde intihal ve etik ihlaller söz konusu.
- Şekle, statüye ve ünvana aşırı önem veriliyor.
- Çalışkan ve dürüst öğrenciyle kurnaz ve hilekar öğrenci aynı potada değerlendiriliyor.
- Dünya ve teknoloji takip edilmiyor.
- Vesaire vesaire…
Ancak, bunlara rağmen, bazı şeyleri sizin halletmeniz gerekiyor. İletişim, iş birliği, duygusal zeka, çatışma yönetimi, öz disiplin ve özgüven gibi konular aklıma ilk gelenler olarak sıralanabilir. Peki nasıl halledeceğiz? Kitap okuyacaksın, eğitim alacaksın, hatalarını not edip düzeltmeye çalışacaksın, deneyeceksin yanılacaksın kahretmeyip öğrenecek tekrar deneyeceksin vb.
Bu parantezi kapatıp konuya geri dönelim. Bu kısımda doğru kafa yapısını oturtmaya çalışalım. Öncelikle şirketleri kadınlar gibi görmenizi tavsiye ederim. Bu ne demek? Bir kadına yaklaştınız ancak ilerlemedi. Elinizden geleni yaptınız ve kendinizden de eminsiniz ancak sonuç değişmedi. Siz ilerleyemediniz ama o kadınlar muhtemelen ilerleyen başkaları ya vardır ya da olacaktır. Burada yapmanız gereken bu vatandaşı next’lemek ve başka vatandaşlara bakmak olacaktı. Şirket içinde benzer bir mantığı geçerli sayabiliriz. Size şu an istediğinizi vermeyen şirket bir başkasına muhtemelen istediğini veriyordur ve ya verecektir.
Peki bu süreci nasıl yönetmeli?
Öncelikle bir hedef belirleyerek başlayın. Bu işte yaparken başarabileceğiniz bir hedef olmalı. Ancak şirketinize ve size değer katmalı. Gerçekçi ancak uğraşmaya değer zaman tabanlı bir hedef olmalı. Mesela:
- Yeni üretim tesisinin yazılımlarını bir yıl entegre etmek
- Dişli birimin görevlilerinin 80%’ni İş Güvenliği Eğitim ve Adaptasyon Süreçlerini tamamlamak
- Kurumsal Kaynak Yönetimi Sistemiyle Müşteri İletişim Yönetimi Sistemini entegre etmek
Bu hedefe ulaşmak için bir zaman belirleyin. 2-3 yıl gibi bir süre düşünebilirsiniz. Bu süre içinde hedefe erişmek için çok çalışacaksınız ve rüştünü ispat edeceksin. Süre bitti, hedefe ulaştın ve kendini ispat ettin. Şimdi şirkete süre verme sırası. Bu da 6 ay ile 1 yıl arasında değişebilir. Eğer şirket bu süre içinde size gereken teveccühü göstermediyse – onun ne olduğu size kalmış. Ayrılma harekatına başlayabilirsin. Çoğunuzun çalışmadan geçinmek için yeterli kaynağı olmadığını olsa bile hazırı tüketmek istemeyeceğini varsayarak yeni arayışlara başlamanızı tavsiye ederim. Kısaca diğer şirketlere yaptığın başarıları öz geçmişine ekleyerek yürümeye başlıyorsun. Ancak bu süreci kimseyle paylaşmadan ilerletmeni tavsiye ederim. Uygun olan ilk fırsatı değerlendirerek eski şirketine teşekkür ediyor ve yeni işine geçiş yapıyorsun. Fakat bazı düşüncesiz vatandaşlar gibi giderken kapıyı çok sert kapatmamanda fayda var. Yani ben gidiyorum bunlara siktiri çekeyim diyip bunu yaparsan, sıkıntılı bir düşünce yapın olduğu ortaya çıkar. Çünkü senin gibi çalışma arkadaşlarıyla başka yerlerde karşılacağını düşünmeyen ve eski şirketinden istenmesi gereken evrak vesaire şeylerin farkında olmayan arkadaşların bu kafa yapısıyla çok yükselebileceğini düşünmüyorum. Bu konuda sizden gelebilecek hayali sorular yazalım ve cevaplayalım:
Peki ya çok kötü davranıyorlarsa?
Tepkini hakaret ederek belirtmek zorunda değilsin. Bunu daha asil ve olgun yapmanın yolları var.
Abi bana o parayı vermezlerse?
Bu onların sorunu. Sen vazifeni yaptıysan artık konu onların hanesine risk olarak yazılır.
Neden 2 yıl daha az değil?
Eğer kurtlu bir vatandaş değilsen iki yıl bir kurumu anlamak, işi ve müşteriyi tanımak için güzel bir süredir.
Arkadaşlarım dostlarım var şirkette?
Neden onlar o işe girmeden önce yoktu? Ancak sen yaşıyordun değil mi? Bir on yıl ya da on beş yıl sonra yanında olacaklar mı? Muhtemelen hayır. Herkesin kendi hayatı ve planları var. Sen kıyamayıp ayrılamam dersin ancak bir kaç yıla onların başka yollar gittiğini göreceksin.
Korkuyorum abi, ya kötü çıkarsa?
Süreç yeniden başlar. En kötü deneyim kazanmış olursun ve bu adımla eski iş arkadaşlarından daha tecrübeli olursun. Ancak ince eleyip sık dokumayı da bil. İş görüşmelerinde sezercik gibi beni seçerlermi diye kalma, burası çalışılacak yer mi diye de bir bak.
Bunlar hikaye Türkiyede patronlar öyle çok para vermez.
Valla dostum, öyle adamlar altı haneli yıllık maaşlar alıyorlardı ki bilsen şaşardın. O patronların nasıl şakır şakır gerektiği yerde para verdiğini görsen böyle demezdin.
Türkiyede öyle çok yükselme şansı yok abi.
Yukarıda ki cevabın patates kopyası.
Dayın olacak yoksa bu işler zor.
Bu kafayla senin için bu işler baya zor olacak orası kesin. Sen dayı dayı diye ağlarken azimle ve çalışkan vatandaşlar sağından solunda geçip yükselecek. Böyle gidişle, sense yıllar sonra hala dayı aramaya devam edersin.
Abi bu çok acımasız değil mi. Süre vermek filan.
Hayır değil. İstersen git müdürüne ben işimi bu yapmıyorum ama bana sevabına maaşı yatırın ve SGK’yı ödeyin de bakalım, nasıl bir cevap alacaksın. Ben söyleyeyim, kovulmazsan ve şaka olarak algılarlarsa çok şanslısın. Ayrıca bu düşünceleri söylemek gibi bir hata yapmamalısın. Süre senin kendi kendine verdiğin süre, bunu radyo gibi anons etmene gerek yok. Sen kendine hedef koydun, beklentini netleştirdin ve plan yaptın.
Peki abi ya yapacaklarsa ya sabretmem gerekiyorsa?
Yapacak olan 2-3 yılda yapar, verecek olan o sürede verir. Veremiyorsa işaretini verir.
Abi yeni fabrika şirket yeni yatırım yaptı vesaire?
Benim bunlara karnım tok ancak anlat heyecanlı oluyor.
Bu sorular dışında değinmek istediğim önemli bir husus var. O da mobbing. Nedir mobbing? Psikolojik taciz, mobbing iş yerinde çalışan kişiye karşı aynı iş yerinde bulunan bir veya birden çok kişi tarafından uygulanan psikolojik taciz, şiddet, düşmanca tutum vb. davranışlardır.
Türkiyede maalesef pek çok şirkette ve kurumda mobbing söz konusu. Bazıları yaptıklarının farkında bazıları ise değil. Eğer bir yerde mobbing yaşıyorsanız oradan en kısa sürede ayrılmalısınız. İmkanınız ve planınız elverdiği en kısa sürede. Orada yükselme planları yapmanız anlamsızdır.
Size gerçek hayattan mobbing örnekleri vereyim:
Vaka-1:
Mete: Abi selam, yazılım üzerine kitaplar aldım. C# öğreneceğim.
Hasan: Neden öğrenmek istiyorsun?
Mete: Eklenti yapmak ve kendi işlerimi çözmek için düşünüyorum.
Kerim: (Masadan kalkıp kapıya yönelerek ve alaycı bir ifadeyle) Her şeyi çözdük de kaldı bu yazılım işi, hey Allahım ya.
Şimdi burada Kerim’in yaptığı çok net mobbing gencolar. Yok abi değil zart zurt geçin bunları. Neden? İş arkadaşını aşağılıyor ve yadırgıyor üstüne bunu herkesin içinde yapıyor.
Vaka-2:
Mete masasında oturup işini yapmaktadır.
Kerim: (Ofis camına sertce vurarak) Tak, tak, tak
Mete: Ne oluyor ya?
Kerim: (Alay eden, küçümseyen ve pis bir sırıtmayla bakarak) yok bir şey yahu.
Vaka-3:
Mete: Fabrikaya doğru yemekhaneden yürümektedir.
Hasan: (Kerimin yanından geçerek) biz bazılarının ne mal olduğunu biliyoruz.
Kerim: Aynen, ortada mal değneği gibi dolaşmanın alemi yok.
Mete: (Onlara doğru bakar)
Hasan: Anca böyle bakarlar işte
Ana sınıflandırmaları ile mobbing:
- İletişim
- Telefonla ve mesajla rahatsız edilme
- Yapılan işin sürekli eleştirilmesi
- Sözlerinin devamlı kesilmesi
- Yüzüne karşı ses yükseltilmesi ve azarlanması
- Kendisini göstermesinin ve ifade etmesinin kısıtlanması veya engellenmesi
- Özel yaşamının eleştirilmesi
- Sözlü ve yazılı tehditler
- İmalar, bakışlar, jest ve mimik yoluyla iletişime bloke koymak
- Sosya İlişki
- Orada değilmiş gibi davranılması
- Çevresindeki insanların konuşmaması
- Çalışma ortamının diğer çalışma arkadaşlarından ayrı tutulması, izole edilmesi
- İtibara Suikast
- Mağdurun arkasından kötü konuşulması/dedikodu yapılması
- Dini ve siyasi görüşlerinden dolayı dışlanması
- Bir kusuruyla veya fiziksel özrüyle alay edilmesi
- Gülünç durumlara düşürülüp dalga konusu edilmesi
- Yürüyüş tarzı, sesi, hareketleri vb. taklit edilerek alay konusu yapılması
- Akıl hastası gibi davranılması
- Alçaltıcı isimler ve lakaplar ile hitap edilmesi
- Cinsel imalarda bulunulması
- Milliyetiyle alay edilmesi
- Kararlarının sürekli sorgulama meselesi yapılması
- Özel yaşamıyla alay edilmesi
- Mesleki Durum
- İşteki konumunun sürekli değiştirilmesi
- Sürekli özgüvenini kırıcı işler yükletilmesi
- Kapasitesinin altında veya üstünde işler verilmesi
- Asli işi olmayan görevlerle sürekli meşgul edilmesi
- Yapması için sürekli anlamsız işler verilmesi
- İşten çıkarmaya zorlamak ve tehdit etmek
- Maaş ve özlük haklarıyla tehdit etmek
- Fiziksel
- Doğrudan veya dolaylı cinsel tacizde bulunmak
- Fiziksel olarak ağır işler yapmaya zorlanması
- Ffiziksel şiddet yapılması ve tehdit edilmesi
- Fiziksel zarar verilmesi
Mobbing yapıldığında mağdur kendini bok gibi hissedecektir ve dışlanmış olacaktır. Yıldırmak, korkutmak, kovdurmak, sindirmek ve birçok başka nedenle günümüzde Türkiye’de mobbing yapılmaktadır.
Şunu net olarak açıklamak isterim. Mobbing kişilerin hayatlarını cehenneme çevirmektedir ayrıca psikolojik, fizyolojik ve iş sorunları yaşamalarına neden olur. Sebebi her ne olursa olsun mobbing yapan yanlıştır, hatalıdır. Mobbing yapılan da mazlumdur. Hiçbir gerekçe mobbing’i haklı çıkarmaz. Ben bu yüzden ne hayatların karardığını ve insanların nasıl ekmekleriyle oynandığını gördüm. Mobbing yapılan yerde önce yöneticilerinizle kanıtlar üzerinden konuyu çözmeye çalışın. Çözüldüyse ne ala, ancak çözülmediyse ve görmezden geliniyorsa tavsiyem o organizasyonun parçası olmayın. Bence değmez. En kısa sürede çıkış planınızı yürürlüğe koyarak çıkın. Eğer gerekiyorsa hukuksal danışmanlık alın. Bir önceki yazımda yazılı çalışın demiştim. Kanıtları toplayın ve hakkınızı savunun ancak bunu akıllıca yapın. Türkiye’de şirket dükalığı çalışanların davalı olmasını haklı gerekçelerle olsa dahi istemiyor ve bu çalışanları çürük elma olarak görüyor. Ayrıca kanıt sunamazsanız hak kaybına uğrama durumunuz var. Böyle durumlarda eğer konu ciddi, çözümsüz (içerdeki tüm adımlara rağmen) ve rencide edici ise hukuksal danışmanlık alarak ve akıllıca hareket ederek çözmeye çalışın.
Yazan: Tonyukuk