- Kadınlar paralı asker gibidir. Kazanmak için ellerinden geleni yaparlar. Birden taraf değiştirirler veya en iyi seçenek olduğunu düşündükleri erkeği elde etmek için göz göre göre yalan söylerler. Bir kadın için maalesef sadece bir “seçenekten” ibaretsiniz.
- Toplum, korkularını açıkça paylaşan erkeğin özünü yansıttığı için kadınlar tarafından takdir edileceğini söyler. Bu kuyruklu yalandır. Sıradan bir erkek kadının narin yapısını sevdiği için kadın da kendisininkini sever diye düşünür. Ama böyle bir yükle karşılaşan kadın ilişkiyi bitirme planı yapar. Kadınlar zayıflığa tahammül edemez. Erkeğin buradaki hatası, kendine çekici gelen şeyin kadına da çekici geleceğini varsaymaktır. Cinsel devrimden önce erkekler bunun böyle olmadığını zaten biliyordu.
- Güçlü bir adamın yüzeysel zayıflıkları kadının hoşuna gider. Kadınların kendiyle barışık erkekten kastı budur, özgüvensizlik değil.
- Erkekler zayıflıklarını paylaşmanın aşk ve güven göstergesi olduğunu, acıların aradaki bağı pekiştireceğini zanneder. Ama böyle bir durumda kadın sergilenen zayıflıktan ötürü tiksinti duyar. Kadınlar zayıflığınızı, acılarınızı ya da yaşadığınız zorlukları onunla paylaşmanıza saygı duymaz. Daha doğrusu umurlarında değildir. Aksine, böyle durumlar karşısında sağlam duruş sergilemenize hayran olurlar.
- Para erkeğin makyajıdır.
- Kadınlar için para erkeklerden daha önemlidir. O yüzden kadınların değil paranın peşine düşün. Parayı kovalarken kadınları elde etmeniz kadınları kovalarken para kazanmanızdan daha olasıdır. Paranız ya da Allah vergisi bir fiziğiniz olmadan oyunu en zor seviyede oynarsınız. Para her şeyin daha iyisine sahip olmak demektir, yanınızdaki kadının güzelliği de bunun kanıtıdır.
- Erkekler bir ilişkiyi ancak sakin kalarak yönetebilir, kadınlar ise gereğinden fazla tepki göstererek.
- Kadınlar aşırı uçtaki duyguları kendi yararına kullanırlar, bu da erkekleri bıktırır. Kadınların duygusal hareketleri çoğunlukla tiyatrodan ibarettir.
- Kadınlar drama bayılır; çünkü bu yöntem duygularını silah olarak kullanıp istediklerini elde etmelerini sağlar. Duygularından arındırılmış bir kadın kavga edemez ve psikolojik gelgitlerinin karşısında çaresiz kalır. Böylelikle başka olaylara burnunu sokarak gördüklerini abartır ve psikolojik dünyasının saldırı güdüsünü rahatlatacak yeni sorunlar ortaya çıkarır.
- Kadınlar psikolojik açıdan şiddete yatkındır.
- Kadınsı davranan erkeklere ve erkeksi davranan kadınlara arzu duyulmaz. İnsanlar kadınlara yardım etmeye, erkeklere ise saygı duymaya yatkındır. Kadınlar kendini acındırarak toplumda güç kazanır, erkeklerse güçlenerek saygı kazanır.
- Kadınlar uzun vadede mutluğunuza karşı en büyük tehdittir. Nietzsche’nin de dediği gibi: “Kadınlar en tehlikeli oyuncaktır.” Her zaman gardınızı koruyun. Tarihin gördüğü en büyük adamlar savaş kazandı, yoksulluğu yendi ve muazzam imparatorlukları yönetti. Peki, bu adamların mahvolmasına yol açan tek bir sebep gösterin desem? Evet bildiniz, kadınlar.
- Her zaman özünüzü koruyun. Kadına özünüze inme fırsatı verseniz de her şeyinizi açık etmeyin. Kendinizi bir kale gibi düşünün. Onu içeri alın ama en büyük kapının anahtarını asla vermeyin. Kapının kapalı olduğunu görünce size kapının ardında ne olduğunu ve oraya girmesine izin verip vermeyeceğinizi soracaktır. Bu konudaki sıkıştırmalarına kulak asmayın. Bu kapıyı açmaya değecek tek kadın annenizdir. Eğer aşkın her şeyi paylaşmak olduğunu sanıyorsanız aşkı anlayamadınız demektir.
- Kadınların iki farklı hayatı vardır. Dışarıya iyi kız görüntüsü verirken aslında içlerinde bir fahişe yatar. Çünkü kadınlar da bilir ki hafifmeşrep olmak değerlerini düşürür. Bu yüzden hafifmeşrepliği tamamen bırakmak yerine böyle davranmıyormuş gibi insanları kandırmayı tercih ederler.
- Bir kadın ne kadar çok adamla yatmışsa benliği o kadar yara almıştır. Onlarca adamla yatmış bir kadın aslında seks yoluyla erkekleri obje haline getirmiş demektir. Bu kadınlarla ilişki yaşanmaz. Onlar da bunu bildikleri için erkekleri kandırmak amacıyla yattıkları adam sayısını düşük gösterirler.
- Eğer bir kadının yattığı adam sayısını tam olarak bilmek istiyorsanız bu konuda onu yargılamıyormuş gibi davranın. Hatta siz de onlarca kadınla yattığınızı söyleyin. Bu durumun verdiği rahatlıkla doğruyu söyleyecektir.
- Kadınların büyük çoğunluğu kötü olan yanlarını değiştirmek yerine karşı tarafı kandırma becerilerini geliştirmeye çalışırlar.
- Kadınların psikolojiyle ilgili üniversite bölümlerine ilgisi, bu alandaki becerilerini artırarak çıkar elde etmeye çalışmaktan başka bir şey değildir.
- Kadınlar erkeklere ahlak dersi vermeye bayılırlar. Böylelikle daha temiz görünerek karşı tarafı suçlu hissettirmeye çalışırlar. Asla kendinizi ona ispatlamaya çalışmayın.
- Kadınların hatası asla görülmez, erkeklerinki ise asla unutulmaz.
- Babasız ya da zayıf bir babayla büyüyen erkeklerin kadınsı davranışlar sergileme ihtimali daha yüksektir. Aynı şekilde babasız veya zayıf bir babayla büyüyen kadınlar da erkeksi davranışlarda bulunur. Kötü yetiştirilmiş çocuklar iyi bir yetişkin olamaz. Tabii ki bu insanların arasında kendini geliştirenler de vardır; ama sayıları çok azdır. Çocuğunuz varsa ona iyi örnek olun. Babaların daha erkeksi ve sert olmaları, annelerin de ailelerinden daha önemli olmadıklarını bilerek kendi istekleri uğruna kocalarına ve çocuklarına ihanet etmemeleri gerekir.
- Hayatta olmak istediğiniz yerde değilseniz kadınlarla ciddi ilişkilere girmeyin. Hem aklında her daim ilk haliniz olacak, hem de onun ihtiyaçları sizin ilerlemenizi engelleyecektir. Siz vücudunuzu ve işinizi geliştirmeye uğraşırken o mızmızlık yapmakla, negatif enerji yaymakla ve kendi sorunlarını size yüklemekle meşgul olacaktır. Onun olumsuz tavırları sizi de etkileyecektir.
- Kadınlar çoğu zaman bir kazanç olmaktan ziyade bir borçtur. Tüm paranızı, zamanınızı, kaynaklarınızı yutan bir kara deliktir. Zaten bu yüzden erkeğin bağlılığı değerlidir. Dolayısıyla bunun boşa harcanmasına, gasp edilmesine izin vermeyin. İlişkileriniz konusunda seçici olun.
- Kadınlar her zaman en iyisini hak ettiklerini düşünürler. Hepsi olmasa bile çoğu böyledir. Bir erkeğin gösterdiği çabayı nadiren takdir ederler. Kadının bir sorunu mu var? Bunun çözülmesini rica değil talep eder. Ona göre bir erkeğin kendisine yardım etmesi tercih değil zorunluluktur. Fakat yardım eden erkeği de asla takdir etmez ve ona saygı göstermezler; çünkü kadınlar doğaları gereği her şeye hakları olduğunu düşünen narsistlerdir. Bu davranışları değiştirilebilir; ama bir erkek bunu yapmazsa kadın kendi başına değişmez.
- Kadınlar nadiren takdir eder ve çoğu zaman beklenti içinde olur.
- Kadınlar bencildir, soyut düşünme yetenekleri yoktur. Kendilerini etkilemeyen şeyleri umursamazlar. Eğer bir kadının bir konuyla ilgilenmesini istiyorsanız ona bundan nasıl etkilendiğini gösterin. Yoksa ilgisiz kalacaktır.
- Kadın bencilliği dünyayı soyut bir varlık olarak algılamaz, daha çok tecrübe edilecek uyarıcı olarak görür. Dolayısıyla gerçeklik algıları kendilerinden bağımsız değildir.
- Kadınlar sürü psikolojisine son derece yatkındır. Grupta sivrilmeyi sevmezler, sürekli olarak normal görünmeye çalışırlar. Bu çaba erkeklerde de vardır; ama kadınlarda çok daha belirgindir.
- Kadınların büyük çoğunluğu kendini dış görünüşüne göre tanımlar, dolayısıyla vücutları ölçüsünce var olabilirler. Güzelliğinden çok zekâsına güvendiğini söyleyen kadınlar, güzel olanları kıskanır; çünkü güzellerin kolayca kazandığını elde etmek için daha çok çalışmak zorundadırlar.
- Eğer tepedeki yüzde 20’lik erkek grubuna dâhil değilseniz kadınlar sizi yok sayar. Kadınlar erkeklerin daha kolay yaşadığını söylerken tepedeki yüzde 20’lik grubu kasteder. Hatta bu düşünceye o kadar körü körüne bağlıdırlar ki kendilerinin altında kalan erkeklerin yaşadığı zorlukları bir an bile görmezler. Bu adamlar “görünmezdir”, hipergami sayesinde varlıkları yok sayılır ve asla kadınların radarına girmezler. Diyelim ki cesaretlerini toplayıp bu kadınlara ilgi gösterdiler, anında utandırılıp tacizci ilan edilirler.
- Asla bitiremeyeceğiniz bir ilişkiye başlamayın. Kadına bağımlı hale geldiyseniz terk etme zamanınız gelmiş demektir.
- Kadınlar kaypaktır, güvenmeyin. Daha genel olarak söylemek gerekirse, insanlara belli işler için güvenin; ama bu işleri birbirinden ayırın. Bir domino taşı düşünce diğerleri de devrilmesin. Böylelikle sonuca olan bağımlılığınız ortadan kalkar ve rolünü iyi oynayamayan adamların yerine yenisini getirebilirsiniz. Kadınlarla ilişkilerinizde de bu taktiği uygulayın.
- Kadınlar için itibar her şeydir. Bütün ahlaki değerlerin, kuralların ve ilkelerin üstündedir.
- Kadınlar eleştiriden ve yargılanmaktan nefret ederler. Eleştiriniz yapıcı bile olsa bunu itibarlarına bir saldırı olarak görürler. Erdemli görünmek için gerçeği aradıklarını söylerler; ancak gerçeği duymaya katlanamazlar. Dolayısıyla kadınlarla konuşurken gerçeği bir çocuğa anlatır gibi süsleyip püsleyerek sunmak gerekir.
- Kadının ne dediğine değil ne yaptığına bakın. Kadınlar inanılmaz sıklıkta yalan söylerler. Bunun üstüne bir de bencilliklerini ekleyin, karşınızda sözleri gerçekle uzaktan yakından alakası olmayan birini bulursunuz. Bu arada, kadınlara kırmızı haptan asla bahsetmeyin. Sadece uygulayın. Bu fikirlerden nefret etseler de etkilerine bayılacaklar.
- Kadınlar mantık, olgunluk, düşüncelilik, kendini bilmek vs. gibi sahip olmadıkları özelliklerle övünmeye bayılırlar.
- Kadınlar sürekli olarak ergen kalırlar. Boş özgüveni ve şahsi tercihlerini olgunluk zannederler. Girişken olmak olgunluk değildir. Olgunluk, bir insanın ne kadar sorumluluk alabildiği ve bu sorumluluğun getirdiği baskıyı ne kadar kaldırabildiğiyle ölçülür. Kadınlar, erkeklerle kıyaslandığında, bu iki beceriye nadiren sahiptir.
- Kadınlar 18 yaşından sonra pek olgunlaşmaz. Sadece daha zor beğenmeye ve her şeyi hak ettiklerini düşünmeye başlarlar. Varlıklarını gözlerinde büyüterek aydınlanma yaşadıklarını zannederler. Sürekli olarak olgunluktan bahsettiklerini duyarsınız; ama aslında bu bir manipülasyondur. Kadınların erkeklere olgunluk dersi vermesi komiktir; çünkü hoşlarına gitmeyen erkek davranışlarını çocukluk olarak görürler. Erkeklerden daha erken olgunlaşıyor gibi görünseler de aslında erkekler kadar uzun bir olgunluk süreci geçirmezler.
- Kadın doğası gereği ilgi meraklısıdır, dramı sever, mızmızlanır, hemen ağlar, hayalcidir ve öz eleştiride zayıftır. Bunlar genelde çocuklarda görülen huylardır. Dolayısıyla kadınların erkekler kadar olgun olmadığını söylemek onlara haksızlık değildir.
- Kadınlar oyun oynamayı sever; ama bir yandan da oyun oynamaktan ve oynayanlardan nefret ettiklerini söylerler. Bu da oyunlarının bir parçasıdır.
- Kadının bilinçaltı beynini her zaman gölgede bırakır. Kadınları yöneten mekanizmalar evrenseldir, herhangi bir kadına özgü değildir ve kadının karar verme sürecini büyük ölçüde etkiler. Kadının yüzeysel özelliklerinin farklı olması bu mekanizmayı değiştirmez.
- Bir adamın erkekliği hareketleriyle, bir kadının kadınlığı ise yaşıyla anlaşılır. Kadınlar, tıpkı sevmedikleri erkek hareketlerini çocukça gördükleri gibi, kendilerine gelen eleştirileri de genç kız ve kadın ayrımı yaparak savuşturmaya çalışırlar. Mesela burada bahsettiğimiz fikirleri bir kadına anlatsanız bunun kadınlar değil genç kızlar için geçerli olduğunu söyleyecektir. İşin komik yanı ise bunu diyen kadın kaç yaşında olursa olsun asla kendini genç kız olarak görmeyecektir.
- Aslında elde edebileceğiniz bir kadının size bakmayacağını düşünüyorsanız size bakmaz. Bu kendini gerçekleştiren bir kehanettir.
- Erkeklerin ruhunda mantık ve felsefe vardır. Kadınların ruhunda olayları duygularına göre yorumlamaya yatkınlık vardır.
- Bir kadın ne kadar güzelse yaptığı saçma sapan hareketler erkekler tarafından o kadar hoş görülür. Ama kendi iyiliğiniz için bunlara asla göz yummamanız gerekir.
- Kolayca bağlanan ve ilgisini cömertçe dağıtan bir adam erkeğin orospusudur. Sürekli kullanılır; ama duygusal olarak asla karşılık alamaz. Bu tek taraflı dinamiğe friendzone denir.
- Kadınlar hayatlarında her zaman gerçek bir erkek ararlar. Eğer bir ilişkiniz varsa ve yeterince erkeksi davranmıyorsanız kadın sizi aldatır. Bunun olacağı kesindir, kadın sadece doğru zamanı beklemektedir. Bu yüzden ilişkinin devam etmesi kadına değil erkeğe bağlıdır.
- Erkekliğinden rahatsız olan bir adamsanız kadınlar duygularınızı istismar ede ede size erkek olmayı öğretir; çünkü sert aşktan keyif alırlar. Onun canınızı acıtması sizi daha iyi bir erkek olmaya teşvik edecektir. Erkeklerin kırmızı hapla tanışmasını sağlayanlar genellikle kadınlardır.
- Erkekler kadınlara güvenmezler; çünkü kadınların mantıksız davranışları inandırıcılıklarını zedeler. Kadınlar da erkeklere güvenmezler; çünkü erkeklerin bağlılık hissetmeden sadece bedenlerini arzulamasından korkarlar.
- Sosyal statüsü düşük adamlar ne yapsa suç olur, yüksek olanların ise yaptıkları her şey kesesine kâr kalır. Sosyal statünüz ne kadar yüksekse kuralları o kadar rahat çiğnersiniz.
Category: Psikoloji
Kırmızı Hapın 50 Tonu Bölüm I
Bu seri, kırmızı hap dünyasının sağlam yazarlarından Illimitable Men’e ait. Genel bir bütünlük içermeyen, kadınların ve ilişkilerin doğasını açıklayan notlardan oluşuyor.
- Erkek ne kadar sert olursa yanındaki kadın o kadar uysal olur. Erkek ne kadar uysal olursa etrafındaki kadın o kadar sert olur.
- Bir kadın asla ona ihtiyaç duymanızı istemez, yalnızca arzulamanızı ister. Arzunuz ihtiyaca dönüştüğü anda artık kadın sizi arzulamaz.
- Kadının aşkı, saygıya dayalı bir hayranlık üzerine kuruludur. Kadınlar, güçlü ve tecrübeli erkekleri her zaman çekici bulur. Erkeğin aşkı ise arzuya dayalı bir saygı üzerine kuruludur. Erkekler hassas ve narin kadınları çekici bulur. Bir kadın hayranlığını kaybettiği ve erkek de fedakârlık yapmadığı zaman aşktan söz edilemez. Bu çok hassas bir dengedir. İki taraf da üzerine düşeni yapmadığında saygı kaybolur.
- Kadınlar çocuklarını erkeklerin kadınları sevdiği şekilde severler.
- Kadın ruhu bir koruyucu arar, erkek de korumak ister. Problem şu ki bu iki şey güvensiz olmaz. Bu zamana kadar iki taraf da birbirine zor güveniyordu, ama feminizm yüzünden artık daha da az güveniyorlar.
- Cinsiyetler arasında düşmanlığı sürekli olarak tetikleyen bir güvensizlik vardır. Bu düşmanlık, cinsiyetlerin birbiriyle temelde çelişen cinsel stratejilerini uyumlu hale getirememelerinden kaynaklanır. Erkeğin cinsel stratejisi yüzünden kadın acı çeker, kadınınki de erkeğin acı çekmesine neden olur. Bu yüzden iki taraf da acı çekmemek için diğerinin acı çekmesine yol açar. Bu bir üreme savaşıdır, cinsiyetlerin mücadelesidir.
- Cinsiyetler aslında birbirine güvenmek ister; ama cinsel dürtüleri bu isteklerinin çok daha üzerindedir. Hal böyle olunca güven, kör bir sadakatten ziyade tarafların kontrolü elde tutmasına bağlıdır.
- Kadınlar takip eder, lider değildir. Modayı, gücü ve statüyü takip ederler, doğuştan gelen bir sadakatleri yoktur.
- Ortalama bir erkek kadınlar konusunda cahildir ve yanlış yönlendirilmiştir. Zihnindeki kadın imajı kadınların ulaşabileceği seviyeden çok daha fazlasıdır. Çünkü erkeğin biyolojik özellikleri kendisini kandırır, toplum da ona yalan söyler. Yine de gerçek olduğu gibi ortadadır.
- Kadının güzelliği iyi bir karakterin göstergesi değildir. Bunlar birbirinden ayrı şeylerdir. Ama güzellikten etkilenen bir erkek bu ikisini aynı şey zanneder.
- Tüm hayatınız boyunca size kadınların doğası hakkında yalan söylendi. Bildiğinizi zannettiğiniz her şeyi unutun, çünkü muhtemelen yanlış fikirleriniz var. Toplumun size verdiği tepeden inme öğütleri görmezden gelin, kendi anlayışınızı temelden oluşturun.
- Bütün kültürlerde makbul bir cinsiyet vardır. Bazı çağlarda erkeklere, bazılarında ise kadınlara değer verilmiştir. Zengin kültürlerde eşitlik yoktur; bir cinsiyet ancak diğerinin üstünlüğünü tanıyıp işbirliği yapabilir. Kendi kültürünüzdeki durumu merak ediyorsanız hangi cinsiyetin eleştirilebilir olduğuna bakın. En az eleştirilen cinsiyet, o kültürün desteklenen cinsiyetidir.
- Kadınlar size değil gücünüze sadıktır.
- Geleneksel sadakat anlayışı onura bağlıdır. Onur erkeklerin zihnindeki soyut bir kavramdır. Kadının sadakati tamamıyla güçlü olup olmadığınız üzerine kuruludur. Buna fırsatçı sadakat denir. Erkekler isterlerse kadın anlayışına göre (fırsatçı) sadık olurlar, isterlerse de gerçekten bu kelimenin hakkını verir ve fedakârlık yaparlar. Ama söz konusu erkekler olunca kadınlar fırsatçı sadıklardır, fedakârlığı çocuklarına saklarlar.
- Fedakâr sadakat bir insanın gücü üzerine kurulu değildir; ama fırsatçı sadakat tamamıyla güce sabitlenmiştir.
- Kadının sadakati aslında kelimenin tam anlamıyla sadakat değildir, çünkü çoğu zaman koşula bağlıdır. Geleneksel sadakat anlayışı, güce saygıdan daha öte bir bağlılık gerektirir.
- Fırsatçı sadakat, faydacı bir bakış açısından ileri gelir. Dolayısıyla, fedakâr sadakatin aksine yarım bir sadakattir.
- Kadınların aşk anlayışı sadakat becerilerini baltayarak yarım yamalak bir sadakat anlayışına dönüştürür: onurdan ziyade hipergaminin yönettiği, çıkarcı ve kendi çıkarına hizmet eden bir sadakat. Bu yüzden pek asil değil. Kabul edin ya da etmeyin, gerçek budur.
- Eğer şu anda kadına bir faydanız yoksa geçmişteki bütün fedakarlıklarınız geçersizdir. Daha basitleştirelim: Ona şimdi bir yardımınız yoksa daha önce yardım etmiş olmanızı umursamaz.
- Anneniz sizi gücünüz için değil de siz olduğunuz için sevecek tek kadındır.
- Hoşlandığınız bir kızı annenize benzetiyorsanız o kızın sizi kısa zamanda hayal kırıklığına uğratmasına hazırlanın.
- Kadınlar harcadığınız çabayı değil başarılarınızı önemser.
- Kadınlar son ürünü ister. Ancak erkekler zorlu süreçte yanında bulunan kadınlara değer verir. Kadınlar riskten nefret eder, bu yüzden risk almayı bilen erkekleri aksi ve özgüvensiz davranışlarla engellemeye çalışırlar. Erkek güçlendiği zaman onun üstündeki tekellerini kaybetmekten korkarlar. Dolayısıyla onu sabote edip güvenini kırarlar, yengeç zihniyeti kadınların içgüdülerinde vardır.
- Bir kadının erkek üstünde kontrolü arttıkça ona olan arzusu ve saygısı kaybolur. Kontrolü azaldıkça ise arzusu ve saygısı artar. Aslında pısırık olan ama dominant görünmeye bir erkek gördüklerinde ona şiddetle karşı çıkarlar. Çünkü onun pısırık olduğunu bilirler ve üstünde uyguladıkları kontrolden zevk alırlar. Erkeğin dominant olması, kadında erkek üstündeki gücünü ve etkisini kaybetme korkusu uyandırır. Başlarda pısırık olan bir erkeğin ileride gerçek bir lider olacağına asla inanmazlar.
- Kadınların faydacı cinsel stratejileri erkeğin rolünü bölümlere ayırır. Buna kadının cinsel çoğulculuğu denir. Kadınların kontrol etmek ve kontrol edilmek ikilemine dayalı bir doğası vardır. Dominant erkekle birlikteyken mazoşist, pısırık erkekle ise sadist güdülerini tatmin ederler. Böylelikle güce olan arzuyu pısırık, kadınsı hisleri de dominant erkekle yaşamış olurlar.
- Pısırık erkekle birlikteyken kadın kendi mutluluğuna öncelik verir. Dominant erkeğin yanında ise erkeğinkine önem verir. Dominant erkeği mutlu etmek kadını da mutlu eder. Pısırık erkeğin mutlu olması böyle bir etki yaratmaz, kadın bunu gereksiz görür.
- Kadınlar sadakat konusunda eskisi gibi olmaz, erkekler de seks konusunda geriye dönmez. Tek istisna, kadının ya da erkeğin elinde daha iyi bir seçenek olmamasıdır.
- Kadın bir erkeğin bağlılığını kontrol etmeye çalışır, erkekler de kadının bedenini.
- Her zaman görüştüğünüz kadınların önüne gelenle yatan biri olduğunu farzedin. Erkekler genelde kadınların masum olduğuna inanmaya hazırdır, ama böyle düşünmemeniz sizin yararınızadır.
- Önemli olan kadının fahişe olduğunu değil olmadığını kanıtlamasıdır.
- Bir kadının masum olduğunu varsaymaktan ziyade kanıt üzerine hareket edin. Dünya çapında masumiyetin kadında her zaman bulunduğu varsayan sayısız erkek çok ağır bedeller ödemiştir.
- Kadın neye ihtiyacı varsa onu doğru kabul eder. Gözünün önündeki doğru ruhuna hitap etmiyorsa alakasız bir doğruyu anında üretecektir.
- Kadınlara fayda sağlayan şey feminizm değil ataerkillik ve dindir. Erkeklerin yönetimi kadınların durumunu iyileştirmiştir. Feminizm, kadınların kendini yönetmesidir. Bu yönetim de kadınların yüzeysel olmayan, samimi bir nezaketten yoksun olduğunu göstermiştir. Feminizm kadınlara asaleti öğütleyen sosyal utandırma mekanizmalarını ortadan kaldırarak onların vahşi yüzünü ortaya çıkarmıştır. Kadın doğasındaki tüm olumsuzluklar feminizmle birlikte iyice artmıştır.
- Sevilmek için erkeklerin güçlü olmaya, kadınların ve çocuklarınsa sadece o ortamda bulunmaya ihtiyacı vardır.
- Erkekler çocukluk döneminde gördükleri sevgi ve şefkatin büyüdükçe azaldığının farkına varır. Kadınlar ise böyle bir sevgi kaybına uğramaz. Hal böyleyken erkek bir daha asla cömertçe sevilmeyeceğini acı da olsa anlar. Erkek biraz sevgi elde etmek için çokça sevmek zorundadır. Annesinin cömert sevgisini daima özler. Kız arkadaşında da bunu bulamaz, zaten kızlar da böyle bir erkeği zayıf bulacağı için o sevgiyi vermekten kaçınır. Kırmızı hapın en acı yudumu bu olsa gerek.
- Evlilik kadınların ve boşanma avukatlarının cebine yarar, erkeklere göre değildir.
- Evlilik, erkeğin özgürlüğü pahasına kadını güvence altına almasıdır. Eskiden bir erkek evlendiğinde yükü artsa bile bunu telafi edecek gücü de elde ederdi, artık durum böyle değil.
- Evlilik, günümüzde bir sözleşmeyi ihlal eden tarafın sözleşmeye uyan tarafı cezalandırabildiği tek yasal sözleşmedir.
- Kadınlar, erkeklerin aksine, evliliği yasal bir sözleşme veya sorumluluk olarak görmezler. Evlilik onlara göre çocukluk hayallerinin gerçekleştirildiği bir sigortadır.
- Bazı insanlar, çocukları sağlıklı yetiştirebilmek için evliliğin gerekli olduğunu düşünür. Eskiden böyleydi evet, ama zaman değişti. Feminist hukuk politikaları eskiden kazanç olan bir yapıyı borca dönüştürdü.
- Boşanma çocukları mahveder. Hiç evlenmezseniz boşandığınız zaman hayatı mahvolacak çocuklarınız da olmaz.
- Kadınlar kaybedecekleri az ve kazanacakları çok olduğu için tabii ki evlenmek ister. Erkek için ise durum tam tersidir. Belki maddi durumu çok iyi olan kadınlar istisnadır.
- Güvenlik ve bağlılık kadınların nihai hedefidir, evlilik de bunları sağlar. Evlilik, kadınlara en büyük arzularını sunar. Erkeklerin nihai hedefi ise güzel kadınlardan oluşan bir haremdir.
- Politik çıkarlara dayalı bir evlilik yapmanızı gerektiren elit bir sosyal ortamdaysanız malınızın çoğunu güven fonuna aktarın. Bu sizin sigortanızdır. Teknik olarak sizin olmayan şey sizden alınamaz.
- Su nasıl ıslaksa kadınlar da öyle çıkarcıdır.
- Kadınlar seksi silah olarak kullanır, genelde bu ellerindeki tek işe yarayan silahtır.
- Kadınlar, çekici adamları seksle kontrol etmeye bayılırlar. Libidosu istediğinde zevk için sevişir. Güç istediğinde ise seksi tıpkı uyuşturucu gibi azalan ölçeklerle dağıtır ve erkeği Pavlov’un köpeği gibi eğitmeye çalışır.
- Bir kadın çekici bulmadığı bir erkeği manipüle etmek istediği zaman bunu gerçekten seks yapmak yerine sahte bir seks vaadiyle kandırarak yapar.
- Kadınlar, çıkarlarını elde etmek için karışık sinyaller gönderir. Seks ihtimalini gündeme getirmeleri bile kendilerine güç sağlar. Böylelikle erkekler sevişme şansı olduğunu düşünerek gücü kadının eline verir.
- Mantığı yerine duygularıyla yaşamayı tercih eden biriyle tartışırsanız sabrınızı tüketmekten başka bir şey yapmazsınız. Bu yüzden kadınlarla tartışmak gereksizdir, manasızdır. Duygularla tartışamazsınız, ancak manipüle edebilirsiniz.
Devamı gelecek…
Çeviri: Fifty Shades of Red
Yeni başlayanlar için Carl Jung Bölüm I – Sayk, arketipler ve kolektif bilinçdışı
İnsanoğlu bilinci, uygar seviyeye gelene kadar geçen upuzun çağlar boyunca yavaş ve zahmetli bir süreç sonunda geliştirdi. Bu evrim henüz tamamlanmaya yakın bile değil. İnsan zihninin geniş bölgeleri hala karanlıkların ardında gizli. (İnsan ve Sembolleri, Carl Jung)
Bu sözler, 1875 – 1961 yılları arasında yaşamış olan İsviçreli psikolog Carl jung’a aitler. Bu yazıda, Carl Jung’un, zihnin bilinç ve bilinçdışı bölgeleri hakkındaki fikirleri, arketip teorisi ve bireyselleşme prosesi dediği ve özbilgi ve tamlık yolu olarak gördüğü yol da dahil en önemli fikirlerine değineceğiz.
Jung’un psikoloji alanına olan büyük katkılarını takdir edebilmek için, onun saykı (psyche) nasıl anladığını bilmek gereklidir. Sayk kelimesi orjinalinde ‘ruh’ anlamına gelirken 20. yüzyıla gelindiğinde artan oranlarda ‘zihin’ için kullanılmaya başlanmıştı. Jungcu psikolojide ise bir kişinin saykı onun düşüncelerini, davranışlarını, duygularını ve hislerini kapsayan tüm kişiliği olarak düşünülebilir.
Saykın bilgisi, nasıl çalıştığı ve çalışmasına nasıl etki edilebileceği, Jung’un en büyük dertlerinden biri idi. Çok kaba hatlarıyla tanımlarsak Jung, saykı 3 alana ayırır : bilinç, kişisel bilinçdışı ve kollektif bilinçdışı.
Saykın alanları birbirlerinden tamamen ayrı değildir. Bu alanlar birbirlerini tamamlayacak şekilde etkileşirler. Sonradan göreceğimiz gibi, saykın bilinçli ve bilinçsiz alanları arasındaki bu dinamik etkileşim, Jung’un bireyselleşme dediği sürecin değişme ve olgunlaşma potansiyeline neden olur.
Saykın bilinçdışı alanlarını incelemeden önce saykın bize en bilindik olan alanını, bilinci tartışacağız. Saykın bilinçüstü alanı insanın farkındalık alanı olarak tanımlanabilir ve kişinin bildiği saykik içerikten oluşur. Bu farkındalık alanının merkezinde ise Jung’un ego dediği şey vardır. Ego, kişinin dolaysızca farkında olduğu kişiliğidir.
Ya da egoyu Jung’un sözleri ile tanımlarsak :
“… (ego) bilinçlilik alanının merkezidir ve bu deneysel kişiliği kapsadığı için, ego bilinçli tüm kişisel hareketlerin öznesidir (Carl Jung, The Portable Jung)
Ego, deneyimlerin hangi içeriğinin bilince yansıyacağını, hangilerinin eleneceğini, bastırılacağını ya da görmezden gelineceğini belirleyen bir kapı bekçisi olarak, kişinin hayatında çok önemli bir rol oynar. Ego, kapı bekçisi olarak birazdan bakacağımız kişisel bilinçdışının içeriğini de belirlemeye yardımcı olur. Jung şöyle yazar :
“Bilinçli bir şekilde kaydetmediğimiz olaylar vardır; bu olaylar deyim yerinde ise bilinç eşiğinin altında kalırlar. Meydana gelmiştirler ama bilinçaltına emilmişlerdir.” (İnsan ve Sembolleri, Carl Jung)
Eşikaltına emilen bu olaylar, kişisel bilinçaltında yer tutarlar. Jung’a göre egonun çok fazla depresif, önemsiz ya da basitçe akılda kalmadığı için bastırarak ya da gözardı ederek bilinçaltına attığı birçok olay vardır. Bu olaylar insanın ruhundan tamamen kaybolmazlar. Onun yerine kişisel bilinçaltını işgal ederler ve kişiliği etkileme potansiyelleri devam eder. Bilinçaltının unutulmuş anıları alıp depolamaktan ibaret bir yer olmadığını vurgulamak gerekir. Bilinç ve bilinçdışı alanları dinamik bir şekilde etkileşirler ve kişinin hayatında beraberce önemli roller oynarlar.
Kişisel bilinçaltının insanın davranışlarını etkileme yollarından biri, Jung’un kompleks dediği şeydir. Birçok insan psikolojide kompleks denilen kavramı bilir. Sigmund Freud, Oedipus kompleksi ile meşhur iken Alfred Adler, Jung’un ve Freud’un çağdaşı, aşağılık kompleksinin önemini vurgulamıştır.
Jung kompleksleri, kişinin düşünceleri, duyguları ve davranışları üzerinde güçlü kontrol potansiyeli taşıyan alt kişilikler olarak tasavvur etmiştir. Jung’un klasik tanıtımı olan A Primer of Jungian Psychology kitabına göre:
“Kişisel bilinçaltının enteresan ve önemli özelliklerinden biri de içerik gruplarının toplanarak bir küme ya da takımyıldız oluşturabilmesidir. Jung bunlara kompleks ismini vermiştir … Bir kişinin kompleksi var dediğimizde, o kişinin kafasının, başka hiçbir şey düşünemeyecek kadar bir şeyle meşgul olduğunu söylemek isteriz. Modern tabir ile ‘takıntısı’ vardır. Güçlü bir kompleks başkaları tarafından rahatça farkedilse de, kişinin kendisi bu kompleksin farkında olmayabilir.” (A Primer of Jungian Psychology)
Belli bir süre Jung’un mentorü olan Freud’a göre kompeksler çocukluk travmalarından kaynaklanıyordu ama Jung bu açıklama ile tatmin olmadı. Freud’un açıklamasının tatminsizliği ile sayki aleminde komplekslere neden olan şeyi araştırdı. Keşfedeceği ise, kişisel bilinçaltından daha derin ve daha temel bir tabaka idi. Jung buna kolektif bilinçdışı adını verdi.
Bu keşif Jung’un hastalarının rüya ve fantazi gibi bilinçaltı materyallerinin geniş bir şekilde analiz etmesi ve karşılaştırmalı din ve mit çalışması ile yapıldı. Jung şunu keşfetti : farklı hastaların bilinçaltı materyalleri gizemli bir şekilde birbirlerine benziyordu ve aynı zamanda değişik uygarlıkların mitolojik motifleri ve dini sembolleri de gizemli benzerlikler gösteriyordu. Bu keşif Jung’un bilinç ve kişisel bilinçaltının yanında başka bir sayk bölgesi daha olduğunu öne sürmesine neden oldu.
Jung şöyle yazar:
“Bilinçaltından belirleyici etkiler doğar … bunlar hem gelenekten bağımsız olarak, her bireyin deneyiminin benzerliğini hatta aynılığını sağlarlar hem de haya gücüne yansıma şeklini belirler. Buna en büyük kanıtlardan biri, dinsel motiflerin evrensel paralelliğidir. (The Archetypes and the Collective Unconscious, Carl Jung)
Jung’un kolektif bilinçdışı kavramı, psikoloji alanına en önemli katkılarından biridir. Jung, kişinin kendi deneyimlerinden oluşan kişisel bilinçaltına ek olarak, kişinin miras aldığı ve evrensel öğeler içeren bir bilinçaltı daha olduğunu söylüyor :
“Kişinin kendisinin kazanmadığı ama miras aldığı bilinçaltı özellikleri bulabiliriz. Mesela zorunluluk yüzünden bilinçli motivasyon olmadan harekete geçen içgüdüler gibi. Bu daha derin katmanda arketipleri buluruz … İçgüdüler ve arketipler beraberce kollektif bilinçaltını oluşturur. Ben bunlara kollektif diyorum zira kişisel bilinçaltının aksine, bunlar kişinin az çok özel deneyimlerinden kaynaklanmamışlardır ama evrenseldirler ve düzenli şekilde ortaya çıkarlar. (The Essential Jung, Carl Jung and Anthony Storr)
Jung’a göre arketipler, tüm insanlarda ortak olan ve “insanlığın kadim mirası” olan saykik yapılardır. Arketipler kavramsal kategoriler ya da insanların doğuştan sahip oldukları ve belli bir şekilde düşünmelerine, hissetmelerine, algılamalarına ve davranmalarına neden olan yatkınlıklar olarak da tanımlanabilirler.
Jung kişinin arketipleri dolaysızca algılayabileceğine inanmaz. Kişi arketiplerin varlığını, onların bilinçaltındaki varlığından kaynaklanan imge ve sembolleri gözlemleyerek anlayabilir. Arketipler imge ve sembollerle aynı şey değillerdir ama imge, sembol ve bazı başka fenomenlerle kendilerini belli ederler.
Anthony Stevens arketipleri şöyle tanımlar:
“(Arketipler), tüm insanlığın ortak davranış karakteristiklerini ve tipik deneyimlerini başlatma, kontrol etme ve bunlara vasıta olma kapasitesine sahiptirler. Bu nedenle belli durumlarda arketipler, sınıfı, yaşam yeri, ırkı ve yaşadığı çağ ne olursa olsun insanlarda benzer düşünce, imge, mitolojik imge, duygu ve fikirlere neden olur. (Jung: A Very Short Introduction, Anthony Stevens)
Jung’un incelediği bazı arketipler şunlardır : anne, doğum, ölüm, yeniden doğuş, güç, kahraman ve çocuk. Fakat Jung şunu da belirtmiştir :
“Hayattaki tipik durumlar kadar arketip vardır. Sonsuz tekrar bu deneyimleri ruhsal bileşimimize nakşetmiştir. Sadece içerik dolu imgeler olarak değil ama ilkin belli bir tip algı ve davranış potansiyelini temsil eden, içeriği olmayan formlar olarak.”(The Archetypes and the Collective Unconscious, Carl Jung)
Kolektif bilinçdışını arketiplerinin derin evrimsel temelleri vardır ve Jung bunları saykinin miras alınan kısmı kabul eder. Jung için bariz olan şudur : vücut nasıl uzun bir süreç sonunda evrimleşti ise, sayki içinde de bazı eğilimler ve içsel yatkınlıklar geniş bir evrim çizgisi üzerinde gelişti:
“İnsan vücudu nasıl her biri uzun bir evrimsel geçmişe sahip organlar müzesine benziyor ise, zihnin de aynı şekilde organize olmasını beklemeliyiz. Zihin artık geçmişi olmayan bir ürün olarak düşünülemez. Geçmişten kastım zihnin kendini geçmişe bilinçli bir referans göstererek dil ve diğer kültürel gelenekler üzerinden inşaa etmesi değil. Saykisi hayvana daha yakın olan arkaik insanların zihninin biyolojik, tarih öncesi ve bilinçaltı gelişiminden bahsediyorum. (İnsan ve Sembolleri, Carl Jung)
Arketipler çok uzun bir süreçte evrimsel bir şekilde oluşmuş ve tüm insanlarda benzer olsalar da, kendilerini her bireyde farklı şekilde gösterirler. Başka bir deyişle arketipler, kişinin deneyimleri ile dinamik bir etkileşimdedirler ve bu dinamizm her bireyin kendine özgü bir kişilik geliştirmesine neden olur.
Jung her bireyin kendi bilinçaltındaki içerik ile yüzleşmesinin ve bu içeriği entegre etmesinin çok önemli olduğuna inanır. Jung’a göre bunu başaramamak, bölük pörçük bir bireye neden olur :
“Ruhsal denge ve psikolojik sağlık için, bilinçaltı ve bilinç entegre bir şekilde bağlanmalı ve paralel hareket etmelidir. Bu ikisinin ayrı hareket etmesi ya da birbirinden kopması durumunda ise psikolojik problemler ortaya çıkar. (İnsan ve Sembolleri, Carl Jung)
Bu bilinçaltı ile yüzleşme süreci, Jung’a göre, kendini bilmeye giden yoldur. Jung bu sürece bireyselleşme süreci adını verdi :
“İnsanın psikolojik anlamda birey yani ayrı, bölünmez ve tam olması süreci adlandırmak için bireyselleşme terimini kullanıyorum. (Carl Jung)
İkinci bölümde bu bireyselleşme sürecine detaylı olarak bakacağız ve aynı zamanda bu süreçte karşımıza çıkacak persona ve gölge (shadow), anima ve animus gibi bazı arketipleri tanıtacağız.
Çeviri : Introduction to Carl Jung – The Psyche, Archetypes and the Collective Unconscious
Duygusal Yatırım I – Oyunun en önemli parçası, duygusal yatırım yapmamak
Oyunun en önemli parçası, duygusal yatırım yapmamaktır.
İnsanların pick-up’ı fazlaca basite indirgemesinden nefret ediyorum ama bütün pick-up olayını herkesin anlayabileceği bir prensibe indirgemem gerekse idi, o prensip şu olurdu : ilişkinin her aşamasında kadın sizden daha fazla duygusal yatırım içinde olsun. Ben buna BAŞTAN ÇIKARMANIN DEMİRDEN KANUNU diyorum.
Bu kanunu anlamak ve doğru şekilde uygulamak erkeklerin kadınlarla olan problemlerinin yüzde 99’unu çözecektir. Hatun sizin yürümenize sıcak değil mi? Yeterince duygusal yatırımı yok. Telefonlarınıza mı cevap vermiyor? Yeterince duygusal yatırımı yok. Ekiyor mu? Yeterince duygusal yatırımı yok. Bunun tersi tarafta bir erkek olarak bir kıza çok fazla duygusal yatırım yapmazsanız, birçok probleminizi çözersiniz. Sonuca çok mu bağımlısınız? Yatma olayına çok fazla duygusal yatırım yapmışsınız. Yürüme korkusu mu var? Etkileşimin başarısını çok fazla duygusal yatırım yapıyorsunuz. Muhtaç ve çaresiz misiniz? Kızı elde etmeye fazla duygusal yatırım yapmışsınız. Konuşmayı beceremiyor musunuz? Yatağa atmaya o kadar fazla duygusal yatırım yapmışsınız ki insan gibi iki çift laf edemiyorsunuz.
Duygusal yatırım bilinçaltından iletilir ve kadınlar bunu hissedecek şekilde evrimleşmiştir. Bir erkek herhangi bir duygusal yatırım yapmamış gibi, bir kızla bütün gece konuşabilir ama bir diğeri ise 2 saniye konuşur ve fazlaca duygusal yatırım yaptığı için anında reddedilir. Tabii ki hatun duygusal yatırım yapmadan sizinle konuşabilir, çıkabilir, sikişebilir hatta sizinle uzun süre çıkabilir. Zira bir kadın azmış, yanlız, çaresiz, sarhoş, sıkılmış ya da sizden bir şey istiyor olabilir. Ama eğer kadın duygusal yatırım yapmamış ise ince buz üzerinde yürürsünüz ve her an kadının sizi ekmesine veya soğumasına karşı savunmasız kalırsınız.
Duygusal yatırım nedir?
Duygusal yatırım bir kişinin düşünce ve duygularınızı işgal etmesidir. Bir kişiyle ilgilenmek ya da ondan hoşlanmak ile aynı şey değildir. Bir sürü insan bana hoş geliyor ama onlar hakkında bir şey hissetmiyorum ve eğer bu insanlar beni reddeder ya da ölürse bu beni yaralamaz. Bu ayrım kadınların erkeği ekmesi olayının sebebidir. Kadınlar hoşlarına gittiği ya da ilgi duydukları için telefon numaralarını bir sürü erkeğe verebilirler ama eğer biraz da olsa duygusal yatırım yapmamışlar ise yataktan kalkıp, makyaj yapıp sizinle bir yerlere gidecek motivasyonu bulamayacaklardır. Erkeklerin aksine kadınlar hoşlarına giden erkekler tarafından sürekli bir yerlere davet edilirler ama eğer bir miktar duygusal yatırım yapmamışlarsa sizinle buluşmakla ilgilenmeyeceklerdir.
Duygusal yatırımı şöyle düşünün : Birçok erkek gibi siz de muhtemelen Lamborghini’leri seviyorsunuz. Ama birçok erkek gibi muhtemelen sizin böyle bir arabanız yok ve bütün gün Lamborghiniler hakkında düşünüp, neden bir Lamborghini arabam yok diye üzülmüyorsunuz. Ama size 2 aylığına bir Lamborghini versem , bunu kullansanız, arabanın sorumlusu olsanız, arabayı arkadaşlarınıza gösterseniz, araba sayesinde kızları yatağa atsanız, arabayı bana geri verdiğinizde oldukça üzüleceksiniz. Mantıksız bir şey ama daha önce Lamborghininiz olmadığı için üzülmüyor olsanız da arabaya duygusal yatırım yapacaksınız. Zira araba ile aranızda bir bağ oluşacak ve araba size bir kimlik ve güç verecek. Lamborghini düşüncelerinizde ve duygularınızda yer kapladığından, siz ona duygusal yatırım yapmış olacaksınız.
İnsanlara duygusal yatırım da benzer bir şeydir. Birinin yanında olmak güzeldir ve o birinin size ait olduğu fikri bağımlılık yaratır. Harika bir erkek bir kadını özel, seviliyor, önemli, güçlü ve cool hissettirir. Harika bir erkek aynı zamanda eğlenceli, pozitif, kendine güvenen, kendine yeten ve dominant; kadının zayıflıklarını ve kaygılarını dindiren bir erkektir.Harika bir erkeğin yanında olmak bir kadında bağımlılık yaratır, eğer yeterince uzun süre yakınsanız, kadın bağlanır.
Ben Franklin Teorisi
Amerik Birleşik Devletleri’nin kurucularından ve gelmiş geçmiş en büyük kadın avcılarından Ben Franklin’in ünlü ve mantığa aykırı görünen keşfidir : eğer A kişisi B kişisi için bir şey yaparsa, A kişisi B kişisinden daha fazla hoşlanacaktır. Çoğu kimse bunun tersini varsayar – eğer insanlar sizden hoşlansın istiyorsanız, onlar için bir şeyler yapmalısınızdır. Yani B kişisi, A kişisinden daha fazla hoşlanmalıdır, değil mi? Yanlış!
A kişisi B kişisinden daha fazla hoşlanır zira A kişisi duygusal yatırım yapmıştır. Belki de A kişisi B kişisinin karşılık olarak iyi bir şey yapmasını beklemektedir. Belki A kişisi, primat hiyerarşisinde B kişisinden aşağıda olduğunu düşünmektedir. Belki A kişisi kendi egosunu korumaktadır – B kişisi özel biri olmalıdır, onun için bir şey yapmış olsam bile! Ya da B kişisi için bir şey yapmak gibi basit bir eylem nedeniyle, B kişisi A kişisinin düşünce ve duygularında yer kaplamaya başlamıştır.
Psikolojik mekanizma ne olursa olsun, bir kadın sizden gerçekten hoşlandığında, sizin için bir şeyler yapmak isteyecektir. Bunu bazen agresif bir şekilde yapacaktır ve siz başka şeyler fantazilerken o size duygusal yatırım yapmak isteyecektir. Bir kadın sizden gerçekten hoşlandığında, muhtaç, yalvarır ve onay bekler hareketlere ihtiyaç olmadığını anlayacaksınız. İşleri erkeklerin paralarını almak ve onlara boktan şeyler aldırmak olan stiprizci arkadaşlarım var. Ben kızlara bir şeyler almam, hiçbir zaman (ve arkadaşlarımı hiçbir zaman işyerlerinde ziyaret etmem). Bir süre sonra farkına vardım ki bu stiprizciler benden hoşlanmaya başladıklarında bana bir şeyler almaya, evimi temizlemeye, bana iyilikler yapmaya başladılar. Bir gece bana 5 içki ısmarlayan ama benim ona içki ısmarlamamı kabul etmeyen bir stiprizci ile kavga bile ettim. Buna duygusal yatırım derler.
Woujo Teorisi
Franklin Teorisinin doğal sonucu şu : kadına yalvarmak, kadının onayına ihtiyaç göstermek, kadına hediyeler / bir şeyler almak, bir kadının peşine takılmak, bir kadının size boktan davranışlarda bulunmasına izin vermek ve bunu haketmeyen bir kadına “yardım” etmek için çok fazla zaman harcamak; sizin o kadına duygusal yatırım yapmanıza ve kendinizi onun “aşağısında” hissetmenize neden olacaktır.
Bazen erkekler bir kadının kendilerine kötü davranmasına izin vermek ya da kendileri ile ilgilenmeyen bir kadını elde etmek için uğraşmak gibi kaybeden adam hareketleri yapacaklardır. Bunun için de savunmaları “hatun sikimde değil, tek derdim sikiş” olacaktır. Bu kötü bir fikir, zira siz bilinç üstünde “sikimde değil” derken kadının peşinden koşarak bilinç altında duygusal yatırım yapmış olacaksınız. Bir kadının size kötü davranmasına izin vererek bilinçsizce beyninizi beta erkek olmaya programlarsınız. Sikinizde değildi belki ama böyle davranarak sikinize takmaya başladınız.
Nasıl hissettiğinizi kontrol edemeyebilirsiniz ama ne yapacağınızı kontrol edebilirsiniz. Ve sizin davranışlarınız nereye giderse, duygularınız da peşlerinden gidecektir. Eğer kaybeden insanların yaptığı şeyleri yaparsanız, eninde sonunda kaybeden biri gibi hissetmeye başlayacaksınız. Kendinize sürekli “sikimde değil” deseniz bile. Ateşli bir piliç sizinle sikişmek için size bok gibi davranmak gibi Faustvari bir pazarlığa giriyorsa, kendi ruh sağlığınız için bu anlaşmayı reddetmeniz gereklidir.
Beyniniz sürekli bağlantılar yaparak çalışır. Siz düşüncelerinizi ve duygularınızı nereye odaklarsanız, beyniniz o şeyi kafanızdaki diğer şeylere bağlamaya başlar ve o şey sizin beyin ağınızda gömülü ve çözmesi zor bir bağlantı haline gelir. Örneğin cidden ateşli bir piliçle çıkmaya başladığınızda, beyniniz bu hatunu cinsel zevk, ego, eğlenceli zamanlar veya bunun gibi şeylerle ilişkilendirecektir. Bu nedenle bu hatun sizi terk ettiğinde, sürekli onu düşüneceksiniz.
“Sikinde olmamanın” gerçek tanımı, kafanızda sadece pozitif düşünce ve duygulara yer vermeniz ve negatif kişi, yer, aktivite, düşünce gibi şeyleri kafanızdan atmanızdır. “Sikinde olmamak” soğuk olmak, ilgisiz olmak, götün teki olmak ya da aptal olmak demek değildir. Duygu ve düşüncelerinizi, sadece orada olmayı hakeden pozitif şeylerle doldurmak demektir.
Bir sonraki bölümde, duygusal yatırım yapmış olmanın neden itici olduğuna bakacağız : Duygusal Yatırım II – Duygusal yatırım neden iticidir?
Çeviri : The most important part of game is not being emotionally invested
Jordan Peterson – Odanı topla
Üstad Jordan Peterson’un “kendimi geliştirmek için ne yapabilirim, nerden başlayabilirim” sorusuna verdiği ve artık bir internet memesi haline gelen “odanı topla” (clean your room) felsefesini kendi ağzından dinleyelim. İnsanın varolduğu çevre ile kendi benliği arasında, en yüksek psikolojik entegrasyon seviyesinde bir ayrım olmadığı üzerine kurulu (ki Budist bir doktrindir) bu felsefe, aynı zamanda kişisel gelişime giden yolun başlangıcının bizim zerre kadar önem vermediğimiz şeylerden geçtiğini de öğretiyor.
Toronto Üniversitesi Psikoloji Profesörü Jordan Peterson, ilkin Social Justice Warrior‘larla (SJW) girdiği başarılı mücadele ile gündeme gelse de, genç erkeklerin hiç duymadıkları, ama eksikliğini derinden hissettikleri sorumluluk ve hayatına yön verme mesajları ile kısa zamanda erkek popülasyonu tarafından yoğun takip edilen biri haline geldi. Peterson’u erkekler arasında bu kadar meşhur eden şey, erkeklerin babalarından duymaları gereken ama artık hiç duymadıkları mesajları veriyor olması. 12 Rules for Life: An Antidote to Chaos adlı kitabı Ocak 2018'de piyasaya çıkacak olan Peterson'un Maps of Meaning: The Architecture of Belief adlı bir kitabı da mevcut. Jordan Peterson'un Türkçe çevirilerini burada Jordan Peterson Türkçe etiketinden takip edebilirsiniz.
Sözlerinin erleri
Geçenlerde 25 yaşında bir genç bana kendi kendisi ile ne kadar hayal kırıklığı yaşadığını anlatıyordu. Bu yeni kızla çıkmaya başlamış, onunla tek eşli uzun süreli ilişki sözü vermişler ve bunun gibi birçok betanın bu tip bir evliliğimsi ilişkiye girerken sahip olduğu soylu niyetler falan … Sorun şu ki elemanın bu “meşru” ilişkisinden önce birkaç aylık bir fuck buddy’si (FB) var ve maalesef bu kızla çıkmaya başlayınca onunla tüm ilişkiyi kesmek zorunda kalmış. Tahmin edebileceğiniz gibi, FB bayağı üzülmüş, çok az duygusal yatırım ile yapılan onca seks yatırımı boşa gittiği için. Eleman yeni kız arkadaşı ile yaşadığı ilişkiyi olması gerektiği gibi devam ettirmeye kararlı imiş ama FB oldukça ısrarcı bir kız çıkmış ve çok daha duygusal olarak bağlanmış, ikisi sonunda “arkadaş kalalım” formülünü bulana kadar.
Bir hafta sonra, elemanın kız arkadaşı ile ilgili şüpheleri olmaya başlamış ve FB de arkadaş ya, bu şüpheleri tartışmak için buluşmuşlar. Bu buluşmanın daha sonra güvenli, rahat bir seks ile devam ettiğini söylemeye gerek yok. Ve bu nedenle de oğlumuz şu an pişmanlık ve hayal kırıklığı içinde. Bunu 25 yaşında bir gencin kendi cinselliği için neyin iyi neyin kötü olduğunu bulma yolu, tek eşlilik ve alternatiflerinin kafasındaki mücadelesinin doğal bir parçası sayabilirsiniz ama elemanın hayalkırıklığının sebebi bu değil :
“Kendimi bok gibi hissediyorum zira 10 yıl önce kendime söz vermiştim, böyle birşeyi asla yapmayacağım diye. Kendime verdiğim tek söze ihanet ettim.”
15 yaşında bir veledin, gelecekteki kız arkadaşı (ya da karısına) sadakat sözü verme “ileri görüşlülüğü” bana ilginç geldi. Tahmin edebileceğiniz gibi gencimiz bana pek dindar biri gibi görünmedi – parmağında da bu söz yüzüğünü göremedim. O zaman neydi bu şimdi?
“Kızları tavlayıp yatağa atabilirim, artık sorun değil. Ama iş ilişkiye geldi mi, kafam tamamen karışık. Ve evet, şimdiki kız arkadaşımla bir şeyler eksik, bunu biliyorum.”
Bu durumu kısmen açıklıyor. Yalnızken alfa, ilişkide iken beta olmak, bugünün feminize olmuş gençliği için çok yaygın bir tema. Yalnızken alfa / ilişkide beta çelişkisi beklenebilir bir şey ama bu hala söz olayını açıklamıyor.
“Bok gibi hissediyorum. 10 yıl önce babam annemi aldattı. Kendime asla babam gibi olmayacağım ve aldatmayacağım konusunda söz verdim. Bu geceye kadar da hiçbir kızı aldatmadım. Kafam karışık, ne yapacağımı bilmiyorum”
Babayı Katletmek
Danışmanlık verdiğim ateşli beta beyaz şövalyeler arasındaki ortak temalardan biri, bunların neredeyse fanatizm seviyesinde kendi “aşağılık herifin teki olan” babalarının tam tersi olma azmi. Devam etmeden belirtmeliyim ki bu elemanların çoğunun gerçekten ciğeri beş para etmez, alkolik ve hem çocuklarına hem de karılarına fiziksel ve duygusal şiddet uygulayan babaları var. Diğerlerinin ise babaları hakkındaki bilgileri, “güçlü ve bağımsız” bekar annelerinden ya da babalarının boşanma sonrası içine düştükleri beta eğilimlerden geliyor. Sebep ne olursa olsun, bu erkeklerin hepsinin misyonu, babalarından daha iyi bir erkek olmak, anneleri korumak ve tabii ki bu anneler arasında ileride çocuklarının anaları olacak kız arkadaşları ve karıları da var. Babalarının kişisel yenilgileri, onların kişisel zaferleri olacak.
Bu modern zaman Oedipus senaryosunun problemi de, Feminen Buyruğun onu çekinmeden kendi avantajına kullanıyor olması. Feminizasyon ve mavi hap koşullaması ile erkek çocuklar, feminen kültür tarafından ne kadar kabul edilebilir olurlarsa o kadar iyi erkek olurlar, beyin yıkamasına maruz bırakılıyorlar. Ve burada cinsiyetler arası sınır bulanıklaşıyor, oğlan çocuklarına bekar anneleri tarafından oturarak işemek öğretiliyor çünkü “senin aşağılık herifin teki olan baban hep ayakta işer ve klozeti kirletirdi”. Daha iyi “erkek”, feminen ve kabul görür erkek, kadın gibi işer ne de olsa.
Babasından nefret eden erkek büyüyünce maskülenden nefret eden yetişkin beta erkeğe dönüşür. Feminen şartlanma acımasız tabii, ama bu şartlanmayı bir erkeğin nasıl olmaması gerektiğinin yaşayan bir örneğinden daha iyi kimse kökleştiremez. Daha önce de belirttim, bu şartlanmalar meşru olabilir, ama sonuçları aynı : kadınlara sürekli “ben diğer serseriler gibi olmayacağım, hele hele de götün teki olan babam gibi hiç olmayacağım” adanmışlığının kadınlar tarafından takdir edilip ödüllendirileceğini sanan bir beta erkek.
Bu aslında Beta Oyununun varsayımı olan “feminen ile ne kadar özdeşleşirsem diğer “çoğunluk” erkeklerden o kadar ayrı ve eşi bulunmaz bir erkek olurum” fikrinin uzantısıdır. Tabii ki kadınların çoğu da bu betanın “daha iyi bir erkek olma sözü”nü takdir etmek yerine kendi doğaları gereği dominant alfa özelliklerinin peşine takıldıklarında, betanın gözünde “düşük kalitede” kadınlar olurlar.
Bahsettiğim 25 yaşındaki elemanın temel çelişkisi budur. Babasının annesi ve diğer kadınlarla deneyimi konusunda daha olgun bir anlayışa evriliyor ve bu onun ergenken doğru olduğunu düşündüğü şeye olan bağlılığı ile çelişiyor :
“Eğer babamdan daha iyi bir erkek olursam, hayal ettiğim gibi aşık olunmayı hakedeceğim ve takdir edileceğim. Böylece de yaptığım bu ilişki yatırımı sayesinde hipergami önemsiz birşey olacak.”
25 yaşında aşamalı olarak farkettiği ise sadece bir insan ve erkek olduğu, babası gibi.
Oedipus’un Ötesi
Tahmin edileceği gibi bu tür uzun süreli bir yatırımdan bir betayı çekip çıkarmak zor bir iş. Kadınların hep olduklarına inandırıldığı gibi olmadığı konusunda birinci el deneyimler yaşasa ve kırmızı hapı alsa da, bu “daha iyi erkek olma” sözü inatçı bir şekilde içinde kalır. Buna sosyal olarak alaya alınan ve küçümsenen erkek imajını ve annesinin babasını sürekli olarak negatif anlatmasını ekleyin, elinizde ölene kadar beta kalmaya aday bir beta kalır.
Fakat, sözünün eri bu erkekleri fişten çekmek yine de imkansız değildir. Acımasız ve deneyime dayanan gerçekler ile ergen bakış açısının bu zehirinden çıkmaları mümkün olabilir. Bu erkeklerde kırmızı hap farkındalığı yaratmak zor bir iş, ama bu erkeklerin iç gözlem yapmaları bir sonraki aşama. Eğer böyle bir baba deneyiminiz varsa “kötü baba”nın ve ona karşı sizin reaksiyonunuzun bir muhasebesini yapmanız ve bunun sizin kadınlarla etkileşiminizi nasıl etkilediğini anlamanız gerek. Sözünün eri bu erkekler için annelerinin de kendilerini reddeden ve böylece de onların ergen varsayımlarını yıkmaya yardım eden kadınlar kadar sıradan olduğunu kabul etmeleri çok zor. Bu tip ergen sözler (bilinçli ya da bilinçsiz) veren erkekleri sarsıp duran iki şey var : kadınları dedikleri ve yaptıkları arasında sürekli olan uçurum ve kendi ergen varsayım ve sözlerinin kendi cinsel yararının karşısında nereye konulacağı konusu
Çeviri : Promise Keepers
Rollo Tomassi : Kırmızı Hap camiasının en önemli figürlerinden biri olan Rollo Tomassi'nin The Rational Male kitabı her erkeğin okuması gereken başucu eseri. Oldukça popüler olan The Rational Male bloğunun da sahibi de olan Rollo, The Rational Male - Preventive Medicine (Volume 2) ve The Rational Male - Positive Masculinity: Positive Masculinity (Volume 3) adlı kitapları ile ilk kitabındaki fikirleri daha da geliştirdi. Rollo Tomassi'yi burada Rollo Tomassi etiketinde de takip edebilirsiniz.
Amcığın 16 Buyruğu
Çevirenin Notu : Kırmızı Hap camiasının en çok kaynak gösterilen ve meşhur metinlerinden birini çeviriyoruz bu yazıda. Camiada (o eski halinden eser yok şimdi) Rossie olarak bilinen elemanın Chateau Heartiste’de bulabileceğiniz The Sixteen Commandments Of Poon yazısı (Rossie siteyi kendisinde de WASP bir grup elemana devretti). Evet yazının başlığının çevirisi “Amcığın 16 Buyruğu” ve maalesef yazının ağırlığını azaltıyor. Ama yazının başlığına ve yazılışına bakıp yazıyı pas geçmeyin, çoğu oldukça önemli ve uzun süreli ilişkilerle ilgili olan bu öğütleri uygularsanız (Hazırda hep 2 tane bulundur gibi şeylere katılmıyorum), dünyanın en mutlu kız arkadaşına ya da eşine sahip olabilirsiniz 🙂
I. Asla seni seviyorum diyen ilk sen olma
Kadınlar bir erkeğin kalbini kazanmak için engeller aşmaları gerektiğini hissetmek isterler. Başka kadınların ilgisi için rekabet ettiği bir erkeğin ilgisini kazanmak üzere çabalamayı ve sonunda onun kararsızlığını aşıp tek eşli bağlılığını kazanmayı çok arzularlar. Duygusal dünyasını kadının ayaklarına kolayca seren bir erkek, kadının erkeğin aşkını kazanma zevkini gasp eder. Ona aşıksanız bile, o size seni seviyorum demeden, siz ona seni seviyorum demeyin. Onun yin tatminine doğru savaşma ihtiyacı için kendinizi tutkuyla dizginleyin. İlk adımı onun atması için onu esinlendirin, bu iyiliğinizin karşılığını size bin katıyla verecektir.
II. Onu kıskandır
Onun önünde başkaları ile flört edin. Başka kadınları sizinle flört etmekten caydırmaya çalışmayın. Kadınlar bunu asla kabul etmezler ama kıskançlık onları heyecanlandırır. Başka bir kadına gidiyor gibi olmanız düşüncesi onu tahrik eder. Hiçbir kadın, hiçbir kadının istemediği bir erkeği istemez. Kıskançlığın fırtınasını kendinde toplayan partner, ilişkinin dizginlerini elinde tutar.
III. Önceliğin kendi misyonun olmalı, kadının değil
Esas oğlanın kendisini tamamlayan kadına ilanı aşk ettiği tüm o romantik klişeleri unutun. Bunun her fırsatta aksini iddia etmelerine rağmen kadınlar bir erkeğin “her şeyi” ya da varlığının merkezi olmayı istemezler. Tam tersine değerli bir erkeğin hayat amacına destek olmayı arzularlar, o erkeğin amacını gerçekleştirmesine yardım eden dişil güç olmak ve o erkeğin gösterdiği yolu takip etmek isterler. Bir kadının bütünlüğüne saygı gösterin ve ona “benim her şeyimsin” diye yalan söylemeyin. O sizin “her şeyiniz” değil, ve eğer öyle ise, yakında öyle olmayacak merak etmeyin.
IV. Onun kuralları ile oynama
Eğer kadının kuralları koymasına izin verirseniz sizden en azılı tecavüzcülerin bile nail olmadığı bir şekilde tiksinecektir. En güçlü kadın da, en azılı feminist de güçlü bir erkeğe itaat etmeyi ve onun tarafından yönlendirilmeyi arzular. İki kutupluluk sağlıklı bir ilişkinin çekirdeğidir. Bir kadın, kaprisleri, istekleri ve sürekli değişen ruh hali ile sizin üzerinizden geçmeyi istemez. Kadının duyguları kasırga, ruhu ise kundakçıdır. Kendinizi onun fırtınalarına karşı duran bir kale duvarı gibi düşünün. Güçlü rüzgarlar ve en kötü dürtülerinin yarattığı fırtınalar karşısında tutunabileceği bir kaya aradığında, orada siz olmalısınız … güçlü, sağlam, sarsılmaz ve yerinden oynamayan.
V. Altın orana uy
Kadınınıza size verdiğinin üçte ikisini verin. Her üç arama ya da mesaj için iki arama ya da mesaj yapın. 3 aşk ilanına, 2 aşk ilanı ile karşılık verin. 3 hediye, 2 gece dışarda yemek. Ona 2 sevgi gösterisinde bulunun ve o karşılığında 3 tane sevgi gösterisinde bulunanan kadar durun. Konuştuğunda, daha az kelime ile karşılık verin. Altın oran fikrinin arkasında 2 fikir var – kadının sizin peşinizde koşmasını sağlayarak sizin değerinizi arttırır ve sizin onun kişisel dramalarına karşı kendinizi geri çekebileceğinizi gösterir. Her yaptığına eşit karşılık vermemeniz, sizin yüksek değerinizi onun gözünde güçlendirir. Belinin derinliklerinde gerçekten istediği de budur.
VI. Onu hep tahmin eder durumda bırak
Esrarengiz doğaları gereği kadınlar, direk cevap istemedikleri sorular sorarlar. Bı sorulara direk yanıt veren erkek – beta azabına hapsolur. Geçiştir, şaka yollu takıl ve kafasını karıştır. Kadının duyguları sizin onu düşündüğünüzü hayal ettiğinde serpilir, sizin gerçekten ne hissettiğinizi bildiğinde ise solar. Bir kadın finansal ve aile güvencesi isteyebilir ama tutku güvencesi istemez. Aynı şekilde eğer size bir yamuk yaparsa, anında cezalandırın ama size bir doğru yaparsa, yavaş yavaş ödüllendirin. Onun güzel davranışını parça parça ve tahmin edilemez bir şekilde ödüllendirin ve görün ki kadın, sizi memnun etmek için çalışmaktan hiçbir zaman yorulmayacaktır
VII. Hazırda hep 2 tane bulundur
Hiçbir zaman “avcunun içindeki” adam olma. Opsiyonları olan erkek, bağımlı olmayan erkektir. Ayağın kaydığında, ayrılıkta, boşanmada, hedefteki bir kadının olmaması durumunda yönelebileceğin başka bir kadının olması kendine güveni inşaa eder ve kadınlarla cesur olmayı olanaklı kılar. Bir kadın bir erkekle yattığında, elindeki gücün bir kısmından feragat ettiğinin farkındadır. Kadın erkeğe aşık olduğunda ise elindeki tüm gücü erkeğe teslim eder. Ama aşkın ömrü kısadır ve kadın bir süre sonra gücünü yeniden keşfedebilir ve sizi terk etmekle tehdit edebilir. Bu onun elindeki son kozdur. Kadının tüm sevgisini ve vücudunu sizden çekmesi, eğer bu durumda yapayanlız kalacaksanız sizin ruhunuzu parçalar. Oysa böyle bir durumda gidebileceğiniz başka birinin olması sizin hem niyetinizi güçlendirir hem de erkekliğinizi tatmin eder
VIII. Sadece gerçekten gerekli olduğunda özür dile
Yaptığın her hata için özür dileme. Bu hiçbir erkeğin yapmaması gereken bir boyun eğme hareketidir, ne kadar alfa olursa olsun. Özür dilemek, daha fazla özür dileme beklentisini güçlendirir. Kadın sizin özür dilemenizi, kedi yemeğini bekler gibi beklemeye başlar. Ve onun gözünde sizin değerinizi azaltır. Bunun yerine eğer kötü birşey yaptı iseniz “özür dilerim” kelimelerini direk söylemek yerine suçluluğunuzu başka bir şekilde kabul edin. Bill Clinton manevrası çekin, “bir hata yapıldı” deyin ve ona yaptığınız şey yüzünden “kötü hissettiğinizi” söyleyin. Bir ilişki boyunca sadece iki kere “özür dilerim” kelimelerini kullanma hakkınız var, bu kısıtlı kaynağı akıllıca kullanın
IX. Onun duyguları ile bağlantı kur
Kendinizi diğer erkeklerden farklı kılın ve kadının duygusal dünyasına bağlanın. Onun zihni sizin için varmanız gereken noktaya gitmek için el yordamı ile yol aldığınız yabancı bir gezegendir; mantığın kuru çölünden ziyade duyguların sörf yaptığı şen bir dünya. Oyuncu olun. Tüm duyularınızı işe koşun. Onun kalbini ateşe vermek için senaryoları gür detaylarla yeşillendirin. Duygularınız özgürce, ordan oraya koşsun. Evet, ordan oraya koşsun. Doğru bir deyiş bu. Onunla düz bir yolda değilsiniz. Siz her yerdesiniz ve onu bir maceraya çıkarıyorsunuz. Bu dünyada düşünceleri bitirmek ya da sonuçlara varmak zorunda değilsiniz. Tek ihtiyaç DENEYİMLEMEK. Onun elinden tutup sonsuzluğa koşuyorsunuz, labirentlere dalıyorsunuz, gülüyorsunuz, eğleniyorsunuz
X. Onun güzelliğini görmezden gel
Güzel bir kadını düşünürken beyninin ödül merkezini kontrol altına alabilen erkek, kadınlarla olan etkileşimini inanılmaz bir şekilde dönüştürebilir. Böyle yapabilirse, heyecanı ve endişesi kaybolur ve arzularının nesnesi ile daha samimi ve içten bir etkileşime girebilir. Büyük çapkınların idare edebileceklerinden çok fazla aşka boğulmalarının sebeplerinden biri budur – bir sürü güzel kadınla bir sürü pozitif deneyimden sonra güzellik önünde ortaya çıkan saygı ile karışık korkuları kaybolur, ve bununla beraber güzellik karşısındaki güçsüzlük de ortadan kalkar. Hoşunuza giden kızları tanımlamak için “güzel”, “tatlı”, “bomba”, “afet” gibi kelimeleri tamamen lugatınızdan çıkarmak size çok doğru bir zihinsel çerçeve kazandırır. Bunun yerine kendinize “bu kız ilginç” ya da “bu kız tanımaya değebilir” gibi şeyler söyleyin. Bir kadına asla güzelliği konusunda iltifat etmeyin, özellikle de henüz sikmediğiniz hatunlara. Beyninizin onları “gökten düşmüş meleğe” ya da “nadide bir kar tanesine” dönüştürmeye çalışan kısmının fişini çekin. Bu tür bir Zen Nirvanası seviyesine ulaşmak için yapabileceğiniz ileri eğitim tekniklerinden biri de yatabileceğiniz kadar güzel kadınla yatmanız (gerilemek istemiyorsanız çok fazla çirkin kadınla yatmayın). Kısa zamanda bir Jedi aşığa dönüşeceksiniz.
XI. Mantıksız bir şekilde özgüvenli ol
Seviyeniz ne olursa olsun, hayatı özür dilemeden ve mazeret üretmeden arşınlayın. Sizin objektif olarak bir kadının tavlayabileceği en iyi erkek olmamanız farketmez; önemli olan sizin kadının elde edebileceği en iyi erkekmiş gibi düşünmeniz ve davranmanızdır. Kadınlarda, erkeklerin korkaklıklarının kokusunu alacak, köpeklerdeki gibi, bir burun vardır; bunu onlar için daha da kolay hale getirmeyin. Kendine-güven, garantili ya da değil, kadınlarda itaatkar davranışları tetikler. İrrasyonel bir kendine güven size rasyonel bir yenilgi kabulünden daha fazla am getirecektir.
XII. Güçlerini arttır, zayıflıklarını azalt
Bir erkek ne kadar kendini geliştirirse o kadar kadını yörüngesinde uydu yapabilir. Bu çekim gücünün en kendiliğinden ve verimli olması için, doğal yeteneklerinizin ve zayıflıklarınızı farkına varıp, üzerlerinde çalışmanız gerekir. Yetenekli bir komedyen iseniz gidip felsefi tartışmalarda zamanınızı ve enerjinizi harcamayın. Eğer iyi bir yazar ama berbat bir dansçı iseniz, erkeksi etkinizi dans pistine yaymakla uğraşmayın. Sizin hedefiniz en az çaba ile kadınları çekebilmek bu nedenle ne olurlarsa olsunlar güçlü yanlarınızı geliştirin; her erkek uğraşı için bir groupie vardır. World of Warcraft hariç.
XIII. Yüreklilikte aşırıya kaç, aza değil
Ona ilk buluşmada bir şekilde dokunmak size hiç dokunmamaktan daha büyük yol aldıracaktır. Onun yapay kızgınlığının sizi yıldırmasına izin vermeyin; kadınlar cinsel ilgisini saklamayan ve bunu göstermekten çekinmeyen erkeklerden hoşlanır. Piçin tekine dönüşmenize gerek yok ama piçin teki olmak, beta olmaktan iyidir.
(Çevirenin Notu : Rossie’nin uçtuğu ve katılmadığım bir madde bu. Kino (dokunmak) güçlü bir oyun aracı ama dokunmaya kızan kadına aldırmayıp dokunmaya devam etmek belaya davetiye çıkarmaktır. Madem siteme koyuyorum, fikrimi belirteyim. Burada tek işe yarar bilgi dokunmanın önemi ve piç olmanın beta olmaktan iyi olduğu)
XIV. Onu iyi sik
Onu sanki bu son sikişinizmiş gibi sikin. Ve onun son sikişi gibi. Onu o kadar iyi, o kadar yoğun, o kadar umursamadan, o kadar utanmazca sikin ki işiniz bittiğinde seks sıvıları ile kaplı titreyen bir varlık olarak yatakta öylece uzansın. Onu boşaltın, sonra daha da boşaltın. Onun her tarafını öpün, bütün gece sevişin, ve sabah devam edin. Vücuduna, benliğine ve aşkına sahip olun. Nasıl yapılıyor bilmiyorsanız onu fışkırarak orgazm etmeyi öğrenin
XV. Kontrolü hep elinde tut
Siz bir çınar ağacısınız. Ağlamayla, bağırmayla, yalanla, zihin oyunları ile, cinselliği esirgeme ile, kıskanç senaryolarla, acındırma çalışmaları ile, shit testlerle, bir yakın – bir soğuk oyunları ile, ortadan kaybolmalarla veya utandırma / suçlu hissettirme taktikleri ile eğilip bükülmeyeceksiniz. Hatun sizin tepenizde fırtınalar koparsa bile fırtına dinene kadar onun sığınağı olacaksınız. Sizi kendi kaosuna sürükleyip köklerinizden sökemeyecek. Kendinizin efendisi olmasını becerirseniz, onu da efendisi olmayı becereceksiniz
XVI. Onu kaybetmekten asla korkma
Korkmayın. Korku aşkı öldürür. Korku egonun size yanlızlıktan başka birşey getirmeyecek olan zaferidir. Korktuğunuz başınıza gelir. Korkunuz sizin üzerinizden geçer. Sizin kendinize saygınıza zarar verecek birşey yaptığında onu terkedin ve onun kalbi de size karşı boşaldığında sizi terk etmesine izin verin. Yokluğu ile sizi mahvedebilecek olan kadın, sizi elinde kukla gibi oynatır. Ona o gücü vermeyin. Ondan önce kendinizi sevin.
Bu buyrukları ne kadar sadık bir şekilde takip ederseniz, gerçek ve şartsız aşkı ve mutluluğu o kadar kolay bulur ve muhafaza edersiniz.
Sevgiler,
Kralınız
Not: Bu yazıyla ilgili bir podcast yaptık: Uzun süreli ilişkiler için 16 buyruk
Temel nefes meditasyonu teknikleri
Nefes meditasyonu, Budist meditasyon çeşitlerinin en etkili ve temel tekniklerinden biri. Muhtemelen tüm meditasyon teknikleri içinde de vücuda en yararlı olanı. Nefes üzerine çalıştığımızda sadece ciğerlerimize giren ve çıkan hava ile uğraşmıyoruz, aynı zamanda vücudumuzda dolanan enerji ile de uğraşıyoruz. Eğer nefes meditasyonu tekniği ile bu enerjiye karşı duyarlılık geliştirebilir ve enerjinin vücudunuzda engellenmeden dolaşmasını sağlayabilirseniz, vücudunuzun daha iyi çalışmasına da yardımcı olursunuz.
Nefes meditasyonu nasil yapilir hemen anlatalım. Hatta hemen şimdi birkaç dakika nefes meditasyonu yapalım. Rahat, dik ve dengeli bir şekilde oturun (sırık yutmuş gibi oturmanıza gerek yok, herhangi bir yöne eğilmeden dik durmanız yeterli). Gözlerinizi kapatın ve kendinize şunu söyleyin : “Gerçekten mutlu olayım ve acılardan kendimi özgür kılayım”. Bu siz meditasyona başlamak için garip hatta bencil bir yol gibi gelebilir ama meditasyona böyle başlamanızın iyi bir sebebi var. Öncelikle eğer kendinize mutluluk dileyemiyorsanız, başkaları için samimi olarak mutluluk dileyemezsiniz. Bazılarımızın kendimizin de mutlu olmayı hakettiğimizi kendilerine hatırlatması lazım. Hepimiz mutlu olmayı hakediyoruz ve eğer bilinçli veya bilinçsiz mutlu olmaya hakkınız olmadığına inanıyorsanız, hem kendinizi hem de başkalarını cezalandırmak için güç algılanan yollar ararsınız.
İkincisi, gerçek mutluluğun ne olduğu ve nerede bulunabileceğini de kendinize hatırlatmanız gerekli. Mutluluğu çoktan gitmiş olan geçmişte ya da ne olacağı belli olmayan gelecekte bulamazsınız. Gerçek mutluluğu sadece şimdiki zamanda bulabilirsiniz. Ama şimdiki zamanda bile nereye bakmanız gerektiğini bilmeniz gerekli : mutluluğu sürekli değişken olan hisler, duyular, diğer insanlar ya da sizin dışınızdaki şeylerde ararsanız sonunuz hep hayal kırıklığı olacaktır. Bu şekilde inşaa edilen mutluluk, sürekli heyelan olan bir yamaçta inşaa edilen eve benzer. Gerçek mutluluğu arayacağınız yer kendi içiniz. Meditasyon bu açıdan bir hazine avına benzetilebilir : kendi zihninizde, ölümün bile dokunamayacağı sabit ve değişmeyen bir hazine arayışı.
Bu hazineyi bulmak için araçlara ihtiyacımız var. İlk aracınız şu anda yapmakta olduğunuz şey : kendimiz için iyi dilekte bulunmak. Sonra bu şekilde tüm canlılar için de iyi dilekte bulunmak. Şunu söyleyin kendinize : “Tüm canlılar, kim olurlarsa olsunlar ve geçmişte bana ne yapmış olurlarsa olsunlar, mutluluk bulsunlar. Eğer bu düşünceyi zihninizde yeşertmezseniz ve kafanızdaki garezleri meditasyona taşırsanız, meditasyondan bir yarar sağlayamazsınız. Sadece zihninizi bu şekilde temizledikten ve meselelerinizi meditasyon dışında bıraktıktan sonra, nefesinize odaklanmaya hazır olabilirsiniz.
Şimdi dikkatinizi nefesinize getirin. Birkaç kere derin nefes alıp verin ve vücudunuzda nefes alıp verişinizi en kolay hissettiğiniz ve rahatça zihninizi odaklayabileceğiniz bir nokta bulmaya çalışın. Bu burnunuz, göğsünüz, karnınız ya da herhangi bir nokta olabilir. Dikkatinizi bu noktaya toplayın ve nefes alıp verişinizi bu noktada nasıl hissettiğinizi not edin. Nefesinizi zorlamayın, bırakıp vücudunuz doğal bir şekilde nefes alıp versin. Siz basitçe bu seçtiğiniz noktada nefes alıp verişinizi hissetmeye devam edin ve aklınızı nefes alıp vermekte tutun. Eğer zihniniz başka şeylere kayarsa cessaretiniz kırılmasın. Eğer zihniniz 100 kere başka yere kayarsa, 100 kere zihininizi nefesinize geri getirin. Zihninize ciddi bir işinizin olduğunu gösterin, eninde sonunda zihniniz size itaat edecektir.
Dilerseniz, değişik nefes alıp verme şekillerini deneyin. Eğer uzun uzun nefes alıp vermek daha rahatsa, öyle nefes alın. Eğer öyle değilse, vücudunuz nasıl iyi hissediyorsa, o şekilde nefes alıp verin. Kısa nefes alıp vermeyi, yavaş nefes alıp vermeyi, derin nefes alıp vermeyi, sığ nefes alıp vermeyi deneyebilirsiniz – hangisi şu an rahat hissettiriyorsa …
Seçtiğiniz noktada rahat nefes alıp vermeye başladıktan sonra dikkatinizi nefesin vücudun diğer noktalarında nasıl hissedildiğine odaklanmaya geçin. Önce göbek deliğinizin hemen altındaki noktaya odaklanın ve nefes alıp verin. O noktada nasıl hissettiğinizi gözlemleyin. Eğer hiçbir şey hissetmiyorsanız, hiçbir şey hissetmediğinizin farkına verin ve bunu zihninize kaydedin. Eğer birşey hissediyorsanız, hissettiğiniz şeyin nasıl olduğuna dikkat edin. Nefes alıp verişiniz orada dengesiz mi, bir gerginlik mi var yoksa orayı sıkıyor musunuz gibi … Eğer gerginlik varsa, bunu gevşetmeyi düşünün. Eğer nefesiniz düzensizleşiyorsa, nefesinizi düzeltmeye odaklanın. Sonra dikkatinizi o noktanın sağına kaydırın – karnınızın sağ alt kısmının ortasına … aynı süreci tekrar edin … Sonra dikkatinizi o noktanın soluna kaydırın – karnınızın sol alt kısmının ortasına … aynı süreci tekrar edin … Sonra göbek deliğine … sonra göbek deliğinin sağına … sonra göbek deliğinin soluna … sonra solar plexusa … sonra solar plexusun sağına … sonra solar plexusun soluna … sonra göğsün ortasına .. sonra göğsün ortasının sağına … sonra göğsün ortasının soluna … sonra boğazınızın ortasına … sonra boğazınızın ortasının sağına … sonra boğazınızın ortasının soluna … sonra yüzünüzün ortasına … sonra yüzünüzün ortasının sağına … sonra soluna … Her noktada birkaç dakika harcayın.
Eğer evde meditasyon yapıyorsanız bu prosesi tüm vücudunuz için yapabilirsiniz – kafanızın üstü, sırtınız, kollarınız, bacaklarınız, elleriniz, parmaklarınız vs … Ama şimdi zaman kısıtlı olduğundan sizden dikkatinizi yukarıdaki noktalardan herhangi birine getirin yine. Dikkatinizi orada odakladıktan sonra yavaş yavaş bilinçliliğinizle tüm vücudunuzu doldurun, kendinizi bir ağın ortasında oturan ve hem kendisini hem de ağı hisseden bir örümcek gibi hayal edin. Farkındalığınızı bu şekilde genişletme pratiği yapın zira farkındalığınız bir noktaya çekilme eğilimindedir. Ve nefesiniz sadece ağzınızdan ve burnunuzdan değil vücudunuzun her noktasında alınıp veriliyormuş gibi düşünün. Bir süre bu şekilde devam edin ve sonra yavaşça meditasyondan çıkın.
Aşk Hiyerarşisi
“Kadınlar aşık olmazlar, onlar sadece kendilerini düşünürler”. Bu bir süre önce bir centilmenin yazdığı ve benim de rastladığımda durup düşünmeme neden olan bir yorum. Ve şimdi okuyacağınız yazıyı kaleme aldım. Bu yazıyı yazmama ilham veren yoruma katılmıyorum. Bu yorumu yazan erkeğin bu dediğine vücudunun her zerresi ile inandığını tahmin etmekle birlikte yorumun yanlış olduğunu düşünüyorum. Yine de kendisini anlıyorum. Her ne kadar doğru düşünmese de, tamamen yanlış düşünmüyor. Kırmızı hap topluluğunun eskiden beri bilinen bir gerçeği var : kadınlar erkekleri, erkeklerin kadınların kendilerini sevmesini istediği şekilde sevemez.
Aşk Uçurumu
Sorun sadece erkeklerin istedikleri şekilde sevilmeye olan açlığı değil aynı zamanda kadınların sevebilme kapasitesi. Erkekler fedakar bir aşk arzularlar, fedakarlık sadakat ve bağlılık ima eder. Erkeklerin aşktan beklentileri ve kadınların aşk kapasitesi arasında uçurum vardır.
İş aşka geldiğinde (sadece ihtiras değil), erkekler oldukça iyimser eşitlikçilerdir. Bir erkek, sevilmeyi istediği gibi sever. Aşk konusunda bir erkek genç ve kadın doğasından bi haber olduğu yaşlarda, kendini tamamen altın kurala (sana nasıl davranılmasını istiyorsan, karşındakine de öyle davran) adamıştır.
Erkek doğasının aptallığı, kadının anaç içgüdülerinin özüyle ilgili sadakatin, romantik aşk için de ulaşılır olduğuna dair inancıdır. Erkek budala bir şekilde, annesi kendisini nasıl sevdi ise idealleştirdiği kız arkadaşının da kendisini öyle seveceğine inanır. Kadınların çocuklarını nasıl sevdiklerini gözlemleyerek kadınların büyük bir sevgi kapasitesine sahip olduğunu çıkarır. Bu doğrudur, kadınların büyük bir sevgi kapasitesi vardır. Ama maalesef bu büyük sevgi sadece çocuklarına ayrılmıştır ve erkeklerinin ulaşımına açık değildir. Bu nedenle erkeğin kadın aşkı konusundaki ideali gerçekçi değildir.
Erkek arzuladığı sevginin özünde annelik ile ilgili olduğunun ve kendisi için hissedilemeyeceğinin farkında değildir. Doğa burada erkeğin psikolojisi üzerinde acımasız bir oyun oynar. Erkeğe çocukluğunda saf ve yüksek kaliteli bir sevgi verir. Erkeğe, ilerde kadınlar için standart sandığı bir kadın aşkı şeması öğretir. Annesinin sevgisi ile, koşulsuz sadakatın, soylu karakterin, nazikliğin, fedakarlığın ve güvenin kadın doğasının özü olduğunu öğrenir. Bu nedenle çocukluktan erkekliğe adım atarken şu mantıksal çıkarımda bulunur : eğer “iyi bir adam” olursa, aşık olduğu kadın tarafından annesinden öğrendiği şekilde sevilmeyi bekleyebilir. Annesi de iyi niyetli ama oldukça yanlış bir şekilde oğlunun bu düşüncesini onaylar. Oysa bu şeytani bir yalandır ama henüz kalbi kırılmamış erkek bunun farkında değildir. Erkek, kadının sevgisinin değişmez olduğunu sanar. Onun çocuğu için olan sevgisinin, kendisi için olan sevgisinden oldukça farklı olduğunu bilmez.
Yani erkek, bu sevgi sadece çocuklara ayrılmış iken çocuk gibi sevilmeyi arzular. Kafasındaki aşk tipinin anne sevgisi olmasına rağmen romantik sevgi olduğuna inanır. Bu tip bir erkek ikisi arasındaki ayrımı yapacak tecrübeye sahip değildir. Ve onun için trajedi, kadınların erkekleri çocuklar gibi sevemeyeceğini öğrenmektir. Annelik bağının doğasında olan koşulsuz sadakat, çiftleşmek için biraraya gelen iki insanın arasındaki bağda yoktur. Çoğu erkek bunun farkında değildir. Bir kadın tarafından acımasızca ters köşeye yatırılana kadar saf ve erdemli bir aşk ile severler. Burada sorun bu trajik anın olup olmayacağı değil, ne zaman olacağıdır. Eğer şanslılarsa da olduğunda kendilerini bu blog ya da benzeri bir yerde bulurlar.
Buradan itibaren de erkek kadının sevgi kapasitesi konusunda kafasında bulunan normları yeniden değerlendirebilir. Bir kadının eşi için hissettiği sevginin, çocuğu için hissettiği sevgiye göre daha az psikolojik ve ahlaki kaliteye sahip olduğunu öğrenir. Bu güçlü bilgiye nasıl tepki vereceği ise onun nasıl bir erkek olacağına ait kararını şekillendirir. MGTOW da olabilir, kadınları sadece seks için kullanan müzmin bir bekar da olabilir ya da evini iş gibi idare eden, risklerin farkında ve bütün gücüyle bu tehlikelere göğüs geren bir baba da.
Bu ne kadar acımasız olursa olsun bir kadın, erkeğin sevgisine aynı karşılığı veremez. Erkek ve kadın farklı sever. Yukarıdan aşağıya sızan hiyerarşik bir aşk vardır ortada. Erkek kadın için fedakarlık yapar, kadın çocuk için. Nehir çok istisnai durumlarda yukarı doğru akar. Eğer bir erkek kadının kendisi kadar sevebileceğine inanırsa, kaderi hayalkırıklığı ve azaptır zira kadın adamın idealleştirmesine göre değil, doğaya göre hareket edecektir
İkaz
Çoğunuz buraya kadar beni takip edebildiniz, bazılarınız edemediniz. Başlangıçta “Erkek budala bir şekilde, annesi kendisini nasıl sevdi ise idealleştirdiği kız arkadaşının da kendisini öyle seveceğine inanır” demiştim. Bu dediğimde iki anlam var. Gerekli tecrübe ve nuans farkını anlayacak zihne sahip değilseniz ikinci anlamını anlamanız zor. Temel olarak aranızda iyi bir anneye sahip olanlar bu cümleyi okuduğunda, şimdi olmasa bile zamanında “umarım annem kadar tatlı ve ilgili bir kadın bulabilirim” demiştir. Ama annesi narsist, umursamaz ve sevgisiz olanlar için durum farklı. Bu tip anneler her ne kadar da toplum önünde mükemmel anne imajı çizseler de kişiliklerindeki bir bozukluk yüzünden anne sevgilerini oğullarından esirgemişlerdir.
Bu konuyu konuştuğumuzda, annesinin kendisini gerçekten hiç sevmediğini (benimki sevgi dolu bir kadındı) söyleyen erkek sayısının fazlalığı beni şok etti ama bugün bildiklerimden sonra bunun süpriz olduğunu söyleyemem. Annelerinin anne sevgisini kendilerinden esirgediği erkekler, kırmızı hapı daha kolay yutarlar ve yetişkinliklerinde kadın doğasını daha iyi anlarlar. Benim kişisel gözlemim, anne sevgisi olmadan büyüyen erkeklerin yetişkinliklerinde kadınları idare etmek konusunda daha başarılı olmaları. İhmal edilmiş bir oğlan çocuğu olarak büyüyen bir erkek, kız arkadaşının kendisini anne gibi seveceği budalalığına kapılmaz, kadının kendisini kendi annesi gibi seveceğini bilir, aşırı bir şartlılıkla.
Bu demektir ki çocukken anne sevgisini deneyimlemeyen erkekler, olgunluklarında kadın aşkını idealize etmezler. Bu adamların kadın aşkı konusunda kafalarındaki fikir, doğal olana daha yakındır. Çoğu erkek gibi kadınlardan anne sevgisi benzeri bir fedakar sevgi beklemezler zira zaten bu tür bir sevgiyi hiç hissetmemişlerdir. Annesi kendisini anne gibi sevmemiştir, partneri ile olduğu gibi annesi de kendisini sağladığı fayda üzerine sevmiştir. Bu nedenle çocukken annesi tarafından anne sevgisi ile sevilmeyen erkek, yetişkin olarak diğerlerine göre avantaj sahibidir.
Kadın Aşkının Tanımı
Kadının aşkı, öncelikle sizin gücünüze olan arzusudur, ikincil olarak da sizin karakterinizin ona kendini nasıl hissettirdiği ile ilgilidir. Kabaca şöyle diyebiliriz : fırsatçılık ve duygusal ödünün, ihtiras soslanmış hali.
Erkekler aşkın fedakarlık açısından yukarı doğru akmadığını çoğu zaman unuturlar. Bir erkek bir kadına ihtiras duymadan onu sevebildiği için, kadının da aynısını yapabildiğini sanar. Bu mümkün değil zira kadının aşkı fedakarlık üzerine kurulu değildir, erkeğin fedakarlığının takdir edilmesinin, ihtiras ile karşılaşması üzerine kuruludur. Bir erkek bir kadın için fedakarlık yaptıkça, yaptığı yatırım ölçüsünde ona olan aşkı derinleşecektir. Bir kadın içten gelen hayvani bir ihtiras olmadan, erkek için fedakarlık yaptıkça, ona olan sevgisi azalacaktır, kendi fedakarlık gerekliliğinin, erkeğin yetersizliği olduğunu düşünecektir. Yani, bu hiçbir zaman söze dökülmese de, kadının davranışlarından çıkarılabilir : kadın erkeğin kendisini, onun erkeği sevdiğinden daha fazla sevmesini bekler ve böylece aşk hiyerarşisini güçlendirir. Kadının fedakarlığının ihtiras gibi ön koşulları vardır. Erkeğin fedakarlığı ise ondan beklenir ve beleştir
Aşk ve Kadının Kendini Kandırması
Size karşı ihtiras hissetmeyen kadın sizi onun sizi sevmesini istediğiniz gibi sevemez. İhtiras, kadın aşkının temelidir, kadın ihtirassız sizden hoşlanır, sizi sevmez. Fakat bu kadın sizi kullanmak için size aşık numarası yapabilir. Eğer bir kadın için size aşık olmak kendisi için kullanışlı ise, kendisini size aşık olduğu konusunda kandıracaktır. Kadınlar, kendini kandırmanın ustalarıdır, o nedenle kadının kendini inandırdığı şeylere yüzde 100 güvenmemek gerekir. Bu duygulara safsata gözüyle bakın.
Kadınlar genelde duygusal olarak nevrotiktir (negatif duygulara yatkın). Kendi benliğinin fazlaca farkına varan bir kadın, içindeki hayvani öğelerden kurtulamadığı için kendinden nefret edebilir. Kadınlar bunun için özel çaba gösterseler de sizi sizin istediğiniz gibi sevemezler. Bunu zorlarsanız, kadını tarifsiz ızdıraba sevkedersiniz. Kız arkadaşınızın sizi anneniz kadar sevememesi size ne kadar adaletsiz gelse de, onu sizi bu şekilde sevmeye zorlamak, kız arkadaşınız için adaletsizdir. Benim şahsi fikrim, toplumun kendini nesiller boyunca bu nedenle kandırdığı. Gerçek, çekirdek aileyi tehdit edecek kadar güçlü, bunun için sadece MGTOW hareketine bakmanız yeterli. Birçok erkek, kırmızı hap gerçeklerini keşfettiğinde, aile kurma fikrini kabul edemiyorlar. Çoğu erkek için cehalet erdemdir, bu nedenle bu blogdaki bilgiler güçlü olduğu kadar da, tehlikelidirler.
Kapanış
Kadınlar neyse odur, sizin kadınlarla ilgili algınızın ne olduğu, temel doğal gerçekler karşısında önemsiz. Bu öğrendiğiniz bilgiler ile onları olduğu gibi kabul etmeyi öğrenirsiniz, ya da “kadının aşkı derdine değmez” deyip onları hayatınızdan çıkarabilirsiniz. Bu benim sizin için yapacağım bir seçim değil, kendi kişisel tercihiniz. Bir kez bilgilendiniz mi, tercihiniz sizden geri alınamaz. Bu bilgi ile ne yapacağı, hayatın ne aşamasında olduğuna göre değişir.
Kırmızı hap gerçekleri bir erkeğe kadınlarla ve hayatı ile ne yapacağı konusunda karar vermek için büyük bir enerji verir. Bununla ne yapmak isteyeceğiniz, yaşınıza göre değişir. 20 yaşında bir delikanlı, safça hayatı boyunca bekar kalacağını düşünür. Boşanmış, yaşlı bir erkek, budalalık dediği bu işlerden elini eteğini çekebilir. Barlarda bir on yılını hatun kaldırmakla harcayan bir erkek, daha derin birşeyler istediğine karar verebilir. Erkeklerin yapmaya meyilli olduğu gibi, kadınlar nasıl sever, sevgi ihtiyacımı, kendini mahvetmeden nasıl karşıların sorularını sormaya başlar. Kendiliklerini kaybetmeden sevmenin bir yolu bulamayan erkekler ise, sevgiyi reddederler.
Çeviri : The Hierarchy of Love
Erkek Adam Notu : Her ne kadar yazılanların bazılarına katılmasam da, Illimitable Man’in bu yazısını önemli bulduğumdan çevirdim.
Jordan Peterson – 30 yaşında kadın ya da modern kadının karmaşık yaşamı
Toronto Üniversitesi Psikoloji Profesörü Jordan Peterson, Dr. Oren Amitay’ın davetiyle konuk olarak katıldığı derste yaptığı konuşmadan bir bölüm. Bu efsane konuşmanın tamamı ise şurada (uzun versiyonunda Türkçe alt yazı yok maalesef).
Jordan Peterson bu bölümde, feminizm, 30 yaşında kadınların tercihleri, kadınların karmaşık ikilemi, yönetici olmak, modern toplumun saat gibi işlediği için artık takdir etmediğimiz faydaları, vs. üzerine konuşuyor.
Jordan Peterson ile ilgili bir başka kaynak da Jordan Peterson – Kişilik ve Dönüşümleri Ders Notları kitabı.
Toronto Üniversitesi Psikoloji Profesörü Jordan Peterson, ilkin Social Justice Warrior‘larla (SJW) girdiği başarılı mücadele ile gündeme gelse de, genç erkeklerin hiç duymadıkları, ama eksikliğini derinden hissettikleri sorumluluk ve hayatına yön verme mesajları ile kısa zamanda erkek popülasyonu tarafından yoğun takip edilen biri haline geldi. Peterson’u erkekler arasında bu kadar meşhur eden şey, erkeklerin babalarından duymaları gereken ama artık hiç duymadıkları mesajları veriyor olması. 12 Rules for Life: An Antidote to Chaos adlı kitabı Ocak 2018'de piyasaya çıkacak olan Peterson'un Maps of Meaning: The Architecture of Belief adlı bir kitabı da mevcut. Jordan Peterson'un Türkçe çevirilerini burada Jordan Peterson Türkçe etiketinden takip edebilirsiniz.