Bir kadınla ilk tanıştığınızda şu kurala her zaman uyun: İlk 3 – 4 ay hiçbir İYİLİK, İLTİFAT VE HEDİYE yok. Kadının yaptığı hiçbir şeye duygusal bir tepki vermek yok. Nokta!
bu 4 ay olayı bayağı saçma geliyor bana. eğer kızla sevgili isen,söylemen gerekir. yoksa kız ayrılır senden. ha sen diyorsan biz sevgili değiliz,seks yapıyoruz birlikte bir şeyler paylaşıyoruz fakat sevgili değiliz,ona tamam. ama diğer türlü kız tekmeyi koyar sana. burada hatalı düşünmüşsünüz.
Yerinde diyorum zira benim burada yazdığım mantığa ters görünüyor. Fakat bu kırmızı hapın 30 senedir sahada deneye yanıla bulduğu ve ilk başta mantığa ters gelse de önemli bir kural. Orada cevap yazdım ama burada da yazı olarak tekrarlayayım ki arada kaynamasın (cevabı biraz güncelleyip genişlettim).
Öncelikle 4 ay ağızdan iltifat ve seni seviyorum çıkmaması ve hediye almamak, bu 4 ay boyunca sevgiline fiziksel sevgi göstermeyeceksin ya da sevecen davranmayacaksın anlamına gelmiyor. Öncelikle bu 4 (ya da 3 – 4) ay sallama bir sayı değil. Bu süre bir oneitis mavi haplısının sevgilisi tarafından ortalama terk edilme süresidir. 30 yıllık tecrübe birikiminin gösterdiği şeyler şunlar :
1 – Bu kritik süre boyunca iltifat ve seni seviyorumlar çoğunlukla kızın “lan erkek mi bu yoksa erkek rolü yapan oğlan çocuğu mu” testleri nedeniyle ağızdan çıkar. Çoğunlukla kız ya direk isteyerek ya da bir trip atıp “seni seviyorum” veya iltifat alarak bunları erkekten alır.
2 – Bir kadını sevecek kadar tanıman en az 3 – 4 ay alır. Kadın sevgilin de olsa hakkında bir şey bilmiyorsun. Ve günümüzde erkek olmanın sorumluluğu, kendini paranoya ve kıskançlık krizi gibi zayıflıklara kaptırmadan, kolundaki kızın gerçekte nasıl biri olduğunu gözlemlemendir. Maalesef günümüzde bir erkeğin mutlu olmak için izlemesi gereken yol, başında bu kızın sana her kazığı atabilecek biri olduğunu varsayıp, 3 – 4 ay içinde aksini ispat etmesini beklemektir. Başından “sevdiceğim, kar tanem, meleğim” diye başlarsan fena yanabilirsin. Lafı uzatmadan söyleyeyim, birkaç ay tanıdığın birini sevemezsin.
3 – İltifat ve seni seviyorumlar, kızı genelde soğutur. Zira çoğunlukla bunlar yukarda dediğim gibi testtir. Kızın beklentisi, boyun eğmemendir.
4 – En önemlisi bu : sözlerin gücünü küçümsemeyin. İltifatlar, seni seviyorumlar ve hediyeler, erkeği duygusal yatırıma iter ve ilişkide güçsüz taraf yapar. Çünkü kadınlar çoğunlukla ilk aylarda fazlaca duygusal yatırım yapmazlar ama erkeği yatırım yapmaya iterler.
Amerik Birleşik Devletleri’nin kurucularından ve gelmiş geçmiş en büyük amcıkavcılarından Ben Franklin’in ünlü ve mantığa aykırı görünen keşfidir : eğer A kişisi B kişisi için bir şey yaparsa, A kişisi B kişisinden daha fazla hoşlanacaktır. Çoğu kimse bunun tersini varsayar – eğer insanlar sizden hoşlansın istiyorsanız, onlar için bir şeyler yapmalısınızdır. Yani B kişisi, A kişisinden daha fazla hoşlanmalıdır, değil mi? Yanlış!
A kişisi B kişisinden daha fazla hoşlanır zira A kişisi duygusal yatırım yapmıştır. Belki de A kişisi B kişisinin karşılık olarak iyi bir şey yapmasını beklemektedir. Belki A kişisi, primat hiyerarşisinde B kişisinden aşağıda olduğunu düşünmektedir. Belki A kişisi kendi egosunu korumaktadır – B kişisi özel biri olmalıdır, onun için bir şey yapmış olsam bile! Ya da B kişisi için bir şey yapmak gibi basit bir eylem nedeniyle, B kişisi A kişisinin düşünce ve duygularında yer kaplamaya başlamıştır.
Kadınların duygusal yatırım yapması, erkeklerin duygusal yatırım yapmasından daha uzun zaman alır. Erkekler en kısa zamanda dölleyebilecekleri doğurgan kadın arayacak şekilde evrimleşmiştir (büyük kalçalar, büyük memeler, sağlıklı bir yüz). Kadınlar ise kendilerini ve çocuklarını koruyabilecek olan kabilenin en güçlüsünün peşindeler. Bu nedenle de daha uzun vadeli özelliklere bakarlar (kendine güven, dominantlık, duygusal güç, zeka, vs …). Bir kadının bir erkeğin bu özelliklere sahip olup olmadığını anlaması zaman alır. Bunun yanında erkek güzel bir kadına hemen yatırım yapabilir. Her kadın – erkek ilişkisinde erkeğin duygusal yatırım yaptığı ama kadının hala mantıki hareket ettiği bir periyod vardır. Birçok erkek bu periyoda sıçar – garip, fazla iyi, fazlaca kıza odaklanmış bir şekilde davranmaya başlarlar ki o sırada henüz yatırım yapmamış kadına bu erkek kaybeden ya da daha kötüsü izlenimi verirler.
5 – Duygusal yatırım yapmaya dünden hazır, duygusal yatırım yapmanın kızı elinde tutmak için zaruri olduğunu düşünen erkek, şu 30larında evlenilebilecek, en sıkcısından koca malzemesidir. Mavi haplıdır. Bu, 30larında bir kadının “amanın kocişko adayımı buldum” diye üzerinize atlamasına neden olabilir ama özellikle genç bir kadının hedefindeki erkek değildir. Genç kızlar bu tiplerin yanından geçmez. 30lukla da yanılıp şaşırıp alfa siker beta öder denkleminin sağına düşme şansınız var.
Bu kuralı ihlal edebilirsiniz ama tavsiye etmem. Riskine değmez. İlk aylarda seni seviyorum demediği, iltifat etmediği ya da hediye almadığı için terk edilen kişiler gördünüz mü bilmem. Ben görmedim. Edilen varsa da o adam muhtemelen beta bucks arayan bir hatundan kurtulmuştur. Sözel iltifat ve ağızdan seni seviyorum çıkmadı diye terk edilebileceğini düşünmek aşırı mavi haplılıktır.
Ben bu kural yüzünden hiç terk edilmedim, edileni de görmedim. Tersinde terk edildim ve edileni çok gördüm. Örneğin daha 1 aylık ilişkide kucağında “senden çocuğum olsun istiyorum İhsan, beni seviyor musun” diye kıvranan kıza karşılık olsun diye “ben de istiyorum, ben de seviyorum” cevapları veren ve akabinde aşık olan; ve ilişkinin 3. ayında “İhsan seninle çok sıkılıyorum ben” diye terk edileninden gördüm. Gerçi iyi oldu, İhsan’a hapı içirdik sayesinde.
Tabii bu yazdıklarımızın kıza sarılmayın, kucaklamayın, koklamayın ya da “4 ay sikeceğim seni benden bu süre boyunca sevgi alamazsın” şeklinde davranın tavsiyesi olmadığını anladığınızı varsayıyorum. Kırmızı hap camiasında var öyle adamlar. “Kafasını yastığa gömecen karının, sikecen ve işin bitince kapıya koyacan, ne sarılması amk” diye yazanlar. Ben şahsen böyle adamlar neden kadın – erkek ilişkileri ile kafa yoruyor anlamış değilim. Parasını verip yapsınlar, bahsettikleri “ilişki” için sevgiliye ne ihtiyaçları var. O ilişkiyi satıyorlar ve üstelik en ucuz seks, parasını vererek yaptığın sekstir.
Kıza dokunuş, sarılış ve öpücüklerle seni seviyorum dersiniz zaten (gerçi bunu da abartmayın). Ağızdan çıkan beklesin biraz.
Eski sevgiliyi geri kazanma konusunu 2 kısımda inceleyeceğiz: Daha kolay olan ayrılık öncesi eski sevgili olmadan hemen önce gidişatı tersine çevirme ve ayrılık sonrası.
Eski Sevgili Olmadan Hemen Önce
Bir erkeğin kadınların davranışlarına değil de sadece dediklerine bakmasının en fazla zararlı olduğu zamanlardan biri de ilişkinin son haftalarıdır. Birçok erkek, davranış okuyamadığından ya da okuduklarını doğru yorumlayacak cesaretleri olmadığından, pat diye terk edildiğini sanır. Oysa kadınların resmi olarak eski kız arkadaşınız olmadan yaşadıkları kısa bir geçiş dönemi vardır. Eğer illa ayrılmamak istiyorsanız, kızın fikrini değiştirmek için bu dönemde kısa bir şans pencereniz var.
Bir kadınla ne kadar süredir birlikte iseniz o kadın size o kadar fazla “ben yakında gidiyorum” mesajı verir. Çoğu kadın 2 yıllık ilişkiyi bir gecede bitirmez (bitirenini gördüm ama bunlar sayıları az ve gittiğine ilerde sevineceğiniz rahatsız insanlardır); 2 yıllık bir sevgili, size en az bir ay “ben gidiyorum” sinyali verir. Senin görevin Jim, bu tehlike sinyallerini yakalamak ve ona göre tavır almaktır. Seks sıklığının azalması ve kızın sekse isteksizliği tabii ki bir alarm. Ama asıl alarmlar kadının aramalarınıza ve mesajlarınıza geç ve eskiye nazaran soğuk cevap vermesidir. Sizi aramayı çok azaltması hatta bırakmasıdır. Gülerken gözleri de gülüyor mu? Bu da bir sinyal. Kızların ses tonları da asla yalan söylemez : kız mutlu iken sesi müzik gibidir, kedi iken sesi kız çocuğuna döner, azdığında nefesi kesilir gibidir ve size saygısı bittiğinde tamamen monotonlaşır. Yaptıklarınızın ona batması (gözlerini küçümser şekilde çevirmesi, onaylamaz manada şeyler söylemesi ya da sesler çıkarması, dırdır, vs …) bir başka işarettir. Eğer size enteresan sorular soruyor ve konuşma garip yerlere gidiyorsa, bu da bir alarm. Aslına bakarsanız, kendinizi kandırmazsanız ve kızların davranışları ile söylediklerinin ağızlarından çıkandan daha önemli olduğunu yakalarsanız, bu tür ipuçlarını hissedersiniz. Eğer “Merve’ye birşey oldu, eskisi gibi sıcak değil” diyorsanız, 90% doğrudur.
Kadının bu tür davranış değişikliği, hatunun sinsiliğinden olmaz. Bir bocalama dönemi olur. Eğer tabii siz inanılmaz feminenleşmemişseniz (mesela “o çok sevdiğim küçük parmaklım saçlarını her duştan sonra kuruttuğum” gibi). Normalde dedim zira günümüzde erkekler o kadar betalaşabiliyor ki, hatrı sayılır sayıda erkek, yenisi bulunmadan terk ediliyor. Yanlızlık bu adamlarla çıkmaktan daha iyi!
Neyse, bu geçiş döneminin farkına varmak işin yarısı. Bunu yakaladığınız an ise tamamen soğukkanlı davranmanız gerekiyor. Önemli birini ya da bir şeyi kaybetme ihtimaliniz yüzünüze çarptıktan sonra kafanıza üşüşecek hain duygusallıklara karşı koymanız lazım. Eğer bunlara karşı koyarsanız, hala kazanma ihtimaliniz var ama karşı koyamazsanız, kazanma ihtimaliniz SIFIR! Kazanmak mı istiyorsunuz (kaybetme ihtimali olsa da), duygusallaşıp (ve siz nasıl kendinizi kandırırsanız kandırıp pratikte “beni terk etme” diye yalvarmak olan şeyler yapıp) kaybetmeyi mi?
Şimdi yapmanız gereken şey : Kadının sizinle ilişkisine olan şüpheleri kesinleşmeden HEMEN BAĞLANTIYI KESİP ULAŞILMAZ OLUN! Sahayı terk eden siz olmalısınız! Kadını arayıp ayrılın demiyorum, kaybolun! Tamamen değil ama yüzyüze görüşmeyi minimuma indirin. Kızı aramayın ya da mesaj atmayın. Kız ararsa kibar olun, neşeli olun ama uzun uzun konuşmayın. ASLA ONUN HAYATINI ARAŞTIRMAYIN! Yanılıp şaşırıp buluştuğunuzda gördüğünüz saçma hareketlerine gülün. Ve HİÇBİR ŞEY OLMAMIŞ GİBİ DAVRANIN. Sakın ha ilişkinizin geleceği ile ilgili konuşmaya çalışmayın.
Eğer kadın sizin soğuduğunuzu sezerse, ayrılık sonrasının daha iyi olacağına dair inancı kırılabilir. Zira bu inancın büyük kısmı bilinç altında sizin onun peşinden geleceğiniz ya da en azından bir süre onu bekleyeceğiniz inancı üzerine kuruludur. Siz daha el altında ve değersiz olansınız ama öyle iseniz neden değersiz biri gibi davranmıyorsunuz? Sizin onu elde etmek için çabalamanız, o sizden soğuyunca onu ısıtmak için eksta romantik hatta arabesk olmanız lazım gelmez miydi? Ha siktir yoksa siz daha değerli misiniz? Kendisi seksi, sıcaklığı, kediliği ve muhabbeti soğuttuğu için sizi kaybetmekte mi? Bunun sonu her zaman olmasa da kadının kendi değerlendirmesini sorgulamasına ve size geri dönmesine sebep olacaktır. Burada Oyununuza devam edin. Kesinlikle oyununuzu ele vermeyin : yani kızın size soğuduğunu bildiğinizi asla belli etmeyin. Asla bu konuda konuşmayın.
Feminen öncelikle beyni yıkanmış bir erkek (çoğunluk) bu konuları konuşmaya meyillidir. Açık iletişimin ilişkinin temeli olduğu yalanına inanan bu erkek, açık iletişim ile babayı alır.
Yukarıdaki ideal tepkiyi vermek zordur. Bitmesini istemediğiniz bir ilişkinin bitmek üzere olduğunu bilmek, ancak ciddi duygusal güce sahip bir erkeğin dayanabileceği bir baskıya neden olur. Bu baskıyı azaltmanın yollarından biri, asla Disney masalı hikayelerine kanmadan, böyle bir ayrılığın ihtimalini her zaman bilerek yaşamaktır ki, olay bu aşamaya geldiğinde sadece yakalayabilmekle kalmayın, şaşırmayın da.
Öncelikle şunu kabul edin ki, aksine duygusallaşır ve arabeskleşirseniz şansınız sıfır iken yukarıdaki gibi davranırsanız şansınız 100% değil. İstatistiki bir sonuçla karşı karşıyasınız, size düşen iyi oynamak ve beklemek.
Peki Kız Zaten Ayrıldı Ne Yapacaksınız? İletişimi Kes Kuralı (No Contact Rule)
Çoğu insan bu yazıyı sevgilisi ayrıldıktan sonra okuyor. Bu durumda ne yapacaksınız?
Ayrılık anında hemen şunu söyleyerek kabul edin : “Seni seviyorum ve ayrılmak istemiyorum ama tamam, ayrılalım. Eğer fikrini değişirirsen beni ara.”
Ve hemen buhar olun. Kızı asla aramayın, mesajlamayın, mümkünse görmeyin. Sosyal medya takibi, like atma, vs … yapmayın. Whatsapp veya Insta storylerini izlemeyin. Onun için siz buhar oldunuz gittiniz.
Kızın size ulaşım kanalları ise açık olsun. Ama siz bu no contact evresini kız sizi arayana kadar onu aramayacaksınız. Kız sizi aramazsa siz onu aramayacaksınız. Gerekirse aylarca.
Siz hemen kendi hayatınıza odaklanın, başka kızlara yazın, arkadaşlarınızla buluşun. Kız sizin için yok. Doğum günü, özel gün, annesi ölse bile aramıyorsunuz.
Araştırmalar gösteriyor ki, terk eden kişinin ayrılıktan sonraki ilk 1 – 3 hafta hissettiği şey rahatlama. Çoğu erkek bu evrede geri dön diye yalvararak, ağlayarak, kavga ederek vs … kızın içinde aslen varolan ama bir iki hafta hissetmeyeceği özlemi ve sevgiyi SIFIRLIYORLAR. Böylece rahatlama evresi geçince ortaya çıkabilecek özlem ve nostaljiyi kendi elleri ile bitiriyorlar.
Ama yanlızlık ve nostalji duyguları, eğer yeni bir dal yoksa, ayrılmanın 3. haftasında tavan yapıyor ve artık kızın görmezden gelemeyeceği bir noktaya geliyor. Kızın zaten gelecek olan bu nostalji ve yalnızlık hissini, arada kızı araya araya bastırmazsan yangına çevirirsin. Gerçi ayrılıktan ayrılığa değişir bu süre. Örneğin 3 hafta da olabilir 3 ay da. Genellikle ilişki ne kadar mutlu ve uzun, ayrılık ne kadar acısız ise o kadar kısa sürer.
Kız sizi aradığında nazik, ikiniz hakkında olmayan kısa muhabbet yapın. Kız zaten genelde “çoook pişmanım lütfen bana dön” diye aramayacak. Eğer kaybolduysanız, sizin tarafınızdan reddedilme ihtimali olduğundan genelde basit bir “merhaba nasılsın” ya da “dün markette mango gördüm, seni hatırladımö nasılsın” (abiniz bunu bizzat duymuştu), “tshirtüm sende mi kalmış” gibi dolaylı bir şey olacak.
Sakin, neşeli, flörtöz olun. Unutmayın, ayrılık size koymadı hatta şu an kendinize odaklandınız sizin için iyi bile oldu. Ve yine ERKEK olduğunuzu unutmayın. Siz kayasınız. Sevecen ama sağlam. Sağlam ve güçlü bir baba gibi düşünün kendinizi. O nedenle sinirlenmeyin, “nasıl olabilirim, terk ettin bir de soruyor musun?” gibi ezik çıkışlar yapmayın, duygusallaşmayın, karşı tarafa şuçluluk hissettirmeye çalışmayın.
Mesajlaşıyorsanı ileri – geri 5 hafif mesajı geçmesin. Mesaj arkadaşı durumuna düşüp saatlerce mesajlaşmayın veya konuşmayın. Hem kızı kovalamış gibi olursunuz, hem kızı sıkarsınız hem de kendinizi friendzone’a atarsınız.
Size tavsiyem siz kızı uzun süredir aramıyor ve buhar olduysanız ve o sizi arıyorsa kendinize güvenin ve kız benimle buluşmak istiyor diye varsayın. Zira 80% durum bu. Kadınlar erkekten liderlik beklerler, çok az kadın çıkıp “buluşalım mı” der.
Kısa mesajlaşmanın sonunda “senden haber almak güzel. Buluşalım, ne zaman müsaitsin?” gibi bir şey söylersiniz. Kabul ederse buluşma ayarlayın ve sanki yeni bir kızmış gibi kur yapın. O mesajlaşmayı orada kesin. Buluşmaya kadar mesajlaşma olacaksa kızın başlatmasını bekleyin, flört edin ama süper uzatmayın. Hatun sizin hala kendisine ilginiz var mı onu yoklayacak ama ilginizin onun ilgisinden çok daha yukarda olduğunu düşünürse soğuyabilir.
Eğer hatun buluşmak istemezse “tamam fikrin değişirse bana haber ver, kendine iyi bak” deyin ve konuşmayı bitirin. Ve yine tamamen aramayın ve sormayın. Kız büyük ihtimalle 3 – 14 gün içinde bir daha arar. O zaman da aynı şekilde mesajlaşın ve buluşma teklif edin. Buluşma teklifini kabul etmezse, yine kısa kesin. 2 kereden fazla buluşma teklif etmeyin. Ondan teklif gelirse buluşun. Ama sürekli öylesine arıyorsa kısa kesin. Bir süre sonra ya buluşmak isteyecektir ya da aramayı bırakır. Bu süreç boyunca kibar ve neşeli olun.
Bazen hatun buluşmayı kabul eder ama son anda eker. Bu durumda ne yapacaksınız? “Lan kaltak, neden gelmedin lan buluşmaya” ya da “yaaa Necla neden böle yapıyorsun, çok üzüyorsun beni neden böyle zalım” gibi abuklamayacaksınız tabii ki. “Buluşmak güzel olurdu ama sorun yok.” Buluşmama bahanesi eğer bir işinin çıkması ise “Zamanın uygun olursa ve buluşmak istersen bana mesaj at”. NOKTA. Yeni buluşma teklif etmeyin. Ve yine buhar olun.
Eski kız arkadaşı geri döndürme olayı zordur, emek ister. Bu sinir harbine çok az erkek dayanabilir. O nedenle zaten size gidin kendinize yeni bir kız bulun diyorum. Ama yok ben Necla’yı istiyorum diyorsanız Necla mutlaka ama mutlaka opsiyon olsun. Yeni kadınlarla buluşmayı ihmal etmeyin! Zira ilişkiyi Necla bitirdi ise başlatmak için iş yapması gereken o. Siz ayrılığın acısından iyileşip, yeni ve daha iyi bir hayata yürüyün. Yeni kızlar ile buluşun. Bırakın yukarıda yazdığım gibi o size ulaşıp durdurmaya çalışsın.
Ve arkadaşlar friendzone’un en berbatı, eski kız arkadaşın friendzone’a sokması olayı. Bunu konuşmamız lazım. Eski kız arkadaşınız sizi friendzone’a atmak isteyebilir. Sizi terk eden o olsa da sizin hayatınızdan çıkmanızın açtığı boşluk onun için acılı olacaktır. Özellikle de buhar olduysanız. Bu nedenle sizi hayatında tutmak isteyebilir.
“Seni kaybetmek istemiyorum, arkadaş kalalım lütfen.” (Meali Seni yeni birini bulana kadar kaybetmek istemiyorum, arkadaş kalalım (ve bana seni unutmam için destek ver) lütfen.)
Kabul etmeyin. “Teşekkür ederim ama hayır. Ben seninle romantik ve fiziksel olarak görüşmek istiyorum, bu arkadaşlık işi benim için yürümez. Ama ilerde fikrin değişirse ve arkadaşlıktan fazlası aklına yatarsa bana haber ver.” deyin ve yine buhar olun.
Bazılarınız bunu kıza elini göstermek ya da zayıflık olarak algılayabilir. Ama unutmayın, siz bir erkek olarak bir şeyi istiyorsanız onu açıkça belirtip daha azına boyun eğmeyeceğinizi söylüyorsunuz burada. Buna çerçeve denir, zayıflık değil. Özellikle de birçok erkeğin zayıflık göstererek arkadaşlığa razı olduğunu düşünürseniz.
Ve son olarak arkadaşlar, eğer hatun sizi aldattı ise, o hatundan kız arkadaş materyali olmaz. Eğer onu geri kabul ederseniz ona “beni aldatman mühim değil, bir daha aldatabilirsin” mesajı verirsiniz. Aldatma varsa o iş bitti. Acı da olsa erkek olup acı ilacı yutun ve önünüze bakın.
Bütün bu yazdıklarımın, terkedilen tipik bir erkeğin yapacaklarının tam tersi olduğunu farketmişsinizdir. Tipik bir erkeğe bunları yapmak mantıksız gelir. Ayrılık sonrası genelde yapılanlara bakalım :
-Konuşarak veya mesajla kızı ikna etme çabası : İstediğin kadar cool olmaya çalış,kıza beni terk etme diye yalvarmaktır. Kıza vereceği tek mesaj, sizin sandığından da beta olduğunuzdur ve ne kadar doğru bir karar verdiğinin onaylanmasıdır. Özellikle ayrılığın ilk haftaları sonradan çökecek olan özlemin tersine rahatlama olduğundan, o evrede bu çabalara girerseniz, sonradan başlayacak özleme dönemini kendi ellerinizle öldürürsünüz.
– Uzun bir ayrılık sonrası maili : Yapmayın! Yukarıdakinin daha tescilli versiyonu. Ben o kadar alternatifsizim ki, oturup bu maili yazmaya mesai harcıyorum.
– El yazması mektup ya da şiir: Yaaa napıyorsunuz ya!
– “Seni benim kadar seven çıkmayacak ve geri geleceksin ama o zaman çok geç olacak” arabesk cooluğu : Favorimdir. Memleket sınırları içinde çok yaygındır. Feminen fantazisi Türk filmlerinin ve dizilerinin vazgeçilmezi. Gerçek hayatta beyler bu arabeskliğin anlamı açıktır. Bir kızı, hayatına giren en ezik ve en feminen erkek en çok sever. Bana sorarsanız bunu yazan adamı terk eden kız, kendisi için çok hayırlı bir iş yapmıştır. Bir de tam o anda olay sizin onu ne kadar sevdiğiniz değil, onun sizi ne kadar sevdiği olayı!
-Kendi hayatını salmak, dondurmak: Arkadaşlarından uzaklaşır, aktivitelerden ve işinden uzaklaşır. Bunalıma girer. Kadına “sensiz bir hiçim” mesajını gönderir ve tabii ki bu mesajın temel anlamı “bir hiçim iyi ki terk ettin beni” dir.
Bir kadın, ancak terk ettiği adamın hipergami değerini yanlış hesapladığını düşünürse geri döner. Yukarıdaki gibi davranışlar ise kadının bu değeri çok doğru hatta fazlasıyla yüksek hesapladığını gösterir.
Durup düşünün. Diyelim ki kadın bir erkeği yanlış hesapladı. Adam aslında alfa ama kadın beta sandı terk etti. Bu adam ne yapar? Hay salak karı der, kendi hayatına ve arkadaşlarına odaklanır, işine odaklanır, spora odaklanır, gider kendine başkasını arar ve bulur. Bunu yaparken ise kadına ayıracak vakti olmadığından, terk eden kadın için adam ortadan kaybolmuştur. İşte bu nedenle bizim verdiğimiz tavsiyeler çalışır : bunlar hipergami için yüksek değerli erkeklerin göstereceği ilgisiz davranışlar.
Birgün yeterince taşak büyütürseniz bir tavsiyem daha olacak. Kız geri geldiğinde ona pis bir sırıtışla şunu deyin : “Biliyorsun, seni geri kabul etmemeliydim. Bu ilişki muhtemelen yürümeyecek”.
Bir erkeğin bir kadın ile buluşmaya başladıktan sonra yaptığı en büyük hata, işi hemen İLİŞKİYE itmesidir. Maskülinitesi bastırılmamış bir erkek bu buluşmaları ve seksi ilişkiye çevirmek için kılını kıpırdatmaz. Hatta kadın tarafından gelen ilişki baskılarına da en az birkaç ay direnir.
Eğer siz böyle bir erkek iseniz, diğer kadınlarla olan potansiyelinizi neden hemen kısıtlamaya hazır olacaksınız ki? O kadar aç ve çaresiz misiniz?
Gerçek şu ki kadın bir yandan ilişki baskısı yaparken, diğer yandan eğer erkek ilişkiye gitmeye dünden razı ise aynen yukarıdaki gibi düşünür. Doğal olarak da ilişkiye en hazır, kağıt üzerinde en erkek arkadaşlık efendi çocuklar kadınlarda zerre arzu uyandırmaz iken ilişki direnci olan erkekler kadın tarafından arzulanır ve ilişkiye zorlanır. Eğer kadının ilişki baskısına hemen boyun eğerseniz, sadece birbirinizle olma ve hergün telefonlaşma gibi standart kız arkadaş – erkek arkadaş olayına hızlıca ve dirençsiz girerseniz, kadın sizin yeterince Erkek Adam olmadığınızı düşünür.
Bu, bir erkeğin kadını sürekli sekse yönlendirmesine rağmen kadının kendisi ile kolayca yatması durumunda kadın için kötü düşünmesinin karşı cins versiyonudur. Bu blogdaki en önemli 10 yazıyı listele deseniz ilk 5’e koyacağım Seks ve İlişkilerin Temel İlkesi yazısında bahsetmiştim :
… Seks ve İlişkilerin Temel İlkesi der ki kadınlar cinsel ilişkinin bekçisi iken erkekler de ilişkinin bekçileridir.
Günümüzde, uzun süreli ilişkiyi hayatının amacı haline getirmiş o kadar çok beyni yıkanmış, kadınsılaşmış erkek var ki. Oysa bir erkek için uzun süreli ilişki asla amaç olmamalı. Bir erkek uzun süreli ilişkiye açık olabilir ancak.
Eğer erkekseniz bunu kafanıza kazıyın, erkek ilişkinin kapı bekçisidir. Kadının seksi amaç haline getirmesi nasıl ona bazı aşağı sıfatlar getiriyorsa, erkeğin ilişkiyi amaç haline getirmesi aynı sıfatları hak eder. Seks nasıl kadının ilişkiye getirdiği kaynağı ise, ilişki de (yanı zaman ve emek) erkeğin getirdiği kaynaktır ve bu kısıtlı kaynak sadece kadın bunu hakederse ona verilmelidir.
Unutmayın, sizin elinizin altındaki ilişki, kadının elinin altındaki seksten daha değerlidir. En basiti şunu düşünün : seksi şu an bir telefon ederek satın alabilirsiniz, bir kadın ise ilişki satın alamaz, kazanmak zorundadır!
Bu ilişkiye zihniyeti, kadınların erkekleri her zaman gerçek erkekler ve sünepeler diye kategorilere ayırırken (alfa / beta) kullandığı ölçülerden biridir. Sizin dört gözle beklediğiniz ilişkiye hızlıca girmeniz, kadının sizi sünepe kategorisine atmasına, en azından o kategori için değerlendirmesine neden olur.
Eğer gerçek bir erkek olsa idiniz opsiyonlarınızı bu kadar kolay çöpe atmazdınız: ŞU AN SİZİN İÇİN UYGUN, ULAŞILIR VE HER GEÇEN GÜN GENİŞLEYEN ON BİNLERCE KADINDAN OLUŞAN OPSİYONLARINIZI.
Her ne kadar kadınlar kolay lokma olmamayı daha çok oynasalar da, bu aslen erkeklerin doğası gereği olmaları gereken moddur. Erkekler evrimsel olarak sınırsız sayıda kadını arzulayabilecek şekilde inşaa edilmişlerdir.
Erkek cinsel stratejisi “sayıya”, “kalite”den daha fazla vurgu yapar. Erkeğin evrimsel olarak “yatırımı” mümkün olduğunca çok kadınla birlikte olmaktır. Tabii ki erkek de kalite arar ama kaliteye kadın kadar vurgu yapmaz.
Bunun evrimsel olarak nedeni erkeğin kadının yaptığı bebeğin kendisine ait olduğuna hiçbir zaman 100% emin olamamasıdır. Bu durumda erkeğin kendi genetik mirasını geleceğe bırakmasını 100% garantilemesinin yolu, birden fazla kadınla çocuk yapmasıdır. Kadınlar kendi doğurdukları çocuğun kendilerinin olduğunu 100% bilirler. O nedenle onlar için kaliteli genlere sahip ve kendisini bırakıp gitmeyecek bir erkek yeterlidir.
Bu durumda ne tip bir erkek (!) kendi doğasını bu kadar çabuk çöpe atabilir. Tabii ki çaresiz, aç ve beyni yıkanmış bir erkek. Kadınlar erkeğin opsiyonları olduğu gerçeğini milyonlarca yıldır kabul etmiştir hatta bunun erkek adam olmanın bir özelliği olduğunu bilir.
Doğada tek bir kadına bu kadar aç ve çaresiz bağlanan erkek, muhtemelen hiçbir kadının istemediği erkeklerden biridir.
90ların son yılında, daha 18 yaşında bir yeni erişkin olarak o dönemde kızlarla neyi yanlış yapıyorum diye kafa patlatırken elime bir kadın psikolog tarafından yazılmış, ilişkilerle ilgili bir kitap geçti. Tam hatırlamıyorum ama ismi “Sesimi Duyuyor musun?” gibi birşeydi. Bir kadından ilişki tavsiyesi kitabı okuyarak çok avantajlı bir konuma geçeceğini düşünen ben, heyecanla kitabı okumuş ve ondan sonraki 1 yılda kadın – erkek ilişkilerinde daha da dibe vurmuştum 😀 Kitap duygularınla barışık olmak, açık iletişim, ona küçük süprizler yapın tadında bir saçmalıktı.
Ulan psikolog hatun tavsiyesi bulmuşum neden dibe vurdum diye araştırırken (neden acaba?) o zaman yeni bir şey olan internette erkekadam.com çıktı karşınma. Bu site, feminizme karşı hiçbir erkek hareketinin olmadığı o karanlık dönemde bir ışık idi.
O zaman bende bilgisayar yok. Bilgisayar laboratuvarında günlerce bu siteyi okumuştum. Bu adamlar sayesinde kadın doğasını biraz anlamıştım ve bence bu site olmasa daha yeni başladığım üniversiteyi muhtemelen bakir bitirirdim.
Keşke o zaman arşiv alsaymışım. Site bugün ortada yok ve arşivini de bulamadım. Ama sitenin efsane yazarı boşanan adamın şu yazısını buldum. Çok sağlam bir yazı, bugün kırmızı hap gibi ismini koyamadan, formüle edemeden ne kadar çok kırmızı hap kavramı gösteriyor! Yine de öğreti ortada olmadığı için, üstad Boşanan Adam bile bazı şeyleri göremiyor ya da yanlış tanımlıyor. Örneğin “iyi bir insan” olduğu için acı çektiğini sanıyor “kötü olunca” değere bindiğini düşünüyor. Oysa bir mavi haplı beta olarak “kendini feda ederek femineni ne pahasına olursa mutlu etmeyi” iyilik sanıyor ve “kendi ihtiyaçlarını düşünmeyi” kötülük olarak algılıyor. Kadının neden o çekilmez dırdırcı yaratığa dönüştüğünü analiz etmiyor. Ve neden kadının tekrar canlandığının adını koyamıyor : Korku oyunu (Dread Game). Neyse bir ara bu yazının analizini de yapmak lazım.
Fakat şunu söyleyeyim; neredeyse 20 sene sonra yine okuyunca şunu anlıyorum ki eğer bir erkek yılların betalığı ile artık sınıra kadar acı çekerse, kırmızı hap kendi başına erkekte ortaya çıkıyor zaten. Hatta aslına bakarsanız, kırmızı hap öğretisi olmazsa bu öfke olarak çıkıp orada kalıyor. Oysa bugün kırmızı hap bu öfkeyi dindiriyor. Eğer o dönemde kırmızı hap olsa, bu adam muhtemelen özeleştiri yapıp yuvasını yıkmayacaktı. Bugün neyse ki internet ve bunun gibi siteler var ki, bir erkek sadece birkaç sene acı çekip işin aslını öğrenebiliyor ya da sadece öfke aşamasında takılmıyor.
Neden boşandım / Boşanan adam
Evliliğimiz boyunca karım Julide beni başta cinsel olmak üzere pek çok konuda inim inim inletmişti. Dayanabilmek için elimden ne gelirse yapmıştım. Her şeyden önce kendimi “iyi bir insan” olarak algılıyordum.
Bayağı erkeklerin tarzı “kötülüklerden” karıma yapabilmem söz konusu bile değildi. Ancak ne kadar gayret göstersem karımın içindeki mutsuzluk tabakası bağışıklık kazanan bir bakteri duvarı gibi aynı oranda kalınlaşıyordu. Yani bu mücadelede hep benden bir adım öndeydi. Evde kavga, gürültü, sinir krizleri, bayılmalar ve kıskançlıklar da gırla gidiyordu. Üniversitede tanışıp, sevişerek evlendiğim genç kız yerini hızla bir felakete terk ediyordu.
Evlendikten kısa bir süre sonra cinsel yaşantımız seyrelmeye başladı. Daha otuzuna basmamıştım ve haftada bir defa sevişmek normal sayılıyordu. “Canım her evlilikte böyle olur, ilk günlerin heyecanının tutmak kolay mı?” türünden yaklaşımlara diyecek birşey bulamıyordum.
Aradan birkaç yıl daha geçip de o günleri bile arar hale gelince nerdeyse tüm dünyamın karardığını görüyor ama hiçbir şey yapamıyordum. Modern ve iyi bir erkek olarak yapabileceklerimiz son derece sınırlıydı ya da bizi birileri fena halde böyle olması gerektiğine inandırmışlardı.
Cinsel dürtülerimi bastırabilmek için ağır sporlara ve ağır çalışmalara yöneldim. Evet, çok zaman insan bütün enerjisini ve hırsını bu şekilde yok edebilirse belli bir huzura kavuşuyormuş. Ama işte tam “rahatladım” derken ofisteki genç bir kadının evrak verirken geliveren teninin kokusu, iskambil kağıdından dev bir şato yapar gibi kurduğunuz iç dengenizi bir anda yıkıveriyordu. Bunlar çok masum durumlardı. Hergün sekiz, haftada kırk saati omuz omuza çalışarak geçirdiğimiz hanımlardan samimi olarak ilgi gösterenler de çıkıyordu. Ama “Ah, o iyi adam olma” zorunluluğu yok mu? İşte hep oraya takılıp kalıyordum.
Bu arada karımı daha çekici görebilmek için yaptığım her hareket geri püskürtülüyordu. Yurt dışına yaptığım yolculuklardan aldığım iç çamaşırları orjinal etiketleriyle dolapta beklerken, karım her akşam rengi kaçmış aynı eski eşofman altı ve üstten ikinci düğmesi kopuk ince yün hırkasıyla yatağa girmekte ısrar ediyordu. “Çok üşüyormuş!” Ayrıca karımın incecik beli yerini yaygın bir kalçanın üzerine kalıplaşmış iri bir göbeğe, dik göğüsleri de yerlerini şimdi burada tanımlamak istemediğim başka birşeylere bırakmıştı. Arada sırada zamanın ne zalim olduğundan söz ettiğini duyup ifrit oluyordum. “Parmağını bile kıpırdatmazsan zaman sana ne yapacaktı ki?” Kendini bir mirasyedinin sorumsuzluğuna bırakmış, zararını çekmek de bana kalmıştı.
Yaşamımın en büyük hatasını yapmamın da üzerinden tam tamına on dört yıl geçtikten sonra kırk yaş bunalımının da yardımı ile gece boyu düşünmeye başladım. Artık sevişmelerimiz aydan aya bile değildi ve ben de on sekizindeki kadar (maalesef) istek doluydum. Ayrıca yatakta yaşadıklarımızın kalitesi ise sayısından da beterdi. İki ay bekledikten sonra karşıma çıkanla sertleşmediğim bile oluyordu.
Sonunda iki konuda kesin karara vardım. Birincisi bir sevgili bulacaktım, ikincisi de karımı tüm eksikleriyle sevecektim. Tipik bir körün gözlerini, bir sakatın bacaklarını seveceğiniz gibi. Ondan ayrılmayı, aradaki bir çocuktan ve şu anda hatırlayamadığım bir dolu başka nedenden istemiyordum. Karımın bu saatten sonra düzeleceğine ise zerre kadar ihtimal vermiyordum.
Ama o tamamen düzeldi ve bende ondan bu nedenle boşandım …
Ayşe ile aynı iş yerinde üç yıl kadar birlikte çalışmıştık. Orta boylu, hafif topluca, uzaktan bakıldığında kesinlikle güzel bulunmayacak bir hatundu. Benden bir yaş büyük olması dışında başından da iki evlilik geçmişti. Ancak inanılmaz bir yaşam enerjisine sahipti. Akmerkez’de onunla karşılaştığımda ofiste yaptığımız süper tatlı geyikler aklıma gelmişti. Hemen yukarıdaki kafeterya bölümüne çıkmış bir kahve içme bahanesiyle iki saate yakın kaynatıvermiştik.
Kararımı verdiğimde bulacağım sevgiliyi genç, ince, uzun, dik göğüslü bir manken tiplemesi gibi hayal etmiştim ve Ayşe dört özelliğin dördünde de bunun tam aksiydi ama ertesi gece onun yatağında bunların ne kadar da anlamsız şeyler olduklarını düşünüyordum. İlk soyunurken hiç de güzel görünmeyen o bedenden öylesine güçlü bir istek ve ateş çıkmıştı ki bir ara nefesim kesilmişti. Mecazi olarak söylemiyorum.
Gerçekten bir an nefes alamayıp ve öleceğimi sanmıştım. Bir erkeğin bu kadar şiddetli orgazm yaşayabileceği en ucuz porno romanlarında bile yazmıyordu. Bu da yetmezmiş gibi üç saat sonra bir ikincisi daha başıma gelecekti.
Çok gırgır bir fıkra duymuştum. Kadınlar manastırında genç bir rahibe koşa koşa baş rahibeye çıkar ve hıçkırıklar içinde en büyük günahı işlediğini söyler ve günahlarının affolması için bir yol göstermesini ister. Baş rahibe kızın yüzüne şöyle bir bakıp bir limon almasını, sonrada ikiye kesip bir yarısını yemesini salık verir. Genç kız sevinçle “o zaman günahlarım affolacak mı?” diye sorar. Baş rahibe acı acı gülümseyerek “Günahların affolmayacak ama yüzündeki bu salakça mutlu gülümseme silinecek ve diğer rahibeler durumu anlamayacak” der.
Gün ağarmadan ve yarım limonu yemeden eve gittiğimde Julide her zamanki yatak kostümleri ile horluyordu. Açıkçası ilk hafta bendeki değişikliği fark etmedi. Ancak bir süre sonra uyanmaya başlamıştı … Müthiş şaşırdığını hatırlıyorum. Nasıl oluyordu da dünyanın en efendi adamı böyle birşey yapıyordu. Bir süre cidden bocaladı ve sonunda karşı saldırıya geçmeye karar verip, eskiden beri uzmanlaştığı kıskançlık krizlerinden birini yapmaya kalktı. Bu durumda anteni kopmuş bir cep telefonundan daha kapalı olurdu. Konuşmanın faydasız olduğunu bildiğim için eskisi gibi ellerinden tutup onu yumuşatacağıma masanın üzerindeki ağır Murano kesme kristal kül tablasını alıp karşıdaki vitrinli dolaba fırlattım. İnanılmaz bir şangırtı koptu. Julide taş kesilmiş kalmıştı.
Aslında anasının bağırtılarına oldukça alışık olan Yeşim de odasından fırlayıp gelmişti. Çıt çıkmıyordu. “Bana kahve yap” dedim. “Orta şekerli Türk kahvesi olsun”. Gidip koltuğa oturdum ve dışarıyı seyretmeye başladım. Biraz sonra titreyen elleri ile kahveyi getirdi. Hayatımda ilk kez gerçekten “erkek” olduğumu hissediyordum. Ve son derece mutluydum. Arkamdan gelmeye başlayan minik şangırtılardan ve sessiz hıçkırıklardan cam parçacıklarının toplanmaya başladığını anlıyordum. Keyifle kahvemi höpürdettim.
Ayşe oldukça başarılı bir iş kadınıydı. Toplantılarıydı, seyahatleriydi derken haftada iki üç kezden fazla beraber olamıyorduk. Bu da benim son derece işime geliyordu. Bir yandan Julide’ye acıyordum ve her ne kadar bu duruma düşmemizde yüzde doksan onu sorumlu tusam da içim biraz eziliyordu. Cinsellik bu kadının içinde yoktu. Allah vermediyse onun ne kabahati olabilirdi ki. Julide ile beden evliliğimiz zaten yıllar önce tükendiğine göre, belki şimdi aynı çocuğu paylaşan iki eski dost olarak güzel şeyler yapabilirdik.
Ayrıca ben onun başka konularda başarılı olması için elimden geleni ortaya koymakta kararlıydım. Çok hoş bir döneme girmiştim. Cinselliği inanılmaz keyifli bir şekilde yaşıyordum. Evde hır gür çıkmıyordu. Kör bir göz gibi Julide’ye bakan camsız büfe sanki her türlü kavgayı önleyen bir tılsım görevi üstlenmişti.
Bir gece Julide yaralı bir çocuk gibi yatakta sokuldu. Onun bu haline dayanamamıştım. Eski üniversite günlerindeki gibi birlikte olduk. Ne iri göbeğine, ne yaygın kalçasına ne de sarkık göğüslerine baktım. Bir insanın cinsel sıcaklık istemesinin ne kadar doğal birşey olduğunu biliyordum. Kızımın annesi bunu benden talep ediyorsa almaya da hakkı olmalıydı. Benden bağımsız olarak bedenim de böyle düşünüyordu.
Daha sonra evde başka garip olaylar başladı. Sürekli birlikte olduğu kız arkadaşları sanırım ciddi bir taktik savaşı içine sokmuşlardı. Koca, her türlü istilacı güce karşı, tüm silahlarla savunulmalıydı. Julide on yıldır tüm ısrarlarıma karşın gitmeyi reddettiği jimnastik salonuna yazıldı.
Moron gibi yediği tatlı ve çikolatalar alınmaz oldu onun yerine ne kadar sebze meyve varsa dolabı doldurdu. Mahallenin dandirik kadın berberi yerine ciddi bir güzellik salonuna taşınılmaya başlandı.
Beli gittikçe inceliyor, gelişen omuz kasları göğüslerini çok daha diri taşıyordu. Kafkanın Metamorfoz’unu okumuş muydunuz? Sanki bu sefer onun tersi yaşanıyordu : bir hamam böceğinden harika bir insan çıkıyordu. Bu arada son bir değişiklik daha meydana gelmişti. Julide yatakta dişi panter kesilmişti. Her akşam üstümden inmiyordu. Yorgun olmam falan bahane değildi. Sanki bedenimle ayrı bir anlaşması vardı, onlar ikisi olayı koparırken ben içerden dehşet içinde olanı biteni izliyordum.
Bu arada Ayşe’ye gidişlerimde de herhangi bir azalma olmuyordu. Onun hem sohbetini hem de yatağını özlüyordum. Ancak yirmilik bir delikanlıyı bile kanırtacak bu durumunda sonsuza kadar sürmesi biraz zor olacağa benziyordu. İyi bir tedbir olarak aklıma Taocu seks geldi. Bilirsiniz bu öğretide erkekler boşalmazlar ve istedikleri kadar cinsel eylemde bulunabilirler. İkisi de yemedi. Her sevişmenin muhakkak sular sellerle “tapulanması” gerekiyordu. Sanki ruhumun anahtarı bu sularda gizliymiş gibi ikisi de boşalmamı istiyordu, hatta şart koşuyordu.
Birgün içimde birşey aniden “cırt!” diye yırtıldı. Julide’den inanılmaz nefret etmeye başladım.
Yaşantımın en mutlu olması gereken on küsür yılını kezzaba çevirmişti ve bütün bunlar ben “iyi bir insan” olduğum için başıma gelmişti. Ne zaman ki kötü olmuştum, bir anda her servis önüme sunulmuştu. İlgi, sevgi, seks, bakımlı ve güzel bir vücut, huzurlu bir yuva, ancak ben daha kötü bir adam olduktan sonra bana verilmişti.
Onca yıl sonra özverilere lanet ediyordum. Julide’nin ondan bana sağladıklarının yarısını alabilmek için yıllarca yalvarmıştım ama ağrıyan başlar, sinir krizleri, üşüyen, yağlı ve isteksiz bir vücuttan başkasına ulaşamamıştım.
Julide o akşam da şehvetle üstüme çıktı. Bedenime lanet ediyordum. Gene sertleşecek, gene yüreğimin istemediği bir sürü saçmalık yaşayacağım derken garip birşey oldu : Bu kez bedenim benden yana durdu. En azından teorik olarak erkekler her kadınla yatabilirler. Doğa onları böyle bir özellikle donatmış. Erkeğin vücudunun bir kadını sürekli reddetmesi ise çok ender olabilen bir durumdur ve bence kadına yapılabilecek en ağır hakerettir. Julide bildiği tüm hünerleri gösteriyordu ama “tık!” yoktu. Bense “Aslan evladım benim” diye içimden şarkılar söylüyor, methiyeler düzüyordum.
O geceden sonra bir daha Julide ile sertleşmedi. Kısa bir süre sonraysa içimdeki duygular dayanılmaz bir hale geldiğinden henüz dostça kalabileceğimiz bir aşamada evliliği bitirdik.
İşte, uzun yılların sadık, evli adamı böyle Boşanan Adam oldu …….
Size daha büyük bir dinamiği açıklamak için, iyi bir arkadaşım olan Rob’un öyküsünü anlatacağım.
Arkadaşım Rob gençken, çoğu erkeğin “doğal alfa” diyeceği bir erkekti; fit, zeki ve onun dobralığını anlamayan erkekler için ise sahip olduğu alfa duruşu genellikle kendisini bilmeyenlerin onu ‘göt herif’ diye tanımlamalarına sebep olurdu. Liseden sonra bir süre orduda idi ve bu da onun için çok uygun görünüyordu zira çok iyi bir uçak gövdesi teknisyeni olmuştu. Bu alanda bir süre iyi de kariyer yaptı.
Doğal bir Alfa olmasına rağmen Rob’un kadınlara yaklaşımı daha çok feminen buyruk tarafından etkilenmişti. Ona aşık olan kızlar vardı ama Rob’un ONEitis eğilimi ağır basıyordu. Bu nedenle bir kez Kim’e kilitlendikten sonra, hayatının odağında hep Kim vardı. “Doğru kız için herşeyi yaparım” derdi çünkü onun inandığı buydu : fedakarlık ve destek daha ikisi karşılaşmadan bile Rob’un görevi idi. İkisi de 19 yaşında iken Kim “kazara” hamile kaldı.(*)
Kim hamile olduğunu söylediğinde Rob’un ONEitis hastalığı onu tahmin edilebileceği gibi maskülen, “doğru olanı yap” yönüne doğru götürdü. İkisi de henüz çok gençti ve 20+ sene önce bile çok genç evlenen çiftlerin düşük “başarı” oranına sahip olduğunu biliyordu, ama tahmin edilebileceği gibi müstakbel eşinin buna bir istisna olacağını düşünüyordu. Onun ONEitis hastalığından mı yoksa doğal alfa inatçılığından mı bilmem, daha 19 yaşında çok iyi bir koca ve baba olmaya ant içti.
Kim evliliğin her zaman daha az hevesli tarafı idi ama kürtaj olmayacaktı. Rob’un gelecekteki potansiyeli konusunda emin olamasa da, 19 yaşında Rob ile evlendi. 5 yıl sonra 2 kızları vardı ve bundan iki sene sonra da bir oğulları oldu. Evliliklerini bir nevi mecburiyet olarak tanımlayabilirdim ama Rob Kim’i ve çocukları gerçekten çok seviyordu. Onun alfa tutumu onu daha da iyi bir sağlayıcı olmaya itiyordu ama Kim, kendisi 30larına ve daha büyük çocukları kendilerini idare edecek hale geldiğinde incelikle ve umursamazca Rob ile arasına mesafe koymaya başladı.
Kim 29 yaşına geldiğinde orta düzey yönetici olarak çalışmaya başladı. O güne kadar ev-kadını idi ama şimdi kızları okula başlamıştı ve o da çalışmak istiyordu. 3 çocuklu bir kadına göre Kim oldukça fitti (geri dönüp bakınca aslında fazla fitmiş). Rob biraz kilo almıştı ama hala karın üstü kasları formdaydı. Kim evde geçirdiği zamandan daha fazlasını işte ve gymde geçirmeye başlamıştı ve bu bizim kahraman – ONEitisci Rob’u bile sinir ediyordu.
Kim’in artık işte yeni arkadaşlıkları vardı ve bunların çoğu da 20lerin ortasında ve sonundaki bekar kadınlardı. Kim ise neredeyse 31 yaşında idi. Bütün bu bekar kız arkadaşları onu sürekli dışarda içmeye çağırıyordu. Onlar buna kız kıza gecelere akmak demiyorlardı, ama yaptıkları tam olarak da buydu. Görevine sadık Rob evde çocuklara bakıp bira ve film izleyerek zamanını geçiriyordu. Bu çok sık tekrarlanan birşey haline gelmeye başladıktan sonra bile Rob kahraman, destekleyici, baba / koca / sağlayıcı rolüne yapışmaktan vazgeçmedi. Rob hala insanların Beta diyeceği biri değildi ama onun ONEitis’e adanmışlığı ve artan evcil rolü Kim’in onu beta olarak görmesini sağlamıştı.
Kim 20lik arkadaşlarının haftasonu hikayelerini heyecanla dinlemekten, klüplerde onların kaçamakları ile yedikleri haltları kenardan izlemeye geçti. Sanırım birçok okur bunun nereye gittiğini anlamıştır. Sonunda Kim Rob’u aldattı. Ben Rob ile konuşarak onun Kim’i ve iş arkadaşını öldürmesine engel olmanın şüpheli ama ciddi gururunu taşıyorum. Sabahın 4’ünde onları bir motel odasına kadar takip etmişti. Ben onunla telefonda konuşurken arabada çocukları vardı.
Treni Kaçırmak
Bu hikayeyi sizi genç yaşta evlilikten korkutmak için anlatmıyorum. Bunun tersini daha iyi anlamanız için anlatıyorum. Benim blogumu yeterince takip eden herkes bilir ki ben erkeklere 30 yaşına kadar bırak evililiği, ciddi ve tek eşli bir ilişkiye bile girmemelerini tavsiye ediyorum. Bunun birçok erkek için zor, birçoğu için de imkansız olduğunu biliyorum. Ama burada prensip, bir erkeğin Cinsel Pazarda rollerini doğru şekilde ölçebilecek seviyeye gelene kadar kendi CPDsini kavrayıp gerçekleştirmesi gerekliliği. Ancak ondan sonra bir erkek, kendi Oyun farkındalıklarına göre tek eşliliğe girecekleri kadının kalitesini tartabilirler.
Rob bu bağlantıyı hiç kurmadı ve ergen sosyal yetenekleri ve feminen şartlanmanın öğrettikleri ile yaşadı (ve hala da yaşamakta). Rob bu ihanet ile çılgına döndü ama Kim’i affetti ve beraberce evlilik danışmanına gittiler ve bu danışmanlığa uyan şekilde, tipik “Kim’in Rob’u arzulamasının pazarlığını yaptılar“. Rob hala Kim’in kavrayıp takdir edeceğini düşündüğü oyunun kuralları ile oynuyordu (mesela ilişki yatırımı yanılgısı gibi). Ama 3 çocuk ve 20lerin trenini kaçırdıktan sonra Kim’in hipergamisinin umrunda değildi.
Bu noktada Kim’in Rob’u terketmesi sadece bir formalite idi ama son darbe Rob işte sırtını sakatlayıp artık işini yapamaz hale geldiğinde indi. Ciddi bir engeli vardı ama Kim’in suçu değildi. Kim bu noktadan sonra vahşileşti. Çocukları da alıp Rob’u terk etti . “Kendini keşfetmek” ve kaçırdığı 20lerini yaşamak için yarı eyalet öteye yerleşti.
Oyunu ideallerindeki kadını elde etmek için kullanmak isteyen erkekler için 18 – 24 yaş arasında (CPDlerinin tepesinde) genç bir kadınla evlenmek ya da en azından tek eşli bir ilişkiye girmek çokça vurgulanan bir çözüm. Mantık şu : eğer hatunu şu meşhur cock carousel’e binmeden (İngilizce kucaktan kucağa atlamak anlamında, kelime anlamında argo kelime) önce ve gözü açılmadan aldın mı, kız tek eşlilik için biçilmiş kaftan olacaktır. Eğer kızı böyle erken alırsan, erkek onun (umulur ki) ilk Alfası olacaktır, kadın onunla eş bağı (pair bonding) geliştirecektir ve böylece hem ona en doğurgan zamanında sağlıklı çocuklar verecektir hem de ona duygusal olarak bağlı, sadık ve kendini adamış bir eş olarak bir ömür boyu mutlu ve mesut yaşayacaklardır.
Bu fantaziyi seviyorum, eminim idealist birçok erkek de seviyordur. Aslına bakarsanız bu CPDsinin tepesinde (30 – 36 yaş arası) bir erkek için, doğru oranda statü ve Amused Mastery (Eğlendirici Ustalık) ile becerebileceği ve gerçekçi birşey bile olabilir; eğer bu erkeğin kendi değeri iyice sağlamlaşmış ise. Fakat, Rob ve Kim’in hikayesindeki gibi bir senaryoda, genç evlenmede başka bir risk vardır : Gençliğimi Yaşayamadım dinamiği.
Gençliğimi Yaşayamadım
Modern Batılı toplumlarda, en köylü yetişmiş, ev adabı almış kızlar bile feminen buyruğun kızlara sürekli pompaladığı “istediğiniz herşey olabilirsiniz” sosyal reklamının bombardımanı altındadır. Bu devirde kız çocuğu yetiştirmek (burada tecrübe konuşuyor), onu saman alevi gibi yanıp bitecek olan CPDsi ve tepe noktasını geçtikten sonraki hayatını da iyi yaşaması için hayatının çok erken dönemlerinde vermesi gereken kararlar konusunda uyarmanın kız çocuğunun potansiyeline set çekmek olarak görülme tehlikesi var. Şunu da söylemeliyim ki bir babanın bu sınırları ucundan da olsa insanlar içinde belirtmesi, onun kadın düşmanı, ataerkil, erkek – ayrıcalıklı (male privilage), baskıcı gibi feminen buyruğun erkekler için yıllardır ürettiği tüm suçlarla taşlanmasına neden olacaktır. Fakat anneler bile, eğer kızlarını günümüzde kadın olmanın gerçek kısıtları ve seçmeleri gereken yollar konusunda uyarmaya kalksalar, ataerkil sistemin piyonu ve baskıcı olarak suçlanacaklardır.
Temel bu iken, ideal genç kızı bulup evlenmek (planlanmamış hamilelikler de içinde) şöyle bir risk taşır : kız olgunlaştıkça tercihlerini sorgulamaya başlayacaktır. Kariyer kadınları çağında evlenmemiş kız kurularının pişmanlıklarına dikkat çekmek klişe ama öte tarafta da erkenden evlenmiş kadınların “kaçırdıkları hayat” için pişmanlıkları var. CPDleri tepede iken ya da kendi çıkarları için evlilik tekliflerini reddederek evlenmeyi erteleyen kadınlara suç bulmak kolay ama Ye Dua Et Sev (Eat Pray and Love) senaryosuna en yatkın olanlar, CPDlerinin solmaya başladığının farkına varan Kim gibiler.
İşe bakın ki onu “olabileceğin herşey ol” propogandası ile etkileyen (ve onu girl power hayatını yaşamadığı için aşağılayan) feminen – öncelikli sosyal gelenekler, onu kocasını terkettikten sonra hayatına yeni bir rota çizmeye de teşvik ediyor. Kim’in sürekli kendini kışkırtan boşanmış / bekar arkadaşlarını, fem-merkezli sosyal baskıları ve içgüdüsel olarak sürekli “acaba bu adam benim bulabileceğim en iyisi mi?” soran hipergamiyi karştırın, 12 yıllık evlilikten sonra Kim’in neden gençliğimi yaşayamadım diye hissettiğini anlarsınız.
Oyun farkındalığı olan kırmızı haplı bir erkek olarak sizin kadınların tercihlerinin iki yüzünü de bilmeniz ve Oyununuzu buna göre ayarlamanız gerekiyor. Kadın ve erkeklerin yaşlarına göre CPDlerinin birbirlerine göre değişimini çizmemin ikincil sebebi, erkeklerin kadınların değişik yaşlarda maruz kaldığı sosyal baskıları, gösterdikleri davranışları ve zihin yapılarını tahmin edip kendilerini ona göre ayarlayabilmeleridir. Ama kadınların daha öncesinde ve sizinle tanışmadan önce verdikleri hayati kararları da göz önünde tutmanız önemlidir. Gün geçtikçe artan kolaylıkta “kahretsin, eğer onunla daha genç ve gözü açılmamış iken karşılaşmış olsa idim, şimdi bana daha bağlı olacaktı” diye söyleniyor. Bu her zaman doğru değil
Bunu sanırım Twitter’da görmüştüm. Söylenen en doğru sözlerden biriydi. Tamamen bilinçdışı, içgüdüsel gelişen bir durum. Dolayısıyla bunda kadının bir kabahati yok. Önemli olan, bu testleri her zaman başarıyla geçebilmek. Testlerin sonu yok. 90 Yaşına da gelsen karın sana bir yerden gol atmaya çalışacak. Amaç, gol yememek. Yediysen de atarak durumu eşitlemek.
Shit test, ilişki dinamiğinin vazgeçilmezlerinden. İlişkinin başlamasından tutun da sağlıklı bir şekilde devam etmesine kadar bu testlerde başarılı olmanın önemi çok fazla. Ne yazık ki çok az erkek bunun bilincinde. Genelde erkekler, kadınların suyuna giderek ilişkiyi kurtaracaklarını düşünseler de bu durum uzun vadede vahim sonuçlar doğuruyor. Erkeğin verdiği her taviz, ilerde daha büyük tavizleri beraberinde getiriyor ve bir süre sonra ipler kopuyor. Çerçeve teorisini hatırlayın. Frame’inizi sarsacak şeyler yaptığınızda kadınların gözünde saygınızı, sonra da sevginizi kaybedersiniz. Kadının sizi sokmaya çalıştığı şekli kabul ettiğinizde başlarda her şey tıkırında gibi gözükse de sonrasında dozu artmış dırdırla ve shit testle karşılaşacaksınız. Kolay yolu seçip taviz verdiğinizde ise duymanız oldukça muhtemel olan sözleri size söyleyeyim: ara mı versek? , ben yapamıyorum, sorun sende değil bende, seni seviyorum ama seninle yapamıyorum bla bla bla … Türkçe meali: Sen testte başarısız oldun ve beni hak etmediğini anladım. Senden çok daha değerli biriyle birlikteyim. Senle vakit kaybetmişim.
Aldığım mesajların çoğunda söylenen şuydu: İyi başlıyorum ama devamını getiremiyorum. Bunun 2 sebebi var, delikanlı :
Frame teorisini sarsarak ilişkiyi en başında dinamitliyorsun. Dolayısıyla shit testlerde başarısız oluyorsun.
Alfa dulla ya da cinsel pazar değeri ( sexual market value) senden yüksek bir hatunla birliktesin. Yani Ferrari’ye 10 liralık benzin atmaya çalışıyorsun.
Bunların dışında zaten gereken şeyleri yapıyorsan başarısız olma ihtimalin %1. Kadına kendini sevdirmeyi becerdiysen o kadın, çölleri aşıp sana gelir ama kadında bir etki oluşturamadıysan önüne dünyaları sersen seninle ıslanmayacaktır.
Meriçle gerçek erkeği birbirinden ayıran en önemli şeylerden biri de fırtınalı denizde nasıl hareket edileceğini bilmesidir. Meriçler, dümenine geçtiği her gemiyi risk almamak için kıyıya yakın sürmeye çalışırlar. Halbuki fırtınalı havada gemiyi kıyıya yakın sürmek gemiyi karaya oturtur. Erkek adam risk alır, korkmaz. Hata yapar, ders alır. Meriçler hata yapmaktan kurtulamazlar. Red Pill‘i en iyi şekilde öğrenmek için okuma yapmak değil, pratikte harekete geçip denemeler yapmak gerekir.
Shit testin canlı bir örneği: Ekşi linki ölmüş maalesef.
Sözkonusu entrye cevap vermedim tabi ki. Cevap alamayınca entrye not kısmını ekleyip aslında dalga geçtiğini söylemiş. Ekşi Sözlük’te bu tip entryleri sıkça görürsünüz. Kadın olduğunu açıkça belli eden yazarların adeta ” bakalım bana mesaj atacak mı? ” kafasında yazdığı entryler vardır. Meriçler tabi ki bu entryleri gördüklerinde mesaja abanırlar hatta çoğu iltifatla karışık yalakalık yapar ve sonunda 3’ün 1’ini alırlar.
Bir süredir kayıp olan Hank Moody, dün sağlam ve ses getiren bir saha raporu ile geri döndü : Saha Raporu – Shit test level : Model. Sanırım, sitenin en çok yorum alan yazısı olan bu saha raporuna gelen bir grup okuyucu yorumu dikkatimi çekti zira sitede çokça gördüğümüz bir yorum tipi bu. Örnek olsun diye Altanus’un yorumunu buraya koyuyorum ama aşağıda yazacaklarım sadece ona değil, bu tip “böyle kadınlarla uğraşmaya değmez” yorumlarına :
Bence bu kadar shit testi çekmeye değmez. Tanrıça bile olsa, bir mekanda 1.5 saat bekletilmek çok büyük terbiyesizlik. Hatta bana göre shit test bile değil, tamamen kızın aptalca davranması.
Ne bileyim, bu kadar uğraşa, bütün bir günün mahvolmasına değmez gibi geliyor bana. Hem 1,5 saat bekletecek haber vermeden, hem mesajlarına adam gibi cevap vermeyecek, mekana gelmeyecek gidecek McDonalds’ta oturacak, yanında arkadaşı ile vs vs, say say bitmiyor, yazarken ben daraldım. Buluşmaya neden arkadaşını getiriyorsun? Ve PMS olmana rağmen buluşmaya neden geliyorsun?
Model veya değil, bu kadar uğraşa değmez gibi geliyor bana, bilemedim.
Bu düşünce 1990 sonrasında doğan nesilde çok yaygın. Daha önce de yazdım, bir üst nesil bu tür kırmızı hap teknikleri gördüğünde genelde “vay lan, tabii ya, kızlar böyle çalışıyor hakkaten, o zaman oyunu böyle oynuyoruz” derdi, şimdiki nesil ise genelde “lan sikerim böyle aşkın ızdırabını, kızlar ego tatmini yapan şımarık yaratıklar ve ben bu oyunu oynamıyorum” tepkisi veriyor. Bunda 1990 sonrası neslinde narsisizmin yaygın olmasının etkisi büyük (evet arkadaşlar, ego sorunu sadece kızlara özgü değil). Ama başka bir problem daha var. Bu ciddi bir problem ve buna orada bir yorumla değil, yazı ile dikkat çekmek istedim.
“Bu kadar uğraşa değmez” öncelikle ilginç bir yorum. Dikkat ederseniz, Hank burda tek gecede yatış kapaması yapmış. Kızla uslu uslu, tek öpücük almadan 5 kez muhallebiciye giden adamın yaptığı yatırımın ve uğraşın 10’da biri bile yok. Hele hele bir kıza kafayı takan ve kızla tek kere buluşmasa da saatlerce onu düşünen, hayal eden adamın yatırımının yüzde biri bile yok 🙂 Bir de zaten yeni saha raporunda yazdığı gibi orda boş boş da oturmuyor. Yani gece 2 – 3 saat kendi kendine takılmanın uğraş olarak değerlendirilmesi, efor olarak pek mümkün değil.
Bu tür yorumlarda “uğraş” denilen şey, kadın davranışları ve shit test ile uğraşmak aslında. İşte bu görüş de tam olarak feminizmin genç erkekler üzerinde ne kadar sağlam işlemiş olduğunu gösteriyor. Kadın ve erkek aynıymış ve aynı davranırmış gibi konuşuyorsunuz. Ne demek istediğimi anlatayım. İlgiden ve muhtemelen daha 22 yaşında olmasına rağmen yediği düzinelerce pompadan ruhu çürümüş bu zavallı kız iyi bir örnek değil ama her hatun az çok böyle çocukça davrandığı için yine de buradan devam edeceğim.
“Eğer erkekler tanıştıkları kızlara 12 yaşındaki yaramaz kız kardeşine davranır gibi davransaydı. Tüm ilişki problemleri çözülmüş olurdu.”
İşte 90 sonrası doğanların feminizmin eşitlikçilik akımından etkilenmesi tam olarak bu. 22 yaşında bir kızın kız gibi (genelde de çocuk bir kız gibi) değil de, 22 yaşında bir erkek gibi davranmasını beklemek.
Feminizmin ulvi bir amaç olabilecek kadın – erkek eşitliğini özellikle 70lerdeki cinsel devrim sonrası kadın – erkek aynılığına bozması sonucu, toplumda çok yaygın bir propoganda var ve bu da kadın ve erkeğin aynı olduğu yanılgısı yaratıyor.
Eğer “delikanlı adamın delikanlı sevgilisi” olur diyen gay bir erkek değilseniz, elinizdeki malzeme bu arkadaşlar. Kadınlar ve erkekler, hormonal, fiziksel ve zihinsel olarak çok farklılar. Fakat bu basit gerçek, maalesef gençlerin farkında oldukları birşey değil. Bu farkı bilerek hareket eden bir erkek için oldukça eğlenceli olan shit testler, bunu bilmeyen çoğunluk için bir işkenceye dönüşüyor. Çünkü birçok erkek, bu tür bir davranışı bir erkekten gördükleri zamanki gibi davranıyorlar ve sinirleniyorlar. (Şimdi düşünün, kız gibi davrandığı için karşısındaki erkeğin birden ciddileşmesi ve sinirlenmesine maruz kalan kadının hayal kırıklığını ve şaşkınlığını).
Size tavsiyem, geri dönüp Saha Raporu – Shit test level : Model yazısını, Hank’in kıza 12 yaşındaki yaramaz kız kardeşine davranır gibi davrandığı farkındalığı ile okumanız.
Merak ediyorum şu Tinder’da takılan kızların takılma amacı ne? Seks mi gerçekten? Ben Tinder’dan yalnızca 1 kızla seks yapabildim. Diğerleri hep öylesine takılıyorum kafasında konuşuyordu. Kimisine göre Tinder’daki kızlar parası olan, yakışıklı elemanlarla buluşup peşlerinden koşmasını sağlayıp egolarını tatmin ediyor ve asla seks yapmıyor. Kimisine göre ise oradaki kızlar seks yapıyor.
Oraya yorum olarak da yazdım ama, bir kız tinderda tanışıp ego tatmini için buluşmaz. Böyle bir ego tatminini, sadece mesaja bağlayan ve genelde çekici olmayan bazı kızlar yaparlar. Buluşmayı herhangi bir yakınlığa çevirmek erkeğin işidir. Erkeğin bu işine çomak sokmaya çalışarak da onu test etmek kızın işi. Neden? Tarih öncesinden gelen bir oyun bu ve daha önce Seks ve İlişkilerin Temel İlkesi yazısında söyledik : Kadınlar seksin kapı bekçisidir, erkekler ise ilişkinin. O nedenle kadın o kapıyı hemen açmaz, sizi sınar.
Bu olay eğlenceli bir oyun aslında fakat çoğu erkek, yukarıda bahsettiğim eşitlikçi zihniyetten dolayı, bu testleri kibir olarak algıladığı için saçma tepki gösterir ve sonra da kız ego tatmini yaptı sanar.
Ben ne zaman “egolarını tatmin ediyor ve asla seks yapmıyor” duysam, ki çok duyuyorum, orada erkeğin bu feminen beyin yıkaması nedeniyle kaçırıldığu bir fırsat görüyorum. Zira daha önce shit test yazısında söylediğimiz gibi “bir kadın size shit test yapıyorsa sizinle cinsel ilişkiye girme ihtimali kafasında belirmiş demektir“.
Aklınızdan hiç çıkarmayın, erkekler sadece görsel olarak karşılarında olana bakarak (gençlik, tazelik, güzellik, güzel cilt, memeler, kalçalar ve meme – kalça oranı, vs …) buluşmanın ilk 10 saniyesinde bu kızla yatabilir mi, yatamaz mı anlar (bu kızdan ilişki malzemesi çıkar mı ayrı konu). Bir kadın ise, erkekle buluştuğu anda ilk 10 saniyede bu adamla hiç işi olmayacağını anlar ama eğer bu sonuca varmamış ise erkeği “belki” bölgesine atar ve sınamaya başlar. Neden? Zira kadınların erkeklerde aradıkları şey görsel olarak karşılarında değildir (maskülinite) ve kadın karşısındaki adamın erkek mi, yoksa erkek rolü yapan oğlan çocuğu mu olduğunu anlamasının tek yolu, erkeği sınamaktır. Biz bu sınamaya shit test diyoruz. Alın size kadın ve erkeklerin farklarından biri daha!
(Önemli bir ikinci fark da, erkeklerin görsel öğelerle tahrik olurken, kadınların sözler ile tahrik olmasıdır. Bunu bilmeyen oğlumuz, “belki” bölgesinde iken kendisine savrulan shit testleri, kadını sözel olarak tahrik eden cevaplara çevirmek yerine az önceki gibi ciddileşirse, kendisi önündeki vücuttan tahrik olurken, kadını buzlar kraliçesine çevirir).
Şunu da aklınızdan çıkarmayın, sayıları az olmasa da ciddi anlamda azınlıkta olan psikopatlar haricindeki kadınlar, zerre kadar beraber olmak istemedikleri erkekleri shit test ile dürtüp acı çektirmezler. Yani eğer kadın sizi “belki bu adamla olabilir” bölgesine almasa idi o “ego tatmini” sandığınız davranışları göremezdiniz.
Kadınların yüzyıllardır ellerinde olan en büyük silahlardan biri muhtemelen bilinmezlikleri. Bu kelimeyi ben uydurdum(*) ama burada kullanılabilir; kadınlar yüzyıllardır, nesiller boyunca, bilinmez, rastgele hatta en kötü halinde kaypak ve muğlak oldukları algısını yeşerttiler. Bu “kadınların anlaşılmazlığıdır” (feminen gizem) – ve (mitolojik) feminen sezgi – “bir kadın bilir işte”. Bir erkek eğer açıksözlü ve kararlı olmadığı zaman saygı görmezken – ne demek istediğini söyle, söylediğini yap – kadınların anlaşılması zor ve görünürde irrasyonel olmaları toplum tarafından ödüllendirilir ve cesaretlendirilir. Aslında, doğru bir sanatsallıkla yapıldığında, tam olarak da bu anlaşılmazlık kadını hem arzu edilir hem de çekilmez yapar. Fakat, bu etkiyi yaratmak için kadın bilinmez olmalıdır (ya da en azından görünmelidir) ve tüm erkek milletini de buna inandırmalıdır.
“Kadınların anlaşılmazlığı”, kadın ruhuna “chick crack”‘in (**) PUA tekniği olarak başarısıyla aynı nedenden hitap eder. İkisi de metafizik bağlantıları (din, batıl inanç, altıncı his, vs) bu kadar çekici kılan “gizli güce” hitap eder. Sadece kadınların dedikodudan bu kadar haz almalarına bakmanız yeterlidir. Kadınlar için “gizemli” şeylerde güç vardır. Cadılık ile ilgili şeylerin feminene bağlanmasına şaşmamak lazım. Tarihi olarak erkek egemen olan kültürde mantık, gizemin ve mistisizmin gücü feminin tarafından geliştirilip, gücü elinde bulunduran erkeği manipule etmek için kullanmasıdır. Bu bazen kadının meydanlarda yakılması ile sonuçlansa da, çoğunlukla kadının büyülediği erkeğin statüsüne göre çeşitli seviyelerde “tahtın arkasındaki güç” olmak anlamına gelir.
Bu gizemi cinsellikle birleştirin, optimal hipergami için feminen buyruğun elinde bulunan en güçlü silah olan “kadınların anlaşılmazlığını” elde edersiniz.
Kadınların anlaşılmazlığı, kadın – erkek ilişkilerine nüfus eder. Tüm forum yorumlarında, Facebook girişlerinde ve kadınlar tarafından kişisel ya da feminen yatırım ile yazılmış her makalede, kadınların anlaşılmazlığının eser oranda da olsa kabulü vardır. Bir kadın feminen amaca ihanet eden bir kadın davranışı gözlemleyip sertçe eleştirdiğinde, standard yanlış yönlendirme HER ZAMAN tahmin edilemez, kaprisli ve bilinmez feminen gizemdedir. Feminen Buyruk için Dövüş Klübünün ilk ve ikinci kuralı kadının gizemliliğini korumaktır ve “kızkardeşliğin” buna ihanet edenlere karşı zerre kadar merhameti yoktur. Roissy’den alıntı yapacak olursak, gerçeğe ne kadar yaklaşırsanız, kadınlar o kadar yüksek sesle feryat edeceklerdir.
Davranışları gözlemleyerek, kafa karışıklığını ve yaygın problemleri kırmak için yıllardır çaba gösteriyorum. Muhakeme ve metodolojideki farklar bir yana, kadınlar da erkekler gibi temel motivasyonlarla hareket eden insanlardır. Burada önemli fark şu : kadınlar da erkekler kadar sıradan veya olağanüstü olabilirler ama erkeklerin kullanabilecekleri bir maskülin gizem diye birşey yok. Bazı istisnalar dışında, biz böyle bir gizemi geliştirmiyoruz zira böyle birşey için toplum tarafından kadınlar kadar teşvik edilmiyoruz ve doğrusunu söylemek gerekirse böyle bir şeye ihtiyacımız da yok. Ama bir kadın bu gizemi yeşertebilirse, kadının ilgisi bile tek başına, kadını dize getiren erkek için “şanslı” olmak anlamına gelir. Bir kadın deli diye düşündüğünüzde, kadın tilki gibi delidir – bu ardında bir mantık olan deliliktir. Kadınlar erkekler kadar kurnazdır, hatta ardına saklanabilecekleri bir gizem maskesi olduğundan kadınların erkeklerden daha kurnaz olduklarını söyleyeceğim. Kadınlar irrasyonel değildir, kurnazdırlar. Sadece sizin kadınların hareketlerini ve davranışlarını okuma ve bunların ardındaki amacı anlama yeteneği geliştirmeniz gereklidir.
Günümüzde erkekler kadınları irrasyonel diye yaftalayıp geçmeye çok meyilliler. Freud bile kadınların tepkilerindeki histeri yüzünden yanılmıştır ve onları genel olarak aciz, rastgele ve ikiyüzlü diye tanımlar. Yaşlı bir adamın “kadınlar, sanırım onları hiçbir zaman anlayamayacağım” demesinin ne kadar sinir bozucu birşey olduğunu anlatamam. “Dün gece Kristy ile şansın yaver gitti mi ;)?” lafını kaç kere duydunuz. (***) Bu soru hakkında pek düşünmesek de, bu kadın gizemini destekler şekilde kurulmuş bir soru. Sizin hatunla seks yapmanızın sebebi şansınız değil. Tamam, doğru zamanda, doğru yerde, doğru erkek olmak da bu konuda rol oynar ama burada sizi yatağa götüren bu değil. Ama eğer biz (kadınla yattık diye) kendimizi şanslı hissedersek, piyango kazanmış gibi, ya da az bulunur ve değerli bir ÖDÜL almış gibi, bu kadınla yatmak için bu durumda neleri doğru yaptığımızı anlamamız mümkün olmaz. Bunun yanında da kadın gizemli bir ödül verici halini alır ve dolaylı olarak ödülü elinizden alabileceği için de asıl gücü elinde tutan kişi haline gelir. Bu gizemli kadın ile seks yapma şansına sahip erkekseniz, bu kadın ile seks az bulunur ve değerli olmalıdır.
“Kadınların anlaşılmazlığı”, kadın – erkek ilişkilerindeki süreçleri ve motivasyonları anlamanıza engel olur; erkekler fazla düşünmeden, anlaşılmaz olan kadınları ile birlikte olmaktan mutluluk duymalıdır. Bunu bir de cinsel açlıkla birleştirin, şans / kader unsuru seksi daha da içine çekici bir hale getirir. Bu “şans” koşullaması ve kadınların bu koşullamayı desteklemesi, yokluk zihniyetini besleyen şeydir. Ve çoğunlukla ONEitis‘in kaynaklarından biridir. “Kadınların anlaşılmazlığı” masalına inanan erkekler, kadınların ilişkide gücü elinde bulundurmasına hizmet ederler. Cinsellik kadınların ellerindeki en iyi silahtır ve bu silahı daha da etkili hale getiren her sosyal koşullama, kadınlarca desteklenir.
(**) Konuşulan kadında duygusal reaksiyonlar yaratmaya yönelik bir PUA tekniği
(***) Biz de işler hala bu kadar kötü değil. Biz “dün gece hatunu yedin mi?” falan diyoruz ama Amerika’da bu “have you been lucky” (şansın yaver gitti mi) çok kullanılan bir soru. Yine de bizde bir kadınla yattı diye kendini şanslı sayan ya da kadının kendine bir lütufta bulunduğunu düşünen erkek sayısı da az değil.
Ekşi Şeylerde şu yazıya denk geldim : Bu İyiliği Size Herkes Yapmaz: Kadınlardan Erkeklere Seks Tavsiyeleri. Şu siteyi yazmaya başladığımdan beridir böyle saçmalıkları da okumaya başladım maalesef. Ama aslında bu saçmalıkların ne kadar traji – komi olduğunu görmekte oldukça ilginç.
Kadınlardan ilişki tavsiyesi almaktan da ileri bir meriçlik, kadınlardan seks tavsiyesi almak sanırım. Ama ekşi meriçliği elden bırakmamış ve yazıyı şöyle tanıtmış :
Seks konusunda kendinizi geliştirmek isteyen biriyseniz, bu konuda karşı cinsten birinin tavsiyelerini dinlemek hiç de fena olmaz.
Hahaha. Hiç okumaya başlamadan içeriğin ne olduğunu tahmin etmek zor değil. Sikinizi şu açıyla sokarsanız G noktasına vurma şansınız artar, şurayı şöyle sıkarsanız, burayı böyle yalarsanız diye bir yazı beklemeyin. Zira öncelikle;
kadınların verdiği seks tavsiyelerinin seksle alakası yoktur! Bu yazılar kadınların kendilerinin duygusal olarak ne hissettikleri ile alakalıdır. Özünde narsisisttir.
İkincisi, kadınlar bu tür yazıları geçmişte canlarını yakmış alfalara yazarlar ve ana mesaj genelde şudur : alfa siktin tamam da bir de (beta) gibi kalıp ödesen, ikisi birden olsan. Az bulunur erkeğe (hem alfa genleri, hem de beta kaynakları olan adama) bir özlemdir bu. Hani biz kadınlara seks tavsiyeleri yazsak “yatakta orospusu ol, dışarda ise rahibe gibi takıl” ya da “her fırsatta iyice emin, erkek zaten sizi orgazmdan duvara tırmandıracak şekilde düzer” tadında, kendi fantazilerimize göre tavsiye vereceğiz ve bunun kadına pek faydası olmayacak ya. Aynı hesap. Yani içinde erkeklere yararlı birşey olmadığı gibi, genelde bu yazıları kadınlardan anlamayan erkekler okudukları için sürekli onlara da düpedüz zararlıdır.
(Bu arada bu tür bir yazıyı erkek tarafından yazılmış şekilde zor göreceğiniz gibi haklarını vermek lazım, kadın nüfusu içinde erkekler tarafından yazılmış seks tavsiyelerine uyacak kadar aptalı zor bulursunuz, erkek tarafında tersine kanan mal çok olsa da.)
Kadınlardan Erkeklere Seks Tavsiyeleri tabii ki böyle kaka şeyler içermez.
Gözümde bir anda yaşlanmaya başlayan poposu yoga pant içinde canlanan kızımız tabii ki tantra, masaj, edging falan gibi ne idiğü belirsiz teknik birşeyler yumurtlamış ama tabii ki asıl mesajı sona saklamış :
bahsettiğim şey, matris. enerjilerin tanışması ve yepyeni, benzersiz, üçüncü bir şey oluşturması. her yakınlaşma, bir yaratım süreci. dolayısı ile enerji alışverişinizin kim(ler)le olduğuna dikkat edin.
son not: feminen tarafınızı ne kadar anlar ve içselleştirirseniz, o kadar maskülen olabilirsiniz.
içinizdeki kadını tanıyıp, onunla barışırsanız çok daha güzel bir sex hayatınız olacak.
İyi dinleyin gençlik, erkek gençlik, sizin içinizde kadın madın yok. Hiç yok. Bu 60ların 70lerin kafasını otla siken hipilerinin sıçması demek isterdim ama arkasında sevdiğimiz Carl Jung abi gibi ağır toplar var. Yine de şunu unutmayın : içinizde kadın falan yok. Feminen bir tarafınız yok. Bu, çok çok temel bir feminizm propogandası. Betalaştırma süreci böyle başlıyor.
feminen tarafınızı ne kadar anlar ve içselleştirirseniz, o kadar maskülen olabilirsiniz.
Bu cümleyi neden mi tekrar ettim : Bu tür yazılar sosyal ölçekte shit test amk. Buna kanıp kendi kendini iğdiş edecek erkekler bunu evlerinde kadınlara görünmeden yapsınlar ki kadınlar ideal erkeği ararken kalabalık bile yapmasınlar.
Aslında ablanın bu tavsiyesi kendinin canını yakan (“son olarak, bununla ilgili epey canım yandığından, eklemek istiyorum”) alfayı evcilleştirme fantazisi ama bilinçsiz de olsa bunu kendisine yazdığı adamın böyle saçmalıkları siklemeyeceğinin farkındadır.
Ya bu arada, bütün yazının ana propogandasının, “içinizdeki kadını tanıyın ve içselleştirin”, seksle alakası yok farkındasınız değil mi?