Romantizm – Bir Ölüm İlanı

Romantizm, imanın bir şartıdır.

Neyle dolu olduğunu biliyoruz: ilk görüşte aşk, edepsizce flört etme, şahlanan çiftler, fantastik ziyafetler içeren diyaloglar, kemanlar ve flütler, muhteşem düğünler, mumlar, hatunun her parçasını garip bir sonsuzluğa çeviren ırzına geçilmiş şiirler, büyülü melodilerin çalındığı mutlu evler, 2.3 çocuk, 2.6 araba, 1.1 garaj ve 1.4 köpek.

Romantizmin şu ifadedir: talihsiz aşıklar. Romantizm kontrol edilebilir bir şey olarak görülmez. Daha çok boyun eğilmesi gereken bir şey olarak görülür. Bu talihsiz aşk olayı, kader mertebesine çıkarılır!

Ve bu inanç erkeklerin içini doldurur. Romantizm dolu bu erkekler, akılları bir karış havada dolanıp dururlar. Bazıları ise uçuruma düşerler (intiharın neden en yüksek oranda genç erkekler arasında görüldüğünü merak eden var mı?). Bazıları ise kendilerini romantizm ile o kadar doldururlar ki, onlara ne söylenirse söylensin, en keskin en acımasız gerçekler bile onların şişmiş, lastik kabuklarından seker gider. Bazıları yedikleri dolmanın farkına varırlar ve büyük bir öfke ve intikam ateşi ile önlerine gelen her kadınla yatarak intikam almaya çalışırlar. Ama geri kalan erkekler, bu zehiri tükürerek iyileşirler ve Erkek olurlar.

Ah, affet beni Hallmark![1] Eğer romantizmden şüphe edersem, kadınların öfkesini üzerine çekerim. Ama şunu bilin: ben aşk tanrısı ile savaşıyorum! Zafere giden yol, virüslülere gerçeklik iğnesini saplamaktan geçmez … ya patlayıp yıkılırlar ya da bu fantezi dünyasına daha sıkı sarılırlar. Bu nedenle en iyi yöntem, virüslülere bir ayna tutmak ve onların hastalıklarını görmelerini ve bu çürümüşlükten kendi kendilerine temizlenmelerini sağlamak.

Virus

Bu abartılmış romantizmin kökleri Rousseau’ya uzanır. Bastırılmış ve yasalarla kısıtlanmış boş bir duygusal merkez olarak gördüğü burjuva aşkından tiksinen Rousseau, bunun yerine daha tutkulu bir şey koymak istedi. Daha önce özellikle aristokrasi içinde tutku gerçeklik, şeref ve güç için vardı.

Rousseau’ya göre “bu tehlikeli bir şeydi”. “Bu başka bi rşey ile değiştirilmeliydi. İnsanı sadece içine çeken bir şeyle.” Bu nedenle: “Aşk bundan sonra ruh-kurtarıcı bir deneyim olacak!”

Peki Rousseau bu sonuca nasıl vardı? Kendi anlatışıyla çocukluğunda: “buyurucu bir mürebbiyenin önünde diz çökmek, onun emirlerine uymak, beni affetmesi için ona yalvarmak, benim için en zarif zevklerdi.” Yani Rousseau aşk içinde tamamen pasifti; kadın ilk adımı atmalıydı. Paglia[2] şöyle diyor: “Rousseau, erkeklerin kadınlar üzerinde egemen olduğu büyük varlık zincirine son verdi … Rousseau, Avrupalı erkek kimliğini feminenleştirdi” ve “ideal erkeğe kadınsı bir duyarlılık verdi.”

Rousseau’dan itibaren kültür artarak romantize edildi. Müzik “aşk” etrafında döner. En yüksek ciroya sahip filmler romantik “destan” tarzı filmlerdir: Rüzgar Gibi Geçti (Gone With The Wind) ve koskoca geminin batmasının filmin önceliği olan romantizme sadece arka plan sağladığı Titanik gibi. Abartılmış romantizm, dinleri harap etti; rahipler “bilgeliğin ve gerçekliğin” peşinde koşan savaşçılardan “aşkın hizmetkarlarına” dönüştüler (sonra da kilise sıraları neden kadınlarla dolu diye şaşıyorlar). Politikacılar ne kadar “sevgi” dolu olduklarını anlatmaya ve “sevilir” biri olmaya çalışıyorlar. Romantizm gözü dönmüş bir boğa gibi her yere saldırıyor!

Hastalık

Birçok kadın yaşam yolunda, abartılmış bir romantizmin hayalleri ile yürürler. Boğazlarına kadar aşırı beklentiler ile dolmuşlardır. Yüksek boşanma oranlarının nedeni ahlaki bir çöküş değil. Bu yüksek oranlar, tuhaf ve absürt bir romantizm dininin sonucu. Birçok açıdan romantizm bir DİŞİ DİNİ. “Yıl dönümleri” birer dini bayram. Yatak sunakları ve seks de kutsal dini ayinleri.

Kadınlara sırf eğlence olsun diye “romantizm … gerçek aşk … böyle şeyler yok” dedim. Ve kadınlar öfkeyle karşı çıkarak şaşırtmadılar. Ama beni şaşırtan bir şey de oldu. Bir kadın bana şunu söyledi: “Hiçbir zaman evlenmeyeceğim. Evlilik çok sıkıcı bir şeye benziyor.” Ben bu kadının romantizmin var olmadığı konusunda (ki bence romantizm var olan bir şey ama absürtlük seviyesinde yanlış uygulanan bir şey) benimle hem fikir olacağını düşünmüştüm. Ama romantizm yok deyince en ateşli şekilde karşı çıkan kadınlardan biri oldu.

Hemen hemen tüm genç kadınlar (en azından zamanı gelince) evlenmek istiyorlar. Bu kadın evlenmek istemiyordu ama yine de romantizmin EN İNANÇLI müritlerinden biriydi. Bu bir çelişki mi? Belki. Geçmişte herhangi bir çağda, bu kadının hayatı hor görülürdü. Ama bugünün dünyasında abartı-romantizm devrede. Bu “romantizm” olmasa, bu hatunun hayat boyu yaşayacağı evlilik dışı “romantizm” mümkün olamaz. Bir kadının sizin onu sevdiğinizi düşünmesini sağlarsanız, onun sizinle yatma ihtimalinin arttığı bilinen bir gerçek. AFC’lerin seks elde etmek için verdiği tüm o hediyeler ve “buluşmalar” bir çeşit neo-fuhuş; abartılmış romantizmin bir uygulamasından başka bir şey değil. Bu da, evlenmeye niyeti olmayan kadınların, neden romantizmin en inançlı müritleri olduğunu açıklıyor. Romantizm dini, onların tehlikeli ve pervasız davranışlarına hem dayanak oluyor hem de onları daha şirin gösteriyor.

İltihap

Aşk! Aşk! Aşk! Aşk Doğa’nın sunduğu bir uyuşturucu. Birçoklarının bağımlısı olduğu ve hayatlarının bazı dönemlerinde sürekli “aşk” hissetme ihtiyacı duydukları bir uyuşturucu.

Bir İyi Çocuk, bu yazıya karşı çıkıyor gibi.

Beyler, bu iyi çocuğu boşverin. Kadınların bu romantize edilmiş yolu izlemesi demek, aşığın YANINDA OLMASININ değil aşığı KOVALAMANIN odakta olması demek. Kadınlar için zor elde edilir olmanın ve rekabetin bu kadar iyi çalışmasına şaşmamalı. Bir kadının istediğini elde edince hemen yeni bir şey aramasına şaşmamalı.

Bir erkek ne kadar zorsa, kadın o kadar “romantik” oluyor. Bu özellikle de güzel kadınlar için böyle. Güzelliğin laneti (bu lanet Don Juanlar için de geçerli), biriyle bağlılığa adım atarken aslında daha iyisini kaçırıyor olma korkusudur. Bir erkek güzel kadın için elde edilmesi ve tutulması zor bir erkek olursa, bu kadının romantizmini ateşler. Unutmayın, AFC anlamında bu kadınla romantik olmaya çalışan tonlarca erkek var. Hatun hem ona sahip olmakta zorluk yaşamalı hem de ona sahip olmalı.

İyi Çocuk “Pook, tartışmamız gereken bir konu var!” diye bağırdı.

Sen git kız arkadaşınla ona olan “aşkını” konuş İyi Çocuk! Her neyse, nerde kalmıştık?

İyi Çocukların kucakladığı romantizmi biliyoruz. AFC’nin tanımı zaten kadın gibi seven erkektir. Ama Don Juan’lar da romantizm hastalığına yakalanabilirler.

“Bu site beni çok seçici yaptı!”

Sorun seçici olmak değil. Sorun idealizm. Güzel kadınlar gibi Don Juan’larda bir hatunu elde edince, onunla “bağlanıyorlarmış” gibi hisseder. Tek istediğinizin sizi seven, eli yüzü düzgün bir kız olduğu İyi Çocuk günlerinizi hatırlayın. Şimdi ise Truvalı Helen’i istiyorsunuz. Ne kadar da yol katettik.

İyi Çocuk, pastoral sahneye atladı. “Daha fazla bekleyemem Mösyö Pook! Konuşmamız lazım!”

Tamam Bay. İyi Çocuk! Seni yazımı bölmeye iten olay ne?

“Bence olayın ne olduğunu biliyorsun Pook. Dün gece parkta benim kız arkadaşımı aşağıladın!”

Yanılıyorsunuz bayım. Dün gece parkta kız arkadaşınla seks yaptım. Benimle orada buluşmak istedi. Bana bıraktığı not şuralarda bir yerlerde. Ama biri bunun aksini iddia ediyorsa, Tanrı şahidimdir, bana iftira atıyor!

“Kahretsin Pook! Kendi korkaklığını saklamak için bir kadının itibarını ayaklar altına alıyorsun! Ama seni dışarı davet ediyorum!”

Beni dışarı mı davet ediyorsun? Kız arkadaşından ders al, o da beni dışarı çağırmıştı. “Seni ahlaksız!”. İyi Çocuk beyaz bir eldiven çıkardı ve Pook’u tokatladı. “TATMİN OLMAK İSTİYORUM!”

Tatmin olmak istiyorsun ama kız arkadaşın da tatmin olmak istiyordu. Bütün zamanımı sizin çevrenizi tatmin ederek geçiremem.

“Seni terbiyesiz!”

Seni temin ederim Bay İyi Çocuk, kız arkadaşın ait olduğu cinsiyetin bir simgesi. Aslına bakarsan seninkinin ünü, her zaman o işe hazır olması. Bana saldırıyorsun ama bu benim değil senin kendi suçun.

“Sende hiç ahlak yok!”

Bu doğru değil! Ahlaksız olan sensin. Kendini sahte cinsel sofu sanıyorsun! Bizler insanız, heykel değiliz.

Kanser

Ve İyi Çocuk romantizmin balonu içinde süzülür durur. Kadınların testosteron yüklü (piç) erkeklere gittiklerini ve kendisinden kaçmak için topuk topuk koştuklarını gördüğünde, balon patlar.

Ama ya “ideal” kadını elde etme peşinde koşan Don Juanlara ne demeli? 10 ya da 20 yıl bu yolda yürüdükten sonra sonuç kaybedilmiş bir gençlik ve bundan sonra ne yapacağını bilememek oluyor.

Peki ideallerine ulaşan erkeklere ne demeli? Bu erkeklerin bir çoğu çok güzel kadınlarla evleniyorlar. Bir kere güzel kadınlarla yatmak zor değil. Ve genellikle idealizm geçici oluyor. İdealizmin ardından sıklıkla boşanma geliyor.

Aşk, aşık ile birlikte olmak yerine aşık peşinde koşmak olarak tanımlandığı sürece, boşanma oranlarının yüksek olmasına şaşmamalı! Rousseau en çok “rızanın” medenileşmesi ile bilinir. Ondan sonra evlilik iki kişiyi birbirine bağlayan kutsal bir bağ olmaktan çıktı ve istenildiği zaman yırtılıp atılabilecek bir yasal kontrata dönüştü.

Uzun süreli evlilikleri gören herkesin bildiği gibi, bu evliliklerin uzun sürmesinin “romantizm” ile alakası yoktur. Evlilik emek ister. Yaşlı bir çifte gidin ve “romantizm” ve “ruh ikizi” saçmalıklarını anlatın ve sizinle alay etmelerini seyredin.

Romeo ve Juliet

Kadınlar, topluma başkaldıran talihsiz aşıkların hikayesini izlemek üzere Romeo ve Juliet oyununa akın ediyorlar. Ama oyun tam tersine romantizmi lanetleyen bir oyun!

Romeo Rosalind’i seviyordu. Ama Juliet hayatına girince, Rosalind’i tamamen unuttu. Romeo ilk başlarda Don Juanımsıydı. Juliet’e kino uyguladı. Onu öptü. Onu terk etti. Peki trajedi neredeydi?

Kadınlar, “çünkü aşkları kabul görmedi!” diye bağırdılar.

Bayanlar üzgünüm. Gerçek şu ki Romeo mızmız oğlanın teki. Romeo’da Claudio[3] kadar omurga olsaydı, hikaye tatlı bir Kuru Gürültü’ye [4] (Much Ado About Nothing) dönerdi. Oyundaki trajedi, Romeo’nun erkek olmamasından kaynaklandı.

“Pook! Shakespeare’i kendi anlatına sığdırmak için abartıyorsun.”

Ama bakın bu konuda Shakespeare ne diyor:

“Zavallı Romeo, o çoktan ölmüştü. genç, beyaz bir kadının gözlerince hançerlenmiş, aşk şarkıları ile şakağından vurulmuştu; kalbi kör okçunun kör oku ile vurulmuştu: ve bu Tybalt ile karşı karşıya gelecek adamdı.

Çoktan ölmüştü! Ve onun Tybalt ile baş edip edemeyeceğini sorguluyorlar. Hemşire bile Romeo’yu lanetliyordu:

“Zırıldıyor ve ağlıyor, ağlıyor ve zırıldıyor. Ayağa kalk, ayağa kalk; ayağa kalk ve erkek ol: Juliet için, onun için ayağa kalk ve dik dur;”

Romeo o kadar yıkılıyor ki intihar etmek istiyor. Rahibin Romeo’nun intihar girişimine tepkisine bakın:

“Elini tuttum:

Sen erkek misin? Ağlayış şeklin: gözyaşların kadınsı, vahşi hareketlerin ise irrasyonel bir hayvanınkiler gibi.

Görünürde erkek ama görünmeyen yüzünde bir kadın!”

Romeao ve Juliet’in trajedisi, aşklarının kabul görmemesi değildi. Trajedileri, Romeo’nun erkek olmayı reddetmesi idi. İlk fırsatta kendisini öldürdü ve Juliet’in de ölümüne sebep oldu.

Tedavi

Siz hiç geleneksel yahudi düğününde bulundunuz mu? Düğün boyunca kadın ve erkek birbirleri ile hiç konuşmazlar. Birbirlerinden hoşlanıp hoşlanmadıklarını bile bilmezler. Buna rağmen evlenirler ve hayat boyu da evli kalırlar.

“Ama Pook, bunun nedeni boşanamamaları.”

Ama geleneksel romantizme göre, evliliklerinin çökmesi gerekmez mi? Ama onlar gayet mutlular!

Demek istediğim şu ki, ömür boyu sürecek bir evlilik yaratmakta, romantizmin hiçbir değeri yok. George Bernard Shaw evliliği, insanları bir gemide birbirine bağlamaya benzetir. Kime bağlandığın önemli değildir, sonuçta o kişiyi ömür boyu partnerin yapacaksındır. Evliliği yoldaşlık yürütür, romantizm değil.

Askerler savaş meydanından tiksinirler. Ama onlara o meydanı terk etmelerini teklif etsen, silah arkadaşları için bunu yapmayacaklardır. Cehennem ortamı bu adamlar arasında ömür boyu sürecek bir bağ yaratır. Ömür boyu süren evlilikler de bir yoldaşlık içerirler. Çiftler hayatın fırtınalarından beraberce geçerler ve zorlukları beraberce aşarlar. Bu da aralarındaki bağı daha da kuvvetlendirir.

Aşk düğün ve çiçekler değildir. Gerçek aşk derin finansal problemler ve hasta bir çocuktur.

Bana inanmıyorsanız şunu dinleyin:

Brookner: “Romantik aşkın özü o şahane başlangıçtır ama o başlangıçtan sonra üzüntü ve imkansızlıklar kural haline gelir.”

Crowley: “Aşk hikayeleri sadece, ergenliğin çılgın döneminden geçen insanları teselli etmeye uygundur. Hiçbir yetişkin insan, bir kişinin psikolojik rahatsızlıklarını başka spesifik bir kişinin yardımıyla rahatlatıp rahatlatamadığı gibi bir hikayeyle ilgilenmez.”

Jones: “Romantizm, köpek yarışındaki tavşan gibi, ele geçmez, sahte, hiçbir zaman yakalanamayacak bir ödüldür. Tek yaradığı şey, efendilerimizin yararı ve zevki için yarış pistinde koşmamızı ve güvenli daireler içinde düşünmemizi sağlamaktır.”

Elveda romantizm! Elveda ruh ikizi hastalığı! Bana geçmiş zamanların aşk şarkılarını geri verin! Don Juan’ı, Madam Venüs’ü verin! Bana ay ışığında merdiven ve ip ile kız kaçırmaları verin! Bırakın hayatları mal mülk ile ölçülen komşular görsün ve hayran olsun. Bırakın tavşan yarış pistinde daireler çizsin zira biz artık o pistte koşmayı ve romantizm denilen tavşanı kovalamayı bıraktık.

Böyle yaparak daireyi kırarız. Ve sonunda özgürlüğe kavuşuruz.

Bu yazı Pook’un Kitabı (The Book of Pook) kitabından. Kitabın Türkçesini şurada bulabilirsiniz.

Dipnot:

 [1] Amerika merkezli bir kartpostal üreticisi.
 [2] Camille Paglia - Son yıllarda güncel Amerikan feminizm eleştirisi ile öne çıkan ABD'li feminist profesör.
 [3] Shakespeare’in Kuru Gürültü oyununda bir karakter
 [4] Shakespeare’in yazdığı bir komedi

Aşk üzerine

“Rousseau, erkeklerin kadınlar üzerinde egemen olduğu büyük varlık zincirine son verdi … Rousseau, Avrupalı erkek kimliğini feminenleştirdi ve ideal erkeğe kadınsı bir duyarlılık verdi.” – Camille Paglia

Alain de Botton – On love “Aşk üzerine” konuşmasını siteye koymak için girmiştim ki şu yorumla karşılaştım:

Biz sanırım aşk konusunun feminize edilmiş dünyada abartıldığını kabul ediyoruz. Hatta bu konuda fikirler ONEitis yazılarında sıklıkla paylaşıldı. Bunda sıkıntı yok, ama kafama takılan bir şey var:

Bu yoğun aşk dürtüleri son feminizm dalgalarından sonra erkekler için uyuşturucu haline gelmiş bir safsatadan ibaretse, örnek veriyorum, 1500 lerde yaşamış “Leyla ile Mecnun” eserinin yazarı Fuzuli de mi ONEitis idi? Bu konuda kafam karışık.

Fuzuli’nin Leyla ile Mecnun’u, Shakespeare’ın birbirlerini gördükten sonra tensel bir delirmeye kapılıp kısa süre içinde intihar ederek ölen 13 yaşındaki çocukları Romeo ve Juliet’i, insanın (daha doğrusu bu trajedilerin esas hitap ettiği cinsiyet olan erkeğin) tensel arzularının esiri bir hayvana dönüşürse nasıl bir felakete yol alacağını gösteren ibretlik hikayelerdi. Doğu’nun hikayelerinde bir de İlahi Aşk yerine tensel aşk peşinde koşarsan nasıl felakete uğrarsın alt metni var.

Bunu daha önce yazmıştık: Leyla’nın ismi Leyladır da asıl ismi Kays olan talihsiz gence neden “Mecnun” denir hiç düşündün mü? Mecnunun bir isim değil, köylülerin Kaysa taktığı ve şeytan ya da cin tarafından ele geçirilmiş / sahipli anlamına gelen bir lakap. Siccin serisindeki gibi korkunçlusundan sahipli. Kays’ın başına gelenleri düşünürsen cuk oturan bir lakap.

Romantik aşkın kutsanması, etkisi azalan din yerine bir mistik inanç haline gelmesi ve bunun erkekleri iğdiş etmesi feminizmin değil (17. yüzyıl ortalarından itibaren başını Rousseau’nun çektiği) romantizmin icadıdır. Bu konuda şu konuşmayı tavsiye ederim (Türkçe alt yazılı).

Romeo ve Juliet

Pook’un Pook’un Kitabındaki Romantizm – Bir Ölüm İlanı adlı yazısında Romeo ve Juliet hikayesini anlatışı konuya iyi bir örnek:

Kadınlar, topluma başkaldıran talihsiz aşıkların hikayesini izlemek üzere Romeo ve Juliet oyununa akın ediyorlar. Ama oyun tam tersine romantizmi lanetleyen bir oyun!

Romeo Rosalind’i seviyordu. Ama Juliet hayatına girince, Rosalind’i tamamen unuttu. Romeo ilk başlarda Don Juanımsıydı. Juliet’e kino uyguladı. Onu öptü. Onu terk etti. Peki trajedi neredeydi?

Kadınlar, “çünkü aşkları kabul görmedi!” diye bağırdılar.

Bayanlar üzgünüm. Gerçek şu ki Romeo mızmız oğlanın teki. Romeo’da Claudio[3] kadar omurga olsaydı, hikaye tatlı bir Kuru Gürültü’ye [4] (Much Ado About Nothing) dönerdi. Oyundaki trajedi, Romeo’nun erkek olmamasından kaynaklandı.

“Pook! Shakespeare’i kendi anlatına sığdırmak için abartıyorsun.”

Ama bakın bu konuda Shakespeare ne diyor:

“Zavallı Romeo, o çoktan ölmüştü. genç, beyaz bir kadının gözlerince hançerlenmiş, aşk şarkıları ile şakağından vurulmuştu; kalbi kör okçunun kör oku ile vurulmuştu: ve bu Tybalt ile karşı karşıya gelecek adamdı.

Çoktan ölmüştü! Ve onun Tybalt ile baş edip edemeyeceğini sorguluyorlar. Hemşire bile Romeo’yu lanetliyordu:

“Zırıldıyor ve ağlıyor, ağlıyor ve zırıldıyor. Ayağa kalk, ayağa kalk; ayağa kalk ve erkek ol: Juliet için, onun için ayağa kalk ve dik dur;”

Romeo o kadar yıkılıyor ki intihar etmek istiyor. Rahibin Romeo’nun intihar girişimine tepkisine bakın:

“Elini tuttum:

Sen erkek misin? Ağlayış şeklin: gözyaşların kadınsı, vahşi hareketlerin ise irrasyonel bir hayvanınkiler gibi.

Görünürde erkek ama görünmeyen yüzünde bir kadın!”

Romeo ve Juliet’in trajedisi, aşklarının kabul görmemesi değildi. Trajedileri, Romeo’nun erkek olmayı reddetmesi idi. İlk fırsatta kendisini öldürdü ve Juliet’in de ölümüne sebep oldu.

 

Jordan Peterson – Romantizmin amacı hayat boyu mutlu olmak değil

Mavi haplı erkeklerin en büyük problemlerinden biri de günümüz kültürünün romantizm algısına kafalarını gömmüş olmaları ya da beraber oldukları kadının bu deli saçması romantizm algısından fazlaca etkilenmiş olması.

Günümüz kültürünün ilişkilere bakışı maalesef Toronto Üniversitesi Psikoloji Profesörü Jordan Peterson’ın dediği gibi “13 yaşındaki bir kız çocuğunun hayal dünyası” olgunluğunda. “Kültürümüz o kadar ben merkezci ki, romantik ilişkinin amacının ilişkideki kişileri mutlu etmek olduğunu sanıyoruz” diyor Profesör Peterson. “Bu deli saçması birşey. Romantizmin amacı ömür boyu mutluluk değildir. Çünkü seni mutlu edecek birini bulamayacaksın. İlişkide olduğun kişi de seni ömür boyu etmek için değil zaten.”

Jordan Peterson’un Türkçe alt yazılı diğer videolarını Erkek Adam Youtube kanalında bulabilirsiniz.

Jordan Peterson ile ilgili bir başka kaynak da Jordan Peterson – Kişilik ve Dönüşümleri Ders Notları kitabı.

Toronto Üniversitesi Psikoloji Profesörü Jordan Peterson,  ilkin Social Justice Warrior‘larla (SJW) girdiği başarılı mücadele ile gündeme gelse de, genç erkeklerin hiç duymadıkları, ama eksikliğini derinden hissettikleri sorumluluk ve hayatına yön verme mesajları ile kısa zamanda erkek popülasyonu tarafından yoğun takip edilen biri haline geldi. Peterson’u erkekler arasında bu kadar meşhur eden şey, erkeklerin babalarından duymaları gereken ama artık hiç duymadıkları mesajları veriyor olması. 12 Rules for Life: An Antidote to Chaos adlı kitabı Ocak 2018'de piyasaya çıkacak olan Peterson'un Maps of Meaning: The Architecture of Belief  adlı bir kitabı da mevcut. Jordan Peterson'un Türkçe çevirilerini burada Jordan Peterson Türkçe etiketinden takip edebilirsiniz.