Üniversiteye yeni başlayacak olan arkadaşlara tavsiyeler verdim ama üniversiteye başlayalı çok olmadıysa da sizin için faydalı olabilecek bir yayın oldu.
Arkadaşlar, Youtube kanalına Katıl da ekledim. Kısa süre içerisinde oraya da video koyacağım.
Aşağıda yayının Youtube videosu var. Yayına Spotify kanalımızdan da ulaşabilirsiniz.
00:00 Üniversiteye yeni başlayanlara tavsiyeler
00:26 Kızlarla ilgili tavsiyeler
12:28 Genel üniversite tavsiyeleri
18:30 Soru #1 – Alkol sigara kullanmıyorum, üniversitede zorluk çeker miyim?
19:15 Soru #2 – Üniversitede iş kuruyorum, üniversite bitince başka üniversite okuyayım mı?
20:50 Soru #3 – Üniversitede sosyalleşmesem ve ineklesem normal olur mu?
22:35 Soru #4 – Üniversitede kızlarla iyi iş çıkarmak için kendi evinde kalmak mı lazım?
24:54 Soru #5 – İyi bir üniversite / bölüm aile ile kalmak mı, daha kötü bir bölüm ama kendi başına kalmak mı?
25:45 Soru #6 – İstanbul’da üniversite okumak mantıklı mı? Depremden çekiniyorum.
25:59 Soru #7 – Ailemle yaşıyorum o nedenle kızlarla sonuna kadar gidemiyorum. Ne yapayım?
27:58 Soru #8 – Tıpçılar nasıl sosyalleşebilirler?
29:07 Soru #9 – Alkolsüz – sigarasız sürekli bara giden arkadaşlarla nasıl sosyalleşeceğim?
29:50 Soru #10 – Lisede çok sosyaldim, İstanbul’da üniversitede sosyalleşmekte zorlanıyorum.
33:03 Soru #11 – Üniversitede kaç aktivite kulübüne gitmeli?
Üniversite öğrencisisin. Bir ders alıyorsun, dönemin başları. Bir sınava girdin ya da ödev yaptın ve istediğin notu alamadın. Bu durumda seçeneklerin ne?
Anormal bir durumla karşı karşıyasın. Bir şey istediğin gibi gerçekleşmedi. Bir seçeneğin kalkıp “zaten sıkıcı ve aptalca bir dersti, bu da dersi bırakmanın bir bahanesi olabilir yani durum o kadar da kötü değil” demek.
Ya da bunun yerine “iyisi mi oturup ders çalışayım” deyip dersi bırakmayabilirsin. Yani aslında bunu yaparak varolan yapıyı ayakta tutuyorsun. “Bu dersi çalışıp geçeğim” diyorsun. Ama bu yapıyı oluşturan alt rutinleri değiştirmeye karar verdin. “Bir dahaki sefere daha sıkı çalışmalıyım” ya da “bu derse diğerlerine nazaran daha fazla önem vermeliyim” diyorsun. Bu, varolan esas yapının içinde mikro değişim.
Ama yapabileceğin başka bir şey de “bu dersin canı cehenneme! Dersi bırakacağım” demek. Bunun avantajı problemin ortadan kalkması. Dezavantajı ise artık elinde başka bir problem var.
Tamam dersi bıraktın ama onun yerine alabileceğin başka bir ders var mı?
Bu, elindeki mikro başarısızlığı çözmek için iyi bir yol mu?
Analizde bir seviye yukarı çıkıp tüm yapıyı çöpe atıyorsun. Çünkü orada durmayıp “belki de okulu bırakmalıyım, belki de kendimi asmalıyım” da diyebilirsin. Aynı mantığın devamı ama birkaç seviye daha soyutlanmışı.
Yani genellersek, bir problemi bir üst seviyeye çıkıp o problemin gerçekleştiği yapıyı tamamen yıkarak çözmek istemezsiniz. Bunu yaparken oldukça dikkatli olmalısınız. Çünkü prensipte, içinde oturduğun yapıya çoktan bir değer atamışsın ve onun için uğraşmışsın. Ona yatırım yapmışsın. Tüm yapıyı ortadan kaldırırken büyük bir şeyi feda ediyorsun. Bunu bazen yapabilirsiniz tabii ki.
Her neyse, olan şu: Kötü bir not aldın ve bu keyfini kaçırdı. Yani mutlu ve memnun olduğun bir durumdan göreceli kaos haline düştün. Kaos ise “bir engele çarptım, bunu beklemiyordum ve şimdi ne yapacağımı bilmiyorum” demek.
“Ne yapacağımı bilmiyorum” ne demek?
“Daha çok çalışmam gerekiyor” olabilir.
“Bu dersi bırakmalıyım” olabilir.
“Başka bir bölüme girmeliyim” olabilir.
“Belki üniversite okumamalıyım” olabilir.
“Belki gelecek planlarım yanlış” demek olabilir.
“Gelecek planlarım iyi yapılmamış zira ben kendimi pek anlayamıyorum ve geçmişimle ilgili kendime yalanlar söylüyorum” olabilir.
Bu şey gittikçe genişleyebilir ve kaotik saha budur. Daha önce alakasız bulduğun o şeylerin yeniden ortaya çıkması.
Sınava girmeye giderken iyi bir öğrenci kimliğin hala sağlamdı. O anda bu derste ya da bölümde ya da üniversitede olup olmaman gerektiğini sorgulamıyordun. Bunlar sorgusuz sualsiz kabul edilmişler kategorisindeydiler.
Ancak anomali ortaya çıktığı andan itibaren öylece kabul ettiğin tüm o şeyler tartışmaya açık hale geliyorlar. Derinlerden seni aşağıya çekmeye gelen bir köpekbalığı gibi. Bu olayı temsil etmenin ve simgelemenin klasik yolu budur. “Yunus Peygamber ve Balık” hikayesi gibi.
Derin bilinmezin içinden bir şey çıkar ve seni aşağıya çeker. Suyun içindeki timsah gibi. Şundan eminim ki suyun içindeki timsah bizim bu mitolojik temsili türettiğimiz kaynaklardan biridir. Çünkü hayal edebileceğiniz gibi, ağaçlardan savanaya inip orada yaşamaya başladığımızda, su birikintilerinin yakınına gitmemiz gerekiyordu.
Bir nil timsahının bir mandaya neler yapabileceğini bilecek kadar belgesel izlemişsinizdir. Hiç de hoş bir manzara değil. Yani “su kenarına inmek”, kaotik suyun kenarına inmek, ayrıca tüm hayatın kaynağı olan suyun yanına inmek, derinlerde pusuda yatan o korkunç şeyle karşılaşma riskini göze almak demektir.
Demek ki bir bu temel metaforu, daha soyut bir düzlemde olanları simgelemek için kullanıyoruz. Ve bunu siz de biliyorsunuz. Çünkü yapabileceğiniz şeylerden biri de şu: Size o kötü notu veren bir profesör var. Bir mantıksal varsayıma göre siz bu ders için yetersizsiniz. Ama bir diğer mantıksal ve anında gerçekleşen kategorizasyon da o insanı art niyetli bir avcı kategorisine koymaktır. Bunu da sinirlenip bu kişiye kafanızda küfür ederek yaparsınız.
Benden üniversiteye yeni başlayanlara tavsiye vermem istenmişti. Bunu yazmışım ama yayınlamamışım. Şimdi Mr. Dee’nin videosunu görünce aklıma geldi. Yayınlayayım.
Birincisi arkadaşlar, üniversiteyi 4 senede bitirin. Uzatmayın. Üniversiteyi uzatan çok adam tanıdım ama hayırlı bir iş için uzatan (kendi şirketi vardı) tek bir örnek biliyorum.
İkincisi, üniversitede kazanabileceğiniz en değerli şeylerden biri iş çevresi – sosyal ağ. Arkadaşlıktan bahsetmiyorum, o da lazım ama bir çeşit ağ kurmalısınız. Bunu da örneğin iyi hocalarınızla beraber proje yaparak, kulüp faaliyetlerine katılarak ya da okul dışında aktivitelerle sağlayabilirsiniz.
İyi hocaların ağlarını küçümsemeyin. Ben üniversiteden mezun olalı 16 sene oldu, hayatımın önemli bir kısmı yurt dışında geçti ve hala her sene en az iki üç kere bir hocam beni arar ve bir öğrencisiyle buluşup akıl vermemi, iş için yardım etmemi, vs. … ister. “Mahmut İstanbul’a gelince şu çocukla bir konuşabilir misin, kendisi Asya’ya gidiyor …”, “Mahmut şu ülkede iken şu çocuğu arar mısın yeni mezun bir yol göster”, vs. Düşünün ki bu adamların bu şekilde yüzlerce öğrencisi var ve ben ne en parlağıyım ne en tepedeki (birçok sınıf arkadaşım CXO seviyesindeler) ne de en çok gidilmek istenen ülkelerdeyim.
Bu ağ olayı Türkiye’nin büyük üniversitelerinin sağlayacağı değerlerin en önemlilerinden biri. Staj ise böyle bir ağa ulaşmanızın bir başka yolu. Tek bir bağlantı sizin hayatınızı değiştirir. Özellikle de şu videoda Jordan Peterson’un bahsettiği şekilde sorumluluk alarak üzerinize yüklenen küçük işleri iyi yapmak için çabalarsanız. Daha önce anlatmıştım. Beraber çalıştığım ve oldukça takdirini topladığım yabancı müdürümün ikimiz de işten ayrıldıktan ve o Avrupa’ya gittikten 2 sene sonra bile bir iş olunca beni düşündüğünü, aradığını ve böylece yurt dışında çalışmaya başladığımı anlatmıştım. 20li yaşlar, Bangkok, ekstra faydaları ile 5,000 USD maaş (kafanızda canlanması açısından 25 – 26 yaşında Türkiyede 5000 USD aldığınızı düşünün).
Alkolden özellikle de fazla alkolden uzak durun. Alkol erkeklerin 10%unu bok çukuruna atıp yok eder. Özellikle üniversite dönemindeki o “büyük” dertler nedeniyle alkole boğulup çok zaman kaybeden adamlar gördüm. Tabii uyuşturucudan da uzak durun. Üniversiteler alkol ve uyuşturucu yuvası olduğundan bunları demiyorum. Değiller ama ailenizden ayrı ve gençsiniz, ve dışarda bunları kullanmayı marifet sanan çok insan var.
İngilizce öğrenin. İngilizceyi iyi öğrenin. Eğer yapabiliyorsanız ikinci bir dil daha öğrenin. Rusça olur, Almanca olur, Arapça olur, olur da olur. İkinci bir dil öğrenin.
Not ortalamanızı yüksek tutmaya bakın. İlk bulacağınız işlerde size artı puan getirecektir. 4 üzerinden 4 olmak zorunda değil ama 3.5 gibi tutmaya çalışın.
Üniversitede bir gym var mı bakın ve varsa düzenli gidin. Ben üniversitede iken gyme falan param yoktu ama üniversitenin gym bedava idi ve hep onu kullandım. Liseden sonra özel bir gyme ilk kez maaş kazanmaya başladığımda gidebildim ama üniversitenin gym yeterli idi ve ciddi anlamda da boştu.
Biliyoruz ki çoğunuz için üniversite demek, kadın – erkek ilişkilerinde ilk dişe dokunur deneyim demek. Bunun buhranları olacak, özellikle de hormonların ipleri elinde tuttuğu 18 – 22 yaş arasında. Bu buhranların veya hatun aktivitelerinin notlarınıza, derslerinize ve diğer faaliyetlerinize etki etmesine izin vermeyin. Tam tersi canınızın sıkıntısını, hayal kırıklıklarını, öfkeyi derslere asılarak yakın.
Ve şimdi size vereceğim en önemli tavsiyeye geldik. Üniversiteye hayatınızın 4 senesi boyunca çalışacağınız bir iş olarak bakın. Onu ciddiye alın. Hakkını verin. Özellikle devlet üniversitelerinde okuyanlarınız için söylüyorum, orada sadece anne ve babanızın emeğiyle değil çocuklarını üniversiteye göndermeyi hayal bile edemeyecek vatandaşların da katkıda bulunduğu vergiler sayesinde okuyorsunuz. Ben de devlet üniversitesinde okudum ve şimdi keşke olaya böyle bakıyor olsaydım diyorum. Yaşıtınız gençlerin sadece 11%inin devam edebildiği bir kuruma gidiyorsunuz ve bu da bir ayrıcalık.