Kırmızı hapa neomaskülinite ismini Roosh V kırmızı hapı bulan benim diye atladığı sırada koymaya kalktı diye hatırlıyorum ve isim çok tutmadı. Paul Joseph Watson’ın videoda neomaskülinite dediği şey, bildiğiniz kırmızı hap. Yorumlarda “keşke gerek olmasaydı” havasına katılmıyorum zira oyun, kendini geliştirmek vs. hep lazım. Fakat yine de olayı özetleme açısından iyi bir video (Türkçe alt yazılı).
Month: November 2017
Erkek Adam Twitter hesabı
Gençler, genç kalanlar twitter hesabı açtık. Bizi bu hesaptan takip edebilirsiniz.
Daha önce e-mail ile takip et koymaya çalıştık ama becerememiştik. Buradan her yeni yazıya link tweetlemeyi de düşünüyoruz. Böylece yeni kırmızı hap yazılarından haberiniz olabilir, hapınızın günlük dozunu kaçırmadan alabilirsiniz.
Öfke Yönetimi
Kırmızı hapın kadın düşmanı olduğuna dair propaganda ile karışık bir suçlama var. Buna göre, kırmızı hap öğretisini yayanlar, erkeklere güya kadınlardan nefret etmesini öğretiyorlar. Burada son yılların gözde ilgi orospuluğu olan duyar kasma (virtue signalling) ve açıkça bir feminen karalama kampanyası olduğu gerçek. Bunların genelde odaklandığı ise erkeklerin kırmızı hap farkındalığı ile ilk karşılaştıklarında yaşadıkları kızgınlık aşaması. Bu aşamada uzun süre takılan olsa da sonuçta erkeklerin çoğu, buradan bir sonraki aşamaya geçiyorlar.
Kırmızı hapa saldıranların (bilerek) es geçtikleri şey şu : kırmızı hap hiçbir zaman erkekleri kadınlardan nefret ettirmek amacı gütmedi. Kırmızı hapın amacı her zaman erkekleri kadınların doğal dürtüleri konusunda bilinçlendirerek erkeklerin kadınların hiçbir zaman olamayacakları ideallerine uymadıkları için kadınlardan nefret etmemelerini sağlamak! Mavi hap idealizmine yapışıp kalan erkeklerin aşamadıkları bu ideallerin, kırmızı hap tarafından darmadağın edilmesi, mavi haplı erkeklerde kızgınlık yaratıyor tabii. Eğer sonunda kırmızı hapı yutarlarsa da çoğu öncelikle kendilerine kızıyorlar (yıllardır bu masallara inandıkları için ve bu ideallere bu kadar yatırım yaptıkları için).
Çoğu dedik ama hepsi değil tabii ki. Özellikle kırmızı hap konusunda önde olan bazı isimlerin bu tür kadın düşmanlığı suçlamalarını gazlayan ve meşrulaştıran çıkışları yok değil. Örneğin Ekşi Sözlükte bu konuda çokça yazan 1f’in kadınlardaki kaybetme anksiyetesini canlı tutmak başlığına giriş yazısı (*):
….
bir kadın beraber olduğu erkeği kaybetmekten korkmadığı sürece ona karşı herhangi bir bağ hissedemez. gece her yatağa girişinde “ya onu kaybedersem” diye düşünmüyorsa o ilişki bitiktir. evli değilseniz ve ayrılmaktan korkmuyorsa sizinle beraber olmasının tek sebebi paranız ya da sömürebileceği başka bir şeyin var olmasıdır. evliyseniz ve rüyasında sizin onu terk ettiğinizi görmüyorsa geçmiş olsun, çekeceğiniz çok var demektir.
…
6/gerçek anlamda sert seks yapın. ileri derece spankingli, kafaya yumrukla finali yapılan bol sertlik içeren seksin ardından aynı yatakta sarılıp yatıyorsan o yüzeysel olarak sert seks oluyor. yapılması gereken seksin ardından uyuyacağınızı söyleyip evden yollamak.
Yukarıda yazının duygusal ve fiziksel şiddet içeren iki kısmını aldım. Yazıda doğru noktalar da bol ama aslında oldukça faydalı olan kadınlardaki kaybetme anksiyetesinde oyunun bokunu çıkaran noktalara gitmiş. Bir kere yazıdaki kafaya yumruklu seks nedir yahu? İkincisi, tabak bile olsa bir kadını seksten sonra eve göndermek? Eskort mu bu? Ya da hatunla ilişki bu kadar yüzeyselse neden eskort değil de tabak? Neyse. Kadınlardaki kaybetme korkusunu canlı tutmak için bu kadar kasmaya ve sosyopati sınırlarına gitmeye gerek yok. Sizin “ben bu adama ne yaparsam yapayım beni bırakmaz” sünepesi beta olmak yerine “ben bu adama yanlış yaparsam beni bırakır” erkeği olmanız, kendinize ait bir hayatınızın olması, kadın ve video oyunu hariç bir tutkunuzun olması yeterli.
Kadın Nefreti (!)
Kırmızı hap için “kadın cinayetlerinin artmasından başka bir şeye hizmet etmeyecek aptalca şey” diye yazmış bir Ekşi Sözlük yazarı. Kadın cinayetlerini, kadınlar kendi kafalarındaki saçma sapan ideallere uymuyor diye omega – beta tayfası işlemiyor sanki. Kırmızı hap ile tam tersi, kadınlara yönelik şiddet azalır. Daha önce okur Hexa ile yorumlarda yaptığımız muhabbetten :
Bugün mavi haplı olduğu için kadınlara zarar veren o kadar çok erkek var ki, aciliyet bence kırmızı hapı yaymakta. Bu kadınların da yararına. Öldürülen kadınların önemli bir kısmı kendisini terk etti diye eski kocası veya sevgilisi tarafından, ya da bir insanın en doğal hakkı olan kiminle ilişkiye gireceğini seçme özgürlüğünü kullandığı için “aşkına” karşılık diye alakasız erkekler tarafından katlediliyor. Takdir edersin ki bu erkekler boğazlarına kadar mavi haplılar, “onsuz yaşayamam” = “ya benim olur ya kara toprağın” mentalitesi, ONEitis‘in radikal bir hali.
Hexa’nın cevabındaki şu bölümü de not etmek lazım :
Alternatifleri olan erkekler bir kadın için hayatlarını mahvetmezler, bunu yapmaktaki bilinçaltı dürtü, terkedilen erkeğin sanki seks yapma hakkı elinden alınmış gibi hissetmesi, ve cinnet geçirmesi olabilir. 3. sayfa cinayet haberlerine bakarsak o erkeklerin ezik, fakir, pek alternatifi olmayan kişiler olduğu görülüyor, sanırım burada sosyal bir dramın farkına vardım. Üniversitedeyken tanıdığım birkaç “piç” adam vardı, bunların bazen uzun süreli sevgilileri olurdu, bu adamlar ayrıldıkları zaman birkaç küfürleşme ve atışmadan sonra yollarına devam ettiler, çok büyütetine rastlamadım. Ama ilk sevgilisini üniversitede yapmış efendi “beta” bir arkadaş vardı, kıza tapıyordu herif. 3 arkadaş fahişeye gidecektik, ona gel dedik, cevabı: “ona ihanet edemem” olmuştu. Kız ondan ayrılınca kafayı yemişti. Abartmıyorum, biz tutmasak gidip kıza zarar verecekti neredeyse. Kaç gün sakinleştirmeye çalıştık. Feminizm tüm topluma zarar veriyor gerçekten, feminizmin yarattığı erkek tipi işte o “beta” arkadaş. Kadınlara desekki bir erkek seni o şekilde sevecek, büyük çoğunluğu kabul eder, ama asıl tehlikenin böyle adamlardan geldiğinin farkında değiller.
Eğer bu siteyi düzenli okuyorsanız, kırmızı haplı bir erkeğin kendisini terk eden bir kadına olan bakışının ne olacağını anlamış olmanız lazım (kırmızı haplı erkek, alfa erkek terk edilmez diye düşünüyorsanız yanılıyorsunuz). Bir kadının bir erkeği terk etmesi demek, o kadının o erkeği yeni kadınlara yelken açmak için serbest bırakması demektir. Kırmızı haplı bir erkek için terk edilmek, özellikle daha ileri yaşlarda, yeni hatunlara yelken açmak için kadının kendisine lütfudur. Bu adam mı kadından nefret eder ve ona zarar verir, hayatının aşkına, alın yazıları olan büyük aşklarını çöpe atan oneitis’ine saplantılı aşkı öfkeye dönüşen beta mı? Yine kırmızı haplı bir erkeğin bir kadın tarafından reddedilince yapacağı şeyin o kadını hemen unutup (NEXT eyleyip) başka kadınlara yelken açacağını biliyorsunuzdur. Bu adam mı kadından nefret eder ve ona zarar verir, reddedilince psikopat egosunun şişirdiği saplantılı aşka meyleden öfkeli beta mı?
Modern hastalık : Mağdur psikolojisi
Birçoğunun inanışının aksine, kırmızı hap farkındalığı, erkeklerin kadınlardan nefret etmesine neden olmaz. Hipergami konusunda yazdığımız Hipergami üzerine birkaç not yazısında da belirttik, ilişki ve evlilik, bir erkeğin öyle “oh artık yan gelip yatarım, göbeği salarım” diyerekten alfalığı bırakacağı bir kurum değil. Orada direk yazmadık ama kadının içindeki hipergami dürtüsünü doludizgin yayan şeylerden biri zaten erkeklerin bu disney masalı zihniyetli betalar olması. Bu tip bir beta dünya görüşü, en anne eliyle seçilmiş, bakire prensesin içindeki hipergamiyi bile açığa çıkarır. Kadın için asıl tehlikeli olan da bu, mavi hapın sefil öğretisi ile, kendi suçu olan yenilgilerin öfkesini yıllarca biriktiren betanın, her an patlamaya hazır psikolojisi. Burada kırmızı hapın mesajı, Ekşi Sözlük yazarı Sonsuzluk ve bir gün’ün şu tweetinde altını çizdiğimiz yer :
Türk kızı rerörö edebiyatı yapacağınıza niye bu hatunlar bana böyle davranıyor amk, diye kendinize sorun.
(Türk kızı rerörö diyenlerin çoğu da hayatında yabancı kadınla beraber olmamış erkekler)
Kadına yönelik bu tür bir öfkede, kesinlikle bir kurban psikolojisi öfkesi var. Bu konuda ise burada hatrı sayılır miktarda çevirisini yaptığımız, üstadımız Rollo Tomassi‘nin şu söylediklerine kulak verin :
Kırmızı hap farkındalığı olan bir erkekseniz ve hala sizi kadınları tepenize çıkartan eski mavi hap zihniyeti nedeniyle kendinizi “kurban” olarak görüyorsanız, şunu kafanıza koyun ki siz sadec kendi dargörüşlülüğünüzün kurbanısınız. Kırmızı hap farkındalığı sizi mavi hap körlüğünü nedeniyle düşüp durduğunuz kadın – erkek ilişkilerinin dipsiz kuyularından ve bir erkeğin ayağına vurulan süslü aşk-meşk masallarından kurtarmış olabilir. Ama bu farkındalığın bir bedeli var; gerçek sizi özgür kılabilir ama gerçeğin kendisi öyle şirin birşey değil. Eğer kırmızı hap farkındalığı olan bir erkeğin bir sorumluluğu varsa, hiçbir zaman mağdur edebiyatı yapmamaktır.
Dünya acımasız bir yer, size siz olduğunuz için vaadedilen (!) aşkı bir kez buldunuz mu, hayatınız boyunca huzur içinde, tembel tembel yatabileceğiniz bir cennet değil. Kırmızı hap farkındalığı hayatın yükünü ağırlaştırmaz ya da azaltmaz, sadece yükün ve mavi hap ile aslında sizin o yükü taşımaktan itina ile sakındığınızın farkına vardırır. Eğer hapı yuttu iseniz, yüke lanet okumayı bırakın zira yük hayatın kendisi zaten. Yükü taşımanızı sağlayacak, daha güçlü omuzlar için çalışmaya başlayın. Ve ilginçtir ki siz hayatın yükünü, kurban psikolojisine düşmeden taşımaya başladığınızda, bu hatunlar size böyle davranmamaya başlayacak.
Ne dedik daha önce, erkeklik yan gelip yatma yeri değildir.
(*) : Konuyla alakasız ama 1f’in entrysinde belirttiği şu şey, eğer doğru anlamış isem çok yanlış : “1/ kendi çekicilik değeriniz ve onunkini kıyaslayacaksınız. (bkz: erkeklerin çekicilik değeri). onun değeri sizinkinden yüksekse pek kasmayın derim” Kadının çekicilik değeri erkeğinkinden 1 – 2 puan yüksek olmalı. Aslında kırmızı hap yolunda ne kadar ilerlediğinizin en iyi göstergelerinden biri bu. Kendinizden daha düşük çekicilik değerli bir kadını zaten tavlayabiliyor olmanız lazım. Ortalama bir betanın çekcilik değeri değeri 6 falan desek, değeri 4 – 5 olan kadınları tavlayamaz değil, genelde ortalama beta bu kadınları görünmez sayar. Fakat şuna da katılırım, kendi çekicilik değeri 5 olan bir erkek, HB8‘e yazarsa havasını alır. Bu erkeklerin en büyük problemi zaten, kadınlar kendi çekicilik değerindeki erkekleri nasıl tamamen görüş dışında tutuyorlar ise, kendileri de kendilerine eş çekicilik değerine sahip kadınları görmüyorlar hiç.
Ben sizin bölüp yönettiğiniz erkeklerden değilim
Seyahatin son günü işlerim erken bitti ve ben de eve kafa dinlemeye gittim. Evin hemen karşısındaki süpermarkette alışveriş yaparken bir yandan da telefonda tabaklarımdan biriyle muhabbet ediyordum.
Hatun akşamı nasıl gecireceğimi sorunca ben de kaldığım dairede jakuzi olduğunu, biraz jakuzide takilip sonra film falan izlerim diye anlatıyordum. Tabii arada dönünce neler yapacağımızla ilgili müstehcen konuşmalar dönüyordu.
Marketten çıkıp telefonu kapattığımda arkamdan biri “hey baksana” diye seslendi. Arkamı döndüğümde hoş bir hatun gördüm (hava soğuk olduğundan bayağı bir kalın giyinmişti, sadece yüzü ve yeşil gözleri görünüyordu). İki yanında da birer çocuk ellerinden tutmuşlardı. Bayağı bir hiddetli tonla “ortalıkta çocuklar var, aileler var.. böyle konuşmaları evinde yapsana sen.” diye bağırdı. İki saniyelik bir şoktan sonra.. ” pardon kulaklıktan konustugumdan ses tonumu ayarlayamadım herhalde.” dedim ama icimdeki piç durur mu, “çocuklarınızın size benzemediğini farkettiniz mi” dedim. Hakikaten de benzemiyorlardı. “Sanane bundan diye bağırdı” hatun kafayı yemiş gibiydi. Çocuklardan biri korkmuş olacak ki ağlamaya başladı. O ağlayınca digeri de başladı. Ortalık ana baba günü oldu.. Ne yapacağımı bilemedim bir an. Sonra 35 yaşlarında başka bir hatun koşar adım geldi ellerinde posetlerle. “Ne oluyor burda” diyince çocuklar kızın elini bırakıp “anne” diyerek koşup kadını bacaklarına sarıldılar. Kadın çocukları sakinleştirirken ben de kızın yanına gittim ve amacımın onu kırmak olmadığını, sadece ortamı yumuşatmak için şaka yaptığımı söyledim. Sonra çocuklara da marketten aldığım çikolatalardan verdim. Ve barış sağlandı.
Poşetlerini taşımaya yardım etmeyi teklif edince “seve seve” kabul ettiler. Zaten aynı sitede yan blokta yaşıyorlardı. Bizim şirret hatun çocukların teyzeleriymiş meğer. O da kısa bir süreliğine buradaymış ve sehri de hiç bilmiyormuş. Kız önden yeğenleriyle yürüyor bende elimde poşetler ablasıyla muhabbet ediyordum. Ablası bana aslında iyi bir kız olduğunu, evde annesiyle problem yaşadığı için bir süreliğine uzaklaşmak için buraya kaçtığını söyledi. Bana kıza kendimi affettirmemin yollarıyla ilgili taktik veriyordu. ” ona gece dışarı çıkmayı teklif et. Gelirkende bir buket çiçek al vs.” Sanki ben suçluymuşum gibi bir hava yaratıyordu. Bende “kusura bakmayın ama kızkardeşinizin kafası bozuk ve bana patladı. Poşetlerinizi nezaketen de değil ,yanınızda çocuklar olduğu için taşıyorum. Aslında o bana özür borçlu, sokağın ortasında bana bağırıp hakaret etti” dedim. Hatta abartıp eğer özür dilemek isterse 1. Blok 116 numaralı dairede olduğunu ekledim.
Yukarı cıktığımızda asansörden iner inmez hatun üzerindeki montu çıkardı. Keşke ben o ani görmeseydim. Dar bir eşofman takımı giymişti. Hatun sanki ömrünü gym de squad yaparak geçirmişti. Neyse Allah sahibine bağışlasın dedim içimden ve poşetleri eve bırakıp eve döndüm.
Pizza siparişi verip müziği açıp jakuzide uzandım biraz. 15-20 dk sonra kapı çaldı, bende pizzacıdırr diye düşünerek havlumu sarıp ıslak ıslak kapıyı açtım. Dışarı bile bakmadan “bekle 1dk.” diyerek içeri para almaya döndüm. Elimde parayla geri döndüğümde birde ne göreyim. Hatun elinde 1 tabak yemekle kapıda. Ben şoktayım, hatun gülüyordu. “Sana kabalık ettim, kendimi affettirmek içinde sana yemek getirdim” deyip tabağı uzattı. Ben de “kusura bakma pizzacı sandığım için böyle çıktım” dedim. Ve içeri davet ettim.
Hatuna yer gösterdikten sonra giyinip yanına geçtim. Biraz tanışma kaynaşmadan sonra, “telefonda konuşurken jakuziden sonra film izleyeceğini söylemiştin. Plânların değişmemiştir umarım” dedi. Ben davayı çakınca hemen icimdeki piç devreye girdi ve “evet ama daha jakuzi seansı bitmedi ki” dedim. Bunun üzerine hatun ablasını arayıp benimle beraber dışarı çıkacağını, gecikeceğini söyledi ve gelip “hadi o zaman önce jakuzi seansını bitirelim deyip elini uzattı. Ben ayağa kalkınca eşofmanının fermuarını indirip arkasını döndü ve çıkardı. Sutyenin icadından haberi yoktu galiba. Oturma odasıyla banyo arasındaki 5-6 metrede küçük bir striptiz gösterisi yapıp sadece stringi kalana kadar soyundu ve banyo kapısında bana doğru domalıp onu da çıkardı. Ben olduğum yerde kalakaldım. Hatun içeriden bana “seni bekliyorum, daha film izleyeceğiz.” Diye seslenince kendime geldim. Suyun içinde ayakta karnı hafif six pack li 2 numara göğüsleri ve inanılmaz poposuyla 24 yasinda esmer bomba etrafinda dönüp bana malvarlığını sergiliyordu. Afalladığımı belli etmemek için biraz ağırdan almaya başladım ve “seni öyle kolay affetmem sana bir ceza vermem lazım dedim” kız sudan çıkıp yanıma geldi. Aletimden tutup çekerek içeri geri yöneldi ve “benim G noktam bogazıma yakın biryerlerde. Hadi gidip bulalım.” Diyerek beni yatağa götürdü. Pozisyon ve performans detayı vermeyeceğim artık. Zira Selah’ında dediği gibi site Erotik hikayeler sitesine dönüşmemeli. Yanlız bu sefer birşey öğrendim.. bilmiyorum hepsi yapabiliyormu ama hatun benim boşalma süremi kendi isteğine göre kontrol edebiliyordu. İnanılmazdı.
Kıssadan hisse :
1) Kadınlar güzelliklerini hiçe sayıp onları normal bir birey gibi benimsediginizde ve ağlayıp sızlamalarinin size etki etmediğini anladıklarında otoritenizi kabul edip süt dökmüş kediye dönüyorlar. Çünkü aslında size verebilecekleri sadece seks ve bunu maksimum derecede efektif kullanmalarının tek yolu güzelliklerini sergileyip kapris yapmak. Silahlarını ellerinden alın. Farkı göreceksiniz.
2) Kadınlar ortadaki her hatadan bir kar elde etmeye çalışırlar. Suç kendilerinde bile olsa ağlamaya başlayıp sizden şevkat bekliyor olcaklar.
Bu shit testi aşmanızın yolu, onlara karşı bir duvar gibi durup ağlama sizlamalarina aldırmamak olacaktır. Çünkü aslında suçun kendilerinde olduğunu çok iyi biliyorlar. Bu tavrinizla onların shit testine karşılık bir shit test atıyorsunuz. Bu sefer hatunlar bir seçim yapmak zorunda kalıyorlar, Ve emin olun secim yapmaya başladıkları vakit gücünüzün altında ezilecekler. Ezilmeyenlerlede fazla uğraşmaya gerek yok, NEXT)
Redpill kanatlandırır.
Konuk Yazar : Ed
Beta Tuzağı (Beta bait)
Daha önce shit test nedir yazımızda ve devamında birçok yazı ve yorumumuzda shit testten bahsetmiştik. Bu yazımızda ise beta bait (beta tuzağı) adı verilen başka bir tür testten bahsedeceğiz. Beta tuzağı, adından da anlaşılacağı gibi bir betanın düşeceği ve genellikle shit test gibi direk erkeğe yöneltilmek yerine alakasız bir açıklama, ifade olarak direk erkeğin suratına değil ortaya atılan testlerdir.
En yaygın beta tuzakları şunlardır.
İltifat avı – Bunun çok çeşitli versiyonları vardır. Sosyal medya ile bu beta tuzağının en yaygın hali hayatımıza girdi, kadının seksi ya da güzel göründüğü bir fotosunu paylaşması. Bu fotonun altında hemen “çok güzelsin”, “çok can yakıcı”, “bu ne güzellik”, “Allah seni özen bezene yaratmış” gibi beta erkek yorumları dolar. Kadın burada özellikle yorum yazın dememiştir genelde. Tabii bu tür yorumları sadece erkekler yapmaz ama erkekler açısından bu bir beta tuzağıdır. Bu tür iltifatlar yağdıran erkekler kadının bilinç altında beta olarak etiketlenir. Arada tek tük de olsa fotodaki komik bireyle ilgili ince zekalı ve alaycı şeyler yazan erkekler ise bu tuzağı lehlerine kullanabilirler.
“Ben şişmanladım ama” = beta tuzağı. Beta erkek burada anında kızın gay erkek arkadaşı moduna girerek “hayır canım, çok fitsin” tadında birşeyler saçmalar. “Onayla – abart” (agree – amplify) gibi bir shit test savar daha faydalıdır. “Evet ya, spora başla şimdi yoksa daha da şişersin Allah Korusun” gibi
2 – Çok erkenden seks konusuna girmek. Kadınlar bunu bilinçsizce yaparlar ve bir erkeğin buna hemen atlayacak kadar aç olup olmamasını test ederler. Kadını seks eşiğinden aşırmak yazımızda belirtmiştik, seksi olabildiğince erkenden masaya koymak lazım ama arada kimya gelişmeden bu işe girişmek oldukça tehlikeli. Eğer bunu kız yapıyor ise de hemen atlamayın. Şakacı bir şekilde “ama dur ben daha manastırdan yeni çıktım, yavaşla biraz” gibi bir şekilde savuşturulması elzemdir.
3 – Kötü erkek arkadaş senaryosu. Bu, adından da anlaşılacağı gibi kız arkadaşınızın yapacağı bir şey. Kızın sizin kötü / yetersiz / ilgisiz bir erkek arkadaş olduğunuza dair dırdırı şeklinde başlar ve devam eder. Burada aslında kız sizin kötü değil beta olduğunuzu düşünmektedir. Bu drama şovu kadının sizden sıkılması ve ayrılmak istemesi ile içine dolan suçluluk duygusuna karşı bir kalkandır aynı zamanda. Ortalama beta hatunu memnun etmek için ekstra çaba harcamaya başlayarak tuzağa düşer ki bu da kızın erkeği daha da küçümsemesine neden olur. Buna en iyi ilaç şikayeti es geçmek ve kızda kaybetme korkusu yaratacak moda geçmektir. Bu yoksa, terk edilmek yakındır.
4 – Onayla beni betacığım. Bu beta tuzağında kız, feminen çerçeveden mantıklı görünen birşey söyleyerek erkekten onay bekler. Erkek onayladı mı, feminen çerçeveye girmiş olur. Örneğin, kızın “seni tanımam lazım, birbirimizi tanımadan seks yapmam mümkün değil” gibi bir laf etmesi. Ortalama beta (erkeklerin çoğu) burada hemen feminen çerçeveye girerek “seni anlıyorum, sana saygı duyuyorum” moduna geçerek tuzağa
düşer. Burada klasik shit test aşma yöntemleri kullanmanız faydalıdır. Yani örneğin “hadi ya, kaç kere buluşursak birbirimizi seks yapacak kadar tanırız sence” diye gülümseyerek sormak daha iyidir (kız rakam verirse “iyi ben onun yarısına kendimi tanıtırım” dersiniz.
5 – Destekle beni betacığım. Burda kızın mesajlaşma ile destek beklemesi söz konusudur. Yeni yazışmaya başladığınız kız birden hastayım dedi. Burada kız cidden hasta diyelim. Beta çoğunluk burada hemen “ay kıyamam, acil şifalar, iyi bak kendine” ve hatta “birşeye ihtiyacın var mı” moduna girerek bunu bir kıç yalamaya ve beta tuzağına çevirirler. Sade bir geçmiş olsun daha mantıklıdır.
Otuzluk bir abladan genç kızlara öğütler
Ekşi Sözlük’te otuzluk ablalarından genç sözlük kızlarına öğütler başlığında bir entry :
eğer ileride çocuk sahibi olmayı düşünüyorsanız, hayatınızı belli noktalarda planlamak zorundasınız. hamilelik bazıları için çok kolay geçse de bazı kadınlar için oldukça zorlu bir süreç. bu tamamen şans. ilk 3 ayında içtiği sudan bile midesi bulanıp kusan da oluyor, ilk 3 ayı sorunsuz geçirse de vücudu hamileliğin yükünü kaldıramayıp yüksek tansiyondan sık sık hastanede yatmak zorunda kalan da oluyor. tamamen sorunsuz hamilelikler de var. bir de hamilelik stresli bir iş. yaşınız geçtikçe yumurta kaliteniz düşeceği için düşük yapma riskiniz, ya da sağlık problemleri olan bir çocuk doğurma riskiniz artacak. 35 yaş ve üzerinde hamile kalanlar çok daha endişeli bir hamilelik önemi geçiriyor. bu nedenle zamanın önemini bilmeniz lazım. hatta bence lisedeyseniz meslek seçiminizi yaparken çok dikkatli olun. seçtiğiniz meslek ileride kendi işinizi kurmaya müsait olsun. ya da çalışma koşulları iyi olsun ve hamilelik veya çocuğa bakım döneminde işsiz kalma riskiniz olmasın. örneğin doktorluk gibi bir mesleğiniz varsa sosyal haklarınızdan ne devlet, ne özel şirket çalar. kendi işinize sahipseniz çocuğunuza daha kolay bakarsınız, çocuğunuz ile daha çok vakit geçirebilirsiniz. özel şirkette çalışan ve 2. çocuğunu düşünebilen bir kadın arkadaşım yok.
gençlik döneminde sevgililerinizi çok iyi değerlendirin. 2 tane çok güzel, yetenekli ve iyi huylu arkadaşım vardı. ikisinin de çok iyi, yakışıklı erkek arkadaşları oldu. saçma sapan sebepler ile ilişkileri bitti. ikisi de 35 yaşına geldi şimdi biri kelli göbekli bir adam ile, diğeri de eski erkek arkadaşlarına göre baya ezik duran bir erkek ile nişanlı. karşınıza çıkan herkesin ufak tefek kusurları olacaktır ama inanın yaşınız ilerledikçe aşık olmanız iyice zorlaşacak. ve maalesef türk erkeklerinin kadınlar konusunda yaş takıntısı var. 35 yaşındaki erkek de 25-28 yaşlarında bir kadın arıyor. siz 35 iken size 40-45 yaş grubu erkekler kalacak. aksi için çok şansa ihtiyacınız var. 28 yaşınıza kadar aşkı bulma şansınız daha yüksek. her ne kadar çoğu kişi 30’dan önce evlenmeyin dese bile şunu kabul etmeliyiz ki seks erkekler için oldukça ulaşılabilir oldu. erkeklerin şu an tek evlenme motivasyonu çocuk sahibi olmak. çocuk sahibi olmak istemeyen evliliği aklından bile geçirmiyor zaten. çocuk düşünenler ise 30 yaş üstü kadınları riskli görüyor. istisnalar olsa da genel maalesef böyle düşünüyor.
Abla genel olarak fena yazmamış. Benim de yazı listemde buna benzer bir şey var ama daha çok “kadınlar için kırmızı hap” tadında. Yazıda hamstering de yok değil. Birkaç konuyu yorumlamak lazım :
eğer ileride çocuk sahibi olmayı düşünüyorsanız, hayatınızı belli noktalarda planlamak zorundasınız.
Jordan Peterson’un bu konudaki 30 yaşındaki kadın ya da modern kadının karmaşık yaşamı videosunu tavsiye ederim.
gençlik döneminde sevgililerinizi çok iyi değerlendirin. 2 tane çok güzel, yetenekli ve iyi huylu arkadaşım vardı. ikisinin de çok iyi, yakışıklı erkek arkadaşları oldu. saçma sapan sebepler ile ilişkileri bitti. ikisi de 35 yaşına geldi şimdi biri kelli göbekli bir adam ile, diğeri de eski erkek arkadaşlarına göre baya ezik duran bir erkek ile nişanlı.
Burada tipik bir alfa siker beta öder durumu da olabilir, ama kadınların feminist yalanların balonu ile daha çok vaktim var diye düşünerek, yüksek CPD‘nin de etkisi ile, gençken eldekinin kıymetini bilmeme durumu da çok yaygındır. Yazarın bu kadınları konu etmesinden, edilgen bir şekilde terk edilmediklerini varsayıyorum tabii.
Erkekler de aynı şekilde kıymet bilmez davranmıyor mu? Davranıyor ama erkeklerin gerçekten zamanı var.
Bu arada ablanın hikayesinde “kelli göbekli” ve “ezik” diye tanımlayıp geçtiği bekleyen betalara da dikkat çekeyim. Ablanın arkadaşları da bu sperm donörü (yine de bir babalık testi tavsiye edilebilir) beta sağlayıcılar hakkında için için daha değişik hissetmiyorlardır. Çocuk yapmanın aciliyeti geçsin bir, bu ablalar bu abilere hayat cehennem edecekler. Bu adamlar olmayın diye düzinelerce yazı yazdık. Kıçınızı kaldırıp kendinizi geliştirmezseniz olacağınız tip bu. Yalnız kalın daha iyi. MGTOW olun daha iyi.
karşınıza çıkan herkesin ufak tefek kusurları olacaktır ama inanın yaşınız ilerledikçe aşık olmanız iyice zorlaşacak.
Yaş ilerledikçe tabii ki aşk gibi masallara inanma kabiliyeti azalır ama burda asıl mekanizma “aşık olunmanın iyice zorlaşması”. Kadın CPDsi düşüşte olacağından. Abla kadın olduğundan bunu açıkça söyleyemez tabii.
ve maalesef türk erkeklerinin kadınlar konusunda yaş takıntısı var.35 yaşındaki erkek de 25-28 yaşlarında bir kadın arıyor. siz 35 iken size 40-45 yaş grubu erkekler kalacak.
Kıvır hamster kıvır. Biyolojinin zorunluluğunu sanki erkeklerin takıntısı imiş gibi yaz. 35 yaşında bir erkek tabii ki daha genç bir kadın isteyecek. Hem doğurganlığı yüksek hem de hemen şimdi çocuk yapma stresi yok. Bir kadının balayından hemen IKEA bebek odası reyonuna atlama aciliyetini niye paylaşsın. Erkeklerin kadınlara böyle bir borcu yok. Ve neden başından kendini sıfır ya da en fazla bir çocuğa mahkum etsin? 40 – 45 yaş bandı bile muhtemelen 28 – 32 yaşlara bakıyordur. Abla iyimser yazmış.
her ne kadar çoğu kişi 30’dan önce evlenmeyin dese bile şunu kabul etmeliyiz ki seks erkekler için oldukça ulaşılabilir oldu.
Kadınlar için oldukça zararlı bir yalan bu. 30undan önce evlenen kadını ayıplama noktasına gidiyor. Kadınlar için ideal evlilik yaşı 27dir.
Evet seksin pazar değeri çok düştü. Bu bireysel olarak bazı erkekler için iyi ama kadınlar için iyi değil. Fakat burada da erkekleri değil bir zahmet feminist teyzelerinin sonuçlarını pek düşünmeden açtıkları pandora kutusunu, cinsel devrimi suçlayın.
erkeklerin şu an tek evlenme motivasyonu çocuk sahibi olmak. çocuk sahibi olmak istemeyen evliliği aklından bile geçirmiyor zaten.
Doğru. Eğer erkeklerin çoğu böyle düşünüyorsa durum sandığımız kadar vahim değil. Yani yaşlı yalnız adam miti o kadar güçlü değil belki.
çocuk düşünenler ise 30 yaş üstü kadınları riskli görüyor. istisnalar olsa da genel maalesef böyle düşünüyor.
Doğanın kanunu bu. Biyoloji 101. Ama abla bunu erkeklerin düşünce yapısına yerleşik bir sosyal yapı gibi anlatıyor. “Erkekler riskli görüyor” diyor. Erkekler riskli görmüyor, olay gerçekten riskli. Erkekler bu gerçeği görüyor, “maalesef” kadınların hayal dünyasını paylaşmıyor ya da kendisinin istemediği sürece paylaşmayacağı riski sırf sizin çıkarınıza diye üstüne almak istemiyorlar. İyi de ediyorlar.
Asyalı kızlar – Kısım 2
Daha önceki Asyalı Kızlar – Kısım 1 yazımızda belirtmiştik, Asyalı kızların karakter özelliklerini yazarak devam edeceğiz. Ama önceden şu uyarıyı verelim : iki birey arasındaki fark veya benzerlik her zaman iki grubun arasındaki fark ve benzerlikten daha farklı olabilir. Yani bizim yazacaklarımız genel ortalamalar, işler tek tek kızlar için daha farklı olabilir.
Asyalı kadınların en önemli özelliği, Türk ve Avrupalı kadınlara göre daha feminen olmaları. Tavırları, konuşmaları, sevişmeleri daha kadınsı. Erkeğin daha dominant olmasına hem daha yatkınlar hem de istekli. Uzakdoğu’da çalışan Batı Avrupalı erkeklerin hatta biz Türklerin bile Asyalı kızları orada çalışan Avrupalı kızlara tercih etme sebebimiz budur. Tabii Batılı kızlara sorsan “Asyalı kızlar daha kolay” diye kendilerini kandırırlar ama tabii ki durum tam olarak bu değil. Bir süre Asyalı kızlarla haşırneşir olunca Avrupalı kadınlar, genelde tavırları nedeniyle, kadınmış gibi gelmiyor. Geçenlerde birine bunu anlatmaya çalıştım kibarca : bir kadın nasıl efemine erkeği itici buluyorsa (o erkek ne kadar kaslı ve yakışıklı olursa olsun), bir erkek de maskülin kadınları itici buluyor, istediği kadar güzel olsun. Batılı kadınlar maskülin olmasalar bile erkek gibi yaşamaya kalkınca (partilerde iç/sıç, önüne gelenle yat), erkeklere öyle görünüyorlar. Türk kadınları parti kızı ve önüne gelenle yatma konusunda ne mutlu ki Avrupalı kızlarla aynı seviyede değiller ama hal ve tavırlardan feminenin silinmesi olayı memlekette de var maalesef. Asyalı bir kadın ise, alfalığı korursanız, geyşaya dönüşebiliyor. Hele hele ilişkinin başlarında.
Asyalı kadınların diğer en önemli özelliği, kendilerine aşırı bakmaları. Asya’daki güzellik kasıntısı aslında birçoğunu rahatsız edecek seviyede ama kadınlar sırf daha güzel görünmek ve yavaş yaşlanmak için (1) direk güneşten sanki vampire gibi kaçıyorlar (daha bebeklikten bir Asyalı kızın annesi güneşli havada şemsiye açar ve kız büyüyünce buna devam eder), (2) şişmanlıktan deli gibi korkarlar, (3) çok azı sigara içer, (4) çok az içki içerler, (5) spor yapmaya dikkat ederler ve (6) uykuya aşırı önem verirler. Sonuçta da Türkiye’de 40 yaşında sandığın 29 yaşındaki kız kadar, Asya’da 29 yaşında sandığım 40 yaşında kadınla karşılaşırsın. Yaşlanmayı bir 10 – 15 sene yavaşlatmak mümkün ve Asyalılar bu konuda uzmanlar.
Asyalı kadınların karakteristiği değil belki ama Asyalı kızların bize göre bir avantajı ise orada herhangi kötü bir imajımızın olmaması. O nedenle Batı Avrupadaki gibi cinsel oyunlara baştan yenik başlamıyorsun. Hatta daha önceki yazıda bahsettiğim gibi beyaz adam olmanın ekmeği ile oyuna baştan galip başlıyorsun. Ben Amerika deneyimlemedim ama Batı Avrupa ve Asya’da Oyun oynamış biri olarak diyebilirim ki, fark inanılmaz.
Ama tam da bu statü olayı nedeniyle birçok Avrupalı, Asyalı kızları hipergamiden muaf sanıyor. Tamam, Asya toplumları tutucu olduğu için hipergami dolu dizgin değil ama bu abiler kendilerini kandırıyorlar. Mitch’in Mor Hapı yazısındaki abinin Doğu Avrupalı kadınlarla ilgili yanılsaması gibi. Yani hatun o İngiliz pasaportu için sadık bir melek olduğunda, orada olayın hipergaminin kendi olduğunun farkında değil. Biz Türklerin pasaportu böyle revaçta olmadığı için, bizim bu tür dertlerimiz yok 😊
Ve gelelim aklınızdan geçen kırmızı noktalı, klasik karakteristiklere. Evet, Asyalı kadınlar darlar. Bunun sebebi bence Asyalı erkeklerin penis boyutları. Siz eğer ortanın bir tık üstü bir alete sahipseniz, Asya’da “çok büyük” muamelesi göreceksiniz ki, hoşa da gitmeyen birşey değil.
Kızların boy ortalaması kısa. Eğer kısa boylu bir erkekseniz, Asya’da öyle hissetmeyeceksiniz. Kısa boylu bir Asyalı kızın, aynı boyda bir Türk kızı gibi 1.80 aramasını da pek görmeyeceksiniz.
Evet, Japonlar ve Çinlilerin önemli bir kısmı seks yaparken eskiden izediğiniz porno filmlerde (bu siteyi okuyup da hala porno izlemiyorsunuz değil mi) gibi miyavlayarak inliyor.
Ve evet, geleneksel toplumda etek traşını sadece fahişeler yapar hurafesi olduğundan, hala çalı gibi etek traşı ile karşılaşmak mümkün.
Bir akşam sizin için, ama sırf sizin için, vaktim olursa Bangkok’un Red Light Districtlerinden birinde go-go bara gidip, bu konudaki bilgilerimi tazeleyerek size bir de o konuda yazı yazacağım. Hatun almam ama. Tinder çıktığından beridir o işe bulaşmıyorum zira gerek yok. Bu akşam, 200 metre ötedeki otelde kalan ve tatil için Bangkokta olan 29 yaşında bir Filipinli ile buluşacağım, bakalım ne çıkacak. Tinder’ın Bangkok’ta nasıl çalıştığı ile ilgili bir video vardı Ekşide. Olay öyle ama o eleman çok sallapati sallıyordu, öyle en az bir düzine de aman diyeyim kadın görünümlü “memeli erkek” ile eşleşirsin burda 😀
Asyalı kızlar – Kısım 1
Gençliğimin baharında, iş için Uzak Doğu’da (Bangkok ağırlıklı) yaşamam gereken birkaç yılım olmuştu. İlk geldiğimde sadece 1 sene kalacağımı sandığımdan buraların sonuna kadar tadına varma aşkı ile çok hedonist bir ilk 6 ay geçirmiştim ve tüm maaşımı kadınlara ve gezip tozmaya gömmüştüm (iyi de etmişim amk). Uzun zamandan sonra yeniden Bangkok’ta olduğum için, Asyalı kadınlarla ilgili yazı yazmanın zamanı geldi.
Bizim memlekette güzellik kavramı genelde Avrupalı (Doğu Avrupalı) kadın standardını merkez aldığından, Asyalı kadınlar, güzel kadın deyince ilk akla gelenler değil. Yani Türkiye’de kaç kişi imkanın olsa Ukrayna’ya yerleşsem bir iki yıl değil de imkanım olsa Güney Kore’ye yerleşşem bir iki yıl der ki. Oysa, Uzak Doğu’da yaşamak, kadın konusunda da oldukça avantajlı birşey.
Uzakdoğu’daki kadınların en önemli farkı, kendilerine inanılmaz bakmaları. Ed ne der buna bilmem ama Avrupalı kadınlar (Doğu Avrupalılar da dahil) içki, sigara, gece hayatı, beslenme, uykusuzluk ve güneş faktörü ile 32 yaşını geçtiğinde hemen hemen tüm 20li yaş güzelliğini kaybediyorlar. İstisnalar var ama genelde durum bu. Asyalı kadınlar ise içkiden, sigaradan, aşırı yemekten, gece hayatından ve özellikle de güneşten uzak durduklarından, güzelliklerini 40larına kadar muhafaza ediyorlar. Asya işimden sonra bir süre Belçika’da yaşamıştım ve Belçika’da kadınlar 29 yaşından 40 yaşına atlıyorlar gibi gelmişti bana. Zira 30 yaşında ortalama bir Belçikalı kadın, en fazla 40 yaşında bir Asyalı kadın kadar genç görünür. Aşağıdaki karikatür meşhurdur ve inanılmaz ama birçok Asyalı kadın için süreç böyledir.
Asyalı genç kadınların yüzde 90’ı (hatta belki daha fazlası), ya neredeyse sadece Asyalı erkekleri çekici buluyorlar ya da yabancı erkeklerin kafalarını çelmesi kolay değil. Bir de utangaçlar zaten. Ama işte geldik o yüzde 10luk kesime. O kesim Asyayı bir erkek için cennet haline getiriyor. Bu kadınların gözünde, sırf beyaz adam statü demek. İkincisi, yabancı olarak zaten cebimizde daha fazla para var, yani daha fazla imkan demek. Fakat maalesef bu kızlara yetecek kadar beyaz adam yok Asya’da. Bu nedenle eğer ciddi bir probleminiz yoksa, Uzak Doğu oldukça rahat bir cinsel hayatın kapılarını açıyor. Asya’da, Türkiye’deki Batı Avrupalıların yaşadığı renkli cinsel hayatı yaşamanız mümkün (biraz yakışıklı bir Batı Avrupalı erkeğin Türkiye’deki kızlardan gördüğü ilgiyi ve devşirdiği seksi az çok gözlemlemiş iseniz ne dediğimi anlarsınız).
Uzak Doğu’da, Avrupa’daki Türk imajı yok, bu da lehinize işliyor. Beyaz adamsınız, o kadar. Suriye savaşından önce kimse Türkiye’nin Ortadoğu’da olduğunu bile bilmezdi, futbolu Avrupa Kupalarında oynadığımız için Türkiye’yi Avrupa’da sanarlardı. Suriye ile sınırımız olduğunu öğrenince şaşıran çok Asyalı arkadaşım oldu.
Bir de sadece beyaz adamlarla beraber olan bir azınlık var ki, onlar zaten hayatı daha güzel yapıyorlar. Bu kızlar genelde akıllarından geçmez iken bir beyaz erkek ile çıkmış ve bir daha geriye dönmeyen kızlar. Bu kızların beyaz erkeklerden vazgeçmemesinin bir sürü nedeni var ama şu meşhur penis boyu da önemli bir faktör.
Neyse, Uzak Doğu’daki ilk 3 ayımda, bu dinamiği çözmüştüm (gerçi bu dinamik bir grup yabancı erkeğin teorisi ama bence gayet pratik bir teori :)). Bir grup kadın arasından bu azınlığı belirle ve git konuş. Bu çok zor değil. Diğerleri yüzüne bakmazken utangaç utangaç sana bakan hatunlar oluyor bunlar. Gidip konuşmanın önündeki en tek engel dil. Özellikle Vietnam bu konuda çok acı çekilebilecek ülke. Uzakdoğu’nun en güzel kadınları burada ve özellikle Saigon’da (Ho Chi Mihn City’nin merkezi) day game oldukça kolay olabilirdi, kızlar İngilizce bilseler. Bütün çabaya rağmen konuşamama acı veriyor, özellikle de gerçek bir HB8 ve ilgisi yüksek bir Asyalı ile sırf bu yüzden bir yere gidememek (Vietnam’da bir Vietnamlı kadının, otelde yabancı bir erkekle kalması yasak, o nedenle kadınları otele gitmeye ikna etmek bir dert).
Tayland bu konuda en çivisi çıkık yer. Paralı seksten (seks turizminden) bahsetmiyorum. O zaten kendi başına bir fenomen ama benim bahsettiğim standart yazarak tavladığınız hatunlar. En güzel kadınlar burada değil belki ama herşeyin rahat olduğu bir yer (otele gitmek falan) ve kızlar diğer Asya ülkelerine göre çok daha rahatlar. Seks turizmi için orda olan adamlar yüzünden bazı bölgelerde kadınlar oldukça defansta olabilir ama genel olarak yukarıda belirttiğim azınlığa oynarsanız, işiniz çok zor değil. Bangkok’ta özellikle klüpler çok güzel ve çok renkli bir gece hayatı var. Tek sorun kısa süreli sponsor arayan “kızlar”, her ne kadar bunlar kendilerini fahişe saymasalar da fahişeler ve paraya değil size verecek hatunlardan ayırması zor bunları.
Seks konusunda aşabilinecek bir başka ülke de Filipinler. Benim Filipinli deneyimim, Yılmaz Bektaş’ın Filipinlerin Dünya Güzeli Ruffa Gutierrez ile evli olduğu (acayip görkemli bir düğünle evlenmiş) ve yerel medyada çokça yer aldığı dönemin hemen ardına denk geldi. Bu abinin yarattığı Türk imajının çok ekmeğini yedim (abi sonrasından da Porto Riko’lu 2006 Kainat Güzeli Zuleyka Rivera Mendoza ile çıkıyordu ama ondan sonra ne yaptı etti bilmem). Filipinli bir kıza gidip konuşmanın başında bir yerde Türk olduğunu belirtmek yetiyordu zira hemen ardından gelen “Aaa, Yılmaz Bektaş’ı tanıyor musun?” sorusu ile muhabbete giriyordun. Yılmaz Bektaş’ı ilkin tanımıyordum (sanırım Türkiye’de yaşamıyor) ama abi sayesinde Güneydoğu Asya’nın hemen her başkentinde bir Filipinli ile yattım (konuşacak konu olduğu için seçici olarak mümkünse onlara yazdığımdan). Ama bu faktör bile olmazsa, Manila her ne kadar bir gezip görme özelliği olmasa da, renkli bir yatak hayatı sunuyor.
Sona ise Jakarta’yı sakladım. Ekşide biri kızlar bıyıklı falan yazmış. Kızlara nerde yazmış bilmem ama kızlar bıyıklı falan değil. Yani vardır öyleleri ama ben Ekşi yazarı ile aynı mekanlarda avlanmamışım demek. Jakarta da, Türkiye gibi. Güzel de var, çirkin de.
Neyse, Jakarta’da kadınlar görece rahat, Türk erkeğine daha sıcak. Şehir alışması zor bir yer ve ben de 5 – 6 günden fazla kalmadım hiç ama burada sadece sokakta sana el sallayan ve gülen (evet el sallayan ve gülen, gülümseyen değil) kızlardan güzellerine yanaşsanız yeter. Burada yerleşik Batılı erkeklerin yaşadığı hayatı ise hala kırk yılda bir yolum düştüğünde, “ha siktir bu ne lan” diye şaşırarak gözlemliyorum.
Asyalı kızlar – Kısım 2‘de, Asyalı kadınların karakter özelliklerinden bahsedeceğim. Vakit bulursam bir de artık pek bulaşmadığım Tayland bar kızları ile ilgili yazarım. Kıssadan hisse ise arkadaşlar şu : İNGİLİZCE ÖĞRENİN.
Kim bu Natasha?
Dünyanın en soğuk ülkelerinden birinde yaşamayı katlanılabilir kılabilecek kadar güzeller. Size yazarken karşımda duran güzel hostes kız ona attığım yavşak bakışlarıma gülümsememek için kendine hakim olmaya çalışarak güvenlik talimatlarını gösteren mini tiyatro gösterisine devam ediyor.
Türkiye’de 18 yaşına kadar yaşadım son 12 yıldır ise büyük bölümü Moskova’da olmak üzere eski Sovyet ülkelerinde yaşıyorum. İşim gereği bu ülkelerde nüfusu 50,000 üzerinde olan bütün şehirleri gezdim.
Türkiye’de yasadığım dönemde ülke ortalamasına kıyasla çok hareketli bir cinsel hayatım vardı. Ama çok ciddi maddi ve manevi yatırım yaptım. Bu durum bana Rusya’ya geldiğim ilk dönemlerde çok faydalı oldu. Bolluk psikolojisi her zaman üzerimde gezmişimdir. Redpill ile tanışmadan önce bu halim çok eleştiriliyordu (Özellikle kızlar tarafından) ve bende yanlış birşey mi yapıyorum diye hep şüphedeydim. Ama şimdi dikkat ediyorum da o eleştiren hatunların hepsiyle de istisnasız yatmışız.
Size biraz Slav hatunlardan (Türkiyedeki tabiriyle Natashalardan) bahsedeyim.
O kadınların CPDsi tablosunda 9luk 10luk hatunlar vardı ya. Hani sadece dergi kapaklarında ve televizyonda göreceğimiz hatunlar. Onlar burada sokaklarda fink atıyorlar.
Özellikle büyük şehirlerde hipergami had safhada. Ve öyle Türkiye’deki hatunların kısıtlı cinsel imkanlar dahilinde veren kadın çemberinin darlığını kullanarak 150 kilo 150cm boyla attıkları triplere benzemiyor. Çünkü Slav kadınlarının hipergamisi şöyle çalışıyor. “Gittiğim her yerde en güzel ben olmalıyım. Bütün erkekler hatta kadınlar beni arzulamalı”. Bunu başarmak için hatunların %50-60’ı haftada en az 3 gün spor yapıyor. Kalan %40’ın 20si ise en azından diyetine dikkat ediyor. Kazandıkları paranın büyük bölümünü kişisel bakıma ve kıyafetlere harcıyorlar.
Rus erkeklerinin büyük çoğunluğu çok romantikler. O filmlerde gördüğünüz iri yarı gulyabani gibi adamlar, ellerinde buketlerle koşturup hatunları mutlu etmek için kıvranıyorlar. Kazandıkları parayı hatunları gece klüplerine, restoranlara ve hatta yurtdışı tatillerine götürmeye harcıyorlar. Haliyle de bu hizmeti alan hatunun hipergamisi maddi yönden tavan yapıyor. Ve çok nadir iyi giyinen bir erkek görürsünüz.
Slav kadınlarının Türklerden en büyük farkları her konuda özgür yetiştirilmeleri. İlk cinsel tecrübelerini 12-13 yaşlarında yaşıyorlar.
Şimdi gelelim asıl meseleye. Bu hipergamisi yüksek hatunlarla nasıl basa çıkıyoruz. Alfa psikolojisi, bolluk hissi, ve en önemlisi özgüven. Ortalama bir kızla çıkmak istiyorsan elbet yatacak birini bulursun. kuzenim Jordaketos’un da dediği gibi “Eğer kimi sikmek istediğini bilmiyorsan, kiminle yattığının hiç önemi yok.(not: Alice In Wonderland’dan alıntı yapılmıştır).
Burada Redpill öğretisinde kadınların hipergamisiyle ilgili öğrendiğiniz herşeye canlı şahit oluyorsunuz. Ayrıca değinmeden geçemeyeceğim. Burada fahişelik artık farklı şekillerde isimlendiriliyor ve 2 varyasyon var;
1) Maddi destek karşılığı seks ( bu versiyonda kız seninle yatmayı istediğini ama bir teklif vermen gerektiğini söylüyor. Ve bunun adı fahişelik değil onlara göre. Kızın fahişe olduğunu düşündüğünü farkettirirsen seni itin götüne sokuyorlar..)
2) Sponsorluk. (Bu versiyonu daha çok 9-10luk kızlar kullanıyorlar. Kendilerine bir veya birden fazla partner bulup, onlarla alışveriş, tatil, hediyeler, ev kirası vs. Karşılığında birlikte oluyorlar. ama aynı hatunlar iyi bir alfaya denk geldiklerinde köpek oluyorlar. Bunların Arap ülkelerine giden versiyonlarıyla ilgili zaten bir yazı mevcuttu sitemizde).
Yapılan bir araştırmaya göre her 10 kadından 7 si en az bir kere para karşılığı seks yapmış. Ayrıca aynı araştırma her 10 kadından 4’ünün en az 1 kere grup seksi denediğini yazıyor. Yatakta iyi olmak burada çok önemli. Eğer iyi değilsen zaten alternatif çok).
Burada hatunların en sevdiğim özellikleri bazı istisnalar dışında tanışma, çıkma hatta yatma tekliflerinizi eğer hoşlanmadıysa nazikçe kalbini kırmadan geri cevirmeleri. Türkiye’de kızlara direkt sokakta yaklaşıp konuştuğunda kafaya çanta vs üstüne sapık yaftası yemek muhtemel. Çok kitap okuyorlar ve çoğu üniversite mezunu. Muhabbetleri hoş. Bizim kızlar gibi abuk sabuk aksanlar yapıp “aasskkiimm” diye konuşmuyorlar.
Tabii Türkiye’deki hatunlarda suçlamıyorum, zira yetiştikleri kültür ve içinde yaşadıkları tabular onları bu hale eviriyor.
BİR DE BAŞLIKTA DEDİĞİM GİBİ. NATASHA BİR İSİMDIR. FAHİŞE DEMEK DEĞİL.
Eğer bir Rus veya Ukraynalı kız ile iletişimimiz olursa bunu bilmenizde fayda var. Çünkü Turkiyede NATASHA diye çağırmaktan hic hoşlanmıyorlar.
Bu arada sloganimizi buldum.
” Redpill Kanatlandirir”
Konuk Yazar : Ed
Kırmızı hapın acı tadı
Yetenekli bir oyuncunun, yeni öğrendiği kırmızı hap süper güçlerini insanlığın faydası için değil de sadistik ve çıkarcı bir şekilde kötülük için kullanması temalı Dark Triad ve Oyunun Karanlık Yüzü şeklinde bir tartışma dönüp duruyor. Oyunun farkında olan kadınlar – Oyunun yalan olduğunu iddia etmeye artık bahaneleri kalmayan kadınlar – sanki bu kendilerine borçlarıymış gibi, erkeklerin oyunu kadınların yararına kullanması gerektiğini hissediyorlar. Son çare olsa da kadınlar hala feminen toplumun kültürel araçlarına başvuruyorlar. “Tamam, anladık, Oyun gerçekten kadınların istediği şey, hipergami kadın milletinin kanunu. Ama şimdi oyunu toplumun yararına kullanmak senin görevin. Bunu da yeni betaları fem-merkezli tek-eşlilikte tutmaya çalışarak yapacaksın. Seni yıllardır pençesinde tutan büyük ilüzyonu itiraf ettiğimiz için bize borçlusun.”
Oyunun farkında olan kadınlar ve onlara sempati duyan erkekler oyunun bazı yanlarını iyi (kadın dostu, feminen tek-eşlilik yandaşı) ve bazı taraflarını kötü (hilekar, çok eşli, erkek – merkezli) olarak ayırmamız gerektiğini dayatır. Erkeklerin kendi cinsel stratejilerine ulaşmak için bir araca sahip olması büyük bir tehlikedir, o nedenle oyun, kadın merkezli sosyal normlara uyup uymamasına göre iyi ve kötü diye ikiye ayrılmalıdır.
Kadınların bu konuda daha rahat olduğunu söylemek mümkün. Oyun artık inkar edilemez bir gerçek olarak ortaya çıktıkça, doğal olarak sonraki aşama onun kabul edilebilir yanlarını tanımlamaktır. Hipergami çirkin bir gerçek iken ve “kadınlar böyle işte azizim” ve onların evriminin talihsiz bir sonucu iken, oyunun sert yanları (ki hipergamiye karşı en iyi silahlardır), “karanlık sanatlar” olarak tanımlanır
Dark Arts (Karanlık Sanatlar) Miti
Genel tanımına göre Dark Triad, hepsi insan ilişkilerinde itici görülen narsisizm, Makyavelizm ve psikopati karakter özellikleri üçlüsüne verilen isim. Bağlama göre bu, sosyopat kişiliğin uygun bir değerlendirmesi olabilir ama Oyunun doğru bir tanımı olduğu kesinlikle söylenemez. Oyunun daha geniş kitlelerce kabul edilmeye başlandığını sindirmeyi başaran Feminen Buyruk, ortalama erkeğin (beta erkeğin) son bir çabayla aklını çelerek Matrix’ten çıkışını engelliyor ve bunu da neyin sosyal, neyin anti-sosyal olduğunun tanımını tekeline alarak gerçekleştiriyor.
Oyunun farkında olan kadınlar bu şekilde oyunu kendilerine ve kendi koşullanmalarına (hangi yaşta olduklarına göre değişen) uygun bir kalıba koymaya çalışacaklardır. Bu kadınların öncelikleri ve istekleri farklı farklı olduğundan, kabul edilebilir oyun üzerine ciddi bir tartışma ortaya çıkar.
Feminize olmuş erkek için bu, kafa karıştırıcı bir tartışmadır. Zaten kadınların kötü çocukları sevdikleri gerçeğini kabul etmek zor değilmiş gibi (hayatlarının yarısı boyunca bunun tam tersi kendilerine pompalandığı halde), “kaliteli” olarak gördükleri, oyunu kabul eden kadınların kabul edilebilir, sevilebilir “kötü çocuk” ile şeytani, hileli, “karanlık sanat icraacısı” “kötü çocuk” ayrımına maruz kalırlar. Yeni fişten çekilmiş erkekler için feminen toplumun bu son ahlak dayatması, başedilmesi güç birşeydir.
Hipergaminin ve Oyunun geniş bir şekilde kavranması, aydınlanmış bir bekar erkek için faydalı olsa da, Oyunu kabul eden ama hala Beta fişine takılı olan erkek, oyunu hala feminen buyruğu tatmin etmek için bir araç olarak görecektir – uzun dönemli tek-eşlilik. Bu anlatıdan her türlü sapma, Oyunu kendi kazancı ve kişisel tatmini için kullanan her erkek, kendi cinsel stratejisini öncelikli olarak gören her adam, (feminize olmuş) topluma karşı suçlu gösterilecektir. Toplumun İyi dediği şeyler feminen buyruk tarafından tanımlandığından, buna karşı herşey, doğal olarak kötü, anti-sosyal ve insanları manipule etmeye çalışan sosyopati olarak görülecektir
Kırmızı hapın acı tadı
Gerçek sizi özgür kılacaktır ama farkında olmak gerçeğin sizin canınızı daha az yakmasına neden olmayacaktır ya da gerçeği daha sevimli hale getirmeyecektir. Ve tabii ki gerçeğin farkında olmak sizi gerçeğin gerektirdiği sorumluluklardan azad etmeyecektir. Fişten çekilme esnasında erkeklerin en çok zorlandıkları şeylerden biri, Oyunun onları görmeye zorladığı acı gerçekleri kabul etmektir. Bu acı gerçeklerin içinde, yıllardır inanmaya koşullandığı şeylerin konforlu idealler olduğunu ve “sevgi dolu beklentilerin” aslında erkeği sakat bırakan engeller olduğu da vardır. Bunlara isterseniz yalan deyin, ama fişinden çekildiğiniz ve aslında bir sistem olan şeyi böyle kategorize etmekte bir miktar umutsuz nihilizm vardır. Siz aslında umutsuz vaka olduğunuzdan değil, sadece, fişten çekildiğiniz anda içine girdiğiniz yeni sistemde umut yaratacak içgörüye sahip olmadığınız için – her ne kadar bu yeni sistemde kontrol daha çok sizin olsa da.
“Dark Arts” (Karanlık Sanatlar) diye birşey yok, oyunu böyle tanımlamak sadece Feminen Buyruğun sizi Matrix’e yeniden çekebilmek için yaptığı son bir umutsuz çaba. Oysa sadece Oyun var ve sizin onu kabul etme dereceniz ve onu kendi tanımınıza göre kullanabilme rahatlığınız. Eğer tanımladığınız bağlam karşılıklı fayda sağlayabileceğiniz, tek-eşli ve uzun süreli ilişki ise bilmeniz gereken bu bağlamda temelin ve başarı ya da başarısızlığın kökünün Oyun olduğu. Eğer bağlamınız tabak çevirmek ise, kadınları başka erkeklerden koparmaksa, kendi tatmininizi ön plana alan bir aşk yaşamı ise, burda da başarı ve başarısızlık sizin Oyunun temellerine ne kadar hakim olduğunuz ile bağlantılı.
Nasıl Alfa doğası gereği soylu ya da aşağılık değil ise, Oyun’da doğası gereği iyi ya da kötü değil – şeytan ayrıntılarda ve oyunu kimin hangi bağlamda kullandığında. Robert Greene Gücün 48 Kanunu’nun girişinde, güç ile ilgili aynı şeyden bahseder. Güç iyi ya da kötü değildir, sadece güçtür. Onu nasıl kullandığınız, kullanım kapasiteniz, gücün prensiplerini geçersiz kılmaz. Aynı şekilde gücün prensiplerini kabul edememeniz ya da bunlardan rahatsız olmanız, bu gücün sizin üstünüzde kullanılması durumunda doğacak sonuçlardan sizi korumaz.
Gücün yazılı olmayan 49. Kanunu ise gücün yararını inkar etmek ve gücün kullanılmasını sosyal ve ahlaki olarak kötülemektir. Oyunun yayılmasına karşı Feminen Buyruğun tepkisi bu olmuştur; fem-merkezli toplumun erkeğin en derinlerine yerleşirdiği ahlaki, etik, onurlu, erdemli idealleri okşayan bir söylem tutmak ve erkeğin oyunu kullanmasını şeytani birşeymiş gibi göstermek
Çeviri : The Bitter Taste of Red Pill
Rollo Tomassi : Kırmızı Hap camiasının en önemli figürlerinden biri olan Rollo Tomassi'nin The Rational Male kitabı her erkeğin okuması gereken başucu eseri. Oldukça popüler olan The Rational Male bloğunun da sahibi de olan Rollo, The Rational Male - Preventive Medicine (Volume 2) ve The Rational Male - Positive Masculinity: Positive Masculinity (Volume 3) adlı kitapları ile ilk kitabındaki fikirleri daha da geliştirdi. Rollo Tomassi'yi burada Rollo Tomassi etiketinde de takip edebilirsiniz.