Bu yazı, Daha İyi Bir Yaşam İçin Psikoloji ve Nöron Bilimi Temelli Pratik İpuçları Kitap Setinin 4. kitabından alınmıştır.
Takipçi Sorusu
***
“Yıllar süren başarısızlıktan sonra, yeni işimde motivasyonumu nasıl korurum?
Yılların başarısızlığı yüzünden artık bir daha kaybedemeyecek bir noktadayım. Çok ama çok fakirim, kurtulmam gereken bazı bağımlılıklarım var ve beni sevenler benim için çok endişeliler.
Hayatımın son 3 yılı boktan bir işten atılıp başka boktan bir işe sürüklenmekle geçti. Aylar süren işsizliğim beni çok yoğun bir şekilde iş aramaya itti ve sonunda daha önce hiç kazanmadığım kadar kazanacağım bir iş buldum. İşte yükselme ve daha fazla kazanma yolu da açık. Efsanevi bir nakit akışım oldu.
Bir tarafım heyecanlı ve bu yeni fırsat sayesinde rahatladı. Bir tarafım ise sürekli olarak “bunu da sıçarsan ne olacak?” diye tırnaklarını kemiriyor.
En büyük korkum, bu işe olan motivasyonumun, bu işe verdiğim önemin sönüp gitmesi ve bir kez daha işsiz kalmak.
Benim sorum şu: Şu an sahip olduğum heyecanı, potansiyel bir başarıya, uzun vadeli, çalışkan bir duruşa nasıl kanalize ederim.
Bu problemin kısa süre içerisinde çözülemeyeceğinin farkındayım ve çözülmesinin kolay olmadığını da biliyorum. Ama dürüst olmam gerekirse, sadece yazmak bile kendimi iyi hissetmemi sağlıyor.
Bu konuda deneyimi olan kimse var mı? Siz bu durumda ne yaptınız? Tüm tavsiyeleriniz için şimdiden teşekkür ederim.”
***
Uzun vadeli motivasyon, yapılan işe duyulan heyecandan gelmez
Takipçi burada, yeni işe başlamanın taze heyecanını, uzun vadeli motivasyona nasıl çevireceğini soruyor. Bunun kısa cevabı,”böyle bir şeyi yapamazsın” olacak.
Uzun vadeli motivasyon heyecandan gelmez, tüm içsel negatif şeylerden kurtulmanızdan gelir. Bunu anlamanız çok önemli.
Heyecanı bir ateş gibi düşünün. Heyecan zaman içinde sönecek zira heyecan sadece bir duygu. Sürekli olarak heyecanlı kalmamız mümkün değil ama maalesef bu düşünce, birçok insanın içine düştüğü bir tuzak. Birçok insan, bir heyecan alevi aldıklarında, gerçekten çok çalışıyorlar, heyecan duyuyorlar ve sonra bir şey oluyor ve eski davranışlarına geri dönüyorlar. Heyecanları yok oluyor ve her şey yeniden darmadağın olmaya başlıyor.
Motivasyon ve heyecan patlaması – biraz ilerleme – eskiye dönüş döngünün sürekli çalıştığını görebiliyoruz. Bu heyecanı devam ettirmeniz gerektiğini düşünüyorsunuz ve bu anlaşılır bir şey zira heyecan sizi atalet içinde çürümekten çekip çıkardı. Siz de “heyecanımı nasıl arttırabilirim, nasıl muhafaza edebilirim, nasıl ilerletebilirim?” diye düşünüyorsunuz.
Ben size, heyecanın bir kamp ateşi tutuşturucusu olduğunu söyleyeceğim. Bir ateş yakmak istiyorsunuz ve birkaç odun buldunuz. Ateş tutuşturucuyu koydunuz ve yaktınız. Ama bundan sonra ateşin devam etmemesi, tutuşturucunun olmamasından değil. Yağmurdan, rüzgardan, vs.
İçinizdeki küçük ateşi hayatta tutmak istiyorsunuz ama üzerinize çöken, motivasyonunuzu söndüren şeyler, hayatınızın negatif yönleri. Takipçinin yazdıklarına baktığınızda, bunu net bir şekilde görebilirsiniz.
“Yılların başarısızlığı yüzünden artık bir daha kaybedemeyecek bir noktadayım.”
“Çok ama çok fakirim,”
“kurtulmam gereken bazı bağımlılıklarım var”
“beni sevenler benim için çok endişeliler”
“Bir tarafım ise sürekli olarak “bunu da sıçarsan ne olacak?” diye tırnaklarını kemiriyor”
“3 yılı boktan bir işten atılıp başka boktan bir işe sürüklenmekle geçti”
Eğer gerçek motivasyonun peşindeyseniz, tutuşturucunun (heyecanın) başlattığı ateşi (motivasyonu), yağmurdan, rüzgardan (negatif düşünce ve duygularınızdan) korumanız lazım.
İnsanın fabrika ayarı motivasyondur
Her insan doğal olarak her zaman motivedir. Bunun size garip geldiğini biliyorum ama motivasyon bulmamız gerekmiyor. Motivasyonsuzluk aslında sonradan öğrendiğimiz, edindiğimiz bir şey. Motivasyonsuzluk, motive olamama, fabrika ayarlarımıza sonradan atılan bir modifikasyon.
İnsanın fabrika ayarları motivasyondur ve bunu çocuklara bakarak anlayabilirsiniz. Hemen her çocuk yürümeye, öğrenmeye, bir topu alıp fırlatmaya, diğer çocuklarla etkileşime girmeye motivedir.
Çocuklar, insanın olabilecek en doğal durumundalar ve bu da büyümek, öğrenmek ve bir şeyler yapmak için yanıp tutuşma halidir. Çocukları oldukları yerde oturmaya zorlayamazsınız, hemen sıkılırlar. Heyecan isterler, çevreyi keşfetmek isterler, bir şeyler yapmak isterler. İnsanın en doğal özelliği sürekli motive olmasıdır. Ama insanın içindeki tüm negatif pislik, motivasyonu öldürür.
Yani uzun vadeli, sürdürülebilir motivasyon, heyecanı arttırmaktan gelmez. Heyecan bizi ateşleyebilir ama uzun vadeli motivasyon aslında bizi hapseden negatif şeyleri işlememizden gelir.
Bu takipçinin ihtiyacı olan şey, ateşe yakıt değil, negatif duygulardan, şüphede, korkudan, “kaybetmem kaçınılmaz” fikrinden özgür kalmak.
Negatif duyguların doğal iniş çıkışları kaldıraç yapması
Bu arkadaşın başına şunlar gelecek: Şimdi heyecanlı ama bazı hayatın doğal akışı içinde bazı şeyler olacak ve bunların da performansına negatif etkileri olacak. Tüm o negatif düşünceler de “bak gördün mü, her şeyi mahvetmen kaçınılmazdı ve mahvetmeye başladın işte” diye bağırmaya başlayacaklar. “Sen zaten her zaman her şeyi mahvedip durdun. Denedin de ne oldu? Bak yine aynı şey oldu. Kaybetmek senin kaderinde var. Sen kaybetmeye mahkumsun!”
Ama aslında olan, hayatın doğal iniş çıkışlarıdır. Hayatınızda, ilişkilerinizde ve işinizde inişler çıkışlar olması doğaldır. Ama negatif düşünceler, bu iniş çıkışları kaldıraç olarak kullanırlar ve kişinin zihnini ele geçirdiler mi, motivasyon çöpe gider.
Neden fabrika ayarının yenilgi olduğunu varsayıyorsun? Tamam, bunun için iyi nedenler var, bunu varsaymaman gerektiğini söylemiyorum. Bir şeyleri mahvetme eğilimin var ve bir şeyleri mahvetme ihtimalini ciddiye alman, “geçen sefer her şeyi mahvettim, şöyle zayıflıklarım var” demen, bu zayıflıklarını ciddiye alman, bunlar üzerinde çalışmanı ve bunları sonunda aşmanı sağlar.
Geçmişinin yenilgilerle dolu olması, gelecekte de yenileceğini garantilemez. Borsada “geçmiş performans, gelecekteki kazançları garanti etmez” derler. Hayatınızla ilgili çıkarımlarınız sizin kaderiniz olmak zorunda değil. Kaderiniz hala sizin ellerinizde. Yapmanız gereken, problemlerinizi ciddiye almak ve efsanevi nakit akışı için harika fırsatlarınız olduğunun farkına varmak.
Yine kaybedebilir misiniz? Evet. Ama bu olasılığı ciddiye almak, size kazanmanız için en yüksek şansı verir.
Problemlerinizi ciddiye alın
Bir spor turnuvasında kazanma şansınızın en yüksek seviyede tutmak istiyorsanız, kazanma şansınızı en doğru şekilde tartmanız gerekli. Bazı takımlar, rakiplerinden daha iyidirler ve “bu takım kötü oynuyor, biz bunları gözü kapalı yeneriz” diye düşünürler. Ama oyuna bu kafayla girerseniz, kaybetme ihtimaliniz artar. Doğru duruş, “biz bu adamlardan daha iyiyiz ama bu bir turnuva ve herkes en iyi oyununu ortaya koymaya çalışıyor”.
Bir turnuvada favori bile olsanız, rakiplerinize saygı duymanız gerekli. Onlara fazla saygı duymanız gerekmez ama yeterince saygı duymanız gerekli.
Bunun tersini de çok gördüm. Bazen takımlar rakiplerinden korkuyorlar ve kazanma şansları düşük. Bire yirmi gibi mesela. Ama bu takımlar kendi psikolojilerini gazlamaya çalışabiliyorlar ve “bu takım o kadar da iyi” değil diye kendilerini gazlıyorlar.
Zihinlerinin bir tarafında rakip takımın daha iyi olduğunu biliyorlar ama korkuyorlar ve korktuklarını itiraf edemediklerinden kendilerini gazlıyorlar:
“Bu takım o kadar da iyi değil. Aslında biz onlardan daha iyiyiz”.
Sonra bu takım sahaya çıkıyor ve daha başından kazanma şansı bire 80’e düşüyor. Hemen kaybetmeye başlıyorlar ve oyunun başında dökülüyorlar.
Bu takımlardan çıkardığım önemli derslerden birisi de, gerçek bir şüphenin, sahte bir kendine güvenden çok daha iyi olduğu.
Burada daha zayıf takımın alması gereken duruş, “bu adamlar bizden iyiler ama kimse mükemmel değil. Kazanma şansımız var. Belki oyunu mahvetmelerini bekleyeceğim zira kendilerine aşırı güveniyorlar ve bize bu fırsatı verirlerse onlara bunun cezasını gösterebiliriz.”
Takipçi geçmişte çok yenilmiş ve yeniden yenilebileceğinin bilinciyle dikkati elden bırakmamalı. Rakibine saygı duymalı ve onu ciddiye almalı. Bunu yaparak, kazanma şansını en iyi seviyeye çıkarabilir.
Problemlerinizi ciddiye alın, onların gücüne saygı duyun. Eğer problemlerinizi ciddiye alırsanız, problemlerinizi çözebilirsiniz. Problemleriniz çözülmez değiller. Sizi olduğunuz yere mıhlayan şeylerden kurtulabilirsiniz.
Geçmişiniz geleceğinizi belirlemek zorunda değil. Kontrol sizin elinizde.
Yazıyla alakasız veya 500 kelimeyi geçen yorumlar cevaplanmıyorlar. "Yazıyla alakasız ama ..." ya da "en son yazı bu olduğundan buraya yazdım" diye başlamanız kurtarmıyor. Mahmut Abi ile özel görüşme yapmak isterseniz Erkek Adam Sanal Görüşme sayfasından sanal görüşme ayarlayabilirsiniz. Not: Burada soru sırası çok yüksek, Patreon destekçilerini, Patreon'da cevaplamaya öncelik veriyorum.
Mahmut Abimi 2 yıldan sonra tekrardan takip etmeye başladım. Ve şunu sormak istiyorum. Diyorsunuz ki hareketini değiştir aksiyonlarını değiştir zihnin de değişir. Kesinlikle katılıyorum ama hareketleri ve aksiyonları değiştirmek için zihnin de az da olsa değişmesi gerekmez mi? Eski motivasyonları ve kuvvetli inançları devam eden bir insan hareketini değiştimek için öncesinde zihninde bir şeylerin yanlış gittiğini farketmesi gerekmez mi
Hareketi değiştirmek için kendini telkin ediyorsun zaten.
Fakat bunun yanında sadece hareketleri değiştir ile olmayabildiği için zaten Dr.K’yı da işin içine kattım. Bu materyallerde kendini telkin de var, davranış da.
Evet ilk önce zihinde bir kıvılcımla beraber, düşüncelerin dökülmeye başlaması lazım ama, önemli olan ardından harekete geçebilmek bence. Çünkü kafanın içinde uzun süre koruyamıyorsun bu düşünceleri. Mesela kendimden örnek vermem gerekirse: Sigarayı bırakmamın ardından, sigara tüketmememin üzerimde hiçbir yararı olmadığını hissediyordum. Çünkü düzenli seks yok, spor yok vs. kondisyon harcamadan aradaki farkı nasıl anlayabilirdim ki? Bilinçaltım sürekli yak gitsin bir tane diye tutturuyordu, nasılsa değişen bir şey yok, her türlü tekrar içeceksin zaten koyver diyordu. Sağlıkla ilgili ıvır zıvırlar da pek umurumda değildi açıkçası, atın ölümü arpadan olsun kafasındaydım. Sigarayı bırakmamdaki motivasyonum yavaş yavaş sönüp gidiyordu. Taa ki bu farkı,… Read more »
Ilk önce herkese merhaba. Bu yazıda aklımda tam anlamıyla karmaşıklık yaradan bir kaç konudan bahsetmek istiyorum. Önceden hiç tanışmadığım insanlarla konuşurken bazen zorluk çekerken, bazen de çok rahat ola biliyorum. Bu rahatlık çoğu zaman arkadaşlarımla birlikte olurken onların sanki “arkamda durdukları” hissiyatı ile gelebiliyor. “Arkadaşlarla” birlikteyken bazen bir kelime söylemek istiyorum, tam söylemek istediğim anda başkası konuşuyor ve herkes onu dinliyor. Bu durumu hiç sevmiyorum ve çok sık-sık oluyor. Sosyalleşme isteğimi düşürüyor. Şimdilik 9-6 stajyer olarak IT support olarak çalışıyorum, 9 eylülde bitireceğim. Antisosyalim ama insanlara karşı her zaman rekabet içerisindeyim. Beni bir beceri öğrenmek için insanların arasına koysunlar, bok… Read more »
Ben bir şeyi daha anlamıyorum. Kadınlar neden “Ben yanlız yaşamak istiyorum”, “Erkeğe ihtiyacım yok” tarzı cümleleri bu kadar rahat kullanıyorlar? Gerçekten de kadınlar erkeksiz yaşaya bilir mi? Çoğu yaşayamaz ama çok yanlış yerlerde saçmasapan işler yapıyorsun. Yada neden kadınlar mini etek vs giyib sonra da bunu erkekler için yapmadıklarını söylüyorlar ki? Yada bir erkeğin kadından çıkarının seks olduğunu anladım, peki kadının erkekden çıkarı nedir? Kafam çok karışık. Sana faydası olmayan, işine yaramayacak, seni de ilgilendirmeyen şeyler üzerinde zihin mastürbasyonu yapma, kafan karışmaz. Senin gibi bir adam kafa karşıklığı çamurunda debelenmeyi, gerçek hayattan kaçmak için yapar. Sana ne anlatılırsa anlatılsın anlamazsın… Read more »
Uzun zamandır kızlar konusuna uzağım, kendimi düzeltene kadar bu konulara yine uzak mı kalmam gerekiyor? En azından nerede neleri yapabilirim? Ortam bulamıyorum
Hayır uzak kalman gerekmiyor ama senin ruh durumun düzgün değil, asıl onunla uğraşman gerekiyor.
Tamamdır Mahmut abi tamı tamına 6 ay sonra buraya yine geleceğim
Mahmut abi ben 25 yaşındayım, yüksek lisans mezunu bir yazılım mühendisiyim. Bir yıl kadardır evdeyim çalışmıyorum. Evde aşırı bunaldım bu süreçte, hayatta hiçbir aksiyonum yok. tabiri caizse ot gibi yaşıyorum. Maddi gelirimi İnternet üzerinden sağlıyorum, bu konuda bir sorunum yok. Yaklaşık 2 yıldır sevgilim yok. Flört girişimlerim olmasına rağmen bunlar hep sonuçsuz kaldı. Doğru düzgün bir buluşma bile ayarlanamadı. Açıkçası galiba biraz da ilk buluşmalardan çekiniyorum. Sanırım ret edilme veya beğenilmeme korkum beni yok edecekmiş gibi hissediyorum. Daha önce de çok kısa bir ilişkime tutulmuşluğum var. Birkaç hafta süren bir ilişkiye çok uzun zaman boyunca kafamı taktım ve açıkçası saçma… Read more »
Evde aşırı bunaldım bu süreçte, hayatta hiçbir aksiyonum yok. tabiri caizse ot gibi yaşıyorum. Maddi gelirimi İnternet üzerinden sağlıyorum, bu konuda bir sorunum yok. Senin iş dışında sosyal hayat sağlama konusunda, ofisten çalışana göre daha fazla zamanın olması lazım. Yaklaşık 2 yıldır sevgilim yok. Ot gibi yaşıyorsan daha yıllarca da olmaz. Asıl olursa gel yaz, ilginç olan olması, olmaması değil. Kendimi kendi işime verdim bu süreçte. Para gelirse her şey çözülür gibi hissettirdi başta, maddi gelirimi de bu şekilde artırdım ve iyi de kazanç sağlıyorum. Fakat para hiçbir işime yaramıyor, harcayacak bir yerim bile olmadığı için olduğu gibi duruyor desem… Read more »
Eğer felsefe üzerine ilgiliysen nihilizmin çıkış noktası niçeyi araştırdığın gibi lütfen Amor Fati kavramını da araştır.Kavramın çıkış noktası olan adamın toplasan 2 3 ülkeden fazla yeri gezmemesine rağmen hayatı nasıl sevdiğine şaşırırsın.Gerek eserleriyle gerek varlığıyla adam lütfen yaşayın bu hayatı diye yalvarıyor.
nietzsche mi nihilizmin çıkış noktasıymış ? nietzscheyi bildigine emin misin ?