Erkeğin ilişki konusunda en güçlü silahları

  1. Dışarı açılmak : Eğer hatun kişi sizinle yatmıyorsa, başkası ile seks yapmak
  2. Çekip gitmek : Eğer hatun kişi size kötü davranıyorsa, hatunu bir daha geri gelmemek için terketmek

Bu ikisi, erkeğin ilişki cephaneliğindeki en önemli iki silah demiş The Red Pill Reddit yazarı (The Two Most Powerful Weapons In A Man’s Relationship Arsenal: Stepping Out, And Walking Away). Biz buna bir üçüncüsünü ekleyeceğiz ki bu ikisinden daha etkili : kadının hayal gücü.

Önce bu ikisine bakalım. Seks ve İlişkilerin Temel İlkesinde belirtmiştik, bir kadın kendi cinselliğinin kapı bekçisidir. Yani bir kadın erkek ile arasında seks olup olmayacağını belirleyen kişidir. Fakat günümüz sosyal geleneği (a) bu gerçeği çarpıtır ve (b) bu elmanın ikinci yarısından hiç bahsedilmez.

(a) Bir kadın kendisi ile bir erkek arasında ilişki olup olamayacağına karar veren kişidir ama erkeğin tek başvuracağı kapı değildir. Bu ruh ikizi kişilik bozukluğu çarpıtması ile gölgelenen bir gerçektir. Birçok erkek seks olmasa da aynı kapıda bekler ama bunun zerre gereği yoktur.

(b) Elmanın ikinci yarısı ise erkeğin ilişki kapısının bekçisi olmasıdır. Yani seks olup olmayacağına kadın karar verir, bunun ilişkiye gidip gitmeyeceğine de erkek (önce seks olmadan kapıda hem ilişki hem de kısmetse seks olur diye yatan ayak paspaslarından bahsetmiyoruz tabii ki).

Neyse, bu durumda bir kadının seks silahını kullanması, ancak sizin “hayatımın aşkı”, “ruh ikizim“, “onsuz yaşayamam” beyin yıkamalarına başarıyla boyun eğmeniz ve başka kapıda seks aramayacak olmanız durumunda erkilidir (erkeklerin 80%si üzerinde etkilidir maalesef).

Dırdır, sürekli hır çıkarma silahı ise ancak siz çekip gitmeyecek olduğunuz zaman etkilidir.

Bu arada belirtmeden de edemeyeceğiz, evlilik bu iki silahınızı da devlet zoruyla çöpe atmanızdır ve bu nedenle eğer girilecekse çok dikkatli yapılması ve mümkünse uzak durulması gereken bir kurumdur. Eğer evli değilseniz ve bu silahları kullanamıyorsanız toplum tarafından iğdiş edilmiş olmanızdandır. Durumunuz kötü olsa da evli erkek kadar felaket değildir.

Bu ikisi nükleer opsiyonlardır. Daha az tahrip gücüne sahip ve aslında oldukça etkili silah ise kadının hayal gücüdür. Her kadının, hayalgücünden kaynaklanan ve sizden gizlemeye kastıkları bir rekabet stresi vardır. Kadınlar zamanın kendi aleyhlerinde ama erkeklerinin lehinde işlediğini içgüdüsel olarak bilir ve daha genç ve istekli diğer kadınların erkeklerini ellerinden almasından çekinirler. Kadınlarının ayak paspası olmuş sünepelerin kadınları bile ilginçtir bu strese sahiptir.

Eğer kadın size seks ve dırdır kartı ile geliyorsa, yapmanız gereken tek şey çoğunlukla kadının “bu herifin gözü mü açıldı / açılabilir” şüphesini ateşleyecek birşey yapmaktır. Pat diye bir hobi edinmek, spora başlamak, giyim kuşamı iyileştirmek, dışarda takılmak (fazla mesai bile olur) ve hatunun başkası mı var sorularını hafif bir alayla karşılamak genelde yeterlidir.

 

The Red Pill öğretisinin pratiği – Önce kendine odaklanmak

The Red Pill öğretisi her ne kadar sadece karı-kız olayı ile kısıtlı sanılsa da öğretinin asıl odak konusu bir erkeğin pozitif erkeklik temelli olarak kendini geliştirmesi. Her ne kadar bu öğretiye ilk defa gelenlerin büyük bir kısmı entellektüel meraktan değil kadın – erkek ilişkilerinde başarısızlıktan ve taze bir kuyruk acısından burda olsa da, eğer ilk kızgınlığı ve burada ve diğer camialarda okuduklarının şokunu aşabilirlerse olayın aslında kendini geliştirme ile alakasını göreceklerdir. Kadınlar aslında erkeklerin başarılarını veya başarısızlıklarını ölçen barometreler olduğundan bu ikisi alakalıdır ve asıl temel kendini geliştirmektir.

Birinci olarak, ikinci olarak, , üçüncü olarak vs. vs. kendinize odaklanın. Sonra kadınları düşünün.

Neyse, ilk giriş ne olursa olsun bir süre sonra asıl soru eski kız arkadaşımı nasıl geri kazanırım gibi saçma sapan şeylerden hayatımı iyiye doğru değiştirmek için ne yapabilirime döner (dönmeli, dönmüyorsa okuduğunuzdan bir bok anlamıyorsunuz demektir).

Burada çok sayıda temel ilke ve felsefe yazısı var ama bu yazı çok pratik olarak ne yapmalı sorusuna cevap verecek. Bunun cevabı basit. The Red Pill’in kırmızı hapını düşünce gücüyle yutamazsınız. Yapmanız gereken ve yapmadınız mı bir türlü kırmızı haplı olamadığınız şeyler var. Bunlar olmadan da skor yaparsınız ama hem kasmanız gerekir hem de kalıcı başarı zor olur.

Birincisi ve en önemlisi ağırlık kaldırmak. Eğer halihazırda spor yapmıyorsanız hemen spor salonuna yazılın. Eğer düzensiz yapıyorsanız düzenli hale getirin. Haftada en az 3 – 4 kere. Ağırlık kaldırın, kardiyoya asıl amaç değil. Evet şişmansanız zayıflamanız lazım ama spor salonunun asıl verdiği şey adeleler değil testosteron. Televizyon başında patatese dönüşme dürtüsünü bastırıp sizi erkek egemenlik hiyerarşisine tırmanmaya itecek dürtü testasteron ile gelecek ve testasteron ise ağırlık kaldırma ile. Bu bir ayda olacak birşey değil ama altı aya kalmaz etkisini göreceksiniz. Testasteron ve fiziksel güç duruşunuza, sesinize (derin ve erkeksi ses = güçlü ciğerler) ve en önemlisi de enerjinize yansıyacak.

İkincisi, iyi ve sağlıklı beslenin ve iyi uyuyun. Sabahlara kadar parti yapmak, hamburgerle beslenmek ve bira fıçısına düşmek 20lerin ilk yıllarına kadar yapılabilir ama sonrasında tamamen erkekliğinizden yer. Testosteron seviyelerinin 80lerden beridir her yıl 1% düşmesinin en güçlü şüphelisi boktan beslenme alışkanlığı (fast food, şeker ağırlıklı beslenme, gazlı içecekler, vs.). Alkolü azaltın, bırakmasanız bile. Kola falan yok. Günde 8 – 9 saat uyuyun. Sebze ve meyve ağırlıklı tüketin ve hazır gıdayı azaltın.

Üçüncüsü, eğer çalışmıyorsanız, kendinize bir iş edinin. Eğer boktan bir işiniz varsa daha iyisini bulun. Eğer işiniz iyi ise ve siz bir süredir yükselmiyorsanız, işte yükselmenin yollarını arayın. Dışarı çıkıp iş yapan insanlarla tanışın. O arkadaşlarla okeye dönerken hep tartıştığınız ve ara ara sizi yoklayan girişimci fikrinizi deneyin. Kendi hakettiğinizi düşündüğünüz işi ararken işsiz gezmeyin, başka bir iş yapın. Eğer öğrenci iseniz ve hala yapmadı iseniz part-time iş yapın. Bilmiyorsanız İngilizce öğrenin (Türkiye’de kariyer tabanlı erkek egemenlik hiyerarşisinde tepe %20ye çıkarsınız). Bilgisayarı geliştirin. Verimli çalışmayı öğrenin. Erkek adama bulunduğu pozisyon yetmez, yükselmek ve işinizi iyi yapmak için dürtün kendinizi. Yayılıp yatmak testasteron düşmanıdır.

Dördüncüsü, tanımadığınız insanlarla konuşun. Starbucks kuyruğunda, spor salonunda, yolda sokakta, eğer ciddi bir iş yapmıyorsanız ve yapmıyorlarsa insanlarla iki çift laf edin. Arkadaş edinmeye veya kıza yürümeye çalışmayın. Sadece kızlarla konuşmayın, sadece güzel kızlarla da konuşmayın. Herkesle iki çift muhabbet etmeye hevesiniz olsun.

Beşincisi, iş dışında ciddi bir hobi edinin. Gitar çalmayı mı öğrenirsiniz, şiir klübüne mi gidersiniz o sizin bileceğiniz iş (gitardan daha çok kız çıkar). Ye, iç, çalış, sıç, TV izle, oyun oyna, seviş, yattan başka birşey yapmanız lazım.

Altıncısı, “oyunu” öğrenin ve uygulayın. Buna başlamak için fit, başarılı ve yakışıklı olmayı beklemeyin. Kadınlarla iletişim ve ilk tanışmadan yatağa gitmek (1) sağlam sinir ve serinkanlılık gerektirir zira reddedilme oranı başarılı ataktan daha fazladır ve (2) pratik ister. Bunun için oyunu uygulamak ve geliştirmek, daha da önemlisi kendi micazınıza kalibre etmek önemli. Zengin, yakışıklı ve başarılı da olsanız, eğer kadınlar konusunda tutuksanız elinize kuvvet yaşarsınız (ha paraya gelecek kadın her zaman bulunur ama bunlar sizden hoşlandıklarından değil para için gelir).

 

Alfa Kuralları – Yapana kadar yapıyormuş gibi yapmak

The Red Pill öğretisi ve bunun temellendirdiği “oyun” kavramı ile ilgili en yaygın eleştirilerden biri, oyunun sahte ve sığ olduğu, oyunu uygulayanların ise yapıyormuş gibi yapmalarının hiçbir zaman yapmak gibi olamayacağıdır. Bu konuya Sadece kendin ol (ya da başkası olma kendin ol) yazımızda değinmiş, erkeği oyundan alıkoymaya çalışan bu propogandanın, kadınların çıkarına işleyen sosyal bir gelenek olduğundan ve asıl amacının hipergamiyi eniyilemek olduğunu belirtmiştik.

Bu işin bir başka boyutu da, yapıyormuş gibi yapmanın, içten gelerek yapmanın temeli olabileceği. Alfa Erkek – National Geographics Çalışması adlı belgeselin aşağıda Türkçe altyazı ile koyduğumuz bölümü bunun aslında bilimsel temelleri olduğunu gösteriyor.

Alfa erkeklerin agresif, kendine güvenen ve egemen davranışlarının içten gelen özgüven ve güç duygusundan kaynaklandığı gibi, bu davranışları uygulamanın içte özgüven ve güç duygusu da yaratabileceği.

Bizim duygu diye hissettiğimiz şeylerin hormon salgılanması ile alakalı olduğu artık bilinen birşey. Yeni yeni keşfedilen şey ise hareketlerle hormon salgısının değişebileceği ve bunun da duygu yaratabileceği. Belgeselin aşağıdaki Fake It To Make It (Yapana kadar yapıyormuş gibi yapmak) bölümünde, alfa maymun hareketleri yapmanın (örneğin kollar havada açık V duruşu) testosteron seviyesini 20% arttırdığı ve tam tersi itaatkar ve boyun eğer hareketlerin ise 10% azalttığı verisinden yola çıkarak bir deney yapılıyor.

Testosteron, erkeklik hormonu ve yüksek seviyeleri erkeklerin egemenlik ve hırs dürtüsü ile alakalı. İşin ilginci, bu tür özgüven hareketleri sadece testosteronu arttırmak ile kalmıyor, kortizol seviyesini de (stres hormonu) azaltıyor. Bu da alfa erkekliğin sadece agresif bir hırsla değil, stres karşısından serinkanlı bir şekilde davranmayla da ilişkisini açıklıyor.

Crazy, Stupid, Love Filmi – Alışveriş Merkezi Sekansı

2011 yapımı Crazy, Stupid, Love filminin efsane alışveriş merkezi sahnesi. Karısı tarafından aldatılan bir ömür boyu beta Cal (Steve Carrell), barda tanıştığı ve kendine acıyan alfa kurt Jacob (Ryan Gosling) tarafından oyunun kurallarını öğrenmeye başlıyor. Cal’ın the red pill’i yutmaya başladığı bu sekansta Jacob önce Cal’ın giyimini değiştiriyor.

Film çok güzel, daha önce yapmadıysanız mutlaka izleyin.

 

Aşık Kadın

Men value love, women love value.
Erkekler aşka değer verir, kadınlar değere aşık olur.

Erkekler, aşkın aşk olarak yeterli olduğuna inanır. Kadınlar ise aşk konusunda fırsatçıdır.
Bunu şöyle de söyleyebiliriz : Erkekler bir kadına aşık olurlar, kadınlar ise bir erkeğe değil, ondan sağlayabilecekleri faydaya aşık olurlar.
Hatta bunu şöyle daha iyi söyleyebiliriz : Bir kadının bir erkeği, bir erkeğin bir kadın tarafından sevilmek istediği şekilde sevebilecek kabiliyeti yoktur. Sadece kadınlarımız değil, kız kardeşlerimiz, annelerimiz ve kızarkadaşlarımız da bu tür bir aşk kavramına sahip değildir.
“Erkekler realist gibi davranan romantiklerdir, kadınlar ise romantik gibi davranan realistler”

Matrix’e göbekten bağlı bir beta erkek için “kadın aşkı”nın gerçek doğasını kabul etmek çok zordur. Gerçek hayat her ne kadar aksini defalarca kanıtlamış olursa olsun böyle bir erkek kendi kafasındaki Disneyvari aşk mitini bırakmamak için büyük bir mücadele verir.

Kadın aşkının yukarıda bahsedilen doğasını kabul edip hayatını ona göre yaşamak ise erkeğin mutlu olmak için atabileceği en önemli adımlardan biridir. Bu bir kadın duygusal olarak bağlanamaz ya da ilişkiye yatırım yapamaz anlamına gelmez. Sadece bir kadın erkeğin idealize ettiği kalıba uyacak biçimde bunları yapamaz anlamına gelir.

Kadının bu idealize edilmiş aşk kalıbına uyamayacak olmasının kabulü bir erkeğin uzun süreli ilişkisinin temelini oluşturmalıdır. Peki bu pratikte ne anlama gelir? Basit : Erkek, dominant cinsiyet olmalıdır. Erkek, kutsal bir merci böyle buyurduğu için ya da doğuştan hakkı olduğu için değil. Kadının aşkının, kadının hipergami güdüsüne rağmen erkeğin bu aşkı sürdürebilme kapasitesine bağlı olduğu için.

Jack Reacher Filmi – Efsane Bar Sahnesi

İngiliz yazar Lee Child’ın romanlarının uzun boylu, sarışın ve korkutucu başkahramanı olan Jack Reacher, 2012 yapımlı efsane Jack Reacher filminde ona hiç benzemeyen Tom Cruise tarafından canlandırıldı fakat Cruise, roman dünyasının en alfa kurdu Reacher’ı hakkını vererek oynadı bize kalırsa.

Filmin en güzel sahnelerinden biri olan bar sahnesi ve sonrasındaki kavga sahnesi aşağıdaki videoda (Türkçe alt yazılı). En komik sahne de Sandy ile Reacher arasındaki fahişe muhabbeti.

[Sandy] : Masanı paylaşmama OK misin? … Ben Sandy.
[Jack]    : Ben de öyleydim. Geçen hafta. Florida’da bir kumsalda. (Sandy kumlu demek)
[Sandy] : İsmin ne?
[Jack]    : Jimmie Reese.
[Sandy] : Hiç (adın) Jimmie gibi görünmüyorsun.
[Jack]    : Ne gibi görünüyorum?
[Sandy] : Bilmiyorum. Ama Jimmie (gibi) değil.
[Jack]    : Hımmm …
[Sandy] : Şehirde yeni misin?
[Jack]    : Genellikle.
[Sandy] : Burası biraz gürültülü. Belki … daha sessiz bir yere gitmek ister misin? … Arabam var.
[Jack]    : Sen araba kullanabilecek yaşta mısın?
[Sandy] : Ben bir sürü şey yapacak kadar büyüğüm.
[Jack]    : Bütçem kısıtlı benim Sandy.
[Sandy] : Ne?
[Jack]    : Sana param yetmez.
[Sandy] : Ben fahişe değilim!
[Jack]    : Oh o zaman sana cidden param yetmez.
[Sandy] : Gerçekten. Ben oto yedek parçacıda çalışıyorum.
[Jack]    : Demek istediğim. En ucuz kadın genelde parasını verip aldığın kadındır.
[Sandy] : Ben fahişe değilim!
[Jack]    : Oh, bir fahişe espriyi anlardı.
00:02:19.060 –> 00:02:20.460
[Eleman 1]    : Ne oluyor?
[Sandy] : Bana orospu dedi!
[Elaman 1]    :
Gerçekten mi?
[Jack]    : Kimse orospu demedi, o “fahişe” anladı ama ben “sürtük” demek istemiştim.
[Eleman 2]    : Hey, o bizim kızkardeşimiz.
[Jack]    : İyi öpüyor mu bari?
[Eleman 1]    : Hey! Dışarı!

Erkekler için ideal evlilik yaşı

Erkekler için ideal evlilik yaşı nedir sorusuna cevap vermeye çalışarak, cinsel pazar değeri (CPD) kavramını erkekler yararına uygulamaya çalışacağız. Aşağıdaki cinsel pazar değeri grafiğine bakarsanız (detaylı açıklaması cinsel pazar değeri yazımızda) birçok erkek için 20li yaşlarının tamamının CPD açısından hem bir duraklama dönemi olduğunu, hem de bu değerin kadının cinsel pazar değerine göre oldukça düşük olduğunu görürsünüz. 28 yaş civarı itibarı ile de erkeğin cinsel pazar değeri ve kadınlar için uzun dönemli ilişki değerinin dramatik bir hızla 38 yaş civarındaki tavan noktasına artmaya başladığı yaşlardır. 30 yaş civarı ise, kadının CPD’sinin tepe noktası olan 23 yaş civarından itibaren azalarak erkeğin CPDsi ile eşitlenmesi zamanıdır. İşte tam bu yaşlarda erkek, kendi CPD’sinin ve uzun süreli ilişki değerinin ayırdına varmaya başlar.

Tam 30 yaş civarı maalesef, erkek cinsel pazar değerinin farkına varmaya başlarken kadın iyice azalmaya başlayan CPDsinin tam farkında olarak henüz CPDsinin farkına varamamış bir erkeği uzun süreli ilişki / evlilik şemasına çekme telaşına düşer. Ortalama beta oğlumuz 20li yaşlarının çoğunda kız peşinde koşup, kız tavlama konusunda burnu büyük kızlardan ağzı yanmışken, birden ortaya çıkan bu “ayakları yere basan”, gerçekten aile kurmak ve sevgi ile ilgilenen kadınları büyük sevinçle karşılar. Bu “bulunmaz mücevher”in geçmişte yediği hurmalar, bu “şansı” kaçırmamak için es geçilir.

Fakat tam CPD artarken ve her sene artarak daha uygun kadının seçilebileceği havuz da büyürken evlenmek, erkeği evlenebileceği en iyi kadınla evlenmekten ve bu büyük kararı verirken opsiyonlarını daha olgun kriterlerle verebilme şansını elinden alır. Bu erkekler maalesef iş işten geçtikten sonra olayı anladıklarında, toplumda orta yaş krizi olarak bilinen şeye toslarlar.

Bizim CPD tabanlı evlilik ve hatta ilişki tavsiyemiz basit ve etkili :

  1. 24 – 25 yaşından önce uzun süreli ve tek eşli ilişkilerden mümkün olduğunca uzak dur ya da bu tür ilişkileri uzatma ve edinme peşinde koşma.
  2. 25-26 yaşından itibaren uzun süreli ilişki dene ama evlenme.
  3. Eğer çocuk düşünmüyorsan evlenme.
  4. Eğer çocuk düşünüyorsan, 32 yaşı civarında evlen.
  5. Kendinden 4-8 yaş veya daha genç bir kadınla evlen.

Yukarıdakiler birçoğunu kızdıracaktır ama burada bizim amacımız erkeğin mutluluğu (işin aslı kadının da mutluluğu).

24-25 yaşına kadar uzun süreli ilişkilerden kaçınma ya da çok hevesli olmama sebebiniz nedir? CPD görece düşük iken tek eşli ve uzun süreli ilişki yatırımı (a) çok değerli tecrübeler edinmeni engeller, (b) bu sayede iş hayatı ve ilişki ile yayar plaj topu şişmanlığına evrilirsin CPD yerlere çakılır ve (c) sonunda büyük ihtimalle çok genç ve tecrübesiz iken seçtiğin uzun süreli ilişki ile evlenirsin.

Neden 32 yaşına kadar evlenmemeli? Bu çok açık. CPD artıyor. Eğer evlenirsen genelde iş, evlilik ve çocuk derken koltukta patatese döneceksin ve CPD hiç tepeye çıkamayacak. 27den sonra bir 4 – 5 sene daha kendine, işine, finansına yatırım şansın artacak ki evliliğin zincirleri yokken ve sen de çalışkansan sosyal statün tavan yapar. Bütün bunlar senin oturup evlenmeye karar verdiğinde 30 yaşında bulabileceğinden çok daha iyi bir kadın bulabilme şansını arttırır.

Neden 32 yaşına kadar evlenmemeli? Neden olmasın? Senin teorik olarak üreme yaşın 60lara uzuyor iken neden acele edesin. Anan baban çocuk sevecek, uzun süreli ilişkin doğurganlığını kaybedecek telaşı ile … Hiçbiri senin kendi çıkarın olmayan, senden fedakarlık isteyen şeyler.

Neden çocuk düşünmüyorsan evlenmeyesin ki? O kadar boşanma, nafaka, kadın dırdırı vs. çocuk olmadan neden çekilesi anlamış değiliz. Biri anlıyorsa aşağıda şenlendirsin bizi.

Kadın neden o kadar yaşça küçük olsun? Bunun sebebini evli abileriniz bilir. Kadınlarda doğurganlık duvarı telaşı vardır, biyolojik saat olarak da bilinen. 35 yaşındaki kadının hemen şimdi çocuk yapması lazımdır ve Bay Doğru (Mr. Right) Bay Hemen Şimdi (Mr. Right Now) olmalıdır. 25 yaşında bir kadının ise önümüzdeki 5 – 10 sene içinde çocuk yapması lazımdır. En az 3 – 5 sene evli ve çocuksuz yaşamak, bakalım hayat boyu yaşayabilecek misiniz görmek için idealdir. Zira eğer öyle değilseniz ve hemen çocuğu koyarsanız sıçtınız. Size yazık, çocuğa yazık.

Peki baba neden 26? Neden 20lik bir cıbır değil? Gençseniz ya da 30ların başında evlenip CPDnizi çöpe attıysanız bilmezsiniz ama eğer kendinize iyi bakmışsanız ve sosyal statünüzü eniyilediyseniz 35 yaşında bile 22 yaşında bir hatunu tavlarsınız. Fakat, eğer evlenirseniz bu hatunun “daha benim gözüm açılmamıştı şimdi ise çok şey kaçırıyorum” anının gelme ve sizin de boynuzları takma şansınız artar. Ha hanım kızın 40ına dayanmış zengin kocayı, zengin eski kocaya değiştirip de bütün bu “hayatını yaşamayı” nafaka ve çocuk yardımı adı altında size ödetebilme alternatifi de kendisini bu yola itebilir. Bir de olaya nesil farkı giriyor nasıl evlilik ya da uzun süreli ilişki yürür bilemiyoruz. Bu satırların yazarı 30 yaşın ortasının üstünde 23 – 24 yaşına kadar indi ama hiç uzun süreli olmadı bu işler o nedenle gördüklerimizden konuşuyoruz.

Not : Burada 32 yaş üstü hanımlar evlenemesin demiyoruz. Ama kadın CPDsine bakarak şunu diyoruz ki bir kadın için ideal evlenme yaşı 27 – 28dir. Annenizi değil feminist yoldaşlarınızı dinlerseniz siz üzülebilirsiniz.

AFC Sosyal Gelenekleri

Daha önceki yazımızda Average Frustrated Chump – Ortalama Umutsuz Salak (AFC) kavramından ve AFC’lerin karakteristik özelliklerinden bahsetmiştik. Bu yazıda ise AFC zihniyetinin sosyal geleneklerinden bahsedeceğiz. AFC sosyal geleneklerine “rasyonelleştirme” de denilebilir fakat bu şekilde adlandırmak bu kalıpların sosyal geleneklerce beslendiği gerçeğini es geçebilir. Bir önceki bahsettiğimiz yazıdaki karakteristik ve zihniyetler önemli ama burada bahsedeceğimiz geleneklerin farkı toplum tarafından (genelde her iki cinsiyet tarafından) aslında pek de rasyonalitesi olmayan AFC davranışlarını rasyonelleştirme adına dayatılmaları. Bir önceki yazıdaki karakteristik özellikler belirti ise, bu yazıdaki gelenekler hastalığın kendisi.

Şimdi AFC zihniyetini besleyen en yaygın sosyal geleneklere değineceğiz. Bu gelenekleri içselleştirme prosesinin en temel öğelerinden birinin bunların tartışmaya açık olmayan şeyler olması.

“Kaliteli” kadın miti

Manosphere dünyasının bitmek tükenmez temalarından biri kaliteli kadındır. Kaliteli kadın nasıl tanımlanır temalı bu zihniyet kadınları da ikiye ayırır : kaliteli kadın ve orospular. Sanki bu ikisi arasında grinin türlü tonları yokmuş gibi.

Kaliteli kadın kavramı, bunu kullanan her erkeğin objektif kriterleri ile şekillenir. Erkeğin kendi istediği kalıba uyan kadın (ki Disneyvari bir idealizasyondur bu istediği kadın) kaliteli olur, kendi ulaşamayacağı ve tavlayamayacağı ya da kendine yüzvermeyen, terk eden kadın ise kolayca orospu kategorisine atılır. Şimdi ortamda gerçekten kötü karakterli ve ciğeri beş para ermez kadınlar da olduğunu inkar etmeyeceğim ya da bu tür davranışları eleştirmeye karşı çıkmayacağım. Demek istediğim karşısındaki etten kemikten kadını kafasındaki varolmayan ama güçlü bir ideale sokuşturmaya çalışmak ve buna uymayan ya da bu idealin varsayacağı şekilde davranmayan kadını orospu diye yaftalamak tipik ve yaygın bir AFC davranışıdır.

Bu kafanın ahlaksızlığı bir yana, pratik zararı çok büyüktür. Zira bu kaliteli kadın / orospunun teki zihniyetine kendini kaptırmış AFC (ya da Kırmızı Haplı), kendini kaliteli kadın algısına hapseder. Örneğin bir AFC arayıp arayıp sonra kaliteli bir kadın bulur ki aslen bu kadın kendisi ile cinsel munasebete girmeyi hasbelkader kabul etmiş bir kadından başka birşey değildir. Bu elemanlar temel olarak oku atarlar, okun saplandığı yerin etrafına hedef dairelerini boyarlar ve kendilerini hedefi tam 12den vurduklarına inanırlar.

Kaliteli kadın mitine hapsolmuş ortalama AFC, kadınını ya da daha elde edemediği kadını bu hayali ideale sokuşturmaya çalışacaktır. Kadın kendine ne yaparsa yapsın dizinin dibinde fino köpeği gibi karşılıksız bir sevgi ile bekleyecektir. Kendi etten kemikten kadının erkeğin erkek adam olmamasına verdiği doğal tepkileri “kancık orospu” davranışları olarak algılayacaktır.

Peki bu kavram neden sosyal gelenektir? Çünkü kaliteli kadın – orospunun teki ikilemi tartışmaya açık değildir. Sokaktaki AFC’ye bir erkek için binlerce kadının olduğunu, ilişkide olduğu kadının hayatının kadını, ruh ikizi falan olmadığını anlatmaya çalışın bir. Hele “onsuz yaşayamam” dediği kadınsız pekala yaşayabileceğini, “kalbinin en derinlerinden gelen aşk”ının aslında kafasındaki ideal kadın masalına olan sofu inancından kaynaklandığını söyleyin. Unutamadığı eski kız arkadaşını yeniden elde etmeye çalışan AFC’ye eski sevgilisinin hayatından gelip geçen sıradan bir kadın olduğunu, kaliteli kadın miti ile idealleşmiş olmasından başka bir özelliği olmadığını anlatın. Size kalpsiz bir göt muamelesi çekip çenenizi kapayacaklardır.

Teğet geçen mermi masalı

Ömrü hayatımda 40 kadınla yatmışımdır ve ne bunlardan birini kazara hamile bıraktım, ne de bir hastalık kaptım. Bunun yanında hayatındaki tek kaçamaktan belsoğukluğu kapan birini de gösterebilirim. Yani yüzlerce kadını düdükledikten sonra tek bir hastalık olmadan hayatına devam eden bir erkek de olabilirsiniz, gerdek gecesinde hastalık kapan bir bakir de. Tek eşli ilişkinin hastalık kapmanın önünde engel olduğunu düşünen zihniyet de sosyal gelenektir. Evet bu istatistiki olarak doğrudur. Fakat düzenli korunan biri iseniz cinsel yoldan bulaşan hastalıktan ölme şansınız kanserden, obeziteden ya da kalp hastalığından ölme şansınızın yanında çok küçük bir şanstır.

Bu yazdıklarım her ne kadar karakter linci şeklinde sosyal saldırıya uğrama şansımı arttırsa da demek istediğim şu : Daha az partnerim olması sayesinde hastalık kapmaktan korunuyorum mantığı, daha çok partnere zaten sahip olamayacak AFC’nin rasyonelliştirme bahanesidir ve toplumca da desteklenir. Tipik bir gereksinimin erdem haline gelmesidir.

Lokasyon, lokasyon, lokasyon

Kaliteli kadın – orospunun teki mitinin bir devamı da bar veya gece kluplerinde sadece yollu ve kalitesiz kadınların bulunabileceği inancıdır. Bu tipik bir AFC ak-kara düşüncesidir ve a) genelde eşleştikleri “kaliteli” kadının da buralara gittiği gerçeğinin es geçer ve b) kriterlerin altında bir kadınla pekala kütüphanede ya da muhallebicide de tanışabilirsiniz.

Burada asıl problem tipik bir AFC’nin bar ya da klüpte kız tavlamanın zor olması ve AFC’nin bu zorluğu aşacak sinir gücüne ve yeteneğe sahip olmamasıdır. Bar ortamında a) çok daha fazla rekabet vardır ve b) reddedilmeler genelde üçüncü şahıslarca da görülür. Bu kadar rekabetin ve gerçek zamanlı yenilginin (bolca da fırsat olmasına rağmen) hızına ortalama AFC’nin duygusal gücü yetmez. Bu yetersizliği maskelemek için böyle yerleri ve böyle yerlere takılan kadınları kötüleyen AFC bir taşla iki kuş vurduğuna inanır – hem egosunu gerçek reddedilmeden korumaktadır hem de bu düşüncesi sayesinde toplumun ahlak geleneğine yaltaklanır.

Ben diğer erkeklerden farklıyım miti

Bu muhtemelen en tehlikeli AFC miti.

Hepimiz, kendimizin eşsiz ve özel olduğumuzu düşünmeyi severiz. Bu hoşa giden bir düşünce ama bizim eşsizliğimizin onu takdir edecek birileri yoksa bir önemi yoktur. Hepimiz bir şekilde güzel, iyi, başarılı olduğumuzu düşünmekle kalmaz, bunun takdir edilmesini de bekleriz. AFC açısından fikir şudur :

AFC, kadının ağzından çıkan karşı cins kriter ve beklentilerine mümkün olduğu kadar uyarak ve kendisini bunlara uymayan bazı varsayımsal “diğer erkekler”e üstün bir pozisyona koyarak özel olduğunu ve bunun da kadın tarafından takdir edileceğini düşünür.

Bu düşünce, diğer AFC sürüsü (ve toplum geneli) tarafından takdir görür ve beslenir. Sevgili AFC’miz kendini kadının istediğini söylediği kalıba sokuşturmak için canı gönülden çabalarken diğer AFCler ve kadınlar tarafından gazlanır ve desteklenir. “Ah Orhancığım, sen (canımı yakan) diğer erkekler gibi değilsin, ne tatlı”. Evet, bunu kendisini uydu erkek yörüngesine fırlatırken o can yakan erkeklerden bir sonrakinin kucağına atlayan hanım kız bile pohpohlar. AFC’mizi  nasıl suçlayabilirsiniz? Kendisi iyi çocuk olmasının erdemine ve sonunda kazanacağına inanırken tüm toplumda onu doğrular (Daha önce de bahsettiğimiz gibi kadın 30lu yaşlarında artık can yakan çocuk tavlayacak güzelliği kaybedip de Orhancığımızı yörüngeden nikah dairesine indirdiğinde, Orhancığımızın iyi çocuk ısrarı cidden kazanmış görülür.)

Sonuç

Erkeklerin 95%si, kemiklerimize kadar işlemiş bir sosyal geleneği yaşattıklarını, onun yazılı senaryolarını papağan gibi tekrarladıklarını bilmeden bu yukardaki gibi düşünceleri canı gönülden savunurlar. Dünya’nın en etkili sosyal gelenekleri, dışardan dayatılanlar değil, öznelerin içselleştirip eleştirmekten kaçındıkları (eleştirilmesini duymaya bile tahammülleri olmayan), kendi doğal dürtülerini kendi kendilerine bastırıp uyguladıkları sosyal geleneklerdir. Bu gelenekler aynı zamanda buna azıcık uymayacak gibi olanların diğer öznelerce herhangi bir tepe otorite olmadan bastırılmasına neden olan güçlü geleneklerdir(*). Bu işte, The Red Pill‘e isim babası olan Matrix’tir.

AFC sosyal zihniyeti her zaman erkeklerce ortama sürülmez. Birçok durumda bu zihniyeti piyasaya süren bir kadındır ve AFCler buna karşı çıkacak cesaretleri olmadığından ama daha çok komik “kadınların suyuna gidiyim belki biri sevimli bulur ve verir” mantığından kadının peşine takılırlar.

Pozitif erkeklik konusunda atabileceğiniz en iyi adım, AFC zihniyeti ile aranıza mesafe koymak ve ona eleştirel gözle yaklaşmaktır. Birçok erkek AFC sosyal geleneğinin bir örneği ile karşılaştığında buna karşı çıkıp mağara adamı suçlamasını göğüsleyecek kadar taşaklı olmasa da, bu tür bir fırsatta kendinizi gerçekten “diğer erkekler”den farklı kılmak çok yararlıdır.

(*) – Mahalle Baskısı diyelim ve rahmetli Şerif Mardin‘i analım.

Bana sorularınızı uygun yazı altında sorabilirsiniz, benimle görüşme ayarlayabilirsiniz ya da ilişkiler setimize bakabilirsiniz. Youtube, Spotify ve Patreon kanallarımızı da takip etmeyi unutmayın.

 

 

Yengeç zihniyeti nedir?

Yengeç zihniyeti (İngilizce crab mentality) kabaca “ben sahip olamıyorsan sen de olmamalısın” olarak tanımlanabilecek bir kavram. İngilizce de buna “kovadaki yengeç zihniyeti” de denir. Bunun sebebi, bu mentaliteye sahip kişinin bir kovaya topluca konulan yengeçlere benzemesidir.

Bir kovaya topluca konulan yengeçler, birbirlerinin üzerine çıkarak kovadan kaçabilecek iken, biraz tepeye çıkan ve kaçabilecek gibi olan yengeci topluca kovanın içine çekerler. Böylece cümbür cemaat birinin yemeği olana kadar kovada kalırlar. Durum odur ki eğer bir yengeci tek başına koysanız biraz çabayla kaçabileceği kovaya birçok yengeci bir arada koysanız, hiçbiri kovadan çıkamaz.

Bunun insan davranışındaki paraleli şudur : Bir grupta bir birey diğerlerinden daha başarılı olduğunda, grubun diğer bireyleri ya da en azından azımsanamayacak bir kısmı kıskançlık, kin ve fesat duyguları ile onun ilerlemesine engel olmaya çalışacaktır.