Cinsel Sadakatsızlık: Çeşitlilik Arama, Mutsuzluk ve Eş Değiştirme

Nöroplastisite 301 kitabının “David Buss: İnsanlar Romantik Partnerlerini Nasıl Seçerler ve Kısa ya da Uzun Süreli Olarak Ellerinde Tutarlar?” bölümünden alıntıdır.

Şimdi biraz sadakat sözü verilmiş ilişkilerde ihanete bakalım. Uzun süreli ilişkilerde erkeklerin ve kadınların aldatma sebepleri ve aldatmanın sonuçları konusunda istikrarlı bulgular neler? Aldatma ne sıklıkta oluyor?

Aldatmanın ne sıklıkta olduğunu bulmak güç zira aldatma, insanların sır olarak tutmak için büyük çaba harcadığı şeylerden birisi. 70 yıl önce yapılan klasik Kinsey araştırmalarına bakarsanız, ihanet ile ilgili soruların, insanların cevaplamaktan en çok kaçındıkları sorular olduğunu görürsünüz. Bu soru sorulduğunda daha fazla insan çalışmalara katılmayı bırakıyordu. Bu tabii insanlar neleri saklıyorlar sorusunu gündeme getiriyor. İhanet, ensest ve cinayet gibi insanların evrensel olarak büyük bir çabayla saklamaya çalıştıkları küçük bir davranış kümesi var.

Kinsey, 70 yıl önce, evli kadınların %26’sının, evli erkeklerin %50’sinin, evliliklerinin bir noktasında ihanet ettiğini tahmin etmişti. Başka çalışmalar ise genellikle daha düşük rakamlar verdiler. Yani rakamlar anketi yapanın gizlilik sözüne, bunun inandırıcılığına, vs. göre değişiyor.

Burada “duygusal ihanetten” bahsetmiyoruz bu arada. Evli partner dışında biriyle, partnerin bilgisi dışında seks yapmaktan bahsediyoruz. Başka ihanet şekilleri de var tabii. Duygusal ihanet ya da finansal ihanet gibi. Ama burada cinsel ihaneti konuşuyoruz.

Cinsel ihanette ilginç olan şey ise, ihanet motivasyonu açısından cinsiyetler arasında büyük fark olması. Burada ortalama cinsiyet farklarından konuşacağız yoksa erkekler için bahsettiğim şeyler bazı kadınlar için, kadınlar için bahsettiğim şeyler bazı erkekler için geçerli olabilir.

Erkekler için temel motivasyon, cinsel çeşitlilik. İhanet eden erkeklerin %70’i için eğer şartlar uygun olursa (iş gezisindeydim ve karşıma şu fırsat çıktı), düşük risk ve maliyet varsa, cinsel çeşitlilik ve yenilik temel motivasyon. Sanırım Chris Rock bir keresinde “erkekler sadece fırsatları kadar sadıklardır” demişti. Ya da telefon şifrelerinin partnerlerine olan açıklığı kadar diyelim.

Kadınlar için ise bu çeşitlilik ve yenilik çok daha önemsiz bir motivasyon. Aldatan kadınlar sebep olarak uzun süreli ilişkilerinde duygusal veya cinsel olarak mutsuz olduklarını (tipik olarak bu ikisi birden oluyor) söylüyorlar.

Bir insanın uzun süreli ilişkisinde mutsuz olması durumunda ihanete yatkın olacağını düşünmek çok mantıklı gelebilir. Ama erkekler için durum bu değil. Evliliklerinde mutlu erkeklerle evliliklerinde mutsuz erkekleri karşılaştırdığımızda, aldatma oranlarında bir fark görülmüyor. Bence bu, çeşitlilik arama motivasyonuna gidiyor.

Peki kadınlar neden aldatıyorlar? Bu kadınlar için oldukça riskli. Uzun süreli ilişkilerini kaybetme riski yüksek. İtibarlarının zedelenme riski yüksek ki bu iki cinsiyet için de geçerli.

Kadınların neden aldattığı konusunda iki rakip hipotez var, en azından iki tane diyelim. Evrimsel psikoloji literatüründe iki ana hipotez var.

Birincisinde, kadın bir partnerden kaynak ve yatırım alırken diğer partnerden iyi genler alıyor hipotezi. Prensipte bu çalışır bir yöntem. Bu hipotez benim değil, Bu hipotez, ikili çiftleşme hipotezi (dual mating hypothesis), Steve Gangestad, Randy Thornhill ve benim eski bir öğrencim olan Marty Hazelton tarafından ortaya atıldı.

Başlangıçta bu hipotezi ben de savunuyordum zira veriler hipotezi destekliyor gibi görünüyordu. Ama zaman geçtikçe bu hipotez ile ilgili kuşkularım artmaya başladı ve bu konudaki ana hipotezlerden ikincisi olan Eş Değiştirme Hipotezini (Mate Switching Hypothesis) desteklemeye başladım.

Kadınların neden aldattığı ile ilgili tüm verilere bakarsanız, bunların İkili Çiftleşme Hipotezi ile uyumlu olmadığını görürsünüz. Veriler diğer hipotez ile uyumlular. Yani veriler kadınların kendilerini eldeki ilişkiden çıkarma, kendileri ile daha uyumlu ya da eldekinden iyi bir partner bulma ya da en azından yeterince arzu edilip edilmediklerini  görme gibi motivasyonlarla aldatıyorlar. Yani eşleşme havuzuna ısınmak için ya da benim eş sigortası dediğim potansiyel bir yedek eş bulmak için aldatıyorlar.

Peki bu konudaki kanıtlar neler? Öncelikle aldatan kadınların %70’i, yasak aşklarına aşık oluyorlar. Ona karşı derin duygular besliyorlar. Bana göre bir erkekten iyi genler almak istiyorsanız, kesinlikle yapmamanız gereken bir şey bu. Ama eğer eş değiştirme hipotezine göre bunu yapmaları oldukça anlaşılır. Bu, kadınların aldatmasında, eş değiştirme hipotezinin motivasyon olduğunu gösteren bir veri.

Genetik Boynuzlanma ve Yumurtlamanın Çiftleşme Tercihlerine Etkisi

Şimdi bu iki hipotez birbirlerine tamamen zıt hipotezler değiller. Mesela bir kadın gerçekten de ikili çiftleşme stratejisi ile aldatıyor olabilir ama genetik boynuzlanmanın oranı ne? En azından modern ortamda oranı görece düşük. Yaklaşık olarak %2-3. Genetik boynuzlanma dediğim şey, bir erkeğin kendisinin olduğuna inandığı ama aslında kendisinin olmayan bir çocuğa babalık yapması. 

İkili Çiftleşme Stratejisi hipotezini destekler gibi görünen veriler, yumurtlama devrelerinden geliyor. Eski çalışmalara göre doğum kontrol hapı almayan kadınlar yumurtlama döneminde daha maskülen ve simetrik erkekleri çekici bulmaya başlıyorlar ki bunların iyi genlerin işaretleri olduğu hipotezi var. Ama sonradan görüldü ki, kadınların yumurtlama dönemindeki eş tercihlerindeki değişimin, ilk çalışmalarda gösterilenden çok daha zayıf olduğu görüldü ve bazı geniş kapsamlı çalışmalarda bu bulgular yenilenemedi. İkili Çiftleşme Stratejisi Hipotezini destekleyen en anahtar verilerden bahsediyoruz.

Yumurtlama dönemi değişiminde, kadınların genlerin peşinde gittiği zira sadece yumurtlarken başka bir erkekle seks yaparsa hamile kalabileceği fikrini destekleyen, kadınların aldatma zamanlamasını yumurtlama zamanlamasına göre ayarladıklarını gösteren kanıtlar vardı. Ama sonradan yapılan çalışmalar, bu sonuçları yineleyemedi ya da doğrulayamadı. Böylece de İkili Çiftleşme Stratejisi konusundaki fikirlerim değişti.

Ben artık Eş Değiştirme Stratejisi Hipotezini, kadınların aldatma motivasyonu konusundaki en olası açıklama olarak destekliyorum.

Dr. David Buss. Teksas Üniversitesi’nde Psikoloji profesörü ve aynı zamanda evrimsel psikolojisi alanının kurucularından birisi. Dr. Buss ve laboratuvarı, insanların eş seçme ve kısa/uzun vadede ellerinde tutma stratejileri ile ilgili bilgilere kaynaklık ediyor.

Bana sorularınızı uygun yazı altında sorabilirsiniz, benimle görüşme ayarlayabilirsiniz ya da ilişkiler setimize bakabilirsiniz.

Kadınlara değil kendine odaklan ne demek?

Bilgisayar Mühendisliği okudum ve üniversitedeyken kırmızı hapın “kadınlara değil kendine odaklan” felsefesi ile tamamen spora, derslerime ve yarı zamanlı işlere odaklandım. Ben mükemmelleştim mi, kızlar nasıl olsa gelecekti. Bugün 26 yaşında, bir kere bile bir kızla öpüşmemiş bir bakirim. Ne oldu, nerede yanlış yaptım?

Kadınlara değil kendine odaklan tavsiyesi, daha iyi olmak için çalışmanızı ve kadınları göklere çıkaran, onların peşinde koşup duran, onları memnun etmek için kendini paralayan, “mesajlarıma neden dönmüyorsun”, “lütfen bana bir şans ver” diye zırlayan ayak paspasına dönmemeniz için verilen bir tavsiye.  Bu tavsiye kadınlarla kesinlikle etkileşime girmeyin anlamına gelmiyor.

Fakat son zamanlarda özellikle Richard Cooper’ın “mükemmelliği kovalayın, kadınları değil” sözünü bu şekilde yorumlayan bir kesim türedi. Ben Richard Cooper’ın da bu sözleri kadınlardan tamamen uzak durun ve siz tamamen kendinize odaklanırken, kadınlar kendiliğinden gelir anlamında söylediğini sanmam ama böyle yorumlayanları görüyorum.

Bunun bir de daha negatif tonu var. Özellikle kadınlara öfkeli bakir erkek kafası diyebileceğimiz bir kafa var. Bunu sigma kanallarında ve MGTOW kanallarında çok görüyorum. “Bu ‘kevaşelere’ zaman harcamanıza değmez, hepsi hipergamisinin kölesi ilkel yaratıklar, siz ise kaplansınız, keşfedilmemiş taçsız kralsınız” diye özetleyebileceğimiz bu mesaja kapılırsanız, gençliğinizin tadını çıkaramazsınız. Toplum da bundan zarar görür ama en çok siz zarar görürsünüz.

İnternette bir grup öfkeli bakir “kadınlar şeytandır, zamanınıza değmez” dedi diye kendi hayatınızı bu renksizliğe mahkum etmeyin. Tamam, dumanın ateş olan bir yerden çıktığını, bunu özellikle sosyal medya çağında öne çıkan makyavellist – narsist – psikopat – sadist (dark tetrad) kadınlara tepki olduğunu biliyorum. Ama internetten, sosyal medyadan ve gerçek hayatta sahneyi işgal edip “mal varlıklarını” sergileyen insanlardan ötesine de bakmayı bilin.

Kırmızı hapı yine yaşı 30’u geçmiş abiler yayıyorlar ve hiçbiri bu kadar radikalleşmiyor ama son zamanlarda İngilizce kırmızı hap kanallarında dolaylı olarak bu kafayı besleyecek materyal üretiliyor. Buna da dikkat edin.

Tekrar ediyorum, “kadınlara değil kendine odaklan” sözleri, kadınlarla hiç etkileşmeyin, onlara yürümeyin, eğlenmeyin anlamına gelmiyor. Tüm kadınlar kötüdür ve zamanınıza değmez gibi buram buram başa çıkma mekanizması (coping mechanism) kokan bir anlama hiç gelmiyor.

Kendinizi merkeze koyun demek, kendinizi, hedeflerinizi, isteklerinizi merkeze koyun demek. Bu kadar. Buna ek anlamlar koymayın, koyanları da dinlemeyin. Yani “kendinizi merkeze koyun ve başka kimseyi gözünüz görmesin” diye bir anlama getirmeyin. Birinci sırada ben varım demek, sadece ben varım demek değildir. Birinci sırada ben varım ve ikinci sıradan başkaları başlar demektir.

Eğer inşaa edersen, onlar gelecekler.

1989 yapımı ve Kevin Costner’ın başrolde olduğu Düşler Tarlası adlı güzel bir film var. Mısır eken bir çiftçi olan Ray Kinsella tarlasındayken gaipten bir ses duyuyor : “If you build, he will come.”  Ya da “they will come” diyordu ama ben he will come diye hatırlıyorum. “Eğer inşaa edersen, onlar gelecekler” anlamına geliyor. Bu filmden sonra bu sözler deyim oldu.

Erkeklere tavsiye veren camiada da buna benzer bir tavsiye var. Eğer kendini inşaa edersen kadınlar gelecekler. Bu tavsiyeye uyan adamlar sonra genelde “spor yapıyorum, derslerimde / işimde ilerledim, disiplinliyim ama gelen giden yok” diye şikayet ediyorlar.

Böyle bir şey yok arkadaşlar. Çok küçük bir azınlık için olabilir ama %99’unuz, %3’lük adam bile olsanız, işin doğası gereği kızlara yürüyeceksiniz ve yine daha çok reddedileceksiniz. İnsanın evrimi deyin, fıtratı deyin, işin algoritması bu ve bu algoritmanın reddedilmenize neden olan yarısı kadınlarda diye kadınlara da diş bilemeyin.

İçinizi rahatlatacaksa, ben de en zirvemde bile kadınlara yürüdüm yoksa genelde yalnız kaldım. Bana yürüyen ve benim de hoşuma giden kadın oldu mu? Oldu ama buna bel bağlayacak biri değildim, hiç olmadım. Ha bu umrumda olmadı ve aslına bakarsanız 2018-19 yıllarına kadar, “biz niye yürüyoruz, onlar yürüsün” ya da “ben kendimi mükemmelleştirdim, neden gelen giden yok” diye bir kafanın olduğunu da fark etmemiştim. Ben Brad Pitt değilim, Justin Bieber değil ama ee? Hayır Brad Pitt ile bara gitsem ve tüm kızlar Brad Pitt’e yazsa, “lan adam Brad Pitt bana mı yazacaklardı” der yine oyunumu oynarım, eleman orada diye iş çıkmazsa da eğlenmeme bakarım. Yani bence normali bu.  Çok yakışıklı ve çekici bir elemanın olduğu ortamda kıskançlıktan ve hasetten yarılacak kadar duygusal yük dolan adamlar ne ara türedi hiçbir fikrim yok.

Feminenleşmiş erkeklerin psikozu yazısını okuyun. Çok uç bir örnek ve orada bahsedilen incelin temel problemi çocukluğundan gelen ruhsal problemler ama  “her şeyim var kızlar neden gelmiyor”, “armut piş ağzıma düş” kafasına girmenin trajikliğine iyi bir örnek.  Sosyalleşmeniz, ara ara kızlara yürümeniz ve reddedilmeyi göze almanız gerekiyor. Ha kızlar da size yürürler, hiç yürümezler diye bir şey yok. Ama size yürüyen sayısı çok yüksek olmaz, yürüyenlerin çoğunu siz istemezsiniz ve erkek olarak istediğinize yürüyebilme avantajınızı çöpe atmayın.

Bu arada evet kızlar da yürüyor olsalardı onlar da çoğunlukla reddedilecekti, kızların %2-3 kadarına bakıp kızlar her istediğini elde ederler diye düşünmeyin. Ve yine en kötü kızın bile sosyal medyada binlerce talibi var düşüncesine de düşmeyin. Kadınlar ve erkekler farklılar ve erkeklerin çoğu, kadınların beraber olmak istemedikleri adamlarla ne kadar katı bir şekilde beraber olmak istemediklerini anlayamıyorlar.

Saha Raporu; BDSM ‘li Same Day Lay

Selam millet, Ben Mr Deer. Uzun bir süredir saha raporu yayımlamıyorum. İş hayatımın yoğunluğu ve eskisine nazaran bu olayları çok sık yaşadığım için hangi birini yazayım ki diyorum. Aslında yazmayı çok severim ama yazı yazarken o anları tekrar kafamın içinde canlandırmayı ve ayrıntı vermeyi çok sevdiğim için epey zaman alıyor. Zaten eski takipçilerim bilir, ben de bu site sayesinde çok şey öğrendim ve içeriklerimi buradan yayımladım. Youtube daki içerik üreticiliğime; yazı yazmak uzun sürüyor ve Erkekadam’a da içerik çıkarmak istiyorum diye düşünürken girmiştim. Video yapmak daha kolay gelmişti. Saha raporu yazma konusunda da; Eskiden her ay sadece bir kızla birlikte olurken, vaktim vardı ama artık sayılar epey arttı; özellikle İstanbul’a taşınmam ile. Aslında bana kalsa yine yazmazdım ama Ares tanık oldu ve yazmak istedi. O bu olaylara benim ilk yazılarımı yazdığım zamanlardan beri meraklı ve benim yazılarımla başlamış. Şuan da kendisi hem grup eğitimlerimden öğrencim hem de işlerimde bana yardım ediyor. Benim için artık bu olaylar epey sıradan geliyor ve işlerim fazlası ile yoğun. Yaşadığım bu olaya dışardan bir gözle bakarken; ilk ’The Game’ kitabını okuduğum zamanlar aklıma geldi. Yaklaşık 6 sende çok şey değişti hayatımda; hem kişisel ve kariyer anlamında hem de flört konularında. Mahmut Abi ‘ye ilk ‘’abi yapamıyorum, olmuyor. Ben kızlarla konuşamayacağım sanırım’’ gibi şeyleri içeren bir mail attığım günü hatırlıyorum da.. Çok saol Mahmut abi hakkın ödenmez ve beni umutsuz bir vaka iken bu yola sokan akıl hocam Chinaski‘ye de sevgiler ve saygılar. Evet dostlarım uzun bir aradan sonra tekrar yeni bir saha raporu ile karşınızdayım, merak etmeyin öncekiler kadar uzun ve ekstra ayrıntılı değil 😀

 

Saha Raporu; Hard BDSM ile Same Day Lay

Selam baylar ben Ares. Çekim yapmak için bir Cuma akşamı Mr Deer ile buluştuk. Kovboy şapkası, deri ceketi, kargo pantalonu ve askeri platform botları ile yine çok şık bir tarzla gelmişti, ona sorsanız normal hali. “Önce bir çay içelim sonra yaparız çekimleri” dedi. Çay içmek için Bahariye’ye indik. İşlerinin yoğunluğu, eğitim programlarının yoğunluğu, yapacağımız çekim derken; son günlerde sosyal medyadaki ani ve beklenmedik patlamanın vermiş olduğu belirsizliklerle ister istemez stresliydi. Boğa’nın yukarısına doğru çıkmaya başladığımızda Deer set açacağını ama şimdi yaptığı hiçbir şeyi setlerimde (yaklaşımlarımda) uygulamamamı ve örnek almamamı söyledi. Biraz gerisinde yürüyerek ne yapacağını görmek için izlemeye başladım. Deer önce sosyal yaklaşımlar yaparak ısındı aslında. İlk gittiği kız grubuna bir turist gibi yaklaştı ve “Where is the Moda” dediğini duydum. Kızlar yarım yamalak Moda’nın nerede olduğunu ve nasıl gideceğimizi tarif ettikten sonra Deer gülümseyerek ‘Teşekkürler, iyi geceler’ (Türkçe) dedi ve tekrar yürümeye başladı. Orada kızların yüzünü görmeliydiniz, afallamış ve sonrasında gülmeye başlamışlardı. Diğer bir sosyal yaklaşımda aynı soruyla başka bir kız grubuna daha yaklaştığında, kız “bunu nasıl söyleyeceğimi bilmiyorum” dedikten sonra Deer turist modundan çıkıp “moda nerde” dedi ve kız hala onu turist sanarak “ya bilmiyorum ki nasıl diyeceğimi” tepkisini verdi. Deer yine gülerek ‘iyi geceler’ dileyerek ayrıldı yanlarından. Sonrasında iki set girişimi oldu, onlar da çok uzun sürmedi ve Deer yanıma geldi. Ben her defasında aramızda belli bir mesafe bırakarak izliyordum Deer’ı dikkatle. Tecrübeli ve işinin ehli bir PUA ile her zaman sahaya çıkmıyordum sonuçta. Tabii bunu ben de set açarak ve tecrübelerinden yararlanarak kullanabilirdim ama daha çok izlemeyi tercih ettim. Tüm bunlardan sonra bir şeyler içeceğimiz mekana gelmiş ve oturmuştuk. O sırada hala biraz stresli olduğunu ve başının da ağrıdığını söyledi. İçecekleri bitirdik ve çıkıp, yürümeye başlamıştık ki karşı caddeden HB7 gotik giyimli bir kız geçti ve Deer görür görmez hemen harekete geçti tabii, ben de arkasından adımladım mesafe bırakarak.

 

O kıza set açtı ve ben de biraz gerideki banka oturup hem onu izlemeye başladım hem de yoldan geçen potansiyel set adaylarına baktım. Açılışı o kadar rahat ve daha önce tanıdığını birine yaklaşıyormuşçasına bir şekildeydi ki; kızı bir arkadaşı sandım ilk başta. Ben onları izlerken Deer’ın kızın elini tutup sonrasında dans ettiklerini görmüştüm, bunu ona sorduğumdaysa kızın tarzından dansçı çıkarımını yaptığını ve sonra ellerini tutarak dans etmeye başladıklarını söyledi. Biraz sonrasında da Deer önce kendi mantarın üzerine çıkıp inmiş ve kızı da mantarın üzerine çıkararak orada yaklaşıp gözlerinin içine bakmıştı, ilk cinsel gerilimi orada oluşturmuştu. Tüm bunlar olurken orada Deer’in konuştuklarını hatırladığı kadar kendisinden dinlediğim şekilde üstünkörü aktaracağım.

“Mrdeer: Selam, naber?

Kız: İyi senden naber?

Mrdeer: Tarzın hoşuma gitti gelip selam vermek istedim.

Kız: İyi yapmışsın.

Mrdeer: Burada ne yapıyorsun?

Kız: Arkadaşlarımla buluştum, sıkıcı ve streslilerdi ben de ayrıldım onlardan.

Mrdeer: Şanslısın bak tanrı sana beni gönderdi. (Mantara çıkıp atladı, göklerden gelir gibi)

Kız: Sen ne yapıyorsun?

Mrdeer: Arkadaşımla dışarı çıktım ve o telefonda toplantı yapmakla meşgul, onun sıkıcı işlerinden sıyrılıp seninle konuşmayı tercih ettim. Şimdi ne yapacaksın?

Kız: Bir şeyler içeceğim.

Mrdeer: Öyle mi biz de bir şeyler içecektik birlikte içelim.

Kız: Arkadaşını orada mı bırakacağız?

Mrdeer: Hayır onu da alacağız tabi ki.”

Bu konuşmalardan sonra yanıma geldiler ve Deer bir Çanakkale sohbeti başlatmış olmalıydı ki kıza “Çanakkale’yi o anlatır sana” diyerek beni gösterdi. Ben Çanakkale’de okumuştum ve bunun üzerine sıkılmadan konuşabilirdim, Deer bunu bildiği için bizi orada tanıştırmış oldu aslında. Ben kızla tanıştım ve bir şeyler içmek için birlikte yürümeye başladık. Yürürken Deer az önce yaptıkları konuşmalar üzerinden sataşıyor kız da “taşaklarına tekmeyi geçireceğim” gibi tepkiler veriyordu ki bunlar Deer’ın hoşuna gidiyordu. Yürürken kolunu kızın omzuna atmayı ihmal etmemişti tabii. Barın önüne geldiğimizde Deer’ın mekânın sahibi olduğunu düşündüğüm adamla selamlaştığını gördüm. Kapıda her kim varsa tanıyor ve her gün görüşüyormuşçasına bir samimiyetle konuşuyordu. Yukarı çıktığımızda da aynı şekilde bardaki çocukla ve garsonlarla konuşmuştu. Çatı katına çıkmıştık ama yer yoktu. Deer hemen oradaki tanıdığı çalışan çocuğa burada oturmak istediğimizi ve bizim için bir yer ayarlamasını istedi. Çocuk hiç ikiletmeden bir masa ve üç sandalye ayarlamıştı. Oturunca ben tuvalete gittim, döndüğümde Deer ve kız hararetli bir sohbete başlamışlardı bile. Deer kızın dövmelerinden konuya girdi çünkü benim de sohbete dahil olmamı istiyordu. Bende de dövme boldu. Bu konuda gerçek anlamda tecrübeliydi, birini istediği gibi bir sohbete çeker ya da sohbetten dışarı atabilirdi. Kız telefonunu açtı ve şu an görünmeyecek yerlerdeki dövmelerini gösterdi. Göğsünün üzerindeki dövmeyi göstermek için rahatça sütyen ve atlet askısını kenara sıyırdığında, Deer elinin tersiyle dövmesinin üzerini okşadı. Her fırsatta pozitif cinsel gerilim oluşturabilmek için kino yapıyor ve bunu o kadar kılçıksız şekilde yapıyordu ki kızın hiç gözüne batmıyor aksine hoşuna gidiyordu her defasında. Sonra kız benim dövmelerimi sordu haliyle ve ben de dövmelerimden, dövüşçü olduğumdan bahsettim. O da dövmecisinin de dövüşçü ve punk olduğunu söyledi. O sırada Deer ile gülmüştük dövmeci, dövüşçü ve punk üçlemesine. Deer başının ağrıdığından bahsettiğinde kız mistik güçlerinin olduğunu ve dokunarak bunu geçirebileceğini söylemişti, Deer burada yapıp yapamayacağını sorduğunda kız “sessiz sakin bir yer gerekiyor” bunun için demişti. Deer hemen fırsattan istifade mistik konular üzerine yöneltmişti ki sohbeti, o sırada daha rahat bir masa boşaldı ve biz kalkıp oraya geçtik. Deer koltuk tarafına kızı yanına alıp rahat kino yapabileceği bir şekilde yayılarak oturdu. Haliyle kız tam dibine oturdu ve ben de karşılarındaydım. O sırada ben kalkıp tuvalete gittim ve ben yokken Deer kıza parfümünün kokusunu merak ettiğini söylemiş ve kızın parfümünü koklarken dudaklarını boynuna sürtmüş ki sonrasında kız Deer’ın parfümü koklamak için yaklaştığında Deer kıza orada kalmasını söylemiş ve birkaç saniye kız o pozisyonda kalmış. Zaten ben döndüğümde kızın burun ucu ve dudakları Deer’ın boynunda o şekilde duruyordu. İlk yakın cinsel gerilimi de tahminimce bu şekilde yarattı orada. Konuyu sonrasında cinselliğe getirdiğimizde (boşalma süreleri, masaj, hassas noktalar vb) Deer konuşma esnasında masaj konusu açıldığında; kur masajı bildiğini söyledi, kız tabii ki merak edip ne olduğunu sorduğundaysa Deer; kadınların cinsel bölgesine dokunmadan onları yükseltmek ve cinsel olarak rahatlamak için yapılan bir masaj olduğunu söyleyince kızın daha da ilgisini çekti. Hatta hemen ardına kızın elbiselerinin üzerinden kıza birkaç dokunuş yaptı ki tam o esnada kızın gözlerinin baygın gibi kaydığını gördüm. O an kız Deer için “Adam bana full paket geldi amına koyim” dedi ve biz Deer ile birbirimize bakıp gülmekten yarıldık. Deer kendinden emin ve oldukça profesyonel şekilde hareket ediyordu. Sonrasında dans etmek için aşağı indik ve ben dans alanında bir duvara yaslanıp izlemeye başladım. Daha önce herhangi bir gece kulübünde ya da barda oynamadığım için kendimi akışa da bırakamamıştım. Deer ve kız muazzam bir ahenkle sanki daha önce birlikte defalarca dans etmişçesine süzülüyorlardı pistte. Bir ara yanlarına başka bir kız geldi ve o da Deer ile birlikte dans etmeye başladı. O sırada Deer’ın takıldığı kız yanlarına gelen kızı Deer’a yönlendiriyordu birlikte dans etmeleri için. Hatta ilerleyen saatlerde Deer’ın takıldığı kız; o kızı neden beğenmediğini ve istemediğini de sormuştu. Deer biraz dans etse de sanırım kızı beğenmediği için onu görmezden geldi. Biraz dans ettikten sonra yukarı çıkacağımızı söyledi kıza Deer. Kızın buna biraz üzüldüğünü gördüm. Halbuki istiyorsan gel demişti Deer ona. Tüm bunlar olurken ben de zihnimde o kızla dans edebilirdim diye geçiriyordum ki çünkü Deer beni piste çekmeye çalışmış hatta “Kenardaki kaybeden olma gel, bak kıza ortaya çekiyor işte” demişti. Bense tabii ki yerimden kıpırdamamıştım o an.. Yukarı çıkmadan önce de Deer ve kız orta katta kalmışlardı. Orada balkona geçtiklerini söyledi Deer. Daha izole durumda kaldıklarında Deer kıza o baş ağrısı muhabbetini yaptırmış ve o da kıza bilinçaltı falını (küp testini) yapmış ve orada öpüşmüşler. Yukarı geldiklerinde de kız baya baya öpüştüklerini belli eden Deer’ın dudakları hakkında bir cümle de kurmuştu. O mekanın kapanma saati yaklaştığında oradan çıkıp yürümeye başladık.

Deer yönlendiriyordu bizi, Kadıköy’ü avucunun içi gibi biliyordu. Bir barın önüne geldiğimizde Deer oradakilerle selamlaştı ve selamlaştığı kişilerden biri de barın sahibi olduğunu öğrendim. Sonrasında içeri girip üst kata çıktık. Üst katta çok aşırı bir kalabalık vardı. Küçücük bir mekanda en köşeye geçmemiz dakikalar sürdü ki o sırada sürtünen kızlar ve erkekler kafamı karıştırmıştı. Köşeye geçtiğimizde Deer ve kız çoktan dans edip öpüşmeye başlamışlardı ki sol tarafımda erkeklerin de öpüştüğünü gördüm. O anda anlamıştım oranın bir mix (karışık, yani gaylar da var!) bar olduğunu. Herkes rahat olduğu için Deer bizi buraya getirmişti ama ben hem aşırı yüksek sesten hem de gayların arasında götü sağlama alma derdinden hiçbir şey yapamadım tabii. Deer kızı orada yatırabilirdi. Etrafımda olan kızlar bakışlar atıyorlardı bana, belki gey olup olmadığımı anlamaya çalışıyorlardı ama ben sadece arkama yaslanmış öylece etrafı izliyordum. Bir süre sonra o kadar sıcak oldu ki ortam ben üzerimdeki kazağı çıkardım ve Deer kovboy şapkasını bana taktı. Onlar hava almaya çıktığında oradan bir kız yanıma yaklaşıp kolyeme uzandı ve “Güzelmiş, sevdim” dedi. Ben o kadar kilitlenmiştim ki ancak idrak edebilip kıza zar zor cevap verdim. Normal şartlarda kadınlarla konuşabilen bir adamken böyle bir ortamda donup kalmıştım adeta. “Özel bir tasarım, bir ressamın eseri” dedim. Kız da elini çekerken elini karnıma ve kasıklarıma sürttü ama ben buna rağmen bile hiçbir adım atmadım tabii ki kafama sıçayım hahaha. Deer geldikten sonra “Hadi çıkıyoruz” dedi ve o mekandan da çıktık. Sonrasında ben işimin olduğunu söyleyip onlardan ayrıldım ve Deer o geceyi ‘fc’ ile bitirdi. Evdeki detaylarına gelecek olursak da Deer’ın anlattıklarıyla şu şekilde olmuş. Kız ve Deer eve girmişler, Deer’ın kedisini sevmişler, Deer biraz evi gezdirip videolarında da bahsettikleri şekilde kızı rahatlatmış. Sonrasında ambiyans ışığını yakıp romantik dakikalar yaşamışlar. Partideyken de belli olsa da, evde kızın baya baya ağır BDSM olduğunu fark etmiş. Hatta bana bunca yıllık yaşadıklarının üzerine farklı şeyler yaşamanın heyecanını yaşadığını söylemişti. Açıkçası daha önce Kadıköy’de BDSM bir kızı ‘tasma’ ile gezdirmesinden sonra bunları söylemesi beni baya düşündürttü, ayrıntıları tam anlamı ile anlatmadı tabi ki. Çünkü biz öğrencilerine söylediği en önemli kurallardan; kızlarla yaşadığını övünerek anlatma ve birlikte olduğun kızları asla yargılama; uymuyorsa next. Kendisi içerisinde yetiştiği alt kültür (pua) ve mesleği nedeni ile arada örnekler vermek zorunda olsa bile yaşadıklarını dile getirmeyi çok da sevdiğini söylemem. Ee her gücün sorumluluğu, her sorumluluğun da getirileri olduğunu söylerdi. Bu raporu yazarken bile ben de yanlışlarımı net gördüm ki Deer da bana sonrasında bunları açıkladı ve bir sonraki Deer ile saha raporumda böyle olmayacak tabii ki. -Eline Sağlık Ares.

Not: Ufak tefek düzeltmeler yapılmış olsa dahi, saha raporu tamamen Ares tarafından yazıldı. Ve sen sevgili kısa sürelik kız arkadaşım seninle yaşadığım her şey gerçekti ve ben seninle oyun oynamadım. Bu arada gerçekten öyle, rol yapmayın. Oyun rol yapmaya teşvik eder ama rol yapan zaten baştan çerçeveyi verir ve muhtaçtır. Rol yapmaya çalıştığın kişi olamaya çalış! Gerçekten O ol!

 

 

 

 

 

Aile ve evlilik üzerine

Mahmut Abi evlilik konusunda düşüncelerin nedir? Kırmızı hapta gerek Türkçe gerek İngilizce içerik üretenlerin hemen hepsi erkeklerin evlilikten uzak durması gerektiğini söylüyor. Sen bu konuda ne düşünüyorsun?

Ben diğerlerinden farklı olarak erkeklere evlilikten uzak durma tavsiyesi vermiyorum. Çocuk yapma veya gelecek nesilleri yetiştirme ihtiyacınızı, feministler evlilik kurumunu erkekler için zor ve tehlikeli hale getirdi diye bırakmanızı tavsiye etmem. Evlenmeden çocuk yapabiliyor musunuz bilmem ama bu hala pek mümkün değil. Geçenlerde Avrupa’da oldukça liberal bir ülkede yaşayan bir arkadaşım, 6 yıldır resmi olarak evlenmeden karı – koca hayatı yaşadığı kadınla evlendi zira kadın hamile kaldı. Nedenini sorduğumda o ülkede bile anne ve babanın resmi olarak evli olmamasının, çocuğun resmi evrak gerektiren işleri ile ilgili büyük külfet yarattığını söyledi. Türkiye’de durumun daha iyi olduğunu sanmam. Belki ABD’de bazı aşırı liberal eyaletlerde bu iş rahattır ama orada da öyle olduğunu pek sanmam.

Yani benim bildiğim 2020’li yıllarda bile çocuk yapmak için evlenmeniz gerekiyor.

Tamam biliyorum, evlilik riskli ki bu riskleri burada yazıp duruyoruz. Evleneceğiniz kadını çok dikkatli seçmelisiniz ama çok dikkatli seçseniz bile devletin evli kadına verdiği silahların eşinizin elinde olmasını istemezsiniz. Yani biraz abartı olacak ama şöyle düşünün. Devlet evlilikte erkeğe istediği zaman karısıyla cinsel ilişkiye girme hakkı verse ve kadın istemese bile cinsel ilişkiye girmesini tecavüzden saymasa, erkeklerin büyük çoğunluğu bu durumda da karısı istemiyorsa onunla zorla ilişkiye girmez. Ama bu, böyle bir yasanın saçma ve insanlık dışı olduğu gerçeğini değiştirmez. Bir kadının, bunu yapmayacak bir adamla evli olduğunu bilmesine rağmen kocasının elinde böyle bir “hakkın” olmasını isteyeceğini sanmam.

Her neyse, çoğunuz hala çocuk yapmak ve yetiştirmek isteyeceksiniz ve bunun için evlenmeniz gerekecek. Şu an 25 yaş altındaysanız bu konuda yorum yapmayın zira şu an çocuk yapmam diyenlerinizin çoğu 30 yaşında böyle düşünmeyecek. Gerçekten bu isteğe sahip değilseniz, sahip değilsiniz ve toplum baskısına boyun eğmeden çocuk yapmaktan uzak duruyorsanız size ne mutlu. Ama çoğu erkek çocuk yapmak, aile babası olmak istiyor ve bu istek oldukça güçlü, oldukça temel bir istek ve normal bir istek.

Kendi ideolojik çıkarları ya da düz aptallıkları nedeniyle, aile kurumunu yıkmaya and içmiş feministlerin, iklim felaketçilerinin ve benzeri ideolojilere bulanmış aşırı solcuların istediği de bu erkeklerin evlilik kurumuna ya birer tasmalı köpek olarak girmeleri ya da evliliği göze alamayıp hiç girmemeleri. İkisi de onlar için iyi birer sonuç. Ama ben bu şer odaklarına meydan okuma adına ve onlara inat olabildiğince iyi aile kurma taraftarıyım. Birçok erkek için de, toplum için de iyi olan bu. Siz önce tabii kendinizi düşünün ama dediğim gibi erkeklerin büyük çoğunluğunun içinden gelen istek de bu zaten.

Bugün boşanma erkek için büyük külfet ama riskini bilerek girerseniz hem riskini azaltırsınız hem de gerçekleşmesi durumunda alacağınız hasarı. Ben dünya savaşı, kıtlık, vs. gibi zor koşullarda bile bunları göze alabilmiş nesillerin torunları olarak bizim içinde bulunduğumuz durumun onlara göre hala çok daha rahat olduğunu düşünüyorum.

Bir erkek hangi yaşta evlenmeli?

Ben bu konuya erkekler için ideal evlilik yaşı yazısında değindim ve orada bunun 33 olduğunu söyledim. Yine Rollo Tomassi başta olmak üzere bunun daha yüksek olması gerektiğini söylediklerini biliyorum ama ben şahsen oldukça geç bir rakam verdim. Aslına bakarsanız 31-32 yaş ideal olanı. Daha öncesinde erkek yeterince olgunlaşmıyor, keşke olgunlaşabilse. Eskiden erkeklerin 22-23 yaşında geldiği olgunluğa bugün erkekler 32-33 yaşında geliyor. Bu sistematik ve teknolojik bir şey, eskiye göre eğitim süresi çok daha uzun ve hayat daha kolay ve bu da erkekleri daha uzun süreler çocuk tutuyor. Ayrıca bunların üstüne bir de erkekleri daha da bebekleştiren popüler sinema başta olmak üzere her yerden akan mavi hap propagandası var.  Belki bizi takip edenler ya da başka şekilde uyananlar erkenden olgunlaşmak için çaba harcayıp daha erken olgunlaşabilirler. Ama uzun süreli kadın erkek ilişkisinde yetişkin erkek olmanın, evin reisi olmanın bilincine ulaşmanız için bugün bilgi yanında zaman da gerekiyor.

Bu arada bir parantez açayım ve şunu söyleyeyim zira önemli bir kısmınızın bunu duymaya ihtiyacı var: 32 yaş erkekler için geç değil. 30’unu geçtim ve geç kalmış hissediyorum diyen erkeklerle konuşuyorum. Hayır, siz kadın değilsiniz ve sizin geç kalmaya başladığınız yaş sınırı 30 değil. Kadınların bazı biyolojik avantajları var ama sizin de erkek olarak biyolojik olarak avantajlarınız var ve onlardan biri de bu. 35 yaşında bile geç kalmadığınızı söylemek isterim. Ama burada ideal yaşı konuşuyoruz, ne zaman geç kalmaya başladığınızı değil.

Burada sizin evlilik öncesi cinsel ilişkiye girebildiğinizi varsayarak tavsiye veriyorum. Ama okuyucularımın büyük bir kısmı dini nedenlerle evlilik öncesi cinsel ilişkiden uzak duran insanlar. Eğer evlilik öncesi cinsel ilişkiden uzak duran biriyseniz, 30’lu yaşlara kadar cinsellik olmadan beklemeniz hiç doğal değil ve kendinize işkence etmeniz demek. Ben evlilik öncesi cinsellik kısıtı olan arkadaşlara 25-27 bandında evlenmelerini tavsiye ediyorum. Burada dezavantajınız tabii ki yeterince büyümeden böylesine önemli bir tercih yapmak ama bu riski göze alacaksınız artık.

Peki hangi yaşta geç kalmış sayılabiliriz?

Benim bu konuda temel kriterim, çocuklar büyüdükten sonra kendi başınıza kalma zamanınız. Erken yaşta çocuk yapmanın avantajı, görece genç olduğunuz bir dönemde çocukları büyütüp yine görece genç bir yaşta çocukları yuvadan gönderip kendi başınıza kalabilmeniz. Eskilere bakarsanız 20’lerinin ortalarında çocuk yapıp 40’larının ortaları gibi görece genç bir yaşta rahata eriyorlardı. Şimdi 40 yaşından sonra da çocuk yapabilirsiniz ama 40’ından sonra yaptığınız çocuğa 60’ınıza kadar bakacaksınız ya da 50 yaşında çocuk yaptığınızda 70 yaşına kadar bakacaksınız. O yüzden mümkünde çocuk yapma işini 30’larınızda bitirin derim.

Not: 23 yaş ve altı arkadaşlar bu yazıyı pas geçin ve yorum da yapmayın. Sizin bu işe kafa yormanız ve sizinle bu işi tartışmak, ilköğretim talebesinin üniversiteye girip girmeme konusunda kafa yormasına ve tercih tartışmasına girmesine benzer. Sizin önünüzde savaşacağınız yeterince canavar var zaten, uzaktaki canavarı sonraya bırakın. Ben şu an 20 yaşında bir genç olsam, kendi evlilik öncesi cinsel rahatlığıma göre 26 yaşına kadar evlilik konusunda bir şey okumayı bile düşünmezdim. Siz de kafanızı bunlara yormayın.

Daha az erkeğin üniversiteye gitmesi çiftleşme krizi yaratacak

New York Üniversitesi Profesörü, daha az erkeğin üniversiteye gitmesinin sonucu olarak ‘’çiftleşme krizi’nin ortaya çıkacağını ve Amerika’nın çok fazla meteliksiz ve yalnız erkek ürettiğini söyledi.

New York Üniversitesi profesörü Scott Galloway, Cumartesi günü CNN’ye verdiği demeçte kadınlardan sayıca çok daha az erkeğin üniversiteye gittiğini ve bunun bir “çiftleşme krizine” yol açtığını söyledi.

The Wall Street Journal’ın bu ayın başlarında ABD Eğitim Bakanlığı verilerine dayandırdığı haberine göre, 2020-21 eğitim öğretim yılının sonunda üniversite öğrencilerinin %59,5’ini oluşturan kadınlar, tüm zamanların en yüksek ‘’kadın üniversite öğrencisi’’ seviyesine ulaştı. Üniversite okuyan erkeklere bakıldığında bu yüzde %40.5.

Ulusal Eğitim İstatistikleri Merkezi’nden alınan verilere göre, 1970’de erkekler, üniversiteye kayıtlı olanların yaklaşık %59’unu oluştururken, kadınlar bu oranın %41’ini oluşturuyordu. Buna ek olarak, Journal önümüzdeki birkaç yıl içinde cinsiyetler arası eğitim seviyesi farkının artacağını ve böylece üniversiteden mezun olan her erkek ile karşılaştırıldığında bir mezun olan erkeğe iki üniversite mezunu kadın oranı yakalanacağını söyledi.

M.Galloway, CNN’e sorunun mevcut rakamlardan çok daha büyük olduğunu, çünkü kadınlara göre, erkeklerin okulu bırakma oranının daha fazla olduğunu söyledi. Aynı zamanda Bay Galloway, “Üniversite erkeklerin değil, kadınların alanı haline geliyor” dedi.

M.Galloway’e göre sorun, eğitimin kalitesinin artmamasına rağmen üniversitenin maliyetindeki artıştan kaynaklanıyor. Elit üniversitelerin başarılı öğrencilerin kayıtlarını artırmaya değil, lüks bir üniversite deneyimi sunmaya odaklandığını bildirdi. Ayrıca, üniversite çağındaki erkeklerin, onlarla aynı bölümde okuyan kadın meslektaşlarına göre daha fazla seçeneğe sahip olduğunu da sözlerine ekledi.

Ayrıca kendisi şu sözleri de söyledi: ‘’Bir erkek Florida’da bir inşaat alanında iş bulabilir veya 18 yaşında bir uygulama geliştirir, polis, itfaiye görevlisi olabilir veya alım satım işlerinde çalışabilir ve bu işlerden günde 100, 200 dolar kazanabilir. Ve bu, kişiye gerçek bir nimet gibi gelebilir.

Ancak Galloway, sınıflaştırmanın ötesinde bu bölünmenin toplum için varoluşsal bir tehdit oluşturduğu ve tehlikeli bir grup yarattığımız konusunda bizleri uyardı.

“Ülkede çiftleşme eşitsizliği var. Hatta üniversite mezunu kadınlar diploması olmayan erkeklerle birliktelik kurmak istemiyor’’ dedi ve ekledi: “Dünyanın en tehlikeli insanı, meteliksiz, yalnız adamlardır ve biz bundan çok fazla üretiyoruz.”

Ona göre, “dünyanın en istikrarsız şiddet içeren toplumlarının hepsinin ortak bir noktası var: Kendini herhangi bir işe, okula ya da ilişkiye bağlamayan genç ve depresif erkekler“.

Dergi, bu sıçrama için geri dönüş ihtimali olmadığını da bildirdi. Kadınlar ülkedeki üniversite çağındaki kişilerin %49’unu oluşturuyor, ancak 2021-22 öğretim yılı için kadınların 3.805.978 lisans diploması için kolej başvurusu varken, erkekler sadece 2.815.810 başvuruda bulundu.

2020 sonbaharında, Los Angeles California Üniversitesi kayıt sayısını 3.000 öğrenci artırdığında, bu kontenjanların %90’ı kadınlar tarafından dolduruldu. The Journal dergisine göre, aynı dönemde UCLA’ya(bir üniversite) kayıtlı öğrencilerin sadece %41’i erkekti.

UCLA başkan yardımcısı Youlonda Copeland-Morgan, erkek başvurularının kadın başvurularla kıyaslanamayacak kadar az olduğunu, çünkü daha az erkeğin başvurduğunu söyledi.

Pell Yüksek Öğrenim Fırsatları Enstütüsü’nün kadim üyesi Thomas Mortenson, “Erkekler kayda değer bir hızla kadınlardan geride kalıyor” dedi.

Kaynak: An NYU professor says fewer men going to college will lead to a ‘mating crisis’ with the US producing too many ‘broke and alone’ men

İnseller yeni vikingler haline gelebilirler

Unherd’de çıkan ilginç bir yazıyı sizinle paylaşıyoruz. Her ne kadar Unherd gibi ana akımdan uzak bir yayında editör olmasına rağmen, kırmızı hap ile ilgili bilgisi ana akım feminist cehaleti seviyesinde olan bir kadın tarafından yazılmış olsa da (insellere alternatif sağ, kırmızı haplılar diyor), insellerin bugüne kadar yaptıkları seri cinayetleri abartsa ve insel grubunun politik ve etnik durumundan bihaber olsa da (insellerin %45’i kendilerini solcu olarak tanımlıyor ve bu yazarın değindiği ABD’de insellerin temel şikayeti beyaz erkeklerin daha çok tercih edilmesi – %30 kadarı başka ırklardan – fakat abla insellere sağcı, ırkçı vs diyor) enteresan bir makale.

3. Dünya savaşı neredeyse geçen hafta Ladakh’ta başlayacaktı. (Bir süredir askeriyenin ve tansiyonun yükseldiği kuru, yüksek rakımlı Himalaya ve Çin sınırında yer alan Hint Keşmiri.) 15 Ocak’ta Çin ve Hint askeri gücünün 45 yılın ardından en az 20 Hintli ve en az 45 Çinli askerin öldürülmesiyle ilk somut çatışma patlak verdi. Dünyanın en kalabalık iki ülkesi arasındaki tansiyona sebep olan bir çok jeopolitik sebep var, ancak iki ülkeyi birbirine düşürecek zamandan münezzeh ve köklü bir sebep daha var – kadınlar. Ya da kadın kıtlığı.

Takriben 1015 yılında yazdığı Normandiya’nın Tarihi adlı kitabında Dudon (bkz. Dudo of St. Quentin~History Of Normans) Vikinglerin yaptığı yağmalamaların sebebinin kendilerine kadın bulamaması olduğunu savunmuştu. Bu görüş aynı zamanda antikacı William Camdem’in 1610 yılında yazdığı Britanya kitabında da yankılanmıştı: Camden “Vikingler; herkese yetecek kadın olmaması sonucunda aşırı sayıda genç erkeğin, güzel bir kadın bulup yuva kurma umudu olmadan maço bir şekilde etrafta takılmalarıdır.” şeklinde bir görüş ileri sürmüştü. (Yağmalamak, kelimenin tam anlamıyla Viking demektir).

Yani, ne zaman ki bu artık genç erkekler kendilerini yük olan bir topluluğa çevirsin; Camden’in deyimiyle, bir bölge bunları sürü ile kendine çeker.  Aralarında “yaramaz” olan genç erkekler baş belası olma yolunda denizaşırı ülkelere gemilerle gönderilir. Ki gönderildiler de.

Evrimsel biyolojide belirli bir türün üreme amacı güden dişi ve erkeklerinin birbirine oranına işaret eden ‘işlevsel cinsiyet oranı’ (operational sex ratio) adında bir terim vardır. Bu oran 50:50’den saptığı an, kalabalık olan cinsiyet,  daha kıt olan karşı cinsten kendisine eş seçmek için rekabete girecektir.

Bu terimden habersiz olsalar da Dudo ve Camden tam olarak bu fenomeni ortaya atmışlardır. Olası bir eşin kıtlığı ve “külfetli artık erkeklerin” çoğalması sonucu vahşet ve şiddet artar. 2019’daki bir araştırma göstermiştir ki; yüksek statülü erkeklerin sosyal bir norm olarak çok eşli olması (buradaki anlamıyla; bir erkek için bir çok kadın) sınır komşusu ülkelere saldırıda bulunması tavana çıkar. Bir avuç azınlık erkeğin uygun durumdaki kadınları tekeline almış olması, geriye kalan erkekleri statü ve kaynaklara sahip olmak için diğer ülkelere saldırmak zorunluluğunda bırakmıştır.

Hindistan ve Çin aşırı miktarda “külfetli artık erkek” popülasyonuna sahip. Yenidoğan erkek ve kız bebeklerin birbirine oranı normalde 105:100’dür. Ancak Mara Hvistendahl ‘Doğal Olmayan Seçilim’ (Unnatural Selection) kitabında gösteriyor ki, prenatal ultrasonografi ve cinsiyet öncelikli kürtaj sayesinde(!) Çin 118:100 ve Hindistan 108:100 oranına sahip. Bu oran Hindistan’ın bazı bölgelerinde 150:100’e kadar uzanıyor. Cinsiyet öncelikli kürtaj artık Hindistan’da yasaklanmış olsa da bu oranlar hala yaygınlıkta ve Hindistan’da erkek sayısı kadın sayısından 37 milyon daha fazla. Araştırmalara göre Çin’de ise erkek sayısı kadınlara göre 30 milyon daha fazla.

‘Üreme rekabeti’nin kadınların yararına olduğunun düşünülmesi elbette çok naif bir tahmin olurdu. Cinsel olarak dimorf(*) türlerin dişileri, rastgele birini değil de yavrularına avantaj sağlayacak olan erkeği seçerler. Kuşlar aleminde bunu, en iyi kuluçkayı kuran erkek kuşu seçmek olarak tercüme edebiliriz. İnsanlar için ise bu hipergami olarak karşımıza çıkar; erkek ne kadar fazla zenginse o kadar fazla kadın onu çekici görür.

Elbette bazı kadınlar bundan faydalanıyorlar: hipergami Çin’de acımasızdır. Çin’deki bazı genç erkekler kadınla çıkmak için bile olsa ailesine bir ödenekte bulunur, eşleşme yoksa geri ödeme de olmaz. Kadınlar, arabası, evi ve on binlerce dolarlık başlık parası olmayan hiçbir erkeği kabul etmiyor.

Ancak hesap diğer kadınlara patlıyor. İnsan hakları organizasyonları ‘kadın kıtlığı’nın çirkin yan etkilerinden bazılarının kadın kaçakçılığı ve cinsel istismar olduğunu bildirdi. Kadınlar Kamboçya ya da Vietnam’a göç edeceklerine inandırılıp hamile kalıncaya kadar bir odaya kilitlenip defalarca tecavüze uğruyorlar. Bazen bu kadınlardan bazılarına kaçmaları için izin veriliyor ancak bebeklerini geride bırakmak şartıyla.

Çin tarihi gösteriyor ki evlilik umudu kalmamış olan erkeklerin varlığı, zorbalık, şiddet ve hatta iç savaşa ortam hazırlıyor. 1863’de yaşanan Nian İsyanı evliliğe karşı umudunu yitirmiş erkekler tarafından yürütülmüştü. Toplum bilimci Prem Choudhry ise, Hindistan’daki kadın kıtlığının getirdiği, aile sahibi olmayan erkeklerin değersiz olduğu ve bir şekilde kendilerini kanıtlamaları gerekiyor olduğu görüşünün filizleniyor olmasının üzerine siyasetin aşırı uçlara kayacağını ön görüyor: “Eğer bekar kalmaya devam ederlerse, erkek bile olamadıkları ilan edilecek.”

“Yapraksız dalların” yerelde sorun çıkartmalarını engellemek için yayılmacı savaş alanlarına kanalize edilmesi tarihsel bir çözüm olarak karşımıza çıkar. Britanya’daki Viking yağmaları bunun bir sonucu idi, Septe’nin fethi de aynı şekilde. Portekiz Kral l. Peter’in piçi l. Jaoa, 1385’te tahta ‘yapraksız dalların’ destekleriyle geçmişti. Ancak ‘bekar erkeklerin’ haydutluğunun ve gaspçılığının kendi hükmüne karşı risk taşıdığını fark ettiğinde onları statü ve kaynak sahibi olabilmeleri için Afrika’nın kuzeyine, Avrupa’nın çirkin ve bitmek bilmeyen kolonileştirme tarihine ilk düdüğü çalmak üzere istilaya gönderdi. Etkileri bugün dahi
sürmekte.

Hindistan ve Çin arasındaki bütün tansiyonun faturası ‘bekar erkekler’e kesilsin demiyorum. Ladakh, Ganj nehrinin kaynağının yakınında; Hindistan’ın, Çin’in kontrolü altında olmasını istemeyeceği bir bölge. Modern uluslar ‘bekar erkekler’i yayılmacı bir politikayla Orta Çağ’daki İskandinavya veya barbar Portekiz gibi savaşlara gönderemez, ancak Çin’in, Vikinglerin ele geçirdiği Sakson kadınları gibi, Uygur kadınlarını kullandıkları rapor edildi.

Bir aileye sağlayıcı olarak maskülen değerini gösteremeyen erkekler ise kendilerini kanıtlamak için başka fırsatlara yöneleceklerdir.

Nükleer silahlı iki süper gücün politik iklimde öfkeli genç erkekler ile git gide sıkışıyor olması bizi endişelendirmelidir. Kendi ülkemizde yaşayan yılgın inseller de endişelendirmelidir. Her ne kadar batıdaki ilericiliğin cinsiyet içi ve cinsiyetler arasındaki rekabeti ortadan kaldırdığını düşünsek de ortaya dökülen bulgular bu yönde değil.

Bireyselleşmiş Batı’daki cinsiyet oranı 105:100 olsa da, günümüzde bunun direkt olarak aile yapısına bir yararı olduğu gözlemlenmiyor. Araştırmacılar kadınların eğitim seviyeleri ve ekonomik bağımsızlıkları arttıkça hipergaminin söneceğini umuyorlardı, “kadınlar aşağı yöne doğru da evlenecekler!” idi. Teoride, arzı yüksek bir alanda çalışan kadının, hayat şartlarında yükseliş olmasıyla beraber, boş zamanları sayesinde çocukları okuldan alıp bırakabilecek ve veli toplantısına gidebilecek bir sıvacıyla evlenmesi mantıklıydı.

Yüz binlerce yıldır kaynak ve statü sahibi olan erkeği seçmesine yönelik evrimleşmiş kadın canlısı, görünen o ki bugün de potansiyel olarak ‘en iyi’ partneri aramakta. ABD’de yakın zamanda yapılan bir araştırma da gösteriyor ki; eğitim seviyesi partnerinden daha yüksek olan kadınlar yine de kendisinden daha çok kazanan erkekleri öncelik alıyor. Bunu, yüksekten uçan kadının sıvacıyı es geçip kendisi gibi yüksek kazanca sahip bir erkeği araması, diye açabiliriz.

Probleme daha da eğilecek olursak, monogamik ilişkinin lehindeki sosyal normlar 1960’lardan bu yana gevşeme gösterdi – ancak bu, kadınları daha az müşkülpesent yapmış değil. 30 yaşına kadar bakir kalmış Amerikan erkeklerinin sayısı 2008 ve 2018 arası 3 kat arttı, ancak Amerikan kadınları için bu kadar keskin bir yükseliş söz konusu değil. Akla yatan tek açıklama, kadınların halen seks yapıyor olması; ancak çok küçük bir grup erkek için rekabet edip geri kalan erkekleri rafa kaldırıyor olmalarıdır.

Bunun yürürlülükteki karşılığını görmek istiyorsanız tek yapmanız gereken şey Amerikan erkeklerine verilen online-dating tavsiyelerine göz gezdirmeniz; “ona, oyun oynayan, ucuz bira içen, götünü göbeğini karıştırıp ağzına süren patates bir herif olmadığını göster.” (‘Alfa erkek’i tanımlamaya çalışan bir makaleden…)

Yani normal bir cinsiyet oranına sahip olsa bile kültürümüz, cinsel olarak umutsuz, artık erkekler yaratıyor. Angela Nagle ‘Kill All Normies’ (Vasatları Öldürün) kitabında, bu cinsel alt sınıfın ızdırabının politikaya da sızdığını iddia ediyor: “Monogaminin düşüşe geçmesiyle patlak veren cinsel modelde, elit düzeydeki erkeklerin çok daha fazla seçeneğe sahip olduğunu ve hiyerarşinin tabanındaki erkeklerde yoğun bir inselliğin yükselişe geçtiğini görüyoruz. Bu erkeklerin hiyerarşinin dibinde oluşlarının yarattığı kaygıları ve öfkeleri aslında, kadınları ve beyaz-olmayanları sert bir şekilde eleştirdikleri retoriklerinin kaynağıdır.”

Bunun bir takım zararsız kaybedenlerin paylaştığı kadın düşmanı meme’lerden ileri gitmeyeceğini düşünenler varsa, hatırlasınlar ki inseller bildiğiniz seri cinayet işliyorlar. “Kırmızı haplı” cinsel olarak yılgın anti feministler ve aşırı-sağcılar arasında dikkate değer genel bir kesişim var. Nien isyanında olduğı gibi ‘bekar erkekler’den kötü birer politikacı oluyor.

‘Bekar erkekler’den aynı zamanda coşkulu birer terörist de oluyor. IŞİD, cinsel köleliği, ‘yabancı’ terörizm adayları toplamak için “kurtarıcı” bir ortam olarak kullandı. Vikingler gibi, evinde umudu olmayan erkekler sevişebileceklerini düşünüyorlarsa dikkate değer nitelikteki riskleri alacaklardır, ve (yine bildiğiniz Vikingler gibi) sevişecekleri kadınların bunu isteyip istemediklerine bakmaksızın. Tersine, evlilik, deradikalize(**) ediyor: Aile Araştırmaları Enstitüsü’nün (Institute of Family Studies) araştırmasına göre, çocukları olan insanların beyaz-kimliği(***) ile örtüşen siyasi görüşler savunması ihtimali daha azdır. Aynı şekilde, Suudi Arabistan deradikalizasyon programı ekstrem uçlarda yer alanları evlendirmek ile ilgiliydi, çok da etkili oldu.

Bu durumu ‘kırmızı hapçı’ ya da ‘erkek hakları aktivisti’ damgası yemeden çözmeye kalkmak çok zor. Ancak politik ve sosyal bir problem olan ‘bekar erkekler’ durumunu, kadınları zorla bu
erkeklerden çocuk sahibi olmalarının bir çözüm olmadığına inanmak gayet tabi mümkün.

Bu probleme parmak basmanın kesinlikle bir feminist projesi olarak görülmesi gerekir. Umutsuz, alt tabaka bekarlığıyla savrulunulan bir hayata hapsolmak, erkekleri daha vahşi, cinsel açıdan tehlikeli ve siyasi olarak yıkıcı bir hale büründürüyor. Bu tabi ki de bir bahane değil, ancak bu bir gerçek. Veba gibi yayılan bu yükün hafifletilmesi direkt olarak kadınların da yararına olacaktır.

(*) Bir tür içinde iki farklı forma sahip olma durumu. (**) Deradikalizasyon, bireyin inanç sistemini değiştirme, aşırı ideolojiyi reddetme ve normal değerleri kucaklama sürecidir
(***)Kısaca beyaz ırktan olmanın bir marifet olduğunu düşünmek, bu yüzden beyaz olmasa da olduğunu idda etmek.

Kaynak: Incels could be new vikings

Kendi üzerimde Nofap deneyi

Gün 0 (3.09.2022)

Kendi üzerimde yapacağım Nofap deneyi bu kitabın başlangıcı olacak. Az önce 30 günlük sürecimi bozdum. Aslında bu 30 günde pek bir kriz atlattım diyemem. Şuan ki hedefim 90 günü bulmak. Bu süreçte ruhsal ve fiziksel olarak hissettiğim değişiklikleri size aktaracağım. Bugün gün 0.

Daha önce birçok yöntem denedim. Bu işte aslan payını krizleri atlatabilmek alıyor. Bende işe yaramayan şeylerse faydalara odaklanmak, hatta bunları yazarak kriz anlarında ekstra motivasyon olsun diyerek buzdolabına falan yapıştırmaktı. Sonuçta her buzdolabına yöneldiğinizde gözünüze birkaç satır bir şey çarpıyor değil mi? Ya da bunları günlük olarak okumayı denemek. Faydaları işaret eden bu motivasyon veren cümlelerin hepsi çok hoş görünüyor. O yüzden bu yöntemi uygulamak kulağa çok mantıklı geliyor. Ne de olsa bu hayatta doğru nedenleri bulmak pek çok şeyi başarmada kilit taşı.

Ama ben bunlara, bu yöntemlere rağmen süreci defalarca bozdum. Bir şekilde bozuluyordu. Kriz anında bu yazdıklarımı okuyacak durumda bile olmamam bu önerilen genel yöntemlerin işe yararlılığı konusunda beni şüpheye düşüren sebeptir. Neler yazdığımı okusam bile bir etkisi olmuyordu. Henüz neden bilmiyorum ama durum bu.

Keşfettiğim şey ise orada porno olduğu için süreci bozmuyorsunuz. Azgınsınız ve bu azgınlığı gidermek için porno bir araç. Evet, pornolar ilgi çekici ama azgın olduğunuz için onlar 10 kat daha ilgi çekici hale geliyor. Bu porno olmasaydı başka bir şey olurdu. Yani olay azgınlıkla başa çıkabilmekte. Ben dediğim tarzda motivasyon şeyleri yazan insanların bunlara rağmen başarılı olduklarını düşünüyorum. Yani belki bu önerilen genel yöntemlerin başarılarında alacağı pay %5’tir.

Hayatta nedensiz bir şekilde bir şeylerin başarılamayacağı da doğru. Zaten amaç da pornonun verdiği bu negatif etkileri ortadan kaldırmak. Bu sayede hepimiz daha iyi insanlara dönüşebiliriz. Daha enerjik, çekici, kendimizden memnun bir versiyonumuza…

Evet, spora gidiyorum, hatta 2 hafta önce döndüğüm tatili saymazsam özellikle son 6 aydır haftada 5 gün. Antrenmanın sonunda da 30-40 dakika kardiyo yapıyorum. Gene tüm bunlarda uzunca bir süre başarısız olmamamı sağlamadı. Hep şunu derler: spor yap, amaçlarını yaz, kendini meşgul et falan. Evet, boş günlerim bile yoğunumdur. Bir ara diğer insanlardan 2-3 kat daha fazla libidom olduğundan şüphelendim. Sonuçta spor da testosteronu fazlasıyla arttıran bir şey. Birkaç sene önce bir devlet hastanesi üroloji kliniğinde merak ettiğim için testosteron seviyemi ölçtürmüştüm ve sonuç yaşıma göre referans aralığının zirve noktasında çıkmıştı. Bunu övünmek için söylemiyorum ama biraz sağlıklı beslenince ve spor yapınca bunlar testosteronu besliyor. Aynı şeyleri yapsalar başlarına aynı şey gelecek dünyadaki diğer milyarlarca insan gibi.

Hedefim 90 günde her gün birer sayfa olmak üzere hissettiğim ve uyguladığım teknikleri kaleme almak ve bunu kitaplaştırmak. Belki de teknik yoktur. Sigarada olduğu gibi, sigarayı bırakmaya basit bir kararla başlayan ve hiçbir yardım almadan bırakan sayısız insan var. Ben pornonun da bundan farklı olduğunu düşünmüyorum.

Bunun yanında çok yaygın söylemler olan soğuk duş almak gibi şeyler de bende işe yaramıyor. Eğer kontrolü kaybediyor gibi olursam dışarı çıkıp biraz yürümek benim için en uygun yöntem gibi görünüyor. Böylece odağımı farklı şeylere verdikçe dikkatim dağılacaktır. Yani eğer başarırsam ki “kazananlar belki demezler”. Yani başaracağıma eminim. Bu süreç sonunda elimde kitaplaştırabileceğim, tamamen kendi tecrübelerime dayanan bir kaynak da olacak. Amacım verdiğim bir basit kararın arkasında durabilmek, 90 -180 gün sonunda ve sonrasında…

Bu süreçte kendimi askeri disipline benzer bir rutine sokmaya karar verdim. Bu süreçteki hedeflerim içinde karın kaslarımı çıkartmak da olacak. Daha önce çıktılar, bir dönem onlarla yaşamak keyifliydi. Ama sonrasında yağlandım. Bu kitapta karın kaslarımın öncesi ve sonrasının fotoğraflarını da paylaşacağım. Yarından itibaren yapacaklarım sabah 6’da kalkış, 30 dakika sabah kardiyosu. Sabah 25 sayfa, akşam 25 sayfa olarak toplam 50 sayfa kitap okumak. Geçmişte belli bir süre sigara içicisi olarak bıraktığım ve 6 aydan beri tekrar başladığım sigarayı bırakmayı da kapsayacak. Bunlar bana bir süreçte olduğumu anımsatan ve disiplin sağlayan ekstra şeyler olacak.  Yani biraz da ekstra şeyler katmaya karar verdim.

Bunun yanında ufak bir taviz vermenin büyük facialar doğurduğunu defalarca acı kere kendime ispat etmiş bulunmaktayım. Amacım bu diğer disipline yönelik hamleleri sağlayarak irademi çelik gibi yapmak. Her diyet bir lokmayla başlayıp sonunda kontrolü kaybederek, spor disiplini sadece bir günü es geçerek ve nofap de sadece biraz bakıp çıkacağım diyerek bozulur. Ve kendinizi sürekli vites yükselttiğiniz bir süreçte bulursunuz.

Gün 1 (4.09.2022)

Saatin azizliğine uğradığım için tam istediğim saatte kalkamamış olsam da gene bir Pazar sabahı için fena değil (Bozuk olan şalter atınca saat kendini kaybetmiş). 30 dakikalık sabah kardiyomu yaptım. Tatil sonrası göbek bölgemde oluşan ödemi hızlı bir şekilde atmak için belli bir süreyi içeren 0 karbonhidrat diyetime devam ediyorum. Olay artık insana karşı bağımlılıklar şeklini almış durumda. Kim güçlüyse o kazanacak. Bağımlılıkların beni her yendiği zaman kendimi güçsüz hissediyorum. Ama sabah kardiyomu zor geldiği ve isteksiz olduğum halde bugün yaptım. Bayağı terledim, sonra duş alıp aynaya baktığımda ataleti yenmiş güçlü birini gördüm. Bu keyifli bir hissiyat. Bunun aynısını nofapte porno krizini atlattığımda da hissediyorum. İnsana karşı bağımlılıklar deyişim bu yüzden. Nofap krizleri bizleri çok ince bir yerimizden yakalıyor. Bir anlık tembellik, atalet bağımlılıkların galip gelmesiyle sonuçlanıyor. O yüzden kendimizi sürekli dinç ve ayık tutmalıyız. 90 günlük nofap deneyime aynı saatte erken kalkmayı, evde düzenli sabah kardiyosunu, sigarayı bırakmayı eklemem bu yüzdendi. Böylelikle irademi diğer alanlardan aldığım başarılarla besleyip çelik gibi bir hale sokabilirim. Eğer hayat düzenin bozuksa, kötü besleniyorsan, yapman gereken sorumlulukları yapmıyorsan krizlere yenilmen de çok doğal. Çünkü genel anlamda güçsüz birisin, nofap neden bunun bir istisnası olsun ki?

Şuana dek hayatta başardıklarımı bir türlü tam olarak terk etmediğim ama yıllardır azaltmış olduğum porno alışkanlığıma rağmen gene de iyi başardığımı düşünüyorum. Ama tamamiyle terk etmiş olsaydım belki bunların 5-6 katını başarabilirdim. Aslında 10 katını başarabilirdim gibi hissediyorum. Ama bana fazla hayalci demeyin diye bunu söylemek istemedim. Çünkü 20’li günlerin ortalarında çok daha enerjik, mutlu, girişken, çalışkan, kendine ve yapabileceklerine daha fazla inanan biri gibi hissediyorum (Gerçekten yapmak istediğim çok şey var). Kartopu gibi katlanarak ilerlediğim hissiyatı oluşuyor. Eğer böyle oluyorsa neden normal halimle yetinip daha iyisi için belli yöntemleri denemeyeyim ki? Bunları deneyimlemek benim nofap’e olan inancımı ve çabamı pekiştiren bir tecrübeydi. Bunun benim için eziklikten zirveye gibi bir süreç olacağını söylemiyorum. Şuanki halimle bir ezik değilim. Eğer zaman ayırırsam kızlarla beraber olabiliyorum. Ya da belli bir sosyal çevrem var. Ama bunlar neden daha iyi ve kolay bir şekilde olmasın? Tüm olayda bu, en iyi versiyonumuza ulaşmak.

Nofapteki süreci bozmanın kötü yönü şu ki 20-30 gün insan hayatında uzun bir süre. Neredeyse senenin 12’de 1’i. Tüm bu süreci başa almak bu yüzden sinir bozucu. 20’li 30’lu günlere geldiğimde eğer azgınlık hissiyatı da gelirse kendimi bir ipte yürüyen ve dengesini zor koruyarak ilerleyen bir cambaz gibi hissedebiliyorum. Krizler güçlü birer rüzgar gibi gelip düşmemi kolaylaştırıyor. Ve düşersem sayaç başa sarıyor. Tabi ki düştüğünüzde sadece 1 kere porno izleyip boşalmakta kalmayı başarabilmek çok önemli, aksi halde durum tıkınma halini alıyor. “Duygusal yemek yeme” diye bir şey var. Bunu yapan insanlar aç oldukları için yemiyorlar, moralleri bozulduğunda, hayatta kendilerini köşeye sıkışmış hissettiklerinde, umutsuz hissettiklerinde vb. hamburgerlere gömülüyorlar. O birazcık gelecek mutluluğu, yani dopamin artışını arıyorlar. Pornoda da çoğu zaman aynı durum söz konusu. Bir ya da iki defa yapınca azgınlığın geçiyor ama devam ettirirsen sonuç tıkınmaya dönüşüyor.

Ben sigarayı bırakma sürecinin de pornoyu ve masturbasyonu bırakmayla neredeyse tamamen aynı olduğunu düşünüyorum. Bu ikisinin yoksunluğunda da vücudun verdiği tepkiler benzer. İkisinin krizleri de neredeyse aynı. İkisinde de kriz gelince mantıklı düşünemiyorsunuz, bir süreliğine biraz aptal biri oluyorsunuz. Beyindeki devreler istek gelince pornoya ya da sigara yönelmeyi otomatikleştirmiş haldeler. Tıpkı Maslow’un köpeği gibi zil çaldığında ağzınızın suyu akıyor. Bu bilinçsizce olan bir şey. Eğer her öğle arası olduğunda sevdiğiniz hamburgercide bir menü almayı alışkanlık haline getirirseniz bir yerden sonra bunu düşünmeden yapmaya başlarsınız. Aradaki düşünme süreçleri iptal olur ve beyin direk tetikleyiciden sonuca atlar. Bu beynin enerjiden tasarruf etme yöntemidir ki kendisi vücutta açık ara en fazla enerji harcayan organdır. Bu şekilde enerji tasarrufu yapma politikaları gerçekleştirmesi normal.

Biraz da nofapin sürdürülebilirliği hakkında konuşmak istiyorum. Kağıt üzerinde her şey çok hoş duruyor. Dediğim gibi daha fazladan enerjik, mutlu, özgüvenli olmayı kim istemez? Aslında bizler orjinalimizde böyleyiz ama beyni fazla dopamine boğduğumuz için daha kötü bir versiyonumuza evrilmişiz. Çocukların basit oyunlardan zevk almalarının ve salakça şeylere kahkahalara gömülmelerinin bir nedeni de bu. Tamam çocuklar biraz daha basit düşünür ve hayatın tüm yükü omuzlarında değildir falan ama henüz pornoya bulaşmamışlar. Beyinleri olması gerektiği gibi çalışıyordur. Peki, nofap ne kadar sürdürülebilir? Önümde bunun sürdürülebilir olduğunu gösteren örnekler var. Dünyada birçok kişi porno izlemeden uzun süre yaşayabiliyor. Ve bir yerden sonra bir eksikliğini de hissetmiyorlar. Pornoyu çok tüketenlerin ortak özellikleri ise başta hayattan zevk alamama, kendilerine güvenememe gibi semptomları yaşamaları. 90 günde 1 kere porno izleyip boşalmak bile ya da porno izlemeden 30 günde 1 defa sadece masturbasyonla boşalmak insanın hayatında saydığım benzer faydaları sağlayacağına inanıyorum. Sonuçta 1 kere yapmak sizi geriletse de elinizde olanın hepsini götürmüyor. Ama bence insan bundan çok daha fazlasını yapabilir. Yani bu anlamda nofap sürdürülebilir. Özellikle cinsel bir partneriniz varsa ve arada bir seks yapabilen biriyseniz pornoya ihtiyacınız azalacaktır. Eğer hiç cinsellik bulamayan biriyseniz bile nofapte ilerledikçe cinsellik bulma potansiyeliniz dramatik şekilde artacaktır. Aslında sizde olan ama kaybettiğiniz, kaldırım kenarında bir boşluk bulduğunda oradan açan ama ısrarla üstüne bastığınız bir çiçek gibi, özgüveninizde uygun şartlarda o boşluğu bulup açabilecektir. Eğer süreci denemediyseniz ya da süreçte yeterli şekilde ilerlemediyseniz bu anlattıklarım hayal gibi görünüyor olabilir. Ama istediğim gün sayısına gelemesem de (90 ya da 180 gün) kendi üzerimde defalarca deneyip test ettiğim şeyler bunlar. Özgüveninizin yeşermesi size uzak bir ihtimal gibi geliyor olabilir çünkü onu hep öldürdünüz, üstüne bastınız. Bunlar sizin içinizde vardı. Sadece beslemeniz ve iyi bakmanız gerekiyor. Uygun ortamı sağlayıp, biraz sulamayla daha iyisi olur.

Kitabın ilerleyen bölümlerinde nofapte ilerledikçe benzer konulardan farklı farklı şekillerde bahsediyor olabilirim. Ama bu kitabı keyifle okumanızın önüne geçmez diye düşünüyorum. Ne de olsa birinin kendi üzerinde ilk elden yaptığı deneyi, organik bir şekilde okuyor olacaksınız. Bu kitabında özelliği bu. Bir yerden toplama bilgiler değil de bir insanoğlunun tamamen kendi yaşadıklarından toplanmış verilerin ortaya sunulduğu bir kaynak olması. O kitabı Nazi kampından kurtulup yaşadıklarını anlattığı eserinde Viktor Frankl gibi kimse yazamazdı. Çünkü o deneyimleri yaşayanların çoğu ya o kamplarda öldüler, ya da pek az kurtulanların cümlelerle araları Viktor Frankl kadar iyi değildi. Bu özellikte bende var gibi. İyi bir metin yazarı olduğumu birkaç defadan daha fazla kere duydum. İyi bir dille, kendi üzerimde test ettiğim deneyi size aktarıyor olmam kitabı mekanik ilerleyen bir tek tükdezelikten kurtaracak ve keyifle okunmasını sağlayacak diye düşünüyorum. Evet, nofap deneyi gün 1. Şimdi burada bırakalım ve günlerin akmasına izin verelim. Askeriye’deki ilk gecemde ranzama uzanıp (ranzanın alt katındaydım) gözlerimi yukarıya diktiğimde, orada benden önceki bilmemkaç dönem önceki bir askerin yazdığını yazıyı görmüştüm, şöyle diyordu “1 gün gelecek, 1 gün kalacak”. O yazıyı hiç unutmadım ve sayılı günlerin birçok kere geldiğine şahit oldum. Acemiliği atlatıp asıl birliğime geçtiğimde orada askerliğin geçmediğini anlatan kişilere de şunu birden fazla kere söyledim, “ömür bitiyor, askerlik mi bitmeyecek?” Gerçekten öyle. Yeterki gün sayma hatasına düşmeyin. Unutmayın ya gün sizi bitirir ya siz günü bitirirsiniz. Günleri verimli kullanarak siz günü bitirin. Yani gerçekten verimli olun, üzerinde çalıştığınız projelere, işinize yönelik olarak. Bırakın günler aksın ve onları haftalık olarak sayacak hale gelin. Tabi ki ben hariç, ben günleri sayacağım çünkü her gün buraya gelip kendi üzerimde yaptığım bu testin nasıl gittiğini gün be gün size aktarmam gerekiyor. Tüm bu sürecin sonunda üzerimde olacak değişiklikleri merak ediyorum. Ve bunun bir kitap haline gelecek olması da beni heyecanlandırıyor.

Devamı ortaya çıkacak olan kitabımda olacak… Ama 90 gün beklemeniz gerekecek…

Bunun yanında güzel bir haber vermek de istiyorum. Yaklaşık 2 aydır Pick-Up artistlerin (kız tavlama sanatçılarının) videolarını altyazılı olarak çeviriyorum. Şuan elimde 150 adet video var, bunları 300’e tamamlayıp bir platform üzerinde ücretli olarak yayınlayacağım. Bu konulara ilgisi olanların ama ingilizcesi yetersiz olanların faydalanabileceği bir kaynak olacak.

Bu arada kızlarla etkili bir şekilde tanışmakonusundaki setim şu linkte.

Secret

Retroaktif kıskançlık nedir? Retroaktif kıskançlığın çözümü

Bir insanın, partnerinin cinsel ve romantik geçmişini kıskanmasına geriye dönük kıskançlık ya da retroaktif kıskançlık deniyor. Aslına bakarsanız zaman zaman, belli uyaranlar (mesela partnerin eski sevgilisinin ismini duymak gibi) nedeniyle insanın retroaktif kıskançlık yaşaması ve bunun bir süre devam etmesi anormal bir durum değil. Fakat retroaktif kıskançlık deyince daha çok bir çeşit obsesif kompulsif bozukluk tarzında, çok sık olan ve artık kişinin hayatını ve ilişkisini olumsuz etkileyen kıskançlıktan bahsediyoruz. obsesif kompulsif bozukluk diyoruz çünkü, OKB insanın belli negatif düşünce ve davranışları durduramaması durumu ve retroaktif kıskançlık da böyle bir şey. Burada sürekli elinizi yıkamıyorsunuz ya da kapıyı kilitlediniz mi diye kontrol etmiyorsunuz ama mesela sürekli partnerinizin geçmişi ile ilgili araştırma yapıyorsunuz, bu konuda kavga çıkarıyorsunuz, uykusuz geceler geçiriyorsunuz, vs.

Yine aynı şekilde insanın partnerinin geçmişini merak etmesi normal bir durum iken, retroaktif kıskançlıkta kastedilen partnerinin geçmişine hastalıklı ve takıntılı bir merak duyması ve bu konuda araştırmaya uzun zaman ayırması.

Gerçek retroaktif kıskançlık bozukluğuna eğilmeden önce ana akım psikolojide pek görmediğim ve birçok erkeğin aslında bozukluktan değil, mavi haplılıktan kendilerini düşürdükleri retroaktif kıskançlığa değinmek istiyorum. Bu genelde aşağıda vereceğim 2 örnekteki gibi oluyor:

26 yaşındayım ve 22 yaşındaki sevgilim ile 1 yıldır beraberiz. Bir ay önce bilgisayarını bende unutmuştu, ben şifresini girerken görmüştüm (şifresini bildiğimi bilmiyor) ve bilgisayarını unuttuğunu fark edip almaya gelene kadarki zamanda aleti biraz kurcaladım. Bir klasörde eski sevgilileri ile yatakta çekilmiş fotoğraf ve videolarını gördüm. Bildiğin amatör porno. Bilgisayarını kendisine verdiğimde bir şey demedim zira yaptığım suç olabilir ama içim içimi kemiriyor. Bir aydır haliyle aramız iyi değil ve ne olduğunu anlamaya çalışıyor. Ben ise retroaktif kıskançlık pençesindeyim. Bunu nasıl aşacağım?

Kısa cevap: bunu aşmayacaksın. Bu retroaktif kıskançlık değil. Bu, kız arkadaşı yapmaman gereken bir kızın kız arkadaşı materyali olmadığını görmen ve buna rağmen hala beraber olmaya devam etmen. Bir kadın geçmişte birkaç sevgiliye sahip olabilir ama bunlarla video çekmesi ayrı bir kırmızı alarm, bu videoları saklaması büyük kırmızı alarmdır. Burada bu adam bunu gördükten sonra hissettiği şey bir obsesif takıntı bozukluğu değil, erkek benliğinin bu kızla beraberliği kaldıramaması. Fakat daha da önemlisi, bu geçmişe yönelik bir kıskançlık da değil zira gördüğün videolar bugün kızın bilgisayarında duruyorlar. Bir amatör porno sitesinden çıkmadılar, kız kendisi şimdi, şu an saklıyor.

Böyle bir durumda erkek hiçbir açıklama yapmadan kızı terk etmelidir. Bu durumu aşma yolu budur ve bu, retroaktif kıskançlık değil.

Kız arkadaşım eski sevgilisi ile arkadaş ve şu an her ne kadar arkadaş olduklarına emin olsam da geçmişlerine yönelik büyük bir kıskançlık hissediyorum ve bu beni çok rahatsız ediyor.

Yine aynı şekilde bu (hastalıklı bir) retroaktif kıskançlık değil, hiç de doğal olmayan bir aşk üçgenine karşı erkeğin hissettiği doğal bir tepki. Eski sevgilisi ile arkadaş olan (buna bir istisna eski sevgilinin arkadaş grubunda olması ve o grup bağlamında iletişim olması ama onu da kabul etmeyebilirsiniz), iletişimi olan kişilerle sevgili olmayın. Böyle bir sorununuz olmaz. Kızlar bunu medeniyet olarak yutturmaya çalışacaklardır. Yemeyin.

Aynı şekilde eski sevgilisinden veya sevgililerinden bahseden kadın, geçmişinde çok fazla sayıda partneri olmuş kadın, vs. de temel problem sizin aslında ilişki içinde olmamanız gereken biriyle birlikte olmanız ve burada çözüm bu kişi ile ciddi ilişkiyi bırakmanız. Bunları aradan çıkardıktan sonra geriye asıl konumuz kalıyor: aslında kızdan kaynaklı bir sorun yok ama siz kendi özdeğer problemleriniz ya da kaygılı bağlanma gibi sorunlarınız nedeniyle retroaktif kıskançlık yapıyorsunuz. Ortada bir sorun yokken tekrar eden düşünceler sizi kontrol ediyorsa, bunların baskısına karşı rahatlamak için sürekli olarak araştırma yapıyorsanız, kavga çıkarıyorsanız ve tabii ki bu davranışların kısa süren rahatlamalarının ardından daha da rahatsız edici bir düşünce sarmalına düşüyorsunuz.

Bu gibi durumlarda yaptığınız şeyin abartı olduğunu, düşüncelerinizin anlamsız olduğunu biliyorsunuz ama İngilizcede “pembe fili düşünme” sorunu gibi bir şey yaşıyorsunuz. Yani düşünmemek için kendinizi zorladığınız şeyi daha fazla düşünüyorsunuz. Sürekli düşündüğünüz bu şeylerin gerçek olmadığını biliyorsunuz ama sizin kendi özdeğer ve özgüven sorunlarınız bilinmeyeni olabilecek en kötü senaryo haline getiriyor. Ve bu günde birkaç kereden, sürekli düşünmeye kadar geniş bir yelpazede seyrediyor.

Burada sürekli olarak düşündüğünüz şeyler sizi, kompulsif davranışlara iter. Kompulsif davranışlar, takıntılı düşüncelerin neden olduğu yoğun sıkıntıyı ve huzursuzluğu azaltmak ya da ortadan kaldırmak için gerçekleştirilen yineleyici davranışsal ve zihinsel eylemler demek.

Bu kompulsif davranışlar sizin aslında üretken, sonuca giden bir şeyler yaptığınızı sanmanıza neden oluyor fakat tek yaptıkları sizin içinizdeki canavarı beslemek ve büyütmek.

Retroaktif kıskançlık, sizin belli bir tehlike altında olduğunuzu düşünmenize neden oluyor (partneriniz için yetersiz olabileceğiniz ve bu nedenle ilişkinin bitebileceği gibi bir tehlike). Bu “tehlikeyi” önlemek için kompulsif davranışlara başvuruyorsunuz ama bu davranışların sağladığı tek şey, sizin tehlike altında olduğunuzu düşünen tarafınızı besleyip büyütmek.

Partnerinizin geçmişte başkasını sevmiş olması sizi bugün de karşısına birinin çıkabileceği ve onu sevmeye başlayacağı korkusuna sürüklüyor. Ya da belki o kişiyi kıskanıyorsunuz. Ama aslında burada kişi mühim değil, önemli olan geçmişteki bu ilişkinin şimdi neyi temsil ettiği. Bunu anlamanız, retroaktif kıskançlıktan kurtulmanızın ilk ve en önemli adımı.

Retroaktif kıskançlık döngüsünü kırmak

Retroaktif kıskançlık döngüsünü kırmanın ilk adımı, döngüyü tanımlamak:

  1. Partnerinizin ilişki geçmişi ile ilgili obsesif düşüncelere kapılırsınız.
  2. Bu düşünceler sizde kaygı, yargı, kıskançlık, öfke gibi yoğun negatif duygular oluşturur.
  3. Bu yoğun duyguların etkisinden kurtulmak için internette araştırma, saatlerce sosyal medyasını didikleme, takip etme ve konuşup kavga etme gibi davranışlara girersiniz ve bu kompulsif davranışlar sizi geçici olarak rahatlatır.
  4. Fakat bu davranışlar, obsesif düşünceleri beslerler ve geçici rahatlama sonrası muhtemelen şiddeti ve sıklığı artan obsesif düşüncelere kapılırsınız.

Bu sitede birçok durumda kullandığımız, değişim önce davranışlardan gelir yöntemi ile bu döngüyü (obsesif düşünce > Kaygı > Kompulsif davranış ve geçici rahatlama > obsesif düşünce) kırabilirsiniz. Tahmin edebileceğiniz gibi burada kırma noktası kompulsif davranış.

Örneğin diyelim ki, kız arkadaşınızın geçmişi ile ilgili obsesif düşünce başladı ve sizin de kaygınız artmaya başladı. Bu kaygının kompulsif bir davranışa neden olacağını bilerek tetikte olun ve bu kompulsif davranışı yapmayın. Mesela böyle bir durumda kızın sosyal medyasını didiklemeye, bu konuda forumlara girip saatlerce okumaya, kızı arayıp aklınıza takılan bir ayrıntıyı sormaya, kafanızda geçmişteki anıları didikleyip bir ipucu bulmaya, vs. çalışacaksınız. Bu kompulsif davranışı yapmayın. Bu tabii ki çok zor zira kaygı içindesiniz ve bu davranış o kaygıya geçici bir rahatlama sağlayacak. Gidin yatağınıza kıvrılıp o kaygı ile ağlayın, alkol gibi zararlı maddelere sapmadan kafanızı dağıtacak bir şeyler yapın ama kompulsif davranışları yapmayın. Bu durumda döngüyü kıracaksınız ama unutmayın, kıracağınız şey, geri besleme döngüsü. Yani bu spesifik durumda retroaktif kıskançlık düşüncelerini beslemediniz ve bu nedenle bu düşünceler biraz zayıfladı. Ama tamamen gitmeyecekler. Sonra azıcık daha zayıf olarak yine gelecekler ve döngü başlayacak. Fakat siz her defasında kompulsif davranışlara karşı koyarsanız zaman içinde hem obsesif düşünceler hem de kaygı zayıflayacak.

Evet bu başlangıçta çok acı verici olabilir ama zamanla başarı şansı çok yüksek. Belki haftalar hatta aylar sürecek ama canavarı beslemediğiniz sürece canavarı açlıktan öldürebilirsiniz.

Bu biraz meditasyon gibi. Meditasyonda zihinsel odaklanmanız nefesinizden başka düşüncelere saptığında yapmanız gereken kendinizi paralamak değil, hemen nefesinize geri getirmektir. O nedenle bir kompulsif davranışa engel olamadığınızda ve bu davranışın ortasında ya da sonunda ayıktığınızda, “bittim ben” demek yerine hemen kaldığınız yerden devam edin. Kusursuz bir şekilde kompulsif davranışlarınızı engellemek zorunda değilsiniz, büyük çoğunluğunu engellemeniz yeterli.

Faydalı birkaç duruş

Retroaktif kıskançlığınızın, geçmişte olan olaylara değil, şu anki bir probleme işaret ettiğini ve bu problemin bir avatarı olduğunu söylemiştik. Bu problem genellikle özdeğer ve özgüven yoksunluğudur. Daha spesifik olursak, sizin özdeğer ve özgüveninizi ilişkinize fazlaca bağlamanızın sonucudur. Bizim bu sitede öğrettiğimiz bazı şeyler o nedenle retroaktif kıskançlığı da önleyecektir. Bunları okuma listesi olarak vereyim:

Kadınlara güvenmek, özellikle henüz evli olmadığınız bir kadının hayatınızdan muhtemelen gelip geçen biri olduğunu bilmek. Bu sevgiye ve aşka engel değil sonuçta siz ve çocuklarınız da dünyadan gelip geçeceksiniz ama bu onların sizi ve sizin de onları çok yoğun bir şekilde sevmesine engel değil.

Kadını hayatının merkezi yapmamak ve odağınızda her zaman amaçlarınızı ve hedeflerinizi tutmak. Bunun ilişkinizi (kadınınızı ihmal etmediğinizi varsayarsak), daha sağlam yapacağını söylemiştik.

İlişkilerin temel kuralı, kadınınıza onun size duyduğundan fazla ihtiyaç duymamak ve belli bir seviyeden fazla ihtiyaç duymamak.

Duygusal yatırımınızı kontrol altında tutmak.

Bana sorularınızı uygun yazı altında sorabilirsiniz, benimle görüşme ayarlayabilirsiniz ya da kaynak kitaplarımıza ve kitap setlerimize bakabilirsiniz.

 

Sekse muhtaç değilsiniz, sadece ihtiyacınız var

Bir arkadaş sekse ihtiyacınız var yazısı altında bir soru sordu ve orada bir mesaj dizisi oldu. Yazıya çekiyorum:

Mahmut abi, istediği halde seks yapamayan bir erkek nasıl hareket etmeli ve nasıl bir mentalite içinde olmalıdır? Sonuç olarak bu erkek ihtiyaç duyduğu bir şeyi elde edememektedir ve “İhtiyaç duyduğum bir şeyi elde edemeyen bir erkeğim” çerçevesinde olması onu muhtaç, yapışkan yapmaz mı?

Belki düşünmek için daha erken ama 20 yaşını geçtiğimde de kimseyi bulamayacak, üniversitede en bol ortamda bile birini bulamayacak gibi hissediyorum. Sürekli içimden bir ses bana bunu söylüyor, kontrolümün dışında. Şu ana kadar hiç tabağım olmadı.

20 yaş altı bir erkek seks yapmamış olmasını normal karşılayıp ilerde nasıl olsa yapacağım demeli. Popüler propagandaya kapılma aptallığını yapıp yoktan muhtaçlık yaratıyorsunuz. Sanki yeterince beta değilmişsiniz gibi daha da beta olmak için çırpınıyorsunuz. 20 yaşında erkeklerin %80-90 civarı seks yapmamıştır zaten. Ama bunu duyunca hayır çoğu yapıyor gibi bir tepki veriyorsanız tebrikler. Yalana inanacak kadar safsınız. Şu aralar birçok erkeğin hala bakir olup seks yaptım diye anlatması çok yaygın.

Beni 18-21 yaş civarı erkekler de arıyorlar ve özellikle bu yalanı çok görüyorum. Çevrelerinde herkes ben seks yapıyorum diyor ama anlatış tarzlarından yalan olduğu belli. Kendileri de yalan söylüyorlar yani ben de seks yapıyorum diyorlar ama için için “lan herkes yapıyor ben yapamıyorum” modundalar. Halbuki, yanlarında ezildikleri adam da %90 kendileri gibi. Yalan söyleyip için için eziliyor.

Arkadaşlar, araştırmalara göre en az seks yapan nesilsiniz, öyle herkesin seks yaptığı falan yok. Bu bir propaganda, bir yalan. ABD’de bir araştırma okumuştum, üniversitelerde yapılan seksin %90’ını, üniversitedeki erkek öğrencilerin %10’u yapıyor diye. Bakın bu adamlar kızların %90’ı ile yatmıyorlar. Erkeklerin ve kızların çoğu seks yapmıyor ama ortada orgy içinde bir azınlık var ve diğerleri herkes seks yapıyor, bir biz yapmıyoruz diye kendilerini eziyorlar.

Tamam abi, peki 20 yaş üstü (Kısaca seks yapmamasının anormal olduğu yaştaki) bir erkeğin bu duruma yaklaşımı nasıl olmalı? Yani adam sonuç olarak ihtiyacı olan bir şeyi elde edemiyor. Bu durumda “Ben muhtac olduğum bir şeyi elde edemiyorum” düşünce kalıbıyla ortalıkta gezinmesi onu daha itici yapıp şanslarını azatlmaz mı?

Sekse ihtiyacınız var, muhtaç değilsiniz. Şu muhtacım lafını kafanızdan atın. Sen sekse muhtacım, sekse muhtacım diyorsan, seks yapsan bile muhtaç kalıp kısa sürede muhtaç hale geleceksin.

Bunun 20 diye keskin bir çizgisi yok. Ben sizin yerinizde olsam 20, 21 ya da 22 yaşında bakirim diye dert etmem. Ama hangi yaşta olursa olsun seksi ihtiyaç olarak tanımlarım, muhtaç olduğum bir şey olarak değil.

Sizin derdiniz, siz hariç herkesin çatır çatır seks yaptığı, güya çoğu erkeğin 20sinden önce milli olduğu sanal bir masal bombardımanına tutulmanız. Tüm instagram modelleri çok mutlu, tüm erkekler seks yapmış zaten, herkes sanalda bir cool, bir havalı. Bu da herkes aya size yaya gidiyorsunuz diyor ama bu yalan.

Sekse hiçbir zaman muhtaç olmayın. Sekse ihtiyacınız var ama olmadan ölmediğiniz şeye muhtaç olmazsınız, olmamalısınız. Sen dilden direkt 5-0 ezik giriyorsun. Bunu yapma.

Bir kez bunu yaptınız mı, sonrasında sizin bakir olduğunuzu sizden başka kimsenin bilmediğini aklınızdan çıkarmayın. Aynı zamanda bir kadın için şimdi nasıl olduğun önemli yani sen istersen geçmişte 100 kadınla yat şimdi eziksen, eziksindir. Kadın seni geçmişte 100 kadın tercih etti diye çekici bulmaz. Şimdi tercih ediliyorsan çekici bulur. Aynı şekilde geçmişinde 0 kadın olabilir ama sen şu an ezik değilsen kim takar? Kadınla bunu paylaşma ama kendine güvenli davran. Bu yapılamayacak bir şey değil.

Abi ayrıca, geçmişle ilgili kaygılarım var ve bazen bunların günlük hayatta zihnimi bulandırdıklarını hissediyorum. Sosyal medya araçlarının yükselişi sonucunda erkekler için partner bulmak (sadece sevgili demiyorum, cinsel anlamda da) ciddi anlamda zorlaşacak. Bu durumda pek çok erkek doğal seçilim tarafından elenecek. Ve benim de bu erkekler arasında olmayacağımın bir garantisi yok. Gelecekte elimde olmayan olaylar yüzünden (Hipergaminin ekstrem boyutlara ulaşması) asla birini bulamayacakmışım gibi hissediyorum ve gelecek beni cidden korkutuyor.

Evet sizin de elenen erkekler arasında olmayacağınızın garantisi yok. Hayatta hiçbir şeyin garantisi yok. Ee? Milyon yıldır böyle, şimdi olmadı bu. Geçmişte de böyleydi, arada belki 100-150 senelik saadet dönemleri hariç.

Seninkisi, tarlanın doluya tutulup mahsülün tamamen yok olmayacağının garantisi yok demek gibi bir şey. Ee? Yine de tarlayı sürüp ekeceksin. Ama yanılmıyorsam sen, tarlayı sürmeden, ürünü ekmeden kenarda ağlayan ve tarlayı sürüp ekmeme bahanesi olarak da ya çekirge gelirse, ya dolu olursa diye bahaneler sıralayan ağlak nesildesin. Siz elinizden gelenin en iyisini yapacaksınız (dikkat bu en iyisi olacaksınız ya da olmak zorundasınız anlamına gelmiyor) ve yüksek ihtimal olacak ya da evet belki olmayacak. Olmayacak diye bir şey yapmadan durursan yüksek ihtimalle olmayacak zaten.

Erkeklerin daha fazla savaşçı olması lazım. Bu avda ölebilirim, mamutun birinin altında kalıp sakatlanabilirim ve bu beni korkutuyor ama sikerim korkusunu, ben gidip avlanacağım ölürsem ölürüm, ölmezsem avlanırım diye meydan okumaları gerekiyor. Kenarda ama mamut beni ezerse diye zırlayıp ava gitmeme lüksünüz var sanıyorsunuz ama yok. Tabii sizin bu konuda bazı dezavantajlarınız var. Eski savaşçıları motive eden açlık (gerçek mide açlığı) sizde yok. Adam avlanmasa gerçekten ölecek. Siz ise görece rahat bir zamanda, anne babanızın sağladığı imkanların konforunda, adım atmadan yaşayıp gidebiliyorsunuz. Bugün Batı’da (uzun süredir Japonya’da) anne babalarının evinde yaşayıp odalarından çıkmayan 30 yaş üstü bir erkek nüfusu var. Bu adamlar bunu yapma lüksüne sahipler ama içten ice acısını da çekiyorlar.

Bir de sosyal medyanın yükselişi en çok senin gibi çocukların kafasını sikti. Sosyal medyadan yansıyan dünyaya dalıp gerçek dünya hakkında bir bok bilmeden yaşıyorsunuz ve gerçek dünyadan korkuyorsunuz. Gerçek dünyalarında kızlar o sosyal medyadan dikkatinizi sabitlediğiniz azınlık sayıdaki kızlar gibi değiller. Öyle yok seçerler, yok hipergami ile ağlatırlar falan geçin bunu. Kadınlar duygusal, genelde kırılgan ve ürkek insanlar, sosyal medyadan yansıtılan kendine güvenli tanrıçalar değiller. Birçoğunuz kadınlarla birlikte olamadığından, gündelik hayatta nasıl kırılgan olduklarının farkında değiller. Böyle kendine güvenli, istediğini alan kadın figürü (feminizm gazı) karşısında kendilerini güvensiz ve kırılgan hissediyorlar. Kadınlarla gerçekten uzun süre birlikte olduğunuzda, onları kafanızda büyütmeyi bırakacaksınız (en güzellerini bile) ama en azından entelektüel seviyede bunu şimdiden bilmeye başlasanız iyi olur.

Vaka çalışması – İlişki istemiyorum diyen kadın

Abi el yardım. 1.5 aydır görüştüğüm ve aramızda cinsel birliktelik olan kız, ilişki istemediğini, böyle görüşmeye devam etmek istediğini söyledi!

Ne güzel. Sorun ne? Erkeklerin gerçekten kadından daha fazla ilişki istemeyi yani bir kadınla ilişkilerinde kadın tarafı olmayı bırakmaları gerekiyor! Takıl, keyfine bak ve gerçekten ilişki istiyorsan, o ilişkideki kızın bu olmayacağını kabul et. Zira her zaman olmasa da genellikle bir kadın sizinle yatıyor ama ilişki istemiyorsa, başkasıyla da yatıyordur. Bunlar çok yakın zamana kadar kadın dertleriydi yahu.

Bu kızla iş yemeğinde tanıştım ve sonra bir buluşma ayarladım. İlk buluşmada ne yapılır podcastını izlemiştim, teşekkür ederim çok faydası oldu. O gece mekanda öpüştük, bana geçtik. Birlikte olmadık, tüm ataklarımı savuşturdu. Ondan sonra ise her üç dört günde bir bendeydi ve ilk buluşmadan 10 gün sonra birlikte olduk.

Buraya kadar güzel. İlk buluşmada seks olacak diye bir şey yok. Genellikle bu 2-4 buluşma içinde olur.

Arada bana kendi ilişki geçmişinden bahsetti ve benden önce sadece bir erkekle birlikte olduğunu söyledi.

Olabilir de, olmayabilir de.

Aramızda duygusal bir bağ geliştiğini görebiliyordum. Her şeyi de kitabına göre yaptığımı düşünüyorum. Mesajlaşmayı daha çok o başlattı, pozitif cinsel gerilim ve eğlenen ustalık konusunda iyiydim sanırım zira birlikte çok eğleniyorduk ve sürekli de bir şakasına sataşma hali oluyordu.

Buraya kadar bir sorun yok. Fakat kavramları bilecek kadar bu olaya hakimken “abi ilişki istemiyor” diye sızlanacak kadar da uzak olman ilginç.

İki hafta kadar önce, bende beraberken aramızda garip bir konuşma geçti. Ben ailemle görüşürüm ve ailemi severim. O bana ailesiyle pek görüşmediğini ve annesinden nefret ettiğini söyledi. Ben de “aile ile çok görüşmemek bana yabancı bir şey, ben bizimkileri 2-3 ayda bir görüyorum” dedim ve “ailemle sıcak bir ilişkim var” diye ekledim. O ise “bu da bana yabancı ve kimseyle böyle olabileceğimi sanmıyorum” dedi.

Ailesi ile sorunlu kızların iyi ilişki mateyali olmama ihtimalleri yüksek. İyi ilişki nedir görmediklerinden, kendileri de genellikle beceremezler. Gerçi şu aşamada ilişki senin aklında olmamalıydı ama sen yukarıda söylediğin için söylüyorum.

Ondan sonra biraz soğuktu ve benden erken ayrıldı. Sonraki bir hafta boyunca onu buluşmaya çağırdım ama evden çıkmaya hali olmadığı bahanesi ile reddetti.

2 kere reddedildin mi normalde next. Bu kızla birliktelik geçmişim olduğu için “tamam, daha iyi hissettiğinde bana haber ver görüşelim” dersin ve bir daha o sana ulaşana kadar ına ulaşmazsın. Sürekli olarak arayıp görüşmeye çalışmazsın.  Sen sanırım 2den fazla teklif yaptın ki şu aşamada kızın peşinde koşuyorsun ve aranızdaki olayı baltalıyorsun.

O gece bir şey oldu ama ne oldu tam anlayamadım.

Ailesiyle ilişkisi nedeniyle sıkıntılı bir kız olabilir ya da senden çok fazla ilişki sinyali alıyor olabilir (o son dediği kimseyle öyle sıcak olamam lafı) ama tam anlaşılmıyor. Sen en iyisi kendini geri çek.

Sorun şu ki belki de bir şeyler bozuldu, ben bozdum, düzeltmem lazım kaygısı ile, seni reddedip duran kızı kovalamaya başlamışsın. Hiç iyi değil.

Şimdi onunla zaten 2 haftadır yatıyoruz, iyi vakit geçiriyoruz neden arayamayayım diyebilirsin. Ama bu bir bahane. Ne olursa olsun, 2 kereden fazla teklif etmemeli ve hatta teklifin reddedildikten sonra ona ulaşmamalıydın.

Sonra aklım başıma geldi ve o bana yazmadan ona yazmama kararı aldım. 2 gün sonra bana ulaştı ve buluşmak istedi. Buluştuk ve eskiye döndük ama abi bu buluşmalar ve birliktelikler bir yere gitmiyor!

Aha da oğlumuz ilişkinin kadını oldu! Nereye gidecek, bırak gitmesin yahu! Kafese girmek için can atan kuş gibi ilişki peşindesin. İlişkiye odaklanmış vaziyettesin. Bu da seni eski davranışlarına geri götürüyor.

Bunu takmamaya çalışıyorum ama geçenlerde yatakta muhabbet ederken 3 yıllık bir ilişkiden çıkalı 2 ay olduğunu ve şu an ilişki istemediğini, böyle devam etmek istediğini söyledi.

Tamam, sana göre bir teklif işte. Daha ne istiyorsun? Pardon, sen pembe hayaller içinde ilişki istiyorsun. Ama kız uzun ilişkiden yeni çıkmış, en az 4-5 ay daha sağı solu belli olmaz ve kendisi ilişki istemiyorsa başkalarıyla oluyor da olabilir. Fakat aslında senin için güzel olan bu teklif seni üzüyor. Günümüzde erkekler kadın oldu, kadınlar erkek. Erkek tarafı kadın gibi ilişki istiyor, kadın tarafı erkek gibi bağlanmadan birliktelik peşinde. İşin kötüsü belki de başkası yok ve kafası da karışık değil. Belki de sen kadın gibi ilişki odaklı olunca o da öbür uca kayıp ilişki istemez hale geldi.

Ben şimdi ne yapacağımı şaşırdım.

Zira her şeyi gereksiz yere karıştırıyorsun. Yatıyorsunuz, iyi vakit geçiriyorsunuz daha ne istiyorsun? Pardon, ilişki etiketi olmadan, kafese girmeden (kafandaki mantık benimle kafese girerse elimden kaçmaz) kendini iyi hissedemiyorsun. Bu seni betalaştıracak bir düşünce şekli.

Ailesi ile arası iyi değil, pek arkadaşı yok. Daha önce sadece bir erkekle birlikte olmuş bir kız olmasına rağmen bana bağlanmaması bana çok garip geliyor.

Birader tam bir kadın gibi konuştuğunun farkında mısın? “Kızlar bu adam benimle yatıyor ama neden benimle ilişki istemiyor, neden?” diye soran kadın gibi. Bırak bunu yahu! Bildiğin maskülen bir karakter düşün. O böyle konuşur muydu? Şu durumdan şikayet eder miydi?

Fakat benim başkalarıyla yattığımı öğrenirse beni bırakırmış. Kendisi de başkaları ile yatmadığına ve yatmayacağına söz verdi.

Hahaha. Birincisi, ilişki olmadığı sürece bu onu ilgilendirmez. Sen başkalarıyla birlikte olabilirsin ve bunu ona söylemen gerekmez. Zira kız seninle ilişki istemiyorum diyorsa, ilişkide değilse, bilmeye hakkı da yok. Terk ederse de etsin. Ayrıca bu ben başkaları ile olmuyorum kısmına da hemen inanma derim.

Yalan söylüyor gibi durmuyor. Ama bu kız tam olarak istediğim şeylere de sahip değil. İnsan ilişkileri iyi değil, kariyer konusunda bir yol belirlememiş, vs.

Bu yüzden başka kızlarla görüşmeye devam etmelisin. İtediğin gibi birine daha yakın bir kadın bulmak için başka kızları da gör. Sen ise bu kızla kafese girmeye can atıyorsun.

Ama bir yandan da ondan çok hoşlanıyorum ve beni erkek arkadaş olarak görüp sevmesi için çabalamak istiyorum.

Hala aynı yerdeyiz. Kadın gibi düşünüyorsun ve ilişki odaklısın. Buradan iyi bir yere çıkman zor. Bunu hemen kesip kızla iyi vakit geçirmeye odaklanman ve başka kızları da görmen lazım.

Kız çok güzel ve beraber çok iyi vakit geçiriyoruz.

Birader kafayı yiyeceğim, sorun ne? Ne güzel işte. Yahu ben mi çok pis herifim siz ilişki hariç kaka şeyler düşünmeyen pırlanta gibi adamlarsınız. Sizi hiç bozmasak diyeceğim ama yarın ilişki odaklılığın yüzünden kıçına tekmeyi yiyince burada yardım isteyeceksin.

Tekrar ediyorum, sorun ne?

  • Kız güzel
  • Kız eğlenceli
  • Yatıyorsunuz
  • İlişki istemiyor ama yatmak istiyor.

What is the fucking problem man? Yani ingilizce sorunca belki anlaşılır, Türkçe anlaşılmıyor. Zittiğimin sorunu nedir yahu?

Başka kadınlarla tanışmaya devam et diyeceksin.

Akıllı çocuk.

Bunu ona söylemeli miyim?

Onu ilgilendirmez. İlişki istemediğini söylemiş. Hem ilişki istemiyor hem de sen kısıtlanacaksın. Yok öyle bir şey.

Bana sorularınızı uygun yazı altında sorabilirsiniz, benimle görüşme ayarlayabilirsiniz ya da ilişkiler setimize bakabilirsiniz.