Karımın cinsel isteğini nasıl arttırabilirim?

Ben ve eşim 34 yaşındayız. Eşimde cinsel isteksizlik var. Baştan kendisinde bir rahatsızlık olduğunu düşünüyordu, doktora gitti gereken tahlilleri yaptırdı fakat hiçbir sorun olmadığını söyledi doktor.

Cinsel isteksizliğin sebebi nedir veya buna nasıl bir çözüm bulabilirim? Ben hergün istekli olmama rağmen eşimde tık yok. Neredeyse 2 haftada 1 kez yapıyoruz. 12 yıllık evliyiz ve evliliğimiz boyunca hiç değişmedi ve bu durum beni çok üzüyor. Cinsel terapi uzmanına gidelim mi diye düşünüyorum ama onların da seans ücretleri çok pahalı olduğu için gidemiyoruz. Evin içinde sürekli biryerlerini okşuyorum ama nafile. Bu konuda yardımınıza ihtiyacım var gerçekten. O da bu durumdan rahatsız ama nasıl bir çözüm bulabileceğimizi bilmiyorum.

Cinsel isteksizliğinin sebebi muhtemelen sana karşı cinsel istek duymaması. Genel bir cinsel isteksizlik değil. Ve bunun da sebebi belli.

Burada sen cinsellik için sürekli olarak eşinin peşinde koşarak kendini itici hale de getirmişsin. Yıllardır da böylesin. Ben hergün istekliyim diyorsun ve sürekli bir yerlerini elliyorum diyorsun. Sen resmen sürekli olarak benimle yat diye kadına yalvarıyorsun yani. Bunun seni nasıl itici ve abazan yaptığının da farkında değilsin.

İlk yapman gereken şey bu davranışını tersine çevirmek. Eşin seninle birlikte olmak isteyene kadar ona cinsel olarak yürümeyi bırak. Kesinlikle bu hergün bir taraflarını okşuyorum saçmalığını bırak. Sen sürekli seks isteyerek, kadını elleyip durarak onu tahrik edeceğini sanıyorsun ama eteğinde sürekli seks de seks diye yalvaran koca oldukça itici bir şey. Kendini aşırı itici yapıyorsun.

Sen cinselliği başlatma ama o seninle cinsellik başlatırsa bırak sana yürüsün ve cinsellik olsun. Şimdi bunu duyunca birçok erkek (evet cinsel isteksiz eş oran olarak az ama istisnai değil)  “ne yani o isteyince olacak ben isteyince olmayacak mı? Bu haksızlık” diye çıkışıyor ama hayır olay şu:

sen cinsellik için onun peşinde koşmayı bırakıyorsun, o ise senin peşinde koşacak diyorsun.

Bu arada bu yaptığını ona açıklama. Bir sorun olmadığını, çok yoğun olduğunu vs. söyle sadece.

Eğer sen bunu yaparsan ve bu nedenle o iki haftada bir seks bile olmazsa bırak olmasın. Zira bunun anlamı, o seksin erkeği evlilikte tutmak için yapılan görev seksi olduğudur. Bir kadın seninle arzudan değil görev icabı birlikte oluyorsa bırak olmasın.

Ama senin tek problemin muhtemelen karının seks seks diye peşinde koşman değil. Daha genel bir efendi erkek / iyi çocuk sendromu olma ihtimali çok yüksek. Muhtemelen evin erkeğinden çok kadını oldun. Kendini saldın. Ya da hırslarından koptun. Belki hepsi birden.

Bu aşamada tavsiye edeceğim şey, iyi çocuk sendromundan kurtulman ve onun da üstüne tavsiye edeceğim şey ise korku oyunu. Linklediğim Korku Oyununun 12 Seviyesi yazısına bak. Görünen o ki sen aşırı iyi çocuk modundasın. Hangi alanlarda kendini salıp düştüğünü bul ve onları düzelt.

Mesela belki fiziksel olarak saldın. Spor salonuna başla.

Giyimine dikkat etmeye başla.

Evde belki evin reisliğini bıraktın ve mülayim bir kocaya döndün. Daha dominant yani lider ol.

Kendine uğraşlar bul, arkadaşlarla takıl, dışarıda daha çok zaman geçir. Karın için çok ulaşılır olmanının sana isteksizliği ile bir bağı olabileceğini değerlendirmeye başla.

Uzun süreli ilişkiniz ile çıkmaya devam edin

Uzun süreli ilişki ve evlilikte sorunlarla ilgili görüştüğüm erkeklerin çoğunluğunda rastladığım bir problem var. Bu erkeklerin kadın bir kez aşık oldu mu “tamam, artık yayarım bu kadın aşık, benim bir şey yapmama gerek yok” kafasına girmeleri ve buna göre davranmaları. Bu sitenin en önemli temalarından biri biliyorsunuz ki denge. Birçok erkek, ilişkilerin devam etmesi için çok çaba göstermeleri gerektiğini sanıyor ve kaybediyor. Bunun diğer aşırı ucunda da birçok erkek ilişkilerin devam etmesi için hiç bir şey yapmalarına gerek kalmadığını düşünerek kaybediyorlar. Her şeyin olduğu gibi bunun da bir dengesi var.

İlişki kadının zorlaması gereken bir şey ama ilişkinin başında buluşmaları ayarlamak, iyi vakit geçirmek, gizem, “aşk hikayesini” yönetmek erkeğin işi. Birçok erkek ise uzun süreli ilişkiye girdikten sonra kız arkadaşlarına ya da karılarına 40 yıllık karısı gibi davranmaya başlıyor. İşe git, evde buluş, bir şeyler ye, TV izle, arada seviş, sonra yat döngüsüne giriyorlar. Kısacası, karılarıyla ya da kız arkadaşlarıyla “çıkmayı” bırakıyorlar.

Bu yetmiyormuş gibi, kendilerini de salıyorlar. Hergün evde TV veya bilgisayar karşısında oturup, spor yapmayı, arkadaşlarıyla buluşmayı, hayatlarını renklendirmeyi ihmal ediyorlar. Sonuçta dönüştükleri şey ise kendi kendilerini bile sıkıntıdan patlatan bir koltuk patatesi. Fiziksel olarak dönüşmeseler bile ruhsal olarak dönüştükleri şey koltuk patatesi.

İlişkilerde bu tür sıkıcı rutin içine girmek adı üstünde oldukça sıkıcı ve boğucudur. Bu konuştuğum erkeklerin kendileri, bu hayat şeklinden sıkılıyorlar zaten. Fakat nedense kadının da sıkılmış olabileceğini pek düşünmüyorlar.

Burada popüler kültür pompası bir beyin yıkama da var. “Aşk” bir kez bulunur ve ondan sonra sonsuza kadar mutlu yaşanır gibi. Oysa ilişkiler başlarlar, devam ederler ve biterler. Eğer iyi bakılmazlarsa daha hızlı biterler.

Bir erkeğe bunu belirttiğiniz zaman ilk başta savunmaya geçiyor ve “ne yani bir de özel çaba mı harcayacağım, hani ben yeterdim?” diye protesto ediyorlar. Senin ilişki başındaki halin yeterdi ama şu anki halin? Sen kendine yetiyor musun? 99%’unda cevap hayır. Sen, yeterli kaldığın sürece yetersin, kendin bile kendinden sıkılıyorsan, aynaya baktığında kendini tanıyamıyorsan, nasıl yeteceksin?

Abooo, Mahmut Abi ona küçük süprizler yapın diyor, başımıza taş yağacak taş! Evet bir bakıma aynen bunu diyorum ama bakın aslında pratik olarak bu konuyu spesifik insanlarla konuştuğumda her zaman sorun ve çözümü şu oluyor: Çok sıkıcı biri oldum, çok sıkıcı bir hayatım var. Bu konuştuklarım ise ilk başta sizin hayatınızı renklendirecek. Eşiniz ya da kız arkadaşınız da bana katılacak.

Bu da aslında sizin gizeminizin bir parçası. Hergün aynı saatlerde TV ya da internet başında pinekleyen birinde ne gizem kalır? Oysa sıklıkla eğlenceli ve değişik bir şey yaparak hayatınızı renklendirirseniz gizeminizi korursunuz.

Ne yapacağınız ise sizin zevkinize bağlı? Aslında bu sıkıcı hayata dalmadan önce ne yapıyorsanız onlara dönmeniz yeterli. Haftada ya da iki haftada bir bir şeyler yersiniz, sinemaya gidersiniz, haftasonları değişik şeyler yaparsınız, vs.

Birçok kadın ilişkilerde bu tür aktiviteleri ayarlama işini üstüne alabilir ama ben bunu tamamen ona bırakmanızı tavsiye etmem. Hem sizin lider olarak bu konuda da yönlendirmeniz gerekiyor hem de bunları kadının ayarlaması sizin sıkıcı olduğunuz gerçeğini değiştiremiyor.

Şimdi burada bir uyarı yapayım ve neden bahsetmediğimi de vurgulayayım.

Daha önce bir yerlerde bahsetmiştim, “beni eğlendir Mahmut” tadında kızlardan uzak durun demiştim. Evet ama onu derken sizin hergün iş – yemek – koltuk / TV ya da sandalye/bilgisayar – yat uyu döngüsüne sıkışmış bir sıkıntı abidesi olmadığınızı varsayıyorum. Eğer eşiniz ya da kız arkadaşınız bu yönde bir arıza çıkarıyorsa ve kendinize baktığınızda bir sıkıcılık abidesi görüyorsanız, bunun kadından çok sizin hakkınızda bir uyarı sinyali olduğunu değerlendirin. Ama en iyisi siz zaten bu rutine hiç düşmeyin.

Erkeklik yan gelip yatma yeri değildir arkadaşlar 🙂

Ünlü düşünür Corey Wayne’in bir deyişi ile kapatayım: “siz kız arkadaşınızla çıkmayı bırakırsanız, başka bir erkek çıkacaktır”. Şimdi hemen “tüüü sırf sıkıcı oldum diye benim arkamdan iş çeviriyorsa, daldan dala atlıyorsa, aldatıyorsa gitsin başkasıyla çıksın, benden uzak olsun zaten” diyebilirsiniz. Ama aklınıza hemen aldatacağı geliyor. Oysa bunu sizden ayrılıp, şerefiyle aylarca ayrılık acısını atlatıp sonra hayatına yeni biriyle devam ederek de yapabilir. Birincisinde zaten beraber olmamanız gereken birinden kendi miskinliğiniz ile kazara kurtulursunuz. Ama ikinci senaryo daha yaygın.

Kısacası, uzun süreli ilişkilerde partnerinizle çıkmayı, bir miktar tahmin edilemez olmayı ve beraber değişik şekillerde iyi vakit geçirmeyi ihmal etmeyin.

Bana sorularınızı uygun yazı altında sorabilirsiniz, benimle görüşme ayarlayabilirsiniz ya da ilişkiler setimize bakabilirsiniz.

Kızlara nasıl yürünür (ya da yürünmez)?

Kadınlar konusunda başarısız karakterlerin gelmiş geçmiş en sevimlisi, her erkeğin mutlaka bilmesi gereken sock gap(*),  nudity buffer (**) gibi kavramların yaratıcısı Jeff Murdock (Coupling), barda kızlara nasıl yürünmez dersi veriyor. Gerçi şansına bu sefer başarılı oluyor 🙂

“Shadine” Jeff 🙂

Bunu gördükçe aklıma kıza yürümeden önce “Boğaz ne güzel değil mi?” demeyi kurgulayan ama yürüyünce “aa bak gemi” diyen şaşkın bir arkadaşım gelir. Adam bunu yanımda yaptı düşünsenize arkadaşınız kıza dönüp “aa bak gemi diyor” 😮

Kız “hı hı” diye uzaklaştıktan sonra “oğlum o kız aa bak gemi demek için bir 15 yaş büyük değil mi napıyorsun? Atta gidelim de bari” diye şaşkın şaşkın sorduğumda, “abi ya ben bak boğaz ne güzel değil mi? diyecektim heyecandan ağzımdan öyle çıktı” demişti 😀

(*) çorap aralığı : “(Cinsel birleşme öncesi) çorabını tam olarak ne zaman çıkarıyorsun? Benim tavsiyem ayakkabılarını çıkardıktan hemen sonra ve pantolonunu çıkarmadan önce çıkarman. Bu, çorap aralığıdır ve bu aralığı kaçırırsan birden bire çorapları ayaklarında ve çıplak bir adam olursun. Kendisine saygısı olan hiçbir kadın, çorapları ayaklarında olan çıplak bir erkeğin kendisi ile seks yapmasına izin vermez.”

(**) çıplaklık penceresi: erkekler bir kadını gördükleri andan itibaren gözleriyle soymaya başlamaktadırlar. bu işlemin sona ermesi ise 5 dakika sürmektedir (çünkü gögüs uçlarının analizi incelikli bir iştir ve zaman alır). Bu zaman zarfı içerisinde ideal olan gidip kızla konuşmaktır. Bu süre aşıldığı takdirde kadın erkek karşısında çıplak olacağından erkeğin heyecanlanmadan ve serinkanlı bir şekilde oyununu oynaması mümkün olmamaktadır.

Hayata eşit şartlarla başlamamak

Mahmut Abi, 4-5 yıldır kırmızı hapla iç içeyim, ancak yine de icgüdüsel olarak ana kuzuluğuna meyilliyim, babası tarafından yetistirilmiş biri kırmızı hapin k sini bilmezken daha erkeksi düşünüyor. Ben bir işe girerken 10 kere düşünürken o direk atlıyor. Ben kırmızı hapı bilsem dahi kadınlar konusunda içgüdüsel bir çekinme yaşarken( örmek veriyorum dmden yazarken) o direk balıklama giriyor. Ben kavga anında aşırı tedirgin olurken o rahatlıkla bunu kaldırıyor.

Şimdi Mahmut Abi ben bu adamla nasıl durumu eşitleyeceğim.

Burada çok duyduğum bir şey bu. Hepsinin konusu farklı ama tema aynı: genetik ve yetiştiriliş ile başından sahip olanlar ile kendini karşılaştırmak.

Burada mesela kendini babası tarafından maskülen yetiştirilen erkekle karşılaştırman, fakir bir insanın kendisini babadan zengin biriyle karşılaştırması gibi. Onlara bakıp kendini paralamak ancak kendi parasını kazanma işine girişmeyen adamın zihin mastürbasyonudur. Senin yapacağın şey fakirlikten zenginliğe çıkan adamlara bakmak. Bunlar babadan parası olan adamlara bakıp hayıflanmak yerine kendilerinden önce fakirlikten zenginliğe çıkan adamlara odaklandılar. Senin yapman gereken de o.

“Şimdi Mahmut Abi ben bu adamla nasıl durumu eşitleyeceğim.”

Bu zihin yapısından kurtulman lazım önce. Sen bu adamla eşitlemeyeceksin, kendini zengin edeceksin. Sen bu adamla belki hiçbir zaman eşit olmayacaksın ama kendi paranı kazanıp fakirlikten kurtulursan bu senin umrunda olmaz. Sence memur çocuğu olan ama şu an aylık geliri 65 bin Lira olan adam buraya kendini Sabancı veliahtları ile karşılaştırarak mı geldi? Ya da onlara eşit değil diye parasının tadını çıkaramıyor mu sanıyorsun?

Senin yaptığın zihin mastürbasyonu. Kendi durumundan yukarı çıkmış adamları bulup, onların tecrübelerinden kendine bir yol çizip o yolu yürümek varken, ya babadan yok zaten babadan olanlarla nasıl eşit olacağım diye düşünmek, bir şey yapmamana bahane oluyor.

Bu zihin yapısına bir örnek de şurada:

Abi her zaman spora gidin diyorsun maskülenlik için ama benim tanıdığım böyle ortamlarda gözlemlediğim alfa maskülen erkekler hepsi yemesine düşkün göbekli ama öyle sağlıksız bir görünüme sahip olmayan tipler

Şimdi alfa zihin yapısı denilen şey davranışlarla alakalı ve birçok gym faresi de beta ya da en azından mavi haplı adamlar kısmını bir kenara bırakalım. Davranışsal olarak maskülen ama göbekli bir erkek, sinik davranan ama iyi vücutlu bir adamdan daha fazla iş yapacaktır.

Her neyse, o bahsettiği adamlar için sağlıksız olmaları dezavantaj yani o durumlarına rağmen ekstra oyun ile eksiklerini kapatarak maskülen oluyorlar. Onlarda geçmişten gelen bir avantaj var ve sağlıklı bir tip olmamanın dezavantajını yok ediyor.  Siz özellikle bu zihin yapısında değilseniz bir de bu engelle uğraşamazsınız ve gereksiz zaman kaybedersiniz. Sizin yapmanız gereken en iyisini yaparak en hızlı şekilde hedefe ulaşmak, yük taşımalarına rağmen hızlı yürüyebilen adamlara bakıp kaytarmak değil.

Bazı adamlar doğuştan ve yetiştirilişten sakin, negatif duygulara kapılmayan, duygusal güce yatkınlardır. Bazı adamlar negatif duygulara yatkındır. Negatif duygulara yatkın adamın bu konuda doğuştan güçlü adamlara bakıp “bunların çabasız sahip olduğu için ben çok çalışacağım ama yine de belki başaramayacağım veya başarsam bile asla onlar kadar olamayacağım” diyerek çalışmama lüksü yoktur. Önceki örnekteki gibi fakir bir erkeğin babadan zengin adama bakıp “bunların çabasız sahip olduğu için ben çok çalışacağım ama yine de belki başaramayacağım veya başarsam bile asla onlar kadar olamayacağım” demesi gibi bir şeydir. Saçmadır ama çok fazla sayıda insan bunu yapmaya meyilli. Evet belki hiçbir zaman o kadar zengin olmayacak ama şimdikinden çok daha zengin olma ihtimali yüksek. Ayda 4 bin lira kazanırken bunu 10 bine çıkarma fikrine “millet 20 bin kazanırken ben 10 binle geride kalacağım” diye burun kıvıran, 10 bine çıksa her sene cebinde 72 bin lira ekstra para olmasının bir fark yaratmayacağını sanıyor olamaz. Muhtemelen hayatını değiştirmek zor olduğundan bunu bir bahane olarak kullanıyor.

Kısacası, hayata herkes aynı noktadan başlamıyor. Bazıları çok daha iyi noktalardan başlıyorlar, bazılar ise çok daha kötü noktalardan. Sizin yapmanız gereken eğer şu anki noktadan mutlu değişseniz, daha iyi bir noktaya çıkmaya odaklanmak. O noktanın çok ötesinde olan adamlara bakıp hayıflanmak yerine, oraya sizin olduğunuz yerden çıkan adamların ne yaptıklarına bakmak. “Mahmut sen spor yap diyorsun ama adam göbeği salmış vaziyette piyasada avdan ava atlıyor, boşver sporu falan” demek, “Mahmut sen para kazanın diyorsun ama adam babadan zengin vaziyette piyasada avdan ava atlıyor, boşver para kazanmayı” demek ile aynı.

Mektup arkadaşı modu ile kendini friendzone’a atmak

Saha raporu – Hapı Yutmak yazısında Hank Moody şöyle yazmıştı:

2 ay sonra taşınacaktım ve kızı “sıcak” tutmalıydım. Her gün mesajlaşmaya başladık, tabi o zaman oyun falan da yok, mal gibi aklıma ne gelirse yazıyorum falan. 1 ay kadar sonra Mahmut abi ile denk geldiğimizde kızı sordu, “süper gidiyor her gün konuşuyoruz” dedim, “oğlum her gün mesajlaşmak iyi birşey değil kızı soğutursun kendinden” dedi. Hala unutmam içimden “siktir lan ordan sen ne biliyon sanki” dedim. Pişmanım!

Bir kadınla tanıştığınızda yapabileceğiniz hataların en geri dönüşsüzlerinden birisi, nedeni ne olursa olsun o kadınla buluşup yürümek yerine uzun uzun mesajlaşıp konuşmaktır. Bu süreç sizi her zaman olmasa bile büyük ihtimalle pipisiz mektup arkadaşı (Corey Wayne’in daha ağır tabiri ile gay erkek kız arkadaşına – gay male girlfriend) çevirir. Öyle ki, kadın aslında başında sizden hoşlanıyor olsa bile kendi kendinizi friendzone’a atarsınız.

Yani çoğunuzun sandığının aksine hergün saatlerce konuşup mesajlaşmak iyi bir şey değil. Burada yorumlarda bunun yüzlerce örneği var ve yaptığım görüşmelerde de onlarca kere karşılaştığım bir şey:

aynı gün sohbetin sonunda instagramdan da takip etti beni.sonraki 2-3 gün iyice samimileşince numarasını istedim ve whatsapptan devam ettik.ayrıca her akşam da discorddan sesli konuştuk … (günler sonra) … ama dün bana şöyle bir mesaj attı: ben daha fazla yapamıyorum ilişki insanı olmadığımı,özgürlüğüme düşkün olduğumu biliyordum yine de denedim olmadı.

2-3 ay önce bir kızla konuşmaya başladım sonra muhabbet ilerledikçe ben ona karşı farklı duygular hissettiğimi belli etmeye başladım ama baktım ki bu arkadaş olarak düşünüyor yani öyle diyordu

Bu kapanmalar bitene kadar kızı sıcak tutmak için hergün konuşuyorduk öyle ki bazen sabahlara kadar saatlerce konuştuk … Bana karşı bir şey hissetmiyormuş.

Burada birkaç problem var. Birincisi ve daha az etkili de olsa sıklıkla başınıza gelecek olan, sizden daha hızlı bir erkeğin (ki şu şekilde telin öbür ucunda kalan adamdan hızlı olmak marifet değil) öne geçmesi. Yani geride kalma ihtimaliniz çok yüksek.

İkincisi, telefonda veya mesajda tüm hayatınızı ortaya döküp sizinle ilgili bir merak veya gizem bırakmıyorsunuz.  Bu, kızla buluştu mu çenesi düşen ve tüm gizemi öldürüp başından kaybeden adam ile aynı şey.

Üçüncüsü ve en önemlisi, sizin oyununuzun ve cinsel çekimin %80’i vücut dili, koku ve fiziksel olarak tenlerinizin birbirinden birkaç santim uzakta olması. Bunlar olmadan sadece konuşup mesajlaşmak kızın kızlarla yaptığı bir şey ve farkında olmadan kızın kız arkadaşı olmakla özdeşleşiyorsunuz.

Dördüncüsü, bir kızla hergün saatlerce konuşabilen veya sürekli mesajlaşan bir adamın hayatında ne yoktur sizce? Bir amaç yoktur. Başka bir kız yoktur. Farkında olmadan amaçsız ve tercih edilmeyen biriyim diye sinyalliyorsunuz. Gerçi bir çoğunuz öylesiniz ama bunu sinyallemeseniz daha iyi olmaz mı?

Ama abi kız sürekli konuşmak ve mesajlaşmak istiyordu!

Olabilir ama bu bahane değil. Kızlar da biriyle ilişki potansiyelini bok etme potansiyeline sahipler ve kızın bunu bok etmesine izin vermeyecektiniz. Ayrıca bunu bir çeşit shit test olarak algılayın. Kızın bilinçaltı algoritmaları sizin saatlerce mesajlaşacak kadar içine düşüp düşmeyeceğinizi test ediyor.

Buna karşı koyun. Sürekli mesajlaşabileceği biri olmayın. Ayrıca daha önce bahsetmiştik, kırmızı hapın birinci işlevi iyi kızın içindeki iyiyi, bozuk üzümün içindeki bozukluğu hemen açığa çıkararak kızları elemektir. Yani sürekli mesajlaşmamaya siz kibarca direniyorsanız kötü tepki veren kız, testi geçemez ve kendi kendini eler. Yani “kırmızı hapı uyguladım kız mesajlaşmıyorsun diye kayboldu, nerede bu devlet?” diye isyan etmeyin. Kırmızı hap tasarım olarak en öncelikle erkekleri sürekli beta öder bir konumda acı çekecekleri ilişkilerden uzak tutmak için var, her kızla oldurmak için değil. “Ben yalnızım arkadaşım, kırk yılda bir kız buluyorum, bir kız olsun da çamurdan olsun, kuruşu kuruşuna öderim” diyorsanız yanlış sitedesiniz.

Bakın tekrar ediyorum, haftalarca mesaj / telefon iletişiminde kalıp buluşmazsanız, başında size ilgisi olan kızın friendzone’una girebilirsiniz. Kızlar erkeklerin liderliğini takip ederler ve siz “ben mektup arkadaşıyım” moduna girerseniz bir süre sonra kız “mektup arkadaşım” diye hissetmeye başlayabilir.

Ama abi Eylül’e kadar buluşamayacağız, kızla sürekli mesajlaşmazsam beni unutmaz mı?

Kızın sizi unutmaması için haftada bir iki mesajlaşmanız yeterli ama evet kız sizi unutabilir. Fakat gerçek hayat tecrübesi birçok durumda kızı buluşma gününe kadar ara ara yoklamanızın ya da hatta unutup buluşabileceğiniz zaman aramanızın daha etkili olacağını gösteriyor. O zaman hala boşta olursa buluşursunuzü, boşta değilse başkasına yönelirsiniz. Kız beni unutmasın diye arkadaşa dönmenizin bir manası yok.

Der Algorithmus

Şu algoritma oldukça basit ve sizin fazla ilgi / kaynak / zaman harcamadan kadın – erkek ilişkilerinde başarıya ulaşmanız için önemli. Basit derken anlatması basit, uygulaması zor. Özellikle “ama ödemezsem giderse, bir adım daha atsam belki olacak” ruh haliyle.

Kızla tanıştınız ve mesajlaşıyorsunuz. Ya da telde konuşuyorsunuz. Aranız çok sıcak. Eğer gündüz oyunu, hayat oyunu, Tinder, Instagram gibi bir yerden tanıştıysanız en geç bir hafta içinde buluşma teklif edin. Buluşma teklifi kabul olmazsa biraz daha iletişim kurun ve 5 – 7 gün içinde bir daha buluşma teklif edin. Önceki teklif hiç olmamış gibi. 2 kere reddedilirseniz next. Size ulaşmaya devam ediyorsa bir süre sıcak ama kısa kesin ve ona buluşma teklif etmek için şans verin. Eğer bir hafta içinde bu gelmiyorsa salın gitsin. Diğer kızlara odaklanın.

Buluşuyorsanız 3 -4 buluşmada kıza yürüyün. Bir iş çıkmıyorsa nextleyin.

Peki kızla yakın zamanda buluşma şansınız yoksa? Buluşma olacak zamana kadar bırakın. O zaman aklınıza gelirse yeniden mesajlaşma başlatın. Buluşabilirseniz, buluşursunuz. Buluşamazsanız, kızı biri kaptıysa, kısmet değilmiş. Birbirinize yazılı değilmişsiniz demek ki 🙂 Sizin de eliniz armut toplamıyor ya da beş kız kardeş ilişkisi için yok herhalde. Daha olabilir, buluşabilir, buluşmaya istekli kızlara zaman ayırıyorsunuz.

İlginç misin yoksa abaza mı?

Kadınlar senden daha çok, kafalarında sana ait olduğunu düşündükleri imajla beraber oluyorlar. Kadın için seviştiği erkekten daha önemli olan şey muhtemelen o erkeği kafasında koyduğu kategoridir. Bunun anlamı şu: birçok durumda seninle değil, senin başarılarınla, toplumdaki yerinle sevişiyorlar. Ya da senin ait olduğun sosyal zümreye ait biriyle sevişmek onlara makul geliyorsa seninle bu yüzden sevişiyorlardır. Bu yüzden erkekler bir şeylerini kaybettiklerinde genelde kadınları tarafından eskisi gibi sevilmiyorlar.

Çünkü kadınlar başarı objesi erkekle beraber olmak isterler. Kadınlar ellerinde olsaydı beta erkeklerin onlara yürümesini yasadışı hale getirmek isterlerdi. Zaten bunu statüsü düşük ama onlara yürüyen erkekleri sosyal medyada bir suç işlemiş gibi ifşa ederek ya da basit bir muhabbet başlatmayı taciz sayma gibi hareketlerle yapıyorlar. Çünkü bu erkekler kafalarındaki imaja, kategoriye uymuyor. Oysa beta erkeği sapık konumuna sokan aynı hareketler başarılı imaja sahip erkeğin ilginç olarak yorumlanmasına neden olabiliyor.

Kadınların erkekleri en çok kategorize ettikleri şeylerin başında erkeğin mesleki statüsü ve sosyal statüsü gelmektedir. Belirli bir mesleki etikete sahip olduğunuzda aynı şeyleri yapsanız da kadının tepkisi 180 derece değişiyor. Tersi durumda, başta güzel bir iletişim kurduğunuz bir kadın size işinizi sorduktan sonra her şey negatif anlamda 180 derecede de değişebilir. (Kadın o an size çaktırmasa bile bu oluyor).

Bu yurtdışında Türk olduğunuzu söylemek gibi bir etki yaratıyor. Maalesef yurtdışında bazı ülkelerde Türklerin imajı oldukça kötü ve siz güzel bir iletişim kursanız da ön yargıya takılabiliyorsunuz. (Ukrayna’da kızlar nereli olduğumu sorduklarında, verdiğim cevap sonrasında yüzlerinin düştüğünü defalarca gördüğümde buna emin oldum. Diğer ülkelerde daha farklıdır belki)

Kadınlar sizin belli bir zümreye ait olmanızla, değerli olduğunu düşündükleri bir mesleki sınıfa ait olmanızla vb. kısacası etiketinizle sizden fazla ilgileniyorlar. Kadın için “dün akşam başarılı bir (etiket her neyse) ile  seviştim” demek önem arz ediyor. Birçok kadın sizden daha çok etiketinize önem veriyor.

Aklın aşırı uçlara gitmesin. Bu anlattıklarımdan “etikete sahip olmayanlar sonsuza kadar sevişemeyecekler” gibi bir anlam çıkarman için oldukça yıkık ve isyankar bir erkek olman lazım. Kadına kafasında seni başarılı olarak algılayacağı bir kategoriye koymasına yardımcı olacak bir etkilet sunamıyorsan mevcut olanı parlatmalısın. Parlatamıyorsan da yenisini inşa etmelisin. İnşa etmek içinde kendini yatırım yapmalı ve çalışmaya başlamalısın. Etiketi sadece satrançta güçlü bir taş gibi düşün. Oyunu kazanmanı ne kadar  kolaylaştırdığını bilirsin ve o taşı kaybetmek istemezsin.

Var olan özelliklerini iyi bir şekilde pazarlamalısın. Kadının anlayacağı şekilde anlat ve mümkünse iyi bir gelir sağladığının/sağlayacağının işaretlerini göster. Oyun eskisinden çok daha kolay olacaktır. Şunu da ekleyeyim kadınlardaki bu beklentide bir yanlışlık yok. Çünkü kadındaki güzelliğin karşılığı erkekte başarıdır.

Yazar:Secret

Başarı objesi erkeği tüm yönleriyle anlattığım son kitabıma buradan ulaşabilirsin:

Erkeğin Kişisel Başarı Rehberi Kitabı

 

Geçmişe dönmeliyiz!

Twitter’daki gelenekçileri en iyi özetleyen kelimeler “geleneğe bağlılık”. Bu, genellikle şu şekilde ortaya çıkan gayri resmi bir yanılgı:

“Bunu böyle yapmak doğru çünkü biz bunu ezelden beridir böyle yaptık”.

Bu yanılgının varsayımları ve ne gibi problemler yarattığı  konusunda daha derinlere inebilirim ama ben bunu bir benzetme ile anlatmayı daha ilgi çekici buluyorum.

Buralarda takılmadığım veya çalışmadığım zamanlardaki eğlencelerimden biri, çocukluğumdaki eski oyunları oynamak. Bu oyun toplulukları içinde, her zaman “o tip bir adam” var: Küçüklüğünde oyunda yenilip durmuş, 5-15 yıl sonraysa oyunda egemen olmak için mükemmel bilgi ile donanıp,  intikamını ve hak ettiği statüyü almak üzere oyuna geri dönmüş. Fakat bu adamın bir problemi var: oyunun ve oyun çevresindekilerin statik kaldığını ve sadece  kendisinin dinamik değişken olduğunu sanması. Demek istediğim, eğer şu anki farkındalığıyla geçmişe yolculuk yapsaydı, en iyi oyuncu o olabilirdi. Ama yıllar içinde oyunun dinamikleri değişti:

  • İnsanların oyunu oynama şekli değişti,
  • oyunu oynayan insan tipi değişti,
  • meta oyun için yeni stratejiler yaratıldı,
  • ve yeni oyun modelleri getirildi.

Bu oyuncu tipi bunların farkına vardığında, oynamak yerine şu şikayetleri etmekle meşgul oluyor: “Bu oyun nasıl eskisi gibi oynanmaz?”, “İnsanlar oyunu mahvediyorlar” vs. Gerçek şu ki diğer oyuncular onun yapmayı planladığı şeyi yani oyunda hakimiyet kurmayı deniyorlar ama o, hala oyunda hakimiyet kurmayı başaramıyor. Ve temel gerçek şu ki,  bu oyuncu diğerlerinde olmayan bir avantajın peşinde ve bu avantaj sayesinde oyuna egemen olacağını düşünüyor. Ve oyuna dönüp de tekrar yenilince de genellikle şu tip duygusal tepkiler veriyor: “hepinizi sikeyim, oyun geliştiricilerini sikeyim, oyunu da sikeyim, ben çıkıyorum”.

Bu görece uzun anektodu yazdım çünkü bu anektod gelenekçi zihin yapısını çok iyi gösteriyor. Genellikle bunlar son 70 yılda ortaya çıkan “yeni oyun özelliklerine” adapte olmakta zorluk çeken insanlar:

  • Artık kadınlar üzerinde ekonomik güce sahip değiller.
  • Modern çağda hayat boyu tek bir şirkette çalışmak büyük oranda mümkün değil.
  • Artık liseden sonra bir fabrikada çalışmaya başlayıp, daha sonra bir eve, 2.5 çocuğa ve hayat boyu bir kadına sahip olmakta mümkün değil.

Ama, oyunun değiştiğini kabul etmek yerine bu tip elemanlar oyunun eski oynandığı şekline dönmesi gerektiğini savunuyor yani oyundan anladığını, oyunu bildiğini ve bilgi avantajının olduğunu düşündüğü zamana.

Bu dürtüyü anlayabiliyorum, nostaljik gözlükler taktığında,  geçmişte mükemmel bir  şekilde adapte olabileceğin ‘’mükemmel’’ zamanların olduğunu hayal etmek kolay. İnsanların inançlı, çalışkan, ülkesini ve ailesini önceliği yapan bir “babayı” takdir ettiği zamanların. Şahsen ben de sevdiğim sağlıksız yiyeceklerin brokoli ve yumurta gibi besin değerlerine sahip olmasına bayılırdım ama maalesef şu an oynamak zorunda kaldığımız oyun bu.

Eğer eskinin değerlerine dönebilseydik bile, mesela 1950’lere, onlar yine 1950 olmazlardı, artık akıllı telefonlarımız, internet, diğer teknolojiler ve fikirler  var ve bunlar tüpüne geri sokamayacağın diş macunu gibiler. Eğer mucize bir  yöntem bulup 70 yıl geriye gitseydik,  senin gelecekteki “iyi eşin” de  telefona sahip olacaktı  ve sence ayak bileklerinin fotoğrafını instagrama atmaya başlaması ne kadar sürecekti ?

Özet ve Son Düşünceler

Kendimi sıklıkla geçmişe ışınlandığımı  ve buna nasıl tepki verdiğimi düşünerek eğlendiririm. Bunun cezbediciliğinin sebebi eğer şu anda sahip olduğun tüm bilgi birikimini elinde tutsaydın, kendini yüksek statülü ve epey servetli bir pozisyonda bulabilecek olman. Eğer 2016 yılına gidebilseydin ve 380 dolardan bir bitcoin alsaydın ve 2017 yılı 19 Aralık’a  kadar elinde tutsaydın380 dolardan bir bitcoin alsaydın ve 2017 yılı 19 Aralık’a  kadar elinde tutsaydın ve bitcoin short pozisyona girip 18 Aralık 2018’de shortu kapatarak günümüze gelseydin milyoner olabilirdin.  Finans alanında tanıdığım insanlar genellikle bu gibi teorik hareketlere gülüyor, çünkü bunlar teorik şeyler. Hayatında 1 kere bu kadar şanslı olabilir misin ? Tabii, uçan ya da yere düşen bir bıçağı  yakalama girişiminizle piyasayı karıştırmanız daha mı olası ? Kesinlikle.

Yeni şeyleri seviyorum ama her yeni şey iyi değil ve yeni fikirlerin uygulanması makul ve  kontrollü bir şekilde yapılmalı. Ama ilerlemeyle savaşamayız, sen kabul etsen de etmesen de dünya yeni şeyler geliştirecek,  bu yüzden en iyisi adapte olmak. Dünyamız, değişen durumlara en iyi adapte olabilenlerin yanında. Bu durumun bana göre en komik tarafı, bütün tarafların kendilerine çalışıp para kazanmadan avantaj sağlayabilecekleri bir dünya oluşturmak için savaşıyor olması. Oyunu öğrenmek yerine oyunu değiştirmek için çok sıkı çalışıyorlar:

  • Eğer oyunu oynamakta sıçıyosan büyük ihtimal anlaşmalı evlilikler ya da devlet zorunlu kız arkadaş istiyorsun, böylece birisi problemlerini senin için çözebilir.
  • Eğer para kısmında sıçıyorsan kominizmi veya Evrensel Temel Gelir gibi şeyleri destekliyorsun böylece birisi senin için para problemlerini çözebilir.
  • Eğer ağırlık kaldırma kısmında sıçıyosan 18 yaşında stereoid alıyorsun ve instagram profilin için sahte ağırlıklar kullanıyorsun.

Sporcu futbol oynamak ister, inek öğrenci satranç oynamak ister ve kötü çocuk… kötü çocuk  ne olursa olsun sevişmenin bir yolunu bulur. En önemlisi de bütün bunlar, yapmak konusunda sorumlu olduğun ama yapacak yetkinliğe sahip olmadığın şeyleri, senin yerine dışarıda birinin ya da bir kurumun çözmesini sağlamak için stratejiler. O  yüzden oyununu bir adım yükseltmek , çalışmak ve efor sarfetmek yerine, işi “kutsal anlatılara” havale etmek istiyorsunuz. Sonuçta da şuna varıyorsunuz:

HERKES, HEPİNİZ benim HAK SANRIMI destekleseniz her şey ne kadar da güzel olurdu!

Çeviri: We have to go back!

Çeviren: asderehler

Kızlarla Sokakta Nasıl Tanışılır | Kızlarla Tanışma Video Tam Analiz (İNFİELD]

Merhaba millet, Ben Mr. Deer.  Kadınlarla tanışırken nelere dikkat ediyorum. Neler yapıyorum tam analiz videosu sizlerle. Kadınlarla başarılı olmanız için gereken TEMEL şeyleri anlattım, dikkat bu video ansiklopedi niteliğinde. İYİ SEYİRLER!

Diğer postlarım ve yazılarım için tıklayınız.

Saha Raporu – Kütüphanede açılış

Az sonra okuyacağınız saha raporu, koronavirüsün Türkiye’de peydah olmasından hemen önce yaşandı. Şubat 2020 sonları olması lazım. Mart ayından sonra yaşanacakları tahmin edebilseydik, peygamberliğimizi ilan ederdik. Vaziyetten pek haberimiz yok. Neşeliyiz, coşkuluyuz ama biraz da telaşlıyız. Spor Bilimleri öğrencisi olduğumdan anatomi gibi ezber gerektiren dersler alıyorduk ve kafamız da başka yerlerde olduğundan zorlanıyorduk. Vaktimizin çoğunu kütüphanelerde geçirmeye başladık; haliyle açılış maçılış peşinde değildik. Aklı fikri Bitcoin, sanal para gibi şeylerde olan bir arkadaşımız vardı, PUA işleriyle en çok o ilgilenirdi. Diğer arkadaşın da başka sıkıntıları vardı. Kısacası saha raporumun yan karakterleri, karı kız işleriyle uğraşacak durumda değildi. Her neyse, fazla uzatmadan raha raporuna geçelim.

Öğle yemeği için kampüse gittik, karnımızı bir güzel doyurduk. Kütüphaneye gidelim de ders çalışalım, yoksa anatomi belamızı okuyacak havasındaydık. Yanımızdaki kızlar kütüphaneye gitmek istemeyince üç erkek kalakaldık. Neyse dedik, gece akarız alemlere şimdi işimize bakalım. Kütüphanenin alt katında grup çalışmaları için bir araya gelebildiğiniz bir yer vardır. Orada biraz gürültü patırtı olur. Biz de oturduk, Kalf kaslarının Latince isimlerini falan çalışıyoruz. Ortam sıcak, yok Soleus yok bilmem maximus yok şunun lif tipi derken beynimiz muşmulaya döndü. Ara verdik. Tam o esnada arkamdaki masada bir hareketlilik oldu. Şöyle göz ucuyla döndüm baktım esmer bir hatun masaya katılmış. Önce pek dikkatimi çekmedi, arkamda kalıyor çünkü.

Önümdeki arkadaş kızı süzdü etti, vücudunu beğendi. “Kalçaları küçük ama böylesine daha iyi çakılır” minvalinde bir şey söyledi. Yetiştiği ve girdiği ortamlardan gelen bir rahatlığı vardı.

Diğer arkadaşla “az sessiz ol, kız duyacak” dedik. Sonra döndüm tekrar baktım, şöyle bir kızın vücudunu avcı gözüyle süzdüm. Döndüm arkadaşa “Hacım, bunun her yeri küçük” dedim. “Üflesen kırılacak, şu kollara bak.”

Gerçekten de ufacık tefecik bir şey. Bizim diğer Bitcoinci arkadaş, “El falına bakma bahanesiyle bir yanaşayım kızlara, siz de arkamdan gelirsiniz.” dedi. Biz boşver moşver derken arkadaşı ikna ettik, vazgeçti. Kısmet banaymış tabii, haberim yok. Kızı mızı boşver, kalf kasına dön birader derken kız sandalyeme çarptı, ofladı pufladı. O an dedim tamam, bu iş bende. Benim çantada çikolata vardı, dedim kız pası verdi çikolata ile golü atarım. Çıkardım çantadan çikolatayı, döndüm arkamı uzattım kıza.

“Al abi bi snicker ye” dedim hafif gülümseyerek. Herkes güldü tabii, ortam bi ısındı. Kız “yok diyetteyim ben, tatlı, şeker yemiyorum” minvalinde bir söyledi. Aha dedim, ben Spor Bilimleri öğrencisiyim. Beslenme dedim mi bana soracaksın. Bizim Bitcoinci arkadaş da biliyor işleri tabii, rekabet istiyor.

“Sen biraz fazla kalmışsın diyette.” deyiverdi. Çalı çırpıdan farkın kalmamış, ne olacak bu halin?” Bir anda kızların odağını kendisine kaydırdı. Bir şeyler söylemem gerekiyordu, aklıma geleni pat diye söyleyiverdim.

“Kızın doktoru benim birader, hastayla doktor arasına girme.”

Aslında Bitcoinci eleman orada bir şeyler diyebilirdi ama hafif güldü, mevzuyu çaktı. Kısacası kızı bana bıraktı. Kız tüm vücudunu bana döndürmüştü artık. Suratında aptal bir gülümseme vardı, bunu pasif ilgi işareti olarak attım cebe. “Allah allah, bak sen.” dedi. “Sanki tıp okuyorsun ha!” dedi, orada bana bir shit test atmış oldu.

Tabii arkadaşları da durmadı. Onlardan da bir ton laf geldi. Ben de şöyle bir gevşedim. Vücudumun yarısı kıza dönük, yarısı bizim masaya. Ama kafam olduğu gibi kızın suratına bakıyor. Göz kontağı kuruyorum ama en fazla 3 saniye. 2 saniye başkasıyla göz kontağı kuruyorum, sonra 3 saniye yine kızla. O hafif, alaylı gülümsememi ve gözlerimdeki kısık bakışı koruyorum. Hatta bazen dudaklarımı vesaire yalıyorum. Kızın shit testine verdiğim cevap “O zaman hastan olayım, tedavi et beni.” oldu. Orada açılış ve tanışma kısmını koparmış oldum bence; orada kızla iletişimin kapısı açıldı. Adın ne, memnun oldum, hangi bölüm, hangi hoca vesaire klişe soru cevaplarla tanıştık. Masaları birleştirdik, ben doğal olarak kızın yanına oturmaya yeltendim ama başka bir arkadaşı hemen kapıverdi orayı. Kız evi naz evi meselesi anlayacağınız. Sana kızı kolay vermeyiz diyorlar akıllarınca. Ama kızın ilgisini çekmeyi başarmışım ki kız pasif ilgi işaretleriyle gel beni tavla diyor. Bakışları bende, elleri hiç durmuyor. Ya saçlarında, ya elindeki bileklikte, vücudu hafif bana dönük. Bir ara dudaklarını yaladı. Dedim normaldir yalar, olabilir. Hemen sazan gibi atlama. Ancak vücut dili her şeyi anlatıyor. Hem göz kontağı kuruyor hem de dudaklarını yalıyor. Bilinçsizce yapılan bir flört hareketidir bu.

Masada muhabbeti artırdık ama kıza tam ilgi gösteremiyorum. Rahatlık, vücut dili, muhabbet vesaire tamam ama zamanlama ve bağ kurma konusunda sıkıntı var; kızın yanındaki cadaloz taş koyuyor. Bitcoinci arkadaşı yendik, kızın arkadaşına yeniliyoz. Oğlum malafatı masaya vurman şart dedim kendime. Kütüphanenin çıkışında langırt masası vardır. Millet kahve sigara içer, langırt oynar. Döndüm kıza, “Gel seninle langırt oynayalım.” dedim. Yanındaki arkadaşı “Biz bostan korkuluğu muyuz burada?” deyiverdi.” Şöyle bir benim arkadaşlara bakış attım. Biraz yardımcı olun, wingman falan olun; bu kız kıskançlık krizine girdi yol vermiyor bana. Ama yok, onlar diğer kızlarla bilmem nerenin kahvesi şöyle böyle muhabbeti yapıyor. O an aklıma bir cümle geldi, dedim söyle gitsin. “Langırt oynayabilmek için ehliyetin olması lazım. Var mı senin langırt ehliyetin.”

Kızların “sen ne diyon oğlum” bakışı vardır, bilirsiniz. O bakışla “Langırt ehliyeti ne lan, kıçından uydurma. Hadi diyelim ki öyle bir şey var, arkadaşım X’in (esmer hatun) ehliyeti var mı?”  Haydi, oğlum dedim kendime, bitir şu işi. “Ben langırt federasyonu başkanının çaycısıyım. Ben ehliyetini verdim ona, sen karışma.” O zaman benim esmer hatun da bir shit test atıverdi. Gülerek, “Önce doktorum dedin olmadı, sonra hasta oldun şimdi de çaycı oldun; az kolpacı değilsin sen de hee” dedi. “Ben de her türlü meslek var, sen langırt oynamaya gel anlatırım.” diye yanıt verdim. Benim esmer hatun bayağı güldü buna, pasif ilgi işaretlerinden aktif ilgi işaretlerine geçti. Benim tarafıma geçmeler, bana espriler yapmalar, şakalarıma gülmeler. Biz masada bir süre daha sohbete devam ettik. Ben bazı şakalar, komik sözler söyledim. En sonunda kızla masadan kalktık, langırt oynamaya gittik. Kız tam beceremiyor, ben de yardım bahanesiyle vücuduna dokunuyorum. Orada kino dediğimiz şeyi bolca yaptım. Ama belli belirsiz. Sonradan diğerleri de katıldı, malum iki kişi langırt oynanmaz. Ben kızı yanıma aldım, o kaleci oldu. Öyle oynadık. Dedim oğlum Alduin, açılış ve bağ kurma tamam. Bokunu çıkartma kapanışı yap. Kızın numarasını almaya kararlıyım. “Doktorun olarak söylüyorum,” dedim “durumun kritik. Seni bir ara tedavi etmem lazım numaranı verirsen bir randevu ayarlarım.” Kız bana şimdi hatırlayamadığım hafif argo bir ifadeyle shit test attı. “O zaman hastan olarak söylüyorum, durumum kritik. Beni bir ara tedavi etmen lazım, numaranı verirsen randevu alayım.” dedim.

Olay benim için orada kapandı zaten. Şakalaştık, gülüştük, kız telefon numarasını verdi. Numarayı alır almaz döndüm bizimkilere, dedim hayde gidiyoz ben işimi hallettim. “Akşam kulüp toplantısı olacak, biz kaçıyoruz.” dedik, çıktık okuldan. Tabii kızın numarasını alırken dikkat edersiniz biraz üsteliyorum. Yani ısrar ediyorum. Burada şu önemli; kızın zaten telefon numarasını verme niyeti vardı, bunu bildiğimden üzerine gittim. Eğer niyeti olmasaydı ve tabii ben kızla önce bağ kurmamış olsaydım o ısrar bildiğiniz muhtaçlık göstergesi olurdu. Burada kız flört oyununu oynamak istiyor, numarayı vermek için son kez direncinin kırılmasını istiyor.

Peki, Alduin, sonra ne oldu derseniz. Kızla onlarca kez buluştuk, hem ortak arkadaş ortamında hem de baş başa bir şeyler yedik içtik. Flört ediyorduk aslında ama işi cinselliğe getirmedik. Nedeni korona söylentisinin iyice yayıldığı zamanlara denk gelmesi. Yok devlet hastanesinde korona virüslü varmış, sağlık bakanlığı söylemiyormuş muhabbetleri dönüyor. Okullar da kapanacak gibi. Kız öyle hemen yatağa atılacak ya da tek gecelik olacak biri değildi. Flört ederken kızı tanımaya çalıştım, gözlemledim. Uzun sureli ilişki için bir potansiyeli vardı ama kızlara pek güven olmaz, biliyorsunuz. Bir-iki buluşmadan sonra anladım ki kızın cinsellik yaşamak için partnerine güvenmesi gerekiyor. Zaten ben de kızdan hoşlanmıştım, tam benlikti. Şu flört aşamasını sevgililik aşamasına getirelim, sonra hayır ola dedik. Dedik ama önce korona, sonra YÖK vurdu. Okullar kapandı, ben de kızla kurduğum bağı kaybettim. Bakalım, ne olacak.

Konuk Yazar: Alduin

Eğlenceli erkek nasıl olunur?

Sanal İlişkiler podcastında gelen bir soru üzerine birçok erkekte gözlemlediğim bir problem olan sıkıcılıktan bahsetmiştim:

Online’da kendimizi nasıl ön plana çıkarabiliriz?

İnstagramdan ara sıra takipçilere bakıyorum. Sosyal medyadan yansıttığınız ve çekici olan şeyin tipiniz, kaslarınız, vs. değil. Çekici olan şey oradan yansıttığınız hayat tarzı. Senin hesabına baktığı zaman kıza şunu demen lazım:

Follow my popo live your life. Yani takıl kıçıma hayatını yaşa.

Çoğunuzun hesapları çok sıkıcı. Her yerinden sıkıcılık akıyor. Öncelikle yapmanız gereken şey bunu halletmek.

Hayatında kadın olmayan erkeklerle yaptığım konuşmalarda, adamlara hayatında bir şey var mı diye soruyorum.

Bazıları hayatlarındaki güzel şeyleri yansıtmıyorlar. O yayında ondan bahsettim. Ama yine o yayında bahsettiğim gibi, bir çoğunun hayatında eğlenmek, iyi vakit geçirmek adına yaptıkları şeyler ya yok ya da oldukça antisosyal şeyler (bilgisayar oyunu, sosyal medyada gezinmek, arkadaşlarla çene çalmak, vs.)

Yalnız adamlarla yaptığım konuşmalarda fark ettiğim şey şu: adam çok sıkıcı. Önce bu problemi çözmesi lazım. Adam kendinden sıkılıyor. Önce kendini eğlendirmeyi öğrenmesi lazım. Bir şeyler yapması lazım. Bilgisayar başı hariç hiçbir hobisi yok. Zevk aldığı hiçbir şey yok. … Sen kendinden sıkılıyorsan kız senden sıkılacak. 100%. Kız sana eğlence vermeyecek. Kız ya sana yanaşmayacak ya da ikiniz de sıkılacağınız için iyi bir ilişki içinde olmayacaksınız.

Pook’un Kitabındaki şu mesaj, Pook’un en önemli mesajlarından biri:

Yasa. Gül. Sev.
Sıralamayı görüyor musunuz? Önce hayatını düzene sok ve kendini mutlu et. Sonra hatunların pesine düş.
Arzuyu yok etmeli mi?, Pook’un Kitabı

Tabii bunu söyleyince ilk tepki savunmaya geçip, “ama kadın için bu kadar uğraşmak mı lazım? Sırf kadını eğlendireceğim diye …”

Kadını eğlendireceğim diye mi? Sen neden kendini eğlendirmiyorsun? Hayatın sıkıcı ve bu sıkıcı hayat hoşuna gitmediği için buralarda bir şey arıyorsun. Kendini eğlendirmen lazım. Sen kadın gelecek ve hayatıma zevk ve eğlence katacak sandığın için zaten bir kadın istiyorsun. Bir premsesin erkek ihtiyacını karşılamaya hevesli bir aziz olduğundan değil.  Sıkıntıdan patlayan sensin ama sen sıkıcı biri olduğun sürece bir kadın hayatına girdiği zaman beraberce sıkıntıdan patlamaktan başka bir şey yapmayacaksınız. Sen önce kendini eğlendirmeyi, yaşamayı öğrenmelisin. Sonra o hayata bir kadın girecektir.

Peki abi eğlenceli bir erkek olmak için ne yapacağım?

Öncelikle sen kendini eğlendirmeyi öğreneceksin. Şimdi bu yazının yazıldığı dönem, yaşamdan yaşam sevincinin topyekün çekip alındığı bir dönem. Ama ben daha genel olarak ne yapmanız gerektiğini söyleyeceğim.

Partilerden partiler akan, eller havaya bir amigoya dönüşmekten bahsetmiyorum.  Ortamı kırıp geçiren bir yavru Cem Yılmaz olmaktan da bahsetmiyorum. Basit şeylerden bahsediyorum. Mesela biri ile konuşurken arkadaşlarım beni çağırmamaya başladı demişti. Sen neden onları çağırmıyorsun? Atıyorum evde 5 – 6 kişilik bir mini parti ayarla, arkadaşlarını çağır ve yemek yap. Ben eskiden canım sıkıldığında arkadaşları eve çağırıp Asya yemeği yapıyordum mesela. İçkiler onlardan, mekan – yemek – film ve müzik benden. Genelde yanlarında başkalarını da getirmelerine hayır demediğimden bu, bir sürü yeni insanla da tanışmamı sağladı.

Bir ara kupon siteleri vardı mesela. Haftasonları işletme tanıtımı için ücretsiz ya da aşırı indirimli kupon veren ilginç aktivitelere katılıyordum. Pasta kursundan at biniciliğine, İstanbul gezi turundan eğlence parkına bir sürü aktivite ucuz oluyordu. Hem eğleniyor, hem yeni bir şey yapıyor hem de sıklıkla yeni insanlarla tanışabiliyorsun. Bu tür aktiviteleri bulabilirseniz atlayın. Artık trekking, kampçılık, balık avlamak, vs. gibi birçok şey yapabilirsiniz.

Üniversite öğrencisi iseniz ve üniversitenizde klüpler varsa katılın. En az iki klübe katılmanızı tavsiye ederim ve bunlarda aktif olun. Sonradan faydasını çok görüyorsunuz. Özellikle bir sene içerisinde ağabey oluyorsunuz ki bunun ekmeğini üniversite bittikten sonra bile yersiniz (örneğin benim eski bir kız arkadaşım, mezun olduktan sonra ders vermek için gittiğim üniversite klübünde tanıştığım ve üniversiteye yeni gelmiş bir kızdı).

Sabahları insanların spor yaptığı yerlerde spor yapın, eve kapanacağınıza gidin açık havada bir yerde oturup kitap okuyun, hobi gruplarına katılın, gönüllü yardım gruplarına katılın, vs. Evde bilgisayar ve cep başında oturmayın.

Arkadaşlarınızla buluşmayı ihmal etmeyin. Eğer onlar bir şey yapmıyorlarsa siz bir aktivite ayarlayın ve onları çağırın. Klasik halı sahadır, beraber içmedir, pikniktir, vs. gibi aktiviteleri ihmal etmeyin.

Ekşi sözlük yazarıysanız mesela onun küçük zirveleri (bizde Kore filmi izlemece gibi) oldukça sosyal ortamlar sunuyordu.

Bunlar benim ilk aklıma gelenler. Eminim biraz düşünürseniz, kendinizi nasıl eğlendirebileceğinizi bulabilirsiniz. Hem de iki üç değişik şekilde.

Kendinizi özellikle reel hayatta sosyalleşerek eğlendirirseniz, eğlenceli ve insanlarla rahat biri olursunuz. İnsanlar ve kızlar, sizin eğlenmenize katılarak kendilerini eğlendirirler. Yoksa siz kızı nasıl eğlendireceğim, insanları nasıl eğlendireceğim diye düşünmezsiniz. O mantıkla ancak soytarı olursunuz, eğlenceli değil.

Kadınların yasayabilecekleri en iyi hayatı istemeleri ve kendilerine en iyisini verebilecek adamları seçmeleri konusunda …

Bu kesinlikle dogru degil. Kadınlar evlenecekleri adamı seçerken, mantık sınırlarını zorlayan sayısız bahane ile, inanılmaz derecede aptal seçimler yaparlar … Bence bu, ülkedeki yüksek bosanma sayılarının nedeni.

Kadınların erkekleri rasyonel bir sekilde degerlendirdigini kim söyledi? Kadının zihninde, o kaybeden kaybeden degildir. Kendi bayık hayatına spontane heyecan katan biridir. Kadınlar her seyi tolere edebilirler: mutluluk, üzüntü, korku, dehset, eglence, vs. ama bir seyi tolere edemezler: SIKINTI.
Cinselliğin Doğası Üzerine, Pook’un Kitabı