20 yaşında birine şu an olduğu halinden memnun olması gerektiğini neden söylersin ki?
Hayır, kim olduğundan memnun olmak zorunda değilsin! Kim olabileceğin konusunda iyi hissetmelisin. Bu daha iyi zira olmak istediğin kişiye dönüşmek için önünde 60 yıl var.
İnsanların özgüvenli olmamaları gerektiğini söylemiyorum. Ama 16 – 32 yaş arasında olan genç insanlara bakarsak genellikle ne olduklarından memnun olmadıklarını görürürüz. Çünkü hayatları kaotik ve karmaşıktır ve nereye gittiklerini ve ne yapmaları gerektiğini pek bilmezler.
Kendine değerli biriymişsin gibi davranman lazım. Özellikle de potansiyelin olduğunu düşünerek. Ama özellikle de gençsen, olabileceğin insana odaklanmalısın.
Diyelim ki perişan bir haldesin. Nihilistsin, hayatın kaos içinde ve depresifsin. Bunun için geçerli sebeplerin de var. Berbat ebeveynler, istismar, vs. Peki kendinden memnun olmalı mısın? Hayır doğru messaj bu değil. Daha çok, (hangi pozisyondan başlarsan başla) hayatını yoluna koymak için içinde nasıl büyük bir potansiyel olduğunu anlamalısın. Ve sonra bu potansiyeli realize etmek için elinden geleni yapmalısın ki bu sayede hayatın yoluna girecektir.
Bu self-esteemden iyidir. Çok kötü durumdasın, olabilir. Bu hayatta çok fazla acı ve ızdırap var. Bu durumdayken şu an olduğun durumda kendinden memnun olamazsın zira iyi bir halde değilsin. Ama bu konuda bir şeyler yapabilirsin. Ve tüm deliller bu konuda bir şeyler yapabileceğini gösteriyor.
Gençlere diyorum ki : “Hayatın ne kadar kötü durumda olursan olsun, sanki her şey yolundaymış gibi davranma. Her şey yolunda değil. Olay trajik. Dünya kötü insanlarla dolu. Bazı insanlar gerçekten kötü insanların ellerinde acı çekiyorlar. Bazen hiç iyileşemiyorlar. Bu gerçekten korkunç bir şey.
Ama sende düşündüğünden çok daha fazla güç var. Eğer ayağa kalkar, soylu bir vizyon ve disiplinle bu durumunla yüzleşirsen, hayal edebileceğinden çok daha fazla şekilde dertlerinden kurtulabilirsin.
Ve senin davranışların bu prensipler üzerine inşaa edilmeli.”
Klinik psikolog olmanın güzel yanlarından biri bu işin sadece tahmine dayalı bir iş olmaması. Klinik psikolojide 2 şeyi biliyoruz.
Birincisi, gerçeği konuşmak insanları kurtarır. Zira bir psikoloğa gittiğinde gerçeği konuşursun : “Hayatımda yanlış giden şey şu ve nedeni de şu”. Belki bu gerçekliği konuşmak 1 yıl alır. Ve iki taraf da sorunu çözmek için ellerinden geleni yapıyorlardır. “Bunu düzeltmek için yapman gereken şu. Faydalı bir gelecek şöyle olacak”. Eğer iyi işliyorsa gerçeği konuşmak şöyle işler : iki insan iyi bir şey yapmak için ellerinden geleni yapıyorlar. Bakalım işleri daha iyiye götürebilecek bir konuşma yapabilecek miyiz? Bu konuşmanın işe yaradığını biliyoruz.
İkincisi, diyelim ki işleri düzeltmen konusunda yolun üzerinde duran ve seni korkutan şeyler var. Ne olmak istediğin konusunda bir vizyonun var. Örneğin kariyerinde iyi bir yere gelmek ve bunun için de bir topluluk önünde iyi bir konuşma yapabilmek istiyorsun.
Ama bundan korkuyorsun. Küçük düşmekten korkuyorsun. Peki bu konuda ne yapacağız?
Belki önce tek bir kişi önünde konuşmaya alışırsın. Sonra 3 kişi önünde. Önce 5 dakika ve sonra alışınca 10 dakika.
Korkutuğun gönüllü ve aşamalı olarak kendini maruz bırakmak seni iyileştirir.
Bu işe yarıyor. Gerçek bu ve araştırmalar da bunu gösteriyor. İnsanlar bir şeyleri böyle öğreniyorlar.
İnsanlara dünyaya yüzünü dönüp ona kendini açarak yüzleşirsen, doğruyu söylersen, kendini korktuğun şeylere cesurca açarsan, hayatın ve çevrendekilerin hayatları daha iyi olacak.
Bence bu reddedilemeyecek bir gerçeğe en yakın şey. Bu bildiğimiz arketip kahramanlık hikayeleri ile de uyuşuyor. Git ve ejderhayı bul ve onunla yüzleş.
Ejderhadan bahsediyoruz. Seni yiyebilir. Tehlikeli bir şey bu.
Ama olduğun yere sinip, korku içinde hiçbir şey yapmadan ejderhanın gelip seni yemesini beklemek daha kötü! Git ve onunla yüzleş. Onu yen ve altını al (Ejderha mitolojisinde ejderhalar genellikle altın, hazine saklarlar). Altını halkınla paylaş. İşte bu, insanlığın en eski öyküsü.
Video JBP Türkçe kanalında yayınlanmıştır.
