Erkek bir kendisine bir kız arkadaş arıyordu. Birçok kıza yürüdü ve onları KAZANMAK için elinden geleni yaptı. Hepsinde de yenilgiye uğradı.
Kızın birine çiçekler aldı, diğerine hediyeler. Bir başka kıza çikolatalar aldı.
Kızla konuşurken, kızın her dediğine hemfikir oldu. Yapacaklarını planlarken, kızın tek sözüyle tüm kendi planlarını değiştirdi. Kadınlar tüm hayatının etrafında döndüğü birer güneş oldular.
Ama zavallı erkek sürekli yere çakıldı ve yandı.
Daha yaşlı kadınlar ve arkadaşları “çünkü senin ne kadar İYİ olduğunun farkında değiller” dediler.
Ama yine de erkek, tüm çakılmalarında ve yanmalarında ortak bir noktayı farketmeye başladı. “Bütün bunlarda tek sabit benim. Ya bütün bu yenilgilerin sebebi benim ısrarla yapıp durduğum bir şey ise?”
Aynı şeyleri yapmaya devam etti. Bekleneceği gibi yine çakıldı, yine yandı. Ama birgün içinde bir şeyler kaydı. “Artık yeter!” dedi. “Neden dilenci gibi davranıyorum? Zekiyim, yakışıklıyım, geleceğim parlak ve asıl kadınlar beni elde etmek için çalışmalı!”
Ve sonunda, çiçekler almayı, hediyeler vermeyi, çikolatalar getirmeyi, kızın her dediği ile hemfikir olmayı, herşeyi kıza göre planlamayı ve onun kaprislerinin yörüngesinde dönmeyi bıraktı.
“Artık hatunları göklere çıkarmak yok” zira …
“Sen çok iyi bir avsın.”
“Evet” dedi Pook. “Sen kazanılması gereken bir ödülsün.”
Genç adam büyük bir sevinç ile hoplayıp zıpladı. “Süper! Bu demektir ki kılımı kıpırdatmayabilirim, hayalperest alışkanlıklarıma devam edebilirim ve kendimi değiştirmek için hiçbir şey yapmama gerek yok! Bunu duyduğuma sevindim zira ben zaten mükemmelim ve kimse için değişmeme gerek yok!”
Pook genç erkeğe okkalı bir tokat attı. “Aptal ergen! Eğer hayat seni değiştirmiyorsa, sen o hayatı yaşamıyorsun demektir! Hayat tarafından tamamen değiştirilmeyenler, onun zerre farkında olmayanlardır!”
Ama genç erkek inatçıydı. “Ben” dedi, ders verir bir tonda. “hiç kimse için değişmeyeceğim.”
“Ya kendin için?”
“Kendimi olduğum gibi seviyorum!”
“Tamam! Bu kadar yeter!”
Genç erkek şaşırmıştı. Pook’u hiç sinirli görmemişti.”Ben neysem oyum” diye ısrar etti.
Bunun üzerine Pook 2 genç erkeği yanlarına çağırdı. Her biri birer köşede duruyordu. Pook şöyle dedi : “Önümüzde, hayatın başında 2 erkek var. İkisi de aynı kökenden geliyorlar ama gittikleri yerler birbirlerinden çok farklılar. Önce birinci erkeğe bakalım.”
Genç erkeğin çocukluğuna şahit oldular. Çocuk kafasını çarptığında, gidip annesine ağlıyordu. Annesinin eteğini çekiştiriyordu. Annesinin yanında güvende ve rahat hissediyordu. Babasının yanında ise için için, anlamlandırmadığı bir korku hissediyordu. Cezaları, süreleri ve öğrenilmesi gereken dersleri babası belirliyordu. Çocuk ise bu tür zor şeylerden uzak görünen annesinin yanında olmayı tercih ediyordu.
Sonra, ikinci genç erkeğin çocukluğuna gittiler. Onun çocukluğu da birinci erkek ile tıpatıp aynı idi!
Genç erkek sabırsızlıkla, “bununla nereye varmaya çalışıyorsun?” diye sordu.
“İzle” dedi Pook.
Birinci erkek, annesi ile beraberken hissettiği o çekici, rahimdeymiş güveni veren histen hiçbir zaman kurtulamadı. Gerçek hayata atıldığında, zamanın rüzgarı nereye eserse oraya savrulan bir yaprak gibiydi. Hayatta ne yapmak istediğini bilmiyordu ve bu nedenle çevresindekiler ne yapıyorsa onu yaptı. Arkadaşlarının elinde, kendi işine bakmak için hiçbir zaman gruptan kopamayan bir kukla idi. Oyun oynamak ona annesinin yanındayken hissettiği rahatlık ve neşeyi hatırlatıyordu ve bu nedenle oyun oynamayı çok seviyordu. Sonunda bir kız buldu ya da daha doğrusu kendisinden hoşlanan (belki de kim bilir kendisine tahammül edebilen) ilk kızı seçti ve evlendi. Ne yazık ki evliliği sadece birkaç yıl sonra bitti ve boşandılar. Zavallı erkek “beni neden terk etti?” diye zırladı. “Onu EL ÜSTÜNDE tuttum! Ona hergün çiçek aldım. Soneler söyledim. Ona onu sevdiğimi sürekli söyledim!” Kadın ise “ondan bıktım” diye yakındı. Erkek hayatta yıkılarak ve sonra tekrar yıkılarak yol aldı ve hayatı boyunca çocukluğunun neşe dolu kumdan kalesini tekrar inşaa etmeye çalışsa da, hayatın dalgaları kaleyi yıkıp durdu. Sonunda unutulmuş ve önemsiz biri olarak öldü gitti.
“Offf!” diye haykırdı genç adam. “Bu çok korkunç!”
Pook, “korkunç olan ne?” diye sordu. “Sonuçta o sadece kendisi oldu! “Şimdi ikinci genç adama bakalım.”
İkinci genç adam, artık çocukluğun bittiğini kısa zamanda anladı. Yaz tatillerinin dertsiz tasasız ve feminen saadetinin sonsuza kadar tekrarlamaya çalışmak yerine, gerçekliğin kucağına atladı. “Hayatımı bir hiç olarak yaşamayacağım!” dedi. Arkadaşları ve çevresi onun sürekli kendisini geliştirmesini, yeni yeni yetenekler elde etmesini şaşkınlıkla izlediler. O ise tam tersine arkadaşlarına şaşırıyordu. “Sanki zamanda donup kalmışlar gibi” dedi. “Ben değiştim ve bunu onaylıyorlar. Ama onlar aynı kaldılar!” İstediği kadını SEÇTİ. İstediği kariyeri seçti. İstediği kaderi seçti. Hayatın zorluklarına meydan okudu ve onlar karşısında geri çekilmeyi reddetti. Birinci genç adam yaşadığı çağ ile tanımlanıyor iken ikinci genç adam yaşadığı çağı tanımladı! Öldüğünde ardından, sayısız insan ağladı. Onun bir dahi olduğunu düşündüler. Diğerleri onun çağının ötesinde bir yetenek olduğunu söylediler. Bazıları ise ona ilahi bir el değdiğinden bahsettiler! Bu zavallı aptallar başarıyı başka ne şekilde tanımlayabilirler ki? “Böyle bir şeyi insan sonradan kazanamaz” dediler. “Doğuştan gelen bir şey olmalı.” Hayır! O böyle başarılı idi zira o, dünyanın ve kültürün elinde şekillenmek yerine onları elleriyle şekillendirmeyi seçen bir Erkekti.
Pook “fark çok basit” dedi. “Birinci genç adam yüzünü bebekliğe dönmüştü. İkinci genç adam ise yüzünü bebeklikten öteye dönmüştü. Birinci genç adam ana rahmine geri dönmeyi diliyordu; ikinci genç adam ise ana rahminden uçup gitmeyi istiyordu. Birinci genç adam dünyada yumuşacık ve rahat bir yer arıyordu; ikinci genç adam ise yumuşacık rahatlığı ardında bırakmayı diliyordu. Birinci genç adam olağandı; ikinci genç adam ise olağanüstüydü. Bu nedenle ikinci genç adam Çok İyi Bir Avdı ama birinci genç adam en fazla evrende boşluk dolduruyordu.
“Anladım” dedi genç adam. Şaşkınlık içindeydi. “İkinci genç adam sürekli daha iyi olmak için çalışıyordu. Birinci adam ise, eğer daha kötüye gitmediyse, aynı kaldı.”
“Aynen! Bu ÇÜRÜMEK ile OLGUNLAŞMAK arasındaki farktır. İyi bir meyve olmaya bak! KAZANILMAK istenen ödül ol!”
Çeviri : 15 Ders – Altıncı Ders – Pook’un Kitabı
Çeviren : İsimsiz Adam
Mahmut’un Notu :
Geçenlerde Pook’un bir sözünü tweet attığımda İsimsiz Adam rumuzlu okur instagramdan bana mesaj atarak, Pook’tan çeviri yapmam gerektiğini ve sitede Pook çevirisi olmamasının büyük eksiklik olduğunu söyledi. Ben Pook’u sonradan okuyan biriyim, okur 2000lerin başından biliyormuş. Dediği doğru. Pooksuz kırmızı hap sitesi olmaz. Kendisine çeviri yaparsa yayınlayacağımı söyledim. Sağolsun en güzel Pook yazılarından birinin en güzel yerini çevirmiş.
Bilmeyene tanıtayım, Pook, 2000 – 2006 yılları arasında SoSuave adlı PUA / Seduction Art forumunda yazan ve olayı PUA’dan kendini geliştirmeye, iyi çocukların derdinin teknik bilmemekten daha büyük olduğuna ve iyi çocuğun toplumda daha temel bir cinsiyet politikası kayması (feminizm ve cinsiyet sosyal inşaadır politikası) nedeniyle toplumca “üretildiğine”, kendine odaklanmaya çeviren esrarengiz kişidir. Kırmızı hap ilkin Sosuave PUA forumunda yavaş yavaş şekillenen fişten çekilme kavramı ile ortaya çıktı ama temellerini ilk atan Pooktur.
2006 yılından sonra kısa bir süre sonra bir blog açmış ama sonra tamamen ortadan kaybolmuş.
Kırmızı Hapın ağa babası, sonradan SoSuave forumunda moderatör olan Rollo Tomassi olarak bilinir ama Pook Rollo’dan öncedir.
Pook’un kitabı, Pook’un SoSuave yazılarının derlenmesi ve özellikle 15 Ders kısmı zamanının çok ötesinde. Şiddetle tavsiye ederim. Türkçesini şurada bulabilirsiniz. İngilizcesi bedava olarak şu sitede. Pook’un Kitabı.
Kendinizi kızlara göre ayarlamaya kalkarsanız ortada palyaçoya dönersin. Özellikle de hangi hiyerarşiyi seçip hangisinde yükseleceğiniz kararını kadınlara ya da genel olarak başkalarına göre vermeye kalkarsanız vay halinize.
Hayır, bazı kızlar serseri sever ve onların radarından çıkıp man in suit seven kızların radarına girersin.
Hayır, bazı kızlar konumlu adam sever ve onların radarından çıkıp serseri seven kızların radarına girersin.
Her kıza hitap etmeye çalışan erkek hiçbir kıza hitap etmez.
Dünya erkek nüfusunun binde biri olan azınlık tepe erkekler hariç hiçbir erkek, tepe 20%de olsa bile, tüm kadınlara hitap etmez. Bunu da dert etmez. Bunu dert eden oneitis mentalitesidir. Ya birtanesi kartanesi benim olacağım şeyi sevmezse korkusudur. Sen takım elbiseli ve ayda 40,000 lira para kazanan bir direktörsen emin ol birçok dövmeli serseri rock star seven hatun suratına bakmaz. Ama tam tersi serseri rock star adamın da suratına bakmayacak bir sürü hatun vardır.
Tüm hatunları baştan çıkarabilecek erkek olmak, gerçeklikten kopuk mavi haplı fantazisidir. Bunu en uyuyan mavi haplı da fantazilerinde canlandırır, kırmızı hapı okumuş ama sindirememiş mavi haplı da.
Heaven (K)nın bahsettiği ruh hali çerçevesiz olmaktır, kendini kendi zihinsel merkezine koyamamaktır. En temel maskülenite özelliğine sahip olamamaktır. Bu ruh halinde iken kadınlar da dahil hiçbir şeyde başarılı olamamak çok da öngörülemeyen bir sonuç değil.
Bornova evimiz devamında şöyle demiş :
Jordan Peterson ve Kırmızı Hap yazısında değinmiştim. Eski sistemde beta öder kısmı alfa tohum kısmı kadar bulunmaz ve arzulanan bir şey idi. Bugün ise sosyal devlet, kadının iş yaşamına katılımı vs … gibi şeylerle önemi azaldı. Ama yok olmadı. Jordan Peterson gibi düşünürlerin iş kadın – erkek ilişkilerine gelince yaptıkları en büyük hata alfa siker beta öder denkleminin (*) alfa siker kısmını bilmemek (Jordan Peterson hayatına giren ilk kadınla evlenmiş ve hala onunla evli biri o nedenle kadın – erkek ilişkileri dinamiği tecrübesi çok çok az) :
Rollo’nun sıklıkla tekrar ettiği tavsiyesi gidip göt serserinin teki olmayın ama o adamın özünü alın. Peki o adamın özü nedir? Kendi zihin odağında kendisinin olması. Göt olması, burada bazı erkeklerden duyduğum gülünç ve ne anlama geldiği belirsiz “karılara köpek çekmesi” çekici olmasının nedeni değildir sadece kadın için çekici olan o özündeki kendine odaklılığı ve efendi çocuklar gibi topluma secde edip bastırmadığı maskülenitesi için katlanılan bir şeydir. Rollo’nun dediği bu esansa odaklanın. Bunu bir yorum içinde şöyle yazmıştım :
Tepesine tırmanmayı arzu ettiğiniz hiyerarşiyi bulun. İnsan olarak en büyük avantajımız bu zaten, kurt, aslan, sırtlan, maymun vs … tüm hayvan sürülerinde tek bir hiyerarşi vardır. İnsan topluluklarında ise sürüsüne bereket. Aşçı, muslukçu, matematikçi, ayakkabıcı, iş adamı, futbolcu, vs … bir sürü. İçinde yükselmek için zekanızın ve yeteneğinizin elverdiği ve mümkünse size zevk veren hiyerarşide, kadınlar ne ister diye düşünmeden yükselmeye bakın. Evet, bir hiyerarşiyi seçmeniz sizin birçok havuza ulaşmanızın kapısını kapatacak ama orada yükselerek elde edeceğiniz havuz, hiçbir şeyde yükselmeden bekleyen ya da her hiyerarşide yükselmeye çalışan adamdan çok daha büyük olacaktır.
“Her alanda C– ama bir alanda A++olan adam, her alanda B olan adamdan daha çok kadına ulaşır.”
(*) Bu denklemi ciddi ciddi beta dünyada sikemez, alfa asla ödemez anlayan var. Beta da siker, alfa da öder. Ama alfa temel olarak tohumları ve cinsel arzulanırlığı için beta ise ödeyebilme kapasitesi için seçilir.