Comfort test nedir?

Johnny Delusion instagram hesabında şöyle bir paylaşım yapmış:

Kızdan gelen mesaj: “Özledim” yazmış. Cevabın ne olur?

Yorumların çoğu da tahmin edebileceğiniz klavye çapkını tadında. Marjiso’nun şu yorumda özetlediği gibi:

“Yorumlara bakıyorum da herkes Kazanova 😀 Size ilgi veren her kadına soğuk konuşmak, ego yapmak gibi bir zorunluluğunuz yok. Bu oyun kıza, güne, ana, aranızdaki iletişime vs. göre değişir. Dinamikler sabit değil değişkendir …”

Orada serin serin yazan arkadaşların farkında olmadıklarını düşündüğüm bir konu var: comfort test (rahatlama testi) ve comfort testinin shit testten farkı. Comfort testini karşılamak shit testten farklıdır ve inceliklidir. Comfort testini düz mantık shit test sayarsanız, her lafın altında shit test arayarak yapacağınız gibi zararlı çıkarsınız.  Comfort testinde “ukala – eğlenceli” dozajını düşürmeniz ve minimal da olsa bir rahatlatma sosu koymanız lazım. İncelikte burada zira bu rahatlatmayı da abartıp beta davranış tarafına bokunu çıkarabilirsiniz ki böyle yaparsanız comfort testini shit test izler 😊

Peki nedir comfort test. Shit testten farkı nedir?

Öncelikle söyleyeyim, comfort test uzun süreli ilişki ve evlilik sürecinin konusudur. Uzun süreli ilişki ve evliliğin hemen başında da gelebilir ama kısa süreli ilişki ya da yürüme esnasında (sonucunda uzun süreli ilişki gelecekse bile) ortaya çıkması oranı azdır. Yani yürüdüğünüz hatunun “sana güvenebilir miyim bilmiyorum” sorusunu shit test sayarsanız ya da comfort test olmasına rağmen comfort testmiş gibi almazsanız pek zararlı çıkmazsınız. O nedenle uzun süreli ilişkiniz yoksa, böyle bir kavram olduğunu ve uzun süreli ilişki olursa gelip bakacağınızı not alın ve kafanız karışmasın diye gerisini okumayın.

Comfort testi, kadının erkeğinin cinsel pazar değerinin yüksek olduğunu kesin olarak bildiği zamanlarda, onu (ve varsa bebelerinizi) bırakıp gitmeyeceğinize emin olmak için yaptığı testtir. Comfort testini anlamanın en iyi yolu, arkasındaki bu motivasyonu bilmektir. Hatırlarsanız, shit testin motivasyonu, kadının sizin cinsel pazar değerinizin yüksek olup olmadığını test etmesidir. Bu ikisi arasında ciddi bir motivasyon farkı vardır ve bu iki motivasyon arasındaki farkı bilmeniz, shit test ile comfort testi ayırt etmeniz açısından çok önemlidir.

“Özledim” örneğini ele alalım. Direkt soru değil ama aslında hatun “sen de beni özledin mi?” diye soruyor. 3 – 4 gündür görmüyorsunuzdur, kız bunu bir kere söylemiştir. Burada bir comfort testi var muhtemelen. “Ben de seni özledim” demekten zarar gelmez. Ben genelde böyle bir comfort testi aşırıya gitmeyen bir eğlenen ustalık ile karşılarım. Örneğin bir süredir görüşmediysek ve imkânım varsa “bu akşam buluşalım ben de sana sabaha kadar seni ne kadar özlediğimi göstereyim” gibi bir şey derim. Dikkat ederseniz cevaben “ben de seni özledim” diyorum ama daha eğlenceli ve cinsel tınılı. Unutmayın comfort testini atan hatun bir süredir beraber olduğunuz ve aranızda bir cinsellik olan bir hatun.

Comfort testinde “ukala – eğlenceli” dozajını düşürmeniz ve minimal da olsa bir rahatlatma sosu koymanız lazım. İncelikte burada zira bu rahatlatmayı da abartıp beta davranış tarafına bokunu çıkarırsanız, comfort testini shit test izler.

Burada olayı aşırı betalaşarak anında shit teste çevirebilirsiniz. “Ben de seni özledim” deyip bırakmak yerine şiir yazar gibi onu ne kadar özlediğinizi, onsuz gecelerin geçmediğini, onun saçlarının kokusunu, sıcaklığını, bıdı, bıdı” diye uçarsanız mesela abartırsınız ve shit test yersiniz. Bu mekanizmayı bilmeyen erkeklerin “abi özledim diyen kendisiydi ama ben de onu ne kadar özlediğimi söylediğimde (söylediğim dediği kısa bir aşk şiiri) soğuk davrandı” gibi şeyler söylediğini duyarsınız.

Özledim, seni seviyorum gibi laflar shit test de olabilir. Mesela sürekli söylenip sürekli karşılığı bekleniyorsa. Bu durumlarda shit test sayın, shit test gibi karşılayın.

Başka bir örnek vereyim: “Senin gymde de hatun da çoktur. Aralarından güzel olanlar var mı?”

Pipimi cüzdanına bıraktım hayatım der gibi “bilmem fark etmedim” demek yanlış cevap. Dümdüz “evet var” diye kestirip atmak da. Bunu geçiştirebilirsiniz, mesela gülerek “niye sordun, kadınlara mı ilgi duymaya başladın yoksa?” daha iyi bir cevap.

O an imkân varsa “evet var, bana düzenli öpücük büyüsü yapıp koruman gerek” diye yumulup (daha da imkân varsa ardından seks yapıp) geçebilirsiniz. Bu tip bir cevap genelde hatunun sizi kendi büyüsü ile dizginlediği ama aslen vahşi bir aygır olduğunuz fantezisini körükler.

Aslında çoğu comfort testi bu şekilde yaramaz bir şekilde öpüp – sarılarak karşılayabilirsiniz. “Şişmanlamış mıyım?” diye comfort test attığında “görerek anlayamam, gel bir sarılarak ölçeyim” diye sarılıp karşılayabilirsiniz mesela.

Bir ek daha yapacağım. Comfort testi her zaman geçmek zorunda değilsiniz. Özellikle de korku oyunu veya gelişim süreciniz nedeniyle atılıyorsa.

Neden hayat sigortası yaptırmalıyım?

“Neden hayat sigortası yaptırmalıyım” sorusu da nereden çıktı diyeceksiniz. Ülkemizde çok az sorulan bir soru bu. Çoğu baba ara ara kafayı yastığa koyduğunda yarın ölsem bu çocuklara kim maddi destek sağlayacak diye düşünse de hayat sigortası yaptırmıyor. Oysa çocuklu bir erkekseniz, kendinize sormanız gereken bir soru bu ve cevabı da basit : siz öldükten sonra çocuklarınızı ele güne muhtaç etmemek için.

Hayat Sigortası, yaşamınızı kaybetmeniz durumunda yakınlarınızın, daimi bir sakatlık ya da kritik hastalık durumunda ise hem sizin hem de yakınlarınızın yaşam standartlarınızı ekonomik açıdan korumanızı ve sevdiklerinizin geleceğini güvence altına almanızı sağlar.

Hayat sigortasının ana teminatı vefat olmakla birlikte, farklı ürünlere göre değişiklik gösteren ek teminatlar vardır. Herhangi bir nedenden dolayı vefat, kaza sonucu vefat, kaza veya hastalık sonucu sürekli sakatlık, tehlikeli hastalıklara yakalanma gibi teminatları vardır. 18 – 60 yaş arasında bu sigortaları yaptırabilirsiniz.

Eğer bekarsanız, hayat sigortası yaptırmanız çok gerekli değil. Zira siz ölünce size bağımlı olan kimse (muhtemelen) yok. Eğer evliyseniz, eşiniz çalışıyorsa ve de henüz çocuğunuz hayat sigortası yaptırmanız çok gerekli değil. Eşiniz çalışmıyorsa (bu devirde tek maaş ile geçinmek çok zor eşiniz çalışsa daha iyi) hayat sigortası onun için önemli olacaktır. Ama hayat sigortasını asıl düşünmeniz gereken durum, çocuklarınız olduğu durumdur. Evli veya boşanmış olmanız, eşinizin veya eski eşinizin çalışıp çalışmaması hayat sigortası gerekliliğini değiştirmez. Miktarını değiştirir.

Miktar deyince soralım, ne kadar hayat sigortası yaptırmalısınız? Diyelim ki 5,000 TL maaş alıyorsunuz ve aileniz bununla geçiniyor. Kendi masraflarınızı çıkarsanız diyelim ki ailenizin geçimine katkınız 3,000 TL. Bu durumda ailenizin siz olmadan yıllık harcaması 36,000 TL olacaktır. Yine diyelim ki çocuklarınızın kendi ekonomik özgürlüklerine 15 yıl var. Hayat sigortasından gelen paranın getireceği reel faizi de hesaba katarsanız 11 – 12 yıl kadar bir finansman lazım. 11 diyelim. Bu durumda size gerekli olan asgari teminat miktarı yaklaşık 400,000 TL.

Bu hayat sigortasının primi ne kadar ona bakalım. Diyelim ki 35 yaşındasınız, fikren çalışıyorsunuz (bedensel bir iş yapmıyorsunuz) ve tam bir paket aldınız (vefat + kaza sonucu vefat + kaza sonucu çalışamama + ölümcül hastalık). Herhangi bir hayat sigortası hesaplama şirketinin sitesine girip hesaplarsanız bunun yıllık primi 2,400 TL civarındadır. Birçok firma hayat sigortası primlerini kredi kartıyla yıllık peşin ya da taksit seçenekleriyle ödemenize izin veriyor. Bu durumda tüm teminatları içeren 400,000 TL bir paket için aylık 200 TL civarında bir para ödüyorsunuz. Bu para yaşınız arttıkça artıyor, örneğin 35 değil 45 yaşında iseniz primler daha yüksek. Türkiye’de hayat sigortası primleri örneğin Amerika’ya göre de pahalı (orada binde bir gibi bir oran Türkiye’de binde 5) ama ani bir ölüm durumunda çocukların aç – açıkta kalmaması için gerekli.

Hayat sigortası yaptırmalı mıyım diye düşünüyorsanız ya da hayat sigortası yaptırmak bu yazıyı okuyana kadar aklınıza gelmemiş ise söyleyelim: çocuklarınız varsa mutlaka yaptırın!

Bekar anne olmak

Bir okur aşağıdaki videoyu paylaştı :

videodaki kadın 13 yıl sonra sırf babası istediği için çok doğurmuş. 37 yaşında. babası doğurmasını isterken “doğur da kimden doğurursan doğur,” demiş. kadın daha sonra kocası iş gezisindeyken “gelince birlikte gideriz,” demesine rağmen biri 10 öbürü 5 yaşındaki iki çocuğunu halalarına bırakıp kız arkadaşlarıyla tatile çıkmış. Daha sonra adam hesap sorunca da tekme tokat kavga etmişler. Önce adam vurmaya yeltenmiş ama kadın da üstüne sürahi, kül tablası fırlatmış. Şiddeti de sevmiyorum diye ekliyor. Sırf kocasından boşanmak istediği için boşandıktan sonra anladığım kadarıyla çocuklarını babalarına hiç göstermemiş. Nafaka almamış ama hali vakti yerinde olan kocasının çocuklarına neden yardım etmediğini de açıklamamış. Bence diyor babasız büyüyen çocuklar öbürlerine göre daha terbiyeli.

Nereden tutsan elinde kalıyor. Nafaka almaması güzel bir şey ama öyle varlıklı adamın iki oğlunu sefalete terk etmesi de düşündürmedi değil. Şöyle bir inip yorumlara bakayım dedim ki yanılmadım, millet kadını yere göğe sığdıramamış.

Video şaşırtıcı olmayan şekilde tek taraflı ve sadece kadın tarafından dillendirilen bir hikayeyi anlatıyor. Hatun alfa dul (sevdiği varmış ama ölmüş). İş olsun diye yan dükkandan “iyi bir insan” olarak tanımladığı biri ile evlenmiş. Evlilik boyunca adamı kocası kabullenmemiş. “İyi insan iyi koca” değilmiş deyip duruyor ama sürekli olarak da açık açık kendisinin iyi bir eş olmadığını anlatıp duruyor.

Sonra güya babasının telkini ile (her şeyi erkek sırtına atmaya meraklı ablamıza hemen inanmayalım, muhtemelen artık başkasını bulamadım ve ayrılamadım, yaşım geçmeden bari bundan çocuk yapayım diye) 37 yaşında çocuk yapmış. Çocuk olsun da kimden olursa olsun lafı gerçekten babasının mı acaba? Bir erkeğin kızına bunu dediğini kafanızda canlandırın?!? Aslında dikkat ederseniz olay kötüyse hayatındaki erkekler buna hep bir şeyler yapıyor ya da yaptırıyor ve iyi olan herşeyi de kendisi yapıyor. Klasik.

Mesela belli bir yaştan sonra adama bir haller oldu diyor ama o hallerin belli bir yaştan sonra hatunun kaybettiği zamanı telafi etme adına dışarı açılması ile de alakalı olabilir. Sadece kadından dinlediğimiz için spekülasyon yapmamamak lazım ama tek taraflı hikayeye de pat diye inanılmaz.

 

Sözünün erleri

Ama konumuz hatunlar şöyle ya da böyle diye atıp tutmak değil. Biz erkek düşmanı feministler gibi her olayda kadın haksızdır erkek haklıdır diyecek kadar kudurmadık. Ciğeri beş para etmez adamlar da var bu dünyada ama bu yazının ana konusu böyle kadınların çocukları. Böyle olaylar ister istemez bir kuzenim ve onun kızının hikayesini aklıma getiriyor.

Buradaki koca oğullarını nasıl yüzüstü bıraktı acaba diye düşünenler olabilir. Bazı erkeklerin kötü olabileceği malum. Ama bazen de durum göründüğü gibi değil. Kuzenimin eski karısı, kuzenimle boşanıp kızın velayetini aldıktan sonra buhar olup kayboldu. Adam bir yıl kadar bunları aradı ve bulamadı. Adamın kız kardeşi ise eski karısı gibi öğretmen idi bir şekilde mesleki tanıdıklarla kadını buldu. Adam kızını görmeye çok çalıştı ama maalesef kız bu bir senede “sen beni (annemi değil dikkat edin) başka kadınlarla beraber olmak için terk ettin, bana para bile göndermedin ve başkaları ile yedin” moduna girmişti. Ufacık çocuk, baba ortada da yok. Beynini yıkamak çok zor değil. Kuzen bir yerde pes etti ve bıraktı. Bence bırakmamalıydı ama herhalde büyüsün nasıl olsa görür bunları diye bıraktı. Yeniden evlendi, 2 çocuk daha yaptı.

Kuzenim maalesef büyük kızı ile yiten zamanı telafi edemeyecek ya da kızına olayın kendi tarafını anlayamayacak. Yıllar önce trafik kazasında öldü ve sıkıştığı direksiyondan çıkarmaya çalışanların dediğine göre son nefesini verirken ağlayarak bir kız ismi söylemiş. Evet, kızının ismini. Şunu yazarken bile gözlerim doluyor.

Kız şimdi üniversiteye başlayacak ve bildiğim kadarıyla çocukluğu psikolog eşliğinde geçti. Anası olacak kadın kuzenimden hem  onu hem de kızını sakatlayarak öcünü aldı. Gerçi kuzenin tek suçu da bu şirretin nazını çekmek istememesiydi ama asıl suçu 1 hafta kız arkadaş yapmaması gereken hatunla evlenip çocuk yapması idi. Olayların kendisini getirdiği noktaya bakarsan bunu da hayatı ile ödedi.

Videonun altında bir sürü sözlerinin eri çocuk gördüm. Bu hikayeyi yazma nedenim onlara şunu demek. Siz siz olun anne – babanız arasında olan olayları sadece annenizden dinlemeyin (sadece babanızdan da dinlemeyin ama çocuklar 99.99% anneye kalıyorlar). Yılların dolduruşunu kontrol edin, babanızı ya da onun tarafını bulun ve onun hikayesini de araştırın. Babanızı bulun derken bunu kendiniz için yapın.

Bakın babanız belki gerçekten de annenizin anlattığı gibi biri hatta anneniz siz üzülmeyin diye az bile anlatmış olabilir. Ama tam tersi olduğu durum da çok. Birçoğunuzun annesi, özel olarak tasarlanmış, sizi babanızdan uzak tutmak için ayarlanmış bir anlatıyı size işliyor. Öyle bir anneye sahip olup olmadığınıza emin olun. Dediğim gibi, bunu kendiniz için yapın. “Babam iyi biri olsa bizi mutlaka görürdü” bahanesinin arkasına sığınmayın. Bir kadının bir erkeği bu noktaya getirmek için neler yapabileceği ve devletin de bunları yapabilmesi için eline ne imkanlar verdiğini tahmin bile edemezsiniz. Bu kulaklar “eğer bu evden gitmezsen seni kızını taciz etmekle suçlarım” diyen kadın duydu (bunu bana arkadaşım olan koca tavsiyem üzerine tuttuğu ses kaydından dinletmişti ve eğer çirkef karı bu iftirayı atsa idi gününü görecekti).

Evlilik

İkinci konu da genç arkadaşlar. Benim evliliğe karşı olmadığımı biliyorsunuz ama bir erkek illa evlenecek diye de bir kural yok. Buradaki abinin yaptığı en büyük hata kendisini arzulamayan ve alfa dul bir kadınla evlenmesi. Bu halı sahada ölen genç sevgili olayını bilmeme ihtimali var mı? Yan yana esnaflarmış.

Eğer evlenecekseniz, evleneceğiniz kadın sizi erkek olarak arzulamalı, buradaki ablanın video boyunca itiraf ettiği gibi, evleneyim sonra bakarım modunda bir kadınla evlenmeyin.

– Peki abi ya öyle bir kadın bulamazsak?

– EVLENMEYİN! Bu kadar. Size arzu duyan bir hatun bu kadın gibi yapamaz mı? Belki. Ama buradaki aile için bu olanlar 100% olacak şeyler olarak yazılmış. Daha başında. Görücü usulü ile evleniyorsanız mutlaka ama mutlaka kızın bir sevdiği olup olmadığını araştırın ve böyle biri varsa evlenmeyin. Eğer sevgili hayatı içinde iseniz hatunu iyi test edin ve eğer testi geçemiyorsa evlenmeyin.

Ve genç evlenmeyin. Bakın bu çift evlendiğinde kadın 24 yaşındaymış. Adam muhtemelen aynı yaşlarda. 32 yaşından önce evlenmeyin.

Bekar anne istatistikleri

Son olarak da hatun kıçından istatistik yapmış babasız büyüyen çocuk daha iyi diye duygusal mastürbasyon yapıyor. Muhtemelen videoda anlattığı gibi yıllardır planladığı şekilde yuvasını dağıtmanın vicdani sorumluluğunu kabullenmeme aparatı. Zira istatistikler öyle göstermiyor maalesef. Bu iş veriyle olur, ablanın sandığı gibi “veri, anektodların toplamı” değil.

Goldmund’un günümüz ilişki piyasasına dair bir değerlendirmesi

Aslında Goldmund bunu Amerikan toplumu için yazmış ama yazıda Amerikan yerine Türk kelimesini koyunca pek bir şey değişmediğini görüyorsunuz. O yüzden buraya taşımak istedim.

Son on yılda Amerikan ilişki piyasasını keşfetmeye oldukça fazla zihinsel enerji ve zaman harcadım. Ortam tam anlamıyla darmadağın ve derinlerinde o kadar çok çarpıklık var ki çoğu insana artık yardım etmek pek mümkün değil. Hem kadın hem de erkek tarafı hasar görmüş durumda ve eleştiriyi hak ediyor. Benim tespitlerim kısaca şöyle:

Ortalama bir şehirli Amerikan kadını, hak sanısıyla hareket eder ve kibirlidir. Hayatının en güzel yıllarını partilerden partilere koşarak, kaşar gibi davranarak ve erkekleri sıraya dizerek basitçe harcadığı halde HALA tüm arkadaşlarının kıskanabileceği üst düzey bir erkeği hak ettiğini düşünür.

Ortalama bir Amerikan erkeği ise kadınların gerçek yüzünü göremiyor ve onları kafasında yüce bir konuma yerleştiriyor, kadınla seks yapma fırsatı sağlayacağını düşündüğü her şeyi yapıyor ve söylüyor. Karakter olarak zayıf, doğruları ve omurgası yok, egosu da yaptığı hataları görmesini engelliyor.

İşte bu iki insanı ortaya attığınız zaman da sonuç pek şaşırtıcı değil: İnsanlar eskiye göre daha az seks yapıyor ve ilişki piyasasındaki bekâr insanlar öfkeyle dolmuş durumda. İşin özü şu:

KADINLAR ERKEK GİBİ, ERKEKLER DE KADIN GİBİ DAVRANIYOR.

Dolayısıyla “cinsiyetsiz toplum” propagandasının bu kadar yükselişte olması sürpriz değil. Bu düşünce işe yarıyor çünkü insanların çoğunun iç dünyası çok karışık ve gerçek kimlikleriyle özdeşleşemiyorlar. Bu da onları çift cinsiyetliliğe sürüklüyor.

10 sene önce ben de öfkeliydim ve temel problemim kadınları yüceltmekti. Ama egoma yenilmeden araştırma yapmaya başladım. PUA taktikleri gözüme çok garip ve sahte göründü, kırmızı hap desen daha tam oturmuş değildi. Bu sırada manosphere kişisel gelişim toplulukları ile tanıştım. Verdikleri temel mesaj “erkekliğini yeniden canlandır”dı.

Ben de tam anlamıyla bunu yaptım ve 180 derece değiştim. Olduğum yerde doğruldum, kendi benliğimle barıştım, ne yapmak istiyorsam onun peşinden gittim. Sonuç olarak, bugüne kadar ilişkim olan kadınların sayısını tutmayı bıraktım.

Bu sırada tabii ki elimden geldiğinde keyif almaya baktım ve ne tür kadınların ilgimi çektiğini tam olarak keşfettim. Bu kadınlar kendi kadınsı tarafıyla tamamen barışık olanlardı. Hatta böyle bir kadınla ciddi bir ilişkiye de girdim.

İşte bu noktada hayatın sırrını da keşfettim. O benim sürekli yanan tarafıma denge getiren sakinleştirici taraftı, yin ve yang gibi. Sağlıklı bir ilişki sırasında kendini keşfetmek gerçek gücü getiriyor ve insanın farkındalığını artırmasına inanılmaz ölçüde yardımcı oluyor.

Hikaye mutlu sonla bitti mi derseniz, hayır bitmedi. Gelişimimi henüz tamamlamamıştım ve dahası o gelişimime engel oluyordu. Ben de hayatımda ilk kez iki yıl boyunca gerçek, dürüst aşkı yaşadıktan sonra ondan ayrıldım. Eminim çok iyi bir eş olurdu, zaten çoğu erkeğin de böyle birini aradığına inanıyorum.

Peki sonuç ne? Amerikan ilişki piyasasındaki temel problem erkeklerin ve kadınların kendi doğalarını reddediyor (maskülen ve feminen güç) ve bu yüzden de kendilerini mutluluktan mahrum bırakıyorlar. Bir kez bu gerçeğin farkına varınca bunun HER YERDE yaşandığına şahit oluyorsunuz. Maalesef ruhsal bir hastalık gibi.

Peki çözüm ne? Erkekler, maskülen enerjinizle barışın.

Çeviri:https://twitter.com/GoldmundUnleash/status/1131555735370969089 

İsyanın ataerkil sisteme değil doğaya

Sheema Mekhar adlı Pakistan’lı twitter kullanıcısı ara ara hortlayan şu mantığı yazmış :

“Bir erkek 40 yaşında bile olsa 28 yaşında bir kızla evlenebilir ama 34 yaşındaki bir kız için sadece 45 yaşında erkekler / dullar / boşanmışlar var. Bu, kadınların piyasa değerini yaşa bağlayan ataerkil sistemin ve evlilik kültürümüzün çürümüşlüğüdür.”

Şimdi hatun abartmış. Günümüzde sayıları giderek azalsa da 34 yaşında bir kadınla evlenen 34 – 38 arası bir sürü erkek var. Ama orada ingilizce olarak yazdığım şeyi buraya alacağım :

Bu durumun güçlü biyolojik temelleri var ve ayrıca bir erkeğin kendisi için en iyi olanı istemesi ile alakalı. Eğer bir erkek çocuk istiyorsa 34 yaşında bir kadınla beraber olduğunda çocuk yapmak için sayılı yılları kalıyor. Kendini bu strese neden soksun ki? Buradaki kısıt biyolojik bir kısıt, sosyal bir kısıt değil.

Bir kadın 36 hatta 38 yaşında da hamile kalabilir, ama hem hamile kalması zorlaşıyor, hem kısır olma riski artıyor hem de hamilelik zorlaşıyor. Bir erkeğin ise böyle bir derdi pek yok o nedenle çoğu erkek bu aceleye ortak olmak istemiyor. Neden istesinler ki?

Bu konuya Darwinism feminizmi öldürecek mi? yazısında değinilmişti :

Öncelikle, erkekler “artık hazırım” kadınlarına karşı daha temkinliler. Hangi erkek, beraber birkaç eğlenceli ve çocuksuz yıl geçirmeden direk Tinder’dan IKEA’nın çocuk reyonuna geçmek ister ki? Bu basit ve oldukça mantıklı bir riskten kaçınma dürtüsü : kadının anne materyaline sahip olduğunu tartabileceği uzun flört dönemini yaşamadan bir erkek neden baba olmaya çalışssın? Erkeğin bekleyecek vakti var ama 30larının sonuna doğru koşan kadının, doğurganlık yüzünden, beklemeye vakti yok. Bu nedenle de erkekler bu kadınlardan uzak duruyorlar.

Artık yaşımız ilerledikçe kendi hayatımız ile ilgili kararları alırken daha bilgili ve oturaklı kararlar veriyoruz. Erkeklerin mantıklarını kullanarak kararlar almasının kötü olduğunu düşünmek biraz aşırı değil mi?

Bunun yerine bu erkekler, artan oranda, daha genç kadınlarla flört ediyorlar. Aptal seksistler olduklarından değil, sadece hemen şimdi çocuk sahibi olmak istemediklerinden. Kusura bakmayın bayanlar : kendi vücutları, kendi kararları (nasıl diyordunuz, my body, my choice). Erkekler neredeyse 60larına kadar çocuk sahibi olabilirken neden sizin saatinizin baskısını sizin yerinize hissetsinler ki?

Bir boşanma macerası daha – Yeni gelişmeler

Bir boşanma macerası daha yazısını yazan Murat yeni gelişmeleri yazmış. Bu yazıyı okumadan o  yazıyı tekrar okumanızı tavsiye ederim.  Türkiye’de (daha doğrusu feminizmin aile mahkemelerine egemen olduğu her ülkede) aile mahkemelerinin ve boşanma davalarının neye dönebileceği konusunda iyi bir örnek. Bu sirki anlamak için aile mahkemelerinin her zaman şu varsayımla hareket ettiğini unutmayın : bir boşanmada erkek her zaman suçlu kadın ise kurbandır. “Suçlu” olduğunuz varsayımı cinsiyetiniz nedenlidir, sizin birey olarak kim olduğunuz önemli değildir.  – Mahmut Abi

Yeni gelişmeleri yazacağım.

Karar verilmeye yakın davanın hakimi merkeze atandı. Yaşlı tecrübeli bir hakimdi. Onun yerine daha önce aile mahkemesi davalarına hiç bakmamış, tecrübesiz bir hakime hanım getirildi.

Benim avukat, karşı tarafın davası iptal edilir, bizim açtığımız dava üzerinden devam eder boşanma diyordu. Çünkü elimizde kanıtlar vardı. Lehimize sonuçlanması çok yüksek bir ihtimal görünüyor.
Çünkü karşı taraf 50bin maddi 50bin manevi tazminat ve 2500tl nafaka istiyordu. Ha burda isterse 1trilyon istesin önemli değil. Bol keseden istiyorlar usulen, ne koparirsak, hakim ne verirse mantığındalar. Eee hakimlerin de ne mantıkta olduğu kimin tarafını tuttuğunu tahmin ediyorsunuzdur. Yine de belirli oranlara göre karar vermek zorunda kalıyorlar. Çünkü bi üst mahkeme var, o da olmasa vay haline erkeklerin. Ha sanmayın ki üst mahkeme de adalet diye bişey var, ölümü gösterip sıtmaya razı ediyorlar sadece.

Benim mal adına eski bir arabam haricinde bişeyim yok, atıyorum 5bin maaş alan birine, çocuk da varsa ve okula gitmeyecek kadar küçükse 800 TL civarı nafaka kesiyorlar.

Neyse bu hakime hanım son davada kararı açıklarken birden durdu ve aniden 5 dakika ara diyerek salondan çıktı. tekrar geldiğinde dava iki hafta sonraya ertelendi dedi ve kaçarcasına salondan çıktı.

Şaşkina döndük. Hakime hanım resmen erkek lehine sonuçlanacak davanın kararını veremedi. Vermekten kaçındı.

Ve iki hafta sonra ne oldu biliyor musunuz. Her iki tarafın davasını reddetti. Yani hiç bir karar vermemek adına böyle bir karar açıkladı.

Onca iddiaya ve delile rağmen karşı tarafın davasını reddetmesi bekleniyordu zaten, çünkü karşı taraf barışmak istiyordu ve de bunu ispatlamistim.

benim davamin reddedilme sebebi ise arabamla babasının evine bırakmammış. Evet sadece bu. Akıllara zarar dimi. Bu barıştığımızı gösterirmiş. Ulan kadın evi terketmek üzere evden çıkmaya çalışıyor, babası da o sırada kızımı al getir otobüsle gönderme diyor. 45 derece sıcaklık, küçücük yavruma kıyamıyorum. Arabamla götürdüm diye barışmış mı oluyorum geri zekalı hakime hanım.
Tabi bu.hakime nin aptallığı değil, başka bahane bulamadığı için bunu yazmış. Arabayla bırakma olmasaydı eminim başka bir bahane bulurdu. İnsan başka birşey uydurur, yani bu kadar da ucuzu basiti olmaz be.

Benim avukat itiraz etti, bölge mahkemesinden tekrar aynı hakime geldi dosya. Tekrar inceleyip bi karar vermesi ve davaları neden iptal ettiğine dair gerekce göstermesi gerekiyor. Ama böyle bir aptalın elinden hiç umudum yok. Acaba ne manyakca bir karar verir diye bekliyorum sadece. Ha geçen süre felan da umurlarinda değil.

İki senedir ayrı yaşıyoruz. Davaların reddedilmesi demek süreci yaklaşık bir sene uzatmak demek. Böyle adi hakimlerin eline düşmeyin de ne ederseniz edin kardeşim.

Evlilik öncesi çok tartışma oluyorsa, kadın sizin yolunuza gelmiyorsa, sizin önderliğinizi reisliginizi tanımayacak tutumlar sergiliyorsa, eşya manyağı çıkarsa, annesinin ve çevresinin ağzına bakıp sizden bişey talep ediyorsa, hayat müşterek diyorsa (kadın için anlamı şudur;benim sözüm geçsin), bir kere evleniyorum deyip size saçma gelen bişey istiyorsa, kaçın kardeşim, kendiniz için, kendinizi kurtarmak için bırakın o kadını.

Konuk YAzar : Murat

Erkekler, hiçbir zaman bilinmeyen ile evlenmeyin

Bir araba mı almak istiyorsunuz? Eğer bana $50,000 verirseniz, size gelecek sene bir araba vereceğim. Ama o zamana kadar, onu kullanamayacaksınız ve göremeyeceksiniz. Size vereceğim araba bir Lamborghini de olabilir, her an patlayıp dağılacakmış gibi duran 77 model Pinto da.

Var mısınız? Tahmin ettiğim gibi yoksunuz. Biraz sağduyusu olan kimse böyle bir alışverişe girmez. Ama bu yöntemle hayatlarının en önemli kararını veren o kadar çok erkek – ve azınsanamayacak kadar kadın – var ki : gerçekten tanımadıkları ve sonunda nasıl biri çıkacağını bilmedikleri biri ile evleniyorlar. Sıklıkla şansları yaver gitse de, çoğunlukla bu kararları yüzünden ömür boyu pişman oluyorlar.

Bu şekilde evlenen erkekler, kendi değerleri ile evlendikleri kadının değerlerinin uyuşmadığını ya da yeni eşlerinin tedavi olmamakta ısrar ettikleri duygusal problemleri olduğunu keşfediyorlar. Bazen iş paraya ve sekse geldiğinde eşleri ile aralarında dağlar kadar fark olduğunu görüyorlar, ya da kadının ailesinin tam bir felaket olduğunu. Ya da sonradan farkettikleri dağ gibi bir borç batağı ile evledikleri oluyor. Yine bazen kadının aslında şiddete meyilli ve kızdığında kendini kaybeden biri olduğunu anlıyorlar.

Evli erkeklerden duyduğum pişmanlıklar listesi, bir Jane Austen romanını doldurabilir. Tamam, o kadar uzun olması için büyük yazı karakterleri kullanman lazım ama ne demek istediğimi anladınız. Kim olduğunu tam olarak bilmediğiniz bir kadınla evlenmek, insanın hayatını mahvedebilecek taktik bir hata.

Jason adlı bir erkek bana şu soruyu yöneltti : yanlış kadınla evlenmemek için ne yapmalıyım? Jason boşanmış bir erkek ama hem ailesi hem de kendisi için önemli olduğundan, yeniden evlenmek istiyor. Gözü kapalı evlenmenin tehlikelerinin farkında zira istediğini alamadı mı hayatı zehir eden eski karısından ağzı fena yanmış.

Jason’ın sorunu şu ki kendisi tutucu ve dini bir grubun üyesi ve bu grubun inançları, çiftlerin evlenmeden önce birbirlerini tanımalarını zorlaştırıyorlar. Her erkeğin karşılaştığı problemin daha şiddetli bir versiyonunu yaşıyor : yüzüğü takmadan önce kadının gerçek karakterini nasıl anlarım?

Birçok erkek için, yanıt görece basit : bir kadınla uzun bir ilişki dönemi yaşamadan evlenme. Bir insanı gerçekten tanımak için, onunla ilk tanıştığınızda içine girdiğiniz balayı dönemini geride bırakmanız lazım. Bu balayı dönemi, insanın zihin yapısının nörokimyasallar etkisi ile değiştiği ve çiftlerin birbirlerini açıkça ölçüp biçemedikleri bir süreç. Ancak bu balayı süreci bittikten ve nörokimyasallar bazal seviyeye geri döndükten sonra, karşımızdaki insanın kişiliği ve hayata bakışı hakkında sağlıklı bilgiler toplayabiliriz. Bir araştırmaya göre, bu balayı süreci 12 ay ile 18 ay arası bir uzunluğa sahip (Fisher 2016).

Beyninizin balayı sürecinden çıktığını nasıl anlarsınız? Bunun işaretlerinden biri, birbirinizden hafif de olsa rahatsız olmaya başlamanızdır. Umulan o ki bu rahatsızlık çok hafiftir ama balayı süreci sonrası birbirinizi idealize etmeyi bırakırsınız.

Örneğin balayı sürecinde kızın buluşma için uzun süre hazırlık yapmasını çok tatlı bulurken balayı bittiğinde sizi uzun süre bekletmesi sizi kızdırır. Hatun hazırlanırken ve siz onu beklerken hayat boyu bu beklemeleri topladığınızda kaç hafta, ay ya da yıl edeceğini hesaplamaya başlarsınız.

Eğer bu oluyorsa, tebrikler. Balayı sona eriyor. Bir felaketi önlemek için, onun kim olduğuna dair sağlıklı bilgi toplayabilirsiniz.

Acele etmeyin. Bir araştırmaya göre 3 yıllık uzun süreli ilişkinin ardından evlenen çiftlerin boşanma oranları, bir yıldan az çıktıktan sonra evlenenelerden çok daha az (Francis-Tan and Mailon 2015). Uzun süreli bir ilişkinin değerinin doğru insanla birlikte olmak kadar yanlış insandan ayrılmak olduğunu söyleyebilirsiniz.

Aynı çalışma, düğüne harcanan para arttıkça, evlilik süresinin de kısaldığını gösteriyor.Bunun nedeni muhtemelen bu çiftlerin aslında seçimleri konusunda mutlu olmamaları ve bu gerçeği şatafatlı bir düğünün arkasına saklamak istemeleridir.

Jason’a geri dönelim. Jason bunların farkında ama kendisine başka alanlarda birçok avantaj sağlayan dini topluluğu, evlilik öncesi ilişkiye soğuk bakan bir grup.

Örneğin Jason’un bir kız arkadaş ile uzun süre flört etmesini istemeyecek insanlar. Jason’un topluluğu, bir üyesinin hayatına Apollonia Vitelli’nin Baba’sından çok daha az burnunu sokan bir grup ama onlar için geceyi beraber geçirmek ya da beraber tatile çıkmak asla hoş karşılanacak bir şey değil. Kısacası, Jason ve karşısına çıkacak kız için, gerçek farklılıkların suyüzüne çıkma fırsatları çok az. Bu durumda da Jason’ın, anlaşmazlık durumunda kızın nasıl tepki verdiğini anlaması neredeyse imkansız.

Jason’ın inançlarına sahip kadınların beklentisi de evlilik öncesi ilişkinin oldukça kısa olması ki bu da çok önemli kararın o tehlikeli balayı döneminde verilmesine neden oluyor. Bu size aşırı bir talep gibi gelebilir ama bu baskı, önemli kararları hormonlarına bırakan erkeklerin kendi kendilerine dayattığı kısıtlamaların aynısıdır.

Kısa süren bir flört dönemi erkeğin kadının zorluklarla nasıl başa çıktığı, zihinsel ve duygusal açıdan ne kadar dengeli biri olduğu gibi şeyleri ölçüp biçmesine engeldir. Kadının saklayabileceği depresyon, bağımlılık ve hatta kişilik bozukluklarının ayırdına varmak ise çok daha güçtür.

Sonuç olarak, bir kadının gerçek hayatta nasıl davrandığını ölçecek yeteri kadar fırsatınız olmadan, o kadın sizin için evlilik adayı olamaz. Nasıl olabilir ki? Bir aday, tanım gereği, o aday ile bir işe girişmeden aday hakkında belli bir farkındalığa sahip olmanızı gerektirir. Farkındalık yoksa, tahmin vardır. Bir erkek için evliliğin risklerini düşündüğünüzde, en önemlisi de boşanma ile aile mahkemesi önüne çıkma ihtimalini göz önüne aldığınızda, kör tahmin, pervasız ahmaklık demektir.

Ama, Jason için hala umut var. İçine girdiği bahise karşı önlem olarak her erkeğin kullanması gereken bir tekniği kullanabilir : kadını, kadının arkadaşları ve ailesi aracılığı ile tanımak.

Her ne kadar risk hiçbir zaman sıfıra indirilemez olsa da, Jason (ve siz) riski azaltmak için kadının yakın çevresi üzerinde çalışabilirsiniz. Jason – her erkeğin yapması gerektiği gibi – geleneğe boyun  eğmeyip hemen evlenme baskısına karşı durabilir ve kadının arkadaşları ve ailesi ile birkaç yıl bir bağ geliştirebilir.

Bu, çenesini kapayarak ve umursamaz görünerek onların kız arkadaşı ile ilgili kendiliklerinden ortaya döktükleri değerlendirmeleri dinlemek demektir. Arkadaşları ve ailesi onu tanrının bir lütfu olarak mı görüyorlar yoksa yük olarak mı? Jason kendi geleceğine ışık tutacak bilgi parçalarını, bu insanların kız arkadaşı ile ilgili tecrübelerinde görebilir.

Jason aynı zamanda kızın zorlanmadan, kendi iradesi ile, Jason’ın değerleri ile paralel düşünen biri mi gözlemlemeli. Jason’ın dini inancına bağlılığına saygı duyuyorum. Ama aynı zamanda bir insanın inançları ne kadar katı ise, o inançlarını devam ettirmenin ve savunmanın o kadar zorlaştığının da farkındayım. Çift olarak değerlerine test edildiğini görecekler ve Jason kadının kendi değerlerini diğer alternatiflere bakarak kendi kendine mi seçtiğini yoksa bu değerlere zorlandı mı anlamalı.

Bu strateji her erkek için gerekli. Kağıt üzerinde çok iyi görünen biri ile beraber iken, değerlerimiz arasındaki farkı görmezden gelmeye meyilliyiz. Bazı en gözardı edilen, yaygın ve tehlikeli farklılıklar para ve seks konusundaki farklılıklardır. Bunlar boşanmaya götüren faktörler arasında en yaygın olanlarıdır.

Jason’un dini inançlarının kendisine en büyük dezavantajlarından biri, evlilik öncesi seksin yasak olmasıdır. İyi risk yönetimi demek, bilinmezleri en aza indirmek demektir. Bu, evlilik öncesi seksi çiftler için iyi bir değerlendirme aracı yapar ama aynı zamanda da iyi cinsel kimya çiftleri körleştirdiğinden evlilik öncesi seksin dezavantajları da vardır – özellikle erkek için. İyi cinsel kimya bizi farkına varmayı istemediğimiz, nahoş gerçeklere karşı körleştirir, özellikle de bu gerçeklerin farkına varmak, sekse güle güle demek anlamına geliyorsa.

İyi seks erkeği, sürekli suratına çarpılan problemleri bile aktif bir şekilde görmezden gelmeye itebilir. Bana şunu söyleyen erkek sayısı o kadar çok ki : “Biliyorum, onunla ilişkimi bitirmeliydim ama seks çok iyi idi”. Bu erkeklerin çoğunun derdi, başka alternatiflerinin olmadığı korkusu. Ama bu opsiyonları gerçekleştirmek için kendilerine ciddi çeki düzen vermeleri gerekse de, çoğu zaman opsiyonları var.

Jason’a dönelim. Herşeyin dezavantajları kadar avantajları da vardır. Jason’ın evlilik öncesi seks yapamamasının bile. Jason için evlilik öncesi seks mümkün olmadığından, kararları iyi seksin körlüğü ile bulanmayacak, ve umulan odur ki diğer alanlardaki uyumluluklarıni değerlendirme konusunda bir avantajı olacak.

Jason için evlilik dini bir görev olabilir ama boşanma tamamen seküler bir olay olacak ve aile mahkemesi karşısına çıktığında hemen hemen tüm kartlar aleyhine olacak. Ama en nihayetinde eğer din ya da başka faktörler kadının gerçek karakterini keşfetmeye engel oluşturuyor ise, Jason o kadınla evlenmemeli en azından kendi geleceği ile ilgili tehlikeli bir kumar oynamaya hazır olana kadar.

Çeviri : Men, never marry a mistery

Dr. Shawn T. Smith, manosphere'in en yeni ve yetkin seslerinden. Psikolog olan Dr. Smith'in The Tactical Guide to Women: How Men Can Manage Risk in Dating and Marriage kitabı, uzun süreli ilişki ve evlilik düşünen her erkek tarafından mutlaka okunmalı. Kendisini twitter'da Dr. Shawn T. Smith adresinde ve Dr. Smith sayfasında takip edebilirsiniz.

Vaka çalışması – 8 yıllık ilişkinin aldatılma ile bitmesi

Aşağıdaki hikayeyi ekşi’de gördüm. Yazan muhtemelen sempati puanı toplayım diye yazıp da şamar oğlanına dönünce kaçmış ama şu arkadaş kopyasını almış. Ben de buraya yapıştırıyorum. İlişki diyor ama 6 senesi ilişki 2 senesi evlilik :

2011 yılından önce herkesin imrendiği bir hayatım vardı. yaşıtlarıma nazaran varlıklıydım. yakışıklı ve güzeldim. onlarca sevgilim olmuştu. fakat çok erken yaşta sıkıldım bunlardan. daha sakin bir hayat için hayatımın aşkını bulmaya odaklamıştım kendimi. how i met your mother’daki ted misali..

onunla 2011 yılının sonlarına doğru tanışmıştık. ilk gözlerini gördüğüm anda evleneceğim kadın bu demiştim. gerçekten de öyle oldu. keşke görmeseymişim dediğim anlar olmuyor değil. ama hayat dediğimiz şey kazandığımız anı ve tecrübelerden ibaret değil mi zaten. birlikteliğin ilk gününden itibaren ben bir romeo’ya dönüşmüştüm. yıllardan beri içimde biriken sevme güdüsü patlama yaşıyordu resmen. ilk sene her ay dönümü ufak süprizler yapıyordum. romantik anlar yaratıyordum. gecenin 12’sinde puding yapıp evine götürüp sürpriz yapmışlığım bile vardı benim. evcil hayvanını bile ben almıştım. bir sıkıntısı, sorunu oluyordu ben kendimden vazgeçip ona adıyordum kendimi. o nefes alsın ben bir şekilde hallederim kendimi diyordum. yaşadığımız hayatın stabil devam etmesi için sürekli borçlanıyorum. en büyük hatam buydu belki de. arkadaşlarım azalıyordu gün geçtikçe farkındaydım fakat bana o yeter diyordum geleceğin hayalini kuruyordum. gözüm başka kimseyi görmüyordu. tanımadığım kızın saçları elime değse suçlu hissediyordum kendimi. evlilik teklifim bile muhteşemdi. yoktan var ederek yapmıştım.. yeni yeni dizilerde, filmlerde rastlıyorum bizim 7 yıl önce yaşadığımız sahneyi.. ben mecnundum, romeoydum, tristandım, ben aşktım.

ilk yıllar bu şekilde sürdü. ama içimde bir burukluk vardı. tam değildi her şey. yavaş yavaş içimde ki sıkıntıların nedenini fark etmeye başlamıştım. ben 10 adım atıyorsam o 1 adım atıyordu. belli bir zaman sonra bu koymaya başlamıştı. ama hep teselli ediyordum kendimi ilerde düzelecek. düzelecek. düzelecek.. (düzelmedi..) ben onu yüceltirken, o beni aşalıyordu resmen.. içimde ki romantik çocuk ölmeye başlamıştı artık. her eylemim hayal kırıklığına dönüşüyordu. herkesin imrenerek baktığı o ilişki sıradan bir hal almaya başlamıştı. müdahale etmeye çalışsam da içimde ki güç tükeniyordu. ama güçlü, dayanıklı bir çocuktum. tatillere gidiyorduk. arkadaşlarımla gitmişim gibi geliyordu hep. sadece el ele tutuşan bir çift. geceleri iyi geceler seni seviyorum diyen ve sırtını dönüp uyuyan birisi vardı karşımda. beni seviyordu ama hissettiremiyordu. hayallerimden çok uzaklaşmıştım bu süreçte.

6. yılımızda evlilik olayına start verdik. belki diyeceksiniz malsın durumlar böyleyken neden evlendin. evet hem maldım hem aşık hem umutlu. evlilik zamanında herkesin yaşadığı sıkıntıları yaşadık. ama atlattık. çünkü sevgi vardı içimde. umut vardı.. ışık vardı.. balayımızı çok güzel planlamıştım. romantik aşk filmlerinde ki sahneler mevcuttu. ama bulunduğumuz şehirlerde mevcuttu onda gene yoktu. eve girdikten sonra cicim ayı dedikleri olayı hiç yaşamadım. ama huzur vardı. saygı vardı. belli bir zaman geçtikten sonra yalnız hissetmeye başladım kendimi. sanki bir babaydım.. anneydim.. ama sevgilim yoktu. sürekli kollaman gereken, bakman gereken bir çocuk..hiçbir zaman maço erkek olmadım. erkek temizlik yapmaz, ütü yapmaz, yemek yapmaz demedim. hepsini elimden geldiğince yaptım. ama tek başıma yaptığımın farkına vardım belli bir süre sonra. çünkü ben yorgun argın ütülerimi yaparken o netflix’te birşeyler izliyordu. ben evi sildikten sonra ayakkabı ile eve giriyordu. benim sigara alacak param olmazken, bankalar peşime düşmüşken, evin tüm maddi sorumlulukları omuzlarımdayken o çılgınlar gibi alışveriş yapıyordu. bunlar artık koymaya başlamıştı. kendime dinlenecek alan bulamıyordum. aile bağları hiç yoktu. iki tarafın da ailesi yemeğe bile gelmemişti. cinsel hayat çürümeye başlamıştı. yakınlaşmalar 1 hafta arayla oluyordu sonra o süre 2 haftaya çıktı. yorgunluklar bahane ediliyordu. bunu tartışmaya açtığımda ise ‘beni tahrik etmiyorsun’ gibi söylenmeyecek sözler söylüyordu. yaralanıyordum kendimi iyileştirmeye çalışıyordum.

bu şekilde sürdü gitti. belli bir süre daha. düzelmesini umuyordum. derken netflix’te you adlı diziyi izledim. ve içime bir şüphe düştü. teline vs bakmamıştım yıllardır. ona almış olduğum apple watch salonda şarjda duruyordu. aldım kurcalamaya başladım. mesajlarda tanımadığım bir isim dikkatimi çekti. mesajı açtım ve bammmm.. karşımda “toplantıdayım aşkım çıkınca arayacağım seni. ve bir öpücük”. cevap ise “tamam minik unuttum ben toplantıyı sorry.” çok açık ve net whatsapptan konuşuyorlardı. mesajın orda unutulmasının ve tek 2 mesajın olmasının nedeni aradığı zaman meşgule atmış ve mesaj ile yanıtla yapmıştı. hemen fotoğrafladım elimde kanıt olmalıydı. ne yazık ki numaranın son 2 rakamı gözükmüyordu. bir hafta araştırma yaptım. yediremedim. çünkü çok güveniyordum. ilk baş inkar etti ama çocuğu bulmuştum. o inkar etti ben konuşma sürelerini buldum. o inkar etti ben çoçuğun köyünü, adresini tc’sini buldum. işyerini anasını babasını tespit etmiştim artık. ortada aldatma söz konusuydu. ve istemeye istemeye gidip mahkemeye dilekçe verdim. duruşma günü geldiğinde istersen boşver gitmeyelim geri çekeyim dedim. sarıl bana dedi öp beni dedi o an içimde bir ışık belirdi. birşey hissettin mi diye sordu. dedim evet. o ise ben hissedemiyorum dedi sevmiyorum artık dedi. yıkıldım. ve ayaklarım yüreğim ağzımda o duruşma salonuna girdik. 8 yıl boyunca koyduğum tüm tuğlalar 2 dakika içerisinde yıkıldı.

sonuç olarak bana aşık olmayan birisine aşık oldum. kızamıyorum da. ama şuan içimde ölmeyen bir öfke var ve delirmekten korkuyorum belki de delirdim bilmiyorum. içimden o çocuğun karşısına çıkmak geliyor. büyük ihtimalle de çıkacağım. öfkem azalacak mı peki ? sonuç olarak duygusal olarak çöküş, güven problemi, ekonomik iflas, 50k borç, hayal kırıklıkları, kaybolup giden 8 sene.. geçecek biliyorum ama ne kadar yara kalacak, ne zaman geçer muamma.

Tek tek ele alalım :

2011 yılından önce herkesin imrendiği bir hayatım vardı. yaşıtlarıma nazaran varlıklıydım. yakışıklı ve güzeldim. onlarca sevgilim olmuştu. fakat çok erken yaşta sıkıldım bunlardan.

Bunda kendi başına bir problem yok ama işte şu kafa (oneitis + aşkitis) adamı yakar :

daha sakin bir hayat için hayatımın aşkını bulmaya odaklamıştım kendimi. how i met your mother’daki ted misali..

Insan bir kere masala inanmasın, karşısına oneitisi çıkıyor (daha doğrusu karşısına çıkan ve kendisine ilk ilgi gösteren (ya da tahammül edebilen) hatuna fantezisini yansıtıyor.

onunla 2011 yılının sonlarına doğru tanışmıştık. ilk gözlerini gördüğüm anda evleneceğim kadın bu demiştim. gerçekten de öyle oldu.

Mavi hap tam güç devreye giriyor ve yarış atından (en azından kendi iddiası) at gözlüklü, çuvala sıçan yük beygiri yaratma süreci başlıyor. İlk gözlerini gördüğünde evleneceğim kadın bu dediğin an bittin zaten.

bir sıkıntısı, sorunu oluyordu ben kendimden vazgeçip ona adıyordum kendimi.

Bir erkeğin, bir kadının saygısını kaybetmesinin en kestirme yollarından biri bu. Nankörlük falan demeyin, bu adam kendinden iyi bir insan olduğu için değil, kadın için sonuna kadar çabalamazsa kaybederim korkusu yüzünden vazgeçiyor. Bu zayıflığı her kadın fark eder. Bir de üstüne kadının bu adam omurgalı mı, omurgasız mı diye yaptığı testlere bile böyle atlıyorsa sıçar.

Yokluk zihniyeti follows :

gözüm başka kimseyi görmüyordu. tanımadığım kızın saçları elime değse suçlu hissediyordum kendimi.

Gözünün dışarıda olmamasında sorun yok. Ama şu aşırı duygu yüklü “saçları elime değse suçlu hissediyordum” duygusallığı çok sakat. Bu aşamada eleman tanrıçasına layık olmayan bir ölümlü olduğunun farkında olarak kendisinin ona yetmeyeceğini düşünüyor ve açığı sürekli ödeyerek, çabalayarak ve böyle romantik kelimelerle yaltaklanarak kapamaya çalışıyor. Tabii ki bunu rasyonelleştirecek ve şöyle diyecek :

evlilik teklifim bile muhteşemdi. yoktan var ederek yapmıştım.. yeni yeni dizilerde, filmlerde rastlıyorum bizim 7 yıl önce yaşadığımız sahneyi.. ben mecnundum, romeoydum, tristandım, ben aşktım.

Şimdi dönüp bakınca sen neymişsin görüyorsundur umarım diyeceğim de görse bunu yazmaz.

Bu aşamada yıllardır çiğnediği önemli kurallardan birini etkisini ağır şekilde görmeye başlıyor.

yavaş yavaş içimde ki sıkıntıların nedenini fark etmeye başlamıştım. ben 10 adım atıyorsam o 1 adım atıyordu.

Onun sadece bir adım atmasının en büyük nedeni zaten senin her halta 10 adım atman.

belli bir zaman sonra bu koymaya başlamıştı. ama hep teselli ediyordum kendimi ilerde düzelecek. düzelecek. düzelecek.. (düzelmedi..)

Sen davranışını düzeltmezsen yani kendini geri çekmezsen nasıl düzelsin, neden düzelsin? Azıcık soğukluk yapsa, o 10 adımı 20 adım yapacak kadar bu kadına muhtaç olmuşsun.

ben onu yüceltirken, o beni aşalıyordu resmen..

Bir kadını bu kadar yükseklere çıkarırsan, sana tepeden bakmaktan başka çaresi kalmaz ki! Seni aşağılar zira senin onlarca adımı kendini aşırı değersiz, onu işe aşırı değerli bulduğun için yaptığını biliyor. Kendini sen aşağılıyorsun yani, o da sadece senin ona gösterdiğin şeyi görüyor.

Bu arada Heartiste’yi hatırlayalım:

III. Önceliğin kendi misyonun olmalı, kadının değil

Esas oğlanın kendisini tamamlayan kadına ilanı aşk ettiği tüm o romantik klişeleri unutun. Bunun her fırsatta aksini iddia etmelerine rağmen kadınlar bir erkeğin “herşeyi” ya da varlığının merkezi olmayı istemezler. Tam tersine değerli bir erkeğin hayat amacına itaat etmeyi arzularlar, o erkeğin amacını gerçekleştirmesine yardım eden dişil güç olmak ve o erkeğin gösterdiği yolu takip etmek isterler. Bir kadının bütünlüğüne saygı gösterin ve ona “benim herşeyimsin” diye yalan söylemeyin. O sizin “herşeyiniz” değil, ve eğer öyle ise, yakında öyle olmayacak merak etmeyin.

Bir erkeğin bu aşamaya gelmesi, kadının evlendikten sonra 200 kilo alıp salmasına denktir. Kadıncağız nasıl iğreniyordur anlamak için bunu gözünüzde canlandırın.

6. yılımızda evlilik olayına start verdik. belki diyeceksiniz malsın durumlar böyleyken neden evlendin.

Malsın evet. Bundan daha malı da bu tip bir evliliği kurtarmak için çocuk yapan ama bu da mal.

evet hem maldım hem aşık hem umutlu. evlilik zamanında herkesin yaşadığı sıkıntıları yaşadık. ama atlattık. çünkü sevgi vardı içimde. umut vardı.. ışık vardı..

İnsan zayıflıklarını erdem sayıp yüceltmeye meyilli. Çünkü muhtaçtım, alternatifsizdim, zayıftım demek yerine aşıktım demek daha kolay. Herkes arkandan seninle alay etse de en azından sırtını sıvazlıyor.

hiçbir zaman maço erkek olmadım. erkek temizlik yapmaz, ütü yapmaz, yemek yapmaz demedim. hepsini elimden geldiğince yaptım. ama tek başıma yaptığımın farkına vardım belli bir süre sonra. çünkü ben yorgun argın ütülerimi yaparken o netflix’te birşeyler izliyordu. ben evi sildikten sonra ayakkabı ile eve giriyordu.

Bkz. ev işi yapan erkeğin hazin sonu.

benim sigara alacak param olmazken, bankalar peşime düşmüşken, evin tüm maddi sorumlulukları omuzlarımdayken o çılgınlar gibi alışveriş yapıyordu.

Sen de gıkını çıkarmadan ödüyordun. Sen ödüyorsun neden yapmayacak? Kadının karaktersizliğini savunmuyorum ama kadınlar erkeklerinden aileye yön vermesini beklerler ve böyle bir “lider”in bozup azdıramayacağı kadın zor bulunur. Bu adama en anne eliyle seçilmiş, bakire ve iffet timsali kadını ver, aynı şekilde hipergamisine kısa devre yaptırır.

cinsel hayat çürümeye başlamıştı. yakınlaşmalar 1 hafta arayla oluyordu sonra o süre 2 haftaya çıktı. yorgunluklar bahane ediliyordu. bunu tartışmaya açtığımda ise ‘beni tahrik etmiyorsun’ gibi söylenmeyecek sözler söylüyordu. yaralanıyordum kendimi iyileştirmeye çalışıyordum.

Bkz. Karım benimle cinsel ilişkiye girmiyor.

içime bir şüphe düştü. teline vs bakmamıştım yıllardır. ona almış olduğum apple watch salonda şarjda duruyordu. aldım kurcalamaya başladım. mesajlarda tanımadığım bir isim dikkatimi çekti. mesajı açtım ve bammmm.. karşımda “toplantıdayım aşkım çıkınca arayacağım seni. ve bir öpücük”. cevap ise “tamam minik unuttum ben toplantıyı sorry.” çok açık ve net whatsapptan konuşuyorlardı.

Eskimo “birader” de teşrif ettiler.

Bkz. Aldatan kadın belirtileri

ve istemeye istemeye gidip mahkemeye dilekçe verdim. duruşma günü geldiğinde istersen boşver gitmeyelim geri çekeyim dedim. sarıl bana dedi öp beni dedi o an içimde bir ışık belirdi. birşey hissettin mi diye sordu. dedim evet. o ise ben hissedemiyorum dedi sevmiyorum artık dedi. yıkıldım.

wtf mavi ?!?!?

kızamıyorum da.

Kızamazsın tabii. Hepsi senin suçun. Evin reisi olman gerekirken hizmetçisi ve ATMsi olursan olacak budur. Reissiz ev, kaptansız gemi gibi alabora olmuş. Kadın da karaktersiz bu arada.

“sonuç olarak duygusal olarak çöküş, güven problemi, ekonomik iflas, 50k borç, hayal kırıklıkları, kaybolup giden 8 sene..  içimden o çocuğun karşısına çıkmak geliyor. büyük ihtimalle de çıkacağım. öfkem azalacak mı peki ?

Ne öfkesi abiciğim, git eskimo biraderine bir bira al. Adam seni kurtarmış resmen. Tamam bu işin şakası bira falan alma da harbiden ucuz kurtulmuşsun (50 bin lira ömür boyu nafaka ve çocuklarını yarım yamalak görmenin acısı yanında hiçbir şey), hayatının tadını çıkar şimdi.

Sen yat kalk bu kafayla ve bu hatunla çocuk yapmadığına dua et. O zaman bir de senin sponsporluğunda sevgilisinin kucağında hoplardı. Kadınla da hayat boyu bağın olurdu. İçindeki betayı öldür, o seni öldürmeden. Zira bu oneitis ile önüne çıkan her hatunla olay böyle olur. Uzun süreli ilişkiler nasıl yönetilir onu da öğrenmen lazım.

 

Seni karın beta yapmadı : Sen KENDİN YAPTIN

“Her erkeğin doğası, onu lider olmaya çağırır. Diğer erkeklerin reisi anlamında lider olamasa bile, her erkek evinin reisidir. Evinin koruyucusudur. Karısının ve çocuklarının yanlış yola sapmasını engeller, onlara yol gösterir ve doğanın meyvelerini çekirgelere ve kasırgalara karşı korur.” – Pook

İnsanların, genellikle dile getirdiklerinden farklı olan kırmızı çizgilerini test ederek, onların gerçek sınırlarını ve beklentilerini anlamaya çalışmak, evrensel bir insanlık özelliğidir.

  • Oyuncaklarını toplamayı ya da yatağa gitmeyi reddeden bir çocuk.
  • Hız sınırını aşan bir sürücü
  • İşine geç gelen bir çalışan ya da çalışanına ekstra para ödemeden ondan gece geç saatlere kadar çalışmasını isteyen bir patron.
  • Kendisi daha kolay alabilecek iken kocasından kendisi için bir şeyi getirmesini isteyen, ya da aylık harcama bütçesini aşan, ya da aylarca seks yapmayı reddeden kadın.
  • Kız arkadaşının cinsel kırmızı çizgilerini sürekli zorlayan bir erkek arkadaş.
  • Sofradan yemek çalan bir köpek.

Test edilenler eğer makul sınırlar ve sonuçları bastırırlarsa, ki yetkin bir erişkinden beklenen budur, karşılıklı olarak kabul edilebilir kurallar konulur ve doyurucu ilişkiler kurulabilir. Ama insan sürekli olarak bu sorumluluğundan feragat ederse, kötü sonuçlar ortaya çıkar :

  • Çocuklar, ebeveynlerine saygı duymayan şımarık veletlere dönüşürler.
  • Herkes hız sınırlarını aşmaya başlar ve bazıları öyle aşar ki ölümlü kazalar artar.
  • Çalışanlar işe geç gelmeyi alışkanlık haline getirirler. İşverenler işçilerini sömürmeye başlarlar.
  • Kadın kocasına olan tüm saygısını ve arzusunu kaybeder ve seks hayatı ölür. Bbazı durumlarda kadınlar kocalarına kötü davranır ve onlara duygusal şiddet uygular.
  • Kız arkadaş cinsel istismara uğrar.
  • Cesar Milan gelip de onlara alfa davranışları öğretene kadar, köpek sahiplerine dünyayı dar eder.

Makul sınırlar ve beklentiler dayatmak, tüm yetişkinlerin tüm ilişkilerde temel görevidir, özellikle de evlilikte. Birçok nedenle (çatışma korkusu, safsalak romantik aşk kavramı, iyi çocukların “gizli anlaşmaları” ile (*) istediklerini alma çabası, oneitis tek boynuzlu atının kendisini terk edeceği korkusu ya da kendisini sekssiz bırakacak korkusu, vs …) bazı kocalar, hayatlarının başka alanında gayet sınırlar koyabilen adamlar iken, yetişkin ve evli bir erkeğin ödevi olan bu “makul” sınırlar koyma işini evlilik içinde yapmaktan çekinirler. Bu adamların karıları, bu zayıflığı, insan ilişkilerinin normal akışı içinde cereyan eden bu bilinçaltı sınır test etme süreci sayesinde fark ederler. Bilinçsiz olsa da bu testlerin çok az dirençle karşılaşması onları ilişki yıpratıcı bir yere götürür.

Kendi bağımsız iradeleri olmadığından ve sürekli başkalarının çerçevesine girerek onların ihtiyaç duydukları onaylarını arayan, bildiğimiz çerçevesiz ve alıngan betalar, yanlışlıkla tüm iradeyi ve sorumlulukları başkalarına yansıtırlar. Bu adamlar özellikle karılarının kazara ya da fırsatçı bir şekilde sınırlarını test etmelerini, ya da onların kendine güvensiz ve kaygılı davranışlarını, kendilerini betalaştırmak için bilinçli bir şekilde açılmış bir savaş sanarlar. Gerçekte ise sebep – sonuç ilişkisi tam tersidir; erkeği betalaştıran süreç, kendi gizli anlaşmalarına uymaya kendilerini adamaları ve oneitis karılarını sinirlendirmekten ya da kaybetmekten korkmalarıdır.

Bu standart beta davranışı, örneğin bir kocanın, kendine güveni olmayan, sürekli endişeli ve bağımlı karısının sınır testlerini asla sınırlarını dayatmakla karşılamamasına ve bu nedenle de kadını bu ultra efendi salağın bir açıklık / bir yön göstermesine muhtaç bırakarak kadının  gittikçe daha fazla sınırda kişilik bozukluğu davranışları göstermesine neden olur.

Bizim bahtsız (kırmızı hap) radikalleri ise kadının çerçevesinden bakmaya devam ederek ve temel iradeyi ve kötülüğü kocaya değil de kadına atarak (böylece de erkeğin egosunu okşayarak) buldukları çözümler, kadını değiştirmeye odaklıdır, erkeği değil. Bu radikallerin bulduğu çözümler kadının egosunu kırmak üzerinedir. Bu hem faydasızdır hem de zaten erkeğin kontrolü dışındadır. Üretken olmayan ve kendi egonuzu sıvazlamaya yönelik bu düşünce tarzına karşı koyun.

Bir daha bu forumda asla “karım beni betalaştırdı” demeyin. Bu erkek hamsteringi (rasyonalleştirme makinesi) ve sizin ilerlemenize engel olan bir bencillik (solipsizm). SİZ kendiniz BETALAŞMAYI seçtiniz, süreci SİZ, iyi çocuk gizli anlaşmaları stratejisi ve oneitis eşinizi kızdırıp kaybetme konusundaki hastalık seviyesindeki korkunuz ile bu noktaya sürdünüz .

İyi haber ise şu : kendinizi kendi ellerinizle betalaştırdığınız için, süreci tersi şekilde işletmek de yine sizin ellerinizde.

Çeviri : Your wife didn’t make you beta; YOU did

(*) İyi çocuk gizli anlaşmalar (nice guy covert contracts) – Dr. Robert Glover‘ın meşhur eseriNo More Mr. Nice Guy“, gizli anlaşmaları şöyle tanımlar : iyi çocuğun karşı taraftın farkında olmadan karşı tarafla yaptığı şu 3 anlaşmadır : eğer iyi / efendi / kibar davranırsam, insanlar beni severler (ve benimle seks yapmak isterler); eğer insanların ihtiyaçlarını karşılarsam onlar da benim ihtiyaçlarımı karşılar; eğer doğru şeyleri yaparsam, hayat kolay olur.

Uzun süreli ilişkide kadın erkek düşünce şekli

Uzun süreli ilişkilerde erkeklerin çoğu ilişkiye daha kuşbakışı ve uzun vadeli bir şekilde bakarlar. Popüler deyişle erkekler olaya büyük resim açısından bakarlar. Erkekler İlişki yatırımı, mantıklı önceliklendirmeler, ileriye yönelik planlar yapmak, vs … gibi düşüncelere meyillidir. Örneğin erkek bakış açısından bugün herhangi bir şekilde başarısız olursam ya da hata yaparsam bunca yılın ilişki yatırımı benim bu hatamı fazla fazla telafi edecektir gibi bir çıkarım yapar. Erkek, hatun şu an bana kızgın olabilir ama geçmişteki mutluluğu düşünüp kısa sürede sakinleşecektir diye düşünür.

Fakat kadınları düşünce yapısı erkeklere göre daha ayrıntıya ve kısa vadeye odaklıdır (kadınlar uzun vadeli / büyük resim açılı, erkekler kısa vadeli / ayrıntı seviyesinde düşünemez demiyorum, ama erkeklerin eğilimi uzun vadeli, kadınların eğilimi ise kısa vadeli düşünmektir). Kadınlar iletişimin ve deneyimin belli bir zaman içinde onları nasıl hissettirdiğine daha fazla odaklıdırlar ve iletişim / deneyim her zaman bir duyguya göbekten bağlıdır.  Örneğin evlilikte kadın bir olaydan dolayı kocaya kızdığında, kadın o anda erkeğe sanki bütün evlilik boyunca öfkeliymiş, erkek tüm evlilikte öyle davranmış ve davranmaya devam edecekmiş gibi hissedecektir.Kadın erkeğe bağırabilir, erkeği dırdır seline boğabilir ve götün teki olduğunu iddia edebilir. Erkek isterse o ana kadar dünyanın en mükemmel kocası olsun, o gün sıçmıştır ve sanki hergün sıçan bir erkek gibi görünür. Ama aynı koca birgün sonra eğlenen ustalık ve kino yardımı ile hatunu çevirdiğinde, sanki dün adamı neredeyse boşayacak kadın kendisi değilmiş gibi kocası ile birlikte olup onu ne kadar sevdiğini söyleyebilir. Bu davranış şekli erkeğe tamamen yabancıdır. Kadınlar daha irrasyonel ve ana odaklıdır. Şu an nasıl hissettikleri onların tüm gerçekliğini tanımlayabilir. O gerçeklik ise bugün ak yarın kara olabilir.

Bu nedenle de kızgınlık anında kadınla tartışmaya girmek bir erkeğin yapmaması gereken büyük bir hatadır. O kızgınlık anında kadın erkeğin geçmişte yaptıklarını zerre umursamaz / umursayamaz. O an gerçeklik kızgınlıkla tanımlıdır. Bu nedenle de bir erkekle tartışırken ecnebilerin DEER dediği Savun – Açıkla – Mazur Göster – Rasyonelleştir (SAMR), erkeğin yapabileceği en büyük hatadır! Siz bunu nasıl yaparsanız yapın, SAMR boyun eğmek demektir.

SAMR davranışından kurtulmak kolay değildir. Erkeklerin kadınlarla başarısız olmasına neden olan davranışlarının hemen hepsi gibi bu da erkeğin kadına, kendisini iyi hissetmek için kadının onayına muhtaç olmasından kaynaklanır. 5 yaşından itibaren feminen öncelikli propoganda işe beyni yıkanan birçok erkek için kadın onayı olmadan kişisel değer yoktur yani kadın onayı olmadan kendilerini değerli hissedemezler.

Erkek SAMR işine giriştiğinde, SAMR işine girişen bir erkeğin gerçekte olduğu şey kadının önüne apaçık serilir : zayıf bir erkek. Kadın açısından erkeğin o an zayıflık göstermesi, erkek her zaman zayıftı olarak algılanır. Oysa erkek değişen rüzgarla sarsılan zayıf bir ağaç değil, fırtınalar karşısında tutunabilen sağlam bir kaya olmalıdır.

Bir kadın, kaprisleri, istekleri ve sürekli değişen ruh hali ile sizin üzerinizden geçmeyi istemez. Kadının duyguları kasırga, ruhu ise kundakçıdır. Kendinizi onun fırtınalarına karşı duran bir kale duvarı gibi düşünün. Güçlü rüzgarlar ve en kötü dürtülerinin yarattığı fırtınalar karşısında tutunabileceği bir kaya aradığında, orada siz olmalısınız … güçlü, sağlam, sarsılmaz ve yerinden oynamayan.
Amcığın 16 Buyruğu

Erkeğe ne kadar garip görünse de, kadının bu tür gelgitleri sadece doğal değil aynı zamanda büyük ihtiyaç duyduğu, ilişkisinde bulamazsa saçma sapan dizilerde aradığı bir şeydir.

Erkeklerin burada yaptığı hata, kendi makro düşünüş şekillerini terkedip – feminen yetiştirilişlerinin de etkisi ile – kadının o kavga anındaki şiddetli duygusal tepkilerini makro ölçekte bir problem olarak algılamaktır. Bu borsada oynayan ve uzun vadeli yatırım yapan yatırımcının, anlık ve keskin bir düşüş ile paniğe kapılıp hisseleri satmaya çalışmasına benzer. Böyle bir duygusal zayıflık yatırımcıyı kötü yatırımcı, erkeği ise kötü bir erkek yapar (erkek olmakta kötü).

İki kutupluluk sağlıklı bir ilişkinin çekirdeğidir.
Amcığın 16 Buyruğu

Günümüzün kadın – erkek eşittir (aynıdır anlamında eşittir) propogandası hem kadınların hem de erkeklerin kafalarını karıştırıyor ve onların ilişkilerini sabota edecek şekilde davranmasına neden oluyor. Daha önce “bu ne ya bununla mı uğraşacağım ben?” diyen gençlik bu yazıyı okuduğunda “böyle insan mı olur ya, ben kadınlardan en uzağından MGTOW olacağım” diye şikayete başlayacaktır. Oysa bu iki kutupluluk (erkeğin uzun vadeli / makro kadının ise kısa vadeli / mikro bakış açısına odaklanması) kadın ve erkeğin ilişkide birbirini tamamlamasını sağlar. Unutmayın ki ilişki burun buruna koklaşmak için değil çocuk yetiştirmek için var ve insan yavrusu tek ebeveyn tarafından bakılmak üzere dizayn edilmemiş 15 senede olgunlaşan (tarihsel olarak 8 – 9 çocuk yapıldığından toplam 23 – 25 senelik bir süreç) bir varlık olduğundan insanın kadın ve erkeği birbirini tamamlar şekilde uzun süre birbirini tamamlayacak şekilde 2 kutuplu olmaya meyillidir (*). Erkek uzun vadeli makro perspektifi sağlar iken kadın ise kısa vadeli ve mikro perspektifi sağlar ki ikisi de gereklidir.

Örneğin çocuğu olan erkeklerin bileceği gibi bir çocuğun ateşi 39 dereceye çıktığında kadın genellikle panikler. Erkek ise daha sakin olmaya meyillidir. O anda erkek uzun vadeli ve makro seviyede bakar ve bu ateşin belli şeyler yapılınca düşeceğini varsayarak daha sakin kalır ama kadın sanki çocuğun ateşi hep 39 derecede kalacakmış gibi endişelidir. Bu tür bir hastalık durumunda erkeğin sakinliği ve kadının paniği birbirini dengeler. Erkek evde kalıp ateşi düşürecek şeyleri yapmayı akıl eder ya da gidilecekse acile gitmek ve o süreçte yapılacak şeyleri planlamak ile ilgilenir. Kadın ise çocuğu o an rahatlatmak ve ateşi düşürmekle. Böyle bir senaryoda erkek genellikle fazla rahattır, kadın ise fazla endişeli. İkisinin birbirine dengesi ise olması gerekendir.

Kadının duygusal gelgitlerinden etkilenen erkek, duygusal olarak zayıf  bir erkektir. Kadının kavga olarak erkeğe fırlattığı şey, gel benimle kavga et çağrısı değil, bilinçli ya da bilinçsiz bir şekilde attığı shit testtir.

İlişkide olduğunuz kadının kısa vadeli / makro bakış açısına meyilli olduğunu, bunun sizin bakış açınızdan farklı olduğunu unutmayın. Kadının sizin gibi düşünmesini, yani erkek olmasını beklemeyin. Dırdıra ve kavga çıkarmaya meyilli hatuna karşı çenenizi kapalı tutmak en etkin yöntemdir. Sular durulunca o anın ateşinin söneceğini bilen sakin ve tecrübeli bir erkek olmak yerine, yıllarını kadın onayına muhtaç geçirmiş bir erkek olarak o ateşin ısısına dayanamaz yanarsanız, kadın bilinçaltında sizden tiksineceği için bu tür patlamalar çoğalacaktır.

(*) – 25 senenin sonunda da torunlar başlıyor yani tarihin büyük bölümünde ömür boyu süren bir süreçti bu.