Çeneni kapalı tut

Kırmızı hapın birinci kuralı, çenenizi kapalı tutmak olmalı. Dövüş klübü hakkında asla konuşma. Dövüş klübü hakkında asla konuşma.  Dövüş klübü hakkında asla konuşma. Kendi sikine sıkma.

Kırmızı hap davranışlarla gösterilir, açıklanıp hakkında konuşulmaz. Bu kırmızı hapa yeni başlayanları bırakın uzun süredir kırmızı hap bilen adamların bile yapmakta zorlandığı bir kuraldır. Zira eğer kırmızı hapı davranışlarınla gösteremiyorsan, aslında kırmızı haplı değilsindir (ya da en azında konuşmak zorunda kaldığın alanda değilsindir) ve bu açığını kapamak için konuşman gerekmektedir.

Kırmızı hapı sosyal çevrenizde konuşmayın. Ama özellikle de kız arkadaşınıza ya da karınıza açıklamayın. Kırmızı hap olun. Davranışlarınızla gösterin. Uygulayarak gösteremiyorsanız, anlatarak hiç gösteremediğiniz gibi, ültimatom vermiş olur ve tam tersini gösterirsiniz.

Bugün bu “çeneni kapama” konusuna ilişkiler çerçevesinden bakarak örnekler vereceğim. Bu kural özellikle ilişkisinde dırdır ve kavga bol olan adamların hayat kalitesini ciddi oranda arttırabilir. Birçok erkek evli ya da uzun süreli ilişki içinde mavi haplı iken kırmızı hapa uyanıyor. Halihazırda karısının saygısızlığına ya da dırdırına maruz kalan erkek için zor bir durum bu. Kırmızı hapı okuyunca “evin reisi ben olmalıyım / ilişki benim çerçevemde olmalı” diyor ama bu öyle hemen olabilecek bir şey değil. Kadın o aşamaya erkeğin küçük küçük shit testlerle dürtüp her seferinde 5 cm geri adım attırarak gelmiş ama erkek artık 10 km geride. Bu da iki üç sıçrayışla alınacak bir mesafe değil. Shit testlere göğüs gere gere, her seferinde 5 cm değil ama taş çatlasa 30 cm ileri giderek alabileceği bir mesafe.

Erkek tabii ki 2 haftada kırmızı hapın kendisi olamayacağı için aynı davranışlara da artık kör olmadığından “bana bak bundan sonra bana evin reisiymişim gibi davranacaksın” gibi işi söze dökecek ama hayır. Bu iş konuşarak, kavga ederek olmaz. Çeneni kapayıp yaparak olur.

Erkek mavi haplı bile olsa ilişkinin bu aşamasında karısı ve kız arkadaşı ile sık sık kavga ediyor olabilir. İlgi yönetimini bilmeyen erkek, kavganın kadına yoğun ilgi vermek olduğunu, bu nedenle de kadınla kavga ederek, bir şekilde o kavgada üstün gelse bile, kadını ödellendirip daha fazla kavgayı teşvik ettiğini bilmez. Erkeklerin bir diğer problemi de kadınların düşünce yapısı açısından kendileri ile eşit (aynı) olduğunu sanmalarıdır. Erkek için sorun çividir, bu da barizdir ama kadın için sorun çivi değildir. Erkek sorunun mantıklı nedenlerine inip kadını ikna etme çabasına girse de kadın beyni böyle çalışmaz.  Karınız ya da kız arkadaşınız sizinle kavga ediyorsa çenenizi kapayın. Onunla ağız dalaşına girmek ve birbirinize bağırıp çağırmak sizi bir yere götürmeyecek. Yaptığınız tek şey her şeyde kendini kurban ve haklı gören biri ile ağız dalaşı. Bunu yaptığınızda ne olacak sanıyorsunuz? Ben söyleyeyim, hatunu kendini daha fazla kurban ve haklı hissetmesi! Kavgada verdiğiniz ilgiyle beraber bu, size daha şiddetli kavga olarak geri dönecektir.

 Sorun çivi değil!

Yeni uyanan erkeklere tavsiyem kavgaya girmeyin ve kavga çıkarmayın. Eşiniz bir dahaki sefere sizi aşağıladığında, sizinle bir şey yüzünden kavga etmek istediğinde, sizin yeterince iyi olmadığınızı ima ettiğinde, veya herhangi bir sebepten size kızdığında ne bir açıklama yapın ne de sorular sorun. Onu memnun etmeye de çalışmayın. Çenenizi kapatın. Eğer bulunduğunuz bağlamda tam sessizlik sizi moron gibi gösterecek ise “anladım” ya da “ilginç” gibi şeyler söyleyin ama ağzınızdan anlamlı bir kelime çıkmasın. Bu da bir çene kapamadır.

Eskiden böyle şeylerle kolayca tahrik edip ilgi sağdığı inek – pardon erkek – çenesini kapayınca kadın ısrarla “neden konuşmuyorsun?” ya da “bir şey söyle” gibi şeyler söyler. “Dinliyorum” ya da “diyecek bir şeyim yok” deyip geçin.

O nedenle de “kavga edip ağzının payını vermezsem ezilmez miyim” gibi bir yanılgıya kapılmayın. Size bunu bir erkek yaptığında kavga edersiniz bir çocuk ya da kadınla yaptığında kavga ederseniz komik duruma düşersiniz. 2 yaşında bir kız çocuğunun öfke nöbetini ya da kavga kışkırtmalarını bir baba nasıl karşılarsa öyle davranın. O çocuk ile kadının öfke nöbetinin amacı aynı : ilgi çekmek ve istediğini elde etmek ki buna sizin duygularınıza hakim olamayıp öfkelenmeniz, üzülmeniz hatta ağlamanız da dahil. Kadın beyni erkek beyni gibi çalışmaz ve sizin bunu bilmeyip kadının yaptıklarına, onları size yapan bir erkekmiş gibi sinirlenmeniz, kavgayı kazansanız bile sizin kaybetmenize yol açar.

Çenenizi kapatın, duygusal tepki vermeyin ve o öfke nöbetlerinin, kışkırtmaların sönüşünü izleyin. Bu hemen olmaz, bazen haftalar ya da aylar sürebilir. Ama genelde bir iki aya kalmaz bu tür dırdır ve kavga azalmaya başlar.

 Bill Burr Meriçler ve kızgın karıları / kız arkadaşları

Üstad Bill Burr’un dediği gibi siz kavgaya girmediğiniz zaman ne yapabilir? Döner tekme ile duvara mı yapıştıracak? Kim dedi size tekvando şampiyonu ile evlenin diye? 🙂 Seksi mi kesecek? Bir süre elinize mesai yaptırın, ya da bunun için kurulu müesseselere başvurun. Trip mi atacak, dırdır mı yapacak? Bunun karşısında sakin kalamayacak kadar duygusal güç yoksunu iseniz zaten bir ilişki ve evlilik size her zaman kabus olacaktır.

Eğer sizin bu sakinliğiniz karşısında aşırı bağırıp çağıran ya da hır çıkaran ve fiziksel şiddete başvuran bir kadınla iseniz, öncelikle o kadın kız arkadaşınız değil eski kız arkadaşınız olmalı. Hem de hemen şimdi. Karınız ise de işiniz daha zor ama o kadın da eğer bir aya medeni bir insan gibi davranmaya başlamıyor ise korkarım eski karınız olma yoluna girmeli.

Günümüz erkek düşmanı aile yasalarını erkek aleyhine kullanan kadınlar yüzünden bu tür şiddet gösterilerinin korkusu ile kadına karşı koymacak erkekler olacaktır. Mesela evden çıkarken kadın engel olmaya çalışırsa ne yapacaksınız? Burada bir arkadaş kız arkadaşı ile kavga ettiğini ve benim tavsiye ettiğim gibi evden çıkmaya çalışırken kızın fiziksel olarak engellemeye çalışması yüzünden arbede çıktığını ve kızın kendisini karakola şikayet ettiğini anlatmıştı. Bu durumdan kurtulmanın bir yolu var. Cep telefonu.

Bir kadın ne zaman sizin fiziksel olarak üzerinize gelirse ya da siz ne zaman aranızda geçen olayın kadın tarafından çarpıtılıp yasal olarak aleyhinize kullanılacağını düşünürseniz cep telefonunuzu çıkarın ve hatuna göstere göstere video çekmeye başlayın. Birinden gizli onun çekimini yapmak yasal değil ama burada gizli çekim yapmıyorsunuz. Kıza göstere göstere çekiyorsunuz. Kız üstünüze atlayıp teli almaya çalışacaktır ya da “ne yapıyorsun sen?” diye soracaktır. Gerçeği söylemenize bile gerek yok, “sakinleş sana izletmek için çekiyorum. Gör nasıl gözünün döndüğünü” falan deyin. Telefonu elinizden düşürmesini engellemek için göğüsünüze yakın tutun. 99%unuzun hatununda o telefonu sizden alacak güç yoktur merak etmeyin. Siz telefona çekim yaparken sakin olun, en teslimiyetçi halinizle alttan alın ve asla hatuna “orospu vs …” demeyin. Olduğunuz şeyi, yani kadın şiddetinin kurbanını oynayın. Erkeğin kurbanı oynamasının farz olduğu ender durumlardan biridir bu.

Kurabiye bekleyen akıllı oğluş, sen de kapa çeneni

Evde kırılan bir şeyi onardığınızda, işinizde başarılı bir şey yaptığınızda, arabanın motorundaki sorunu kendi kendinize çözdüğünüzde, partnerinize gidip annesinden onay ve takdir bekleyen oğlan çocuğu gibi anlatmayın. Siz erkeksiniz ve işlerinin ve hayatının kontrolü elinde olan bir erkek için sıradan şeyleri onay malzemesi yapmayın.

Erkeğin ilişkide kırmızı çizgilerini çizmesi

Johnny DeLusion şöyle bir tweet atmış :

Bir kadın sana değer veriyorsa, sen söylemeden, hoşuna gitmeyen tüm davranışlarını düzeltir.

Ciddi ilişki düşünen gençler buna dikkat etsin.

Uzun süreli ilişkilerde gerçekten de dikkat edilmesi gereken bir olgudur bu. Kadın eğer erkeğe erkek olarak değer veriyorsa, erkeğin hoşuna gitmeyen davranışlarını kendi kendine düzeltir. Peki erkek söylemeden erkeğin hoşuna gitmeyen davranışların hangisi olduğunu nasıl bilecek?

Böyle bir kadın bu gibi durumların çoğunda erkeğin hoşuna gitmeyen davranışını erkeğin bakışından ve rahatsızlığı sonucu ortaya çıkan ruh halinden kapar ve ona göre düzeltme yapar. Örneğin beraber dışarı çıkacaksınız ve çok mini giyinmiş olsun. O eteğe bakışınızdan gider değiştirir (ya da bir daha giymez).

Bazı durumlarda ise kadın erkeğin rahatsız olacağını önceden kestirip harekete geçer. Örneğin normal zekaya sahip her kadın ortalama Türk erkeği olan erkek arkadaşının Instagramdaki bikinili fotoğrafından hoşlanmayacağını bilir. O nedenle de kadının erkeğe değer verdiği ilişkilerde o fotoğraflar hesaptan kendiliğinden kalkar. Bir daha aynı tip fotoğraflar postalanmaz. Aynı şekilde sürekli story atmak, fotoğraf atmak gibi alışkanlıklar da kendiliğinden gider.

Bu tweet altında bana şöyle bir soru soruldu :

Ultimatom vermeden, beğenmedigimiz davranışlarını ona nasıl aktarırız?

Her durumun kıza sözsüz aktarılamayacağının farkındayım. Ama bu duruma gelmeden birkaç aşama atlanmıştır genelde ve bunları atlamamış olmanız lazım.

Birinci savunma hattınız sizin gerçekten bir değeri olan, cinsel pazar değerini yaşına göre tepeye çıkarmış bir erkek olmanız. Günümüzde bir kadının maskülen ve kendini gerçekleştiren bir erkek bulması, bir erkeğin dört dörtlük bir kız bulmasından daha zor. O nedenle de aslen değer vermediği erkek ile çıkan ama bunu da erkeğin burnundan getiren oldukça fazla sayıda hatun var. Siz bu erkeklerden olmamaya bakın. 36 yaşında CPD zirvesine çıkmak yerine göbekli, bezgin, gym yolu görmemiş, para kazanmaktan başka artısı olmayan bir erkek olursanız, göreceğiniz standart muamele bu zaten. Ya bekar kalacaksınız ya da size saygısı olmayan bir kadınla beraber olacaksınız.

İkinci savunma hattı ise o ilişkiye hiç girmemek. Örneğin yukarıdaki örnekte ilk savunma hattı, Instagramda sürekli vücudunu teşhir eden, ilgi avlayan hatunla zaten uzun süreli ilişkiye girmemeniz. Beğenmediğiniz davranışı belki de size o kızı baştan elemenizi söylüyordur. İlgi budalalığı, instagram modelliği, kızdan çok erkek arkadaşı olması, teke tek erkeklerle çok görüşüyor olması, aşırı kıskançlığı, başka insanlara karşı kaba davranışları, vs … Bunlar sonradan düzeltmesini isteyeceğiniz beğenmediğiniz davranışlar değil, size aslında o kıza hiç bulaşmamanız için birer kırmızı alarmdır.

Ŭçüncü savunma hattı ise yukarıda belirttiğim gibi kızın kendiliğinden bazı davranışlara sizin için son vermesidir. Hepimiz biliyoruz ki erkek arkadaşı ya da kocası olan bir kadının bekarken yaptığı ama birliktelikte yapmaması gereken şeyler vardır ve bir kadın eğer ciddi ilişki yaşayacaksa bunları bırakmalıdır. Bu herkesin bildiği ama yazılı olmayan bir şeydir.

Ŭçüncü savunma hattında öncelikle yapmanız gereken şey, daha önce de belirttiğimiz gibi uzun süreli düşündüğünüz kızla ilk 4 – 5 ayınızda kızı ve kızın uzun süreli ilişki materyali olarak değerini ölçmektir. Bunun anlamı bu 4 – 5 ayda uzun süreli ilişki yaşamanız ama eğer kızın değerlendirmeden kalabileceği ve kızı bırakacağınız ihtimalini hep canlı tutmanızdır. Bu 4 – 5 aylık dönemde kızın bahsettiğimiz gibi kendiliğinden yapmasını beklediğiniz şeyler olmuyorsa, burada düşünmeniz gereken şey kızın (en azından sizin için) uzun süreli ilişki materyali olmayabileceğidir. Örneğin o bikinili fotolar kalkmıyorsa, ilk aklınıza gelen şey erkekadam.org’a gelip “ağabey kıza o fotoları kaldırması gerektiğini nasıl hissettiririz” gibi abuk bir soru sormak olmamalı. İlk aklınıza gelen şey kızın sizin için uzun süreli ilişki materyali olmayabileceği olmalı.

Dördüncü savunma hattı, bakışlar ve davranışlardır. Bunu en sağlam ilgi yönetimini stratejik kullanarak sağlarsınız :

Birçok erkek kız arkadaşı ile arası iyi iken, kız kendisinin üstüne düşerken temel bir hata yapar ve kadına ilgi vermeyi bırakır. Birçok erkek bunu kadın ilgi çekmek için sorun çıkarana kadar yapar ve hır çıktığında da tam tersi kadına ilgi göstermeye başlar. Bu ilgi illa “tamam hayatım haklısın” diye hatunu onaylamak şeklinde olmak zorunda değildir. Hır çıktığında kavga etmek, kızla dakikalarca soğuk bile olsa mesajlaşmak şeklinde de olabilir. Bunlar da kadın için ilgidir ve kadınlar kavga şeklinde ilgiyi bile ilginin hiç olmamasına tercih ederler.

Yapmanız gereken tam tersidir : kadına iyi zamanlarda yeterince (abartmadan) ilgi göstermenin yanında, kadın sizin için bir şey yaptığında ilginizi arttırmak, kadın hır çıkardığında ya da hoşunuza gitmeyen bir şey yaptığında ise ilgiyi azaltmak veya tamamen geri çekmek. Aynı şekilde özellikle sizin için yaptığı ekstraları ilgi ile ödüllendirmek ama hataları ilginizi tamamen çekerek karşılamak.

Eğer kadına iyi zamanlarda, beğendiğiniz şeyleri yaparken dengeli bir ilgi gösteriyorsanız, beğenmediğiniz davranışı yaptığında ilginizi çekmeye ve birden soğumaya hem krediniz olur, hem de çektiğiniz ilgi hemen hissedileceğinden kadın kendini otomatik olarak size göre ayarlar. Beraber olduğunuz kadın aptal değil. Erasmus’a gitmeyi planlıyorum dediğinde bunu onaylamadığınızı gözünüzden anlar. Eğer bunu bir daha açarsa ilginizi çekerseniz ağzınızı açmanıza bile gerek yok. O bu ilginin neden birden çekildiğini anlar.

Ve son olarak da Rollo Tomassi’nin “anlatma – yap” kuralını uygulamanız gerekebilir. Diyelim ki hatun ben Erasmus’a gitmek istiyorum diye ısrar ediyor ve siz de buna karşı çıkıyorsunuz. Bu gerginlik tırmandığında “Erasmus’a gitmeni istemiyorum, gidersen bu ilişki biter” diye ultimatom vermemeniz lazım. “Erasmus’a gitmeni istemiyorum” demeniz ve ultimatom kısmını söylememeniz lazım. Eğer Erasmus’a gitmek istemediğinizi bildiği halde gitmeye karar verirse o zaman ilişkiyi bitirirsiniz. Bu aşamada kız Erasmus’a gitmeyi ya da sizinle kalmayı seçer.

Örneğin hatun size saygısız. Saygı bir erkeğin kazandığı birşeydir, sorarak aldığı ya da kıza “ya saygı ya ben” diye ültimatom vererek elde ettiği bir şey değildir. Bu nedenle de kıza ültimatom verirseniz, kızın size saygısı daha da azalır. Aslına bakarsanız kız belki de size saygısını kaybettiğinin farkında bile değildir ve bunu konu ederek kızın bilinçaltında giden bir olayı ona da farkettirip daha da hızlandırabilirsiniz.

Yapmanız gereken kız size saygısızlık yaptığı zamanlara kızı tolere etmemeniz. Bakışlarınızla ve hatta sözel olarak “böyle davranmayı kes” demeniz yeterli. Böyle davranmayı kesmez ise ne yapacağınızı ise söylemeyeceksiniz (ultimatom). Eğer buna devam ediyorsa da elinizde ise kızı postalamanız elinizde değilse kendinizi hemen kızın yanından postalamanız yeterli. Asla nedenini açıklamadan (bana saygı göster diye dilenmeden). Daha önceden belirtmiştik, ültimatomlar özellikle sevgili ya da evlilik hallerinde erkeğin karizmasına zarar verici şeylerdir.

Bir örnek daha vereyim ya da daha önce vermiştik tekrarlayalım. Diyelim ki hatun sizinle seks yapmaya isteksiz ve seksi hep siz başlatıyorsunuz. “Ya seks yaparız ya da …” diye ültimatom vermek ya da seks istediğinizi sözel olarak belirtmek zararlıdır. Sonuçta evli ya da uzun süreli ilişki içinde iseniz birbirinize başkaları ile seks yapmama sözü veriyorsunuz. Bu madalyonun diğer yüzünde ise birbirinize seks sözü vermiş oluyorsunuz. Eğer karınız ya da kız arkadaşınız böyle bir sözleşme yokmuş gibi davranıyorsa ne söyleyeceksiniz? Tabii ki hiçbir şey. Uzun süreli ilişki erkeğin ilgi, kadının seks verdiği  bir alışveriş gibidir (kabaca böyle yoksa erkek de seks, kadın da ilgi verir ama iki cinsiyetin karşıdan beklediğinde öncelikler farklıdır). Alışverişin kadın tarafı artık vermiyorsa, erkek tarafının yapacağı şey kendi verdiğini geri çekmektir. Birincisi, asla seks başlatmazsın ve kadın ne zaman başlatacak beklersin. Birden bire seks istemeyi bırakmanın kendisi zaten kadına sözle söyleyemeyeceğiniz kadar güçlü bir mesajdır. İkincisi ise ilginizi kadından özellikle dışarıda uzun süre kalacağınız alanlara kaydırmanızdır. Bu dışarıda daha fazla zaman geçirmenin korku oyunu olduğunu da söylemeye gerek yok. Ve son olarak eğer düzelme olmuyorsa sözel olarak “ya seks yaparız ya da boşanırız” diye ültimatom vermezsin. Bir avukata gidersin ve boşanma işlemlerini başlatırsın.

Tekrar edeyim. İlişkilerde erkeğin kırmızı çizgilerine saygılı bir kadınla birlikte olmasının en sağlam yolları (a) erkeğin öncelikle ilişki materyali bir kadını seçmesi ve ilişki materyali olmayan bir kadını elemekten korkmaması ve (b) kırmızı çizgilerini sözel olarak belirtmek yerine kırmızı çizgilere yaklaşmanın ve o çizgileri geçmenin sonuçlarını kadınına yaşatmasıdır.

Kırmızı çizgi ihlali sonrası ise yumuşak bir sonraki yöntemini kullanabilirsiniz.

Çoğunuzun bu konuda elinin kolunun bağlı olmasının nedeni kızın sizi seçmeyip çizgiyi aştığında kızı bırakma cesaretinizin olmaması. Kızı illa bırakmayacaksınız belki ama mesele kırmızı çizgi (çerçeve) olduğunda bunu göze alacak cesaret lazım. Cesaret eksikliği kadar önemli bir problem de feminen öncelikli toplumun kadını ölçüp biçme fikrinden erkeği utandırması. Bu belki daha güçlü bir problem. Birçok erkeğin bu konuda bocalama nedeni kıza kırmızı çizgi çizmekten utanması ya da utandırılması. Kızın çok fazla erkek arkadaşı olmasından rahatsız olsa da bunu korktuğundan değil de geri kafalı olmaktan utandığı ya da utandırıldığı için belirtmeyebiliyor. Bu tür utançlarınızı sorgulayın ve sizin kendi kendinizi kurban etmeniz temelli olanları atmaya bakın.

 

Yalvarırım bana boşanma kozu ver

Rollo Tomassi her hafta Amerika’da yayında olan bir radyoda Pat Cambpell’ın programına katılıyor ve gündemdeki olaylarla dinleyici sorularını kırmızı hap çerçevesinden tartışıyor. Bu İngilizce programlar podcast olarak ve internette dinleyebileceğiniz şekilde kaydediliyorlar.

Bu hafta giderek artan oranda rastlanan klasik sekssiz evlilik ile ilgili bir okur mektubunu değerlendirdiler. Aşağıdan dinleyebilirsiniz ama ben size özetleyeceğim ve Rollo’nun yorumlarına kendi yorumumu da ekleyeceğim.

Tavsiye isteyen erkeğin derdi kısaca şu :

“Kısa keseceğim, taş gibi soğuk ve ölü bir evlilik içindeyim ve yardıma ihtiyacım var. Hukuki tavsiye istemiyorum ama senin ve Rollo’nun evliliğimin bulunduğu durum hakkında zaten bildiğimi düşündüğüm şeyi onaylamanızı istiyorum. Ayrıca eşimin bana savurup durduğu saçmalıkları da analiz etmenizi istiyorum.”

Adam 36, kadın 32 yaşında. 8 yıldır evliler ve biri 4 yaşında diğeri 8 aylık iki tane çocukları var. Dini inançlarının güçlü ve evlilik öncesi cinsel ilişkinin din tarafından yasaklanmış olmasına rağmen evlenmeden cinsel ilişkiye başlamışlar ve adamın anlattığına göre seks evlenene kadar harikaymış.

Şu an temel problemler şunlar : Evlenene kadar seks süper ama evlendikten sonra hızla azalıp yok olmuş. 36 ve 32 yaşında olmalarına rağmen son 4 yıldır sekssiz evlilik tanımına uyan miktarda (yılda ortalama 10 kere) bir seks yaşamları varmış. İlk çocuktan sonra hatun adamla 1 sene seks yapmamış. Son 9 aydır yine hiç seks yapmamışlar. Hatunun adama ilgisi sıfır ve sadece yeni bir ev ya da çanta gibi bir şey isteyecekken ya da ikinci çocuktan önce biraz samimiyet ve ilgi göstermiş.

Adamın bildiği kadarıyla aldatma yok ama en son akşam tartışmışlar ve kadın şu ilginç şeyi söylemiş : “Beni aldatman ya da beni dövmen için dua edip duruyorum”.

Öncelikle burada tabii ki hikayeyi tek bir taraftan dinliyoruz. Ama bu tür evliliklerin çok yaygın olduğunu bildiğimiz için hikayeyi gerçek olarak alıp yorumlayabiliriz. Pat Cambpell zaten adamı aramış ve biraz sosyal medyada araştırarak çiftin varlığını doğrulamış.

Sondan başlayalım. “Beni aldatman ya da beni dövmen için dua edip duruyorum” kısmını yanlış bir şekilde “demek ki sert ve arzulanabilir bir erkek olmamı” istiyor diye yanlış yorumlamak ve Allah korusun böyle bir talebe uymak mümkün. Sakın ha! Burada bariz bir şekilde evliliği bitirme yolunda ilerleyen ama muhtemelen inançları nedeniyle boşanma davasına standart modern kadın gibi gönül rahatlığı ile atlayamayan bir kadın var. Kadının bu isteğinin nedeni adamın daha maskülen olmasını arzulaması değil, boşanma konusunda eline koz ve neden vermesi. Eğer kendisi boşanmayı başlatırsa kendisini yargılayacak olan vicdanı ve çevresini “beni aldattı” veya “beni dövdü” susturabilmek istiyor. Üstelik bu ikisinden biri boşanırken adama boşanma tecavüzü etmesi için de birer bahane. Bir taşla iki kuş.

Ne çocukları ne de geleneği zerre takmayan kadın sayısı azımsanamayacak kadar çok olsa da inanç, vicdan, kişilik, vs. ile boşanmaya hemen atlayamayan ve kendini kapana kısılmış hisseden kadınlar çoğunluktadır. Yanlış anlamayın, bu kadınlardaki hipergami dürtüsü, “amımın keyfi için aileyi de yakarım, çocukları da” diye çığlık çığlığa bağıran bir feminist kadar güçlü yani AWALT durumu yok. Ama AWALT yazısında bahsettiğimiz gibi o hipergami dürtüsü ile harekete geçiş şekli farklı.

Buradaki hatunun kapana kısılmışlık hissine benzer bir hikayeyi uzun süreli ilişkiyi hemen kesip atamayan hatunun “yalvarırım terk et beni” yazısında görmüştük. Bu tür tavsiyeler isteyen erkeklerin “zaten bildiğimi onaylamanızı istiyorum” demesine bakmayın.  Genelde olayı tam olarak ne olduğunu görerek yorumlayamamış ve istedikleri sonucu elde etmelerini sağlayacak mucize haptır. Burada maalesef mucize hap durumu yok. Evlilik bitmiş.

Toplum ve adamın kendi içindeki ölmemiş mavi haplı ona tam tersini söyleyecek. Evlilik bu duruma gelmişse senin suçun ve sen evliliği kurtarmak için elinden geleni yapmalısın. Bu eleman da zaten bu tür hatunu yeniden elde etmeye çalışma ritüellerini (onu daha çok memnun etmeye çalışma, yemeğe çıkarma, hediyeler, vs …) yapmış zaten. Oysa burada kararını çoktan vermiş bir kadın var.

Eleman sonradan bombayı patlatıyor. Kadın buna sormadan evlilik danışmanı ile randevu ayarlamış ve sadece kendisi bu randevuya gidecekmiş. Adama bunu söyleyişi de cins : “Akşam eve geliyorsun (çocuklara bakacaksın) ben kendine evlilik terapisi randevusu aldım.”

Boşanma öncesi evlilik terapisi genelde kadının boşanmadan önce “bakın herşeyi yaptım ama olmuyor” bahanesi elde etmek için istediği bir zımbırtıdır. Burada muhtemelen kadına bu aklı veren bir avukat var.

Yukarıdaki hikaye çok sık rastlanmaya başlayan bir hikaye. Kadının evlenme ertesi adamdan soğumaya başlaması ve birinci çocuktan sonra adamdan tamamen soğuması. Bazen 2. çocuk için adama yanaşması (ki soğuk bir kadının birden “hamile kalma” hedefi ile ısınmasına her zaman şüphe ile bakılmalı) ama sonunda birden soğuması ve eninde sonunda da boşanması.

Kadının hal ve tavırlarından çıkarabileceğiniz henüz daha duvara tam toslamamışken daha iyisini bulabileceğine inandığı ve kendisinin bu adama göre fazla iyi olduğu. Fakat ortalama bir mavi haplıya karmaşık gelen sinyalleri biraz kırmızı hap gözüyle okursanız, hatun direkt söylemese de oldukça net bir şekilde ne istediğini ve nereye doğru yol aldığını adama anlatıyor. Sözleriyle değil elbet, kadınlar dolaysız değil dolaylı iletişime geçerler, ama davranışları ile.

Yalvarırım terk et beni yazısından :

Tamam bu yeni uyanmaya başlayan betalara oldukça zor gelecek ama bir kadının asıl mesajını davranışlarından çıkarmak, “uyanmak” yönündeki en önemli adımlardan biri. Bu adamın durumunda kadının demek istediği, azıcık uyanmış bir erkek için bile oldukça açık. Kadının davranışı muhtemelen sıkıcı hale gelmiş olan ev yaşamından kaçma dürtüsü ile “kızlarla dışarda” iken önüne gelen bir fırsatı değerlendirmesinden ibaret. Forumdaki birçok yazar tahmin edileceği üzere olanların muhtemelen basit bir öpücükten daha fazlası olduğunu yazmış.

Bu aşamaya gelen adamlar genelde 2 şeyi yanlış yaparlar : birincisi tam cinsel pazar değerleri artmaya başlayacak iken cinsel pazar değeri azalmakta olduğu için can havliyle herhangi eli yüzü düzgün bir erkeğe atlayan bir kadınla evlenmek ve evlendikten sonra kendi cinsel pazar değerini salmak ve ikincisi de sırf nikahlandı diye artık performans yükü olmadığını düşünmek ve karısından kendisini annesi gibi sevmesini beklemek.

Fakat erkeğin bu aşamaya bir kez gelindiğinde yapabileceği tek bir şey var : ön saldırı yani boşanma davasını kadından önce açmak. Hemen bir avukatla görüşmesi zaten şart. Sekssiz evlilik boşanma sebebi ve bunu kullanması lazım.

Biliyorum boşanmak erkek için korkutucu. Bunun anlaşılır nedeni boşanma sürecinde erkeğin aşağılık bir yaratık muamelesi görmesi. Kim yılların birikiminin yarısının alınmasını, beraber olmadığın bir kadına para ödemeyi ve en önemlisi de dün beraber yaşadığı çocuklarını haftada bir – o da olursa – görmeyi kolayca göze alabilir ki! Ama burada boşanma nasıl olsa gelecek ve en azından bu süreci kontrol etmek erkeğin yararına.

Boşanma korkusunun daha az anlaşılır ikinci nedeni de yeniden cinsel pazara girmek ve orada avlanmanın performans yüküne maruz kalmak. 36 yaşında 2 çocuk babası iken birçok erkek ne gerek var diyebilir. Ama bu senaryoda zaten adamın bunu yapması lazım zira evliliğinde cinsellik yok.

Ve boşanma korkusunun hiç de anlayışla karşılanmaması gereken nedeni, erkeğin böyle davranan bir kadını hala karısı olarak istiyor, Disney masalı ölene kadar mutlu yaşadılar anlatısını gerçekleştirme arzusunda olması.

İlgi Yönetimi 2

Bir önceki yazıda ilgi yönetimi konusuna girdim ve ilginin ne zaman verilip ne zaman verilmeyeceğini ayarlama konusuna değindim. Bugün ise yönettiğiniz bu ilgiyi nasıl değerli kılacağınıza, ilgi yönetimi konusundaki modern zaman problemlerine ve bunları nasıl aşabileceğinize değineceğim.

Fakat şu da var. Bir şeyin çokluğu onu değersiz yapar. Günümüzde bu hem bir problem hem de bir nimet.

Bir erkek ilgisini çok fazla miktarda kadınına verirse, ilgisinin değeri düşer. Fazla basılan paranın değerinin düşmesi gibi. Aynı şekilde erkeğin ilgisi her zaman ve her koşulda fazla fazla ulaşılır ise, o erkeğin ilgisinin değeri düşer. İlginizin değerli olması için, ilişkinizin hayatınızın merkezi değil, bir alanı olması lazım. Dikkatinizin ve ilginizin işiniz, arkadaşlarınız, ilgi alanlarınız, ilişkiniz, vs. arasında dağılması lazım. Eşit miktarda olmak zorunda değil ama toplam ilginizin çoğu hiçbir zaman partnerinizde olmamalı.

Yalnız ilginizin kısıtlı olmasının onun değerini arttırmasının da bir sınırı var. Bir seviyenin altına düşerseniz ve orada çok kalırsanız, yani partnerinizi sürekli ihmal eder ya da ona mesafeli olursanız, ilginizinin değeri azalmaya başlar. Yani bu konuda belli bir denge noktasında durmanız çok önemli.

Bu denge noktasını bulmak aslında erkeğin doğal olarak yapabileceği bir şey ama birçok erkek maalesef “o denge noktasını nasıl bulacağım” diyor. Genel kural ilginizin kadının bir iki tık altında olması yani bu bir iki tık altında seviyesi ile onun ilgisi yüksekse yükselir, düşükse düşer. Örneğin kadının ilgisi genelde hormonal dalgalanmaları ile azalır ve artar. Azaldığı yerde kendi işinize daha çok bakarsınız yani siz de azaltırsınız. Arttığı yerde kendi işinize daha az bakarsınız. Fakat bu bir tık altı olayının istisnaları var mesela kadın hastayken 3-4 gün onunla çok fazla ilgilenmeniz gerekir, bazen işiniz çok yoğundur 3-4 gün hiç ilgi göstermezsiniz.  Belli bir süre içinde ortalamadan bahsediyoruz.

Yalnız kadınlar arzu duydukları erkeğin tüm ilgisini ve zamanını isteyebilirler. Buna da karşı koymanız önemli zira bu kadının içgüdüsel ve bilinç altında yaptığı bir testtir. Erkeğin bunu ayarlaması aslında çok zor değil. İşinizden, sporunuzdan, sosyal hayatınızdan çok geri kalmaya başladınız mı anlayın ki fazla ilgi veriyorsunuz. Temel ölçüt bu.

Sizin ilginizi değerli yapan en önemli şeylerden biri de, sizin dikkatinizle ne yaptığınız. Bütün gün oyun oynayan, porno izleyen, aylaklık yapan adamın ilgisi değersizdir zira o ilgisini zaten değerli bir şeyden arttırmaz ve ikincisi kendisi değersizdir.

İlginizi değerli yapmak istiyorsanız öncelikle zamanınızı, emeğinizi ve dikkatinizi değerli bir amaca yöneltin. Kendi zamanınıza ve dikkatinize önce siz değer verin. Henüz yüksek değerli bir erkek olmasanız bile o yolda yürüyen ve potansiyeli olan bir erkek olun. Kendi kafanızda en azından. Disiplinli bir şekilde yaptığınız şeyler olsun.

Dikkat edin bunların kadınlarla ya da kadınların sizin ilginize olan tepkisi ile zerre alakası yok. Tamamen sizin kendinize bağlı ve kırmızı hapta sık sık söylediğimiz gibi buraya kadınlar yüzünden gelseniz de temelde probleminiz emeğinize ve zamanınıza saygısızlığınız, kendi zamanınızı ve emeğinizi değersiz görmeniz ve sonuc olarak da kendinizi değersiz görmeniz.

Vereceği ilginin ve ilişkinin kadınların gözünde değeri olmayan adamlara bakın. Hemen hepsi zaten kendi zamanına ve dikkatine değer vermeyen, disiplinsiz, tembel ve zamanlarını boşa harcayan adamlar. Buraya kendi zaman ve emeklerine yani kendilerine değer vermemeye devam ederek kadınların kendilerine değer vermesini sağlayacak mucizeler aramaya geliyorlar.

Kadınları suçlamak kolay, “ben kendime değer vermiyorum ama olsun asıl mesele bu orospuların bana değer vermemesi “ gibi aptalca bir anlamı olmasına rağmen. “Birader kadınlar sana ve dikkatine değer vermiyor tamam da bunun nedeni senin kendine ve dikkatine değer vermemen olabilir mi” diyor. Bu mesajı kabul etmek ciddi anlamda kişisel sorumluluk ister, sonrasında harekete geçmek ise disiplin, sabır ve çalışkanlık. Keşke mucize hap olsaydı gençler. Satar milyarder olurdum.

Neyse, konuya donelim. İlginizi bir kez bu şekilde değerli kıldıktan sonra zaten otomatik olarak kısıtlayacaksınız ama ek olarak da kısıtlamanızı, her durumda ve sürekli kadına yöneltmemenizi tavsiye edeceğim. Öncelikle amacınız ve hedefiniz için çalışmaktan arta kalan ilginin odağında kadın olmamalı. Bu kalan ilginizi arkadaşlarınız, hobileriniz ve kadınınız paylaşmalı. Haftada bir kere de olsa erkek arkadaşlarınız ile çıkıp erkek erkeğe yaptığınız aktiviteler olmalı. Bilgisayar başında olmayan bir hobiniz olmalı.

Dikkat edin, kadına ilgisizlik kasın demiyorum. Öncelikle siz ilgisiz imajı çizmek için ilginizi piyasadan kasarak çekebilirsiniz ama eğer ilginizi değerli yapacak bir misyonunuz yoksa hem bu ilgi çekme esnasında kendi kendinizi yersiniz hem de zaten değerli olmayan bir ilginin kadının gözünde de değeri yoktur. Ha çekmişsiniz, ha vermişsiniz.

İlgi kısıtlamaya kasmak  yerine ilginizi hedefiniz, hobileriniz, arkadaşlarınız ve kadınınız arasında paylaştırırsanız, hedefiniz harici ilginin çoğunu kadınınız bile alsa o ilgi kısıtlıdır ve değerlidir. Bu şekilde kasmadan ilginiz kısıtlanmış ve değerlenmiş olur.

Ve son olarak da ilginize para gibi davranın. Biriktirin, boşa harcamayın. Sağlam bir amaca, hobilere, arkadaşlara vs … harcadığınızdan artanı da bilinçli harcayın. Instagram popolarına like, bir yere gitmeyecek ve nextlemeniz gereken hatunlara zaman olarak harcamayın. Kavgalara, karşılıklı mesajlaşmalara harcamayın. Hoşunuza giden davranışları ödüllendirmeye, sizin zamanınıza değer veren kadınlar, vs … için harcayın.

 

Mesut olmayın … Mesut olursanız mesut olamazsınız

Hatun 3.5 sene iki tane adamı aynı anda idare etmiş. Eskimo biraderlerin birbirlerinden haberleri yok. Daha doğrusu daha kabadayı olanı yarım yamalak biliyor (kızın babası zorla verdi sanıyor ama hatun evlenmeden bildiğin uzunca bir süre görüşmüş). Cemil cezaevine girince Mesut ile evlenmiş. Sonra Mesut’u bırakmış Cemil’e kaçıp onunla dini nikah kıymış.

Hatun çocuk Mesut’un değil Cemil’in diye o kendinden emin. Ya da yanındaki kadının kendisiyle paralel hala koca Mesutla da vuruştuğunu bilmeyen Cemil yüzünden öyle davranıyor. Cemil de pek bir kendinden emin.

Böyle bir yaratığı sünepe ama en azından artık Cemil gibi hatunu yanında tutup rezil olmayan Mesut’la bir olup itin götüne sokması gereken Cemil, sonunda cezasını çekti. Çocuk Mesut’un çıktı. Bir köşesinde dürtü kontrolü sıfır ve halk arasında orospu olarak bilinen hatun türü olan bu saçma sapan üçgende olabilecek en iyi sonuç. Pek bir kibirli hatun çocuğunun kendi algısına göre sevdiğinden değil beta kocadan olduğu gerçeği ile yaşayacak. O Cemil de kendisi ile paralel kocası ile korunmasız seks yapan bu hatunu azıcık kendine saygısı varsa terk eder. Kendisi de başkasının karısını “sevgilim lan istediğim gibi alırım” diye efelenmenin cezasını, kadınının başkasından çocuk yapması ile tüm memlekete rezil olarak çekti.

Mesut fena mavi haplı. Hatunu kendisini aldatırken yakalamış olmasına rağmen evlenmiş! Açlık tavanda, hatun güzel, kafa masmavi. O hatun muhtemelen ikisinin de spermlerini aynı anda taşıdı. Şansına çocuk kendinin çıktı. Ama çocuğunun anası bu o… Ne gereği vardı. Hayat boyu yük.

Ama burası aç betalar diyarı. Bakarsın Cemil Gülcan’ı affeder (bu toplumda nasıl olacak benim aklım almıyor ama) ve mahkeme de çocuğu anneye verir (bak bizim mahkemeler yapabilir bunu).

Mesut :

  • – Çocuğu kadından almalı.
  • – Kadını boşarken mahkemeye verip kadından tazminat almalı.
  • – Cemil’i de mahkemeye verip ondan da tazminat almalı.

Memleket bize çaktırmadan çağ atlamış 😮

Düğüne ve yüzüğe yapılan masraf arttıkça boşanma oranı artıyor

Kırmızı hapın teorisinin tahmin tahmin ettiği bir olguyu araştırmacılar okur Alakurtun dikkatimi çektiği şu araştırma ile doğrulamışlar. Düğüne ve yüzüğe yapılan masraf arttıkça boşanma ihtimali de artıyor :

Araştırmaya göre en dikkat çekici bulgulardan biri, yüzüğe harcanan paranın ve masraflı bir düğünün evliliğin süresini olumsuz yönde etkilediği.

Yüzüklerle ilgili olarak yapılan araştırmanın sonuçlarına göre yüzüğe ne kadar para harcanırsa boşanma ihtimalinin de o kadar artması söz konusu. Özellikle rakam 2 bin dolar (güncel kurla yaklaşık 10 bin TL) ve üzerine çıktığına.

Yüzüğe 2 bin ila 4 bin dolar arası harcama yapan erkek deneklerin boşanma eğiliminin 500 – 2 bin dolar arası harcayanlara göre %30 daha fazla olduğu gözlemlendi.

Öncelikle araştırmanın aslına bakmadım ve gelir düzeyi düşük kesimin aynı zamanda tutucu olmasının boşanma oranını düşürmesinin dikkate alındığını varsasyıyorum (sonuçta araştırmayı yapan ciddi bir abiye benziyor).

Düğünde masraf genellikle kadın tarafının arttırdığı bir olay zira zaten düğün denilen şey modern dünyada gelinin merkezinde olduğu bir şov haline geldi. Erkek Düşmanlığı Balonu yazısından :

Bir kere evliliğin kendisi sadece yakın akraba ve arkadaşların katıldığı resmi bir merasim olmaktan çıkıp kadının zevki için talihsiz erkek tarafından finanse edilen bir gösterişli tüketim fantasizine dönüşmüş vaziyette. Evlilik yüzüğünün kendisi sülale içinde nesilden nesile aktarılan bir aile yadigarı iken bugün gelin bir kataloğa bakıp, erkeğin iki aylık maaşını bırakarak alması beklenen bir şey. Kadının bir şekilde evliliğe ikna edilmesi için şımartılması gerektiği varsayımının kendisi, biyolojik gerçekliklerden kaynaklanan yüzyılların geleneğinin tam karşıtı ve Amerikan erkeklerinin nasıl birer zayıf sünepeye dönüştüklerinin kanıtı.

Bu kültürel ahmaklığın yanında kadının evlendiği erkeğin cinsel hiyerarşideki seviyesi de önemli : kadın genellikle evleneceği erkek ona erkek olarak ne kadar yetersiz ise o açığın o kadar masraf ile kapanmasını isteyecektir. Özellikle de CPDsi düşmekte olan kadın, çocuk kuduzuna yakalanıp can havliyle sarıldığı bekleyen betadan açığı pahalı bir yüzük ve düğün ile kapamasını davet edecektir.

Daha önemli neden ise mavi haplı erkeğin kendi karakter özellikleri. Bu erkekler için zaten gerçeklik kadın merkezlidir ve düğünün ve yüzüğün pahalısı kadının hakkıdır. Gidip maaşının 3 – 4 katı yüzük almak dünyanın gerçeğidir. Yine mavi haplının yıllarca bekleyip sonunda kaptığı kadına hayır deme cesareti yoktur. Bu tür kadın isteklerine içi içini yese ve derinlere hapsettiği erkekliği isyan etse de teker teker boyun eğer. Aslına bakarsanız ilerde boşanmasının nedeni de tamamen bu erkeklik yoksunu sünepeliğidir. Kadın ilk ya da ikinci çocuğunu doğurduktan sonra artık bu sünepeye ihtiyacı yoktur. Zaten imza atıldığı gün devlet erkeği kendisine nafaka ödemeye mahkum etmişken hele hiç ihtiyacı yoktur. (Çocukların vardır ama modern toplumun en önemli özelliği zaten çocukları önemsememesidir).

Bir üçüncü ve gözden kaçmaması gereken neden de kadının karakteridir. Siz dünyanın en kırmızı haplı adamı olabilirsiniz, kadın size erkek olarak tapabilir ama feminizm rüzgarına kapılmış ve sırf kadın olduğu için her bir şeye hakkı olduğunu sanan bir kadın olabilir. İlgi budalası olabilir, hesap kitap bilmeyen bir savurgan olabilir. Aranızdaki ilişki başlangıçta ne olursa olsun siz bu tip hatunlardan da uzak durmaya bakın.

Bu bilgiyi evlenmeden kadını test etmek ve henüz daha imza atılmamışken kendinizi kurtarmak için kullanabilirsiniz. Siz kadına yetiyor musunuz yoksa yetmediği yeri ödemeniz mi lazım anlayabilirsiniz :

Pahalı tek taş yüzük almayın. Mümkünse tek taş yüzük almayın ama alacaksanız da, maaşınız üst sınır olsun. Alacaksanız kötü bir şey de almayın zira bu yüzük olayı kadınların kendi aralarındaki hiyerarşide bir seviye işaretidir, karınızı diğer kadınların insafsızlığına da bırakmayın. Eğer kadın çok pahalı yüzük konusunda ısrarcıysa kırmızı alarm.

Düğüne aşırı masraf yapmayın. Düğünün masrafını düğünde takılan takılarla ödeyin. Takıların bazı değerlileri kadına kalsın tabii ama büyük bölümünü düğün masrafına harcayın. Bunlara karşı çıkan kadınla evlilik ise başınıza almamanız gereken bir risktir.

Yukarıdaki şeyler genelde kendi anne babanızın bile katılabileceği toplum baskısı olarak gelir. O baskıya karşı koyacak bir olgunluğa ulaşmadan evlenmeyin. 30-32 yaşına kadar yani. Bunun bir diğer yararı da ev gibi varlıklarınızı evlenmeden önce alabilmeniz ve bu varlıkları evlilik sözleşmesi ile boşanmadan koruyabilmeniz.

Evleneceğiniz kadınla aranızda en az 4 idealinde 6 – 10 yaş olsun. Bu hem onun sizi birlikteliğin reisi olarak görmesini, hem de sizin o evin reisi rolünü oynamanızı kolaylaştırır. Ayrıca klasik bekleyen beta senaryosuna da düşmezsiniz.

New York Times evlilik sözleri serisinde çıkan bu twit şöyle diyor : “Gelin, koridorun sonundaki tatlı ve istikrarlı iş arkadaşınının hiç farkına varmadı – 32 yaşına bastığı güne kadar”. Bu “Sex and The City” kızın 32 yaşında asıl farkına vardığı, hızla yaklaşmakta olduğu ve bir betayı kalamazsa, yalnız ve çocuksuz çarpacağı duvar.

Özellikle zengin arkadaşlara tavsiyem paraları yetse bile masrafta görece cimri davranmanız. Zira siz tam bir hazine avcısı hedefisiniz.

Süresiz nafakanın ve kadının beyanı ile çocuklarınızı göremez olacağınız yasaların olduğu bu devirde eğer evlenecekseniz önden dikkatli seçim yapmanız lazım.

Red Man Group Episode 27 Notları – Tabak çevirmek ve dini inanç

Red Man Group Episode 27 – The Curse of The Thirsty Beta podcastına bağlanan birinin tabak çevirmek ve dini inançla ilgili sorusu ve Rollo Tomassi’nin yanıtı :

Sorum Rollo’ya. Geçen yayında bir erkek 30 yaşına kadar bir kadına tekeşli ilişki sözü vermemeli demiştin … Burada bir problemimiz var … Senin dediğine katılmıyor değilim ama ben istisnai bir durumdayım. Zira Hristiyan’ım ve evlilik dışında seks yapmak ahlaki olarak bana yasak. 22 yaşındayım ve kızların bana geldiğini ve istesem yapabileceğimi görüyorum ama … sorunum şu ki hem senin 30 yaşına kadar tek eşliliğe açık olma tavsiyeni dinlediğim hem de Hristiyan olarak tabak çevirmediğim için … senin bekleyen betalarından ne farkım kalıyor?

Rollo : Öncelikle sen kırmızı hapın farkındasın ve bu da seni bekleyen betalardan ayırıyor. Zira o erkeklerin çoğu kendilerine biçilen rol hakkında zerre fikre sahip değiller. Bana sorduğun soruyu aslında sürekli alıyorum. Şu an din ve kırmızı hap ilişkisi hakkındaki kitabımı yazıyorum. Kitabın önemli bir kısmı Hristiyanlık hakkında. Aslında kırmızı hapın dinsel tarafları ile ilgili de bir program yapmak istiyorum.

Eğer sen inançlarına uygun yaşayacaksan ve evlenene kadar seks yapmayacaksan … senin konuşmandan anladığım kadarıyla işlerin yolunda ve 22 yaşından bakıp “8 yıl daha seks yapmayacak mıyım” diyorsun. Beta olduğundan değil. Evet, eğer 30una kadar evlenmeyecek ve inançlarına göre yaşayacaksan, burada asıl mesele 8 yıl daha seks yapmayacak mısın?

Sen nasıl beta değilsin? Benim kitaplarımı okuduğun ve bu programı dinlediğin için. Kitapların hastalığa toptan çare olduğunu iddia etmeyeceğim ama senin bağlı olduğun kiliseyi bilmesem de birçok kilisenin günümüzde feminize olduğunu söyleyebilirim. Modern dating sitesinden John’un dediği gibi kiliseler beta çiftliğine döndü. Bugünün kilise kültürü erkeği daha beta yapma üzerine ve kadının pit stop ekibindeki yerine alıştırma üzerine.  Erkeğin çelişkisi de bu. Kendime öncelik vermem lazım ama dinin başkalarına öncelik vermemi söylüyor.

30una kadar tabak çevirin deme sebebim daha fazla hayat tecrübesi edinmeniz ve kadın – erkek ilişkilerinde daha fazla deneyim kazanmanız için. İnsanlar tabak çevirin derken “birçok kadını sikin” tavsiyesi verdiğimi düşünüyor. Hayır, bunu demiyorum. Demeye çalıştığım, bağlılık yok kafa yapısı geliştirmeniz ve eğer senin için seks mümkün değilse bile yine de aynı anda 3 ya da 4 kadınla çıkmanı tavsiye edeceğim. Hangisinde neyi sevdiğini, neyi sevmediğini deneyimle zira bu kadınlar hakkında hayat dersi almaktır.  Böylece sonunda bir kadınla tek eşli ilişkiye girdiğinde en azından “kadınlarla deneyimim oldu ve kadınlarda neyi sevip sevmediğimi tecrübe ile biliyorum” dersin. En azından bu ilişkiye dini inanç yüzünden itilip zorlanmadım dersin. Zira benden beklenen beni sevdiğini söyleyen ilk kızı almam değil mi?

Bir erkeğin kendini inşaa etmesi ve insanları doğru değerlendirecek tecrübeyi kazanması zaman alır. Kendilerini finansal olarak yukarı çıkarmaları ve eğitimlerini tamamlamaları zaman alır. Bir erkeğin kadının uzun süreli hayat arkadaşında aradığı kriterleri kazanması çok zaman alır. Bir de bunun arzu tarafı var yani gyme gitmen, sağlığına dikkat etmen, kendine bakman da lazım. Yani erkeğin erkek olması zaman alan bir şey.

Diyebilirsin ki “kendimi o kadar geliştirip istediğimi elde edeceğim ama o yine hipergami yüzünden benden daha iyisini arayacak, yok öyle yağma”. Fakat olay öyle düz mantık değil örneğin iş dine gelince bazen öyle değil. Sanırım bu kadar bekledikten sonra aynı dini inançlara sahip bir kadınla evleneceksin.

 

Tek taş pırlanta yüzük neden alınmaz?

Bugün zorla da olsa ödeyebilene sanki zorunlulukmuş gibi algılanan tek taş pırlanta yüzük, feminen öncelikli propogandanın beyin yıkama kabiliyetine en güzel örneklerden biri. Bu “adet”, elmas üreticisi De Beers’in 1938 yılında elmas fiyatlarını şişirmek ve yeni pazar açmak için yaptığı bir reklam kampanyasından geliyor, öyle romantik bir geçmişi yok (nişan yüzüğünden bahsetmiyorum, sorsan “başlık parası mı ne kadar çağdışı” diyen modern kadının başlık parası olan tek taş pırlanta yüzük adetinden bahsediyorum).

Bugün beyaz yakalı bir erkeğin 3 maaşını bu saçmalığa gömmesi bekleniyor. Gömmeyin. Bu yaşıma kadar gelmiş ve evlenip boşanmış biri olarak övündüğüm şeylerden biridir, gücüm yetse de “bana kimse o taşa o kadar para verdiremez” deyip bunun arkasında durmuş olmam. Almadım, almayın, aldırmayın.

Her neyse, yazıyı yazma sebebim, aşağıdaki tek taş yüzük reklamı (alt yazıyı açın). JamesAllen.com firmasının “How Do You Know If A Girl Loves Her Diamond Ring” adlı reklam filmi (“bir kızın tek taş pırlanta yüzüğünü sevdiğini nereden anlarsınız”).  Rollo Tomassi’nin sıklıkla bahsettiği ve son zamanlarda utanmazca ortaya sürülen açık hipergaminin (göstere göstere alfa siker beta öder) iyi bir örneği.

 

Hatunun kucağında bir gece hopladığı Jose de beğenmiş! Ne kadar romantik değil mi? Yüzüğü veren sünepenin diz çökerek attığı bekleyen beta (ya da yavru köpek) bakışına, hatunun eski erkek arkadaşı ve Jose’nin resmedildiği zengin alfa – fakir ama piç alfa tiplerine dikkat.

Günümüzde reklamcılar alıcısı aslında erkekler olan bir ürünü satarken bile erkekleri aşağılayıp dalga geçmekten gocunmuyor.

Kadına tek taş alan bizden değildir.

Kadına diz çökerek evlenme teklif eden bizden değildir.

Tek taş kollektif yapılan shit testlere iyi bir örnek. Diz çökerek evlilik teklif etmek de.

Bir boşanma macerası daha

Selamlar.

Ben Murat. Yaş 32 oldu. 28 yaşında evlendim geçen yıl başlayan çekişmeli boşanma sürecim hâlâ devam ediyor. Hatalarımdan başkaları ibret alır belki diye paylaşmak istedim. Biraz öncesini de anlatacağım, bazı yerlerde bana katılmayabilirsiniz, herkesin hayata bakış açısı ve beklentisi farklıdır.

Yaş 28, memuriyet sebebiyle İstanbul da yaşıyorum o zamanlar, bir yıllık sevgilimi terk edeli bir iki ay olmuş. Kısaca değinmek gerekirse çok iyi biriydi, hasta olduğumda günlerce bana bakardı, gerçekten harika bir anne olur diye geçerdi içimden. Bana atkı örer, ben haksız bile olsam alttan alırdı. Yakından tanıdıkça benim tahammül edemeyeceğim huylarını öğrendim. Mesela otobüste giderken kendisini taciz eden bir adama karşı sessiz kalacak kadar pısırık olması veya bir film artistinden aldığı imzalı fotoğrafı baş ucundan ayırmaması gibi şeyler gözümden düşürmüştü.

Neyse o aralar küçükken tanıdığım ve yengemin akrabası olan, İngilizce dili ve edebiyatı son sınıf öğrencisi bir kızdan bahsettiler. Meğerse çocukluk aşkıymışım, benim haberim yok. Üniversitede tanıdıklardan sordum biraz, kız o güne kadar kimseyle çıkmamış, hem babaannesine de bakmak için o şehre taşınmış.

Onunla bir kahve içtik, çok utangaç ama çocukluk aşkı hâlâ devam ediyor gibiydi, uzaktan uzaktan izlermiş beni. Biraz ısınamadım, annem de karşı çıkınca bu işte hayır olmaz dedim.

Ailem ve çevrem evlen artık deyip duruyordu. Si siz olun otomatikman evleneceem ben moduna girmeyin.

Sonra annem bizim memlekette birinin kızını duymuş da bana haber etti. Pat diye telefonda konuşuyor buldum kendimi, talihsizlik kızın annesi açmıştı telefonu, onlarda izin vermiş oldu kızın benle görüşmesine. Kızla tanıştım 19 yaşında, lise terk, bayan kuaförü. Karşılıklı fotoğraflar atıldı. Kız açık ara diğerlerinden güzeldi. Memlekete gidince buluştuk. Efendim burada aklımın beş karış havada olduğunu söylemeliyim o zamanlar. Şu yaşımla arada dağlar kadar fark var.

Velhasıl kelam 6 ay sonra nişan yaptık. Sonra ben bu kızı bırakacak oldum çünkü fena tartışıyorduk, ailem mani oldu. Üç ay sonra da evlendik. Doğu görevim için şarka geldik ve evi orda kurduk. Bizim evimiz sırtımızda tayinci adamız, çok eşya almayalım dedik. Çok eşya almadık ama kadın kısmının mobilyaya, perdeye, halıya taptığını canlı canlı izledim.

Bir buçuk sene sonra kızım oldu. Kızımı çok seviyorum. Onu görmeye gidiyorum, beraber vakit geçiriyoruz. Bir hafta önce yanına gittim, beraber denize gittik.

Eşimden bahsedecek olursam sadece şunları diyeyim, burdaki tek arkadaşım bir gün sinemaya gidelim diye dışarı çağırdı beni, gittik. Beni evde yalnız bırakıyor diye annesini aramış, kaynana beni aradı, olay büyüdü. Ulan tek arkadaşım var ve yılda bir gün dışarı çıkmışız. Ha bir de yalan olmasın yüzmeye havuza gittik. Burda da aynısı oldu.

Çoğu memleket kadının da bu sorun var galiba, eşinin hobi veya uğraşlarına saygı göstermemek.

Kendisini açık lise sınavına götürdüm, bahçede beklerken telefonun ses kaydını açıp çantasını yanımıza koymuş, annemle beni dinlemek için sonra o ses kaydını annesine göndermiş.

Çok değil iki üç konu vardı problem olan. Çok konuştum, anlattım, hayatımda kimseye anlatmadigim kadar. Hiç bir faydası olmadı.

Düşünürken bile afakanlar basıyor şimdi. Kısaca önce saygı gitti. Diğerleri de kartopu gibi devam etti.

Bu süreçte benim rizam olmadan beş kez babasının evine gitti. ilk ikisi kızım doğmadan. Dördüncüsü tam 3 ay sürdü. Son bir ümit gidip aldım kızımla kendini. Daha da kötü oldu. Sen gelip bizi aldın diyordu, ben minnet etmişim gibi davranmaya başladı. Artık ayrılık çerez muhabbetine döndü ailede.

Bir gün kahvaltıda sakince anlaşmalı ayrılalım dedi. Beraber aile mahkemesine gittik, küçük bi telefon konuşması yaptı. Annesi ile konuşmuş. Bana gelip bağırarak -sen beni gerizekali mi sanıyorsun, kendime 1500, kızıma 1000 lira toplam 2500 tl ayda nafaka istiyorum dedi. Ben de sakince hayır dedim.

Meğer son gitmesinde ailecek boşanma avukatına gitmişler. Avukat da şiddet, ilgisizlik ve evden koyma yazarız hem tazminat hem nafaka alırız demiş. Düzgün olanlari tenzih ediyorum ama çoğu avukat şeref yoksunu.

Adliyeden çıktık, eve geldik. Yukarda hazırlamış olduğu bavullarını indirdi, beni otogara götür gidiyorum dedi. Kızımı bırak git diyemedim kızım çok küçüktü. Baktım taksi çağırıyor. Aldım arabayla babasının evine götürdüm beş saatte. Yolda cirkeflik diz boyu.

Hemen dava açtılar bana. Yalandan iki de şahit bulmuşlar dayak izi gördük diye.

Adi postacı kapıya not bırakmadan dava dosyasını muhtara teslim etmiş. Benim haberim yok. İki hafta olan cevap hakkını kaçırdım. Mahkeme tedbir kararı vermiş, çocuğun geçici velayeti anneye ve ayda 800 tl tazminat. Gerçi cevap hakkını kaçırmasam yine aynı olurdu herhalde. Adalet felan hikaye bunlar.

Aradan geçti üç ay. Sonra nolduysa benim hatun deli gibi pişman oldu. Devamlı aramalar mesaj atmalar. Affet pişman oldumlar ama iş işten geçmişti.

Ben de karşı dava açtım. Avukat mesajları dosyaya ekledi, karşı taraf sizinle barışmak istediğinde, tekrar bir araya gelmek istediğinde bu demek oluyor ki her ne olmuşsa olsun (ağır vakalar hariç) sizi temize çıkarıyor, kusursuz kılıyor hakimin gözünde dedi avukat. Tabi bu nafaka vermemeye yetmez belki tazminattan kurtarır.

Tahmini son iki dava kaldı. Ayda bir kızımı görmeye gidiyorum. Eşimin eski iş yerinde çalışmaya başladığını tespit ettim. Sorduğumda haftasonu yardıma gidiyorum dedi.

Şimdi 32 yaşındayım. 28 yaşında ki kendimle aramda çok fark var ve hayret ediyorum kendime. göre göre bu kuyuya nasıl atladım diye.

Tanıştığımda iyiydi evlenince böyle kötü oldu diye bir şey yok. Herkes tanışınca kendini dünya tatlisi göstermeye çalışıyor ve onun bekar halini görüyorsunuz sadece. O yüzden bazı şeylere karar vermek için en az üç ay tartın. Herşeyden önce kendinizi tanıyın ve sevin. Olaylara baktığınızda önce kendinizin mutluluğunu ve tatminini düşünün. Çok canım cicim olmadan önce. Her derdinizi anlatmayin. Hayata nasıl bakıyor anlayın. Kesinlikle arkadaşlarına bakın, çevresine sorun. Herkes melek gibi anlatabilir. Ailesine iyi bakın. Annesine, babasına, kardeşine nasıl hitap ettiğine bakın. Kırmızı cizgilerinizi soyleyin ve mutlaka istişare edeceğiniz bir buyugunuz olsun, dayı olur vs. Kadının yaradılışının sizden farklı olduğunu unutmayın.

Konuk Yazar : Murat

Boşanma tecrübesi

Boşanmayla ilgili,hem kendim yaşamış biri olarak,hemde ilgili yasaları takip eden birisi olarak paylaşımda bulunmak, hem beni psikolojik olarak rahatlatacağı için hem de bazı bilmeyen arkadaşlara durumun vehametini anlatabilmek için önemli diye düşünüyorum.

Kendi boşanmamla ilgili süreç sorunsuz oldu desem yeridir, zira anlaşmalı olarak boşandım. Ama ne acıdır ki 13 yıllık evliliğin bitişini hem de en ön sıradan canlı olarak bizzat seyretmek kötü oldu. Öğlen 12:00 de dilekçeyi verip, 15:30 da boşanmak da herhalde örneği pek rastlanır bir durum değildir. Hatta öyle ki,hakim karşısında geçen süre sadece 5-6 dakika filandı, gerisi evrak işleri, hakimi beklemek ,duruşma saatini beklemek v.s. idi. Boşanmak değil ama,maalesef bir yuvanın daha yıkılıyor oluşu beni çok üzdü.

Neticede,mal paylaşmadım, kadına tazminat ödemedim, avukat tutmadım, sadece çocuk için belli bir miktar nafakayı (ki onuda anlaşarak, ki zaten çocuk için nafaka olmalı) ödeme konusunda karar verilerek mahkemem bitti. Ama yanlış anlaşılmasın bu kadar hızlı ve bu kadar zararsız bir boşanma süreci sadece anlaşmalı ayrıldım diye olmadı, birazdan anlatacağım üzere aynı yasalar o günde geçerli idi bu günde geçerli. Hızlı oluşu küçük bir turistlik beldenin az olan nüfusunda ve ondan daha da az olan boşanma davalarının arasında gizliydi. Sorunsuz oluşu ise,hakimin iki defa ısrarla sormasına rağmen kadının kendim için bir şey istemiyorum demesinde gizliydi. Dine bakışınız nedir bilmiyorum ama,mihr bile istemedi.helal ediyorum dedi.

Neden bittiği konusuna gelince, o klasik bildiğimiz karı-kız, içki, kumar, şiddet, kıskançlık vs gibi sebeplerin hiçbirisi yoktu. Onca yıl geçmesine rağmen sebebini tam olarak bende bilmiyordum,çözemiyordum. Belki onda bir cevabı vardır diye düşünüyordum. Sorduğumda ondan da tam bir cevap alamıyordum. Öte yandan her zaman sözüm ona hiçbir sebep yokken bu evliliğin boşanmayla sonuçlanması beni her zaman düşündürmüştü. Boşanmadan sonra adeta tez yazar gibi,bu işler neden oluyor diye araştırırken birşeylerin farkına vardım. Ama araştırmam kendimden ziyade yani kızgınlıktan, hırstan, ya da acı ve üzüntüden değil, tamamen psikolojiye olan merakımdan dolayıydı. Freud , Adler, Jung, Horney gibi isimleri severek okurum.

Tutanaklar, mahkeme kayıtları, üçüncü sayfa haberleri, hukuk siteleri, konuyla ilgili tartışma programları söyleşilere katılma, psikoloji kitapları vs. derken belli bir yol katettim. Kadınların güce ve dominantlığa aslında hayran olduklarını o yıllarda keşfetmiştim, ama neylersin ki boşanmadan sonra bunları öğrenebilmiştim. Meğer ben istemeyerek, farkında olmadan, aslında iyi olacağı umuduyla çok hatalar yapmışım, Tek tek saymanın anlamı yok ama en büyük hata onun mutlu olmasının herkesi mutlu edeceği hatasına düşmüş olmam imiş (en büyük betalık ta bu değil mi zaten). Sitenin neresinde okudum hatırlamıyorum”bizim bunları anlatacak büyüklerimiz yoktu”. O yıllarda, bu arada 90 lı yıllardan bahsediyorum. 25 inde evlensem, 13 yıl evli kalsam, ayrılalı da 10 sene olduysa artık yaşımı tahmin edersiniz 🙂

Bu sitenin bana faydası, benim düşüne düşüne bulmuş olduğum şeylerin, aslında başkaları tarafından da düşünüldüğünü, işin aslının ne olduğunu anlama yardımcı olması oldu. Kendimi düşündüğümde, galiba ben artık bir MGTOW um. Zaman zaman parasız olarak gelenim gidenim olsa da,bu işlerin artık beni kafa olarak yorduğunu hissediyorum.

Uzun oldu biraz biliyorum ve affınıza sığınıyorum. Buraya kadar kendimle ilgili olanı anlattım. Anlattım zira,bu siteninde anlattığı gibi, gelecekte eksik sahaya çıkmanın benim ki gibi neredeyse bir ömüre maloabileceğini görmek açısından önemlidir diye düşünüyorum.

Şimdi arkadaşlar, iki çeşit boşanma türü vardır. Biri anlaşmalı diğeri çekişmeli boşanma. Her iki çeşit boşanmada da erkeğe fayda sağlayacak birşey yoktur, kadının tüm hakları ikisinde de aynen devam eder. Anlaşmalı boşanmanın tek farkı hakimin soracağı soruları tarafların kendi arasında taratışma olmayacak biçimde mahkemeden önce karara bağlamış olmasıdır. Hal böyle olursa da işler daha çabuk ilerler, yalnız dikkat edin daha çabuk diyorum daha az zararlı demiyorum. Zira kadınlar herşeyin etkisiyle,(eş-dost, akraba, feminizmin etkileri, kadınlık içgüdüleri, kızgınlık, acı vs.) her an verdiği sözden cayabiliyor, eğer cayarsa da işte o zamanda iş çekişmeli boşanmaya dönüyor. İş oraya dönünce de,belki hepsinde değil ama bir çoğunda insanı insanlığından utandıracak manzaralar yaşanıyor. Siz siz olun dilemem ama, günün birinde boşanmayla yüzyüze kalırsanız ne yapın edin anlaşmalı olarak ayrılmaya çalışın, zira maddi yıkım her iki boşanma türünde de olacak ama manevi yıkım çekişmeli boşanmalarda çok daha had safhada olabiliyor.

İster çekişmeli ister anlaşmalı boşanma olsun,boşanma davasını kim açarsa açsın,temel olarak hakim 4 şeye bakıyor. Sırasız olarak

1-Kadına verilen nafaka(yoksulluk nafakası).
2-Çocuk için verilen nafaka(iştirak nafakası).
3-Velayet(çocuğun kimde kalacağı).
4-Mal paylaşımı.

Bunun dışında tedbir nafakası yardım nafakası gibi türler de var ama temelde bu 4 maddenin sonuça ulaştırılması mahkemenin birincil görevidir. Mahkemeler özellikle velayet ve iştirak nafakasını tartışmasız biçimde hükme bağlarlar. Diğerleri biraz daha pazarlığa tabi olabilir. İşin teknik ayrıntıları lafa boğulmamak için sonraya bıraktım.

Kardeşlerim, her ne kadar kanun maddeleri eşit ortak iki eşten bahsediyor gibi görünse de, öyle yazsa da, işleyiş, ya da genel teamüller, gerçekten belirgin, geçerli kanıtlar yoksa, örneğin evli bir kadının ben kocamı aldattım demesi ve aldattığı adamın da bunu onaylaması (bu nasıl mümkündür tahmin edin) gibi durumlarda erkeğin lehine işler, bunun dışında tamamen kadının lehine olan birşeydir boşanmak. Bu durum nasıl olur demeyin gerçek bu, bizdeki biraz daha ağır olmakla birlikte gelişmiş dediğimiz toplumların tümünde durum bu. Hatta Kanada da durum o kadar had safhaya vardı ki erkeklerde boşanma sendromu denen bir sendrom oluşmaya başlayınca Kanada yargıtayı boşanmalarda daha adil davranılması şeklinde görüş bildirmiş, uygulanıyor mu yada ne kadar uygulanıyor bilmem. Peki bu durum neden böyle oluyor, neden herşey kadının tekelinde, erkeğe neden bu kadar zalimce davranılıyor, kadın nafakayı neden hakediyor yada haketmiyor gibi soruların cevabı başka bir yazıda olsun.

Şu bir gerçek ki, boşanma davalarında tutacağınız memleketin en iyi avukatı bile sizi tazminat ödemekten kurtaramaz, en fazla yapabileceği sizin,bu soygundan daha az zararla çıkmanızı sağlayabilmektir. Haksızlık etmek istemiyorum ama erkeğin tuttuğu avukat bile,bazı sebeplerden dolayı aslında erkeğin o davayı kaybetmesini için için bekler.
Tek bir yazıda işin hem teknik ve hukuki yönünü hemde psikolojik ve manevi yönünü anlatmak zor olduğu için şimdilik burda kesiyorum. En kısa zamanda tekrar yazmak istiyorum.

Konuk Yazar : Atma ZİYAA