Dün Ekşi Sözlükte kadın siniri ile mücadele başlığında bulunan aşağıdaki entryi görüp (adam siler falan diye buraya tamamını taşıdım), bir tweet attım.
Olay evlilik hayatı ile ilgili ve yazar 40 yaşında. Bu sitenin okurlarının yarısı (48%) 25 yaş ve altında, yüzde 40’ı da 35 yaş ve altı. Bu nedenle çoğunuz daha evlilikten uzaksınız fakat yazıyı mutlaka okuyun ve mavi hap mentalitesi ile evliliğe girerseniz başınıza ne geleceğini görün.
Okumadan önce uyarayım, “eş baskısı nedeniyle acun’un programlarını izlemekten kurdeşen olan arkadaşım var” kısmından itibaren olay dramadan korku filmine dönüyor :
gençken insan uğraşıyor ediyor durum düzelsin diye ama kırk yaşına gelince hiç çekilmiyor arkadaş.
hanım diyor ki beni sen delirtiyorsun, sana o yüzden bağırıyorum; tamam da arkadaş, benim de öfkelendiğim zamanlar oluyor, bugüne kadar hiç sesimi yükseltmedim sana, saygımızı kaybetmeyelim diye tek kelime argo söz kullanmadım, bu nasıl oluyor? tasvip etmediğim birşey olunca, kılıçdaroğlu modunda “doğru bulmuyorum” diyorum ama tüm evliliğimiz boyunca hiç bir falsom olmamasına rağmen, mesleki kurstan tanıştığım bir bayan sabah whatsapp’tan bir kitap indirimi ile ilgili mesaj atınca benim ne zamparalığım kalıyor, o günahsız kızın ne orospuluğu; kursa hatun bulmaya gitmekle suçlanıyorum, evde sabahın köründe bağırış çağırış kıyamet kopuyor; ağzımı açıp bir şey söylemeye kalksam “zeytinyağı gibi üste çıkmakla” suçlanıyorum; bu nasıl oluyor?
perşembe gecesi evde, cuma sabahı beşe kadar çalışmış, hazırlanıp sekiz uçağı ile antalya’ya gidip duruşmalara girmiş öğleden sonra ankara’ya dönüp toplantıya katılmış, oradan zorunlu bir yemekli çalışmanın ardından gece onbirde yorgun argın eve girmişim; ayağımda on sekiz saattir aynı çorap daha dururken “ben evde çok sıkıldım, bunaldım” diye trip atıp, kavga çıkartmak neden?
bu başlığın ilk entrysi çok doğru; ben dahil biz erkeklerin çok kusuru, günahı vardır elbette; kadına şiddet hiçbir şekilde kabul edilemez ama kadının erkeğe şiddetinin de konuşulması lazım.
çevremde iyi eğitimli, sosyal durumu düzgün arkadaşlarıma bakıyorum; efendi adamların ağzına ediyor kadınlar; buradan elbette kadına kötü davranılsın mesajı çıkmasın ama bir kadın, erkeği eline geçirdi mi kedinin, yumakla oynadığı gibi oynamaktan çekinmiyor arkadaş; hele bir de evlilik olursa önce arkadaşlarından, sonra ailesinden koparmaya, yerine kendi ailesi ve arkadaşlarını koymaya çalışıyor; akşam evde erkeğin istediği dizi bile izlenmiyor; eş baskısı nedeniyle acun’un programlarını izlemekten kurdeşen olan arkadaşım var; karşı çıkmaya kalktığında karısı öyle bir kıyameti koparttı ki çocukcağız sırf ağzının tadı kaçmasın diye yıllardır hafta içi hemen her gece aptal programlardan kendisi aptallaştı.
ortalama türk kızı ve kadınının, evlilik ile tavan yapan, bir erkek ile birlikte olduğunda neler yapması gerektiğine dair çok kötü hazırlanmış bir ön programı var; sevgililik, nişanlılık ve evlilik, kadın için mülkiyet ilişkisi üzerinden yürüyor; erkeği sahiplenmek, onun hayatını sahiplenmek, dünyasını onunla sınırlamak, öyle ki ne kendisi ne de erkek için nefes alacak en ufak bir boşluk bırakmamak; herşeyi birlikte yapmaya çalışmak, erkeğe bir mahremiyet alanı bırakmamak; saat başı arayıp kontrol etmek; sosyal medya hesabı açtırmamak, açtığı varsa sürekli kimlerle arkadaş olduğu ve paylaştıklarını takip etmek (bu arada kendisi ınstagram başta bir yığın sosyal medya sitesinde fink atmak) erkeğin, arkadaşları ile birlikte arada bir vakit geçirmesine engel olmak, es kaza program yapmışlarsa sürekli arayıp mesaj atarak trollemek; sürekli bitmez bir ilgi beklentisinde olmak, yoksa trip atmak; çok mu yazdım? bence az bile.
bizde ne erkek çağdaş bir birey olabiliyor ne kadın maalesef; birey olamayan erkek, kadına fiziksel şiddet uyguluyor, birey olamayan kadın da erkeğe psikolojik şiddet; ikisi de kabul edilebilir şey değil ve özellikle kırk yaşında hiç çekilmiyor.
Eğer evli bir erkekseniz ve evlilik hayatınız buna yakın ise, sizin acilen Skeptico’nun Dırdır serisi yazılarını okumanız lazım. Evlenmeye hazırlanan her erkeğe kitapçık olarak basılıp verilmeli o seri.
Daha önce bir yerde söyledim, Matrix’ten kırmızı hap ile uyandığınızda kendinizi bulabileceğiniz en zor ve acı pozisyon, mavi hapla evlenmiş ve yıllarınızı evli ve mavi haplı geçirmiş biri olarak kendinizi bulduğunuz pozisyondur. Fakat bu pozisyon ne kadar zor olsa da, 60 yaşında bir mavi haplı dede olmaktan daha iyidir.
akşam evde erkeğin istediği dizi bile izlenmiyor; eş baskısı nedeniyle acun’un programlarını izlemekten kurdeşen olan arkadaşım var; karşı çıkmaya kalktığında karısı öyle bir kıyameti koparttı ki çocukcağız sırf ağzının tadı kaçmasın diye yıllardır hafta içi hemen her gece aptal programlardan kendisi aptallaştı.
“Avustralyalı erkeklere inanamıyorum. Bizde böyle birşey olsa o erkek hemen kendisine bir metres bulur”.
Bu seksiz evlilik benim başıma gelmedi ama benim böyle bir problemim olsa, hiç düşünmeden karıyı boşama işlemlerini başlatır ve bu arada da gider dışarda seks yapmaya başlardım. Sonuçta Türk Yasalarında seksizlik boşanma sebebi olarak sayılıyor. Ama bu erkeklerin derdi yasa değil zaten, ONEitis ve mavi hap.
Hadi televizyonu kaptırdın diyelim ama yukarıdaki erkeği, hiç sesini çıkarmadan anahtarlarını alıp akşam dışarı çıkmaktan alıkoyan nedir onu da anlamak da zor. Kadın kıyameti koparıyor ne demek? Ya tamam, Türkiye Tekvando Şampiyonu gibi bir kadınla evlisinizdir, kapıya yönelirken uçan tekme ile yere serilir, koltukta kendinize gelirsiniz anlarım. Ama yüzde 99umuz, yanılıp şaşırıp fiske vursa idik yeri öpecek kadınlarla evliyiz. Yani sırf bağırıp çağırma ile duran adam, aşırı mavi haplıdır.
Eskiden bu erkeklere kılıbık denirdi ve sayıca azlardı. Sanki şimdi norm bu adamlar olmaya başladı. Bill Burr’un yukarıdaki videoda dediği gibi, bu yazıda yazdığın duruma gelmek için ne yaptın sen arkadaş!
Erkeklerin çoğu, kırmızı hapı yuttuktan ve davranışlarını buna göre değiştirdikten sonra, kız arkadaşlarının ya da eşlerinin bunu takdir edeceğini ve kendi dominant davranışlarına boyun eğip, mutlu mesut bir geleceğe yol alacağını düşünür. Maalesef, birçok erkek, bunun böyle olmadığını tecrübe ile görür.
İlişkiye feminen erkek çerçevesi ile girmiş birinin eşi / kız arkadaşı, kişinin maskülin benliğini ortaya çıkarmasına her zaman olumlu tepki vermeyebilir. Bu kadın, alıştığı hayat tarzının devamını isteyecek ve erkeği eskisi gibi feminen davranmaya zorlayacaktır. Ama biliyorsunuz ki kadın bu konuda ne yaparsa yapsın onu dinlememelisiniz.
Eğer kadınınız sizin erkek gibi davranmanızdan rahatsızsa ve özellikle de sizin yeterince / eskisi gibi duygusal ve duyarlı olmadığınızı söylerse, oturup ona kırmızı hap öğretisini de açıklamaya kalkmayın. Ve Allah aşkına sakın kadına “bak güzelim sen kadınsın, dominant davranıyorum diye dırdır ediyorsun ama inan bunu sen de seveceksin” tadında açıklamalar yapmaya kalkıp komik duruma da düşmeyin. Kırmızı hapı gerçekten yuttu iseniz kadınların asla tam açıklık istemediklerini, tam açıklığın feminen bir özellik olduğunu ve kırmızı hapı bile tam açıklarken kadının gözünde beta duruma düşeceğinizi bilmeniz gerekir.
Kadına söylemeniz gereken tek şey, SİZİN BÖYLE BİRİ OLDUĞUNUZ VE DEĞİŞMEYECEĞİNİZ. Açıklama yok. Açıklamaya kalkarsanız yanlış yaparsınız. Hatta bu konuyu tartışmak da yok. Çok büyük yanlış. Özür dilemek yok. Bu daha büyük bir yanlış. Bu konuda kavga etmek. En büyük yanlış!
Bu siteyi okuyanların çoğu genç ve bekar. Sizin için iş kolay. Kız arkadaşınızı birkaç kez bu şekilde geçiştirdikten sonra, eğer hala dırdıra devam ediyor ise, şunu söyleyin : “eğer bu durum hoşuna gitmiyor ise, bu ilişkiyi bitirebiliriz”. Ve bu laftan sonra da açıklama yok, özür yok, kavga yok. Bu lafı söyledikten sonra konuyu kapatın. Eğer susmanız gerekiyorsa susun.
Eğer kadın bu topa girer ve ilişkiyi bitirirse durumu onaylayın ve kıza “iyi şanslar” dileyin ve ayrılın. Siz yelkenleri suya indirip peşine düşmezseniz muhtemelen geri dönecektir ama dönmezse de sizin için ayrılık, erkek olmanızı kabul edemeyen bir kadınla beraberlikten daha hayırlıdır.
Olmak istediğiniz biri olduğunuzdan dolayı kimseye açıklama borçlu değilsiniz. Kimse için, olmak istemediğiniz biri olmak zorunda değilsiniz. Neden olmanız gerektiği gibi maskülin olma yoluna girdiğinizi biliyoruz, gereğinden fazla acı çekiyordunuz. Neden bu yola zaman ayırıp kendinizi değiştirdiğinizi de biliyoruz. Zira bu sizin hayatınızın olması gerektiğinden daha fazla izdıraplı olmasını önlüyor. Odakta siz varsınız ve şimdi size aşağıdaki yazacaklarım çok bencilce gelecek ama emin olun değil :
Sizin için öncelik sizsiniz, sonra varsa çocuklarınız ve sonra kız arkadaşınız / eşiniz.
Nasıl ya? Çocuklarımı kendimden önemli saymam gerekmez mi diyebilirsiniz. Ama emin olun böyle romantik duyar kasmalarının çocuklarınıza bir yararı yok. Kendi potansiyelini en tepeye çıkarmak yerine hayatını çocuklarının ihtiyaçlarına adayan bir erkek, çocuklarına iyilik yapıyor gibi hissedebilir ama kendisini daha yukarı çekerek çocuklarının geleceğini de daha iyiye çekeceğini hesaba katmadığından aslında kötülük yapıyor da olabilir. Çocuklarınız size bağımlı ve o nedenle de kendinize çok iyi bakmalısınız ve odaklanmalısınız. Kendini yüzde 100 ihmal edip hayatını ailesine adayan ve 40lı yaşlarının sonunda kalp krizi ya da beyin kanaması ile aniden ölüp, daha 15 yaşında bile olmayan çocuklarını ortada bırakan ne kadar çok erkek var bilseniz!
Neyse konumuza dönelim. Kadınınız eğer daha maskülin olmanızı protesto ediyorsa, buna kesinlikle duygusal bir tepki vermeyin. Kadın sadece erkeğin kontrolünü yeniden eline almaya çalışıyor. Çoğu kadın bir yerde erkeğin buna boyun eğmeyeceğini anlayıp bu dırdıra bir son verir. Hatta çoğu kadın, bir süre dırdır ile sizi shit teste çeker ve boyun eğmediğinizi görüp size daha bağlı olarak geri döner.
Şu uyarıyı da yapmamız lazım : kırmızı haplıyım diye hayat boyu seni seviyorum demeyeceğim, çiçek almayacağım ya da romantik birşeyler yapmayacağım sanan bir erkeğe dönerseniz, o dırdırın tek sebebi sizin maskülin olmanız değil, daha çok Erkek Adam olayım derken erkek ayıya dönüşmenizdir. Bu tür romantik jestleri yapmanız gerek ama feminen erkeklerden farklı olarak, siz istiyorsunuz diye, kadın ya da toplum zorluyor diye değil. Mesela 14 Şubat Sevgililer günü kepazeliğinde hediye falan almayın zira bu sizden beklenen birşey ve almanız boyun eğmeniz demek. Ama 2 hafta öncesi ya da sonrası bir romantik süpriz yapın. Öncesi daha iyi, zira sonrası sanki siz 14 Şubatta kendinizi affettirmeye çalışıyorsunuz gibi görünür.
Eğer maskülin davranışları kadın dırdırı ile bırakıyorsanız ise var halinize. Kadına sizi istediği zaman kontrol edebileceğini gösterdiniz.
Şimdi evli ve çocuklu kardeşlerimize gelelim. Kırmızı hap ile fişten çekildiğinde kendini mavi hap mantalitesi ile girdiği bir evlilikte evli ve çocuklu bir halde bulmak sanırım, fişten çekildiğinizde olabileceğiniz en kötü durumdur. Üstüne hem sizin içinizi dışınızı bilen bir hatun ile berabersiniz, hem de sizin erkekliğinizi devlet zoru ile götünüze nafaka ve iştirak nafakası şemsiyesi olarak sokup açacak bir belgeye imza atmışsınız. Sizin işiniz daha zor ama yine de kadının dırdırına boyun eğmeyin. Umarım evlendiğiniz kadın, artık daha çok kadının olduğu gibi erkeklerle ilişkisi bozuk ve ruhen hasta biri değildir. Eğer böyle değilse, çoğu erkek gibi evliliğinizde düzelme göreceksiniz. Ama eğer kadın bu tip bir hasta ise, masküliniteyi şeytani bir tiranlık olarak algılar ve buna çok sert bir tepki gösterir. Bunlar babaları ile ilişkileri kötü kadınlardır genelde. Sizin yine masküliniteyi bırakmamanız lazım ama bu tip bir kadınla evliliğin çirkin olmayan bir şekilde bitmesi pek mümkün değil.
Evli kadınlarda 35 yaşını geçince sıkça görülmeye başlayan bir “ileri yaş alfa” arama huyu başladı. Rollo Tomassi buna ileri yaş hipergamisi diyor. Bu şekilde karısı tarafından boşanan birkaç erkek biliyorum. Fakat bu tür olayların gelişimi ve sonucu olarak sonunda kim beta, kim alfa kafam karışıyor. Tamam, terk edilen erkek genelde ilişki içinde betalaşmış ya da başından kadının evde kaldım mantığı ile atladığı başından beta bir abi. Uğruna “yuva” yıkılan alfa abi ise daha yaşlı ve daha karizmatik … ama, ki kocaman ama … genelde olan şu : terk edilen güya beta erkek gidiyor daha genç bir kadın buluyor iken bu daha karizmatik güya alfa ise bazen çocuklu da olan, yaşı geçmiş bir kadınla takılıyor.
Böyle bir adam tanıyorum, 38 yaşında karısı tarafından aniden terk edildi, gitti 1.5 sene sonra 30 yaşında bir kadınla evlendi ve bir çocuk yaptı. Çocuk isteyen ama çocuk istemeyen karısına aşırı bağlı bir adam idi (tipik ilişki içinde betalaşmış bir zat), terk edilince süper üzüldü ama 4 ay sonra toparladı, yeniden evlendi ve şimdi kucağında bir bebesi var, tam da istediği gibi kız bebe. Sanırım ikinciyi de yapacaklar yakında. Eski karısı ne yapar bilmem ama kadınlar genelde bu yaşta yeni dal bulmadan terk etmezler, tahminim başka bir adamla.
Yine aynı şekilde yıllar önce beraber çalıştığım 56 yaşındaki müdürümü karısı terk etmişti (2 çocukları var). Adamın 5 aya kalmadan 38 yaşında, 20lerinde olan benim bile beraber olacağım, Taylandlı bir taş abla ile beraberdi. Karı resmen bu adama dede olmadan önce git daha genç kadınlarla takıl diye bilet verdi. Zira tipik bir beta olan eleman eğer karı terk etmese ölene kadar sadık bir şekilde yaşardı muhtemelen.
Herşeyin göründüğü gibi olmadığı bu fenomenle ilgili şu meşhur The Red Pill Reddit yazısı var örneğin :
“Bugün futbol maçına gittim. Normalde onun (eski eş) çocuklarla günü, ama kızım için orda olmayı istedim … ve oğullarımı görmeyi istedim. Çocuklarla beraber daha fazla zaman geçirebileceğim her fırsat iyidir. Her ne kadar onları haftanın 5 günü görsem de, 7 kere görmeyi tercih ederim.
Vardığımda onları göremedim. Hava çok sıcaktı. Ah işte benim küçük oğlan beni gördüğü için yukarı aşağı zıplıyor. “Baba, baba!”. Koşup kucakladım, öptüm ve biraz da gıdıkladım. Bana güreşip güreşemeyeceğimizi sordu. “Şimdi olmaz. Kız kardeşininin maçını izleyeceğim”. En büyük oğlum yanıma geldi ve bana suratına nasıl futbol topu geldiği ile ilgili birşeyler anlattı.
Yerime yerleştim ve o işte önümde idi, sahaya dönmüş vaziyette. Onu tanıyamadım. Saçları daha bir boktan görünüyordu bugün. Ve eleman da yanında idi. Diğer erkek. Ha siktir.
Bir yıl kadar önce 15 yıllık karım beni über alfa erkek için terketti.
Ben tatlı olan idi, o ise serseri.
Ben altbezi değiştirebilen ve bebe poposunu en hızlı şekilde silen erkektim. O ise koca bir evi kaldırabilecek olan erkek.
O, karımı anal sekse ikna eden erkekti. Ben ise “annem bizi neden terketti” diye ağlayan kızımın kafasını okşayıp teselli eden erkek
Son 15 aydır, hep bu anı kafamda canlandırıyodum. Cep bıçağımla herifçioğlunu boynundan mı bıçaklayacaktım? Fiziksel üstünlüklerimi göstermeye mi çalışacaktım? Ona benim de tıfıl olmadığımı mı gösterecektim? “Adamım, hava çok sıcak, çıkaralım şu t-shirtleri” deyip baklava karın kaslarımı mı ortaya serecektim? Ya da ona ne kadar acı yarattığı ile ilgili uzun bir nutuk mu çekecektim? Herkesin önünde büyük bir cıngar çıkarıp futbol tarihine mi geçecektim?
Sonra onu şöyle baştan aşağı süzdüm. Düşüncelerimle baş başa sessizce oturdum.
Bu onun suçu değil. O da bir erkek sonuçta, sikini bulduğu deliğe sokuyor. Biz de o durumda olduk. Üstelik şu an 40 yaşında 3 çocuklu bir kadınla beraber. En güzel günleri yıllar önce geçip gitmiş bir kadınla. Her sabah 3 çocuğunu ve kocasını ilk heyecanlı deneyim kapısını çalınca terk edip gitmiş bir kadına bakarak uyanıyor. Yakında o kadının çocukluk travmalarını öğrenecek. Bağımlı ve fevri yapısını görecek … kendine bu kadın bu kadar saçma sapan şeye neden bu kadar para harcıyor diye sormaya başlayacak. Benim daha önce bulunduğum yere kısa sürede gelecek. Ve beni hiçbir kuvvet o zamanlarıma döndüremez!
Oturduğum yerden kalktım ve arkasında durup ismini söyledim. “David?” Arkasını döndü, biraz şaşırmış görünüyordu. “Sonunda seninle tanışmak güzel” dedim. El sıkıştık ve geri sırama döndüm.
“Benim neslimin erkekleri s..i tuttu” diyor Rupert adlı, video oyunu tutkunu Alman genç. Kendisini son birkaç aydır tanıyorum. “Evlilik öldü. Boşanma hayatının ömür boyu içine edilmesi demek. Kadınlar tek eşlilikten vazgeçtiler ve bu da onları bizim gözümüzde uzun süreli ilişki ve aile kurmak için uygunsuz hale getiriyor. Durum bu. Eğer riski alsak bile, çocuklarımızın bizden olmama ihtimali olacak. Fransa’da, kadının aldatarak yaptığı çocuklara bile bizim para ödememiz gerekiyor.”
“Okulda, erkeklerin hayatının içine ediliyor. Okullar, kadınlara göre dizayn ediliyor. Amerika’da oğlanlara zorla Ritalin gibi Skittles veriliyor, “uysallaştırmak” için. Kotaları doldurmak için kızlara ayrıcalık tanınırken, erkekler ikinci plana itiliyor.”
“Benim neslimdeki kimse anlamlı bir emekliliğe sahip olacağına inanmıyor. Biz, bir önceki neslin elde ettiği servetin sadece üçte ya da dörtte birine sahibiz. Herkes işsizlik ve yoksulluktan kurtulmak için yüksek öğretime kayıyor zira iş yok”
“Acımızı kızlarla dindirebilseydik tüm bunlar bile katlanılabilir olabilirdi. Ama sadece ilgi gösterince bile pedofil ya da tecavüzcü gibi davranılıyoruz. Benim neslim deneydeki “güzeller” (1960 yılında yapılan ve insan ırkının geleceği ile ilgili karamsar sonuçlar ön gören Fare Ütopyası deneyine referans veriyor)”.
Nüfus artışı kontrolden çıktığında, John Calhoun’un “fare evrenindeki” dişi fareler çiftleşmeyi bırakıyor ve erkek fareler diğerlerinden kendilerini soyutlayarak sadece yiyip – içip – yatıp – sıçıp – süslenip yaşadıkları bir hayata çekiliyorlar. Çok parlak kürkleri ama bomboş hayatları olan bu farelere Calhoun “the beautiful ones” yani “güzeller” ismini veriyor (*).
“Aradaki paralellik inanılmaz” diyor Rupert.
Tarihin hiçbir döneminde cinsiyetler arasındaki ilişki bu kadar stres, husumet ve yanlış anlama dolu olmadı. Son on yıllarda toplumda meydana gelen fay hattı kaymasının itici gücü olan radikal feministler için bu bir zafer : toplumun temellerindeki enstütüleri ve güç yapılarını alaşağı etmek istiyorlardı, sonucunda ortaya çıkacak yıkımı zerre kadar düşünmeden. Nihilist bir yıkım, onların yol haritası.
Ama geri kalanlarımız için, küçük ama organize bir kışkırtıcı grup tarafından toplumun yıkıldığını, sıradan kadın ve erkeklerin birbirlerinden soyutlanıp aynı şiddette ızdıraba itilmeleri görmek acı verici. Özellikle, hızla artan sayıda gözlemcinin farketmeye başladığı bir olgu : koca bir neslin – özellikle erkeklerin – bu sosyal mühendislik projesinin enkazı altında kalması.
Sosyal yorumcular, gazeteciler, akademisyenler, bilimadamları ve genç erkeklerin kendileri trendin farkına vardılar : 15 – 30 yaş arası erkeklerin giderek artan sayıda bir kısmı toplumdan tamamen kendilerini çekiyorlar, kadınlardan, seks ve ilişkiden ümidi kesiyorlar ve porno, seks fetişizmi, alkol, uyuşturucu bağımlılığı, video oyunları ve bazen hanzo erkek kültürüne çekiliyorlar. Bunların hepsi bu çekilen erkekleri, modern feministlerin yarattığı düşmanca, yıkıcı sosyal ortamdan soyutluyor.
Onları suçlayamazsınız. Okulda, barlarda, klüplerde ve ötesindeki adaletsiz koşullara isyan ettiklerinde ksaba çocuk-adam, ağlak bebe aşağılamalarına maruz kalan erkekler bir şeyi yapsalar da suçlular, yapmasalarda: saldırgan, gerçeklikten kopuk beklentileri olan kadınların peşinde koşmadıkları zaman bodrum katında yaşayan sivikceli veletleri diye dalga geçilirken, en ufak bir cinsel ilgi gösterdiklerinde tecavüzcü ve kadın düşmanı yaftası yiyorlar.
The Tab adlı öğrenci gazetesinin baş editörü Jack Rivlin, 30 kadar öğrenci gazetesinin arkasındaki kişi olarak bu trendi en iyi gözlemleyebilecek kişilerden biri. Ve o da şimdiki neslin erkeklerinin kadınlarla iletişimi zor bulduklarını kabul ediyor.
“Ergen erkekler her zaman kızlar konusunda başarısızlardı ama bugün gerçekten de iyi niyetli olmanın yetmeyeceği ve eğer beceriksizliğin başınız belaya sokabileceği fikri baskın” diyor Rivlin. “Örneğin, bir öpücük için eğilmek bile sizin beceriksizden ziyade sapık olarak görülmenize neden olabilir.”
Erkeklerin bugün uyması beklenen kuralların ne olduğu onlara hiç açıklanmıyor diye devam ediyor Rivlin. Bu da oğlanları kızlarla etkileşimde stresli ve bilgisiz bırakıyor. “Bu sanki iyi bişeymiş gibi görünebilir zira erkekleri romantik olmayan ama pratik bir şekilde kıza nasıl davranması gerektiğini sormaya itebilir. Fakat bu durum onların oyundan vazgeçip kendi oğlan gruplarına çekilmeye itiyor, kadınlara karşı kaba olmanın grup içinde onayınızı arttırdıpı ve karşı cinsle bire bir etkileşimi tamamen bırakabileceğiniz gruplar.”
“Nasıl davranacaklarını bilmedikleri ve cesaretleri olmadığı için kadınlara yaklaşmayan oğlanlar da var. Kadınlarla başbaşa zaman geçirmemiş oğlanların onlarla ilişkide iyi olmayacaklarını söylemeye gerek yok”.
Rivkin madde bağımlılığında artış olduğunu da gözlemlemiş, özellikle oğlanların sinirlerini yatıştırmak için kullandıkları alkolde. “Birçok erkek öğrencinin hiç ayık seks yapmadıkları ile övündüklerine çokça şahit oldum. Korktukları belli, bu doğal, ama eğer “kuralları” bilseler çok daha az korkak ve işlevsiz olacaklar.”
Sonuç? “Bir sürü iyi ama mahçup erkek kadınlara yaklaşmayı bırakıyor zira onlar için çok kötü bir utandırılmaya uğramadan hata yapma şansı yok.”
Daha kötüsü, bu etki erkeklere ayrılan destek paketlerinin olmadığı daha fakir ve eğitimsiz topluluklarda daha fazla hissediliyor. Benim bulunduğum Cambridge Üniversitesinde bu olgu farkedilir değil diyor Tim Squirrell. “Son yıllarda bir değişim gözlemlemedim. Bu yıl zorunlu rıza seminerleri konuldu ve sanırım bu iyi birşey ve Kadın Gruplarının lad kültürüne karşı kampanyaları devam ediyor. Ama burada atmosfer yine geçen yılki gibi – çoğunluğu kimseye yaklaşacak cesareti olmayan inek erkekler ve kızlara yaklaşmaya cesareti olan küçük bir grup erkek. Kadınlar da erkeklere yaklaşıyor tabii. Kampüste seks kıtlığı olduğuna dair henüz kampüs gazetesinde bir yazı çıkmadı.”
“Sanırım daha önce ne kadar seks yapılıyorsa şimdi de aynı” diye ekliyor. Cambridge University’de bu çok anlamlı olmayabilir tabii. Sosyoekonomik ve sınıfsal nedenlerle Cambridge ve Oxford gibi yerler erkeklerin çatlaklara düşmesinden kendilerini izole etmiş olabilirler.
Ama çoğu orta ve ortanın üstü sınıftan öğrencilerle dolu bu üniversitelerde bile bu zorunlu ve kibirli “rıza” sınıfları hayata geçiriliyor. Ortanın solunda bir feminist olduğunu belirten Squirell bunun iyi bir fikir olduğunu düşünüyor. Ama Camille Paglia gibi akademisyenler yıllardır kampüslerde devam eden “tecavüz kültürü” (**) çığırtkanlığının kadınları daha büyük tehlike altında bıraktığını söylüyor.
Kadınlara bugün mağdur edebiyatı öğretiliyor, saldırgan bir şekilde kırılgan olmaları ve en küçük bakış, yaklaşma ve sözün ya da beceriksiz bir yanlış anlamanın “saldırı”, “istismar” ve “taciz” olduğu anlatılıyor. Bu erkeklerin sadece bir kızın ağzından çıkanlarla akademik kariyerinin mahfolacağı kampüslerde işe yarayabilir.
Ama Paglia’ya göre bu kadınlar gerçek dünyaya adım attıklarında ve üniversitelerin tecavüz komitelerinin koruyucu kanatlarının altından çıktıklarında, gerçekten şiddet içerebilecek erkek cinselliğine karşı tamamen hazırlıksız oluyorlar. Ve ortaya çıkan panik ve korku havası da erkekleri daha da kötü etkiliyor. Toplamda eğitim -öğretim, erkek çocuklar için ızdıraplı bir deneyim haline geliyor.
İngiltere ve Amerika’daki okullarda bugün erkek çocukları utanmazca hastalıklıymış gibi davranılıyorlar, akademisyenlerin 2001den itibaren uyarmaya başladıkları şekilde. Erkeksi ve taşkın olmak artık problem olarak görülüyor ve kız davranışları, bu defolu erkeklerin uyması gereken altın standart olarak kabul ediliyor. Çözüm ise çoğunlukla ilaç.
Amerika’da her yedi erkek çocuktan birine eğitim hayatının bir yerinde dikkat eksikliği ve hiperaktivite bozukluğu teşhisi konuluyor. Milyonlarca oğlan çocuğa, Ritalin adlı güçlü bir hiperaktivite ilacı yazılıyor, erkek olarak doğma suçunu işledikleri için. Bu ilacın, ani ölüm gibi çirkin yan etkileri var.
Bütün bunlar olurken de erkekler akademik olarak kızların gerisine düşüyor, belki de son on yıllarda kızların başarılarına odaklanan bonkör fonlar etkisi ile. Bu arada tabii kötü notlar alan, daha başarısız oğlan çocukları tamamen görmezden gelinerek. Batı’da kızlara odaklanma o kadar güçlü ki, erkeklerin akademik problemleri tamamen görünmez halde.
2001 yılında bile kızların gerisine düşen, ihtiyaçları olmayan bir ilaca boğulan, kendine güven problemleri tamamen görmezden gelinen, üniversiteye gitme ihtimalleri de az ve bütün bunların üstüne eğitim sendikalarında ve solcu partilerde yuvalanan feminist birlik tarafından sürekli alaya alınan olan bu oğlanlara ne oldu?
Kısa cevap : büyüdüler, işlevsiz, toplum tarafından ihmal edilmiş, ciddi sıkıntı içinde ve çoğunlukla karşı cinsten tamamen kopuk bir haldeler. 1990 ve 2010 yılları arasında kültür ve okullar tarafından asıl ihanete uğrayanlar erkekler. Bu erkekler benim seksodus dediğim dalganın ilk nesli, kadınlarla sağlıklı bir ilişki kurulamayacağına ya da bu çabaya değmeyeceğine inanmış erkeklerin ana akım toplumdan toplu olarak vazgeçişi.
İkinci dalga seksodus nesli ise şu an yetiştirilmekte. Muhtemelen 3. dalga feminizmi, Kaliforniya’nın “Yes means Yes” yasası gibi kibirli, saçma, çalışması mümkün olmayan ve açık açık erkek düşmanı dolmaları ile Guardian, Vox, Gawker gibi medya organlarında histerik partilerinin son saatlerini yaşıyorlar, kadınların kendileri de bu saçmalıkları reddedip, artık s-kelimesi (sikiş)ten komple kendilerini soyutlamadan önceki son saatler.
***
Sexodus öyle yok yere olmadı ve birçok y kuşağı genci toplumun dışına sürükleyen kuvvetler, bu gençlerin ebeveynlerine de baskı uyguluyor. 30larının sonlarında olan ve bu konuda birkaç aydır görüştüğüm profestonel araştırmacı bir erkek esprili bir şekilde açıklıyor durumu : “En azından son 25 yıldır, bir kadını elde tutmak için sürekli daha fazlasını yapmam gerektiğini duyup durdum. Ama kimse bana onlar beni elde tutmak için ne yapacak söylemedi.”
“Yönetici olarak çalışan, heteroseksüel ve evli ve toplumdan kendini soyutlamamış bir erkek olarak, piliçlerden bana verilen mesajı şöyle özetleyebilirim : ‘çeneni kapamak sadece arzu edilir değil aynı zamanda mecburi’. Herşeyi çeneni açmadan ödemeli ve çalışır halde tutmalısın : ama sen, kendin ve tercihlerin siktirip gidip geberebilirsiniz.”
Son birkaç on yıldır kadınlar erkeklere karmaşık sinyaller gönderiyorlar, oğlanları kadına nasıl davranacakları konusunda tamamen kafası karışık bir hale sokan, belki de bu nedenle bazı erkekler içinde bulundukları durumu bu kadar ağır kelimelerle anlatıyorlar. Kendilerinden daha fazla kazanan ve akademik olarak daha iyi performans gösteren kadınlarca eve ekmek getiren rolü ellerinden alındıktan sonra erkekler ne yapacaklarını sezmeye çalışır halde kaldı, kadınların birbirine zıt olan ne istedikleri ile ilgili söyledikleri ve aslında neyin peşinde koştukları arasında erdemli bir yer bulmaya çalışır bir halde kaldılar.
Erkekler, kadınların dedikleri ile yaptıkları arasındaki uçurumun hiç bu kadar fazla olmadığını söylüyorlar. Erkeklere sürekli feminist yolda kadınlara yoldaş olan kibar, duyarlı erkekler olmaları söyleniyor. Ama iyi, zararsız bir erkek arkadaş istediğini söyleyen kadın eve gidip Game Of Thrones’taki kaslı, testosterona boğulmuş, geniş göğüslü erkekleri ağızlarının suları aka aka izliyor. Erkekler bunu biliyorlar, bu büyük tutarsızlık bütün oyunu çok fazla çaba gerektirir hale getiriyor.(***) Kadınlar ne ister diye anlamaya çalışmaya ne gerek var, maç yapmak, yatak odandan rahat rahat mastürbasyon yapmak veya video oyunu oynamak varken.
Her biri kült bir hit olan erkekler ve maskülinite ile ilgili kitaplar yazan Portland merkezli yazar Jack Donovan, bu fenomenin çoktan yetişkin nüfus içinde endemik olduğunu söylüyor. “Aslında flört edip evlenme opsiyonu varken kadınlardan ümidi kesen bir sürü genç erkek görüyorum” diye açıklıyor. “Ya da aile ve eş edinme fikrinden ümidi kesen. Bu hem geleneksel olarak kadınlar konusunda utangaç olan erkekleri de kapsıyor hem de kadınlarla normalde utangaç olmayan erkekleri de.”
“Bu erkekler maliyet – fayda analizi yapıyorlar ve bunun kötü bir alışveriş olduğunu farkediyorlar. Biliyorlar ki eğer evliliğe ve çocuklara yatırım yaparlarsa, bir kadın bunu istediği zaman yıldırım hızıyla ellerinden alabilir. Bu nedenle Tinder ve OK Cupid gibi uygulamalardan kadın bulup, korunmalı seks yapıyorlar ve kendilerini “oyuncu” sınıfına atıyorlar. Oyunculuktan sıkılınca da en fazla erkek arkadaş oluyorlar.”
Donovan şöyle devam ediyor : “Hemen hemen tüm erkekler zorunlu cinsel taciz ve anti-tecavüz seminerlerine katıldılar ve biliyorlar ki bir kadının kendilerini suçlayıcı sözleri ile bile işlerinden olabilirler ya da tutuklanabilirler. Biliyorlar ki birçok durumda, suçsuzlukları kanıtlanana kadar suçlu muamelesi görecekler.”
Donovan suçun modern feminist hareketinde ve bu hareketin kendi görüşüne göre samimiyetsizliğinde olduğunu söylüyor. “En çok kafası karışık ve zorlanan erkekler ise feministlerin iyi niyetli olduğu varsayımıyla hareket eden erkekler” diyor. “Gerçekte ise modern feministler cinsel, sosyal, politik ve ekonomik statü için sıfır toplamlı bir mücadele içindeler – ve şu an mücadeleyi kazanıyorlar.”
“Medya şu an bütün tartışmaları radikal feministlerin çerçevesine almasına izin veriyor, bu kısmen sansasyonculuğun her türlü adil ve dengeli tartışmaya göre daha çekici olmasından. Kadınlar temel olarak erkekler hakkında her şeyi söyleyebilirler, ne kadar iftira olursa olsun dedikleri alkışlar ve tezahürat ile karşılanır”.
Durum gerçekten de medyadaki bazı gevşek erkek koalisyonları için bu oldu, Dr Matt Taylor’a feministlerin yaptığı saldırıya tepki gösteren bilimadamları da aynı durumla karşılaştı, basın etiği için yürüttükleri kampanya, yalancı aktivist feministler ve “social justice warrior” denilen insanlarca kadın düşmanı nefret söylemi olarak yaftalanmaya çalışılan video oyunu camiası da karşılaştı.
Donovan’ın feministlerin medya savaşlarında kolayca kazanmalarının sebebi konusunda görüşü şu : “Çünkü erkekler içgüdüsel olarak kadınları savunmak ve kahraman olmak için öne atlıyorlar. Bir erkek ucundan da olsa kadınları ve feminizmi eleştiren birşeyler yazsa, hem kadınlar hem de erkekler tarafından radikal bir alçak olarak tanımlanıyor. Açıkça feminizim taraftarı olmayan birçok “erkek çalışmaları” ve “erkek hakları” kitap ve blogları, kadınlardan özür dileyenlerin yorumlarıyla dolu.
The Myth of Male Power gibi kitaplar ve A Voice For Men gibi kitaplar favori öcüler, ama sadece feministlerin “eşitlik” peşindeyiz deyip yaptıklarının ikiyüzlülüğünü yüzlerine vurdukları için.
Cinsiyetler arasına nifak tohumları eken modern feministlerin aksine “Erkek Hakları Aktivistleri” gerçekten cinsel eşitlik peşindeler diyor Donovan. Ama erkek çalışmaları yapan yazarlar ve erkek akademisyenler aşırı radikal görünmemek için attıkları her adıma dikkat etmek zorunda kalıyorlar. Bunun aksine karşılarındaki feministlerin ise böyle bir derdi yok tabii ki. Donovan’ın “hipster feminist” dediği bu kadınlara ve onların umursamaz aşırılıklarına örnek olarak Guardian’dan Jessica Valenti’nin ortalıkta “ERKEK GÖZYAŞLARINDA YIKANIYORUM / I BATHE IN MALE TEARS” yazılı t-shirt ile dolaşmasını örnek veriyor.
“Ben feminizmi eleştiriyorum” diyor Donovan. “Ama hiçbir zaman üstünde “KADINLARI AĞLATIRIM” yazan bir t-shirt ile dolaşmam. Böyle yapsam öküzün teki ve düpedüz zorba biri olarak görünürüm.”
Akademisyenlerin, sosyologların ve Jack Donovan gibi yazarların görüşüne göre kibirli orta sınıf medya figürlerinden ve bunların işbirlikçisi kafası karışık erkeklerden gelen insafsız, alaycı düşmanlık, kısmen de olsa hiçbir şey bilmek istemeyen erkek neslinden sorumlu.
Bölüm 2’de toplumdan kendilerini çeken, ilişkilerden, kadınlardan vazgeçen ve alkol gazlı lad kültürüne dalan bu erkeklerin bazıları ile görüşeceğiz. Ve modern feminizmin asıl kurbanlarının, daha da yalnız ve tatminsiz bir hayata itildikleri için kadınların ta kendisi olduğunu keşfeceğiz
(*) – Bu Fare Ütopyası Deneyi ile ilgili bir yazı yazmak lazım. Fareleri içinde yemeğin ve içeceğin sınırsız olduğu bir ütopik kafese kapıyorlar. Herkesin eşit olanakları bulduğu ve kimsenin çalışması gerekmeyen ütopya gerçek olursa ne olur diye. Daha kafesin kapasitesine yanaşamadan hızla üreyen fare toplumu boka sarıyor. Yemek sınırsız olmasına rağmen yamyamlıklar oluyor, dişiler bir grup erkeğe verirken dişisiz kalan erkekler kafesin dibinde toplanıp çeteler halinde cinayetlere başlıyor, dişiler sapıtıp bebelerini öldürüyor. Güzeller (The Beautiful Ones) ise kafesin en tepe bölümlerinde (kafes kat kat), kendilerini sadece yemeye, içmeye ve bütün gün tüylerini yalamaya veren ve bu nedenle de dış görünüş olarak oldukça güzel erkek farelere deneyi yapan elemanların taktığı isim. Toplumu aşağıda bok götürürken bunlar karıdan – kızdan ve toplumdan elini eteğini çekmiş bir yaşam sürüyorlar. Sonunda mutlu mesut bir fare ütopyası olması gereken kafeste farelerin nüfusu hızla azalıyor ve eskiden arttığı seviyelere inmesine rağmen yozlaşma kökleştiği için kafesteki farelerin nesli tükeniyor.
(**) – Rape Culture (Tecavüz Kültürü), şu an Batıda Üniversitelerde radikal feministlerin propogandasını yaptığı birşey. İstatistik Bilimini hiçe sayan (bilim dediğin ataerkil toplumun baskı aracı değil mi zaten (!)) araştırmalar ile kampüste tecavüzün ve cinsel saldırının yüzde 20 gibi bir oranda olduğu yalanı ile (buna göre Amerikada bir üniversitede tecavüz oranı ile tecavüzün savaş aracı olarak kullanıldığı Afrika ülkesi Kongo’daki tecavüz oranı aynı) kendi ajandalarını üniversitelere dayatıyorlar. Örneğin şu an 2 ay önce ayrıldığınız sevgiliniz sizi yeni sevgilinizle görünce bu kampanya sonucu faaliyete geçen üniversite mahkemelerine gidip “biz bu herifle beraberken aslında düşündüm de rızam yokmuş, bu herif bana tecavüz etti” diyebiliyor ve siz de tabii “kadının beyanı esastır” diye yaptırıma uğrayabiliyorsunuz. Bunlar bir 5 – 10 seneye kalmadan Türkiye’ye de gelir merak etmeyin.
Neil Strauss The Game adlı kitabını yazarken, enteresan bir yan başlığı da kitabın sonuna doğru işler. PUA yeteneklerini öğrenen ve daha önce hayallerinde bile göremeyecekleri kadınlarla başarıyı tadan erkeklerin kendi deyimi ile “Sosyal Robot”lara dönüşeceğinden endişelenir. Buradaki fikir önce oyun-suz olan bu gençlerin oyun automatonları haline dönüşmesi, bir senaryoyu papağan gibi tekrarlayarak bunun yanında robot gibi bazı davranışları sergilemesi ve hesaplı ve planlı bir şekilde kadınlara yürümesi.
Korkulan, bu Sosyal Robotların “kendileri olmaması” ve Msystery MEthod, Real Social Dynamics, vb. ile programlanarak başarı elde etmesi ve bu başarı ile daha fazla robotlaşması. Benim bu blogda, SoSuave ve diğer forumlarda deneyimim ise oldukça farklı. Çoğu erkek, kırmızı hap zihniyetine geçiş esnasında inatla “sadece kendin ol ve doğru kadın hayatına girecek” zihniyetine yapışıp kalıyor.
Erkeklerin Kırmızı Hap farkındalığına karşı güçlü direnci, her zaman “numara yapmak” ve ancak sürekli ve daha fazla özel çaba göstermeleri ile kadınlarla belli bir başarı gösterebilecekleri inancıdır. Bu erkekler süresiz olarak olmadıkları biri olmayı istemezler. Bu onlara gerçek görünmez. Ya kadınların sıkı fıkı ilgisine kabul edilmek zorunda olmayı küçümserler ya da “oyunu” sürekli oynamayı imkansız görürler. Hangi şekilde olursa olsun bir kadın tarafından kabul edilebilirlik için değişmek gerekliliğine karşı bir hınç vardır burada. Öyle ya, onların gerçek benlikleri doğru kadın için yeterli olmalıydı.
Bu dinamik, Kırmızı Hap farkındalığını içselleştirme süreci ve oyun hakkında birçok yazı yazdım. Burada değinmek istediğim erkeklerin içlerinde muhafaza ettikleri ve içgüdüsel oyunlarını dayandırdıkları idealizm kökü. Doğrusu, bu Oyun Feminen Zorunluluğun koşullamasının sonucudur ama erkeklerin yapışıp kaldığı idealist aşk kavramı, bu koşullamayı etkili kılan şeydir.
Oyunun Ne?
Daha önce de yazdım, her erkeğin bir Oyunu vardır. Kültürü ve geçmişi ne olursa olsun her erkeğin, kadınların yakın ilgisine ulaşmak için en uygun yaklaşma, etkileşme ve ilerleme adımları konusunda efektif ve en iyi olduğunu düşündükleri bir yöntem vardır. O “oyunun” ne kadar efektif olduğu göreceli bir şey ama herhangi bir erkeğe kız arkadaş edinmenin en iyi yolu nedir diye sorsanız, size kendi Oyununu anlatacaktır.
Mavi hap zihniyetindeki erkekler muhtemelen feminen – öncelikli koşullamanın içselleştirdiği “oyunu” papağan gibi tekrarlayacaktır. Sadece Kendin Ol, kadına saygılı davran, onu objeleştirme, olmadığın biri olmaya çalışma, Feminen Buyruğun etkisinden bi haber Mavi Hap erkeğinden duyacağınız geleneklerden sadece birkaçı.
Bu metodolojideki inançlarının çoğu mavi haplı erkeğin kadınların “eğer beraber olmak istiyorsa bir kadına nasıl davranılması gerektiği” konusunda anlattıklarından çıkardığı sonuçlardır. Mavi Hap zihniyetinin karakterize özelliği, kendisini feminen ile özdeşleştirmesidir ve bu özdeşleşmeye karşı her düşünce yanlıştır.
Biraz derine indiğinizde ise, bu Mavi Hap Oyununun, erkeklerin hipergamik potansiyelini doğru değerlendirme zorunluluğu tarafından dayatıldığını görürsünüz. Kadınların bir erkeğin hipergamik potansiyelini değerlendirmelerine yardımcı olacak her şey, potansiyel olarak onların hipergami amaçlarını optimize edecektir. Sosyal kanıt (social proof) ya da önseçilim (pre-selection) erkeğin değerini kadına gösteren bilinçaltı kısa yollarıdır. Erkeklerin “samimiyeti” üzerine kurulu Mavi Hap Oyununun amacı da aşağı yukarı aynıdır – hipergamik değerlendirmeyi daha iyi yapmak. Erkekleri kim ve ne olduklarını açık açık göstermeye koşullandırırsanız, sadece kendileri olmalarını sağlarsanız, onların hipergami gözünde değerini kolayca ölçebilirsiniz.
Burası, çoğu Mavi Hap erkeğinin oyunlarında çuvalladığı yerdir; kim oldukları gizemli değildir, hürmet ve saygıları değersizdir zira çok yaygındır ve onun “sadece ne olduğu”, kadının oyunu beraber oynamak istediği karakter değildir.
Yani en iyi Mavi Hap koşullarında bile, bir erkek feminen tarafından en çok kabul göreceğine inandığı şeyi oynamaktadır. Onun samimiyeti, feminen ile en iyi özdeşleşendir. Mavi Hap / Beta Oyunu aslında sosyal robotlaşmanın çok daha sinsi versiyonudur; senaryo içselleştirilmiş ve oyun erkeğin kendisi olmuştur. Ama şunu da not etmek lazım ki bu samimiyetin kökleri hala erkeğin karşılıklı ve idealist aşk konseptindedir.
Rahatlamak istiyoruz. Açık ve dürüst olmak istiyoruz. İçinde mücadelenin olmadığı, güç kazandığımız ve dinlendiğimiz güvenli bir cennet istiyoruz. Her zaman tetikte olmamak istiyoruz. Tek istediğimiz bizim temel ve insani ihtiyaçlarımızı anlayan ve bizden esirgemeyen biri ile beraber olmak. Kavgayı be oyunu bir süre de olsa durdurmak.
Buna sahip olmak istiyoruz, bunu çok istiyoruz.
Ama eğer sahip olursak, bir süre sonra bu elimizden kaçıp gidecektir.
Performans Yükü yazısında, erkeğin feminen tarafından kabul görmek için performans göstermesi gerektiğini ele almış ve erkeğin idealist aşkının koşulsuz sevgi merkezinde değil, kadınların hipergami dürtüsünün dayattığı fırsatçı performans isteklerinden azat edilme merkezinde odaklandığını anlatmıştık. Yukarıdaki alıntı, idealist aşkın nasıl da kadının aşkı ve kabulü için performansa gerek duymadan, sığınabileceğin bir liman olması hayali üzerinde kurulduğunu özetliyor.
Tabii burada problem, performans beklentisiz aşkın olabileceği beklentisidir, ama erkeğin idealist doğası hala böyle bir durumun varolabileceğine inanır. Sosyal ölçekte Feminen Buyruk, bu idealde çıkarına kullanabileceği bir yan görür ve hem kadının hem de erkeğin bu tür bir idealize aşk kavramına inanmasını teşvik eder. Ve erkekler, kadın ile erkeğin aşk perspektiflerinin farklılığını bilmeden, kadınların yapabilecek kapasitesi olduğuna inandığı bir aşka inanır. Erkekler hala çok çalışır, imparatorluklar kurar ve servetler edinir, o cennetvari performans beklemeden ömür boyu sığınabilecekleri aşkı kazanmak için.
Fırsatçılık ve İdealizm Evliliği
İki hafta önce yorumlar bölümünde George Weeks tarafından çelişkili olduğuna inandığı bir söylemimi açıklamaya davet edildim : erkeğin idealist aşk kavramının, kadının fırsatçı aşk kavramı ile ortakyaşar (simbiotik) ilişki içinde olduğu. Bu otistik dikkat çekme çabasına sizi maruz bırakmayacağım ama yine de kadınların ve erkeklerin ayrı, amaca yönelik aşk kavramlarını geliştirmelerine dair açıklamak hissetiğim birkaç noktaya değindi.
Bu serinin başlangıcında erkeklerin ve kadınların aşka yaklaşımının sonuçta birbirini tamamladığından bahsetmiştim, bu son modelde bu ikisinin nasıl sarmaş dolaş olduğunu görebiliriz. Bu aşamada biraz garip görünebilir ama sosyal etkiler bu geleneksel tamamlayıcıları dengesizleştirdiğinde, bunların nasıl bir araya geldiğini görürüz.
Bir kadının fırsatçı aşkı bir çiftin ilişkisinin temel paradigması olduğunda, ilişki ve aile artık o kadının hipergamisini optimize etme dürtüsünün dayattığı fırsatçılığın insafındadır. Tam tersi bir erkeğin idealist aşkı dominant çerçeve olduğunda (geleneksel modelde olduğu gibi) kadının fırsatçı aksi taktirde aileyi dengesizleştirip yıkacak karşı bariyer olur.
7. Ev işleri, para, seks ve romantizm konusundaki tartışmalar en çok, kadının kararları verdiği evliliklerde var. Kadının karar verme statüsü, evlilikten memnuniyetsizlik konusunda kadının para kazanma statüsünden daha fazla etkili. Kadınlar evlilikte daha fazla para kazanan kişi olmayı tolere edebilirleken, ilişkide lider olmaktan tiksiniyorlar.
8. Eve ekmek getiren kadınların kocaları ile kavga etme sıklığı, kadının karar vericiliği düştükçe azalıyor. Erkekler için ders : onun iş dışı hayatında dominant güç siz olduğunuz sürece sizden fazla kazanan bir kadınla mutlu bir birliktelik yürütebilirsiniz. Ya da : OYUN EVLİLİK KURTARIR.
Kadının aşk konsepti dominant olduğunda, o ilişki onun fırsatçılığı ve hipergamisinin optimizasyonu amacı ile yönetilecektir. En sonunda arzu edilen geleneksel aşk hiyerarşisi, dominant bir erkeğin yönettiği ve karar verdiği ilişkidir.
George’un kafa karışıklığının temeli de tam burası. Hipergaminin kadını ittiği fırsatçılıkta, erkeğin idealist aşk konsepti onun samimiyet isteğinden ve bunun gerçek olabileceğine inancından kaynaklanır. Erkeğin idealizminin ondan beklenen performans yükünün uzantısı olduğunu iddia edeceğim. Kadınları zihinsel odağına alan Beta perspektifinden, bu yük adil olmayan bir boyunduruktur; zorla boyna geçirilen ve idealinde oyunu değiştirebilse kurtulması gereken. Kendini zihinsel odağı halinde tutan Alfa için ise bu boyundurluk üstesinden gelmesi gereken ve kendisini güçlendirmek için bir fırsat olan bir meydan okumadır. Ama sonuçta ikisi de, bu yükün temsil ettiğinden idealistik olarak daha fazlası olan bir sonuç beklerler.
Böylece erkeğin idealizmi onun güç kaynağı da olabilir, en büyük zayıflığı da. Ve dizginsiz Hipergami fırsatçılığı kadınların erkeklere uyguladığı en kötü kıyımların sebebi olduğundan, Hipergami insan ırkının içinde evrimleştiği taslaktır. Hipergami ne iyi ne de kötüdür, nasıl ele alındığı ve uygulandığına göre iyi veya kötü olur.
Erkeklerin idealist aşk konsepti, kadınların fırsatçı aşk konseptine karşı bir savunmadır. İdealizm Beta zihin yapısından ifade edildiğinde, kadının fırsatçılığı ona egemen olur ve onu zayıflatır. Ama Alfa zihin yapısından ifade edildiğinde, kadının fırsatçılığını ilişki lehine altına alır.
Şartlanmış İdealizm
Blue Valentine filmini örnek olarak kullanırsak, erkek ilişkideki tüm otoritesini ve hırslarını, karısının fırsatçılığının eline teslim etmektedir. Erkek idealist bir şekilde “aslolan tek şey aşk” inancındadır ve kadını mutlu etmekten daha fazla da bir ihtirası yoktur ve “sadece kendisi olmaktadır“. Çünkü şartlanması bunun yeterli olacağını öğretmiştir. Erkeğin Beta şartlanması onun bariz performanssızlığına rağmen karısının onun idealist aşk konseptini paylaşacağına inandırmıştır. Sonuçta kadın bu sebeple erkeği hor görür. İlişkide bilfiil lider kadındır ve erkek egemenlik altında bir birey olmaya (bakılması gereken bir çocuk daha) kayar.
Şimdi bir erkeğin Alfanı niyetli idealizmi, onu daha yüksek ihtiraslara ulaştırdığında ve kendi aşk konseptini dominant çerçeve haline getirdiğinde, ve kendisini kendinin zihinsel odağı yaptığında, bunun onu nasıl geleneksel modele götüreceğini görebiliriz. Erkeğin idealizmi bu durumda o nasıl uygun görürse ve uygularsa, öyle uygulanır.
Erkeğin idealist aşk konsepti, sünepe bir Beta zihniyetinden uygulandığında, bir erkeğin en kötü zayıflatıcısı olabilir. Bu idealizm onun yapılan yatırımın kadınca paylaşılıp, karşılığının verileceği beklentisi ile kendini gösterdiğinde, erkeği ezer geçer. Bu ezici bir şekilde bugünkü feminize sosyal öncelikli kültür çerçevesinde idealizmin ifade ediliş biçimidir.
Alfa perspektifinden ise bu idealizm bir Betayı parça parça edebilecek aynı feminen fırsatçılığa karşı bir settir.
Bir zamanlar erkeklerin idealist aşk konseptinin fırsatçı (hipergami merkezli) aşk konseptine göre üstün görülür ve saygı duyulurdu. Bu sosyal kontrol ile ilgili Kötü davranışlar sergileyen kadınlar yazısında değindim.
Bu işin eski okul kitaplarında, (arzu edilirliği olmasa bile) erkeğin çekiciliği onun sağlayıcı rolüne bağlı idi ve erkeğin idealist aşkı cinsler arası ilişkiyi belirlerdi. Centilmenlik, romantizm, geleneksel aşk hiyerarşisi vardı. Ama bunlar eski okul fikirleri, ve ben erkekler gerçek romantiklerdir derken bu aşk-idealizminden bahsediyordum.
Bir zamanlar erkeklerin idealist aşk konseptlerinin onları başarıların doruklarına zorladığı ve bunun sosyal erdem olarak kabul edilip takdir gördüğü zamanlar vardı. Ovid, Shakespeare ve Beatles bu idealizm erkekleri ve toplumu yöneten güç olmasa idi böyle ikonlar olamazlardı. Aynı şekilde kadınların fırsatçı, hipergami-tabanlı aşk konseptleri, aşırı uçlarda acımasız olsa da, hem erkeğin idealist aşkının itici gücü hem de cinsel seçilim için filtre görevi görürdü.
Yeni okul kuralları altında, yani feminen merkezli sosyal düzende, erkek idealizminin gücü, aşk onuru ve bütünlük Feminen Buyruğa hizmet eder hale geldi. Erkeğin idealist aşkı eğer kadının da aynı aşkı paylaştığına inanırsa onun güçsüzlüğü olur. Feminen ile özdeşleşerek feminen olmuş erkek nesilleri ile olan budur. Bunlar kadınlarla erkeklerin aynı olduğunu sanan eşitlikçi yalana inanmış erkek nesilleri. Bu açıdan iki cins de aynı idealist aşk konseptine sahip olmalı ve bu da erkeklerin idealist aşklarının tek başına karşılık bulacağı yanılgısına neden oluyor. Bu da onların kullanılmasına ve kendi kendilerine zarar vermelerine olanak sağlıyor.
Bir erkeğin idealizmi, kadının fırsatçı çerçevesine girip de hala ikisini de aynı aşk konseptine inanması ile onun zayıflığı haline gelir.
O yazıyı yazma fikri, erkeklerin nasıl terk edildiklerine inanamamaları ile ilgili yazdıklarını okuduktan sonra ortaya çıktı. Erkekler bütün o duygusal, finansal, zamansal, ailesel, fiziksel, vs. yatırımlarının takdir edilerek, hipergamiye karşı bir koruma sağlayacağını düşünüyorlardı. Böyle şok içinde kalıp olanlara inanamamalarının nedeni ise, kadınların akılcı düşünerek, kendilerini bırakıp başkasına varmadan önce bütün yatırımlarını, kişisel güçlerini, kadının hayatında harcadıkları zamanı göz önüne alacaklarını düşünmeleri. Kadının hipergami dürtüsüne karşı bu tür erdemleri göz önüne alacağına inanıyorlardı.
Erkekler için bu mantıklı görünen bir fikir. Bütün o yatırımları, onların gözünde, ilişki yatırımı şeklinde biriken birşey. Bu nedenle bir erkek için bütün o yatırımın, kadının hipergami dürtüsüne hitap eden yeterince iyi bir olasılık çıktığında beş para etmeyeceğini düşünmek çok zor.
Kadınlar şimdiki erkeklerini bırakıp daha iyisine varmadan bu yatırımı hiç göz önüne almazlar demiyorum. Ama kadınların burada işleyen temel dürtüsü her zaman hipergamidir. Kadınlar tabii ki hipergami dürtüsünü sadakat adına kontrol altında tutabilirler, biz nasıl önümüze gelene kayma dürtüsünü aynı şekilde kontrol altında tutabiliyorsak. Ama her zaman bilmeniz gereken şey, burada kararını verirken kadının, sizin ilişki yatırımı dediğiniz şeyi mantıklı bir şekilde göz önüne almıyor olması.
Friendzone’daki sabırlı uydu erkeğin, Mr. İyi Çocuk, bir kadına onca yatırım yapmasından sonra hatunun gidip bir kötü çocukla yatmasının ardından duyduğu öfke, tam da bu dinamik nedeniyle. Burada kadın elemanın ilişki yatırımı dediği şeyi kafasında tartarak karar vermiyor. Tam tersi, kadın zerre kadar yatırımı olmayan kötü çocukla yatarak iyi çocuğa, ilişki yatırımı sanılan şeyin hiçbir değeri olmadığını ispatlıyor. İyi çocuğun anlamadığı şu : ilişki yatırımı, hipergaminin umrunda değil.
Bu gerçeği kabul etmek birçok erkek için zor zira hipergaminin nasıl çalıştığını bikmek, onların kendilerini adadıkları ya da adamayı düşündükleri kadınlar varolduğunu düşündükleri ilişki yatırımını tamamen değersiz kılıyor. Erkeklerin ilişki yatırımını değeri olan birşey sanması, arzunun pazarlık edilebilir birşey olduğu ve bunun geçerli bir ilişki garantisi olduğu zihniyetinden gelir. Çoğu evlilik danışmanlığının bir işe yaramamasının sebebi de budur – bu kurumun varsayımı, gerçek arzunun pazarlık edilerek alınabileceğidir.
Rasyonel Kadın
Aunt Giggles yakın zamanda Beta erkeğe övgüler düzen, pofuduk bir Alfa uydurması yazdı (one göre tabii ki betalar gerçek Alfalar ama sadece dişleri yok, oturarak işiyorlar ve kızlarla ilgili sadece tatlı şeyler görüyorlar). Kendi başına kötü bir liste değil ama hatunun Alfa tanımı doğru zamanda düğmeye basar basmaz Sterling Grey’e dönüşen bir George Costanza. Soylu bir deneme ama yazının işe yaramaz olmasının nedeni, kadınların bilinçli ve rasyonel bir şekilde, uzun süreli sağlayıcı olan beta erkekleri eş olarak seçeceğine dair Aunt Giggles’ın varsayımı (umudu).
Kinaye bir tarafa, Giggles daha iyi bir beta isteğinde hala iki yanlış inanışa sahip. Birini yukarıda söyledik. Bilinçaltı beynin hipergami dürtüsünün, rasyonel ve bilinçüstü karar verme mekanizması ile ekarte edilebileceği ve kadınların kime bacaklarını açıp, kiminle evleneceğine bu şekilde karar verebileceği umudu. Giggles o kararı vereli 28 yıl olmuş, ama o zamandan beri kadınların bu kararında hipergaminin etkisi konusunda pek birşey değişmedi. Giggles’ın hatası, sağlıklı ilişkinin sokakta “mecburi arzu” olarak da bilinen pazarlıkla elde edilen arzu ile sağlanabileceği.
Giggles’ın ikinci hatası da ilişki yatırımının kadının hipergami dürtüsünü bastırarak, beta erkekler hayat boyu ilişki içinde olmasını sağlayacağı. Dediğim gibi, ilişki yatırımı hipergaminin umrunda değil. Eğer bu kadının karar verme sürecinde göz önüne alınsa bile, en fazla hipergami dürtüsü ile ortaya çıkan riski tartmak için. Bazen risk bir evlilik teklifini kabul edip etmeme kararı verme ile ilgili bazen de başka bir erkeğin şu an birlikte olduğu beta sağlayıcıya göre daha iyi bir genetik materyal sunması ile ilgili ama iki durumda da asıl hareket noktası hipergami.
Rasyonel Erkek
Burada erkekleri denklemin dışında tutuyorum sanmayın. Tehdit yazısında detaylamıştım, erkekler cinsel pazar değerlerinin (CPD) farkına varmaya başladıkça, bir kadınla uzun süreli ilişki potansiyelini daha iyi değerlendirecek kapasiteye ulaşır. Bu modelin problemi şu : şu hali ile erkeklerin kadınlar için uzun süreli değerlerini anlamaya yeni yeni başladıkları zaman (30 yaş civarı), tam olarak kadınların duvara toslamak üzere olduğu ve kendi CPDlerinin farkına varmadan erkekleri uzun süreli ilişkiye kapadıkları zamanla aynı. 20li yaşlarını biyolojik dürtülerini takip ederek kız peşinde koşarak geçiren ve bu konuda değişik derecelerde başarılı olan erkekler tecrübelerinden, kadınların anlaşılmaz ve kararsız yaratıkları olduklarını öğrenirler. Bu nedenle 29una gelen betanın birden bire “ayakları yere basan” ve gerçekten aile ve sevgi ile gerçekten ilgilenen bir kadınla karşılaşıvermesi, ona yepyeni bir heyecan verir. Onun geçmişi, doğası, hatta yalnız anne olması bile böyle “az bulunur ve değerli bir mücevhere” rastlamış olmanın sarhoşluğu ile affedilir.
Manosphere’de kadınları potansiyel eş olup olmadıkları konusunda değerlendiren yeni bir beyaz sövalye sürüsü türedi. Bu erdem gibi görünüyor. İyi çocuk kartını oynayan seri tek-eşli insan evladı için, kendi titiz standartlarına uyan veya uymayan kadınları değerlendirecek tecrübe ve sağlamlığa sahip olma fikri oldukça tatmin edici. Fakat bu yeni bir tür beta oyunu : “kızlar bakın, ben görmüş, geçirmiş biriyim ve eğer bakire değilseniz veya evde ekmek yapmayı bilmiyorsanız sizi pas geçiyorum”. Bu özdeşleştirme oyununun daha iyi bir versiyonundan başka birşey değil zira sonuçta İyi Çocuğumuzun yapmaya çalıştığı hala kafasındaki ideal kadının kendisinden yapmasını beklediği şey – onun karakterini iyi değerlendirmek.
Bunu henüz bilmiyorsanız şimdi hemen öğrenin : insanlık tarihinde ben de dahil hiçbir erkek, evlendiği kadın ile ilgili tam ve doğru bir araştırma yapmadı. Hele hele 30 yaşından önce ya da bir iki uzun süreli ilişkiden sonra evlenen hiçbir erkek bunu yapamaz. Hayat boyu eş olan lise aşkı diye birşey yok değil ama hiçbir erkek “hayatının aşkı”nın zaman içinde nasıl değişeceğini bilemez.
Bana inanmıyorsanız ikinci kez boşanan elemanlara sorun. Nasıl da bütün o geçmiş deneyimlerden ders alarak bu sefer doğru kadını seçmişlerdi! Şunu aklınızdan çıkarmayın, siz iyi bir evlilik ya da uzun süreli ilişki bulmazsınız, iyi bir evlilik ya da uzun süreli ilişki yaratırsınız. Sizin küçük, tatlı, saf ve gözü açılmamış İyi Kız içinde, en az dün gece düzdüğünüz klüp kevaşesi kadar hipergami barındırıyor. Farklı kızlar, farklı bağlamlar ama aynı hipergami. İyi bir temel atabileceğiniz kızı anlayacak deneyiminiz olabilir ama sonuçta kendi evliliğinizi / uzun süreli ilişkinizi kendi gücünüz üzerine inşaa edecek ve gerektiğinde bozacak olan sizsiniz – prefabrik evlilik diye birşey yoktur.
Kadınlar, bir erkeğin hayatında sadece yol arkadaşı olmalıdır ve hiçbir zaman hayatının odağı olmamalıdır.
Potansiyelimizi gerçekleştirmeden evlenmek ya da evlenme yolunda olmak bugün ne kadar da yaygın. “Büyüyememiş” erkek nesli ile ilgili sürekli mızmızlanan onlarca yazı okuyorum ama bu yazılar benim danışmanlık yaptığım erkeklerin gerçekliğine o kadar uzak ki. Hayır, onlar sadece hayallerinin kadınını bulup tavlayacak kadar oyunu öğrenmek ve sonra da tek eşlilik denilen mutlu beta kozasına çekilmek istiyorlar. Onlar kendilerini bir kadına adamak istiyorlar. Hayatları boyunca maruz kaldıkları AFC psikolojisi nedeniyle tek eşlilik onlar için büyük bir aciliyet.
Ergen ya da 20lerinde gençlerin hayatlarının başka her alanındaki şiddetli bağımsızlıkları ile insanları etkilemeye çalışırken, tüm bağımsızlık ve kaynaklarını bir kadının yakınlığına kurban etmekteki tezcanlılıkları beni her zaman şaşırtmıştır. Kendilerini kadınların doğal olarak çekildiği, hırslı ve tutkulu bir adama doğru geliştirmek yerine tek eşliliğin kelepçelerini ellerine geçirmeye o kadar istekliler ki.
Gerçek şu ki ne kadar tek eşlilikten uzak durursanız, o kadar fırsat çıkacak karşınıza. Benden daha bilge adamların defalarca belirttiği gibi kadınlar hayal katilleridir – ve ben her ne kadar bununla hemfikir olsam da, bunun daha çok erkek nedeniyle böyle olduğunu düşünüyorum. Kadınların bir komplosundan ziyade erkeklerin kendi yardakçılığı ve lakaytlığı ile alakalı.
Aslına bakarsanız erkeklerin kendilerini kadınlara adamaması, kadınlar için daha iyi. Bu size mantığa aykırı gelebilir ama sizin he deyince müsait olmanız sizin değerinizi azaltır. Kolay elde edilemez olmak ise değer arttırır özellikle de bu kolay elde edilemezlik başkasının çıkarlarına uyuyorsa (burada onun çıkarlarına). Tek eşliliğin gereksinimleri ve problemleri, 20li yaşlarının ortasında avukat ya da doktor olmak için gece gündüz çalışan bir erkeğe ayak bağı olacaktır. O erkeğin zamanı, hayallerini ve hedeflerini gerçekleştirmeye ve kendisini daha başarılı bir erkek yapmaya adanmalıdır – sadece finansal başarıdan değil, eğitim ve özgüvenden de bahsediyoruz. Tek eşli ilişkinin hem zamansal hem de duygusal kısıtları ve talepleri bir erkeğin ihtiraslarını gerçekleştirmek için kullanacağı zamanı heba edecektir.
Ben 30 yaşına kadar erkeklerin cinsel ve duygusal olarak kendilerini tek bir kadına adamamalarını tavsiye ediyorum, ama bu minimum tavsiye. Bence 35 yaşına kadar tek eşli ilişkiden uzak durmak daha iyi. Bir erkek kariyerinde yükselip olgunlaştıkça, karakteri, insanların karakterlerini değerlendirme yeteneği, davranış ve motivasyon konusundaki temel bilgisi vs .. olgunlaşır ve erkek en çok arzu edilen kadınlar için en değerli erkek haline gelir ki bu da onun alternatiflerinin kalitesini arttırır. Kadınların cinsel değeri, yaşları ilerledikçe azalır ve bu noktada da denge erkek lehine değişir. Bu gerçeği anlayan ve bir yandan kendini bir kadına adamadığı için önüne gelen cinsel fırsatları değerlendiren ve bir yandan da bunun ilerde nasıl geri dönüşü olacağını bilerek sürekli kendini geliştiren erkekler, kadınların ilerde kendisi için kapışacağı erkektir.
20li yaşlarınızın ortalarında, hayatınızın ilerde hangi yöne gideceğine karar vereceğiniz en tepe noktadasınızdır. Bunu açıklayarak kimseyi sevindirmeyeceğimi biliyorum ama birçok seri tek-eşli ilişki erkeğinin ilerde ağzını açıp itiraf etmese de yaşadığı pişmanlık, kendi potansiyelini anlamaya fırsat bulmadan tek-eşliliğin talep ettiği sorumlulukları, ödevleri ve işleri sırtına yüklenmiş olmaktır.
Eğer 35 yaşında hala bekarsanız ve hatrı sayılır da bir kişisel başarıya ulaşmış iseniz, erkek milletinin kıskançlık odağısınızdır zira sizin yaşınızdaki erkeklerin istatistiki olarak sahip olmadığı iki kaynağa sahipsinizdir – zaman ve özgürlük. Eğer öyle iseniz size gıpta ediyorum. Yaşıtınız erkeklerin içinde debelendiği evlilik ve uzun süreli ilişki yükümlülüklerinden ya da boşanmanın yıkımından bağımsızsınız. Öyle bir durumdasınız ki, istediğiniz yöne gidebilirsiniz, bunun başka biri üstündeki etkisini düşünmeden. Birçok erkeğin böyle bir lüksü yok.
Modern yaşamın çoğu erkeğe (ve kadına) yıktığı yükleri düşündüğünüzde, başına resmen talih kuşu konmuş birisiniz. Bana bir kere para muhim olmasa ne alabilmeyi istersin diye sormuşlardı, cevap olarak zaman demiştim. Güç, para, statü ve başkalarına hükmetmek değil, güç kendi hayatınızı ne kadar kendiniz kontrol edebiliyorsunuz ile ilgili, ve tam şu an güç sizde. Güvenin bana, bu olabileceğin en iyisi zira aynı zamanda burada gerçekten ne döndüğünü anlayacak kadar da olgunsunuz.
Kadınlar size defolu mu görünüyor? Öyle olsun, size ne? İstediğiniz gibi seçebilme özgürlüğünüz var. İyi bir ilişki materyali mi bulamıyorsunuz? Neden bulmak isteyesiniz ki? Bırakın o sizi bulsun! Yaşlı ve yanlız bir şekilde mi yaşamaktan korkuyorsunuz? Ben sizin yerinizde olsam yanlız yaşlanacağım korkusundan felç olmak yerine hayat boyu ızdırap dolu ve tutkusuz bir evliliğe hapsolmaktan korkardım.
Bu açıdan baktığınızda “eğer sen inşaa edersen, onlar gelecekler” ekolünün taraftarıyım. Kadınlar, bir erkeğin hayatında sadece yol arkadaşı olmalıdır ve hiçbir zaman hayatının odağı olmamalıdır.
Hangisi daha iyi : en az dirençli yoldan, idealize edilmiş, prefabrike bir ilişki mi, yoksa kendini geliştirdikten sonra elde edilen ilişki mi? Doğrudur, iki durum da kadını erkeğin hayatının odağına koyar, bu kadınların önce fantaziledikleri ama içine düşünce sıkıntıdan boğuldukları bir durumdur. Kadınlar, kendi yakınlıklarına ve cinselliklerine köle olan birini istemezler (zira bu onları erkeksi olmaya zorlar), maskülin birini isterler. Kadınlar karar verebilen, ihtiras ve tutkularını takip ederken gerektiğinde kendilerini kenara itebilen, kendilerine “hayır” diyebilen erkekleri arzularlar. Bu iki amaca hizmet eder. Birincisi, bu tavır erkeğin otoritesi ve gelişimini ön plana koyar ki bunun sonucundan hem kadın, hem de çocukları faydalanır. İkincisi, bu onu erkeği kovalar duruma sokar ve erkeğin meşru ihtiras ve tutkuları, kadının erkeğin ilgisi için rekabet ettiği “diğer kadın” gibi olur.
Dikkat edin, “meşru” ihtiraslar dedim. Bir avukat ya da doktor adayı ile ilişkide olan kadın, büyük ihtimalle gelecekte sağlam ve güvende bir hayata sahip olacaktır. Bir sanatçı ya da müzisyen ile birlikte olan ise, adam ne kadar yetenekli ve hırslı olursa olsun ancak bunun sağlam bir sonuca çıkacağına ikna ederlerse kadınları için faydalı görüneceklerdir. Tabii bu yine hedefe kilitlenmiş bir azim ile dengelenebilir zira bu tür bir azmi takdir eden (sayıları az da olsa) kadınlar var. Bütün bunlar ise erkeğin karşı cinse karşı tutumu ile sınırlıdır. Kadınlar hayal katilidir. Böyle olmayı özellikle planladıklarından ve istediklerinden değil, erkekler kendi tutkularını düzenli am uğruna tek işaretle yollarında feda etmeye hazır olduklarından ve kadınların buna yüklediği sorumluluklardan.
Evet sonuçta kendinizi geliştirmeniz en kolay yolu seçmenizden daha iyidir. Bu eğitiminiz bittikten sonra yayın ve 30larınızda işe koşun demek değil. Tek eşliliği bunun gerektirdiği olgunluğu ve kendinizi tatmin edecek bir kişisel başarıyı kazanana kadar erteleyin. Ve kadınlar sizin planlarınızı desteklemek ve övmek için orda olmalı.
Aşağıdaki olay, bir erkeğin ne durumda olursa olsun bir kadından ilişki tavsiyesi almaması gerektiğinin kanıtı :
(Yeni baba olmuş bir eleman Mumsnet adlı bir siteye girip doğum sonrasında kendi ile seksten tamamen soğuyan karısı ile ilgili “karım benimle ilişkiye girmek istemiyor” deyip tavsiye istiyor).
Kullanıcı PseudoDad siteye şunu yazıyor : “2.5 yıl önce oğlumuz doğduğundan beridir sadece 5 kere seks yaptık. Bundan önce, tavşanlar gibi sevişmiyorduk ama haftada iki kere seks yapmaktan gayet mutlu idim.” Bu konuyu 6 yıllık “mükemmel” karısına uygun şekilde açmak istediğini söyleyen kullanıcı soruyor : “ne zaman yeter artık diyebilirim?”
Yazısı yüzlerce yanıt alıyor ve kadınlar ona daha fazla ev işi yapması, evlilik danışmanına gitmesi veya şu an kendisi ile ilgilenmiyor olabileceğini kabul etmesi gibi tavsiyeler yazıyorlar.
Mumsnet kullanıcısı monkeysox adama yeterince ev işi yapıp yapmadığını soran ilk kullanıcı. PseudoDad kendi payına düşeni yaptığında ısrar ediyor ama başka bir anne ise “karısının şu an kendisi ile ilgilenmediğini kabul etmesini ve karısı yeniden kendisi ile ilgilenene kadar dişini sıkmasını” tavsiye ediyor. BravoPanda adlı anne de “sırf sen seks istiyorsun diye karının sana seks borcu yok” diyor.
Aslında bir eş olarak hem seks hem de sadece eşinizle seks borcunuz var. Yoksa, çocuğun babasının kim olduğunun belli olması hariç evliliğin bir gereği yok ki.
Oyunun farkında olan okurlar buradaki problemi hemen farketmişlerdir : tavsiye isteyen erkeğin sosyo-seksüel rütbesi, karısının cinsel ilgisini çekemeyecek kadar düşük. Ev işi yapan, karısına saygı konusunda kaygılı ve daha da önemlisi kendisine karşı buzdağı kadar soğuk karısına hala “mükemmel” diyen bir ezik, herhangi bir kadının ilgisini çekemez zaten.
Bu erkeğin yapması gereken 1 yıl önce karısını terk etmekti; 18 ay bir kadının eş olmanın en önemli fonksiyonunu yerine getirmeyerek evliliğe bağlı olmadığını göstermeye yeter de artar bile. Fakat tabii bu talihsiz eleman boşanmaya giderse, büyük ihtimalle boşanma – tecavüzüne (divorce rape) uğrayacak. En büyük zarar kontrolü, bu kadınla bir çocuk daha yapmamak ki zaten o da pek mümkün değil.
Burada asıl ilgi çekici olan ise kadınların verdikleri tepkiler. İlk dürtüleri kadının yaptıklarına kılıf uydurmak. Adama empati pek yok. Gerçi birader, sen de bu soruyu neden kadınlara sorarsın ki?
Bu adam evli kalırsa ne olabilir. Ya da arka planda ne oluyor. Olası nedenlerden ve çok muhtemel sonuçlardan biri şu:
Benim gerçek hayat hikayem şöyle : Boşanmadan önceki yıllarda karım benimle seks yapmayı bıraktı. Seks yapmayı bırakması, paralelinde benimle ilgili herşeyin ona batması ile çok uyumlu idi (ne giydiğim, şakalarım, vs …) Not : Daha önce de seks, ayda birdi.
Onunla bunu konuşmaya çalıştım ve aramızın iyi olmadığını söyledim. Tepkisi ise aramızda bir problem olmadığını söylemek idi. Ona göre tek problem bendim. 15 yıllık evlilik ve çocuklardan sonra problem benim evlilikten gerçekçi olmayan şeyler beklemem imiş. Kariyeri zaten onun sekse önem vermemesine bir neden idi. Akşamları çok yorgun oluyordu ve çocuklar da sabahın köründe ayakta idi. Haftasonları ise ev işleri vardı ve çocuklara bakmamız lazımdı. Tatiller de zaten çocuklara ayrılan zamanlar idi. Bahanesi de ÇOCUKLARI SEVMİYOR MUYDUM?
Karıma göre benim bir başka problemim de ÇOK HASSAS olmam idi. Seks konusunda sürekli mızmızlanmam da buna işaret idi.
Ne yazık ki, onun hikayesine inanıp bunu içselleştirdim. Kendi kendimi sansürledim, seks konusunda şikayet etmeyi bıraktım ve bunu olduğu gibi kabul ettim. Bana hergün kötü davranmasına toleransım azaldı giderek ama o durumda bile çok şikayet edemedim (mızmız görünmemek için).
Evliliğimizi daha iyi hale getirmek için çabaladım. Pozitif olmak için elimden geleni yaptım, ev işlerini yaptım. Zamanla onun ipleri eline almasına izin verdim. Zaten fiziksel olarak gayet iyi durumdaydım, daha da iyi duruma geldim.
Sonuç? Meğerse karım beni yıllardır aldatıyormuş. Sevgilileri ile haftada 4 veya 5 kez seks yapıyormuş (öğle yemeğinde, otoparkta, plaj kabininde, vs.). Benim mızmızlanmam konusundaki hikayesi sadece beni gölgede bırakıp ilişkilerine devam edebilmek içinmiş. Boşanmanın alevli tartışmalarının sonunda bana söylediği ise evlilik dışı ilişkinin yasak meyveleri çok heyecan verici imiş. En uzun süreli aşığı (3 yıl) sonunda ona aşkını itiraf ettiğinde ise kahkaha patlatmamak için kendini zor tutmuş (başka bir alevli tartışmada ağzından kaçırdığı üzere).
Kıssadan hisse :
1) İçgüdülerinize güvenmeniz lazım. Hatun herşey yolunda derken bile bir hinlik olduğunun farkında idim. Geçen sene karımın duygusal olarak tamamen soğuk hale gelmesini görmezden geldiğim için suçlu bile hissetmeye başlamıştım.
2) Ayak paspası olmayın … Kendi isteklerimi çok bastırdım.
Hipergaminin erkeğe yaklaşımı çift değişkenlidir, bir erkek ya üstün niteliklidir ya da değersizdir. Bir kadın bir erkeğin kendinden daha aşağıda olduğuna inanırsa, o erkek cinsel olarak görünmez olur, sadece bir kadın bir erkeği daha üstün görürse, o erkek görünür hale gelir.
Kadınlar görünür şekilde güç yayarak kendilerini daha aşağıda hissettiren erkekleri arzularlar. Bir kadın bir erkekten daha aşağıda hissettiğinde, onu çekici bulmaya başlar. Buna hipergami denir, yukarıya doğru eşleşmek ve sosyal merdiveni tırmanmak. Hipergaminin sonucu olarak, kadınlar yüksek statü sinyallerine karşı aşırı hassastır (iyi genler, zenginlik, güven, popülerlik, vs).
Hipergami kendini birçok şekilde gösterebilir. Zenginlik avcılığı en çok bilinenidir, burada bir kadın bir erkekle sadece zenginliği için birlikte olur. Daha az çıkarcı ilişkilerde, bir kadın kendisinden daha fazla kendine güveni olan erkekle beraber olur. Genel olarak, kendine güveni daha az olan kadınlar hipergamiye daha az meyilli iken, egoist kadınlar hipergamiye daha çok meyillidir.
Hipergami, fırsatçılığı besler. Daha yüksek statüye sahip bir erkek cinsel olarak ulaşılabilir ise, dizginlenmemiş hipergamiye sahip bir kadın aldatır. Eğer bu erkek ilişkiye açık ise, bu kadının erkeğini bu adam için terk etme ihtimali çok yüksektir. Bu fenomene “dal değiştirme” denir.
Geleneksel yetiştiriliş ve ailede güçlü bir erkeğin varlığı ile dizginlenmemiş bir hipergami, aşırı fırsatçı ve sadakat yoksunu bir kadın yaratır. Geleneğin güçlü olduğu toplumlarda, hipergami, aile, toplum ve kültür tarafından dizginlenir. Kadınlar sürekli olarak daha iyisini beklemek yerine, yaşıtları ile zamanı geldiğinde evlendirilir.
Bazı kadınlar diğerlerinden daha fazla hipergami pençesindedir ama hipergaminin etkilemediği bir kadın yoktur. Bunu bir derecelendirme gibi düşünün, bazı kadınlarda hipergami çok azdır, diğerlerinde ise aşırı. Hipergami, Pandora’nın Kutusu gibidir, bir kere boyun eğildi mi, ona yine boyun eğme dürtüsü çok çekicidir. Bir kadın ne kadar tecrübeli ise, hipergamisi o kadar güçlenir ve o kadar kötü bir ilişki materyali haline gelir.
Aile ve çocuk yetiştirmek için en uygun kadınlar, hipergami dürtüsü en iyi şekilde dizginlenmiş kadınlardır. Materyalizm ve çok fazla cinsel ilişki hipergami tabanlı davranışlardır, “sürekli bir üst modele geçme” ihtiyacının göstergesidir ki bu da temelde hipergamidir. Bu tip kadınlar ciddi ilişki için uzak durulması gereken kadınlardır. Tutumlu ve alçakgönüllü kadınlar ise ilişki için daha üstün adaylardır.
80/20 Kuralı
80/20 kuralı, hipergaminin doludizgin hüküm sürdüğü toplumlarda yaklaşık olarak erkeklerin yüzde 20sinin, kadınların 80%sini sikeceğini vurgular. 80/20 kuralı basitçe “pareto prensibinin” cinsel stratejiler evrenine uygulanmasıdır. Sadece tutucu ve tek-eşlilik taraftarı toplumlarda her erkeğe kabaca bir kadın düşer. 80/20 ayrımı, aile değerlerinin yok olması ile ortaya çıkacak doğal düzendir.
Aşk Hiyerarşisi
Aşk, hipergami dürtüsünün tatmini üzerine inşaa edilmiştir. Eğer bir kadın sizden daha iyi olduğunu düşünürse, size saygı duyamaz. Eğer size saygı duyamaz ise, sizi sevemez.
Kadınlar, erkeklerden farklı şekilde severler. Kadınların aşkı hayranlık üzerine kuruludur, hayranlık ise takdir ve saygının bir kombinasyonudur ki saygı güçten türer. Bunun sonucu olarak eğer aşık olunmak istiyorsanız, güçlü olmak zorundasınızdır yoksa hiçbir zaman sevilmeyeceksinizdir. Zayıf olduğunuz için aşağılanacaksınızdır. Hipergami dünyasında eğer zayıf olarak algılanıyorsan, sevilme şansın yoktur.
Kadınlar faydacı bir şekilde severler, romantik partnerlerini koşulsuz sevme kapasiteleri yoktur, bu tip bir sevgiyi sadece çocuklarına gösterebilirler. Bu davranış Briffault Kanununun hakimiyetindedir. Bunun karşıtı olarak, erkekler, kişisel yatırımlarının erdemi ile kadınları koşulsuz sevebilirler. Aşkın hiyerarşisi şudur : erkekler > kadınlar > çocuklar.
İş paraya ve aşka geldiğinde, kadınlar erkeklerden daha bencildir. Erkeğin aşkının doğası gereği fedakarca olması beklenir, kadınınkinden ise böyle bir beklenti yoktur. Kadınlar fırsatçı bir şekilde severler, erkekler ise fedakarca.