Nöroplastisite 101 kitabından:
İnsan bir şeyi yapmaya çalıştığında ortaya çıkan sonuç, hedeflediği sonuca göre çok daha kötüyse, hüsrana uğrar. Bu hüsran insanı delirtebilir özellikle de arka arkaya “hatalı sonuç” alıyorsa yani hata yapıyorsa. Ama hüsran hissi aslında, hataların sinir sistemine “bir şeyler çalışmıyor o nedenle değişmen lazım” sinyali göndermesi sonucu salgılanan kimyasalların sonucu. O nedenle hüsranı, beynim bir şeylerin değişmesi için harekete geçti olarak algılamamız gerekiyor, “ben bu işi yapamam?” diye değil.
Sinir sistemindeki plastisitenin, bir şeyler çalışmıyor kelimelerini anladığı yok hatta sinir sistemi hüsranı bile duygu olarak algılayamaz. Beynin tek anladığı şey, salgılanan nörokimyasallar yani epinefrin ve asetilkolin. Bir de tabii yaklaşık olarak doğru şeyi yapmaya başladığımızda salgılanan dopamin.
İnsanlar hata yapmayı ve hüsrana uğramayı sevmezler. Bunları sevebilen çok az insan ise yaptıkları işte çok başarılı olurlar. Bunlara dayanamayanlar ise genellikle başarısız olurlar, fazla şey öğrenemezler.
Ama korktuğunuz, sizi kötü hissettiren şeyler, performansınızda meydana gelen hatalar olmasa, sinir sistemi neden değişmek istesin ki? Deneylerin gösterdiği şu ki, mesela bir nesneye uzanıp o nesneyi tutamamak gibi hatalar, beyinde epinefrin salgılanmasına neden oluyorlar. Epinefrin dikkati arttırıyor, asetilkolin ise odaklanmayı. İşte tam bu nedenle, hüsran hissettiğinizde yapmak istediğiniz şeyi bırakmak, yapabileceğiniz en kötü şey. Zira asetilkolin salgılanıyor ve bu da yanılgı payına (yapmak istediğiniz şey ile yaptığınız şey arasındaki farka) odaklanma imkanı sağlıyor. Ve sinir sisteminiz hemen o anda, davranışı doğru hale getirmek için değişiklik yapmaya başlıyor. Ve yapmak istediğiniz şeyi biraz da olsa doğru yapmaya başladığınızda, üçüncü bir kimyasal, beyin şekillendiren değişimleri hızlandıran dopamin salgılanıyor.
Eğer hata yapmak sizi çok rahatsız ediyorsa, çok kolay hüsrana uğruyorsanız, o hüsranı o yapmak istediğiniz şeye daha derin bir şekilde girişmek için kullanın! Zira tam o hüsran anında, beyninizi yeniden şekillendirmek ve yapmak istediğiniz şeyi doğru yapmak için inanılmaz bir plastisite mekanizmasını kuruyorsunuz. Ama hata yapıp hüsrana uğradığınızda yapmak istediğiniz şeyi bırakırsanız, plastisitenin başarılı yöntemler için değil de, siz pes ettikten hemen sonra olacak şey için devre kurmasına neden oluyorsunuz: kendinizi sefil hissetme.
Sanırım şimdi hemen pes etmemenin, hüsrana uğradığınız noktadan sonra biraz daha çabalamanın önemini anlamışsınızdır ve “biraz daha” ne demek onu açıklayacağım. Hüsran noktasından sonra biraz daha çabalamak, hem çocukların hem de yetişkinlerin öğrenme süreci için çok önemli ama özellikle yetişkinler için önemli.
Dopamin hemen her zaman zevkle ve bir hedefin başarılması ile ilişkilendirilen bir molekül ama dopamin aslında motivasyonun molekülü. Dopamin, doğru yolda olduğumuzu hissettiğimiz zaman salgılanan bir kimyasal ve nöroplastisite ve motivasyonu arttırma kapasitesi var.
Dopamini, öznel bir şekilde, hata yapma sürecine bağlamayı öğrenin. Bu, plastisitenin iki modunu birleştirmenize ve plastisiteyi hızlandırmanıza yarar. Yukarıda hata yapmaktan ve odaklanmaktan, odaklandığınız bir öğrenme seansı içinde çokça hata yapmaktan bahsettim. Bu kadar hata sizi hüsrana uğratacaktır ama hüsranın kendisi aslında bir işaret ve hüsranı hissettiğiniz zaman epinefrin seviyesi çok yüksek.
Ama siz hüsran noktasına geldiğinizde, bu deneyimi öznel olarak iyi bir şey ile, pes etmek yerine bu yolda yürüme isteği ile ilişkilendirirseniz, bir şeyin öznel olarak iyi olduğunu düşündüğünüz zaman salgılanan dopamin ile, hata yapma durumunu birleştirip, plastisiteyi hızlandırabilirsiniz.
Yani kendinize, özel bir davranış kümesi üzerinde çalışırken tekrar tekrar hata yapmanın ve o hataların (artı karşılığında hissettiğiniz hüsranın), öğrenmek için iyi bir şey olduğunu söylerseniz, beyninizi daha hızlı şekillendirebilirsiniz.
Bir şeyi tekrar tekrar denerken üst üste hata yapmanızın ve sonucunda çıkan hüsranın karşısında şöyle düşünmelisiniz: “Büyük bir hayal kırıklığı hissediyorum ama bu hayal kırıklığı öğrenmemi hızlandıracak şey”.
Dopamin ise oldukça öznel bir molekül. Seks, yemek ve ısınma gibi nesnel bir yanı da var ama neyin dopamin salgılanmasına neden olduğu ve neyin olmadığı genellikle kişiden kişiye değişir.
Dopamin konusunda daha fazla okumak isterseniz size harika bir kitap önermek istiyorum. Bu kitabı yazan kişi olmayı çok isterdim. İsmi The Molecule of More (Türkçe basımı Beyin daha fazlasını ister). Bu kitap dopaminden sadece ödül ile alakalı bir molekül olarak değil, motivasyon ve bir şeyin peşinde koşmak ile ilgili bir molekül olarak bahsediyor ve dopaminin öznel olarak nasıl kontrol edilebileceğinden bahsediyor.
Konumuza dönersek size tavsiyem (doğru şekilde yapmaya çalışırken) bol bol hata yapmanız ve kendinize bu hataların öğrenme hedefiniz için iyi olduklarını söyleyerek sürece dopamin eklemeniz. Öğrenme seanslarınızı kısa (90 dakika) tutmanız ve bu seanslar arasında başka şeyler yapmanız. Eğer 25 yaşından genç biriyseniz daha fazla 90 dakikalık seans yapabilirsiniz.
Herkesin en iyi şekilde odaklanarak çalışabilecekleri zaman dilimi değişiktir ama genellikle öğleden sonra 4 gibi, sabah 10 gibi olduğu kadar odaklanamazsınız. Kendi zamanınızı deneye yanıla bulun. Bu zaman diliminde 90 dakikalık çalışma seanslarında, hata yaptığınız sınıra kadar gelin ve burada 7 – 30 dakika arası kalın. Burada neredeyse hüsrana uğramak, hayal kırıklığı hissetmek için özellikle çalışın. Sonra da bu hüsranda bir iyi arayın, hüsranı görünce “tamam, beynimde değişim için kimyasal salgısı başladı” diye düşünün mesela. Hüsrandan biraz zevk alın ve evet, böyle bir his durumu var. Bunu yapabilirseniz, değişim için en iyi ortamı hazırlamış olursunuz.
İşin ilginci, tekrarlardan sonra hüsrana uğrarsanız ve bu anda oturur ve bir şeyler okursanız, beyniniz öğrenmek ve öğrendiği bilgiyi tutmak için yükselmiş bir seviyede olacaktır. Bu kimyasallar öyle salgılanıp hemen yok edilen kimyasallar değiller. Beynin değişmeye açık olduğu bu durum yaklaşık 1 saat kadar sürecektir.
Daha önce stoacılık üzerine yazısında şundan söz etmiştik:
(Stoacılık), iç benliğinizi kontrol altında tutarak ve mantıklı yargılar ile öz kontrolünüzü kullanarak içinizdeki çalkantıyı, bu çalkantıyı dışsal aksiyonlar için yakıt olarak harcayıp, iç sükunete çevirmektir.
Günümüzde çoğu insan hüsran ile ortaya çıkan değişim potansiyelini, değişim için yakıta çevirmek yerine, hemen ellerinin altında olan dikkat dağıtıcı (ele geçirici) uyuşturuculara (sosyal medya, internet, porno, oyun, arkadaşlarla mesajlaşma, netflix) sarılıp hüsranı bastırmaya çalışıyorlar. Bu nedenle de beyinlerini yapmak istedikleri şeyi yapma yönünde kablolamak yerine, beyinlerini en iyi ihtimalle yeniden kablolamıyorlar ve değişim potansiyelini çöpe atıyorlar ya da daha beteri, sosyal medya / internet / porno kölesi olarak kabloluyorlar.
Oysa eğer bir şeyler başarmak istiyorsanız, hüsrana uğradığınızda, hüsranı işaret olarak alıp o şeyi daha fazla yapmak için ekstra çabalayın. Bunun sınırlarına geldiğinizde ise, hüsranı zevk aleminde boğmak yerine başka bir işe kanalize edin (beynin plastisiteye açık halini başka önemli bir şeyi öğrenmekte kullanın).
İnseller yazısında Rollo’nun dediği gibi:
Eski günlerde kaybedenlerin hayal kırıklıklarını kanalize ederek üretken şeyler yapabilecekleri kanallar artık yoklar. Eski nesilde hüsrana uğrayan erkeklerin bir çoğu kendi nesillerinin ikonik sanatçıları ya da müzisyenleri oldular. Bence ironinin tepe noktası, Mark Zuckerberg’in Facebook’u eski kız arkadaşını stalklamak (takip etmek) için yaratması idi. Cinsel reddedilme ile başa çıkmayı sağlayacak yaratıcı yollar artık yoklar. Bazıları bana bu yolların hala varolduğunu ama bu çocukların bu yolları yürüyecek motivasyonları olmadığını söyleyecek. Haklı olsalar da, bu yollardan çok daha kolay olan ve erkeklerin gelişimlerini donduran yollar var. Bugün cinsel öfkeyi daha yaratıcı kanallara yönlendirmek yerine, oğlanların kendilerini online porno ve çağın teknolojilerinin sağladığı kaçış yollarına gömüp kaybolmaları çok daha kolay.
Ya da hoşnutsuz genç erkeklerle mesajlaşabilecekleri forumlar bulup, kendilerine yer olmayan bu dünyanın gerçekleri ile ilgili ağlaşabilirler.
Oysa kadınlar konusunda da hüsrana uğruyorsanız artık bunun beyinde değişim potansiyeli olduğunu biliyorsunuz. Yani yapmanız gereken şey, bu hüsranı (değişim potansiyelini) bir müzik aletinde ustalaşmak, derslerinizde veya işinizde çok iyi olmak, spor, dil öğrenmek, vs. için lehinize kullanmak. Özellikle de genç bir erkekseniz (25 yaş altında beynin yeniden kablolanması çok daha kolay, 25 yaş üstünde ise yoğun dikkat gerektiriyor ve daha zor). Yapmamanız gereken şey, bu hüsranı kendinize acıyarak yakmak ve zevk odaklarına dalıp bastırmak.
Hüsranı sevmeyi öğrenin arkadaşlar.
Yazıyla alakasız veya 500 kelimeyi geçen yorumlar cevaplanmıyorlar. "Yazıyla alakasız ama ..." ya da "en son yazı bu olduğundan buraya yazdım" diye başlamanız kurtarmıyor. Mahmut Abi ile özel görüşme yapmak isterseniz Erkek Adam Sanal Görüşme sayfasından sanal görüşme ayarlayabilirsiniz. Not: Burada soru sırası çok yüksek, Patreon destekçilerini, Patreon'da cevaplamaya öncelik veriyorum.
The Molecule of More kitabı Türkçeye beyin daha fazlasını ister diye çevrilen kitap mı ?
Evet.
İnsan ile doğa arasında olan uyumunun sağlanması için birçok yolu var. İşler yolundaysa mutlu oluyoruz, değilse düzelmeliyiz. Düzelmeyi kabul edip kendimizi o kargaşaya yavaş yavaş maruz bırakırsak işleri yoluna koyma ihtimalimiz var.
Zamanında bende kendime şöyle bir not almışım “Senin canını sıkan durum ya da kişilere, acaba ne zaman birşey olacak ve benim canım sıkılacak diyeceğine, merakla, heyecanla o olayın olmasını bekle ki, işte tam o anda kendi duygularını nasıl kontrol edebileceğini kendine göster. Bu bir fırsattır, şükret. Olumsuzluklara maruz kal!”
8 ay kadar önce bir hüsran yaşadım konu elzem değil.Bunca yıllık ömrümdeki tüm mentalitemi %100 değiştirdim ve bu bana çok iyi geldi.Bir de şu var öyle hadi vakit geldi bir seyleri değiştireyim olmuyor adeta vakit saat gelince sistem tıkır tıkır işliyor nereden mi biliyorum? Çünkü daha önce de hüsran yasamıştım ama değişim olmadı.Bu arada konu bu olmasa da din üzerine kurduğum tüm mindsetim yerle yeksan oldu bu beni adeta başka biri yaptı özgürleştim,değiştim.
Bir de son podcast yayınında Andrew Hubermann öğretilerinden esinlenen bir kitap çıkaracağınızı söylediniz. Kitap ne zaman çıkar ön tahmininiz var mı Mahmut Abi? Hemen alırız hem siteye,hem kendi gelişimimize destek olur.
Teşekkürler 🙂 Kasım’da çıkacak. Kasım’ın ilk yarısında. Bu notları o kitap için derliyorum.
Minareleri ezansiz, bizi de kitapsız birakma agabey!
ACI çekmenin aslında bize en çok yardım etmeye yarayan his olduğunu anladım.Bir yerde acı varsa bu aslında vucudun bizi dürtmesidir.Kendi sistemi bir şekilde bu soruna çözüm bulmaya çalışırken bize de buna artık bişeyler yap çare bul diyerek sıkıntı veriyor.
Biten son ilişkimde hüsran yaşadım, her şeyi iyi yapmaya çalıştığımı ve durumu hep iyi kılmaya çalıştığımı fafk ettim. Bu yaşadığım hüsranla aslında No More Mr Nice Guy kitabındaki sözsüz anlaşmalardan birini(sen hep çok iyi olursan çevren de sana iyi olur) anlaşmasını terk etmediğimi fark ettim. Bütün bu çıkarımlara ve yaptığım hataları ele alıp enerjimi daha iyi olmaya odaklıyorum. Gene daha iyi olacağım ama bu kendim için olacak, başkaları bana karşı olsun diye değil.
Özeti, 3 yıldır okuyup red pilli uyguladım sanarken aslında mor hap ve pua yapıyormuşum.
Zor zamanlar güçlü insanlar yaratır güçlü insanlar gelişmiş toplumları oluşturur gelişmiş toplumlar da zor zamanlar yaratır. Ben bir süredir zor zamanların içerisinde olduğumuzu düşünüyorum. Burada iki çıkış noktamız var. Ya annemizin eteğinin dibinde, battaniyenin altında, sınırsız porno ve bol kategorili netflix düzleminde kaybolacağız. Ya da zor zamanların yarattığı güçlü insan olacağız. Bu yazı çok değerli benim için. Sıfırdan yeni bir kariyer inşa ederken son 15 gündür karanlık iç dünyamda kaybolmuş buldum kendimi. Fakat nefes alıp yürüyebiliyorsak her daim yolda olmak hareket halinde olmak gerekli diye düşünüp bilgisayarımı alıp aptal bir starbaksta çalışıyorum 🙂 Bu yazıyı da molamda okuyorum. Başarısızlık hissini… Read more »
Ben husrana ugradigimda genelde odama kapanip mast yapip sigara icip uyuyorum(
2 hafta sonra calistigim is yeri de kapanacak issiz kalicam(; kiz arkadasim yok, bakirim, spora gittim 2 ay sonra baska eve tasindim spor salonu uzakta o yuzden gitmeye useniyorum, yas 23. Cok gec kaldigimj biliyorum hergun stres hergun uzuntu. Sanirim stres yuzunden fazla omrum kalmadi.
Geç kaldığın falan yok babacım. Bu kadar olumsuzluk seni daha çok dibe iter. Sen yola koyulmaya bak bir süre sonra işlerin nasıl değiştiğine sen bile inanamayacaksın.
Yaşım 18 burdaki çoğu kişiden tecrübesizim ama emin olduğum bir konu var ki o da şu: aklım başıma geldiğinden beri en verimli, en gelişim halinde geçirdiğim günlerim sorunlarla boğuştuğum günlerimdi. Herhangi bir konu olabilir bu sorun ama beni içerden ateşliyordu sürekli. Bu yüzden hayatım dört dörtlük gitmeye başladığında o hırs azalıyor ve verim düşüyor bende bunun çözümünü kendime zorluk yaratmakta bulmuştum yazıyı okuyunca doğru yolda olduğumu anladım. Bu kafa yapısına ulaşmamda nietzsche nin katkısı çok fazla herkese tavsiye ederim.
Nietzsche’nin tam olarak nasıl bir katkısı oldu, bu konuyla ilgili kendisinin görüşü nedir? Merak ettim
Tam olarak cinsel hüsrana uğradığım sırada önüme çıkması güzel oldu. Ayrıca yazıyı okumadan önce de aklıma olan şey “Şu zamana kadar hayatını iyiye götürmek için hiçbir çaba sarf etmedin ve bu çabayı sarf eden birisi senin yerini aldı. Artık bir şeyleri değiştir ve bu tecrübeyi bir daha yaşama.” düşüncesiydi. Dün spora ve her gün saat 22:00 da koşu yapmaya başladım ve saat 23:30’da yatarak uyku düzenimin ilk adımını attım. Bugün haftalardır yapmam gerekip ertelediğim şeyleri listeledim ve normalde girmeye pek yeltenmediğim bi derse sabah uyanarak girdim. Galiba şu an hayatımda daha önce hiç oluşturmadığım bi değişim sekansı oluşturdum. Eğer bunu… Read more »
Bence o değişim sekansının mükemmel olması için kendini şartlama ama elinden gelen çabayıda göster. Çünkü mükemmellik beklentisi yaratıp bir şeyler yolunda gitmeyince kendimizi hüsrana uğratabiliyoruz.
“…Oysa kadınlar konusunda da hüsrana uğruyorsanız artık bunun beyinde değişim potansiyeli olduğunu biliyorsunuz. Yani yapmanız gereken şey, bu hüsranı (değişim potansiyelini) bir müzik aletinde ustalaşmak, derslerinizde veya işinizde çok iyi olmak, spor, dil öğrenmek, vs. için lehinize kullanmak. (…)Yapmamanız gereken şey, bu hüsranı kendinize acıyarak yakmak ve zevk odaklarına dalıp bastırmak…” Kimileri, bir işte ustalaşmak için on bin saat çalışmak gerektiğini söylese de; kimi görüşe göre belirli bir pratik zamanını dolduran herkes, usta olabilir. Biz bu ustalık süresini iyimser bir hesaplamayla 2-3 yıl diyelim. Bu 2-3 yıllık sürede kadınlara yaklaşamama hüsranlarını nasıl azaltacağını düşünüyorsunuz? Dışarıda bu “hüsranın” yanından geçmemiş insanlar… Read more »
Sadece öğrenmek değil tecrübe etmek isteği.
Genelde bu tarz kişisel gelişim girişiminde bulunan veya bir şeyler hakkında öğrenip bilgi sahibi olmak isteyen, bunlar hakkında araştırma yapan hemen herkes hüsrana uğrayan, hayal kırıklığı yaşayan veya hayatın gerçekleriyle acı bir şekilde yüzleşen kişiler oluyor.
Mahmut abi selamlar, yaklaşık 3 yıldır kırmızı haplıyım, ya da öyle olduğumu düşünüyorum. Geçen seneye kadar her şey çok güzeldi; özgüven tavan, kızlar sürekli hayatımda, eğitim ve iş hayatım yolundaydı. Maalesef bir onetis gerçekleşti ve hayatım tepetaklak oldu. Reddedilme şeklim ise boyumdan ötürüydü. 1.67 boyundayım ve bu kıza kadar hiç sıkıntı etmemiştim. Kontrol edemediğim bir şey hakkında kompleks geliştirdim. Kitapların çoğunu tekrar tekrar okudum, podcast yayınlarını hep takip ettim. Kızlarla harika bir iletişimim var. Fakat artık konuştuğum her kızın boyumdan ötürü beni reddedeceğini düşündüğüm için ileri aşamaya taşıyamıyorum ilişkilerimi. Bu konuda çok kırılgan oldum. Çıkış yolu bulamıyorum. Beta ama sırf… Read more »
Maalesef bir onetis gerçekleşti ve hayatım tepetaklak oldu. İnsan kırmızı hapı 3-5 yılda çıka ine sindirir ama inişler bir daha hiç “tepetaklak” olmak şeklinde olmaz. Sen kırmızı haplı falan olmamışsın, daha çok işi kotarabilen bir PUA olmuşsun. Reddedilme şeklim ise boyumdan ötürüydü. 1.67 boyundayım ve bu kıza kadar hiç sıkıntı etmemiştim. Birçok kız seni boyundan reddedecek. Bu grupta bir kızı oneitis yapmak embesilce bir hareket. Aptallığının cezasını çekiyorsun. Fakat artık konuştuğum her kızın boyumdan ötürü beni reddedeceğini düşündüğüm için ileri aşamaya taşıyamıyorum ilişkilerimi. Bazen bazı sorunları sadece bir miktar IQ ile aşabilirsiniz ama kafanız çalışmadı mı çalışmıyor! Azıcık kafanı çalıştır… Read more »
Eyvallah buna ihtiyaç vardı.
Çok, çok yorgunum. Bu anlamsız ve tekdüze düzende kayboluyorum hocam. Kutsal ve mucizevi bir yaratımın eserleri olmadığımızı; Milyarlarca yıllık büyük bir organizasyonun ve dönüşümün kanla bezeli torunları olduğumuzu bilmek canımı yakıyor. Bu devran bana çile gibi geliyor ve artık bıktım. Spormuş da, karıymış kızmış da.. Bu sahte mutluluk kaynaklarının gerçek mutluluk olmadığını bilmek canımı yakıyor. Çünkü hiçbir şey gerçek değil, döngüdeyiz ve genlerimizi aktarmak için çabalıyoruz; kanla ve savaşla. Anlamsız hayat, anlamsız düzen ve üstüne tonla acı. Stresten ağrıyan karnımdan ve hayat sorgusunda kendini kaybeden beynimden bıktım usandım artık. Her gün aynı döngü ve her geçen gün eskisinden daha beter.… Read more »
Senin için huzur İslam’da. Ciddiyim, dalga geçmiyorum.
öyle zaten ama zekam mâni.
Kibrin mani zekan değil. İnananlardan zeki olduğunu sanıyorsun sadece. Şu haline baksana. En ortalamanın altı inanan adam bile senden daha doyurucu bir hayat yaşıyorken sen kendini daha zeki mi sanıyorsun? Daha zeki olsan ne olur? Ateizmin ya da saf materyalist ateizmin en büyük tehlikesi de bu. İnsan kendi ölümünün ve hiçliğinin farkında olarak bu farkındalıkla başbaşa kalıyor. Dinin bu farkındalığın ortaya çıkaracağı negatif duyguları düzenleme konusunda oldukça somut bir işlevi var. Ortalama bir ateistin masal, halkın afyonu falan diye küçük görmesi mesela ortalama ateistin embesilliği. Şimdi bu bomboş ergen nihilizmini burada tartışıp uzatmaya gerek yok ama hüsranı yönetemeyecek kadar zayıf… Read more »
Nihilistim cart curt, hayıtın anlamı yok moruk, kas yaptın da ne oldu, oraya gittin de ne oldu diyen mallara gördüğüm en gerçek cevap 👌👍
Ben 16 yaşında iken babam iftira ile hapiste atılmış ve mal varlığımıza el konulmuş, İstanbul’dan küçük bir şehre taşınmış,ve 1 şınav bile çekemeyen kilolu bir geçtim. Çalıştım en Tr’deki iyi üniversitedeyim, ailemin sağlığı sıhati yerinde, mal varlığımız arttı, 2 yıla mezun olacağım, almanca ve ingilizce biliyorum,ve gymden dağcılığa her sporda varım. İsteyen oluruyor, kimsenin çabası karşılıksız kalmıyor. Sonuca varmayan emeklerim oldu. ama onlar bile bir ders olarak hayatıma eklendi. Ateist biri olarak şu yorumu yapabilirim “Immagine thst Sisyiphus is happy”. Her halükarda öleceksem “daha fazla” yaşayıp ölmek istiyorum. Çevremdeki hayat zor diyip(konforlu evinde sadece ders çalışıp dışarıda kahve içen) spora… Read more »
Dinlere inanmamanın illa kibirle alakası yok bence. Biraz kuran, İncil türevi kutsal kitapların meallerine bakıldığında ve dinler tarihi ile ilgili kitaplar okunduğunda kutsal kitapların esasen bir uhrevilik taşımadığı, tanrı sözünden ziyade insan sözlerinden oluştuğu görülebiliyor. Ayrıca inanan insanlar dini çoğunlukla işlerine geldikleri gibi yaşıyorlar. Bazı kurallara uyuyorlar bazılarına uymuyorlar. Arkadaşı eleştirinizde “hayatın zorluklarına karşı havlu atıyorsun “dediğinizde size hak verdim. Ama diğer yerlerde , bir insanın içindeki varoluşsal boşluğu dinle dolduramamasında zekanın değil kibrinin etkisi var dediğinizde size katılmıyorum.
Dinlere inanmamanın illa kibirle alakası yok bence. Dinlere inanmamasına değil, zeki olduğu için dinlere inanamayacağını söylemesine kibir dediğim çok açık. Yüzyıllardır en büyük bilim adamları inanan ya da inanmayanlar içinden de çıkıyordu, olayın zeka ile pek alakası yok. Ayrıca bu kibirle yaşayıp ölebilir, kendi bileceği iş. Ama kibri kendisine büyük zarar veriyor, kaldıramayacağı taşın altına girmiş altında ezilmiş. Zeka değil bu. Bence tam tersi.
Bu tartışmanın konuyla alakası kalmadı. O nedenle devam ettirmiyorum.
konuyu kapattıysanız okey sıkıntı yok ama şu dünyada dine inanan insana saygım yok, benden uzakta yaşasın. yaşamda başarı konusuna gelince de eli sikinde dolaşan gününü heba eden bir embesil değilim, hatta tersine -ki ister inanın ister inanmayın- bir çok insandan beslenme, spor, iletişim ve kendi branşında profesyonellik konusunda (bir çok şey dahil edilebilir) çok çok öndeyim. size kırıldığım bir konu var o da şu, siyah beyaz bakış açısına karşı çıkıp da hayatı eleştiren insanları yıkık ve embesil olarak yaftalamanız. zaten aptal ve günlerini heba eden bir insan değilim, bu yorgunluğun üzerine hayat sorgusunun yükü binince elimi ayağımı hareket ettiremeyen ve… Read more »
siyah beyaz bakış açısına karşı çıkıp da hayatı eleştiren insanları yıkık ve embesil olarak yaftalamanız. Buraya gelip “bu anlamsız ve tekdüze düzende kayboluyorum”, “canımı yakıyor”, “Çok, çok yorgunum”, “ne yapacağımı bilmiyorum” gibi kelimelerle döşeli şeyler yazıyorsun ve sonra bana yıkık yaftası atıyorum diyorsun 😀 Şunları yazan sensin, ben değilim. Bunları okuyunca seninle ilgili kazanan, zeki bir çocuk bu diyecek kaç kişi var. Yıkık ve embesil şeyler yazan sensin, sana yafta atılmasını istemiyorsan yıkık yazma. Ayrıca tekrar ediyorum, arkandan gülerler, ortalıkta böyle şeyler söyleme. “ama madem bitik kategorisindeysem” Tekrar ediyorum, bunu sen yazdın ben değil. kalkın schopenhauer i de, avicii yi… Read more »
Abi özel olacak ama dini görüşün nedir ? Ben aslında islam dinini kendimce değerlendirdiğimde doğru buluyorum bir dönemde dinin kurallarına göre yaşamayı denedim ama dini hükümlere güç yettiremeyince havlu attım açıkçası.Aslında hala inanıyor gibiyim ama inandığım gibi yaşamak bana zor ve katlanılmaz geliyor.Öyle iki arada bir derede kalmış durumdayım.
Yorum dizisine cevaplarımı okursan orada yazıyor.
”Ziyaretçi” ye
Hangimize zor gelmiyor ki.
-İnsan başı boş bırakılacağınımı zannediyor.-
Disiplin almadan insan buradaki bazı yorumlardada görüldüğü gibi kendi işini çözemiyor.
Ne kadar yapabilirsek o kadar kar. Vazgeçmek yok. Yaşamaya devam.
@Ziyaretçi Kardeşim bahsettiğin bu durum çoğu kişiyi dinden uzaklaştırıyor. Burada derin analizlere ve açıklamalara girmek istemiyorum, çünkü o zaman dini tartışmaya döner ki yeri burası değil. Çok kısa bir şekilde benim kendim için bulduğum çözümü söylemek istiyorum: pragmatizm. Yani dine pragmatist açıdan yaklaşmak. Bu pragmatizm “köprüyü geçene kadar” öyle görünelim, toplumdaki belli gruplara yakın olmak için öyle görünelim, cehenneme gitmemek için öyle olalım falan değil. Pragmatizm felsefesi kısaca “faydacılık” olarak bilinir ama bu “kısa vadeli menfaatler sağlamak için birilerini kandırma” anlamında değil “pratik sonuçlara yönelik düşünme” eylemini içerir. Yani tüm dini ve felsefi öğretiler insan hayatında uzun vadeli bir fayda… Read more »
Mahmut abi senin bir yerde “islam kadını pek fazla muhattap almıyor zaten.” diye bir yazını görmüştüm ve senin cahil ateistlerden olduğunu düşünmüştüm yukardaki yazın beni şaşırttı. Helal olsun.
Abi bir de eleştirim var.
Bir süredir üslubun fazla sert,(bu yazı bağlamında değil genel olarak konuşuyorum) çok uzun zamandır burada yazdığın yazıları okuyorum, o sertleşmeyi görebiliyorum. Bir süre dinlenmeye ihtiyacın olabilir.
Kanka, Mahmut Abi’nin üslubu fazla sert değil. Tıpkı bir Erkek gibi her şeyi yüzümüze vuruyor. Biz feminen yetiştiğimiz için en ufak şey de alınganlık yapıyoruz. Ben de eskiden öyleydim ama fark ettim, değiştim. Mahmut Abi’nin dediği hiçbir şeye alınmam. Adam çünkü seni sana eğip bükmeden anlatıyor.
mahmur abi hiçbir zaman eğip bükmezdi zaten.
Abi bu yorumun burada kalması acı verdi, yazı olarak siteye koysan keşke. Eline sağlık harika yazmışsın.
Daha önce bu yazıyı okusaydım, genç olmanın verdiği savunma refleksi ile itiraz ederdim.
Ama şimdi görüyorum ve itiraf ediyorum.
Kesinlikle haklısın.
Tembellik, adım atma cesareti ılmaması, güçsüzlük vs.
Şunu söylemek istiyorum. Bu duruma düşüren psikoloji nedir? Neden böyle zayıf olabiliyor insanlar. Aile mi? Nedir? Gerçekten merak ediyorum. Böyle bir yazıyı okumak isterdim senden.
Bu nasıl tahliller, bu nasıl bir insan okuması… Bir psikolog olmadığını biliyorum. Ama bu tahlillerde kendini çok geliştirdin. Tebrik ederim. Helal olsun sana Mahmut abi…
Baba…..
büyüksün… 😉
IQ’un yüksek mi yoksa kendini zeki mi sanıyorsun bilmem ama akıllı olmadığın kesin.
Bkz. Yüksek zeka akıllı olmak anlamına gelmez.
Akıllı değilsin zira en basit insanların bile gayet uyum sağladığı hayata uyum sağlayamıyorsun.
Güzel yazı. Bu genç yaşımda böyle yazıları okuduğum için şanslıyım🙂. Bu abimizin kitabını merakla bekliyorum.
Mahmut abi uyku konusunda bir kaynak oluşturduğunu okumuştum. Bu konu ile alakalı sana bir soru sormak istiyorum.
Mahmut abi önceden uyku düzenim bozuk olduğu için gece saatlerinde bir şeyler okurdum. Uyku düzenimi düzeltmek için erken uyandığım zaman yazıları gündüz vaktine göre , gece daha iyi anladığımı ve aklımda kalıcı olduğunu fark ettim. Gündüz okuduklarımı Geceye göre az anlıyorum.
Uyku düzenim bozuk olduğu zamanlar hep gece okuduğum için beynim bu şekilde kablolanmış sanırım.
Bu durumu düzeltmek için ne yapmamı tavsiye edersin?
Muhtemelen sen erken uyandığın zaman hemen “uyanamıyorsun”. “Uyanman” 2-3 saatini alıyor. Yani bunu değiştirmen zor, tek yapabileceğin şey sabahın geç saatlerinde ya da akşam okumak.
Abi nöroplastisiteye ben de bir şey ekleyeyim. Çinko yüksek zihinsel aktivitelerin devamı için gerekli bir mineral. Hatırladığım kadarıyla çinko tek başına şunlarda kullanılıyor: 1- Bağışıklığı ciddi düzeltiyor. 2- Yara iyileşmesi ve antiinflamatuar etki (3 hafta kapanmayan açık yara 50mg çinkoyla 3 günde kapandı) 3- Zihni yoran aktivitelerde(ders çalışmak, felsefi ve mantıksal tüm düşünceler) çinko talebi ciddi yükseliyormuş 4- Vitamin B6 ile birlikte testosteronu östrojene dönüştüren 5-alpha reductase enzimini neredeyse tamamen baskılıyor. Kandaki total testosteron artıyormuş böylelikle. 5- Yukarıdaki enzim özellikle yağ hücrelerinde fazla bulunduğu için kilo vermeye de engelmiş. Normalde kilo verince total T artar ya? Total T artınca da… Read more »
Abi bir kısmı yanlış yazmışım. Testoyu östrojene dönüştüren enzim Aromatase olcak. Bir de Vit B6 Yüksek dozda prolaktini azaltırmış, total T artıyor.
Andrew Hubermann’ın takviyeler için yaptığı özel podcast bölümü var. İngilizce biliyorsan dinlemeni öneririm, huberman lab kanalın adı.
Izledim onu abi. O reisi takip ediyorum zaten. Yine de tesekkur ederim. Bu arada yaptigim garip bir gozlem var: nofap veya semen retention ile gelen degisimlerin tamami hormonel. Kisinin fiziksel durumundan bagimsiz olarak o enerji insanlar tarafindan hissediliyor. Bu etkiyi hangi takviyeyi alirsam alayim gozlemleyemedim. Kendi uzerimde sayisiz takviye deneyi yaptim. Cinkodan tut dopamin reseptoru sayisini artirsin diye inositol’e kadar her seyi denedim. Ama en buyuk etki yine nofap te geldi. Bunu cozemiyorum sadece. Yani neden redditteki erkekler kadinlardan daha cok ilgi gorduklerini soyluyorlar? Zamanla prolaktin azaliyor evet, metabolizma dogal haline donuyor evet. Ama metabolik degisikliklerin fizige vurumu genelde zaman… Read more »