Sürekli terk eden sevgili

“Sürekli terk eden sevgili neden geri döner? Sevgilimle şimdiye kadar 4 kere ayrıldık. Hepsinde beni o terk etti. Bazen ben peşinde koştum, bazen de o geri dönmek istedi ve Allah benim belamı versin geri kabul ettim. Bu sefer 5 aydan sonra yine terk etti. İlişkiye hazır değilmiş! Beni cepte sanıyor, ben sevdiğim için kabul ettim hep. Beni cepte görmemesi için ne yapabilirim?”

Sevgilinin sürekli terk etmesinin birçok nedeni var. Ama bu konuda yapılması gereken tek bir şey var ve soranın kendisi de muhtemelen bunu biliyor. Bu çözümü söylemeden önce şunları cevaplayalım: Neden sürekli terk ediyor? Amacı ne?

Terk ettikten sonra başkasını bulup sonra onunla olmayınca dönenin amacı belli. Yalnız kalmak yerine yedek lastiğine dönüyor. Ama zaten çoğu insan bu durumda yeniden kabul etmediği için en çok kafa karışıklığı yaratan şey, sevgilinin resimde (en azından görünürde) başkalarının olmamasına rağmen sürekli terk etmesi.

Pasif agresif sevgili

Sürekli terk etmek, tipik bir pasif – agresif cezalandırma yöntemi. Terk edileni kontrol etmek, hizaya getirmek temel amaçtır. Bu tür bir insan sorunları daha medeni bir şekilde çözmek yerine anında parlayarak terk eder ve sonra da büyük oranda terk edilenin peşinde koşmasıyla lütfedip geri döner.  Terk etmek şeklinde olmayan versiyonu da ortadan kaybolması, ulaşma denemelerine cevap vermemesi ve hatta engellemesidir. Sürekli engelleyip açar mesela.

Bu tür pasif – agresif yöntemler kullanan insanla sağlıklı bir ilişki yaşayamazsınız. Bu insanlar zaten kendileri sürekli terk ettiğinde peşlerinden koşacak adamlarla birlikte olurlar zira normal bir erkek bu davranışı çekmez ve bu insanı bırakır. Bu insanları düzeltme imkanınız yok. Tam tersi ne kadar sert olursanız olun her geri kabul ettiğinizde ona, sizi rahatça terk ederek cezalandırabileceğini söylersiniz. Tekrar edeyim, bu insanın pasif agresif kişiliğiyle alakalı bir durum ve bu insanlarla sağlıklı ilişki yaşanmaz. Siz de yaşayamazsınız, başkası da yaşayamaz. Eğer sevgiliniz bu şekilde pasif – agresif cezalandırma yöntemi kullanan biri ise, bu insanı terk edin ve bir daha asla kabul etmeyin. Ben değiştim, bir daha yapmayacağım diye yalvarsa bile, “güzel, bir sonraki sevgilin ve senin için iyi bir şey” deyin ve yine de kabul etmeyin. Sizi 3 – 4 kere terk eden insanı, gelip haftalarca yalvarsa bile geri almanız, “bu sefer zor oldu ama bak yine oldu” demesine neden olur.

Bu insanlar ilişki materyali değiller ve ilişki içinde kalarak düzeltmenin de bir yolu yok. Belki sizden tekmeyi yerse zihni açılır ve düzelir. Yani bu kişiyi terk ederek sadece kendinize değil, ona da iyilik yapıyorsunuz. Unutmayın:

Bozuk üzümden iyi şarap yapılamaz. İyi kalite üzümden iyi şarap da yapabilirsiniz, kabiliyetinize göre kötü şarap da. Ama bozuk üzümden iyi şarap yapamazsınız.

Beni cebinde sanıyor

“Beni dört kere terk etti … cebinde görüyor / sanıyor. Beni cepte görmemesini nasıl sağlarım?” Arkadaşlar, böyle bir durumda sevgiliniz sizi cebinde görmüyor / sanmıyor. Siz onun cebindesiniz. Sanki cepte değilsiniz de o sizi cepte sanıyor falan değil. Dört kere terk edip geri gelebiliyorsa siz ceptesiniz. Sizin o cepten çıkmanız lazım. Ama çoğu insan kendini kandırmak istiyor ve sorunun pratik şekli şu: “Ben ne yapayım da hem cepte olayım ama cepte olarak görmesin?” Böyle bir şey yok. Sizi cepte görmesini istemiyorsanız, o cepten çıkın gidin. BLÖF yapmayın. Bir kere cepte olduğunuza alıştırdığınız kişi ile ilişkiniz artık geri dönüşsüz zedelendi zaten. Bu tahribatın yarısı sizin eseriniz. Sorumluluğu alın, gerçekleri kabul edin, cepten çıkın gidin VE bir sonraki ilişkiniz için dersinizi alın. Ve hayır, bir sonraki ilişkiniz bu insanla olmayacak.

Yani no contact uyguluyorsunuz ama farkı şu ki onu alternatif olmaktan çıkarıyorsunuz. Size ulaşırsa buluşmuyorsunuz ve sizin yakanızdan düşmesini sağlıyorsunuz. Şansınız varsa hiç aramaz ya da kolayca peşinizi bırakır. Ama bazen peşinizden koşabiliyor. Öyle bile olsa almayın. Eğer yine kabul ederseniz, “bu sefer zor oldu ama yine oldu” diyecek ve ayrıca bir dahaki terk ediş ve geri dönüşünde, daha bir ısrarla peşinizden koşacak.

Bu insan bir ilişki yaşamanız için tek insan değil ayrıca iyi bir alternatif bile değil. Bu kişi söz konusu olduğunda, diğer binlerce alternatifinin %99’u bu kişiden daha iyi olacaktır. Zamanınızı bu insanla çöpe atmayın.

Siz sadece yalnızlıktan (hiç yoktan) iyiyseniz

Sevgilinin sizi sürekli terk edip geri gelmesinin bir başka nedeni de sizinle hiç yoktan iyi olduğunuz için beraber olması. Bu, kabul etmesi zor bir durum ama ne kadar kabul edip bu durumdan çıkarsanız, sizin için o kadar iyi. Zira bir kez birinin hiç yoktan iyisi olmayı reddederseniz, şu an olduğunuzdan çok daha değerli bir insan haline gelirsiniz. Ayrıca size gerçekten arzu duyan biriyle olma şansınızı arttırırsınız.

Bazen sevgiliniz sizi tam olarak istemiyor olabilir ama sizi yalnız kalmaktan iyi görüyor olabilir. Bu kişi genellikle kendisi de başkasını kolayca bulamayacak biridir. Ara ara sizden daralır ve gider başkasını arar. Bulursa tam gider ama genellikle  bulamadığı için yalnızlık üstüne çöker ve geri gelir. Geri gelip bir süre kaldı mı sizden sıkılır ve döngü böyle devam eder.

Bu döngüyü hemen kırmanız lazım. Yalnızlık, sizi hiç yoktan iyi olarak gören biriyle olmaktan çok daha iyidir. Bu kişiyle resmi olmayan bir ilişkiye de devam edebilirsiniz ama sevgiliniz olmasın. Ya bırakın, ya da tabak olarak dursun. Bu kişiye geri geldiğinde açık açık “bak güzelim, senden hoşlanıyorum ama böyle git gel ilişki olmaz. Beraber iyi vakit geçirip birlikte olabiliriz, seni sarar sarmalarım ama bizden bir daha sevgili olmaz” diyebilirsiniz. Kabul ederse kalır, etmezse gider. Siz peşinde koşmayın.

Şimdi tabii şöyle bir sorun var: Sizin hiç yoktan iyi olma sebebiniz muhtemelen daha önce onun gidip gelebilmesine neden olan omurgasız sünepeliğiniz ama böyle dik durursanız anında değerli olma ihtimaliniz çok yüksek.  Bu durumda da sevgiliniz sizi bir anda gerçekten, samimi bir şekilde değerli görebilir. Ama size tavsiyem bu insanla bir daha ilişkiye girmemeniz. Yeni kazandığınız değeri yeni biriyle değerlendirin. Çok daha sağlam bir ilişkiniz olacaktır.

Sürekli terk eden sevgilinin amacı ne?

Bu soruyu cevaplamak gereksiz, zira sizin bu soruyu soran zihin yapısından çıkmanız lazım. Sizin için doğru zihin yapısı şu: Sürekli terk eden sevgilinin amacı onu ilgilendirir zira zaten bir daha birlikte olmayacağız.

Siz amacını bilmek istiyorsunuz zira sizin zihininizde (ve onun zihninde) siz değersizsiniz, o değerli. Değersiz olan siz, o değerli varlığın ne istediğini bulmakla ve ona göre eğilip bükülmekle yükümlüsünüz.

Bu soruyu sormayı reddedin. Siz değerli biriyseniz o kişiyi hayatınızdan atıyorsunuz. O nedenle amacı sizin derdiniz değil. Peki nasıl değerli olacaksınız? Onu hayatınızdan atarak tabii ki! Sizi tamamen kaybedecek.

Bu dünyada siz dahil kimse eşsiz ve alternatifsiz değil. Bu sizin için özel biri olmayacak anlamına gelmiyor ya da sevgilinizi sürekli olarak alternatifleri ile değiştirin anlamına gelmiyor. Ama karşınızdaki sizin için çaba göstermiyorsa, alternatifleri ile aynı veya onlardan daha alt rütbeye iner anlamına geliyor.

Aşkta gurur olmaz

Aslına bakarsanız biraz duygularından arınıp düşünürse, hemen hemen her insan burada yazılanları zaten biliyor. Ama “çok sevdiği, onsuz yapamadığı için” bunları görmezden geliyor.

Burada çalışan birkaç beyin yıkama var. Bu beyin yıkamalardan ne kadar hızlı kurtulursanız, o kadar hızlı bir şekilde doyurucu bir ilişki hayatına sahip olursunuz.

Bunlardan birincisi oneitis. Oneitis ulvi bir şey değil bir ruh hastalığıdır.  Kurtulması kolay olmasa da en azından başlangıç olarak bunu sizin fedakar ve iyi bir insan olarak beslediğiniz kutsal duygu değil kurtulmakta zorlandığınız bir illet olarak görün.

İkincisi de şu aşkta gurur olmaz saçmalığı. Dünyada da var ama bizde adı konulmuş. Gurur yoksa aşk olmaz. Aşk gurursuz olmaz. Olsa olsa hastalık olur. Siz eğer gururunu aşk için tepeleten bir insansanız, siz sevilmeye layık olmayan bir insansınız. Sevilmeye layık olmayan bir insan mı olmak istiyorsunuz?

Siz eğer gururunu aşk için tepeleten bir insansanız, bir kadın sizi sevemez. Bir kadın saygı duymadığı bir erkeği sevemez. Seviyorum diye sizi, çevresini ve hatta kendisini kandırabilir ama bunu uzun süreler boyunca yapamaz.

Aşkta gurur olmaz demek, “ben gururumu koruyamayacak kadar muhtacım ama tabii bunu böyle söylersem gururum kırılır o yüzden aşk söz konusu olunca gurur olmaz diyeyim” demektir.

Bana sorularınızı uygun yazı altında sorabilirsiniz, benimle görüşme ayarlayabilirsiniz ya da ilişkiler setimize bakabilirsiniz.

Okuyorum abi

“Abi siteyi iki senedir okuyorum ama …”

“Peki kızlara yürüdün mü?”

“Abi bak her gün 2 saat okuyorum, yayınları dinliyorum, 5 saat twitter’da feministlerle çarpışıyorum, ekşide meriç göt ediyorum.”

“Peki disiplinli bir şekilde çalışıyor musun?”

“Abi bak anlatamadım … okuyorum ben ya.”

Rollo’nun harika yazısına rağmen çoğu okuyucu maalesef burada üretilen içeriğe müptela olmanın, kendi başına bir harekete geçmeme bahanesi olabileceğinin farkında değil. Hergün podcast, blog yazısı, sosyal medya girişi, vs. tüketerek saatler harcayan bu arkadaşlar, hiç harekete geçmiyorlar ama olsun. Kırmızı hapın süper kahramanı, kızların elbiselerini yırtarak kendilerini kucağına attıkları, her baktığını eriten, nice donlar ıslatan Chad Thundercuck olmaktan sadece bir adım uzaktalar (!).

Neden buradasınız? Umarım bu soruyu ciddi ciddi düşündünüz çünkü bu soruyu cevaplayamazsanız, burada olmaktan çok fazla bir değer elde edemeyeceksiniz. Sizin için ideal sonuç ne olmalı bilmeniz gerekiyor. Yoksa tercih yapamazsınız ve yaptığınız tercihleri uygulayamayıp istemediğiniz yerlere doğru yol alabilirsiniz.

Böyle bir hedefiniz, vizyonunuz yoksa, dış etkilerin rüzgarında savrulur durursunuz. Burada hayatınızı finansal, cinsel, maskülenite ve güç açısından geliştirmenize yardımcı olacak, ihtiyacınız olandan çok daha fazla içerik var. Ama ne istediğinizi, neden burada olduğunuzu bilmeniz gerekiyor.

Buraya gelen hemen her erkek, başında bir problem ile geliyor. Bu problemin ne olduğunu bilmiyor ama neden olduğu acının tokadıyla en azından zihni bir problem olduğunu kavramış oluyor. Kişi, gelecekte bu acıyı yeniden yaşamamak için problemin ne olduğunu ve bu problemi nasıl aşacağını öğrenmek istiyor. Kız arkadaşlarının kendilerini neden terk ettiğini, neden hiçbir kızla birlikte olmadıklarını, neden aldatıldıklarını, neden erkek arkadaşlarının kendilerine saygı duymadığını, neden herkesin ayak paspası olduklarını bilmek ve bu durumu düzeltmek istiyorlar.

Ve eğer beni, burada yazan arkadaşları ve siteyi ciddiye alırlarsa ya da en azından bir bakalım ne diyor bu adamlar gibi bir zihin açıklığına sahiplerse, burada problem ayrıntıları ile anlatılıyor. Yani bilgiyse bilgi. AMA burada bir tavuk – yumurta çıkmazı var. Bilgi, uygulanmadığı sürece değer yaratamaz.  Fakat durumunuzu anlamadan da uygulamaya geçemezsiniz zira bunun için bilgi lazım. Sadece tavuk – yumurta problemi olsa iyi, burada ciddi bir tuzak var. Bilmeniz ve düşmemeniz gereken bir tuzak.

Bilgi sizin problem çözme kabiliyetinize çok şey katabilecek iken, uygulamaya geçmeme bahanesine de dönebilir. Çünkü bir konu hakkında bilgi kazandığınız sürece, bu problem üzerinde çalışıyormuşsunuz gibi hissedersiniz.

Bu tuzağa düşen birçok erkek maalesef analiz felcine hapsoluyor ya da buradaki “Benim Hapım Kırmızı Kulübünün” bir parçası olmaktan zevk alırken asıl problemlerini ya da neden burada olduklarını tamamen unutuyorlar. Bir şey yapıyorum mastürbasyonunun getirdiği iyi hisler ile dolduktan hemen sonra, internette sörf dolu yalnızlıklarının, başarısızlıklarının dipsiz kuyusuna daha beter batıyorlar.

Sahi neden buradasınız? Mahmut’un edebi dili ile entellektüel birikiminizi geliştirip, fular ve piponuz ile laptop dizde “meriçlerle” klavye kapıştırmak için değil herhalde. Gitar metodu kitabını 100 kere okudunuz ama neden elinize aldığınızı hatırlıyor musunuz? Tüm terimleri bilip, forumlarda bilgi tokuşturmak için değil herhalde. Gitar çalmak istiyordunuz.

Gözle – Konumlan – Karar Al – Uygula Döngüsü

Eğer öğrenme sürecinizin işinize yaramasını istiyorsanız, John Boyd tarafından geliştirilmiş olan OODA loop (observe–orient–decide–act) gibi bir döngüyü uygulayabilirsiniz.

Öncelikle kendinizi ve bulunduğunuz yeri gözlemlemelisiniz. Mesela, cinsel pazarda nerede olduğunuzu gözlemlemelisiniz. Cinsel pazarın ne alemde olduğunu gözlemlemelisiniz. Eğer başarı istiyorsanız, şu an neredesiniz? Günlük alışkanlıklarınız neler, başarılı olmaya artısı ve eksisi olan davranışlarınız neler?

İkinci adımda ise kendinizi konumlandırmalısınız. Cinsel pazardaki konumunuz nedir? Başarı yolunda neredesiniz? Burada önemli olan, zihinsel modellerinizin gerçeklik ile mümkün olduğu kadar bağlantıda olması. Gerçekliği olduğu gibi görmeniz lazım. Ne olduğundan kötü, ne de olduğundan iyi ama olduğu gibi. Bunu yapmak alçakgönüllülük ister, cesaret ister ve ilk adımla beraber bilgi ister. Kırmızı hap farkındalığı sizin için ilk iki aşamada çok yararlı olacaktır zira uzun süreli beyin yıkama nedeniyle gerçeklikten kopuk vaziyetteyseniz, daha gerçekçi bir model sunar.

Kırmızı hapa, bir bölgenin haritası gibi bakabilirsiniz. Mavi hap da aynı bölgenin haritası. Siz A noktasından B noktasına gitmek istiyorsunuz, daha doğrusu kafanızda A noktası (olduğunuz yer) ve B noktası (olmak istediğiniz yer) var. Sorun şu ki mavi hap haritasında (zihinsel model) A noktası çayır çimen bir alanda (teyzelerin bir numarası, kıymeti sonradan anlaşıklacak pırlanta gibi iyi çocuk) fakat gerçeğe daha yakın kırmızı hap haritasında bataklıkta gösteriyor (sinsi ve zayıf average frustrated chump). B noktası mavi hap haritasında dağların yamacında pembe panjurlu, mutlu mesut bir ev (kıymeti sonradan anlaşılmış ve son gülen olmuş iyi çocuk) ama gerçeğe daha yakın kırmızı hap haritasında aynı nokta bok çukurunda (nafaka motherfucka ya da evlimutsuzporno bağımlısı).

Üçüncü adım ise karar vermek. Birinci ve ikinci adım, üzerlerinde karar verebileceğiniz yeterli sayıda fikir üretmiş olmalıdır ve bu şekilde artık bir karar verebilirsiniz. Bu kolay bir iş değil zira bu aşamada kararlarınızı test etmeniz, zayıf noktalarını bulmanız ve ortaya çıkabilecek sorunları ilerde gözlem aşamasında değerlendirmeniz gerekli.

Dördüncü adım ise basit: harekete geçmek. Tüm adımların amacı budur: kararlarınızı aksiyona dökmek ve aksiyona geçtiğinizde öğrendiklerinizi sonra kullanmak üzere depolamak.

Fakat çoğu erkek, kırmızı hap haritasını alıp inceleyerek bataklıktan bataklığın kenarına çıkıyor, B noktasına yürümemesi gerektiğini anlıyor ama kırmızı hap haritasında istediği yere yürümüyor da. Haritayı inceleyip duruyor, forumlarda insanlara B noktasının kötülüklerini saydırıp, kırmızı haptaki C noktasını ballandıra ballandıra anlatıyor. Ama yolu yürümek zor ve sıkıntılı olduğundan orada öylece bekliyor ve daha da kötüsü ilk batalık gülü ayartması ile hop yeniden bataklığa dalıyor.

Niye buradasınız?

Bunu bir daha düşünün. Burada analiz felci geçirmek için durmuyorsunuz, bir yere gitmek istiyorsunuz ve araziyi tanımaya çalışıyorsunuz. Ama ondan sonra yürümeniz lazım. Yürümek zorundasınız. Siz yürümeseniz bile zaman sizi iteleyip duruyor zaten. Bugün 23 iseniz 10 sene okuyup aynı yerde duran bir 33lük olabilirsiniz. Buna izin vermeyin.

Son olarak burada feminizm veya politik doğruculukla ilgili daha çok savaş materyeli olması gerektiğini düşünenlere bir şeyler söyleyeceğim. Bunlara çok bulaşmamaktaki temel nedenim, birçok insanın bu kollektif savaşlarda feminist / politik doğrucu SJW göt etmek ile uğraşmayı, kendi hayatlarında yapmaları gereken şeylerden kaçmak için bahane olarak kullanmaları.

Carl’ın (Black Label Logic) çok güzel özetlediği gibi:

Politikanın ve kültürel savaşların maskülenite ve hepimizin yaşadığı ortam üzerindeki negatif etkisinin farkında olsam da, bunların tek yapabildikleri, kurallar koymak ama kadınların koyduğu kurallar betaları bağlar. Bu probleme Jordan Peterson odanı topla metaforu ile değiniyor: Dünyadaki problemleri çözmeye yeltenmeden önce kendi hayatınızdaki problemleri çözün. Birçok erkek için, sürüye katılıp dünyanın problemlerini çözme savaşına katılmak çok kolay ama kendi hayatına nesnel bir çerçeveden bakıp, enkaza dönen yaşamını yoluna koymak kat be kat daha zor.

Sen iki yüzlü! Önce kendi gözlerindeki perdeleri kaldır da, sonra biraderlerinin gözlerindeki perdeleri kaldırmaya yelten.
King James

Başkalarının, dünyanın ve evrenin yanlışlarını göstermek çok kolay. Şipşak değerlendirmeler yapmak ya da kendi üzerinde, sana ilerleme, saygınlık ve başarı vaadeden şeyler üzerinde harcayabileceğin zamanı daha büyük bir organizmaya katılıp harcamak çok daha kolay. Ama bunu yapmak gerçekte bildiğin slacktivizm (*) .

This shit is a log

(*) ingilizce slacker (tembel, uyuşuk )ve activism (eylemcilik) sözcüklerinin birleşimiyle oluşmuş, internet ve sosyal medyada yaygın eylemcilik biçimi.

Saha Raporu – Kütüphanede açılış

Az sonra okuyacağınız saha raporu, koronavirüsün Türkiye’de peydah olmasından hemen önce yaşandı. Şubat 2020 sonları olması lazım. Mart ayından sonra yaşanacakları tahmin edebilseydik, peygamberliğimizi ilan ederdik. Vaziyetten pek haberimiz yok. Neşeliyiz, coşkuluyuz ama biraz da telaşlıyız. Spor Bilimleri öğrencisi olduğumdan anatomi gibi ezber gerektiren dersler alıyorduk ve kafamız da başka yerlerde olduğundan zorlanıyorduk. Vaktimizin çoğunu kütüphanelerde geçirmeye başladık; haliyle açılış maçılış peşinde değildik. Aklı fikri Bitcoin, sanal para gibi şeylerde olan bir arkadaşımız vardı, PUA işleriyle en çok o ilgilenirdi. Diğer arkadaşın da başka sıkıntıları vardı. Kısacası saha raporumun yan karakterleri, karı kız işleriyle uğraşacak durumda değildi. Her neyse, fazla uzatmadan raha raporuna geçelim.

Öğle yemeği için kampüse gittik, karnımızı bir güzel doyurduk. Kütüphaneye gidelim de ders çalışalım, yoksa anatomi belamızı okuyacak havasındaydık. Yanımızdaki kızlar kütüphaneye gitmek istemeyince üç erkek kalakaldık. Neyse dedik, gece akarız alemlere şimdi işimize bakalım. Kütüphanenin alt katında grup çalışmaları için bir araya gelebildiğiniz bir yer vardır. Orada biraz gürültü patırtı olur. Biz de oturduk, Kalf kaslarının Latince isimlerini falan çalışıyoruz. Ortam sıcak, yok Soleus yok bilmem maximus yok şunun lif tipi derken beynimiz muşmulaya döndü. Ara verdik. Tam o esnada arkamdaki masada bir hareketlilik oldu. Şöyle göz ucuyla döndüm baktım esmer bir hatun masaya katılmış. Önce pek dikkatimi çekmedi, arkamda kalıyor çünkü.

Önümdeki arkadaş kızı süzdü etti, vücudunu beğendi. “Kalçaları küçük ama böylesine daha iyi çakılır” minvalinde bir şey söyledi. Yetiştiği ve girdiği ortamlardan gelen bir rahatlığı vardı.

Diğer arkadaşla “az sessiz ol, kız duyacak” dedik. Sonra döndüm tekrar baktım, şöyle bir kızın vücudunu avcı gözüyle süzdüm. Döndüm arkadaşa “Hacım, bunun her yeri küçük” dedim. “Üflesen kırılacak, şu kollara bak.”

Gerçekten de ufacık tefecik bir şey. Bizim diğer Bitcoinci arkadaş, “El falına bakma bahanesiyle bir yanaşayım kızlara, siz de arkamdan gelirsiniz.” dedi. Biz boşver moşver derken arkadaşı ikna ettik, vazgeçti. Kısmet banaymış tabii, haberim yok. Kızı mızı boşver, kalf kasına dön birader derken kız sandalyeme çarptı, ofladı pufladı. O an dedim tamam, bu iş bende. Benim çantada çikolata vardı, dedim kız pası verdi çikolata ile golü atarım. Çıkardım çantadan çikolatayı, döndüm arkamı uzattım kıza.

“Al abi bi snicker ye” dedim hafif gülümseyerek. Herkes güldü tabii, ortam bi ısındı. Kız “yok diyetteyim ben, tatlı, şeker yemiyorum” minvalinde bir söyledi. Aha dedim, ben Spor Bilimleri öğrencisiyim. Beslenme dedim mi bana soracaksın. Bizim Bitcoinci arkadaş da biliyor işleri tabii, rekabet istiyor.

“Sen biraz fazla kalmışsın diyette.” deyiverdi. Çalı çırpıdan farkın kalmamış, ne olacak bu halin?” Bir anda kızların odağını kendisine kaydırdı. Bir şeyler söylemem gerekiyordu, aklıma geleni pat diye söyleyiverdim.

“Kızın doktoru benim birader, hastayla doktor arasına girme.”

Aslında Bitcoinci eleman orada bir şeyler diyebilirdi ama hafif güldü, mevzuyu çaktı. Kısacası kızı bana bıraktı. Kız tüm vücudunu bana döndürmüştü artık. Suratında aptal bir gülümseme vardı, bunu pasif ilgi işareti olarak attım cebe. “Allah allah, bak sen.” dedi. “Sanki tıp okuyorsun ha!” dedi, orada bana bir shit test atmış oldu.

Tabii arkadaşları da durmadı. Onlardan da bir ton laf geldi. Ben de şöyle bir gevşedim. Vücudumun yarısı kıza dönük, yarısı bizim masaya. Ama kafam olduğu gibi kızın suratına bakıyor. Göz kontağı kuruyorum ama en fazla 3 saniye. 2 saniye başkasıyla göz kontağı kuruyorum, sonra 3 saniye yine kızla. O hafif, alaylı gülümsememi ve gözlerimdeki kısık bakışı koruyorum. Hatta bazen dudaklarımı vesaire yalıyorum. Kızın shit testine verdiğim cevap “O zaman hastan olayım, tedavi et beni.” oldu. Orada açılış ve tanışma kısmını koparmış oldum bence; orada kızla iletişimin kapısı açıldı. Adın ne, memnun oldum, hangi bölüm, hangi hoca vesaire klişe soru cevaplarla tanıştık. Masaları birleştirdik, ben doğal olarak kızın yanına oturmaya yeltendim ama başka bir arkadaşı hemen kapıverdi orayı. Kız evi naz evi meselesi anlayacağınız. Sana kızı kolay vermeyiz diyorlar akıllarınca. Ama kızın ilgisini çekmeyi başarmışım ki kız pasif ilgi işaretleriyle gel beni tavla diyor. Bakışları bende, elleri hiç durmuyor. Ya saçlarında, ya elindeki bileklikte, vücudu hafif bana dönük. Bir ara dudaklarını yaladı. Dedim normaldir yalar, olabilir. Hemen sazan gibi atlama. Ancak vücut dili her şeyi anlatıyor. Hem göz kontağı kuruyor hem de dudaklarını yalıyor. Bilinçsizce yapılan bir flört hareketidir bu.

Masada muhabbeti artırdık ama kıza tam ilgi gösteremiyorum. Rahatlık, vücut dili, muhabbet vesaire tamam ama zamanlama ve bağ kurma konusunda sıkıntı var; kızın yanındaki cadaloz taş koyuyor. Bitcoinci arkadaşı yendik, kızın arkadaşına yeniliyoz. Oğlum malafatı masaya vurman şart dedim kendime. Kütüphanenin çıkışında langırt masası vardır. Millet kahve sigara içer, langırt oynar. Döndüm kıza, “Gel seninle langırt oynayalım.” dedim. Yanındaki arkadaşı “Biz bostan korkuluğu muyuz burada?” deyiverdi.” Şöyle bir benim arkadaşlara bakış attım. Biraz yardımcı olun, wingman falan olun; bu kız kıskançlık krizine girdi yol vermiyor bana. Ama yok, onlar diğer kızlarla bilmem nerenin kahvesi şöyle böyle muhabbeti yapıyor. O an aklıma bir cümle geldi, dedim söyle gitsin. “Langırt oynayabilmek için ehliyetin olması lazım. Var mı senin langırt ehliyetin.”

Kızların “sen ne diyon oğlum” bakışı vardır, bilirsiniz. O bakışla “Langırt ehliyeti ne lan, kıçından uydurma. Hadi diyelim ki öyle bir şey var, arkadaşım X’in (esmer hatun) ehliyeti var mı?”  Haydi, oğlum dedim kendime, bitir şu işi. “Ben langırt federasyonu başkanının çaycısıyım. Ben ehliyetini verdim ona, sen karışma.” O zaman benim esmer hatun da bir shit test atıverdi. Gülerek, “Önce doktorum dedin olmadı, sonra hasta oldun şimdi de çaycı oldun; az kolpacı değilsin sen de hee” dedi. “Ben de her türlü meslek var, sen langırt oynamaya gel anlatırım.” diye yanıt verdim. Benim esmer hatun bayağı güldü buna, pasif ilgi işaretlerinden aktif ilgi işaretlerine geçti. Benim tarafıma geçmeler, bana espriler yapmalar, şakalarıma gülmeler. Biz masada bir süre daha sohbete devam ettik. Ben bazı şakalar, komik sözler söyledim. En sonunda kızla masadan kalktık, langırt oynamaya gittik. Kız tam beceremiyor, ben de yardım bahanesiyle vücuduna dokunuyorum. Orada kino dediğimiz şeyi bolca yaptım. Ama belli belirsiz. Sonradan diğerleri de katıldı, malum iki kişi langırt oynanmaz. Ben kızı yanıma aldım, o kaleci oldu. Öyle oynadık. Dedim oğlum Alduin, açılış ve bağ kurma tamam. Bokunu çıkartma kapanışı yap. Kızın numarasını almaya kararlıyım. “Doktorun olarak söylüyorum,” dedim “durumun kritik. Seni bir ara tedavi etmem lazım numaranı verirsen bir randevu ayarlarım.” Kız bana şimdi hatırlayamadığım hafif argo bir ifadeyle shit test attı. “O zaman hastan olarak söylüyorum, durumum kritik. Beni bir ara tedavi etmen lazım, numaranı verirsen randevu alayım.” dedim.

Olay benim için orada kapandı zaten. Şakalaştık, gülüştük, kız telefon numarasını verdi. Numarayı alır almaz döndüm bizimkilere, dedim hayde gidiyoz ben işimi hallettim. “Akşam kulüp toplantısı olacak, biz kaçıyoruz.” dedik, çıktık okuldan. Tabii kızın numarasını alırken dikkat edersiniz biraz üsteliyorum. Yani ısrar ediyorum. Burada şu önemli; kızın zaten telefon numarasını verme niyeti vardı, bunu bildiğimden üzerine gittim. Eğer niyeti olmasaydı ve tabii ben kızla önce bağ kurmamış olsaydım o ısrar bildiğiniz muhtaçlık göstergesi olurdu. Burada kız flört oyununu oynamak istiyor, numarayı vermek için son kez direncinin kırılmasını istiyor.

Peki, Alduin, sonra ne oldu derseniz. Kızla onlarca kez buluştuk, hem ortak arkadaş ortamında hem de baş başa bir şeyler yedik içtik. Flört ediyorduk aslında ama işi cinselliğe getirmedik. Nedeni korona söylentisinin iyice yayıldığı zamanlara denk gelmesi. Yok devlet hastanesinde korona virüslü varmış, sağlık bakanlığı söylemiyormuş muhabbetleri dönüyor. Okullar da kapanacak gibi. Kız öyle hemen yatağa atılacak ya da tek gecelik olacak biri değildi. Flört ederken kızı tanımaya çalıştım, gözlemledim. Uzun sureli ilişki için bir potansiyeli vardı ama kızlara pek güven olmaz, biliyorsunuz. Bir-iki buluşmadan sonra anladım ki kızın cinsellik yaşamak için partnerine güvenmesi gerekiyor. Zaten ben de kızdan hoşlanmıştım, tam benlikti. Şu flört aşamasını sevgililik aşamasına getirelim, sonra hayır ola dedik. Dedik ama önce korona, sonra YÖK vurdu. Okullar kapandı, ben de kızla kurduğum bağı kaybettim. Bakalım, ne olacak.

Konuk Yazar: Alduin

Erkek Adam Türkçe Podcast: Ekonominin Geleceği – Prof. Dr. Celali Yılmaz

Özel davetlimiz Prof. Dr. Celali Yılmaz ile dünyada ve Türkiye’de ekonominin geleceğini, bu geleceğe nasıl hazırlanabileceğimizi konuştuk.

Yayınları sitemizin Odysee kanalından ya da  spotify kanalından da izleyebilirsiniz.

Youtube yayını aşağıda. Bu yayını beğenerek ve youtube kanalına üye olarak yayınların daha fazla kişiye ulaşmasını sağlayabilirsiniz. İyi izlemeler.

Yeşim

Şimdi yayında olmayan erkekadam.com sitesinde Boşanan Adam‘ın güzel bir yazısını daha buraya ve 2021’e ışınlayalım.

Mutfakta tek başınaydım, Yeşim de içerde televizyon seyrediyordu. Bezelyeleri tencereye döktüm, üzerine kavrulmuş kıymayı ve salçayı koydum. Tamam! Yeşim’in en sevdiği yemek hazırdı. Artık biraz da kendi yiyeceğime bakabilirdim. Fırına süreceğim ekmeklerin üzerine bol miktarda kaşar, sucuk ve pastırma koyarak harika bir şeyler oluşturuyordum… Ya da en azından bana öyle geliyordu.

Her boşanan erkek bir anda bütün dünyanın kapılarının başka kadınların bacaklarının arasından açılıvereceği inancına kapılır. Uf Anam! Uf!.. Ne biçim çapkınlıklar yapılacak, ne biçim maceralar yaşanacaktır… Kişiye göre değişmekle birlikte, boşanmış adamın hayatı evliykenkinden hep daha hareketli ve çok daha sürprizlerle dolu geçer… Tabii sürprizin her zaman iyi bir anlama gelmediğini öğrenmesi de fazla zaman almaz.

O anda kızımın yemeği pişerken hayal ettiğim Boşanan Adamlık’tan oldukca uzakta, ama istediğim “babalığa” yakın sayılacak bir yerlerdeydim. Açıkcası halimden fazla şikayetçi değildim.

Boşanan Adam’lar içlerindeki başka kadınları tanıma dürtüleriyle babalık iç güdüleri arasında sıkışıp kalırlar. Hatta çocukların accayip üzüleceğine inandıkları için yaşamlarını katolik papazlar kadar “masum” geçirdikleri hissine vermeye gayret edenler bile çıkar… “Bak Yeşim, bu Leyla. Benim sevgilim.”

Gözlerini meraktan iri iri açmış beş yaşındaki küçük kız karşısındaki kadına ilgiyle bakıyordu.

“Şey… Merhaba Yeşim… Nasılsın?”

Genç kadın kendine dikkatle bakan bu küçük rakibi karşısında ne yapacağını biraz şaşırmış, biraz tedirgin. Ortadaki baba ya da sevgili (kimin açısından baktığınıza göre tanım değişiyor (haliyle)) ise haftalarca kafasında evirip çevirip iyice hazırlandığı bir sahneyle karşılaştığı için duruma hakim hissini sonuna kadar vermeye kararlı. Onun bu kararlı halinden güç bulan ve her an küçük bir canavara dönüşecek kız çocuğu ise huzur bulup rahatlamış…

Yeşim her zamanki gibi yemeğini masada almak yerine TV’nin karşısında, bir sehpanın üzerinde yiyiyordu. Ben de salonun öbür ucunda kendi ekmek üzeri kaşar eritmemi keyifle kemiriyordum. Rahmetli babam bu sahneyi görse herhalde bana sıkısından bir fırça kayardı. Akşam yemeği tüm ailenin bir arada olmasını gerektiren törensel nitelikte bir ritüeldi onun anlayışına göre. Yani, işin aslına bakılırsa ben de kızımla aynı masaya keyifle oturup bir şeyler paylaşarak yemek yemeyi isterdim. Ama tek başına yaşayan bir baba olarak, kendi babamın bana verdiği her şeyi kızıma aktarma azminden çok önceleri kurtulmuştum. Kalan boşluğu da babamın bana hiç bir zaman veremedikleriyle doldurmaya karar vermiştim. Bunlar ne miydi? Özür dilerim onları söyleyemem. Hepsi aile sırrı.

Hareketlerini dikkatle incelediğim kızımın, sorunlu, klasik bir boşanmış aile çocuğuna benzer bir hali olduğunu da sanmıyordum. Keyifle bezzelyeleri kemiriyor, ipnotize olmuş gibi ekrandaki iğrenç çizgi filmi izliyordu. Eğer bir eleştiri yapılacaksa söylenebilecek tek kusur, normal bir çocuğa göre biraz şımarık olduğuydu. Ama zamane çocukları için normalin ne olduğu konusunda da zaten tereddüdlerim vardı. Acaba 18. Barbi bebek için yerde tepinmek şımarıklık mıydı? Yoksa normal bir davranış mıydı? Ya da 10 Kasım töreni için öğretmen “çiçek getirin” deyince, “İlla da orkide götüreceğim” diye tutturmak aşırı mıydı? İşte bunları bilemediğim için kızımın da ne kadar şımarmış olduğunu kestiremiyordum. Ama en azından yaşantısından mutlu olduğuna emindim.

Çocuklar ilginç yaratıklardır. Eğer siz onlara dünyadaki tüm kurbağaların kırmızı olduğunu normal bir ifadeyle anlatırsanız ve sokakta gördüğü kurbağalar gerçekten de kırmızı renkliyseler. Bu durumu olabilecek en doğal olaymış gibi kabul ediverirler. Bu yüzden olan durumları çocuğa nasıl anlattığınız ve sonra sizin nasıl davrandığınız çok önemlidir. Çocuklar sizin öğütlerinize kulaklarını kapamak konusunda akıl almaz bir başarı gösterirken, davranışlarınız ve kendi aranızdaki konuşmalarınızla yaydığınız değer yargılarını sünger gibi kaparlar.

Yeşim herhalde dört yaşındaydı. Oturduğumuz apartmanın asansörüne girerken kapıcının kapısı açıldı ve iki metre ötede kapıcının karısı ve kucağında bir yaşına yeni girmiş çocuğu gözüktü. Modernlik ve demokratlık abidesi bir baba olarak kızıma dönüp “Bak ne güzel bir kardeş” dedim. Hay demez olaydım. O da bana dönüp sıkkın bir ifadeyle “Ama baba, o bir kapıcı çocuğu” deyiverdi. Hayatımda çok utandığım bir kaç an olmuştu ama bunun kadar şiddetlisi hiç hatırlamıyorum. Bu olayın üzerine günlerce düşündüm. Bu çocuğa nasıl bir halt ederek bu yargıyı vermiştik? Kesinlikle “Kızım sen orta üst sınıf aileye mensup bir çocuksun. Sınıfının değerlerini bil ve aşağı tabakadan insanlarla teşhi-ki mesai etme” türünden bir şeyler söylememiştik. Sonra bir gün kendimi suç üstü yakalıyıverdim. Yeşim evdeki en saçma sapan ve en eski elbiselerini giymişti ben de ona “Ulan, kapıcı çocuğuna dönmüşsün” diye bağırıyordum.

Bu olayı hiç unutmadım ve Boşanan Adam’ın gönül maceralarına girerken kızına yaşadıklarını nasıl anlatması gerektiği konusunda ciddi fikirler edindim.

“Baba, sen artık annemi sevmiyor musun?”

“Seviyorum kızım.”

“Ama Leyla’da var.”

“Var kızım. Leyla benim sevgilim, annen de çok iyi bir dostum. Ayrıca Leyla çok iyi bir insan. Seni de çok seviyor.”

Çocukların boşanma sırasında yaşadıkları en büyük zarar hayatta en çok sevdikleri ve en çok güvendikleri iki kişiyi yani anne ve babayı birbirlerine kötülük ederken görmelerinden kaynaklanır. Eğer çocuğa yeterince sevgi ve güvenlik duygusu verebilirseniz, sonra da yediğiniz haltarı (kendi haklarınızın da olduğuna inanarak) ona karşı savunabilirseniz, hemen hemen hiç zarar görmeden işi atlatır. Bir de aklımın ermediği ama psikologların üzerinde durduğu bir nokta daha var. Çocuk boşanmadan kendini sorumlu tutarmış ve ağır bir suçluluk hissi duyarmış. Psikologların öğütlerine uyarak ilk zamanlar olur olmaz yerde “Biz ayrıldık ama kızım senin hiç bir suçun yok” ya da “…ama ikimiz de seni çok seviyoruz.” Türünden, bana gülünç gelen ama nedense Yeşim’i rahatlattığını fark ettiğim cümleler sarf ediyordum.

Çocuklar ayrıca çok vahşidirler. Yeşim ne annesinden ne de benden hiç bir kötü mesaj almıyordu ama hehalde akraba-ı taalukat arasındakilerden, onun yanında Vah-Vah! Etme sersemliğinde bulunanlar çıkmıştı, ya da seyrettiği filmlerden etkilenmişti. Bir gün yanıma geldi ve Zeynep Değirmencioğlu’nun Ayşecik filmlerindeki sesiyle.

“Baba, keşke annemle hiç ayrılmasaydınız.” Demek gafletinde bulundu.

“Yemezler anam!” Diyerek nazikce söze girdim. “Senin ihtiyacın olan her şeyi sana sağlıyoruz. Sevgiyse, sevgi, ilgiyse ilgi. Yediğin önünde, yemediğin ardında. Daha fazlasını bizden istemeye hakkın yok. Annenle ben böyle bir karar verdiysek bunu kabul etmek zorundasın” diye de devam ettim. Altı yaşında bir çocuğun bu dediklerimi kelimesi kelimesine anlaması pek olası değilse de altında yatan temel mantığı tamamen kaptığını ve bu konularda fazla patavatsızlık etmemesi gerektiğini fark ettiğine eminim.

Hoş bir yaz günü, arabamıza kurulmuş, Arkada Yeşim, yanımda sevgilim bir haftalık tatile giderken teypte çalan Operdaki Hayalet’in sözlerini kızıma tercüme ediyorduk. Kasetin en acıklı ve ağdalı parçalarından biri geldi. Operanın derinliklerinde yaşayan hayalet aşkını kalbine gömüp sevdiği kızı bağışlayacak ve gönderecektir. Ve feci şekilde zırlamaktadır.

“Baba, adam neden ağlıyor?”

“Yavrucuğum, sevgilisi kaçtı da o yüzden.”

“Kendine başka bir sevgili bulsun baba!”

11.11.1999

Eğlenceli erkek nasıl olunur?

Sanal İlişkiler podcastında gelen bir soru üzerine birçok erkekte gözlemlediğim bir problem olan sıkıcılıktan bahsetmiştim:

Online’da kendimizi nasıl ön plana çıkarabiliriz?

İnstagramdan ara sıra takipçilere bakıyorum. Sosyal medyadan yansıttığınız ve çekici olan şeyin tipiniz, kaslarınız, vs. değil. Çekici olan şey oradan yansıttığınız hayat tarzı. Senin hesabına baktığı zaman kıza şunu demen lazım:

Follow my popo live your life. Yani takıl kıçıma hayatını yaşa.

Çoğunuzun hesapları çok sıkıcı. Her yerinden sıkıcılık akıyor. Öncelikle yapmanız gereken şey bunu halletmek.

Hayatında kadın olmayan erkeklerle yaptığım konuşmalarda, adamlara hayatında bir şey var mı diye soruyorum.

Bazıları hayatlarındaki güzel şeyleri yansıtmıyorlar. O yayında ondan bahsettim. Ama yine o yayında bahsettiğim gibi, bir çoğunun hayatında eğlenmek, iyi vakit geçirmek adına yaptıkları şeyler ya yok ya da oldukça antisosyal şeyler (bilgisayar oyunu, sosyal medyada gezinmek, arkadaşlarla çene çalmak, vs.)

Yalnız adamlarla yaptığım konuşmalarda fark ettiğim şey şu: adam çok sıkıcı. Önce bu problemi çözmesi lazım. Adam kendinden sıkılıyor. Önce kendini eğlendirmeyi öğrenmesi lazım. Bir şeyler yapması lazım. Bilgisayar başı hariç hiçbir hobisi yok. Zevk aldığı hiçbir şey yok. … Sen kendinden sıkılıyorsan kız senden sıkılacak. 100%. Kız sana eğlence vermeyecek. Kız ya sana yanaşmayacak ya da ikiniz de sıkılacağınız için iyi bir ilişki içinde olmayacaksınız.

Pook’un Kitabındaki şu mesaj, Pook’un en önemli mesajlarından biri:

Yasa. Gül. Sev.
Sıralamayı görüyor musunuz? Önce hayatını düzene sok ve kendini mutlu et. Sonra hatunların pesine düş.
Arzuyu yok etmeli mi?, Pook’un Kitabı

Tabii bunu söyleyince ilk tepki savunmaya geçip, “ama kadın için bu kadar uğraşmak mı lazım? Sırf kadını eğlendireceğim diye …”

Kadını eğlendireceğim diye mi? Sen neden kendini eğlendirmiyorsun? Hayatın sıkıcı ve bu sıkıcı hayat hoşuna gitmediği için buralarda bir şey arıyorsun. Kendini eğlendirmen lazım. Sen kadın gelecek ve hayatıma zevk ve eğlence katacak sandığın için zaten bir kadın istiyorsun. Bir premsesin erkek ihtiyacını karşılamaya hevesli bir aziz olduğundan değil.  Sıkıntıdan patlayan sensin ama sen sıkıcı biri olduğun sürece bir kadın hayatına girdiği zaman beraberce sıkıntıdan patlamaktan başka bir şey yapmayacaksınız. Sen önce kendini eğlendirmeyi, yaşamayı öğrenmelisin. Sonra o hayata bir kadın girecektir.

Peki abi eğlenceli bir erkek olmak için ne yapacağım?

Öncelikle sen kendini eğlendirmeyi öğreneceksin. Şimdi bu yazının yazıldığı dönem, yaşamdan yaşam sevincinin topyekün çekip alındığı bir dönem. Ama ben daha genel olarak ne yapmanız gerektiğini söyleyeceğim.

Partilerden partiler akan, eller havaya bir amigoya dönüşmekten bahsetmiyorum.  Ortamı kırıp geçiren bir yavru Cem Yılmaz olmaktan da bahsetmiyorum. Basit şeylerden bahsediyorum. Mesela biri ile konuşurken arkadaşlarım beni çağırmamaya başladı demişti. Sen neden onları çağırmıyorsun? Atıyorum evde 5 – 6 kişilik bir mini parti ayarla, arkadaşlarını çağır ve yemek yap. Ben eskiden canım sıkıldığında arkadaşları eve çağırıp Asya yemeği yapıyordum mesela. İçkiler onlardan, mekan – yemek – film ve müzik benden. Genelde yanlarında başkalarını da getirmelerine hayır demediğimden bu, bir sürü yeni insanla da tanışmamı sağladı.

Bir ara kupon siteleri vardı mesela. Haftasonları işletme tanıtımı için ücretsiz ya da aşırı indirimli kupon veren ilginç aktivitelere katılıyordum. Pasta kursundan at biniciliğine, İstanbul gezi turundan eğlence parkına bir sürü aktivite ucuz oluyordu. Hem eğleniyor, hem yeni bir şey yapıyor hem de sıklıkla yeni insanlarla tanışabiliyorsun. Bu tür aktiviteleri bulabilirseniz atlayın. Artık trekking, kampçılık, balık avlamak, vs. gibi birçok şey yapabilirsiniz.

Üniversite öğrencisi iseniz ve üniversitenizde klüpler varsa katılın. En az iki klübe katılmanızı tavsiye ederim ve bunlarda aktif olun. Sonradan faydasını çok görüyorsunuz. Özellikle bir sene içerisinde ağabey oluyorsunuz ki bunun ekmeğini üniversite bittikten sonra bile yersiniz (örneğin benim eski bir kız arkadaşım, mezun olduktan sonra ders vermek için gittiğim üniversite klübünde tanıştığım ve üniversiteye yeni gelmiş bir kızdı).

Sabahları insanların spor yaptığı yerlerde spor yapın, eve kapanacağınıza gidin açık havada bir yerde oturup kitap okuyun, hobi gruplarına katılın, gönüllü yardım gruplarına katılın, vs. Evde bilgisayar ve cep başında oturmayın.

Arkadaşlarınızla buluşmayı ihmal etmeyin. Eğer onlar bir şey yapmıyorlarsa siz bir aktivite ayarlayın ve onları çağırın. Klasik halı sahadır, beraber içmedir, pikniktir, vs. gibi aktiviteleri ihmal etmeyin.

Ekşi sözlük yazarıysanız mesela onun küçük zirveleri (bizde Kore filmi izlemece gibi) oldukça sosyal ortamlar sunuyordu.

Bunlar benim ilk aklıma gelenler. Eminim biraz düşünürseniz, kendinizi nasıl eğlendirebileceğinizi bulabilirsiniz. Hem de iki üç değişik şekilde.

Kendinizi özellikle reel hayatta sosyalleşerek eğlendirirseniz, eğlenceli ve insanlarla rahat biri olursunuz. İnsanlar ve kızlar, sizin eğlenmenize katılarak kendilerini eğlendirirler. Yoksa siz kızı nasıl eğlendireceğim, insanları nasıl eğlendireceğim diye düşünmezsiniz. O mantıkla ancak soytarı olursunuz, eğlenceli değil.

Kadınların yasayabilecekleri en iyi hayatı istemeleri ve kendilerine en iyisini verebilecek adamları seçmeleri konusunda …

Bu kesinlikle dogru degil. Kadınlar evlenecekleri adamı seçerken, mantık sınırlarını zorlayan sayısız bahane ile, inanılmaz derecede aptal seçimler yaparlar … Bence bu, ülkedeki yüksek bosanma sayılarının nedeni.

Kadınların erkekleri rasyonel bir sekilde degerlendirdigini kim söyledi? Kadının zihninde, o kaybeden kaybeden degildir. Kendi bayık hayatına spontane heyecan katan biridir. Kadınlar her seyi tolere edebilirler: mutluluk, üzüntü, korku, dehset, eglence, vs. ama bir seyi tolere edemezler: SIKINTI.
Cinselliğin Doğası Üzerine, Pook’un Kitabı

Mağduru oynamanın evrimsel avantajları

Mağduriyet genellikle negatif terimlerle tanımlanır: “Suç ve haksız eylemlerle zarar görmek.” İnsanlar başkalarının acı çekmesine empati duymak ve onların acısını azaltmak ya da yok etmek için yardım etmek üzere evrimleşmişlerdir. Bu nedenle de, mağduriyet sinyallemek, kaynak edinmek için etkili bir strateji olabilir. Kurbanlar ilgi, sempati, sosyal statü, finansal yardım, vs. kazanabilirler. Aynı zamanda kurban olmak bazı güç çeşitlerine sahip olmayı sağlayabilir: Mesela intikam almayı haklı çıkarabilir, bazı konularda konuşmak için meşruluk ve psikolojik öncelik sağlayabilir ve hatta kurbanın kendi yanlışlarına karşı suçlamaları azaltarak kurbana ahlaki dokunulmazlık sağlayabilir.

Çoğu kurbanın, içinde bulundukları kötü durumdan kurtulmak için, bu faydalardan gözlerini kırpmadan vazgeçecekleri varsayılır. Ama mağduriyetin fayda sağladığı durumlar, insanların başkalarına mağduriyet sinyallemelerini, mağduriyetlerini abartmalarını ve hatta yalan mağduriyetler uydurmalarını teşvik eder. Bu özellikle diğerlerine söylenen , görmesi, doğrulaması zor ve sadece kurbanın kendi iddialarına dayanan ruhsal zararlar bağlamında geçerlidir. Bazı ahlaksız insanlar bu durumlarda kişisel kazanç için kurbanı oynayıp başkalarının nezaket ve sempatilerini sömürebilirler. Ve aslında birçok insan bunu gerçekten yapar.

Yeni yayınlanan bir araştırma kendi (gerçek, abartı ya da sahte) mağduriyetlerini daha sık sinyalleyen insanların,  başkalarından kazanç sağlamak ya da onları kötülemek için yalan söylemeye veya hile yapmaya daha fazla meyilli olduklarına işaret ediyor. Mağduriyet sinyallemek ahlaki olarak istemeyen narsizm, Makyavellizm (kendi çıkarı için başkalarını manipüle etme ve kullanma istekliliği), kendini her şeye hakkı olan biri olarak görme, yalancılık ve kibirlilik gibi bazı kişilik özellikleri ile alakalı.

University of British Columbia’nın Immorality Lab’ındaki araştırmacılar, insanların diğerlerine kendi dezavantajlarını, zorluklarını ve talihsizliklerini ne kadar sık anlattıklarına bakarak bir mağdur sinyalleme ölçeği geliştirdiler. Bu mağdur sinyalleme ölçeğinde yüksek puan alanların göstere göstere duyar kasmaya (virtue signal) daha yatkın olduklarını ve kendi ahlaki kimliklerine daha az önem verdiklerini buldular. Başka bir deyişle, daha çok mağduriyet sinyalleyenler, daha az mağduriyet sinyalleyenlere göre, ahlaki olarak iyi görünmeye çok fazla önem verirken, ahlaklı olmaya daha az önem veriyorlar.

Başka bir araştırma, ahlaklı kurban sinyalleme skoru (hem mağduriyer sinyalleyip hem de duyar kasma) yüksek insanların, ortalama olarak, bonus ödeme almak için yazı tura atma görevinde yalan söylemeye ve  hile yapmaya daha yatkın olduklarını gösteriyor.Yine başka bir araştırmada katılımcılardan, rekabet içinde oldukları bir iş arkadaşlarının aslında cana yakın olmasına rağmen “bir şeylerin tuhaf olduğunu” hayal etmeleri isteniyor. Yüksek duyar kasma – mağduriyet skorları yüksek insanların, bu iş arkadaşlarının hırslı davranışlarını ayrımcı olarak nitelendirmeye ve iş arkadaşlarını, senaryoda hiç tanımlanmayan kötü davranışlarla suçlamaya meyilli oldukları görülüyor. Bu araştırmaların bazılarında, araştırmacılar bu kişilerin gerçek mağduriyete artan oranda duyarlı olma ile ilişkili olabilecek içselleşmiş ahlaki erdem özelliklerini ve demogratik değişkenleri kontrol altında tutuyorlar. İstatistik açıdan önemli etkinin bu durumlarda bile ölçülebilmesi, kişinin gerçek mağduriyet deneyimleri ya da içselleştirdikleri gerçek ahlaktan bağımsız bir kişilik tipi olduğuna ve diğer insanlardan kaynak sağlamak için onları bu kişilik tipinin, duyar kasan mağdur sinyallemeye ittiğine işaret ediyor.

Bu teoriyle uyumlu olarak, başka güncel çalışmalar da mağduriyetin ya da kişinin kendisini mağdur hissettiren duygulara sahip olmasının,değişmez bir kişilik özelliği olduğuna işaret ediyor. Bu kişilik özelliği, başkalarının kişinin mağduriyetini kabul edip empati kurmasına, ahlaki üstünlük hissetmeye ihtiyaç ve başkalarının acılarına empati duymama şeklinde karakterize ediliyor.  Araştırmalar bu kişilik özelliğinin, zaman ve ilişki bağlamından bağımsız bir şekilde kararlı bir şey olduğunu ve kişinin kendisine yapılan saldırının şiddetini daha yüksek algılaması, kin besleme, intikam duygusu, ahlaksız davranmayı kendine hak görme, ruminasyon (zihinsel geviş getirme – insan zihninin olumsuz olaylari surekli ve tekrarlayarak aklina getirip dertlenmesi, endiselenmesi), güvensizlik, negatif duygulara yatkınlık (nevrotizm) ve negatif özellikleri başkalarına atfetme gibi şeylerle alakalı olduğunu gösteriyor.

Bütün bu araştırmalar, mağduriyet iddialarının sadece gerçek, nesnel acı çekmeden gelmediğini ve mağduriyet iddiaları ortaya atan insanların karakteristik özelliği olduğuna işaret ediyorlar. Başkalarında bu özelliklerin olup olmamasını kontrol edemesek de, bu tür yakınmaları teşvik eden çevresel faktörleri incelemek faydalı olacaktır.

İnsanlar mağduriyet sinyallemeyi genellikle ödüllendirirler. Örneğin bir araştırma bazı katılımcıların, kötü geçen çocukluğu belirtildiğinde, bunlardan bahsetmeyen kontrol profiline göre, üniversite okumak için paraya ihtiyacı olan bir kadına yardım etmeye daha istekli olduklarını gösteriyor. Birçok durumda, bu arzu edilir bir şey: daha fazla acı çekmiş ve daha çok ihtiyacı olan insanların daha fazla yardım almasını isteriz. Ama insanların belli özgeçmiş bilgilerini yansıtarak daha fazla fazla yardım alabileceklerinin bilinmesi, fırsatçıların kendi problemleri konusunda yalan söylemelerini veya bunları abartmalarını teşvik ediyor. İnsanlar statü ve fayda sağlamak için kendi yetkinlikleri konusunda yalan ve hileye başvurmaları (doping kullanmak, vs.) ya da iyi itibar görmek için olduklarından daha ahlaklı görünmeleri (kamu önünde özel hayatlarında olduğundan daha iyi davranmaları) gibi, hak etmedikleri sempatiyi ve faydaları toplamak için mağduriyetleri konusunda da yalan söyleyebilirler.

Birçok mağduriyet iddiasının online olarak yabancı insanlara yapıldığını unutmayın. Özellikle de sosyal medyada ve bağış toplama sitelerinde. Bunlar sahte iddiaların kapsama alanlarını genişletebilirler çünkü kişilere yabancı insanların iddiaların gerçekliklerini araştırma şansları yoktur ve bunu yapmaya çalışmaları duyarsızlık suçlaması ile karşılaşmalarına neden olabilir.

Bir insan ailesinden, arkadaşlarından, iş arkadaşlarından ya da yakın toplumdan birine bir şey yaptığında çevredekiler, kurbanın yanlışı ya da kötülüğü yapandan hesap sormasını ya da bunu ona ödetmesini sağlamaya genellikle isteklidirler. Saldırgan hiçbir pişmanlık duymasa bile, kurbanın mağduriyetini bilen yakın çevre ve aile, kurbana sempati ve yardım etmeye hazırdırlar. Ama yabancılara söylenen mağduriyet ise özellikle yalan olmaya açıktır zira burada yabancılar, mağduriyetin bağlamını ya da olup olmadığını bilmemektedirler. Bu tabii ki tüm ya da hatta çoğu mağduriyet iddiaları yalandır anlamına gelmez ama iddialarını yabancılara yaymak, iddiaları bağlamı bilenler tarafından reddedilen bazı insanların tercih ettikleri bir strateji olacaktır.

Neredeyse her insan hayatlarının bir yerinde kötü muameleye maruz kalmıştır ya da avantajsız konumda bulunmuştur. Birçok insan bu durumu sessizce ve alçakgönüllü bir şekilde kendi kendilerine aşmak için çalışır ya da yakın çevresinden destek arar. Azınlık olan bazı insanlar ise en ufak kötü muameleyi ve dezavantajı, başkalarından sempati, statü ve yardım kazanabilmek için kullanırlar. Bu yaptıkları bir şekilde ortaya çıkarsa itibarları ciddi şekilde zedelenir ve hatta hapse bile düşebilirler. Ama en azından kısa vadede, bu azınlık grup, diğer çoğunluk gruba göre çok daha az çaba ile çok daha fazla fayda sağlayabilirler.

Bunların hiçbiri gerçek kurbanların olduğunu inkar etmiyor ya da kurbanlara yardım etmememiz gerektiğini söylemiyor. Tam tersi, bu yarattığımız (sahte mağdurları) teşvik sistemini, gerçek kurbanların yararı için sorgulamamız gerekiyor: Sahte mağduriyet sinyalleyen insanlar, insanları kandırarak, onların gerçek kurbanlara gitmesi gereken kaynaklarını çalıyorlar ve daha genel toplumda fonksiyonel olmayan bir mağduriyet yarışmasının motorunu ateşliyorlar. Örneğin araştırmalar, insanların başkalarına ayrımcılık uyguladıkları iddia edildiğinde ya da sadece bir miktar avantajlı oldukları söylendiğinde, kendi statülerini, ayrımcılık kurbanı olduklarını iddia ederek arttırmaya çalıştıklarını gösteriyor.

Bu fenomen, birçok sıradan insanın neden çoğu durumda kısa çöpü kendilerinin çektiklerine inandıklarını açıklıyor. Örneğin tüm nüfusu temsil edecek şekilde yapılan bir araştırma, Amerikalıların yüzde 65’inin, sistemin kendi aleyhlerine çalıştığına inandıklarını gösteriyor. Yine aynı araştırma, Amerikalıların yüzde 55’inin hayattan hak ettiklerini alamadıkları fikri ile ölçülü de olsa hemfikir olduklarını gösteriyor. Birçok insan, statükonun genellikle kendilerine haksızlık ettiğini düşünüyor. Ve kişinin kendisini kurban görme alışkanlığı, mağduriyet sinyallemesi, kişinin politik görüşlerinden bağımsız bir şey. Birçok gruplar arası çatışmada olduğu gibi, bu “diğerlerinin” problemi değil. Tam tersi herkesin problemi.

Geçmişte atalarımız, yalancı mağduriyet sinyalleyenleri, gerçekten mağdur olanlardan ayırma konusunda daha iyi olabilirler. Geçmişte, içinde ne olup bittiğine ve kime ne yapıldığına daha çok hakim olduğumuz, çok küçük topluluklarda yaşıyorduk. Bu nedenle, insanları kandıranların yakalanma riski daha yüksekti.

Günümüzün varlıklı toplumlarında ise tersine, insanlar gerçekliğini araştırması zor mağduriyetlerini binlerce ya da daha fazla sayıda yabancı insana sinyalleyebiliyorlar. Bu ortam gerçek kurbanlara (sıkıntılarını daha fazla insana ulaştırıp daha geniş yardım alarak) yarar sağlayabilse de, çıkarcı insanlar aynı kitle yayın sistemini, kaynak sağlamak ve hatta herkese bulaşabilecek bir rekabetçi mağduriyet yarışması başlatmak için kendi çıkarlarına kullanacaklardır. Kendi mağduriyelerini gürültülü bir şekilde başkalarına ilan edip duranlar, gerçek kötü adamlar olabilirler.

 

Cory Clark, Pennsylvania Üniversitesinde sosyal psikolog

Çeviri: The Evolutionary Advantages of Playing Victim

Erkek Adam Türkçe Podcast: Sanal İlişkiler

Sitedeki güncel yazılardan sanal ilişkiler yazısından hareketle bir discord yayını yaptık. Konu konuyu açtı, sorular cevapladık ve böylece sanal ilişkilere ek olarak sanaldan tanışma, günümüzdeki onlyfans gibi güncel fenomenler, sosyal medya ve tinder tavsiyeleri üzerine konuştuk.

Erkek Adam discord linki. Yayınları sitemizin Odysee kanalından ya da  spotify kanalından da izleyebilirsiniz.

Youtube videosu aşağıda. Videoları beğendiyseniz, daha fazla kişiye ulaşması ve daha fazla video hazırlanması için bizi videoları beğenerek ve paylaşarak teşvik edebilirsiniz. Kanal için notifikasyonları açmayı da unutmayın.

Kızlarla tanışırken çerçeveyi kurmak

Kızla muhabbet yüzeyde eğlendirici ve ikna edici olabilirken alt katmandaki çerçevemiz zayıfsa yüzeyde yapacağımız şeyler boşa gidecektir. Ayaküstü neredeyse stand-up yaptığım ve kızın aşırı eğlendiği birkaç tanışma girişimimi hatırlıyorum. Normalde öyle espriler düşünsem aklıma gelmezdi. Ancak çerçevemde sorun vardı. Çünkü çerçevem genel olarak daha istekli olan ve çabalayan tarafın ben olarak göründüğü şekildeydi.

Öncelikle “kızla tanışmaya giden sensin, bu durumda daha istekli taraf olanın senin olman normal değil mi?” diye sorulacaktır. Evet öyle ama zaten tanımadığın bir kızla tanışacaksan bu var olan bir dezavantaj. Eğer kızlar bizle muhabbete başlasalardı bunu yaşamazdık 🙂

Yabancı pua kaynaklarında hep tanımadığın bir kızla tanışmaya gidiyorsan, böyle bir özgüven gösterdiğin için 1-0 önde başlıyorsun gibi şeyler söyleyebiliyorlar. Bu tamamen yanlış. Gerçekte olan onunla konuşmayı talep eden sen olduğun için 0-1 geride başladığın (Bu söylemin nedeni bence işin biraz pazarlama yönü biraz da erkekleri şevklendirmektir). Ancak o kadar da dezavantajlı değiliz, sadece birazcık ve bu aşılıyor.

Tüm bu yüzeydeki oyunun altında bir çerçeve var. Tabi ki oyununla bu çerçeveye etki ediyor ve onu değiştiriyorsun, zaten tüm olayda burada. Daygame yaparken kadınla ilk başta konuşmak isteyen benim, sonrasında ondan numara talep eden benim. Bunlar çerçevemi zayıflatan şeyler. Ama bunu oyun ile dengeliyorum. Muhabbetim güzelse ilk baştaki dezavantajlı durumumu dengeledim bile. Çoktan 1-1 olmuşumdur.

Ancak bazı durumlarda erkekler bu çerçeveyi çok kötü kuruyorlar. Tüm bunlarla skoru dengelemeden önce kendi kalesine çok gol yiyorlar. Erkeklerin en fazla gol yedikleri 4 yer şunlar:

  • Daha istekli taraf olmaları
  • Kızdan çok daha fazla çabalamaları
  • Kızı ikna etmeye çalışmaları
  • Talepkar olmaları

Bunları yaparken yüzeyde iyi oynasanızda skor olarak öne geçemezsiniz. Çünkü çerçeveni mahvetmiş oluyorsun. Olay da burada 1-0 geride başlığının bilincinde olmak ve çok fazla negatif olarak içeri kaçmadan başlayabilmek (erkekler çabalayarak, fazla istekli olarak, ikna etmeye çalışarak iyice içeri kaçıyorlar). Öncelikle şunu söyleyeyim bir kadını ikna etmeye çalışmanın hiçbir mantığı yok. Bir kadını ikna ederek numarasını almak, ikna ederek buluşmaya çağırmak kendi topuğuna sıkmaktır. Bir kere kadını ikna etme sarmalının içine düştüğünde işin çok zorlaşır. Çünkü çerçeven kötüleşir. Ne seninle 1 dakika daha fazla konuşması için, ne telefonunu vermesi için, ne de seninle buluşması için bunu yapmalısın. (Eğer kız sadece göstermelik bir direnç göstermiyor ve shit test atmıyorsa-bunu da kızın genel tavrından anlarsın). Çünkü arzuyu kızla pazarlık ederek uyandıramazsın. Bunun yerine kadının ikna olacağı bir görüntü sergilemelisin ve teklif ettiğinde kadının “evet” diyebilmek için nedeni olmalı.

İkna ederek buluşmaya getirdiğin kıza karşı 3-0 geriden başlıyor olacaksın, kız muhtemelen senden bir şeyler bekleyecektir, ona pahalı bir yemek ısmarlaman gibi. Öyle olmasa bile “çok fazla peşimde koştu, böyle devam edip egomu beslesin bakalım” diye düşünecektir. Burada ödül kadın, sense kendini tercih edilmeyen bir ürün olarak konumlandırdın. Çerçeve olarak hiç olmak istemeyeceğin bir yerdesin.

Kızı ikna ederek telefon numarası aldıysan da, kız aslında ikna olmadı. Burada kızın sana telefon numarası vermesinin senin için bir ödül olduğu düşüncesini vurguladın, yani çerçeveni mahvettin. Kız sana cevap vermeyecek, cevap verse bile muhabbete yatırım yapmayacak, buluşma sözü verse bile ekecek, ekmese bile mutlaka başka bir şey olacak.

Peki burada ne yapılabilir? Yapman gereken şey, ikna etmenin, orantısız çabalamanın kıyısından geçmeden kendini pazarda tercih edilen bir ürün şeklinde konumlandırmaktır. Bu aslında bu sitede ödül olmak dedikleri şey. Bunu yapmak için özgüven göstermeli, eğlenceli muhabbet yapmalı ama bu tarz çerçevelere dikkat etmelisin. Kız bolca shit test atarak ve genel tavrıyla seni o çerçeveye sokmak isteyecektir. Ne de olsa burada kızın hipargamik filtresi çalışıyor. Kızın sunduğu bu kötü çerçevelere girmemen gerekir. Shit testleri zaten mümkün mertebe geçmek gerekiyor. Ona burada değinmeyeceğim.

Şimdi sana tanımadığın bir kıza tanışırken çerçeveni güçlendirmek için birkaç tavsiye vereceğim. Şu çok önemli bir detay: Kızı çabalamaya iten her türlü hareket çerçevemizi güçlendirir. Yabancılar bu yüzden “kıza işini tahmin ettir, yaşını tahmin ettir” vb. diyorlar. Burada amaç kızın bilişsel olarak enerji harcaması, senin hakkında bir şey bulmaya çalışırken çaba harcaması çünkü kızın enerji harcadığı şey zihninde değerli hale gelir.

Mesela yapabiliyorsan kız sorduğu halde hakkındaki bazı şeyleri söylememek ve gizemli bir şekilde bırakmak bu çerçeve için etkilidir. Diğer türlü sorguda bildiği her şeyi dökülen acemi bir suçluya benzeyebilirsin. Gerçekten kızın sana soracağı sorular karşından yüksek değer göstergesi bir bilgi vermeyeceksen bildiğin her şeyi kıza anlatmak sana toplamda faydası “0” olacak bir şey. Hatta eksisi olan bir şey.

Buraya tanıştığım bir kızla olan örnek bir yazışma bırakıyorum. Yüz yüze tanıştığımız zaman sorduğu halde ona mesleğimi söylememiştim:

Kız: Hala işinden bahsetmedin
Ben: Buluşmada son derecede şeffaf olacağıma emin olabilirsin 🙂
Kız: Zaten beni durdurup tanışmak istedin 1.gizem burada başladı. Kime çalışıyorsun 🙂
Ben:Bir ipucu olsun. X’e :))
Kız:Tatmin olmadım pek. Başıma ilk kez geliyor. O kadar gezdim dolaştım tek başıma.
Ben:Şaşırmadım buna. Herhalde kafaya martı pislemesi gibi bir şey benim de 2 hafta önce başıma gelmişti. Şans demek ki.
Kız:Hayır, daha bilimsel ve gerçekçi bir neden olmalı. Benim genel izlenimim dışardan burnu havadadır.
Ben:Demek ki bazı erkekler benim gibi bunu meydan okuma olarak görebiliyorlar.
Kız:Sevdim bunu.

Tanıştığım bu kıza işimi söylememiştim, hala söylemiyorum. İşin güzel tarafı da şurada: Merak ediyor, tahmin etmeye çalışıyor, kendini anlatmaya çalışıyor, bunları yaparken aslında bana değer katıyor, çerçevem daha iyi hale geliyor.

Bunun tersi kızın çabalamadığı ama senin ondan daha fazla çabaladığın, kızın çabalamadığı içinde ikna edilmeyi beklediği, adeta bir mülakatta sana sorular soran, senin de doğru cevapları vermek için çabalar halde olduğun durum bulunabileceğin en kötü durumdur.

Tanımadığın bir kızla konuşurken çerçeveni iyileştiren şeyler:

  • Kıza istediği her bilgiyi vermeme, eksik verme (bunu susarak değil, kızla dalga geçerek, bir yandan eğlendirerek yapmak)
  • Kızın kendini sana anlatması (kız kendini anlatarak bir çaba gösteriyor-kendi reklamını iyi yapmaya çalışıyorsa çok daha iyi)
  • Kıza ancak kahve ısmarlarsa gelebileceğini söylemek (bu aslında oyuncu bir şey, kahveye paran olmadığı için değil – ama bunu öncesinde oyuncu bir tavır sergilemediysen söyleme)

Tanımadığın bir kızla konuşurken çerçeveni kötüleştiren şeyler:

  • Shit testlerden kalmak (bu shit testler daha çok davranışsaldır, kızın peş peşe sana 3 soru sorması ve seni gayret ederek bu sorulara cevap verir hale sokması da shit testtir-çerçeveni bozar)
  • İkna etmek (numara almak için, buluşmak için)
  • Pazarlık yapmak
  • Komik olsa bile kendini küçülten, kendini komik duruma sokan espriler yapmak
  • Tek taraflı olarak konuşman (konuşmak çabalamaktır ve efor sarf etmektir, bir şey satmak isteyen satıcılar çok konuşur. Bunu tek taraflı yapman sana kötü bir çerçeve kurar)
  • Soruları kızın sorması ve senin sürekli cevap vermen (“Ne güzel kız bana soru soruyor, demek ki ilgili” diye sevinme, kız burada soruları soran taraf olarak patronluk taslıyor, sen de bir mülakata girmişsin ve mülakatı geçmeye çalışan kişi konumunda kalıyorsun)
  • Kızın dümdüz sorularına, dümdüz doğru yanıtları vermen (Bazı normal sorulara normal yanıtlar ver ama bunlardan yarısı için esprili yanıtları kullan – unutma kızın o soruların doğru cevabını alması sana hiçbir artı kazandırmayacak, kaçırdığın şey ise dalga geçme, espri yaparak kızı zorlama şansı)
  • Kızın şüpheyle seni sorguladığı durumlarda önüne çıkan çukurlardan zıplamaya çalışan Mario gibi tepki vermen (Mario olma, ispat etmeye çalışma, dalga geç)

Son olarak kızlarla tanışma girişiminde bulunmuş “KÜÇÜKÇEKMECELİ KEİRAN LEE” nickli okuyucunun yorumuna cevap vermiştim, konuyla bağlantılı olduğu için buraya da taşıyorum.

Yorum şuydu:

“Abi bugün bir tane kıza yürüdüm. Selam tanışabilir miyiz? Ile girdim. Tabi dedi sonra sevgilim var dedi kız. Bende bozuntuya vermeden heeee yaptım. Ve kız dedi “ben bu tür yurumeleri doğru bulmuyorum. Işte karşındakinin yaşını bilmeden yürüyorsun falan dedi. Bende “yaşın kaçtı?” dedim. Benden 3 yaş büyükmüş. Sonra bende dedim “çok güzel bakıyordun bende yürüdüm” dedim. Oda” öyle… normal bakıyordum” dedi. Sonra benim yaşımı sordu bende söyleyince “iste bak yaşın küçükmus benden”dedi. Bende” ne olmuş yani insanlık hali değilmi, ama tabi sevgilin olunca olay daha farklı gelisiyor” dedim. Oda bana ” yinede ben böyle insanları kötü karsilamam dedi . Bende ” teşekkür ederim :)))) ” dedim .sonra bozusmadan ayrıldık oradan. Kız tamamen sosyal ortamımda olmayan bir kızdı ve onun negatif cevaplarına karşı çok rahat ve dik başlı konuşdum. Onun redlerine güzel cevap verdim rahat olunca. Oda benim rahatligimdan yararlandı ve bozmadan beni konuyu kapattık. Abi boyle sevgilim var diyenlere karşı nasıl tepki vermeliyiz.?Bazen de abi red aldıktan sonra sabah oyunu motivasyonum düşüyor. Böyle zamanlarda ne yapmalıyım. Teşekkürler.”

Cevabım şöyleydi:

1-Kıza asla “tanışabilir miyiz” deme, bu kıza çok fazla insiyatif yüklüyor ve kız normalde tanışmak istese bile özgüvenli bir kız olsa bile buna hayır der.
2-Kızlar “doğru bulmuyorum” gibi şeyler derlerken aslında betalara kural koyuyorlar senin bu kuralları yiyen bir beta olup olmadığını anlamak istiyor.
3-Kızın sana yaşının küçük ve bu yüzden aranızda bir şeyin zaten olmayacağıyla ilgili ifadesine karşı verdiğin “ikna etme” çabası o kadar yanlış ki. Burada kızı ikna etmeye asla çalışmamalısın, dünyanın en mantıklı argümanını masaya koysan da kendini çerçeve olarak kızdan aşağı bir yere çekmiş oluyorsun! Karşındakini ikna etmeye çalışan değeri düşük bir ürün olarak konumlandırmışsın kendini. Kendine harakiri yapmışsın.
4-“Sevgilim var” diyen kızlara cevap vermek konusunda da şunu söyleyeyim: bu bir reddetme cümlesi, baştan kendini reddettirmeyecek şekilde oynayacaksın. Bazı nadir durumlarda da shit testtir ve dalga geçerek 1 kez şansını deneyebilirsin bu soruya mantıklı bir cevap vermeden.
Kolay gelsin.

Yazar: Secret

Bu arada tanımadığın kızlarla etkili bir şekilde tanışma ve muhabbeti ilerletme konusunda kendini iyi bir şekilde geliştirmek istiyorsan bu yazıdakine benzer ve çok daha kapsamlı bilgileri eğitim setimden öğrenebilirsin.

Eski sevgili nasıl unutulur?

Şu kelimeleri her duyduğumda kenara 10 Lira atsam iyi para biriktiririm:

“Abi unutamıyorum. Onu unutabilsem zaten hayatıma devam edebileceğim, onu takip etmeyi bırakabileceğim, onu aramamayı becereceğim, vs …”

Bu siteyi uzun süredir takip edenler, bunları söyleyen birisinin insan sinir sisteminin çalışma şeklini, gerçek çalışma şeklinin tam tersi sandığını görebilir. Buna sitede birçok yazıda değindik. Örneğin Fizyoloji ve Örtüşme ya da Harekete Geçmek, Düşünce Duygu ve Algı yazıları:

Hissetmek – algılamak – duygular – düşünmek – davranmak sıralamasını düşünün. Dışardan gelen sesi algılarız, bu bizde duygu ve düşünce oluşturur ve davranırız. AMA sinir sisteminizi kontrol etmenizin yolu bu süreci tersten çalıştırmaktır. Eğer davranışlarınızı değiştirirseniz, düşünce ve duygularınız ve daha sonra algılarınız da bu davranışlarınıza göre değişir. Herkes önce algı – duygu – düşünce üçlüsünü değiştirmeye çalışıyor ama işin özü değişim davranışlardan başlar.

Günümüzde yaygın olan New Age kültürü (düşünce dalgalarını evrene gönder evren sana Ferrari versin, seni başarılı yapsın tarzı The Secret / Sır saçmalıkları) nedeniyle insanlar oturdukları yerde kendilerini telkin ederek değişebileceklerini sanıyorlar. Sanki önce zihinlerini değiştirebilirlerse sonra istedikleri gibi davranabilecekler gibi düşünüyorlar.

Yani onu unutabilsen arkanı dönüp hayatına devam edeceksin diye bir olay yok. Arkanı dönüp hayatına devam edeceksin ve böylece onu unutacaksın. Sinir sistemimiz böyle çalışıyor. Belki hemen unutmayacaksın ama duygu ve düşüncelerimiz eninde sonunda davranışlarımızı takip ederler.

Yani eski sevgilini unutmak istiyorsan önce eski sevgilini unutmuş olsan nasıl davranırdın onu bir düşüneceksin.

1) Eski sevgilini unutmuş olsan onun hakkında konuşur muydun? Hayır. O zaman onun hakkında konuşmayı bırakacaksın. Arkadaşlarınla, daha da kötüsü ortak arkadaşlarınla, onunla bununla bu konuyu konuşmayı bırak. Onu sorma, ondan sana gelen bilgiyi kibarca kısa kes ve ilgilenme. Onu düşünmekten hemen kurtulamayabilirsin ama unutmayın ki davranışlarınız düşünce ve duygularınızı peşinden sürüklerler.

2) Eski sevgilini unutmuş olsan onu arar ya da ona mesaj atar mısın? Hayır. O zaman ona ulaşmayı keseceksin. Tamamen. Ona ulaşmak zorunda olduğun şeklinde krize girersen git helada ağla ama ona ulaşma. Yatağına kıvrıl, cenin pozisyonunda ağla ama ulaşma. Eğer bu krizleri ona ulaşmadan atlatırsan, bu krizlerin daha az sıklıkta ve şiddette geleceğini ve yok olacağını göreceksin.

3) Eski sevgilini unutmuş olsan onun sosyal medyasını takip eder miydin? Seni sosyal medyasından çıkarmış bile olsa takipçi sayısını takip edip eğer takipçi sayısı arttıysa acaba yeni erkekler ekliyor mu diye düşünür müydün? Whatsapp’ta online mı diye bakar mıydın? Çok uzun süre online ise acaba biriyle mi konuşuyor, uzun süre offline kalmışsa biriyle mi sevişiyor diye adamı ruh hastası yapacak şeyler düşünür müsün? Daha kötüsü onu gerçek hayatta takip eder miydin? Hayır. O zaman onu stalklamayı tamamen bırak. Onu stalklamak zorunda olduğun şeklinde krize girersen git helada ağla ama onu stalklama. Yatağına kıvrıl, cenin pozisyonunda ağla ama stalklama. Gerekirse birkaç ay sosyal medyaya, vs. hiç girme. Kendi hesaplarını kapa. Ama stalklama. Eğer bu krizleri onu stalklamadan atlatırsan, bu krizlerin daha az sıklıkta ve şiddette geleceğini ve yok olacağını göreceksin.

4) Eski sevgilini unutmuş olsan, onu gördüğünde surat mı asardın yoksa görüp görmediğin umrunda olmaz mıydı? Muhtemelen umursamazdın. Umursamamak demek kasmak, soğuk davranmak değil, minimum sosyal kibarlığı muhafaza edip fazlasında bir şey yapmamak demektir.

5) Eski sevgilini unutmuş olsan onu doğum gününü, mezuniyetini, yeni işini, vs. kutlar mıydın? Muhtemelen hayır.  Ama nezaketen demeyin, unutmuş olsanız diyoruz. Unutursan aklına gelmez. O nedenle bu bahanelerle bile ulaşmayın. Unutmuş olsan arkadaş kalmazsın. Umrunda olmaz. Arkadaş da kalmayın.

6) Eski sevgilinizi unutmuş olsanız ondan intikam alma fantezileri içinde kıvranır mıydınız? Hayır. Umrunuzda olmazdı. Çok karşılaştığım bir bahane bu: “Onun pişman olduğunu görsem / bana çektirdiklerini çektiğini görsem / gelse de yatsam sonra kapıya koysam / vs … sonra bir rahatlayıp bırakırım.” Nah bırakırsın. Bunlar eski sevgiliye yapışık kalmak isteyen tarafının bahaneleri. Eski sevgilini unutmuş olsan bunlar aklından geçmez. Daha da iyisi, eski sevgiliyi unutmak genellikle en iyi intikamdır zaten.

Birçok erkekte bu 80’ler arabeski tadında intikam fantezisini görüyorum. Kafalarındaki kadın imajı Nikah Masasını söyleyen Ümit Besen’e bakıp, o büyük aşkı kaybettiği için kıvranarak ağlayan Banu Alkan 😀 Hatun gelsin, pompalayayım sonra kapıya atayım ve o da saf melek ya hüngür hüngür ağlayıp pişman olsun.

Peki bu olsa bile genellikle gerçekte ne oluyor biliyor musunuz? “Yahu Mahmut’a geri döndüm ama bir süre birlikte olduktan sonra beni bıraktı. Herife nasıl koymuşsam artık kuyruk acısıyla bir de bana sana değmezmiş falan dedi. Manyak mı nedir? Her neyse canım sıkkın Ayten bugün alışveriş yapalım hem şu tanıdığın çocuğu konuşuruz.”

Arkadaşlar size bu narin premsesler imajını bırakmanızı ve acilen 2021 yılına gelmenizi şiddetle tavsiye ederim. Aşkın zıttı öfke değil umursamamaktır. Bunun harici her şey sizin kuyruk acınızı yansıtmanız olacaktır.

7) Eğer onu unutmuş olsanız eski sevgilinizi düşünmekten kendinizi ihmal ediyor olur muydunuz? Hayır. Kendinize çok faha fazla odaklanmış olurdunuz. O nedenle arkanızı dönün, kendi hayatınıza yürüyün ve kendinize odaklanın.

8) Eski sevgilinizi unutmuş olsanız, sizi bıraktığı yerde otlamaya devam mı ederdiniz yoksa yeni limanlara mı açılırdınız? Yeni limanlara açılırdınız. O zaman yeni limanlara açılın. Biliyorum ki (a) sevgili seviyesinde biri hemen karşınıza çıkmayacak ve (b) diğer insanlar “onun gibi olmayacak (!)” ama şunu unutmayın: eski sevgilinizi unutmuş olsanız illa sevgili seviyesinde birini bekleyerek vakit kaybetmez hayatın tadını çıkarırdınız. Ve daha önemlisi, karşınıza çıkan etten kemikten insanları kendi kafanızda yarattığınız ve kaideye koyup olduğundan çok fazla değer verdiğiniz bir tanrıça imajı ile karşılaştırmazdınız. Gerçek ile karşılaştırırsınız. Gerçek ne peki? Şu an yalnızsınız, hayatınızda insan ya da tanrıça bir kadın yok. Hergün yalnız yatıyorsunuz, yalnız geziyorsunuz, vs. Karşınıza çıkan insanları gerçekle karşılaştırın.

9) Eğer unutmak istiyorsanız, o size ulaşırsa kibar olun ama kısa kesin. Buluşmayın, buluşmak isterse bahanelerle savuşturun. Sonra görüşürüz deyin sonra bir bahane daha bulun. Kısa sürede sizin peşinizi bırakacaktır.

Şimdi şunu da ekleyeyim, eski sevgilinizi geri istiyorsanız bile bunun en iyi yolu önce onu unutmanızdır. Yani eğer geri dönmesini istiyorsanız bu maddeyi yapmayın ama istemiyorsanız yapın. Fakat önceki maddeleri uygulayın ve önce unutmanız sonradan bir arada olma şansınızı en çok arttıracak şeylerden biri.

Bu konuda birçok kişiyle konuşmuş ve yazışmış olan biri olarak şunu söyleyebilirim: Arkasını dönüp hayatına devam eden, kendine odaklanan, ona ulaşmayan ve ondan bilgi akışını kesen erkeklerin 99%u kendilerini de şaşırtacak kısa sürede (9 senedir unutamayan adamın 4 ayda tamamen unuttuğunu bile gördüm!) eski sevgililerini unutuyorlar. Bu hemen olmuyor yani ilk haftalarda ve aylarda duygu ve düşüncelerinde sanki en ufak bir değişiklik olmuyor gibi görünüyor ama kendileri başlangıçta fark etmeseler de duygu ve düşünceleri değişmeye başlıyor. Hatta şunu da ekleyeceğim:

a) Eski sevgilisini unuttuğunda nasıl davranacaksa öyle davranan adamlar eski sevgililerini unutmalarına engel olamıyorlar. Davranışları değişti mi, istedikleri sonuca uygun davrandılar mı, bir süre bu değişimi hissedemeseler bile duygu ve düşünceleri ve sonra algıları da değişmeye başlıyor. Belki ilk bir ay aramasalar, bilgi almasalar bile sürekli eski sevgililerini düşünüyorlar ve kötü hissediyorlar ama sonra bu düşünceler azalıyor ve iyi hissetmeye başlıyorlar. Ve sonra da eski sevgili ile ilgili algıları değişiyor. Onun dünyanın en güzel kızı olmadığını anlıyorlar mesela.

b) Eski sevgilisini unutamayan adamların hemen hemen hepsi bu davranışları sergileyemedikleri ya da yeterince sergileyemedikleri için unutamıyorlar.