Bazen yukarıya çıkmak için dibe vurmak gerek

Tabii siz illa dibe vurucam diye uğraşmayın ama benim hikayemde olduğu gibi kafanıza bir şeyler dank etmeden bir yerlerde kırmızı hap olduğunun (veya olması gerektiğinin) farkına varamıyorsunuz. Daha önceki yazılarımızın yorumlarında bir arkadaş betalıktan kırmızı hap felsefesine geçiş hikayeleri okuyarak benzer süreçten geçen kişileri görmek istediğini belirtmişti. Ben kendi hikayemle başlayayım. Biraz uzun olacak, affola.

Lafı uzatmadan, kırmızı hap öncesi durumumla ilgili biraz bilgi vereyim ki nereden geldiğim anlaşılsın. Lisede ve üniversitede çok başarılı bir öğrenciydim. Hani Mahmut Abi liselilere diyor ya “16-19 yaş arası derslere yoğunlaşın, ekmeğini yıllarca yersiniz” diye. Bunu Mahmut Abi’yi daha tanımadan önce zaten yapıyordum. Üniversite sınavında kendi alanımda Türkiye 300.sü oldum, üniversiteyi de rekor sayılabilecek bir ortalama ile bitirdim, üniversite genelinde dereceye girdim, hatta okul bittikten sonra 1 sene içerisinde gayet de güzel ve prestijli bir iş sahibi olarak akademik dünyaya adım attım. Kısacası kızlara karşı statümü artıracak her şeyi tam zamanında yapmıştım. Bunları kendimi övmek için söylemiyorum, yanlış anlamayın. Sadece bu özelliklere rağmen az sonraki rezalete engel olamadığını belirtmek için anlatıyorum. Neyse, bu kadar başarının içinde bilin bakalım ne eksikti?

Evet, bildiniz. Hatun eksikti.

Normalde bu sitede hep verdiğimiz “sosyal hiyerarşide yukarıya tırmanıp kadın skalanızı genişletin” tavsiyesini yıllarca harfiyen ve disiplinli bir şekilde uygulamama rağmen 23 yaşına kadar elime kız eli değmemişti. Deyim olarak söylemiyorum, cidden değmemişti. Bir kızla bırak sevişmeyi el ele bile tutuşmamıştım, öpüşmemiştim. Üniversitede 4 seneyi sap olarak geçirmiştim. O kadar akademik başarı, sonrasındaki kariyer başarısı vs. hiçbir boka yaramamıştı. Niye? Çünkü çekingendim, çünkü dünyanın en basit şeyi olan bir kızdan ret yeme korkusu beni bitiriyordu, çünkü benim gibi yiyen içen sıçan bir kızı beğensem bile gidip yürüyecek cesaretim yoktu. Uzaktan platonik aşklar geçirmekle yetiniyordum. Ha bak şunu unuttum, azıcık güzel bir kız görsem anında oneitis olup aylarca onunla sevgili olma hayalleri kuruyordum! Ve işin kötüsü kız çoğu zaman benim adımı bile bilmiyordu.

Kısacası işler kesat bile değildi, çünkü iş yoktu amk. Buna da bahanem hazırdı tabi. “Boyum kısa, tipim yok, yeterince zengin değilim, kızların götü kalkık, değerimi kariyerim ilerleyince anlarlar” gibi mavi hap avuntuları ile günler günleri kovaladı. Bu arada hiç mi kızla tanışmadım? Elbette tanıştım, ama niyeyse tanıştığım her kız daha tanıştıktan 1 gün sonra beni friendzone çukuruna atıyor, arkamdan da sanki teselli ödülü verir gibi “çok efendi bir çocuk yaa” diye bahsediyordu. Cidden de öyleydi, benden kızlara hiçbir zarar (!) gelmezdi.

Bu arada bir anektod vereyim. Lisede değişim projesi vasıtasıyla Avrupa’da bir okulu ziyarete gitmiştik. Gittiğimiz şehirde aynı dairede ben ve yanımdaki bir arkadaşım (erkek), toplamda 5 polonyalı ve 4 italyan kızla aynı odada kalmıştık. 17 yaşında ergenken rüya gibi geliyor değil mi? Hatta Polonyalı bir kız vardı ki sarışın mavi gözlü bir ahu. Ve en cana yakın konuşanı da oydu. Benle sürekli muhabbet açıyor (dil bölümündeyiz tabii ingilizcemiz iyi), Türkiye’de erkekler nasıl kızlardan hoşlanır, hiç bir kızla öpüştün mü vs gibi davetkar sorular soruyordu. Ben de içtenlikle bu soruları yanıtlamıştım, tabii elim boş dönerek (ya da dolu dönerek mi demeliyim?). Dönüşten sonra benim arkadaşa attığı mailde (o zaman whatsapp olmadığı ve msn’e de sürekli girmediğimiz için mail adreslerini almıştık) aynen şöyle demiş: “Arkadaşın çok utangaçtı ya, sanki rahip gibi.” Ne rahibi amk ne rahibi, o mavi hap kafasıyla adaylığımı koysam papa bile olurdum.

Lafı uzatmadan beni ayıktıran olaya gelelim. Üniversite bittikten yaklaşık 9 ay sonra yüksek lisans sınavına girdim. Sınav ülkenin en iyi üniversitelerinden birindeydi. Sınav günü geldi çattı, salonda yerimi alıp sınavı beklemeye başladım. İşte o sırada içeriye mavi gözlü bir afet girdi (bana göre hb 8.5) ve kafamda şu şarkı çalmaya başladı.

Resmen büyülenmiştim, ama bu kız bana bakar mıydı ki? Tabii o gün bakmadı. Ama ertesi gün hayatımda hiç olmayan bir şey oldu! Sözlü sınav için yine aynı salonun önünde beklerken yanıma gelip benimle konuşmaya başladı ve benim ilginç birine benzediğimi söyleyip tanışmak istedi. Tabii ben şok ben iptal. Hayatımda ilk defa bir kız gelip açıkça benimle tanışmak istediğini söylüyordu. Ne yapacağımı bilemedim, elim ayağıma dolaşmıştı. Normalde kızın beni siklememesi lazımdı, nasıl oldu lan bu? Acaba kız ladyboy muydu?

Sözlü sınav öncesi ayak üstü 15-20 dk sohbet ettik. Sesimden heyecanımı çok belli ediyordum, vücut dilim hep kıza dönüktü. İlk tanışma için ne kadar muhtaç beta sinyali varsa veriyordum, kıza adeta “Sen benim gibi garibanla nasıl oldu da tanışmak istedin?” diyordum. Ama kızın da ilgisi belliydi, gözleri parlayarak ve canlı bir sesle konuşuyor, güzel sorularla sohbeti yönlendiriyordu. Ve bilin bakalım bu arada heyecandan neyi unuttum?

Numara almayı unuttum amk. Kızın numarasını almadan sözlü sınava girdim, çıktım.  Çıktığımda da kız ortada yoktu. Ertesi gün sınavı da kazandığımı öğrendim ama aklım hala kızdaydı tabii. Allah’tan tanışırken adını öğrenmiştim ve adı çok kullanılan bir ad olmadığından sosyal medyada yapacağım arama işime yarayabilirdi.

Memlekete döndüğümde içim içimi yiyordu. Nasıl unuturdum o lanet olası numarayı? Kendime kızıp durmak yerine ben de hayatımda ilk defa bir kıza karşı harekete geçmeye karar verdim. Ne yapıp edip ona tekrar ulaşmalı, o ilgisini ilişkiye götürecek kıvama getirmeliydim. Evet gerizekalıydım çünkü daha dün tanıştığım kızla şu anda evlilik hayalleri kurmaya başlamıştım bile. Kızın nasıl bir karakteri var, belki tanıyınca soğurum vs. gibi ihtimaller aklıma gelmiyordu, ancak onun gibi bir melekle (!) hayatımı birleştirebilirdim.

Sınava girdiğim okuldan sınav öncesi adaylara gönderilen bilgilendirme mailindeki mail adreslerine bakmaya başladım. Kızın zaten adını bildiğim için soyadıyla mail almış olması işimi iyice kolaylaştıracaktı. Mailini bulup Facebook’tan arattırdım ve beni bir ay önce mest eden mavi gözlerle karşılaştım.

Bu sırada içimi bir kurt kemiriyor tabii. Kıza mesaj atarsam yanlış anlar mı? Beni sapık zanneder mi? Ya benimle konuşma istemezse? Gördüğünüz gibi mavi hap kafasının bir ürünü olan ve kıza yürümeden önce “ya sıçar batırırsam” korkusuyla ortaya çıkan aşırı analiz bölümünü adım adım gerçekleştiriyordum. Halbuki mesajı at gitsin kıza işte cevap verirse verir, vermezse de kendi bilir. Ama daha kızı gördüğüm dakika oneitis yaptığım için, hele bir de kız hayatımda ilk defa gelip benimle tanışmak isteyen bir kız olduğundan duble oneitis yaptığım için kızı ödül, kendimi de yarışmacı yerine koymuştum bile.

Mesajı atıp yine sınav öncesinde olduğu gibi gayet güzel bir cevap aldım. O gece Facebook üzerinden de ekledik birbirimizi. Gece saat 12 gibi online olmuştu. Kızın online olduğunu görünce bile elim ayağım titriyordu. Hem bir şeyler yazmak istiyordum, hem de kızın ilgisi yazarken kaybolur diye korkumdan elim klavyeye gitmiyordu. Tam bu sırada kız bir cevvallik daha yapıp kendisi yazdı ve merhaba faslından sonra şu soruyu sordu: “Ben de sınavı kazandım. Buralara tekrar ne zaman gelirsin? Senin bir şeyler içmek isterim.”

Kızın kendi gelip tanıştığı yetmezmiş gibi bir de beni dışarıya davet etmişti. Rüyada gibiydim, hayatımda ilk defa bu kadar güzel bir kız bu kadar kolay bir şekilde bana gelmişti. Tabii içimdeki mavi haplı çocuk durur mu? Hemen kıza o güne kadar tanıdığım hiçbir kıza benzemediğini, kendisiyle çok iyi anlaşacağımızı düşündüğümü, sanki gerçek bir insan değil de bir melekle konuştuğumu (höh amk abartımı sikiym) vs diyerek iltifat yağmuruna boğdum. Tabii o arada numarayı da aldık.

Ertesi gün yerimde duramıyordum. Sanki hayatım yeniden başlamış gibiydi. İlk defa kendimi bir ilişkiye bu kadar yakın hissediyordum. Hatta ilk çocuğumuza kız veya erkek olursa hangi adı vereceğimizi bile düşünmüştüm! Sonunda hayat beni de görmüştü, aradığım ruh eşim ayağıma gelmişti. Sürekli romantik aşk şarkıları dinliyordum. Tabii bunlardan kızın haberi yok.

Numarayı aldığım için bir mavi haplı çocuğa yakışan şekilde ertesi akşam  kıza ondan hoşlandığımı söyleyen bir mesaj attım. Tabii devamında da çok duygusal, ona aşkımı anlatan bir şiir eklemeyi ihmal etmedim. Onun da benden bu hamleyi beklediğine emindim. Sonuçta o kadar ilgi göstermişti, hem benden hoşlanmasa, sevgili olmak istemese niye bu kadar ilgi gösterecekti ki? O anda hiç beklemediğim bir şey oldu ve kafamdan aşağı kaynar suyu döken şu mesaj geldi:

“Hislerini anlıyorum ama şu anda konuşmak için erken. Sonra görüşelim.”

Yazdığım destana iki cümlelik cevap geldi. Bir günlüğüne çıktığım bulutlardan tekrar yeryüzüne indim. Ama bu cevabı da mavi hap kafasıyla rasyonalize etmem kolay oldu. Sonuçta o güzel bir kızdı, naz yapmak hakkıydı. Hem çok uğraşmadan güzel bir kız elde edilir miydi? Kolay değildi, o benim çocuklarımın anası olacaktı, hayatımın aşkıydı. Çabalamam lazımdı.

Aradan geçen iki haftada kızdan ne tek bir kelime mesaj ne de arama geldi. O ilgisi tavan yapmış kız sanki hayalet olmuştu. Bu sürenin ardından ben ona mesaj atıp tekrar nabız yoklamak istedim. Aslında nabız yoklama falan değildi. Yaptığım şeyin muhtaç bir zihniyetle kıza yavru köpek gibi bakarak beni sevsene demekten farkı yoktu. Ama mesajım yine 1-2 cümlelik bir mesajla ağzıma tıkılmıştı. Bu elektrik düğmesini açıp kapar gibi yaşanan ani değişimden ötürü moralim bozuldu. Tabii o anda farkında değildim ama kızı çoktan oneitis yapmıştım ve mutluluğum kızın elindeydi. Tek mesajıyla beni elde edebileceğini biliyordu; bu kadar parmağında oynattığı erkeğe niye ilgi duysun ki?

Ben ise hala kızın aşkımın büyüklüğünü (!) yeterince anlamadığını düşünüyor ve mavi haplı kimliğime yakışır şekilde ara sıra sevgi dolu aşk mesajlarıma devam ediyordum. Ben her gün mesela 10 mesaj atıyordum, kızdan 1 tane cevap gelse mutlu oluyordum. Bu olay 1 ay kadar devam etti. Ve sonra bir gün kız yine beni şaşırtan bir hamle yaparak gün içinde ilk mesajı kendisi attı. Dediğine göre benim söylediğim şeyler hoşuna gitmişti ama o anda ne diyeceğini bilememişti. Ama sonradan bana bir şans (!) vermeyi düşünmüştü. Bu yüzden de beni tanımak istiyordu.

Tabii burada mavi hap kafası yine devredeydi. Sonunda kız benim çabamı ve onu ne kadar sevdiğimi görmüştü. Bu kadarcık naz elbet hakkıydı, ben de bu sürede kendimi ona çok iyi tanıtacak, ne kadar zararsız bir adam olduğumu gösterecek ve böylelikle kızı kapacaktım. Bana şans verdiği için ne kadar şanslıydım!

Bundan sonraki 1 ay boyunca kızla tabiri caizse gece gündüz konuştuk. Her gün saatlerce mesajlaşıyordum, her derdini dinliyordum. Sürekli olarak yanına gelirsem yapacağım romantik hareketlerden bahsediyordum. Kendimi buluşacağımız o ilk güne o kadar odaklamıştım ki dışarıdan gören biri o gün Oscar ödül törenine çıkacağımı zannedebilirdi. Neredeyse her gece sabah ezanına kadar konuşup 2 saatlik uykuyla işe gidiyordum. Bunlardan da hiç rahatsızlık duymuyordum tabii, o benim yanımda olsa yeterdi. Ama o mesela gece geç yattığı için ertesi gün günaydın mesajıma öğleden sonra dönmekte herhangi bir sorun görmüyordu, akşamlar işi yoksa telefonda benimle konuşuyordu. Ben tüm vaktimi ona göre ayarlarken, o diğer işlerden ve insanlardan kalan vaktini bana ayırıyordu.

Derken o soğuma evresi kaçınılmaz olarak geldi. Ağustos ayında kız 1 hafta boyunca tatile gideceğini söyledi. İçimden bir ses bunun kötü bir sinyal olduğunu söylese de onun artık aşkımı gördüğü için tatil yerinde diğer erkeklere bakmayacağından emindim. Fakat tatile gittiği ilk günden itibaren telefon konuşmalarımıza vakit ayıramaz olmuştu. Eskiden en geç 1 saat içinde mesajlarıma dönen kız, şimdi sahilde uyuya kaldım vs. diyerek  bir gün sonra nezaketen cevap atıyordu. Aramalarıma da dönmediğini söylememe gerek yok sanırım. Tatil dönüşü benim de sabrım taşmıştı. Sanki kızın sevgilisi gibi ona ültimatom vermeye kalktım, böyle saygısızca mesajlarıma geç cevap verirse bunu çekmeyeceğimi söyledim (allahına gurban, erkekkkk). O anda kız ikinci defa başımda aşağı kaynar suyu döken cümleleri kurdu:

“Ben böyle konuşmaktan sıkıldım. Sevgili değiliz ama sevgili gibi davranıyoruz. Böyle bir şey bana göre değil. Artık ısrar etme lütfen, konuşmak istemiyorum. Her gün görüşmek zorunda değiliz.”

Hiçbir şey diyemedim. Yine tam oldu derken bozulmuştu. Kız haklıydı, sevgili değildik ama ben sevgiliyiz gibi kızdan hiçbir karşılık almadan ilgimi bedavaya veriyordum. Resmen erkeğin orospusu olmuştum, seks, öpüşme, yiyişme olmadan, hatta kızdan romantik bir söz bile duymadan kıza bedavadan ilgi dağıtmıştım. Hiçbir gizemim kalmamıştı, kızın avucundaydım. Beni başta değerli bir erkek olarak görüp ilk adımları atsa da çok kolay elde ettiği için artık bıkmıştı.

O kadar üzüldüm ki hiçbir cevap yazmadım yukarıdaki mesaja. Bütün yaşam enerjim yine düştü, kız tek hareketiyle bütün mutluluğumu alıp götürüyordu ve buna bir şey yapamamak benim içimi yiyip bitiriyordu. Benim karşımda bu kadar güç sahibi olması ilk kırmızı hap uyanışıma sebep olsa da teorik bilgiden yoksun olduğum için bunu lehime çeviremedim, sadece üzülmekle yetindim.

Aradan üç hafta daha geçti. Yüksek lisansa kayıt yaptırmak için okula gitmem gerekiyordu. Okula geleceğim günü kendi de biliyordu, çünkü o gün buluşup bir şeyler içmek için sözleşmiştik. Ama o son mesajdan sonra buluşma için tekrar mesaj atmak gururuma dokunuyordu. Belki de farkında olmadan ilk defa irade gösterip kıza olan ilgimi bu kadar geri çekmeyi başarmıştım. O mesajı atmayacaktım, gerekirse de gittiğimde onunla görüşmeyecektim. Farkında olmadan ilk defa kırmızı haplı bir davranış sergileyecektim ki kız ilgimin kaybolduğunu görüp tekrar oltayı atana dek…

Mesai saatleri içinde kayıt işini bitirebilmek için biletimi çok erken bir saate almıştım, o yüzden saat sabah 4’te kalktım. Evden çıkarken telefonu aldığım sırada kızdan ilk defa ben yazmadan bir mesaj geldiğini gördüm: “Eğer bugün görüşeceksek haber ver, ona göre işlerimi ayarlarım.” Az önceki “mesaj atmayacağım, görüşmeyeceğim” kararlılığı anında yok oldu, kızdan gelen ufacık bir ışıkla tekrar yelkenleri suya indirdim. “Az sonra uçağa binip geleceğim, indiğimde ararım.”

İndiğimde saat 9 civarıydı, hemen telefona sarılıp aradım. Sesi o ilk günlerdeki gibi neşeliydi. Üçüncü defa bitti derken beni tekrar kendine bağlıyordu, bu kez kesin oldu diye sevinçten havalara uçtum. Aynı hatayı yine yapıyordum, kız bir adım atar atmaz ben koşa koşa 10 adımla cevap veriyordum. Mavi haplı olduğumu söylemiştim değil mi?

Buluşma yerinde beni 45 dakika bekletse de buna değen bir gece oldu. Akşam üzeri 4’ten gece 12’ye kadar takıldık. Önce yemek yiyip sonra normalde içki içmediğimden hiç tarzım olmasa da bar tarzında canlı müzik yapan bir yere gittik. Gece boyunca kız bütün ilgi sinyallerini gösteriyordu. El şakaları, bana dönük vücut dili, hafif kafası güzel olunca sarılmalar vs. Ben bu iş oldu havasında biraz daha özgüvenli hareket etsem de hala kızın beni yanlış anlayacağını (!) düşündüğüm için penaltı yaptırmaktan çekinen stoper gibi ileri derece fiziksel temaslardan kaçınıyordum. Bu arada da kıza iltifat etmekten, romantik sözler söylemekten geri durmuyordum. Kız ise sürekli olarak beni tanıması gerektiğinden bahsediyordu, “üç ay oldu artık tanı amk” diyemediğim için sadık bir aşık (!) olarak beklemekten gocunmayacağımı söylüyordum.

Gece biterken kızı evine bırakmadan ve gece boyunca gördüğüm ilgiden de cesaret alarak dudaklarına kısa süreli ama baya ateşli bir öpücük kondurdum. Muhtemelen o güne kadar sergilediğim çekingen beta hareketlerden ötürü kız da böyle bir hamleyi benden beklemiyordu. Öpücükten sonra tepkisini ölçmek için yüzüne baktım, ufak bir gülümsemeyle birlikte görüşürüz deyip evine gitti.

Şimdi buraya kadar her şey gayet güzel gidiyor değil mi? İşte mavi haplı bir adam şu ortamı bile bozmakta ustadır. Ben de o gece bir arkadaşımın evinde kalacaktım, eve döner dönmez kıza 4-5 tane aşk şiiri attım. Daha 20 gün önce kızdan siktiri yiyen ben değilmişim gibi ilk ilgi kırıntısında gene tüm ilgimi bedava dağıtmaya başlamıştım. Bununla da kalmadım, uçak biletimi ertesi gün dönüş şeklinde almama rağmen biletin tarihini değiştirip bir sonraki güne alarak kızla bir gün daha yüz yüze görüşmek istedim.

Ve bilin bakalım ne oldu? Dün sarılan, öpünce gülümseyen, feminenliğin dibine vuran kız ertesi gün buluşma teklifini “işim var” diyerek biraz soğuk bir tonda reddetti. “Senin için burada kaldım” (iyi bok yedin amk salağı) dememe rağmen sadece “kusura bakma” demekle yetindi.

Bana gene depresyon. “Ulan tam bağladık derken gene niye soğudu bu kız?” diye baştan beri mavi haplı hareketlerimi analiz etmek yerine kızın bana üçüncü kez feyk atmasına yine muhtaç bir hareketle karşılık verdim ve aynı gün akşam bir mesajla “Ne oldu niye soğuksun? Dün o kadar sarıldık öpüştük” gibisinden hesap sordum. Kızdan gelen cevap ise ibretlikti: “Ben arkadaşlarıma da sarılıyorum, onlarla da öpüşüyorum. Güzel bir gece geçirdik hepsi bu.”

Kabullenmek istemesem de bir kez daha duvara tosladığımı anlayıp memlekete geri döndüm. Okulun başlamasına yaklaşık 2 hafta vardı, bu arada belki mesajlarımda onu ne kadar sevdiğimi belli edersem okul döneminde yine bana dönme şansı vardı. Nah vardı amk. Kız bu kez mesajlarıma hiç cevap vermedi. Size abartı gelecek ama her gün attığım mesajlara rağmen haftada 1 kez 2-3 cümlelik cevap almama rağmen hala ısrarla yazmaya devam ediyordum. Rollo Tomassi oneitis kavramını bende keşfetmiş olabilir. Ben bunun verdiği sinirle kızla artık kavga edecek noktaya geldim. Tıpkı bir betaya yakışır bir şekilde kız istemeden verdiğim ilgiye karşılık olarak kızdan gelmeyen ilgi için hesap soruyordum. Kafamdaki gizli anlaşmaya kız uymak zorundaymış gibi davranıyordum. Kız ise bu kavgada daha önce hiç duymadığım ve beni daha sonra çok düşündürecek şu cümleyi kurdu: “Kız gibi trip atmandan bıktım.”

Şimdi düşününce diyorum ki az bile söylemiş. “Kendi gel amk karı kılıklısı” dese yeriymiş.

Okula gidip ilk derste görüştüğümüzde ise o büyük yıkımı yaşadım ve beni kırmızı hapa götüren süreç başladı. Derste karşılaştık, kız benden daha soğumuş gibi görünüyordu. Hayatımda ilk defa birinin bana “tiksinerek” baktığına şahit oluyordum. Evet, kız sanki anasını babasını öldürüp tüm malına mülküne haksız şekilde el koymuşum gibi bakıyordu. Kısa sarı saçlı CHP’li teyzelerin Erdoğan’a baktığı gibi bakıyordu bana. Nasıl anlatacağımı bilemiyorum, yüzünde tiksinti ve acımayla karışık bir ifade vardı.

Çaktırmadan dersi dinlemeye devam etsem de odaklanamıyordum. Çok fena duygusal darbe yemiştim. Bunun üzerine ise bana esas darbeyi vuran şeyi gördüm. Kız ders yaptığımız odadaki dikdörtgen masada (derse giren 5 kişi vardı) tam karşımda oturuyordu, telefonu önündeydi. Telefonu çalarken ekranda “sevgilim” yazdığını gördüm, dünyam başıma yıkıldı. O güzel geceden sonra ani dönüşü ve bana hakarete varan ifadeleri muhtemelen diğer adamın devreye girmesiyle alakalıydı. Taşlar şimdi yerine oturmuştu. Üstelik bana 3-4 ay boyunca tanımaktan bahsederken, muhtemelen daha 1-2 hafta görüştüğü bir adamla sevgili olmuştu; çünkü daha önce böyle biri olsa o gece benimle o şekilde konuşmazdı. Benim bütün ilgim, harcadığım zaman ve duygusal yatırımım ise tek seferde çöpe atılmıştı.

Abartı gelecek belki size, ama o anda yaşadığım hisleri kelimelere dökemem. Gözlerim doldu, ağlamak üzereydim. Etrafımdaki sesleri resmen duyamıyordum, her şey uğultu gibi geliyordu. Daha fazla dayanamayınca hocadan özür dileyip dışarıya çıktım, elimi yüzümü yıkayıp  kendime gelmeye çalıştım. Tekrar derse dönsem de öğleden sonraki derse girmedim. Bir kahve alıp kampüsün sakin bir köşesinde yaklaşık 2 saat boyunca tek başıma oturdum ve düşündüm: Ben nerede hata yapmıştım?

Zoruma giden aslında kızın benle sevgili olmaması da değildi. O kadar umut verildikten sonra her seferinde göt gibi bırakılmak, “seni tanımam lazım” diye oyalandıktan sonra muhtemelen daha yeni tanıştığı adamla sevgili olması falan derken kendimi çiftlik bank tarafından kandırılmış gibi hissediyordum. Bir erkeğe göre aşırı duygusal ve mavi haplı olsam da karakter olarak en kötü durumlar karşısında bile rasyonel düşünebilirdim. Ben de öyle yaptım ve duygularımdan bağımsız olarak kızın beni bir böcek gibi görmesine neden olacak hareketler zincirini analiz etmeye başladım.

İşte kırmızı hapla tanışma hikayem de böyle başladı. Önce internette İngilizceyi de iyi bilmemin avantajıyla yaptığım “dating” araştırmalarında david deangelo’nun double your dating kitabıyla karşılaştım. Normalde kırmızı haptan çok pua odaklı bir kitap olsa da david deangelo’un kitabın başında kadın doğasına dair yaptığı analizler bu kızla yaşadığım süreçte benim niye bu duruma düştüğümü çok iyi özetliyordu. Bundan sonra ise bir kaynaktan diğerine atlayarak 3-4 aylık zaman içerisinde Rollo Tomasi, reddit’deki the red pill sayfası vs gibi onlarca kaynakla tanışarak her geçen gün oyunumu geliştirdim, hala da geliştirmeye devam ediyorum. En son da buraya geldim işte.

Peki kırmızı hap bana ne kattı? Bana kattığı tek şey sevişme sayımın artması değil. Bana en büyük katkısı oneitis belasından kurtulmak. Artık hoşuma giden hiçbir kızı kafamda tanrıça yapıp siktir edilene kadar peşinde koşmuyorum. Tabak çevirmeyi biliyorum. Herhangi bir kızla başarısız olursam en fazla “tüh lan sağlam hatundu kaçırdık” deyip hatalarımı analiz ederek bir dahaki sefere aynı şeyleri yapmamaya gayret ediyorum. İlişki ihtimalini hedef gibi algılamadan kadınlarla zevk aldığım için takılıp “hoşuma giderse neden olmasın?” kafasıyla hayatımı sürdürüyorum.

Kırmızı haptan önce elime kız eli değmemişken kırmızı hapla tanıştıktan sonra yaklaşık 6.5 yıllık sürede 9-10 kısalı uzunlu ilişki yaşadım (en uzunu 1 sene ve çoğunda betalaştırma çabalarına dayanamayıp ayrıldım), birkaç ufak kaçamak oldu ve şu anda hatırlayamadığım kadar çok kıza yürüyerek deneyimler elde ettim. Kimi beni reddetti, kimini ben hata edip kaçırdım, kimi delinin teki çıktı hoşuma gitse bile bırakmak zorunda kaldım, kimiyle karşılıklı anlaşarak ayrıldık vs. Aradaki değişim muazzam. Yukarıda da dediğim gibi sırf şu oneitis saçmalığını yenmek bile kırmızı hapı tek başına muhteşem bir felsefe yapıyor.

Bu arada hikayedeki kıza ne mi oldu? O günden sonra geçen 6 yılda 1-2 defa yokladı, ama bu sefer kapı duvar olduğundan istediğini alamadı. Maymun geç de olsa gözünü açıyormuş.

Evli ve mavi haplı – 2

Youtube’tan ibretlik bir evlilik hikayesi geliyor. Biraz uzun bir video ama vakti olan sonuna kadar izlesin, yalnızlığına şükretsin, bu siteyi kuran Mahmut Abi adına bir türbe kurup çaput bağlasın, adaklar adasın.

Kadının yüzü zaten “benimle evlenme” diye bağırıyor da, evliliğin erkek için nasıl bir ızdırap olduğunu aşağıdaki cümleler özetliyor resmen. Parantez içleri benim yorumlar.

“Rock barda tanıştık, Mustafa  benim sevgilimle olan fotolarımı çekti.” (Meriç detected)

Sunucu: “Hala aşığım diyebiliyor musunuz?” Mustafa: “Evet” Tuğçe: “Hayır” (Tabii devamında gülüyor ama kesin şakaya vurmak için demiştir, kesiiiin)

“Evlenmeden önce 5 sene aynı evde yaşadık” (Tomassi’nin 4 Numaralı Demirden Kanunu: Evli olmadığın ya da 6 ay içinde evlenmeyi planlamadığın bir kadınla ASLA aynı evde yaşama).

“Biz sürekli boşanıyoruz, canım boşanmak istiyor bazen. Birden soğuyorum. Sevgiliyken de kendi kendime ayrılıyordum çoğunlukla.”

Sunucu: “Bu ilişkinin aşık olunan tarafı sen misin?” Tuğçe: “Evet.” (Hadi canım çok şaşırdım!)

“Mustafa yapmak istediği bir şeyi ben de yapmak istersem olur, ben istemezsem burnundan getiririm o yaptığım aktiviteyi.” Sunucu: “Sence de biraz bencil değil misin?” Tuğçe: “Ama ben mutlu olunca o da mutlu oluyor.” (Ya da tartışma çıkmasın diye mutluymuş gibi yapıyor.)

Sunucudan ibretlik tespit: “Ben soruları hep “siz” diye soruyorum ama cevaplar Tuğçe’den ben diye geliyor.” (Hımm niye acaba?)

“Mustafa bu hafta sonu evde temizlik yaptı, yerleri sildi. Silerken de söylendi, ben yere kahve dökmüştüm. Ama olabilir tabii.” Sunucudan bomba yorum: “Mustafa bak kölelik bitti biliyorsun değil mi?” Sunucu: “Peki döktüğün kahveyi sen niye temizlemedin?” Tuğçe: “Çünkü o temizleyecekti nasılsa.” (Aahahahaha)

“Mustafa’nın benimle konsere gelecek parası yoktu, ben de onun arkadaşıyla gittim. İlişkimiz daha yeni başlamıştı, niye bilet alayım? Kendi alsın.” (Tam tersi durumda Mustafa cimri öküzün teki olmayacaksa alma tabii.)

En bomba kısım geliyor:

“Mustafa ile ilk tanıştığımızda buna kim bakar ya dedim? Sonra yazışmaya başladık, birbirimize yürüyoruz. Bir ara Mustafa sessiz kaldı. Bu kim oluyor da bana sessiz kalıyor bana aşık olması lazım dedim. Böyle olunca sinirlendim, dikkatimi çekti.” (Mustafa hayatında ilk ve muhtemelen son kez kırmızı hapı kullanma hakkını orada bitirmiş.)

Sunucu: “Mustafa ile öpüşürken de dominant mısın? Yani şimdi öp, şimdi dur vs diyor musun?” Tuğçe: “Evet.” (Tuvalete de izinle gitmiyordur inşallah)

Mustafa: “Tuğçe’nin sevmediğim pek bir huyu yok. Sadece bazen zorla çamaşır katlatıyor.” (Ya da burada söylersem eve gidince can güvenliğim tehlikede olur.)

“Bazen ben Mustafa’nın ağzına vuruyorum, o da bana vuruyor.” Sunucu: “Bu normal bir tepki değil mi?” Tuğçe: “Olmaz ki ama kadına vurulmaz.” (Ama kadın ağzımıza sıçabilir çünkü o bir kadın.)

Sunucu: “Birbirinizi arzular mısınız?” Tuğçe: “Ne konu bakımından?” (Cevap soruda gizli.) “Ben kimseyi arzulayamıyorum, fotoğraflarda kaslı bir erkek görürsem belki.” (Meali: Adam o kadar beta ki maskülen erkek nedir unuttum amk.)

“Mustafa’ya sırtımı kaşı diyorum ama o arada başka bir şey de yapmaya çalışıyor. Terbiyesizlik.” (Devamında gülerek olayı yumuşatma çabası. Tabi lan insan karısına öyle şeyler düşünür mü terbiyesiz?!!)

Sunucudan son noktayı koyan tespit: “Yalnızlık şu durumdan daha kötü değil.”

Saha Raporu – Feminist Kız’a İnstagram Close

Tramvayda sevimli bir kızın yanında oturdum gidiyordum. Kız elinde bir dergiye göz atıyordu. Dikkatlice baktım ve ne göreyim feminist dergisi! 😀 😀
“Dur şu feministle bir kafa bulayım.” dedim ve sohbete başladım
S:Samurai
F:Female (şaka şaka feminist kız :D)

S:Dergiyi baya baya okuyorum yanından ama rahatsız olmadın umarım 😀 (sakin ses tonu ve 7saniyeden uzun lazer göz teması (Rsd Julien)

F:Hahaha hayır okuyabilirsin tam tersine hoşuma gitti. ( dergiyi elime verir) Al hatta oku biraz.

S:(Dergiyi inceler) Hmm bu dergi feminizmle alakalı bir şeye benziyor. Feminizm nedir?

F:(Yemi yuttu ve uzun uzun anlattı. Karşıyı konuşturmak social hook pointe girmek için etkilidir)

S:?Hmm sen bir feminist misin? Adın ne? 😀

F:(Bir an duraksadı) Ben Femininur :DD Evet ama yani (Açıklama yapacaktı +1 puan)

S:(Açıklamasını keserek) Harika! çak bakalım (çakarız ve elini elimin üstünde bir kaç saniye tutar. İLİ) Ben de Samurai.

F:Hehehe. Memnun oldummmm :)) (yavru köpek gülüşü)

S:Feminizm erkek haklarını da koruyor değil mi? Mesela bir Kuzey Avrupa ülkesinde bir kadın kocasını aldatıp başkasından çocuk yapmış. Bunun üstüne de yüzsüzce mahkemede “Çocuğun babası biyolojik olmak zorunda değildir. Bir aile olduğumuz için sosyal babası konumunda olarak çocuğa ve bana para göndermek zorundadır” diye iddiada bulunmuş ve adamdan yüklüce nafaka almış. Adam sonrasında intihar etmiş. Bu gibi durumlar hakkında ne düşünüyorsun? (Piç sırıtışı)

F:(Tam bu noktada benim onunla uğraşan bir tatlı serseri olduğumu fark etti ve gözlerindeki parıldamayla ve 6 yaşındaki kızların munzur gülüşlerini suratına takmasıyla bana bunu belli etti. Biz flört ediyorduk. Flörtün böyle bir şey olduğunu anlamak yüzlerce hatamın sonucuydu. Onu azdırdığımı fark ediyordum onun beden dilinden)

Heheheheehe tabi ki Samurai’cığım… böyle şeyleri yanlış buluyorummmm hihihihihihi 😀

Tüm vücudunu bana döner bileklerini aşağı çevirerek kolunun içini bana gösterir ve gülümseyerek göz teması kurar.

-Burada önemli bir not geçmek istiyorum. Bu kız dişil enerjiye sahipti ve sevimliydi. Neden feminist olsundu ki?
2 sebep vardı bildiğim.
1- Çok şişman çirkin olur erkeklerden rağbet görmezsin
2-Ağır bir travma yaşarsın (tecavüz vb) ve psikolojin bozulur erkeklere karşı cephe almaya başlarsın.

İkincisi kesinlikle değildi. Çünkü travmatik bir kadın yeni tanıştığı biriyle böyle güzel sohbet etmezdi. Bu kız DHVsi yüksek erkeklerden ilgi görmüyordu!!! Ama nasıl! Çok sevimli! Nofapin mi etkisi yoksa derken… sonra instagramına göz atmamla sebebini anlayacaktım…

S:Femininur ben bir sonraki durakta ineceğim. Seninle bir ara kahve içelim.

F:Olurr 😀

S:(Telefonu çıkarırım. İnstagram açar eline veririm. O da kendini arayıp takip eder.Sormaktansa bu hamleyi yapmak her zaman daha etkili oluyor.Numarada da bunu uyguluyorum. Özellikle İnstagram almanın sebebi DHV dolu video ve foto oluyor bu yüzden genelde İnstagram tercih ediyorum. RSD Max “İnstagramın senin ekürindir.” der.

S:Bir sonraki durakta iniyorum. Çok memnun oldum enerjin güzel. (Kısaca ve düşük temasla sarılırım o da karşılık verir sarılır) görüşürüzzz 🙂

Tramvaydan inince salonda İnstagram fotoğraflarına baktım. Bu kızın doğuştan yüksek dişil enerji ve anaçlık potansiyeli olmasına rağmen lise çağına kadar erkek gibi yetişmiş. Metal müzik dinlemeler (5 sene elektro gitar çaldım Dream Theaterdan tut Slayer’a Kadar solosuyla çalarım size ama kardeşlerim metal erkek müziğidir. Kız arkadaşımın dinlemesini asla istemem. Eskisen böyle düşünmezdim ama metalci kardeşlerim beni linç etmeden önce bunun bir tecrübe sonucu olduğunu bilin :).
Kız evde tek kız çocuğu bir sürü erkek kardeşi var. Okulda da erkek kankaları olmuş hep. Falan ama yüksek dhvli sevgilisi hiç olmamış belli çünkü böyle makyajına dikkat eden, güzel hanım hanımlık giyinen davranan bir moda üniversitede anca girmiş. 2015’de gotfather gibi dizini bacaklarının üstüne atıp arkasına yaslandığı fotoğrafı var hahahaha 😀

Ertesi gün: merhaba Feministnur. Bugün sana bir kahve ısmarlayım bir 20 dakika Pablo’da oturalım.

10 dakika sonda cevap:
F:Selammm 🙂 Bugün HD’de hödö projesi var müsait olmicam ama yarın zaman ayırabilirim 🙂

(bu güzel bir cevaptı bence. Kızın ilgisini buluşma soruma verdiği cevaptan anlıyorum genelde. Reddettiklerinde Yüzde 80 “O gün doluyum” diye cevap veriyorlar. Ama eğer “O gün doluyum ama şu gün boşum” diyorsa bu 3 ilgi işareti değerinde bir İLİdir bana göre.

S: Ama ben yarın taşınıyorum 🙂 (Cidden taşınıyordum hahaha şu an bu postu uçağı beklerken bavullarımın yanında yazıyorum. Kız feminist olduğu için koz arkadaş materyaline çok sokmamıştım ama bir deneyim olarak yürümüştüm. İyi kızmış ama sohbeti güzeldi.)

Konuk Yazar : Samurai

Kırmızı Hap Sohbetleri – Yerim ben seni

Öğrenen adam : Buluşmada hiç seksten bahsetmezsek sanki tavsancık olacakmışız gibi.

Mahmut Hoca : Bahsedince kadın – erkek ilişkilerinden anlamayan ama kurt görünmeye çalışan tavşancık oluyorsun. Kadını oyun ile azdıracak kabiliyeti olmayan bu nedenle son çare söze dökmeye çalışan acemi oğlan gibi. Üstelik seks konuştunuz mu olayın olacak mı olmayacak mı gerilimi kalmıyor. En azından kız için. Kadın ve erkeklerin kafasının farklı çalıştığını içselleştirememişsin. Eğer seksten bahsetmek kurtluk olsa idi kadınlara penis resmi atanlar ezik değil kurt görünürdü. Seksten konuşmayı çıkınca dikkat edersen aklına seksi masaya koyacak tek yöntem gelmiyor. Sorun da bu zaten.

Öğrenen adam : Oha kesinlikle. ben soyle dusunuyordum, kadin o maskuleniteyi alirsa. Seni begenirse yardirabilirsin. ama hayır, baya firsat teptigimi anladim. yanlis maskulenite işte. peki ben seks olacak mi olmayacak mi bunu anlamazsam vakit kaybetmis olmayacak miyim? bu sanki kadının validasyonu gibi. ve sen de soyle diyeceksin, baska metotlarla anlamaya calisacaksin. anlamasan bile eglenmene bakip nextleyeceksin. o gerilim seksin kaynagiyken ben o gerilimi öldürüyorum degil mi?

Mahmut Hoca : Kadin “tamam bu da ben istersem seks yapacak on yuzbininci siradan erkekten biri” diyememeli. Ben kadinin senin onu sikip sikmeyecegini bilmemesinden bahsediyorum. Oyunu sen oynayacaksin ama onunla.

Öğrenen adam : abi sen harika bir adamsın ya. beta gorunmemek icin yaptigim seylerin beni daha beter bir pozisyona soktugunu sayende daha iyi anliyorum.

Bu arada bu denklemde bir hata var. ” kadın, istersem yatabilecegim binlerce erkekten biri dememeli” e evet? so what? bu yuzden bulusmaya gelmisim zaten.

Mahmut Hoca : Çok yenik muhtaç bir açıdan bakıyorsun. Ne belli kızı beğeneceğim? Kızın bir hata yapıp beni elinden kaçırmayacağı ne belli?

Sen muhtaç mantığından baktığından karşındaki kadının beğenilmeme korkusu olduğu aklına bile gelmiyor. İşte bu kadını gözünde yüceltmenin devamıdır. Yani belki kırmızı hapı okudun diye artık meriç olmuyorsun ama kadın olanı yüceltme başka yerlerde devam ediyor. Oysa kadınlarda beğenilmeme ve reddedilme korkusu çok güçlüdür.

Öğrenen adam : He derse ve asiri goze batmayan bir hareketi yoksa sikerim evet? Begenmeme ihtimalim tabi var. belki agzini sapirdatiyordur, belki asiri kiskanctir, belki kompleksli falandir etc etc ama bunlar beni sevgili olmaktan alikoyacak seyler, one night standden degil ki?

Mahmut Hoca: Olsun. Belki birkaç açıdan beğenmediğin için one night stand yapacak sonra tüyeceksin. Eğer kadın seni beğenirse bu da korkacağı bir şey.  Kızlar buluştuklarında beğenilmemekten her aşamada korkarlar. Tabii erkeği beğenirlerse.

Üstelik ne olursa olsun yatacaksın diye bir şey olmamalı. Açlıktan bunlar.

Öğrenen adam : bak evet haklisin. yeterince doymadim. Bolluk zihniyeti icin bu da gerekli bana kalirsa. en azindan 5-6 sevgili yapip bunlarla yatmak.

Mahmut Hoca: Bunun bir kısmı açlık / tecrübesizlik ama bir kısmı da kendini ödül olarak görmeme. Kız oraya buluşmaya gelmiş yani bir giderin var. Bunun farkında olman, ben ödülüm demen lazım. Ben ödülüm o değersiz değil, o ödülse ben de ödülüm. Sonuçta kız oraya buluşmaya geldi ise onun da bir umudu ve beklentisi var.

Öğrenen adam : evet, yani betanin falan begenmemesi cok siklerinde olmaz ama sanki?

Mahmut Hoca: Kendini ödül olarak görmeyen ve kıza ne olursa olsun atlamaya hazır aç adam tabii ki kıza ne olduğunu 15 saniyede gösterdiğinden kızın korkusu falan kalmaz da … Ne belli adamın beta olduğu? Alnında mı yazıyor? Kendini ödül görmek yok, açlık var ve açlığın kontrolünde, kıza kendisi bas bas bağırıyor.

Güzel bulduğu bir kızla buluşan çoğu erkek o kadar düşük bir noktadan bakıyor ki, kızların böyle korkuları olduğunun akıllarından bile geçirmiyorlar. Kendi kendilerini aptalca diskalifiye ediyorlar. Çok acı.

Öğrenen adam : kizlar asiri kirilgan ve zayiflar ama feminizm resmen zombilestirmis bunlari. o varoş kafayi solipsizmle harmanlayinca leş gibi bir tablo cikiyor ortaya.

Mahmut Hoca: Ezbere laf bunlar. Süslü laf etmek kolay ama pratik konuşman esnasında, senin lugatında kızların çok korkak ve çekingen olduklarını anladığını gösterir bir şey göremiyorum.

Öğrenen adam : bana genelde işte, okulda falan denk geldi bunlar ve hic siklemedim.

Mahmut Hoca: hocam senin kafanda adamlar için kadınlar olduklarından daha güçlü ve genelde düşman.

Öğrenen adam : lugatimda var ama seni reddetmesi yani boyle bir canlinin seni reddedebilmesi sasirtici.

Mahmut Hoca: yok senin lugatta yok.

Öğrenen adam : Sonucta ben zengin ya da yakisikli olmasam bile belli bir vizyonu olan, kulturlu bir adamim

Mahmut Hoca: Bu entellektüel seviyede kendine söylediğin bir laf (ve doğru). Ama bilinçaltına işlemiş bir düşünce değil ve bilinçaltından fışkıran “ben değersizim” ya da güzel kız karşısında ben değersizim mesajı yanlış da olsa çok güçlü ve hareketlerini yönlendiren o.

Hele bir de kız cidden güzelse senden güçlü. Bilinçaltında hükmeden algoritma bu. Kız çok güzel, o zaman çok değerli, benden çok değerli.

Öğrenen adam : benden daha iyi erkekleri elde edebilir mi? evet. o zaman benle birlikte olmasi icin bir sebep yok. aynisi benim icin de gecerli. Guclu degil ama daha degerli.

Mahmut Hoca: Bu da bir başka siyah hap komplo teorisi. Ortalık daha değerli erkek kaynıyor sanki. Her kızın bir BMW’lu Mahmut alternatifi var ya da maskülenizmin ete – kemiğe bürünmüş hali Sarp’a ulaşımı.

Öğrenen adam : ben götumü de yirtsam 8/10’luk bir kadinla birlikte olamam ama o, oyle bir erkekle olabilir.

Mahmut Hoca: güzelliği karşısında eriyen şapşal yığınının içinde bul bakalım 8/10 erkeği.

Öğrenen adam : simdi, peki madem iyi erkek yok, niye benle degil de berkecanla birlikte oluyor? en azindan ben oneitis kafasinda degilim, kiza mal mal feminen hareketler yapmiyorum, sohbetim iyi, sekste iyyim.

Mahmut Hoca: kim bu berkecan?

Öğrenen adam : biraz uzun, seyrek sakalli, kiz kankasi olan tipik afc. uzun boylu ama feminen sonucta. kizla arkadas gibi takiliyorlar diyeceksin.

Mahmut Hoca: neden senle olsun? seni bu adamdan daha iyi yapan ne? Oneitis olmaman seni korur, feminen davranmıyorsun ama maskülen de davranamıyorsun (kızın karşısında sert hareketlerden değil rahat, kendinden emin ve ben ödülüm merkezli davranmaktan bahsediyorum), sohbet Berkecan’da da var ve seksin iyi olduğunu dışardan anlayamazsın.

Öğrenen adam : kirmizi hapa daha yakinim. daha maskulenim. shit testleri gecebiliyorum. cogunu diyelim. bu son soyledigine gore sitedeki gibi olmamamiz lazim?

Mahmut Hoca: Kırmızı hapı özümsemiş değilsin. Shit test rutini ezberlersin bir şekilde. okumuşsun entellektüel seviyede biliyorsun. Ama temel yok. Ben ödülüm yok, benim zihin merkezinde ben varım yok, bolluk zihniyeti yok, eğlenen ustalık yok, vs.

Öğrenen adam : bence olay su yani sanirim bu, kadinlar gudusel olarak ya da bir sekilde benim kirmizi hapi sindiremedigimi anliyorlar.

Mahmut Hoca: Bak işte burada bile bakış sen değil kadın merkezli. “Bence olay şu sanırım, ben kırmızı hapı sindiremedim” diyeceğine “bence olay su yani sanirim bu, kadinlar gudusel olarak ya da bir sekilde benim kirmizi hapi sindiremedigimi anliyorlar” diyorsun. Derdin sindirmiş imajı çizmek. Neden “ben sindiremedim” değil de “kadınlar çakıyor” demen çok önemli. Bunu düşün.

Çok basit bir soru soracağım. Kırmızı hapı sindirdin mi sindiremedin mi anlayacağız.

HB8 kıza yürüdün, buluşma ayarladın ve Starbucksta buluştun. Kız geldi, oturdu ve süzdün hatunu. Tam o an aklından ne geçiyor? Kız çok güzel. Ama yeni gelmiş soğuk biraz.

Öğrenen adam : himm dalgayla karisik sohbet actim. soru sordum. ne tepki verdi?

Mahmut Hoca: soruma cevap vermedin. senin aklından kız ile ilgili geçenleri kelimeye dök.

Öğrenen adam : bakalim etkileyebilecek miyim, acaba beni tercih edecek mi, bu aksam eve atabilecek miyim, acaba gogusleri nasildir, iyi sevisir mi vs …

Mahmut Hoca: Haahahaha … Bu kadar kötüsünü beklemiyordum dur bir sarsıldım … Evet sıfır özümsemişsin!

Öğrenen adam : nasil olmaliydi? 8/10 diyorsun.

Mahmut Hoca: Burada temelleri aynı olsa da bir sürü şekilde olabilir. Mesela sence benim aklımdan ne geçiyor?

Öğrenen adam : acaba nasil sevisir, kiskanc midir, kotu huylari var misir vs?

Mahmut Hoca: Hahahaha … Alakası yok.

Öğrenen adam : kiz ne renk don giydi?

Mahmut Hoca: bak işte karşındaki kıza 12 yaşında davran olayını kimsenin anlamaması ve sadece kızı küçük görme sanması da bundan.

Aklımdan geçen şu :

Kız ben seni yerim … yerim … güzelliğe bak … soğuk da davranırmış … ısırırım kız seni o memişlerden … şirine

sizi bu kadar buz gibi ve karanlık şekilde ciddi ve sıkıcı kim yaptı yahu?

Öğrenen adam : e benzermiş?

Mahmut Hoca: bakalim etkileyebilecek miyim (dan), acaba beni tercih edecek mi (dan), bu aksam eve atabilecek miyim (dan), acaba gogusleri nasildir (dan), iyi sevisir mi vs … İlk 3 saniyede ayağına dan – dan – dan – dan 4 kere sıkmanla bu benzer ?!?! yok acaba etkileyebilecek miyim de beni tercih edecek mi de … Şaka mı bu?

Öğrenen adam : yoksa bahane sunup tuyecek mi de var 🙂

Mahmut Hoca: Tansiyonum çıktı 🙁

Öğrenen adam : tamam belki ben kendimi eziyorum ama bu da statu ile alakali. o ozguven ise girdigimde bende de olacak. Sen dusunmuyor musun beni tercih edecek mi acaba diye?

Mahmut Hoca: yooo ben aynen yukarıda yazdığım kelimeleri düşünüyorum. Başka bir şey değil. Carpe diem baby. işte pozitif düşünce ile negatif kafa farkı.

Öğrenen adam :8/10 yüksek bir CPD ama.

Mahmut Hoca: Ya git işine ya 🙂 Ne kadar yüksek o kadar daha çok “yerim lan ben onu”. 10 10 olsa nolur.

Öğrenen adam :6/10 olsa ben de oyle dusunurdum.

Mahmut Hoca: o zaman bile senin aklından bu kadar muzip şeylerin geçtiğini sanmam.

Öğrenen adam :karşında victoria secret mankeni var ve sen ne olur diyorsun? biraz realist olmak gerekmiyor mu?

Mahmut Hoca: Ne realisti ya? Benim sonradan ne olacağı geçmiyor ki aklımdan. Kız oturdu ve diyelim VS mankeni oturdu. Ben onu daha daha yerim lan! Hem de o memişlerden başlarım yemeye 🙂

Öğrenen adam :sahsen ben kendimi begenmis biri olarak sunu diyebilirim, benden 10 kat daha iyi erkeklerle takilabilir. yenir tabi, yenir ama hipergami bana yedirtmez ağam.

Mahmut Hoca: Ya sana ne o anda hipergaminin sana yedirmeyeceğinden. Kız gelmiş senle buluşmuş ama kızın güzelliği ile elindeki bu kart savruldu gitti. Güzellik görünce aklına “lan ne güzel yerim lan bunu” değil de “hipergami bunu bana yedirmez” geçiyor? Yedirmesin abi ben onu yine de yerim 😀

Öğrenen adam : bak, medeni cesaret anlaminda super mesela. gidip dekanla mekanla ya da benden mevki bakimindan ustte olan biriyle cok etkili bir iletisim kurabilirim. kendimi eksik de hissetmem ama o kizla takilirken ciddi olurum ve zaten olmaz kafasiyla harekrt ederim. insani iliskilerde no problem ama kiz guzelse olmaz derim.

Mahmut Hoca: Ve nedense güzel kız seninle buluşmaya geldiğinde aklına ilk gelen şeyler beğenecek mi, isteyecek mi, kalkıp gider mi?

Öğrenen adam : senin guzellik disinda kriterlerin neler?

Mahmut Hoca: Onlar sonra abiciğim. hayır güzellik benim kızı şirine görmemi bozmaz. bak aklından geçenleri bir daha düşün : bakalim etkileyebilecek miyim, acaba beni tercih edecek mi, bu aksam eve atabilecek miyim, acaba gogusleri nasildir, iyi sevisir mi vs. Daha 3 saniye geçmeden 4 el ayağına sıktın!

Öğrenen adam : guzellik tek basina olmasa bile 5 kredilik ders gibi onemli. onun guzelligi benim kariyerim.

Mahmut Hoca: Aferin.

Öğrenen adam : benim sansimin bu kiz karsisinda dusuk oldugu bir gercek.

Mahmut Hoca: Senin şansın küçük de benim ihtimalim tavan ya! Ama karşıma benimle buluşmaya güzel ve dişi bir kadın gelmiş ve ilk devreye giren şey bilinçaltı. Benim bilinçaltımda o güzellik ve dişilikle birden doğal erkek ve onun istekleri çıkıyor! Senin ise ne kadar ezik olduğun!

Tamam benim mizacıma göre laflar bunlar, erkekliğini bastırmayan erkeklerin mizacına göre değişik şekillerde çıkar ama dikkat et benim dişi güzelliğe refleksim erkek olarak ona karşı isteğim sen ise doğal dişi güzelliğin tadını çıkaran maskülen tarafını ve onun oyunculuğunu gömmüşsün ve hala yok onun güzelliği yok benim ksriyerim diye boş felsefe kapıyorsun.

Öğrenen adam :ne yapmam, dusunmem gerek?

Mahmut Hoca: Önce bırak bu kırmızı hap görünümlü siyah hap felsefesini karşında seninle buluşmak için gelmiş güzelliğin tadını çıkar. Güzelliği senin gibi gözünde büyüten adam o güzelliğin tadını çıkaramıyor, benim gibi büyütmeyen adam tadını çıkarıyor. Bak bu dramdır!

Öğrenen adam : tadini cikardim, eglenmeme baktim oke. netice alamadim ama?

Mahmut Hoca: yoo sen bakamıyorsun işte nereden bakacaksın. ben sanki hep netice mi alıyorum?

Öğrenen adam : 🙂 sen 10 kadindan 2 sini sikiyorsundur.

Mahmut Hoca: 10’unun da karşımda belirmesinin tadını çıkarıyorum.  8’i ile netice alamasam da.

ben erkekliğimin karşımdaki dişiliğin tadını çıkarmasının tadını çıkarıyorum sen ise muhtaçlığının acaba etkiler miyim acaba verir mi acaba vs … diye seni dibe çekmesini seyrediyorsun.

Öğrenen adam : onun verecegi sekse ihtiyacimiz var.

Mahmut Hoca:

😩

Öğrenen adam : en pesimist bakis acisiyla yaziyorum.

Mahmut Hoca: senin standardın bu. Artısı güya oneitis yok. Yani spesifik bir kızı çok özel yapmak yok ama bu kızın vereceği sekse ihtiyacın var. Hani sen oneitisi atmıştın? Merve’nin peşinde 4 ay koşma oneitis’i yok diye önüne gelen her Merve’yi 5 dakikalığına oneitis yapman pratikte pek farklı değil. Merve’nin verecegi sekse ihtiyacimiz var gitti Merveler geldi.

Öğrenen adam : senin standardın pesimist degil mi?

Mahmut Hoca:

kız ben seni yerim … yerim … güzelliğe bak … soğuk da davranırmış … ısırırım kız seni o memişlerden … şirine

Evet pesimistliğin kitabını yazıyorum ben :))

Öğrenen adam : ortalama bi kiz 3 kez reddediliyorsa bir erkek 300 kez reddediliyor. diyeceksin ki ben ortalama degilim. Ama 6/10 seni reddedebiliyor. hem de cogu.

Mahmut Hoca: Bak birader buna analiz felci derler. kafan hala entellektüel zırvalarda.

Öğrenen adam : benim yapmam gereken, bgendigim kadinlarla kendi adima iyi bir oyun cikarip gerisini unutmak olmali? ve her seyin tadini cikarmak… seks olmasa bile?

Mahmut Hoca: Senin yapman gereken erkek doğanın işi ele alması. Düşünmeyi bırak. seni yerim düşüncesinde kızı etkiler miyim var mı? kız beni beğenir mi var mı?

Hadi onu bırak düşünce var mı? Yolda güzel kadın görünce (içinden) laf attığında “yavrum yerim ben seni” mi diyorsun “yavrum seni yerdim ama hipergami bana yedirmez, sen zaten benden iyisini bulursun, meriçler seni instagramda yaladıklarından götün kalkmıştır …” diye laf salatasına mı başlıyorsun.

Öğrenen adam : bu ücü sakincali mi? yani eve atar miyim da mi?

Mahmut Hoca: Harbi mi soruyorsun? doğal değil, ezik sıkıcı ve erkekçe değil. ana fikri kaçırıyorsun. benim doğal halim sulu olabilir ama kızı görünce aklımdan geçenler onun dişi benim erkek olmamla ilgili. dikkat et hemen anlaşılmasa da eğlenen ustalık var.

kızı görür görmez etkiler miyim, beğenir mi, eve atar mıyım diye düşünüyorsun. Kadını 3 adımda kaideye koydun şimdi aşağıdan bakiyorsun. Dediğim gibi o Berkecan’dan ruhen 1 basamak ilerde bir kafa bu. O nedenle Berkacana fazla yüklenmeye hakkın yok.

Öğrenen adam : peki cok merak ediyorum. ben bu kafayı aşarsam 8/10’luk bir kadınla yatabilir miyim sence? ya da ortalama ustu guzel bir hatunla?

Mahmut Hoca: yanlış soru. içindeki masküleniteyi, oyuncu alfayı, o köklerdeki alfayı, ortaya çıkarman kadınlar bana verecek mi sorusuna mı bağlı? yok desem böyle mi kalacaksın? Zaten onu saklama sebebin böyle kaka şeyler düşünürsen kadınların seni sevmeyeceğini sana belleten feminen öncelik ki!

Sorman gereken karşıma bir güzellik çıktığında neden kendi isteklerim fışkırmıyor (hanzo değiliz dışa çıkmıyor ama içimizde parlıyor) da kızı etkileyebilir miyim – kızın isteklerini tatmin edebilir miyim diye el pençe divan bekleyen beta – mavi haplılık fışkırıyor. Neden aklına ilk gelen kendi isteklerin değil ama onun istekleri? O seni beğenecek mi, o sana verecek mi?

Karşında güzel bir kız var … neden neşeli bir oyunculuk – alfalık yok da katı ve ezik bir betalık çıkıyor açığa? benim kafamdan geçenler dikkat et neşeli, karşımdaki kızdan o andan itibaren zevk alan ve oyuncu. Sulu dersen kabul ama beta veya pesimist diyemezsin.

Seninkiler ise stresli, kızdan zerre zevk alamayan ve muhtaç ihtiyaca odaklı. seç seçme önemli değil. Kızla oturduk. Ben oraya eğlenmeye gelmişim. Starbucksta 1 saat oturup kalkacağım. Sonra yolda dürüm yiyip bir çatı katı bara gideceğim ve eğleneceğim. Beğenişirsek hatun da benim kıçıma takılacak. Eğlenmene baksana neden çölde günlerdir susuz gezmiş adamın karşısına 1 şişe su çıkmış gibi davranıyorsun?

Öğrenen adam : evet, yani sonucta eglenecegim. sonu seksle bitmese bu basarisizlik mi sayilir peki?

Mahmut Hoca:  Sen ciddi bir analiz felci örneğisin. Bırak başarıyı başarısızlığı. Ama olay sadece eğlenmene bak değil. İçindeki haşarı, özür dilemeden erkek çocuğu sal. Dışarda görünmese de en azından içinde sesini duy.

Sonuçta amacın seks tabii ki olmazsa başarısızlık sayılır. Ama öncelikle kızların saçını çeken, onları bazen sinir edip bazen güldüren haşarı oğlan çocuğu tarafını bastırma.

Öğrenen adam : bunu gudusel olarak istiyorum zaten.  seviyorum da bu yanimi ama iste kendimi begenmiyorum ya da olmaz diye dusunuyorum. bu da liseden kalma sikindirik bir sey.

Bu senin içinde var ama Sen içindeki erkeği takip etmekten korkuyorsun. Zira sana önce kadının isteklerini düşünmen öğretilmiş (beni beğenir mi) kendi isteklerin değil (yerim seni). Kendi isteklerin anında bastırılıp kadının yararına şeyler düşünmeye başlıyorsun. Ayağa 4 kurşun. Sen kendinin değil kadının isteklerini tatmin etmekle görevlisin ve bu uşaklık ile kadın senin nerenden etkilenecek?

Sitede son yazım biraz bununla ilgili.

Piç ya da değil erkek adam, Erkek, damarlarında testosteron dolaşan ve bu testosterondan korkmayan adamdır.

Mahmut Hoca:  Bu arada muhtaçlığı öldürmenin anahtari kendinin çok iyi bir av olduğunu düşünmen ve inanmandir.

Öğrenen adam :iyi bir av olmam icin iyi bir kazancimin olmasi lazim.

Mahmut Hoca: Bak işte hala kadının ihtiyaçlarını sağlamaya yönelik beta kafayla düşünüyorsun. İyi kazanıp iyi sağlamam lazım değil mi?

Neden kızla iş yatağa giderseniz onu yiyeceğim, kızın zevk içinde kalacağı ve sana sarılıp uyurken çok güzel hissedeceği gibi ödüller aklına gelmedi?

Öğrenen adam :ya abi benim iyi bir vucudum, gorunusum yoksa, kariyerim, statum yoksa, maskulenitem de tabii yoksa nasil degerli av olacam? smv bu demek zaten.

Mahmut Hoca: smvni önce masküleniten, duygusal gücün ve alfa davranışların belirler. para, tip, statü sonra gelir. Bu kırmızı hap tezine inandığını sanmam ama işte özümsememen de biraz bundan.

Neden masküleniten, duygusal gücün ve alfa davranışların daha üstündür? CPD için? Zira masküleniten, duygusal gücün ve alfa davranışların ARZU yaratır. Tip arzu tarafındadır evet ama ilk üçünden sonra gelir. Para, statü, vs … bunlar ÇEKİM yaratır. desire ve attraction farkı.

ARZU (desire) çekimi (attraction) yener. Önce bu basit kırmızı hap tezine inanıyor musun inanmıyor musun karar ver.

Konuyu bağlarsak:  bu nedenle mesela çoğu erkek Johnny Delusionın şu lafını zerre anlamıyor.

“Eğer erkekler tanıştıkları kızlara 12 yaşındaki yaramaz kız kardeşine davranır gibi davransaydı. Tüm ilişki problemleri çözülmüş olurdu.”

Bu lafı okuyan erkeklerin çoğu negatif bir şekilde algılıyor, Siklemeyeceksin, üstünlük taslayacaksın gibi. O kafayla da tabii pozitif cinsel gerilim yaratması mucize. Oysa “12 yaşındaki yaramaz kız kardeşine davranır gibi davransaydı” lafında pozitif, sevecen ve oyuncu bir anlam var.

Öğrenen adam :oyle cinsel gerilim yaratildigini cidden bilmiyordum. yani kendin hakkinda fazla bir sey soylemeyerek ya da dalga gecerek kizi azdirmak ilginc.

Karşımdaki güzel ve genç kadın hoşuma gidiyor, varlığından zevk alıyorum, erkekliğimi okşuyor ama bir yandan da onun yaramazlıklarını bir çocukla uğraşan olgun erkek gibi karşılıyorum.

Benim damarlarımda yeterince testosteron var mı ve ben bunun beni dürttüğü davranışları açığa çıkaracak cesarete ve özgürlüğe sahip miyim?

Çoğu erkek hayatı boyunca bunu bir kere bile tatmamış. Bak şu soru soruldu piçin sırrı yazısında : Testosteron bizi, önümüzde yürüyen kadına yönlendiriyorsa ve biz de gidip o kadının kalçasını sıkıyorsak pek de hoş sonuçlarla karşılaşmayız. (Örnek)

Adam testosteronun buna dürttüğünü sanıyor. doğal testosteron git kadını parmakla diye dürtmez zaten. doğadaki erkek hayvanlara bakın. kuytuda gördüğünü kıstırma peşinde mi yoksa dansla, tüyleri ile, bazen boynuz tokuşturma ile veya yaptığı yuva ile istediği dişiyi etkileyerek çiftleşme peşinde mi?

testosteron erkeği neşeli ama sakin yapar (paralelinde kortizol seviyesi düştüğünden) Eğlenceli bir oğlan çocuğu yapar. Göte parmak atan hanzo yapmaz. Daha doğrusu böyle yaptığı adamlar vardır ama asıl dürttüğü bu değil.

Saha Raporu – Bazen Tabak Seni Bulur

Merhaba arkadaşlar, neredeyse 1 senedir yazı yazamamıştım. Belki de sitedeki çoğu kişi beni unutmuştur, doktora vs. işleriyle uğraşırken bir türlü fırsat bulup yazamadım, dolayısıyla yazacak konu da birikti. Buradan ayrıca o doktora denen illeti akademik literatüre sokan kimse onun taa amk. Saçım beyazladı genç yaşta. Sırf kırmızı hapın sürekli kendini geliştir felsefesi hatırına devam ediyorum. Yoksa ben de bilirim maaşımı alıp kahvede okeye dönerken”Tayyip gitse kim gelecek yeğenim, Kılışdarda liderlik vasfı mı var?” demeyi.

Neyse şahsi dertlerimle sizi sıkmak istemem. Malum hem doktora yapıp hem de adı büyükşehir ama potansiyeli ufak şehirde yaşayınca tabak bulmak zorlaşıyor. Benim dertten muzdarip bir arkadaştan bahsedilen ve başlığıyla güldürürken içeriğiyle düşündüren şu yazıyı görünce aklıma bir soru geldi.

Mahmut bana kız bul lan Allahsız

Hep biz mi tabak bulmak zorundayız? Bazen tabak bizi bulamaz mı? Eğer fırsattan istifade gözümüz açık olursak evet.

Ara sıra sıkılınca vize sorunum olmadığı için 3-4 günlüğüne Avrupa’da bir yere kaçarım. Geçenlerde yine kaçtığım yerden dönerken havaalanında müzik dinleyerek uçuş saatimi bekliyordum. Önce üç saat İstanbul, sonra Ankara, oradan da yaşadığım şehre gidecektim, aktarma süresiyle birlikte neredeyse 12 saatlik bir yolculuk beni bekliyordu. Dolayısıyla bezgindim ve ışınlanmayı hala bulamayan bilim adamlarına içimden sövmekle meşguldüm.

Bunları niye anlatıyorum? Böyle olumsuz bir kafa yapısıyla kalabalık yerlerde bulunmayın diye. Zira o vücut dilinize ve belki de size yürüme davetiyesi atacak hatuna yansıyacak. Her zaman hayattan zevk alıyor gibi görünmekte ve davranmakta fayda var, içimiz sıkılsa bile. Unutma, her yer senin için bir tabak sahası. Tabağın nerede geleceği belli olmaz.

Velhasıl kelam, bu duygularla kulağımda kulaklık müzik dinlerken bekleme salonunda hemen sağ tarafımdaki koltukta oturan hatunun beni kestiğini farkettim. Uzun boylu değilim, Aralık ayında zatürre olma pahasına extra small tişört giymemi sağlayacak kaslarım da yok. Bugüne kadar ekmeği tipten değil genelde oyundan yemişiz. Dolayısıyla bu hatunun bana bakması için bir sebebi olmalıydı ve bu sebep ne olursa olsun o anda hiç aklımda olmayan tabak ihtimalini gündeme getirecek, bana yürüme yolu açacaktı.

Hemen o tarafa doğru dönüp hatuna Bağcılar’da kavga çıkarmaya çalışır gibi “Hayırdır birader?” bakışı attım. Yüzü pek güzel olmasa da vücudu gayet sağlam bir hatundu. Anında da deminden beri bana baktığını onaylayacak o soru geldi: “Telefonunuzu kullanabilir miyim?”

Şimdi sahneyi burada durduralım Uğurcum. Normalde tanımadığı kıza iyilik yapmanın meriçliğe giden yolun en temel taşlarından biri olduğunu bilen bir adamım. Geçmişteki acı tecrübelerimle sabit. Yalnız geçmişten bir farkı var bugünün, artık oyunu biliyorum ve bu iyiliği meriçlik yapmadan fırsata çevirebilirim.

Oynatalım Uğurcum.

Hemen suratıma az önceki hayırdır birader bakışından daha sert bir ifade takınıp “Hayır kullanamazsın” dedim. Üç saniyelik düello öncesi kovboy filmi sessizliği, kızın suratında “yuh ayı” bakışı. Ardından hemen gülümsedim ve tabii ki diyerek telefonu uzattım. Kız da doğal olarak az önceki gergin ve ters cevabın aslında güldürmek için söylendiğini anlayıp birden gülümsedi ve bazen bize dünyanın en zor işiymiş gibi gelen tanışma faslını iki kelimeyle pozitife çevirmiştim.

Bundan sonra top kızdaydı. Neden mi? Normalde erkekler olarak hele de kırmızı hap pratiği başlarında kızı ürkütmeden veya sıkmadan konuşma görevinin bizde olduğunu düşünüyoruz. Lakin bu sefer kız benden bir iyilik istemişti ve dolayısıyla da aradaki bağı kurmak, sohbeti ilerletmek onun göreviydi. Bu derdi de tanışma faslı gibi kıza yüklemiştim.

Oradan sonra güzel bir sohbet başladı. Geldiği yerde plaja gitmiş, çantası çalınmış, telefon, pasaport vs. hepsi gitmiş. Hatta Türkiye’ye dönebilmek için konsolosluğa gidip pasaport yerine geçecek bir belge almış. Allah’tan parası cebindeymiş de havaalanına gelebilmiş. O yüzden evini aramak için benim telefona ihtiyaç duymuş falan filan.

15-20 dk süren bu sohbetin ardından karşılıklı gezi deneyimlerimizi paylaşıp uçağa bindik. Benim o anki en büyük derdim kızın benden uzağa oturmasıydı. Çünkü biliyorum ki kız yanımda otursa dayanamayıp sohbet edeceğim ve olay sıradan hale gelecek, kız gizemimi kaybettiğimi düşünecek. Çaktırmadan elindeki biniş kartına bakıp taa uçağın arka tarafına oturduğunu görünce rahatladım. Yerime geçerken iyi yolculuklar diledim, “Türbülans falan korkarsan beni çağır” (yalan amk esas ben altıma sıçıyorum türbülansa girince) diyerek de esprili takılmayı ihmal etmeden kızı yerine gülümsemeyle gönderdim.

Artık geriye sadece numara almak kalmıştı. Uçaktan inerken doğrudan yanına gitmek onu aşırı derecede ve çok erken benimsediğimi gösterecek, dolayısıyla haneme eksi puan olarak yazılacaktı. Dolayısıyla yanına gitmeden pasaport kuyruğunda “tesadüfen” karşılaşmalıydım.

Düşündüğüm gibi de oldu. Havaalanındaki pasaport yerlerini bilirsiniz, tek sıraya kolayca girilsin diye sarmal şeklinde yapılmıştır. Oraya girdiğimizde ben öndeydim, kız da hemen yan tarafımdaki dönemeçte benim gibi ilerlemek için bekliyordu. Bu esnada yine olduğu tarafa doğru bir bakış daha attım.

Tekrar durduralım Uğurcum. Bu bakışı atmamın sebebi, kıza muhtaç görünmeden tekrar yaklaşmak için yeşil ışık almak. Eğer gülümserse çantasını kaybetmesi üzerinden takılacaktım yine.

Oynatalım tekrardan. Kız gülümsedi, ben de sırada tam benim hizama gelip yaklaştığı anda “iyi bari pasaport kuyruğuna kadar kaybolmadan gelmişsin” deyip yine takıldım. Kız yine güldü, bu sefer “senin de diline düştük yani” diyerek. Daha 3 saat önce tanıdığı adamla konuşurken biraz fazla samimi değil mi sizce?

Pasaport işi bitti. Çıkarken valizim de yanımda olduğu için artık hızlıca iç hatlara geçeceğimden numara isteme faslına gelmiştik. Zaten kızın vücut dili de veda etmeye hazırlandığının göstergesiydi. Tanışırken bana çok yardımcı olsa da burada devreye girip numarayı alarak kapanışı yapmak benim görevimdi.

Kıza “Numaranı verir misin?” diye sordum. İki üç saniye kızların tanımadığı adama numara verirse hakkımda ne düşünür endişesinden kaynaklanan o “ne münasebet” bakışına şahit oldum. Bakışma devam ederken acilen bir hamle yapmam lazımdı, ve bu hamle tabii ki daha önceki iki seferde olduğu gibi çantasını kaybetmesi üzerinden yürüyecekti. Hemen gülümseyip “Numarayı kendim için istemiyorum ya, İstanbul’da kaybolursun falan yardıma koşarım yine” diye iğneledim. Burada önemli olan kıza “ya valla ben sapık değilim iyi çocuğum” hissiyatı vermeden tanımadığı adama numara verme endişesini rahatlatacak bir şeyler söylemekti. Ufak takılmalar da çoğu durumda olduğu gibi burada da işe yarıyor.

Tabii o arada unuttuğum bir şey vardı. Kız telefonu kaptırdığı için sim kart da orada gitmişti ve yeni numara almayı düşünüyordu. Bu yüzden instagram hesabıyla yetindik. Açıkçası çok da önemli değil benim için, elimde bir iletişim kanalı olması yeterli. Cevap verecekse her türlü verir.

Şu anda tek sorun İstanbul’da olmamam. İnstagram alma ile buluşma arasındaki boşluğun çok kısa olması gibi fazla olması da olumsuz bir durum, ancak elimde olan bir şey yok. Gittiğimde bir yerlere çağırıp gidişata bakacağım.

Fakat şu kesin ki kızdan iş çıksın ve çıkmasın, her yerde her an yeni tabaklar sizi bulabilir. Yeter ki hazırlıklı olun, mizahı cebinizden eksik etmeyin.

Kırmızı Hap Sohbetleri – Seksten önce seks konuşmak

Öğrenen adam : Abi kızla bulustuk. Bir şeyler içtik. Terasta elini falan tuttum. Biraz öyle kaldı ama sonra gülüp çekti. Seksten konuştuk. Sonra “başka bir yere gidelim mi ya” dedi. Direkt eve davet edeyim mi? Ama hatunun oturuşu falan çekingen, kolları bağlamış falan.

Mahmut Abi : Seksten mi konuştunuz? Seksten konuşmak olmaz. Bende şarap olacak hem daha sakin bana gidelim de. Ama seksten konuşmuş olmanız kötü. Bunu dersen orospu kalkanları aktive olabilir.

Öğrenen adam : Abi sen seksi ima et demedin mi?

Mahmut Abi : Ben ima et diyorum sen hep direkt konuşuyorsun.

Öğrenen adam : Hayatında kaç kisi oldu muhabbeti açıldı. “15 den sornasını saymadım” dedim ama hep böyle yavşak, gülümser moddayım. Ama ona takılıp durdu, “sen kirlisin yaa :)” dedi. “Evet” dedim ben de.

İşin içinde şarap vs olmazsa gece sevişmeyle bitmez mi?

Mahmut Abi : Ben nereden bileyim gece nereye gider de stres yaparsan istediğin yere şans eseri gider. Ben kızı hep dışarda öptüğümden eve gitmek kolay oluyor. Kaç kızla yattın sorusuna giden muhabbetin açılmasına en ufak katkın olduysa yuh diyorum.

Öğrenen adam : Evet ustune baya konustuk da. Kız orospu kalkanlarını kaldırdı sanırım. Bak şimdi ayrıldık mesela, ben yanaştım yanaktan opmek için. Elimi sıktı güldü falan. Herhalde 2. buluşma olmayacak 🙂

Mahmut Abi : Açık açık seks konusuna girmen büyük hata.

Öğrenen adam : Bunun bir sevgilisi olmuş ve tek yattığı bu adammış. “Ben öyle bir şey düşünmüyorum” dedi. Ben de “hayırlısı” deyip güldüm. Yani senin sürekli birileri olmuş hayatında dedi. “Ee normal 30 yaşındayım” dedim.

Mahmut Abi : Bir kız “ben öyle bir şey düşünmüyorum” dediğinde bu genelde “ben SENİNLE öyle bir şey düşünmüyorum” demektir. Bir kadınla özellikle ilk buluşmada seks konuşma. Hatta sikmeden hiç seks konuşma. Birincisi acemilik bu. İkincisi kadınlar seksi kız kıza konuşur yani seks konuşarak kadının seni erkek olarak algılamasına engel oluyorsun.

Öğrenen adam : Konuyu o acarsa?

Mahmut Abi : “Reca ederim bu konulara girmeyelim, ben senin bildiğin erkeklerden değilim” dersin sırıta sırıta.

Öğrenen adam : Ya bir de benim kafamda şu var: Bir ilişkisi olmuş ya da sadece ufak tefek şeyler yaşamış bir kız da ilk geceden verebilir mi?

Mahmut Abi : Verebilir ama asıl soru “sana verebilir mi?” Sen çok acemilik yapıyorsun. Sana vermesi zor.

Öğrenen adam : Ee orospu kalkanı devreye girmez mi?

Mahmut Abi : Kalkandan ziyade sen yaşına göre çok acemi izlenimi veriyorsun. Seksi direkt konuşma gibi kötü bir huyun var ki seksi dolaylı azdıramayan adamın mecburiyeti gibi.

Öğrenen adam : Dolaylı nasıl olacak? Mesela daha iki hafta önce sevişmişsin dedi. Geçen hafta da sevişirdim hasta olmasam dedim. Güldü. “Neyse ki bu hafta hasta değilim” deyip güldüm 🙂

Mahmut Abi : Agggh çok yanlış ve utanç verici. Sevişme falan. Kız kıza muhabbete girmişsiniz resmen. Büyük sıçış. Dolaylının yolu çok : dolaylı el falına bakarsın elini tutarsın ne bileyim öpücük oyunu, kadın fantazisi oyunu, vs … Ağzından tek kelime sevişme ve seks çıkmamalı.

Öğrenen adam : Yüzüğüne bakma bahanesiyle elini tuttum. Biraz durdu ve sonra çekti. Saçını da okşadım sonra. Sonra yüzünde birşey kalmıştı. Dokundum falan.

Mahmut Abi : Seks konusunu açmayacaktın. Diğer yaptıkların buna bahane değil. Senin PUA tarzı oyuna ihtiyacın var.

Öğrenen adam : Amk, adamakıllı ilişki için yaşadığım şeylere bak.

Mahmut Abi : Kimse sana tavşanlık yap demiyor ama seksi açık konuşmakta acemi oğlanlık. Tavşana göre biraz daha iyi ama çok hatunu kaçırırsın böyle.

Öğrenen adam : Evet ama şöyle düşün, sana gore sıçtım ama ben bundan kat be kat kötüydüm.

Mahmut Abi : İlerleme kaydetmen güzel ama aynı hatayı sürekli tekrarlaman kötü.

Öğrenen adam : Peki görüşmede cinselliği sadece ima edip akşama doğru ayrılırken “sana güzel bir kahve yapayım, bize gidelim” desek caiz midir?

Mahmut Abi : Tövbe! Sen kız mısın ki eve gidip kahve yapacaksın?

Öğrenen adam : Çok iyi kahve yaparım. Makinede tabii. Eee, hangi bahane ile eve atılır?

Mahmut Abi : Sen kendini “kahve yapan” gelinlik kızla özdeşleştirmeyi boşver. Kahve ya da çay içmeye gidiyorsunuz ya. Orada oturup saatlerce muhabbet yapmaya gitmiyorsun. Orada maksimum 1 saat. Kızı oradan evine zor atarsın. Kahve, gecenin asıl mekanından önceki bir ara durak. Kızla aranızda bir çekim yaratmak ve bu olmazsa daha pahalı olacak ana mekana para vermekten kurtulmak için. Ya da kızı beğenmezsen çabucak sıvışabilmen için. Asıl mekan ise (“senin buluştuğun hatunun başka yere gidelim” dediğinde asıl götüreceğin mekan) içkili bir yer olacaktır. Eğer içiyorsan. İçmiyorsan bile daha geceye yönelik ve seksi  bir mekana gitmeniz lazım. Bir çatı kat bar gibi.

Öncelikle seksi ima etmek, seks konuşarak olmaz. Bazıları el falı bakar el tutar, ben kadın fantazisi oyunu oynarım, vs … Sen seksi unut. Aşama aşama ilerle. Birinci aşamada aklında kızı eğer beğenirsen o kahve mekanından güzel bir mekana götürmek olsun (ama akşam yemeği yemeye gitmeyin, eğer açsanız yemeği yolda hızlıca geçiştir). Bu olduysa ikinci aşamayı düşün. Aklında gece koltukta kızı hoplatmak değil el tutmak ve / veya öpmek olsun. Bu oldu mu kızı evine götürmeyi düşünmeye başla. Gerçi bu olmuyorsa da kızı evine götürmeyi düşün ama  böyle daha garantili.

Ben öpücüğe dudaktan başlamam. İlkin yanağıma alırım. Ama yanağa alınan öpücük hemen her zaman dudağa da gidecektir.

Bu yeni mekanda benim bir alfa oturuş testim var. Vücut dilime dikkat ederim. Kızdan hafif öteye eğilirim mesela. Elimle çenemi tutmak gibi ürkeklik belirten hareketlerden kaçınırım. Ve kız benim oturuşuma gelip sokuluyor mu ya da en azından “kanatlarım” altında rahat mı bakarım.

Öğrenen adam : Sonra ayrılırken bize gidelim mi diyoruz?

Mahmut Abi : Ayrılırken söylemek korkakça. Buluşmadan cinselliğe gidiş bir süreç ve tüm buluşma boyunca azar azar yükseltilecek bir şey. Bütün gece sıfır cinsel gerilimsiz muhabbet edip (çoğu erkek kızı korkutmamak için bu hatayı yapar) sonra birden masaya çarpamazsın. Gece boyu ısı artmıyorsa gece sonunda kızı bırakıp gidersin.

Ama kadınları iyi okuyabilmek lazım. Acemi erkeklerin kadınları kafalarında büyütmelerinin yarattığı büyük problemlerden biri de kadının beğendiği bir erkek ile ne kadar heyecanlanıp, hata yapmaktan korktuğudur. Bunun dışa yansıması soğukluk olabilir ve kadını biraz okuyamayan ve özellikle de kadınlık karşısında ezilip büzülmeye yatkın bir erkek bunu kendi aleyhine okur.

Öğrenen adam : Peki ne zaman teklif ediyorum?

Mahmut Abi : İşin o kıvama geldiğini bir erkek içgüdüsel anlar zaten. Burada içgüdüleri dinlemek lazım ama tabii içgüdülerin büyük bir mavi hap enkazı altında da olmaması lazım. Kızı öptükten sonra mesela “hadi daha sessiz bir yere gidelim” (ben sırf bunu diyebilmek için kızı genellikle gürültülü bir yere götürürüm) dersin.

Burada “sana mı?” ya da “evine gitmekten mi bahsediyorsun?” gibi bir shit test gelir. Buna “vay hınzır hadi bana olsun” diyerek gelişine çakmayan bizden değildir.

Öğrenen adam : Ben orada evet derim mesela.

Mahmut Abi : Bak orada evet demek çok büyük hata zira hiçbir seksi gerilimi yok ve açlık çağrıştırıyor. Negatif cinsel gerilime yatkın bir cevap Oysa “vay hınzır / yaramaz kız” demek ise pozitif cinsel gerilimli. İşte bu tip bir eğlenen ustalık çok seksidir.

Öğrenen adam : Ama gülerim pis pis.

Mahmut Abi : Önemli değil, shit teste kafayı koyacaksın. Evet ne ya? 😀 Evet der gülersen piçlik olmaz. Buradaki gibi eğlenceli bir şekilde kızı suçlaman lazım. “Suçlama” çok eski ve çok işe yarar bir PUA tekniğidir.

Öğrenen adam : Sarkastik ama burada ” demek bana gecmek istiyosun? ” demek daha iyi.

Mahmut Abi : Nein, nein, nein! Satışta temel kuraldır: satış oldu varsayacaksın. Bu nedenle de satışta cevabı “hayır” olabilecek sorular sormazsın.  Bu soruya sana geçmek isteyen bir kız bile istemsizce “hayır” cevabını yapıştırabilir ve sonra hemen afallamaya başlarsın.

Suçlama oyunu iyidir. Bu yaramaz kız oyununun sonunda işler yolunda giderse kızlar genellikle “ben çok yaramaz bir kızım … lütfen beni cezalandır” kovamına gelir 😀

Lan ben kendime PUA dersem gerçekten PUA olan adamlar linç eder ama bayağı pua biliyorum sanırım.

Öğrenen adam : Ben hic bilmiyorum. Herkesi prof. puaci saniyosun amk 🙂

Mahmut Abi : Aslında olay teknikten daha basit. Satışı oldu say (assume sales), ben ödülüm zihin yapısı ile alakalı. Satışı oldu varsayarsan (ama hayırdan anlamayan bir hıyar olmamak kaydı ile) ağzından çıkan şeyler genelde suçlama oyunu (accusation game) olur. O nedenle bir sürü teknik de ezberleyebilirsin ama daha sağlamı kendini ödül olarak görmektir. Kıza ödül olduğunu hissettirmek ya da imajı çizmekten bahsetmiyorum. Benimle birlikte olmak bir kız için güzel bir şey diye kendi içinde bir inanç olacak. Olmalı da.

Öğrenen adam : Ben hiç ” hadi gidip sevişelim” diyen karı görmedim.

Mahmut Abi : Seks veya sevişelim gibi kelimelerin kullanılması senin kızla yatağa gitme ihtimalini azaltırlar.

Öğrenen adam : Hemen orospu kalkanı devreye girdiği için mi?

Mahmut Abi : Daha da kötü.

Öğrenen adam : ?

Mahmut Abi : Bak burayı iyi not et zira oyunun püf noktası burası. Oyunun püf noktası kadının senin onunla seks yapıp yapmayacağını son ana kadar bilememesidir.

Kadın asla “ben istersem 100% olur” diyememeli. Unutma sen ödülsün ve bolluk zihniyetine sahipsin. Evine gidiyor ama illa sikecek misin bakalım?

Öğrenen adam : Bak bunları daha önce demediydin. Tecribeyle birkaç senede öğrenilecek şeyler bunlar.

Mahmut Abi : Bu bilememe gerilimi hatunu çok fena azdırır. Hayalgücüne oynar.

Öğrenen adam : İş eve gitmeye geldi ise hatun çakar durumu.

Mahmut Abi : Kadın yerine ya da kadın tarafında düşünmeyi bırak! Kendi oyununa bak. Eğer sen kendini gerçekten ödül olarak görüyorsan, bolluk zihniyetine sahipsen, illa bu kızla yatacaksın diye bir şey olmayacaktır. Yürüyen sen iken bu işin yatağa gitmesi sadece kızın sana evet demesine bağlı olmaması bu işin püf noktası. Seks konuşması ile bu gerilimin içine sıçıyorsun. Kızın “ben istersem olur” diyebileceği beta sürünün bir üyesi oluyorsun.

Öğrenen adam : Hiç tam bu aşamada reddedildigin oldu mu?

Mahmut Abi : Oldu tabii.

Öğrenen adam : Nasıl aştın?

Mahmut Abi : Aşamadım.

Öğrenen adam : Seks olmadı yani?

Mahmut Abi : Evet olmadı. 4 günlüğüne bir şehirdeyim. Bir kızla tanıştım. Starbuckstan sonra içmeye gittik. Gece oyun sonucu tutkulu öpüşmeye kadar geldi ama otelime gelmedi. Sen bir daha buralara gelmezsin dedi. Eğer bir daha gelirsen ve beni hatırlarsan … ama şimdi olmaz dedi. Ben gelirim ne demek diye dil döktüm ama inanmadı. Akıllı kız 🙂 Hakkaten de bir daha yolun 2 – 3 sene sonra düştü oralara.

Erkekler, hiçbir zaman bilinmeyen ile evlenmeyin

Bir araba mı almak istiyorsunuz? Eğer bana $50,000 verirseniz, size gelecek sene bir araba vereceğim. Ama o zamana kadar, onu kullanamayacaksınız ve göremeyeceksiniz. Size vereceğim araba bir Lamborghini de olabilir, her an patlayıp dağılacakmış gibi duran 77 model Pinto da.

Var mısınız? Tahmin ettiğim gibi yoksunuz. Biraz sağduyusu olan kimse böyle bir alışverişe girmez. Ama bu yöntemle hayatlarının en önemli kararını veren o kadar çok erkek – ve azınsanamayacak kadar kadın – var ki : gerçekten tanımadıkları ve sonunda nasıl biri çıkacağını bilmedikleri biri ile evleniyorlar. Sıklıkla şansları yaver gitse de, çoğunlukla bu kararları yüzünden ömür boyu pişman oluyorlar.

Bu şekilde evlenen erkekler, kendi değerleri ile evlendikleri kadının değerlerinin uyuşmadığını ya da yeni eşlerinin tedavi olmamakta ısrar ettikleri duygusal problemleri olduğunu keşfediyorlar. Bazen iş paraya ve sekse geldiğinde eşleri ile aralarında dağlar kadar fark olduğunu görüyorlar, ya da kadının ailesinin tam bir felaket olduğunu. Ya da sonradan farkettikleri dağ gibi bir borç batağı ile evledikleri oluyor. Yine bazen kadının aslında şiddete meyilli ve kızdığında kendini kaybeden biri olduğunu anlıyorlar.

Evli erkeklerden duyduğum pişmanlıklar listesi, bir Jane Austen romanını doldurabilir. Tamam, o kadar uzun olması için büyük yazı karakterleri kullanman lazım ama ne demek istediğimi anladınız. Kim olduğunu tam olarak bilmediğiniz bir kadınla evlenmek, insanın hayatını mahvedebilecek taktik bir hata.

Jason adlı bir erkek bana şu soruyu yöneltti : yanlış kadınla evlenmemek için ne yapmalıyım? Jason boşanmış bir erkek ama hem ailesi hem de kendisi için önemli olduğundan, yeniden evlenmek istiyor. Gözü kapalı evlenmenin tehlikelerinin farkında zira istediğini alamadı mı hayatı zehir eden eski karısından ağzı fena yanmış.

Jason’ın sorunu şu ki kendisi tutucu ve dini bir grubun üyesi ve bu grubun inançları, çiftlerin evlenmeden önce birbirlerini tanımalarını zorlaştırıyorlar. Her erkeğin karşılaştığı problemin daha şiddetli bir versiyonunu yaşıyor : yüzüğü takmadan önce kadının gerçek karakterini nasıl anlarım?

Birçok erkek için, yanıt görece basit : bir kadınla uzun bir ilişki dönemi yaşamadan evlenme. Bir insanı gerçekten tanımak için, onunla ilk tanıştığınızda içine girdiğiniz balayı dönemini geride bırakmanız lazım. Bu balayı dönemi, insanın zihin yapısının nörokimyasallar etkisi ile değiştiği ve çiftlerin birbirlerini açıkça ölçüp biçemedikleri bir süreç. Ancak bu balayı süreci bittikten ve nörokimyasallar bazal seviyeye geri döndükten sonra, karşımızdaki insanın kişiliği ve hayata bakışı hakkında sağlıklı bilgiler toplayabiliriz. Bir araştırmaya göre, bu balayı süreci 12 ay ile 18 ay arası bir uzunluğa sahip (Fisher 2016).

Beyninizin balayı sürecinden çıktığını nasıl anlarsınız? Bunun işaretlerinden biri, birbirinizden hafif de olsa rahatsız olmaya başlamanızdır. Umulan o ki bu rahatsızlık çok hafiftir ama balayı süreci sonrası birbirinizi idealize etmeyi bırakırsınız.

Örneğin balayı sürecinde kızın buluşma için uzun süre hazırlık yapmasını çok tatlı bulurken balayı bittiğinde sizi uzun süre bekletmesi sizi kızdırır. Hatun hazırlanırken ve siz onu beklerken hayat boyu bu beklemeleri topladığınızda kaç hafta, ay ya da yıl edeceğini hesaplamaya başlarsınız.

Eğer bu oluyorsa, tebrikler. Balayı sona eriyor. Bir felaketi önlemek için, onun kim olduğuna dair sağlıklı bilgi toplayabilirsiniz.

Acele etmeyin. Bir araştırmaya göre 3 yıllık uzun süreli ilişkinin ardından evlenen çiftlerin boşanma oranları, bir yıldan az çıktıktan sonra evlenenelerden çok daha az (Francis-Tan and Mailon 2015). Uzun süreli bir ilişkinin değerinin doğru insanla birlikte olmak kadar yanlış insandan ayrılmak olduğunu söyleyebilirsiniz.

Aynı çalışma, düğüne harcanan para arttıkça, evlilik süresinin de kısaldığını gösteriyor.Bunun nedeni muhtemelen bu çiftlerin aslında seçimleri konusunda mutlu olmamaları ve bu gerçeği şatafatlı bir düğünün arkasına saklamak istemeleridir.

Jason’a geri dönelim. Jason bunların farkında ama kendisine başka alanlarda birçok avantaj sağlayan dini topluluğu, evlilik öncesi ilişkiye soğuk bakan bir grup.

Örneğin Jason’un bir kız arkadaş ile uzun süre flört etmesini istemeyecek insanlar. Jason’un topluluğu, bir üyesinin hayatına Apollonia Vitelli’nin Baba’sından çok daha az burnunu sokan bir grup ama onlar için geceyi beraber geçirmek ya da beraber tatile çıkmak asla hoş karşılanacak bir şey değil. Kısacası, Jason ve karşısına çıkacak kız için, gerçek farklılıkların suyüzüne çıkma fırsatları çok az. Bu durumda da Jason’ın, anlaşmazlık durumunda kızın nasıl tepki verdiğini anlaması neredeyse imkansız.

Jason’ın inançlarına sahip kadınların beklentisi de evlilik öncesi ilişkinin oldukça kısa olması ki bu da çok önemli kararın o tehlikeli balayı döneminde verilmesine neden oluyor. Bu size aşırı bir talep gibi gelebilir ama bu baskı, önemli kararları hormonlarına bırakan erkeklerin kendi kendilerine dayattığı kısıtlamaların aynısıdır.

Kısa süren bir flört dönemi erkeğin kadının zorluklarla nasıl başa çıktığı, zihinsel ve duygusal açıdan ne kadar dengeli biri olduğu gibi şeyleri ölçüp biçmesine engeldir. Kadının saklayabileceği depresyon, bağımlılık ve hatta kişilik bozukluklarının ayırdına varmak ise çok daha güçtür.

Sonuç olarak, bir kadının gerçek hayatta nasıl davrandığını ölçecek yeteri kadar fırsatınız olmadan, o kadın sizin için evlilik adayı olamaz. Nasıl olabilir ki? Bir aday, tanım gereği, o aday ile bir işe girişmeden aday hakkında belli bir farkındalığa sahip olmanızı gerektirir. Farkındalık yoksa, tahmin vardır. Bir erkek için evliliğin risklerini düşündüğünüzde, en önemlisi de boşanma ile aile mahkemesi önüne çıkma ihtimalini göz önüne aldığınızda, kör tahmin, pervasız ahmaklık demektir.

Ama, Jason için hala umut var. İçine girdiği bahise karşı önlem olarak her erkeğin kullanması gereken bir tekniği kullanabilir : kadını, kadının arkadaşları ve ailesi aracılığı ile tanımak.

Her ne kadar risk hiçbir zaman sıfıra indirilemez olsa da, Jason (ve siz) riski azaltmak için kadının yakın çevresi üzerinde çalışabilirsiniz. Jason – her erkeğin yapması gerektiği gibi – geleneğe boyun  eğmeyip hemen evlenme baskısına karşı durabilir ve kadının arkadaşları ve ailesi ile birkaç yıl bir bağ geliştirebilir.

Bu, çenesini kapayarak ve umursamaz görünerek onların kız arkadaşı ile ilgili kendiliklerinden ortaya döktükleri değerlendirmeleri dinlemek demektir. Arkadaşları ve ailesi onu tanrının bir lütfu olarak mı görüyorlar yoksa yük olarak mı? Jason kendi geleceğine ışık tutacak bilgi parçalarını, bu insanların kız arkadaşı ile ilgili tecrübelerinde görebilir.

Jason aynı zamanda kızın zorlanmadan, kendi iradesi ile, Jason’ın değerleri ile paralel düşünen biri mi gözlemlemeli. Jason’ın dini inancına bağlılığına saygı duyuyorum. Ama aynı zamanda bir insanın inançları ne kadar katı ise, o inançlarını devam ettirmenin ve savunmanın o kadar zorlaştığının da farkındayım. Çift olarak değerlerine test edildiğini görecekler ve Jason kadının kendi değerlerini diğer alternatiflere bakarak kendi kendine mi seçtiğini yoksa bu değerlere zorlandı mı anlamalı.

Bu strateji her erkek için gerekli. Kağıt üzerinde çok iyi görünen biri ile beraber iken, değerlerimiz arasındaki farkı görmezden gelmeye meyilliyiz. Bazı en gözardı edilen, yaygın ve tehlikeli farklılıklar para ve seks konusundaki farklılıklardır. Bunlar boşanmaya götüren faktörler arasında en yaygın olanlarıdır.

Jason’un dini inançlarının kendisine en büyük dezavantajlarından biri, evlilik öncesi seksin yasak olmasıdır. İyi risk yönetimi demek, bilinmezleri en aza indirmek demektir. Bu, evlilik öncesi seksi çiftler için iyi bir değerlendirme aracı yapar ama aynı zamanda da iyi cinsel kimya çiftleri körleştirdiğinden evlilik öncesi seksin dezavantajları da vardır – özellikle erkek için. İyi cinsel kimya bizi farkına varmayı istemediğimiz, nahoş gerçeklere karşı körleştirir, özellikle de bu gerçeklerin farkına varmak, sekse güle güle demek anlamına geliyorsa.

İyi seks erkeği, sürekli suratına çarpılan problemleri bile aktif bir şekilde görmezden gelmeye itebilir. Bana şunu söyleyen erkek sayısı o kadar çok ki : “Biliyorum, onunla ilişkimi bitirmeliydim ama seks çok iyi idi”. Bu erkeklerin çoğunun derdi, başka alternatiflerinin olmadığı korkusu. Ama bu opsiyonları gerçekleştirmek için kendilerine ciddi çeki düzen vermeleri gerekse de, çoğu zaman opsiyonları var.

Jason’a dönelim. Herşeyin dezavantajları kadar avantajları da vardır. Jason’ın evlilik öncesi seks yapamamasının bile. Jason için evlilik öncesi seks mümkün olmadığından, kararları iyi seksin körlüğü ile bulanmayacak, ve umulan odur ki diğer alanlardaki uyumluluklarıni değerlendirme konusunda bir avantajı olacak.

Jason için evlilik dini bir görev olabilir ama boşanma tamamen seküler bir olay olacak ve aile mahkemesi karşısına çıktığında hemen hemen tüm kartlar aleyhine olacak. Ama en nihayetinde eğer din ya da başka faktörler kadının gerçek karakterini keşfetmeye engel oluşturuyor ise, Jason o kadınla evlenmemeli en azından kendi geleceği ile ilgili tehlikeli bir kumar oynamaya hazır olana kadar.

Çeviri : Men, never marry a mistery

Dr. Shawn T. Smith, manosphere'in en yeni ve yetkin seslerinden. Psikolog olan Dr. Smith'in The Tactical Guide to Women: How Men Can Manage Risk in Dating and Marriage kitabı, uzun süreli ilişki ve evlilik düşünen her erkek tarafından mutlaka okunmalı. Kendisini twitter'da Dr. Shawn T. Smith adresinde ve Dr. Smith sayfasında takip edebilirsiniz.

Saha Raporu – AVM Mağaza yürümesi

Dün akşam 8 gibi Avm’de yeni bir şeyler almak için geziyordum. Mağazaya girdim klasik size nasıl yardımcı olabilirim diyen reyoncu bir kız geldi. Gösterdiğim pantolona uygun bir gömlek bakmasını söyledim. Getirdi ve “gelin kabine deneyebilirsiniz, ben burada olacağım beden seçiminde veya renk uyumu sorununda yardımcı olabilirim” dedi. Getirdiği gömlek benim hoşuma gitmedi. Yeni bir şeyler getirdi durdu. Bari hazır dışarıdayım az kendimi geliştireyim demiştim. Buradan tanıdığım bir arkadaşımdan öğrendiğim soğuk okumaları denedim.Ben(B)
Kız( reyoncu)

(B)- Part time çalışıyorsun belli kesinlikle okuyorsun hatta kimya mühendisliği bölümün değil mi?
(reyoncu)- Hayır ya(gülümseyerek) nereden çıktı kimya?
(B)- Böyle her an gizli karışımı çıkartıp üstüne döküp yok edicekmişsin gibi duruyorsun.
(reyoncu)- Cidden o kadar yorgun mu duruyorum? /Burada sohbeti uzatmak için bu tepki.
(B)- Perişan duruyorsun beni de olumsuz etkiledin bak şimdi almasam mı gömleği acaba?
(reyoncu)- Hayır çok yakıştı almalısın.

Bana bir kaç soru sordu. Sporcu(karate) olduğumdan bahsettim. Kendisi de judocuymuş, iyi denk gelmişti. İkimizinde spor dalları aynıydı konu oradan ilerlemişti. Kabine bir kız arkadaşı geldi. Gelen arkadaşı da konuya dahil oldu onlar aralarında konuşmaya başladı. Ben ise beğendiğim gömleği aldım kabinin kapısını açtım çıktım.

Benimle ilgilenen kız sohbete yeni dahil olan kızın götüne şaplak attı, sırıttı. Ben de şaşırmadım değil ne tepki vereceğimi şaşırdım :d Kız beni görünce çok özür dilerim felan dedi. “Neden özür diliyorsun?” dedim, “bu durum için” dedi. “Sorun yok benim için de hoş bir anı oldu” dedim.

(B)- Seninle hoş bir sohbet ettik. Saat 10 gibi işin biter diye tahmin ediyorum. Benim bir eve uğramam gerekli daha sonrasında seninle bla bla yerde ki cafede oturup kahve içelim dedim.

(reyoncu)- Bilemiyorum yeni tanıştığım biriyle ne kadar uygun olabilir ki?

(B)- Kararını verirsin sen ben dediğim yerde olucam(gülümsedim)

10.15 geçe felan mekana gittim. Ben zaten gidicektim gelmese de sorun olmayacaktı. 10.35 civarı geldi aslında beklemiyordum ama geleceğinden eminmişim gibi bir yüz ifadesi sergiledim. Ayağa kalktım elini uzattı elini sıktım. Yanak yanağa öpüşmeye geldi öptüm ve oturduk. Güzel loş ışıklı bir mekandı.

“Filtre kahve söylüyorum iki tane. Senin ki sütlüdür diye tahmin ediyorum.”

“Evet” dedi. Sipariş verdim sohbet ettik. Genel tanışma felan buraları çok detaya girmiyorum. Zaten yukarıda bir çok şeyi detaylı anlattım.

Sporumdan sorular yöneltti. İkimizin de ilgi alanıydı aslında gerçekten iyi bir tesadüftü. Hiç sıkılmadan konuşuyor keyif alıyordu. Beni salonuna davet etti. Klubunde ki hocalarını tanıdığımı söyledim. Bir tanesi öz amcam oluyor.

(reyoncu)- Çevren çok geniş herhalde? / Burada ah evet böyle geniş dersen büyük hata olur.

(B)- Yeteri kadar olduğunu düşünüyorum.

(reyoncu)- Peki daha önce neden denk gelmedik çevremde bu kadar tanıdığın olduğu halde?

(B)- Gelmişizdir belki de?

(reyoncu)- Evet olabilir. Olsun sonuç olarak şuan denk geldiğimizi biliyoruz.

Sohbet böyle devam etti. Bir tek çevre konusunda tetikleyici bir soru ile karşı karşıyaya bıraktı beni. Ondan da gayet başarılı şekilde ne kendimi büyük göstererek veya küçük göstermeden atlatmış oldum.

Hoş bir sohbetti ama artık kalkma vaktimiz geldi. Hesabı ben ödedim davet benimdi sonuçta orada ben ödeyeyim. Bırak lütfen demeye başladı tamam bir sonra ki buluşmamızda sen ödersin dedim.(ikinci buluşmaya da sinyal çakıldı burada)

İkimizin de yolları ters olduğundan metroya kadar beraber gittik .

(B)- Başka bir zaman görüşürüz reyoncu
(reyoncu)- Olur görüşelim 🙂
(B)- Telefonunu ver.

Numaramı yazdım kaydetti. Gece için teşekkür etti ben evime o evime ayrılmış olduk.

İlk kez bir set sonrası buluşma yaptım. Gerçekten kendini inanılmaz iyi hissediyorsun. Burada beni tetikleyen kısım kızın götüne şaplak atması olmuştu. Eğer böyle bir olay yaşanmasa böyle bir sete girişmecektim. Gömleğimi alıp mağazadan çıkıp evime gidicektim. Hem güne +1 skor eklemiş oldum, hem de benim için çok iyi bir anı olmuş oldu. Geri döneceğini biliyorum. Numaramı da bu yüzden vermedim. Bıraktığım etkileşimle ,gece sonunda kendisinin yanağımdan öpmesiyle, ve bir çok detaylarla anlamış oldum.

Detayların bir çoğunu kaçırmış olabilirim. Çok detay verip sıkmakta istememiş olabilirim karışık o durumlar bilemiyorum. Herkesin dışarıya çıktığında algılarını açık tutmasını, bir yere gittiğinde mekanı enerjisiyle parlatmalı diye düşünüyorum. Gün sonunda hiç bir şey yolunda gitmiyorken çok güzel olaylarla karşılaşılabiliyor. Bu olaylar sadece kadınlar felan değil bir çok şeyden o yüzden Anı değerlendirebilmek gerçekten harika bir olay.

Okuduğunuz için teşekkür ediyorum. Herkese iyi oyunlar

Konuk Yazar : Oxampyl

Mahmut bana kız bul lan Allahsız

Sanırım üniversitede okuyan bir arkadaş bana şöyle sormuş :

O hedefi 12den nasıl vuracamizi sen 12den vurana kadar nasıl yollardan geçtiğini, nasil pozisyon aldigini ,kaç kere denediğini bazen es geçiyorsun.

Mesela 3 tabak olayı senin için artık kolay olabilir belli bir statun ve tecrüben var. Bizede 3 tabak diyorsun evet katılıyorum 3 tabak hatta 13 tabak gerek. Peki sen bu 3 tabakları nasıl yapıyordun? Şimdi değil gençken, üniversitedeyken. Bunu başarmak için neler yaşadın nasıl yollardan geçtin? Bunları örneklesen en azından o yolda, doğru yolda olduğumuzu biliriz. Rollo’nun yazilari da öyle 3 tabak yapın diyor ama bunu nasıl yapmamız gerektiği yok. DAY GAME mı? YD değerlendirme mı? Yoksa partilere katılmak mı? Sen bu seviyeye gelene kadar neler yaptın.

Nasıl yollardan geçtiğimi yazdım ve birçok yerde de belirttim. Her attığım gol olmuyor, taş çatlasa 5’te birdir. Bir tek Tinder‘da 3’te bir. Ama ben o 5 kadına çok kısa bir sürede ve reddedilmekten çekinmeyerek yürüyorum. Bir de tabii Oyun var.

Mesela 3 tabak olayı senin için artık kolay olabilir belli bir statun ve tecrüben var.

Tamam her üniversite ve şehir aynı değil. Yine de üniversite ortamında olan bir adamın benim gibi hayatının çoğu erkeklerle yazılım satma – geliştirme ortamında geçen birine işin daha kolay demesi traji – komik. Fakat ne demek istediğini anlıyorum.

Bizede 3 tabak diyorsun evet katılıyorum 3 tabak hatta 13 tabak gerek. Peki sen bu 3 tabakları nasıl yapıyordun? Şimdi değil gençken, üniversitedeyken.

Öncelikle ben üniversitede iken mavi haplıydım ama kırmızı haplı çocuktan mavi haplı çocuğa ve sonra tekrar kırmızı haplı çocuğa bir döngüdeydim. Geri dönüp baktığımda burada gym dinamiğini görmemek imkansız. Şöyle açıklayayım :

Bir ara anlatırım, üniversiteye ilk gittiğimde çok yakın bir arkadaşım tam gaz mavi hap hayallerini yaşarken fena yanmıştı. Çok güzel bir kıza aylarca ağlayacak omuz olmuştu (bize “ona her konuda destek olacağım zira onu sevmem bunu gerektirir” gibi bir şey bile dediydi düşünün artık)  ve kız da o arada bildiğimiz en cool ama azıcık göt bir elemana varmıştı. “Kenan ben seni arkadaş olarak çok seviyorum ama” bile paketteydi. Sonra ben okulda ilk defa bir kızdan yandığımda bu eleman bana okulun gymine git tüm bu şeylerin hırsını ağırlığa bas dedi ve gyme gittim. Ve döngü başladı.

1 – Gyme git ve düzenli gidişinin birinci ayı “siterim lan bu işi ben buraya okumaya geldim” diye üstüne derslere asıl. Bir de network için klüplere takıl.

2 – Yukarıdakilerin damarlarımdaki testosteronu tepeye çıkardığına bahse girerim. Gym ve hedefe odaklanmanın küçük başarıları. Testosteron itkisi ile yavaş yavaş kızlara yönel. Bunu genelde kızların sana kaçamak bakmaya başlaması ile farket. Ve ona yaz, buna yaz ve sonunda biri ile ele ele, dudak dudağa.

3 – Kızı kız arkadaş yapınca tamamen sal. Gymi boşver, klüpleri aksat, dersleri aksat.

4 – Kız “lan ben bunu almamıştım bu başka birşeye dönüştü” diye terk etsin (ya da terk edemesin ama dırdıra başlasın ve ben terk edeyim). Aşk acısı ile gyme git ve (1)e dön.

Şimdiki aklım olsa o (3) ve (4)ü daha değişik yapardım. Nasıl değişik yapılacağını biliyorsunuz artık. Onu da siz yapın, benden geçti.

Neyse üniversite ve üniversiteli olarak çevren kız dolu. Sadece orada okuyanlardan bahsetmiyorum. Ama herkesin tabak devşirme şekli başkadır. Ben size birkaç arkadaşımın ve benim kanallarımızı yazayım, fikir olsun.

Üniversitede oldukça samimi olduğum İstanbul’lu bir arkadaşım vardı. Adam çok yakışıklıydı ve üstüne barlarda çalan bir rock grubunun solisti idi. Üniversitede ve barlarda performansı bitince “meyve” toplar, o meyvelerden tabak yapardı. En az benim kadar iyi çocuk olmasına rağmen o hobisinin ekmeğini çok yedi. Bu mesela birinci kaynak. O grubun neresinde olursan ol (solist, basist, vs .) meyve yiyorsun.

Eğer atletiksen okulun bir takımında oynayıp o ortamdan da tabak yapabilirsin.

Benim ne yaptığıma geleyim. 3 şey. Birincisi paraya ihtiyacım olduğundan sürekli çalıştım. Kız konusunu bu işe girerken bilmiyordum ama hem para hem de kız açısından en verimli part-time iş fuardı. Fuarlara çalışan bulan biri ile defalarca fuara gittim. O fuarlarda gördüğünüz kızlarla aynı şirkete çalıştım ve fuar günleri sabah – akşam o kızlarla aynı minibüste idim. Bu kızların genelde booth baby olduğunu düşünürseniz iyi ekmek çıkıyordu. Para olarak o kadar matah olmayan ama iyi ortam yapan bir başka iş de anket yapmaktı. Anket ile bırak yanındaki anketör kızları, anket yaptığım birkaç kızla sonra çıktım.

(Komik anı – 18 – 24 yaş arası kadın arıyorum, anket için. Bir evin kapısını teyzeciğim açtı. Dedim “teyzeciğim şu şu üniversiteden geliyorum anket yapıyorum evde 18 – 24 yaş arası kadın var mı” diye sordum. Kadıncağız “var kızım var gel buyur” dedi. Kızım dediği 22lik üniversiteli güzellikle oturduk, anket yaptık. Teyze bize çay yaptı. Bu arada ankete verdiği cevaplardan sinemadan hoşlandığını öğrendim. O hafta üniversitede olan etkinliğe gidelim mi diye sordum, kabul etti ve telefonunu anket kağıdına yazdı. Herhalde baba evinin içinde yürüyüp numara alarak Oyun tarihinin istisnai başarılarından birine imzamı attım :))

Bunun haricinde , şimdiki aklım olsa yazları boş boş evde pinekleyeceğime gider Alanya’da turizm sektöründe çalışırdım. Orada Rus kızlarla dönen ortamın farkına vardığımda 25 yaşındaydım sanırım.

Bir de tamamen kulaktan dolma ama call centerların çok renkli olduğunu duydum. Bilen biri varsa bizi şenlendirir ama kısa süreli ilişki ortamı diğer çalışma ortamlarına göre çok daha iyiymiş.

Yani dersleri aksatmadan çalışın. Hem para kazanın hem tabak. İş yerinden kıza yazmayın kısmı bu tür işlerde geçerli değil zira hem zaten ofis yok hem de işler boka sararsa ayrılırsın olur biter.

İkincisi benim üniversitenin ortamı iyi idi ve 3 tane klüpte aktiftim. Özellikle 3. sınıf ve 4.sınıftaki kız arkadaşlarımın 20 yaş altı olma sebebi budur. Sen senseisin ve gençlere yol gösteriyorsun 🙂

Üçüncüsü mesela üniversitede oldukça beta olmama rağmen kendimi bildim bileli yanıma tesadüfen düşen herkesle ufak da olsa muhabbet açan biri olduğumdan (mesela kütüphanede yanımda oturan kişilerle bir şekilde mutlaka tanışırdım) hergün hoşuma gidebilecek birkaç kızla karşılaşıyordum. Özellikle ders, klüp, iş, eğlence diye sürekli farklı bir yerde iken. Bazısı vardır kendini buna zorlamalıdır ve yaratıcı olmalıdır ama girişkenlik önemli. Buna camiada “life game” diyorlar, hala hakkında yazacağım diye bekleyen bir konu. Şu yazı hayat oyununa bir örnek.

Rollo’nun yazilari da öyle 3 tabak yapın diyor ama bunu nasıl yapmamız gerektiği yok.

Bizim zamanımızda online yoktu. Şimdi o da var. İnstagram ve Tinder var. Ama 3 tabak yapmak eğer ortam doğru ise çok zor değil. Özellikle tabağın çoğu erkek için pratikte kız arkadaş öncesi paralel yürüme olduğunu düşünürsen.  Üniversite ortamında, klüplerde, part-time işlerde, barlarda, etkinliklerde,vs … kırmızı haplı çocuk gibi davranırsan olmaması için bir neden yok.

Nasıl yapmanız gerektiği ise mizacınıza bağlı. Yukarıda 3 – 4 değişik erkeğin yöntemleri var. Hepsi birbirinden farklı. Şunu da ekleyeyim, üniversitede taş çatlasa 2 elin parmakları kadar kızla birlikte olmuşumdur. Asıl eğlence kendi paranı kazanırken ve bekarken.  Ben oyun ile çalışırken karşılaştım, üniversitede değil ama üniversitedeki aktiflik geçiş süremi çok olumlu etkiledi.

NOT 1 : Üniversite ortamında olan azınlık mensubu, İstanbul, Eskişehir, İzmir, Ankara gibi şehirlerde okuyan üniversiteli bir erkeğin nasıl tabak bulacağız diye sorması alay eder gibi bir şey. Sizi sanayiide çalışan çocuklar sopalasın diyeceğim de o ortamda kızsız kalmayı becererek zaten kendi kendinizi sopalıyorsunuz.

NOT 2 : Kadınlar konusunda acemi bir üniversiteli iseniz size tavsiyem bazı kitapların kapağının içine bakmayı öğrenin. Yanıbaşınızda ama giyinmeyi bilmediğinden olduğundan 2 puan aşağıda görünen kızı çok sonra havuzda görüp “lan bu hatun taşmış” diyeceksiniz.

Kırmızı Hap Sohbetleri – Mesaj oyunu

Öğrenen Adam : Ya Mahmut Hoca?

Mahmut Hoca : Söyle ya seydi.

Öğrenen Adam : Şu sana söylediğim kız var ya. İnternetten tanışıp buluştuğum ve el ele tutuşup yiyiştiğim. Ya mesela en son dün öğlen konuştuk. Aramadı ya da mesaj atmadı. Canım sıkıldı bu duruma.

Mahmut Hoca : Bunlar işte hep duygusal yatırım çekirge. Kızın aramasını beklemek, buna canını sıkmak falan.  O 5 saat konuşmaların acısı çıkıyor işte. Yerken iyi de işte çıkışı da var bunun 🙂

Öğrenen Adam : Normali nasıl olmalıydı?

Mahmut Hoca : Bu kadar erken aşamada kıza ya ilk mesajı sen atarsın ya da kız arayana kadar kızı unutur hayatına devam edersin. Örneğin ilk mesajı sen atarsan – ki erkek olarak atabilirsin – cevap verene kadar kızı unutursun.

Unutmaya çalışırsın değil, unutursun. Ben zamanında kendini hatırlatmadığı için çok kızın varlığını unuttum 🙂 Sonra kız pat diye mesaj atınca hatırlamak için özel çaba harcıyorsun.

Öğrenen Adam : Sabah gunaydın mesaji, öğleden sonra ve akşam arama vs olmalı mı?

Mahmut Hoca :

Ben de bunu anlamıyorum. Nedir bu sizin neslin sürekli mesajlaşma olayı. Açıkçası bir ilişkide frame kızda mı erkek te mi bir numaralı göstergelerden biri de bu.

Öğrenen Adam : İletişim sıklığı ve süresi ne olmalı ya da ne olunca aha kız elden gidiyor diye düşünmeliyim? Ben onun aramasını mı bekleyeyim?

Mahmut Hoca : Bilmem. Ama sık sık 24 saat konuşmasanız normal. Sonuçta işiniz gücünüz var. Günlerce aramasan sıkıntı olur tabii de.

Bu arada : aha kız elden gidiyor diye düşünmeliyim? mi dedin?

Öğrenen Adam : Evet 🙁

Mahmut Hoca : Genç adam sen çok fazla kız ödül bakışından düşünüyorsun.

Öğrenen Adam : Nasil yani?

Mahmut Hoca : Sen kızdan sık olmamakla beraber ilk aramayı yap, sonrasında aha kız beni kaybediyor diye düşün. Eğer düşüneceksen. Bu hatunlar arada tabak çevirirken seni unutuyor ve sonra pat diye seni arıyorlar. Sen de başka hatunlayken bunun ismine bön bön bakar kalırsın, Aslı kimdi lan diye.

Öğrenen Adam : Tabak cevirsem mi cevirmesem mi onu bile bilmiyorum …

Mahmut Hoca : İster çevir ister çevirme ama neden sen kızı kaçırıyorsun da o seni kaçırmıyor?

Öğrenen Adam : Hocam bir de ben sanırım bir mallık yaptım. Dün kızla ilk buluşmanın gecesi hatuna “seni özlemek” diye bir şiir yolladım.

Mahmut Hoca :

Öğrenen Adam : Dogru diyorsun, afc mentalitesi … Hata mıydı?

Mahmut Hoca : Allahım sana geliyorum …

 Öğrenen Adam : Evet, kızın avcundaki adam pozisyonuna girmiş gibi oldum.

 Mahmut Hoca : Hocam hayatında başka alternatifleri olan adam daha ilk buluşmadan sonra aşk şiiri atar mı yahu?

Öğrenen Adam : Yok, onda sen benim icin tek ve ozel degilsin imajini olusturdum.

Mahmut Hoca : Yok ya. Hiç göstermiyorsun Maşallah. Tüm hayalgücü, tüm rekabet stresi hepsi kalktı.

Öğrenen Adam : Serefsizim benim aklıma gelmisti 🙂

Mahmut Hoca : Aşk şiiri atmışsın ne özel değilsini Allah aşkına. Anlamamış olabilir o, kapısına şöyle git de tek ve özel değilsini tam anlasın :))

Mahmut Hoca : Sende ciddi bir oyun eksiği var. Sana Corey Abiyi tavsiye ederim.  Tam olarak kırmızı hap diyemezsin ama mühendis olmasının da etkisi ile her şeyi adım adım anlatan güzel bir kitap bu. Sana yararı olacaktır. Ya da yine tam kırmızı haplı olmasa da oldukça zihin açıcı Michael W abiyi.

Öğrenen Adam : Valla döner ismarlamissin gibi sevindim.  Cami yaptirsan bu kadar sevap islemezsin bak. Pook‘a basladim bu arada. O bitsin bunlara bakacağım.

Mahmut Hoca : Derler ya “KH teori Oyun pratiktir ve biri diğeri olmadan yarımdır” diye. Sende oyun kötü. Ben senin yaşındayken sadece oyun vardı. Sadece oyun ile hiçbir ilişki tuzağını göremiyorsun. Ama sadece KH ile de kadın – erkek ilişkilerinde ilerleyemiyorsun.

Öğrenen Adam : Oyunu ogrenmenin en iyi yolu tabak cevirmek ve deneyerek tecrube etmek di mi?

Mahmut Hoca : Evet ama bu kitaplar yıllarını alacak bir süreci aylara kısaltabilirler.

Öğrenen Adam :Peki abi kız sevgilin olduğunda iletişim sıklığı ne olacak? Mesela kim yazacak once ya da sıklıkla yazacak?

Mahmut Hoca : Mesajlaşma kadın alanı. Kadından daha sık mesaj atma yeter. Bir de sürekli mesajlaşmaya diren. O kadar boş olmaman lazım. Kızla 3 öğün mesajlaşıyorsan orda derdin çok mesajlaşmaktan çok o kadar boş olman.

Arada sık sık bütün gün mesajlaşmamak normal. Maalesef günümüzde erkekler kadınlaştığı için bunu anormal sanan, “abi kız 12 saattir mesaj almadı acaba beni sevmiyor mu” diye gelip soran çocuklar var. Şaşırarak okuyorum. Normali o zaten.

Öğrenen Adam : En son dün bu saatlerde mesaj atmisim. Simdi ariyim mi yoksa onun aramasiii mi bekliyim?

Mahmut Hoca :

Öğrenen Adam : Pardon aramistim.

Mahmut Hoca : Bu sorunla kız muhabbeti çeviriyoruz farkında mısın? Börek ve çay var mı?

Öğrenen Adam : Kısır olur mu abi? :))

Mahmut Hoca : Olur bir de tvde Müge Anlı varsa süper.

Birader öncelikle bu sorular çok yanlış. Bunların hepsi aşırı duygusal yatırım. İstendiğini varsayacaksın. Sen mesaj at mesela. Ama mesela attın mesajı o cevap verene kadar atma ki bu bir daha mesajlaşmaman demek olabilir. Mesela şimdi mesaj attın diyelim. Kız dönene kadar kızı unut.

Öğrenen Adam :Abi peki kızı ne zaman nextleyeceğimi nasıl anlayacağım?

Aslına bakarsan oyunu olan bir erkekte olay şöyle işliyor. Diyelim şimdi ben senin gibi yalnızım. 3 tabağım olurdu. Bu üç tabaktan ikisi nazlı biri ise aktif olurdu. Aktif olanla yazışırken bu kızlar sırayla kendiliklerinden düşerdi. Ben düşeni “ha lan bu kız düşmüş” diye farkedince yerine tabak koyardım.

Öğrenen Adam : Abi hani sevgili olunca tabaklar dusuyordu?

Mahmut Hoca : O ayrı.  Belli bir günde 3 tabağın olur ama sürekli biri düşer biri yerine konur. Senin nextleme eşiğini nasıl anlayacağım maalesef klasik mavi hap sorusu. Senin oyunun beta.  Beta oyunu oynuyorsun. Bak sana beta demiyorum. Öylesin ya da değilsin ama oyunun beta oyunu.

Öğrenen Adam : Yani hem boyle surekli ilgi bekleyen arayan beta olmak istemiyorum hem de aranmamamin sebebini ogrenmek istiyorum. Yoksa uzuluyor degilim. Nextleyip nextlememe konusunda net degilim.

Mahmut Hoca : “Aranmamamin sebebini ogrenmek istiyorum” – Nope. Bu yanlış. O kızın problemi senin değil. Senin gibi bir ödülü aramayıp kaçıran kızın neden aramadığı ödül çocuk senin mi derdin kızın mı?

Ben bir kız bana mesaj atmazsa ilk mesajı atarım. Ve hemen o mesajdan sonra kızı cidden harbi unuturum. Açıp sürekli görüldü attı mı falan diye kontrol etmem. Düşünmem. Stratejiyi cevap verince düşünürüm. Genelde örneğin kız 5 saat sonra mesaj attı ise ben de 5 saat bekler atarım. Ama 5 gün sonra attı ise 1 – 2 gün bekler atarım.

Öğrenen Adam : Ama abi kaç erkeğin 3 tabağı olabilir? Realist olalım, ya hiç tabak yoksa?

Mahmut Hoca : Hah çekirge! İyiki bu soruyu sordun. Şimdi sana bu muhabbetlerimizden alacağın en faydalı bilgilerden birini vereceğim.

Her erkeğin hayatında hemen bir haftada 3 tabak olabilir.

Öğrenen Adam : Nasıl abi? Haftada 2 kız?

Mahmut Hoca : 2 kız demedim, tabak dedim. Her erkeğin hayatında biri olsun ya da olmasın, 3 adet tabağı olmalı :
1 – İşi / dersleri
2 – Ailesi / arkadaşları
3 – Hobisi

Bunlara gymi de ekleyebilirsin. İşin sırrı şu. Evli ve uzun süreli ilişki yaşamış hemen her erkek takdir eder ki bu bu 3 uğraş kadının neredeyse kendisine rakip gibi algıladığı, erkeği uzaklaştırmaya çalıştığı ve neredeyse korku oyunu yaratacak birer kadınmış gibi gördüğü şeylerdir. Bu kadın – erkek ilişkisi dinamiğini lehinize kullanın.

Gidip tabak olarak kız bulmanız en sağlamı ve bunu ihmal etmeyin. Ama bu olana kadar bu 3 tabağa kendinizi verirseniz kız tabakların yerine geçerler. Özellikle siz bu üçüyle iken sanki başka bir kadınlaymış gibi onlara odaklanabilirsen.

Öğrenen Adam : Hiç bu açıdan bakmamıştım. Özellikle kadınların bu üçüne karşı davranışları gerçekten de dediğin gibi.

Mahmut Hoca :Kullan bunu. Hayatındaki tek kadın varsa (bence kız arkadaşın olana kadar ya sıfır ya da birden fazla olması lazım ama hadi bir kız var olsun) ona olan zamanını ve dikkatini bu 3ü ile eşit dağıt. İlgi yönetimi yani.