Okurumuz Tristan e-posta ile aşağıdaki soruları sormuş. Bunlara toptan cevap vermek uzun sürer ama birkaç yazı ile cevap vereceğiz. Önce şu ikisi :
Alfalık olayının gördüğüm kadarıyla herhangi bir sonu yok. Herkes alfa olursa, kim beta olacak? Ya da eldeki mevcut erkek kitlesinden bazıları her zaman çok daha iyi olacak. Herkes hapı tam olarak alıp, uygulasa bile, yine bazıları beta pozisyonuna düşmeyecek mi?
Manosphere’de sıkça kullanılan bu alfa ve beta kavramları ile ilgili bizim de sıkça yaptığımız bir kolaycılık var. Alfa ve beta kelimelerini bazı erkekleri tanımlamak için kullanıyoruz ama aslında bu yanlış. Konuşma dilinde kolay geldiğinden böyle yapılıyor ama işin aslı Rollo Tomassi’nin Alfa yazısında belirttiği gibi şöyle :
Alfa bir zihniyettir, demografik bir grup değildir.
Alfa zihniyeti ya sizde doğal olarak vardır ya da geliştirmeniz gerekir. Alfa erkek dediğimiz elemanın alfa davranışları, alfa zihin yapısından gelir.
Herkes alfa olursa kim beta olacak?
Potansiyel olarak her erkek alfa zihniyetinde olabilir ya da alfa zihniyetini geliştirebilir. Bu sorunun iki cevabı var. Birincisi, erkeklerin çoğu betalığından çok memnun ve bunlar hiçbir zaman zaten alfa olmaya çalışmayacaklar. Ne yaparsan yap.
İkincisi, günümüzde alfa davranış gösterebilecek erkek sayısı, feminen toplum baskısı nedeniyle, olabileceğin çok altında. Daha da kötüsü omega sayısı hızla artıyor yani tamamen ayak paspası erkeklerin oranı. Erkeklerin dağılımı standart normal dağılımı takip ediyordu eskiden şimdi ise median / mean omega tarafına kayıyor.
Bizim gözlemlediğimiz, birçok erkeğin aşırı beta ve feminen zihniyete sahip olması, onların doğasından ziyade feminen beyin yıkamadan kaynaklanıyor. Zira kırmızı hap sayesinde bu tür beyin yıkamalarından kurtulan hemen her erkeğin öyle ya da böyle kadınlarla çok daha başarılı olduğunu, kadınlarının kendileri ile daha mutlu olduğunu ve genel olarak daha başarılı ve mutlu olduklarını gördük. Alfa mı oldular, beta mı oldular pek önemsemiyoruz. Tek bildiğimiz bugün yığınla erkeğin rol modeli eksikliğinden, erkek olan herşeyin ana akım medyada sıklıkla alaya alınmasından ve aşağılanmasından, çok fazla anne etkisi ile yetişmesinden, feminen disney masalları aşkı propogandasından, vs. vs. gerçekte olmaları gerektiğinden çok daha aşağıda oldukları.
Son olarak da bir erkek beta bile olsa, alfa siker beta öder kısmının farkında olmalı. Bir erkek beta olsa bile salya – sümük aşk-sevgi-aile-yuva propogandalarına kanmadan alfa siker kısmını yaşayıp şimdi o dönemden geriye kalan enkazın masraflarını ödeyecek bir beta arayan kadını reddetmesi lazım. Bu nedenle diyelim ki bir nedenle hiçbir zaman alfa siker kısmında alfa rolünü oynayamayacağını anlayan bir erkeğin bari beta öder olayım da en azından biraz seks yapayım demek yerine MGTOW olmasını daha doğru buluyorum.
Bahsettiğim ve size de yazdığım, “kuyruğu dik tutma” olayı nasıl olur? Spor ve testesteron artışı bunu çözer mi?
Spor (ağırlık kaldırma) ve testosteron ciddi anlamda yardım eder zira bugün birçok erkeğin ciddi anlamda testosteron eksikliği problemi var. Cidden kaygı verici bir trend de 90lardan beridir testosteron seviyesinin azalıyor olması. Bunun da bir sürü zararı var. Örneğin testosteron eksikliği depresyona yol açan birşey. Ayrıca motivasyon yoksunluğu ve güçsüzlük de diğer problemler.
Fakat senin “kuyruğu dik tutma” dediğin olay, herhangi bir kadının senin için sende daha önemli olmadığını bilinçaltında kavradığın an gerçekleşiyor. Erkeklere çocukluklarından beri orada bir yerde özel bir kadın olduğu, bu ideal kadını elde etmek ve elde tutmak için büyük çaba göstermeleri gerektiği, onu bulamazlarsa veya kaybederlerse mutsuz olacakları öğretiliyor. Çoğunlukla dolaylı olarak. Buna ek olarak da kadınların cennetten düşme yaratıklar olduğu propogandası var. Ama bak bu propogandalar çok akıllıca. Çoğu erkek birçok kadının bu “masum melek” kavramına uymadığını biliyor ama ne zaman bir kadına abayı yaksalar o kadın hemen “istisna” oluyor. O kadını istisna yapan işte bu cennetten düşme melek propogandası. Bu beyin yıkamanın üzerinde başarılı olduğu erkek ise kadını hemen kendinden yukarı bir noktaya koyuyor. Hele de bu kadın güzelse.
Bak dikkat et kırmızı hap karşıtları kırmızı hapı kadın düşmanı sayar ama bizim yaptığımız erkeklere kadınların kendileri gibi etten ve kemikten yaratıklar olduğunu, herhangi bir kadın sırf güzel diye hiçbir şekilde bir erkekten daha üstün olmadığını anlatmaya çalışıyoruz. Biz bir erkeğin herhangi bir kadını, aşk denilen saçma sapan propogandanın oyuncağı haline gelip, çok özel mertebeye atmamasını söylüyoruz. Yani genç, güzel ve çekici kadınlara ayrıcalık veren bu propogandanın erkekler aleyhine kafalarına yerleştirilmiş bir beyin yıkama olduğunu söylüyoruz. Biraz okuduğuna dikkat edersen anlarsın ki bu mesaj kadın düşmanı değil, bir grup kadının erkeklerin beyninin yıkanması ile ayrıcalık kazanması kadın düşmanı değil.
Neyse sana cevap olarak diyeceğim ki, hiçbir kadının özel olmadığını, hayatına giren bir kadının (onları ne kadar sevsen de) aslında hayatına girebilecek kadınlardan sadece biri olduğunu bilirsen zaten kendiliğinden kuyruğunu dik tutarsın.
Hipergami üzerine birkaç not yazısında feminizm ve cinsel devrim sonrası bir geçiş döneminde yaşadığımızdan bahsetmiştim. Bunu biraz açmak istiyorum zira bu konu biraz ağır ama önemli.
Bugün kökleri yaklaşık 10,000 yıl önce, avcı – toplayıcı toplumdan tarım toplumuna geçiş döneminde olan bir medeniyetin içinde yaşıyoruz. Bu medeniyetin temel taşı, hemen hemen her erkeğin ve kadının bire bir eşleşip kurduğu aile kurumu. Fakat anatomik olarak modern insanın (homo sapiens sapiens) 250,000 yıllık tarihi (hatta homo sapiens öncesi homonoidleri de katarsan 2 milyon yıllık tarihi) içinde çok kısa bir dönem bu 10,000 yıllık medeniyet. Ondan öncesi uzun bir avcı – toplayıcı toplum dönemi.
Genetik araştırmalara göre içinde yaşadığımız medeniyet öncesinde, kadınların 80%si genlerini gelecek nesillere aktarabilmişken, erkeklerin sadece 40%si genlerini gelecek nesillere aktarabilmiş. Erkek egemenlik hiyerarşisinin tepe 20%sine alfa erkek, onun altındaki 60%ye beta erkek dersek, kabaca betaların büyük çoğunluğu ve omegaların (erkek egemenlik hiyerarşisinin kaybeden 20%lik tabanı) tamamı çiftleşme potansiyeli bulamamış. Burdan tabii bariz sonuç olarak tepedeki azınlık birçok kadına sahipken, tabandaki çoğunluk hiçbir kadınla birlikte olamamış diyebiliriz. Yine görünen o ki kadınlar çağlar boyunca bir alfanın hareminde, onun birden fazla kadınından biri olmayı, kendine adanmış bir betanın kadını olmaya tercih etmişler.
Modern medeniyete sahip toplumların, daha doğal ama ilkel toplumlara üstünlüğü de işte tam bu noktadaki inovasyonları. Goriller, şempanzeler ve ilkel insan toplulukları üzerinde yapılan çalışmalar gösteriyor ki erkekler çok-eşli ve önüne gelenle yatmaya meyilli. Bu şaşırtıcı değil ama aynı araştırmalar dişilerin de tek-eşli değil hipergamik olduklarını gösteriyor. Bir kadın belli bir zamanda sadece bir erkekle birlikte belki ama erkeklerin egemenlik hiyerarşisindeki yerleri dalgalandıkça, piramidin altına doğru düşen erkeği bırakıp, yukarısına çıkan erkeğe gitmek gibi bir eğilimleri var. Bu arada şimdiye kadar “neden tek-eşli ilişkiye girmeyi ilk isteyen kadın olmasına rağmen genelde ilk çıkmayı isteyen de kadın” diye sorduysanız, işte cevabınız.
Neyse, modern medeniyetin şehirler ve ordular kurmak gibi misyonları için her erkeğin toplumda bir yatırımı ve o topluma hayatının önemli bir kısmını harcaması için bir nedeni olması lazım. Avcı – toplayıcı toplumda kadınsız kalan betaların böyle bir motivasyonu hiç olmamış. Neden olsun ki? Bir kadın ve çocuklarına kaynak sağlamak gibi bir derdi olmayan avcı – toplayıcı betanın, artı-değer üretecek bir aktiviteye girmesinin, kendisi için hiçbir anlamı yok.
Tarım toplumu sonrası medeniyet bu sorunu, kadınların hipergamisini bastırarak ve onları betalardan biri ile hayat boyu aile kurumuna girmeye zorlayarak çözmüş. Bütün bu namus, bekaret, kızı babanın kocaya vermesi vs. gibi toplumsal sözleşmeler “her betaya bir kadın” stratejisini gerçekleştirmek için var. DNA testi öncesi erkeklerin bir aile kurmasını ve kurdukları ailede yetiştirdikleri çocuğun kendisine ait olduğuna mümkün olduğunca emin olmasını sağlayan toplumsal gelenekler bunlar. Böylece oluşan çekirdek aile, betaların toplumda bir yatırımının olmasını ve onların hayatlarının önemli kısmını topluma harcamasını sağlamış. Bütün erkeklerini topluma artı – değer üretir hale getiren medeniyetlerin, erkeklerin yüzde 60nını toplum için kılını kıpırdatacak nedeni olmayan ilkel toplumları alaşağı etmesi şaşırtıcı değil.
Feminist cinsel devrimin yukarıda bahsedilen toplumsal sosyal geleneği yıkması sonucunda olan eski, tarım öncesi cinsel etkinliğe (doğal hipergami) dönüş başladı ve yazının başında bahsettiğim geçiş ve kargaşa döneminden kastım bu. Bu sosyal geleneğin yıkılması yanlış birşey mi doğru birşey mi ayrı konu. Hipergaminin örneğin, yanlış veya doğru değil, nötr bir doğa kanunu olduğunu belirttik. Ama burada ciddi birkaç yanlış var, bugün erkeklerin canını yakan ve bizim de sık sık konu ettiğimiz :
(a) Bir kadını, evliliği bitirmeye karşı baskı altında tutan sosyal gelenek çözülürken, bir erkeği tek-eşli ilişkiye girmeye zorlayan (hala adam olamadın, çocuk gibisin vs. gibi utandırma taktikleri ile) sosyal gelenek baskısının pek bir değişime uğramamış olması.
(b) Eski toplumsal gelenekte kadınlar alfa siker beta öder denkleminin ilkini feda ederek, ikincisini uzun dönemli garanti altına alıyordu. Yeni düzende feminist propoganda kadınların kabaca 30’una kadar alfa sikerin tadını çıkarmasına, 30unda bekleyen bir betayıöder konumunda bağlamasına ve sonra nafaka kanunları ile betayı hayat boyu öder halde tutup yine alfa siker moduna geçmesine olanak veriyor. Bu propogandanın temel ayağı ise bekleyen betalar yetiştirmek. Burda bir taşla vurulan iki kuşu görmemek elde değil : hem kadınların doğal hipergamiye dönmesine olanak veriyor, hem de olaydan bir haber bekleyen betaların hala toplum için artı-değer üretme motivasyonu (ve böylece mesela ciddi vergi ve nafaka ödeyerek sayısı hızla artan bekar annelere de bakacak şekilde) korunuyor.
The Red Pill (Kırmızı hap) hareketi işte erkeklerin karşı karşıya olduğu bu eşitliksiz duruma tepki olarak ortaya çıktı. Olay sadece hayat boyu 3 kadınla yattım bunu 10’a nasıl katlarım, eski sevgilim Jale’yi nasıl tekrar elde ederim olayı değil yani.
The Red Pill Reddit‘te yine bilindik bir hikayeye rastladım. Bilindik zira hipergami saklayamadan gittikçe daha ulu orta yapılmaya başladığından, bu tür hikayeler daha sık karşımıza çıkıyor.
2014 yılının önemli bir kısmında ve Önleyici İlaç’ta, Açık Hipergaminin Batı(lılaşmış) toplumlarda etkisini irdelemeye çalışıyorum. En iyisini sona saklamak yazısında giderek artan sayıda karşımıza çıkan bir hikayeyi paylaştım : kadınların durulup yuva kurdukları dönemde, eski çılgın dönemlerinin “pişmanlık”larının kendilerine tek eşli ilişki ya da evlilik ile adanmış beta erkeklerinin önüne serilmesi.
Eğer henüz okumadıysanız, burada durun ve gidip önce En iyisini sona saklamak yazısını okuyun. Bu aşağıdaki itirafı parça parça işleyeceğim ama aşağıdakileri okurken unutmamanız gereken şey bu kadının içine düştüğü zor durum, Açık Hipergaminin Kırmızı Hap Farkındalığını erkeklere kendiliğinden vermesi – en betalara bile.
Hikaye : Adamın karısı geçmişte erkek arkadaşı ve onun erkek oda arkadaşı ile defalarca grup seks yapmış. Sonra tabii yaş kemale erip güzellik gide yazında “iyi çocuk” olan oğlumuzu bulup evlenmiş ve kocasına bu olaydan hiç bahsetmemiş. Koca bunu ortak bir tanıdıktan öğrenmiş ve olaylar gelişmiş.
Soranlar için güncelleme yazayım. Sabah itibari ile henüz hala aynı yatakta yatmadık ve birbirimizle 10 kelimeden fazla konuşmadık. Uyandığımda elinde iki kahve ile mutfaktan çıkıyordu. Beni masaya oturttu ve konuşmak istediğini söyledi.
Kısaca, dolandırıldığını (kendi sözü) hissediyormuş ve bugün bildiklerini bilse benimle evlenmeyi bırak, çıkmazmış bile. Benim imajım onarılmayacak ölçüde bozulmuş ve beni artık onun eşi olacak değerde biri olarak görmüyormuş. Olayın cinsel yönü bir yana, bana artık güvenmiyormuş zira bu kadar önemli bir şeyi bütün ilişki süresince ondan saklamışım. Ne dersem diyeyim bunların geçmişte yaptığım hatalar olduğunu ve benim bugün olduğum kişiyi yansıtmadığını ona anlatamadım. Bana karşı kızgın değildi, bana sürtük falan da demedi ya da onun gibi saygısızlık yapmadı. Sesini bir kere bile yükseltmedi. Bir yanım keşke yapsaydı dedi nedense. Bir işten atılmışım gibi hissediyorum.
Sonuçta boşanıyoruz. Benim hayat arkadaşım olması gereken adam, 10 yıl önce onunla tanımadığım zamanda yaptığım birşey için bana saniyesinde sırtını dönüyor. Bunu önce benimle konuşma nezaketini bile göstermedi – hafta içi kendi avukatını ziyaret etmiş ve işlemleri başlatmış. Onu biraz tanıyorsam burdan geri dönüş olmadığını biliyorum.
Kocamın birden fazla işi var, bu nedenle evlilik sözleşmesi yapmadan kesinlikle evlenmezdi. Ben yemin ederim ki buna hiç ihtiyacımız olmayacağını düşünüyordum o nedenle imzaladım. Bugün döküman elinde idi. Yasal zorunluluğu olmasa da benim öğrenci kredilerimin kalanını ödeyeceğini söyledi. Bunu takdir etsem de bu hafta avukatımla konuşup mahkemede evlilik sözleşmesini geçersiz kılabilir miyim araştıracağım. Beraber bir hayat kurduk, hayatımın en iyi 5 yılını ona adadım ve 100% sadık kaldım – böyle bir çöp gibi atılmayı haketmiyorum.
Kadınlar 28 – 30 yaş sınırını geçtikten sonra, geçmişte yaptıkları “hatalar”ı affedecek bir iyi çocuğun halihazırda bulunabileceğine inanmaya koşullanmışlardır. Erkeklerden geçmişte yaptıkları şeylerin sonuçlarını kabul etmeleri beklenirken, kadınlara ise 30undan sonra başka biri oldukları ve geçmişin geçmişte kaldığı inancı pompalanır.
Buradaki kadının kocası dolandırıldığına inanıyor zira adam gerçekten de dolandırılmış. Karısının 30 yaş öncesi ve sonrası ikili kişiliğini farkedince hissediyor bunu. Burada bizim inanmamız beklenen şey, kocanın, karısının yeni bir sayfa açarak yarattığı “gerçek” kişiliğini göremeyen bir yobaz olduğu. Bu kadınların ellerinin altında bulunan bilindik bir şema. “Bir erkek eğer kadınının geçmiş cinsel deneyimlerini kaldıramıyorsa bu onun kendine güvensizliğindendir”.
Bu konuda erkekler de az değildir gerçi. Bu adamın yaptığının ahlaken doğru bir intikam olduğunu söyleyecek çok erkek de bulursunuz. Burdaki adam için aslolan bir erkeğin karısının gözünden düşmesinden ziyade, onun cinsel olarak verebileceklerinin en iyisini kendisine vermemiş olmasıdır.
Subjectif olarak olay bu olabilir ya da olmayabilir ama mesele, bu adam gibilerin karılarının (alfa) sevgilileri için geçmişte duydukları gerçek arzudur : seks ve ilgi için kadının 30undan sonra kapadığı iyi çocouktan beklenen maddi kaynaklar, duygusal yatırım olmadan duyulan arzu. Ortada dolandırıcılık olarak adlandırılan şey bu : alfa çocuk onun üçlü seksini karşılığında hiçbir şey vermeden almıştır ama kendisi muhtemelen bunun yanından geçemeyecek kadar kırıntı bir arzuyu anca “3 tane iş” sahibi olarak ve bunun meyvelerinden aslan payını paylaşarak alabilmektedir ancak. Kötü çocuklar onun en iyisini bedavadan kapmışken kendisine kala kala onun yeni, reforme olmuş ve tepe yıllarını geçmiş hali kalmıştır.
Ne dersem diyeyim bunların geçmişte yaptığım hatalar olduğunu ve benim bugün olduğum kişiyi yansıtmadığını ona anlatamadım. Bana karşı kızgın değildi, bana sürtük falan da demedi ya da onun gibi saygısızlık yapmadı. Sesini bir kere bile yükseltmedi. Bir yanım keşke yapsaydı dedi nedense. Bir işten atılmışım gibi hissediyorum.
Daha önce belirttiğim gibi, kadının kocasından beklenen onun “bugün ne olduğunu” kabul etmektir, bunun yanında kadının 10 yıl önce hali kendinden daha az kaynaklara sahip olan aşığına daha fazla arzu duymuştur. Burası tamamen spekülasyon ama 3 tane iş kuran bir erkek zamanını karısının 10 sene önce birlikte olduğu aşıklardan daha özenle ve çalışarak harcamıştır. Burada adamın kendi sorumlu geçmişi ile karısının geçmişini karşılaştırdığında duyduğu kızgınlığı görebiliyoruz.
Ve adam her iyi işadamı gibi bu çatışmayı sakince ve sabırla yönetiyor. Kadının, adamın sesini yükseltmesini bekleyen tarafı ile eskiden alfa aşıklarının umursamazlıklarından tahrik olan tarafı aynı taraf.
Sonuçta boşanıyoruz. Benim hayat arkadaşım olması gereken adam, 10 yıl önce onunla tanımadığım zamanda yaptığım birşey için bana saniyesinde sırtını dönüyor. Bunu önce benimle konuşma nezaketini bile göstermedi – hafta içi kendi avukatını ziyaret etmiş ve işlemleri başlatmış. Onu biraz tanıyorsam burdan geri dönüş olmadığını biliyorum.
Kocamın birden fazla işi var, bu nedenle evlilik sözleşmesi yapmadan kesinlikle evlenmezdi. Ben yemin ederim ki buna hiç ihtiyacımız olmayacağını düşünüyordum o nedenle imzaladım. Bugün döküman elinde idi. Yasal zorunluluğu olmasa da benim öğrenci kredilerimin kalanını ödeyeceğini söyledi. Bunu takdir etsem de bu hafta avukatımla konuşup mahkemede evlilik sözleşmesini geçersiz kılabilir miyim araştıracağım. Beraber bir hayat kurduk, hayatımın en iyi 5 yılını ona adadım ve 100% sadık kaldım – böyle bir çöp gibi atılmayı haketmiyorum.
Şimdi buraya dikkat edin; beta erkeklerden artan sayıda beklenen şey şu : 20li yaşlarında gösterdikleri sabrın sonunda meyvesini vereceğini ve o yaşlarda yüzlerine bakmayan hatunların zamanla “olgunlaşıp” doğru yolu bularak sonunda onu seksi bulacağı. (Yani efendi adamın eninde sonunda kazanacak olması olayı)
Tam o yaşa kadar kırmızı hapı yutmamış beta erkeğin kabul etmediği, bu “son kazanan sen olacaksın” öğretisinin, kendisini bu tip kadınların kullanımına sunmak için piyasaya sürülmüş feminen-öncelikli propoganda olması : artık alfa çocuklar için daha genç kadınlarla rekabet edemeyen kadınların can simidi. Burada propoganda bekleyen betamıza, kadının cinsel olarak en iyisini, kendi olgunluğunun en iyi zamanında vereceğini aşılar: yoksa başka neden kızımız kendisi ile hayat boyu evlilik bağına girmiş olabilir ki? Kocası ve çocuklarının babası olarak seçtiği adamla daha iyi bir cinsel olması gerekmez mi?
Bekleyen betalara hafif hafif işlenen propoganda budur. Hele şimdi, modern toplumlardaki uluorta hipergami ile bu mesajı oldukça etkili kadınların yazdıklarında görebilirsiniz :
Hayat arkadaşı konusunda benim kadınlara tavsiyem, her türlüsü ile çıkın : kötü çocuklar, cool çocuklar, bağlanmaktan-korkan çocuklar, çılgın çocuklar, … Ama onlarla evlenmeyin. İş evlenmeye geldiğinde, kendisi ile eşit bir partner arayan birini bulun. Kadınların zeki, fikirleri olan ve hırslı olması gerektiğine inanan. Eşitlik taraftarı olan ve ciddi anlamda ev işi yapan biri. Bu erkeklerden var ve güvenin bana zaman geçtikçe bu erkeklerden daha seksisi yok.
– Sheryl Sandberg, Lean In: Women, Work, and the Will to Lead
Kadınlara pompalanan metin bu. Buradaki hatun sadece Sandberg’in tavsiyesine uymuş ve bekleyen betasının da aynı metne inandığını görmüş. Problem şu ki kızımızın betası “daha seksisi yok” kısmını ciddiye almış ve bugün karısı ne derse desin daha önce başka birinin daha seksi olduğu gerçeği suratına çarpmış.
Aslına bakarsanız fem-merkezciliğin korkması gereken, hipergamiyi gü yüzüne çıkaran kırmızı hap camiasından çok bunu “neşe içinde” toplum geneline anlatan gururlu ve ben merkezci kadınlar. Bugün sosyal medyada tüm kötü çocuk maceralarını paylaşan hatunlar, 10 sene sonra bu hatunun yaşadığı problemle daha çok karşılaşacaklar.
Uluorta hipergami yaygınlaştıkça ve bu artan sayıda kadın tarafından gururla paylaşıldıkça, erkekleri utandırma taktikleri ile kabullenmeye itmek zorlaşacak. Bu olay her ne kadar burada ve en iyisini sona saklamaktaki yazısındaki gibi ağır olmasa da, birçok erkeğin sandığından daha yaygın. Kadınlarının en iyisini daha önceki sevgililerine verdiklerini farkeden ama egoları ya da çocukları nedeniyle o evlilikten çıkamayan (çıkarsa kadının boşanma tecavüzüne uğrama ihtimali de var) önemli sayıda erkek var.
Beklemedeki betaların çoğu sonunda bir kadınla eşleşiklerinde, kadın bir kere bu alfa erkek maceralarını sisteminden attığında, kadınla kendi CPDlerinin eşit olduğuna inanırlar. Bu erkekler, gerçekten de kadınlarının tam olarak kendi CPDleri ile kadınlarının CPDleri birbirine eişt olduğunda “kapatılırlar”. Aşağıdaki grafikte eşitlendiği yaşta.
CPDleri düşmekte olan kadınlar bile düşe yazan CPDleri ortalama bir erkekle eşitlendiğinden sonra yaptıkları Plan B beta sağlayıcı (uzun süreli uydu erkek) ile evlenme kararlarının kendi kişisel – olgunlaşmaları sonucu olduğuna inanırlar. Bunca süre nasıl bu kadar aptal olup, burnunun dibindeki mükemmel erkeği farkedememiştir? Bu anlatı, o zamana kadar hayatı reddedilmeler ve ortalamanın altında tecrübelerle geçmiş betanın gururunu kabartmasın da ne yapsın?
Uzun süreli olarak ilişki ve cinsellikten yoksun olmanın verdiği açlık birçok erkeği kadın merkezli sosyal geleneğin kendine biçtiği rolü oynamaya ikna eder. Artık en iyisini kendisine vereceğine inandığı kadın ile ödüllendirildiklerine olan inanç ve bunun zevki, derinlerde hissetikleri çelişkiyi örter.
Bana bu yazıyı yazma ilhamı veren şey Facebook’ta çokça paylaşılan bir meme : “I wish I could turn back the clock. I’d find you sooner and love you longer – Zamanı geri alabilmeyi isterdim. O zaman seni daha önce bulur ve daha uzun süre severdim.” Bunu bir erkeğin kız arkadaşına, ikinci boşanması sonrası bulduğu kız arkadaşına, gönderdiğini farkettim. Bu elemanın düşünmek istemeyeceği şey, eğer kız arkadaşını daha erken bulsa idi, kız kendini keşfetmekle meşgul olduğundan, oğlumuzun yanından bile geçmeyeceğidir.
Oyunun ilk kuralı, oyun hakkında konuşmamaktır. Yani burası gibi kırmızı hap mekanında konuşmaktan bahsetmiyorum, dışarıda, mavi haplılar matrixinde konuşmamak. Sadece kadınlarla değil, zaten en büyük hata oyunu üzerinde oyun uyguladığınız kadın ile konuşmaktır, erkeklerle de. Bunun böyle olduğunu, mavi haplı birkaç elemanı çekip çıkarmaya çalıştığınızda farkedeceksiniz. Her 5 erkekten 4’ü kırmızı hap gerçeklerini duyduğunda size düşmanca davranacak ve duyar kasarak bir beyaz şövalyeye (white knight) dönüşecektir. Beyni çocukluğundan beridir sadece hayatındaki kadınları değil, kadın milletini Olimpos Dağında tanrılar arasına koyup tapmaya programlanmış bir erkeğin, kırmızı hap görünce ilk tepkisi şövalye kesilmektir. Bunun arkasındaki en etkin motivasyonu da öyle utanıp sıkılmadan söylemek lazım : duyar kasarak bir kadının (ya da kadın milletinin) bu şövalyenin kötü çocuklara karşı yaptığı “kahramanca” savunmayı görmesini ve kendisini seks ile ödüllendirmesini beklemek. Ekşi Sözlük gibi camialardaki gizlilik koşullarında bile motivasyon bu (duyar kasmanın yanında). The Red Pill gibi başlıklarda kırmızı hapa saldırıp, mesaj kutusuna hatunlardan gelecek mesajları beklemek. Beta oyunu oynayan erkekler (erkeklerin rahat bir yüzde 80 – 85i) için kırmızı haplı biri ile karşılaşmak, kadınlardan yana çıkarak, hatta kadınlaşarak (kadınların klasik utandırma taktiklerini kullanarak) yatağa yol almaktır.
Fakat olayın bir de daha derine inen yanı var. Bir betanın oyunu, sadece kız tavlamak için geçerli olduğunu sandığından böyle değildir, yılların ego yatırımı nedeniyle artık kendi kişiliği olduğu için sıkı sıkıya sarıldığı birşeydir. Feminen beyin yıkamanın öğretileri (ruh ikizi, kadının kutsallığı, kişiliğine tek kelime referans olmadan ve otomatikman bir kadının saygıyı haketmesi, sadece kendin ol, vs.) bir din gibidir artık ve ortalama betamız da kendini beyaz şövalye sansa da bu dinin en önde cepheye sürülen piyonu. Burada artık beta sadece kendi egosunu değil, sistemi (matrix) savunmaktadır. Daha önce de bahsetmiştik, OHS‘ler kovadaki yengeçler gibidir.
Sistemin de hakkını vermek gerek. Kadınların cinsel pazar değerinin doruklarında olduğu 18 – 27 yaş arasında sabırla bir kadının yörüngesindeki bu uydu erkeğin aslında gerçekten aradığı şey olduğunun farkına varmasını bekler ve gerçekten de 28 yaşını geçtikten sonra kadın birden kendilerini ağlatan o kötü çocukları bırakır ve bu iyi çocuğu kapar. Kadın nedense birden bu iyi çocuğun değerinin farkına varmıştır. Son gülen, onun “kara şövalyelere” karşı değişmez duygusal tamponu “beyaz şövalyemiz”dir. “Kazanmış” olduğu için haklıdır da. Tabii kırmızı hap gerçeğinin zerre kadar farkında olmadığından, kadının gençlik ve güzelliği artık gerçek erkek çekmeye yetmediği zaman hatunun kafeslediği sağlayıcı beta olduğunun, kazanan değil, çifte kaybeden olduğunun (hem 20lerinde seksiz kalmıştır hem de 30larında, yani CPDsi tepe olması gereken çağda uyanmadan kafeslenmiştir). Bu kazanan arkadaşlarımızı genelde 40larında ağır bir orta yaş krizi bekler.
Giderek artan sayıda kadın tarafından sergilenmeye başlayan prenses sendromu, sosyal medya sebebiyle daha görünür hale geldi ve kadınları pençesine almaya başlayan narsisizm ve son zamanlarda bolca pompalanan 3. dalga feminizmin “girl power” propogandası ile salgın hastalık halinde ilerliyor. Buna bir de her sene artan sayıda piyasaya sürülen “kızım, prensesim benim”, “kızım, ilk aşkı olduğum canım”(*) salya-sümük duygu böceği beta baba sürüsünün bitmek – tükenmez prenses yetiştirme gayretini ekleyin, durumun daha da kötüleşeceğinden emin olabilirsiniz (büyük konuşmayayım, kız babası olunca bu meriçleri anlarım demiştim ama oldum ve bunların anlaşılacak bir tarafı olmadığını gördüm. Neyse bu başka bir yazının konusu).
Sosyal medya, birçok kadının kendi cinsel pazar değerini gülünç duruma düşecek kadar abarttığını gözümüze vurup duruyor. Yanlış anlamayın, bir kadının iyi vücutlu, yakışıklı, eğlenceli, romantik falan bir erkek aramasında bir problem yok, ya da bu tür özellikteki erkekleri sadece CPDsi çok yüksek kadınlar arama hakkına sahiptir de demiyoruz. Fakat ortalamanın derece derece altında hatunların 22 yaşında bir modelin çekiciliğine sahipmiş gibi hareket etmesi de şimdi pek sağlıklı bir ruh haline işaret etmiyor. Yine tekrarlayalım, kimseyi aşağılamak niyetinde değiliz ama gelin eğri oturup doğru konuşalım hanımlar, eğer beyaz atlı yakışıklı prensten aşağısı olmaz diyorsanız, sizin de biraz Pamuk Prenses’ten aşağısı olmamanız gerekmiyor mu?
Aynaya bakmadan süper model sevgili arayan erkek yok mu? Var tabii ama bu tip gülünç narsisizm daha çok kadınlar tarafından sergileniyor. “1.60 boyuyla 1.80in altında adamla çıkmam” tipi bir yaklaşım mesela kadınlar tarafından açıkça ve çokça dile getirirken biz erkekler genelde bunun tam karşılığı olan “kilolu kadınla çıkmam” yaklaşımını bu kadar hevesle dillendirmiyoruz. Geçenlerde televizyonda bir kadın izledim, “ben 10’um erkeğim 12 olmak zorunda” diyordu ama kimse de çıkıp ablaya o kiloyla neyin 10 (maksimum 6.5 bir hatun ve eğer kiloyu takıyorsanız iyi bir 5) demiyordu. Zaten sorun da bu. Kadınlar birbirlerini şöyle harikasın, böyle şahanesin, “Biricik’ciğim çok çok güzelsin” falan diye sosyal medyada aralıksız gazlarken, meriç çoğunlukta gerçeği söylersem ya vermezlerse diye olumlu kafa sallamaktan başka bir iş yapmadığından, bu ablalara “bir dakika ya” diyen kimse yok.
Prenses sendromu yaşayan kadınlardan uzak durun. Mesela Tinder‘da rastladınız mı fotodakinin inanılmaz güzel olmasının bile engel olamadığı bir sola at refleksi geliştirin. Hani şu burnunda inek halkası olan, ya da kısa mavi saçlı hatunları görür görmez geliştirmeniz gereken refleksten. Eğer kız arkadaşınız bu sendromdan müzdarip ise, arşivimize bakın, ve hatundan en kısa sürede kurtulun.
Bu konuya sonra bir yazıda girerim dedim ama dayanamayacağım : kız babası iseniz kızınızı prenses sendromu ile yetiştirmeyin. Sizin sizden başka çok az kimse için çok önemli olan çocuğunuzu, kendinden başka kimsenin yaşamadığı “Egom Krallığı”nın prensesi yetiştirirseniz, kızınızın ilerde mutsuz olmasında büyük pay sahibi olursunuz. Demedi demeyin.
Ne kadar acı verici olsa da kendiniz aşağıdaki durumda hayal edin. Aşağıda, ilk öpücüğü olabilecek son ana saklayan bir erkeğin karşılaşabileceği dramı görüyorsunuz. Filmlerde bu öpücüğü son ana kadar (kız kapıdan içeri adım atmadan) saklayıp son anda almak romantik görünebilir, ama gerçek hayatta bu kötü bir “oyun“. Ne öpücüğü ki bu zaten? Seksiz geçen gecelerime bir sekssiz gece daha ekledin, teşekkürler öpücüğü mü?
Şu filmlerden öğrendiğiniz romantik saçmalıkları unutun. Olayı fiziksel temasa evriltmek bir erkeğin, bütün gece azar azar yapması gereken birşey, gecenin sonunda aceleyle ve can havliyle yapacağı birşey değil. Eğer buluşmada illa öpücük hamlesi yapacaksanız, gecenin içinde, duyguların tırmandığı bir noktada yapın (o an hiç yoksa zaten orda hayat yoktur muhtemelen), herşey olup bittikten ve heyecan gece sonu yorgunluğuna evrildikten sonra değil. Bütün buluşma boyunca uslu erkek kardeş gibi davranıp, gecenin sonunda öpücük beklemek tipik bir beta oyunu.
Videodaki evladımız vücut dilinden anlamıyor maalesef. Hatunun bilinçaltı çanta (ya da kitap mı o?) ile vajinasını komple bloke etmiş, zaten daha ortada öpücük denemesi yokken beni öpme diye bağırıyor. Zamanlama konusunda sıçan oğlumuz maalesef bir de uzun süre eğilerek öpücük kovalayarak sıvıyor.
Mumbai merkezli genç komedyen ve aktörlerin güzel skeçlerinin yer aldığı SNG Comedy sayfasından uydu erkek nasıl olunur, nasıl friendzone’a parkedilir konusunda enfes ve komik bir skeç. Elemanlar çıkma teklifinin iş başvurusu olduğu paralel evrende olayı güzel anlatmışlar.
Video bir erkeğin genelde friendzone kendi ısrarı ile düştüğünü güzel bir şekilde anlatıyor.
NOT : Türkçe altyazılı, eğer otomatik açılmıyor ise CCden açabilirsiniz.
2011 yapımı Crazy, Stupid, Love filminin efsane alışveriş merkezi sahnesi. Karısı tarafından aldatılan bir ömür boyu beta Cal (Steve Carrell), barda tanıştığı ve kendine acıyan alfa kurt Jacob (Ryan Gosling) tarafından oyunun kurallarını öğrenmeye başlıyor. Cal’ın the red pill’i yutmaya başladığı bu sekansta Jacob önce Cal’ın giyimini değiştiriyor.
Film çok güzel, daha önce yapmadıysanız mutlaka izleyin.
Manosphere’in ilk defa filizlenmeye başladığı ve olayın temel olarak hatunları yatağa atmaktan ibaret olduğu yıllarda, efsanevi The Mystery Method içinde ortaya atılan ve Average Frustrated Chump (AFC) diye bir kavram var. Kabaca “Ortalama Umutsuz Salak” (OUS) diye çevrilebilir. AFC bugün beta ya da herb (herbivor – otçul) gibi kelimelere eşdeğer. Türkçe kırmızı hap camiasında meriç, mavi haplı ya da uydu erkek olarak bilinen erkek tipi.
Birçok AFC, sorunun içinden dışarı bakan insan evladı, AFC’nin sorunları ile kendi hayatı arasında paralellik kurabilir. Fişten çekilmeye başladıklarında özellikle kavramın kendi geçmişte kalmakta olan kafa yapılarını açıklamakta ne kadar iyi olduğunu kavrarlar.
Feminin idealleştirmelerine (disney tarzı aşk masalı gibi) inanmak
Cinsiyet eşitliği için kadının yüceltilirken erkeğin alçaltılması gerektiğine inanmak (bu ne kadar kurnazca ve gizli kapaklı olursa olsun)
Kurtarıcı ekolü– kadının cinselliğini onun için yapılacak şeyler ve çözülecek problemlerle elde etmeye çalışmak (çiçekler, pahalı yemekler, ayıcıklar (hala var bu), yapılan ödevler, onarılan laptoplar vs. gibi uzayan bir belirtiler listesi vardır bunun)
Kendini feda etme ekolü – kendinden ve hayatından ne kadar feda edersen, aşkını / sevgini / kendini adamanı o kadar fazla gösterirsin modu
Arkadaş olalımdan yürümek – Önce arkadaş, uydu erkek, friendzone vatandaşı olayım, ordan hatun benim kendini kullanan öküzlerden farkımı görüp bana verir ekolüdür ki gerçekten de hatun o “öküz”lerin ilgisini çekememeye başladığı 30lu yaşlarda bu delikanlıya varır)
Temel olarak yeni yetme iken geliştirilen ergen flört tekniklerine takılıp kalmak
Seri tek eşlilik ve bunun getirdiği güvensizliklerle bezeli bir ilişki geçmişi (bunlar bırakın bir kızla ilişkide iken, ONEitis’ine yazarken bile başka kadına kur yapmazlar 🙁 )
Kadınların kendilerinin ilişkiden ne istediklerini anladıklarını, bunu 100% samimiyetle karşılarındakine belirttiklerini sanmak (kadın bunun aksini gösteren düzinelerce davranış sergilese de). Kadının davranışlarını objektif bir şekilde gözlemleyerek bundan ne istediğini çıkarmak yerine tümden gelim ile ne istediğini anlamaya çalışmak
Kadının doğal eğiliminin duygusal değil mantıklı davranmak olduğunu sanmak
Özdeşleşme mitine inanmak. Kendini ne kadar idealindeki kadınla özdeşleştirirse ya da onun sözel olarak istediği ideal erkekle özdeşleşirse, onu etkileyeceğini sanmak. Ortak ilgi alanlarının ilişki ve sekse giden ve onu koruyan şey olduğunu sanmak (Kadınla başarılı olmak için kendini onun yerine koymak veya onun gibi düşünmek gerektiğini sanmak. ONEitieslerinin dertlerini telefonda saatlerce dinleyen uydu erkekler çok yapar bunu. Son zamanlarda hatun düşürmek için feminist olmak gerektiğini sanan erkekler de türediler ki bunlar uç noktada yapar bunu).
“Ben diğer erkeklere” benzemem mitine inanmak. Buna göre kendisi kızımızın canını yakan “kötü” çocuk sürüsünden değildir. Kendisi aslında kızımızın aradığı ve az bulunur adamdır. İşin komedi tarafı da, aslında kendisi gibi zararsız efendi çocukların çoğunluk olmasıdır. Ortalama güzel bir hatunun bir mesaj uzağında kendinden bir düzine vardır aslında.
Uzak mesafe ilişkisini ilişki sayar.
Kadınları kendi “ilişki yetenekleri” ya da yeteneksizliklerine göre sınıflamak. Şu hatun benim ligimde değil, şu hatun kaltak falan diye sınıflamalar yapmak
Toplumun kendini tek yüzük kafesine kapamak için pompaladığı yaşlanınca yanlız kalan erkek korkusuna kendini kaptırmak. Daha doğrusu hayatını yanlız geçirmenin, korkunç bir ilişki ve evlilikte ayak paspası olmaktan daha kötü olduğunu sanmak.
Kadın erkek eşitliğini, kadın erkek aynılığı sanmak. Kadın ve erkeklerin biyolojik ve sosyal koşullanma olarak farklı olduğunu anlamamak. Seçme – seçilme, kendi seçtiği kişi ile birlikte olma, istediği gibi giyinme, eğitim ve işte eşit fırsatlar, vs. gibi alanlarda “eşit” olmayı, aynı olmak sanmak. Özellikle ilişkiler konusunda kadınların düşünce ve güdülerinin erkekten tamamen farklı olduğunu anlayamamak.
Bu yukarıdaki liste daha da uzatılabilir. Burada amacımız “eğer şöyleyseniz AFCsiniz” listesi vermekten çok AFC kabaca ne demek onu anlatmak. Ortalama bir AFC’nin ego yatırımı yaptığı bu tür inançlar, kendi tipinin çoğunlukta olmasının da etkisi ile AFC’ye doğal görünür. Bununla çelişen erkek davranışları ise hem kötüdür, hem de bunları uygulamaya çalışan AFCler yapay ve sığ aptallardır.
AFCler kendi içinde bulundukları feminin inanç çukurunda birer yengeçtir. Aralarından biri kadın – erkek ilişkilerinin gerçek dinamiğine uyanır gibi olsun, diğerleri onu dibe çekmek için herşeyi yapar. Bu nedenle eğer bir AFC iseniz, diğer mavi haplılarla değil, kırmızı haplılarla takılmanız daha hayırlısı.
Belli ki fotoğrafı çeken bunlara bu pozu verdirmiş. Ellerini beline koy, kafanı çevirip omuz üstünden bak. Bir erkek için bu fotoda gay görünmeme imkanı sıfır.
Erkeklerden biri uymuş. Kendisi fotoğraftaki beta.
Erkeklerden birinin sikinde değil. Muhtemelen gözü başka bir hatunu keserken elini kızın poposundan çekmeye bile gerek görmemiş. Kendisi fotoğraftaki alfa.
Fotonun hikayeyi bilmiyoruz ama muhtemelen şu kuralın geçerli olduğu bir durum : sana söyleneni yapmak = beta. Kendi bildiğini okumak = alfa.