Duygusal güç – Bir erkeğin sahip olabileceği en büyük güç

Duygusal güç, insan toplumunda bir erkeğin sahip olabileceği en büyük güçtür, gerçekleştirmesi çok zordur ve çok az bulunur. Zaten tam da bu nedenle, kadınlar duygusal güce dolaysız bir arzu ile tepki verirler.

Para iyi veya kötü talihle kazanılıp kaybedilebilir. Fizik yaşlandıkça kötüleşebilir ve yanıltıcı da olabilir ama duygusal güç en büyük eşitleyicidir. Herkes kendi korkularıyla boğuşur ve kendi duygularını kontrol altına alabilen erkek gerçek şampiyondur.

Hayatınızın bir anında çok büyük bir felaketle yüz yüze kaldınız diyelim. Parasal, sosyal veya sağlıkla ilgili. Eğer siz duygusal olarak sağlam, sakin ve özgüvenliyseniz, problemleri aşarsınız ve yeniden tepeye çıkarsınız. Ama negatif duygulara yenik düşer, duygularınızın kontrolü altına girerseniz, size olanların insafına kalırsınız. Oldukça başarılı olmalarına rağmen duygularına yenik düşen ve intihar eden insanları duymuşsunuzdur. Duygusal güç, bir insanın içsel gücünün en önemli işaretidir.

Hayatın güçlükleri karşısında duygusal olarak dağılmayan ya da duygusal bir batağa saplanmayan erkek, bu güçlükleri aşabilme ihtimali en yüksek olan erkektir. Bu erkeğin kendi hayatı üzerindeki kontrolü, duygularına hakim olamayan bir milyonerden çok daha fazla olacaktır.

Duygularını kontrol edebilen bir erkek, korkuları ile yüzleşip onları yenerek başarıya ulaşabilir ve önüne çıkan her engeli aşabilir.

Kadınlar bunu bilinçaltlarında, içgüdü seviyesinde anlarlar. Kadınlar bu tip bir erkek ile birlikte olmayı arzular zira bu tip bir erkek dolaysız olarak kadının arzularını ateşe verebilir.

Daha önce de söylediğimiz gibi, önce ERKEK ADAM gibi davranmanız gerekir. Bu iyi bir başlangıç. Ama burada duramazsınız. Gerçekten ERKEK ADAM olana kadar çalışmanız lazım.

Duygusal gücü kazanmakta bir ironi vardır. Duygusal olarak güçlü olmak için sekse, aşka, ilgiye, sevgiye, nezakete ve insan sıcaklığına ihtiyaç duymamayı öğrenmeniz gerekir. Ama bir kere duygusal gücü kazanırsanız kadınlar bunu sezeceği için seks, aşk, ilgi, sevgi ve nezaket size yağmaya başlayacaklardır. Bu durumda da artık ihtiyaç duymadığınız şeyler size istemediğiniz kadar çok sunulacaktır.

Duygusal olarak güçlü olmak demek sizin BELİRLİ BİR KADINA ihtiyaç duymamanız anlamına gelir. Kıskançlık göstermemek, problemli hatunları hemen terk etmek anlamına gelir. Onların bu oyunlarını oynamazsınız zira daha iyisini bulabilirsiniz ve onu bulana kadar da arada kadına ihtiyaç duymadan yaşayabilirsiniz.

Duygusal olarak güçlü olmak demek sizin kadını elde etmek için kendinizden başka hiçbir şeye ihtiyaç duymamanız demektir. Siz ERKEK ADAMsınız, az bulunur bir ödülsünüz ve tek başınıza kıza bir lütufsunuz demektir. Yani bir kadına size ilgisi azalır diye hiçbir şey almamanız demektir. Eğer bu tür bir korkuya izin verirseniz, kız zaten sizi aşağılayacaktır. Kızlar bir erkeğin ilişkiyi taze tutmak için birşeyler almaya ihtiyaç duymasını, düşük statü olarak algılarlar.

Duygusal olarak güçlü olmak demek sizin bir kadını hiçbir zaman hayatınızın merkezine koymamanız demektir. Bir kadın hayatınızın merkezi değil, hayatınıza yoldaş olmalıdır.

Çoğu erkek, kadının onayına ihtiyaç duyarak çok fazla konuşur ve çok fazla gülümser. Bunları unutun. Şarkıları, dansları, çiçekleri, çikolotaları ve bunlar gibi tüm romantik yalanları aklınızdan çıkarın. Siz erkek adam değilseniz böyle şeyler her zaman geri teper. Bunlar sizin seksi olmadığınızı ve eksiğinizi böyle kapattığınızı gösterir ve kadınların sizi itici bulmasına neden olur. Bunu açıkça yüzünüze söylemezler tabii: “sorun sende değil bende” derler.

Bütün bunlar kendinizi olabildiğince iyi bir fiziğe sokmamanız, iyi giyinmemeniz, kariyer ve para kazanma hırsınızın olmaması anlamına gelmez tabii ki. Bunları kendinizin merkezinde olduğu hayatı en iyi hale getirmek için yaparsınız sadece, bunların kadınla bir ilgisi yoktur. Duygusal olarak güçlü bir erkeğin kendisini geliştirmesi ve daha özgüvenli, daha iyi fizikli ve iyi giyimli biri olması onu daha seksi yapar ama bu bir yan üründür.

Buyruk 3 – Önceliğin kendi misyonun olmalı, kadının değil
Esas oğlanın kendisini tamamlayan kadına ilanı aşk ettiği tüm o romantik klişeleri unutun. Bunun her fırsatta aksini iddia etmelerine rağmen kadınlar bir erkeğin “herşeyi” ya da varlığının merkezi olmayı istemezler. Tam tersine değerli bir erkeğin hayat amacına itaat etmeyi arzularlar, o erkeğin amacını gerçekleştirmesine yardım eden dişil güç olmak ve o erkeğin gösterdiği yolu takip etmek isterler. Bir kadının bütünlüğüne saygı gösterin ve ona “benim herşeyimsin” diye yalan söylemeyin. O sizin “herşeyiniz” değil, ve eğer öyle ise, yakında öyle olmayacak merak etmeyin.
The Sixteen Commandments of Poon, Amcığın 16 Buyruğu

Bir kadın için hiçbir şey yapmamak mı lazım peki? Tabii ki hayır. Bir kadına yalakalık etmek için birşey yapmakla bir kankanız için birşey yapmak arasında fark vardır. Siz ne kadar kendinizi kandırırsanız kandırın, kadınlar aradaki farkı sezerler. Bizim bahsettiğimiz kadına yalakalık olan şeyler. Bir kadın için birşeyi arkadaşınız için yapıyor gibi yapıyorsanız, bunu ima etmelisiniz.

Bir kadınla ilk tanıştığınızda şu kurala her zaman uyun: İlk 3 – 4 ay hiçbir İYİLİK, İLTİFAT VE HEDİYE yok. Kadının yaptığı hiçbir şeye duygusal bir tepki vermek yok. Nokta!

Bir kadın bu nedenle sizin soğuk ve mesafeli olduğunuzu söylerse,  (gerçekten soğuk değilseniz) sakın ola değişmeye ve yelkenleri suya salmaya yeltenmeyin. Gerçekte KADIN COOL VE MASKÜLİN BİR ERKEK ister ve bu söyledikleri sadece sizin hemen kontrolü bırakıp bırakmadığınızı test etmek içindir.

Disiplinin Pratiği – Bölüm 3 – Yeniden şarj etmek

Yazının ikinci bölümünde küçük ve aşamalı değişikliklerin gücünü görmüştük.

Hayatınızın kontrolünü elinize almak istiyorsanız, dikkat etmeniz gereken çok önemli bir şey daha var. Yorgun düşmeyin ve stres olmayın. Demesi kolay biliyorum ama merak etmeyin. Nasıl yapacağınızı size göstereceğim.

Zihinsel olarak tükendiğinizde, yaptığınız ya da yapmadığınız şeyler sizin bilinçli ve en iyi yargı gücünüze dayanmaktan uzaklaşır. İyi alışkanlıklar kazanmak istiyorsanız, kendinizi yeniden şarj etmeyi öğrenmeniz lazım.

Eğer bunun yumurta – tavuk olayı olduğunu düşünüyorsanız – yani stresi ve yorgunluğu engellemek için hayatınızın kontrolünüz altında olması gerekirken, kişinin hayatını daha iyi kontrol etmesi için stresli ve yorgun olmaması gerekliliği durumu – tamamen haklısınız. Ama stresli bir hayata, efektif bir yeniden şarj pratiği ekleyerek, döngüyü en zayıf noktasından kırabilirsiniz. Aslına bakarsanız, eğer stresli bir hayatınız varsa, bunu özellikle yapmalısınız. Bu pratik kolay ve sadece 10 dakikanızı alır.

Bu pratiğin pratiği hızla artmakta – internet yavaşça bu tavsiye ile dolmaya başladı ama çok az tavsiye disiplin bağlamında veriliyor – özellikle egoyu söndürmek ve “yorgunluk” hakkında. Bu şaşırtıcı zira bahsedeceğimiz pratiğin en önemli ikinci kullanımı, bu bahsettiğimiz alanlar (birincisi genel olarak ruhsal sağlık).

Bu pratik (alkışlar gelsin) meditasyondur. En basit haliyle (ki bence en iyi hali bu), oturun, kafanızı temizleyin, nefesinizi sakinleştirin ve “boş” zihninizi doğal haliyle gözlemleyin – hepsi bu. Başka her şey opsiyonel.

(Çevirenin notu : eleman meditasyonu anlamamış maalesef. Siz başka kaynaklardan nefes meditasyonuna bakın. Basitçe olay şimdiye / ana odaklanmaktır. Şimdi gibi sıkıcı ama hep orda olan nefese odaklanabilirsiniz. Amacınız zihninizi nefes alıp vermelerinize odaklamak. Odak noktanız nefesinizi nerde en iyi hissediyorsanız orası olabilir. Örneğin burun deliklerinin ucu. Sakin bir şekilde nefes alıp verin ve zihninizde bir şey düşünmeden nefese odaklanın.

Budistlerin maymun beyin dediği ve sürekli düşünceden düşünceye atlayan içsel konuşma tabii ki odağı hemen saçma sapan bir şeye çevirecektir. Bu içsel konuşmayı yakalayın, orada bırakıp zihninizi nefese çevirin. Kızmayın ve kasmayın. Halı üstünde oynaması gerekirken beton zemine emeklemiş yaramaz bir bebeği yeniden halı üzerine getirir gibi sakin olun. Maymun beyin 100 kere başka dala atasa, 100 kere nefese geri getirin.

Önceleri günde sadece 5 dakika ile başlayın. Her 3 haftada 5 dakika ekleyerek minimum 15 dakikaya çıkarın. Mümkünse 30 dakikaya. Başlangıçta zihin nefeste en fazla 5 – 10 saniye kalacaktır. Zamanla bu meditasyon süresine kadar artabilir. )

Söz veriyorum bu size bilinçli tercih ve planlarınızı yürütmek için daha fazla güç verecek ya da en azından bunu yapabilme şansınızı önemli oranda arttıracak. Meditasyon, zihnin pit stopudur, irade kuyusudur.

Bu, içsel olarak yapmanız gereken şey. Bunun yanında çevrenizdeki ilgi dağıtan ya da sizi işinizden alıkoyacak şekilde cezbeden şeyleri kaldırın. Bu şekilde zihniniz (bilinçaltında bile) bir sürü küçük şeyle meşgul olmayacak ve o an yapmakta olduğunuz şeye daha iyi odaklanacaktır. Efektif multitasking diye bir şey yoktur. Multitasking için dikkati dağıtmak, sıfır toplamlı bir oyundur.

Çevre yönetiminin temelleri

Düzenli bir yaşam alanı size çok yardımcı olacaktır. Darmadağın bir ev sizin felaket döngünüzün bir parçası ise arkadaşlarınızdan yardım dilenin (“evimi toplamaya çalışıyorum. Lütfen bana yardım et. Sana bira ve pizza alırım ve aynı şekilde sana yardım ederim). Ya da temizlikçi tutun. Çevrenizdeki stres kaynaklarını kaldırın ki hayatınızdaki diğer herşeyle başa çıkacak gücünüz kalsın.

Cezbedici şeyleri kaldırın. Diyet yapıyorsanız, gözünüzün önündeki Nutella kavanozlarını ve pizza sipariş ilanlarını kaldırın. Sigarayı bırakmaya çalışıyorsanız, çakmakları kaldırın. Gözden ırak, zihinden ırak. Bunlar yerine sizi dürtecek ve gaza getirecek yaratıcı hatırlatmaları göz önüne koyun. Mesela donunuzdan başka bir şey giymeden çekilmiş fotonuzu buzdolabına asın. Aslına bakarsanız benim vücut ölçüm buzdolabının kapağında duruyor. Fareler üzerinde özenle hazırlanmış deneyler gibi ama burada özellikle sizin davranışlarınızı kontrol etmek için.

Stresi azaltmak istiyorsanız, size gelen bilgi akışını düşürün. Kendinizi mağaraya kapatmayın ama kaliteyi sayıya tercih edin. Yüksek kaliteli haber kaynakları bulun ve sadece onları takip edin. Magazin ve sansasyonel yayın yapan kaynaklardan uzak durun. Eğer haber sizi sinirlendiriyorsa, muhtemelen orada kötü gazetecilik vardır ve bu kaynak sizin zihin sağlığınız için iyi değildir.

Disiplinin altta yatan mantığı,sizin yüksek yönetim fonksiyonlarınız olan rasyonel yetişkin zihniniz ile sizin oldukça fazla kararınızı yöneten içinizdeki 3 yaşındaki çocuk arasında yapıcı bir ilişki kurmak ve gücü dengelemektir.

Hiç kendinizi kandırmayın, o küçük göt hala içinizde. İnsan kişiliği ağaç gibidir – dışa doğru büyür, yeni katmanlar ekler ama derinlerdeki her zaman derinlerde kalır (aslında yaşlı ağaçların içinde boşluk oluşurken insanlar yaşlanınca dış katmanlar kalkar ve kişi ikinci çocukluğuna geriler … her benzetmenin bir sınırı var). Bütün impulsif davranışları, düşük dikkat süresi ve ani zevkler peşindeki miyop koşuşu ile içinizdeki çocuk hala orada. Genellikle siz yetişkin fonksiyonların kontrolü elinde tutmasını tercih edersiniz. Bu, stresli ve yorgun iken çok zordur ve bu nedenle de zihin meditasyonu ve çevre yönetimi önemlidir.

Bitti

Çeviri : Practical Discipline

Disiplinin Pratiği – Bölüm 2 – Küçük ve aşamalı değişiklikler

Yazı serisinin başlığının “pratik” olmasına rağmen oldukça teorik olan birinci bölümün devamında, pratikte iyi alışkanlıklar elde etmek için yararlı olacak tavsiyeler vereceğiz :

Küçük adımlar

Beyniniz ani değişikliklere direnir. Eğer kendinizi “yarından itibaren, yepyeni bir insan olacağım” gibi dev bir işe motive ederseniz, kendinizi tüketmek ve hızlıca eskiye dönmekten başka bir şey beceremezsiniz. Büyük ve ani değişiklikler işe yaramazlar, yavaş ve istikrarlı değişiklikler işe yararlar. Bu, disiplinin yo – yo etkisidir.  Konfor bölgenizin tam sınırına gitmelisiniz, sürdürülebilir tek tutum budur.

Küçük adımlarla ilerlerseniz, bir sene içinde bambaşka biri olduğunuzu farkedeceksiniz ama dönüşümün ne zaman ve nasıl olduğunu tam olarak bilemeyeceksiniz.

İşin sırrı küçük bir değişiklik yapmak ve beyninizin bunu yeni baz çizgisi olarak kabul etmesine izin vermektir. Bu, bir sonraki adımı daha kolaylaştıracaktır çünkü baz çizgisi az da olsa yükselmiştir. Bunu yeni değişiklik için tekrarlayın. Sonra bir daha tekrarlayın …

Şimdi söyleyeceğim şey size çok banal gelebilir ama öyle değil : Büyük şeyler küçük şeylerden meydana gelir. Israrla yaptığınız ve hergün takip ettiğiniz küçük değişiklikler, şaşırtıcı derecede büyük sonuçlar doğurur.

Hergün merdivenleri kullanın. Belki günde 5 – 10 kalori yakarsınız ama bir yılda bu rakam bir büyü pizza kalorisine denktir.  Evde küçük toparlamalar yapmaya günde 2 dakika ayırırsanız, bir ay içinde evinizin ne kadar derli toplu olduğuna şaşırırsınız.

Küçük ama istikrarlı şeyler. Merdivenleri kullanın. Beyniniz ani değişikliklere direnir ama aşamalı değişiklikler bu direnci bypass eder. Bu da bizi bir sonraki noktaya getiriyor.

Kademe Prensibi

Büyük değişiklikleri, daha küçük ve aşamalı, yönetilebilir adımlara bölerek gerçekleştirebilirsiniz. İşin sırrı, beyninizdeki değişim – karşıtı trolle, büyük bir değişim geçirmekte olduğunuzu farketirmemenizdir. Direnç, değişimin büyüklüğü ile katlanarak artar, aralarındaki ilişki doğru orantılı değildir. Bu prensip, hayatın birçok alanında işe yarar :

Casus edinmek örneğin öyle adaya gidip “bayım merhaba, kendi ülkenize ihanet etmek üzere, yabancı bir devlet için çalışmak ister misiniz?” diyerek olmaz. Zararsız ve savunulabilir bir dizi adımla – yemekler, küçük hediyeler ve çok hassas olmayan bilgiler istemeler ile olay sonunda büyük bir ihanete doğru gider. Porno sektöründe de sokaktan çevirdikleri kıza gidip “5 tane siyahi vücut geliştirici ile anal seks yapacaksın” diye sormazlar. Olay oldukça hoş ve yarı-çıplak fotolarla başlar (bak işte normal bir modellik işi bu) ve yarı – hoş ve çıplak fotoğraflara gider ve sonra … anladınız siz. Bunlar sinsi şeyler.

“Kaynayan sudaki kurbağa” zihin egzersizini bilirsiniz – hurafe gibi dursa da söylendiğine göre bir kurbağanın içinde bulunduğu tencereye kaynar su dökerseniz, kurbağa tencereden sıçarayarak kaçar ama soğuk su dökseniz ve yavaşça kaynatsanız, kurbağa tencerede kalır ve haşlanarak canverir. Kim böyle bir deney yapmak ister ya da bu gerçek mi bilmem ama içinizdeki tembel, sabotajcı, bahaneci trole yapmanız gereken budur. Siktiğimin trolünü canlı canlı haşlayın. Yavaş yavaş, farkına varmasına müsade etmeden.

Biz bu mekanizmayı iyi bir amaç için kullanmak istiyoruz.

Daha fazla spor mu yapmak istiyorsunuz? Yürüyün.  Yediğinize içtiğinize dikkat etmek mi istiyorsunuz? Önce sadece bir tane en kötü şeyi hayatınızdan çıkarın – tatlı / şeker muhtemelen. Sigarayı mı bırakmak istiyorsunuz? Günün o son sigarasını alın, kırıp üstüne sifonu çekin. Bu da bizi bir sonraki konumuza getiriyor :

İstisnaların Planlı Yönetimi

Kötü alışkanlıklarınızı yönetmenin en iyi yolu onları kabul edip çizelgelemektir. Kötü alışkanlıkların yokolmasını dileyemezsiniz, fakat onları kontrol edebilir ve onları planlarınıza katarak ataletlerini yönlendirebilirsiniz. Bu Judo metodudur.

Burada anahtar zamanlamayı ve dozajı kontrol edebilmektir. Diyet mi yapıyorsunuz? Diyet yapmadığınız günler planlayın (mesela haftada birgün). Hayatınızın değerli saatlerini Facebook’ta mı heba ediyorsunuz? “Tamam artık Facebook yok” – yanlış. “Arkadaşlarla iletişimi devam ettirmek için her akşam sadece 20 dakika Facebook” – doğru yöntem.

Beyninizin ani değişikliklere direndiğini unutmayın, özellikle de bu değişiklikler anlık zevklerden mahrum eden cinsten ise. Psikolojik bir bağımlılığı aniden bırakmak size hüsran, başarısızlık ve kendinden nefret etmek olarak geri dönecektir.

Bunu, istisnasız istisnaları kabul edip planlayarak (planlanmamış istisna olmayacak şekilde) bypass edebilirsiniz. “Bugün benim kaytarma günüm ve evde kalıp don atlet bilgisayar oynayacağım ve pizza yiyeceğim” demeniz tamamen kabul edilebilir. Ama bunu planlı yapın, az yapın ve bilinçli yapın – birden bire başınıza gelmesine izin vermeyin. Herhangi bir planınızın olması plansız ne yapacağınızı bilememenizden iyidir.

Paradoks şu ki hoşgördüğünüz kaytarmalar zevkli bile değiller. Suçluluk ve değersizlik hissetmeniz neden olurlar. Ama bilinçli ve planlı yaptığınız kaytarmalar rahatlatıcı ve zevklidir. Pijamalar, dondurma ve Gilmore Girls bölümlerini arka arkaya izlemek için de günler olacak. Ama bunun başınıza plansız gelmesine izin vermeyin.

İtelemeler ve Taahhütler

Bir başka güçlü hile de şu : Kendiniz için iyi bir şey yapmanıza engel olan dirençleri engellemek için, doğru yönde ama daha az dirence neden olacak “itelemeler” yapın. Açıklayayım.

Burada amaç, trolü harekete geçirmeden, doğru yönde ve beyinde direnç oluşturmayacak sembolik adımlar atmaktır. Bu konsepti Scott Adams’tan öğrendim. Eğer spor yapacak havada değilseniz ama yapmanız gerekli ise, spor kıyafetlerini giyin. Bu kolay değil mi? Bu beyninizin vites değiştirmesi ve kendinizi spor yaparken bulmanız için yeterli olacaktır.

Amaçladığınız değişim yönünde küçük ve sembolik adımlar atın. Bu tür itelemeler ve hatırlatmalar konusunda, Dan Ariely’nin çalışmalarını tavsiye ederim. Eğer spor salonu şortu ve gıda alacaksanız, tam bu sırada alın. Böylece sağlıklı seçim yapmaya öncelik vermiş olursunuz.

Bunun çalışmasının iki nedeni var – iteleme öncelendirmesi (ve burası çok çok çok çok önemli), tutarlılık ihtiyacı. Beyninizi “daha yeni spor malzemeleri aldım, ben sağlıklı tercihler yapan bir insanım. Bu nedenle abur cubur reyonuna girmemeliyim.”

Tutarlılık işe yarar zira tutarsızlık egonun bütünlüğünü tehdit eder. Geçmiş tercihlerimiz bizim kimliğimizi oluşturur ve biz bunu muhafaza etmek isteriz. Siz burada resmen kendi bütünlüğünüz için sağlıklı tercihler yapıyorsunuz. Ego-savunması sizin için çalışıyor.

Bir daha tekrar etmeme izin verin : tutarlılık, benlik algınızın hayatta kalması için gereklidir. Bunu basit, küçük, akıllıca ve direnç yaratmayan şeyler yaparken kullanabilirsiniz ve kendinizi yararlı bir yöne kilitleyebilirsiniz. Bu hayat yönetiminin nükleer silah deposudur. Akıllıca kullanın.

Üçüncü bölümde, yeniden sarj etme konusu ile devam ediyoruz.

Çeviri : Practical Discipline

Disiplinin Pratiği – Bölüm 1 – Motivasyonu siktir edin sizin disipline ihtiyacınız var.

Çevirenin Notu : İşleri sürekli erteleyen insanların temel paradigma problemini özetleyen güzel bir yazı. Ben şahsen motivasyon gibi duygu ve hislerle ilgili bir şeyin disiplin gibi iş yapmakla ilgili bir şeyin önüne geçmesinin, toplumun feminenleşmesi ile alakalı olduğunu düşünüyorum. Gerçeklerden, iş yapmaktan önce hisler ve ruh hali!

Bir şey yapmanız gerektiğinde bunu kendinize yaptırmanın temelde iki yolu var :

Birincisi, daha popüler ama kahredici şekilde yanlış opsiyon, kendinizi bu işi yapmaya motive etmeye çalışmak.

İkincisi, hiç popüler olmayan ama tamamen doğru opsiyon ise disiplin kazanmak.

Bu, değişik bir perspektif kazandığınız anda hemen daha iyi sonuçlar aldığınız şeylerden birisi. Paradigma değişimi kavramının kullanıldığı çok az yer, bu kavramın hakkını verir. Motivasyon – disiplin paradigması, bu yerlerden biridir.

Peki motivasyon ve disiplinin farkı nedir?

Motivasyon, çok kabaca söylersek, bir işi tamamlamak için belli bir zihinsel ve duygusal halin gerekli olduğu gibi bir yanlış varsayım üzerinde hareket eder.  Bu tamamen yanlış bir varsayımdır.

Disiplin ise tam tersine, dışsal fonksiyonaliteyi ruh halinden ve duygulardan ayırır. Bunun yarattığı fark ise çok büyüktür.

Bir işin başarılı bir şekilde tamamlanması, işleri sürekli erteleyenlerin işe başlamak için gerektiğini düşündüğü ruh halini sağlar! Şöyle bir benzetme yapalım : antrenmana başlamak için mükemmel sporcu vücuduna sahip olmayı bekleyemezsiniz. Antrenman ile sporcu vücuduna sahip olursunuz.

Eğer harekete geçmenin ön koşulu duygular olursa, doğru ruh halini beklemenin kendisi işleri ertemelenin sinsi bir versiyonu haline gelir.Bunun ne demek olduğunu çok iyi biliyorum maalesef. Keşke zor yoldan kendim keşfedeceğime, 20, 15 ya da 10 yıl önce biri bana bunu öğretse idi.

Eğer bir şeyler yapabilecek ruh hali gelene kadar beklerseniz, sıçarsınız. Bu tam olarak korkunç erteleme döngüsünün ortaya çıkmasını sağlayan şeydir.

İşleri erteleme döngüsü

Motivasyonu beklemenin temelinde, sadece yapmayı istediğimiz şeyleri yapmamız gerektiğini düşünen çocukça bir fantazi vardır. Bu nedenle de problemi şöyle tanımlarız : “Mantiki olarak yapmam gerektiğine karar verdiğim şeyleri yapacak havaya nasıl girerim?” YANLIŞ!

Doğru soru şudur : “Duygularımı takmadan, bilinçli olarak yapmaya karar verdiğim şeyleri, mızmızlanmadan nasıl yaparım?”

Demek istediğim, duygular ile hareketler arasındaki ilişkiyi kesin ve ne hissettiğinize aldırmadan sadece yapın! Ancak yaptıktan sonra iyi, enerji dolu ve istekli hissedeceksiniz.

Motivasyon yanlış bir yöntem. Bu yanlış çerçevenin, gelişmiş ülkelerde hızla yayılan “iç çamaşırlarıyla odada oturup bilgisayar ya da sikiyle oynama” salgın hastalığının sebebi olduğuna 100% eminim.

Motivasyona dayanmanın psikolojik problemleri de var.

Gerçek hayatta, gerçek dünyada insanların yapması gereken şeylerin çoğu, aklı başında hiç kimsenin büyük bir istekle yapmak isteyeceği şeyler değiller. “Motivasyon”, kendi başına hiçbir istek yaratma şansı olmayan işleri yapmak için büyük bir engel yaratır. Bu soruna kaytarmak haricindeki tek çözüm ise, insanlara istemeseler de yapmaya yönlendirmek. Bu korkunç görünen ama neyse ki aldatıcı bir ikilem.

Temelde ruh sıkıcı ve kasvetli bir aktiviteye büyük bir istek boca etmeye çalışmak, bir çeşit kendi kendine psikolojik zarar vermek ve gönüllü deliliktir. BU EXCEL DOSYALARINI DÜZENLEMEK İÇİN ÖYLE BÜYÜK BİR İSTEK DUYUYORUM Kİ, YILLIK MAAŞLARIN GELECEK YILLARDA DEĞERİNİ HESAPLAYACAK FORMÜLLERİ YAZMAK İÇİN SABIRSIZLANIYORUM. İŞİMİ ÇOK SEVİYORUM!!!!”

Orta şiddette manik depresif ruh halini kendi kendine dayatmanın optimal bir insan aktivitesi olduğunu düşünmüyorum. Bunun depresif episodlarla dengelenmesi kaçınılmaz zira insan beyni süresiz olarak zorlanmaya dayanamaz. Güvenlik vanaları açılacak, hormonal akşamdan kalmalar yaşanacaktır.

Başınıza gelebilecek en kötü şey, yanlış şeyi başarmaktır – geçici olarak. Daha üstün bir senaryo ise, ruh sağlığınızı korumaktır ama bu maalesef ahlaki bir problem olarak algılanır. “Yine de bütün gün kağıtları destelediğim işimi sevmiyorum, bende bir sorun olmalı.” “Hala pastayı salataya tercih ediyorum ve kilo veremiyorum. Ben zayıf biriyim.” “Motivasyon hakkında başka bir kitap almalıyım”. Saçmalık. Temel problem zaten bu sorunlara motivasyonun varlığı veya yokluğu çerçevesinde yaklaşmak. Cevap disiplin, motivasyon değil.

Motivasyonun bir problemi daha var : raf ömrü kısa ve sürekli yenilenmesi gerekli. Motivasyon, krank milini sürekli elle çevirmeye benzer. En fazla bir miktar enerji depolayabilir. Bazen başından ciddi bir zihinsel enerji depolamanın gerekli olduğu uç durumlar tabii ki var. Olimpik bir müsabakadan veya hapishaneden kaçmadan önce mesela. Ama bu, gündelik yaşam için kötü bir strateji.

Disiplin ise motor gibidir. Bir kere çalıştırıldı mı, sisteme sürekli enerji sağlar.

Verimliliğin ön koşulu olan bir ruh hali yoktur. Sürekli ve uzun vadeli sonuçlar için, disiplin motivasyona galip gelir, toz yutturur, nal toplatır, anasını siker.

Özetlersek, motivasyon bir şeyler yapacak gibi hissetmeye çalışmaktır. Disiplin ise yapmayı istemesen de yapmaktır. Yaptıktan sonra iyi hissedersin.

Disiplin bir sistemdir, motivasyon ise hedeflere benzer. Aralarında simetri vardır. Disiplin az çok kendi kendini besleyen ve sabit bir güçtür, motivasyon ise parlayıp sönen bir şey.

Peki nasıl disiplin kazanırız? Alışkanlıklar kazanarak – önce yönetebileceğiniz küçük alışkanlıklar, ne kadar göze görünmez olursa olsun kazanmak ve oradan kazanılan momentumu başka ve bir tık daha büyük bir alışkanlığa yatırarak olur. Azar azar rutininizde daha büyük, daha zor değişiklikler yaparsınız ve pozitif geribesleme döngüsü yaratırsınız.

Motivasyon, verimliliğe karşıdır. Aslolan disiplindir.

Devamı 2. bölümde : Disiplinin Pratiği – Bölüm 2 – Küçük ve aşamalı değişiklikler

Çeviri : Screw motivation, what you need is discipline.

Özdisiplin ve kendinize uyguladığınız “acı” kendinizi geliştimenizin en güçlü aracı.

Acı güzeldir. Sadece fiziksel acıdan bahsetmiyorum, o da bu işin parçası ama ben rahatınızı bozan herşeyden bahsediyorum.

Son 2 yıldır  farkediyorum ki acı gerçekten harika ve güçlü bir araç. Acı sayesinde, hayatımızı heykel gibi şekillendirebilir ve hem kendimizi hem de çevremizi kontrol edebiliriz. Gün boyunca kendinizi küçük zevklerden mahrum bırakarak, irade gücünüzü spor salonunda çalışarak kaslarınızı geliştirdiğiniz gibi geliştirebilirsiniz.

Hayır, o patates cipslerini bu sefer yemeyeceğim; paketi kapatıp uzağa koyacağım.
Hayır, duşa ılık su ile başlamayacağım; banyoyu başından sonuna buz gibi suyla yapacağım.
Hayır, yeni mesaj gelmişmi diye telefonumu açmayacağım; telefonumu cebimde bırakacağım.
Hayır, bacaklarım yorgun olsa da oturmayacağım; 5 dakika daha fazla ayakta kalacağım.
Hayır, yarın işe gitmeyeceğim için engel olmamasına rağmen bu partide içmeyeceğim. Ayık kalacağım.

Acı, acıdan doğal olarak kaçtığımız için güzel bir şey.  Kendimizi bilerek ve isteyerek küçük rahatsızlıklara maruz / zevklerden mahrum bıraktığımızda, doğal olarak hoşlanmadığımız bi şeyin üstüne gidiyoruz ve doğaüstü oluyoruz. Zevk dürtümüze hayır diyoruz. Hayvan beynimize, bilinçaltımıza, insanaltı dürtülerimize hayır diyoruz. Hayır, kendi hareketlerimi ben kontrol ederim, dürtülerim değil diyoruz.

•••

Varmaya çalıştığım yer şu : gün boyunca sırf “hareketlerimi ben kontrol ederimi” kendi kendine ispatlamak için küçük zevkleri reddederek, olağanüstü bir özgüven ve kontrol geliştirmeye başlarsınız. Sıradan gündelik yaşamınızın tüm küçük detaylarının kontrolünüz altında olduğunu farkettiğinizde, aynı kontrolü hayatınızın her alanına yayabileceğini farketmeye başlarsınız. İnsan kendi kaderinin yöneticisidir, ve bunu gerçekten takdir etmenin en iyi yolu acı yoldan yürümektir.

Bu yazıyı yazma sebebim, daha öncesine göre çok münzevi bir hayat yaşaman ve bunun harika bir şey olması. NoFap’ın (mastürbasyondan uzak durmak) sağladığı süper güçler aslında yeni keşfedilen kontrol hissinin ürünü.  Kendi hareketlerinizin sizin kontrolünde olduğuna gerçekten inanırsanız, bu kontrolün hayatınızın her alanında kurulabileceğini farkedersiniz.

Dölü salmamak değerli bir şey, şüphe yok. Ama samimi şekilde düşünüyorum ki NoFap’ın bu kadar kendine güven üretmesinin asıl sebebi kendi hayatınızı kontrol edebileceğiniz duygusu.

•••

Yani kendime şunu öğrettim : NoFap ile “süper güçler” kazandıktan sonra, neden aynı kontrolü her dürtüm üzerinde elde edemeyeyim ki? Bunu yaptım ve HA SİKTİR dedim. Aynı kontrolü diğer tüm dürtülere uyguladığımda, NoFap ile deneyimlediğim “süper güçler” 100 kat arttı.

Size söylüyorum arkadaşlar, bu harika bir şey. Kendi kaderimin 100% kontrolümde olduğunu biliyorum ve bunu 100% acıyı takdir etmeme ve yeni münzeviliğime bağlıyorum. Her fırsatta rahat olmayanı kabul etmenin ne kadar harika bir şey olduğunu anlatamam. Hayatımda hiç bu kadar olumlu ve kendi kaderimi ellerimde hissetmemiştim. Hiçbir zaman.

Ben bunun kendime istediğim şeyi yapabilirim mesajı vermek olduğunu düşünüyorum. Bunu yapmak için bir neden olmasa ve sırf yapabileceğim için yapmış olsam bile. Bu bana sürekli zevkli yolu seçmem gerektiğini ve başka şansım olmadığını söyleyen dürtülerime kocaman bir siktir git demek.

HAYIR. Burada patron benim. Ve ben daha az zevkli yolu seçiyorum. Çünkü, siktirin gidin dürtülerim. Siktir git hayvan beynim. Siktirin gidin içgüdülerim. Hayır, hiçbiriniz beni kontrol etmiyorsunuz.

•••

Uyarı:

Hiçbir şeklide kendine zarar vermeyi teşvik etmiyorum. Kendine zarar vermekten ve hatta kalıcı hasar bırakmaktan değil, geçici rahatsızlıklardan bahsediyorum. Bunların farkı büyük ve lütfen bu farkı ıskalayıp beni yanlış anlamayın.

Sanırım kendine zarar  verenler de hayatlarını kontrol etmeye çalışıyorlar ama maalesef yanlış yolu seçmişler.

Eminim çok daha az olsa da kendine zarar vermenin bir nedeni de mazoşizm. Ben acıdan zevk almıyorum. Bu yazının amacı acıyı acı olduğu için kutsamak değil.

Rahatsızlıkları hala rahatsız buluyorum. Emin olun rahat / zevkli şeyler yapmayı tercih ederdim. Ama daha önce belirttiğim gibi acının değeri tam da bu acıdan kaçınma / nefret etme duygusu.

•••

Kısacası, münzevi hayata girmeden önce insanın belli bir zihinsel seviyeye gelmesi lazım. Öncelikle, kendinizi geliştirmeye niyet etmelisiniz. Aynı zamanda kendi kontrolünüzü tamamen elinize almayı ve ruhunuzla bedeninizi uyumlu bir bütün haline getirmeyi niyet etmelisiniz. Ve son olarak da zevkten arınmış sürece olgunlaşmak için girmelisiniz.

Acı için acı çekmek değil büyümek için acı çekmek. Fark önemli. Eğer siz acının getireceği olgunlaşmadan değilde acının kendisinden hoşlanıyorsanız, mazoşistsiniz ve neden münzevi hayatı tercih ettiğinizi sorgulamalısınız.

EK (TRP Destekli Yorum):
İnsanların anlamadığı şu : özdisiplin pratiği ile zihnimize ve beynimize, hepimizin bağımlısı olduğumuz dopamin artışı olmadan da harekete geçmeyi öğretiyoruz. Dopamin beyninizin ödül hormonu ve abur cubur yediğinizde, uyuşturucu ve alkol aldığınızda, kumar oynadığınızda, porno izlediğinizde, seks yaptığınızda ve bilgisayar oyunu oynadığınızda salgılanır. Zor yolu ve özdisiplini seçtiğinizde kişi kısa vadeli dopamin vuruşları yerine uzun vadeli ödüller peşinde koşabilir. Bu, kişinin ilerlemesini ve gelişmesini sağlar. Biz abur cubura, video oyunlarına ve masturbasyona savaş açmadık. Biz beynimizdeki kısa vadeli zevk peşinde koşma mekanizmasına savaş açtık. Buda bunu 2,500 yıl önce bulmuş. Eğer zevk peşinde koşarsanız daha fazla acı ve ızdırap çekersiniz. Her türlü arzu eninde sonunda ızdıraba neden olur.

Kaynak : Self-discipline and self-induced suffering are you most powerful tools for self-improvement. Use pain to make yourself better.

Çevirenin Notu : TRP destekli yorumu yapan dopaminin rolünü benim bildiğim kadarıyla biraz yanlış tanımlamış ama bu mesajını etkilemiyor. Dopamin ödül (hedefe varma) değil doğru hedefte olma hormonu (bu nedenle bağımlılık hormonu diye de biliniyor) :

Sizin için, fareler ve diğer memeliler gibi, seks arzunuzu harekete geçiren şey dopamin adlı bir nörokimyasal. Dopamin beynin ödül devresi (reward circuit) ismi verilen bir kısmını ateşleyen bir kimyasal. Bu devre sizin arzu ve zevk hissettiğiniz ve aynı zamanda bir şeye bağımlı olduğunuz bölge.

Dopamin’in evrimsel görevi sizi genleriniz için iyi olan şeyi yapmaya itmek. Ne kadar çok dopamin salgılarsanız isteğiniz de o kadar şiddetli oluyor. Hiç dopamin yoksa, karşınızdaki şeyi / kişiyi tamamen es geçiyorsunuz. Çikolata, kremalı kek ve dondurma ile dopamin seviyesi tavan yaparen kereviz dopamin salgılatmayacaktır bile. Cinsel uyarı ise ödül devrenizde en çok dopamin salgılanması sağlayan doğal uyaran.

Dopamin’in göbek adı “bağımlılık molekülü” zira bağımlılık konusunda merkezi bir rolü var. Dopamin “zevk molekülü” olarak da bilinse de bu isim teknik olarak pek uygun değil aslında. Dopamin aslında tamamen ödül arama, tahmin ve isteme ile alakalı bir kimyasal. Dopamin uzun dönemli hedefler için potansiyel ödülü arama istek ve motivasyonu sağlıyor sadece. Bu konu tartışmalı olsa da, ödül ve zevk ise opioid denilen kimyasallar sayesinde.

Evlilik Oyunu

Her ne kadar kırmız hap erkekleri evlilikten soğutsa da özellikle çocuk sahibi olmak isteyenler için bu kaçınılmaz bir yol. Şahsi olarak kırmızı hapın evlilik ve uzun süreli ilişkilerde daha çok işe yaradığını düşünüyorum. O yüzden Rollo Tomasi’nin evlenecek erkeklere nelerden vazgeçtiklerini ve neye dikkat etmesi gerektiğini anlattığı bu yazıyı çevirdim. Yazı erken evlilikten bahsetse de her türlü evlilik için geçerli olduğunu düşündüğüm noktalar mevcut.

Okurlarımın da bildiği üzere kızım üniversite ikinci sınıfa gidiyor. Onun kendi hayatında aştığı her eşik, benim de geçmişe gitmeme ve o yaştayken deneyimlerimin kızıma göre ne kadar da farklı olduğunu düşünmeme neden oluyor. 19 yaşındayken kızım kadar düzenli ve – dürüst olmak gerekirse – varlıklı biri olabileceğim asla aklıma gelmezdi. O zamanlar, kısa bir süreliğine, yaptıklarım ve düşüncelerimle ilgili bir günlük tutmuştum. İlk “gerçek” kız arkadaşım bana düşüncelerimi yazmam için bir defter hediye etmişti (o da günlük tutan kızlardan biriydi); ben de o dönemki betalığımın gereğini yaparak kızlara karşı aslında mavi haptan kaynaklanan öfkemi bu deftere dökmüştüm. Bu günlüğü ilerde beni aldattığı zaman hissedeceği suçluluk duygusundan kurtulmak için bana hediye ettiğini ise çok sonra anlamıştım. Böylelikle kız arkadaşım, 18 yaşındayken ve heyecanla beklediği “parti yıllarına” henüz girmişken, ilk kız arkadaşıyla evleneceğini zanneden görev aşığı bir betadan da kurtulmuş oluyordu.

Bu olay 1988’de yaşandı. O zamanlar 19 yaşında olan Rollo Tomassi, klasik bir mavi haplı betaydı. O zamanlar nasıl bir düşünce yapım olduğunu tekrar görmek için ara sıra günlüğümden birkaç sayfa okuyorum ve ne kadar da idealist bir beta olduğumun farkına varıyorum. Üstelik aynı hülyalara dalmış birkaç arkadaşım da vardı. O zaman bu durumun benden önce de sonra da var olmaya devam edecek bir süreç olduğunu fark ettim. Bu dönem, Koruyucu Tıp (Preventive Medicine) kitabımda “Kırılma Süreci” adını verdiğim dönemdi.

Bu bahsettiğim kız benim ONEitisim olmuştu. Benimle (arzulu bir şekilde) sevişen ilk kızdı, benim gibi bir adamla birlikte olduğu için “kaliteli” olduğunu düşündüğüm kızdı. Dolayısıyla ben de “sıradan bir erkek” olmadığım için onun başkasıyla yatabilecek ve erkeklerle gönlünü eğlendirecek bir kız olmadığını düşünüyordum. Hatta bu kızla evlenmeyi istiyordum; çünkü mavi haplı kafa yapım kendimi feda edip kadına “destek” olmanın, onun hayallerini gerçekleştirmesine yardımcı olmanın en doğru yol olduğunu söylüyordu. Yol gösterenim de olmadığı için bu kararı vermem gayet kolaydı.

Kızım geçenlerde okuldaki en yakın kız arkadaşının 19 yaşındaki erkek arkadaşından evlenme teklifi aldığını söyledi. İki genç de üniversite ikinci sınıftalar. Bunu duyunca anılarım aklıma geldi. 49 yaşında şu bloğu yazarken yararlandığım bilgi ve deneyimi elde etmemi sağlayan ilk kız arkadaşımın beni terk etmiş olmasından memnuniyet duyuyorum. Bunu kabullenmek zor biliyorum, özellikle de bipolar kız arkadaşımla geçirdiğim sefil yılları düşününce. Ancak bu kötü deneyimler de iyi olanlar kadar gerekliydi. Bu yüzden kızımın arkadaşına “Tebrikler” demekte cidden zorlanıyorum.

Aslına bakarsanız bugünlerde 19 gibi erken bir yaşta evlenen hiç kimseye destek vermek istemem. Modern evlilik, bir erkek için hayvanat bahçesi gibidir. İnsanlar bana “Rollo, sen de evliyken neden evliliği bu kadar çok eleştiriyorsun?” diyorlar. Sanıyorlar ki evliliğim kötü olduğu için bu kadar olumsuz konuşuyorum. 21 senedir gayet mutlu bir şekilde devam eden evliliğime rağmen bugünün erkeklerine evliliği önermememin sebebi, evliliğin günümüz dünyasındaki halidir. MGTOW ve PUA camiasının üzerinde mutabakata vardığı belki de tek nokta evliliğin bir mavi hap düşüncesi olduğudur. Bu fikre karşı olduğumu daha önce birçok yazımda belirttim; ama bunu diyenlere hak vermiyor da değilim. Evliliğin riski, güzelliklerini kesinlikle aşıyor; ancak kırmızı hapla tanıştığı halde evliliğe adım atacak erkekler de mevcut. Bu erkekler, evlendikleri kadının tek bir sözüyle kendilerini evden attıracaklarını ve çocuklarını elinden alacaklarını gayet iyi biliyor. Evli erkekler olarak tabiri caizse hayatımızı ortaya koyup bir erkeğin girebileceği en riskli dünyaya adım atıyoruz. Çocuklarımızın ve ailemizin geçim derdi, mutluluğu ve gelecek kaygısı çoğu erkeğin yaşam enerjisini sömürüyor. İşin kötüsü, aldığımız riskten ötürü karılarımızın bizi anlamasını veya takdir etmesini de bekleyemiyoruz.

İşte kızımın arkadaşının 19 yaşındayken aldığı evlilik teklifinden sonra bunları düşündüm. Bu evliliğin gerçekleşmesi halinde, istatistiki olarak, 28 yaşına gelmeden boşanacaklar. Eminim ki bu teklifi yapan erkek bunu tam bir mavi hap idealizmiyle yapıyor ve ne yazık ki bu idealizm feminist buyruğun eşitlikçi hülyalarından fena halde etkilenmiş durumda. Doğal olarak da bunun iyi bir düşünce olduğunu söyleyemeyeceğim. Bu çocuğun babası olsaydım evlenmesini engellemeye çalışırdım; ama manosphere camiasında bunun doğru olduğunu söyleyen de çıkabilir elbette.

 “Büyüyen” Erkekler

Gelenekçi muhafazakâr çevrelerde evliliğin bir erkeğin “büyümesi” için son şansı olduğuna dair yaygın bir inanış var. Bugünkü evlilik kavramına bakarak bu fikre de karşı çıkıyorum; ama büyümeyi pek istemeyen erkeklerle dolu bir sosyal düzende bu gibi basmakalıp sözlerin kulağa ne kadar hoşa geldiğini de biliyorum. Bu fikir, AMOG (Alpha Male of Grup, Grubun Alfa Erkeği) olmanın yeni bir yolu olarak görülüyor (özellikle de dindar çevrelerde); evlenip aile kurmaktaki kerameti görebilecek kadar kendini bilen bir erkekseniz, ergenliğini uzatmak isteyen oğlan çocuklarına göre “daha iyi bir adam” olarak kabul ediliyorsunuz. Bu da pek yeni bir düşünce değil.

Bahsettiğim düşüncenin bu kadar yaygın olmasının sebebi ise uzun vadeli düşündükleri partnerlerine yatırım yapan erkeklerin birden fazla partner bulamadıkları için bu beceriksizliklerine kılıf uydurmaya çalışmasıdır. Böylelikle mecbur kaldıkları durumu aslında bir erdemmiş gibi sunuyorlar. Ama atladıkları ayrıntı şu ki bir kadınla hayatlarını geçirerek uzun vadede doğru kadını bulmalarını sağlayacak birden çok kadından kendilerini mahrum etmiş oluyorlar. Mavi hap, bir erkeğe daima tek bir kadınla ilişki kurmasını tavsiye ederken kadınları birden fazla eş potansiyelini değerlendirmeye teşvik eder.

Erkeklerin CPD’lerinin zirvesine varması daha uzun sürüyor demiştik; fakat esas sorun, bu erkeklerin kendilerini aile/evlilik hayatına hazırlayacak ve kadınların hipergami odaklı cinsel stratejilerine göre davranmalarını sağlayacak ilişkileri yeterince tecrübe etmemiş olmalarıdır. Kadınlar da erkekler de artık geç evleniyorlar. 34-35 yaşına kadar evlenemeyen kadınlar ise muhtemelen hiç evlenemeyecekler.

Erken Evlilik

19 yaşında evlilik teklifi yapan bu çocuğa “aferin” demek erdemli gibi görünse de bu teklifi yapmasına neden olan mavi hap düşünceleri evliliği tamamıyla bu genç adamın aleyhine çeviriyor. Ne genç erkekler ne de genç kadınlar ileride ulaşacakları potansiyeli görebiliyorlar. Dindar bir çevrede “meşru” sekse giden tek yol evlilik olduğu için erkenden evlenenler var; ancak “sürekli” seks yapabilmek için bir an önce evlenmesi gerektiğini düşünen erkeklerin de sayısı az değil. Aslında bu devirde kadınların evliliğe sıcak bakmaması bizim için bir lütuf; çünkü birçok genç erkek bu yatırımı yapabilmek için kendi hayallerinden vazgeçmeye hazır.

20 ile 24 yaş arasında yapılmış evliliklerin yüzde 39’u boşanmayla sonuçlanıyor. Bu durum aslında kadınların “gençliğimi yaşayamadım” sendromunun bir sonucu. Erken evliliğin mavi haplı idealist erkekler için en büyük dezavantajlarından birisi de hanımlarının hipergamisini bilmemeleridir. Kadınların yaptıkları tercihler ne kadar kötü olursa olsun hipergamilerinden vazgeçmediklerini daha önce yazmıştım. Tabii ki kültürel veya şahsi faktörler bunun etkisini azaltabilir; ama evrimin getirdiği dürtü asla tamamen kaybolmuyor. 20 yaşında evlenip çocuk sahibi olan bir kadın, 30’una geldiğinde etrafındaki bekâr arkadaşlarının heyecan verici deneyimlerini görüp öfkeyle dolacak. Olaylar ve kişiler değişebilir; ama hipergami değişmez.

Erken evlilik, bir erkeğin potansiyelini kısıtlar. Gelenekçi muhafazakârlar bu dediğime kızacak biliyorum; fakat evliliğin ve babalığın sorumlulukları erkeği bekârken değerlendirebileceği fırsatlardan alıkoyar. Aristo, “Erkekler için ideal evlilik yaşı 35, kadınlar içinse 18’dir.” demiş. Bunun sebebi, bir erkeğin gerçekten erkek olmak için çok uzun bir süreye ihtiyaç duymasıdır. Erkeğin evlenirken yapığı fedakârlıklardan biri de bekârken önüne çıkacak fırsatlardan vazgeçmektir. Hatta bazı fırsatlardan sırf evli olduğunuz için yararlanamayabilirsiniz. Erken evlenen erkeklerin çoğu bunun farkında bile değil.

Erken evlenip CPD’lerinin zirvesine gelene dek boşanmayan erkekler, orta yaş krizini daha sert yaşıyor. Bu da bir kadının CPD’si düştüğü için daha iyi bir adam bulamadığı zaman yaşadığı öfkeye denk geliyor. Aslında erkeklerin yaşadığının kriz olduğunu da sanmıyorum. Bu durum, oyunu ve dolayısıyla kadınları daha iyi anlamaya başladıkları zaman kendileriyle yaptıkları hesaplaşmanın bir yansıması. Mesele erkeğin evli olması değil; işin püf noktası erkeğin oyunu önceden bilseydi “yaşayabileceği” hayata dair pişmanlığıdır, yaptığı fedakârlıkların ve karşılığında elde ettiklerinin (tabi elde edilen bir şey varsa) bir muhasebesidir.

Erken evliliğin en büyük yararı, erkeği daha sonraki eşinin saygı duyacağı bir dünya kurma yolunda eğitmesidir. Dediğim şey kadınların din ve sosyal gelenekler gibi faktörlerden ötürü erkeğe saygı duymak zorunda kaldığı zamanlarda ve kültürlerde çok daha sık görülüyordu; ancak o günler geri kaldı. Şu anda kadınlar istemedikleri her türlü ilişkiden kafalarına göre çıkabilirken erkekler kendilerini kadınlara beğendirmek için birçok sorumluluk üstlenmek zorunda.

Avantajlar

Erken evliliğin birkaç avantajı var; ancak bunlar biraz da erkeğin evlendiği kadının karakterine bağlı. Eğer sağlam bir çerçeve ve erkeğin gücüne saygı duyan bir kadınla evlenirseniz uzun vadede mutlu olma ihtimaliniz bulunuyor. Hele ki kadın bakire ise güçlü bir çerçeve ve dominantlığın getirdiği alfa karakter kadının erkeğe daha da bağlanmasını sağlıyor. Dolayısıyla bakire kızlarla tabak çevirmenizi asla tavsiye etmiyorum. Alfa erkekle veya alfa görünmeye çalışan bir erkekle bile seks yapan bakire kız, o adama çok daha kolay bağlanır. Zaten bu tür kadınlara alfa dul diyoruz; ama böyle ilişkiye girdiğiniz bir kızla yapacağınız evlilikte çok güçlü bağlarınız olacaktır.

Defalarca bahsettiğim üzere sağlıklı ve ruhsal dengesi yerinde çocuklar yetiştirmenin en kolay yolu evliliktir. Bu durum bana göre bugünün erkeklerinin evlenmesi için tek sebeptir. Biyolojik saatini dikkate alarak CPD’sinin zirvesinde (22-26 yaş arası) evlenen bir kadınla yapılan evlilikten doğan çocukların mutlu olması kuvvetle muhtemeldir. Hayatının yarısından fazlasını milyoner bir mimar olmak için harcayan bir kuzenim var; ama benimle aynı yaştayken (49) çocuklarının yaşı 5 ve 7. Benzer bir hayatı yaşamaya asla katlanamazdım. Tabii para çoksa işler kolay; ancak evrimsel açıdan baktığımızda bu yaşta dede olmamız gerekirdi. Ben 28 yaşında evlendim; bunun elbet avantajları ve dezavantajları vardı. Fakat bu yaşımdayken hala küçük çocuklarım olduğunu düşünemiyorum bile.

Son olarak, genç bir kadınla evlenmeniz gerektiğini söylememe gerek yok herhalde. Bir kadının evlilikte, özellikle de erken evlilikte, dengeyi korumasının tek yolu hangi konuda fedakârlık yaptığının farkında olmasıdır. Kadınlar da evlenirken kendi geleceklerinden fedakârlık yapıyorlar, bu da daha sonra kızgınlık yaşamalarına neden oluyor. Eğer bir erkek kırmızı hap düşüncelerinden nasibini aldıysa zaten kendi fedakârlıklarının farkındadır; ama kadın da kendi fedakârlıklarının farkına varmalıdır. Bu tabii çok zor bir durum; çünkü kadınların solipsist ve hipergamik doğası toplumun aşıladığı “güçlü kadın” düşüncesiyle birleştiği zaman asla hak ettikleri şeylere ulaştıklarını düşünmüyorlar.

Günümüzde gelenekçi muhafazakâr çevreler, evliliğin sorumluluğunu sürekli olarak erkeklere yüklüyor. Kadınların sorumluluklarından bahseden neredeyse hiç yok. Kadınların hep erkekler yüzünden bu hale geldiği söylenip duruyor. Bunun feminist buyruğun kadınları suçluluk psikolojisinden kurtarma çabaları olduğunu daha önce belirtmiştim. Kadınlara “bir erkek uğruna” bir şey yapmamaları öğütleniyor, yapan kadınlar da erkeğe köle olmakla suçlanıyor. Böylece ortaya solipsist ve erkekten sürekli fedakârlık bekleyen bir kadın nesli çıkmış oluyor. Bu durum evliliklerin başarısız olmasının bir numaralı nedenidir, başka sebep aramaya gerek yok. Evlilik, erkeğin kaynaklarını kadına akıttığı, fakat kadının erkek için yapacağı her şeyin “ayıplandığı” bir ticarete dönüştürülüyor. Bu düşünce sadece mavi saçlı feministlere özgü sanmayın; dindar kadınlar da aynı kafada.

Kadınlar, ancak çerçevesi güçlü olan bir erkeği memnun etmeye çalışır. Kendinize kadının girmekten zevk alacağı bir dünya kurun ve onun size eşlik etmesini, destek olmasını sağlayın. Tabii bu iş zaman alacak. Kadınlar, erkeklerde yeterlilik arayacak şekilde evrimleşmiştir. Bir kadının hipergamisi “potansiyeli” olan bir adama yatırım yapacak kadar bekleyemez, ortada gözle görülür bir değer olmasını ister. Kadınların kendisinden büyük ve uzun boylu erkekleri istemesinin nedenlerinden birisi de budur. Daha da önemlisi, bugünkü feminist ideolojinin telkin ettiğinin aksine, kadının size köstek değil destek olması gerekir. Çünkü kadın erkek eşitliği, karı-koca arasında işbirliğini değil rekabeti körükleyen bir düşünce yapısıdır.

Kaynak : The Marriage Game

Rollo Tomassi : Kırmızı Hap camiasının en önemli figürlerinden biri olan Rollo Tomassi'nin The Rational Male kitabı her erkeğin okuması gereken başucu eseri. Oldukça popüler olan The Rational Male bloğunun da sahibi de olan Rollo, The Rational Male - Preventive Medicine (Volume 2) ve The Rational Male - Positive Masculinity: Positive Masculinity (Volume 3) adlı kitapları ile ilk kitabındaki fikirleri daha da geliştirdi. Rollo Tomassi'yi burada Rollo Tomassi etiketinde de takip edebilirsiniz.

Bir kadının çerçevesini dayatmasına izin vermeyin

Her etkileşimde bir kişinin değerlendirme ve yargılama yaptığı ve diğerinin ise memnun etmeyle uğraştığı bir çerçeve bulunur. Daha yüksek değerli kişi doğal olarak değerlendirme çerçevesine girerken, daha düşük değerli olan ise kendini ispat ve memnun etme çerçevesine girer. Birçok erkek bir kadınla iken, üzerinde pek fazla düşünmeden, etkileşimin o şekilde gelişimine izin vererek ast çerçeveye düşer.

Çocukluğumuzdan beridir bize, soruları cevaplamak öğretildi. Okulda, soruları doğru cevapladığımızda öğretmenlerimizce ödüllendirildik ve üniversitede bile sınıfa katılım üzerinden, profesörü konuya hakimiyetimizle etkileyerek not aldık. Sorun şu ki onaylanma ihtiyacımızı yetişkinlik dönemimize de taşıyoruz ve başkalarına davranışlarımızı ve düşüncelerimizi açıklayarak onların üzerimizde hakimiyet kurmalarına izin veriyoruz. Gerçekte birçok insan soru sorulduğunda cevaplamak için fazlaca istekli. Ama bunu yaparak ast çerçeveye düşmeyi kabul ediyorlar.

Örneğin, kadınların sıklıkla sorduğu bir soru da “ne iş yapıyorsun?”dur. Kadının bu sorusunu hızlıca cevaplayarak, otomatik olarak onun “kendini bana ispatla” çerçevesine girersiniz. Bu nedenle kitabım Bang’de, çekiciliğinizi inşaa ettiğiniz etkileşimin ilk zamanlarında, kadınları asla direk cevaplamamanız gerektiğini öğretiyorum. Daha iyisi, ona sizi değerlendirmekte olduğunu takmadığınızı gösteren şaka ile karışık bir cevaptır. Mantığa aykırı bir şekilde bu kadının size olan ilgisini arttırır, zira sizden önceki çoğu erkeğin hevesle yaptığı şeyi yapmayı reddettiğinize göre sizin değeriniz daha yüksek olmalıdır.

Bir başka örnek de patronunuz olmayan bir iş arkadaşınızın size “bunu neden bu şekilde yaptın?” diye sormasıdır. Bu durumda iş arkadaşınız, sizi kendinizi savunma durumuna sokarak daha üst bir çerçeve kurmaya çalışıyor. Onun çerçevesini reddeden cevap, ona bu işi neden böyle yapmayı tercih ettiğinizi açıklamamaktır. Size “nasıl yaptın?” sorusu sormadığı sürece. Nasıl sorusu onun ast çerçeveye girmesidir ki sizden bir şey öğrensin. Bunun yanında sizden niteliği ufak ufak artan iyilikler isteyen iş arkadaşları ile de karşılaşacaksınız.

Bir kadınla ilk defa seks yaptığınızda ve performansınız kötü olduğunda nasıl hissedersiniz? O an aşağı hissettiğiniz için, “gelecek sefer daha uzun olacak” ya da “o kadar içmemeliydim” gibi bir şey söyleyebilirsiniz. Bu sizi tatmin etmesi beklenen kişi haline sokar. Kadın muhtemelen sizi zayıf bir erkek olarak görecektir. Kendi değerine güveni olan erkek bir tane kötü cinsel deneyimde bozuntuya vermez, ya da en azından bu durumu açıklama / savunma gereği hissetmez.

Kendini herhangi bir şekilde açıklamaya çalışmak, çerçeveyi kaybetmenin en kolay yoludur. Bu sadece karşıdaki insan kendi ast çerçevesini defalarca gösterene kadar yapılmamalıdır. Örneğin bir kadın sizin önünüzde sürekli kendini kanıtlamaya çalışıyorsa, arada bir onu doyurmak için bir kemik atabilirsiniz. Ama bunu sadece istediğiniz için yapmalısınız ki kadın ilişkide temel bir güven duygusu hissedebilsin.

Önemli not : doğal alfa erkekler ast çerçevesini otomatik olarak reddetmeye meyillidir. İçgüdüleri kendilerini açıklamamalarını söylerler. Bu erkeklerin kendilerini yüksek değerde gördüklerinden çerçeveyi korumaları kendiliğinden olur. Eğer doğal bir alfa değilseniz, sizin bunu kadın size her soru sorduğunda ya da sizden bir şey istediğinde, size çerçeve dayatıp dayatmadığını düşünerek yapmanız gerekecek (“çantamı tutabilir misin?”). Eğer kadın size çerçevesini dayatmaya çalışıyor ise, sorusunu saptırmalısınız. Bir şaka yapın ya da “onayla-ve-abart” uygulayın ki etkileşimde üst taraf siz olasınız. Bunu yapmazsanız kadın yavaş yavaş gücünüzü emer ve sizi ya ilgi için ya da birkaç yıldır evli erkeklerin karılarında görüldüğü üzere avucuna almak için kullanır.

Bir kadından yüksek beklentilerinizin olduğu ama onun sizden çok az beklentisi olduğu bir noktaya gelmeye çalışmalısınız. Siz istediğiniz gibi davranırken o size uymalı. Bu ciddi miktarda öz değer gerektirir ama o değeri kazanana kadar sizden bir şeyler isteyenlerin çerçevesine girmeyerek bunu simul edebilirsiniz.

Çeviri : Don’t Let A Girl Assert Frame Over You

Aşağılık duygusu ile savaşma programım V – Meydan Okuma Terapisi

Aşağılık duygusu ile savaşma programım I – Giriş yazısına dördüncü ve son adım ile devam ediyoruz.

Bu en önemli ama aynı zamanda süreç içindeki en zor adım. Bundan önceki tüm adımlar, sizi bu adıma hazırlamak içindi.

Meydan Okuma Terapisi demek, sizin itaatkar davranıp itaatkar hissedeceğiniz durumlara gireceğiniz insanlarla sosyal etkileşime girmeniz demektir. Meydan okuma, “düşmanca” olmak zorunda değildir, küçük bir kendini tanıtma kadar basit olabilir. Aşağılık duygusu hisseden insanlar bilinçaltında, tanımadıkları insanların kendilerinden daha “yukarıda” olduklarını hissederler. Bu nedenle yabancı birine merhaba bile demeye çekinirler. Bunun sebebi, alfa erkeği kızdırırım ve kabileden atılırım sosyal kaygısıdır. Çoğu insan bu karmaşık psikolojik süreci bilmez ya da bu sürece inanmaz. Bu nedenle de piyasa da, insanlara yaklaşma stresini yok edecek bir program yoktur.

Benim meydan okuma terapi rutinim şu : her hafta, tanımadığınız 6 kişiye yaklaşıp kendinizi tanıtmalısınız ve bu 6 kişinin en az 3’ü kadın olmalı. Eğer erkeklere yaklaşmak sizi rahatsız ediyor ise, hepsi kadın olabilir. Ama haftada 6 sayısını tutturmalısınız. Bu insanlar herhangi bir durumda herhangi bir kişi olabilirler : Starbuckstaki adam, spor salonunda bir kadın, vs … Eğer belli bir bağlamda birine yaklaşmak size göre uygun değilse (cenazedeyseniz, kız çalışıyorsa, vs …) bağlamın uygun olduğu anı bekleyin.

Meydan okuma terapisinin anahtarı, konuşmadaki ÜSTÜN taraf SİZMİŞSİNİZ gibi hissedip konuşmanız. ÜSTÜN derken götün teki ya da kibirli davranın demiyorum. Sadece en ilkel seviyede, egemenlik hiyerarşisinde siz daha yukarıda imiş gibi hissedin. Çoğu insan, biriyle tanışırken “alfa” gibi davranmanın, çok ciddi bir yüz ifadesi ve karşıdaki insanın elini sertçe sıkmak olduğunu sanar. Buna katılmıyorum – bir tanışmada alfa olmanın en iyi yolu gülümsemek ve karşındakine neşe ile yaklaşmaktır.

Aşağılık duygusunu gerçekten atmanın tek yolu, bu meydan okumaları kazanmaktır. Meydan okumayı “öznel” olarak kazanmanız gerekmez ama duygusal olarak kazanmanız gerekir. Yani karşınızdaki insana itaat eder / teslimiyetçi şekilde hissetmemeniz lazımdır. Karşınızdakinin sizden hoşlanmasına hatta yaklaşmanızı kabul etmesine gerek yoktur. Aslına bakarsanız karşınızdaki sizi sertçe reddetse bile “kazanabilirsiniz”. Eğer reddedilirseniz, beyninizin itaat etmeyi kabul etmeye meyledeceği ve egemenlik hiyerarşisinde daha aşağı hissedeceği kısa bir an olacaktır. Buna direnmeli ve vücut dilini ve çerçevenizi daha üstteki insan modunda tutmalısınız – mutlu, neşeli ve kendine güvenli. Eğer size şimdiye kadar duyduğunuz en kaba ve boktan şeyi söylerlerse, sadece gülümseyip “tamam, teşekkürler” deyin ve çekip gidin. Kimseyle gerçek bir meydan okumaya veya kavgaya tutuşmayın – kimsenin size yardım etme ya da size kibar davranma zorunluluğu yok. Siz burada içsel duygusal durumunuz üzerinde çalışıyorsunuz.

Bunu söylemek yapmaktan kolay. Eğer aşağılık duygusundan müzdarip iseniz, karnınıza bir şey saplanacak, kalbiniz duracakmış gibi atacak ve kendinizi çok gergin hissedeceksinizdir. Ama unutmayın, hareketleriniz duygularınızı etkiler ve duygularınız da düşüncelerinizi. Yani DAVRANMAK önce gelir. Siz yaklaşırsınız ve bununla ilgili iyi hissetmeniz sonra gelir. Tam yaklaşma anında durum cehennem gibi hissedecektir ve siz kendi küçük dünyanıza geri kaçmak isteyeceksinizdir. Ama yılmadan devam etmeniz gerekir.

– BİTTİ –

Çeviri : My program for fighting feelings of inferiority

Aşağılık duygusu ile savaşma programım IV – Kırmızı çizgilerini belirle

Aşağılık duygusu ile savaşma programım I – Giriş yazısına üçüncü adım ile devam ediyoruz.

Her erkeğin sosyal etkileşimlerini yöneten “kurallar” listesi olmalı. Böyle bir listeye sahip olmak, “beta” erkekler için çok daha önemli zira bir beta olarak duygularınız sizi doğal olarak başkalarından dilenmeye itecektir. Aşağılık duygusundan kurtulmanın bir kısmı, daha önceden duygusal olan ve dile dökülmemiş hareket ve düşünceleri rasyonelleştirmek ve kelimelere dökmektir. Kızlar, arkadaşlarınız ve patronunuz için yaptığınız şeyleri kelimelere döktüğünüzde, çoğunlukla kulağa ne kadar saçma geldiğini ve ne kadar ayak paspasına döndüğünüzü kavrayacaksınız.

Kurallar listesi yaratmak, inançlar listesi yaratmak gibidir; eğer siz kendinizi doğal bir beta olarak görürseniz, beyniniz sürekli olarak kötü davranışları fazlaca tolere eden ve dilenen “kurallar” yaratacaktır. Her erkek için tam bir kurallar listesi yaratamam ama kendi kurallarınızı analiz etmenize yarayacak bir çerçeve yaratabilirim. Kurallarınızı aynı zamanda başka akıllı insanlarla da gözden geçirerek onların da görüşünü almalısınız.

Benim çerçevem

Genel olarak başkaları için yaptığınız her şey şu iki kategoriden birine girer : yükümlülük ya da hayrına iş. “Yükümlülükler”,  yapmanız gereken, yapmamanızın ahlaki olarak yanlış olduğu şeylerdir. Mesela biri sabah 8’de sizinle restoranda buluşmak için sözleşmiş ise ve o kişi saatinde o restorana gelir ama siz geç kalırsanız, yanlış bir şey yapmış olursunuz. Zira karşınızdaki sizin için bir şey yaparken siz onun iyiliğine karşılık vermemiş olacaksınız. Genellikle siz, biri sizin için bir şey yaptığında, ya da sizin için aynı şeyi yapacak olduğunda bir şeyi yapmakla yükümlüsünüzdür. Başka insanların sözleri değil ancak davranışları sizin için yükümlülük yaratabilir. Biri size “söz veriyorum saat 8’de orada olacağım” dedi diye yükümlülük altına girmezsiniz ama bu kişi geçmişte hep dakik olmuş ise, sizin de zamanında orada olmanız gerekir. Yine de “söz vermek” sizin için yükümlülük yaratır. Ben de insanlar hakkında olumlu düşünürüm ve biri ile saat 8’de buluşmaya sözleştiysem, zamanında orada olurum.

Bunun dışında yaptığınız her şey “hayır işidir”.  “Hayır işi” (burada) sizin yaptığınız şeyi hak etmeyen (zira sizin için aynı şeyi yapmamış biri olan) kişiler için bir şey yapmanızdır. “Hayır işi” yapmakta bir kötülük yoktur – başkalarına karşılık beklemeden vermek sizi iyi hissettirir. Ama “hayrına yaptığınız” işlerin karşılığında bir şey beklemeyin. Eğer karşılığında bir şey bekliyorsanız zaten hayrına yapmıyorsunuz – iyi çocuğu oynuyor ve onlar için aptal ve küçük iyilikler yaparak onlara yaltaklanıyorsunuz. Örneğin barda bir kadına içki ısmarlamak “hayır işidir” – hatun sizin için hiçbir şey yapmamış olduğu gibi içkisini içtikten sonra sizi bırakıp başka bir erkekle sikişirse kızmaya da hakkınız yoktur. Hatunun size hiçbir borcu yoktur, sizin yaptığınız hayır severliktir.

Yükümlülük / hayır işi ayrımı, kırmızı çizgiler yaratmak için iyi bir başlangıçtır. Bir kişi için bir şey yapma baskısı hissettiğinizde, baskı içinizden ya da dışınızdan gelebilir, kendinize bunun yükümlülük mü, hayır işi mi olduğunu sorun. Eğer bu yükümlülük değil ise, “yatırımınız” için hiçbir geri dönüş istemeyeceğinize emin olmadan o şeyi yapmayın.

Bunun için haftalık bir program koymuyorum. Bu, sürekli devam  ettirmeniz gereken bir süreç.

Daha maskülen olun.

En ilkel seviyede, alfa erkek diğerlerini fiziksel olarak bastırdığı için kabilenin alfasıdır. Nokta. Bu nedenle, aşağılık duygularınızı yok etmek için haftalık spor programınızın olmasını şiddetle tavsiye ediyorum. Başkaları ile kavga etmenizi ya da sert erkek takılacağım diye götün teki olmanızı tavsiye etmiyorum. Ama bir başka erkekle kavga ederseniz yenme şansınızın olduğunu hissetmeniz gereklidir. Yine uyarayım, aşağıdaki program, zorunlu minimum.

Kardiyo : Haftada en az 2 kere, 30’ar dakika kardiyo. Tercihen haftada 4 kere.

Ağırlık kaldırma : Her ana kas grubunuzu haftada en az bir kere çalıştıracağınız bir ağırlık programınızın olması lazım. Göğüs, kol, sırt ve bacak kas gruplarınız, ana kas grupları. Her biri için en az iki egzersiz yapın. Yine uyarayım, bu minimum. İdealinde, ana kas gruplarını haftada 2 kere çalıştırmanız lazım.

Diyet : Herkesin gereksinimleri farklı olduğundan diyet ile ilgili tek önerim, haftada bir, uzun süre devamlı yapabileceğiniz bir iyileştirme yapmanız. Bu küçük bir iyileştirme olabilir – koladan diyet kolaya geçmek, bir tane daha az pasta yemek, vs … Daha fazlasını yapmak isterseniz yapın.

Son olarak da herhangi bir çeşit dövüş sanatı ile uğraşın. Zorunlu bir kural koymak istemem ama aşağılık duygularından kurtulmayı gerçekten istiyor iseniz, tamamen evrimsel nedenlerden dolayı en az bir saat dövüş sporlarına ayırın. Evrimsel dedim zira alfa erkekler iyi savaşçılar olacak şekilde evrimleşmiştirler.

Bir sonraki adım : Aşağılık duygusu ile savaşma programım V – Meydan Okuma Terapisi

Çeviri : My program for fighting feelings of inferiority

Aşağılık duygusu ile savaşma programım III – Kendini sevmeyi öğren

Aşağılık duygusu ile savaşma programım I – Giriş yazısına ikinci adım ile devam ediyoruz.

Kendini sevmeyi öğren

Egemenlik hiyerarşisinin dibindeki insanlar, kabilede kalabilmek için alfa erkeğin kabulüne ihtiyaç duyduklarından, aşağılık duygusu hisseden insanlar onay ve kabul görmüş hissetmek için kendilerinden yukarıda gördükleri insanlara karşı duygusal bağımlılık geliştirirler. Bunun en yaygın örneği, bir erkeğin özsaygısını devam ettirebilmek için bir kadına ihtiyaç duymasıdır. Fakat bu bağımlılık arkadaşlar, aile, işyerinde patron, toplum, medya, vs … ile de meydana gelebilir.

Bu adımın amacı sizin özdeğer algınızı başkalarının ne düşündüğünden koparmaktır. Kendinizi değerlendirmeniz nesnel faktörlere bağlı olmalıdır, başkalarından aldığınız iltifat ya da yergilere değil. Bunu yapmanın en iyi yolu, nesnel sonuçlar üreten bir aktivite ile uğraşmaktır. Spor ile uğraşan insanların genel olarak hayatta daha başarılı olmalarının nedeni budur – skor panosunu referans alabildikleri için özsaygılıdırlar.  İnsanlar sizi her zaman alaşağı etmek isteyebilir ama eğer başarınızın nesnel bir ölçüsü varsa, bu insanların ne dediklerini daha az takarsınız.

Nesnel sonuçlar üretmek için, tüketmek yerine ürettiğiniz bir hobi ya da iş ile uğraşmanız gereklidir. Çoğu insana hobilerini sorsanız “kitap okumak, sinema izlemek, gezmek, vs …” gibi şeyler söyleyeceklerdir. Bunlar TÜKETİMDİR. Bir miktar tüketim gereklidir ama tüketim nesnel sonuçlar üretmez ve bu nedenle de özsaygınızı iyileştirmez. Bunun için ÜRETMELİSİNİZ. İdealinde, sanat içeren en az bir hobiniz ve sanat içermeyen en az bir başka hobiniz olması lazım. Sanat üretmenin harika bir yoludur ama kalitesini ölçmek için nesnel bir standart olmadığı için zamanla bir insan için mastürbasyona dönüşebilir.

Haftada en az 1 saat yaratıcı bir aktivite ve bir saat de üretici bir aktivite ile uğraşın.

Nesnel sonuçlar üretseniz bile duygusal sevgi hissetmeye ihtiyacınız var. İnsanlar seviliyor hissetme ihtiyacına sahiptir ve maalesef aşağılık duygusu hisseden birçok insan büyürken seviliyor hissetmemişlerdir. Bazı danışanlarım bana “ben hep toplum dışı oldum zaten, insanlara ihtiyacım yok”. Hayır. Bu yanlış. Herkes, egemenlik hiyerarşisinin bir parçasıymış gibi hissetme ihtiyacına sahiptir. Ben bunun dışındayım ya da insanlara ihtiyacım yok diyemezsiniz. Herkes insanlara ihtiyaç duyar, ormanda tek başına yaşayan münzevi bile. Toplum dışı kalarak, sadece aşağılık duygunuzu güçlendirirsiniz.

Bunu onarmak çok zordur ve muhtemelen bu programın en zor adımıdır.

İlk olarak, sizi seven en az 3 kişi bulun – arkadaş ya da aile. Sevgi ile kastım bu insanların sizi desteklemesi ve maddi / manevi durumunuz ne olursa olsun, ne yaşıyor olursanız olun size pozitif duygular vermesidir. Kısacası, koşula bağlı olmayan sevgi. Romantik ilişkinizi bu bağlamda “sevgi” kaynağı olarak kullanamazsınız zira romantik bir ilişkide kadının “sevgisi” her zaman belli önkoşullara sahiptir.

Bazılarınız için sizi sevecek 3 kişi bulmak zor olacaktır. Bazılarınız için ise çok kolay. Elinde bu kadar seveni olanlarınızın yapması gereken bu kişilerle yeniden bağlantıya geçmek ve onların sevgisini çantada keklik farzetmemektir. Egemenlik hiyerarşisinde bir yeriniz olduğunu hissetmek için, biyolojik bir seviliyor hissetme ihtiyacınız var. Kendini sevecek 3 kişiye sahip olmayanlar ise bu kişileri bir şekilde bulmak zorunda. Yeni arkadaşlar bulup onlara iyi bir insan olduğunuzu göstermek için çaba göstermeniz gerekebilir. Yeni arkadaşlarınız “kaybeden” bile olsalar bu çabaya değer. Unutmayın sizin kelime anlamı ile sevilmeye ihtiyacınız var. Burada sadakat ve düzenlilik, çekicilik, para, eğlence, vs … gibi şeylerden daha önemli.

Üçüncüsü, geçmiş travmalarınızla yüzleşmeniz ve aşağılık duygunuza sebep olmuş olan bilinçaltı duygularınızı yoketmeniz gereklidir. Bu acılı ve derin bir özanaliz gerektirecek ve bir terapiste ihtiyaç duyabilirsiniz (fakat çoğu terapist işe yaramazdır, hatırlatayım). Aşağılık duygusu hissetmenize neden olan orjinal sebebi anladığınızda, bu düşünce ve duyguyu serbest bırakın. Bence birçok insan bilinçaltında bu negatif düşüncelere sarılıyor zira hizada durmak ya da alçakgönüllü olmak ya da doğru olanı yapmak için kendilerini eleştirmek zorunda hissediyorlar. Kendini eleştirmek ve alçakgönüllülük kötü şeyler değiller ama alçakgönüllülüğünüz mantığa dayanmalı, aşağılık duygusuna değil. Eğer geçmişinizde bir hata yaptıysanız, o hatanın objektif bir analizini yapın ve neyin yanlış gittiğini bulun. Sonra da bu hatayı bir daha yapmamaya yemin edin. VE BU SİKTİĞİMİN ŞEYİNİ BIRAKIP YOLUNUZA DEVAM EDİN. Geçmiş başarısızlıklar kaynaklı negatif duygulara sarılıp kalmak sizi duygusal olarak engeller.

Ve son olarak, duygusal “ihtiyaçlar”ınızı yok etmelisiniz. Modern toplum, erkekleri ve kadınları, eğer belli bir miktar para kazanmazlarsa, belli marka arabaları sürmezlerse, belli elbiseleri giymezlerse, vs … değersiz hissedip aşağılık duygusuna itecek şekilde tasarlanmıştır. Medya bizi sürekli olarak, mükemmel hayatlar yaşayan insanların görüntülerine boğuyor. Bu görüntülerin çoğunun sahte olduğunu ve bu insanların problemlerini halı altına süpürdüğünü unutuyoruz. Günümüzde birçok erkek, bir sürü güzel kadınla seks yapmaları gerektiğini yoksa bir şekilde aşağı / eksik olduklarını sanıyorlar. Erkeklerin büyük çoğunluğunun tek kadınla bile düzenli seks yapmadığı ya da daha az güzel kadınlarla seks yaptıkları gerçeğinin farkına varamıyorlar. Ne kadar çok “ihtiyaç”tan kurtulursanız, o kadar az aşağılık duygusu hissedersiniz. Her ne kadar sürekli kendinizi geliştirmeye çalışmanız gerekse de, X’e sahip olmazsam, Y’yi başaramazsam yenik biriyim gibi duygusal ağırlıklar yaratmayın.

Bir sonraki adım : Aşağılık duygusu ile savaşma programım IV – Kırmızı çizgilerini belirle

Çeviri : My program for fighting feelings of inferiority