Aldatan kadının sapkın sırları – Bölüm 7 – Mia’nın sonu (1)

Önceki bölüm için, Aldatan kadının sapkın sırları – Bölüm 6 – Mia’nın sırrı

Yorum: Sanırım bir önceki yazının yorumlarında Becca ile ilgili soru soran kişi bendim. Görünen o ki artık arkadaş değiller zira ailesinin evinden atıldıktan sonra onun evinde bulunmamış.

Mia avukat toplantısında cevap verdikçe resim daha da netleşiyor. Mia cevabında, seninle birlikte olma sebebinin, ona sağladığın güvenlik olduğunu belirtmiş. Ona utanç duyup duymadığını sorduğunda, utanç duyduğunu ama senin öğrenmenden sonra değil de özellikle ailesinin bunu öğrenmesinden sonra utanç duyduğunu belirtmiş.

Mia imajı, güvenliği ve seni kaybettikten sonra az da olsa elinde kalan konforu kaybetmek gibi bir çok şeyden korkuyor. Ama endişe duymadığı tek şey, sen, seninle olan evliliği ve çocuklar. Burada yazdıkların bana, Mia’nın gerçekten sadece kendisini düşündüğünü gösteriyor. Bu aslında anlaşılır bir şey zira son 6 yıldır kendini bu zihin yapısına sahip olacak şekilde eğitti. Bu öyle birdenbire geride bırakabileceği bir şey değil.

Geçen yorumunda sana dikkatli olman gerektiğini söylediğim zihin yapısı da bu. Mia artık daha fazla kaybedecek bir şeyi olmadığını anlayacağı bir noktaya konuldu. Şu an çaresiz bir durumda ve çaresiz insanlar öngörülemez şeyler yapabilirler. Karşı saldırıya karşı hazır olman lazım.

Benim aklıma iki olasılık geliyor. Birincisi, çocuklara ulaşıp, annelerine ne kadar kötü davrandığını onlara göstermeye çalışabilir. Onları sana karşı manipüle edebilir ya da senin dikkatini çekmek için daha kötü şeyler de yapabilir ki umarım o noktaya gitmez.

Kendine ve çocuklara çok iyi bak. Eğer Mia’nın anne ve babasına ulaşabiliyorsan, onlara çocukları istedikleri zaman görebileceklerini söyle. Terapiye ve güçlü durmaya devam et. Ve hazırlıklı ol.

Selam Krantik. Son avukat toplantısına kadar Mia’nın teşhis edilmemiş bir ruh hastalığı olduğunu hiç düşünmemiştim. Depresyonda olduğu konusunda şüphem yok, en azından şu an. Ama bir olay yüzünden depresyonda olmak ile klinik, uzun soluklu depresyon farklı şeyler. Michael doğduktan sonra depresyona girmişti ama bunun çoktan geçtiğimi düşünüyordum.

Nadia, Mia’nın kötü göründüğünü ve her an kriz geçirebilecek gibi durduğunu söylüyor. Son toplantıda ona söylediklerimin bu konuda pek de yardımcı olacak şeyler olmadığını söyleyebilirim. Ama ne olursa olsun, davranışları affedilecek şeyler değiller. Ruh hastası olsun ya da olmasın, benden sempati görmeyecek ama terapi onun en azından makul bir insan gibi davranmasına yardımcı olacaksa terapiye gitsin. Ama umarım bunu sürekli olarak ben ödemem.

Çaresiz olduğu konusunda haklısın. Köşeye sıkışmış vahşi bir hayvan gibi çaresiz. Şimdi söyleyeceklerim için bana yılın pis herifi diyebilirsiniz ama yine de söyleyeceğim. Beni 6 yıl boyunca ona sağladığım stabilite sayesinde kandırdı. Şimdi sadece o stabilite gitmedi. Aynı zamanda onunla tanışmadan önce bile sahip olduğu stabiliteyi elinden aldım. O benim hayatımı mahvetti ben de ondan hayat boyu sahip olduğu bir şeyi aldım.

Yani evet, bu noktada her şeyi yapabilecek kapasitede olduğunu biliyorum. Kaybedecek hiçbir şeyi yok. Şu an çocukları bile göremiyor. Anne ve babası çocukları gördüler ama kendisi Mandy ile konuştuğumuz günden beridir çocukları göremiyor. Bu onu daha çaresiz yapıyor olmalı ama çocukları görebileceği bir mekanı yok. Arabada göremez zira bu onun zaten dibe vuran imajını daha da mahveder. Herkes onun hakkında konuşuyor ve hasar yönetimi yapacak imkanı yok. Her geçen gün kendisi için daha kötüye gidiyor.

Sanırım kendi geleceği konusunda hiçbir şey yapamadığını fark etmek onu tüm ağırlığı ile eziyor. Geleceği benimle yazılmıştı ama o bunu mahvetmeyi tercih etti. Bunu kendi ile mahvetmesi onu daha beter kahrediyor olmalı.

***

Bu hesaba neredeyse bir yıldır girmiyordum. Birkaç hafta önce yeniden girdiğimde bir sürü yorum ve mesaj gördüm. Birçoğu çocukların be benim nasıl olduğumu, en son yazdığımdan beri neler olduğunu soruyorlar.

Bir tarafım tüm bu mesajları görmezden gelmemi ve hesaptan bir daha hiç girmemek üzere çıkmamı söyledi. Çünkü hem kendi hayatımı, hem de çocukların hayatını yoluna koymayı başardım ve geçmişi deşmek, geleceğe doğru ilerlememizi sekteye uğratan bir şey. Ama Reddit’ten aldığım tavsiyeler, başından beri ve en dipte olduğum zamanlarda hep destekleyici ve faydalı oldular. Bana yardımcı olan tüm insanlar için son bir güncelleme yapacağım çünkü mayın tarlasında yürüdüğüm günlerde bana yardımcı olan insanlara borcum var.

En son yazmamın üzerinden çok zaman geçti. O kadar çok şey oldu ki, bunlar öyle bir iki paragrafta özetlenecek sayıda değiller. Sonuçta işler benim niyet ettiğim ya da hayal edebileceğimden çok farklı bir noktada finale erdi.

***

En son yazdığımda, kısa süre sonra eski karım olacak olan Mia, Carrie’nin biyolojik babası olmadığım bilgisini ailesine söylemeyi ihmal ettiği için, ailesinin evinden kovulmuştu.

Onlara aramızdaki enkazı anlattığım gün, kızlarını bana ihanet ederken yakaladığımı söylemiştim. Ama Mia onlara bu adamın, çok uzun bir erkek listesinde sadece bir kişi olduğunu söylememişti.

Mia ailesi tarafından kovulduktan sonra arabasında yaşamak zorunda kaldı zira gidebileceği başka hiçbir yer yoktu. Bu arada ben de Carrie’yi, mahkeme yoluyla onun biyolojik babası olmadığımı kayıtlara geçirdikten sonra, yasal olarak evlat edinme sürecindeydim.

Avukatım Nadia ise, Mia’nın bir ruh sağlığı uzmanı ile konuşması için çalışıyordu ve bunun benim lehime olacağını umuyordu. Nadia, Mia’nın avukatına yerel iki psikiyatrist önerdi. Mia bunlardan birini ya da istediği birini görebilirdi. Ben Mia’nın psikiyatrist masraflarını ödeme ya da ona yararı olacak herhangi bir şey yapma konusunda son derece isteksizdim. Benim hikayemden öğrenebileceğiniz tek bir şey varsa, o zaman onları sevseniz de nefret etseniz de, her zaman avukatınızı dinlemeniz gerektiği.

Kısaca anlatmak gerekirse, Mia yerel bir psikiyatrist seçti. Psikiyatrist ise Mia’nın ruhsal olarak dengesiz olduğunu anında fark etti ve kendi iyiliği için bir geceliğine hastanenin psikiyatri kliniğine yatırılmasına karar verdi. O bir gece aylara dönüştü. Gizlilik nedeniyle ne teşhis aldığını hiç öğrenemedim ama avukatı Mia’yı her gördüğünde ağır yatıştırıcı etkisinde olduğunu söyledi. Bu süreçte boşanma ve vesayet duruşmalarını erteleyebildiği kadar erteledi ama Mia karşı çıkmadığı ve avukatı onu temsil edebildiği için, Carrie’yi evlat edinmem ertelenmedi. Hayatımdaki onca üzücü şeye rağmen, Carrie’nin yargıcın sorularına verdiği cevaplar beni inanılmaz mutlu etti. Carrie benim nüfusumdan çıkarıldığını bile bilmiyordu ve bu nedenle yargıcın ona benim onun babası olmamı isteyip istemediğini sorması komikti. Ona onu sevdiğimi söylediğimde neden mutlu olduğunu bile tam anlayamasa da, sonunda evlatlık olarak babasına ilk defa sarıldı. Michael’in de orda olmasından mutluydum ve daha da mutluluk verici olan şey, Mia’nın orada olmamasıydı. Ne Carrie ne de Michael, duruşmanın ne hakkında olduğunu anlamadı ama sonuçta Carrie biyolojik olarak alakasız olsak da artık yasal olarak benim kızım.

Annesinin ihanetinden sonra Carrie’ye hiç sevgi duymayacağımdan ya da ondan nefret edeceğimden çok korkuyordum. Onu hala eskisi gibi sevdiğimi hissetmek beni çok ama çok rahatlattı. Kim ne derse desin, ona karşı sevgi duyamamaya da sonuna kadar hakkım vardı ve duymasam da yanlış bir şey yapmış olmazdım. Eğer bir erkek kendi çocuğuna mahkeme kararı ile nafaka ödemek zorunda ise, kendisinin olmayan bir çocuğu da kabul etmek zorunda değil. Ama benim Carrie’nin hayatımda olmasına gerçekten ihtiyacım var. Çok fazla şey kaybettim bir de onu kaybedemem. Onun da zaten hayatı boyunca kendisini sevmekte olan bir babaya ihtiyacı var.

Dürüst olmam gerekirse, kalbimin bir tarafı her zaman kırık kalacak çünkü o benim biyolojik olarak kızım değil. Bunu öğrenmenin ve kabul etmenin nasıl yıkıcı bir şey olduğunu anlatamam.

Böyle bir durumda bir ebeveyn olarak yapabileceğimin en iyisini yaptığımı biliyorum. Çocuklara sevgi ile verilen zamanın, bir ebeveynin çocuk için alabileceği her şeyden daha değerli olduğuna inanıyorum. Bu nedenle bunu sağlamak benim her zaman odağımda olacak.

Mia’nın ruhsal problemleri dışında, boşanmanın tamamlanmaması için hiçbir neden yoktu. Benden tek kuruş almayacaktı ve avukatı bile içinde bulunduğu durumda vesayet için hiçbir umudu olmadığını söylüyordu. Hücre cennetinden çıktığında, o da çıkarsa, yaşayacak güvenli bir yer bulursa, mahkemeye gidip bir ziyaret hakkı ve vesayetini isteyebilirdi.

Mahkeme Mia’nın ne yaptığının bilincinde olduğuna kefil olması için bir yardımcı atadı. Avukatı Mia’nın boşanma kağıdını şahit huzurunda imzalamasını sağladı ve notere onaylattı.

Bir hafta sonra, avukatların hakim ile birkaç sorunu halletmesi için, Nadia ile beraber mahkemeye gitmem gerekti. 2 hafta sonra da, hayatımın en büyük hatasından ve en büyük ömür israfından yasal olarak boşanmıştım. Bu beni mutlu etmeliydi ve benim kağıtları imzalamam, evliliğimizin tabutunun sembolik çivileriydi. Ama tüm olay bir şekilde hissizdi.

Mia’nın ailesinin, her şeyi öğrendikten sonra onu evlatlıktan reddetme kararlılığı beni çok şaşırttı. Bunun bir kısmının, benimle iyi geçinerek torunlarını görebilme isteğinden kaynaklandığına eminim. Ebeveynleri ve kız kardeşi, onun psikiyatri kliniğinde yattığını bilmelerine rağmen, bir kere bile ziyaretine gitmediler. Ben de tabii ki bir kere bile gitmedim. Ebeveynleri ile yaptığım birkaç konuşmada, kızlarının ahlaksızlığından ne kadar da midelerinin bulandığını görebiliyordum. Kızlarının ne yaptığını bilen insanlardan utanıyorlardı.

Mandy kız kardeşinin ve Rebecca’nın babalık sahtekarlığı yaptıklarını sosyal medyada ve yüz yüze görüşmelerde elinden geldiğince arkadaşlarına anlatıyordu. Birkaç ay içerisinde, Mia’nın aldatma maceralarından hemen hepsinin haberi oldu. Onunla karşılaşan herkes bu konudaki fikirlerini yüzüne söylemek zorunda hissediyordu. Herkesin yıllarca nasıl da bir aptal olduğumu bilmesi beni utandırmadı diyemem. Ama sonuçta bir ilişkide karşınızdakine ya güvenirsiniz ya da güvenmezsiniz.

Mia beni aldattığı süre boyunca bana kendisine güvenmemem için tek bir sebep vermedi. Onu yakalamadan birkaç ay öncesine kadar, beni aldatacağı aklımdan bile  geçmemişti. Geriye dönüp baktığımda birkaç kırmızı alarm görebiliyorum ama Mia kendini saklamayı çok iyi becermişti.

Depresyonu azaldığında, kız kıza geceleri dışarı çıkmalara prensip olarak tabii ki bir son vermeliydim. Ama tüm gece dışarıda kaldığı o gece, tüm gece dışarıda kaldığı ilk ve son geceydi. Daha önce 15 dakika bile gecikecek olsa arardı ki bu gecikmeler de çok nadirdi. O gece aramadığı zaman gerçekten endişelenmiştim zira bunu daha önce hiç yapmamıştı.

Birçok insanın bunca zaman aldatıldığımı bilemediğim için benim gerizekalı ve kör olduğumu düşündüğünü biliyorum. Mia işi sadece fizikselde tutup, her erkekle çok az görüştüğü için iz bırakmadan hareket edebilmiş. Bu işi gerçekten bir profesyonel gibi icra etmiş. Örneğin telefonuna yapışık değildi ya da telefonunu hiç gizlemiyordu. Hiçbir zaman telefonuna göz atma isteği duymadım.

Mia tüm bu süreç boyunca kendini güzel ve sevgi dolu bir anne olarak gösteriyordu. Tek kandırılan ben değildim. Birçok arkadaşım bana, Mia’nın beni aldattığını duyduklarında şok olduklarını söylediler.

Herkes Mia’ya sırt çevirdi. Bunun tek problemi ise, hastane Mia’yı taburcu etmeye karar verdiğinde, kimsenin haberinin olmaması ve bizi uyarmamasıydı. Yasalar da bunun bize haber verilmesini engelliyordu. Nasıl dışarı çıktı bilmiyorum. Belki doktoru iyi olduğuna ikna etti, belki de hastane yapabilecekleri her şeyi yaptıklarını düşünüp Mia’yı taburcu etti.

Mia’yı bir Salı güne tam öğleden önce taburcu etmişler. Bir şekilde, avukatının ofisinin önünde park etmiş olarak duran arabasına ulaşmış. Ondan sonra da arabayla çocukların okuluna gitmiş.

Mia’ya çocukları kontrol edemeyeceğini veya alamayacağını söylendiğinde olay çıkardığı için okul beni aradı. Onlara polisi aramalarını söyledim ve en kısa sürede orada olacağımı söyledim. Yolda da Mandy’yi arayıp, küçük kız kardeşinin dışarıda olduğunu ve oradan salındı mı yoksa kaçtı mı bilmediğimi söyledim. Okula vardığımda Mandy bana, ebeveynlerini, Doug’ı ve benim anne babamı aradığını söyledi.

Okula vardığımda iki polis arabası ve bir ambulans vardı. Arabayı park ettikten sonra en yakındaki polise yaklaştım ve kendimi eski koca olarak tanıttım. Beni okul kantinine götürdü. Neyse ki kimse, Michael ve Carrie’ye okul ofisinin önündeki dramadan bahsetmemişti.

Polis Mia’yı kantinde bir sandalyeye oturtmuştu. Mia beni görünce ayağa kalkmaya çalıştı ve çocuklarını görmek istediğini söyledi.  Bana yaklaşmasına izin vermediler. Polise psikiyatri kliniğini arayıp, Mia’nın taburcu olup olmadığını kontrol ettiler mi diye sordum. Mia’yı taburcu etmişlerdi.

Mia ağlamaya başladı ve çocuklarını görmeyi talep etti. Ona çocuklarım tüm vesayetinin bende olduğunu ve onu bu duygu durumunda görmelerine izin vermeyeceğimi söyledim. Bana “çocuklarımı görmek istiyorum” diye bağırdı. Ona avukatına gitmesini ve çocukları görme hakkı için yasal başvuruyu yapmasını söyledim. Ama bir psikiyatrist aksini gösterir bir belge sunana kadar, benim için Mia manyak bir anne ve annelik yapamayacak biriydi.

Mia çocuklardan başka kendisini seven kimsenin kalmadığını söyledi. Ona bunun muhtemelen doğru olduğunu ama çocuk oldukları için her şeyin farkında olsalar durumun böyle olmayabileceğini söyledim. Bazı okul çalışanları gülüştüler.

Mia bana doğru gelmeye çalıştı ama polis buna izin vermedi. Çocukları aylardır görmediğini ve kendisine hastanede dayanma gücü veren tek şeyin çocuklar olduğunu söyledi. Ona kendi davranışlarının sonucunda hastanede ne ile mücadele ettiğinin beni ilgilendirmediğini, ama çocukları bugün onun yalanlarına ve dramasına maruz bırakmayacağımı söyledim.

Polise, Mia’yı benden ve çocuklardan uzak tutmak için uzaklaştırma kararı aldıracağımı söyledim. Polis bana gerekli kağıtları dolduracağını ama kararın çıkmasının yargıca bağlı olduğunu söyledi.

Polis daha sonra Mia’ya, çocukları görmesine izin vermeyeceğimi söyledi. Okul müdürü ile konuştuklarını ve okulu hemen terk etmesi ve bir mahkeme kararı olmadan okula adım atmaması gerektiğini söyledi. Sanırım yapabileceği hiçbir şey olmadığının farkına vardığı için, sürpriz bir şekilde daha fazla olay çıkarmadı. Çantasını ve anahtarlarını aldı ve polis eşliğinde arabasına binip gitti. Bu arada polisle ben uzaklaştırma kararı için dökümanları doldurduk.

Kısa süre sonra çocuklar okuldan çıktılar. Onları arabaya bindirdim ve eve doğru yola çıktım. 3 kilometre kadar gitmiştik ki, biz yanından geçtikten hemen sonra, Mia’nın arabasının bir ayaküstü yemek restoranından yola çıktığını gördüm gibi geldi. Hemen bir sonraki sağa, sonra yine sağa ve sonra son kez sağa dönerek aynı yola çıktım. Mia’nın arabasını ileride görebiliyordum. Biraz hızlanıp ne yaptığını kontrol etmek istedim. Benim manevra yaparak arkasına geçtiğimi görememişti. Birini aradığı kesindi ve o aradığı insan çocuklarla ilgilendiği için Mia’nın aracını önünde görememişti. Neyse ki bir Reddit kullanıcısı aracıma, ses kaydı da yapabilen ön ve arka kamera taktırmamı tavsiye etmişti. Bu kameralar, Mia’nın bizden uzak durması konusunda polis tarafından uyarılmasına rağmen, bizi takip ettiğine dair kanıtları kaydetmişlerdi. Soluğu karakolda aldım ve tüm kanıtları polise verdim. Polis bunun uzaklaştırma kararı için dosyaya konulacağını söyledi.

2 gün sonra polis bana uzaklaştırma kararının çıktığını ve Mia’ya tebliğ edildiğini söyledi. Mia artık bize 200 metreden daha fazla yaklaşamayacaktı. Aynı zamanda avukatı aracılığıyla benim avukatımla iletişime geçmek dışında bizimle hiçbir şekilde iletişime geçemeyecekti. Mia eğer uzaklaştırma kararını ihlal ederse, hemen kendilerini aramamı söylediler.

Yasalar yanımda olduğu için rahattım ama bir yandan da Mia’nın yasaları çiğneyerek bize ulaşmaya çalışacağını bekliyordum. Ama sürpriz bir şekilde, o günden sonra kimse Mia’dan haber alamadı. Kız kardeşine ve ailesine hiç ulaşmadı. Çocuklarla görüşebilmek için bir başvuru yapacağını düşünüyordum ama bunu da yapmadı.

Mia’dan hiç haber alınmayan aylar geçti. Dürüst olmak gerekirse, ortadan kaybolma süresi arttıkça, olay endişelendirici olmaya başladı. Ama 3 ay kadar önce eve geldiğimde, posta kutusunda büyük bir zarf buldum. Adres elle yazılmıştı ve geri dönüş adresi olarak da Sidney Avustralya yazılmıştı. Zarfı kimin gönderdiğini tahmin bile edememiştim ama zarfın içinde Mia’dan çok uzun bir mektup vardı. Nerede olduğunu anlatıyordu ve bir daha asla geri gelmeyeceği konusunda bana garanti veriyordu.

Mektubun bu kadar uzaktan gelmesi çok şaşırtıcıydı ama daha şaşırtıcı olan şey, mektupta yazanlardı. Geceleri bir sürü adamla yatmasına gerekçe olarak öne sürdüğü şeytani ve hedonistik bahaneler, deli saçması manifestosu, ne yaşadığı ve neden oraya gittiği konusunda boşlukları dolduruyordu.

İlk terapisinde sinir krizi geçirmiş ve psikiyatri kliniğindeki ilk iki ayı da genelde ağır sakinleştirici etkisinde geçmiş. Grup terapi seanslarında kendini anlatırken diğerleri ona, tüm hayatını böyle çöpe attığı için embesilmiş gibi bakıyorlarmış. Diğerleri berbat ailelerden, istismar dolu evlerden, madde bağımlılığı ve şiddet içeren çocukluktan gelen insanlarmış. Kendisinin onlara göre çok daha rahat bir hayattan geldiğini fark etmesi, birdenbire nasıl da her şeyi mahvettiğini anlamasını sağlamış.

Geçmiş yaşamının bir daha asla geri gelmeyeceğini anladığında bir sinir krizi daha geçirmiş. Birinci sinir krizi geçmişi yüzünden olmuş, ikincisi ise geleceği ya da bir geleceğinin olmaması yüzünden.

Mia mektupta bundan sonra kendisine sempati çekmek için nasıl da kaybolmuş ve kalp kırıklığı içinde olduğunu anlatıyor. Utanmadan, onu aldatırken yakaladığım gece, kendisini üzen şeyin benim onu birden bire sevmeyi bırakmam ve bir daha asla sevmeyecek olmammış. Yıllar boyunca yaptıkları konusunda utanç duyduğunda, bu yaptıklarını duyarsam onu sevmeyi bırakacağımı düşünerek yaptıklarına kılıf uydurmuş. Onu hep sevmemi istemiş.

Onu yakaladığım gün, ona karşı tüm sevgimin anında silindiği konusunda haklıydı.

Kendisini birden bire sevmiyor olmam Mia’yı çok yaralamış. Tüm bunlara rağmen o hala beni çok seviyormuş. Tüm o adamlarla maceralarının beni daha az sevdiği anlamına gelmediğini yazmış. Bir de benden nefret etseydi bana neler yapardı acaba diye düşünmeden edemedim.

Mia daha sonra hiç utanıp sıkılmadan benim onun en iyi arkadaşı ve ruh ikizi olduğumu yazmış. Benden başka kimseyle romantik bir bağlantı kurma isteği yokmuş. Erkeklerle temel içgüdülerine düşünmeden dalmasının sonuçlarının çok ağır olduğunu yazmış.

Mektupta Mia, Rebecca’nın kendisini, insanların tek eşli olmak üzere yaratılmadığına ikna ettiğini itiraf ediyor. Benim başka kadınlarla da yatmama gönül rahatlığı ile izin verebileceğini ama benim böyle bir şeyi asla istemeyeceğimi bildiğini söylemiş. Rastgele karşılaştığı rastgele bir adamla yatabilmenin, sadece bir anne ve eş olmanın umutsuzluğunu ve yavanlığını daha az hissettirdiğini yazmış.

Sonra da onun başka erkeklerle yatmasından benim de faydalandığımı açıklamaya çalışıyor. Zira bu maceralar ona benimleyken daha iyi bir aşık olmayı öğretmiş. Oysa ben tamamen ölü bir yatak odasını, profesyonel olmaya can atan ahlaksız bir fahişeye tercih ederdim. Ayrıca hangi erkek, kendisini başka erkeklere bu kadar çabuk veren bir kadını ister ki? Tüm o adamlar da en az Mia kadar değersiz insanlar. Bana eski kafalı diyebilirsiniz ama eğer macera yaşamak istiyorsanız, bunu evlenmeden ve çocuk yapmadan önceki dönemlerde yapın. Tabii ki evliyken kocanızın arkasından bir sürü adamla yatıp, sonra birinden hamile kalıp, çocuğu kocanızınmış gibi adamın nüfusuna geçirmeden yapın.

Eğer dışarıda macera yaşama dürtüsüne karşı koyamayacaksanız, sadece en muhtaç ve zavallı erkekler sizi karısı diye alırlar. Eğer sevgiliyken herhangi bir noktada Mia bana ayrılmamız gerektiğini zira rastgele adamlarla yatmak istediğini söyleseydi, bu benim için sorun olmayacaktı. O adamlardan biri ben olmadığım sürece, kaç erkekle yattığı umrumda bile olmazdı.

Mia ya başından beri benim zamanıma değmeyecek biriydi ya da affedilmesi mümkün olmayan davranışları ile öyle birine dönüştü. Yaptıkları kimsenin zamanına değecek biri olmadığını gösterdi ki zaten sevgiye değecek biri asla değilmiş. Muhtemelen Avustralya’da bir dalış barında gecenin sonunda 15 dakikalık zevk arayanların oyuncağı olacak.

Mia daha sonra ismimi Carrie’nin doğum belgesinden sildirmek için dava açtığımı öğrendiğinde nasıl da kalp kırıklığı yaşadığını yazmış. Yaptıklarından sonra onu görmeye tahammülüm olmadığını ve kızımızın da ona bu aldatmayı hatırlattığını anladığını yazmış. Fakat canını daha da acıtan şeyin, sonradan Carrie’yi evlat edinmem olduğunu yazmış. Çünkü bu ona ikinci bir şansı asla vermeyeceğimi ama kalbimde Carrie’ye ikinci bir şans verecek kadar sevgi olduğunu göstermiş. Mia daha sonra, artık kendisinin asla sahip olamayacağı kaynaklarla büyüyeceği için Carrie’ye karşı kıskançlık duyguları ile boğuştuğunu yazmış. Aslına bakarsanız yazdıkları, Mia’nın nasıl da ben merkezli biri olduğunu gösteriyor. Hadi beni umursamıyor ve bana öncelik vermiyor ama kendi çocuklarını bile umursayıp önceliği yapamıyor.

Bunun yanında çocuklarının hayatlarındaki önemli anlarda orada olamayacağını bilmekten nefret ediyormuş. Sosyal medyada paylaşılacak resimlerin ona neleri kaçırdığını hatırlatacağını ve nasıl da kalbinden bıçaklanmış gibi acı çekeceğini düşünüyormuş.

Sonraki bölüm, Aldatan kadının sapkın sırları – Bölüm 8 – Mia’nın sonu (2) ve kapanış

Aldatan kadının sapkın sırları – Bölüm 6 – Mia’nın sırrı

Önceki bölüm için, Aldatan kadının sapkın sırları – Bölüm 5 – Boşanmadan Önceki ve Yeni Hayat

Güncellemelerim arasında atıp tuttuğum için, kötü sözler için özür dilerim. Çocuklarla beraber geleceğimize doğru yürürken, daha iyi yazmaya çalışacağım. Ve hepinize teşekkür ederim.

Yorum: Siz benim gördüğüm en güçlü erkeklerden birisiniz. Sizi seven, size sadık ve sizi tamamlayan bir kadını hak ediyorsunuz. İleride böyle bir kadını bulacağınıza eminim. Daha fazla güncelleme yapmanızı umuyorum, birçok insana ilham kaynağı oluyorsunuz. 

Cevap: Ben diğer insanlardan daha güçlü değilim ama teşekkür ederim. Yolculuğum sırasında neyi nasıl yapacağımı öğreniyorum. Eğer yazdığım bir kelime, böyle bir durumdan geçen bir kişiye bile yardımcı olacaksa, yazdıklarıma değer.

Her insanın ya da en azından çoğu insanın içsel bir güce sahip olduğuna samimi bir şekilde inanıyorum. İnsanlar bu güce ihtiyaç duymadıkları sürece bu gücün farkında değiller. Umarım kimse bu güce ihtiyaç duyacağı bir duruma düşmez ama bir insan kanser teşhisi aldığında, sevdiği biri aniden hayatını kaybettiğinde ya da finansal olarak mahvolduğunda, ihtiyaçları olan güç, kendilerine yardımcı olmak üzere, orada içlerinde bekliyor olacak.

Eskiden o olmadan yaşayamayacağını düşündüğüm kişi hayatımdan çıktı gitti ve ben hala yaşıyorum. Bu, hayatımda kimseye ihtiyacım olmadığını kanıtlıyor. Sonuçta, bir kadının hayatıma getirebileceği her türlü yarar, hayatıma getirebileceği potansiyel kaosun yanında ufacık kalır. Las Vegas’ta buna sucker bet (bile bile lades) derler. Artık bu kumarı oynamayacağım.

Yorum: Bu yazdıklarını okurken gözlerim yaşardı. Sen gerçekten iyi bir insan ve iyi bir babasın. Sana bol şans diliyorum.

Cevap: Ben iyi bir babayım. Kıyamet gününden beridir en zorlandığım şeylerden biri de, onları Amazon’dan hediye sevgisine boğma içgüdüme karşı koymak oldu. Onlara o kadar çok şey alabilirdim ki! Ama onları zamanım ve ilgim ile şımartmak istiyorum.

Evet, onlara tüm haftasonu için yepyeni kıyafetler aldım ve her haftasonu, annelerinin yanına gittiler. Ama o kıyafetleri, anneleri kötü hissetsin diye aldım. Mia’nın çocuklarına kıyafet alacak parası bile yok ve ona çocukların benimle ve onsuz çok iyi durumda olduklarını göstermek istedim.

Carrie’ye bir midilli almadım ama eğer isteseydi, almak için bir bahane mutlaka bulurdum. Çocukların ikisi de oldukça hareketliler ve materyalistik değiller. Bu da enkazdan sonra benim için büyük avantaj.

Ağlamanızı istemezdim. İyi dilekleriniz için teşekkür ederim.

Yorum: Bugün nasıl hissettiğin, yarın nasıl hissettiğini belirlemek zorunda değil.

6 ay kadar önce, daha önce yaşadıklarına göre çok daha büyük ve kötü bir travma yaşadın. Şu an, gelecek ilişkileri ya da seksi düşünüyor olman şaşırtıcı olurdu. Neden böyle konuştuğunu anlıyorum şu an, bir daha bir kadınla asla romantik ilişkiye girmeyeceğini düşündüğünü (ve bunun değişeceğini) bilmeni isterim. Bu sorun değil ve hatta şu an senin için en iyisi. Ama bir yıl sonra ya a iki yıl sonra daha farklı düşünme ihtimalin var. Bu nedenle kendine karşı nazik ol ve kendine iyi bak. Zamana bırak.

Mia konusunda sana iki şey söylemek istiyorum. Sanırım avukatlarla toplandığınızda giydiği kıyafetleri ve saçını, en iyi ihtimalle senin bir tepki vermeni sağlamak ya da en kötüsü ona acımanı sağlamak için özel seçti. Bu kadın seni biliyor ve senin acıma duygularını ortaya çıkarmak üzere seni manipüle etmek istiyor. Senden istediği reaksiyonu alamadığını okumak güzel.

Şimdi bunu söyledikten sonra diğer konuya geleyim. Nefret daha fazla nefrete neden olur. Bence Mia, senin onu bir daha asla geri almayacağını anlayacağı noktaya çok yakın. Şu an sana karşı hissettiği ve kendisinin aşk diye tanımladığı duygular, dava nedeniyle değişecekler. Eski arkadaşlarının ve ailesinin onu nasıl bileceklerini düşünüyor. Çocukların eninde sonunda bu olanları öğreneceğini de biliyor. Rebecca ile bağlantısı da devam ediyor. Sana olan duyguları kısa süre içerisinde büyük bir nefrete dönüşecek.

Senin hislerin, nefret de dahil haklı. Sen bu nefreti, onun hayatını bir cehenneme çevirerek dışarı atıyorsun. Bunu yapabiliyorsun ama Mia’nın yakın zamanda karşı saldırıya geçmesine hazır ol. Mia sizin artık bir daha asla birlikte olmayacağınızı anladığında, bu saldırıya başlayacak.

Bu saldırıya hazır olmalısın. Bu kadın seni biliyor, senin canını nasıl acıtacağını da biliyor. Senin canını nasıl acıtacağını sen de ona söyledin. Aşıklarını çocuklardan uzak tutmasını söyledin ve o da bunu seni öfkelendirmek ya da senin canını acıtmak için kullanabilir. Böyle bir şeye hazır ol. Böyle bir şey olmazsa ne güzel, en kötü boşuna hazırlanmış olursun. Ama bana öyle geliyor ki, yakın bir zamanda, bambaşka bir Mia ile karşı karşıya kalacaksın. İki adım sonrasını düşünmeye ve sana nasıl tepki vereceğini tahmin etmeye çalış. Böylece Mia’nın saldırılarına karşı hazır olabilirsin.

Carrie ile olan durumunuza yaklaşımını sevdim. Birgün bu durumda ne yaptığının, onun için neler yaptığının farkına varacak.Umarım Mia’nın mektubunu çöpe atmadın. Eğer o mektubu atmadıysan, o mektubu zamanı geldiğinde çocuklara göstermek için saklamanı tavsiye ederim. İleride Mia çocuklara senin bir yalancı olduğunu, evliliği senin mahvettiğini söylerse, o mektup bir sürü itiraf ile dolu.

Böyle devam et ve bu durumu nasıl yönettiğin konusunda kendinle gurur duy.

Cevap: Bu çok ilginç bir bakış açısı ve ben bunu düşünmemiştim. Teşekkür ederim.

Mia ne giydiğine ve nasıl göründüğüne her zaman çok dikkat eder. Savaştan kaçan sığınmacı gibi görünmesi aklımı karıştırmıştı. Yani siz bunun bir manipülasyon girişimi olduğunu söylüyorsunuz. Beni avlamak için, onunla ilgili küçük de olsa pozitif şeyler hissetmemi umuyordu. Ama sanırım hem kendisi hem de avukatı, bunun olmayacağını çoktan anlamışlardır.

Evlilik danışmanlığı konusunu ortaya atması beni gerçekten de şoke etti. Bunun boş bir hile olduğunu biliyorum ama Mia’nın yaptıklarından sonra evlilik danışmanlığı, ölüyü diriltmeye çalışmak gibi bir şey.

Mia onu severken birden bire ondan nasıl nefret etmeye başladığımı anlamıyor. Ben duygularını kontrol edebilen bir insanım. Duygularımı istersem kapatabilirim, onlara köle değilim.

Mia’nın mektubunu Nadia’ya verdim. Avukatım, tüm kanıtlar ve belgeler ile, mahkeme için büyük bir dosya hazırlıyor.

Evet haklısın, ileride bana karşı saldıracağını bilip önlem almalıyım. Eğer evime gelmeye kalkarsa uzaklaştırma kararı aldırırım. Bunu o kadar hızlı yaparım ki, kendisine neyin çarptığını bile anlayamaz.

Çocukları manipüle etmeye kalkarsa, onu yasal yollardan süründürürüm, ailesine rezil ederim. Ailesi şu an Mia hakkında pek de mutlu değiller ve torunlarını çok seviyorlar.

***

Daha sık bilgi verme sözümü tutmak için, daha sık ama daha kısa yazılar yazacağım. Eğer daha önceki yazılarım gözlerinizi yorduysa ya da anevrizmaya neden olduysa özür dilerim.

Biri daha önceki yazılarımdan birinde, Rebecca hakkında soru sormuştu ve onunla hiç etkileşime girip girmediğimi öğrenmek istemişti. O yorumu bulup okumanıza gerek yok, burada açıklayacağım.

O kader gecesinden sonra Becca’yı ne gördüm ne de kendisi ile herhangi bir iletişimim oldu. Becca’nın şu an Mia’nın hayatında ne kadar yer kapladığını bilmiyorum. Görüşüp görüşmediklerini bilmiyorum ama tahminimce iletişim halindedirler.

Çocuklar Becca’dan hiç bahsetmediler. Ama cehennem kapıları açıldıktan birkaç hafta sonra, neler olup bittiğini bir arkadaşıma anlattım. Bu arkadaşımı özellikle seçtim zira arkadaşımın karısı, çok ünlü bir dedikoducudur. Kendisi de zaten benim yakın arkadaşım, bu nedenle onun negatif bir özelliğini kendi yararıma kullandığım için suçluluk duymuyorum.

Becca’nın 9 kişi çalıştırdığı bir kuaför dükkanı var. Dedikodu yavaş yavaş yayıldıktan sonra, iki çalışanı Becca’nın salonundan ayrıldı. Daha iyi iş buldukları için mi gittiler yoksa Becca’nın bu hikayedeki rolünü protesto etmek için mi gittiler bilmiyorum. Ama bu işler bittiğinde, Becca’nın tüm kirli çamaşırlarını ortaya dökeceğim ve umarım bu, insanların onunla çalışmak istememelerini ve kuaförüne gitmek istememelerini sağlayacak. Ama yapacaklarımın onun hayatını mahvedeceğini garantileyene kadar bekleyeceğim.

***

Alışveriş yaparken Mia’nın kızkardeşine rastladım. Bana sarıldı ve kız kardeşinin aptallığı ve aptallığı için benden özür diledi. Buradaki birçok insan bana onunla iletişime geçmememi zira onun düşman tarafta olduğunu söyleyecekti. Ama Mandy ve kocası Doug’ı her zaman sevdim ve bu nedenle onları ve çocukları havuz başında bir şeyler yemeye davet ettim.

Doug çocuklara ve barbeküye bakarken ben de Mandy ile konuşma fırsatı buldum. Çocukların konuştuklarımızı duymamasına çok dikkat ettik. Neyse ki çocukların dikkati tamamen havuzda ve yiyeceklerdeydi.

Kısacası Mia’nın ailesi, Mia’nın beni birden fazla erkekle aldattığını biliyorlar ama Mia toplam sayı konusunda ailesine yalan söylemiş. Mandy ve ailesi, Mia’nın Michael’in doğumundan sonra birkaç tane kısa süreli ilişki yaşadığını düşünüyorlardı.

Mandy’ye birkaç tanenin kaç tane olduğunu varsaydığını sordum. Belki iki üç tane diye cevapladı. Bunun üzerine Mia ve macera yaşadığı erkekler arasındaki mesajlaşmaları içeren dosyayı alıp getirdim. Ona şu ana kadar 47 değişik erkek ile seks yaptığını kesin olarak belirlediğimizi söyledim. Ona, 47 erkeğin, buzdağının görünen yüzü olduğunu da açıkladım zira Mia’nın birçok telefon uygulamasından iz bırakmadan yaptığı aktiviteleri bilmiyoruz bile.

Mandy bunu duyunca ne diyeceğini bilemedi ama hemen ailesini arayıp haber vermek ve Mia’ya küfür etmek istedi.

Mia’nın aldatmaları ve erkek sayısı zaten kabul etmesi zor bir şeydi ama konuşmamız sırasında Mia’nın ailesinin, Carrie’nin benim çocuğum olmadığı konusunda en ufak bir fikirleri olmadığını fark ettim. Ama Mandy’ye bunu söylediğimde kocası Doug, karısının gözyaşları yüzünden barbeküyü bırakıp yanımıza gelmek zorunda kaldı. Mandy masanın etrafından dolaşıp bana sarıldı ve sürekli olarak ne kadar üzgün olduğunu söyledi. Doug ise şok olmuştu, sadece sırtıma elini koyabildi ve sonra içmeye gidebileceğimizi söyleyebildi. Kısa süre içerisinde eski karım olacak kadın ciğeri beş para etmez biri olabilir ama ailesi ve ailenin damatları pırlanta gibi insanlar. Yine de onlara güvenmek konusunda dikkati elden bırakmayacağım.

Mandy’ye o gece ne olduğunu ve babalık testini anlattım. Şok olmuş bir şekilde dinledi ve Becca’nın kahrolmasını diledi. Mandy’ye Becca hakkında ne düşündüğünü sordum.

Mandy Becca’dan çocukken bile nefret ettiğini anlattı. Mandy benden, Becca ve Mia’dan 4 yaş büyük. Biz liseye başladığımızda o liseyi bitiriyordu.

Becca’yı birkaç kez kendisinden makyaj malzemesi çalarken yakaladığını ama Becca’nın yakalanmasına rağmen hiç de özür dilemediğini söyledi. Becca manipülatif ve drama yaratmayı seven biri olduğu için ondan hep nefret etmiş. Becca’nın babası annesini boşadığında, ona ablalık yapmaya bile çalışmış ama Becca her zaman nankör ve diğer insanları hiç dinlemeyen bir kızmış.

Mandy’ye Mia’nın Rebecca’yı baş nedimesi yapmak istediğini bilip bilmediğini sordum. Cevap vermedi ama gözlerinden geçen yoğun uyanış bana bunu bilmediğini söyledi.

Mandy, Mia’nın daha liseye geçmeden bile, hayatı boyunca sadece benimle olmak istediğini söylediğini anlattı. Bunun Mia’nın çok erken yaşlardan kendini kandırdığı anlamına mı geldiğini yoksa sonradan mı değiştiği anlamına geldiğini bilemedim. Tek bildiğim şey, bir insan hem bir insanı sevip hem de vücudunu başka insanlara veremeyeceği. Mia’nın sevgisi ya başından beri gerçek değildi ya da çoktan ölmüştü. Mia’nın kalbinin şu an bana ait olduğunu ve hep bana ait olacağını söylerken yalan söylediğini biliyorum. Aslına bakarsanız, artık Mia’nın birini sevme kapasitesi olduğundan bile emin değilim. Gerçi bu artık önemli değil. Zira Mia’nın kalbi gerçekten bana ait olsaydı bile, o kalbin ne kadar defolu olduğunu bilsem de, söküp başkasına takmaları için bağışlardım.

Yemekten sonra çocuklar oynamaya devam ettiler. Ben de Mandy ve Doug’a daha fazla bilgi verdim. Çocuklara dondurma vermek için kalkıp geri geldiğimde, Doug’un gözlerindeki yaşları görebiliyordum. Doug geri döndüğümde bana büyük bir erkek kardeş gibi sarıldı.

Doug daha sonra bana Mia’yı beraber yakaladığım adamla ne olduğunu sordu. Tek bildiğim şeyin, adamı en son gördüğümde bilincinin kapalı olduğunu ve sol taraftaki alt göz kapağının darmadağın olduğunu söyledim. Bu konuda polis kapımı çalmadığına göre, arkadaşı onu polise götürmemişti. Ama kemiklerindeki kırıkların müdahale gerektirdiğine eminim ve bunun faturasını da bana göndermediler.

Doug adama daha fazla hasar vermem gerektiğini söyledi. Mia ve Becca üzerime atlamasalar muhtemelen adama daha fazla zarar verirdim ama bunu yapamadığım için mutluyum. O zaman aşırı derecede öfke ile doluydum, oradan uzaklaşabilmem iyi oldu.

Doug Carrie’nin babasının kim olduğunu bilen birinin olup olmadığını sordu. Ona Mia çok ama çok sayıda adamla yattığı için bunu bilmenin zor olduğunu ama hem boşanma hem de tazminat davası sırasında bu arayışın en yüksek seviyede yapılacağını söyledim. Her ikisi de, Mia’nın mahkemede mahvedileceğine sevinmişti. Bu terapi hepimize iyi gelecekti.

Onlara Mia’nın çalışıp iştirak nafakasını ve tazminatı ödeyebilmesinden endişelendiğimi söylediğimde, Doug bana babalık dolandırıcılığı bir suçsa, Mia’nın bu suçtan en yüksek cezaya çarptırılması gerektiğini söyledi. Ona Mia’nın annelik dolandırıcılığı yaptığını, Mia gibi bir kadının asla bir anne olamayacağını söyledim.

Mandy ve Doug evimden ayrıldıktan bir saat kadar sonra Mia’nın annesi ve babası beni telefon bombardımanına tuttular. Bir de gizli numaradan bir sürü arama aldım. Sonra Mandy aradı ve onun telefonunu açtım. Arka planda çok fazla çığlık ve bağırma olduğu için dışarı çıkmak zorunda kaldı.

Mandy anne ve babasına durumu anlatmış ve babası Mia’nın eşyalarını arabasına yüklemekle meşguldü. Annesi ağlayarak Mia’ya nasıl da büyük bir hayal kırıklığı olduğunu ve onun gibi bir kadın yetiştirdikleri için nasıl da utanç içinde olduklarını söylüyordu. Bana eski kafalı diyebilirsiniz ama anneniz size nasıl bir orospu olduğunuzu söylüyorsa, Ahlaksız Köye giden trende bir iki durak, hatta en az 47 durak fazla yolculuk yapmışsınız demektir.

Mia’nın ağlayarak gidecek bir yeri olmadığını söylediğini duyabiliyordum. Onun hak ettiği cezayı görmesine sevineceğime birden çocukları düşünmeye başladım. Çocukların büyükanne ve büyükbabaları ile kalmasında bir problem yoktu ama Mia’nın gidebileceği yerlerin hiçbirine çocukları götürmesini kabul edemezdim. Çocukların Becca’da kalmasına izin veremezdim. Çocukları her nası ödeyebilecekse bir otel odasına götürürse, oraya alabileceği adamlar yüzünden çocukları almasına izin veremezdim.

Ailesinin gerçeğin bir kısmını bilmesine sevindim ama bunun çocukları ziyaret konusunda sorun yaratacağını biliyordum. Eğer sabit ve güvenli bir ikamet bulamazsa, mahkeme onun çocukları bir gözetim olmadan almasına izin vermez. Çocukları gözetim altında sadece birkaç saat görmek can acıtıcı olsa da bu mezarı kendisine o kazdı. Bu kadın evsizler sığınağında da kalsa, lağım çukurunda da kalsa umrumda değildi, hala da umrumda değil.

Mia dışarı gelip telefondakinin ben olup olmadığımı sorduğunda, Mandy ile hala konuşuyorduk. Mandy Mia’ya ne söylememi istediğimi sordu. Muhtemelen gerçeği söylememem lazımdı zira Mia telefonu kaptı ve histerik bir şekilde yalvarmaya başladı. Onun hayatını mahvetme konusunda neden bu kadar istekli olduğumu sordu. Kısaca “çünkü sen benim hayatımı mahvettin” dedim. Bana sadece onu affederek hayatımı geri alabileceğimi söyledi. Ona o hayatın artık bittiğini ve onun yalanlarından dolayı aslında hiç var olmadığını söyledim. Yine yalan söyledi ve beni sevdiğine yemin etti. Ona, onun hayatında tek sevdiği şeyin kendisi ve seks olduğunu söyledi. Onların hiçbirinin kendisi için hiçbir şey ifade etmediğini söyledi. Ona onların benden ya da ailesinden daha fazlasını ifade ettiğini, yoksa bütün ailesini defalarca riske atmayacağını söyledim. Onu neden ailesine gammazladığımı sordu ben de onlara neden doğruyu özellikle de Carrie’nin babasının ben olmadığımı söylemediğini sordum. Bana lanet okudu ve benim Carrie’nin babası olduğumu ve her zaman da babası olacağımı söyledi.

Ailesinin onu evlatlıktan reddettiğini ve evden attıklarını söyledi. Ona bundan mutlu olduğumu ve hayatını daha da kötü hale getirmek için elimden gelen her şeyi yapacağımı söyledim. Bana beni sevdiğini söyledi ve beni seven birine karşı nasıl bu kadar acımasız olduğumu söyledi. Bunu kendisine 6 sene önce sorması gerektiğini söyledim. Ona sadece her şeyi kaybetmekte olduğu ve insanlar gerçekleri duyduğu için pişman olduğunu söyledim. Ama yaptıklarının onu uzak durulması ve hakkında kötü konuşulması gereken biri yaptığını söyledim. Ailesi ile yaşadıklarını hak ettiğini söyledim.

3 gün sonra Nadia aradı ve Mia’nın avukatının bir görüşme daha ayarlamaya çalıştığını söyledi. Görüşmeyi geçen Cuma’ya, Nadia’nın ofisinde olacak şekilde ayarladık. Mia’yı görmeyi ve onunla konuşmayı hiç istemediğimi söylememe gerek yok sanırım. Ama Mia’nın evsiz kalmasının, velayet konusunda sonuçlar doğurabileceğini biliyordum.

Toplantı başlar başlamaz Mia’nın avukatı bana Mia’nın aile evinden atıldığından beridir arabasında yaşadığını söyledi. Neden Rebecca ile kalmadığını sordum. Sonuçta onun bu duruma düşmesine sebep olan çürük elma Becca’ydı. Mia buna cevap vermedi. Bunun yerine bana evde kalıp kalamayacağını ve evlilik terapisi almamızın bir yolu olup olmadığını sordu. Ev konusunda anne ve babasına danışmasını, çocuklarla yaşadığımız eve yaklaşmasına bile izin vermeyeceğimi söyledim. Evlilik terapisini, bundan sonra onunla evlenecek aptal ile yapmasını söyledim. Ama o aptala da sadık kalmayacağından emindim.

Mia’nın avukatı kullandığım dile ve sözlerimin kabalığına itiraz etti. Ona, Mia’yı temsil etmekten başka bir şey bilmeyen, para yiyen bir osuruk olduğunu söyledim ve ona parasını OnlyFans ile ödeyip ödemediğini sordum.

Nadia ortamı yatıştırmak için elini omzuma koydu ve biraz daha medeni olup olamayacağımızı sordu. Ara vermek istedim zira yeni sözel bombalarımı zaten yüklenmiştim ve sinirimin yatışması gerekiyordu.

20 dakika ara verdik ve herkesten uzaklaşmak için arabama gittim. Mia’nın arabasını görünce aklımdan arabayı boydan boya çizmek geçti. Ama bunu yapamayacağımı biliyordum ve zaten yeterince avukatla uğraşıyordum.

Arabanın yolcu koltuğunda abur cubur yemek poşetleri vardı. Arka koltukta ise elbise yığınları. Hem kendi hayatını hem de benim hayatımı cehenneme çevirdi.

Bir psikolog yardımı ile nefretten kurtulmaya çalışıyorum ama bu kadına saygı ve nezaketin kırıntısını bile göstermek için bir neden görmüyorum. Kadının kendisine saygısı yok ki.

Nadia toplantıya geri döndüğümüzde, ne olursa olsun, mümkün olduğunca sadece evet ya da hayır cevapları vermemi tembihledi. Bunu yapmaya çalışacağımı söyledim ama eski karımın kaldırabileceğimden çok daha fazla yalan ve bahane ürettiğini söyledim. Bunun üzerine Nadia, toplantının en kısa sürede bitmesi için elinden geleni yapacağını söyledi.

Nadia toplantıya, Mia’nın herhangi bir terapi alıp almadığını sorarak başladı. Mia, fiziksel terapi ile uğraşırken buna vakti olmadığını, ayrıca parasının da olmadığını ve zaten sigortasının bunu karşılamadığını iddia etti. Mia, terapiyi biz ödersek, birkaç seans terapiye gidip gidemeyeceğini sordu. Başımı çok hızlı bir şekilde Nadia’ya çevirdim ama her şeyin kontrolü altında olduğunu belirtmek için masanın altında bacağıma vurdu.

Mia’nın avukatı, ücreti kim öderse ödesin, Mia’nın kendi seçtiği terapiste gideceğini söyledi. Nadia bunun sorun olmayacağını söyledi. Biraz terapinin, daha iyi bir anne olmak için Mia’nın duygularını işlemesine yardımcı olacağını söyledi. Ben hala böyle bir teklifte bulunduğu için Nadia’nın aklını kaybettiğini düşünüyordum ama konuşmasına müdahale etmedim. Mia’nın avukatı bunu aralarında konuşup bize döneceklerini söyledi.

Nadia her ne kadar karşı tarafın avukatı olsa da, bir kadın olarak dava içindeki bir kadının gerekli yardımı aldığından emin olmak istediğini söyledi. Bunu söylerken o kadar ikna ediciydi ki, kendi avukatımın benim aleyhime döndüğünü sandım.

Mia bir aile birliği içinde terapi görüp göremeyeceğimizi sordu. Nadia’yı bunun mümkün olmadığını söylemedi için masanın altından dürttüm ama Nadia beni geri dürttü ve eğer Mia birkaç terapi seansına giderse ve terapist bunun faydalı olacağını söylerse, bunu yapabileceğimizi söyledi. Nadia’nın bunu yapmasının bir nedeni olduğunu biliyordum ama bana önceden amacının ne olduğunu söylemesini çok isterdim. Bunu neden yaptığını sonra öğreneceğimi biliyordum ama toplantı bitene kadar ambale olmuş şekilde kaldım.

Mia’ya şu an yaşadıklarının tüm o ucuz ve anlamsız maceralara değip değmediğini sordum. Onca sene yapabildiği şeylerin, her şeyi kaybetmeye değip değmediğini gerçekten merak ediyordum. Bundan zevk alıyor olması gerektiğini söyledim yoksa bunu defalarca yapmaya devam etmezdi. Tüm bu deneyimlerin, kendisini seven bir kocayı ve çocuklarının velayetini kaybetmeye değip değmediğini gerçekten merak ediyordum.

Mia bana cevap olarak hayır demeden önce, samimi gibi görünen gözyaşlarını dökmeye başladı. Gerçek bir utanç duyup duymadığını sordum. Hiçbir şey için olmasa bile yakalandığı için tonlarca pişmanlık altında ezildiğini zaten biliyordum ama gerçekten utanç duyup duymadığını merak ediyordum. Eninde sonunda herkes yaptığı iğrençlikleri öğrenecekti ve özellikle de şimdi ailesi bunları biliyordu. Ona gerçeği ailesinden sonsuza kadar saklayabileceğini gerçekten düşünüp düşünmediğini sordum. En azından işe başlayana ve kendi evine çıkana kadar saklamayı umduğunu ama bunun eninde sonunda ortaya çıkacağını bildiğini söyledi.

Sonunda benim canımı yaktığı için özür diledi ve bunu yapmayı asla istemediğini iddia etti. Ona benim canımı yakmadığını, beni mahvettiğini söyledim. Hergün, gün boyu acı çektiğimi, acının sadece ruhumun içinde olmadığını, acıyı eklemlerimde, kaslarımda hissettiğimi söyledim. Kalbim o kadar kırık ki, benim ruhumu zehirlediğinde, zehir ikincil organlarıma sızdı. İyi günümde tamamen hissizdim. Kötü günümde ise tüm vücudun geriliyor, depresyon bazen fiziksel ağrıya neden oluyor. Bazen hiçbir neden olmadan hamlamış olarak uyanıyorum.

Acımı ifade etmem üzerine ağlamaya başladı. Ona bu kadar acımasızca ihanet edilmeyi hak edecek ne yaptığımı sordum. Bu soru onun daha fazla ağlamasından başka bir işe yaramadı. Ona onun yaptığını yapan birinin ne hak ettiğini düşündüğünü sordum. Ne istediğini değil, onun yaptıklarını yapan birinin ne hak edeceğini düşündüğünü sordum. Daha beter ağlamaya başladı. Cevapsız gözyaşlarına tahammülüm kalmadı. Benim işim bitmişti, toplantı da bitti.

Mia’nın avukatı onu dışarı çıkarmaya çalışırken, Mia onu affetmem için bana yalvarıyordu. Ona konuşmanın bittiğini ve eve gitmesini söyleyip durdum.

Mia ve avukatı sonunda gidebildiğinde, Nadia ne yapmaya çalıştığını açıkladı. Mia’nın psikoloğunu ödememi önerme sebebi, bunun mahkeme tarafından bizim lehimize bir hareket olarak görülecek olmasıydı. Ama Mia bariz şekilde dengesizdi ve yaşamla baş edemiyordu. Eğer bir psikolog Mia’nın hastaneye yatırılmasında ısrar ederse, bu ona yardımcı olabilirdi ama mahkemenin Mia’nın bu kadar dengesiz olduğunu görmesi asıl bize faydalı olurdu.

6 yıldır beni kandıran bir kadını bu şekilde psikoloğa göndermekten vicdan azabı çekecek değilim. Eğer psikoloğa gitmesi için aile terapisine gitmem gerekirse ona da giderim. Mia kendi kuyusunu kazmakta çok iyi, umarım böyle devam eder.

Evet biliyorum, bu hiç de kısa bir güncelleme olmadı. Ama olabildiğince konsantre bir güncelleme olduğunu umuyorum. Çocuklar iyiler. Michael beyzbol oynuyor ve takımın en uzun boylu çocuğu olduğu için atıcı oldu. Michael’i Doug ve iki oğluyla beraber beyzbol maçına götüreceğim.

Carrie her zamanki gibi çok tatlı ve güzel. Havuzu çok seviyor ve çocuklu arkadaşların gelmesi de onun için çok iyi oluyor. Hayatı dolu dolu yaşayan ve burunlarını telefona gömecek zamanları olmayan iki çocuk yetiştirmek istiyorum.

Hepinize nazik sözleriniz ve desteğiniz için teşekkür ederim. Arkamda bu kadar insanın desteğinin olduğunu bilmek güzel.

Bitirmeden bir not düşmek istiyordum. Bazı insanlar, Mandy ve ailesinin, Mia’nın beni aldattığını, ben öğrenmeden önce bile bildiği fikrine kapılmış. Ben bunu kendi aileme anlattığımda, onun ailesinin olaydan haberi bile yoktu. Mia’nın Carrie’nin babası da dahil birçok erkekle ilişkiye girdiğini çok sonra öğrendim. Mia’ya Carrie’nin babasının ben olmadığımı ilk ben söyledim. Bundan sonra bu bilgiyi ailesi ile paylaştığını var saymıştım. Babası “o adamlardan” bahsettiğinde, çok fazla sayıda adam olduğunu bildiklerini var saymıştım.

Mia’nın ailesini seviyorum ve bu konuda daha fazla acı çekmelerini istemiyorum. Mia onlara birkaç erkek ile aldattığını itiraf etmiş sadece. Ben Carrie’yi korumaya çalışıyordum ve Mia’nın Carrie ile ilgili durumu gizlilik içinde ailesine anlattığını düşünüyordum. Ailesi ile görüşmüyordum ya da Nadia ve Jesicca aracılığı ile haberleşiyordum. Mandy ile karşılaşana kadar, onun ailesinden kimseyle konuşmamıştım. Mia’nın bunun böyle devam etmesini istediğini o zaman anladık. Kafa karıştırdıysam kusuruma bakmayın. Hepinize teşekkürler.

Sonraki bölüm Aldatan kadının sapkın sırları – Bölüm 7 – Mia’nın sonu (1)

Tüm seri:

Erkek Adam Patreon Community -> Chats açıldı.

Merhaba,

Patreon destekçilerinin kendi aralarında sohbet etmelerini sağlayan Community -> Chats açıldı. Community -> Chats, benim de aktif olarak katılacağım bir mini Discord ortamı sağlıyor.

Patreon uygulaması kullanıyorsanız, Chat’i Community sekmesinde bulabilirsiniz. Bilgisayardan bağlanıyorsanız da My Page sayfasının sol tarafında Community içinde.

Erkek Adam Patreon adresi: patreon.com/erkekadam

Erkek Adam Patreon Chats
Erkek Adam Patreon Chats

İlişkiler Soru Cevap Yayını – Temmuz 2024

Sitenin yorumlarında sorulan bazı soruları, yayın yaparak cevapladım.

Patreon’a özel üyelere ayrıca ayda iki kere 10 soru 10 cevap ilişkiler yayını da yapıyorum. Şu ana kadar 12 yayında 120 soru – cevap yapmışız.

Aşağıda yayının Youtube videosu var. Yayına Spotify kanalımızdan da ulaşabilirsiniz.

00:00 Tek gecelik ilişki sonrası hamile kalan kadın kürtaj olmak istemiyor. Ne yapmalıyım?
04:00
Sevgili ile kavga ettikten sonra aramasak trip atmak olmuyor mu? Arasak da gurur gitmiyor mu?
05:08 İlişki öncelikli erkeğin, ilişkilik kadın karşıma 10 senede 2 kere çıkıyorsa bu sayıyı nasıl arttıracağım?
09:09 Flört ettiğim kız beni ghostladı ama sebebi var. Ulaşıp destek mesajı atayım mı?
11:48 Bir kız sürekli kızlarla grup halinde. Tanışamıyorum. Instadan ekledim ama buluşmaya çağıramıyorum.
15:23
Eski sevgilim 5 ay sonra sözlendi. Alfa dul mu oldu?
18:44
Kız arkadaşım hiç hesap ödemiyor. Bu ne iş?

En iyi ek iş fikirleri, en iyi ek gelir tavsiyesi

Yaptığım görüşmelerde birçok erkeğin ek gelir elde etmek için online satış, YouTube kanalı gibi işlerle uğraştıklarını görüyorum. Bazıları da gündüz işlerinin yanında geceleri başka firmalara yarı zamanlı işler yapıyorlar. Örneğin yazılım sektöründe çalışan birçok arkadaş bu şekilde ek para kazanıyorlar.

Benim gördüğüm, hemen hemen herkesin aklında ya borsa al sat gibi işler var ya da insanlar daha çok, Amazon’dan satış yapmak gibi işlere girmek var.

Benim tavsiyem biraz farklı. Diyelim ki ayda 40 bin TL ek gelir elde etmek istiyorsunuz. Genel olarak iki şekilde para kazanırsınız: Ürün satarak ya da servis satarak. Para kazanmak için asıl yapmanız gereken, ürün ya da servis olsun, karşılığını ödeyebilecek müşterilere, bir değer sağlamak. Para, değer alışverişi için kullanılan bir aracı sadece. Yani ayda 40 Bin Lira kazanmak için, ayda 40 Bin Liralık değer yaratmanız ve bu değere ihtiyacı olan ve karşılığını ödeyebilecek müşteri bulmanız lazım.

Çoğu insan, müşteri olarak şahısları düşünüyorlar ve her birine 200 TL değer sağlayarak 200 tane müşteri bulmaya çalışıyorlar. Fakat şahısların ödeme kapasitesi sınırlıdır. Ödeme kapasitesi yüksek şahıs sayısı da azdır. Örneğin 20,000 TL değer sağlayacağınız 2 şahıs bulmanız zordur.

Bir ürüne ya da servise kim 20 bin TL verir diyorsanız, sadece B2C (Business to Customer yani Şirketin bireylere satışı) şeklinde düşünüyorsunuz. 20 bin TL bireyler için büyük para ama çoğu işletme için üstünde düşünülecek bir miktar değil. Yani B2B (Business to Business, Şirketten Şirkete) satış, ek gelir için en iyi iş modeli. Bu tabii 10 bin X 4 de olur, iki ayda 3 tane 30 bin de olur.

ABD’de Amazon’da kozmetik mi satsam yoksa elektronik mi satsam, YouTube kanalı açsam üyelik mi satsam diye düşünmeden önce, büyük ya da küçük işletmelerin ihtiyacı olan ve benim de yapabileceğim ya da öğrenebileceğim bir servis var mı diye düşünün. Örneğin B2C bir ürün için online pazarlama, sosyal medya pazarlama yapacağıma, ürünü veya servisi olan ama online pazarlaması olmayan firmalara (çiçekçi olur, dişçi olur) sosyal medya yöneticiliği servisi satabilir miyim diye düşünün. Mesela İngilizce biliyorsanız yapmanız gereken tek şey, Google Maps ile ABD’de işletmelere bakıp bu servisi sunmak. Bilmiyorsanız bile, Türkiye’de müşteri olarak küçük işletmeleri bile hedefe alsanız, bu işletmelerin bireylere göre çok yüksek olan miktarlara küçük miktarlar olarak bakmaları çok olası.

Kim sizden neyi niye alsın? Eğer bir alanda 9-5 iş olarak tecrübeniz varsa alırlar. Benim bir arkadaşım örneğin oturdu Microsoft Power BI diye bir uygulamayı öğrendi, zaten o alanda 20 sene geçmişi var ve sonra İngiltere’de bile bunun bir günlük eğitimini sattı. Başka biri uzmanı olduğu pazarda satış danışmanlığı verdi ki mesela bir müşterisinden bir ara ayda 2500 Dolar kazanıyordu.

Ama ya bir tecrübeniz yoksa? Mesela öğrenci adamdan neden alsınlar? Bir iki referans yoksa almazlar doğru. Bu nedenle ilk bir iki işinizi bedava yapmanız ve bunlarda iyi iş çıkarmanız gerekecek. O kadar iyi iş çıkarmalısınız ki, adamlar sizden bu servisi bedava aldıklarına utanıp size çok iyi bir referans versinler. Bir iki referanstan sonra da zaten genellikle yolunuz açılır.

Bu pasif bir gelir değil. Ama bireylere online ürün ya da servis satışı yapmanız, bir Youtube kanalı yürütmeniz de pasif bir gelir değil. Fakat şirketlere değer katabilecek bir fikriniz varsa, bunu yüksek birim fiyatlara daha az sayıda şirkete satmak, çok sayıda bireye daha düşük birim fiyatla ürün veya servis satmaktan çok daha verimli. Bunun yanında eğer yüksek birim fiyatlara şirketlere servis satabilirseniz, zaman içinde asıl işi yapacak insanlar kiralamanız ve işi yarı pasif hale getirmeniz de mümkün. Bir şirkete ulaşmak, onları ikna etmek, vs. gibi faaliyetler, katma değeri yüksek ve belli bir tecrübe gerektiren faaliyetler. İşleri pasladığınız bireyler tabii ki sizden müşteri çalıp kendi yollarına bakabilirler ama referanslar sizin referanslarınız, yeni müşteri bulma kabiliyeti sizin kabiliyetiniz.

Diliniz yoksa bu işi Türkiye’de yaparsınız. Ama diliniz varsa size tavsiyem ABD ve Avrupa’yı hedeflemeniz. Yıllardır Asya pazarında gördüğüm bir şey var. Ürünlerini kullandığım çoğu yazılım şirketin cirolarına baktığımda hemen hemen hep aynı oranlar var: cironun %40’ı Kuzey Amerika’dan, %30 Avrupa’dan, %10 kadarı eğer hedeflerinde ise Japonya ve Kore’den ve kalan %20’si de dünyanın geri kalanından geliyor. Oranlar tabii ki değişir ama aslan payı her zaman ABD + Kanada, sonra da Avrupa.

Bu arada benim gözlemlediğim, ek gelir olmaktan çıkıp asıl işiniz olmaya en yatkın ek işler, B2B işler. Yani bu işi iyi yaparsanız, bu işi tam zamanlı olarak, hayatınızı kazandığınız iş haline getirebilmeniz, şirketleşebilmeniz ve hatta sonra satabilmeniz, B2C işlere göre daha kolay.

B2C işleri boşverin demiyorum ama konuştuğum çoğu insanın, B2B işleri aklına bile getirmediğini, bunu konuştuğumuzda ise yine birçoğunun böyle bir işi yapabileceğini görüyorum. Müşteri deyince, iş deyince, satış deyince sadece bireyleri düşünmeyin. Şirketlere daha büyük oynayabilirsiniz.

Sanal dünyada öfke kusma ile gerçek hayatta motivasyonsuzluk arasındaki bağlantı

Bu bölümde, sanalda olan şeylere öfkelenmek ile, gerçek hayatta tıkanmak, çıkmazda olmak arasındaki ilişkiye bakacağız. Birçok insan bu iki şeyin birbiriyle bağlantısı olmadığını düşünüyor ve aslına bakarsanız ben de bu şekilde düşünüyordum.

İnternette sanal şeylere öfkelenme dediğimizde aklımıza öfke yemi gibi şeyler geliyor. CEO’nun biri herkesi öfkelendiren bir şey söylüyor ya da popüler biri herkesi öfkelendiren bir şey yapıyor, vs. Ya da dünyadaki çeşit çeşit adaletsizlik hakkında bilgi sahibi oluyoruz, tüm o Karen’ları görüyoruz ve gerçekten öfke hissediyoruz.

Bir yandan da motivasyon problemimiz var. Herkes motivasyon eksikliği ile mücadele ediyor ve Dikkat Eksikliği ve Hiperaktivite Bozukluğu (DEHB) yükselişte gibi görünüyor. Yapmamız gereken birçok şey olsa da, bunları bir türlü yapmıyoruz ve isteklerimizi kontrol edemiyoruz. Bunların yanında bir de teknoloji bağımlılığı, oyun bağımlılığı gibi dopaminle alakalı problemler var.

Her geçen gün, gerçek hayatta motivasyonsuzluk ile mücadele eden daha fazla sayıda  insanla çalışıyorum. Bu insanların teknoloji kullanımlarını değerlendirdiğimde, ilginç bir örüntü ile karşılaştım. Bir insanın gerçek hayatında tıkanmış, olduğu yere saplanıp kalmış olması ile internette ne kadar çok öfkelendiği arasında direkt bir ilişki var. Bu ilişkinin, dijital çağda kendisini yeni bir şekilde gösteren ama gerçekten klasik bir travma tepkisi olduğunu fark ettim.

Bunun bir travma tepkisi olduğunu söylemem size aşırı gelebilir. Travmaya uğramadığınızı ve bu nedenle bunun sizin için geçerli olmadığını düşünebilirsiniz. Ama bu bölümde anlatacaklarımdan sonra, umuyorum ki bu size biraz da olsa mantıklı gelecek.

Bunun neden klasik bir travma tepkisi olduğundan başlayalım. Travma konusunda birçok araştırma var. Örneğin savaş esirleri ya da toplama kamplarındaki esirler üzerinde yapılan araştırmalar var. Bunun yanında istismara uğramış çocuklar ile ilgili araştırmalar var. Bu tür araştırmalar bize, travmaya uğramış insanların belli bir içsel dinamiği olduğunu ve bu dinamiğin genellikle bu insanların güçsüz olduklarını gösteriyor. Hayatlarında biri tüm kontrolü ele alıyor ve bir insanın hayatı üzerinde herhangi bir kontrolü olmadığında, öfkelenmesi tamamen faydasız hale geliyor.

Bir savaş esiri gardiyana sinirlendiğinde ya da bir çocuk kendisine tamamen kayıtsız olan anne veya babasına sinirlendiğinde, bu sinir aslında kendisine zarar veriyor zira gardiyan ya da ebeveyn tarafından şiddetle cezalandırılmasına neden oluyor.

Hayatınız üzerinde kontrolünüz olmadığında ve öfke göstermenize izin verilmediğinde, öfkenizi güvenli yerlerde göstermeye başlıyorsunuz. Öfkelisiniz ve bu öfkenin bir şekilde dışa vurulması lazım. Bu durumdaki yetişkinler veya çocuklar, öfkelerini sadece güvenli yerlerde gösterebileceklerini öğreniyorlar. Bu aslında kendileri evde şiddet gören çocukların başka çocuklara zorbalık yapmalarının da sebebi. Evde zorbalığa uğruyorlar ve bu konuda hiçbir şey yapamadıkları için, öfkelerini başka yetişkinlere karşı da dışa vuramayacaklarından, en güvenli öfke dışa vurumu olarak, en küçük çocuğu seçiyorlar ve ona zorbalık yapmaya başlıyorlar.

Öfkenin dışa vurulabileceği güvenli alan demek, öfkeyi istediğiniz kadar dışa vurabileceğiniz, bunun sonucunda başınıza kötü bir şey gelmeyecek yer demek. İnternet tam olarak bu alanı sağlıyor. İnternet zaten öfke yemi dolu ve sürekli olarak bir yerlere öfkenizi kusabiliyorsunuz. İnsanlara çok kötü, yıkıcı yorumlar yazabiliyorsunuz. Onlara “hadlerini bildirebiliyorsunuz”, “senin duyguların gerçeklerin umrunda değil” gibi şeyler söyleyebiliyorsunuz. İstediğiniz kadar öfke kusuyorsunuz ve bunun bir sonucu olmuyor. Sonuçta internette öfke kusmanın en kötü cezası, genellikle bir topluluktan atılmak veya engellenmek. Ama yeni bir hesap açıp başka yerlerde öfke kusmaya devam edebiliyorsunuz.

Şimdi “tamam internette öfke kustuğum oluyor ama ben hiç travmaya uğramadım ki?” diyebilirsiniz. Ama travma tepkisi vermeniz için savaş esiri ya da istismar edilen bir çocuk olmanız gerekli değil. Öfkenizi güvenli bir şekilde dışa vuramadığınız ve bu nedenle öfkenizi dışa vurmak için başka yollar bulmanız gereken bir ortamda büyümeniz yeterli. Örneğin aşırı kontrolcü ebeveynler, sizin ne düşündüğünüzü zerre umursamayan bakıcılar gibi ortamlar sandığınızdan çok daha fazla yaygın. Bunu özellikle motivasyon problemi yaşayan insanlarda daha sık görmeye başladım.

Travma tepkisi vermeniz için Travma Sonrası Stres Bozukluğu (TSSB) gibi bir teşhis almanıza gerek yok. Bu tepki örneğin biri sizi tehdit etse bile öfkenizi dışa vuramadığınız, hatta saygılı bir şekilde bile olsa karşı bile gelemediğiniz bir iş ortamı yüzünden de ortaya çıkabilir. Bu tür ortamlarda yaşayan ve çalışan insanları düşündüğünüzde, aslında travma tepkisi verecek durumda olan insan sayısı çok yüksek.

Peki bütün bunların motivasyon ile alakası ne? Travma literatürüne bakarsanız, öfkelerini güvenli bir şekilde dışa vuramayan insanların aynı zamanda motivasyonsuzluk ile mücadele ettiklerini de görürsünüz. Bu durumun bir ismi bile var: başlama felci (paralysis of initiation). Başlama felci, insanların iş yapmaya başlamakta çok zorlandıkları durumu ifade ediyor.

Öfkenin işlevini ve öfkenin beynimize ne yaptığını düşünürseniz, bunun neden böyle olduğunu anlamanız çok daha kolay olacak.

Öfke ve utanç gibi bazı duygularımız bizim bir şeylerden kaçınmamıza neden olurlar. Bunun yanında diğer bazı duygular ise motive edici duygulardır ve öfke, motive edici duygular listesinin en tepesindeki duygudur. Bunu filmlerde ya da hikayelerde de görebilirsiniz. Bir haksızlık karşısında kahramanın meydan okumak üzere şaha kalkmasına neden olan, kahramanı motive eden duygu öfkedir.

Evrimsel açıdan düşünürseniz, öfkelendiğinizde kendinizi tehlikeli bir duruma sokma iştahınız artar. Öfke, korkuyu, tehlikeyi ve utancı yenen duygudur. Öfke insanın gerçekten odaklanmasını, çok tehlikeli savaşa atlamasına ya da tehlikeli bir hayvanla bile boğuşmasına olanak sağlar.

Öfkenizi motivasyona kanalize edemediğinizde ve bunun yerine internette rastgele insanların üstüne kustuğunuzda, motivasyon için itkinizi kaybedersiniz.

Sizin de hayatınızda bir şeyler yapmanız gerektiğini bildiğiniz ama bir şeyler yapamadığınız için öfkelendiğiniz zamanlar olmuştur. İnsanlar bu durumun irade gücü ile alakalı olduğunu düşünürler. “Erken kalkmalıyım”, “şu şeye başlamalıyım” diye düşünürler. Ama burada olan aslında bir travma tepkisi.

Gerçek hayatlarında motivasyonları olmayan ve internette öfke kusan insanlarla çalışmalarımda gördüğüm, bu insanlardaki bahsettiğim travmaya odaklanıp, öfkeyi gerçek hayatlarına sağlıklı bir şekilde entegre ettiğimizde, ilerlemeye başlayabildikleri.

İlk anlamanız gereken şey, burada anlattığım kalıba girip girmediğiniz. Bunu anlamak için kendinize şu soruyu sorabilirsiniz:

“Öfke hissettiğim ve bu konuda hiçbir şey yapmadığım zamanlar var mı?”

Eğer bunun cevabı evet ise, kendinize şu soruyu sorabilirsiniz:

“Öfkelendiğimde zihnimin bir parçası bana, bu insana öfkelenmenin tehlikeli olduğunu, işleri daha da beter edeceğini söylüyor mu?”

Öfkeye doğal olarak korku ile mi tepki veriyorsunuz yani öfke patlamanızı korku patlaması mı takip ediyor? Bu korku, öfkenizi yeniyor ve size “harekete geçme” diyor mu?

Bu korku sonrası bir miktar kaygınız olabiliyor ve sonra da internete girip bir şeylere öfkeleniyorsunuz, telefonunuzda video kaydırıyorsunuz, öfke yemlerini tıklıyorsunuz, vs. Bu kalıba dikkat edin. Bu gibi bir ruh halinde, şirin kedi videolarından daha çok sizi öfkelendiren şeylere yöneliyor olabilirsiniz.

Eğer kendinizde bu kalıbı görüyorsanız, travma konusunda çalışan bir terapist görebilirsiniz. Ama size şiddetle tavsiye edeceğim bir başka şey, öfke ile  sağlıklı bir ilişki geliştirmeye başlamanız.

Önce öfkelendiğinizin ve korktuğunuzun farkına vararak başlayın. Korkunuzun size neyi yapma diyor? Bunların farkına vardıktan sonra kendinize “başka biri bu durumda olsaydı ona ne tavsiye verirdim?” diye sorun. Bundan sonra yapmaya çalışacağınız şey, öfkenizi de korkunuzu da tatmin edecek bir plan kurmak. Bunu maalesef hiç yapmıyoruz. Bu şekilde geri adım atıp plan kurmak yerine, hemen kaçış mekanizmalarına atlıyoruz. Ama biraz düşünürseniz belki de birine “bu yaptığın adil değil” demenin saygılı bir yolunu bulabilirsiniz. Sorun şu ki, beyniniz böyle bir durumdan korkuyor olacak zira çok uzun bir süre önce, saygılı bir fikir ayrılığının bile cezalandırılacağını öğrendi. Ama şimdi belki 10 yaş, 15 yaş daha büyüksünüz ve durumunuz farklı. Artık o istismarcı aile ortamında değilsiniz. Daha fazla saygının işlediği gerçek bir çalışma ortamındasınız.

Burada yapmanız gereken şey, bir orta yol bulmak. Bu orta yol hem otomatik olarak ortaya çıkan ilk reaksiyona kapılmamayı hem de aynı zamanda ileri doğru hareket etmeyi sağlayacak bir yol.

Kaynak: The Surprising Link Between Anger and Motivation (YouTube)

Dr.K’nın yayınlarını Daha İyi Bir Yaşam İçin Psikoloji ve Nöron Bilimi Temelli Pratik İpuçları Kitap Seti içinde çeviriyoruz.

 

Ayrılmak istiyorsan söyle

“Eğer ayrılmak istiyorsan söyle” ya da “ayrılmak istiyorsan ayrılalım” gibi kelimeleri çok kolay kullanan insanlar var. Bu insanlar genellikle kendi terk edilme korkularını artık kontrol edemediklerinden, yatıştırmaları için partnerlerinin suratına fırlatıyorlar. “Ayrılmak istediğini düşünüyorum, belirsizliğe dayanamıyorum, lütfen bana ayrılmak istemediğini söyle, rahatlat beni” demeye çalışıyorlar. Bazen de üstü kapalı karşı tarafı tehdit ediyorlar, “böyle devam edersen ayrılacağız” demeye çalışıyorlar.

Ayrılmak istiyorsan söyle diyen sevgili sıklıkla istediği rahatlamayı alıyor. Ya da tehditi kısa ve orta vadede işe yarayabiliyor. Ama bu yaptığının bir bedeli var. Ayrılık kelimesini birkaç kere bu şekilde kullanmanız, karşı tarafta ayrılığa gidecek birkaç süreci başlatabiliyor.

Birinci süreç, karşı tarafın, ayrılmak istiyorsan söyle diyen sevgilinin ayrılma planları yaptığını düşünerek kendisini ayrılığa hazırlaması ve bu hazırlama sürecinde soğuyup kendisinin ayrılması. İkinci süreç ise, ayrılmak istiyorsan söyle diyen sevgilinin bunu terk edilme korkusundan, zayıflığından yaptığını anlamaya başlaması ve bu zayıflık nedeniyle partnerinden soğuması. Bir de tabii bir şeyi yeterince söyleyip karşı tarafı ikna etme durumu da var. Yani ayrılmak istiyorsan söyle diye tekrarlayınca partnerin “evet ya, galiba ayrılmak istiyorum” diye düşünmeye başlaması.

Uzun süreli ilişki içinde olanlara tavsiyem, gerçekten ayrılık kelimesini, gerçekten ayrılmak istediğinize az çok karar verdiğiniz bir süreçten geçmeden kullanmayın. Kesinlikle kullanmayın. Ayrılık kelimesini bir iki kere kullanmanız, ayrılık korkunuzun kendi kendini gerçekleştiren bir kehanete dönüşeceği süreci başlatmak için yeterli olabilir.

Peki bir şekilde o hatayı yaptınız ve “ayrılmak mı istiyorsun” diye sordunuz. Cevap olarak da “bilmiyorum” diye bir şey söyledi. Bu ne demek? Bu genellikle, senden ayrılmak istiyorum ama henüz ayrılığa hazır değilim biraz daha bekle ayrılacağım” demek. Zaten bu nedenle çoğu durumda, kişi bilmiyorum cevabını görmezden gelip devam ederse, karşı tarafın değişmediğini, daha doğrusu daha kötüye gittiğini ve hazır olunca ayrıldığını görüyor.

Ayrılmak mı istiyorsun sorusunu sormasanız daha iyi ama sordunuz ve bilmiyorum cevabı aldınız diyelim. Ne yapacaksınız? Siz ayrılacaksınız. Orada hemen ayrılmak zorunda değilsiniz, 2-3 hafta hazırlanarak, kendinizi çekerek bekleyip ayrılabilirsiniz ama sizin ayrılmanız daha iyi. Yoksa genellikle size bunları sorduran davranışları çekmeye devam edersiniz.

Blöf ayrılığı

Konumuzla az çok alakalı bir başka kavram da blöf ayrılığı. Bu tip bir ayrılıkta ayrılan partner aslında karşı tarafın kendisini çok da istemediğini, kısa süre içerisinde terk edeceğini anlamaya başlıyor. Kendisi ayrılmak istemiyor olsa bile ondan ayrılırsam benim peşimden koşar umuduyla ayrılıyor. Karşı taraf özellikle de henüz vicdanen buna hazır olmadığı için ayrılmıyorsa, birden önüne gümüş tepsi ile sunulan ve vicdan azabı çekmeden ayrılığı sağlayacak teklifi cebine koyup gidiyor. Belki giderken tiyatro niyetine bir iki damla gözyaşı da döküyor.

Bölf ayrılığını, genellikle terk eden tarafın karşısındaki insanın peşinden koşmadığını görmesi ile terk ettiği insanın peşinden koşması izliyor. Ama bu kolay ayrılığı cebine koymuş olan taraf tabii ki geri gelmiyor.

Böyle bir durumda benim tavsiyem kendinizi geri çekmeniz ve eğer işler bu şekilde düzelmezse diye kendinizi ayrılığa hızlıca hazırlamanız. Bu süreç zor olacağı için mümkün olduğu kadar kısa olsun ama mümkün olduğunca hazırlanın.

Bir insan blöf ayrılığına sıklıkla, karşı tarafın artık sürekli olarak, çok küçük nedenlerle kavga çıkarmasına tepki olarak gidiyor. Karşı taraf artık sevgilisine tahammül edemediği için küçük şeylerden bile rahatsız olabiliyor ya da daha beteri, karşı tarafı ayrılığa sürüklemek, terk edilmek için kavga çıkarıyor.

Bu durumda karşınızdakinden ayrılmayın demiyorum. Blöf olarak ayrılmayın diyorum. Mümkünse o terk etsin ama hem terk etmiyor hem de kavgalara devam ediyorsa bir yerde sizin kendinizi tamamen geri çekmeniz gerekecek. İşte bu süreçte ayrılığa hazırlanın ve gerektiğinde gerçekten terk edin. Blöf yapmayın.

Bana sorularınızı uygun yazı altında sorabilirsiniz, benimle görüşme ayarlayabilirsiniz ya da ilişkiler setimize bakabilirsiniz. Youtube, Spotify ve Patreon kanallarımızı da takip etmeyi unutmayın.

Zihinsel olarak güçlü olmanın sırrı

Hayatı mükemmel görünen bir Facebook arkadaşım var. Çok güzel bir evde yaşıyor, çok iyi bir kariyeri var, ailesi ile haftasonları sürekli olarak heyecan verici deneyimler yaşıyor. Sanki yanlarında profesyonel fotoğrafçı gezdiriyorlar gibi fotoğraflar çekilip paylaşıyorlar zira nereye giderlerse gitsinler ya da ne yaparlarsa yapsınlar, her fotoğraflarında çok güzel görünüyorlar. Bu arkadaşım sürekli olarak ne kadar şanslı olduğunu ve hayatı için şükran duyduğunu yazıp duruyor.

Bana öyle geliyor ki bunları sadece Facebook’ta yazmış olmak için yazmıyor, gerçekten söylüyor.

(Not: Sana öyle geliyor çünkü hayatımız ne kadar şahane diye sürekli olarak hava atma ihtiyacındaki narsist kişiler genellikle içsel olarak çok aşağı hissedip durduklarından sürekli böyle şeyler yazmak, paylaşmak ve onay toplamak zorunda kalıyorlar).

Kaçınızın böyle Facebook arkadaşları var? Kaçınız bu tür arkadaşlarınız gıcık oluyorsunuz? Gıcık olmamak zor değil mi? Ama bu şekilde düşünmenin bize bir maliyeti var ve bugün bu maliyeti konuşacağız. Kötü alışkanlıklarımızın bize olan maliyetleri hakkında konuşacağız.

Belki Facebook’ta geziniyorsunuz ve arada bir birilerine gıcık oluyorsam bunun ne zararı var diyorsunuz. Alt tarafı 5 saniye boyunca gözlerimi deviriyorum, ne zararı var ki diyorsunuz. Ama araştırmalar bize, Facebook’ta arkadaşlarınıza imrenmenin depresyona yol açtığını gösteriyorlar. Ve bu zihnimizin bizi içine düşürmek için kurabileceği tuzaklardan sadece birisi.

Hiç patronunuzdan şikayet ettiniz mi? Ya da arkadaşlarınızın hayatına bakıp neden çok şanslılar diye düşündüğünüz oldu mu? Böyle düşüncelere engel olamayabilirsiniz ve bunlar an içinde önemsiz düşünceler gibi görünebilirler. Ama bu tip düşünceler sizin zihinsel gücünüzü, dayanıklılığınızı kemiren düşünceler.

Bizi daha az etkili yapan ve zihinsel gücümüzü düşüren 3 çeşit yıkıcı inanç var. Bunlardan birincisi kendimizle ilgili sağlıksız düşüncelerimiz.

Kendimize üzülmeye eğilimliyiz ve her ne kadar başımıza kötü bir şey geldiğinde üzülmemiz normal olsa da, kendimize acımamız, aşırıya kaçmamıza neden oluyor. Kendimize acımamız, şanssızlığımızı büyütmemizle ve şöyle şeyler düşünmemizle başlıyor:

“Bunlar neden hep benim başıma geliyorlar?”

“Böyle şeylerle uğraşmak zorunda olmamalıydım!”

Bu şekilde düşünmek hayatta ilerlemenizi engelliyor, problemlere odaklanıp kalmanıza neden oluyor. Mükemmelden uzaklaştırırken, çözüm bulmaktan alıkoyuyor. Bir çözüm bulamasanız bile her zaman, kendi hayatınızı ya da başka birinin hayatını daha iyi yapmak için bazı adımlar atabilirsiniz ama kendinize acımakla meşgulken bunları tabii ki yapamazsınız.

Hayatta ilerlemenize engel olan ikinci tip yıkıcı inanç ise başkaları hakkındaki sağlıksız inançlarımız. Başka insanların bizi kontrol edebildiklerini düşünüyoruz ve gücümüzü başkalarına teslim ediyoruz. Ama özgür bir ülkede yaşayan yetişkin biri olarak, zorla yaptırıldığınız çok az şey var.

Gece geç saatlere kadar çalışmak zorundayım dediğinizde, gücünüzü başkalarına veriyorsunuz. Evet, gece geç saatlere kadar çalışmazsanız bunun ciddi sonuçları olabilir ama bu yine de bir tercih.

Kaynanam beni deli ediyor dediğinizde de gücü başka birine veriyorsunuz. Kaynananız nazik bir insan olmayabilir ama kaynananıza nasıl tepki vereceğiniz tamamen sizin elinizde zira tepkilerinizin kontrolü tamamen sizin elinizde.

Hayatta ilerlemenize engel olan üçüncü tip yıkıcı inanç ise, dünya ile ilgili sağlıksız inançlarımız. Dünyanın bize bir şeyler borçlu olduğunu düşünme eğilimindeyiz. Örneğin çok çalışırsak başarıyı hak ettiğimizi düşünme eğilimindeyiz. Ama başarının kozmik bir ödül gibi ayağınıza geleceği inancı sizi büyük bir hayal kırıklığına sürükleyebilir.

Kötü zihinsel alışkanlıklarımızı bırakmanın zor olduğunu biliyorum. Çok uzun süre taşıdığımız sağlıksız inançları bırakmak gerçekten de zor. Ama bunları bırakmamanın maliyeti çok yüksek ve bu maliyeti yüklenemezsiniz. Zira hayatınız sizi er ya da geç, toplayabileceğiniz tüm zihinsel güce ihtiyacınız olacak bir noktaya getirecek.

23 yaşında mezun olduğumda, hayatı çözdüm diye düşünüyordum. Terapist olarak ilk büyük işime başlamıştım, evlenmiştim ve bir ev bile almıştım. Hayat harika olacak diyordum, çok başarılı bir başlangıç yapmıştım. Ne kötü gidebilir ki diyordum.

Birgün bir telefon aldım ve her şey tamamen değişti. Kız kardeşim annemin bilinci kapalı bir şekilde bulunduğunu ve hastaneye kaldırıldığını söyledi. Kocam Lincoln ile arabaya atlayıp hastaneye gittik. Ne olduğunu hayal bile edememiştik. Annem sadece 51 yaşındaydı ve herhangi bir kalp problemi yoktu. Doktorlar bize beyin anevrizması olduğunu söylediler ve her sabah “bugün hayatta olmak için harika bir gün” diye uyanan annem 24 saat içinde vefat etti.

Annemin ölümü beni yıktı. Annem ile çok yakındık. Bir terapist olarak entelektüel seviyede acının nasıl yaşanacağını biliyordum ama bir şeyi bilmek ile yapmak çok farklı şeyler olabiliyorlar. Gerçekten iyileştiğimi hissetmeye başlamam çok uzun sürdü.

Annemin ölümünün 3. Yıldönümünde Lincoln ile beni bir basketbol oyununa davet ettiler. Tesadüf şu ki, annemi öldüğü günden bir önceki gece en son o basketbol salonunda görmüştüm ve o salona o zamandan beridir ilk defa gidiyordum. Oraya gitmek istediğimden emin değildim ama Lincoln ile konuştuk ve bunun belki de annemin anısını onurlandırmak için iyi bir şey olacağını düşündük. Oyuna gittik ve arkadaşlarımızla gerçekten de iyi vakit geçirdik. Eve dönerken sonunda oraya gidebilmenin, onca acı yerine annemi gülümserken hatırlamanın ne kadar iyi bir şey olduğunu konuştuk.

Aynı akşam Lincoln iyi hissetmediğini söyledi ve birkaç dakika sonra da bayıldı. Ambülansı aradım ve ailesi benimle acilde buluştu. Sonsuzluk gibi gelen bir beklemeden sonra bir doktor geldi ama bizi Lincoln’un yanına götürmek yerine bir odaya aldı. Lincoln tanıdığım en maceracı adamdı ve o zaman bilmiyorduk ama sadece 26 yaşında olmasına rağmen kalp krizi geçirmişti. Hiç kalp rahatsızlığı olmamıştı.

26 yaşında dul kaldım. Annem de yanımda yoktu. Bu acının üstesinden nasıl geleceğimi düşündüm. Bu dönemi hayatımın acılı dönemi diye tanımlamak çok hafif kalır. O acılı dönemden geçerken, gerçekten zor zamanlardan geçerken iyi alışkanlıkların yeterli olmadığını fark ettim. Sadece bir iki küçük kötü alışkanlık bile hayatta ilerlemenize engel olabilirler.

Bu dönemde çalışabildiğim kadar çok çalıştım. Bunu sadece iyi alışkanlıklar edinmek için yapmadım, ne kadar küçük görünürlerse görünsünler, bazı küçük alışkanlıklardan kurtulmak için de yaptım. Bütün bu süreç boyunca hayatın birgün daha iyi olacağını umdum ve sonunda hayat daha iyi oldu da. Steve ile karşılaştım, yeniden evlendim. Lincoln ile aldığımız evi sattık ve yeni bir mahallede yeni bir ev aldık. Ben de yeni bir işe girdim.

Ama tam rahat bir nefes almıştım ki, Steve’in babasının ölümcül bir kansere yakalandığı haberini aldık. Bu haberden sonra ben bunlar neden benim başıma gelip duruyor diye düşünmeye başladım. Neden sevdiğim insanları kaybedip duruyorum diye düşünmeye başladım. Bunun hiç de adil olmadığını düşünmeye başladım. Ama bütün bu süreçte öğrendiğim bir şey varsa, o da bu düşünce şeklinin beni hayatta ilerlemekten alıkoyacağıydı. Neye ihtiyacım olacağını biliyordum: kendimde bulabildiğim kadar çok zihinsel güç.

Bu süreçte oturup zihinsel olarak güçlü insanların yapmadığı tüm şeylerin bir listesini yaptım ve o listeyi okuyup durdum. Bu liste, zamanında belli dönemlerde yaptığım ve hayatta olduğum yere saplanıp kalmama neden olan tüm o kötü alışkanlıkları hatırlatıyordu. Bu listeyi okuyup durdum. Buna ihtiyacım vardı zira Steve’in babası, bu listeyi bitirdikten birkaç hafta sonra vefat etti.

Bu hayat yolculuğu bana, zihinsel olarak güçlü olmanın sırrının, kötü zihinsel alışkanlıklarımızdan kurtulmak olduğunu öğretti.

Zihinsel güç, fiziksel güce çok benziyor. Fiziksel olarak güçlenmek için spor salonuna gitmeniz ve ağırlık kaldırmanız gerekiyor. Ama gerçekten sonuç almak istiyorsanız, abur cubur yemek gibi kötü alışkanlıklarınızdan da kurtulmanız gerekiyor. Zihinsel güç için de şükretmek gibi iyi alışkanlıklar gerekiyor ama aynı zamanda başkalarının başarılarını kıskanmak gibi kötü zihinsel alışkanlıklardan da kurtulmanız gerekiyor. Başkalarının başarılarını kıskanmak gibi sağlıksız zihinsel alışkanlıklar ne sıklıkta yapılırsa yapılsınlar, sizi aşağı çekerler.

Peki çok uzun yıllardır taşıdığınız sağlıksız zihinsel alışkanlıklardan nasıl kurtulacaksınız? Bunu yapmaya, sağlıksız inançlarınıza sağlıklı inançlar ile karşı koyarak başlarsınız.

Örneğin kendimizle ilgili sağlıksız inançlarımızın çoğu, duygularımızdan rahatsız olmamızdan kaynaklanır. Üzüntü, acı, kızgınlık veya korku gibi duygular rahatsız edicidirler ve bu duyguların verdiği rahatsızlıktan kaçmak için her şeyi yaparız.

Örneğin kendimize acıyıp durarak bu duyguların rahatsız ediciliğinden kaçmaya çalışırız. Bu her ne kadar geçici bir dikkat dağıtma sağlasa da, acıyı uzatır. Rahatsız edici duyguları aşmanın tek yolu, onlarla baş etmenin tek yolu, onları yaşamaktır. Üzüntü duygusunu yaşamanıza izin verin ve sonra da kendine güven kazanmak için hayatınıza devam edin.

Başka insanlar hakkındaki sağlıksız inançlarımız, kendimizi onlarla karşılaştırmamızdan kaynaklanır. Onları kendimizden yukarıda ya da aşağıda görürüz. Bizim nasıl hissettiğimizi kontrol edebildiklerini ya da onların nasıl davranacaklarını kontrol edebileceğimizi düşünürüz. Onları bizim ilerlememize engel olmakla suçlarız. Ama bütün bunlara kendi kararlarımız neden olurlar. Sizin ayrı bir insan olduğunuzu, diğer insanların sizden ayrı insanlar olduğunu kabul etmeniz gerekiyor. Kendinizi karşılaştırmanız gereken tek insan, sizin dünkü haliniz.

Dünya hakkındaki sağlıksız düşünceler, en derinlerimizde dünyanın adil bir yer olmasını istememizden gelir. Eğer yeterince iyilik yaparsak, başımıza iyi şeyler geleceğini düşünmek isteriz. Ya da yeterince kötü zamana göğüs gerersek, bir şekilde ödüllendirileceğimizi düşünmek isteriz. Ama hayatın adil olmadığını kabul etmeniz gerekiyor ve bu oldukça özgürleştirici şey olabilir. Bu sizin iyiliğinizin ödüllendirilmeyebileceği anlamına gelir ama aynı zamanda ne kadar acı çekerseniz çekin, hayat boyu acı çekmeye mahkum olmadığınız anlamına da gelir. Dünya böyle çalışmıyor. Dünyanızı siz inşaa ediyorsunuz ama dünyanızı değiştirmeniz için öncelikle dünyanızı değiştirebileceğinize inanmanız lazım.

Zamanında şeker hastası biri danışanım olmuştu. Bu adamın sağlıksız zihinsel alışkanlıkları, fiziksel sağlığını da kötü etkiliyordu ve bu nedenle de doktoru kendisini terapiye göndermişti.

Bu adamın annesi o çok küçük yaşlardayken şeker hastalığından vefat etmişti ve kendisinin de aynı kaderle lanetlendiğine inanıyordu. Kan şekerini yönetmeyi bırakmıştı ve kan şekeri son zamanlarda o kadar çok artmıştı ki, görme duyusu zarar görmeye başlamıştı ve sürücü ehliyetini kaybetmişti.

Bana ilk geldiğinde dünyası hızla daralıyordu. Kan şekerini yönetmek için yapması gereken her şeyi biliyordu ama bunları yapmaya değeceğini düşünmüyordu. Ama sonunda sadece bir küçük değişiklik yapmaya razı oldu ve günde iki litre Pepsi içmeyi bıraktı. Günde iki litre diyet Pepsi içmeye başladı.

Pepsi içmeyi bıraktıktan sonra kan şekerinin ne kadar hızlı düzeldiğine kendi bile şaşırdı. Bana geldiği her hafta, diyet Pepsinin ne kadar kötü bir tadı olduğundan şikayet etse de, diyet Pepsi içmeye devam etti.

Bir iyileşme gördükten sonra, bazı başka alışkanlıklarını da değiştirmenin, işe yarayabileceğini düşünmeye başladı. Her gece yediğim dondurmayı daha sağlıklı bir şeyle değiştirebilirim dedi. Birgün arkadaşları ile bir dükkandayken, kırık dökük bir egzersiz bisikleti buldu ve bunu çok ucuza satın aldı. Bisikleti televizyonun önüne koydu ve favori programlarını izlerken pedal çevirmeye başladı. Bunun sonucunda sadece kilo kaybetmedi, aynı zamanda görme duyusunun düzeldiğini de fark etmeye başladı. Gözlerindeki hasarın kalıcı olmayabileceğini düşündü ve sürücü ehliyetini geri almak gibi yeni bir hedef belirledi.

Terapi sürecinin sonlarında, her hafta bana gelip, bu hafta ne yapabiliriz diye soruyordu. Artık dünyasını değiştirebileceğine, dünyasını değiştirmek için gerekli zihinsel güce sahip olduğuna, kötü zihinsel akışkanlıklarından kurtulabileceğine inanıyordu. Tüm bu değişim ise sadece küçük bir adımla başlamıştı.

Sağlıksız zihinsel alışkanlıklarınız sizi, sahip olabileceğiniz kadar zihinsel güçten mahrum bırakıyorlar. Sizi ilerlemekten alıkoyan, gerileten kötü zihinsel alışkanlıklarınız nelerdir, bugün bunlardan kurtulmak için hangi küçük adımı atabilirsiniz diye düşünmeye davet ediyorum.

Kaynak: The Secret of Becoming Mentally Strong | Amy Morin

Zihinsel ve duygusal güç için Daha iyi bir yaşam için psikoloji ve nöron bilimi temelli pratik ipuçları setini de tavsiye ederim.

Kırılgan narsist kadının en güçlü manipülasyon taktiği

Başında oldukça cazibeli ve şefkatli davranan kız arkadaşınız, daha sonra her pozitifi negatife dönüştürebilen, asabi, kaygılı, kızgın ve çoğu zaman sizin hakkınızda şikayet eden, sürekli sizden iğrenir gibi bakışlar atan, size ne kadar aptal ve umutsuz olduğunuzu söyleyen birine mi dönüştü? Artık sizi sıklıkla aşağılayan, alay eden, size karşı saygısızlık yaparken sürekli olarak sizi ona karşı saygısızlık yapmakla suçlayan biri haline mi geldi? O zaman kız arkadaşınız, buna sebep olabilecek tek rahatsızlık bu olmasa da, bir kırılgan narsist olabilir.

Bu bölümde kırılgan narsist bir kadının bazı spesifik manipülasyon taktiklerinden bahsedeceğiz. Kimsenin böyle toksik bir insan ile ilişkide kalmasını tavsiye etmem ama bu ilişkide kalma zorunluluğunuz varsa, bu manipülasyonları nasıl yönetebileceğinizi de konuşacağız. Ama tabii siz yine de bu ilişkiden kaçarak uzaklaşın.

Kırılgan narsist bir kadının ilk ve en temel manipülasyonu, kurtarılmayı bekleyen mahsun prensesi oynamaktır. Kırılgan narsist kadın mağduru oynar. Aslında buradaki oynar kısmı aslında tam olarak oyun da değildir zira kırılgan narsist kadın genellikle, durum ne olursa olsun, o duruma kaç kere düşerse düşsün,  kendisini gerçekten de masum bir kurban olarak görür. Bir kere bile oturup “belki sürekli tekrarlanan bu problemlerde benim de bir payım var” diye düşünmez. Bunun yerine kendisini çaresiz, kronik olarak kötü davranılan ve yanlış anlaşılan biri olarak görür. Kendini tüm o zorbalardan ve kötülüklerle dolu dünyadan korumak dışında bir şansı olmadığına inanır.

Kırılgan narsist bir kadın, başına gelen tüm çatışma ve kaosu, mağdur kimliğini pekiştirmek ve güçlendirmek, bunun sonucunda da bu mağdur kimliğini onaylayan insanları kendisine çekmek ve kahramanı oynayacak bir partner bulmak için genellikle kendisinin yarattığının farkına varamaz. Bu “kahraman” partner tabii ki kısa bir süre sonra kahramandan koca bir pisliğe sürüleceğinin farkında değildir.

Kırılgan narsist kadının mağdur zihniyetini onaylamayan herkes kötü adamdır. Aslına bakarsanız, kırılgan narsist kadının algısını az da olsa sorgularsanız ya da problemlerini çözmesi için ona çözüm önerirseniz ya boşu boşuna kavgalara tutuşursunuz ya da önünüzde koca bir duvar örülür ve o duvara toslarsınız. Kırılgan narsist kadını değersizleştirmekle, empati kapasitesi olmamakla, bir kadını anlama kapasitesi olmamakla  ve hatta psikolojik şiddet ile suçlanırsınız.

Kırılgan narsist kadınla ilgili anlamanız gereken şey, bu insanın mağdur zihniyetinin, psikolojik bir savunma mekanizması olduğudur. Mağdur zihniyetinin, başkalarından ilgi, sempati, onay ve kaynak alma, tüm davranışlarının sorumluluğundan kendini azad etme, hiçbir şeyin suçlusu olmama, aynaya bir kere bile bakıp temel probleminin kendi ruhunda olduğu gibi çok sıkıntılı bir gerçekle yüzleşmek zorunda kalmama gibi bir sürü işlevi vardır. Yani kırılgan narsist kadının kendi hatasını kabul etmesinin, çok derin utanç, güvensizlik ve yetersizlik duygularını tetikleyeceğini ve bu tetiklemenin de kırılgan narsist kadının dehşetle korktuğu, tüm kimliğini mahvedecek bir çöküntüye yol açacağını anlamalısınız.

Kırılgan narsist zaten kırılgan kişiliğini korumak için yıllar boyunca tüm bu savunma katmanlarını inşaa eder ve bu nedenle de, böyle bir çöküntüden kaçmak için elinden geleni yapar. Kırılgan narsistin elinde, sahte kimliğini korumak için kullanacağı bir sürü silah vardır. Eğer onun “hatasız” olmasını ya da davranışlarını sorgularsanız, bu aşırı kırılgan balona iğne batırırsınız ve bu nedenle de kadın hemen saldırıya ve savunmaya geçer. Gaslihting, suçu saptırma, yansıtma gibi manipülasyonlarla, kendi mağdur edebiyatlarına uyacak şekilde olayları ve geçmişi yeniden yazma çalışmasına başlar. Sizin kafanızı karıştırmak, enerjinizi emmek, size yönünüzü kaybettirmek için elinden geleni yapar.

Bu nedenle, kırılgan narsist kadının kurban zihniyetine meydan okumak ya da onun problemlerini çözme rolüne bürünmek her ne kadar karşı konulmaz bir istek olsa da, bunlar onun kendisini iyi hissetmesini sağlamayacaktır. Bu insanla, özellikle sizi düşman olarak çizdiği durumlarda, temel fikir ayrılıklarınız olsa da, kadının bizzat kendi eliyle yarattığı sorunu çözmek için uğraşmanın hiçbir faydası olmayacağını anlamanız lazım.

Eğer kırılgan narsist kadının şikayetleri size yönelik değilse, en iyisi şefkatli ama mesafeli durmak. Kadının duyguları ile hemfikir olmanıza gerek yok ama bu duygulara sahip olduğunu gördüğünüzü gösterin. Tartışmaya girmek yerine, “bana anlattıkların senin için gerçekten zor olmalı” gibi bir şey söyleyin.

Maalesef kırılgan narsist kadının mağdur zihniyeti sıklıkla sizi hedef alır. Kırılgan narsist kadın, sizi rahatsız eden bir şeyi onunla konuştuğunuzda genellikle “inkar et – saldır – kurban saldırgan rolünü ters yüz et” (Darvo – Deny, Attack, and Reverse Victim and Offender) tekniği ile kendi kurban duruşunu pekiştirmeye çalışır.

Diyelim ki saat 7’de restoranda buluşacaksınız ama partneriniz sürekli olarak geç kalan bir tip ve saat 7:30 olmasına rağmen gelen giden yok. Bu canınızı sıkıyor ama eğer bu konuyu açarsanız bütün akşamın berbat olacağını da biliyorsunuz. Sonunda partneriniz restorana geliyor ve tabii ki hiçbir şey olmamış, geç kalması problem değilmiş gibi davranıyor. Kendi sorunlarından konuşuyor ve tabii ki sizin gününüz hakkında tek bir soru sormazken, sizi yediğiniz veya giydiğiniz şeyler ile eleştirmekten de geri durmuyor.

Eve dönerken geç kaldığı aklınıza geliyor ve “bugün neden geç kaldın?” diye soruyorsunuz. Tabii ki hemen savunmaya geçiyor ve geç kaldığını inkar ediyor ve zaten “7:30’da buluşacaktık” diyor. Kendisine mesajlaşmanızı gösterdiğinizde ise sinirleniyor ve “bu kadar basit bir şeyden neden problem yaratıyorsun” diye size çıkışıyor. “Ya senin geç kaldığın tüm o buluşmalara ne demeli?” diye saldırıya geçiyor.

Burada “sadece neden geç kaldığını merak ettim, işte mi takıldın, trafikte mi? Sorun etmiyorum ama geç kalacağını söyleyen bir mesaj atman iyi olur” diye cevaplıyorsunuz diyelim. Bu aşamada kırılgan narsist kadın kurban – saldırgan rolünü ters yüz etme yoluna giderek “hep böyle yapıyorsun, benim sadece birkaç dakika geç kalmamı bahane edip berbat biri gibi hissetmemi sağlamaya çalışıyorsun” diyor. “Beni sürekli eleştiriyorsun, sürekli nerede olduğumu bilmek istiyorsun!”.

“Bak sorun yaratmaya çalışmıyorum, sanırım ikimiz de eğer geç kalacaksak bunu birbirimize haber vereceğimiz konusunda hemfikir olabiliriz” diyorsunuz. Tabii ki özür dileyip bu çözümü kabul edeceğine, sorumluluğu üzerine almamaya ve sizi manipüle etmeye devam ediyor.

Böyle bir durumda ne yapabilirsiniz?

Farkına varmanız gereken ilk şey, kırılgan narsist insanların yapacaklarını tahmin etmenin aslında çok kolay olduğu. Bu insanlar hemen hemen her zaman aynı davranış kalıpları ile tepki verirler. Bu nedenle de olayda duygusal olarak yükselmek, kafa karışıklığına düşmek ve karşı tarafın sorumluluk alması için uğraşmak yerine, bunun bir davranış kalıbı olduğunun farkına varın. Problemlerinizi, ihtiyaçlarınızı ya da endişelerinizi ne kadar ince bir şekilde konuşmak isterseniz isteyin, kırılgan narsist kadın bunu kendisine yönelik kişisel bir saldırı olarak görecek.

Kırılgan narsiste meydan okuduğunuzda, söyleyeceğinizi açık bir şekilde söyleyin, davranışlara odaklanın, savunmaya geçmekten kaçının ve narsistin sizi konudan uzaklaştırmasına izin vermeyin. Asıl konuya dönün ve kendisine aynı takımda oynadığınızı hatırlatın. Fakat o an içinde, onun gözünde “düşman” olduğunuzu unutmayın. Belki de sizi sürekli olarak “düşman” olarak görüyor ve konuşmadan en kısa sürede çıkmanız gerekebilir. Bu nedenle sakin kalın ama kararlı olun. Bir yandan da bu insanın bakış açısını değiştiremeyeceğinizi bilin. Kendinizi savunmaya ya da karşınızdakinin onayını almaya veya haklı olmaya çalışma tuzağına düşmeyin. Sadece ve sadece kendi esenliğinize önem verin.

Çeviri: The Female Covert Narcissist’s Most Powerful Manipulation Tactic

Benim ve aslında yayını yapan terapistin tavsiyesi, kırılgan narsist partner ile ilgili tavsiyem, ne kadar zor olursa olsun bu insanı geri dönüşsüz terk etmeniz ve tamamen ghostlamanız. Her yerden engelleyin ve size ulaşmasına izin vermeyin. Ama maalesef bu bazen mümkün olmuyor. Örneğin bu kişiden çocuğunuz varsa ya da boşanma aşamasındaysanız kendisi ile muhatap olmanız gerekiyor. Hem bu nedenle, hem de burada anlatılanların böyle bir insanla birlikte olduğunuzu anlamanız için faydalı olacağından çevirisini yaptım.

Bizim Erkekler için İlişkiler Seti‘nin bir parçası olan Toksik İlişkiler – Narsist / Borderline Rehberi kitabına da bakabilirsiniz.

Bu arada bunu kırılgan narsist erkekler de yapıyorlar ama kurtarılmayı bekleyen mahsun kurban bir erkeğe çok çekici geldiğinden özellikle efendi erkekler bu tuzağa düşerlerken, kadınların çoğuna itici geldiğinden, kırılgan narsist erkeklerin çoğu incel geziyorlar (sesi çok çıkan incellerin de aynı şekilde kurban psikolojisinde olduklarına ve problemlerini çözmeye yönelik en ufak tavsiyeye bile nasıl şiddetle saldırdıklarına dikkat edin.)

Ev tutup gelme sözü aldığım kız son anda çark etti – Vaka Çalışması

Merhaba abi. 

Yanlış olduğunu biliyorum ama rastgele girdiğim bir üniversite grubundan birkaç kıza yazdım ve bu kızla işleri ileriye götürebildim.

Evet, üniversitede görece dar bir grupta çok kısa süre içerisinde birkaç kıza yürümen, bu grupta adının çıkmasına neden olabilir. Bu tür gruplarda isminizin çıkması ne kadar yayılır tabii şüpheli ama belli de olmaz. Bir sınıfta ya da kulüpte bunu yapmanız, o sınıfta ya da kulüpte bir daha hiç kız bulamamanıza neden olabilir bu arada onu zaten yapmayın. Bir kulübe girer girmez hızlıca 2-3 kıza yürüyen ve tüm kulüp tarafından dışlanan çok adam var. Bunu bir de kendi sınıfında yapan var ki tam facia.

2 gün içinde 1 hafta sonraya buluşma ayarladım. Buluşma gününe kadar az mesajlaştım birkaç kere de araştık. Sizin ilk buluşma ile ilgili olan yayınınızı da izledim. Buluşma sırasında da bunları uygulamam gerçekten sizin bahsettiğiniz gibi rahat bir buluşma geçirmemi sağladı. Oturduğumuz kafede ufaktan öpüştükten sonra bir parka gittik ve orada devam ettik. Kız klasik sen libidomu yükseltiyorsun çok güzel öpüşüyorsun gibi şeyler söylese de ben kafamda “lan bıragg 🤠” diyordum. Ben bu sırada senin yapmayın dediğin ama sonradan öğrendiğim, yatmadığım kızın orasına burasına ellememe olayını gerçekleştirmeyip baya elledim.

Bu seni aç abazan gösterir. Aşırı abartırsan arıza gösterir. Karşı taraf sana karşı korku ve küçümseme karışımı bir şeyler hisseder ki hiç de iyi bir şey değil.

Kız bana “keşke ev olsaydı” dedi.

Ev olsaydı daha fazlasını yapabilirdin ama genç yaşlarda ev lüks oluyor.

Biraz daha kızla böyle oturduktan sonra vedalaşırken yurda varınca yaz dedi. Alay eder gibi cevap versem de kız ciddi ciddi yaz diye diretti. Mesajlarda da ilgisi çok yüksekti. 3 gün sonra akşam aradım onu ve ilk buluşmanın 1 hafta sonrasına ev tutabileceğimi gelip gelmeyeceğini sordum. Gelirim dedi. Normalde kıza böyle sormamak gerekiyor ama kız kendisi bu kadar istekli davranınca ben de sormak istedim.

Sormamak gerekiyordan ziyade risk alıyorsun. Ters tepebilir ama bazen risk alırsın. Risk aldığını ve ters tepebileceğini bilerek yapıyorsan büyük dert değil. Yani eğer son anda çark ederse ya da bazen son anda “sen beni sadece şey için istiyorsun görüşmeyelim” falan derse sakin kalmayı bileceksin.

Ayrıca o sıra ne bir arkadaşım evde kalıyor ne de ben. Kızın evi var ancak aile evi ve pek boş kalmıyor. Kız eve gelmeyi kabul edince arayı fazla açmamak için o güne gelmeden bir buluşma daha ayarladım. Normalde buluşacağımız yere gelemeyeceğini annesinin sıkıştırdığını söyledi ve biz de ikimize de orta mesafede olan başka bir yerde buluştuk. Buluşma sırasında annesiyle telefonda falan konuştu ve kafası çok başka yerlerdeydi. Kahveleri içtikten sonra ayak üstü bir yerde öpüştük (kız uygun ortamı bulunca dudaklarıma yapıştı) ve kızı yolladım. Sonrasında ev buluşmasının bir gün öncesi yazdım ona çok geç cevap verdi hasta olduğunu söyledi ben de geliyorsun dimi yazdım.

Geliyorsun değil mi yazılmaz. Yarın görüşürüz yazılır. Bir zamanlar kadının gelip gelmediği kontrol edilmezdi, isteyen kadın gelir denirdi ama günümüzde iletişim o kadar kolay ki, kontrol etmediniz mi, kadın sizin gelmeyeceğinizi düşünüyor. O nedenle buluşma öncesi bir kontrol gerekiyor ama bunu “gelecek misin?” diye yapamazsın. Ulaşırsın, muhabbet edersin ve yarın görüşürüz dersin. Eğer gelmeyeceği varsa o zaman sana söyler.

O mesaja bakmadı.

Kötü.

Buluşma günü 2 3 kere aradım bakmadı.

Peşinden koşar duruma düşmüşsün. Kötü.

En son aradığımda bir erkek açıp “gelmiycek” dedi ve suratıma kapattı.

Hahaha. Bunu beklemiyordum. Kızın arkadaşı, kuzeni falan olabilir. Riski aldın patladı. Burada bırakacaksın. Bu kıza hiç ulaşmaman lazım. O sana ulaşacak. Peşine düşerek çok abazan duruma da düşüyorsun.

Sonrasında benim aklıma inanılmaz senaryolar geldi ve aşırı sinirlendim.

Ne gibi?

Tekrar aradım ve bu sefer kız açtı.

Sana cevap vermeyen kızın peşinde koşuyorsun. Sadece ezik ve abazan değil, bu aşamada arıza ve korkutucu oldun. Risk aldın, patladı. Sakin kalman gerekiyor. Kız o eve gelmedi diye bir daha bir yere gelmez değil ama sen kafayı yiyerek kızı korkutuyorsun, kendini küçültüyorsun.

Kıza çok yüksek sesle bağırdım.

Ohanesburger!

Yuh. Kız gelmiyor işte, hala neyin peşindesin 😮 Son anda çark etti. Normal. Bir arkadaşı ne yapıyorsun sen demiştir, sonradan “slut defense” (hafif kız kalkanları) aktif hale gelmiştir, vs. Başını, tam da hak ettiğin gibi, belaya sokacaksın. Ayrıca bu olayda kendini kaybederek, duygusal zayıflık göstererek, kızın gelme ihtimalini de sıfırladın.

Kız hastaydım sabahtan beri masada uyuyordum o yüzden bakmadım. En son tuvalete gitmiştim o sırada arkadaşım bakmış. Dedim işte geliyor musun falan o da bilmiyorum vs. Dedi. Ben bunlar olunca geceyi geçirmese bile cinsellik yaşansın da sonra evine giderse gitsin diye birkaç saatliğine gel o zaman dedim.

Abazanlık başa bela. Az önce bağırdığın kıza bunu teklif ettin.

Kız da deneyeceğim dedi.

Gelmez, telefonu kapamak için öyle diyor.

Sonra kapattık 5 10 dakika sonra kız aradı ve açtığımda aynı çocuk cevap verdi. Bana küfretmişsin şöyle böyle falan biraz gerginlik oldu. Pek uzatmadan kapattık. 

Seni iyi bir dayak kendine getirir aslında.

Ben yola çıktım bu sırada kızın gelmeme durumunu düşünerek evi de tutmuşken boş geçmesin diye arkadaşımla falan konuştum. Kız gelmezse takılalım içelim vs. Diye. Kızı aradım yine dedi işte annem telefonda seni görmüş babama da söylemiş babam okuldan almaya geldi senin için ailemi karşıma aldım falan. Ben de dedim dikkat et ne yapıyorsan yap bir şekilde bana olumlu veya olumsuz haber ver dedim. O gün 2 tane arkadaşımı davet ettim sağ olsunlar geldiler yemek içecek ne varsa onlar karşıladılar. Bir gün sonra kız yazdı bana artık konuşamayız diye.

Beklenen son.

Ben de peki yazdım. Sonrasında bu kadar mıydı gerçekten yazınca girdim konuya seni arıyorum ulaşamıyorum sonra bir tane erkek açıyor ve o cevap veriyor. Arkasına senin telefonundan arayıp beni tehdit ediyor vs. Kız da bir şeyler söyledi sonrasında bağırdığım için çocuk duymuş küfürleri ve kız da korkmuş belli bir süre konuşmayalım dedi. Ve bir daha hiç yazmadı da aramadı da. 

Beklenen son.

Burada benim yaptığım hatalardan birisi öpüşürken fazla orasına burasına ellemek ve abazan davranmak olabilir diye düşünüyorum.

Hayır. Riskli bir teklif yaptın, ters tepebileceğini, son dakika direnci olabileceğini öngörüp sakin kalacaktın.

Ki zaten hayatımda öpüştüğüm 2.kızdı ve gerçekten ilkine göre çok çok deneyimli duruyordu. İlkine göre de daha hızlı ilerlemişti her şey. Başka birisi de ev tutma işini çok erken yapmak ve acele etmek diye tahmin ediyorum. Ayrıca ilk buluşma sırasında yanlış olduğunu bilsem de eski ilişkiler hakkında kaç kere öpüştün kaç kere cinsel ilişki yaşadın gibi sorular da sorduk. Kız bakire olmadığını söyledi. O 18 ben 20 yaşındayım. Kızın instagram hesabında takip takipçi dengesi normaldi annesi babası belliydi etiketlenenlerde eski fotoları ve aile fotoları da vardı.

Ortada problem olabilecek ama yeni tanıştığımızda problem olmayacak bir şey vardı ki o da kızın ekonomik durumunun benden 3 kat falan iyi olmasıydı. Şimdiden teşekkür ederim abi kolay gelsin.

Bu olayı senin bağırıp çağırman bitirdi. Yoksa muhtemelen daha görüşür ve ilerlerdiniz. Cüretkar bir teklif yapacaksanız, sonunda olabilecek negatif durumlarda sakin kalmayı bilin, bilmiyorsanız cüretkar teklifler yapmayın diyeceğim ama arada cüretkar teklif riskini göze almanız akıllıca olabilir o nedenle siz en iyisi işler istediğiniz gibi gitmedi mi sakin kalmayı öğrenin.

Bana sorularınızı uygun yazı altında sorabilirsiniz, benimle görüşme ayarlayabilirsiniz ya da ilişkiler setimize bakabilirsiniz. Youtube, Spotify ve Patreon kanallarımızı da takip etmeyi unutmayın.