5 aylık bir ilişkim var. Hemen hemen tam olarak bu sitede anlattığın şekilde başladı. Yaklaşık 4 hafta kadar buluşup birlikte olduktan sonra “biz neyiz?” sorusu geldi ve resmen sevgili olduk.
Güzel, olması gereken bu. Kız biz neyiz diye sorduğunda 90% bu soruyu bekliyor olursun. Zira kız bunun işaretlerini önceden verir. Eğer sen de sevgili olmayı düşünüyorsan, kıza tebessüm ederek “neden sordun bunu, sen ne düşünüyorsun” gibi bir şey sorarsan o zaten sana seninle sevgili olmak istediğini söyler.
3 – 4 hafta öncesine kadar çok güzeldi ama son 3 – 4 haftadır bana karşı ara ara bir soğukluğu var. Bunun nasıl bir test olduğunu anlayamadım. Ne yapmam lazım?
Şimdi ilk anlaman gereken şey, ilişkilerde kadının (ve aslında senin de) duygularınız / ilginiz iner – çıkar. Senin davranışlarına tepki olarak hormonal veya başka bir nedenle hatunun sana karşı ilgisi azalıp / artar.
Uzun süre her şey iyi gittikten sonra kız geri çekildiğinde, bu konuda hemen bir şey yapması gerektiğini düşünür. Geçici bir süre de olsa kadın erkeği aradığında eskisi kadar tatlı konuşmayabilir, daha az arayabilir, aradığında ulaşması zor olabilir.
Bu durum genellikle kadının erkeğe karşı ilgi seviyesinin düşüşüne işaret eder. Bu ilgi seviyesindeki düşüş de genellikle ya sizin bir şeyleri yanlış yaptığınıza ya da beraber fazlaca zaman geçirdiğinize işaret eder.
Peki ne yapacaksınız?
Muhtemelen hiçbir şey!
Öncelikle kendi zayıflıklarınızın esiri olmayın. Her gün mesaj atan hatun bir – iki gün mesaj atmadı diye paniğe kapılmayın. Abartmayın. Bırakın bir iki gün de araşmayın.
Eğer bir şeyi yanlış yapıyorsanız, o şeyi yapmayı bırakın. Bunu dile getirip konuşmanıza gerek yok. Mesela hatunu çok fazla mı aramaya başladınız? Bunu yapmayı bırakın. Hatunu aramayı bırakın demiyorum. Fazla aramayı bırakın.
Peki bu soğuma bir kaç haftadır devam ediyorsa ve sizin yanlış yaptığınız bir şey yoksa?
Birincisi erkeklerin 90%ının yaptığı hatayı yapıp paniğe kapılarak daha fazla üstüne düşmeye kalkmayın. Muhtemelen çok içli dışlı olmanız yüzünden soğudu (bu içli dışlı olma işi kendi yüzünden olsa bile), daha içli dışlı olarak kızı ısıtamazsınız.
Biraz zaman verirseniz, sizi bir iki güne arar zaten. Eğer siz de fazlaca aramamışsanız, arayıp konuşabilirsiniz. Ama ASLA “merak ettim, aramadın bir şeyin mi var?” demeyin. Sanki kızı merak etmişsiniz gibi aradığınız konusunda kendinizi kandırabilirsiniz ama kızı kandıramazsınız. Eğer arama motivasyonunuzu bu bahane ardına saklamaya çalışırsanız, “acaba bana ilgin mi azaladı?” diye aradığınızı anlayacaktır.
İkincisi, her şeyi üstünüze alınmayın. Örneğin geçen yıl benim hatun böyle bir soğumuştu. Beraber geçirdiğimiz günlerden biriydi ve oldukça durgundu. “Neyin var?” sorusuna “bir şeyim yok” diye cevap verdi.
Bu durumda yapabileceğim tek şeyi yaptım: “Konuşmak ister misin, benim yapabileceğim bir şey var mı?” diye sordum ve “Hayır, teşekkür ederim” gibi bir cevap verdi. NOKTA. Daha fazla üstelemedim ve yaklaşık yarım saat sonra pat diye kendiliğinden anlatmaya başladı. O sıralar anne ve babasını kaybettiği için onlarda kalan iki küçük kuzeni evde sorun çıkarıyormuş ve canı da buna sıkkınmış. Anlattıktan sonra rahatladı ve bana sarıldı.
Bazı erkekler maalesef “yoksa artık bana ilgisi mi azaladı?” ya da “kesin benimle alakalı” gibi zayıflık/korku kaynaklı (kaybetme korkusu) davranırlar ve ısrar ederler. Bu ısrarları sonucu korktukları başlarına gelir: Sorun bir anda kendileri ile alakalı olur!
Peki durum daha ciddiyse. Örneğin olgun davranmanıza rağmen soğukluk artarak devam ediyorsa?
Şu yazıda belirttik: Uzun süreli ilişki içinde bir kadın yavaş yavaş soğur. 2 yıllık bir sevgili, size en az bir ay “ben gidiyorum” sinyali verir:
Seks sıklığının azalması ve kızın sekse isteksizliği tabii ki bir alarm. Ama asıl alarmlar kadının aramalarınıza ve mesajlarınıza geç ve eskiye nazaran soğuk cevap vermesidir. Sizi aramayı çok azaltması hatta bırakmasıdır. Gülerken gözleri de gülüyor mu? Bu da bir sinyal. Kızların ses tonları da asla yalan söylemez : kız mutlu iken sesi müzik gibidir, kedi iken sesi kız çocuğuna döner, azdığında nefesi kesilir gibidir ve size saygısı bittiğinde tamamen monotonlaşır. Yaptıklarınızın ona batması (gözlerini küçümser şekilde çevirmesi, onaylamaz manada şeyler söylemesi ya da sesler çıkarması, dırdır, vs …) bir başka işarettir. Eğer size enteresan sorular soruyor ve konuşma garip yerlere gidiyorsa, bu da bir alarm. Aslına bakarsanız, kendinizi kandırmazsanız ve kızların davranışları ile söylediklerinin ağızlarından çıkandan daha önemli olduğunu yakalarsanız, bu tür ipuçlarını hissedersiniz. Eğer “Merve’ye birşey oldu, eskisi gibi sıcak değil” diyorsanız, 90% doğrudur.
…
Bunu yakaladığınız an ise tamamen soğukkanlı davranmanız gerekiyor. Önemli birini ya da bir şeyi kaybetme ihtimaliniz yüzünüze çarptıktan sonra kafanıza üşüşecek hain duygusallıklara karşı koymanız lazım. Eğer bunlara karşı koyarsanız, hala kazanma ihtimaliniz var ama karşı koyamazsanız, kazanma ihtimaliniz SIFIR! Kazanmak mı istiyorsunuz (kaybetme ihtimali olsa da), duygusallaşıp (ve siz nasıl kendinizi kandırırsanız kandırıp pratikte “beni terk etme” diye yalvarmak olan şeyler yapıp) kaybetmeyi mi?
Şimdi yapmanız gereken şey : Kadının sizinle ilişkisine olan şüpheleri kesinleşmeden HEMEN BAĞLANTIYI KESİP ULAŞILMAZ OLUN! Sahayı terk eden siz olmalısınız! Kadını arayıp ayrılın demiyorum, kaybolun! Tamamen değil ama yüzyüze görüşmeyi minimuma indirin. Kızı aramayın ya da mesaj atmayın. Kız ararsa kibar olun, neşeli olun ama uzun uzun konuşmayın. ASLA ONUN HAYATINI ARAŞTIRMAYIN! Yanılıp şaşırıp buluştuğunuzda gördüğünüz saçma hareketlerine gülün. Ve HİÇBİR ŞEY OLMAMIŞ GİBİ DAVRANIN. Sakın ha ilişkinizin geleceği ile ilgili konuşmaya çalışmayın.
Kırmızı Hap – Fişten Çekilme hazır! Sitemizdeki yazıların önemli bir kısmını konu sırasına göre dizdik ve PDF haline getirerek bir “başlangıç kiti” hazırladık!
“Av” sahalarımdan biri de Sultanahmet. Turist düşüreceğim güya. Düşürmedim değil de kolay değil. Ama İngilizce de iyi olunca yürüme konusunda sıkıntı yaşamıyorum. Yıllar sonra da kullanacağım ve ekmeğini yiyeceğim “kızlar, kaybolmuş gibisiniz” açılışımı edindiğim dönemler. Sokakta çok iş çıkmayınca o zaman Mecidiyeköy’de evde kalmama rağmen ara ara Sultanahmet’te hostellerde kalmaya başladım. Bakın oradan daha güzel ekmek çıktı ve orada kendi yaşımda genç insanlarla kalmak eğlenceliydi. Bir ara onu da anlatırım.
Bir Cuma günüydü sanırım, yürüyorum (yolda yürüyorum). Karşımdan 3 Asyalı geliyor. Harita açmışlar, açık haritayla yürüyorlar. Yani gel bize yürü diyorlar.
“Kızlar, kaybolmuşa benziyorsunuz?”
Bunu demeden önce kızlardan haritayı tutan ve güzel olan ile göz teması kurarak yanlarına yürüdüm. Konuşmalarından Koreli olduklarını anlamıştım. Ve doğru tahmin etmişim, kaybolmuşlar.
Haritadan gidecekleri yeri bulduktan sonra zaten benim de yolumun üstünde diye (yalan) kızlar aldım yürümeye başladık. Benimkine Kim Yon diyeceğim. Yol boyu biraz muhabbet ettik ama gidecekleri yere varmak da uzun sürmedi.
O zaman turistte cep telefonu diye bir şey yok. Yine de yapmamam gereken bir şey yaptım ve telefon isteyeceğime telefon verdim: “Bir daha kaybolursanız beni arayın” dedim.
Halbuki hemen orada Kim Yon’u ya da 3ünü birden bir şey yapmaya davet etmem lazımdı. O zaman olmasa bile akşam. Ama gruba yürümek bugün bile rahat yapamadığım bir şey. Sürüden ayrılmış kızlarla daha iyiydim.
Neyse kızlar sokakta kayboldular (kapılarına kadar bırakmadım) ben de işime gücüme baktım.
Cumartesi günü cepten arandım. Arayan Kim Yon:
“O gün yardımın için teşekkürler. Yarın sabah bir parti veriyoruz, seni de davet etmek istedik. Gelir misin?”
Gelmem mi Korelim? Ama tabii ikinci hata : Kızın çöplüğüne gitme. Grup buluşması yapma. Arkadaşları ile beraberken görüşme. En azından kız arkadaşın olacaksa o iş olana kadar. Kızı kibarca reddedip akşamına bir yere çağırmalıydım.
Neyse Pazar sabahı “ne partisi bu diye” verdiği adrese gittim. Sıradan bir apartmanın önüne geldim. Kızın verdiği teli aradım, bir başka kadın açtı. İngilizce aksanından anladığım kadarıyla o da Koreli.
Neyse 3 – 4 dakika sonra Kim Yon kapıda belirdi. Beni aldı ve bodrum katına inmeye başladık. “Yok lan Türkiye’de Koreli böbrek mafyası olma ihtimali ne olabilir ki” diye rahatım ama bir yandan da burada ne dönüyor diye meraktayım.
Neyse indik bodruma, kocaman bodrumda çoğu Koreli bir sürü insan. Bu aşamada Kim Yon çoğu genç kız diğer Korelilerin arasına katılıp kayboldu. Şimdiki gözler olsa neyse de hepsi aynı bir de aynı beyaz t-shirtü giymişler. Kim Yonu diğer Korelilerden ayırt etmem mümkün değil :0
Açık büfe kahvaltıyı tıkındım, bir de Koreli abiyle tanıştım. Onunla muhabbet ettikten sonra birden Kim Yon geldi. Başlıyoruz dedi ve bir kürsüye doğru dizilmiş sandalyeleri gösterdi.
Ne başlıyor, ne oluyor diye etrafıma bakına bakına otururken kürsüde Koreli bir amca belirdi ve pazar ayini başladı 😀 “Koreli misyonerler!” diye bir kahkaha atacaktım. Neye niyet neye kısmet? 😀 Partide hatuna yürüyeceğiz derken Hz. İsa yolunda yürümeye gelmişiz!
Neyse aslında ayin ilginçti. Aziz Paul’dan pasajlar, şarkılar, vs. Sonra yine büfeye dadandık. Peder beyle de muhabbet ettik. Adam Koreli ama öyle bir Türkçe var ki, böyle Türkçe öğrenmek için Türkçe’ye gönül vermek lazım. SIFIR aksan. Telde konuşsan bakkal Osman sanarsın. Bakkal Osman’da aksan var, bu abide yok.
Bu arada ben Kim Yon’u kaybettim. Ama bir sürü Koreli var. 2 – 3 tanesine yürüdüm, bi bok çıkmadı. Çoğu doğru dürüst İngilizce bilmiyordu zaten. Tanıştığım Koreli çocuğa “birader bu kızlardan hangileri güzel, bana hepsi aynı görünüyor” diye sordum. Onun gösterdiği 2 kıza yürüdüm, onlar maalesef hiç İngilizce bilmiyorlardı.
Bu arada olayı da çaktım maalesef. Kızlar kendilerini İsa yoluna adamış, evlenmeden olmaz kızları. Lan Asyalı zaafım var (o güne kadar bir Asyalı ile birlikte olmasam da var), İstanbul’un göbeğinde bir bodrum katı dolusu Asyalı kız içine düşmüşüm, onlar da SISTERS (BACILAR)! Şansıma gülsem mi ağlasam mı bilemedim.
1 saat kadar daha takıldıktan sonra dedim buradan ekmek çıkmayacak, Kim Yon da ortalıkta yok. Ortalıkta olsa ne olur, o da BACI! Dedim ben gideyim. Peder Bey kızlara “kızlar Mahmut’u dışarı geçirin” dedi. Ben önde kızlar arkamda kapıdan çıktık. Hepsinde aynı beyaz t-shirt var. Bir düzine Koreli kız.
Hemen yan tarafta duvarda 50li yaşlarında bir amca oturuyor. Suratından anladığım kadarıyla ne kiliseden ne de Korelilerden haberdar. Zira suratında az önce bir apartmandan çıkan genç adam ve ardındaki Koreli kız sürüsünü görmenin şaşkınlığı var. Adam resmen o son kadehi içmeyecektim gözleri ile bakıyor 😀
“Bye sisters.” dedim böyle elimi hafifçe sallayarak.
“Bye Mahmut. COME BACK AGAIN! Hİ Hİ Hİ Hİ” diye bağırdılar hep bir ağızdan el sallayıp gülüşerek.
Amca ile göz göze geldik. “Senin olayın ne abiciğim?” gözleriyle baktı. Ben de “dayı, anlatsam inanmazsın” gözleriyle karşılık verdim. Yine bir gülme geldi.
Bu da böyle hüzünlü bir yürüme anım olarak kaldı. Sonraki hafta kime anlattıysam inanmadı. Kötüsü Pazar sabahı uykulu uykulu gittiğim için ben bile gerçek miydi diye şüpheye düştüm. Ama ertesi Cuma bakkal Osman pardon Peder Seo Jin arayıp da kiliseye tekrar davet edince her şeyin gerçek olduğuna bir daha emin oldum 🙂
Bu olayı şimdi gülelim eğlenelim diye anlattım ama bundan çıkaracağınız bir ders var: Götünüzü kaldırıp dışarı çıktığınızda, kızlara yürüdüğünüzde, olabilecek şeyler diye aklınıza kötü şeyler geliyor. Ama bunu düzenli yaparsanız, kötü şeyler pek olmuyor ama bir sürü ilginç şey yaşıyorsunuz.
Ev arkadaşım da o sıralar yürümelerdeydi. Onun başına daha ilginç şeyler geldi. Herif internetten tanıştığı kızı görmeye İzmit’e gidip, kız tarafından bir gecekonduya götürülmüştü. Seksten sonra herif duştan çıkmış eve gelen kızın erkek akrabaları ile başbaşa kalmış. Bu içinden Kelime-i Şehadet geçirirken, gel otur şuraya demişler. Eleman silahla mı olacak bıçakla mı diye düşünürken adamlar kıza çay koydurup elemanlar tavla atmışlar! Çok enteresan bir memleketimiz var. Kıymetini bilmek lazım.
“Rollo kadınların utandırma taktikleri ile ilgili konuşuyor. Eğer erkek buluşmaları ödemezse, feminen ve pasiftir ve daha maskülen, kaba saba kızları kendine çeker diye bir şey duymaya başladım. Çünkü hesabı ödemeyen erkek, yürüme işinden feragat ediyormuş ve yemeği/içkileri/buluşmayı vs. ödemeyen erkek, feminen kadınlar için iticiymiş.
Bana göre bu, kadınların öteden beridir sahip oldukları bir avantajı, bedava şeyleri, kaybetme korkusu gibi.
Sen bu konuda ne diyorsun? İlk buluşmada kahve içilir, bunu öder misin? Yoksa kendi kahvesini kendisi mi öder? Eğer o ilk kahveyi sen satın alırsan ucuz biri gibi mi görünürsün? Eğer o ilk kahveyi sen satın alırsan, muhtaç mı görünütsün?
Yasa #40: Bedava Yemeği Aşağıla
Bedava sunulan şey tehlikelidir … ya hile ya da gizli bir zorunluluk içerir. Değerli olan için para vermeye değer. Kendiniz için ödeyerek minnetarlıktan, suçluluk duygusundan ve üçkağıttan uzak durursunuz. Sıklıkla, tüm hesabı ödemek de akıllıcadır – mükemmellik için yapılmayacak şey yoktur. Paranızı harcamaktan çekinmeyin. Bonkörlük, gücün göstergesi ve mıknatısıdır.
Şunu tekrar okuyun: değerli olan için para vermeye değer. Kültürün feminizasyonu, erkeğin hesabı ödemesi formalitesini bir yandan maskülen bir zorunluluk iken bir yandan da maskülen bir kontrol olmaya doğru yamulttu. Bu bir Catch 22(*) durumu: ödesen de hatalısın, ödemesen de hatalısın!
Daha önce de bahsettiğim gibi, bir erkek seks için o ya da bu şekilde HER ZAMAN para öder. Bu bir kahve veya içki almak olabilir, konser bileti olabilir, nişan yüzüğü ya da ev kredisi olabilir. Ama siz ve seks söz konusu olduğunda bunun her zaman bir bedeli olacak. Bu sizin o bulanık “kaliteli kadın“ınız ya da yarım saatliğine kiraladığınız fahişe de olsa değişmez. Seks için ödeyeceksiniz.
İkinci bakış açısı da “centilmenlik ölmedi” şeklinde. Hiçbir şey feminen önceliğe, erkek nüfusunu, kadın yakınlığı için ödeme kapasitesini gösterme zorunluluğuna inandırmak kadar hizmet etmedi. Bu bakış açısının tarihsel olarak birçok çeşidi var ve geleneklere, zorunluluğa ve cinsiyete göre başlangıç noktası içkileri/buluşmayı vs ödemektir.
Bunların ışığında, eğer bu sizin bir ödevinizi tamamlamanız duygusuna hizmet ediyorsa, kadının içkisini/yemeğini ödemeye devam edin. Ama bunu kadın sizi ahlaki zorunluluğunuz olduğuna inandırdığı için yapmayın. Benim yaklaşımım bu “geleneği” gerçekte olduğu şey olarak kavramaktır. Siz bir ERKEKsiniz. Bir erkek, bedava yemeği horlar. Bir iş arkadaşı ödese de horlar, ve tabii ki zevk pınarı yapmayı planladığı kadın ödese de.
Değerli olan için para vermeye değer. Kendiniz için ödeyerek minnetarlıktan, suçluluk duygusundan ve üçkağıttan uzak durursunuz.
Mecburiyetten de uzak durun. Cinsiyetler arasında eşitlikçilik olamaz; biz birbirimizden farklıyız. İyi haber şu ki, tüm o feminizasyon koşullanmalarına rağmen, kadınlar hala cinsiyetler arasında fark olmasını istiyorlar. Gizlice de olsa kadınlar, bir Erkeğin yürümesini, olayı yürütmesini ve evet, hesabı ödemesini istiyorlar. Ama eğer bir kadını bu konuda sıkıştırırsanız, bu isteğini inkar edecek ve “ben kendi hesabımı öderim” diyecektir. Zira koşullanması ona hesabın yarısını ödemesini, erkeklere yürümekten korkmamasını, buluşmaları başlatmasını, vs. söylüyor. Sadie Hawkins’i gurulandıracak şeyler yapmasını söylüyor.
Bunlar maskülen beklentiler ama çalışan kadının “erdemleri” gibi, feminen maskülenizasyon kendisi hala bir kadın iken, değerini maskülen şartlara bağlamaya itiyor. Buradaki yanlış inanç, bir erkeğin kadına çekici gelen maskülen özellikleri çekici bulması gerektiği düşüncesi. Ve tahmin edilebileceği gibi, kadının içindeki dişi doğa, bununla çatışma halinde.
Yani evet, içkileri, yemeği, buluşmayı, vs. ödeyin. Ama ne için ödediğinizi bilerek. Değeri olan için ödemeye değer de, bu kadın için ödemeye değer mi? Siz Prenssiniz, ilginizin bir bedeli var. Kadın bunu takdir ediyor mu? Plan yapın, kararları verin, buluşmayı yönlendirin. Ama kadın tepkisizse ya da tepkisi soğuk ise – NEXT! Hipergami her kadını değişik seviyelerde fırsatçı yapar, bunu kabul edin. Dünya böyle işliyor. Para avcısı kadınlar (golddigger) bu fırsatçılığı sözleri ve davranışları ile açık açık gösteren kadınlardır. Eğer gözlerinizi açarsanız, bir kadın para avcısı mı değil mi anlamanız hiç de zor değildir.
Hatun hakkında, hatunu deliler gibi düzdüğünüz gecenin sabahında, sade ve rahat bir akşam yemeğine göre çok daha fazla bilgiye sahip olacaksınız.
Beni ben olduğum için istemeni istiyorum
,… fakat, Rollo beni ben olduğum için istemesini istiyorum, param için değil.
Bu rahatsız edici bir gerçek, birçok adam da bunu duymaktan hoşlanmayacak ancak sizin ödeme gücünüz aynı zamanda kim olduğunuzun bir PARÇASI.
Başarılarınız, kariyeriniz, tutkularınız, ilham aldıklarınız, fiziğiniz sizi siz yapan birer PARÇA. Sizi diğerlerinden daha çekici yapan bazı parçalar var, bunların toplamı sizi siz yapan şeyler bütünüdür. Bir hafta önce SoSuave forumunda kariyer seçiminin kadınlara ve hayatınıza etkileri hakkında tartışılıyordu. O zaman fark ettim, ne kadar çok söylenen bir şey olmasa bile yapmayı seçtiğiniz meslek de sizin kim olduğunuzu oluşturan bir unsur. Sizin temel karakteriniz olmasa bile iyi ya da kötü işiniz zamanla sizi siz yapan, kişiliğinizin bir parçası haline gelir. Fiziksel olarak nasıl göründüğünüz gibi bu da bir parçanız. Kadınların erkeklerin fiziğine ve yaptığı meşgalelere bakmamasını düşünmek rahatlatıcı bir kurgu olsa da – bunların hepsi sizi siz yapan parçalar bütünüdür.
Eşitlikçilik kendi kendini imha eden bir şey. İki cinsiyetin de yanlış zamanlarda doldurmaya çalıştığı bir güç ve sorumluluk boşluğu yaratıyor. Mesela erkeklerden gerçekte sahip olmadıkları feminen özellikler beklemek ve bunları gösterememesinden yine de onu sorumlu tutmak. Başka bir deyişle, eğer bir kadın kocasının kendisi ve çocukları için güvenli ve kararlı bir liderlik sağlamaktan yoksun olduğunu hissederse, koca rolünü üstlenebilir ve kocası da pasif, itaatkar karı rolüne geçirilebilir. Eşitlikçi modele göre bu kabul edilebilir, sosyal olarak dayatılan ve çocuklarına öğrenilmiş davranış olarak geçirilebilen bir şeydir. Ve bu neslin (belki de bir önceki neslin de), modern erkek itaatkarlığını ana babalarından öğrendiklerini varsaymak hiç de gerçek dışı olmaz. Size fazlaca analiz kasıyor görünebilirim, ama bu çerçeveye uzun süreli ilişkinin hatta tabak çevirmenin ilk evrelerinde buluşmayı/içkiyi/yemeği vs. ödeme perspektifinden bakın. Bu eşitlikçi model erkek kimliğine öyle eklemlendi ki, artık bir erkek bir kadının yürümesinin ve buluşma teklif etmesinin normal bir şey olduğunu düşünebiliyor. Bir kadının hesabı ödemesini, kendisi için kapı açmasını,vs. normal bir şey olarak görebiliyor. Bunlar geleneksek Erkek davranışları ve AFCler bunların kadının daha güçlü ve çekici gösterdiğine inanıyor.
Dedeleriniz hesabı kendileri mi yoksa ileride neneleriniz mi ödeyecek diye düşünüp tartışmadı. Bu konu akıllarına bile gelmedi. Dedeleriniz hesabı ödedi, neneleriniz ise bunu takdir etti. Ama işte sorun da tam olarak bu – takdir etmek. Feminizasyon kartları erkekler aleyhine öyle bir kardı ki, artık erkekler kadınların amaçlarını sorguluyorlar. Kadınlar bonkörlüklerini takdir ediyorlar mı yoksa bunu hak olarak mı görüyorlar?
(*) – Catch 22: Birbiri ile çelişen kurallar ve kısıtlar yüzünden kişinin içinden çıkmasının imkansız olduğu durum. Örneğin “iş bulmam için tecrübeye ihtiyacım var ama iş bulmadan nasıl tecrübe kazanacağım?”
Koronavirüsü nedeniyle bu kadar sıkıntı ve acı yaşanan bir dönemde, ilişkiler konusu en son sıralarda gelen bir problem. Örneğin bu süreçte sağlık ve eğer süreç uzarsa ekonomiye ve işlerimize ne olacak konuları daha ön planda.
Ama sitenin ana konularından biri ilişkiler ve son 2 – 3 haftadır bu konuda çok fazla soru geliyor. O nedenle bugün #EvdeKal döneminde ilişkiler konusunu ele alacağım. Başkalarıyla fiziksel etkileşiminiz minimumda iken halihazırda ilişkiniz ya da flörtleriniz varsa bunları nasıl devam ettireceksiniz? Eğer yalnızsanız bu dönemde birini nasıl bulacaksınız? Eğer karınızla / kız arkadaşınızla 27/7 eve tıkıldıysanız bu durumda ilişkiyi nasıl yürüyeceksiniz?
Yeni biriyle tanışma kısmı artık neredeyse tamamen Tinder gibi online dating uygulamalarına ya da sosyal medyadan yürümeye kalmış gibi. Normalde bu tür bir tanışmadan sonra bir süre mesajlaşmanızı ama cinsiyetsiz mektup arkadaşına dönüşmeden buluşma ayarlamanızı tavsiye ediyoruz. Bunun birkaç nedeni var :
(1) Pozitif cinsel çekimi bir yere kadar mesajla sağlayabilirsiniz ama işin “satışı kapama” kısmı buluşup kimya yaratmaktan geçiyor. bu buluşma ertelendikçe hem o kimya erteleniyor hem de o kimyayı yaratma şansınız azalıyor.
(2) Çünkü mesajla konuşa konuşa gizem kısmı ortadan kalkıyor ve daha kötüsü buluştuğunuzda konuşacak bir şeyiniz kalmıyor. Ama buluşunca kimya için konuşmanız gerektiğinden (erkekler gözleriyle, kadınlar kulaklarıyla aşık olur derler) işiniz zora giriyor.
(3) Eğer siz işi buluşmaya götürmede yavaş davranırsanız, buluşmaya hızlı giden bir adam çok kolay öne geçiyor ve “satışı kapatıyor”.
(4) Son olarak da uzun mesajlaşmalar sırasında henüz ilgi seviyesi tam olmayan bir kıza yanlış bir şey söyleme ihtimaliniz artıyor. “Satışı kapadıktan” sonra normalde pek sorun çıkarmayacak bir laf mesela bu aşamada işi bitirebiliyor.
Ama normal zamanlarda değiliz. Dışarı çıkıp buluşmak çok zor ve birçoğu için imkansız. Şu an yapabileceğiniz en iyi şey, biraz mesajlaştıktan sonra WhatsApp ve Skype gibi bir uygulamada sanal buluşmak. Bu konuda bir miktar tecrübeliyim zira genç ve bekarken uluslararası çalışıyordum ve gittiğim şehirlerde / ülkelerde gerçek hayatta buluşacağım kızları genellikle aşağıdaki gibi “ısıtıyordum”.
Bu buluşmaya, olabildiği kadar gerçek bir buluşma gibi davranın. Saatlerce mesajlaşacağınıza, günlük mesajlaşmayı toplam 20 dakikanın altında tutun ve bunun yerine 1 saat sanal buluşma ayarlayın. Gerçek hayatta hergün buluşamayacağınız gibi sanal buluşmayı da hergün yapmayın.
Sanal buluşmayı mümkünse bilgisayarda yapın ki elleriniz boş olsun. Ya da telefonunuzu bir yere sabitleyin. Bilgisayar yine de önemli zira bu tür sanal buluşmalarda genelde birbirinize video / haber linkleri vs. göndererek konuşursunuz. Örneğin kız size geçen yaz gittiği bir yeri tarif edecek ve siz de internetten bakarak muhabbet açacaksınız.
Sadece konuşmanıza da gerek yok. Beraber yemek yiyebilir ve bir şeyler içebilirsiniz. Dediğim gibi bu sanal görüşmeye buluşma gibi davranmayın. Pat diye plansız programsız “hadi gel muhabbet edelim” demeyin. Sanal görüşelim ve bir şeyler içelim deyin.
Bu buluşmada tüm standart buluşma kuralları geçerli. 70% kızı konuşturacaksınız, göz teması kuracaksınız, soğukkanlı-neşeli-esprili-cool olacaksınız, esprilerinize gülmesinden ve size sorular sormasından ilgi seviyesini ölçeceksiniz, 1.5 – 2 saat konuştuktan sonra o gün kızı mesajlamayacaksınız, kız mesaj atarsa sıcak davranacaksınız ama aynı gün bir sonraki sanal buluşmayı ayarlamayacaksınız, kıza 18 – 24 saat sonra mesaj atacaksınız, her 3 mesajlaşmadan 2sini o başlatacak, günlük toplam mesajlaşma 15 dakikayı geçmeyecek, vs.
Kız arkadaşınız olmayan bu kızla her gün sanal görüşme yapmayacaksınız. Haftada 1 bilemedin en fazla 2 yeter. İmkanınız olduğu anda gerçekten buluşun, sanalda kalmayın AMA bu kızla konuşmanız görüntülü görüşmede akmıyorsa, gerçek buluşmada akması da çok zor. O nedenle sanal buluşmalardan ikiniz de zevk almıyorsanız, kızla buluşmaya vakit harcamayın.
Sadece kızlarla sanal görüşme yapmayın. Arkadaşlarınızla, iş arkadaşlarınızla, ailenizle (eğer ayrı evlerdeyseniz) de sanal görüşün. Sosyal hayatınızı sanalda da olsa ihmal etmeyin. Tek konuştuğunuz kişi kız (veya kızlar) olmasın.
Bu dönemde ilişki yürütmek, uzak mesafe ilişkisi yürütmeye çok benziyor. Uzun süre ayrı kalsanız da kızla sonra evinizde buluşabiliyorsunuz. Ama bu herkes için mümkün değil. Bazılarınız veya bazılarınızın sevgilileri memlekete dönmüş olabilir, bazılarınız aile yanındasınız eve sevgili alamazsınız, vs.
Bu durumda günde toplam 10 – 15 dakika mesajlaşmak yeterli hatta fazla bile. Onun harici sanalda yüz yüze buluşun. 2 günde 1 – 2 saat yeterli. Ve nasıl olsa kız arkadaşınız diye her sanal buluşmanız öylesine olmasın (ama her sanal konuşmaya da resmi buluşma gibi davranmama lüksünüz var tabii).
İkinizin de evde olması, hiçbir şey yapmıyorsunuz ve her zaman buluşabilirsiniz anlamına gelmiyor. Özellikle siz meşgul birisiniz ya da öyle olmalısınız. Şu an bol vaktiniz varsa bunu değerlendirecek bir aktivite bulun. Ben mesela işim çok azaldığı için yıllardır süründürdüğüm İlişki Sihirbazı Çevirisini 2 haftada yaptım, 2 ay önce başlattığım ama virüs yüzünden yalan olan yeni işimi sanalda yapma ile uğraşıyorum, vs. 3 haftadır Netflixte sadece 2 tane dizi bölümü izledim.
Siz de bu zamanı ne zamandır beklettiğiniz şeyleri yapmak için (örneğin İngilizce öğrenmek, işinizde yükselmek için çalışmak, sanal bir iş başlatmak, vs.) kullanın. Meşguliyet bulun. Eğer kız sizi meşgul biri olarak biliyorsa sürekli konuşamayacağınızı bilir.
Kız yeniyse de, ilişkiyse de aşırı mesajlaşmaktan kaçının. Yüz yüze görüşün. Ama hiç mesajlaşmamak da zor. Dengeyi bulun. Eğer tabak çeviriyorsanız, yukarıdaki aynı kurallar geçerli.
Peki yalnızsanız ne yapacaksınız? Nasıl kız bulacaksınız? Öncelikle eğer buluşamayacaksanız, yeni bir kız bulmak yerine kendinize odaklanın daha iyi. Ama eğer illa biriyle mesajlaşıp konuşmak istiyorsanız, online dating tek seçenek gibi.
Fazla talepkar sevgili
Bu dönemde bana en çok sorulan şey ise fazlaca mesajlaşma ve görüşme talep eden sevgili. Bu konuda yapacağınız şey basit. Yukarıdaki gibi davranacaksınız. Eğer kız arkadaşınız hır çıkarıyorsa, sürekli mesajlaşmak istiyorsa, sizin sanki evde boş boş oturan bir çulsuzmuşsunuz gibi sürekli ona zaman ayırmanızı talep ediyorsa, korkarım yanlış kızla berabersiniz ve zor durumda gerçek yüzünü görüyorsunuz.
Normal bir hatun günde 3 saat konuşacağız, sürekli mesajlaşacağız, vs. gibi dırdırlar yapmaz. Hergün yüz yüze görüşelim diye bastırmaz.
Ama maalesef arkadaşlar bundan daha kötüsü, kız arkadaşından fazlaca ilgi talep eden erkekler. Bu şekilde çok yardım talebi aldım. Adam kız gibi sürekli mesajlaşma veya ilgi talep ediyor. Bu adamlar talepkar kızlar gibi kendini yetersiz hisseden, onay ihtiyacını sevgiliden karşılamak zorunda olan karın ağrısı adamlar. Kendilerine tavsiyem titreyip erkek adam olmaları ve kız yanlış erkekle beraber olduğunu anladıktan sonra buralara gelip ağlamamaları.
Bir de aynı eve tıkılmış çiftler var tabii. Sevgilisi ya da eşiyle normalde geçirmediği kadar zaman geçiren, evde çocuk gürültüsü içinde sanal olarak işini yapmaya çalışanlar. Size tavsiyem mesai saatlerinde çalışın ve bu saatlerde rahatsız edilmemeyi (kibarca) talep edin. Eğer hatun da aynı durumdaysa, çocuklarla ilgilenmeyi paylaşmanız gerekecek ama onun harici sınırlarınızı çizin. Mümkünse “çalışma odanıza” çekilin. Ama sevgilinizle / eşinizle arada “buluşun”. Yani çocuk varsa onlar saat ayarlayıp beraber film izleyin, seks yapın (şanslı herifler), bir şeyler için, oyun oynayın. Sanal değil de fiziksel ve kutudan çıkan oyunlar daha makbul.
Not : Eğer yaşlı insanlarla yaşıyorsanız, imkanınız varsa bile gidip dışarda bir kızla buluşmayın. Virüs kapıp eve getirebileceğinizi ve o insanları riske atabileceğinizi unutmayın. Buluşma imkanı olmayanlar gibi davranın ve sanal görüşme ile devam edin.
Övünüyor gibi görünmeden övünmeye çalışan bir enkazdan daha kötüsü yok herhalde:
6 yıllık karıma bir zamanlar aşıktım. Hayallerimin kadınıydı. Ama evlendikten sonra çok değişti. Çok ciddi biri oldu. Para konusunu çok takmaya başladı. Harcamaları hesaplayıp durmaya, Excel dosyaları tutmaya, emeklilik fonu gibi sıkıcı muhabbetlere başladı.
Artık sürekli mutsuz ve stresli biri. Çok az para kazandığım, hırslı biri olmadığım ve para konusunu ciddiye almadığım iddiasıyla dırdır edip duruyor. Beni en yakın arkadaşının küçük bir işyerine sahip olan ve milyoner kocası ile karşılaştırıp duruyor. Ben ona yeterli değilim, yeterince komplike değilim, vs.
Arkadaşları çocuk yapmaya başladı. Ben de çocuk istiyorum ama çocuk yapacak kadar birikimimiz olmadığını söylüyor.
Yatak odamız ölü. Porno izlemekten bıktım. Bu beni mahvediyor ve kendime güvenimi zedeliyor.
Birkaç ay önce arkadaşlarımla dışarı çıktık ve bir kız benimle muhabbet etmeye başladı. Numarasını aldım ve mesajlaşmaya başladık. Sonra buluştuk. Bir kadının bana ilgi duyması ve arzu edilebilir biri olduğumu göstermesi çok hoşuma gitmişti. Bu kızla seks yaptık.
Bu olaydan sonra arkadaşlarımla dışarı çıkmaya devam ettim ve kadınlar konusundaki başarıma şaşırdım. Son birkaç ayda birçok kızla beraber oldum. Karımı artık sevmiyorum. Artık arzu edilir ve saygı duyulan biri olmanın ne demek olduğunu biliyorum. Eski evli hayatıma dönmek istemiyorum. Karım bir şeyler döndüğünün farkında ve benim tek yapabildiğim ondan kaçmak. Bu yaptığımdan suçluluk bile duymuyorum. Bu durumdan nasıl kurtulurum?
Çoğu erkek tek bir kız bile bulamıyor. Bende ise 4 – 5 tane tabak var. Dışarı adımımı attığımda, karımın beni inandırdığı kaybeden olmadığımı anladım. Diğer kadınlar üstüme atlıyorlar.
Şu an 19 yaşında bir kızla çıkıyorum. Haftada 2 kere onun yurt odasına gidiyorum!
Yıllar önce Married Red Pill redditinde “I am Steve McQueen” rumuzlu biri vardı. Onun durumu da buna çok benziyordu. Karısıyla mutlu değildi ve onu terk etti. Kimse onu yargılayamaz. Sonuçta genel geçer tavsiye de bu : eğer mutsuzsan boşan.
Problem şu ki, boşandıktan 6 hafta sonra bir ilişki buldu ve ilişkinin 3. ayında yeni kız arkadaşı, eski karısı ile aynı davranışları sergilemeye başladı! Ben buna “teneke kutuyu yol boyu tekmeleyerek yürütmek” diyorum.
Bu arkadaşın hayatı ile ilgili tonlarca problemi var ve eminim ki şu yazdıkları buzdağının görünür yüzünden de küçük bir kısmı.
Böyle bir adam, karısı dırdıra ve seksiz yatak odasına başlar başlamaz, bir de dışarıda kendisine bakan hatunlar varsa, hemen gemiden diğerine atlar ve şu anki tüm problemleri, 6 ay sonra yeni gemide de görülmeye başlar.
Böyle bir durumdaysanız, ne yapacaksanız yapın ama kendinize bakıp kendinizi eleştirmeniz de gerekiyor. Bu eleştiriyi yapmak zorundasınız. Kendinizi bu sıkıntılı duruma sokmak için siz ne yaptınız düşünüp ortaya çıkarmalısınız ki o hataları bir daha yapmayın.
Onay Arama (*)
Onay arama (validation seeking) gerçekten büyük karın ağrısı. Bunun kadınlara has bir özellik olduğunu söylemek isterdim ama gün geçtikçe artan sayıda erkek de bunu yapıyor.
Bir kadının aşık olduğu ve üst seviyede bir erkekten onay alması mükemmel bir şey, kimse bunun sağlıksız olduğunu düşünmüyor. Ama bir erkeğin başka bir kadının kollarında onay ihtiyacına çözüm araması, genellikle sağlıksız bir şey olarak görülür.
19 yaşında bir üniversiteli kızın onay kaynağınız olduğunu, böyle bir yetişkin erkek olduğunuzu düşünün. Bu gerçekten erkeğin kendine koyabileceği çok çok düşük bir hedef.
19 yaşındaki bir üniversiteli, sadece eğlenmek ve ders çalışmak ister. Sizin varoluşsal korkularınızın boşluğunu doldurmakla ilgilenmezler. Ve sizin içinizdeki boşluğu başkası ile doldurmaya çalışmanız, o başkasının uzun vadede sizden topuk topuk kaçmasını sağlamak için iyi bir strateji.
Bahse girerim bu bahsettiği 4 – 5 kadın, onun kim olduğunu bilmiyor. AMA karısı onun kim olduğunu biliyor ve seksiz yatak odasının ve kadının finansal durumlarından başka bir şey konuşmadığı 6 yıllık aşksız evliliğin muhtemelen bir nedeni var.
Aslına bakarsanız muhtemelen bu adamın onay ihtiyacı eskiden karısı tarafından karşılanıyordu ve karısı kendi ihtiyaçlarının karşılanmasını talep etmeye başlayınca adamın ipler koptu.
Bunu kafaya takması gerektiğini söylemiyorum. Bu durumda doğru hareket nedir diye dikte etmeye kimsenin hakkı yok. Ama bu adamın ne yapması gerektiğinin çerçevesini kurup bunun üzerinde çalışmaya başlama konusunda tek kelime etmemesi, bana karısının da zamanında bugünkü 19luk kız gibi onay ihtiyacını karşılamaya yaradığına işaret ediyor.
Karısı o onayı vermeyi bırakır bırakmaz, adam onayı dışarda aramaya başladı. Ve bütün bu süreç boyunca da asıl problem ile uğraşmıyor: Hayatını üstüne inşaa edebileceği güçlü bir kişiliği ve çerçevesi yok. Ve ne yaparsa yapsın bu soruna eğilmediği sürece, kısa süre sonra her şey yeniden elinde patlayacak, size garanti ederim.
Tamam, birçok erkek hata yapabilir. Mesela bazı askerler cepheden geldiklerinde, kaygı atakları geçirirler. Karıları buna şahit olur ve adama olan saygı ve ilgilerini otomatikman kaybederler. Bu yıllar içinde düzelir ama kadının saygısızlığı orada kalır.
İnsanlar sizin ne olduğunuza dair bir fikre sahiptir ve bunu değiştirmek de zordur. Beraber olduğunuz kadın sizi bir kez kaybeden olarak yaftalarsa, ne yaparsanız yapın öyle olduğunuzu düşünebilir. Gyme başlayın, daha çekici olun, daha az itici olun, çerçeve edinin, vs. Yine işe yaramayabilir.
Ama birçok erkek için bu onay ihtiyacı konusunu halletmek gereklidir. Bu konuda çoğu zaman “yakala – bırak” deriz. Dışarı çıkın, başka kızlarla flört edin ve sizinle ilgili kafasında belli bir imaj olmayan kadınları etkileyebiliyor musunuz görün deriz. Burada amaç, evliliğiniz dışındaki dünyadan sizin hakkınızda bir ikinci görüş almaktır.
Ben harika biriyim demek harika biri olmak ya da öyle hissetmek için yeterli değil. Zira insanlar sürekli olarak kendilerine yalan söylerler. Ama siz dışarı çıkıp insanlarla etkileşiyor ve ilgi görüyorsanız, orada sizin harkülade benliğinize somut bir delil vardır. İlişki içindeki problemleriniz, sizin problemleriniz olmaya bilir.
AMA bunun yolun sonunda yapılan bir şey olduğunu unutmayın. Siz kendi halletmeniz gereken problemlerle tek tek uğraşıp onları çözdüğünüzden emin olduğunuz zaman yapılacak bir şey. O zaman ancak bu ikinci görüşe ihtiyacınız var.
Tavsiye
Benim bu adama vereceğim tavsiye tamamen şu anki durumunun ne olduğuna bağlı. Dikkat ettiyseniz kendisi ile ilgili hiçbir şey söylemiyor. Kendi eksiklerinden, kendisi ile ilgili çalışıp geliştirmek istediği şeylerden kesinlikle bahsetmiyor. Tek söylediği : karım beni sevmiyor, birçok kadınla yatıyorum, ve bunun için takdir ve sırtımın sıvazlanmasını bekliyorum.
Şahsen ben bir erkeğin gelip, internetteki bir yabancıdan bu şekilde onay aramasına dayanamıyorum. Bu sadece süper itici bir şey. Bunu biriyle yüz yüze konuştuğunu düşünün. Daha beter!
Burada tahminler yürütüp tavsiye vereceğim. Karısının para ile ilgili kaygılarından ve onun yeterince kazandığını düşünmediğinden fazlaca bahsediyor. Bu durumda ya bu adam kendi potansiyelini gerçekleştiremeyen bir erkek ya da bir miktar materyalistka bir kadınla evli.
Materyalistka Practical Female Psychology kitabından bir kavram. Bu tür kadınlar aşklarını alabilecekleri materyalist şeyler üzerine kurarlar. Pahalı çantalar, lüks tüketim ürünleri, milyonerle evli yakın arkadaş, vs. Bu nedenle bu adamın kendisine gold digger bir kadın seçip evlendiğini varsaymak pek yanlış olmayabilir. Hatun güzel ve erkeğin onay ihtiyacını karşılayan bir kadın olunca adam belki de bu karakter özelliğini es geçti.
Durum buysa problem şu : gold digger hatunlar altın isterler. Eğer altın ve onay alamazsa, eşim diye başlayıp sonra sürekli dırdır eden, (seks yapmadığınız) bir oda arkadaşı ile kala kalırsınız.
Eğer durum buysa bu kadını terk etmek mantıklı. Görünen o ki henüz çocukları yok, evlilik tamamen işlevsiz ve hatunun kafasında adamla ilgili düzeltmesi neredeyse imkansız bir kötü imaj var. Adam bu imaj üzerinde çalışsa bile hatun muhtemelen bu çabayı görmeyecek, umursamayacak ve takdir etmeyecek.
Ama yine de bu adamın biraz zamana ihtiyacı var. Derin bir nefes alıp 12 ay boyunca kendi üzerinde çalışması ve bu kadını kendisine kök söktüren partner olarak tutması lazım. Zira eğer kendisine dayanamayan ve hakkında berbat bir imajı olan bu hatuna çekici görünebilirse, herkese çekici görünebilir. Ve bu çalışmadan sonra evliliği bitirdiğinde, bir sonraki kadını 3 ayda eski karısına dönmeyecektir.
Teneke kutuyu yol boyu tekmeleme.
Bize ne?
Kendi kontrol edebileceğiniz şeyleri bilmeniz gerekiyor. Bu hikayede adam karısının ne hissettiğini, ne istediğini, taleplerini ve yatakta ne yapabileceğini kontrol edemiyor. Bunların hiç biri sizin kontrolünüzde değil. Sizin kontrolünüzde olan tek şey, bu durumda ne yapabileceğiniz ve bu yapabileceklerinizi ciddiye alıp yapıp yapmayacağınız.
Zira şunu kabul etmek gerek: Bazı insanlar gerçekten korkunçlar ve bu nedenle dırdır ederler, bağırır çağırırlar ya da hayatı zehir ederler. Ama bazı insanlar da bu tür şeyler yaparlar zira siz gerçekten çöp birisinizdir ve sizin ayağa kalkıp potansiyelinizi gerçekleştirmek için çalışmanızı istiyorlarıdır.
Married Red Pill’de bizim “3 İşlevsiz Kaptan” dediğimiz harika bir kavram var. TMRP reddite gelenler bu 3 arketipten biridirler :
1 – Eskiden erkek adam iken zaman içinde düşe düşe eski halinden eser kalmamış ve kontrolü dırdır ede ede eline almış bir kaptan yardımcısına sahip erkek
2 – Sürekli şikayet eden, kaptanın kararlarına güvenmeyen bir ikinci kaptana sahip erkek
3 – Aslında hiçbir zaman bir kaptan istememiş, elinin altında zorbalık yapacağı bir erkek olsun istemiş bir ikinci kaptana sahip erkek
Bu adam hangi kategoriye düşüyor bilmiyorum. Kendisinin de bildiğini sanmam. Ama siz kendiniz bu arketiplerden hangisine düşüyorsunuz bilmelisiniz.
Kadını suçlamak yerine kendi hatalarınıza odaklanın. Onun kapısının önünü süpürmeye başlamadan, kendi kapınızın önünü süpürün. Suç kadındaysa tamam ama önce kendi olabilecek hatalarınızla uğraşın.
Alternatif
Öncelikle : hayallerimin kadını diye bir şey yok. Bu adam bu kızı kaideye koymuş ve kadın da sonra gayet seve seve o kaideden inmiş.
Kadının parasal konularda dırdırına bakacak olursak şunu söyleyebiliriz ki bu adam evlenmeden önce evin parasal liderliğini nasıl yapacağını planlamamış. Planlamalıydı. Ne iş yapıyorlar bilmiyorum ama adamın karısını rahatlatacak bir finansal planı yokmuş gibi görünmesi şunu söylüyor : Ya gerçekten böyle bir planı yok ya da bu konuda kendisine güvenmeyen bir kızı seçip karısı yapmış.
Daha başından evin parasal olarak kaptanlığını eline alıp kadına “ben bu işi böyle yönteceğim” diyerek sınırları belirlemeliydi. Daha başından “ben böyle yöneteceğim” diyerek kadının bunu kabul etmek ile evlilikten vazgeçmek seçimini yapmasını sağlamalıydı.
İkinci olarak da bir kez karının seni erkek olarak istemediği duruma düştüğünde, git dışarı flört et, ne yapman gerekiyorsa yap. Ama bu konuda karından kaçma. Çoğu çiftin nefret ettiği şey aldatmadan çok yalandır. Ve şu an yalan söylüyor olması, getisi götürüsünden çok daha az bir aksiyon.
Zira karısı bir kez bu aldatmanın farkına vardığında, adamı boşarken mahkemede mahvetmesi için gerekli tüm motivasyona sahip olacak. Eğer boşanma tecavüzü ne kadar kötüleşebilir görmek isterseniz, kadının intikam ateşi ile yandığı durumu bekleyin! Ve kocasının başlangıçtaki erkek adamdan kaybeden değersiz bir erkeğe dönüşümünü seyredip, sonra bu düşük rütbeli adamın ancak yüksek değerli bir erkek yaptığında affedilebilecek harem gibi oyunlar oynadığını öğrenmek, kadını vahşi bir kinle dolduracaktır.
Eğer boşanmak pahalı diye, çocuklar daha mezun olmadı diye, vs … evli kalmaya devam edecekseniz ama evliliği de cinsel olarak böyle dışarı açacaksanız, yediğiniz haltları saklayıp bunu yaptığınız için özür dilemeyin. Bunu hatunun suratına çarpmayın ama hatundan kaçmayın.
Eğer bir karar veriyorsanız, o kararın sorumluluğunu alın. Yoksa hayat boyu sonuçları ile yaşamanız gereken başka tercihler yapmak zorunda kalabilirsiniz. Eğer bu adam bnu bile yapamıyorsa, evlilik biterken yapması gereken daha ağır tercihlerin altında ezilip mahvolur.
(*) – Onay aramak, kişinin özdeğerini karşı cinsten nitelikli bir bireyin veya bireylerin kendisine duygusal ve fiziksel yakınlık duymasından alması, eğer bu yoksa kendisini değersiz hissetmek demek. Bu mesela kadınlarla başarılı birçok erkeğin de sorunudur. Bazı adamlar eğer sürekli kadınlarla birlikte olmazlarsa kendilerini çok değersiz hissederler.
Burada onay dediğimiz, “lütfen bana ilgi göster ve ben değerliyim diye onayla” anlamında.
İlişkiler ve birliktelik konusundaki hemen hemen tüm beklentilerimizi Hollywood belirliyor. Problem şu ki bu filmler aşkın nasıl bir şey olduğu konusunda kafamıza absürt fikirler sokuyorlar. Bu fikirler ise oldukça aptalca kararlar vermemize neden olarak, aslında çok iyi olabilecek ilişkileri mahvediyorlar.
Burada Hollywood’un ilişkilerimizi nasıl baltaladığını, 8 maddede inceleyeceğiz. Önce uyaralım : Burada duyacaklarınız arkadaşlarınız, aileniz ve İnstagram tarafından pompalanan geleneksel romantik propagandaya aykırı şeyler olacak. Umarım burada okuyacaklarınız, sizi aşkı “roller coaster” bir şekilde yaşamaktan kurtaracak.
#1 – Filmler bizi duygusal kalite yerine duygusal yoğunluk yaşamaya programlıyorlar.
Hollywood tipi romantizmin doğası bipolardır. Filmlerde romantizm -10’dan +10’a bir ölçekte salınıp durur. Hollywood tipi romantizm ekstrem uçlarda yaşanır.
Mesela Beauty & The Beast filmini ele alalım. The Beast Belle için önce korkunçtur ve onu kaçırır. Ama daha sonra o güzel danslarını ederler, aşkları için savaşırlar ve en sonunda bir araya gelirler.
The Notebook filminde Noah ve Allie önce aşktan deli divane olurlar ama sonra yoğun acı çekerek ayrılırlar ve tonlarca dramadan sonra yeniden bir araya gelirler. Filmde Ellie ile Noah’ın birbirlerine vurdukları ama daha sonra sarılıp deliler gibi öpüşmeye başladıkları sahne bunu çok güzel özetliyor.
Fakat bu konuda en büyük suçlu Twilight serisi. Filmde bu tür gel-gitler o kadar çok ki sayamazsınız. Bütün seri aşırı takıntılı aşk doruklarından, karakterlerin birbirlerinden ayrı kalınca içine düştükleri intihara meyilli depresyon uçlarında gider gelir.
Bu liste uzatılabilir ama ana fikir şu: Filmlerde ilişkileri pozitif deneyimler değil drama yönetir. Aşk filmleri, ilişkilerde talihin dramatik şekilde yön değiştirmesi üzerinedir.
Adaletli davranalım. Bu saçmalık Hollywood’dan çok eskiye gidiyor. Dünyanın en bilinen romantik hikayesi olan Romeo ve Juliet’i ele alalım. Bu hikaye, birbirlerini sadece 5 gündür tanıyan 13 yaşında iki çocuğun, birlikte olamayacaklarını anlayınca intihar etmeye karar vermesiyle biter.
Filmlerin etkisi ile bilinçsiz bir şekilde aynı bipolar / roller coaster ilişkilerin peşinde koşup, istikrarlı bir şekilde iyi olan ilişkileri istemiyor olabilirsiniz. Öyle ki ilişkide drama yoksa aşk da yoktur masalına inanıyor olabilirsiniz. Ama aslında dramasız bir ilişki yaşamayı hedeflerseniz, daha mutlu olursunuz.
İkinci madde ise partnerimizi nasıl bulduğumuzla alakalı. Başkaları sizi ne kadar sıkıcı, yavan ve arıza görürse görsün:
#2 Filmler, mükemmel insanın, sizin derinlerinizde yatan gerçek kişiyi görüp size mucizevi bir şekilde ilgi duyacağı masalını anlatıyorlar.
Fifty Shades of Gray filmini ele alalım. Filmde 27 yaşında kendi başına milyoner olmuş yakışıklı bir iş adamı, kendisi ile röportaj yapmaya gelen sosyal arızalı üniversite öğrencisine özel bir ilgi duymaya başlar. The Girl Next Door filminde ise roller değişir: Güzeller güzeli ve anı yaşayan Daniella, birgün kelimenin tam anlamı ile Matthew’un kapısında belirir ve onu deli maceralara sürükler. Matthew ile ilgili ilgi çekici tek bir şeyin bile olmamasına rağmen.
Burada fantezi şudur: Siz kendinizle ilgili hiçbir şeyi değiştirmeseniz bile, hayalinizdeki erkek / kadın sizin kolunuzdan tutup sizi sihirli bir hayata çekecektir. Ama gündelik hayattan biliyoruz ki eğer siz sıkıcı ve asık suratlı bir insansanız ve anı yaşayan, eğlenceli ve başarılı bir insanla birlikte olmak istiyorsanız, gereken çabayı gösterip öyle bir insan olmak zorundasınız. Aksi takdirde böyle bir insanlarla yollarınız kesiştiğinde, onlar sizi görmeyeceklerdir bile.
Filmlerde göreceğiniz bir başka saçmalık da:
#3 – İlk Görüşte Aşk
Kahramanlar birbirlerini ilk defa görürler, zaman durur, havaii fişekler uçuşur, cennet kapıları açılır, kuşlar cıvıldar, vs. Bu saçmalığın her versiyonunda (Twilight, The Little Mermaid, The Notebook, vs.) karşılaşılan kişi, gerçek olamayacak kadar güzeldir. Bu da aslında ilk görüşte aşkın uzun süreli aşktan ziyade, cinsel arzudan ibaret olduğunu gösterir.
Bu bizi gerçek hayatta gelip geçici cinsel çekimi aşk ile karıştırmaya iter. Filmlerdeki gibi arkadaşlarımızın mantıklı tavsiyelerini görmezden gelir, hedeflerimizi ve değerlerimizi “aşk” uğruna feda ederiz. Bu tür filmlere eşlik eden çekici müziklere kapılıp kendinizi aptal yerine koymayın. Henüz tanımadığınız birine sulu ve hayran gözlerle bakıp “aşık” olmak romantiktir değildir, yüzeyseldir ve sizin hayatınız boyunca yanınızda olmuş arkadaş ve ailenize karşı haksızlık etmenize neden olur.
İlk görüşte aşk saçmalığına inanmanın bir yan etkisi, hayır cevabını kabul etmemektir. Bu da 4. maddemiz:
#4 – Hollywood tipi aşk, reddedilmeyi kabul etmeyerek kanıtlanır.
The Notebook filminde Noah Allie’yi sadece birkaç saniye görmüş olmasına rağmen onu dansa davet eder. Allie o gün biriyle beraberdir ve Noah’ı reddeder. Ama Noah hayır cevabını kabul etmez. Allie onunla buluşmayı kabul etmezse, intihar edeceği tehditleri savurur. Sonunda Noah kendini öldürmesin diye teklifine evet dedikten sonra Noah’ı doğal olarak görmezden gelir. Ama Noah onu sokakta takip eder ve onu buluşmaya ikna etmeye çalışır.
Bunlar, arıza ve yapışkan tacizci davranışlarıdır. Ama biz bunun birçok filmde romantize edildiğini görürürüz.
Bazen reddetmek, reddedenin kendisinden iyi bir partner olmayacağını söylemesi ile olur. No Strings Attached filminde Natalie Portman’ın Ashton Kutcher’u reddettiği gibi. Portman açık bir şekilde Kutcher ile romantik bir ilişkiyle ilgilenmediğini sinyalliyor.
Portman : “Neden gidip kendine seni üzmeyecek bir kız bulmuyorsun?”
Kutcher : “Çünkü seni seviyorum.”
Tabii ki bu romantik senaryo, Kutcher’ın reddedilmeyi kabul etmemesini emreder zira sonuçta hayırdan anlamayan kazanacaktır. Bütün Twilight filminde Edward Collins’in çekiciliğinin bir kısmı daha başından kendisinden iyi bir partner olmayacağını söylemesidir.
Gerçek hayatta kendinize bir iyilik yapın. Biri size kendilerinden iyi partner olmayacağını, ilişkiye hazır olmadığını ya da sizinle romantik olarak ilgilenmediğini söylediğinde, bu sözlerine inanın ve peşlerinden koşmayın.
Tabii ki her ilişkide problemler çıkacaktır. Filmlerde bu problemlerin deli saçması bir şekilde çözülmesi bizim 5. maddemiz.
#5 – Problemi çözmek için büyük ve talep edilmemiş hediyeler vermek
The Notebook filminde Noah Allie ile ikisi de 17 yaşındayken sadece bir yaz boyunca çıkıyor. Ondan sonra 10 yıl ayrı kalıyorlar. Sonra Noah Allie’yi bir daha görüyor ve onun mükemmel nişanlısı ile oldukça mutlu olduğuna şahit oluyor.
Noah bunun üzerine Allie’yi yeniden kazanmak için, ikisinin de ilk defa milli oldukları evi birebir yeniden inşaa ediyor! Senaryo emrettiği için bu tabii ki işe yarıyor ve ikisi de hayatlarının sonuna kadar mutlu bir şekilde yaşıyorlar.
Aynı şekilde kız arkadaşı ile yeniden bir araya gelmek için John Kushack kafasının üzerinde bangır bangır teyp çalıyor ve hiçbir şey demiyor. Crazy Stupid Love filmindeki gibi herkesin önünde göstere göstere aşk ilanları, bu filmlerde sık rastlanan bir şey.
Burada iki problem var: Filmler siz biriyle ilişkiyi bitirdikten sonra o kişi abartı aşk ilanları yaparsa onunla birlikte olmayı gözden geçirmelisiniz mesajı veriyor. Oysa filmler, bu tür abartı şeylerde oldukça başarılı insanların, gündelik hayatta ilişkiye renk ve neşe katan şeylerden tamamen mahrum olabileceklerini göz ardı ediyorlar.
İkinci problem de filmler bizi, basit ama içten bir özürü kabul etmeyen partnerlerin peşinde koşmaya itiyorlar. Böylece belki bu partnerin büyük bir hediye ya da hareket görene kadar ilişkiyi rehin aldığını anlamamızı engelliyorlar.
Eğer partneriniz sizi affetmiyorsa, Hollywood stili cafcaflı hediye ve hareketler yerine, bir kere içten özür dileyip ondan sonra ona ihtiyacı olan zaman ve ayrılığı verin.
#6 – Hollywood’a göre halihazırda ilişki içinde olan birinin peşinde koşmak romantiktir.
Ve bu tür ilişkiler kesinlikle başarısız olmazlar. Bunu Titanik filminde, Wedding Crashers filminde ve daha az romantik bir şekilde Casino Royale filminde gördük.
Wedding Singer filminde Adam Sandlers’ın Drew Berrymore’a evliliğinden yardım etmesi gerekirken o düğünü alaşağı etmesi olayı daha da kötü bir hale getiriyor.
Bu filmlerde ilişkileri yıkmanın getirdiği her türlü ahlaki yargılama, diğer partneri iflah olmaz bir göt olarak resmetmektir. Wedding Crasher filmi, Zach’i lise zorbası götün bir karikatürü olarak gösteriyor. Aldatan, kendini bir şey sanan bir göt.
Ama burada mesele sadece ilişkiye çomak sokmak değil. Gözünüzün önünde ilişkisine (sizin için bile olsa) ihanet edebilen biri ile güvene dayalı bir ilişki yaşamanız çok zordur. Dışarda o kadar bekar insan varken, ilişki içinde birine odaklanmak, yokluk zihniyetini kuvvetlendirmekten başka bir işe yaramaz.
#7 – Acı çekmek, bağımlılık ve kendini feda etmek aşkın göstergeleridir.
Aslına bakarsanız filmlerde bunlar aşkı test eden şeylerdir. Knight’s Tale filminde Joseline, William’ın aşkını kanıtlaması için ard arda duello kaybetmesi için ısrar eder. Bunun sonucunda da William, yürüme yeteneğini kaybedecek şekilde yaralanır.
Twilight filmine göre bir ilişkinin gerçek olduğunu anlamanın yolu, o ilişkiden sonra derin acı çekmektir. Yeni yetme Bella, Edward terk ettikten sonra aylarca depresyona girer.
Frozen filmindeki kızkardeş sevgisi bile kendi hayatını feda etmeye hazır olmakla tanımlanır.
Bu senaryolardaki ortak şey, aşkın acı ile ispatlanmasıdır. Eğer bu dolmayı yerseniz, ilişkilerde bu saçmalığı yaratmaya çalışırsınız. Hem kendiniz hem de partneriniz için, “aşkını ispatlamak” uğruna acı çekme “fırsatları” yaratırsınız.
Ama aşkın başka bir tanımı var :Kabul etmek, zevk, eğlence ve beraber gelişmek. Aşk o kadar dönüştürücü olabilir ki, ilişki bittiğinde iki tarafta daha iyi, daha mutlu ve daha olgun olabilir.
Aşk aynı zamanda iki tarafın birbirine bağımlılığından daha pozitif bir şekilde tanımlanabilir. Diğer insan hayatınızdan çıkarsa hayatınızın anlamı kalmaz saçmalığı ile tanımlanmak zorunda değil. Ama tabii ki böyle bir aşk, filmleri sürükleyen dramatik salınımlar yaratmaz o nedenle de filmlerde pek görmeyiz.
Bu da bizi filmlerin en büyük günahına getiriyor. Birçok filmde, şarkıda ve romanda işlenen çok ciddi bir problem bu.
#8 – Romantik bir ilişki, hayatın problemlerinin yegane çözümüdür.
Filmler bize romantik bir ilişkimiz yokken (ya da yoksa) yarım ve yapayalnız olduğumuzu söyler. Jerry Maquire filminde Henry’nin (Tom Cruise) romantik sahnesinde dediği gibi:
“Sen …. beni … tamamlıyorsun.”
Filmlere haksızlık etmeyelim, bir konuda haklılar. Herkesin hayatında eksik olan bir şey var. Ama buna çözüm illa romantizm değil. Aslında bu filmler daha temel parçaları görmezden gelirler. Mesela aile genellikle aşağılanır. Herkül, kendisine çoğunlukla yalan söyleyen ve manipule eden bir kadın için ailesine sırtını çevirir.
Ariele henüz tek kelime etmediği Prens Eric ile sadece 3 gün geçirdikten sonra ailesini terk eder.
Arkadaşlar da aynı şekilde görmezden gelinir ya da romantik aşk için feda edilebilecek aptallar olarak resmedilirler.
Romantik ilişkiler kötü şeylerdir demiyorum. Tam tersi, mükemmel olabilirler. Ama bu filmlerdeki kahramanların, aile ve arkadaşlarını aşk için feda etmeye dünden hazır olmaları, aşkın en önemli derslerinden birine ihanettir: uzun süredir bildiğimiz insanlarla aramızdaki ilişkileri iyileştirip düzeltebilir.
Bunun yerine Hollywood aile ve arkadaşlarımızı sevip, affedip anlamak yerine, sürekli olarak yeni bir özel insan arama peşindedir.
Ama aile ve arkadaşların ötesinde, filmlerde her zaman göz ardı edilen bir gerçek var. İnsanın kendisini sevmesi, mutlu bir hayat ve ilişkinin temelidir.
Yani sizi tamamlaması için başkasına bağımlı olmak yerine, romantik partnerinizden devşirmek üzere koşullandığınız sevgi ve saygıyı kendi kendinize verin.
Kendi başınıza olsanız da yalnız olmamayı öğrenin.
Başka biriyle birlikte değilken bile tam olmayı öğrenin.
Bu sizi, spesifik bir insana duyduğunuz arzu ile aşk acısı çekmek gibi romantizmin oldukça dar bir yorumundan kurtaracaktır. Ve sizi aşkın daha az romantik ama kalp ısıtan bir versiyonuna açacaktır.
“Eğer bakarsanız, aşkın her yerde olduğunu göreceksiniz.” Hugh Grant, 4 Düğün Bir Cenaze
Sizi tamamen güvende hissettiren ve başkalarına çekici görünmenizi sağlayan içsel özgüvene yolculuk tabii ki zaman ve çaba ister. Ama bu zaman ve çabaya değer. Sadece sizin hiç çaba harcamadan harika ilişkilere, aileye, arkadaşlıklara ve iş yaşamına sahip olmanızı sağlacağı için değil, aynı zamanda yalnızken bile kendinize güvenmenizi sağlayacağı için değer.
Merhaba arkadaşlar, 10 seneyi aşkın bir süredir Daygame yapıyorum. Türkiye’de bu alanda en eski bir kaç kişiden biriyim. Daha önce erkekadam sitesinde birkaç eski oyun raporumu yayınlamıştım. İyi-kötü bazı tepkiler aldım. İnternetin birçok alanda kolayca bilgi çöplüğü haline gelebildiği bu şartlarda kadın-erkek ilişkileri alanında erkekadam sitesini adeta çölde bir bilgelik vahası olarak görüyorum.
Keşke benim zamanımda bu tarz bilgilere erişim bu kadar kolay olsaydı. Ancak o zamanlar youtube bile yeni çıkıyordu öyle düşünün 🙂
Öncelikle benim “ben bunu dedim, sonra kız böyle cevap verdi” tarzında rapor yazmamamın nedeni bu rapor tarzının öyle görünse bile asla öğretici olmamasıdır. Ve kişilerin başkasının cümlelerini alarak, kendilerinin ağzında emanet gibi duracak cümleleri söylerken farkında olmadan oyunlarını bozmaları ve kendilerine zarar vermeleridir. Bunun yerine bu raporumda daha önemli olan şey olan daygame stratejileri ve güçlü bir içsel oyunla neler yapılabileceğinden bahsedeceğim.
Kural 1: Daygame için yaşam tarzınızı geliştirin
3 senedir motosiklete biniyorum. Ve 2019 yazı ilk uzun yol deneyimimi yaşayacaktım. Rotam İstanbul-Ankara-Gaziantep-Antalya ve tekrardan İstanbul’a dönüş olarak 3000 km yi kapsıyordu. Evet bu gezideki amaçlarımdan biri de böylesine büyük bir gezinin heyecanının yanında son durağım olan Antalya’da beni misafir edecek olan arkadaşımla buluşup elimden geldiğince yerli-yabancı kızları tavlamaya çalışmaktı.
“Kız tavlama odaklı tatile çıkma” fikrinin bir erkeği kendine oldukça zarar verici bir zihin yapısına sokacağını biliyordum. Dolayısıyla bunu kafamda maceralı gezinin hoş bir parçası kıvamında tuttum.
Zaman zaman daygame yapan genç insanlara bakıyorum ve gözlemlediğim şey şu oluyor. Hayatlarında doğru dürüst hiçbir şey yokken daygame yapmayı hayatlarının odağına o kadar fazla koyuyorlar ki, kendileri fark etmeseler de stratejilerini başarısız olmak üzerine kuruyorlar. Yani gerçekten hayatlarında kadınlar dışında heyecan duydukları bir şey yok. Bu da kızlarla olan paylaşımlarını kuru hale getiren, ister istemez odağa kızları çok fazla koymakla sonuçlanan bir duruma yol açıyor. Tamam motosiklet alıp tura çıkın demiyorum ama. Kızlarla tanışma olayını bu şekilde “işin sadece bir parçası” haline getirmeniz şart.
Kural 2: İçsel oyununuzu güçlendirin
Zamanla beni kızlarla daha başarılı yapanın uyguladığım sözümona teknikler değil de, daha çok içsel oyunumla olaylara nasıl yaklaştığım olduğunu fark ettim.
Set açan insanlarda gözlemlediğim şey sıklıkla şu oluyor: ya şuursuzca bir kızdan diğer kıza gidip hiçbir şey öğrenmezler ya da o kadar ince ayrıntılarda kendilerini boğarlar ki paralize olurlar. İçsel bir uygulama planım olmadan birbiri ardına kızlara yaklaşmadım ama ayrıntılarda kendimi boğduğum çok oldu.
Daygame becerisi de insan karakteri gibi zamanla gelişip, olgunlaşır!
İçsel oyunu şöyle açıklayayım. Mesela farklı kişilerin başına aynı olay gelince, herkes bu olayı kendi bakış açılarına göre yorumlar. İçsel oyun zor gibi görünen bilmecelerde kişiyi çıkmazlardan kurtaran mantıklı akıl yürütme sistemidir. Daygame içsel oyunu üzerinde düşünmemiş biri için deli saçması, insanı mahvedecek bir şey olabilirken, diğer bir kişi aklında taşları o kadar yerine oturtmuştur ki umut kırıcı durumlar da bile aslında oyunun gayet açık bir bölümünü oynuyordur.
Mesela bir kişi kızla tanışma denemeleri yapar, ancak son derece gergindir ve saçma şeylerden bahseder. Bu kişi “çok gerginim ve saçmalıyorum” diyerek bırakır ancak daygame konusunda içsel oyunu kuvvetli biri o gergin hissedilerek kızla konuşma anının bu işin bir yukarıya çıkan bir basamağı olduğunu bilir.
Bir kişi daygamede kendi tarzını sentezlerse en iyi şekilde başarılı olabilir, başkasının oyun modelini devşirerek değil!
Bir örnek vermem gerekirse, ben yıllar içinde geliştirmiş olduğum kendi sistemime rahatlık oyunu diyorum. Çünkü kızlarla tanışırken ne kadar rahat olursam başarımın o kadar arttığı fark ettim. Rahat hissetmiyorken, en güzel cümleleri söylesem de neredeyse hiçbir işe yaramıyordu ancak son derece rahat olduğumda vasat, bir anlama gelmeyen cümleler kursam dahi karşımdaki kız ilgiyle beni dinliyordu.
İçsel oyunundan kastım bunun gibi, panik anlarda bile sizi taşıyacak güçlü bir bilinç oluşturmaktır. O panik psikolojisinin sizi yenmesinden önce akıllıca bir şekilde sizin onu yenmenizdir. Kızlarla tanışırken kendi tarzınız için yarattığınız bir kullanım kılavuzunuz diyebilirim.
Kural 3: Kafanızdaki olumsuz sese galip gelmedikçe başarılı olamayacaksınız
Son durağım olan Antalya’ya sonunda varmıştım ve yaklaşık 5 günlük tatilime başladım. Yabancılar Antalya merkeze öğle saatlerinde geliyorlardı ve genelde klimalı olduğu için avmlerde oluyorlardı. Akşama doğru ise ortada hiç yabancı turist kalmıyordu. İlk başta İstanbul’da görmeye alışık olmadığım kadar İskandinav güzellerini görüp oyun stratejimden uzaklaşıp canı ihtiyari “hadi lan ben bunlarla ne konuşacağım şimdi” diye düşündüğümü itiraf edeyim 🙂
Kızlar gerçekten farklı beden ve boylarda dünyanın 7.harikaları gibiydiler.Ancak ilk denemelerimden sonra bu düşüncemin kötü bir illüzyondan ibaret bir ön yargı olduğunu fark ettim. Çünkü konuştuğumda beni Türk kızlarından daha ilgili şekilde dinliyorlardı. Ve tek yapmam gereken bu olumsuz düşüncelerle kendi kendimi sabote etmemekti.
İlk birkaç gün sadece yerli yabancı kızlarla kahve içme ve numara almakla geçti. Yani istediğim sonuç henüz gelmemişti. 3.gün şansım yaver gitmeye başladı.
Şans hazırlıklı yakalanılan fırsata denir.
Önceki gün avm de tanıştığım, oradaki bir otelde çalışan 1,60 boylarında müthiş tatlı bir rusla kahve içmeye gidecektim. Ama önce 2 saat kadar vaktim vardı. “Sonunda güzel bir kız tutturabildim” demiştim kendi kendime. Bu kıza şaka yollu, “İstanbul’a dönerken seni de arkama atıp götüreyim” dediğimde, “olabilir!” dediğinde şaşırmıştım. Bizim Türk kızları zar zor binmeye cesaret edebiliyorken, İstanbul’a kadar motosikletle gitmek fikri bu kızı korkutmamıştı bile 🙂
Bu sırada caddede yavaş adımlarla yürüyen 1,80 boylarında ince yapılı, alımlı bir turist gördüm. Doğal bir şekilde ona yaklaşıp az önce gördüğümü ve selam vermek istediğimi söyledim.
Birkaç paragraf önce rahatlık demiştim, hatırladınız mı ? Burada gene setin başarılı olabilmesinin benim oyun tarzım açısından en önemli noktası fazlasıyla rahat olabilmemdi. Açılış cümlesi olarak başka saçma bir şey de söylenebilir. O yüzden ben şunu dedim o bana bunu dedi demek tamamen sizin zamanınızı çalmak olur. Bu tanışma aşamasında 2 kriter önemli:
Olabildiğince rahat olmanız .(Gevşek değil, olgun bir rahatlık)
Ağzınızdan çıkan cümlelerin sadece size ait olması, söylerken sırıtmaması. (Yani ağzınızdan çıkanlara kendiniz inanmanız)
İnsanlar maalesef burada ezberle gidiyorlar ve ağızlarından çıkanlar kendi cümleleri olmadığı gibi bu söylediklerine içten bir şekilde inanmıyorlar. Dolayısıyla bu karşılarındaki kızlara yapay bir şekilde yansıyor. Robotlaşıyorlar ve kendi tarzlarının gelişimini engelliyorlar.
Bu anda zaten üzerimde güzel bir kızla buluşmaya gidecek olmanın rahatlığı vardı (alternatiflerimin olması elimi kuvvetli yaptı) ve kendimi iyi de hissettiğim için enerjim bu kıza geçmişti. Sonrasın önce ayaküstü konuşup, sonra az ilerideki banka oturduk, en sonda açık bahçesi olan bir kafede bitki çayı içtik. Bu kızın bana gayet ilgili olduğunu ve olumlu bir sonuca gideceğini 3 işaretten anladım:
Ben konuşunca dikkatle dinliyordu
Ona dokunduğumda garipsemiyordu
Onun üzerinde bir miktar dominant enerji kurabilmiştim
Bir şeyi rahat bir tavırda söylerseniz mantıksız bile olsa genelde kimse “ne diyorsun sen?” demez. Aksine dediğiniz şey saçma bile olsa insanlar size katılma eğiliminde olurlar!
Çayı içtikten sonra bir arkadaşımla buluşmam gerektiğini söyleyerek kızın yanından ayrıldım. Diğer buluşacağım kızın yanına gittim, kızı motosikletle aldım, arkama oturttum. Saçları akşamüzeri yaz rüzgarında dalgalanırken motosiklette seyahat etmenin verdiği o özgürlük hissini tatlı çığlıklar atarak kutluyordu.
Sonrasında bir yerlerde çay içtik, bir kere yanağından öptüm, müthiş bir güzellikti. Gezime çıkmadan önce “motosiklette arkama şöyle bir slav güzelini oturtup beraber selfie yapmak istiyorum” demiştim. Beraber poz verip güzel bir selfie yaptık. Şimdilik bu hedefimi gerçekleştirdiğim için mutluydum. Sonrasında bu kız otelde çok yoğun çalıştığı ve haftada sadece 1 kere izinli olduğu için görüşme şansımız olmadı.
Ertesi gün bana daha ilgili olan uzun boylu olan kızı motosikletle gidip alacaktım. Telefonuma kaldığı yerin konumunu atmıştı. Hedefteki yere vardım, kontağı kapattım ve onu beklemeye başladım. Bir de ne göreyim? Kız mini etekle gelmişti. İçimden geçen ilk şey “acaba onu bu kılıkla motosiklete nasıl bindireceğim?” olmuştu!
Ben: Seni bu halde nasıl arkama alacağım !! 🙂 🙂 İstersen yana şekilde otur! Kız: Merak etme, ben sana yapışarak otururum.
Kız gerçekten de tam olarak bana yapıştığı için çevreye şov anlamında biraz cömert olsa da gene de pek abartmadan sahile ulaşabilmiştik.
Kural 4: Lojistiği iyi ayarlayın
Arasında biraz çekim olan her çift için karanlık, yaz kumsalında içilecek bir kaç biradan sonra gidilecek neredeyse tek bir yön vardır. Her neyse, sahilde kumların üzerinde otururken kızın hikayesini iyice dinleme şansım olmuştu. Rusya’dan taşınıp Antalya’ya yerleşmek istiyordu. Ve telefonuna bir tane çöpçatan uygulaması kurduğundan bahsetti. Merak ettiğim için elinden telefonu alıp gelen mesajları biraz karıştırdım. Ve şoka uğradım. Öyle ki herhalde ekranı aşağı doğru kaydırdığımda o an bana ekran sonsuza kadar kayacakmış gibi geldi 🙂 Bana bir erkek olarak doğduğumdan beri gelen tüm mesajların toplamı kadar mesaj şuan kızın uygulamasının ekranında olmalıydı 🙂
Bu arada bu kızla buluşmadan önce 2 gündür yanında kaldığım arkadaşımın akrabaları gelmişti, bu yüzden her zaman takıldığım yere yakın merkezi ama kalite olarak kötü bir otelde kalmaya başlamıştım. İlk başta yerleştiğim odayı hafif boya kokusu olduğu için değiştirmiştim, sanırım diğer odaya pek de müşteri almıyorlardı çünkü yatak başlığı, wc aynası gibi şeyler kopmuş idareten tutturulmuştu, karşı odaya bakan camda perde yoktu. Otelin sahibi internetten baktığım fiyattan çok daha uyguna verdiği için ses çıkarmamıştım, ne de olsa sadece yatmak için kullanıyordum burayı. Ancak sabah otelden çıkarken gördüğüm manzara beni düşündürmüştü. Kapıyı açtığımda katımda birçok zencinin olduğunu, muhabbet edip, telefonla falan konuştuklarını gördüm. Orada çalışan saatçi zenci arkadaşlar bitişiğimdeki odayı tutmuşlardı. Odanın sefaletini geçtim, bir bu eksikti diye düşündüm 🙂
Kural 5: Kızı or…pu gibi hissettirmeyin!
Kafam biraz açıldığında kızla kumsaldan otele doğru yola çıkmıştık artık. Burada ev/otel öncesi unutmamanız gereken şey kızla ne kadar yakınlaşırsanız ve eve gidince ikiniz ne yapacağınızı biliyor olsanız da, bunu açık açık dile getirmemenizdir. Çünkü en istekli kız bile kendini kolayca or…pu gibi hissedebilir, özellikle götüreceğiniz yer bir otelse. Son dakika sürprizinden kaynaklı lojistiği o kadar iyi ayarlayamamamdan dolayı otele doğru giderken “inşallah otelin ortamı şuan sakindir ve zenciler ortalığı şenlendirmemiştir” diye düşünüyordum. Benim için problem değil ama kız bu durumdan çekinebilirdi.
Gece 12 gibi otelin önündeydik, ortalıkta kimse yoktu. Sadece otelin girişinde “lan kız için de para ister bu şimdi” diyeceğim otelin sahibi dayı ile karşılaştım. Parayı ödeyip odaya çıktık. Mutlu son oldu. Ancak kız gece sonuna doğru arıza yaptı. Ben de bu esnada kıza uyuz olduğum için kızla yatıp uyumayı reddettim. Taksi parasını verip gönderecektim ama sonra nedense kendim bırakmak istedim. Hayatımın hatalarından birini yaptım. Motosiklete bindiğim o ana kadar sarhoş olduğumu anlamamıştım bile (içki içmek kötü bir şeydir!). Yaşadığım en adrenalinli anlardan biri de gene mini etekli kızı arkama almış halde taksiciye adres sorarken, polis otosunun yanımda durması ve iki polisin tam gözümün içine bakıyor oluşlarıydı. Eğer bana tek kelime ettirselerdi bir şey üflemeye gerek kalmadan etrafa 100 promil saçılıyor olurdum zaten 🙂 Ama kasktan dolayı sadece gözüm göründüğü için böyle bir durumda olduğumu anlamamışlardı. Neyse kızı bıraktım ve otele geri dönüp uyudum. Ertesi gün dışarı çıkmak için lobiye indiğimde, otelin sahibi dayıyla aramızda şöyle bir diyalog geçti ! :
Ben-Günaydın
Dayı-Günaydın
Ben-Dün kafa fenaydı, öyle motor kullandım bir de. Allahtan bir şey olmadı.
Dayı-Evet ben sana söyleyecektim aslında taksi çağıralım diye ama. Gece getirdiğin kız o paralı mıydı ? (or…pu muydu demek istiyor)
Ben-Yok ya normal kızdı.
Dayı-Valla mı helal olsun sana, nereden buldun?
Ben-Burada yolda tanıştım.
Dayı-Yapma ya ! Valla helal olsun, uzun zamandır ilk defa görüyorum böyle.
Otel sahibinden tebriklerini de aldıktan sonra herhalde artık otele bir heykelimi dikerler diye düşündüm 🙂 Dışarı çıkıp kendimi sıcak caddeye bıraktım.
Sonrasında kızdan mesaj geldi.
Kız-Özür dilemeyecek misin ?
Ben-Özür dilerim, ama bir daha görüşmek istemiyorum.
Kural 6: Reddetme sırası size geldiğinde bunu yapın (Alternatifleriniz olsun)
Ne olursa olsun kız bana kendimi kötü hissettirmişti ve onunla bir daha görüşmek istemedim. O kızı reddettikten tam 1 saat sonra HARİKA bir şey oldu. Olağanüstü bir güzelliği sahip ve uzun süreli kız arkadaşım olacak bir kızla tanıştım. Merkeze çok yakın otelimden çıkıp caddede arkadaşımın gelmesini ve bu gecenin kritiğini yapmak üzere beklediğim sırada caddede yürüyen öyle bir güzellik gördüm ki. Karşıdan gelen o fiziğin güzelliği parıldaması gitgide artan ve çevresini önemsizleştiren bir şeyi andırıyordu. Önce beni geçmesini bekledim ve bir kaç saniye sonra yanındaydım bile.
Bu sefer zaten yeni mutlu son yaşamamın verdiği fazladan bir rahatlık vardı üzerimde. Bu rahatlıkla tecrübemi birleştirince ortaya harika bir etkileşim çıktı. Kız sabahleyin gezi teknesiyle o bölgeye gelmiş ve ben tanıştığımda gene tekneye dönmek üzere yürüyordu. Muhabbetimiz sırasında kız bana sabahtan beri onunla tanışmaya çalışan 8.erkek olduğumu söyledi bana 🙂 Ve sonradan öğreneceğime göre bu sayı benden sonra artmıştı da 🙂
Burada normalde yapmayacağım bir şey yaptım. Kızla vedalaşmak üzere ona sarıldığımda, kızda bana karşı biraz itaatkar, uyumlu bir hava sezdim. Birazcık risk olarak ama hiçbir şeyin olmayacağından emin şekilde sarılmamın hemen ardından kızı yanaklarından öptüm. Şok içinde kalmıştı ama bir yandan da bunun nasıl olduğuna anlamamış bir şekilde gülüyordu 🙂
Kız teknesine binmek üzere yanımdan ayrıldığında arkasından bakışlarımı biran olsun kaçırmadan onu izliyordum. Çünkü bu olağanüstü güzelliğin hiç bir saniyesini kaçırmamak istemiştim.
20 saniye sonra yanıma bir şeyler için bağış toplayan 20’li yaşlarda bir genç yaklaştı. “abi çok için yanmış bakıyorsun ama yardım etmek ister misin ?”
Çocuğun muhtemelen salladığını biliyordum ama öyle iyi hissediyordum ki ona 5 lira verip oradan ayrıldım.
Ertesi gün büyük eve dönüş yolculuğum başlamıştı Antalya’dan İstanbul’a 690 kmlik amansız, biraz acımasız bir yolculuğu başlayacaktım. Sağ sağlim evime döndüğümde gezimde en çok etkilendiğim bu kızdan güzel bir mesaj aldım:
Kısaca: “sonunda evinde olduğunu ve internetine kavuştuğunu. Olağanüstü bir enerjim olduğunu. Gözlerimden akıl ve hayat enerjisi fışkırdığını söylüyordu. Ancak başka çok güzel bir kızla fotoğrafımı gördüğünü (motosiklette selfie yaptığım diğer kız), bir kız arkadaşım varsa neden onunla tanıştığımı ? soruyordu.”
Ben de o kızın sadece arkadaşım olduğunu söyleyerek, bir kaç hafta muhabbetimizin olgunlaşmasını bekledikten sonra onu yanıma İstanbul’a çağırdım. Memnuniyetle kabul etti. Maceranın gerisi başka bir rapora…
Mahmut Abi merhaba, 2 hafta önce sana kız arkadaşımın uzun süredir yaptığım betalıklar yüzünden benden soğumaya başladığını ve bu konuda ne yapabileceğimi e-posta ile sormuştum ve sen de bana e-postadan cevap vermediğini söyleyip, Eski sevgiliyi geri kazanma yazısı altında soru olarak sormamı istemiştin.
Bana attığın e-postayı okudum. 7 aylık ilişkinizde son 4 ayda peşinden koşan, daha çok arayan ve kaybetme korkusuna düşen sen olmuşsun. Kızın üzerine çok düşmüşsün. Aranızdaki ilişkinin kadını sen olmuşsun maalesef. Bir erkek ilişkinin kadınına dönerse, kadını ilişkinin erkeği olmaya zorlar ki birçok kadın için bu ilişkiden ve erkekten tamamen soğumak şeklinde sonuçlanır.
Açıkçası yazıyı okuyunca cevabımı buldum fakat orada yazanları uygulamama rağmen kız benden ayrıldı 🙂 Neyseki o yazıda ayrılınca ne yapacağım da yazıyordu ben de başlangıçta onu uyguladım.
Evet, bu tür tavsiyelerin hepsi, istediğini elde etmek için şansını en fazla arttıracak şekilde davranma üzerine kurulu. Sonuçta karşınızda kendi hayalleri ve istekleri olan bir insan var, matematik problemleri değil. Ama o yazıdaki tavsiyeleri takip edersen olaydan hem kendinin hem de kızın sana saygısını arttırarak çıkarsın. Bu 100%. Yine 100%’e yakın olan şey de, bu ayrılığı en kısa sürede atlatarak kendine yeni bir ilişki bulabileceğin.
Ayrıldıktan sonra bir süre aramadım, sormadım ama bazı yeni instagram fotoğraflarımızı beğenmesinin etkisi ile maalesef kıza mesaj attım ve hemen ardından klasik arkadaş kalalım teklifi geldi …
Büyük hata, özellikle de kızı geri istiyorsan. Seni terk edeni o seni arayana ya da mesaj atana kadar aramayacaktın. Kızın fotoğraflarını beğenmesi, hatta onların altına sana hitaben olmayan yorumlar yazması, seni engelleyip engeli kaldırması, vs … bahane değil.
Kız muhtemelen senin peşine düşmene alışmışken birden omurga kazanıp ortadan kaybolmandan dolayı seni yoklamış, sen kızı arayarak peşine düşünce bıraktığı yerde otladığını anlamış ve arkadaş kalalım klasiği gelmiş.
No Contact Kuralına sadık kal. Bunun ne olduğu konusunda eski sevgili yazısında özet geçtim amaEski Sevgili Nasıl Geri Döner? İletişimi Kes Kuralı (No Contact Rule) kitabını okumanı tavsiye ederim. İsmi biraz yıkık gelebilir ama kitabın isim seçimi daha çok pazarlama amaçlı. Eski kız arkadaş ile yeniden başlamak tartışmalı bir konu ama bu konuda kırmızı hapa en yakın (tam kırmızı haplı diyemem) yöntem No Contact Rule.
Aynı şey, reddeden kız için de geçerli. NEXTleyeceksin, yani aramayacaksın, sormayacaksın. O seni arayana kadar kendi işine bakacaksın. Çoğu erkek NEXTi siktir çekmek olarak algılıyor ama bu çok atarlı ve kendine güvensizlik ve zayıflık yansıtan bir hareket.
NEXT vakit kaybetmemek için yapılan pratik bir harekettir, siktir çekmek gibi duygusal atarla alakası yoktur.
NEXTlediğiniz kızların önemli bir kısmı, sizin çoğu erkek gibi peşinde koşmak yerine arkanızı dönüp hayatınıza bakmanızla beraber size geri dönüş yapabilir. Bu özellikle kız ilk başta size ilgiliyse ama siz yürümeyi peşinden koşmaya ve muhtaçlığınız yüzünden yapışmaya çevirirseniz daha sık olan bir durum. Kız sizi zaten muhtaçlığınızdan reddediyor ve siz eğer muhtaçlığınıza meydan okuyup arkanızı dönüp gidebiliyorsanız, bu kızın zihninde “acaba yanlış mı değerlendirdim” düşüncesi yaratıyor. Eğer aranızdaki tek olay hatunun sizi reddetmesi ise, bu kızlara yeniden yürümemeniz için bir neden yok.
Kız ile arkadaş çevremiz ortak. Ben de ortak arkadaş çevremizde arkadaş olabileceğimizi ama birebir arkadaş gibi buluşmayacağımı söyledim. “Seni anlamıyorum, neden böyle yapıyorsun?” gibi bir şey söyledi.
Seni çok iyi anlıyordur merak etme. Kendisine saygısı olan bir erkeğin, özellikle ayrılık kendi fikri değilse, sevgili olmaktan arkadaş rütbesine düşürülmeyi kabul etmeyeceğini gayet iyi anlıyordur.
Asıl anlayamadığı şey muhtemelen, düne kadar ayak paspası olmuş olan senin birden dik durman. Bu laf bir shit test aslında. Arkadaş kalalım teklifinin kendisi gibi bir shit test.
Peki Mahmut Abi, şimdi virüs yüzünden zaten kimseyle buluşamıyoruz ama kız, arkadaş çevremde iken ve sıklıkla ortak arkadaşlarla buluşuyorken kızla iletişimi nasıl keseceğim?
Bu konu bana sadece eski kız arkadaş hakkında değil, daha çok yürünen ama reddeden kızla ilgili olarak soruluyor. İş yerinde, sınıfta ya da mahallede hergün görmek zorunda olunan bir kız reddettiğinde nasıl davranmalıyız sorusu en sık sorulan sorulardan biri.
Öncelikle böyle birebir aramaları bırakacaksın. Sonra bahsettiğin gibi ortak arkadaş çevrenizde asgari merhaba ve iki çift lafı kibarca yapacaksın ama ileri gitmeyeceksin. Ve yine bahsettiğin gibi kızla birebir takılmayacaksın. Eğer kızla birebir konuşman gereken bir durum ortaya çıkarsa örneğin bir şey istemen gerekirse önce bunu başkası ile halledebilir miyim diye etraflıca düşünüp, mümkünse başkasından yardım isteyeceksin. Çoğu erkek böyle bir durum ortaya çıktığında bunu kızla konuşmak için fırsat olarak değerlendirir ve aslında alternatifi varken kızı arar. Sen böyle yapma.
İkincisi, kızı nextliyor ve kıza ulaşmayı bırakıyorsunuz. Ama kız çevrenizde ise kızı görmezden gelmiyorsunuz. Zira bu hareketiniz kuyruk acısı belirtir ve karşı tarafın sizin onu unutamadığınızı ya da olaydan çok etkilendiğinizi düşünmesine neden olur. Kızın ne düşündüğünden bana ne diyorsanız şunu da söyleyeyim, bu şekilde davranmak kendinize de bu mesajı verir ve sizin ruhunuzu yaralar. Yine de yürüdüğünüz kızı tamamen siliyorsanız istediğinizi yapın. Ama hala şansınız olsun istiyorsanız, asgari insani ilişkiyi devam ettirin.
Bu nedenle iş yerinde, arkadaş çevrenizde vs onunla karşılaştığınızda, gülümseyip selam verin. Eski sevgiliniz kendi kişiliğine ve ayrılığın nasıl olduğuna bağlı olarak sizinle göz teması kurmayabilir ama siz bu ayrılığın artık sizi etkilemediğini ona gösterin.
Bunu şu sebeple de yapmalısınız : Eski sevgilinizin ve kendi ruhunuzun sizi negatif şeylerle ve drama ile özdeşleştirmesine bir son vermek için. Eğer kibar ama mesafeliyseniz, hatun sizi rahat, çekici, eğlenceli ve sakin gibi pozitif şeylerle özdeşleştirmeye başlar. Siz zor günlerde sarsılmayan ve pozitif ruh halini koruyan güçlü birisiniz. Kızın ve açıkçası sizin bilinç altınızda sizin erkeklerin 9o%ı gibi drama yaratacağınız beklentisi var (istediğinden değil ama olacağını düşündüğü şey bu.) Hem kızın hem de sizin, sizi eşleştirdiği drama dolu insan olmadığınızı görmeniz lazım.
Üçüncüsü ise ortak arkadaşlarınla ASLA ama ASLA bu kızla ilgili konuşma. Birçok arkadaşın sana yardım edeceğini sanarak senden habersiz gider kızla konuşur. “Berkecan ile dün konuştum, çocuk çok üzülüyor bak bir şans versen” gibi bir “iyi” niyetle konuşur ama kıza tek dedikleri “Berkecan’a ayrılık çok koymuş, Berkecan zayıf bir erkek” olacaktır. Bunu istemezsin. Eğer arkadaşların bu konuyu sorarsa kibarca geçiştir, nasıl olduğunu sorarlarsa “iyiyim” de geçiştir. Senin bu insanlarla paylaştığın çoğu şey kızın kulağına gidecek, bırak durumu ne kadar iyi idare ettiğin gitsin.
Sana tavsiyem hemen kendini geliştirmeye ve en kısa zamanda başka kızlara yönel. Bunu kızın gözüne sokma, bu konuda sadece o yokmuş gibi davran. Zira kız seni terk etti. Onun bu olay konusundaki duyguları yüzünden normal hayat akışınızı saklamak zorunda değilsin. Fakat şu da bir gerçek, eğer diğer kızlar konusunda abartmadan gizlilik içinde olursan, bu seni daha güçlü bir pozisyona sokar. Şöyle düşün: Sen “ben ödülüm” zihniyetinde isen “eğer beni kaybettiğini görürse üzülür” diye ukala bir şekilde düşünürsün. Yani “beni terk etti, umrunda değilim” diye ezik düşünmezsin. Eğer asgari insani duyguların da varsa, bunu kızın gözüne sokmaya çalışmazsın. Eğer “ben yetmem” zihniyetinde isen, kıza kendini ispatlamak için yeni kızları kızın gözüne sokmaya çalışırsın. Sen ödül zihniyetindeymiş gibi davran.
Bitirmeden tekrarlayayım : Aynı iş yeri veya sınıftan kızlarla ilişkiyi tavsiye etmem. Bu tür sonların ardından çok absürt bir durumda kalırsınız. Başından bulaşmasanız daha iyi ama buraya gelen çoğu erkek zaten bu hatayı yapmış olduğu için bu yazıyı koyuyorum.
Ekşi Sözlük’te bambimbom rumuzlu yazar erkekadam sitesi ile girdiği entaride şunu yazmış:
değinilen diğer bir ana konu da sen hak edilecek bir olmalısın. diyor ki sen uğraşma kadınlar için. çalış ve kendisi için uğraşılacak bir erkek ol. hatta şöyle bir cümle kalmış aklımda sen kadınla sevgili olma derdinde değilsin. kadın uğraşsın, sen de bu kadın uğraşıyor bakalım ne olacak. buna benzer bir ifade.sanırım en katılmadığım öğüt buydu. tek olayı ilişki olan bir kadın belki bu zahmete paşamız için katlanır ama kendi hayatı olan bir kadının bu topa gireceğini hiç sanmıyorum. tam tersini savunmuyorum. kadının peşinden koş değil demek istediğim. sadece insan ilişkileri karşılıklı.
Yazar kadın olabilir ama erkekler de bu olayı bu şekilde anlıyorlar. Sanırım Nasıl Kız Arkadaş Bulabilirim? yazısı gibi yazılardan bahsediyor.
kadın uğraşsın, sen de bu kadın uğraşıyor bakalım ne olacak. buna benzer bir ifade
Bakın bir öğüdü parça parça almayın, tamamen yanlış anlarsınız. Bırakın ilişki isteği ve bunun için çaba kadından gelsin demek, siz bir şey yapmayın demek değildir. Bunu böyle anlayanlar var. “Ben ERKEKİM, kadın ilişki için uğraşacak ben de ayaklarım masada duvardaki dart tahtasına dart atacağım” diye havaya girenler var.
Erkek olarak sizin işiniz çok. Sizin işiniz, kadınların “aşk hikayesi” olarak gördükleri ve kendiğinden geliştiğini sandıkları sürecin planlamasını ve lojistiğini ayarlamak. Daha somut bir şekilde siz sürekli buluşmaları ayarlıyorsunuz, o buluşmaların eğlenceli ve romantik geçmesi için alt yapıyı sağlıyorsunuz ve o buluşmaların fiziksele gitmesi için gerekli yönlendirmeleri yapıyorsunuz. Ve burası önemli, bunu sadece ilişki öncesinde değil ilişki süresince de yapıyorsunuz. Bunun yükü ve sorumluluğu size ait. İlişkinin rutine gitmemesi için sıklıkla yapmanız gereken başbaşa ve rutin dışı şeyleri ayarlamak sizin işiniz.
Maskülen ile feminenin iş bölümüdür bu. Siz erkek olarak olayı hem hikaye (beraber geçirdiğiniz zamanın / tarihçeniz), hem fiziksel olarak ileri taşıyan güçsünüz. İlk yürümeden, ilk buluşmanın ayarlanmasına, oradan ilk öpüşmeden ilk sekse tüm süreci siz ileri götüreceksiniz. Ondan sonraki buluşmalar, ilişkinin içerisinde ilişkinin “eve geldik, koltukta TV izledik, seks yaptık ve sonra zıbardık yattık” rutinine düşmemesi için yapılacak şeyler sizin işiniz. Maskülen budur, bariyerleri aşmak, kaleleri fethetmek, o kalenin savunmasını inşaa etmek, hikayeyi yönetmek, gemiye kaptanlık etmek, vs …
Siz bir kere bunların iş olduğunu ve bunun erkek olanın sorumluluğu olduğunu anlarsanız, feminenin işini kadına bırakırsınız. Bağ kurmak, bağlanmak, ilişkiye evrilmek ve hatta ordan evlilik ve çocuk tamamen kadının, feminen olanın işi. Şimdi bu işi kadına bırakın diyoruz ve yukarıdaki maskülen sorumluluğu bilmeyen kişiler bunu “siz bir şey yapmayın o uğraşsın” diye anlıyorlar.
sadece insan ilişkileri karşılıklı.
Evet, bence de. Ama iş bölümü var. İlişkiyi itelemek feminenin işi. İlişkinin oluşacağı ortamları (=buluşma) yaratmak ve ilişkinin en önemli tutkallarından biri olan seksi itelemek de maskülenin işi.
AMA bu demektir ki, filmlerde gördüğünüzün aksine, başlangıçta ilk aramaları siz yapsanız da, 50 – 50% aramayacaksınız. Aramaların çoğunu kızın başlatmasına izin vereceksiniz. Siz aramalardan buluşma çıkaracaksınız. Kadınların, “erkek peşimden koşmalı” ya da popüler kültürün “erkek kadının peşinde koşar” laflarını boş vereceksiniz. Kadınlar hayatları boyunca bir kadınla birlikte olmadığından, neye duygusal tepki verdiklerini pek anlayamazlar. Zaten ne demiştik, kadınlardan ilişki tavsiyesi almayacaksınız.
Buluşma Lojistiği
“Bir buluşmanın ya da buluşmaların başarılı bir şekilde sonuçlanmasının 60-70%i lojistiğin başarılı bir şekilde ayarlanmasıdır.”
Bu ay yaptığım görüşmelerin çoğunda arayanlarla buluşmalarını değerlendirdik ve en çok dile getirdiğim şey bu oldu. Bu konuda daha ayrıntılı yazacağım ama sanırım çoğunuz buluşmalara laylaylom gidiyor.
Ne bu buluşmanın yeri – günü – saati tam planlanıyor, ne buluşmada iki çift laf etmekten öpüşmeye nasıl gidileceğine dikkat ediliyor ne de öpüştükten sonra başbaşa kalınacak yer ayarlanıyor. Kıza “yarın buluşalım” deyip sonra gideceği yeri ayarlamadığı için kızın dediği yere giden var (dominant olmaya aykırı ve eksi hanenize kocaman harflerle yazılacak bir hareket), kızın buluşmaya – genelde 2. veya 3. buluşma oluyor bu – kendisi ile yatmaya geldiğini fark edemeyen var (en az 4 tane arkadaşı bu bariz gerçeğe uyandırdığımda “tabii ya, şunu şunu da yapmıştı nasıl göremedim?” tepkisi aldım), öpüştükten sonra kıza “hadi başbaşa kalabileceğimiz bir yere gidelim” demek yerine kızı evine bırakan var, eve götürdüğünde evde prezervatifi olmadığı için mavi topları eline alan var, var da var.
Bir kadın için buluşma iyi ise “her şey kendiliğinden” olur. Oysa erkek için öyle değil. Sizin için o buluşma öncesi kendinize yaptığınız yatırımı geçtim, buluşmanın ayarlanmasından gece olimpiyatlarında altın madalyaya kadar geçen süreci yönetmeniz ve sonraki buluşmaları da ayarlamanız gerekiyor.
Uzun süreli ilişkideyseniz veya evliyseniz de salamazsınız. “Nasıl olsa evin borcu var daha bir yere gitmez bu” diye hatuna 40 yıllık anacağızınızmış gibi davranamazsınız. Rutini sürekli kırmak ve evli olsanız bile ara ara sanki dün tanışmışsınız gibi buluşmalar ayarlamanız gerekiyor.
Bırakın ilişkiyi, bağlanmayı, seni seviyorumları, seni özlüyorumları o halletsin. Ama sizin bunların içinde meydana geldiği hikayeyi yazıp yönetmeniz gerekiyor.
Reis’in yıllar önce askerlik için söylediği bir lafı biraz değiştirerek tekrarlayacağım:
“Silkelenin kendinize gelin, erkeklik yan gelip yatma yeri değildir.”