Jordan Peterson Türkçe – Erkeklerin Hayatını Ne Anlamlı Kılar?

Jordan Peterson bu videoda erkeklerin hayatlarına anlam katma ve sorumluluk arasındaki ilişkiden bahsediyor. Günümüz toplumunda erkeklerin sorumluluk almaları durumunda zerre takdir görmemeleri nedeniyle “neden herhangi bir şeyin sorumluluğunu” alayım diye tepki verdiklerinden, bunun haklı bir tepki olsa da erkeğin kendisine de zararlı sonuçları olduğundan bahsediyor.

Video JBP Türkçe kanalından.

Jordan Peterson Türkçe Kitap

Goldmund’un günümüz ilişki piyasasına dair bir değerlendirmesi

Aslında Goldmund bunu Amerikan toplumu için yazmış ama yazıda Amerikan yerine Türk kelimesini koyunca pek bir şey değişmediğini görüyorsunuz. O yüzden buraya taşımak istedim.

Son on yılda Amerikan ilişki piyasasını keşfetmeye oldukça fazla zihinsel enerji ve zaman harcadım. Ortam tam anlamıyla darmadağın ve derinlerinde o kadar çok çarpıklık var ki çoğu insana artık yardım etmek pek mümkün değil. Hem kadın hem de erkek tarafı hasar görmüş durumda ve eleştiriyi hak ediyor. Benim tespitlerim kısaca şöyle:

Ortalama bir şehirli Amerikan kadını, hak sanısıyla hareket eder ve kibirlidir. Hayatının en güzel yıllarını partilerden partilere koşarak, kaşar gibi davranarak ve erkekleri sıraya dizerek basitçe harcadığı halde HALA tüm arkadaşlarının kıskanabileceği üst düzey bir erkeği hak ettiğini düşünür.

Ortalama bir Amerikan erkeği ise kadınların gerçek yüzünü göremiyor ve onları kafasında yüce bir konuma yerleştiriyor, kadınla seks yapma fırsatı sağlayacağını düşündüğü her şeyi yapıyor ve söylüyor. Karakter olarak zayıf, doğruları ve omurgası yok, egosu da yaptığı hataları görmesini engelliyor.

İşte bu iki insanı ortaya attığınız zaman da sonuç pek şaşırtıcı değil: İnsanlar eskiye göre daha az seks yapıyor ve ilişki piyasasındaki bekâr insanlar öfkeyle dolmuş durumda. İşin özü şu:

KADINLAR ERKEK GİBİ, ERKEKLER DE KADIN GİBİ DAVRANIYOR.

Dolayısıyla “cinsiyetsiz toplum” propagandasının bu kadar yükselişte olması sürpriz değil. Bu düşünce işe yarıyor çünkü insanların çoğunun iç dünyası çok karışık ve gerçek kimlikleriyle özdeşleşemiyorlar. Bu da onları çift cinsiyetliliğe sürüklüyor.

10 sene önce ben de öfkeliydim ve temel problemim kadınları yüceltmekti. Ama egoma yenilmeden araştırma yapmaya başladım. PUA taktikleri gözüme çok garip ve sahte göründü, kırmızı hap desen daha tam oturmuş değildi. Bu sırada manosphere kişisel gelişim toplulukları ile tanıştım. Verdikleri temel mesaj “erkekliğini yeniden canlandır”dı.

Ben de tam anlamıyla bunu yaptım ve 180 derece değiştim. Olduğum yerde doğruldum, kendi benliğimle barıştım, ne yapmak istiyorsam onun peşinden gittim. Sonuç olarak, bugüne kadar ilişkim olan kadınların sayısını tutmayı bıraktım.

Bu sırada tabii ki elimden geldiğinde keyif almaya baktım ve ne tür kadınların ilgimi çektiğini tam olarak keşfettim. Bu kadınlar kendi kadınsı tarafıyla tamamen barışık olanlardı. Hatta böyle bir kadınla ciddi bir ilişkiye de girdim.

İşte bu noktada hayatın sırrını da keşfettim. O benim sürekli yanan tarafıma denge getiren sakinleştirici taraftı, yin ve yang gibi. Sağlıklı bir ilişki sırasında kendini keşfetmek gerçek gücü getiriyor ve insanın farkındalığını artırmasına inanılmaz ölçüde yardımcı oluyor.

Hikaye mutlu sonla bitti mi derseniz, hayır bitmedi. Gelişimimi henüz tamamlamamıştım ve dahası o gelişimime engel oluyordu. Ben de hayatımda ilk kez iki yıl boyunca gerçek, dürüst aşkı yaşadıktan sonra ondan ayrıldım. Eminim çok iyi bir eş olurdu, zaten çoğu erkeğin de böyle birini aradığına inanıyorum.

Peki sonuç ne? Amerikan ilişki piyasasındaki temel problem erkeklerin ve kadınların kendi doğalarını reddediyor (maskülen ve feminen güç) ve bu yüzden de kendilerini mutluluktan mahrum bırakıyorlar. Bir kez bu gerçeğin farkına varınca bunun HER YERDE yaşandığına şahit oluyorsunuz. Maalesef ruhsal bir hastalık gibi.

Peki çözüm ne? Erkekler, maskülen enerjinizle barışın.

Çeviri:https://twitter.com/GoldmundUnleash/status/1131555735370969089 

Kırmızı Hap sohbetleri – Sevgili yaşamı

Öğrenen adam : Abi şimdi shit test oldugunu dusundugum 2 hareket var:

1- film izlerken falan kendi eliyle bir sey yedirmeye calisma. 2- cok istekli olmasina ve bazen seksi kendi baslatmasina ragmen, acaba bugun yapmasak mi? ya da hep seks yapiyoruz yaa demesi. bunlar sence de shit test mi?

Mahmut Hoca : OHA. Kırmızı hap paranoyası ve kırmızı hap mankafalılığı bir arada! Bunların neresi shit test !?!?!?!?

Öğrenen adam : nasil yani?

Mahmut Hoca : Birincisi bir kadında olması gereken şey ama sen beta oğlana dönüp kıza anneciğim sebi çok seviyorum moduna girmeyeceksin. 2. kız sekse hayır demiyor ne alaka shit test?

Öğrenen adam : nasil yani? “OHA. Kırmızı hap paranoyası ve kırmızı hap mankafalılığı bir arada!” burayi anlamadim.

Mahmut Hoca : fazla analiz, shit test olmayan yerde shit test arama vs …

Öğrenen adam : yoksa nazar degmesin baya iyi gidiyor. kiz durmadan opuyor, sariliyor, cok ozluyor, gel diyorum taksiye atlayip geliyor.

Mahmut Hoca : cicim ayları 3 ay falan işte fena değil. kırmızı hapı içselleştirmen lazım. sürekli şu şu mu diyeceğine hiç düşünmeyeceksin ama bir şwy olursa içgüdü gibi otomatik olacak.

Bir süre sonra artık oyun oynamayacaksın, oyunun kendisi olacaksın!

Öğrenen adam : kesinlikle. peki sonrasinda kari koca gibi belli bir duzene girecek, ortalama ilgi, seks olacak, rölantide mi gidecez?

Mahmut Hoca : benim hiç anlamadığım şekilde gidiyorsun sen. bence de asıl dikkat etmen gereken bu.

Öğrenen adam : gitmeyi öğreniyorum.

Mahmut Hoca : daha 1 haftalık kızla uzun süre planı yapmak … 18 yaşında ilk kız arkadaştan sonra bıraktım onu. 20 senedir yapmadığım şeyler, bana bir erkeğin 1. haftada bu konuları düşünmesi çok acayip geliyor. Böyle düşünmeyi nasıl becerdiğin benim için daha şaşırtıcı.

Öğrenen adam : bak dediğin gibi, içgüdüler söylüyor doğru olanı, olmayanı. hatta shit testleri de boyle geciyorsun. sen diyorsun ki, tadini cikar, keyfine bak, duruma gore yön ver olaylara. benim anladigim bu.

Mahmut Hoca : aynen öyle ama tek dikkat etmen gereken azar azar olaya girmek. bir de sizin çok acayip bir analiz felci probleminiz var : sana kısa vadede dokunmayacak olan yılanı düşünmeyeceksin. sonrasında rutine girecek falan sana ne daha şu aşamada?

Öğrenen adam : senden cok sey ogrendim, konustuklarimizdan. bu hatunu da bu sayede tavladim bak. sen kanser olsan da, beni sallamiyorsun desen de process ilerliyor. kaybetme korkusu= mavi hap kalintilari.

Mahmut Hoca : yes. 20li yaşlarındaki gençler bunu daha yoğun yaşıyor. sen sadece fazla sıkıcı, el altında ve ilişki pıtırcığı olma yeter. gerisinin tadını çıkar.

Öğrenen adam : tabak cevirmeyi ogrendim ya artik nimet gozuyle bakmiyorum kadinlara. tüh gitti vs demiyorum.

Mahmut Hoca : evet sende bazı tabular da yıkılıyor. sana göre daha önce ilk geceden veren yolluydu şimdi kız arkadaş yaptın. yani alakası yok (ya da olmayabilir).

ilk geceden olmazdı diye tutturduydun bak ortamı hazırlarsan oluyormuş.

Öğrenen adam : hakkaten. ben bu konustuklarimizi genclere ve acemilere anlatiyorum. bazen tipatip senin cumlelerinle. önce bir affalliyorlar sonra evet abi haklisin diyorlar. beta zihniyeti buna cesaret dahi edemez.

Mahmut Hoca : kadınlar çok zor ve gizemli değiller.

Öğrenen adam : anlamasini bilene çook açıklar ve aslında ipucu veriyorlar çaktırmadan.

Mahmut Hoca : ilk geceden nasil olur diyen adamlarin en büyük derdi ilk geceden olduracak şekilde davranmamalari. istemiyorlar bile. şimdi senin durumunda bir erkeği mavi hapa götürecek şeylerden biri mesela kız var ya artık gymi aksatmak olur mesela.

Öğrenen adam : tam dusundugum sey. cerceveyi sikmek ya da aşk böcüğü olmak. cicim aylarında insan sürekli bulusup vakit gecirmek istiyor ama. tamam, paralize olmuş gibi degil ama yine de durmadan opusup koklasiyoruz, bulusmak istiyoruz. zamanla oturur kendilinden diye dusunuyorum. mesela 2. hafta daha az bulusuruz, belki hic opusmez, sohbet ederiz.

Mahmut Hoca : ona sınır koyacaksın ama aslında sınıra gerek yok. sen gymi, işi ve erkek arkadaş grubu olan, kendi en iyisini kovalayan bir erkeksen kızla maksimum 3 kere falan buluşabilirsin zaten.

Öğrenen adam : sevgili olup sevistikten sonra hatunla birlikte vakit gecirmeyi diyorum.

Mahmut Hoca : sen sevgili olunca da evlilik planına başlarsın artık.

Öğrenen adam : Asla. o da istemiyor ama istese de en az 2 sene birliktelik ve cok iyi tanima olmadan asla. yazin çalışacağım işi biliyorsun mesela. onu soyledim, cok hosuna gitti.

Mahmut Hoca : Allahım sana geliyorum 🙁 Bunu daha birinci haftadan konuştunuz mu? Sabri Bey ne yapıyorsunuz?

Öğrenen adam : neyi? evliligi mi?

Mahmut Hoca : Evet.

Öğrenen adam : 😀 dugunu nerde yapcaz, evimiz nasil olacak, pembe panjurlu mu, pencereler cift kanatli mi :)) yok abi ya, oyle bi konu acildi. ben 30 dan once evlenmem dedi. ben de 30 dan sonra zaten evlenme, bosver dedim 🙂 bizim evliligimizden konusmadik yani, genel anlamda evlenme yasindan falan konu acildi bir iki soz soyledik.

Mahmut Hoca : öyle konu açılmaz … 4 aydan fazla sürmeyecek ilişki yaratmak için iyi kasıyorsun … böyle konulara girme.

Öğrenen adam : guzel bir anekdot bu. normalde aklima gelmezdi benim. kirmizi hapa entegre olmak pratikte zormus ama. bazen kendimi serseri, pic erkek gibi hissediyorum :p

Abi peki  1- sevgiliyle gorusme sıklığı ne olmalı? 2- sevgili ne zaman arkadaşlarla tanıştırılmalı?

Mahmut Hoca : 1. Haftada 2 kere iyi bir oran gibi. 2. 40i çıktıktan sonra. En iyisi 3 ay sonra. Ama bunu mekanik yapmaya gerek yok. Bir kızla haftada 3 geceden fazla birlikte zaman geçirebiliyorsan bu senin boş ve sıkıcı hayata sahip bir adam olduğuna işaret. İşin, hobin, biraderlerin, serbest zamanın, vs … varken nasıl daha sık buluşacaksın ki? yani bu sayıyı özel olarak kısıtlamak zorunda kalıyorsan senin zaten sıkıcı bir hayatın vardır.

Öğrenen adam : himm bizim tam 3. ama full gün degil tabi. 4-5 saat, gece kalmaksızın.

Mahmut Hoca : Bundan yukarı çıkmasın. tabii arada tatile çıkarsın 1 hafta berabersin ondan bahsetmiyorum.

Öğrenen adam : tabi canim, ben senin ” seks disinda baska seyler de sunabilmeli” sözünü yeni yeni idrak ediyorum. aslında birçok şeyi öyle çünkü seksi kolayca sunmuyordu bundan öncekiler.

Mahmut Hoca : hocam senin lugatının değişmesi lazım. seks sundu … seks verdi … bırak bunları at kafandan. seksi beraber yapıyorsunuz siken de sensin. Ayaktaysan otur sana çok sarsıcı bir bilgi vereceğim … sıkı dur … kadınlar seksi severler.

Öğrenen adam : hem de ne sevme. cok romantige kacmamak lazim dimi?

Mahmut Hoca : evet ama bir erkek fazla romantikliğe zayıflıklarından kaçar. zayıflıkları bırakmak lazım. Zayıflıklar ordayken kaçmamaya çalışmak yorucu.

Mahmut Hoca : en basit kuralı içselleştir sorun olmaz. Ben bu kızı ilişkiye yatırım yaptığı sürece seviyorum yoksa sevgi biter. sevgin koşullu olmalı. Şunu unutma :

Bir ilişki, ilişki içindeki iki kişinin ayrıldığı zaman değil bu kişilerden biri ilişkiye yatırım yapmayı bıraktığı zaman biter. Birinin yapmadığı yatırımı veya ilişkiyi, diğerinin ekstra yatırım yapması kurtarmaz.

Özellikle romantik ilişkilerde sevginiz karşınızdaki ilişkiye yatırım yapmayı bıraktığı zaman bitmelidir. Sevginiz karşılıksız devam ediyorsa, tanımı gereği değersizdir.

Öğrenen adam : tabi ki abi, ilgisiz olsa, seks yapmasa yani ozel durumlar haric. ya da bahaneler bulsa orada biter ama su an boyle seyler yok.

Mahmut Hoca : şimdi konuşmak kolay. senin kafan böyle olacak. diğer kızlar bana seksi zor sundu kafasından çıkman da lazım. bu kız vaha her yer çöl ise istediğin kadar karşı koy mavi hapa düşersin.

Öğrenen adam : benim merak ettigim bir sey daha var, sen genelde nasil ayrildin ya da hangi safhada ayrildin?

Mahmut Hoca : her safhada ayrıldım. eskiden daha çok terk edilirdim ama son zamanlarda benim bitirmem gerekti.

Öğrenen adam : seni eglenilecek erkek olarak mi gorduklerinden?

Mahmut Hoca : sadece kız arkadaşlardan bahsediyorum. diğerleri ile ayrılacak bir ilişki yok.

Öğrenen adam : bu kafaya gelmem zor oldu ama bundan sonra mavi hapa kolay kolay donmem abi.

Mahmut Hoca : dönersin. khda kalmak performans yükü. ondan içselleştirmeye bak. 1 2 senen daha var senin ama dön çık ne olacak? Hayatın tadı tuzu bunlar.

Öğrenen adam : otomatik pilota baglayip yasamak lazim.  abi kendime 1,5 sene zaman verdim.

Mahmut Hoca : sonunda saçma sapan kısıtların safsatasını gördün.  1 ay önce ben ilk gece seks ya da ilk gece seks yapan illa yollu değildir dediğimde bana gülüyordun muhtemelen.

Öğrenen adam : gulmuyordum ama bu adam zengin, karizmatik, bunlarin ekmegini yiyor duyordum.

Mahmut Hoca : alakası yok. var mıymış? bu zengin karizma falan mavi haplının ego mastürbasyonu. beni erkek olarak reddetti diye kabullenmek çok ağır.

Öğrenen adam : ya ayda 8 bin maas alan evi arabasi olan bir iş arkadaşım var. adam seks icin 12 ay bekledi. oradan zaten anladim senin desire dedigin seyi.

Mahmut Hoca : ikinci ve çok önemli bir başka dersi daha alman lazım. seni 9 kadın reddetti 1 kadın aldı. bunu çok demoralize edici buluyordun. bak şimdi söyle. sikinde mi? umrunda değil muhtemelen içinde bir burukluk bile yoktur. zira umrunda olcak bir bok yok orada.

Öğrenen adam : hiic sikimde degil hatta ilk gunden kapiyi zorlasam sikerdim o öğrenci kizi da.

Mahmut Hoca : kadın merkezli düşüncenin şeysi o sıkıntı … 9 kadın bana olmaz oyu verdi 1i olur dedi sayılmaz mantığı. oysa yok öyle bir şey.

Öğrenen adam : hicbir sey yok ama bazen acaba tesaduftu ya da bu kiz cok mu safti diyorum. sonra diyorum ki sacmalama amk ne kadar saf hatun mu var.

Mahmut Hoca : bu kızın senin mavi halini siktir edeceğine 100 kağıda bahse girerim. aynı senin mavi halini.

Öğrenen adam : kesinlikle ederdi.

Mahmut Hoca : sen arkadaşım mavi tavşan olsa idin o gece. eve çağırmasan ya da öyle bir atak yapmasan. ya da duruşun ezik olsa. bam!

Öğrenen adam : %90 bidaha bulusmazdi. işin tuhafi, o hoşlanmayi ve desireı gudusel olarak hissetmesi. otomatik yapmasi.bence ilk bulusmada onlar da atak bekliyorlar. hatta o ataga kalkmazsan bu beta deyip geciyor.

Mahmut Hoca : ya işte kırmızı hapı her kadınla olduracak ilahi bir kudret sanan alfacı dangalaklar dolu piyasa. kırmızı hap iyi oyun oynayıp olacak hatunla akışa girip olmayacağı hemen geride bırakmaktır. dominantlık bu işte. liderlik demek. götlük değil. kız oraya beraber olma ihtimaline geliyor. ama erkek arkadaşlığa yönlendirirse oraya gidiyor. Hani adamı beğenmezse hiç gitmez de, beğenirse de kendi başına gitmesi zor.

kız beni friendzonea attı abi diyen dangalaklardan bıktım. oğlum siz gittiniz oraya hiçbir kız seni senin yönlendirmen olmadan oraya atamaz.

Öğrenen adam : bulusmaya cidden seks ihtimalini bilip geliyor dimi?

Mahmut Hoca : sence neye geliyor oraya? saf mı bu hatunlar? bir kız seninle buluşuyorsa orada aklında cinsellik ihtimali her zaman var.

Öğrenen adam : gerci buluscagi adam belki farkli diye geliyor. ne bilsin garibim.

Mahmut Hoca : seks kapısını nasıl tuttuğu ayrı sevip sevmediği ayrı. eski haline bak. hangi kız ne yapsın? 😀

Öğrenen adam : bazen bakiyorum karı kılikli tiplerle uzuuun sure cikiyorlar.

Mahmut Hoca : maskülenitenin çoğu duygusaldır kılık kas falan değil. ikincisi de kızlar süper yaratıklar değil. oğlanların çoğu beta iken ne yapsınlar yalnız mı kalsınlar? sanki kız kuyruğunu sallasa istediği adam hazır diye bir olay var. bu ülkede bizim zengin diye tabir edebileceğimiz adam oranı yüzde 1dir. ama bu mgtowcu insellere sor tüm kızlar onlarla ya da onların peşinde. mümkün değil … sayısal olarak … ama kim takar?

Öğrenen adam : tabi ki. kaldi ki o %1 de niye 6/10’luk karilarin pesinden koşsun. bak univde 1 sene olmasina ragmen bircok hatunun sevgilisi yok. olan birkac kisi de kisa sureli saf tiplerle el ele tutusuyor. yani benim gözlemim öyle. mgtowculara sorsan paran yoksa karılar selam bile vermiyorlar.

Mahmut Hoca : hahaha bir de o var. hatunların yüzde 80i tepe yüzde 20 ile hoplaşıyor safsatası. Sanki tepe 20 de hb6 altına kucaklarını açmış bekliyorlar ya.

Öğrenen adam : erkeklerin %80’e sekse dogaustu mucizevi bir sey olarak bakiyor.

Mahmut Hoca : seks baklava gibi bir şey halbuki.

Öğrenen adam : kolaymış be. amk yillarca tek tabanca gezmişiz mal gibi.

felsefe sosyoloji psikolojiye yardirmisiz ama olsun. karisizlikta insan cok gelistiriyor kendini.

Mahmut Hoca : en büyük bariyer o reddedilme bombardımanı. sen benim iteklememle de olsa sabrettin. 90 yüzde ikincide pes eder.

Öğrenen adam : korku abi. valla biz senle terapi yaptik resmen. ama ben de simdi bu bilgi birikimini genc nesillere aktaracam.

ben de kendimi deniyorum. bu siteye daha önce çekip aldıklarım sayesinde başladım. ilerde belki parayla terapi yaparım.

Mahmut Hoca : bak bunca zamandır yapıyorum bu işi. kafamda netleşti. kırmızı hap dediğin yetişkin erkek aslında. mavi hap dediğin ana kucağına özlem duyan oğlan çocuğu.

Öğrenen adam : oglunla arkadas gibi olcan diye diye nonoş tipler yetiştirdiler.

Mahmut Hoca : eskiden baban olmasa çevre rol modeli. şimdi o da yok. benim peder beyin bazı yaptığı şeyler şimdi anlam ifade ediyor. beni sen ananın dizinde çok rahatladın diye bir yaz tamirci çırağı yapmıştı mesela. lan ne saçma iş demiştim o zaman. ama ne iyi yapmış.

Öğrenen adam : nasıl kodlamışlar bizim dedelere falan dogru davranislari.  cok ilginc ya.

Mahmut Hoca : evrimin kodu o. doğalı o.  bir de hayatları zor abi. Şimdi hayat çok daha kolay, işler çok daha az bel bükücü.

Kırmızı Hap Sohbetleri – İlk buluşmada kızı eve çağıran erkek

Öğrenen adam bu bölümde Mahmut Hoca’dan hızlı çıkıyor 🙂

Öğrenen Adam : İzmirdeyim. Hatta hatunla buluşmaya gidiyorum su an.

Mahmut Hoca : Bu sefer hangi uzak diyardan? 🙂

Öğrenen Adam : İzmir’den. ama benim kino olayini cozmem lazim yoksa eve atamam. gerci kendisi kahve icelim dedi 🙂

Mahmut Hoca : kahveden sonra nereye goturuyorsun? Ambiyansi iyi mi? yerin evin bos mu? Evde sarap?

Öğrenen Adam : sonra ev, ev bos, alkol almiyorum. ama bildigim iyi bir köfteci var bana gecip siparis verriz dicem. ev bos olmasa bulusmazdim :p

Mahmut Hoca : ya abiciğim kahveden eve zor atarsın. Önce ambiyansı güzel bir yere git. Atamazsın demiyorum ama zor.

Öğrenen Adam : ben o havayi hissettim ama bilmiyorum. resmen heycan yaptim amk.

Mahmut Hoca :Evet hedefte amk var 😀

Öğrenen Adam : Off abi kız çok güzel var ya …

Mahmut Hoca : X. Onun güzelliğini görmezden gel – Amcığın 16 Buyruğu

Bir süre geçer …

Öğrenen Adam : abi TV showlardan falan konustuk. ortak izlemek istedigimiz TV show cikti. baska mekana da gidemiyoruz. bana gel bende var beraber izlemeye başlayalım dicem. desem mi?

Mahmut Hoca : kıza eşiği aşırtmadıysan deme. aşırttıysan de.

Öğrenen Adam : mutlu mesut gorunuyor ya.

Mahmut Hoca : başka mekanı ayarlamazsan gidemezsin tabii.

Öğrenen Adam : icki icmiyor.

Mahmut Hoca : hahaha.

Öğrenen Adam : muhafazkar degil canim 🙂

Mahmut Hoca : ben hep öptükten sarıldıktan sonra eve gidelim derim bilemeyeceğim. ya da eve yakın canım kahve çeker. muhafazkar degil ama içki yok. püüü.

Öğrenen Adam : eve çağırasım var.

Mahmut Hoca : ben olsam canım o TV showu çekti evde download ama daha izlemedim derdim. bir ara beraber izleyelim der tepkisine bakardım.

Bir süre daha geçer …

Öğrenen Adam : hatunla evdeyiz.

Bir gün geçer …

Öğrenen Adam : Oh yeah bu iş oldu 😀

Mahmut Hoca : Gördüğün gibi ilk gecede oluyormuş. Kahveden direkt iyiymiş yalnız.

Öğrenen Adam : abi naber? superdi ya.

başlarda isteksiz gibiydi, ben bu iş olmayacak sandim. sonra ben hic bozuntuya vwermedim. bi an yakinlastik, opustukflaan sonrasi tavsanlar gibi…

Mahmut Hoca : İyi iş çıkardın çekirge. Ama kız dediğin milf 75 değildi umarım 😀

Öğrenen Adam :Yok abi 93li.

Mahmut Hoca : Aferin çekirge.

Öğrenen Adam : ya bizim bu sevismedigimiz zamanlarda durmadan opusup yigismemiz normal mi? ben yanasmazsam kiz geliyor, o gelemzse ben opmeye basliyorum.

Mahmut Hoca : kendini kaptırıp 3 güne seni sevmek aşkların en güzeli böcüklüğüne girme de … azmışsınız. sonra kıçını dönüp yatarsın.

Öğrenen Adam : ya ben orda da biraz amatorluk yaptim. kiza sen benim hatunumsun dedim sevistikten sonra. optum, kokladim falan. kiz zaten paralize oldu. durmadan cok tatlisin, cok iyisin vs vs. bundan sonra ben varim dedim. sevgilimsin falan dedim.

Mahmut Hoca :Ulan aferin dedik kursağımızda bıraktın 😀 sen var ya sen kimseye mavi haplı meriç falan deme.

Öğrenen Adam : yav yine zıçtik mi? simdilik iyi gidiyoruz ama.

Mahmut Hoca : istikrarlı bir şekilde böyle yaparsan 3 aya falan sıçarsın merak etme. şimdilik iyi gidiyoruz diyor ya 😀 Kaç saat oldu ki kötü gidecek 😀

Öğrenen Adam : kiz kedi yavrusu gibi sokulup benim hayatimda 2 kisi oldu. hic dogru duzgun bi iliski yasamadim vs dedi. aşirı ilgiliydi bana. ben de sevgili iliskisi dusunuyordum bir hatunla, karsima sen ciktin dedim.

Mahmut Hoca : Ağlıyacağım lan … aggghhhh.

Öğrenen Adam : e ama duzenli bir iliski istiyordum?

Mahmut Hoca : Ya 3 4 ay koklaşıp ağzını açmasan bari.

Öğrenen Adam : dur ben buldum nerde sictigimi. belki hatun, iliski materyali degil..nerden biliyorsun? 1 gunde nasil karar verdin diyeceksin

Mahmut Hoca : düzenli bir ilişki istemek problem değil. problem senin seninle beraber olan ilk kıza ilk gecede atlaman.

Öğrenen Adam : abi kiz cok hoslandigini hem sozleriyle hem hareketleriyle belli etti. seks yaptik deli gibi ve sonrasinda bir daha goruscekmiyiz falan dedi.

Mahmut Hoca : daha kötüsü sen kafa olarak hemen o bir önceki kızdaki gibi kapılıp aşk böcüğü olma kafasındasın.

abi kiz cok hoslandigini hem sozleriyle hem hareketleriyle belli etti. seks yaptik deli gibi ve sonrasinda bir daha goruscekmiyiz falan dedi.

Eee? Tek kriter bu mu yani? Kız seni istiyorsa bitti. Senin bir kriterin yok. Sana he desin yeter?

Öğrenen Adam : ben de biz baya uyumluyuz, kafa dengisin. birlikte bir cok sey yapariz dedim.

Mahmut Hoca : kısmetse olur … ne diyeyim başka çekirge 🙁 ne dediğinden çok senin kafa yapın tehlikeli.

Öğrenen Adam : sen ne disinuyosun dedim. ben de istiyorum ama istekli gorunmemeye calisiyorum seni urkutmemek icin dedi. yani beni siktin, hemen nikahina alacaksin moduna girmemden tirsmis.

Mahmut Hoca : sen kıza aslında ne kadar efendi çocuk olduğunu 2 güne gösterirsin merak etme :((

Öğrenen Adam : ben o kafayı aştım aslında. o onceki aşk bocugu kafasina hayatta girmem. onun sebebi surekli iletisimdi. hani senin, en kisa yoldan oneitise girme yolu dedigin.  bir ton shit testten gectim, her seferinde benim dedigim oldu. hani senin yazinda dedigin gibi ne oneitis olacak kadar efendi, ne de sikip atacak kadar alfa…

Mahmut Hoca : sen olayı pek anlamıyorsun maalesef.

Öğrenen Adam : yani kizi urkutmemek icin efendi adam kafasina girme diyorsun. bundan tam olarak kasit nedir?

Mahmut Hoca : ben cicim aylarının tadını kaçırmayayım. sen nasıl olsa geleceksin sonra.

Öğrenen Adam : insallah tesekkur etmeye gelirim 🙂

Mahmut Hoca : Umarım.

Öğrenen Adam : kiza iliskiyi cok cabuk mu sundum?

Mahmut Hoca : “yani kizi urkutmemek icin efendi adam kafasina girme diyorsun” dedin ya. Frekansımız tutmuyor bir türlü. Sen kadın merkezli düşünmemeyi beceremedin bir türlü. o nedenle benim tavsiyemin bir yararı yok. sen nasıl olsa uygulamayacaksın.

Öğrenen Adam : olmaz olur mu abi ya, dinliyorum.

Mahmut Hoca : yok dinleyemiyorsun. kız tavlama mekaniğini dinliyorsun sadece. gerisi için pişmen lazım. bence cicim aylarının tadına bak ve umarım kendini çok kaptırmadan yavaştan alırsın.

Öğrenen Adam : hatam ne?

Mahmut Hoca : hep aynı. kadın merkezli olmadan düşünemiyorsun, yokluk zihniyetine göre davranıyorsun, ilişkiye dünden razı erkek modundasın ki seninle ilişkinin bir değeri olmuyor.

Öğrenen Adam : tam dusundugum sey, hemen iliskiyi veren ve degersizlik algisi yaratan kisi.

Mahmut Hoca : bak işte bak bu görüyor musun? aklın fikrin imajı çizmekte. derdin bu. algısı yaratmak diyorsun.bunca zamandır konuşuyoruz ama sen bu konuda hiç ilerlemedin. sıfır. aklın fikrin kadına nasıl görüneceğinde. ben sıkıldım bunu dile getirmekten. senin elinde yeterince tavsiye var. ne yaparsın bilmem ama bir şekilde içselleştir.

Öğrenen Adam : ödül olma fikri, bana tam anlamıyla sirayet etmemis? kanıtlama ve imaj yaratma çabası evet, benim zayıf yönlerimden biri. biraz daha açık olsana. benim nasil dusunmem gerekirdi? carpe diem deyip bir sey dusunmyerke anin tadini cikarmam mi?

Mahmut Hoca : benim bu konuda muhabbet etme motivasyonum yok. aynı şey etrafında dönüp duruyoruz. nasıl düşünmen gerektiğini çok tartıştık. sana tavsiyem artık pratiğine odaklan.

Öğrenen Adam : bol tecrube… daha da bol tecrube. bakıs acisi en iyi bu sekilde degisir. galiba konusarak olmayacak evet ama tecrubelerimi yazıp akıl alcam.

Mahmut Hoca : senin muhabbet motivasyonun pek farkında değilsin ama aynen böyle mavi masallarda kalıp kadında algı yaratma taktiği. ilişki kapısını koruyup kibarca ağırdan almak yerine yattığın ilk kıza bedavadan peşkeş çekmişsin ama derdin değerli algısı yaratmak. olayda merkeze kendini koymayı öğrenmen lazım.yoksa bu kızla 1 ay koklaşınca kendini kaptırırsın. benden söylemesi. radarları da açık tut.

Öğrenen Adam : ya ama benim de duzenli iliskiye ihtiyacim yok mu? bana seksi sunmuş işte, ben de ilgimi sundum.

Mahmut Hoca : sen muhtaçsın. Muhtaç olmak ile ihtiyaç duymak aynı şey değil.

Öğrenen Adam : nasıl değil? simdi ic sesim diyordu ki hic sevgili mevgili muhabbetine girme. op, kokla, sevis. sonra yeniden bulus, keyfini cikar, duruma gore sevgili.

Mahmut Hoca : bak uzun süreli ilişki mi istiyorsun? iste dert değil. hatta hedefi bilmek iyi.

Ama ilişki istiyorsan ilişki materyali hatun lazım. bu öyle mi? bilmiyorsun. seks hariç masaya bir şey koydu mu henüz? Yok. Koyacak belki ama çok erken.

Öğrenen Adam : tamam kadinmerkezli dusundum farkindayim. iliski materyali gibi gorunuyor. utangac, anac, dusunceli, feminen.

Mahmut Hoca : 3 – 4 ay geçmeden bilemezsin. dikkat et kızın maskülen bir erkekten beklentisi de o. sen ne disinuyosun dedim. ben de istiyorum ama istekli gorunmemeye calisiyorum seni urkutmemek icin dedi dedin. kız erkek adamın ne olduğunu biliyor zaten. ona göre hareket edecek. ama sen çok aşaüılamayı sevdiğin “meriç” gibi davranıp erkek adam olmayabileceğini gösterdin.

Öğrenen Adam : bunu, duzenli iliski istiyorum diyerek mi yaptim?

Mahmut Hoca : gerçek bir erkeği kadın yavaş yavaş ürkütmeden ilişkiye çekmesi gerektiğini bilir. senin kızın dediği gibi: sen ne disinuyosun dedim. ben de istiyorum ama istekli gorunmemeye calisiyorum seni urkutmemek icin dedi

Öğrenen Adam : yani bu bizim amacimiz olmamali.

Mahmut Hoca :erkek adamın ilişkiye çekilmesi lazım. meriç ise dünden razı. sen hangisisin? zaten senin bu meriç dediğin adamlara öfken de bundan. Sana ayna tutuyorlar. O aynada kendini görmezsen öfkelenmezsin. içindeki mavi haplı capcanlı.

Öğrenen Adam : kadin bizi ikna etmek icin caba harcayarak, caba sarf ederek almali. tipki bizim seksi almamiz icin caba sarf etmemiz gibi?

Mahmut Hoca : Cevabı şurada : “sen ne disinuyosun dedim. ben de istiyorum ama istekli gorunmemeye calisiyorum seni urkutmemek icin dedi”

Öğrenen Adam : yani?

Mahmut Hoca : bunu düşün.

Öğrenen Adam : benim ustte yazdigim degil mi? senin beni sekse ikna etmek icin sarf ettigin cabayi benim de iliski icin sarf etmem lazim.

Mahmut Hoca : bir kere kırmızı hapı sindirmek istiyorsan bu şeylerin öznesi kadın değil “ben” olmalı. kadın bizi ikna etmek için bla bla değil. Ben onun ilişki için ne yapacağına bakacağım ve masaya seks hariç koyduğu ekstra çabaya göre bu iş gelişecek. erkek adam olsaydın kızın dediği gibi ilk geceden ürkerdin. ama kıza sıradan bir beta olduğun konusunda garanti verdin. o da sana ürkmüştüm ama ürkmeme gerek yokmuş dedi.

sorman gereken şu : ben beta mıyım mavi haplı mıyım olay bu değil. olay ben neden hemen atlayıp efendi çocuk garantisi verme ihtiyacı hissediyorum. kendini merkeze koyup düşün. cinsel kimyanın etkisi ile 3 5 ay bunların zararı hissedilmez ama sonra patlama ihtimali yüksek.

Öğrenen Adam : ben bunu demistim? yani efendi gorunmek= kizi ve iliskiyi garantilemek. yanlis olan bu. bundan kurtulmak lazim. kiz basta, bu beta degil, bunu iliskiyi ortaya koyup urkutmemem lazim demis ama sonra heaa gerek yokmus demis,evet dogru olabilir.

Mahmut Hoca : kız demedi yahu. sen dedin. kızcağız seni takip ediyor.

Öğrenen Adam : 3- 4 ay seks kimyasi yuzunden anlasilmamis da olabilir ama sunu iyi idrak etmek lazim. alfa kafasi bize cok uzak. biz efendi cocuklar olarak, şovalye ruhuyla buyuduk.

Mahmut Hoca : biz dediğin siz kimlersiniz?

Öğrenen Adam : biz, erkekler. genel anlamda.

Mahmut Hoca : yoo her erkek böyle değil. ve sen yaş olarak buna da sığınamazsın artık. alfa kafası sana çok uzaksa neyin muhabbetini ediyoruz? zira alfa kafası dediğin şeye uzak zihniyet sende zaten otomatik analize gerek yok.

Öğrenen Adam : tamam yas olarak buyugum de yillarca beta kafasiyla yasamisim. bu dogrultuda dusunmusum, her neyse peki benim, hatunun elini tutmak istemem, ona sarilmak istemem falan benim beta zihniyetimi mi yansitiyor? bunlari yapmak istiyorum.

Mahmut Hoca : Herneyse değil ama … her neyse. Dediğim gibi sen kafanı değiştirme ile değil kafanı değiştirmeden sonuç elde etmeyle uğraşıyorsun. Hatunun elini tutmak, sarılmak vs … bunları gecelik veya tabak kızlarla bile istersin. Sorun bu değil. Sorun senin yokluk zihniyeti ile seninle yatan ilk kızla hemen ilişki ponçikliği düşünmeye başlaman. Ağzını açıp aylarca ilişki demeden de yapardın bunu. İstediklerin değil motivasyonun problem. O nedenle de bir kız yokken öfkeli ve kadınlar şöyle böyle modundasın, kız varken ponçikleşeceksin. Sonra o kız seni bırakınca yeniden kadınlar şöyle böyle.

Kısacası senin böyle hemen ilişki moduna girme nedenin elele, kucak kucağa ilişki isteğin değil … sen erkek olarak yeterli olmadığını düşünüyorsun ve hemen ilişki ile ödeme yapmazsan kaybedeceğinden korkuyorsun. Motivasyonun bu. Yoksa el ele, dudak dudağa istemek betalık mı şeysi bahane.

Sen el ele, dudak dudağa ol, tadını çıkar ama bir yandan da yapman gereken dur bir iki ay bak bakalım masaya seks hariç ne koyuyor diye takip etmek, yatırıma değer bir kız mı, akıl sağlığı yerinde mi, daha da önemlisi aramızda sorun çıkınca nasıl hallediyor – beni mi suçluyor, sorumluluk alıyor mu – diye bakmak.

Senin sorunun şu ki senin kafanda bir erkek ilişki öncelikli kafayla bir aya kalmaz aşk böcüğüne dönüşür ve bunları yapmaz bile.

Öğrenen Adam : bunlar o kadar dogru ki. bakış açisı iste. hemen iliskiye atlamak yanlis. belki de psikopat ya da saglikli olsa bile sadece seks veriyor.

Mahmut Hoca : Yoksa öp kokla ne olacak. Benim 3 tabağım varken hepsini el ele öpe koklaya seviyordum. Bu tabak çevirmeyi 1F tarzı kafasına vurup siker kapıya koyarım sanıyorsun sanırım.

Bir de Allah aşkına seks veriyor lafını dağarcığından çıkar.

Öğrenen Adam : hayir hayir allahtan o aşamayi gectim. iki tabakla opusme, koklasma yapmam ama. bana etik.gelmiyor.

Mahmut Hoca : Mavi haplı aptallığından sünepe davranmaz, korkusundan davranır. Bunu unutma.

Öğrenen Adam : bende bu korku var. inkar etmiyorum. bunu da yakin zamanda ascam.

Mahmut Hoca :Bunu aşacağım diyerek aşamazsın. Korkmana rağmen doğru olanı yaparak aşarsın. Bu kızla ne olur bilemem. Ama 3 – 4 ay değerlendirip fazlaca kapılmadan ve değerlendirmen sonucu eğer kız iyi çıkmazsa yalnız kalmayı göze alıp bırakacak cesaretin var mı?

Öğrenen Adam : yalniz kalmaya cesaretim var mi? bunu 4-5 ay once sorsan hayir derdim ama simdi var. hem de edebiyat yapmadan, nazikce durumu izah edip ayrilirdim. eskiden olsa ben sana sunu yaptim vs vs edebiyatina girerdim.

ama sanki hemen iliski sunmazsam degersiz sayilip terk edilecekmisim gibi.

Mahmut Hoca : Evet mavi hap kafası bu işte. gerçi maskülen ve erkek olarak yeterli değilsen elin mahkum. Ya ilişkiyle, ya parayla ama bir şeyle farkı vermen lazım. O yüzden zaten görünmek imajı çizmek yerine kafanı değiştirmen, kendine değer katman lazım.

Ödeyeceğin bedeli seç

Allah’ın Aslanı rumuzlu okuyucu sormuş :

Selam Mahmut abi, uygun yazinin bu oldugunu düsündüm.

Gecici olarak günde 8 saat calismaya basladim ve vaktin cok kisitli oldugunu daha iyi farkettim. Acikcasi isten sonra kalan az vakti insan ister istemez iyi degerlendirmeye sartliyor vakit az oldugundan. Yalniz su var, ömür boyu günde 8 saat calisacagimi düsününce iliskiler konusunda ugras vermenin, spora gidip vakit ayirmanin degecek bir sey oldugu konusunda süpheye düsüyorum. Spor günde en fazla 1.5 saatini alabilir diyebilirsin ama o 1.5 saat bile cok degerli oluyor kisitli sürenin icinde. Isten yorgun argin geldikten sonra ayaklarimi uzatip birami yudumlarken keyif yapmak varken neden spor salonunda demirlerin icinde mücadele etmeliyim? Sunu sordum diye senden firca da yiyebilirim ama bilemiyorum. Belki mgtow olanlar hakli …

Bu ciddi bir konu ve çok sık içine düşülen bir yanılgı. Forumlarda görüyorsunuz, kadın – erkek ilişkileri ile ilgili ne tartışılırsa tartışılsın, daha 3 – 5 yorum geçmeden biri çıkıp “ya hacı kadınlardan uzak durun, derdiniz tasanız olmaz” diyor. Bazı açılardan doğru gibi görünen bir önerme bu. Mesela çalışma olayını düşünelim.

Gerçekten MGTOW yaşarsanız kendinize bakmak için çok çalışmanıza gerek yok. O zaman neden olmasın?

Çoğunuzun anlamadığı nokta, hangi yolu seçerseniz seçin bir bedel ödeyecek olduğunuz. MGTOW seçseniz de bedel ödeyeceksiniz, evlenseniz de. Spor salonuna gitmeyi seçseniz de bedel ödeyeceksiniz, biranızı yudumlayıp yan gelip yatmayı seçseniz de.

Bana bazen kırmızı hap – mavi hap kavramları, aslında bedensel ve duygusal olarak yetişkin erkek ile oğlan çocuğu ayrımına bizim bulduğumuz cafcaflı tanımlar gibi görünüyorlar. Yetişkin bir erkek olarak hayatta ne yöne giderseniz gidin bir bedel ödeyeceğinizi bilmeniz lazım. Bedel ödememeyi, fedakarlık yapmamayı seçemeyeceğinizi, sadece ödeyeceğiniz bedeli ve yapacağınız fedakarlığı seçme lüksünüz olduğunuz bilmeniz lazım. Evet tekrar ediyorum bunu kafanıza sokun :

Gitmeyi seçeceğiniz her yönün gerektirdiği bir bedel ve fedakarlık var. Fedakarlık yapmamayı seçemezsiniz, sadece gideceğiniz yönü ve yapacağınız fedakarlığı seçebilirsiniz.

MGTOW olurum hacı, karı – kız yok rahat rahat yaşarım diyenler – ki genellikle bu konuda konuşacak zerre tecrübesi ve bilgisi olmayan 25 yaş altı oğlan çocuklarıdır kendileri -o yolun da bir bedeli olmadığını sanıyorlar. O bedeli bilseler çoğu göze bile alamaz. Bir laf vardır : herkes aslan olmak ister ta ki iş aslanın aslan olmak için yaptığı şeyleri yapmak zorunda kalana kadar!

İlişkilerden ve kadınlardan uzak durmanın yanlızlık, biyolojik üreme dürtülerine sürekli karşı gelmek zorunda olmak, hayatın en temel ihtiyaç ve güzel zevklerinden biri olan sekstten mahrum kalmak, vs … gibi bedelleri var. Kadın – erkek birbirlerinden farklı ama birbirleri ile uyum içinde olurlarsa oldukça doyurucu bir yaşam kurabilecek varlıklar, bu ihtimali çöpe atmak var. Bakın ben arkadaş çevremde çocuk yapmaktan ve evlilikten en uzak adamdım ve çocuğum olduktan sonra bile söyleyebilirim, çocuksuz da olabilirdim. Ama çocuk hayata büyük renk katabiliyor, bundan mahrum kalmak var.

Spor evet bedel ister ama koltuk patatesi olarak yaşamanın da sana kalp damar hastalıkları gibi bir ton bedeli var. Bugün toplum oldukça stabil diye bu lüksü sürdürebileceğini sanarsın ama yarın dünya tepek taklak olduğunda ilk sen gidersin mesela. Ben biraz kafa olarak buna müsaitim ama her uygarlığın yıkıldığı kıyamet filmi izlediğimde aklıma gelir : lan şimdi burada ne kadar şeker hastası varsa ilaç bulamadığında komaya girip ölecek!

Mavi haplıyken kırmızı hap gören çoğu erkeğin MGTOW ile flört etme nedenlerinden biri de bence budur. Fişe takılı oğlanın mavi haplı aşk, oneitis, bekleyeyim gelecek, vs … peri masallarına bakarsanız, hepsi bedelsiz (performans yükü olmadan elde edilen idealize aşk) pembe düşler. Bu çocukların yetişkinliğe adım atmak yerine bedelsiz yollar araması ve bedelsiz sandıkları MGTOWa yönelmeleri şaşırtıcı değil.

Kısacası, seçtiğiniz yolda bedel / fedakarlık göremiyorsanız, henüz seçim yapacak olgunluğa sahip olmayan saf birisiniz demektir. Her yolun artıları ve eksileri vardır. Seçtiğiniz yolun da arkanızda bıraktığınız yolun da hem getirilerini hem de götürülerini tartın. Bundan sonra MGTOW da seçseniz  evlilik de seçseniz, gözü kapalı seçim yapan ve hayal dünyasında yaşayan oğlan çocuklarına göre daha iyi bir hayat yaşarsınız.

Bana sorularınızı uygun yazı altında sorabilirsiniz, benimle görüşme ayarlayabilirsiniz ya da ilişkiler setimize bakabilirsiniz.

Vaka Çalışması – Ben sana futbolcu olamazsın demedim, betalıktan kurtulamazsın dedim

Futbolu biraz takip eden arkadaşlar Cesc Fabregas ismini mutlaka bilir. Barcelona ve Arsenal gibi dünyaca ünlü takımlarda oynamış dünyaca ünlü bir futbolcu. Yıllık geliri, takımından aldığı maaş ve sponsporluk ücretleri vs. ile birlikte en az 10 milyon euro vardır, belki de daha fazla bilmiyorum. Tip olarak da yakışıklı diyebileceğimiz bir adam, futbolcu olduğu için vücut kaslı ve fit.

Yani bir erkeği am mıknatısı yapacak her özellik Fabregas kardeşimizde fazlasıyla mevcut. Herhangi bir ortama girip daha kaşını kaldırarak baksa 4-5 tane hb8-9 hatunu aynı anda düşürecek potansiyele sahip gibi görünüyor değil mi?

Ama oyun ve kırmızı hap bilgisi olmazsa bunların hiçbirinin işe yaramadığının canlı kanıtı olan bir adam Cesc Fabregas. Gitmiş kendinden tam 12 yaş (yazıyla oniki) büyük ve çocuklu bir kadınla evlenmiş. Bu birinci kusurlu hareket.

Düğün fotoğrafları ise adamın mavi haplılığının ve kadının beta öder aşamasına geçtiğinin sözsüz kanıtı gibi.

Kadın sanki ağzını nezaketen uzatmış ve fotoğraf çekimi bitene kadar zorla bekler gibi. Yüzünde tiksintisini zorla gizliyor gibi bir ifade var.

Bu da bir diğer düğün pozu. Kadının sol eli Fabregas’a engel olmak ister gibi engelleme isteği içinde. Vücudunu geriye çekmiş, erkeğin öpücüğünden her an kaçacakmış, sanki zorla öptürülüyormuş gibi bir duruşu var.

Yine sol el adamı durdurmak ister gibi engelleme pozisyonunda. Kafa ve vücut geriye doğru kaçmış, öpülüyor ama yüzünde donuk bir ifade var.

Ne demişti Rollo Tomassi: “Para, tip, oyun. Kadın konusunda başarılı olmak için bu üçünden en az ikisine sahip olun. Eğer birine sahip olacaksanız bu oyun olsun.”

Oyun ve kırmızı hap bilgisi olmazsa dünyaca ünlü yakışıklı ve zengin bir futbolcu da olsanız beta öder durumuna düşmekten kurtulamıyorsunuz.

No More Mr. Nice Guy yazarı Dr. Robert Glover ile yayın çevirisi

Richard Cooper’ın Dr. Shawn Smith ile hazırladığı Before The Train Wreck serisine bu hafta No More Mr. Nice Guy kitabının yazarı Dr. Robert Glover katıldı.

Dr. Robert Glover : İlişki (dating) insanoğlunun DNA’sında olmayan bir şey. Çıkmak, flört etmek hatta uzun süreli tek eşli ilişki bile DNA’mızda yok. Romantik ilişki Batı toplumunda son birkaç yüzyıldır varolan bir şey. Doğu kültüründe bu yok, hala görücü usulü evlilik var.

Olay şu ki genç erkekler olarak bize nasıl ilişki yaşayacağımız öğretilmiyor. Bunu bize babalarımız öğretmiyor o zaman kimden öğreneceğiz? Ama kendi kimliğimizi kız arkadaşımız olup olmadığına bağlıyoruz. Ve birden bire Dünya üzerindeki tüm kadınlar  – en azından çekici bulduğumuz kadınlar – bizim sevilebilir bir kişi olup olmadığımıza karar veren kişiler haline geldi. “Eğer kız arkadaşımız yoksa o kadar da sevilebilecek biri değiliz demek ki.” Eğer kız arkadaşımız varsa, onun kötü davranışlarına katlanmalıyız zira onu kaybedersek bu bizim sevilemez biri olduğumuzu ispatlar.

Burada tarumar olmuş bir işletim sistemimiz var ve ben normal bir insan mıyım sorusuna tamamen benim bir kadını hayatıma çekip çekememem üzerinden karar veriyor. Dışarı çıkıp tanımadığımız kadınları etkilemek bizim DNA’mızda olmadığı ve bize de bunu yapmayı öğreten kimse olmadığı için temel olarak içinde kazanan olamayacağımız bir paradigma yaratıyoruz.

“Eğer kız arkadaşım yoksa sevilebilir biri değilim ama sevilebilir biri değilsem nasıl kız arkadaş edineceğim?” Bu döngü insanı dibe çeken bir sarmal haline gelebilir.

Richard Cooper : Bir erkek bu problemden nasıl kaçınabilir? Rollo’nun dediği gibi kendilerini zihin merkezlerine koyarak mı?

Dr. Robert Glover : Bunu “ben ben ben” diye içselleştiremezsin. Danışmanlık yaptığım ve kadınlarla bağlantı problemi olan birçok erkeğin en büyük problemlerinden biri sürekli kendi kafalarının içinde olmaları. Sürekli “aptal gibi mi görüneceğim, aptalca bir şey yapar mıyım, bunu yanlış yapıyor muyum, reddedilecek miyim, benden hoşlandı mı, …” diye düşünüyorlar.

Shawn bu konuda ek şeyler söyleyebilir ama bu erkeklere terapi yardımcı olabilir. Bir yöntem bu. Olduğumuz gibi kabul gördüğümüz gruplar bulmak ve buralarda onaylanmak olabilir. Biliyorsunuz “ben normalim” demek ve onay için kadınlara ihtiyaç duymamak. Hepimiz biliyoruz ki kadının hakkımızdaki düşüncesi kendi ruh haline göre değişir ve özdeğer için değişken ruh halinde birinin onayına ihtiyaç duymak gerçekten çok sallantılı bir hayat demek.

Dr. Shawn Smith : Richard, ikimizin sıklıkla karşılaştığı şeylerden biri de problemleri ile ilgili bizi arayan erkeklere “tamam da senin hayatında misyonun, hedefin ne?” diye sorduğumuzda, bu kadına olan ilgisi nedeniyle hedefinden şaştığını ve hedefini artık göremediğini görüyoruz. Özdeğeri bu şekilde dışarıya havale etmek hayatını raydan çıkarmanın en hızlı yollarından biri.

Soru : No More Mr. Nice Guy kitabındaki “gizli sözleşmeler” kavramından bahseder misiniz?

Dr. Robert Glover : Birçok kişi bana No. More Mr. Nice Guy kitabındaki en önemli derslerden birinin gizli sözleşmeler (covert contract) olduğunu söyledi. İyi çocuklar temel olarak 3 adet gizli sözleşmeye göre hareket ederler. Gizli derken hem iyi çocuğun kendisi bilinçli olarak farkında değildir hem de iyi çocuğun etrafındakilerin bu sözleşmelerle ilgili en ufak fikri yoktur. Yani ailesi, kız arkadaşı, iş arkadaşları, vs … bu sözleşmelerin varlığından haberdar değillerdir.

Gizli sözleşmelerin 3’ü de “eğer … öyleyse …” şeklindedirler. Hepsi karşılık bekleyerek ver şeklindedir.

1. Gizli sözleşme : Eğer iyi çocuk olursam benden hoşlanır(lar) ve beni sever(ler). Birçok erkek için bu sonunda (kadınla) yatarım şeklindedir. Eğer iyi çocuk olursam hoşlandığım kadın benim iyi çocuk olduğumun farkına varır ve benden hoşlanır ve sonunda benimle seks yapar.

2. Gizli sözleşme : Eğer onlar sormadan ben diğerlerinin ihtiyaçlarını karşılarsam, ben sormadan onlar da benim ihtiyaçlarımı karşılarlar.

3. Gizli sözleşme :Eğer herşeyi doğru yaparsam problemsiz ve tasasız bir hayatım olur.

Hayatı bu gizli sözleşmelere göre yaşamanın getirdiği bazı problemler var tabii. Birincisi böyle yaşamak oldukça çocukça ve disney masalı tarzı düşünmek demek. Ama bir diğer problem de kimse bu sözleşmelerin farkında değil! Bu nedenle diğer insanlar “sözleşmenin” kendi taraflarını ihlal ettiklerinde ki iyi çocuk bunu bilir ve sürekli “ben şunu yaptım, bunu yaptım” diye bir liste ve skor paneli tutar ve “ama bu takdir edilmedi, şunun karşılığı verilmedi, vs …” diye not alır durur. Bu nedenle de iyi çocuk yaptıkları ile almaya hak kazandığı ama alamadığı herşeyle ilgili zamanla dünyaya ve Tanrıya kin beslemeye başlar ve öfkeli hale gelir.

Problem şu ki bütün bunlar masallarda yaşamakla alakalı. Biliyoruz ki gerçek hayatta istediğiniz kadar düzgün biri olun herkes sizden hoşlanmayacaktır. Ve tabii ki herkes sizinle yatmak istemeyecektir. İnsanlar için bir şeyler yapıp onların da aynı şekilde karşılıksız bir şeyler yapacağını beklemek çocukçadır. Zira yetişkin demek zaten kendi ihtiyaçlarının karşılanması, isteklerinin yerine getirilmesi ve davranışları konusunda 100% sorumluluk alan kişi demektir. Yani bir yetişkin olarak ihtiyaçlarımın nasıl karşılanacağını bulmak ve çevremi ihtiyaçlarımı karşılayacak insanlarla doldurmak benim kendi sorumluluğum. Ve son olarak da her şeyi kitabına göre yaptım diye dertsiz tasasız bir hayat beklemek gerçek hayatta karşılığı olmayan bir şey. Problemsiz bir cennette yaşamıyoruz, kaotik ve kontrolümüz dışında olayların  olduğu bir dünyada yaşıyoruz.

Sonuç olarak bütün bunlar iyi çocuğu çocukça hayallere saplanmış kalmış, hayal kırıklığı içinde, öfke ve kinle dolu biri yapar. Bu da onların kafalarını allak bullak eder zira iyi çocuk olarak hiçbir zaman öfkelenmeyeceklerini düşünürler ama birçok iyi çocuk sürekli bir öfke içinde yaşar. Zira kimse gizli sözleşmelere uymamaktadır.

Dr. Shawn Smith : Robert sence birçok erkek nasıl oluyor da bu tip gizli sözleşmelere göre yaşar hale geliyor? Yani belli bir olgunlaşma aşamasını geçemeden çocukça bir masal dünyasına saplanıp kalıyorlar?

Dr. Robert Glover : Bence bunun iki nedeni var. Birincisi muhtemelen çocuk yaşlarda ebeveynlerimizle başlıyor. Anne ve babalara suçu yüklemeye çalışmıyorum ama aile terapisi yaparken anne ve babalara sık sık “ebeveyn olarak hedefleriniz neler” diye sorardım. “Çocuğunuzu yetiştirirken hedefiniz ve amacınız nedir?”. Ve çoğu anne – babanın bu konuda hiçbir fikri yok. Temel olarak çocukları kendilerini çıldırtmasın yeter modundalar. Ama ebeveynlere şunu söylüyordum : sizin işiniz, çocuğunuzla beraber çalışarak onun birkaç aylık olduğu yaştan yetişkinliğine kadar onu tam fonksiyonlu, sorumluluk alan ve mutlu bir yetişkin olarak yetiştirmek. Para yönetiminde arabanın deposunu doldurmaya, hazzı ertelemekten işleri yapıp bitirmeye kadar bir sürü şey öğrenmeliler. Kendilerini disiplin altına almayı öğrenmeliler. Ve çocukluğumuzda bunlar bize öğretilmez ise ve öğretecek mentörlerimiz, kabilemiz, koçumuz ya da askeri birliğimiz yoksa  … bu konuda çok kullandığım tabirle anaokulu seviyesinde takılıp kalırız.

Ot çekeriz, TV izleriz, internette geziniriz, bilgisayar oyunu oynarız, porno izler mastürbasyon yaparız ve sonra neden kız arkadaşımız yok ya da işler istediğimiz gibi gitmiyor şaşar dururuz. Zira onları yetişkin yapacak hiçbir şey yoktur ve … bu konuda erkekleri suçlamıyorum. Bir kabilemiz yok, erkekliğe geçiş ritüelimiz yok, babalarımız oğullarının maskülen bir yetişkin olarak yetiştirilmesini sallamıyorlar.

Richard Cooper : Kadınlar da erkekler gibi gizli sözleşmeler yaparlar mı?

Dr. Robert Glover : İnsanlar bana sıklıkla “iyi kızlar” diye bir şey var mı diye soruyorlar. Ya da kadınlar için bir kitap yazacak mısınız diye soruyorlar. Kadınların karşılıklı bağımlılığı konusunda tonlarca kitap var ama ben kitabı yazdığımda erkekler için tek bir kitap yoktu.

Muhtemelen çoğumuz gizli sözleşmeleri küçük birer erkek çocuk iken kadınlardan öğrendik. Çoğumuz bu şekilde yaşamayı muhtemelen kadınlardan öğrendi.

Çoğu iyi çocuk hala anaokulunda yaşıyor. Çoğu erkeğin hayatını düşünürseniz, en erken yaşlarda annemizin etkisi büyük sonra anaokulunda kadın öğretmenler ve sonra ilkokulda yine kadın öğretmenler, vs … Çoğumuz direkt ve açık olmak, sorumluluk almak gibi şeyleri öğretecek güçlü ve maskülen bir etki göremeyiz.   O kadar fazla oranda feminen bir kültürde yaşıyoruz ki – ben buna “anaokulu” diyorum – ve kadın onayı peşinde koşuyoruz ki oğlan çocukları erkek olamıyorlar. Ve nereye baksan bunu görebiliyorsun. Ortalık pasif ve kadın kıçı yalayan erkek dolu. Eğer bir kadınlaysalar ipler o kadının elinde. Zira kimse bu çocuklar maskülen bir yetişkin olarak yetiştirme işini üstlenmiyor.

Dr. Shawn Smith :Evet ve ofisimde her gördüğümde beni şaşkına uğratan şey de kadın bir aşamada bu adamdan tiksinmeye başlıyor. Başlangıçta çok çekici bir erkek gibi görünse de işler ilerledikçe kadın mutsuz oluyor.

Dr. Robert Glover :Evet ve çiftlerle çalışırken sıklıkla gördüğüm bir çaresizlik durumu bu. Kadın “aslında çok iyi biri, herkesin her işine koşar ama ona ulaşamıyorum, bana doğruyu söylemiyor, ne düşündüğünü, ne hissettiğini ve ne istediğini söylemez, pasif – agresif, her şey patlama noktasına gelene kadar içinde kalır ve patladığında da işleri düzeltmek için yalvarır, vs ….” Ve kadın “tüm kararları vermekten, ipleri tutmaktan ve ona sırtımı yaslayamamaktan yoruldum” der.

Erkek hala anaokulunda kadın onayı peşinde takılıyorsa sürekli memnun etme peşindedir ve çoğu kadın küçük oğlan çocukları ile birlikte olmak istemezler. Kendi enerji ve güçleri ile başedebilecek ve “arada” kararları verebilecek bir yetişkinle birlikte olmak isterler.

Richard Cooper :Peki şunu sorayım : iyi çocuk / efendi adam mı yoksa götün teki piç mi? Hangisi daha iyi, erkekler hangisine yakın olmalı?

Dr. Robert Glover : Hahahaha. Aslına bakarsan ben “efendi adam mı piç mi” paradigmasından farklı bir paradigma önereceğim. Bunu yeni kitabımda da yazdım. İnsanoğlu doğası gereği olaylara siyah – beyaz bakan bir varlık. “Biri çıkıp da erkeklere iyi çocuk olmamalarını öğreten bir kitap yazdı ise onlara götün teki olmalarını öğretiyordur.” Temel aksiyomum şu : Çoğu iyi çocuk aslında götün teki piçe (asshole jerk) bir tepki olarak iyi çocuk olmuşlardır. Ben bunu korku ve kaygıya karşı “savaş – dona kal – kaç reaksiyonu” çerçevesine sokuyorum. Göt herif piç savaşçıdır, fiziksel olarak egemen, sözel olarak zorbadır. Çoğu iyi çocuğa küçüklüklerinde anneleri ve diğer kadınlar tarafından “aman o adam gibi olma sakın” diye öğretilir. İyi ol, efendi ol denir. İyi çocuk ise bu götün teki piçe reaksiyon olarak diğer aşırı uca gider ve kendi korku ve kaygıları ile başa çıkmayı “dona kalma – kaçma” şeklinde yönetir. Silik bir profil çizer, çatışmadan kaçınır, vs … Götün teki piç de ayak paspası iyi çocuk da aslında korku ve kaygılarını yönetmeye çalışıyorlar …

Bir erkek çıkıp “ben iyi çocuk olmak istemiyorum ama götün teki piç de olmak istemiyorum, ve mutlu bir orta nokta bulmaya çalışıyorum” dediğinde benim cevabım şu : bu iki ekstrenm işlev bozukluğu arasındaki denge noktası nerede bilmiyorum!

Yani mutlu bir orta yol aramıyoruz ama bunun yerine paradigmayı yeniden tanımlamaya çalışıyoruz. Erkekler kaygı ve korkularını dışlarında olan şeyleri yönetmeye çalışarak değil içlerinde yatıştırmayı öğrenmeleri paradigması. “Ben ne istiyorum, istediğimi nasıl elde ederim” gibi sorular sormaya ve kendi kendini onaylayan ve özdeğeri dışarda aramak yerine içinde arayan biri olma paradigması.

Yani ağlak bir kapı paspası olmaktan götün teki piç olmaya evrilmiyoruz. Onun yerine seviye atlıyoruz ve yetişkin biri olma ile ilgili yetenekler ediniyoruz.

Dr. Shawn Smith : Sağlıklı bir kadın genellikle kendi değerlerini takip eden, kararlarını hatun veya başka biri hakkında ne düşünüyora göre değil kendi değerleri ve misyonu çerçevesinde veren bir erkeği tercih eder. Hayatta bir şey başarmaya ve evrene bir çentik atmaya çalışan bir erkeği. Bu iyi çocuk veya piç olmakla değil mantıklı ve rasyonel kararlar verebilmekle alakalı.

Bazen yukarıya çıkmak için dibe vurmak gerek

Tabii siz illa dibe vurucam diye uğraşmayın ama benim hikayemde olduğu gibi kafanıza bir şeyler dank etmeden bir yerlerde kırmızı hap olduğunun (veya olması gerektiğinin) farkına varamıyorsunuz. Daha önceki yazılarımızın yorumlarında bir arkadaş betalıktan kırmızı hap felsefesine geçiş hikayeleri okuyarak benzer süreçten geçen kişileri görmek istediğini belirtmişti. Ben kendi hikayemle başlayayım. Biraz uzun olacak, affola.

Lafı uzatmadan, kırmızı hap öncesi durumumla ilgili biraz bilgi vereyim ki nereden geldiğim anlaşılsın. Lisede ve üniversitede çok başarılı bir öğrenciydim. Hani Mahmut Abi liselilere diyor ya “16-19 yaş arası derslere yoğunlaşın, ekmeğini yıllarca yersiniz” diye. Bunu Mahmut Abi’yi daha tanımadan önce zaten yapıyordum. Üniversite sınavında kendi alanımda Türkiye 300.sü oldum, üniversiteyi de rekor sayılabilecek bir ortalama ile bitirdim, üniversite genelinde dereceye girdim, hatta okul bittikten sonra 1 sene içerisinde gayet de güzel ve prestijli bir iş sahibi olarak akademik dünyaya adım attım. Kısacası kızlara karşı statümü artıracak her şeyi tam zamanında yapmıştım. Bunları kendimi övmek için söylemiyorum, yanlış anlamayın. Sadece bu özelliklere rağmen az sonraki rezalete engel olamadığını belirtmek için anlatıyorum. Neyse, bu kadar başarının içinde bilin bakalım ne eksikti?

Evet, bildiniz. Hatun eksikti.

Normalde bu sitede hep verdiğimiz “sosyal hiyerarşide yukarıya tırmanıp kadın skalanızı genişletin” tavsiyesini yıllarca harfiyen ve disiplinli bir şekilde uygulamama rağmen 23 yaşına kadar elime kız eli değmemişti. Deyim olarak söylemiyorum, cidden değmemişti. Bir kızla bırak sevişmeyi el ele bile tutuşmamıştım, öpüşmemiştim. Üniversitede 4 seneyi sap olarak geçirmiştim. O kadar akademik başarı, sonrasındaki kariyer başarısı vs. hiçbir boka yaramamıştı. Niye? Çünkü çekingendim, çünkü dünyanın en basit şeyi olan bir kızdan ret yeme korkusu beni bitiriyordu, çünkü benim gibi yiyen içen sıçan bir kızı beğensem bile gidip yürüyecek cesaretim yoktu. Uzaktan platonik aşklar geçirmekle yetiniyordum. Ha bak şunu unuttum, azıcık güzel bir kız görsem anında oneitis olup aylarca onunla sevgili olma hayalleri kuruyordum! Ve işin kötüsü kız çoğu zaman benim adımı bile bilmiyordu.

Kısacası işler kesat bile değildi, çünkü iş yoktu amk. Buna da bahanem hazırdı tabi. “Boyum kısa, tipim yok, yeterince zengin değilim, kızların götü kalkık, değerimi kariyerim ilerleyince anlarlar” gibi mavi hap avuntuları ile günler günleri kovaladı. Bu arada hiç mi kızla tanışmadım? Elbette tanıştım, ama niyeyse tanıştığım her kız daha tanıştıktan 1 gün sonra beni friendzone çukuruna atıyor, arkamdan da sanki teselli ödülü verir gibi “çok efendi bir çocuk yaa” diye bahsediyordu. Cidden de öyleydi, benden kızlara hiçbir zarar (!) gelmezdi.

Bu arada bir anektod vereyim. Lisede değişim projesi vasıtasıyla Avrupa’da bir okulu ziyarete gitmiştik. Gittiğimiz şehirde aynı dairede ben ve yanımdaki bir arkadaşım (erkek), toplamda 5 polonyalı ve 4 italyan kızla aynı odada kalmıştık. 17 yaşında ergenken rüya gibi geliyor değil mi? Hatta Polonyalı bir kız vardı ki sarışın mavi gözlü bir ahu. Ve en cana yakın konuşanı da oydu. Benle sürekli muhabbet açıyor (dil bölümündeyiz tabii ingilizcemiz iyi), Türkiye’de erkekler nasıl kızlardan hoşlanır, hiç bir kızla öpüştün mü vs gibi davetkar sorular soruyordu. Ben de içtenlikle bu soruları yanıtlamıştım, tabii elim boş dönerek (ya da dolu dönerek mi demeliyim?). Dönüşten sonra benim arkadaşa attığı mailde (o zaman whatsapp olmadığı ve msn’e de sürekli girmediğimiz için mail adreslerini almıştık) aynen şöyle demiş: “Arkadaşın çok utangaçtı ya, sanki rahip gibi.” Ne rahibi amk ne rahibi, o mavi hap kafasıyla adaylığımı koysam papa bile olurdum.

Lafı uzatmadan beni ayıktıran olaya gelelim. Üniversite bittikten yaklaşık 9 ay sonra yüksek lisans sınavına girdim. Sınav ülkenin en iyi üniversitelerinden birindeydi. Sınav günü geldi çattı, salonda yerimi alıp sınavı beklemeye başladım. İşte o sırada içeriye mavi gözlü bir afet girdi (bana göre hb 8.5) ve kafamda şu şarkı çalmaya başladı.

Resmen büyülenmiştim, ama bu kız bana bakar mıydı ki? Tabii o gün bakmadı. Ama ertesi gün hayatımda hiç olmayan bir şey oldu! Sözlü sınav için yine aynı salonun önünde beklerken yanıma gelip benimle konuşmaya başladı ve benim ilginç birine benzediğimi söyleyip tanışmak istedi. Tabii ben şok ben iptal. Hayatımda ilk defa bir kız gelip açıkça benimle tanışmak istediğini söylüyordu. Ne yapacağımı bilemedim, elim ayağıma dolaşmıştı. Normalde kızın beni siklememesi lazımdı, nasıl oldu lan bu? Acaba kız ladyboy muydu?

Sözlü sınav öncesi ayak üstü 15-20 dk sohbet ettik. Sesimden heyecanımı çok belli ediyordum, vücut dilim hep kıza dönüktü. İlk tanışma için ne kadar muhtaç beta sinyali varsa veriyordum, kıza adeta “Sen benim gibi garibanla nasıl oldu da tanışmak istedin?” diyordum. Ama kızın da ilgisi belliydi, gözleri parlayarak ve canlı bir sesle konuşuyor, güzel sorularla sohbeti yönlendiriyordu. Ve bilin bakalım bu arada heyecandan neyi unuttum?

Numara almayı unuttum amk. Kızın numarasını almadan sözlü sınava girdim, çıktım.  Çıktığımda da kız ortada yoktu. Ertesi gün sınavı da kazandığımı öğrendim ama aklım hala kızdaydı tabii. Allah’tan tanışırken adını öğrenmiştim ve adı çok kullanılan bir ad olmadığından sosyal medyada yapacağım arama işime yarayabilirdi.

Memlekete döndüğümde içim içimi yiyordu. Nasıl unuturdum o lanet olası numarayı? Kendime kızıp durmak yerine ben de hayatımda ilk defa bir kıza karşı harekete geçmeye karar verdim. Ne yapıp edip ona tekrar ulaşmalı, o ilgisini ilişkiye götürecek kıvama getirmeliydim. Evet gerizekalıydım çünkü daha dün tanıştığım kızla şu anda evlilik hayalleri kurmaya başlamıştım bile. Kızın nasıl bir karakteri var, belki tanıyınca soğurum vs. gibi ihtimaller aklıma gelmiyordu, ancak onun gibi bir melekle (!) hayatımı birleştirebilirdim.

Sınava girdiğim okuldan sınav öncesi adaylara gönderilen bilgilendirme mailindeki mail adreslerine bakmaya başladım. Kızın zaten adını bildiğim için soyadıyla mail almış olması işimi iyice kolaylaştıracaktı. Mailini bulup Facebook’tan arattırdım ve beni bir ay önce mest eden mavi gözlerle karşılaştım.

Bu sırada içimi bir kurt kemiriyor tabii. Kıza mesaj atarsam yanlış anlar mı? Beni sapık zanneder mi? Ya benimle konuşma istemezse? Gördüğünüz gibi mavi hap kafasının bir ürünü olan ve kıza yürümeden önce “ya sıçar batırırsam” korkusuyla ortaya çıkan aşırı analiz bölümünü adım adım gerçekleştiriyordum. Halbuki mesajı at gitsin kıza işte cevap verirse verir, vermezse de kendi bilir. Ama daha kızı gördüğüm dakika oneitis yaptığım için, hele bir de kız hayatımda ilk defa gelip benimle tanışmak isteyen bir kız olduğundan duble oneitis yaptığım için kızı ödül, kendimi de yarışmacı yerine koymuştum bile.

Mesajı atıp yine sınav öncesinde olduğu gibi gayet güzel bir cevap aldım. O gece Facebook üzerinden de ekledik birbirimizi. Gece saat 12 gibi online olmuştu. Kızın online olduğunu görünce bile elim ayağım titriyordu. Hem bir şeyler yazmak istiyordum, hem de kızın ilgisi yazarken kaybolur diye korkumdan elim klavyeye gitmiyordu. Tam bu sırada kız bir cevvallik daha yapıp kendisi yazdı ve merhaba faslından sonra şu soruyu sordu: “Ben de sınavı kazandım. Buralara tekrar ne zaman gelirsin? Senin bir şeyler içmek isterim.”

Kızın kendi gelip tanıştığı yetmezmiş gibi bir de beni dışarıya davet etmişti. Rüyada gibiydim, hayatımda ilk defa bu kadar güzel bir kız bu kadar kolay bir şekilde bana gelmişti. Tabii içimdeki mavi haplı çocuk durur mu? Hemen kıza o güne kadar tanıdığım hiçbir kıza benzemediğini, kendisiyle çok iyi anlaşacağımızı düşündüğümü, sanki gerçek bir insan değil de bir melekle konuştuğumu (höh amk abartımı sikiym) vs diyerek iltifat yağmuruna boğdum. Tabii o arada numarayı da aldık.

Ertesi gün yerimde duramıyordum. Sanki hayatım yeniden başlamış gibiydi. İlk defa kendimi bir ilişkiye bu kadar yakın hissediyordum. Hatta ilk çocuğumuza kız veya erkek olursa hangi adı vereceğimizi bile düşünmüştüm! Sonunda hayat beni de görmüştü, aradığım ruh eşim ayağıma gelmişti. Sürekli romantik aşk şarkıları dinliyordum. Tabii bunlardan kızın haberi yok.

Numarayı aldığım için bir mavi haplı çocuğa yakışan şekilde ertesi akşam  kıza ondan hoşlandığımı söyleyen bir mesaj attım. Tabii devamında da çok duygusal, ona aşkımı anlatan bir şiir eklemeyi ihmal etmedim. Onun da benden bu hamleyi beklediğine emindim. Sonuçta o kadar ilgi göstermişti, hem benden hoşlanmasa, sevgili olmak istemese niye bu kadar ilgi gösterecekti ki? O anda hiç beklemediğim bir şey oldu ve kafamdan aşağı kaynar suyu döken şu mesaj geldi:

“Hislerini anlıyorum ama şu anda konuşmak için erken. Sonra görüşelim.”

Yazdığım destana iki cümlelik cevap geldi. Bir günlüğüne çıktığım bulutlardan tekrar yeryüzüne indim. Ama bu cevabı da mavi hap kafasıyla rasyonalize etmem kolay oldu. Sonuçta o güzel bir kızdı, naz yapmak hakkıydı. Hem çok uğraşmadan güzel bir kız elde edilir miydi? Kolay değildi, o benim çocuklarımın anası olacaktı, hayatımın aşkıydı. Çabalamam lazımdı.

Aradan geçen iki haftada kızdan ne tek bir kelime mesaj ne de arama geldi. O ilgisi tavan yapmış kız sanki hayalet olmuştu. Bu sürenin ardından ben ona mesaj atıp tekrar nabız yoklamak istedim. Aslında nabız yoklama falan değildi. Yaptığım şeyin muhtaç bir zihniyetle kıza yavru köpek gibi bakarak beni sevsene demekten farkı yoktu. Ama mesajım yine 1-2 cümlelik bir mesajla ağzıma tıkılmıştı. Bu elektrik düğmesini açıp kapar gibi yaşanan ani değişimden ötürü moralim bozuldu. Tabii o anda farkında değildim ama kızı çoktan oneitis yapmıştım ve mutluluğum kızın elindeydi. Tek mesajıyla beni elde edebileceğini biliyordu; bu kadar parmağında oynattığı erkeğe niye ilgi duysun ki?

Ben ise hala kızın aşkımın büyüklüğünü (!) yeterince anlamadığını düşünüyor ve mavi haplı kimliğime yakışır şekilde ara sıra sevgi dolu aşk mesajlarıma devam ediyordum. Ben her gün mesela 10 mesaj atıyordum, kızdan 1 tane cevap gelse mutlu oluyordum. Bu olay 1 ay kadar devam etti. Ve sonra bir gün kız yine beni şaşırtan bir hamle yaparak gün içinde ilk mesajı kendisi attı. Dediğine göre benim söylediğim şeyler hoşuna gitmişti ama o anda ne diyeceğini bilememişti. Ama sonradan bana bir şans (!) vermeyi düşünmüştü. Bu yüzden de beni tanımak istiyordu.

Tabii burada mavi hap kafası yine devredeydi. Sonunda kız benim çabamı ve onu ne kadar sevdiğimi görmüştü. Bu kadarcık naz elbet hakkıydı, ben de bu sürede kendimi ona çok iyi tanıtacak, ne kadar zararsız bir adam olduğumu gösterecek ve böylelikle kızı kapacaktım. Bana şans verdiği için ne kadar şanslıydım!

Bundan sonraki 1 ay boyunca kızla tabiri caizse gece gündüz konuştuk. Her gün saatlerce mesajlaşıyordum, her derdini dinliyordum. Sürekli olarak yanına gelirsem yapacağım romantik hareketlerden bahsediyordum. Kendimi buluşacağımız o ilk güne o kadar odaklamıştım ki dışarıdan gören biri o gün Oscar ödül törenine çıkacağımı zannedebilirdi. Neredeyse her gece sabah ezanına kadar konuşup 2 saatlik uykuyla işe gidiyordum. Bunlardan da hiç rahatsızlık duymuyordum tabii, o benim yanımda olsa yeterdi. Ama o mesela gece geç yattığı için ertesi gün günaydın mesajıma öğleden sonra dönmekte herhangi bir sorun görmüyordu, akşamlar işi yoksa telefonda benimle konuşuyordu. Ben tüm vaktimi ona göre ayarlarken, o diğer işlerden ve insanlardan kalan vaktini bana ayırıyordu.

Derken o soğuma evresi kaçınılmaz olarak geldi. Ağustos ayında kız 1 hafta boyunca tatile gideceğini söyledi. İçimden bir ses bunun kötü bir sinyal olduğunu söylese de onun artık aşkımı gördüğü için tatil yerinde diğer erkeklere bakmayacağından emindim. Fakat tatile gittiği ilk günden itibaren telefon konuşmalarımıza vakit ayıramaz olmuştu. Eskiden en geç 1 saat içinde mesajlarıma dönen kız, şimdi sahilde uyuya kaldım vs. diyerek  bir gün sonra nezaketen cevap atıyordu. Aramalarıma da dönmediğini söylememe gerek yok sanırım. Tatil dönüşü benim de sabrım taşmıştı. Sanki kızın sevgilisi gibi ona ültimatom vermeye kalktım, böyle saygısızca mesajlarıma geç cevap verirse bunu çekmeyeceğimi söyledim (allahına gurban, erkekkkk). O anda kız ikinci defa başımda aşağı kaynar suyu döken cümleleri kurdu:

“Ben böyle konuşmaktan sıkıldım. Sevgili değiliz ama sevgili gibi davranıyoruz. Böyle bir şey bana göre değil. Artık ısrar etme lütfen, konuşmak istemiyorum. Her gün görüşmek zorunda değiliz.”

Hiçbir şey diyemedim. Yine tam oldu derken bozulmuştu. Kız haklıydı, sevgili değildik ama ben sevgiliyiz gibi kızdan hiçbir karşılık almadan ilgimi bedavaya veriyordum. Resmen erkeğin orospusu olmuştum, seks, öpüşme, yiyişme olmadan, hatta kızdan romantik bir söz bile duymadan kıza bedavadan ilgi dağıtmıştım. Hiçbir gizemim kalmamıştı, kızın avucundaydım. Beni başta değerli bir erkek olarak görüp ilk adımları atsa da çok kolay elde ettiği için artık bıkmıştı.

O kadar üzüldüm ki hiçbir cevap yazmadım yukarıdaki mesaja. Bütün yaşam enerjim yine düştü, kız tek hareketiyle bütün mutluluğumu alıp götürüyordu ve buna bir şey yapamamak benim içimi yiyip bitiriyordu. Benim karşımda bu kadar güç sahibi olması ilk kırmızı hap uyanışıma sebep olsa da teorik bilgiden yoksun olduğum için bunu lehime çeviremedim, sadece üzülmekle yetindim.

Aradan üç hafta daha geçti. Yüksek lisansa kayıt yaptırmak için okula gitmem gerekiyordu. Okula geleceğim günü kendi de biliyordu, çünkü o gün buluşup bir şeyler içmek için sözleşmiştik. Ama o son mesajdan sonra buluşma için tekrar mesaj atmak gururuma dokunuyordu. Belki de farkında olmadan ilk defa irade gösterip kıza olan ilgimi bu kadar geri çekmeyi başarmıştım. O mesajı atmayacaktım, gerekirse de gittiğimde onunla görüşmeyecektim. Farkında olmadan ilk defa kırmızı haplı bir davranış sergileyecektim ki kız ilgimin kaybolduğunu görüp tekrar oltayı atana dek…

Mesai saatleri içinde kayıt işini bitirebilmek için biletimi çok erken bir saate almıştım, o yüzden saat sabah 4’te kalktım. Evden çıkarken telefonu aldığım sırada kızdan ilk defa ben yazmadan bir mesaj geldiğini gördüm: “Eğer bugün görüşeceksek haber ver, ona göre işlerimi ayarlarım.” Az önceki “mesaj atmayacağım, görüşmeyeceğim” kararlılığı anında yok oldu, kızdan gelen ufacık bir ışıkla tekrar yelkenleri suya indirdim. “Az sonra uçağa binip geleceğim, indiğimde ararım.”

İndiğimde saat 9 civarıydı, hemen telefona sarılıp aradım. Sesi o ilk günlerdeki gibi neşeliydi. Üçüncü defa bitti derken beni tekrar kendine bağlıyordu, bu kez kesin oldu diye sevinçten havalara uçtum. Aynı hatayı yine yapıyordum, kız bir adım atar atmaz ben koşa koşa 10 adımla cevap veriyordum. Mavi haplı olduğumu söylemiştim değil mi?

Buluşma yerinde beni 45 dakika bekletse de buna değen bir gece oldu. Akşam üzeri 4’ten gece 12’ye kadar takıldık. Önce yemek yiyip sonra normalde içki içmediğimden hiç tarzım olmasa da bar tarzında canlı müzik yapan bir yere gittik. Gece boyunca kız bütün ilgi sinyallerini gösteriyordu. El şakaları, bana dönük vücut dili, hafif kafası güzel olunca sarılmalar vs. Ben bu iş oldu havasında biraz daha özgüvenli hareket etsem de hala kızın beni yanlış anlayacağını (!) düşündüğüm için penaltı yaptırmaktan çekinen stoper gibi ileri derece fiziksel temaslardan kaçınıyordum. Bu arada da kıza iltifat etmekten, romantik sözler söylemekten geri durmuyordum. Kız ise sürekli olarak beni tanıması gerektiğinden bahsediyordu, “üç ay oldu artık tanı amk” diyemediğim için sadık bir aşık (!) olarak beklemekten gocunmayacağımı söylüyordum.

Gece biterken kızı evine bırakmadan ve gece boyunca gördüğüm ilgiden de cesaret alarak dudaklarına kısa süreli ama baya ateşli bir öpücük kondurdum. Muhtemelen o güne kadar sergilediğim çekingen beta hareketlerden ötürü kız da böyle bir hamleyi benden beklemiyordu. Öpücükten sonra tepkisini ölçmek için yüzüne baktım, ufak bir gülümsemeyle birlikte görüşürüz deyip evine gitti.

Şimdi buraya kadar her şey gayet güzel gidiyor değil mi? İşte mavi haplı bir adam şu ortamı bile bozmakta ustadır. Ben de o gece bir arkadaşımın evinde kalacaktım, eve döner dönmez kıza 4-5 tane aşk şiiri attım. Daha 20 gün önce kızdan siktiri yiyen ben değilmişim gibi ilk ilgi kırıntısında gene tüm ilgimi bedava dağıtmaya başlamıştım. Bununla da kalmadım, uçak biletimi ertesi gün dönüş şeklinde almama rağmen biletin tarihini değiştirip bir sonraki güne alarak kızla bir gün daha yüz yüze görüşmek istedim.

Ve bilin bakalım ne oldu? Dün sarılan, öpünce gülümseyen, feminenliğin dibine vuran kız ertesi gün buluşma teklifini “işim var” diyerek biraz soğuk bir tonda reddetti. “Senin için burada kaldım” (iyi bok yedin amk salağı) dememe rağmen sadece “kusura bakma” demekle yetindi.

Bana gene depresyon. “Ulan tam bağladık derken gene niye soğudu bu kız?” diye baştan beri mavi haplı hareketlerimi analiz etmek yerine kızın bana üçüncü kez feyk atmasına yine muhtaç bir hareketle karşılık verdim ve aynı gün akşam bir mesajla “Ne oldu niye soğuksun? Dün o kadar sarıldık öpüştük” gibisinden hesap sordum. Kızdan gelen cevap ise ibretlikti: “Ben arkadaşlarıma da sarılıyorum, onlarla da öpüşüyorum. Güzel bir gece geçirdik hepsi bu.”

Kabullenmek istemesem de bir kez daha duvara tosladığımı anlayıp memlekete geri döndüm. Okulun başlamasına yaklaşık 2 hafta vardı, bu arada belki mesajlarımda onu ne kadar sevdiğimi belli edersem okul döneminde yine bana dönme şansı vardı. Nah vardı amk. Kız bu kez mesajlarıma hiç cevap vermedi. Size abartı gelecek ama her gün attığım mesajlara rağmen haftada 1 kez 2-3 cümlelik cevap almama rağmen hala ısrarla yazmaya devam ediyordum. Rollo Tomassi oneitis kavramını bende keşfetmiş olabilir. Ben bunun verdiği sinirle kızla artık kavga edecek noktaya geldim. Tıpkı bir betaya yakışır bir şekilde kız istemeden verdiğim ilgiye karşılık olarak kızdan gelmeyen ilgi için hesap soruyordum. Kafamdaki gizli anlaşmaya kız uymak zorundaymış gibi davranıyordum. Kız ise bu kavgada daha önce hiç duymadığım ve beni daha sonra çok düşündürecek şu cümleyi kurdu: “Kız gibi trip atmandan bıktım.”

Şimdi düşününce diyorum ki az bile söylemiş. “Kendi gel amk karı kılıklısı” dese yeriymiş.

Okula gidip ilk derste görüştüğümüzde ise o büyük yıkımı yaşadım ve beni kırmızı hapa götüren süreç başladı. Derste karşılaştık, kız benden daha soğumuş gibi görünüyordu. Hayatımda ilk defa birinin bana “tiksinerek” baktığına şahit oluyordum. Evet, kız sanki anasını babasını öldürüp tüm malına mülküne haksız şekilde el koymuşum gibi bakıyordu. Kısa sarı saçlı CHP’li teyzelerin Erdoğan’a baktığı gibi bakıyordu bana. Nasıl anlatacağımı bilemiyorum, yüzünde tiksinti ve acımayla karışık bir ifade vardı.

Çaktırmadan dersi dinlemeye devam etsem de odaklanamıyordum. Çok fena duygusal darbe yemiştim. Bunun üzerine ise bana esas darbeyi vuran şeyi gördüm. Kız ders yaptığımız odadaki dikdörtgen masada (derse giren 5 kişi vardı) tam karşımda oturuyordu, telefonu önündeydi. Telefonu çalarken ekranda “sevgilim” yazdığını gördüm, dünyam başıma yıkıldı. O güzel geceden sonra ani dönüşü ve bana hakarete varan ifadeleri muhtemelen diğer adamın devreye girmesiyle alakalıydı. Taşlar şimdi yerine oturmuştu. Üstelik bana 3-4 ay boyunca tanımaktan bahsederken, muhtemelen daha 1-2 hafta görüştüğü bir adamla sevgili olmuştu; çünkü daha önce böyle biri olsa o gece benimle o şekilde konuşmazdı. Benim bütün ilgim, harcadığım zaman ve duygusal yatırımım ise tek seferde çöpe atılmıştı.

Abartı gelecek belki size, ama o anda yaşadığım hisleri kelimelere dökemem. Gözlerim doldu, ağlamak üzereydim. Etrafımdaki sesleri resmen duyamıyordum, her şey uğultu gibi geliyordu. Daha fazla dayanamayınca hocadan özür dileyip dışarıya çıktım, elimi yüzümü yıkayıp  kendime gelmeye çalıştım. Tekrar derse dönsem de öğleden sonraki derse girmedim. Bir kahve alıp kampüsün sakin bir köşesinde yaklaşık 2 saat boyunca tek başıma oturdum ve düşündüm: Ben nerede hata yapmıştım?

Zoruma giden aslında kızın benle sevgili olmaması da değildi. O kadar umut verildikten sonra her seferinde göt gibi bırakılmak, “seni tanımam lazım” diye oyalandıktan sonra muhtemelen daha yeni tanıştığı adamla sevgili olması falan derken kendimi çiftlik bank tarafından kandırılmış gibi hissediyordum. Bir erkeğe göre aşırı duygusal ve mavi haplı olsam da karakter olarak en kötü durumlar karşısında bile rasyonel düşünebilirdim. Ben de öyle yaptım ve duygularımdan bağımsız olarak kızın beni bir böcek gibi görmesine neden olacak hareketler zincirini analiz etmeye başladım.

İşte kırmızı hapla tanışma hikayem de böyle başladı. Önce internette İngilizceyi de iyi bilmemin avantajıyla yaptığım “dating” araştırmalarında david deangelo’nun double your dating kitabıyla karşılaştım. Normalde kırmızı haptan çok pua odaklı bir kitap olsa da david deangelo’un kitabın başında kadın doğasına dair yaptığı analizler bu kızla yaşadığım süreçte benim niye bu duruma düştüğümü çok iyi özetliyordu. Bundan sonra ise bir kaynaktan diğerine atlayarak 3-4 aylık zaman içerisinde Rollo Tomasi, reddit’deki the red pill sayfası vs gibi onlarca kaynakla tanışarak her geçen gün oyunumu geliştirdim, hala da geliştirmeye devam ediyorum. En son da buraya geldim işte.

Peki kırmızı hap bana ne kattı? Bana kattığı tek şey sevişme sayımın artması değil. Bana en büyük katkısı oneitis belasından kurtulmak. Artık hoşuma giden hiçbir kızı kafamda tanrıça yapıp siktir edilene kadar peşinde koşmuyorum. Tabak çevirmeyi biliyorum. Herhangi bir kızla başarısız olursam en fazla “tüh lan sağlam hatundu kaçırdık” deyip hatalarımı analiz ederek bir dahaki sefere aynı şeyleri yapmamaya gayret ediyorum. İlişki ihtimalini hedef gibi algılamadan kadınlarla zevk aldığım için takılıp “hoşuma giderse neden olmasın?” kafasıyla hayatımı sürdürüyorum.

Kırmızı haptan önce elime kız eli değmemişken kırmızı hapla tanıştıktan sonra yaklaşık 6.5 yıllık sürede 9-10 kısalı uzunlu ilişki yaşadım (en uzunu 1 sene ve çoğunda betalaştırma çabalarına dayanamayıp ayrıldım), birkaç ufak kaçamak oldu ve şu anda hatırlayamadığım kadar çok kıza yürüyerek deneyimler elde ettim. Kimi beni reddetti, kimini ben hata edip kaçırdım, kimi delinin teki çıktı hoşuma gitse bile bırakmak zorunda kaldım, kimiyle karşılıklı anlaşarak ayrıldık vs. Aradaki değişim muazzam. Yukarıda da dediğim gibi sırf şu oneitis saçmalığını yenmek bile kırmızı hapı tek başına muhteşem bir felsefe yapıyor.

Bu arada hikayedeki kıza ne mi oldu? O günden sonra geçen 6 yılda 1-2 defa yokladı, ama bu sefer kapı duvar olduğundan istediğini alamadı. Maymun geç de olsa gözünü açıyormuş.

Sarsılmaz zihin : Navy Seallerin sarsılmaz zihinlerinin 6 sırrı

Brandon Webb bıracak gibi değildi.

“Siktir git, Eğitmen Buchanan – siktir git. Beni buradan ancak ceset torbasının içinde çıkarırsın.”

Gezegendeki en seçkin özel kuvvetler birimi olan Navy Seal’e üye olmak için tüm çaylakların katlanması gereken fiziksel ve zihinsel işkence haftası olan “Cehennem Haftası” nın ortasındaydı.

Webb herkesten daha kötü bir fiziksel kondisyon gösteriyordu. Ve biraz da egosu vardı. Bu hiç de iyiye işaret değildi. Eğitmenler onun bırakıp gitmesini istediler.

Şansının az olmasına (her 7 çaylaktan sadece 1’i haftayı başarılı tamamlayabiliyordu) ve eğitmenlerin “özel” davranışlarına rağmen Navy Sealin keskin nişancısı olmayı başardı.

Webb diğerlerinin başarısız olduğu yerlerde neden başarılı oldu?

Spartalılardan Navy SEAL’lerine kadar her çeşit savaşçıya hayranım. Belirli bir kaliteye (bu durumda “mental dayanıklık”) hayran kaldığımda, doğrudan bu işin kaynağına gitmek isterim. “X’te dünyanın en iyisi kim?” diye sorarım. Sonra onları incelemeye çalışırım.

Bu ,SEAL in aynısıdır. Onlar gezegendeki en sert insanlardan bazıları ve onların bize öğretecekleri bir şeyler var.

Ben, birçok insanın yaptığı gibi Navy Seal e girmenin sırrının fiziksel dayanıklılık olduğunu sanmıştım.

Öyle değilmiş.

Webb, NYT’nin en çok satan anı kitabı Kırmızı Çember: Navy SEAL Keskin Nişancı birliğindeki Hayatı ve Amerika’nın En Ölümcül Nişancılarını nasıl eğittiğini yazdı.

SEAL eğitimini başarabilmeniz için süper bir sporcu olmanız gerektiğine dair yaygın bir yanılgı var.  Öyle değil.  Kursun tüm gereksinimleri ortalama atletik bir erkeğin bunu başarabilmesi için tasarlandı.

Ama işte burada bir varsayım var.

Eğer fiziksel değilse, SEAL başarısındaki belirleyici faktör nedir? Sadece beraberlik şans mı? Daha iyi bir genetik?

Webb devam ediyor.

“SEAL eğitiminin gerçekte test ettiği şey, zihinsel sertliğinizdir. Sertleşinceye ve herhangi bir görevi özgüvenle yapana kadar -olasılıkları ne olursa olsun – ya da bırakana kadar, sizi zihinsel olarak sınıra tekrar tekrar zorlamak için tasarlanmıştır.”

Sır vücutta değil zihinde yatıyor.

Zihinsel Sağlamlık ve Başarı

Tamam Navy Seal takımı üyeleri sert erkekler, dünyanın en sert erkekleri belki de.

Ama bundan bize ne? Siviller, masa başı çalışanları ve savaşçı olmayan insanların zihinsel sağlamlıktan kazanabilecekleri ne var ki?

Aslında çok şey.

Ünlü Stanford marshmallow deneyi ve Angela Duckworth tarafından aynı isimdeki en çok satanlar arasında tanıtılan Grit konsepti gibi örnekler sayesinde, zihinsel dayanıklılığın ve bunun uzun vadeli başarı için ne kadar önemli olduğu konusunda iyi bir fikrimiz var.

İşler zorlaştığında sonuna kadar dayanma yeteneği çok önemli. Winston Churchill’in meşhur tavsiyesi, “Cehennemden geçiyorsanız, gitmeye devam etmelisiniz”.Bu çok iyi bir tavsiye.

Sıcak koltuklarıyla günümüzün az kaynatılmış dünyasında, kıçınızı donduracak klimalar ve tıkınacağınamızdan daha fazla yiyecekle birlikte, insanların en ufak acı çekmede başarısız olması şaşırtıcı değil.

Ama kim umursar ki?

Benim için ilginç olan şey, “yumuşak” dolu bir dünyada bile, zihinsel esnekliği geliştirmenin inanılmaz bir avantaj sağlaması. Çevremizdekiler patır patır dökülürken sonuna kadar dayanma yeteneğini geliştirerek, kendimizi başarılı biri olmaya ayarlıyoruz .

NAVY Seals’dan 6 Zihinsel Dayanıklılık Teknikleri

Eski SEAL’lerin anılarını okuduktan sonra, kullandıkları ipuçlarını ve teknikleri aşağıdaki 6 tekniğe indirgedim. Her teknik kısa bir açıklama ve gerçek hayata pratik bir uygulama ile geliyor.

Teknik # 1: Fili yiyin.

Bir fili nasıl yersin?

Her seferde bir ısırık ile.

Korkunç bir görevle karşı karşıya kaldık – bir maraton, sokakta güzel bir kız ya da bir başlangıç lansmanı – başlamadan önce sık sık korku hisseder, donar ve başlamdan dururuz.

SEAL’ler bu alanda bir çözüm sunarlar. Fili yavaşça düzgün bir şekilde sindirilebilen parçalara bölün ve… Fikri anladınız. Meydan okumaya her seferinde küçük bir adımla başla. Klişe ama çalışır bir strateji.

Bunu yapan çok fazla maratoncu ve triatlet göreceksiniz. Bir sonraki acil amaca – ufuktaki bir sonraki noktaya – odaklanırlar ve zihinlerinin yarışın tamamına odaklanmasını önlerler.

Uygulama: Göz korkutucu her şeyi anında, ısırık büyüklüğünde hedeflere bölün. İdeal olarak, her parçanın 24 saatlik bir pencereye sığması gerekir. Her seferde bir parçayı tamamlamaya odaklanın. Bütününü düşünmekten kaçının.

Teknik # 2: Başarıyı Görselleştir.

Bu beni şaşıran bir teknik oldu.

Belirli bir çalışmada basketbol oyuncuları, serbest atışlarını görselleştirme ile isabet oranını % 23 artırdı. Gerçek serbest atış yapan oyuncular sadece %24 oranında iyileşmiştir. Bu sadece% 1’lik bir fark. Vav!

İyi görselleştirmeler aşağıdaki özelliklere sahiptir:

  • Canlı ve ayrıntılı Tüm duyuları kullan. Ayrıntıları hayal et. Mümkün olduğunca gerçek olun.
  • Tekrarlama Oyun oynayarak kafanızda tekrar tekrar çalıştırın. Otomatik hale getirin.
  • Olumlu Görüntüler Kendinizi başarısız olarak düşünmeyin. Bunun yerine, art arda kendinizi zahmetsiz bir başarı durumunda düşünün.
  • Sonuçları gözünüzde canlandırın. Dayanıklılığınız zayıflarsa, başarısızlığın sonuçlarını hayal edin. Yenilginizi duyduklarında arkadaşlarınızın ve ailenizin yüzlerini görün. Kişisel olarak duyacağınız utanmanın acısını gözünüzde canlandırın.

Uygulama: Bir dahaki sefere büyük, stresli bir etkinliğiniz olduğunda, başarılı olduğunuzu hayal etmek için görselleştirmeler kullanın.

Teknik # 3: Duygusal Kontrol

Çok stresli olduğunuz dönemlerde, vücudumuzun ana stres hormonlarının atağı – adrenalin, kortizol ve norepinefrin – size enerji ve odaklanma artışı sağlayabilir.

Bununla birlikte, bu hormonlar uzun süre yüksek kaldığında, gevşeme moduna geçemeyiz. Uyumakta güçlük çekeriz, motivasyon düşer ve bağışıklık fonksiyonu ciddi bir darbe alır

SEAL’in basit çözümü 4’te 4’e 4 denilen bir şeydir:

-4 saniye nefes al.

-4 saniye nefes verin.

-Bunu 4 dakika tekrarlayın.

Tanıdık geldi mi? Bu, yogacıların binlerce yıldır yaptıkları şey. Beynimiz vücudumuzu etkiler ve bunun tersi de geçerlidir.

Stres hormonlarınızı kapatmak ve vücudu rahatlamak için basit egzersizler kullanın.

Uygulama: Zaten meditasyon yapıyorsanız bu size yardımcı olacaktır, ancak bir daha kendinizi stresli hissediyorsanız, durun ve birkaç derin nefes alın. En çok satan yazarlardan Tim Ferriss, güne devam etmeden önce her şeyi durdurmanızı ve basit bir nefes almanızı önerir.

Teknik 4: Tepkisizlik

“İnsanlar, bir şeylerden değil, onları nasıl gördüklerinden rahatsız olurlar” –

Epictetus

Kontrol, düşündüğümüzden çok daha fazla şekilde elimizde.

Dış dünyamızda olanları kontrol edemeyiz, ancak olanları nasıl yorumladığımızı kontrol edebiliriz.

BUD / S Breaking, “Sıradan Çocuklar Nasıl Navy SEAL olabilir? “ adlı kitabında D.H. Xavier kendi “Cehennem Haftası” deneyimini hatırlıyor.

“Ben en altta iken beni tekmeliyorlardı. Beni orada gerçekten istemediklerine inanabilirdim; bu benim pes etmem olurdu. Bunun yerine, ne dediklerini umursamadığıma inandım. Başarabileceğime inanıyordum…

Xavier,benim yeniden çerçevelemek diye adlandırdığım bir şeyi uygular. Olası bir inancı veya dünya görüşünü alır, bu versiyonunu reddeder ve başka bir versiyonunu seçer. Olumsuz bir olay olarak yorumlanabilecek şey aniden olumlu bir hal alır.

Uygulama: Dış olayları nasıl yorumladığınıza aktif olarak göz atın. Bunu tanıdıktan sonra, bu görüşe meydan okuyun. Olumsuz görüşlerini daha olumlu görüşlere dönüştürmeye çalışın. “Kötü” olayları “oraya” çıkmanız ve kendinizi geliştirmeniz için bir meydan okuma olarak görün.

Teknik# 5: Küçük Zaferler

Moraliniz bozuk olduğunda ne yapmalı? Cüzdanınızı kaybettiniz, yağmur yağıyor, ve karınız da aynı gün sizi terk etti. Hiçbir şey doğru gitmediğinde ve her şey yanlış gittiğinde ne yapmalı?

Daha küçük düşünmeye çalış.

Her gün günlüğüme, minnettar olduğum üç şeyi yazarım.

Bugün yazdığım şey :

  • Uzun bir yağmurun ardından serinletici ve serinletici hava.
  • Buzlu kahvenin dumanlı tatmini.
  • Yerel kafemdeki gülümseyen barista.

Küçük zaferler moralleri yüksek tutuyor. Ve yüksek moral daha yüksek moralle beslenir. İyi iş yapmak için erdemli bir pozitiflik çemberi yaratır. Bunu denemediyseniz bir şans verin. Düşündüğünden çok daha fazla önemli.

Teknik # 6: Takımınızı Bulun (ve Takımınızı Bulmanızın Gerekliliği)

Tribe: Eve dönüş ve Ait olmak kitabında Sebastian Junger şöyle yazar:

İnsanlar zorluklardan korkmazlar, aslında zorluklar üzerinde yükselirler; asıl mesele zorluk değil “gereksiz” biri gibi hissetmek. Modern toplum, insanların “kendilerini gereksiz hissettirmeleri” sanatını mükemmelleştirmiştir. Buna son vermenin zamanı geldi.”

Junger burada doğru bir şeye işaret ediyor. Hepimiz büyük ihtiyaç zamanlarında insanların muhteşem performans göstediğini biliyoruz. Çocuğunu kurtarmak için bir arabayı kaldıran annenin klasik “zihnin vücuda üstün olması” hikayesi.

Biz insanlar sosyal varlıklarız. Bazen çok anlamsız görünen bir dünyada yaşasak da anlam için büyük bir açlık çekiyoruz.

Yakın arkadaşlar ve yakın prensipler bulun ve zihinsel dayanıklılık için bir kaleye sahip olacaksınız.

Uygulama: Hayatınıza neyin anlam getirdiğini düşünmek için biraz zaman harcayın. Bu, takımınızı bulmanın ilk adımıdır – benzer vizyon ve değerleri paylaşan insan grubunuz.

Bu kadar. Altı basit teknik. Araçlar elinizde. Geride kalan tek şey uygulamak.

Çeviri : Bulletproof Mind: 6 Secrets of Mental Toughness From the Navy SEALs

Çeviren : BenLark

Saha Raporu – Hatalarla geliş ve geliştir

Merhaba Mahmut Abi ve Değerli Blog sakinleri, Ben Mr.Deer.  Önceki yazımda kendimden ve yaklaşma korkumu nasıl yendiğimden bahsetmiştim. Bu yazıda sonrasında yaşananlardan ve yeni öğrenci wingman’ımı geliştirirken olanlardan bahsedeceğim. İlk yazımın yayınlanmasının ardından Twitter hesabıma onlarca Dm geldi. Tebrik, eleştiri ve kendi hayatlarından kesitleri aktarıp yorum/öneri isteği içerikli mesajlar geldi. Benim en çok ilgimi çeken nokta yorum/öneri yaptığım insanların olumlu geri dönüşleriydi. Benim nezdimde en önemli husus bir şeyi ne kadar bildiğin değil ne kadar aktarabildiğindir. Hala o kadar süre geçmesine rağmen yine mesajlar alıyorum.

“Bir adamın büyü dediği şey, diğer adamın tekniğinden ibarettir.”
~ Robert Heinlein ~

O mesajların arasında şimdilerde ekip arkadaşım olan iki insanında mesajı vardı : Ghost ve Yeni Öğrenci Kanadım. Ghost doğrudan yaklaşımda ustalaşmış şimdilerdeki kanadım ve onun destekleri ile hem ben iyiden iyiye sahada direk açılışlara alıştım hem de kısıtlı zamanım da Öğrenci Kanadımı gözle görülür şekilde yetiştirdim. Daha önceleri Adana da dört kişiyi eğitme, kendime kanat geliştirme girişimlerim oldu ama onları şuan ki Öğrencimden dan ayıran nokta teorik bilgisi ve konuya olan inancıydı. Diğerleri benim potansiyelli ve istekli arkadaşlarımdı, hiçbir bilgileri yoktu ve ben kuralları çiğnemiştim ‘’ Kırmızı hapın birinci kuralı, çeneni kapalı tut. Dövüş kulübü hakkında asla konuşma.  Dövüş kulübü hakkında asla konuşma.  Dövüş kulübü hakkında asla konuşma. Kendi sikine sıkma ‘’. Onlar benim dışarıda sosyal ortamlarımda nasıl kadınları baştan çıkardığıma ya duymuş ya da bir şekilde şahit olmuş kişilerdi. İlk iki tanesinin bünyeleri kabul etmedi bu gerçekleri, bir tanesi biraz gelişim gösterdi ama eğitimin ilk kuralını çiğnedi ve baştan çıkardığı ilk kıza bağlılık gösterdi. Yaklaşık bir buçuk yıl ona sadakat yemini etti ama bilin bakalım ne oldu? Kız geçenlerde bunun götüne tekmeyi koydu bu aptal da saçını sakalını kestirdi depresyon önlüğünü giydi. İlk üç tanesinde bakıyorum da benim de bir hayli hatalarım varmış, birini yetiştirmek için yeterli bilgi ve birikime sahip değilmişim. O zamanlar RedPill ya hayatımda yoktu ya da sindirememiştim.

”Cahillik nedeniyle yapılmış bir hata yahut taksir, kasten suç işlemekten daha kötüdür.”
                                                                                                                          ~ Joseph Fouche~

Bir diğeri ise on yıldır beraber büyüdüğüm kardeşimden ayrı görmediğim genç dostum Güllü (yazı boyunca bu isimle anılacak). Bu dünya ya girdiğimden beri yaşamış olduğum olaylar nedeniyle hiç kimseye güvenmez herkesle arama mesafe koyardım ama Güllü farklıydı belki de nedeni genç yaşlarda anne sevgisinden mahrum kalmış olmasıydı bilemiyorum hiç düşünmedim bunu.

“Hatalarından utananlar asla gelişemezler, kendinle yüzleş ve derinlere dal.”
~ Mr.Deer ~

Vaka Çalışması-RedPill ve BluePill Bir Çatı Altında.

Yazın Bodrum da görev yaparken telefonum çaldı. Hattın diğer uçunda Güllü vardı. Bana Eskişehir de üniversite kazandığını ve Eskişehir’in ucuz, eğlenceli bir öğrenci şehri olduğundan bahsetti. Gelecek yıl planlarım için Eskişehir’ in bir alternatif düşünce olabileceğini söyledi. Hatalı bir düşünce olduğunu söylemek içimden pek gelmese de (üniversiteye tekrar dönmek için sınava hazırlanacakken) o zamanlar artık Adana’dan ailemin yanından taşınıp başka bir yerde ayaklarımın üstünde durmam gerektiğini düşünüyordum. Kendi evimi kurmak ve hem bir işte part-time çalışıp hem de sınava hazırlanırım diye düşünüyordum. Kasım ayının sonları önce Adana’ ya sonra Eskişehir’e geçtim. Taşınma öncesi Güllü ile oraya gelince sözümden çıkmayacağı ve hayatını düzene koymak için adımlar atacağı hakkında uzun bir telefon görüşmesi sonrası yapıp sözünü aldım. Bir buçuk günde sıkı bir disiplinle neredeyse bir ayda bitirilecek öğrenci evi temizliğini bitirdik. İlk hafta her şey yolunda, Güllü ye evde yemek yapma alışkanlığını kazandırmaya başlıyorum arada antrenman yapıyorum. Akşamları tek başıma setler açıyor hem şehir’e alışıyor hem geniş bir çevre kazanıyordum. Bu arada Discord grubundan tanıştığım (Eskişehir deki wingmanın) Travis ile tanışmış vakit buldukça takılıyorduk. Bir akşam üstü Güllü beraber takıldığı üç arkadaşını benimle tanıştırması için beraber evden çıktık. İki tanesi ile anayol üzerinde buluştuk. Bir erkek ve “içine şeytan kaçmış arsız” kız kankası Düldül (bu yazıda böyle anılacak). Düldül oturunca katlanan itici göbeğini gösteren kısa bir kazak giymiş hemen ilk dakika bastım negi. Dedim “kaç derecede yıkadın da çekti böyle söyle de ona göre dikkatli olalım” kazağını göstererek. Kız “yaa Güllü ne diyor bu kötümü olmuş” dudağını büzerek. İşte tam bu anda Robert Greene ‘nin “Baştan Çıkarma Sanatı” adlı kitabında Marilyn Monroe’ dan bahsettiği Seksi Deniz Perisi kısmı geldi aklıma.

Döndüm göz kırptım Güllü ’ye ,o da cevap vermeden gülümsedi. Beraber Eskişehir ’in tadı damağım da kalmış olan barlar sokağına doğru gidiyoruz. Yolda kızı arsız-komik çıldırtırken diğer erkek Alfalığımı (dip not; alfalığı kafaya takmış bir Dark Triad değilim betimleme yapılması kolay olsun diye kullandım) hemen den kabul etmiş aramızda sağlam bir bağlantı oluşmuştu. Anladığım kadarıyla Düldül gurubun iplerini elinde tutuyordu. Yolda kızla muhabbet cinselliğin çevrisinde geziniyor bir şey oldu tam hatırlamıyorum Güllü ‘nün götünü göstererek ‘’bak işte göt dediğin böyle olmalı nice kızlara taş çıkarır’’ deyip şaplak attı . Belli etmesem de nutkum tutuldu. On beş yıllık arkadaşım Güllü lan Güllü arada homofobik şaka yaparak kızdırdığım adam yohhh amk. Güllü ’ye baktım mına koduğumun mavi haplısı gülüyor hemen fırsatı gole çevirdim durdum geriye doğru eğilerek yanımda ki Düldül’ün götüne bakarak ‘’haklısın seninkin den daha iyi biraz squat yapmalısın böyle kız mı olur aq’’ dedim. Kız kızardı bana bir bakışı var aynı Arsız-Komik ustam Chianski ‘nin daire teorinde ki (buna ayrı başlıkta değinilecek ) bakışı resmediyor. Kız bunlardan harem kurmuş resmen, ne zaman istese avuçluyor çocukları. Neyse bara geldik ve benim oyunum başladı. Numaralarımı sergiledim masanın kontrolü bende kızda bana yürüyor tabi. Normalde aşırı yüksek sesli ortamlarda eğer mekana alışık değilsem gerilir her an tetikte hissederim. Kortizol seviyem tavan yapardı bu sefer hiç bir şey yok rahatım. Kıza bir iki zihin falı ve nlp numarası yaptım dudağıma yanaşıp duruyor “bak diyorum benim tikim var bir buçuk karış sonrası yapışırım bak” falan. Bu arada masa altından Güllü ‘ye mesaj attım “merak etme ellemeyeceğim sadece biraz eğleniyorum”. Kızın neredeyse suyu aktı sıcaklık tavan, dedim artık yeter kız 18 yaşında hb max 4 amk. Fazla genç olmaz soğuttum dışladım kız dönüp bana shit attı. “İstediğin her kızı alabileceğini mi sanıyorsun sen” sadece gül ve shiti geç. Biraz vakit geçti muhabbet sıktı beni etrafı süzdüm mekanın diğer köşesinde ki Hb 6,5’ luk iki kıza gözüm takıldı. Güllü ’nün kulağına ‘’ben biraz oyun oynayacağım bir şey olursa beni tanımıyorsunuz’’ değip göz kırpıp gittim.

Önceki yazımda bahsettiğim klasik Mystery açılışım ile açtım seti oturdum yanlarına değişik numaralar yapıyorum. İlk beşinci dakikada hedef bana ben kazan-kazan oyunlarımdan birini yapmadan bira ısmarlamayı teklif etti. Sette her şey yolunda kahkaha kinolar gırla yaklaşık kırk dakika sonra Düldül geldi elinde ceketim gözünden ateş atıyor resmen. Kalkıp yakındaki bilardo salonuna geçiyorlarmış gelip gelmeceğimi sormak ve gelmeyecek isem de ceketimi vermek için gelmiş. Sete dönüp soruyu onlara yönetircesine baktım gitmemi istemediklerini belirttiler. Dönüp cevabını aldın dercesine baktım Düldül ’e ve aldım ceketimi elinden. Setteki kızlar aynı evde yaşıyorlarmış prizlerini bana güzel bir akşam yemeği yapmaları karşılığında tamir edebileceğim konusunda anlaştık ve sözleştik. Biraz vakit geçti yavaştan bizde kalktık sokağın başında hedefim olan kız bana bilardo salonunu tarif ettikten sonra son bir nlp numarası yapıp sonra cebimden çıkarttığım ufak kağıttan kayığı verdim ve bir daha ki görüşmemizde o kayığa atlayıp onu tüm bu hayatın ızdırap ve acılarından uzaklaştıracağımı söyledim (tohumlama). Sonra bizim gençlerin yanına geçtim ve Güllü ’nün üçüncü, çüklü arkadaşı ile de tanıştım. Gece boyu Düldül gözleri ile bana nefret savurup shitler savurdu.

Evvelsi gün market alışverişinden dönerken Güllü bana ‘’dün neden Düldüle öğle davrandın kızın doğal hali o’’ falan zırvaladı bir şeyler, tartışma evde de devam etti. Bir gün evin yakınlarındaki parkta antrenman yaptıktan sonra eve dönmüştüm hemen banyo da elimi yüzümü yıkayıp nefes açıcımı içmeyi düşünüyordum ki, banyo ya girdiğim anda bulutların arasından beyaz ışığı gördüm ciğerlerim beton kesti resmen 25-30 sn nefes alamadım. Bilin bakalım neler oluyor. Güllü tüm uyarılarıma rağmen banyoda sigara içmiş. Birkaç dakika sonra kendime geldim ayağa kalkıp yanına gittim. Bronşitim olduğunu ve sigaradan rahatsız olduğum halde nasıl bu düşüncesizliği yaptığını sordum. Bağırıyordum ama küfür yok. O kadar sözden sonra bana tarihe geçecek bir cevap verdi “ne bağrıyon ki” (Adana şivesi). Beynimde şimşekler çarptı gözüm bi mutfak ta ki oklavaya, bıçağa gidiyor bi arkadaşın daki pencereye gidiyor çıldırıyorum. Ama derin nefes aldım karşımdaki adam benim dostumdu ve küçüktü sakin olmalıydım. Güllü nün tavırların da gözle görülür bir değişim vardı hissediyordum ama anlamıyordum. Çok sonralarında olayın barda yaşananlar ile alakalı olduğunu anlayacaktım. O sıralar Güllü söz dinlemiyor ne zaman şunu yapma demesem yapıyor sıçıp batırıp kafasın öne eğip geliyor. Yardım istiyordu bazen de bile bile göz göre göre hata yapmasını susarak izliyordum.

Üçüncü hafta evin küçük olmasından dolayı daha büyük bir eve geçme kararı aldık. Genç dostumun sebepsiz acelesi ve benim bazı şeylerin önünü alamamamdan kaynaklı iki gün içinde hemen bir yer bulup taşındık. Taşınmaya ve yerleşmeye yardıma Güllü ‘nün o yukarda bahsettiğim 3 arkadaşı da yardıma geldi. Görev dağılımını ben yapıyordum ama birisi bu durumdan rahatsız bilin bakalım kim ‘’bar faciası Düldül’’. İki gruba ayrıldık erkeklerden biri benimle mutfağı diğerleri ise üs kattaki 2 odayı ve banyoyu temizleyecek. Biraz zaman geçti üst kata kontrole çıktığım da benim odam tamam ama genç dostumun odası ve banyo rezalet. Biraz söylenip aşağı indim. Biraz zaman geçti bana yardım eden gençle mutfağı yerleştiriyorum ki diğerleri mola vermiş yandaki boş dairede sigara içiyorlar. Sesleri geliyordu. İşte o an bir şeyler yerli yerine oturuyordu kafamda. Düldül, Güllü ye neden büyük odayı benim aldığımı falan soruyordu. Güllü, Düldül ile aralarında bir çekim hissettiğinden bahsetmişti. Garip ama ne zamandır sadece arkadaşı olan kız Güllü ye yaklaşıyordu. Bu arada yılbaşı yaklaşıyordu Güllü ile paramızın azaldığını yılbaşında dikkatli harcama yapması hakkında konuşuyordum ki daha hesaplı olması için arkadaşları ile evde kutlama yapmak üzere benden izin istedi. Bende hiç değilse gözümün önünde olur diye izin verdim. Gece için sadece 100 tl ayıracağını total de ise 400 tl ye yakın bir harcama yapacaklarmış öküz deviriyorlar sanki tabi uyarılarımı dikkate almadı. Yılbaşı dışarda hava -10, kar var aq evde doğalgaz daha bağlanmamış küçük bir elektrik sobası ile ısınmaya çalışıyoruz normalde montla gezen Güllü nereden bulduysa dar bir basket şortu giymiş neden? Düldül götün güzel demiş mal aq. Bunlar bir on bir bundan karıştırırken zaten uzun zamandır içmiyorum bir tane bira aldım yudumluyorum yanı sıra gençlerin ısrarını kıramadım bir iki shot attım. İlerleyen saatlerde Düldül, Güllü ’nün dudağına yaklaşıyor ama bizimki bitirici vuruşu yapamıyor ben tribe girdim arkadan işaret ediyorum öp mına koyum artık diye. Baktım tık yok dedim ‘’gidin yukarıya şunun odasını toplayın’’ bunlar gitti. Ortalama yarım saat geçti ben hafif çakırım yanımdaki iki çük lü kusmaya falan başladı gittim diğerlerini çağırmaya kapıyı çaldım. İki saniye sonra kız kapıyı açtı Güllü ayağımın dibine kustu. Neyse bir dizi kötü olay yaşandı sabahına öğlene doğru kalktık Güllü geldi yanıma yumurtalarım ağrıyor diyor dedim. ‘’sikemedin dimi ‘’ , ‘’nasıl nerden anladın’’ dedi. ‘’Boşalamamışsındır aq git elle boşalt’’ dedim. Kız buna ‘’hislerimin bu şekilde kullanılmasını istemiyorum’’ demiş içine almamış bunu. Akşamına hemen bilet alıp evvelsi gece Adana ’ya döndüm çünkü farkındaydım kız eve çöreklenmek ve Güllü ile arama girmek istiyordu önceden durumu kestirip kendimi korudum.

‘’Bilgi edinmenin üç temel aşaması vardır; doğayı gözlemlemek, yansıma (derin düşünüş), ve deney. Gözlem gerçekleri toplar, yansıma onları birleştirir ve deney bu kombinasyonun sonucunu doğrular.’’
         ~ Denis Diderot ~

Gelişim Gelişim ve Yine Gelişim

Öğrencimle ilk tanışıp bilardo oynadığımız günü anımsıyorum da bayağı bir yol almışız adeta yeni bir insan yarattık. İlk başta temel dinamiklerden ve kısıtlı hasarlı düşüncelerden bahsettik. Tavus kuşu teorisinden ve uygulanmasından konuştuk ve bir süre sonra ilk küpesini taktırdık ama sağ kulağını deldirmişiz. Oldu bir yanlışlık tabi ben farkında değilim. Kulağını deldirdikten bir gün sonra kampüste yemek yerken bana bir arkadaşının sağ kulağına küpe takanların gay zannedildiğinden bahsettiğini söyledi. Kahkahayı bastım dedim daha iyi işte kızlara gidip bunu sorabilirsin dedim. Yüzü kızarmıştı. Akşam üstü Ghost ile birlikte kampüste gezerken bu konuyu açtım. Kahkahalar gırla baktım çaprazdan yaklaşık 10 kişilik bir kız grubu geliyor. Öğrencime dönüp git şunlara sor dedim küpe olayını ama ciddi değildim. Bir baktım hızlandı gidiyor. Ghost ile birbirimize baktık birbirimize ‘’wtf neler oluyor ‘’ bakışı attık evet daha bir buçuk ay önce Avm de Londra Gündüz oyunu alıştırması yaparken beni izleyen çocuk o an kızlara gidip ‘’hey kızlar bir konu hakkında fikrinizi almalıyım sizce sağ kulağa küpe takanlar eş cinsel oluyormuş duydunuz mu daha önce’’ dedi. Vay aq.  O sıralarda kampüste iki tane kıza çevre kirliliği hakkında sorular sorup set açıp şansı yaver gidip hb3 lük (benim gözümde) bir kızla fclose yaptı aynı günün akşamına. Akşam bu işi bitirmiş tatlı tatlı durakta kızın dolmuşunu beklerken bulduk Ghost ile bunu. Bizde o sırada sokakta açılışlar yapıyorduk. Kızı bindirdi arkasından gidişine bakıp yanımıza geldi ben hiçbir şeyden habersiz ‘’o ne aq sen artık kırmızı haplısın lider maymunsun kızla öyle tatlı tatlı sarılıp millete neden poz veriyorsun bide gidişini bekliyorsun’’ diyeceğim. Gözünde bir mutluluk ‘’sabahki anlattığım kız bu Fclose yaptım’’ dedi. Evet kabul ediyorum tebrik etmeliydim ama hayır ben gene eleştirimi yaptım. Gidiş yoluna puan yok bende :D. Çünkü önemli olan içsel oyun durakta yaptığı hareketler içsel oyununun zayıflığındandı. Bende böyle gördüm iyi bir şey yapınca ağız dolusu tebrik yersizdir. Haa ama gerekten tarihe geçecek bir şey yapar tamam sözlü olur ama genelde maymun atalarım gibi sırtını sıvazlarım.

Buna çelikten bilenmek diyorum; iyi bir şey yaptığında sırtını sıvazla belki bir defa aferin de , hata yapınca ölesiye göm bu sayede hırslandırırsın. Bende aynı eğitimi gördüm o yüzden şuan eskiye göre çok çok daha az hata yapıyorum. Bu yaptığım daha çok evrimsel psikolojiye giriyor maymun akrabalarımızın kafalarındaki böcek ve bitleri temizlemeleri gibi. Ama şu bir gerçek bu ölesiye göm işinde bazen ters tepmeler yaşanabiliyor ama sürekli övmek gibi bir kötülük yapmaktansa arada bir tartışma iyidir. Öğrencim benden sadece pick-up eğitimi değil redpill eğitimide görüyor. Mesela bazen kendi geniş arkadaş topluluklarıma yanımda götürüp, masanın hakimiyetini nasıl alacağını öğretiyor onu izliyor sesli ya da sessiz olarak uyarıyorum. Bunlara bir sonraki yazılarımda detaylı olarak değineceğim. Öğrencim ile mekan açılışları üzerine çalıştığım bir gün şansına bir Gear ‘ı nasıl alt ettiğimi izleme şansıda yakaladı.

‘’Yetenek, sonsuz acıları göze alma becerisidir.’’
~Oscar Wilde ~

Mentalist Açılış

Kampüsteki bir kafeye Öğrencimi  içeriğe zar zor sokmuştum. Bir masaya oturup gözlerimle olası hedefleri seçiyordum ki arka masada oturan kızı gördüm. Öğrencime ben kıza açılış yaparken izlemesini söyleyip gittim ve bu arada rahatlaması için telefonda endişe ve stres seviyemin arttığı zamanlarda bir nevi meditasyon yapmak için hazırladığım ses kaydını açıp gittim.

D: ben
H: hedef (kız)
Kızın yanındaki direk sandalyeye oturdum ve yüzüme dostça bir gülümseme takınıp başladım açılışa;
D: Merhaba ben sokak sihirbazı mr.xxxxx. Elimi uzattım. (Bu arada sihirbazlık için günlük hayatta kullandığım başka bir lakabım daha var. 😉)
K: Merhaba ben …..
D: El yazısı falı üzerine çalışıyorum ve sende açık fikirli ve astrolojik konulara meraklı birine benziyorsun üzerinde deneme yapmak istedim.
K: Bilmem ki nasıl olur gerek yok bla bla bla. (Sıradan utangaçlık ve giriş shit i)
D: Çok zor bir şey değil sadece sıradan bir cümle yazacaksın ve ben senin nasıl biri olduğunu tahmin etmeye çalışacağım. Hadi tesadüfen ömrünün herhangi bir zamanında böyle bir şey yaşayacaksın.
K: Bilmem ki neyse ne yazacağım.
D: Aklına gelen herhangi bir şey ne olursa, ister yorucu bir gün geçiyorum yaz, ister başka bir şey, ister bu adam çok garip ve yakışıklı falan yaz.

‘’Sanırım aklıma hiçbir şey gelmiyor’’ yazdı bende birkaç soğuk okuma cümle salladım inandı tabi. Ben devam ediyordum ki telefonu çaldı her zaman dikkat ederim ponçik bir şeyler yazıyordu 😀 . Telefonu kapadı dedim ‘’sanırım arkadaşın geliyor’’. Anlamıştım erkek arkadaşı geliyor hızlıca finali yapıp kalkacağım kapı açıldı döndü baktı bakışından anladım erkek arkadaşı mekâna girmişti. Çocuk geldi bunu yanağından öptü bana bakıyor kız deftere bakıyor vay aq. Hemen atıldım Merhaba ben Mr.xxxx sokak sihirbazıyım el yazısı falı üzerine çalışıyorum ve arkadaşının üzerinde deneme yapıyordum. Tabi bu sırada tamamen sağlam bir vücut dilim vardı. Elimi uzatırken de avuç içim aşağı bakıyordu üstünlüğümü çocuğun bilinçaltına kavratmıştım. Adı Ayhan mış. Hemen övdüm ‘’havalı bir isim anlamı ne’’.  Çocuk ‘’bilmiyorum dedem koymuş’’ dedi. ‘’Deden zeki adammış nadir ve özel isim vermiş’’ dedim. ‘’Öyleydi rahmetli’’ dedi ani duygu değişimi tamam. Bir yakınlık kuruldu sonra silahını düşüren darbeyi vurdum. ‘’Sanırım gözlük kullanıyorsun burun kenarların kızarmış ‘’ dedim. ‘’Evet dedi burnuna dokundu ’’ kız arkadaşına gösterip onay aldı. İşlem tamam yüzündeki ifadeden de özgüvenin düştüğünü anladım. Tanıştığıma memnun olduğumu belirtip, kıza teşekkür edip masadan kalktım. Oluyor böyle aksilikler hiç unutmam bir keresinde kampüste otobüste beni süzen kızı otobüsten iner inmez doğrudan açmıştım kız tıp asistanıymış her şey güzel ama sonra gün içerinde kampüste açılış yaparken görmüş ve her şey batmıştı. Oluyor böyle aksilikler sıçışlar ama en çok onları seviyorum.

‘’Bilmek her şeyin sonu olur. Çekici olan bilememektir. Sis her şeye harika bir güzellik katar.”   

~ Oscar Wilde ~

Chianski Daire Teorisi

Geçenlerde kampüste ustam ile buluştum çay içiyoruz. Masada bölümden arkadaşı iki kız da var. Arada kızları arsız-komik negliyorum ustam onaylarcasına gülüyor. Üç yılın ardından bunlar olabildi yanında tamamı ile rahattım. Rahatlık konusu diğer yazıda detaylıca bahsedilecek. Aklımda kalan bir örnek. Kızlardan biri bana festivalde çalışan arkadaşım olup olmadığını sordu. Döndüm ustama ‘’bu benden yardım mı istiyor, ben kızlara yardım etmem’’ dedim. Kız bana ‘’ bunu tam olarak bir kıza yardım gibi düşünme’’dedi. Ve işte goooollll döndüm Chianski ‘ye ‘’ne diyor bu çükümü var bunun’’ dedim. Kızın tabi ki hoşuna gitti. Chianski ile biz gülmekten yarıldık. Sonra bir ara konu benim sokak sihirbazı olmama geldi. Kızları kandırmanın daha kolay olduğunu ve salak olduklarını söyleyip ortamı kızıştırdım. Kızlardan biri atladı ‘’Ne alaka kızlar daha zeki’’ dedi. ‘’Öyle bir şey yok seni kandırmışlar’’ dedim. Kız hala diretiyordu ki Chianski araya girdi. ‘’Kadınlar daha kurnaz’’ dedi. ‘’Bizim erkekler mal benim sakallarımı kes peruk tak bende kandırırım bunları’’ dedi Sensei. Kız bir şeyler dedi falan Chianski devam etti ‘’siz kadınlar dairenin içindeki erkekleri parmağınızda oynatabilirsiniz ama daire dışında ki bir erkeği görünce ananı sikim erkek mi la o vay amına koyim değip kalıyorsunuz’’ dedi. Kız ‘’dairenin dışında erkek olmaz’’ dedi. Chianski ‘’nasıl olmaz olur’’ dedi. Kız ‘’dairenin dışında kız da olur’’ dedi. Chianski ‘’yok öyle bir şey dairenin dışında kız mı olur ’’ dedi. Tüm bunlar olurken kızın mimiklerinden Chianski nin her lafını onayladığını ve karşı çıkışlarında söylediklerine kendinin bile inanmadığını da okuyabiliyordum.

‘’İki şey sever gerçek erkek ,tehlike ve oyun. Bu yüzden kadını en tehlikeli oyuncak olarak görür.’’
                                                                                       ~ Friedrich Nietzsche ~

Kısaca Chianski; toplumun bir daire içinde olduğunu düşünürsek. Dairenin içindeki erkekler manipülasyon edilebilen basit (iğdiş edilmiş, mavi haplı, beta) erkekler ve kadınlar onları oyuncak gibi görüyor. Kadınlar daire dışındaki güçlü bir erkekle (Alfa) karşılaşınca şaşırıp aptala bağlayıp silahlarını kaybediyorlar. Bu kadınların aptala bağlamaları genelde aniden ilk öpüldüğü zamanlar basitçe gözüküyor yüzlerinden. Ha şunu da ekleyim kadınlar asla silahını bırakmaz sağlam bir oyunla sen alırsın. Daire dışında bir kadının olması herhangi bir alfa erkek tarafından silahlandırılamayacak kadar kurnaz bir kadının var olması demek ki böyle bir şey olamaz belki lezbiyendir ama en feminist kadın bile güçlü bir erkeğe boyun eğmeyi arzular.

THE END