İlk 3 – 4 ay hiçbir İYİLİK, İLTİFAT VE HEDİYE yok.

Dünkü Duygusal güç – Bir erkeğin sahip olabileceği en büyük güç yazısında şöyle yazmıştım :

Bir kadınla ilk tanıştığınızda şu kurala her zaman uyun: İlk 3 – 4 ay hiçbir İYİLİK, İLTİFAT VE HEDİYE yok. Kadının yaptığı hiçbir şeye duygusal bir tepki vermek yok. Nokta!

Bu konuda okur de bruyne gayet yerinde bir yorum yaptı :

bu 4 ay olayı bayağı saçma geliyor bana. eğer kızla sevgili isen,söylemen gerekir. yoksa kız ayrılır senden. ha sen diyorsan biz sevgili değiliz,seks yapıyoruz birlikte bir şeyler paylaşıyoruz fakat sevgili değiliz,ona tamam. ama diğer türlü kız tekmeyi koyar sana. burada hatalı düşünmüşsünüz.

Yerinde diyorum zira benim burada yazdığım mantığa ters görünüyor. Fakat bu kırmızı hapın 30 senedir sahada deneye yanıla bulduğu ve ilk başta mantığa ters gelse de önemli bir kural. Orada cevap yazdım ama burada da yazı olarak tekrarlayayım ki arada kaynamasın (cevabı biraz güncelleyip genişlettim).

Öncelikle 4 ay ağızdan iltifat ve seni seviyorum çıkmaması ve hediye almamak, bu 4 ay boyunca sevgiline fiziksel sevgi göstermeyeceksin ya da sevecen davranmayacaksın anlamına gelmiyor. Öncelikle bu 4 (ya da 3 – 4) ay sallama bir sayı değil. Bu süre bir oneitis mavi haplısının sevgilisi tarafından ortalama terk edilme süresidir. 30 yıllık tecrübe birikiminin gösterdiği şeyler şunlar :

1 – Bu kritik süre boyunca iltifat ve seni seviyorumlar çoğunlukla kızın “lan erkek mi bu yoksa erkek rolü yapan oğlan çocuğu mu” testleri nedeniyle ağızdan çıkar. Çoğunlukla kız ya direk isteyerek ya da bir trip atıp “seni seviyorum” veya iltifat alarak bunları erkekten alır.

2 – Bir kadını sevecek kadar tanıman en az 3 – 4 ay alır. Kadın sevgilin de olsa hakkında bir şey bilmiyorsun. Ve günümüzde erkek olmanın sorumluluğu, kendini paranoya ve kıskançlık krizi gibi zayıflıklara kaptırmadan, kolundaki kızın gerçekte nasıl biri olduğunu gözlemlemendir. Maalesef günümüzde bir erkeğin mutlu olmak için izlemesi gereken yol, başında bu kızın sana her kazığı atabilecek biri olduğunu varsayıp, 3 – 4 ay içinde aksini ispat etmesini beklemektir. Başından “sevdiceğim, kar tanem,  meleğim” diye başlarsan fena yanabilirsin.  Lafı uzatmadan söyleyeyim, birkaç ay tanıdığın birini sevemezsin.

3 – İltifat ve seni seviyorumlar, kızı genelde soğutur. Zira çoğunlukla bunlar yukarda dediğim gibi testtir. Kızın beklentisi, boyun eğmemendir.

4 – En önemlisi bu : sözlerin gücünü küçümsemeyin. İltifatlar, seni seviyorumlar ve hediyeler, erkeği duygusal yatırıma iter ve ilişkide güçsüz taraf yapar. Çünkü kadınlar çoğunlukla ilk aylarda fazlaca duygusal yatırım yapmazlar ama erkeği yatırım yapmaya iterler.

Bundan Duygusal Yatırım yazılarında bahsetmiştik :

Ben Franklin Teorisi

Amerik Birleşik Devletleri’nin kurucularından ve gelmiş geçmiş en büyük amcıkavcılarından Ben Franklin’in ünlü ve mantığa aykırı görünen keşfidir : eğer A kişisi B kişisi için bir şey yaparsa, A kişisi B kişisinden daha fazla hoşlanacaktır. Çoğu kimse bunun tersini varsayar – eğer insanlar sizden hoşlansın istiyorsanız, onlar için bir şeyler yapmalısınızdır. Yani B kişisi, A kişisinden daha fazla hoşlanmalıdır, değil mi? Yanlış!

A kişisi B kişisinden daha fazla hoşlanır zira A kişisi duygusal yatırım yapmıştır. Belki de A kişisi B kişisinin karşılık olarak iyi bir şey yapmasını beklemektedir. Belki A kişisi, primat hiyerarşisinde B kişisinden aşağıda olduğunu düşünmektedir. Belki A kişisi kendi egosunu korumaktadır – B kişisi özel biri olmalıdır, onun için bir şey yapmış olsam bile! Ya da B kişisi için bir şey yapmak gibi basit bir eylem nedeniyle, B kişisi A kişisinin düşünce ve duygularında yer kaplamaya başlamıştır.

Duygusal yatırımda kadın erkek farkına da yine Duygusal Yatırım yazılarının ikincisinde değindik :

Kadınların duygusal yatırım yapması, erkeklerin duygusal yatırım yapmasından daha uzun zaman alır. Erkekler en kısa zamanda dölleyebilecekleri doğurgan kadın arayacak şekilde evrimleşmiştir (büyük kalçalar, büyük memeler, sağlıklı bir yüz). Kadınlar ise kendilerini ve çocuklarını koruyabilecek olan kabilenin en güçlüsünün peşindeler. Bu nedenle de daha uzun vadeli özelliklere bakarlar (kendine güven, dominantlık, duygusal güç, zeka, vs …). Bir kadının bir erkeğin bu özelliklere sahip olup olmadığını anlaması zaman alır. Bunun yanında erkek güzel bir kadına hemen yatırım yapabilir. Her kadın – erkek ilişkisinde erkeğin duygusal yatırım yaptığı ama kadının hala mantıki hareket ettiği bir periyod vardır. Birçok erkek bu periyoda sıçar – garip, fazla iyi, fazlaca kıza odaklanmış bir şekilde davranmaya başlarlar ki o sırada henüz yatırım yapmamış kadına bu erkek kaybeden ya da daha kötüsü izlenimi verirler.

5 – Duygusal yatırım yapmaya dünden hazır, duygusal yatırım yapmanın kızı elinde tutmak için zaruri olduğunu düşünen erkek, şu 30larında evlenilebilecek, en sıkcısından koca malzemesidir. Mavi haplıdır. Bu, 30larında bir kadının “amanın kocişko adayımı buldum” diye üzerinize atlamasına neden olabilir ama özellikle genç bir kadının hedefindeki erkek değildir. Genç kızlar bu tiplerin yanından geçmez. 30lukla da yanılıp şaşırıp alfa siker beta öder denkleminin sağına düşme şansınız var.

Bu kuralı ihlal edebilirsiniz ama tavsiye etmem. Riskine değmez. İlk aylarda seni seviyorum demediği, iltifat etmediği ya da hediye almadığı için terk edilen kişiler gördünüz mü bilmem. Ben görmedim.  Edilen varsa da o adam muhtemelen beta bucks arayan bir hatundan kurtulmuştur. Sözel iltifat ve ağızdan seni seviyorum çıkmadı diye terk edilebileceğini düşünmek aşırı mavi haplılıktır.

Ben bu kural yüzünden hiç terk edilmedim, edileni de görmedim. Tersinde terk edildim ve edileni çok gördüm. Örneğin daha 1 aylık ilişkide kucağında “senden çocuğum olsun istiyorum İhsan, beni seviyor musun” diye kıvranan kıza karşılık olsun diye “ben de istiyorum, ben de seviyorum” cevapları veren ve akabinde aşık olan; ve ilişkinin 3. ayında “İhsan seninle çok sıkılıyorum ben” diye terk edileninden gördüm. Gerçi iyi oldu, İhsan’a hapı içirdik sayesinde.

Tabii bu yazdıklarımızın kıza sarılmayın, kucaklamayın, koklamayın ya da “4 ay sikeceğim seni benden bu süre boyunca sevgi alamazsın” şeklinde davranın tavsiyesi olmadığını anladığınızı varsayıyorum. Kırmızı hap camiasında var öyle adamlar. “Kafasını yastığa gömecen karının, sikecen ve işin bitince kapıya koyacan, ne sarılması amk” diye yazanlar. Ben şahsen böyle adamlar neden kadın – erkek ilişkileri ile kafa yoruyor anlamış değilim. Parasını verip yapsınlar, bahsettikleri “ilişki” için sevgiliye ne ihtiyaçları var. O ilişkiyi satıyorlar ve üstelik en ucuz seks, parasını vererek yaptığın sekstir.

Kıza dokunuş, sarılış ve öpücüklerle seni seviyorum dersiniz zaten (gerçi bunu da abartmayın). Ağızdan çıkan beklesin biraz.

Önemli Not : İki kuralı asla ihlal etmeyin.

1 – Asla ilk seni seviyorum diyen olmayın. Kaçıncı ay olursa olsun.

2 – İlk 3 – 4 ay asla hediye almayın. Çiçek falan da almayın. İstisnası tabii doğum günüdür. Sevgililer Günü değil!

 

Duygusal güç – Bir erkeğin sahip olabileceği en büyük güç

Duygusal güç, insan toplumunda bir erkeğin sahip olabileceği en büyük güçtür, gerçekleştirmesi çok zordur ve çok az bulunur. Zaten tam da bu nedenle, kadınlar duygusal güce dolaysız bir arzu ile tepki verirler.

Para iyi veya kötü talihle kazanılıp kaybedilebilir. Fizik yaşlandıkça kötüleşebilir ve yanıltıcı da olabilir ama duygusal güç en büyük eşitleyicidir. Herkes kendi korkularıyla boğuşur ve kendi duygularını kontrol altına alabilen erkek gerçek şampiyondur.

Hayatınızın bir anında çok büyük bir felaketle yüz yüze kaldınız diyelim. Parasal, sosyal veya sağlıkla ilgili. Eğer siz duygusal olarak sağlam, sakin ve özgüvenliyseniz, problemleri aşarsınız ve yeniden tepeye çıkarsınız. Ama negatif duygulara yenik düşer, duygularınızın kontrolü altına girerseniz, size olanların insafına kalırsınız. Oldukça başarılı olmalarına rağmen duygularına yenik düşen ve intihar eden insanları duymuşsunuzdur. Duygusal güç, bir insanın içsel gücünün en önemli işaretidir.

Hayatın güçlükleri karşısında duygusal olarak dağılmayan ya da duygusal bir batağa saplanmayan erkek, bu güçlükleri aşabilme ihtimali en yüksek olan erkektir. Bu erkeğin kendi hayatı üzerindeki kontrolü, duygularına hakim olamayan bir milyonerden çok daha fazla olacaktır.

Duygularını kontrol edebilen bir erkek, korkuları ile yüzleşip onları yenerek başarıya ulaşabilir ve önüne çıkan her engeli aşabilir.

Kadınlar bunu bilinçaltlarında, içgüdü seviyesinde anlarlar. Kadınlar bu tip bir erkek ile birlikte olmayı arzular zira bu tip bir erkek dolaysız olarak kadının arzularını ateşe verebilir.

Daha önce de söylediğimiz gibi, önce ERKEK ADAM gibi davranmanız gerekir. Bu iyi bir başlangıç. Ama burada duramazsınız. Gerçekten ERKEK ADAM olana kadar çalışmanız lazım.

Duygusal gücü kazanmakta bir ironi vardır. Duygusal olarak güçlü olmak için sekse, aşka, ilgiye, sevgiye, nezakete ve insan sıcaklığına ihtiyaç duymamayı öğrenmeniz gerekir. Ama bir kere duygusal gücü kazanırsanız kadınlar bunu sezeceği için seks, aşk, ilgi, sevgi ve nezaket size yağmaya başlayacaklardır. Bu durumda da artık ihtiyaç duymadığınız şeyler size istemediğiniz kadar çok sunulacaktır.

Duygusal olarak güçlü olmak demek sizin BELİRLİ BİR KADINA ihtiyaç duymamanız anlamına gelir. Kıskançlık göstermemek, problemli hatunları hemen terk etmek anlamına gelir. Onların bu oyunlarını oynamazsınız zira daha iyisini bulabilirsiniz ve onu bulana kadar da arada kadına ihtiyaç duymadan yaşayabilirsiniz.

Duygusal olarak güçlü olmak demek sizin kadını elde etmek için kendinizden başka hiçbir şeye ihtiyaç duymamanız demektir. Siz ERKEK ADAMsınız, az bulunur bir ödülsünüz ve tek başınıza kıza bir lütufsunuz demektir. Yani bir kadına size ilgisi azalır diye hiçbir şey almamanız demektir. Eğer bu tür bir korkuya izin verirseniz, kız zaten sizi aşağılayacaktır. Kızlar bir erkeğin ilişkiyi taze tutmak için birşeyler almaya ihtiyaç duymasını, düşük statü olarak algılarlar.

Duygusal olarak güçlü olmak demek sizin bir kadını hiçbir zaman hayatınızın merkezine koymamanız demektir. Bir kadın hayatınızın merkezi değil, hayatınıza yoldaş olmalıdır.

Çoğu erkek, kadının onayına ihtiyaç duyarak çok fazla konuşur ve çok fazla gülümser. Bunları unutun. Şarkıları, dansları, çiçekleri, çikolotaları ve bunlar gibi tüm romantik yalanları aklınızdan çıkarın. Siz erkek adam değilseniz böyle şeyler her zaman geri teper. Bunlar sizin seksi olmadığınızı ve eksiğinizi böyle kapattığınızı gösterir ve kadınların sizi itici bulmasına neden olur. Bunu açıkça yüzünüze söylemezler tabii: “sorun sende değil bende” derler.

Bütün bunlar kendinizi olabildiğince iyi bir fiziğe sokmamanız, iyi giyinmemeniz, kariyer ve para kazanma hırsınızın olmaması anlamına gelmez tabii ki. Bunları kendinizin merkezinde olduğu hayatı en iyi hale getirmek için yaparsınız sadece, bunların kadınla bir ilgisi yoktur. Duygusal olarak güçlü bir erkeğin kendisini geliştirmesi ve daha özgüvenli, daha iyi fizikli ve iyi giyimli biri olması onu daha seksi yapar ama bu bir yan üründür.

Buyruk 3 – Önceliğin kendi misyonun olmalı, kadının değil
Esas oğlanın kendisini tamamlayan kadına ilanı aşk ettiği tüm o romantik klişeleri unutun. Bunun her fırsatta aksini iddia etmelerine rağmen kadınlar bir erkeğin “herşeyi” ya da varlığının merkezi olmayı istemezler. Tam tersine değerli bir erkeğin hayat amacına itaat etmeyi arzularlar, o erkeğin amacını gerçekleştirmesine yardım eden dişil güç olmak ve o erkeğin gösterdiği yolu takip etmek isterler. Bir kadının bütünlüğüne saygı gösterin ve ona “benim herşeyimsin” diye yalan söylemeyin. O sizin “herşeyiniz” değil, ve eğer öyle ise, yakında öyle olmayacak merak etmeyin.
The Sixteen Commandments of Poon, Amcığın 16 Buyruğu

Bir kadın için hiçbir şey yapmamak mı lazım peki? Tabii ki hayır. Bir kadına yalakalık etmek için birşey yapmakla bir kankanız için birşey yapmak arasında fark vardır. Siz ne kadar kendinizi kandırırsanız kandırın, kadınlar aradaki farkı sezerler. Bizim bahsettiğimiz kadına yalakalık olan şeyler. Bir kadın için birşeyi arkadaşınız için yapıyor gibi yapıyorsanız, bunu ima etmelisiniz.

Bir kadınla ilk tanıştığınızda şu kurala her zaman uyun: İlk 3 – 4 ay hiçbir İYİLİK, İLTİFAT VE HEDİYE yok. Kadının yaptığı hiçbir şeye duygusal bir tepki vermek yok. Nokta!

Bir kadın bu nedenle sizin soğuk ve mesafeli olduğunuzu söylerse,  (gerçekten soğuk değilseniz) sakın ola değişmeye ve yelkenleri suya salmaya yeltenmeyin. Gerçekte KADIN COOL VE MASKÜLİN BİR ERKEK ister ve bu söyledikleri sadece sizin hemen kontrolü bırakıp bırakmadığınızı test etmek içindir.

Kıskançlık

İllimitable Man bugün güzel bir tweet serisi atmış. Bu seride kıskançlık derken, kadın erkek kıskançlığından ziyade, sizin sizden daha fazlasına sahip başkalarını kıskanmanız anlamında kıskançlıktan bahsediyor:

Eğer kıskançlık hissediyorsanız, daha yemeniz gereken çok ekmek var. Siz içgüdüsel olarak kıskançlığınızı, bu duygunuzdan sorumlu tuttuğunuz kişiye yansıtabiliyor olabilirsiniz ama eğer hüsranınızı karşınızdaki kişiyi mahvetmeye çalışmak yerine kendinizi geliştirmeye kanalize ederseniz, daha akılcı davranırsınız.

Karşınızdakinin sizi hedef alan kötü niyetinden kaynaklanan bir durum yok ise, karşınızdaki kişi sizin kıskançlığınıza neden olmadı. Kıskançlığınızın sorumlusu o kişi veya kişiler değil. Kıskanç hissediyorsunuz zira bu kişi size “olmak istediğiniz ama olmadığınız kişi”yi hatırlatıyor.

Yani kıskandığınız kişi sadece bir tetikleyici ama hissettiğiniz şeyden tamamen siz sorumlusunuz. Eğer kendi duygularınızın sorumluluğunu kabul edemiyorsanız, hala çocuksunuz. Eğer nasıl hissettiğiniz sürekli başkalarının suçu ise, siz dünyanın hislerinizden sorumlu olduğunu düşünüyorsunuz, kendinizin değil.

Sorumluluğu elinizden çıkarıp dışarı atıyorsunuz ama yanında kontrolü de dışarıya atmış oluyorsunuz. Eğer siz çevrenizin sizin kontrolünüzde değil de sizin çevrenin kontrolünde olduğunuza inanırsanız, sizin kontrol merkeziniz kendi içinizde değil, dışarıda olur.

Bunun sonucunda kaçınılmaz olarak kendinizi mağdur olarak görmeye başlarsınız ve Nietzche’nin meşhur köle ahlakını içselleştirir ve daha da güçsüzleşirsiniz.

Frederich Nietzsche’nin felsefesinin ana temalarından biri olan efendi – köle ahlakı kavramına göre temelde iki ahlak çeşidi var : efendi ahlakı ve köle ahlakı. Niezsche köle ahlakıyla bir tür yaşama biçimini dile getirmekte ve bu yaşam tarzını olumsuzlamaktadır. Acıma, alçak gönüllülük, korku, büyük olan karşısında eziklik, sabır, hoşgörü, gurur vb. türde özellikler barındıran yaşam anlayışı Nietzsche’ye göre köle ahlakına uygun bir yaşam anlayışıdır.

Neyse devam edelim :

Bu tehlikeli tuzağa düşmeyin. “Duyarlılık üzerine kurulu efendi ahlakının aksine köle ahlakı hınç üzerine kuruludur. Yani efendinin değer verdiği ama kendinde olmayan şeyleri değersizleştirme üzerine” der Nietzsche.

Tweet serisi ile ilgili diğer tweetlerde ise şunu söylüyor :

Kıskançlık duyduğunuz çoğu şey ne sizin ne de başkalarının suçu. Onların daha uzun boylu, daha akıllı ve daha yakışıklı / güzel olması gibi. Bunlara karar veren nedir biliyor musunuz? Oyun, doğa ve genetik.

Sizin yapmanız gereken elinizdeki kartları en iyi şekilde oynamak, daha iyi kartlarım olsaydı keşke diye bir köşede ağlamak değil. Değiştiremeyeceğiniz şeylere odaklanmanız sağlıklı değil zira bu kalbinizi öfke ile doldurup size zarar vermemiş olan insanlara zarar verme isteği yaratmaktan başka bir işe yaramaz. 1.62 cm boyunda bir erkeğin 190 cm boyunda bir erkeğe ya da varoş kızının Ivanka Trump’a bakıp bakıp hiddetlenmesi gibi. Bu ruhunuza zarar verir. Yapmayın.

Peki ne yapın? İnsan ilişkilerinde parametrelerden sadece biri olan tek bir boyuttaki eksikliğe takıntı derecesinde odaklanmayın. İnsan ilişkilerinde birçok boyut olduğunu ve bir boyutta avantajsız iseniz ve bu değiştiremeyeceğiniz bir şey ise; başka daha fazla boyutta kendinizi geliştirebileceğinizi ve avantajsızlıklarınızı telafi edebileceğinizi bilin.

Kendinizin en kötü boyuttaki konumunu, o boyutun en tepesindeki örneklerle karşılaştırmayı bırakın. Çok büyük ve aptalca bir hata. 1.65 boyunda bir erkek boyunu dert ettiğinde kendini hep 1.90lıkların Kıvanç Tatlıtuğ tipindekiler ile karşılaştırır. Oysa bu adamlar 1.80 ve üstü boyluların yüzde 5’idir. Bu boyutta tepede (1.80 üstü) insanların çoğu başka boyutlarda fire verir : şişmandır, eğitimsizdir, oyunsuzdur (bize boyu uzun ama oyunsuz birçok arkadaştan mail geliyor mesela), zeki değildir, atletik değildir, zengin değildir, genç değildir, tembeldir, vs .. vs ..  Değiştiremeyeceğiniz bu boyutun ağlama duvarına yaslanıp ağlayacağınıza değiştirebileceğiniz boyutlarda en tepeye çıkmaya odaklarsanız o boyuttaki elemanların %90ını geride bırakacaksınız.

“Ama abi hiçbir zaman Kıvanç Tatlıtuğ ile rekabet edemem ki?” Niye sadece buna ağlıyorsun? Madem ağlamaya başladın hiçbir zaman Usain Bolt’tan hızlı, Clint Eastwood’dan karizmatik, Elon Musk’tan zengin veya Rocco Siffredi’den “kocaman” olamayacaksın diye de ağla.

Evet belki 1.80lik bir kızı tavlaman daha zor ama memlekette kadın boy ortalaması 1.61 iken hala av sahanda yüz binlerce kadın var. Unutma, tüm kızları elde edemezsin ama kızları elde edeceksin.

Kırmızı Hap Anayasası – Bölüm III

Madde 17. Kapı Bekçiliği 

Erkekler ilişkinin, kadınlar ise seksin kapı bekçisidir. Seksin olup olmayacağına kadın, seksin devamında ilişkinin olup olmayacağına ise erkek karar verir. Peki neden? Cevap basit: arz ve talep. Erkekler daha çok seks, kadınlar ise ilişki isteyen taraftır. Bir erkeğin kadına bağlılığı seks kadar değerlidir. Bu işin cilvesi ise kadınların ilişki için seks sunmak zorunda olmamasıdır. Bu üstü örtülü bir sözleşmedir; karşılıklı saygın bir anlaşmada seks sunan kadın ilişki talep eder, erkekler de ilişki karşılığında seks ister. Nasıl ki erkekler ilişki olmadan da seksi seviyorsa kadınlar da seks olmadan sunulan bağlılığa bayılır.

Bir kadın, erkeğe seks sunmadan ilişkiyi elde edebiliyorsa o erkekle “arkadaş olur”. Buna friendzone diyoruz. Friendzone, erkeklerin kadından herhangi bir seks sözü almadan ona sadık kaldıkları ve karşılığında onurlarını göz göre göre harcadıkları dipsiz bir kuyudur. Böyle bir adam erkeğin orospusudur; çünkü nasıl ki önüne gelenle yatan bir kadın seksin bedelini ucuzlatıyorsa, seks olmadan ilişkiye devam eden erkek de ilişkinin değerini düşüyor demektir.

Madde 18. Duvar: Erkek Değer Kazanır, Kadın Değer Kaybeder

Kadınlar değeri gitgide düşen varlıklardır; tek varlıkları ve satış noktaları, güzellikleri ve doğurganlıklarıdır. Güzelliklerinin zirve dönemini hesapsızca harcarlar, basit zevklere adanmış ortamlarda bir kucaktan diğerine atlayarak rahatça seks yaparlar. Kendilerine de güçlü kadın derler. Partinin sürekli devam edeceğini sanarak 20’li yaşlarını bir çocuk gibi hoyratça ve sorumsuzca geçirirler ve “uslanmak” için çok zamanları olduğunu düşünürler. Ama 30 yaşına geldikleri zaman garip bir şey olur ve kadının dış görünüşü inanılmaz derecede bozulmaya başlar, yüzündeki her kırışıklık güzelliğinden ve gücünden bir parça alıp götürür. Çapkınlıkları ve madde kullanımı bu durumu daha da kötüleştirir. Buna bir de yemek yapmaktan anlamadığı için sağlıksız beslenmeyi eklerseniz, modern kadının neden daha erken yaşlandığını anlarsınız.

Kadın, ancak güzelliğinin gücünü kaybettiği zaman hayatındaki öncelikleri değişmeye başlar ve uslanmak için umutsuzca erkek aramaya koyulur. Çoğu zaman da birkaç sene önce yüzüne bakmayacağı bir erkeğe razı olmak zorunda kalır. Öte yandan erkekler bu yaşlarda 20’lerine göre daha güçlü olmaya başlar, dolayısıyla cazibeleri de artar. Bir kadın gençliğinde parlarken yaşla birlikte çabucak söner. Zaman erkeklere çok daha cömert davranır ve yıllanmış şaraba dönüştürür. Kadının yaşı sorulmaz denmesinin sebebi budur; çünkü erkeklerin böyle bir çekincesi yoktur.

Madde 19. Kadın Doğulur, Erkek Olunur

Kadın doğulur, zaten bir kadın çocuk doğurabilen bir kız çocuğundan daha fazlası değildir. Bir kadını kız çocuğundan ayıran herhangi bir zihinsel veya ruhsal bir farklılık yoktur. Aradaki tek fark yaştır. Fakat bir kadın erkekleri eleştirirken sevmedikleri adama “oğlan çocuğu”, sevdiklerine ise “adam gibi adam” der. Erkeklerden ise kadınlara dair böyle laflar duymazsınız. Kadınların aksine, erkeklerin yaşla birlikte aşması gereken ve erkeğin kalitesinin ve karakterinin ispatı olan engeller vardır. Bunlar erkeğe saygı duyulmasını sağlar. Korkusuzluk, özgüven, cesaret güç ve onur gibi… Bu yüzden erkek olunur diyorum. Acı, sefalet, zorluklar ve kalp kırıklıkları erkekleri oğlan çocuğundan adama dönüştüren şeylerdir.

Çatışma ve acı, maskülen bir zihin yapısını oluşturan unsurlardır. Bir erkek çatışmalarla uğraşmadan ve geriye dönüp hatalarını analiz etmeden adam olamaz. Erkekliğin alameti deneyim ve zorluktur, düzensizlikten rahatlığa geçiş süreci erkeğin içgüdüsel olarak takip ettiği bir yoldur. Erkekler güçlenerek oğlanlıktan adamlığa geçmek için hayatlarındaki acılara mantıkla yaklaşmak zorundadır. Erkek doğulmaz; çünkü konfordan gerçek bir adam çıkmaz. Kanlı savaş meydanlarında erkek olunur. Bu savaş ekonomik, psikolojik veya bunların bileşimi şiddetli bir savaş olabilir. Dolayısıyla erkekler bir nevi askerdir, korkusunu bastırmayı ve adrenalini besleyerek gelişmeyi öğrenmiş bir bireydir. Adamlığın ruhu budur. “Adam” kelimesinin gerektirdiği kudrete layık bir erkek olabilmek için bu süreçten geçmek gerekir.

Madde 20. Bekâr Anneler Zayıf Erkekler Yetiştirir

Bekâr annelerin erkek çocuklarını yetiştirecek becerileri yoktur. Daha doğrusu, erkeğe maskülen gelişimi için gereken rehberliği sağlayacak malzemelerden yoksundurlar. Bu yüzden potansiyeline ulaşamayan erkek çocukları disiplinden uzak kalır ve hayatta bir amaçları ve hedefleri olmaz. Kötü disiplin, pasiflik ve düşük özgüven getirir, bu özellikler de etkileyici değildir ve erkeğin romantik ilişkilerdeki başarısını düşürür.

Madde 21. Halo Etkisinin Önemi

Sosyal pazar değeri her şeydir. Düşük statülü bir adamın söylediği şey “iğrenç” bulunurken aynı şeyi güçlü ve yüksek statülü bir adamın söylemesi kadına “flörtöz” veya “seksi” gelebilir. Hal böyleyken erkeklerin fiziksel açıdan her zaman en yüksek standartta olması lazımdır. Çünkü bu durum hayatınızı cinsellik dışında sosyal ve maddi alanlarda da kolaylaştırır. Ne kadar iyi görünüyorsanız o kadar olumlu tepkiler alırsnız. Dış görünüş olarak çekici insanlara karşı daha az önyargı beslenmesine hale etkisi denir.

Madde 22. Testosteron ve Sağlık

Beslenme ve egzersiz, potansiyelinize ulaşmanız konusunda son derece önem taşır. Obez, düzenli uyumayan ve kötü beslenen bir erkek düşük enerjilidir ve verimli olamaz. Bu insanların zihinsel durumu başarılı olmaya yeterli değildir, üstlerinde sürekli uyuşukluk vardır. Erteleme hastalığı, hareketsiz bir hayat yaşayan bir erkeği yavaş yavaş öldüren bir zehirdir. Fiziki olarak aktif adamlar işlerini halleder. Egzersiz sizi sadece o anda harekete geçirmez, aynı zamanda sürekli devam edecek bir enerji aşılar. Düzenli fiziksel aktivite ve iyi beslenme, seçenek değil zorunluluktur.

Doymuş yağ tüketerek ve en az 8 saatlik gece uykusu alarak doğal testosteron seviyenizi artırın. Ağırlık kaldırarak antrenman yapın, haftada en azından üç kere squat, bench press ve deadlift antrenmanlarına gidin. Her antrenmandan önce mutlaka bir gün dinlenin. Erkek zihnini tam kullanılabilmek için vücuduna iyi bakmalıdır. Yüksek testosteron zihninizi berraklaştırır, özgüven verir ve enerji seviyenizi yükseltir.

Madde 23. Eğitimin Feministleşmesi

Modern eğitim, erkek çocukları ve genç adamlara karşı taarruz için inşa edilmiş sosyal mühendisliğin kalesidir. Kadın öğretmenlerin sayısı erkekleri geçiyor ve yükseköğrenim kurumlarında varlıklarını daha çok hissettiriyorlar. Eğitim kurumlarındaki kadın hocaların ve öğrencilerin erkeklere karşı cinsiyetçi tavırları erkekleri akademik dünyadan uzaklaştırıyor. Bu genç adamları kaybedecekleri apaçık belli olan bir yarıştan çekildikleri için suçlayabilir miyiz? Tabii ki hayır! Feminizmle kol kola giden politik doğruculuk, umut dolu ve enerjik bir erkeğin motivasyonunu, umutlarını ve onurunu kırmaya yetiyor. Modern akademik dünya, erkeklerin ruh sağlığı açısından yararlı bir ortam değil. Sözde ilerici sosyal mühendislik, modern erkeğin zihinsel sağlığını tamamen kötüleştiriyor.

Eğitim gören bir erkekseniz ve bu sürecin psikolojik anlamda yıpratıcı olduğunu düşünüyorsanız serbest çalışmanızı sağlayacak bir meslek veya beceri öğrenmenizin ya da iş kurmanızın vakti gelmiş demektir. Maddi özgürlük, sadece özgüven sağlamakla kalmaz, aynı zamanda bir erkeğin politik doğruculuğa bulanmış beyaz yakalı dünyasından da kaçmasını sağlar. Mühendislik veya inşaat gibi ileri derece yetenek veya risk gerektiren sektörlerde kadınların sayısı düşüktür, böyle ortamlarda erkek düşmanlığından uzak bir sığınak bulabilirsiniz.

Tamircilik, elektriçilik, tesisatçılık gibi çoğu meslekte erkeklerin sayısı ezici çoğunluktadır. Dolayısıyla işyerindeki olumsuz kadın baskısından kaçmak için bu alanları tercih edebilirsiniz. Yaşamınızı sürdürmek için bir işe ihtiyacınız olduğu için maddi bağımsızlık bir erkeğin adam olmasının gereğidir. Girişimci olan veya erkeklerin çok olduğu alanlarda çalışan erkekler, beyaz yakalılara göre daha iyi durumdadır. Çünkü erkekliklerini bastırmak zorunda kalmazlar, istedikleri gibi davrandıkları için işlerini kaybetme korkuları yoktur. Kurumsal şirketlerde erkeklere karşı sergilenen olumsuz tavır akademinin bir yansımasıdır.

Madde 24. Kadınlar Neden Erkeklerle Arkadaş Olur?

Kadınların erkeklerle arkadaş olma sebebi, erkeklerin daha ilginç, eğlenceli, oturaklı ve uyumlu olmasıdır. Ayrıca, güzel bir kadın hiçbir şey sunmadan erkeklerden iyilik görebileceğinin de farkındadır. Bu yüzden eli yüzü düzgün denilebilecek kadınlar bile bu durumdan fayda sağlamaya kalkar. Erkeklerin kadınlarla arkadaş olma sebebi ise arkadaşlığın sekse giden yoldaki ilk adım olduğunu düşünecek kadar salak olmalarıdır. Kadınlar da bu yanlış inanışı kullanarak erkeklerin hiçbir şey elde etmeden zaman, para ve enerji harcamasından yararlanır. Arkadaşlığın yatağa giden bir yol olmadığını anlayan erkekler, kadınlarla arkadaşlığın anlamsız olduğunu görür. Bir erkeğin arkadaşlığı kadınınkinden daha değerli olmasına rağmen kadın arkadaşlık karşılığında seks sunmaz; çünkü sevilmeniz sevişilecek bir adam olduğunuz anlamına gelmez. Kadınlar da bu sorunun tam tersini yaşarlar. Çünkü kadınlar arkadaştan çok sevişilecek biri olarak görülür. Erkeklerin sevişmek, kadınların ise sevilmek için uğraşması gerekir.

Bir kadın sadece kendi ihtiyaçlarını düşünür, sizinkini umursamaz. Bir erkek nasıl ki karşıdaki kadını seks için kullanıp atabilirse kadınlar da erkeğin duygularını ve parasını kullanıp atabilir. Kadın sizin zamanınızı harcamaktan, sizi bir eğlence kaynağı olarak kullanmaktan ve hiçbir şey vermeden sürekli şikâyetlerini size anlatmaktan memnuniyet duyar. Arkadaşlığı daha değerli olan bir erkek için bu kötü bir anlaşmadır. Eğer sürekli takıldığınız bir hatunla sevişemiyorsanız yüzde 99 ihtimalle kötü bir anlaşma yaptınız demektir.

Çekici bulmadığınız halde size ilginç gelecek ve arkadaşınız olabilecek kadınların sayısı pek azdır; çünkü kadınların çoğu şahsiyetten yoksundur. İşleri güçleri dedikodudur. Kadın, sıkıcılığın en somut örneğidir. Çoğu kadının seksten başka sunabileceği bir şey yoktur; çünkü başarılı olmak için kendilerini geliştirmeleri gerekmez. Bu yüzden kadınların çoğu komik veya ilginç olmak için uğraş göstermez. Kaliteli bir arkadaşlık arıyorsanız erkekleri tercih edin. Bir kadınla sıkıntıdan öleceğiniz kadar çok muhatap olmak zorundaysanız (ki muhtemelen olacaksınız) yapılacak en iyi şey onunla dalga geçmektir. Kadınları ilginç hale getirmenin tek yolu onlara takılmak, hatalarını yüzlerine vurmak ve sürekli uğraşmaktır. Yoksa sıkılırsınız ve dünyanın en sıkıcı kitabını okumayı bir kadınla oturup iki çift laf etmeye tercih edecek hale gelirsiniz.

– SERİNİN SONU –

Çeviri: The Red Pill Constitution

Kırmızı Hap Anayasası – Bölüm I

Illimitable Men‘in kaleminden çıkan ve kırmızı hap dünyasının özeti niteliğindeki bu metni paylaşmak için aslında geç bile kaldık diyebilirim. Bugüne kadar bu sitede kadınlar ve ilişkilere dair okuduğunuz her şeyi özetleyen bir başucu eseri. Tek seferde yutmalık bir kırmızı hap. 

Madde 1. Feminizm, Acındırma, Güç ve Ayrıcalık

Feministler, erkeklerin güçlü olmasını sağlayan ayrıcalıkları elde etmek istiyorlar. Kadınlara faydası olan durumlarda (hesabı erkeğin ödemesi veya cesaretin erkekten beklenmesi gibi) “gelenekçi” davranırken bu geleneklerin önlerini kestiği durumlarda ise (önüne gelenle yatan kadının kınanması, kadınların liderliğine güvenilmemesi vs.) birden “ilerici” kesiliyorlar. Bu amaca ulaşmak için kadınların toplumdaki “yumuşak gücünün” (yani cazibelerinin) etkisini örtbas etmeye çalışarak kadınları ve erkekleri sadece görünürdeki güç (ekonomik ve siyasi) üzerinden kıyaslıyorlar. Bu tek taraflı bakış açısının gücü, insanların kadınlara karşı duyduğu acıma hissinden geliyor. Böylece kadının güçsüz olduğu masalı kendilerine daha fazla güç olarak geri dönüyor.

Feminizm, hümanist eşitlikçilik kisvesine bürünmüş bir kadın ayrıcalığı hareketidir. Erkeklerin bariz şekilde üstün olduğu alanlarda kadınların beceriksizliğini haksızlıkmış gibi göstererek erkekleri suçluyor ve söz konusu alanlarda kadınlara öne çıkarılmas için önünde hukuki düzenlemeler yaptırıyorlar. Bu sayede kadınlar, erkeklerin eskiden beri iyi olduğu sahalarda toplumsal kazançlar elde etmeye başladı.

Kadınlar, yumuşak gücü sessiz sedasız kullanmaya devam ediyor. Sosyal etkileri ölçmek zor olduğundan güzellik ve acındırma eşitliği bozan faktörler olarak görülmüyor. Feministler bu durumun ne kadar gülünç olduğu anlaşılmasın diye ev işi gibi ekonomik değeri son derece düşük becerileri göz önüne çıkarıyorlar. Dolayısıyla böyle küçük ekonomik değerleri ölçerken kadın güzelliği veya kırılganlığının etkisini hesaba katmamak ikiyüzlü bir davranıştır. Erkeklerin sert gücü tekeline aldığı tam tersi durumlarda zayıf kalan erkeklere destek sağlanması, 50 seneyi aşkın bir sosyal mühendislik sayesinde mümkün olmuştur. Beceriksiz olduğu halde saygı görme ayrıcalığı, kadınlara has ve nedense pek az dile getirilen bir sosyal avantajdır. Zaten feministler de ideolojik temelini bu psikolojik dayanak üzerine kurmuştur.

Terazinin bir kefesinin kadınlar lehine ağır basmaya başladığı zamanlarda benzer bir erkek hareketi ortaya konulamadı. Bunun başlıca sebebi, toplumun erkeklere pek acımamasıdır. Merhamet arayan bir erkek, yardımdan ziyade bu zayıflığından ötürü hakir görülür. Bu yüzden, kadınların ekonomik ve siyasi gücünü doğuran psikolojik mekanizma erkekler için çıkmaz sokaktır.

Madde 2. Kadınlar, Mantık ve Duygusal Muhakeme:

Kadınlar mantıksız ve tutarsızdır. Elbette mantık kapasiteleri vardır; ama bunu kullanmaya pek meyilli değillerdir. Fabrika çıkışlarında mantık olmadığından mantıklı davranmak için daha fazla çaba harcamak zorundadırlar. Erkeklerinse mükemmel olmasalar bile mantığa yatkınlığı kadınlara göre daha fazladır. O yüzden tüm dünyada erkeklerin muhakeme ve karar verme becerisi daha üstündür.

Kadın mantıklı olmaya çalışsa bile duygusallığa hemen geçiş yapabilir. Bu özelliğinden ötürü bir kadın ne kadar zeki olsa da sağduyusunu kaybetmeye daha meyillidir. Kadınların akıl yürütme konusunda kötü olmalarının nedeni budur. Çünkü bir kadın kararlarını mantıktan ziyade o anki duygusal durumuna göre alır. Adil ve mantıklı olanın ne olduğunu görse bile o andaki duygu seline kapılır kapılmaz bunu inkâr edip sırf “doğru olduğunu hissettiği” şeye yoğunlaşacaktır. Bir kadının mantıklı bir şey duyduğu anda duygularına yenilip “Umrumda değil!” dediğine ve ağzından ondan başka herkese mantıksız gelecek sözler çıktığına hepiniz şahit olmuşsunuzdur. İşte bu “solipsizm” dediğimiz olayın en belirgin örneğidir. Solipsizm, bir kadının dış etkilere kendini kapatıp duygularına göre karar vermesidir. Hal böyleyken bir kadının kararsız ve çelişkili davranmasını beklemek gerekir. Kadınlar kaypaktır, akıllı adam kadınların dediklerinden çok yaptıklarına bakan adamdır.

Madde 3. Kadınların Manipülatif Doğası:

Kadınlar, doğası gereği çıkarcıdır. Ortalama bir erkeğe göre ikna ve sosyal manipülasyon konusunda çok daha başarılıdırlar. Cinsiyetler arasındaki bu farkın evrimsel temeli, kadınların bedensel olarak daha güçsüz ve zayıf olmasından kaynaklanır. Bu sayede erkeklerle rekabet etmek yerine onları etkileyip kullanmayı öğrenmişlerdir. Yani kadınların gücü fiziki güçten ziyade zihinsel bir güçtür. Fiziki şiddet yasadışıyken duygusal şiddet böyle değildir. Dolayısıyla fiziksel şiddet isteğini bastırıp duygusal şiddete yönelmek kadınlar için sosyal bir avantajdır. Bu sayede hukuk sistemi tarafından yargılanma tehlikesiyle karşılaşmadan toplumda istediklerini elde ederler. O yüzden erkeklerin de duygusal şiddet konusunda kadınlar kadar becerikli olmayı öğrenmesi gerekir.

Hukuk, erkeğe karşı uygulanan duygusal şiddete ceza vermez. Çünkü fiziki şiddet görünür ve ölçülebilirken (tabii bu kadının erkeğe fiziki şiddet uyguladığı durumlarda pek geçerli değil) duygusal şiddet karakterle ilgili bir sorundur ve yasaya göre değerlendirilemez. Erkeğin kızınca yumruk atmak istediği gibi kadınlar da kızınca sizi perişan etmek ister. Zihinsel yaralanmaların da fiziksel olanlar kadar can yakıcı olduğu su götürmez. Özetle, kadınlar erkeklere göre duygusal açıdan daha agresiftir.

Madde 4. Kendini Kısıtlayan Genetik Belirleyicilik

Zengin ve/veya başarılıysanız ırkınızın hiçbir önemi yoktur. Küçük beyinli çoğu erkek, beyaz, siyah, Asyalı, Hintli, Arap olmak gibi yüzelsel kimliklere takılıp kalmıştır. Hepiniz dünyaya kendi etnik kökeninizin getirdiği bir bakış açısıyla yaklaşıyorsunuz. Örneğin Batı ülkelerindeki beyaz olmayan kişiler, etnik kimliklerinden ötürü utanç veya öfke duyarlar. Özellikle Asyalılar beyaz olmayı yücelterek kendi kültürlerine karşı içlerinde bir nefret büyütürler. “Hiçbir zaman mükemmel olamam çünkü beyaz değilim” düşüncesi hastalıklı bir kafa yapısına işarettir. Çünkü bu düşünce sizi sınırlayan ve özgüvensizlik aşılayan bir inanıştır. Yaşadığınız yerde beyaz adam üstün görülüyor olabilir; ancak güç, tüm etnik engelleri aşar ve para da güç demektir. Kızların dalga geçeceği ufacık bir çükü olan 1.60’lık bir erkekseniz bol sıfırlı bir banka hesabı ve özgüvenli bir duruş bunu telafi edecektir.

Beyazlara kızarak veya onları kıskanarak hiçbir yere varamazsınız, bu aşağılık duygusunu yenmeniz gerekiyor. Kendinizi ırkınızdan ötürü harap etmek yerine başarılı olmaya çalışın. Erkekler, hayatlarında bulundukları konuma göre ölçülür. Başarılı adam sevilir, başarısız olan sevilmez. Değiştiremeyeceğiniz özelliklerinize bakıp üzülmek zihninizi kirleterek başarılarınızı engeller. Kökeninizden utanmayın; çünkü değiştiremeyeceksiniz.

Madde 5. Hipergami ve Dal Değiştirme:

Kadın hipergamisi erkeklere ikili bir bakış açısıyla yaklaşır. Onlara göre bir erkek ya üstündür ya da değildir. Bir kadın karşısındaki erkeğin değersiz olduğunu düşünüyorsa onunla asla sevişmez. Ancak üstün gördüğü bir erkekle yatabilir. Bu yüzden kadınlar erkeklerin üstünlüklerini kanıtlayacak şekilde güç sergilemesini bekler. Bir kadın kendini erkekten aşağıda görüyorsa ona karşı arzu duyar. Buna da hipergami denir. Bir nevi sosyal merdivende yukarı çıkma isteği de diyebiliriz. Hipergaminin etkisinden ötürü kadınlar yakışıklılık, zenginlik, özgüven, popülerlik gibi yüksek statü göstergelerine ilgi duyarlar.

Hipergami çok farklı şekillerde ortaya çıkabilir. En çok görülen örneği para avcılığıdır. Yani bir kadının bir erkekle sırf parasından ötürü birlikte olmasıdır. Daha az çıkarcı ilişkilerde ise kadınlar kendisinden daha özgüvenli buldukları erkeklerle sevgili olurlar. Genel olarak özgüveni düşük kadınların hipergami dürtüsü de düşükken egoist olanlarınki daha yüksektir.

Hipergami fırsatçılığı doğurur. Hipergamisi kontrol altında tutulmayan bir kadın daha yüksek statülü bir adam bulduğu anda aldatacaktır. Eğer bu adam kendisiyle uzun dönemli ilişkiye hazırsa birlikte olduğu adamı bırakıp ona koşması yüksek bir ihtimaldir. Bu eyleme “dal değiştirme” denir. Muhafazakâr bir aile hayatı ve güçlü bir aile reisi figürüyle kontrol altında tutulmayan hipergami, kadınların aşırı derecede fırsatçı ve sadakatsiz olmasına yol açar. Gelenekçi toplumlarda kadınların hipergamisi aile, toplum ve kültür tarafından dizginlenir ve kadınların “daha iyisi gelene kadar beklemesine” izin verilmeden yaşıtı biriyle evlenmesi sağlanır.

Bazı kadınlar diğerine göre daha hipergamik olabilir; ama her kadın mutlaka hipergamiktir. Bunu bir ölçek gibi düşünün, her kadının farklı bir hipergami derecesi var. Hipergami Pandora’nın kutusu gibidir. Bir kere içine girildi mi bir daha çıkmak zordur. Kadın ne kadar deneyimliyse hipergamisi o kadar çoğalır ve ilişki materyali olmaktan o kadar uzaklaşır. Aile kurma ve annelik için en uygun kadınlar, hipergamisi kontrol altında tutulanlardır. Maddecilik ve hafifmeşreplik hipergamik davranışlardır, kadındaki “sürekli daha iyisini isteme” duygusunun bir göstergesidir. Bu kadınlarla ciddi ilişkilerden kaçınmak gerekir. Tutumlu ve alçakgönüllü kadınlar uzun süreli ilişkiye daha uygundur.

Madde 6. Yüzde 80/20 Kuralı:

Yüzde 80/20 kuralı, hipergaminin doludizgin yaşandığı toplumlarda erkeklerin yüzde 20’sinin kadınların yüzde 80’i ile yatacağını anlatan teoridir. Bu durum, pareto ilkesinin cinsel ilişkilere uyarlanmış halidir. Sadece evlilik yanlısı muhafazakâr toplumlarda her erkeğin kendi sosyal çevresinden bir kadınla evlenmesi garantidir. Aile düzeni yıkılıp zevkine düşkünlük topluma yayıldığı zaman görülecek doğa düzen yüzde 80/20’dir.

Madde 7. Aşk Hiyerarşisi:

Aşk, kadının hipergamisinin doyurulmasından ibarettir. Bir kadın sizden iyi olduğunu düşünürse size saygı duymaz. Size saygı duymazsa da size âşık olamaz. Çünkü kadınlar erkeklerden farklı şekilde severler. Kadınların aşkı, hayranlık ve saygının bir birleşimidir. Saygı da güçten doğar. Dolayısıyla sevilmek istiyorsanız güçlü olmak zorundasınız. Zayıf bir erkek her zaman hor görülür. Hipergami kadına güçsüz olan erkeğin aşka layık olmadığını telkin eder.

Kadınların aşkı faydacıdır. Karşısındaki erkeği koşulsuz olarak sevmeleri mümkün değildir. Bu tür bir karşılıksız sevgi sadece çocuklarına özeldir. Bu davranışlarının kaynağı Briffault Kanunu’dur. Fakat bir erkek karşısındaki kadına yaptığı şahsi yatırımdan ötürü karşılıksız bir sevgi duyabilir. Aşkın hiyerarşisi, erkekler > kadınlar > çocuklar şeklindedir. Yani kadınlar aşk ve para söz konusu olduğundan erkeklerden daha bencildirler. Erkeklerin aşkta fedakârlık yapması beklenirken kadın böyle değildir. Erkekler fedakâr, kadınlar fırsatçı âşıklardır.

Devamı gelecek… 

Çeviri: The Red Pill Constitution

Sevgi ile çekicilik farklı şeylerdir.

Birçok erkeğin kabul etmek çok zorlandığı gerçeklerden ikincisi (birincisinden Aşk Hiyerarşisi yazısında bahsettik):

Affection is not same as attraction. Yani “sevgi / şevkat ile çekicilik aynı şey değildir”.

Aslında bu Aşk Hiyerarşisinde bahsedilen gerçeğin uzantısıdır :

Erkek doğasının aptallığı, kadının anaç içgüdülerinin özüyle ilgili sadakatin, romantik aşk için de ulaşılır olduğuna dair inançtır. Erkek budala bir şekilde, annesi kendisini nasıl sevdi ise idealleştirdiği kızarkadaşının da kendisini öyle seveceğine inanır. Kadınların çocuklarını nasıl sevdiklerini gözlemleyerek kadınların büyük bir sevgi kapasitesine sahip olduğunu çıkarır. Bu doğrudur, kadınların büyük bir sevgi kapasitesi vardır. Ama maalesef bu büyük sevgi sadece çocuklarına reserve edilmiştir ve erkeklerinin ulaşımına açık değildir. Bu nedenle erkeğin kadın aşkı konusundaki ideali gerçekçi değildir.

Kadınlar, zayıf erkekleri en fazla sevebilirler, ama onlara çekim duyamazlar. Bunun tam tersini söylemelerine rağmen. Her yerde, duygularını açabilen, zayıflıklarını paylaşan erkekler istediklerini söyleselerde, böyle erkeklere en fazla şevkat duyarlar. Ama onlarla cinsel partnerlik fikrinden iğrenirler.

Kadınlar masküliniteyi çekici bulur ve arzularlar. Maskülinite ise güç ve dayanıklılık demektir. Oysa iyi çocuk olmak tam tersine erkeksi hiçbir güce sahip olmamak demektir. İyi çocuk, maskülin erkeğin zıttıdır.

Bir kadının önünde iyi çocuk olduğunuzda, ona “benim hiçbir gücüm yok” mesajı gönderiyorsunuz. Onun için, tüm çerçeveyi ve gücü istediği anda kadına verebilecek bir sünepeden başka birşey değilsiniz.

Bir erkek olarak, her zaman ama özellikle de cinsel partneriniz olmasını istediğiniz veya olan kadının yanında güçlü olmalısınız. Zayıflıklarınızı, dertlerinizi, duygusal çalkantılarınızı kendinize saklamalısınız. Eğer derdinizi kadınınızla paylaşırsanız, sizi arzulayan kadının arzu seviyesi düşer, bunu yeterince uzun süre yaparsanız, geriye sadece sevgi ve şevkat kalır. Şefkat, kadının çocuğuna reserve duygularıdır, size kullanılmak için orda değillerdir. Olurda bu duygular size yönelirse, sizi kadının çocuğu haline getirir ve bu da sizi cinsel partnerlikten çıkarır.

Eğer dertlerinizi paylaşmanız gerekiyorsa, erkek arkadaşlarınızla paylaşın. Düşen bir erkeğe yabancı bir erkeğin yardım etme / edebilme olasılığı, tanıdığı bir kadının yardım etme olasılığından daha fazladır. Erkek arkadaşlarınız yoksa en kötü gelin burda paylaşın. Ama kadınlarla ve özellikle de kadınınızla paylaşmayın. Unutmayın, kadınınıza arkadaş gibi davranırsanız, gerçekten arkadaşı olursunuz ve artık erkeği olamazsınız.

Kid Rock’tı sanırım şöyle güzel bir laf etmişti. Kadınınıza derdinizi anlattığınızda tabii ki “aşkım merak etme bunu beraber aşacağız lafını duyacaksınız. Ama hiç kendinizi kandırmayın. O andan itibaren geri sayım başlamıştır. Eğer alarm çalmadan düze çıkmazsanız, başınız dertte”.

Eğer ağlamanız gerekiyorsa gidin helada ağlayın. Bir hastalığınız varsa, bu doktorla sizin aranızda. Gidin bir yardımlaşma grubuna katılın. Babalarımız bunu çok iyi biliyordu ve kadınlar önünde bugün ortalama bir erkeğe çok kasıntı gelen davranışlarının sebebi buydu :

Yaşlı adam hasta yatağında, gebermesine ramak kalmış, hala gürlemeye, sertlikler yapmaya devam ediyor. Çevresindeki kadınlar da sessiz ve anlayışlı koştururken, bir yandan da onu hoş tutmaya uğraşıyorlar. Bu durumun ne kadar gülünç olduğunu çocukken bile görüp hem gülmüş, hem de adama çok kızmıştım (Ulan be adam! canın çıkmış hala kadınlarına eziyet ediyorsun! Daha güler yüzlü olsan ne olur?). Şimdi düşününce (davranışı hala onaylamasam da) bir açıdan adamı haklı bulabiliyorum. Çünkü üstlendiği rolü son anına kadar sürdürmeye gayret ediyormuş…

Şevkate oynamak sizi Oyunsuzluğun hazin sonundan kurtarmaz, o sonu hızlandırır.

Bunun bir uzantısı ise, çoğu erkeğin oyunsuzluğuna alternatif olarak kullandığı ve hemen her zaman hüsranla sonuçlanan, kendini aşağılama taktiğidir. Rollo Tomassi Baba’nın bu yaygın beta oyunu ile ilgili özel demirden kanunu var, unutmayın :

Tomassi’nin 9 Numaralı Demirden Kanunu

ASLA, kendini küçültme, bir kadına güçsüz, kırılgan olduğunu ima edecek bir söz söyleme. Bu kendi tetiklediğin bir felaket ve tam anlamıyla senin onun için ödül olma mantığının karşıtı. Bir kez kendini aşağıya doğru ittiğinde bunun geri dönüşü yok.

Bu konuyu açalım. Burda anlatmaya çalıştığımız kadının acıma duygusuna oynamak. Büyük hata. Çekiciliği acıma duygusundan daha hızlı öldüren çok az şey vardır.

Demirden Kanunlar yazısında güzel bir örnek var. Ben de bu siteye sıcak sıcak gelen bir vaka çalışmasından örnek vereyim :

Kız: İyi geceler , tatlı rüyalar.

Erkek: Sana da. Sınavdaki kötü not için üzgünüm herşeyi düzelteceğim.

Kız: Ha şey neden böyle birşey dedin ?

Erkek: Hep sana mücadele etmen gerektiğini söylemiştim ne olursa olsun gücünü kaybetme demiştim fakat bir anlığına ben kaybettim.

Kız: Düzelteceksin

Erkek: Söz veriyorum.

Kız: Bana karşı sorumlu hissetmeni istemiyorum aslında.

Burda Tomassi’nin 9 Numaralı Demirden Kanunu ihlal ediliyor. Sonuç ortada. Ne seviyede kasmanız gerektiği ile ilgili o yazıya yazmıştım. Burada tekrarlayayım :

İkincisi, Rollo’nun dediği gibi kendini aşağılamak, kırılgan göstermek ya da yenilgilerini paylaşmak, “duyarlı ve kırılgan tarafını gösteren erkek” olmak oyunsuzluğa çare değildir. Feminen kız çerçevesidir. Çok ölümcül hatadır. Yenilgini paylaşmışsın.

Sen Supermensin unutma. Supermen işemez bile bırak yenilmeyi. Yıllar önce yırtık bir abim bana kızla ilk buluştuğunda sakın tuvalete gitme demişti. Sebebini sorunca da “sen supermensin oğlum. Süpermenler işer mi, sıçar mı?” demişti. Bu abartı olabilir ama ana fikir şu : sen supermensin. Sen sınavda yenilmezsin. Yenilsen de bunu asla paylaşmaz içinde halledersin.

Maalesef arkadaşlar. Süpermen işemez, sıçmaz, hastalanmaz, yenilmez. Bunları Klark Kent yapar. Süpermen’in çişi gelince gider Klark Kent olur, ondan sonra tuvalate gider. Lois Lane ise kime deli olur, kimi ‘sever’ biliyorsunuz. Süpermen asla Klart Kent olduğunu Lois’e göstermez. (bizim eskiden ne güzel rol modellerimiz vardı, sizin böyle modelleriniz yok maalesef).

Erkekler yanında tamamen salıp gidecekleri ruh ikizini, bu kadın milleti içinde BİRtanesini. Onun yanı, performans beklentisinden ve stresten uzak, kasmadan, arkadaşça, dostça, sevgi ve şevkat içinde boğulacağı gizli cennettir. Biz ise diyoruz ki, bu MASALDIR. Siz buna kasmak diyorsunuz ama bu MASKÜLİNİTEDİR. Eğer bu terimi kullanmak istiyorsanız evet kasacaksınız. Hem de, sıkı durun :

Kadınla karşılaştığınız ilk saniyeden, onu son gördüğünüz ana kadar sürekli ‘KASACAKSINIZ’.  Bir kitap yazıyorum, ondan sneak peak vereyim (bu bölüm aynı zamanda ilişki öncesinde alfa olup, ilişkide beta olmak ne demek açıklıyor):

Unutmamanız gereken bir başka nokta da kadınınız ne kadar içinize düşerse düşsün, Erkek Adam olmayı asla bırakmamanız gerektiğidir. Sosyal koşullanmanın erkeklere aşıladığı masallardan biri de, hayatının kadınını bulup, onunla dertsiz, tasasız bir sonsuz aşk yaşamaktır. Bulduğu kadın hayatının kadını olduğundan, onu o olduğu için sevdiğinden ve onu her haliyle seveceğinden (!), erkek ilişkide Erkek Adam olmayı bırakır ve bir süre sonra da kadının kendisinden soğumasını izlemek zorunda kalır.

Artık kızı tavladım, işleri biraz salabilirim derseniz büyük bir hata yaparsınız. Eğer bu hataya devam ederseniz de ilişki hızla bozulmaya başlar.

Birçok erkek, kızı tavlayana kadar doğru zihin yapısındadır ama bir kez ilişki başladı mı, özellikle de kadın büyük bir ilgi gösteriyorsa, bu erkekler artık “gerçek” benliğine dönebileceğini düşünür. Oysa dönmek istediği, yıllardır içinde yaşadığı için oldukça aşina olduğu ve rahat hissettiği feminen beyin yıkamasıdır.

….

Kadın size ne derse desin, onun iltifatlarına iltifatlar ile cevap vermeyin. Böyle yaparsanız, kadının iltifatlarının hızla kesildiğini göreceksiniz.

Yine aynı şekilde kadın size ne derse desin, ilk seni seviyorum diyen olmayın, ilişki 3 – 4 aylık olmadan seni seviyorum demeyin ve bu kelimeleri çok sık söylemeyin.

Şimdi burayı çok dikkatli okuyup özümseyin:

KADIN İLTİFAT ETMEDİĞİNİZDEN, “SENİ SEVİYORUM” DEMEDİĞİNİZDEN NE KADAR ŞİKAYET EDERSE ETSİN, ASLINDA İLTİFAT ETMENİZİ VEYA “SENİ SEVİYORUM” DEMENİZİ İSTEMEZ!

Zira bu sadece siz yelkenleri suya indirecek misiniz diye bir testtir. Beklenti, kadına boyun eğmeyerek testi geçmenizdir. Yani kadını tatmin etmek istiyorsanız, onun istediği gibi (testi geçen) biri olun.

Kadınlar onlardan büyülenmeyen, onlar için eriyip bitmeyen erkeklerden hoşlanırlar. Böyle bir erkek çok daha seksidir. Nazik olmamanızı tavsiye etmiyorum, ama dominant olmayı hiçbir zaman elden bırakmamalısınız.

İyilik değil zayıflık

Çok duyarım, siz de duymuş hatta söylemişsinizdir : “Ona çok iyi davrandım, onun için şunu şunu yaptım. Neden beni sevmedi (de o kötü çocuğu sevdi).”

Bırakalım artık bu “iyi” maskesini. Siz de çok iyi biliyorsunuz ki buradaki iyi çocuk erkek iyi falan değil, zayıf. İyi çocukların ortak özellikleri, kendileri ne kadar farkında olmasalar da, kadına ihtiyaç duymaları. İhtiyaç bir zayıflıktır ve dünya üzerindeki hiçbir kadın, zayıflık gösteren ve birine muhtaç olan bir erkeği çekici bulamaz. İyi çocuk oyunu, kadın – erkek ilişkilerinde, erkeğin kamikaze oyunudur.

Bu “iyilik yaptım nankör kevaşeden kötülük buldum” hikayelerinin ayrıntısını dinleyin, şu gerçek yüzünüze hemen çarpar : Erkek fazla iyi ve naziktir ve bu doğal değildir. Bu şekilde davranmak bir erkeğin cinselliğini ve maskülinitesini engeller ve gizler. İyi, şevkat uyandıran çocuk olmak beyni tamamen yıkanmış erkeğe doğal görünür.

Yani kadını, erkeğin farketmediği bir gerçeği, o erkeğin iyi değil zayıf ve sinsi olduğu gerçeğini, farkettiği ve bu nedenle de doğal olarak erkeği reddettiği için suçlamak hiç adil değil.

Vaka Çalışması – Yapılmaması Gerekenlerden Gerçek Bir Örnek – 1

Blogu uzun bir süredir takip ediyorum ve çok şey öğrendim. Red Pill forumunu da takip ediyorum tabi ki. Hatalarımı kabul etme konusunda bir problem yaşamıyorum tam tersi paylaşmam gerekenleri de blogla veya sizinle paylaşmak istiyorum. Uygun görürseniz yayınlayabilirsiniz. Yayınlama gereği duymasanız bile okuyup yorumlamanız bana çok şey katacak. Olayın özeti Meriçliğin ve betalığın ötesi bir durum. Bunları görüp yapmasınlar diye paylaşıyorum ki zaten bu blogdan birşeyler öğrenmiş insanların bu duruma düşeceğini zannetmiyorum. Bu benimle kız arasında geçen konuşma. Kızla aynı sınıftaydık ve bildiğiniz üzere sınıfın Whatsapp grubu kuruldu. Ben kıza mesaj atmayı düşünüyordum ama beklemediğim bir şekilde ilk mesajı bana kız attı. Konuşmalar gayet iyi gidiyordu fakat sık mesaj atmam bir hataydı ki Erkek Adam Bloğunda da buna değinildi. 2 haftalık sürecin sonlarına doğru ben umursamayan ve bir kıza ihtiyacı olmayan adam havasından çıkınca haliyle işler yokuşa sürüklenmiş oldu. Kız benim davranışlarımın değiştiğinin farkına varınca benim ondan hoşlandığım düşüncesine de kapılmış oldu. Konu gece bir şekilde bu yöne kaydı ve 2 gün içinde olanlar oldu. Konuşmaları zaten sizinle paylaşacağım. Yaptığım hatalara değineceğim ki daha tecrübeli olanlar daha farklı ve ayrıntılı yorumlar getirebilirler.

Kız: İyi geceler , tatlı rüyalar.

Erkek: Sana da. Sınavdaki kötü not için üzgünüm herşeyi düzelteceğim.

Kız: Ha şey neden böyle birşey dedin ?

Erkek: Hep sana mücadele etmen gerektiğini söylemiştim ne olursa olsun gücünü kaybetme demiştim fakat bir anlığına ben kaybettim.

Kız: Düzelteceksin

Erkek: Söz veriyorum.

Kız: Bana karşı sorumlu hissetmeni istemiyorum aslında.

Erkek: Neden ?

Kız: Bilmiyorum rahat hissettirmiyor.

Erkek: Hoşlandığımı mı düşünüyorsun ?

Kız: Hayır öyle bir fikirden bağımsız.

Erkek: Sana karşı sorumlu hissetmiyorum fakat fikirlerine önem veriyorum seni ayrı bir yerde görüyorum yeterli mi ? ( İşte y**rağı burada yemiş olduk bir anlamda. )

Kız:Yeterli değil. Açık değil. Oturmuyor tam bende sanırım.

Erkek: Açık mı olmamı istiyorsun

Kız: Bilmiyorum. Sanırım.

Erkek: Sana karşı içimde saf bir sevgi var ama bu öyle sıradan insanların anlattığı saçma aşk teorileri gibi bir şey değil.

Kız: Anladım.

Erkek: Artık uyu seni çok tuttum

Kız: Ben sanırım bana karşı oluşturduğun merakın dışında özel bir ilgi oluşturman fikrini oturtamıyorum. Mesela ben de seni çok merak ediyorum ama ben başka ilgimi çeken ortak ilgi alanlarımız olduğunu düşündüğüm herhangi bir insanı merak ettiğim gibi ediyorum. ( Ben seni arkadaşım olarak görüyorum anlamına geliyor bu )

Erkek: Bende neyi merak ediyorsun. Sormak istediğin bir şey olunca açıkça sorabilirsin

Kız: Sohbetimiz içerisine giriyor bunlar zaten

Erkek: Tamam o zaman problem özel ilgi mi

Kız: Özel ilgi ve kastettiğin sevgiyi biraz açar mısın

Erkek: Özel ilgi değil sadece seni diğer insanlar gibi sıradan görmüyorum anlatabildim mi

Kız: Evet

Erkek: Şimdi sevgiden mi bahsetmemi istiyorsun

Kız: Evet

Erkek: Sen ne hissediyorsun. Benim sana bakış açımı nasıl hissediyorsun.

Kız:Bilmiyorum. Bunu anlatmak istemiyorum sanırım.

Erkek: Özgür olmalısın

Kız: Bazen beni izlediğin hissine kapılıyorum

Erkek: İzlemek derken ne anlamda ?

Kız: Gün içerisinde

Erkek: Gözlerine bakmam gibi mi ?

Kız: Hayır aynı ortamda değilken mesela sen başka insanlarla sohbet ederken ben başka insanlarla koridorda. Bunun gibi.

Erkek: Yani bilerek mi geldiğimi düşünüyorsun. Takip etmek gibi mi

Kız: Takip etmek değil. Bakmak, gözlemlemek. Odak noktasının ben olması gibi.

Erkek: Seni gözlemlemeye ihtiyacım yok ki zaten çoğu şeyi anlattın bana.

Kız: Tamam

Erkek: İçine dert ediyorsun.

Kız: Rahat değilim.

Erkek: Bu benden mi kaynaklı ?

Kız: Bilmiyorum. Benden de kaynaklı bence

Erkek: Seni seviyor olma ihtimalim seni korkutuyor.

Kız: Evet

Erkek: Eğer sevseydim ne yapardın ?

Kız: Niye böyle şeyler düşünüyorum bilmiyorum.

Erkek: Peki neden korkuyorsun ? Önemli olan bu. Kırmaktan mı , kaybetmekten mi ?

Kız: Biri beni sevsin istemiyorum pek.

Erkek: Farkındayım seninle okulda çok konuşmamamın sebebi buydu. ( Kırmızı hapın acı tadını almaya başlıyoruz. )

Kız: Neydi.

Erkek: Sana karşı duygusal bir şey hissetme tehlikesine karşılık kaçıyordum.

Kız: Evet bence de iyi yapıyormuşsun. ( Hapın boğazdan inişi )

Erkek: Ama hissediyorum bu konuda senden özür dilerim. ( Bir de özür dileyerek sıvadık )

Kız: Hayır özür dileme

Erkek: Daha dikkatli davranmaya özen göstereceğim

Kız: Böyle hareketlerini kısıtlamasını istemem kimsenin bana karşı ama bu bir korku.

Erkek: Aklın karışıyor ve kendini iyi hissetmiyorsun. Bu benim için iyi bir durum değil ben kendimi düşünerek yaşayan birisi değilim.

Kız: Yani evet.

Erkek: Bunlara takılma bu benim sorunum. Artık uyumalısın.

Kız: Uyuyorum o halde

Erkek: İyi uykular

Kız: İyi geceler

Evet beyler gördüğünüz gibi olan oldu zaten geri dönüşünün olması da mümkün değil. Bu olaydan sonraki gün okula gittik ve aynı sınıfta olmamıza rağmen kıza hiç bakmadım bana dönüp baktığında hiç umrumda olmadı. Bir kelime bile konuşmadık. Kız neredeyse ağlayacak gibiydi 1 saat içinde sık sık bana baktı. Okul bittikten sonra eve gittiğimde bana şu mesaj geldi:

Kız: Konuşmayacak mıyız ?

Erkek: Neden bu kadar aklına takıyorsun ?

Kız: Neden mi? Ciddi mi soruyorsun bunu

Erkek: Evet

Kız: Bence bunun cevabını kendin verebilirsin.

Erkek: Ne cevap vermemi bekliyorsun. Seninle güzel şeyler paylaştık sırlarımızı anlattık. Bu yönden bu tepkiyi beklemiyordun bunu biliyorum ama dün beni izlediğini hissediyorum rahat değilim dedin ben de ona göre davrandım.

Kız: Ona göre böyle mi davranmak lazım. Kafanı çevirmek. Özür dilerim bunu söylediğim için ama çok kırıcı geldi fazlasıyla.

Erkek: Konuşmak istemediğimden değil ama öyle rahatta davranamazdım. Benim de senin gibi kendi yarattığım bir duvar var.

Kız: Pekala o zaman. İyi akşamlar diliyorum.

Erkek: Herşey normalmiş gibi davranıyorsun.

Kız: Sana karşı herhangi bir davranışta bulunmadım. Sadece bugün yüzüme dahi bakmadığın için sormak istedim konuşmayacak mıyız diye. Sen de neden öyle tepki verdiğini anlattın kendi duvarlarından bahsettin .

Erkek: Konuşmakta sakınca bulmuyorsan konuşurum bu problem değil.

Kız: Konuşmakta sakınca bulmak ? Ben bunların hiçbirini dile getirmeyi bırak düşünmüyorum bile.

Erkek: Sen tehlike görmüyorsun yani

Kız: Pek çok insanla sohbet ediyorum. Şu an bunu açıkladığıma inanamıyorum mesela. Her sohbet ettiğim insanı tehdit olarak görmüyorum ben. Fakat bugün kafanı çevirdin. Sohbet etmeyi bırak kafanı çevirdin ısrarla.

Erkek: Tamam kırıcı davranışımdan dolayı özür dilerim. ( Asla edilmemesi gereken bir özür. )

Kız: Ben pek ifade edemiyorum kendimi.

Erkek: Ben seni anlıyorum. Bana anlatmana gerek yok gözüne bakmam yeterli benim için.

Kız: Bunu ben istemedim. Ben sadece korktuğum birşeyi dile getirdim. Keşke getirmeseydim. Çünkü bugün sana günaydın bile diyemedim.

Erkek: Sakin olur musun

Kız: Sakinim

Erkek: Demek istediğin herşeyi anladım. İfade etmek istediklerini de o yüzden rahat ol lütfen.

Kız: Ben arkadaşlığımızı çok kıymetli görüyorum.

Erkek: Ben de öyle görüyorum. Bir an öyle düşünmediğimi düşündün ama

Kız: Evet

Erkek: sonuç olarak şimdi nasılsın

Kız: İyiyim tabiki

Konuşmalar gördüğünüz gibi böyleydi. Bu günden sonra herşey normalmiş gibi devam etti fakat bir süre sonra mesajlarıma geç cevap almaya ve devamında da hiç cevap almamaya başladım. Konuşmalarından tamamında ” Meriçliğin ve betalığın zirvesine nasıl ulaşılır? ” sorusunun cevabını almış olduk. İşin kötüsü de bunları yapmamam gerektiğini bildiğim halde yapmamdı bu apayrı birşey. Aslında herşey apaçık ortada. Yapmam gereken şey zaten belli. Kızdan hızlıca uzaklaşmak. Bundan sonraki yorumlar sizlerin.

Konuk Yazar : Secret Child

Pasif Meriç: Dert Dinleyen Erkek

Meriç, genellikle duygusal/cinsel karşılık almadan kıza iyilik yapan, para harcayan, iltifat eden veya kızın hatalarını savunan erkeklere deniyor ki bunlar doğru. Dikkat ederseniz bunların hepsi erkeğin harekete geçerek yaptığı şeyler. Ancak bir de erkeği hiçbir şey yapmadan pasif meriç durumuna düşüren bir hadise var: kızın derdini dinlemek. Beta tuzaklarından biri olduğu için biraz açmayı düşündüm. O yazıda son maddede belirtilmiş; ancak anlatacağım olay onun biraz genişletilmiş hali.

Bir gün herhangi bir sosyal ortamda bir kızla tanışırsınız. Karşılaşmadan itibaren elektrikler havada uçuşur, numaralar kolayca alınıp verilir. Erkek başta çekingen davranır, kıza mesaj atarken ne yazsam diye düşünüp durur. Sonuçta bu şansı (!) kaçırmak istememektedir.

Derken beklemediği bir şey olur! Kız kendisine mesaj atar. Hem de çok üzgündür, yardım istemektedir. Erkeğimizin beklediği fırsat ayağına gelmiştir. Kızı dinleyerek onu ne kadar anladığını ve dolayısıyla kıza ne kadar değer verdiğini (!) gösterecektir. Farkında olmadan meriç pozisyonuna sokulmuştur bile, hiçbir şey yapmadan. Sadece dinleyerek.

Bunları nereden mi biliyorum? Çünkü ben de böyle bir meriçtim, hele ki lisede. O yaşlarıma dönüp kendime amına kodumun merici demek istiyorum. Tamam sakinim.

Yukarıda link verdiğim yazıyla anlattığım şey arasındaki fark şu: orada kızın maddi bir sorunu olmasından bahsediliyor. İşte dersim var, hastayım, param yetmiyor vs demesi. Burada yardım etmezseniz kız sizi meriç haline getiremez. Fakat benim anlattığım durumda sadece dinleyerek aslında kendinizi friendzone kuyusuna atıyorsunuz. Çoğu erkeğin farkında olmadan düştüğü bir tuzak bu, çünkü ortada görünür bir sorun olmadığı için “ben kıza için bir şey yapmadım o zaman meriç değilim” diye kendimizi kandırmamız yüksek ihtimal.

Ve günlerce devam edecek pasif meriçlik durumu başlar. Kız anlatır, erkek dinler. Her gün ilk mesajı atan, daha uzun mesajlar yazan, iç dünyasını döken kız olduğu için erkek kızla “yakınlaştığını” zanneder. Ve bu sürecin sonunda yeterince “paylaşım” yaptıklarını düşünüp kıza sevgili olmayı teklif eder. Cevap ise “ben seni arkadaş olarak görüyorum?!”

Neden böyle oluyor? Çünkü kız, erkeği psikolog olarak kullanmaktadır. Alakalı bir yazıda sivil palyaço nickli sözlük yazarı durumu güzel anlatmış:

adam geldi bana bir gün dedi ki: “abi ben bir kızla günde 10 saatten fazla konuşuyorum. sürekli bir şeyler paylaşıyoruz. beni rüyalarında gördüğünü söylüyor, beni özlediğini söylüyor. hatta bana beni sevdiğini bile söyledi!”. “eee, ne güzel işte beraber olun o zaman. tut elini, sarıl ve takılın” dedim haliyle. adamın bana dediği şu; “abi kız seviyor ama sevgili olmak istemiyor..”. oğlum manyak mısınız siz? nasıl bu konuma düşürüyorsunuz kendinizi? sonra günde 2 paket sigara içip alkol masalarından kalkmıyorsunuz. hiç mi anlamıyorsunuz, günde sana 10 saat abuk sabuk şeyleri anlatan kadına sen değil anlatmak iyi geliyordur. senin yerine put koysalar kadın o puta da anlatır. köpek koysan ona da anlatır. ama onların vereceği ilgi senin ilgine eş değil. çünkü sen zamanla seveceksin. onu düşünecek, arzulayacaksın. folloş hale geleceksin. kadının niye umrunda olsun? ona göre siz yakın arkadaştınız(!), ama sen duygular beslemeye başlayınca her şeyi mahvettin. bu kadar basit.

Evet güzel kardeşim, senin yerine put koysan o kız puta da anlatır.

Peki çözüm?

Bir kadınla eğer cinsel/romantik bir ilişki düşünüyorsanız maddi manevi hiçbir derdine kulak asmayın. Kırmızı hapın 50 tonu serisinde de belirttiğimiz gibi kadınların dertlerinin çoğu tiyatrodan ibaret. Kendilerine icat çıkartır gibi dert çıkarıyorlar. Aslında saçma sapan duygu dalgalanması yaşadıklarının farkındalar, dolayısıyla kendileri saygı duymadıkları şeyleri ciddiye alıp dinleyen adama da saygı duymuyorlar.

Bir daha size dertlerini anlatıp psikologu yapmaya çalışan bir kadın gördüğünüzde bir bahaneyle yanından ayrılın. Hele ki ilişkinin başında böyle şeylere asla tahammül etmeyin. Birkaç gün sonra konuşmayı tekrar siz başlatın, hala aynı ruh halini size yansıtmaya çalıyorsa iletişimi kesin. Karşılaştığı her erkek kadının duygusal ayıcığı moduna girmeye hazır olduğu için bu hareketiniz onun kafasında farklı ve kendine saygısı olan bir adam izlenimi uyandırmak için tek başına yeterlidir.

Unutmayın, sizin gerçekten bir derdiniz olsa ve bunu paylaşmak isteseniz, kadın bunu mızmızlanma ve zayıflık olarak görüp sizden uzaklaşacaktı. Aynı acımasızlığı erkek olarak sizin göstermeniz daha elzem. Zaten siz onun derdini dinledikten 10 saniye sonra rahatlamanın verdiği hisle sizin bu iyiliğinizi unutacak.

Disiplinin Pratiği – Bölüm 3 – Yeniden şarj etmek

Yazının ikinci bölümünde küçük ve aşamalı değişikliklerin gücünü görmüştük.

Hayatınızın kontrolünü elinize almak istiyorsanız, dikkat etmeniz gereken çok önemli bir şey daha var. Yorgun düşmeyin ve stres olmayın. Demesi kolay biliyorum ama merak etmeyin. Nasıl yapacağınızı size göstereceğim.

Zihinsel olarak tükendiğinizde, yaptığınız ya da yapmadığınız şeyler sizin bilinçli ve en iyi yargı gücünüze dayanmaktan uzaklaşır. İyi alışkanlıklar kazanmak istiyorsanız, kendinizi yeniden şarj etmeyi öğrenmeniz lazım.

Eğer bunun yumurta – tavuk olayı olduğunu düşünüyorsanız – yani stresi ve yorgunluğu engellemek için hayatınızın kontrolünüz altında olması gerekirken, kişinin hayatını daha iyi kontrol etmesi için stresli ve yorgun olmaması gerekliliği durumu – tamamen haklısınız. Ama stresli bir hayata, efektif bir yeniden şarj pratiği ekleyerek, döngüyü en zayıf noktasından kırabilirsiniz. Aslına bakarsanız, eğer stresli bir hayatınız varsa, bunu özellikle yapmalısınız. Bu pratik kolay ve sadece 10 dakikanızı alır.

Bu pratiğin pratiği hızla artmakta – internet yavaşça bu tavsiye ile dolmaya başladı ama çok az tavsiye disiplin bağlamında veriliyor – özellikle egoyu söndürmek ve “yorgunluk” hakkında. Bu şaşırtıcı zira bahsedeceğimiz pratiğin en önemli ikinci kullanımı, bu bahsettiğimiz alanlar (birincisi genel olarak ruhsal sağlık).

Bu pratik (alkışlar gelsin) meditasyondur. En basit haliyle (ki bence en iyi hali bu), oturun, kafanızı temizleyin, nefesinizi sakinleştirin ve “boş” zihninizi doğal haliyle gözlemleyin – hepsi bu. Başka her şey opsiyonel.

(Çevirenin notu : eleman meditasyonu anlamamış maalesef. Siz başka kaynaklardan nefes meditasyonuna bakın. Basitçe olay şimdiye / ana odaklanmaktır. Şimdi gibi sıkıcı ama hep orda olan nefese odaklanabilirsiniz. Amacınız zihninizi nefes alıp vermelerinize odaklamak. Odak noktanız nefesinizi nerde en iyi hissediyorsanız orası olabilir. Örneğin burun deliklerinin ucu. Sakin bir şekilde nefes alıp verin ve zihninizde bir şey düşünmeden nefese odaklanın.

Budistlerin maymun beyin dediği ve sürekli düşünceden düşünceye atlayan içsel konuşma tabii ki odağı hemen saçma sapan bir şeye çevirecektir. Bu içsel konuşmayı yakalayın, orada bırakıp zihninizi nefese çevirin. Kızmayın ve kasmayın. Halı üstünde oynaması gerekirken beton zemine emeklemiş yaramaz bir bebeği yeniden halı üzerine getirir gibi sakin olun. Maymun beyin 100 kere başka dala atasa, 100 kere nefese geri getirin.

Önceleri günde sadece 5 dakika ile başlayın. Her 3 haftada 5 dakika ekleyerek minimum 15 dakikaya çıkarın. Mümkünse 30 dakikaya. Başlangıçta zihin nefeste en fazla 5 – 10 saniye kalacaktır. Zamanla bu meditasyon süresine kadar artabilir. )

Söz veriyorum bu size bilinçli tercih ve planlarınızı yürütmek için daha fazla güç verecek ya da en azından bunu yapabilme şansınızı önemli oranda arttıracak. Meditasyon, zihnin pit stopudur, irade kuyusudur.

Bu, içsel olarak yapmanız gereken şey. Bunun yanında çevrenizdeki ilgi dağıtan ya da sizi işinizden alıkoyacak şekilde cezbeden şeyleri kaldırın. Bu şekilde zihniniz (bilinçaltında bile) bir sürü küçük şeyle meşgul olmayacak ve o an yapmakta olduğunuz şeye daha iyi odaklanacaktır. Efektif multitasking diye bir şey yoktur. Multitasking için dikkati dağıtmak, sıfır toplamlı bir oyundur.

Çevre yönetiminin temelleri

Düzenli bir yaşam alanı size çok yardımcı olacaktır. Darmadağın bir ev sizin felaket döngünüzün bir parçası ise arkadaşlarınızdan yardım dilenin (“evimi toplamaya çalışıyorum. Lütfen bana yardım et. Sana bira ve pizza alırım ve aynı şekilde sana yardım ederim). Ya da temizlikçi tutun. Çevrenizdeki stres kaynaklarını kaldırın ki hayatınızdaki diğer herşeyle başa çıkacak gücünüz kalsın.

Cezbedici şeyleri kaldırın. Diyet yapıyorsanız, gözünüzün önündeki Nutella kavanozlarını ve pizza sipariş ilanlarını kaldırın. Sigarayı bırakmaya çalışıyorsanız, çakmakları kaldırın. Gözden ırak, zihinden ırak. Bunlar yerine sizi dürtecek ve gaza getirecek yaratıcı hatırlatmaları göz önüne koyun. Mesela donunuzdan başka bir şey giymeden çekilmiş fotonuzu buzdolabına asın. Aslına bakarsanız benim vücut ölçüm buzdolabının kapağında duruyor. Fareler üzerinde özenle hazırlanmış deneyler gibi ama burada özellikle sizin davranışlarınızı kontrol etmek için.

Stresi azaltmak istiyorsanız, size gelen bilgi akışını düşürün. Kendinizi mağaraya kapatmayın ama kaliteyi sayıya tercih edin. Yüksek kaliteli haber kaynakları bulun ve sadece onları takip edin. Magazin ve sansasyonel yayın yapan kaynaklardan uzak durun. Eğer haber sizi sinirlendiriyorsa, muhtemelen orada kötü gazetecilik vardır ve bu kaynak sizin zihin sağlığınız için iyi değildir.

Disiplinin altta yatan mantığı,sizin yüksek yönetim fonksiyonlarınız olan rasyonel yetişkin zihniniz ile sizin oldukça fazla kararınızı yöneten içinizdeki 3 yaşındaki çocuk arasında yapıcı bir ilişki kurmak ve gücü dengelemektir.

Hiç kendinizi kandırmayın, o küçük göt hala içinizde. İnsan kişiliği ağaç gibidir – dışa doğru büyür, yeni katmanlar ekler ama derinlerdeki her zaman derinlerde kalır (aslında yaşlı ağaçların içinde boşluk oluşurken insanlar yaşlanınca dış katmanlar kalkar ve kişi ikinci çocukluğuna geriler … her benzetmenin bir sınırı var). Bütün impulsif davranışları, düşük dikkat süresi ve ani zevkler peşindeki miyop koşuşu ile içinizdeki çocuk hala orada. Genellikle siz yetişkin fonksiyonların kontrolü elinde tutmasını tercih edersiniz. Bu, stresli ve yorgun iken çok zordur ve bu nedenle de zihin meditasyonu ve çevre yönetimi önemlidir.

Bitti

Çeviri : Practical Discipline

Disiplinin Pratiği – Bölüm 2 – Küçük ve aşamalı değişiklikler

Yazı serisinin başlığının “pratik” olmasına rağmen oldukça teorik olan birinci bölümün devamında, pratikte iyi alışkanlıklar elde etmek için yararlı olacak tavsiyeler vereceğiz :

Küçük adımlar

Beyniniz ani değişikliklere direnir. Eğer kendinizi “yarından itibaren, yepyeni bir insan olacağım” gibi dev bir işe motive ederseniz, kendinizi tüketmek ve hızlıca eskiye dönmekten başka bir şey beceremezsiniz. Büyük ve ani değişiklikler işe yaramazlar, yavaş ve istikrarlı değişiklikler işe yararlar. Bu, disiplinin yo – yo etkisidir.  Konfor bölgenizin tam sınırına gitmelisiniz, sürdürülebilir tek tutum budur.

Küçük adımlarla ilerlerseniz, bir sene içinde bambaşka biri olduğunuzu farkedeceksiniz ama dönüşümün ne zaman ve nasıl olduğunu tam olarak bilemeyeceksiniz.

İşin sırrı küçük bir değişiklik yapmak ve beyninizin bunu yeni baz çizgisi olarak kabul etmesine izin vermektir. Bu, bir sonraki adımı daha kolaylaştıracaktır çünkü baz çizgisi az da olsa yükselmiştir. Bunu yeni değişiklik için tekrarlayın. Sonra bir daha tekrarlayın …

Şimdi söyleyeceğim şey size çok banal gelebilir ama öyle değil : Büyük şeyler küçük şeylerden meydana gelir. Israrla yaptığınız ve hergün takip ettiğiniz küçük değişiklikler, şaşırtıcı derecede büyük sonuçlar doğurur.

Hergün merdivenleri kullanın. Belki günde 5 – 10 kalori yakarsınız ama bir yılda bu rakam bir büyü pizza kalorisine denktir.  Evde küçük toparlamalar yapmaya günde 2 dakika ayırırsanız, bir ay içinde evinizin ne kadar derli toplu olduğuna şaşırırsınız.

Küçük ama istikrarlı şeyler. Merdivenleri kullanın. Beyniniz ani değişikliklere direnir ama aşamalı değişiklikler bu direnci bypass eder. Bu da bizi bir sonraki noktaya getiriyor.

Kademe Prensibi

Büyük değişiklikleri, daha küçük ve aşamalı, yönetilebilir adımlara bölerek gerçekleştirebilirsiniz. İşin sırrı, beyninizdeki değişim – karşıtı trolle, büyük bir değişim geçirmekte olduğunuzu farketirmemenizdir. Direnç, değişimin büyüklüğü ile katlanarak artar, aralarındaki ilişki doğru orantılı değildir. Bu prensip, hayatın birçok alanında işe yarar :

Casus edinmek örneğin öyle adaya gidip “bayım merhaba, kendi ülkenize ihanet etmek üzere, yabancı bir devlet için çalışmak ister misiniz?” diyerek olmaz. Zararsız ve savunulabilir bir dizi adımla – yemekler, küçük hediyeler ve çok hassas olmayan bilgiler istemeler ile olay sonunda büyük bir ihanete doğru gider. Porno sektöründe de sokaktan çevirdikleri kıza gidip “5 tane siyahi vücut geliştirici ile anal seks yapacaksın” diye sormazlar. Olay oldukça hoş ve yarı-çıplak fotolarla başlar (bak işte normal bir modellik işi bu) ve yarı – hoş ve çıplak fotoğraflara gider ve sonra … anladınız siz. Bunlar sinsi şeyler.

“Kaynayan sudaki kurbağa” zihin egzersizini bilirsiniz – hurafe gibi dursa da söylendiğine göre bir kurbağanın içinde bulunduğu tencereye kaynar su dökerseniz, kurbağa tencereden sıçarayarak kaçar ama soğuk su dökseniz ve yavaşça kaynatsanız, kurbağa tencerede kalır ve haşlanarak canverir. Kim böyle bir deney yapmak ister ya da bu gerçek mi bilmem ama içinizdeki tembel, sabotajcı, bahaneci trole yapmanız gereken budur. Siktiğimin trolünü canlı canlı haşlayın. Yavaş yavaş, farkına varmasına müsade etmeden.

Biz bu mekanizmayı iyi bir amaç için kullanmak istiyoruz.

Daha fazla spor mu yapmak istiyorsunuz? Yürüyün.  Yediğinize içtiğinize dikkat etmek mi istiyorsunuz? Önce sadece bir tane en kötü şeyi hayatınızdan çıkarın – tatlı / şeker muhtemelen. Sigarayı mı bırakmak istiyorsunuz? Günün o son sigarasını alın, kırıp üstüne sifonu çekin. Bu da bizi bir sonraki konumuza getiriyor :

İstisnaların Planlı Yönetimi

Kötü alışkanlıklarınızı yönetmenin en iyi yolu onları kabul edip çizelgelemektir. Kötü alışkanlıkların yokolmasını dileyemezsiniz, fakat onları kontrol edebilir ve onları planlarınıza katarak ataletlerini yönlendirebilirsiniz. Bu Judo metodudur.

Burada anahtar zamanlamayı ve dozajı kontrol edebilmektir. Diyet mi yapıyorsunuz? Diyet yapmadığınız günler planlayın (mesela haftada birgün). Hayatınızın değerli saatlerini Facebook’ta mı heba ediyorsunuz? “Tamam artık Facebook yok” – yanlış. “Arkadaşlarla iletişimi devam ettirmek için her akşam sadece 20 dakika Facebook” – doğru yöntem.

Beyninizin ani değişikliklere direndiğini unutmayın, özellikle de bu değişiklikler anlık zevklerden mahrum eden cinsten ise. Psikolojik bir bağımlılığı aniden bırakmak size hüsran, başarısızlık ve kendinden nefret etmek olarak geri dönecektir.

Bunu, istisnasız istisnaları kabul edip planlayarak (planlanmamış istisna olmayacak şekilde) bypass edebilirsiniz. “Bugün benim kaytarma günüm ve evde kalıp don atlet bilgisayar oynayacağım ve pizza yiyeceğim” demeniz tamamen kabul edilebilir. Ama bunu planlı yapın, az yapın ve bilinçli yapın – birden bire başınıza gelmesine izin vermeyin. Herhangi bir planınızın olması plansız ne yapacağınızı bilememenizden iyidir.

Paradoks şu ki hoşgördüğünüz kaytarmalar zevkli bile değiller. Suçluluk ve değersizlik hissetmeniz neden olurlar. Ama bilinçli ve planlı yaptığınız kaytarmalar rahatlatıcı ve zevklidir. Pijamalar, dondurma ve Gilmore Girls bölümlerini arka arkaya izlemek için de günler olacak. Ama bunun başınıza plansız gelmesine izin vermeyin.

İtelemeler ve Taahhütler

Bir başka güçlü hile de şu : Kendiniz için iyi bir şey yapmanıza engel olan dirençleri engellemek için, doğru yönde ama daha az dirence neden olacak “itelemeler” yapın. Açıklayayım.

Burada amaç, trolü harekete geçirmeden, doğru yönde ve beyinde direnç oluşturmayacak sembolik adımlar atmaktır. Bu konsepti Scott Adams’tan öğrendim. Eğer spor yapacak havada değilseniz ama yapmanız gerekli ise, spor kıyafetlerini giyin. Bu kolay değil mi? Bu beyninizin vites değiştirmesi ve kendinizi spor yaparken bulmanız için yeterli olacaktır.

Amaçladığınız değişim yönünde küçük ve sembolik adımlar atın. Bu tür itelemeler ve hatırlatmalar konusunda, Dan Ariely’nin çalışmalarını tavsiye ederim. Eğer spor salonu şortu ve gıda alacaksanız, tam bu sırada alın. Böylece sağlıklı seçim yapmaya öncelik vermiş olursunuz.

Bunun çalışmasının iki nedeni var – iteleme öncelendirmesi (ve burası çok çok çok çok önemli), tutarlılık ihtiyacı. Beyninizi “daha yeni spor malzemeleri aldım, ben sağlıklı tercihler yapan bir insanım. Bu nedenle abur cubur reyonuna girmemeliyim.”

Tutarlılık işe yarar zira tutarsızlık egonun bütünlüğünü tehdit eder. Geçmiş tercihlerimiz bizim kimliğimizi oluşturur ve biz bunu muhafaza etmek isteriz. Siz burada resmen kendi bütünlüğünüz için sağlıklı tercihler yapıyorsunuz. Ego-savunması sizin için çalışıyor.

Bir daha tekrar etmeme izin verin : tutarlılık, benlik algınızın hayatta kalması için gereklidir. Bunu basit, küçük, akıllıca ve direnç yaratmayan şeyler yaparken kullanabilirsiniz ve kendinizi yararlı bir yöne kilitleyebilirsiniz. Bu hayat yönetiminin nükleer silah deposudur. Akıllıca kullanın.

Üçüncü bölümde, yeniden sarj etme konusu ile devam ediyoruz.

Çeviri : Practical Discipline