Daha İyi Bir Yaşam İçin Psikoloji ve Nöron Bilimi Temelli Pratik İpuçları – 101 ve 201 kitaplarında derlediğimiz Dr.K’nın oldukça faydalı bir yayınından çeviri.
Bugün başarı konusunda en tepe %10 içinde olanları, daha altta olan %75’ten ayıran şeyler hakkında konuşacağız.
Başarılı CEO’lara ya da finans dünyasının tepesindekilere baktığınızda, bu insanların bir miktar sosyopat, narsist ve ben merkezci olduğunu düşünürsünüz ki bu insanlar gerçekten de böyleler. Ve bu özellikleri de başarılarının önemli birer parçası.
Ben (Dr. K.) bir psikiyatrist olarak her çeşit insanla çalıştım. 10 yıl kadar Boston’da MIT ve Harvard startuplarının CEO’ları ile çalıştım. Bu insanlar çok parlak fikirlere sahip ve yüzlerce milyon dolarlık şirketler inşaa eden insanlar. Tıp alanında yüksek kazançlar elde eden cerrahlarla, Goldman Sachs gibi şirketlerde çalışan finansçılarla çalıştım. Bunların yanında oldukça yozlaşmış oyun bağımlıları ile, mahkumlarla, madde bağımlıları ile de çalıştım. Bugün sizinle en tepedeki başarılı insanlarla, en dipteki başarısız insanlar arasındaki farkı paylaşacağım. Bunu da çok spesifik bir şekilde yapacağım.
Sorun şu ki, çok başarılı insanlara baktığımızda, bu insanlar çok disiplinli, zamanlarını ve kaynaklarını çok iyi yönetebilen insanlar deriz ama böyle disiplinli olmayı, kaynakları en iyi şekilde yönetmeyi nasıl başardıklarını tam olarak bilmeyiz. “Ben kaynaklarımı yönetme konusunda iyi değilim ve bu adamlar bu konuda iyiler” diyebiliriz ama bu konuda nasıl daha iyi olabileceğimizi bilmeyiz.
Ben bugün size, beraber çalıştığım yüksek performansa sahip insanların çoğunda gözlemlediğim üç bilişsel özelliği öğreteceğim. Bunlar narsizm, sosyopati ve nevrotizm ile alakalı özellikler. Bu özellikleri negatif olarak düşünüyoruz ama bu özelliklerin insan türünün özellikleri yani hepimiz bunlara çeşitli derecelerde sahibiz. Narsist kişilik bozukluğu ya da sosyopati dediğimiz antisosyal kişilik bozukluğu, aslında hepimizde bir dereceye kadar olan bu özelliklerin uç noktalarda olmasından ve bu nedenle de problem haline gelmesinden kaynaklanıyor. Burada size bu özellikleri pozitif ve iyi bir şekilde nasıl edinebileceğinizi göstereceğim.
Sosyopatiden başlayalım. Psikiyatristler ve cerrahlar, sosyopati skalasında, ortalama nüfusa göre yüksek derecelere sahipler. Bu, bizim kötü insanlar olduğumuz anlamına gelmiyor ama empatimizi kısıtlayabildiğimiz anlamına geliyor.
Ben psikiyatrist olarak hergün şiddetli depresyona sahip insanlarla çalışıyorum. Hergün 8 saat bu insanların sorunlarını dinliyorum. Bu nedenle de bütün bu dinlediklerim tarafından depresyona sürüklenmemek için, empati kalkanları geliştirmiş olmam gerekiyor. Bu özellik, başarılı insanlarda, oldukça spesifik bir şekilde ortaya çıkıyor. Başarılı insanlar, kısa vadeli merhametin içine çekilmeme ve uzun vadeli merhamete eğilim konusunda oldukça iyiler.
17-18 yaşındayken ebeveynlerinden birisi evi terk etmiş, hemen hemen aynı durumdaki iki kişiyi ele alalım. Bu iki insanın kendilerinden küçük iki kardeşleri olsun. Bu insanlardan biri, kısa vadeli merhamet tarafına eğilimli olsun yani ailesi için kendini feda ederek “doğru şeyi” yapsın. Üniversiteye gitmesin, “annem ya da babam bu işi tek başına yapamaz, tek seçeneğim bu” diyerek, genç kardeşlerini yetiştirmek için çok da nitelikli olmayan işlerde çalışıp para kazansın. 10 yıl sonra bu ailedeki çocuklar genellikle çok daha başarılı olmazlar zira ailedeki kültür başarı değil de hayatta kalma üzerine kurulu.
Diğer genç ise “evet durum çok kötü ama onlara daha iyi bir gelecek sunmak için onları geçici bir süreliğine geride bırakmam ve üniversiteye gitmem şart” desin. Bu kişi üniversitede çok çalışsın, fakir büyümesine rağmen iyi bir iş edinsin ve çok yüksek maaşlar kazansın. 10 yıl sonra bu kişi artık kardeşleri için pozitif bir rol modeli ve kardeşleri de çok başarılı olma yolundalar. Bu genç yılda 250 Bin Dolar kazanarak ailesine çok iyi bir hayat sunarken, birinci genç yılda 35 Bin Dolar kazanarak çok da faydalı olamıyor. İkinci gencin ailesi 3-4 yıl çok zor bir dönem geçirseler de daha sonra rahata eriyor.
(Uç bir örnek oldu ama) burada esas konu şu: başarılı insanlar, merhamet duygusu ile kum torbasına dönmeye dirençliler. Sizden yapmanızı istediğim, kendi hayatınızı gözden geçirip, kısa vadeli merhametin, nazik ve bonkör olmak, başkalarına destek vermek için yaptığınız fedakarlıkların maliyetine bakmanız. Çünkü başarı konusunda alttaki %50 içinde olan insanlarda gördüğüm, bu insanların birçoğunun kısa vadeli merhametin, saçma suçluluk duygusu tuzaklarının içine çekilmiş oldukları ve sürekli olarak kendi ayaklarına sıktıkları. Bu insanlar çok fazla fedakarlık yapıyorlar ve hayatlarındaki insanlar bu fedakarlıkları faydalarını görseler de, fedakarlığı yapanların yıllar sonra da ellerinde hiçbir şey kalmıyor.
Hayatta bir miktar daha sosyopat olmaya, bir miktar daha kendinize odaklanmaya ihtiyacınız var. Kısa vadeli merhametin içine hapsolmaya karşı koymalısınız.
İkinci olarak da narsizm hakkında konuşacağız. Narsizm başarılı insanların zihninde sadece kendini düşünmek olarak çıkmıyor. Oldukça spesifik bir şekilde ortaya çıkıyor. Beraber çalıştığım olağanüstü başarılı insanlarda, narsizmin spesifik bir özelliğini gözlemliyorum. Bu insanların hayır deme konusunda çok yetenekliler. Yalnız kullandığım kelimelere dikkat edin. Hayır deme konusunda yetenekli olmak, ortalama bir insandan daha fazla ya da azhayır demek anlamına gelmiyor. Bu insanlar, hayır kavramı konusunda ustalar yani ne zaman hayır demeleri gerektiğini, ne zaman hayır dememeleri gerektiğini çok iyi biliyorlar. Örneğin arkadaşları, iş arkadaşları ve hatta patronları ufak tefek şeyler için yardım istediklerinde, hayır demesini biliyorlar.
Eğer çevrenizdeki insanlara hayır deme konusunda sıkıntı yaşarsanız, çevrenizdeki insanlar size daha fazla yardım talebi ile gelirler. Özellikle de düşük özdeğere sahipseniz, bu sizin için oldukça yıpratıcı olabilir çünkü özdeğerinizin bir kısmı insanların size minnettar olmasından geliyor. Ama iyi bir arkadaş olarak sürekli borç verdiğinizde, sürekli yardım ettiğinizde, takdir edilmeyen bir kum torbasına dönüyorsunuz. Kendinize yatırmanız gereken şeyleri başkalarına veriyorsunuz.
Burada mümkün olduğunca, ileride size fayda getirecek şeylere evet deyin. Eğer şu anki durumu korumak için evet diyorsanız, bu konuda çok dikkatli olun. Başarılı insanlarda gözlemlediğim, bu insanların çevrelerindeki insanlara dördüncü, beşinci kez yardım etmek yerine, yeni insanlara yardım etmeyi tercih ettikleri. Eğer bir insan sürekli kendilerinden yardım istiyorsa, o insana hayır deyip, yeni bir insana yardım etmeyi tercih ediyorlar. Örneğin patronları birkaç kere haftasonu çalışmalarını istediğinde patronlarına hayır diyorlar ama örneğin yeni bir proje üzerinde danışmanlık isteyen ya da başka bir şirketten yardım isteyen birine evet diyorlar.
İşinizde çok çalışmamalısınız ya da patronlar kötü insanlar demiyorum. Ama benim gözlemlediğim, çok başarılı insanlar yeni fırsatlara ve yeni insanlara evet demeyi, aynı insanlara sürekli evet demeye tercih ediyorlar.
Üçüncü konuşacağımız konu ise nevrotizm. Başarılı insanlar, daha çok B tipi başa çıkma tekniklerini kullanmaya meyilliler.
Psikolojide ve psikiyatride, temel olarak 3 seviye başa çıkma mekanizması var. En tepede, bilişsel yeniden çerçeveleme var. Alt seviyesinde aksiyona meyilli başa çıkma mekanizmaları var. Ve en alt seviyede de duygu odaklı başa çıkma mekanizmaları var.
Çok başarılı insanların, bu orta seviye başa çıkma mekanizmalarını daha çok kullandıklarını gözlemliyorum. Bu insanlar mutsuz olduklarında, negatif bir deneyim yaşadıklarında, bu deneyimi düzeltmek için çevrelerini düzeltiyorlar. Bu insanlar aynaya baktıklarında gördükleri vücutlarından utanç duyduklarında, bu utancı düzeltmek için spor salonuna yazılıp şekle girmeye başlıyorlar. Bu insanlar acı çekmeyi, başarı ile değiştirmeye çalışıyorlar. Bu tür bir başa çıkma mekanizması kullandığınızda, içsel bir ferahlama elde etmiyorsunuz ve bunu anlamak çok önemli. İçsel duygularını düzeltmek için, dışsal çevrelerini yeniden şekillendiriyorlar.
Başarılı insanlar örneğin patronları kendilerinden memnun değillerse, daha fazla çalışıyorlar. Şimdi burası biraz hassas bir konu zira ya patronu narsist ve mantıksız beklentileri olan biriyse? Yani aslında patron hiçbir şekilde memnun olmayacak biriyse? Bu durumda ne kadar çalışırsanız çalışın, patron sizden memnun olmayacaktır. Bu oldukça ilginç bir durum zira bir yandan patron hiçbir zaman memnun olmadığı için kişi acı çekmeye devam eder ama sürekli çok çalıştığı için daha başarılı bir insan olur. Yani bu durum “toksik yakıt” dediğimiz bir şey yaratır.
Tıp öğrencilerinde çok yüksek nevrotizm görüyoruz. Yani içsel kaygıya daha yatkınlar ve sürekli tedirginler. Ama bu, onların Cuma akşamları partiye gitmek yerinde kütüphanede çalışmalarına neden oluyor. Normal bir insan bütün hafta çalıştım şimdi rahatlama vakti derken, bu öğrenciler için tüm hafta çalışmak yeterli olmuyor. Sürekli bir “ya derslerden kalırsam, ya başarısız olursam ya istediğim gibi kazanamazsam” kaygısına sahipler.
Bu strateji kısa vadede oldukça adaptif ama ben bu insanlarla çalıştığımda, onların bu başa çıkma mekanizması seviyesinden çıkmalarına yardım etmeye çalışıyorum. Zira daha iyi hissetmek için sürekli olarak çevreyi yeniden şekillendirme ihtiyacının da yan etkileri var. Örneğin aynada gördüğünüz kişi size utanç veriyorsa, spor salonuna gidip çalışmak oldukça sağlıklı bir şey. Ama bundan sonra bile hala memnun olamazsanız, biraz botoks yapayım, biraz estetik yaptırayım, biraz şuraları dolduralım diye gidebiliyorsunuz. Bu durumda hiçbir şey sizi tatmin etmiyor. Kız arkadaşı ya da patronu bir türlü tatmin olmayan birisi, çok kolay kontrolden çıkabiliyor. Bu strateji başarı getirse de, büyük ızdıraba neden olabiliyor.
Kısacası benim başarı konusunda tepe %10 içinde olanlarda gördüğüm bilişsel özellikler bunlar. Bu insanlar biraz daha sosyopat, biraz daha narsist ve biraz daha nevrotikler. Eğer başarı konusunda alttaki %50 içindeyseniz ve mutlu değilseniz, bu üç bilişsel özelliği kullanmanızı tavsiye ederim.
Kendinize kısa vadeli merhametin kurbanı olup olmadığınızı sorun. Bugün başkalarına yardım etme çabanızın sadece kendi kapasitenizi değil, başkalarına yardım etme kapasitenizi de sabote edip etmediğini kendinize sorun. Eğer bu soruların cevabı evet ise, kısa vadeli merhametinizi sınırlandırmanız gerekli.
Hayır deme konusunda biraz daha iyi olmaya bakın. Ne zaman hayır demeniz gerektiği, ne zaman hayır dememeniz gerektiği konusunda ustalaşmaya bakın. Yardım ettiğiniz kişiler sizden sürekli yardım istiyorlar mı diye bakın. Bu tür insanlara yardım etmeyin demiyorum ama bunu sınırlandırmazsanız, bu insanlar sizi aşağı çekerler.
Başarı konusunda dipteki %50 içinde olanlar negatif duyguları ile, duygu odaklı başa çıkma mekanizmalarını kullanarak başa çıkmaya çalışırlar. Negatif duygu hissettiklerinde, dışsal bir şeyleri değiştirmeye çalışmak yerine, gidip kendilerini madde kullanarak, bilgisayar oyunu oynayarak, porno izleyerek ya da sürekli şikayet ederek uyuşturmayı seçerler.
Başarılı olmak istiyorsanız duygu odaklı başa çıkma mekanizmalarına kaçmamanızı, “toksik yakıt” kullanmanızı tavsiye ederim. Aksiyon merkezli başa çıkma mekanizmaları kullanın. Daha iyisi bilişsel yeniden çerçeveleme ama o mekanizma bugünün konusu değil.
Çeviri: What high performers do that you don’t