Reddedilme korkusunu aşmak

Senin derdin ne? yazısına acemi neil strauss şu yorumu bırakmış :

hocam ve değerli arkadaslar, konuyla alakasız ama bi soru sormak istiyorum. Dışarda, çalıştıgınız ortamda vs. birden cok güzel bir kız gördüğünüzde tam acılışı yapacakken icinize o garip korku giriyor mu, bunu aşabildiyseniz nasıl aştınız? Ben mesela uzaktan beni kestigini düşündüğüm kız yanımdan geçerken yüzüme bile bakmadı o yüzden fırsatı kaçırdım 🙁 Kız utandığı için mi böyle yapmıstır yoksa istemiyo mudur sizce? Bi de bulvarda kaldırımda yürürken karsıdan gelen kesistigim bi kızı kacırdım sonrasında sizde de böyle pişmanlıklar oluyor mu 🙂

Ben şöyle cevapladım :

“Tam açılış yapacakken korku gelmese zaten herkes açılış yapar ki. Epavar sen ne dersin bilmem de ben hala korkuyorum. Aynı şiddette. Jordan Peterson’ın lafını çalacağım : Epavar veya yürüyebilen biri açılış yaparken sizden daha az korkuyor değiller. Farkları sizden daha cesur olmaları. Sebebi de yine JP’nin deyişi ile “korkularıyla gönüllü olarak yüzleşmek bir insanın daha az korkmasına değil daha cesur birine dönüşmesine neden olur”.

Jordan Peterson’dan benim öğrendiğim en önemli bilgilerden biri budur. “Korkularıyla gönüllü olarak yüzleşmek bir insanın daha az korkmasına değil daha cesur birine dönüşmesine neden olur.”  Tam açılışı yapacakken içinize giren garip korkunun bir adı var : reddedilme korkusu. Kızlar konusunda çekingenliği ve utangaçlığı aşmak için ne yapmalı? yazımızda bahsetmiştik.

Jordan Peterson’ın bahsettiği mekanizma fiziksel bir farktan kaynaklanıyor : gönüllü olarak korkuya meydan okuyan beyin devresi ile korkuya istemeden maruz kaldığında tepki veren beyin devresi aynı değiller. Korkuya gönüllü olarak maruz kalma ve meydan okuma devresi, ödül ve dopamin salgılayan devreyle bağlantılı. Diğeri ise stres hormonu.

tam acılışı yapacakken icinize o garip korku giriyor mu, bunu aşabildiyseniz nasıl aştınız?

Evet giriyor ve hala giriyor. Hatta şöyle söyleyeyim. Boşandıktan sonra yeniden kadın – erkek ilişkileri piyasasına döndüğümde, bu reddedilme korkusu yüzünden günlerce  2,3 ve 4 nolu buluşmamın teker teker sıçtım.  Birincisinin tamamen acemi şansı ile çok zaten vur – kaç arayan turist bir kıza denk gelmesine ve aynı gece yatakta bitmesine rağmen.

Reddedilme korkusu nasıl aşılır sorusunun cevabı bu. Üzgünüm, sihirli bir formül yok. Olsa bilen yazar ve şimdiye milyarder olurdu. Kızlar konusunda çekingenliği ve utangaçlığı aşmak için ne yapmalı? yazımızda anlattığımız gibi :

Mektupların yazılış şeklinden anladığımız genelde istenen şeyin, önce bu çekingenliği yenecek bir terapinin / kendini geliştime alıştırmasının tavsiye edilmesi ve beklenen de bu terapi ile kızlara yaklaşırken duyulan utangaçlığın azalması ya da yok olması. Maalesef arkadaşlar, işler böyle yürümüyor. Eğer böyle bir “formül” ya da “ilaç” varsa bile biz farkında değiliz, bilse idik emin olun şimdi dolar milyarderi olmuştuk. Tabii ki önden kendini geliştirerek, pornodan uzak durarak, mastürbasyonu azaltarak, rahip moduna girerek çok avantajlı konuma geleceksiniz ama o ilk yaklaşma anının korkusunu aşmanın yolu tek : kızlara yürümek.

Ama birkaç işe yarar tüyo da vermeden edemeyeceğim. Epavar Man temel giyim ve kuşamdan daha önce bahsettiği için o tür bariz ön koşulları katmıyorum.  Maskülin benliği geliştirmek yazısındaki çabaya da en azından 4- 5 aydır girdiğinizi varsayıyorum. Bunlar yoksa, 100 tane kıza yürüyüp de sıfır çekerseniz şaşmayın. Özellikle de ağırlık kaldırmak (ya da aynı etkide bir spor) yoksa.

Gölge boksu

Yürümeden önce en güzel alıştırmalardan biri, bir yere oturup yürüyecek bir kız seçmeniz ve hemen 10 saniye içinde kıza diyecek bir açılış düşünmeniz. Kıza yürümeyin, sadece bir açılış düşünün. Kızın üstündekilerden ya da davranışından tahmin yapın ve bunu söylediğinizi varsayın.  10 saniye sınırının sebebi şu : Kızı gördükten sonra 3 saniye içinde harekete geçin kuralı vardır. Hadi onu 5 yap. Kıza yürümen de 5 saniye sürse, kızı gördükten sonra düşünmek için 10 saniyen var.

İşe yarar bir başka alıştırma da kızlara uzaktan bakıp 5 saniye içinde lakap takmaktır. Yine davranış ve görünüşünden ve yürümeden. Bu tür zihinsel alıştırmalar sizi yürümelere daha hazırlıklı yapacaktır.

Vur- Kaç

Kızlara yürümek üzere dışarı çıktığınızda ilk setler en zor olanlarıdır. Bunları hemen savmak için meşhur Londra Gündüz Oyunu (London Daygame) içinde resmileşen vur – kaç ısınma turu yapın. Olay basit : Yürüme seansına başlamadan önce yaşına, tipine ya da giyimine bakmadan 3 – 5 kıza yaklaşıp, göz temasına, gülümsemeye (hınzır bir sırıtış), sesinizin tonuna, hızına ve vücut dilinize dikkat ederek kadına çok hoş göründüğünü söyleyerek başlıyorsunuz ve iyi günler diyerek yanından ayrılıyorsunuz.

Klasik olarak aranızdaki konuşma şöyle olacak:
Siz: “Merhaba, sadece çok hoş göründüğünü söylemek istedim”.
Kız: “Ne? …. Teşekkürler!?!? …”
Siz: “Sana iyi günler, bye bye”

Bu kadar. Bu sadece ısınma turu, daha fazla konuşmanıza gerek yok. Dediğim gibi her seansta ilk yaklaşmalar her zaman en kötü yaklaşmalardır ve genelde vücut dilini unutursunuz. Vur – kaç ile bu ilk yaklaşmaları hızlıca yapıp, kendinizi asıl seansa ısıtabilirsiniz.

Ben şahsen vur – kaçı kız ilgili bile olsa normal sete çevirmem. Bolluk zihniyetimi beslemek için böyle yapıyorum ama siz ne yaparsınız bilmem.

Aşamalı Maruz Kalma

Kızlar konusunda çekingenliği ve utangaçlığı aşmak için ne yapmalı? yazımızda anlattığımız Jordan Peterson tavsiyesidir bu. Çok işe yarar. Aşamalı olarak çıtayı yükselterek yürümenizdir olay.

Yürüme Sıklığı

Kızlara yürümede başarılı olmanız, her bir yürümede ne yaptığınız kadar, ne kadar düzenli olarak yürüdüğünüz de önemlidir. Birçok PUA (Pick Up Artist), kızlara yürümenin bir sayı oyunu olduğunu söyler ve seri olarak, bir seansta 10 – 15 kıza yürümenizi salık verir. Bir bar ortamında bu sayıyı deneyebilirsiniz ama gündüz yürümelerinde (gündüz oyunu – day game) bu kadar yüksek rakamlar hedeflerseniz, her yürümenizin kalitesi düşer. Hem de her yürümenize gereken ilgiyi gösteremezseniz. Sanılanın aksine, kıza yürürken “sen sikimde değilsin güzelim” havalarına girmek, kızın varlığının içine emilip onun güzelliği ile gözünün kamaşmasından çok daha verimli bir ruh hali değildir. Dengede bir ilgi göstermeniz lazım ve onu da sayıya odaklanarak yapamazsınız.

 

Gerçekte 250 kişinin tamamıyla rekabet etmiyorsun

Erkek kardeşim bir keresinde eyalet dışında bir işe başvurmuştu.

Pozisyon için 250 kişi daha işe başvurmuştu ve matematik açıdan şansı 250’de 1 gibi görünüyordu.

İşe alım sürecine girmeye karar verdiğinde telefonda konuştuk. “Lee, insanlar bana hiç şansım olmadığınız zira işi almak için bir sürü insanın başvurduğunu söylüyorlar” dedi.

“Evet, tahmin edebiliyorum” dedim.

“Ama olay şu ki ben bütün o adamlarla rekabet etmiyorum. Şimdiden onların çoğundan daha iyiyim.”

Küstahça mı geldi? Öyle değil. Objektif baktığında doğru söylüyordu.

Biz küçükken babamız ve büyükbabalarımız bize “sağlam ve güçlü bir şekilde el sıkış”, “zamanında gel”, vs. gibi şeyler öğretmişti. Her erkeğin bilmesi gereken temel şeyler.

Fakat günümüzde, bunlar çok ve boş konuşan soyaoğlanlar arasında yaygın şeyler değiller. Benim birader de Millenial ama öyle davranmıyor.

Tabii ki insanlar belli ırk kotalarını doldurmak gibi şeyler için işe alındıklarından iş piyasası kötü ama yetenek / yeterlilik hala sizi bir yerlere çıkarabilir, özellikle de küçük işletmeler dünyasında. Benim erkek kardeşimin avantajı, el bebek  gül bebek büyütülmemesi. Daha önce bu yollardan geçmiş sert erkekler tarafından büyütüldü.

Birden fazla görüşmeye gitti. Hepsine gitti, el sıkıştı, işin başındakilerle görüştü, isimleri hatırladı, binadaki diğer çalışanlarla konuştu ve patron içeri girerken kafası ile selam vermek üzere oto parkta kahve içti.

Bir ay içinde elene elene 10 aday kaldı. Benim birader de bunlardan biri idi.

Sonunda işe birini aldılar- ama o kişi benim birader değildi.

Omuz silkti. Ucundan kaçırmıştı.

Ama sonra patron kardeşimi aradı ve dedi ki “dinle, senin bizim takımda olmanı istiyoruz, bir yerlerde, herhangi bir yerde. Yukarıdakilerle konuştum ve eğer becerebilirsek sana bir pozisyon açacağız.”

Kısa süre sonra, birader yeni pozisyonda işe alındı.

Şaşırmadım.

Evlilik istatistiklerine bakıp “AMAN ALLAHIM, BOŞANMA ORANLARINA BAK!” diyebilirsiniz.

Bir çocuk yetiştirmenin masraflarına bakıp “AMAN ALLAHIM, BEN ÇOCUK SAHİBİ OLAMAM” diyebilirsiniz.

“ŞANSIM 250’DE BİR, KAZANMA ŞANSIM YOK!” diyebilirsiniz.

Ama çoğu insanın yememesi gerekirken patates cipsi yemeyi bırakacak kadar bile öz kontrolü yok. Çoğu insanda gelecek için para biriktirecek, bir köpeği eğitecek ya da oyunu öğrenecek kadar sabır yok. Bunun yerine istatistiklere bakıp hırlıyorlar. Dünyanın adil bir yer olmadığından ya da kadınların şeytani olduğundan ya da kimsenin işe adam almadığından şikayet edip duruyorlar. Ve o siktiğimin köpeği koltuğa işemeye devam ediyor!

Rekabet ettiğiniz adamlar bunlar. Şansınız düşündüğünüz kadar az değil.

Çeviri : You’re not really competing against all 250

Duygusal güç – Bir erkeğin sahip olabileceği en büyük güç

Duygusal güç, insan toplumunda bir erkeğin sahip olabileceği en büyük güçtür, gerçekleştirmesi çok zordur ve çok az bulunur. Zaten tam da bu nedenle, kadınlar duygusal güce dolaysız bir arzu ile tepki verirler.

Para iyi veya kötü talihle kazanılıp kaybedilebilir. Fizik yaşlandıkça kötüleşebilir ve yanıltıcı da olabilir ama duygusal güç en büyük eşitleyicidir. Herkes kendi korkularıyla boğuşur ve kendi duygularını kontrol altına alabilen erkek gerçek şampiyondur.

Hayatınızın bir anında çok büyük bir felaketle yüz yüze kaldınız diyelim. Parasal, sosyal veya sağlıkla ilgili. Eğer siz duygusal olarak sağlam, sakin ve özgüvenliyseniz, problemleri aşarsınız ve yeniden tepeye çıkarsınız. Ama negatif duygulara yenik düşer, duygularınızın kontrolü altına girerseniz, size olanların insafına kalırsınız. Oldukça başarılı olmalarına rağmen duygularına yenik düşen ve intihar eden insanları duymuşsunuzdur. Duygusal güç, bir insanın içsel gücünün en önemli işaretidir.

Hayatın güçlükleri karşısında duygusal olarak dağılmayan ya da duygusal bir batağa saplanmayan erkek, bu güçlükleri aşabilme ihtimali en yüksek olan erkektir. Bu erkeğin kendi hayatı üzerindeki kontrolü, duygularına hakim olamayan bir milyonerden çok daha fazla olacaktır.

Duygularını kontrol edebilen bir erkek, korkuları ile yüzleşip onları yenerek başarıya ulaşabilir ve önüne çıkan her engeli aşabilir.

Kadınlar bunu bilinçaltlarında, içgüdü seviyesinde anlarlar. Kadınlar bu tip bir erkek ile birlikte olmayı arzular zira bu tip bir erkek dolaysız olarak kadının arzularını ateşe verebilir.

Daha önce de söylediğimiz gibi, önce ERKEK ADAM gibi davranmanız gerekir. Bu iyi bir başlangıç. Ama burada duramazsınız. Gerçekten ERKEK ADAM olana kadar çalışmanız lazım.

Duygusal gücü kazanmakta bir ironi vardır. Duygusal olarak güçlü olmak için sekse, aşka, ilgiye, sevgiye, nezakete ve insan sıcaklığına ihtiyaç duymamayı öğrenmeniz gerekir. Ama bir kere duygusal gücü kazanırsanız kadınlar bunu sezeceği için seks, aşk, ilgi, sevgi ve nezaket size yağmaya başlayacaklardır. Bu durumda da artık ihtiyaç duymadığınız şeyler size istemediğiniz kadar çok sunulacaktır.

Duygusal olarak güçlü olmak demek sizin BELİRLİ BİR KADINA ihtiyaç duymamanız anlamına gelir. Kıskançlık göstermemek, problemli hatunları hemen terk etmek anlamına gelir. Onların bu oyunlarını oynamazsınız zira daha iyisini bulabilirsiniz ve onu bulana kadar da arada kadına ihtiyaç duymadan yaşayabilirsiniz.

Duygusal olarak güçlü olmak demek sizin kadını elde etmek için kendinizden başka hiçbir şeye ihtiyaç duymamanız demektir. Siz ERKEK ADAMsınız, az bulunur bir ödülsünüz ve tek başınıza kıza bir lütufsunuz demektir. Yani bir kadına size ilgisi azalır diye hiçbir şey almamanız demektir. Eğer bu tür bir korkuya izin verirseniz, kız zaten sizi aşağılayacaktır. Kızlar bir erkeğin ilişkiyi taze tutmak için birşeyler almaya ihtiyaç duymasını, düşük statü olarak algılarlar.

Duygusal olarak güçlü olmak demek sizin bir kadını hiçbir zaman hayatınızın merkezine koymamanız demektir. Bir kadın hayatınızın merkezi değil, hayatınıza yoldaş olmalıdır.

Çoğu erkek, kadının onayına ihtiyaç duyarak çok fazla konuşur ve çok fazla gülümser. Bunları unutun. Şarkıları, dansları, çiçekleri, çikolotaları ve bunlar gibi tüm romantik yalanları aklınızdan çıkarın. Siz erkek adam değilseniz böyle şeyler her zaman geri teper. Bunlar sizin seksi olmadığınızı ve eksiğinizi böyle kapattığınızı gösterir ve kadınların sizi itici bulmasına neden olur. Bunu açıkça yüzünüze söylemezler tabii: “sorun sende değil bende” derler.

Bütün bunlar kendinizi olabildiğince iyi bir fiziğe sokmamanız, iyi giyinmemeniz, kariyer ve para kazanma hırsınızın olmaması anlamına gelmez tabii ki. Bunları kendinizin merkezinde olduğu hayatı en iyi hale getirmek için yaparsınız sadece, bunların kadınla bir ilgisi yoktur. Duygusal olarak güçlü bir erkeğin kendisini geliştirmesi ve daha özgüvenli, daha iyi fizikli ve iyi giyimli biri olması onu daha seksi yapar ama bu bir yan üründür.

Buyruk 3 – Önceliğin kendi misyonun olmalı, kadının değil
Esas oğlanın kendisini tamamlayan kadına ilanı aşk ettiği tüm o romantik klişeleri unutun. Bunun her fırsatta aksini iddia etmelerine rağmen kadınlar bir erkeğin “herşeyi” ya da varlığının merkezi olmayı istemezler. Tam tersine değerli bir erkeğin hayat amacına itaat etmeyi arzularlar, o erkeğin amacını gerçekleştirmesine yardım eden dişil güç olmak ve o erkeğin gösterdiği yolu takip etmek isterler. Bir kadının bütünlüğüne saygı gösterin ve ona “benim herşeyimsin” diye yalan söylemeyin. O sizin “herşeyiniz” değil, ve eğer öyle ise, yakında öyle olmayacak merak etmeyin.
The Sixteen Commandments of Poon, Amcığın 16 Buyruğu

Bir kadın için hiçbir şey yapmamak mı lazım peki? Tabii ki hayır. Bir kadına yalakalık etmek için birşey yapmakla bir kankanız için birşey yapmak arasında fark vardır. Siz ne kadar kendinizi kandırırsanız kandırın, kadınlar aradaki farkı sezerler. Bizim bahsettiğimiz kadına yalakalık olan şeyler. Bir kadın için birşeyi arkadaşınız için yapıyor gibi yapıyorsanız, bunu ima etmelisiniz.

Bir kadınla ilk tanıştığınızda şu kurala her zaman uyun: İlk 3 – 4 ay hiçbir İYİLİK, İLTİFAT VE HEDİYE yok. Kadının yaptığı hiçbir şeye duygusal bir tepki vermek yok. Nokta!

Bir kadın bu nedenle sizin soğuk ve mesafeli olduğunuzu söylerse,  (gerçekten soğuk değilseniz) sakın ola değişmeye ve yelkenleri suya salmaya yeltenmeyin. Gerçekte KADIN COOL VE MASKÜLİN BİR ERKEK ister ve bu söyledikleri sadece sizin hemen kontrolü bırakıp bırakmadığınızı test etmek içindir.

Kıskançlık

İllimitable Man bugün güzel bir tweet serisi atmış. Bu seride kıskançlık derken, kadın erkek kıskançlığından ziyade, sizin sizden daha fazlasına sahip başkalarını kıskanmanız anlamında kıskançlıktan bahsediyor:

Eğer kıskançlık hissediyorsanız, daha yemeniz gereken çok ekmek var. Siz içgüdüsel olarak kıskançlığınızı, bu duygunuzdan sorumlu tuttuğunuz kişiye yansıtabiliyor olabilirsiniz ama eğer hüsranınızı karşınızdaki kişiyi mahvetmeye çalışmak yerine kendinizi geliştirmeye kanalize ederseniz, daha akılcı davranırsınız.

Karşınızdakinin sizi hedef alan kötü niyetinden kaynaklanan bir durum yok ise, karşınızdaki kişi sizin kıskançlığınıza neden olmadı. Kıskançlığınızın sorumlusu o kişi veya kişiler değil. Kıskanç hissediyorsunuz zira bu kişi size “olmak istediğiniz ama olmadığınız kişi”yi hatırlatıyor.

Yani kıskandığınız kişi sadece bir tetikleyici ama hissettiğiniz şeyden tamamen siz sorumlusunuz. Eğer kendi duygularınızın sorumluluğunu kabul edemiyorsanız, hala çocuksunuz. Eğer nasıl hissettiğiniz sürekli başkalarının suçu ise, siz dünyanın hislerinizden sorumlu olduğunu düşünüyorsunuz, kendinizin değil.

Sorumluluğu elinizden çıkarıp dışarı atıyorsunuz ama yanında kontrolü de dışarıya atmış oluyorsunuz. Eğer siz çevrenizin sizin kontrolünüzde değil de sizin çevrenin kontrolünde olduğunuza inanırsanız, sizin kontrol merkeziniz kendi içinizde değil, dışarıda olur.

Bunun sonucunda kaçınılmaz olarak kendinizi mağdur olarak görmeye başlarsınız ve Nietzche’nin meşhur köle ahlakını içselleştirir ve daha da güçsüzleşirsiniz.

Frederich Nietzsche’nin felsefesinin ana temalarından biri olan efendi – köle ahlakı kavramına göre temelde iki ahlak çeşidi var : efendi ahlakı ve köle ahlakı. Niezsche köle ahlakıyla bir tür yaşama biçimini dile getirmekte ve bu yaşam tarzını olumsuzlamaktadır. Acıma, alçak gönüllülük, korku, büyük olan karşısında eziklik, sabır, hoşgörü, gurur vb. türde özellikler barındıran yaşam anlayışı Nietzsche’ye göre köle ahlakına uygun bir yaşam anlayışıdır.

Neyse devam edelim :

Bu tehlikeli tuzağa düşmeyin. “Duyarlılık üzerine kurulu efendi ahlakının aksine köle ahlakı hınç üzerine kuruludur. Yani efendinin değer verdiği ama kendinde olmayan şeyleri değersizleştirme üzerine” der Nietzsche.

Tweet serisi ile ilgili diğer tweetlerde ise şunu söylüyor :

Kıskançlık duyduğunuz çoğu şey ne sizin ne de başkalarının suçu. Onların daha uzun boylu, daha akıllı ve daha yakışıklı / güzel olması gibi. Bunlara karar veren nedir biliyor musunuz? Oyun, doğa ve genetik.

Sizin yapmanız gereken elinizdeki kartları en iyi şekilde oynamak, daha iyi kartlarım olsaydı keşke diye bir köşede ağlamak değil. Değiştiremeyeceğiniz şeylere odaklanmanız sağlıklı değil zira bu kalbinizi öfke ile doldurup size zarar vermemiş olan insanlara zarar verme isteği yaratmaktan başka bir işe yaramaz. 1.62 cm boyunda bir erkeğin 190 cm boyunda bir erkeğe ya da varoş kızının Ivanka Trump’a bakıp bakıp hiddetlenmesi gibi. Bu ruhunuza zarar verir. Yapmayın.

Peki ne yapın? İnsan ilişkilerinde parametrelerden sadece biri olan tek bir boyuttaki eksikliğe takıntı derecesinde odaklanmayın. İnsan ilişkilerinde birçok boyut olduğunu ve bir boyutta avantajsız iseniz ve bu değiştiremeyeceğiniz bir şey ise; başka daha fazla boyutta kendinizi geliştirebileceğinizi ve avantajsızlıklarınızı telafi edebileceğinizi bilin.

Kendinizin en kötü boyuttaki konumunu, o boyutun en tepesindeki örneklerle karşılaştırmayı bırakın. Çok büyük ve aptalca bir hata. 1.65 boyunda bir erkek boyunu dert ettiğinde kendini hep 1.90lıkların Kıvanç Tatlıtuğ tipindekiler ile karşılaştırır. Oysa bu adamlar 1.80 ve üstü boyluların yüzde 5’idir. Bu boyutta tepede (1.80 üstü) insanların çoğu başka boyutlarda fire verir : şişmandır, eğitimsizdir, oyunsuzdur (bize boyu uzun ama oyunsuz birçok arkadaştan mail geliyor mesela), zeki değildir, atletik değildir, zengin değildir, genç değildir, tembeldir, vs .. vs ..  Değiştiremeyeceğiniz bu boyutun ağlama duvarına yaslanıp ağlayacağınıza değiştirebileceğiniz boyutlarda en tepeye çıkmaya odaklarsanız o boyuttaki elemanların %90ını geride bırakacaksınız.

“Ama abi hiçbir zaman Kıvanç Tatlıtuğ ile rekabet edemem ki?” Niye sadece buna ağlıyorsun? Madem ağlamaya başladın hiçbir zaman Usain Bolt’tan hızlı, Clint Eastwood’dan karizmatik, Elon Musk’tan zengin veya Rocco Siffredi’den “kocaman” olamayacaksın diye de ağla.

Evet belki 1.80lik bir kızı tavlaman daha zor ama memlekette kadın boy ortalaması 1.61 iken hala av sahanda yüz binlerce kadın var. Unutma, tüm kızları elde edemezsin ama kızları elde edeceksin.

Disiplinin Pratiği – Bölüm 3 – Yeniden şarj etmek

Yazının ikinci bölümünde küçük ve aşamalı değişikliklerin gücünü görmüştük.

Hayatınızın kontrolünü elinize almak istiyorsanız, dikkat etmeniz gereken çok önemli bir şey daha var. Yorgun düşmeyin ve stres olmayın. Demesi kolay biliyorum ama merak etmeyin. Nasıl yapacağınızı size göstereceğim.

Zihinsel olarak tükendiğinizde, yaptığınız ya da yapmadığınız şeyler sizin bilinçli ve en iyi yargı gücünüze dayanmaktan uzaklaşır. İyi alışkanlıklar kazanmak istiyorsanız, kendinizi yeniden şarj etmeyi öğrenmeniz lazım.

Eğer bunun yumurta – tavuk olayı olduğunu düşünüyorsanız – yani stresi ve yorgunluğu engellemek için hayatınızın kontrolünüz altında olması gerekirken, kişinin hayatını daha iyi kontrol etmesi için stresli ve yorgun olmaması gerekliliği durumu – tamamen haklısınız. Ama stresli bir hayata, efektif bir yeniden şarj pratiği ekleyerek, döngüyü en zayıf noktasından kırabilirsiniz. Aslına bakarsanız, eğer stresli bir hayatınız varsa, bunu özellikle yapmalısınız. Bu pratik kolay ve sadece 10 dakikanızı alır.

Bu pratiğin pratiği hızla artmakta – internet yavaşça bu tavsiye ile dolmaya başladı ama çok az tavsiye disiplin bağlamında veriliyor – özellikle egoyu söndürmek ve “yorgunluk” hakkında. Bu şaşırtıcı zira bahsedeceğimiz pratiğin en önemli ikinci kullanımı, bu bahsettiğimiz alanlar (birincisi genel olarak ruhsal sağlık).

Bu pratik (alkışlar gelsin) meditasyondur. En basit haliyle (ki bence en iyi hali bu), oturun, kafanızı temizleyin, nefesinizi sakinleştirin ve “boş” zihninizi doğal haliyle gözlemleyin – hepsi bu. Başka her şey opsiyonel.

(Çevirenin notu : eleman meditasyonu anlamamış maalesef. Siz başka kaynaklardan nefes meditasyonuna bakın. Basitçe olay şimdiye / ana odaklanmaktır. Şimdi gibi sıkıcı ama hep orda olan nefese odaklanabilirsiniz. Amacınız zihninizi nefes alıp vermelerinize odaklamak. Odak noktanız nefesinizi nerde en iyi hissediyorsanız orası olabilir. Örneğin burun deliklerinin ucu. Sakin bir şekilde nefes alıp verin ve zihninizde bir şey düşünmeden nefese odaklanın.

Budistlerin maymun beyin dediği ve sürekli düşünceden düşünceye atlayan içsel konuşma tabii ki odağı hemen saçma sapan bir şeye çevirecektir. Bu içsel konuşmayı yakalayın, orada bırakıp zihninizi nefese çevirin. Kızmayın ve kasmayın. Halı üstünde oynaması gerekirken beton zemine emeklemiş yaramaz bir bebeği yeniden halı üzerine getirir gibi sakin olun. Maymun beyin 100 kere başka dala atasa, 100 kere nefese geri getirin.

Önceleri günde sadece 5 dakika ile başlayın. Her 3 haftada 5 dakika ekleyerek minimum 15 dakikaya çıkarın. Mümkünse 30 dakikaya. Başlangıçta zihin nefeste en fazla 5 – 10 saniye kalacaktır. Zamanla bu meditasyon süresine kadar artabilir. )

Söz veriyorum bu size bilinçli tercih ve planlarınızı yürütmek için daha fazla güç verecek ya da en azından bunu yapabilme şansınızı önemli oranda arttıracak. Meditasyon, zihnin pit stopudur, irade kuyusudur.

Bu, içsel olarak yapmanız gereken şey. Bunun yanında çevrenizdeki ilgi dağıtan ya da sizi işinizden alıkoyacak şekilde cezbeden şeyleri kaldırın. Bu şekilde zihniniz (bilinçaltında bile) bir sürü küçük şeyle meşgul olmayacak ve o an yapmakta olduğunuz şeye daha iyi odaklanacaktır. Efektif multitasking diye bir şey yoktur. Multitasking için dikkati dağıtmak, sıfır toplamlı bir oyundur.

Çevre yönetiminin temelleri

Düzenli bir yaşam alanı size çok yardımcı olacaktır. Darmadağın bir ev sizin felaket döngünüzün bir parçası ise arkadaşlarınızdan yardım dilenin (“evimi toplamaya çalışıyorum. Lütfen bana yardım et. Sana bira ve pizza alırım ve aynı şekilde sana yardım ederim). Ya da temizlikçi tutun. Çevrenizdeki stres kaynaklarını kaldırın ki hayatınızdaki diğer herşeyle başa çıkacak gücünüz kalsın.

Cezbedici şeyleri kaldırın. Diyet yapıyorsanız, gözünüzün önündeki Nutella kavanozlarını ve pizza sipariş ilanlarını kaldırın. Sigarayı bırakmaya çalışıyorsanız, çakmakları kaldırın. Gözden ırak, zihinden ırak. Bunlar yerine sizi dürtecek ve gaza getirecek yaratıcı hatırlatmaları göz önüne koyun. Mesela donunuzdan başka bir şey giymeden çekilmiş fotonuzu buzdolabına asın. Aslına bakarsanız benim vücut ölçüm buzdolabının kapağında duruyor. Fareler üzerinde özenle hazırlanmış deneyler gibi ama burada özellikle sizin davranışlarınızı kontrol etmek için.

Stresi azaltmak istiyorsanız, size gelen bilgi akışını düşürün. Kendinizi mağaraya kapatmayın ama kaliteyi sayıya tercih edin. Yüksek kaliteli haber kaynakları bulun ve sadece onları takip edin. Magazin ve sansasyonel yayın yapan kaynaklardan uzak durun. Eğer haber sizi sinirlendiriyorsa, muhtemelen orada kötü gazetecilik vardır ve bu kaynak sizin zihin sağlığınız için iyi değildir.

Disiplinin altta yatan mantığı,sizin yüksek yönetim fonksiyonlarınız olan rasyonel yetişkin zihniniz ile sizin oldukça fazla kararınızı yöneten içinizdeki 3 yaşındaki çocuk arasında yapıcı bir ilişki kurmak ve gücü dengelemektir.

Hiç kendinizi kandırmayın, o küçük göt hala içinizde. İnsan kişiliği ağaç gibidir – dışa doğru büyür, yeni katmanlar ekler ama derinlerdeki her zaman derinlerde kalır (aslında yaşlı ağaçların içinde boşluk oluşurken insanlar yaşlanınca dış katmanlar kalkar ve kişi ikinci çocukluğuna geriler … her benzetmenin bir sınırı var). Bütün impulsif davranışları, düşük dikkat süresi ve ani zevkler peşindeki miyop koşuşu ile içinizdeki çocuk hala orada. Genellikle siz yetişkin fonksiyonların kontrolü elinde tutmasını tercih edersiniz. Bu, stresli ve yorgun iken çok zordur ve bu nedenle de zihin meditasyonu ve çevre yönetimi önemlidir.

Bitti

Çeviri : Practical Discipline