Simp olmak ne demek? Simp olmaktan nasıl kurtulursunuz?

Simp nedir?

Simp, kadınlar için aşırı çaba gösteren, kadınlara sürekli ilgisini gösteren, kadınların dikkatini çekmeye çalışan, kadınların onayı için onlara yaranmaya çalışan ve kadınları şımartmak için her şeyi yapan adamlar için kullanılan yabancı bir kelime. Türkçe’ye kılıbık, ahmak ya da amsalak olarak çevriliyor. Ben bu kelimeyi bazen amsalak olarak kullandım mı, ona buna simp diyenler hakaret ediyorsun diyorlar ama anlamı bu 🙂 Simp aslında avanak, alık, keriz, aptal, saf gibi anlamları olan simpleton kelimesinin kısaltılmışı.

Bir simpseniz, simp olmaktan sağlıklı bir şekilde kurtulmanız, bu sağlıklı kısmına geleceğiz, doyurucu bir ilişki yaşamına sahip bir erkek olmanız açısından çok önemli. Simp olmaktan kurtulduğunu düşünen bir erkekseniz ve simp erkek görünce öfkeleniyorsanız, simp erkeklerden ve genel olarak kadınlardan nefret ediyorsanız, simplerden ve kadınlardan nefret etmeyi bırakmayı öğrenmeniz de çok önemli zira bu öfke aslında simp erkeğin gıyabında kendinize duyulan bir öfke. Simp olmaktan kurtulamadığınıza, sadece simp olmanın kaka bir şey olduğunu öğrendiğiniz için simp çukuruna düşmeyecek şekilde kadınlardan uzak durmayı becerebildiğinize işaret. Bu uzaklık kadınlarla artık doyurucu ve duygusal bir ilişkiye girmemek de olabilir, incelleşip tamamen uzak durmak da. Simp bir erkek olmaktan kurtulmanın yollarından biri de sevmekten uzak durmak ama bu sağlıklı bir kurtuluş değil, size de büyük haksızlık.

Simplikten kurtulmak ve manosphere

Bugün manosphere diyarına gelen insanların çoğu bu yolculuğa, kadınlar ya da bir kadın ile travmatik bir deneyimden başlıyorlar. Bu travma terk edilmek olabiliyor, reddedilmek olabiliyor, kullanılmak olabiliyor ya da aldatılmak olabiliyor. Bu erkekler bu duruma nasıl düştüm diye sorgulamaya başlıyorlar. “Hayatımın 3 yılını bu kadınla nasıl harcayabildim?”, “Nasıl oldu da kız arkadaşım bile olmayan ve sonunda başkasına giden bu kadına onca zaman ve para harcayabildim?”, vs.

Problem şu ki sevmek ve simp aptallığı ayrı şeyler olsalar bile, seven, aşık olan tarafınız ile, simp olup sizi yakan tarafınız birbirlerinden ayırması zor taraflarınız. Yani simp tarafınız en azından iyi olarak bildiğiniz tarafınıza çok yakın, birini öldürmeden diğerini nasıl kesip atacaksınız? “Aşk ile çok zavallı duruma düştüm, zayıf bir beta oldum, simp oldum” diyorsunuz. Bu çözmesi kolay olmayan bir problem.

Manosphere camiasında bu konuda işinize yarayabilecek birçok tavsiye mevcut. Öncelikle destek alabileceğiniz bir topluluk var, başkalarının da aynı şeyleri yaşadığını ve sonra kurtulduğunu görüp ilham alıyorsunuz. Kendinizi merkeze koymayı ve kendinize fiziksel, finansal ve ruhsal olarak bakmayı öğreniyorsunuz. Tek bir kadına odaklanmayın, sizi istemeyenin peşinde koşmayın, yüzünüze gülen her kadınla çocuklarınız kime benzeyecek hayallerine dalmayın, muhtaçlık – zayıflık iticidir, vs. Ama bu yardımın yanında manosphere içinde travmasını ve öfkesini aşamamış birçok kaynak olduğu için, duygusal olarak tatmin edici ilişki kuran, sevme kapasitesi olan tarafınızı, sağlıksız çalışıyor diye, tamamen çöpe atmanın iyi bir fikir olduğunu da öğrenebiliyorsunuz.

Başka insanlarda en çok nefret ettiğiniz şeyler, genellikle kendinizde en çok nefret ettiğiniz şeyler. Sizin canınızı yaktığı için nefret ettiğiniz bir yanınızı dışardaki insanlarda gördüğünüzde, kendinizden nefret etmek yerine o insanlardan nefret edebiliyorsunuz. Eğer tüm o “siz olmayan” kaybedenlerden nefret ederseniz, kendi içinizdeki kaybedenden nefret etmeniz gerekmiyor. Bu insanın içindeki kaybeden ile başa çıkma mekanizması olarak, kötü hissetmekten kaçmak için işe yarayan bir mekanizma ama oldukça uyumsuz ve aynı zamanda, orta ve uzun vadede zararı büyük ve sizi daha da kötü hissettirecek bir mekanizma.

Simp olmaktan nasıl kurtulurum?

İçinizde sevme kapasitesi olan tarafınızın bazı arızaları yüzünden yanıp durduğunuz için, bu tarafı “kötü” diye etiketlediğinizde, belki kötü çocuk olup daha fazla seks yapabiliyorsunuz ya da ilişki hüsranının toksik yakıt olarak kullanıp, hayatınızı diğer alanlarda iyileştirmeye başlıyorsunuz. Başka insanlarla aynı fikirde olduğunuz topluluklar bulabiliyorsunuz. Ama bu sefer de gerçekten sevgi dolu bir ilişki fırsatı karşınıza her çıktığında, bundan kaçıyorsunuz.

Sevme kapasitesi olan tarafınızı her kullandığınızda kontrolü elinizden kaçırıp yanıyorsunuz. Onu kullanmamaya başladığınızda, kontrolü elinizden kaçırıp yanma senaryosundan kurtuluyorsunuz ama hala sağlıklı ilişkiler yaşayamıyorsunuz.

Peki seveyim derken her defasında ipin ucunu kaçırıp simpleştiğiniz durumu, simpliğinizi, sağlıklı bir şekilde düzeltmenin yolu nedir? Yapmanız gereken en önemli şeylerden birisi, belki de en önemlisi, simpliğin sevgi ile değil bağımlılık ile alakalı olduğunu anlayıp, bağımlılığı tetikleyen dopaminerjik davranış, düşünce ve hayallerden uzak durmak. Çünkü örneğin sizi sadece arkadaş olarak gören bir kadını romantik şekilde hayal etmek, onu sürekli düşünmek, karşılık almadan bir şeyler yapmak, beyninizi aşık olduğunuza inandırırken sizi aslında bağımlılığa sürüklüyor.

Romantik sevgi karşılıklıdır ve karşılıklı olmayan romantik sevgi durumunda karşınızdaki insanla samimi olmak (arkadaşlık), ona duygusal yatırım yapmak, onu düşünüp durmak, hayal kurmak, vs. aşırı uyarana maruz kalmaktır. Aynı zamanda karşılıklı olsa bile, sizin partnerinize olan “sevginiz”, partnerinizin size olan sevgisinin çok üstüne çıktığında, bütün bunlar yine aşırı uyaran halini alırlar. Sevgi dengesizliği durumlarında karşınızdaki insanla ne kadar çok görüşürseniz, ne kadar çok mesajlaşırsanız, onu ne kadar çok düşünür ve onunla ilgili ne kadar çok hayal kurarsanız, onu sosyal medyada ne kadar çok stalklarsanız, ona o kadar çok bağımlı olursunuz.

İletişimi kesmek, nextlemek bu nedenle işe yarar. Sizi bağımlılığa sürükleyen dopaminerjik şeyleri hayatınızdan atıyorsunuz. İletişimi kestiğinizde ya da azalttığınızda, bunun sevgi değil de bağımlılık olduğunu kendiniz de görebilirsiniz zira bunları yaptığınızda hissettiğiniz şeye dikkat ederseniz, bunun bağımlılık yapıcı maddeden uzak durma ile ortaya çıkan yoksunluk sendromuna benzediğini görürsünüz.

İletişimi kestiğinizde, arkanızı dönüp kendi yolunuza baktığınızda hissettiğiniz şeye dikkat ederseniz, bunun aslında tamamen sizin ihtiyaçlarınızla alakalı olduğunu da göreceksiniz. “Onsuz olmuyor”, “onsuz yapamıyorum” dediğinizde tamamen ondan aldıklarınıza odaklanıyorsunuz, ona verdiklerinize değil. “Benimle ilişki istemiyor o zaman onun isteklerine saygı duyup ondan uzak durayım” deseniz bile bunu yapamıyorsunuz ve kendi isteklerinizin yoğunluğu ile ona ulaşıp duruyorsunuz.

Bir keresinde bir takipçi şöyle bir şey demişti:

“Abi benim onu sevdiğimin onda biri kadar sevseydi, o kadar mutlu olurdum ki!”

Bu sevgi değil arkadaşlar, bu kendini düşünen, karşısındakini düşünmeyen bağımlının sözleri. Arkadaşın kendi isteğine, ihtiyacına odaklanmış hali.

Bu istediklerinizi alamadığınız için sinirleniyorsunuz, hüsrana uğruyorsunuz, ağlıyorsunuz ve yine bu nedenle karşınızdakinden nefret etmeye başlayabiliyorsunuz. Belki daha da ileri gidip bütün kadınlardan nefret etmeye başlıyorsunuz zira size ihtiyacınız olduğunu düşündüğünüz şeyi, bağımlılığınızı tatmin edecek şeyi vermiyor ya da vermiyorlar. İpin ucunu kaçırıp belki de “neden bağımlı oldum, neden bundan kurtulamıyorum, her şeyi veriyorum ama hiçbir şey alamıyorum” diye kendinizden nefret etmeye başlıyorsunuz. Öfke ve nefretiniz büyüyüp sizi ele geçirebiliyor ama bunun sevgi değil bağımlılık portresi olduğunu anlamanız çok önemli.

“Seven sikilir, siken sevilir” denilen bir “bilgelik” var biliyorsunuz. Ama sikilen taraf sevdiğinden değil bağımlı olduğunuzdan sikiliyor. Her bağımlının bağımlılık maddesi tarafından sikilmesi gibi.

Klasik olacak ama olay sadece sevgi olsa, karşınızdaki insanın sizi bırakma, sizi kabul etmeme kararını kabul edip o kişiden uzak durursunuz. Ama o kişiye yaptığınız aşırı yatırım, karşılığında hissettiğiniz aşırı uyarılma ve dopamin yani bağımlılık sizi bunu yapmaktan alıkoyuyor.

Yani kısacası simp aslında kendi bağımlılığına, sabitlenmiş takıntısına odaklanmış bir insan. Arzu öznesi olan kişiye duyduğu ilgi sevgi değil bağımlılık. Karşılık görmeden yaptığı yatırım, sürekli düşünme, hayal, vs. ile yarattığı aşırı uyaran – dopamin ortamı içinde düştüğü bir bağımlılık.

Simp karşılıksız ilgisini, karşılıksız fedakarlıklarını, kendi duygusal ihtiyaçlarını karşılamak için yapar. Simp kendi duygusal ihtiyaçlarını doyurmak için sürekli fedakarlık yapar, almadan verir. “Benimkisi trajik bir aşk”, “seni benim kadar seven olmaz”, “senin için her şeyi yaptım/yaparım” romantikliği içinde kendisini iyi hisseder. Ama bu sevgi değil, açlıktır.

Simp olmaktan kurtulmanın yolu, bu açlığınızı, bağımlılığınızı doyurmayı bırakmaktır. Bunu yaptığınızda ortaya çıkacak olan yoksunluk sendromunun acısını yaşayıp, yoksunluk sendromununu bağımlılık yapıcıya hiç bulaşmadan atlatmaktır.

Şu soruya bakalım:

“Mahmut abi uzun bir süredir yalnızım ve neredeyse karşı cinsle iletişimim yok denecek kadar azdı. Son haftalarda tekrar insan içine çıkmaya başladım ve geçen hafta gördüğüm ama konuşmaya cesaret edemediğim kıza sanırım oneitis? geliştirdim. Yani birkaç gündür kızla ilgili hayaller kuruyorum, birkaç fotoğrafına denk geldim onlara bakıyorum falan.

Liseden beri yaşamadığım (platonik ilgi duyduğun kızı kafanda meleklestirme) bu duygu tam olarak neden gerçekleşir sence? Uzun süreli yalnizliktan dolayı mıdır? çünkü liseden beri birçok kızla iyi kötü ilişkim oldu ve bu platonik ergen hisleri geçmişte bıraktığımı sanıyordum.”

Arkadaş kıza simplik yapmamış simp ile ne alakası var diyebilirsiniz. Ama dikkat ederseniz kıza bayağı yatırım yapıyor, sadece kızın haberi yok. Bu da bir çeşit ahmaklık.

Bu arkadaşa cevabım şu oldu:

“Liseden beri yaşamadığım (platonik ilgi duyduğun kızı kafanda meleklestirme) bu duygu tam olarak neden gerçekleşir sence?” Duygusal bir açlığı doyurmak için insan çeşitli sağlıksız bağımlılıklar geliştirir, bazıları senin gibi bir kızın hayalinden aldığı dopamin ile açlığını bastırır, bazıları başka uyuşturucularla. Bu tür bir oneitis bağımlılık olarak ele alınıp ona göre mücadele edilmeli.

Bu platonik şeyleri bırakmama nedenin alkoliğin alkolü bırakmaması ya da sigara tiryakisinin sigarayı bırakamaması ile aynı. Bırakmanın yolu da aynı. Bir biracıktan bir şey olmaz diye içtin mi, her gün içer hale gelmen birkaç gün sürer. Bir sigaradan bir şey olmaz diye başlarsın sonra yıllarca içersin. Bu durumda yapman gereken şey, gördüğün ve konuşmaya cesaret edemediğin kızın fotoğraflarına bakarak, onunla ilgili hayal kurarak yine bağımlılık kazanacağını bilip, en başında o tek sigarayı yakmamak yani hayali kafandan kovmak, fotoğrafa bakmamak. Bunu tetikte olup ilk başta o “masum” adımda engellersin.

Seninkisi sevgi değil, başlık sevgi ile ilgili. Seninkisi bildiğin sağlıksız başa çıkma mekanizması olarak bağımlılık.

Simp, efendi erkek ve kaygılı bağlanma

Simp kavramı, efendi erkeğin toksik kırılganlığı ve sağlıksız bağlanma stili olarak kaygılı bağlanma ile örtüşen bir kavram. Bu konularda problemlerinizi gidermek de simp olmaktan kurtulmak için önemli adımlar. Manopshere içinde simp olmaktan kurtulayım derken sevmekten uzak durma olayına da iyi çocuklar, kaygılı bağlanma, kırmızı hap ve kaçıngan bağlanma yazısında değinmiştim. Bağımlılık, duygusal düzenleme, negatif duygularla daha sağlıklı başa çıkma konusunda ise Daha İyi Bir Yaşam İçin Psikoloji ve Nöron Bilimi Temelli Pratik İpuçları Kitap Seti ve Nöroplastisite ve Dopamin Sistemi ile Beyni Yeniden Kablolama Kitap Seti gibi yayınlarımıza bakabilirsiniz.

Kadınlara öfke duymak

Son olarak simp olmaktan kurtulduğunuzu düşünüyorsanız ama kadınlardan nefret ediyorsanız, bunun simp zayıflığına hala sahip olmanızdan kaynaklandığını kabul etmenizi tavsiye ederim. Yeniden sevmeye başladığınızda, kendinizi kontrol edemeyip simp olacağınızı ve yeniden bir kadına bağımlı olacağınızı hissediyorsunuz. Kadınlardan nefret etmek sizi onlara simp olmaktan koruyor mu? Evet. Ama bu sefer de sizin onlarla sağlıklı ilişkiler kurmanıza engel oluyor. Bir daha simp olmamak için sağlıklı ve anlamlı ilişki kurma kabiliyetinizi feda ediyorsunuz.

Bunun yerine, acınızın sizin kişisel zayıflığınızdan kaynaklandığını kabul edin. Bu zayıflığınız sonucu yaşadığınız acıdan, kadınlardan anlamlı ve duygusal ilişki kurmaktan uzak durarak kaçıyorsunuz, bu işe yarıyor ama maliyeti çok yüksek. Neyse ki, arızalı bir fonksiyonunuzu her kullandığınızda acı çekiyorsanız, acıdan kaçmanın tek yolu, o arızalı fonksiyonu kullanmayı bırakmak değil. Arızayı gidererek hem acıdan kurtulup hem de sağlıklı ilişkiler yaşamanız mümkün.

Bana sorularınızı uygun yazı altında sorabilirsiniz, benimle görüşme ayarlayabilirsiniz ya da ilişkiler setimize bakabilirsiniz. Youtube, Spotify ve Patreon kanallarımızı da takip etmeyi unutmayın.

Beni reddetti ama bakıyor bunu neden yapıyor? – Vaka çalışması

Merhaba. Ben 30 yaşındayım. Çalıştığım yerde (aynı şirkette değil binada) bir süre bakıştığımız bir kız vardı. Sonunda gidip çıkma teklif ettim ve beni direkt reddetti. Ben kendi işime baktım ama neredeyse 2 ay oldu, hala bana bakıp duruyor. Habersiz bakıyor ama ben baktığını fark ediyorum. Ben hiç ona bakmıyorum ve o yokmuş gibi davranıyorum. Bunu neden yapıyor? Benimle dalga mı geçiyor yoksa egosunu mu tatmin ediyor?

Birincisi, çıkma teklifi pişmanlıktır. Sadece uzaktan bakıştığın kızla gider konuşursun, birkaç konuşmada sıcaksa buluşmaya davet edersin. Eğer iki teklifini reddederse kızı bırakırsın. Şimdi sen pat diye çıkma teklif ederek işi başından kilitlemişsin, direkt reddedilmişsin.

İkincisi, iki aydır bakmasan bile dikkatin muhtemelen sürekli olarak kızda. Kız da arada sırada sana bakacağı için, koca 2 ayda her bakışını kendine yorumladın. Bu tür kızın amacı nedir sorularının cevabı hemen her zaman “yoksa beni istiyor da ondan mı yapıyor” şeklindedir. Sen “benimle dalga mı geçiyor yoksa egosunu mu tatmin ediyor” diye sorarken aslında cevabın “ne dalgası, ne egosu, seni istiyor, pişman oldu, gel yiğidim demeye çalışıyor” gibi bir şey olmasını umuyorsun.

Muhtemelen özel bir sebeple yapmıyor, kıza bakmamaya çalışıp bir yandan da onun sana bakıp bakmadığını hissetmeye çalışırken kasıntı durman gülünç olabilir. Senin yöne her baktığında kendi üzerine alınıyor olabilirsin.

Bu durumda gidip bir daha teklif etsem mi?

Çıkma teklif etmesen gidip konuşabilirdin ama bir kere öyle direkt reddedildiğin için bu kızı pas geçmeni tavsiye ederim. Bu durumda “sürekli bakıyor, belki de beni istiyor” diye gidenlerin %90’I hüsrana uğrıyorlar. Senin için de ihtimaller bunlardan daha iyi değil.

Ayrıca komik bir şekilde yok saydığın kızla birden nasıl konuşacaksın. Çıkma teklif et sonra arıza bir şekilde yok say davranışların gerçekten absürt ve dediğim gibi arıza. Eğer kıza pat diye çıkma teklif etmek yerine kızla biraz muhabbet, bağ kurmaya çalışsaydın da sonra reddedilseydin, kız seni istiyor hale gelseydi sana ulaşırdı, seninle konuşurdu zaten. Pat diye teklif ederek ve üstüne kızı görmezden gelerek bu tür bir dönüşün önünü kesmişsin.

Bu arada iş ve okul ortamında bu şekilde çıkma teklifli ya da hemen hemen aynı anlama gelen “seni tanımak istiyorum” şeklinde yürüme yaptınız ve reddedildiyseniz, bunu ikinci kez yapmayın. Alt tarafı iki kere reddedilirim diye düşünebilirsiniz ama bu şekilde şikayet edilen çok adam gördüm. Şirketine şikayet ediliyor mesela ya da kadın bir daha bana yaklaşırsan seni şikayet ederim diye tehdit edebiliyor. Bazen nadir olsa da öfkeli bir erkek arkadaş ya da kocayla da muhatap olma ihtimaliniz var.

Özellikle iş yeri ve okul çevresinde, ortaokul çocukları gibi çıkma teklif etmek yerine, sürekli olarak bir makul bir şekilde reddedebileceğiniz incelikte hareket edin. Mesela gidin normal muhabbet edin, hemen telefon istemeyin, sonra gördüğünüzde bir iki kere daha konuşun ve sıcaksa bir şeyler yapmaya çağırın ve tel alın. Tüm bu aşamalarda kadın sizi soğuk ve kısa cevap vererek olsun, buluşma isteğini reddederek olsun dolaylı olarak reddedebilsin. Hani kadın da, bunu anlattığı kişiler de sizin neden konuştuğunuzu biliyor ama siz bir yerde çıkıp “yok canım, yanlış anladı, öyle bir niyetim yoktu” diye makul bir şekilde olayı reddetseniz, gerçekten de karşıdaki pek bir şey söyleyemez.

Bu bakıyor, neden bakıyor olayının bir de online versiyonu var onu daha fazla duyuyorum: Abi beni reddetti / terk etti ama hikayelerime bakıyor. Neden?

Senin hikayelerin, diğer hikayeler arasında gelip geçiyor, büyük ihtimalle öyle bakıyor. Seni istediğinden, pişman olduğundan değil. Bu kız senin hikaye ya da fotoğraflarını beğeniyor bile olabilir. Ama bunlar genellikle, soran kişinin umduğu amaçlarla olmuyor.

Kısacası bu soruların tamamı aynı şekilde ve cevabı muhtemelen senin umduğun şey değil.

Beni reddetti ama bakıyor yoksa (yoksa beni istiyor mu)?

Beni reddetti ama numaramı silmedi (yoksa beni istiyor mu)?

Beni reddetti ama hikayelerime bakıyor (yoksa beni istiyor mu)?

Beni reddetti ama göndermeli hikayeler paylaşıyor (yoksa beni istiyor mu)?

Reddettiyse niye bakıyor anlamış değilim. Hoslanmıyorsa niye bakıyor hala? Hoslanıyorsa niye reddetti?

Bir muhabbetin olmayan kız senden neden hoşlansın bilemeyeceğim ama seni reddetti zira senden hoşlanmıyordu. Niye bakıyor soruna cevap verdim ama burada sıkla verilen “acaba bana bakıyor mu? hala aklı bende mi? bana baksın da biraz egomu tatmin edeyim diyor” tadında cevaplara da değineyim. Zaten sen de burada “yoksa egosunu mu tatmin ediyor” diye sormuşsun.

Burada olan daha çok kızın sana bakıyor olması umudunun, kızın sana doğru baktığı her anı yakalayacak olan dikkatin ile birleşip sana oyun oynamasıdır.

Egoyu megoyu geç zira asıl sorun, seni reddetmiş kızı düşünüp duruyor, ona dikkat veriyor ve onunla ilgili hayal kuruyor olman (“bana bakiir demek beni seviiir”). Kıza duygusal yatırım yapıp duruyorsun. Bu da senin daha çok fanteziye boğulmana neden oluyor.

Bana sorularınızı uygun yazı altında sorabilirsiniz, benimle görüşme ayarlayabilirsiniz ya da ilişkiler setimize bakabilirsiniz. Youtube, Spotify ve Patreon kanallarımızı da takip etmeyi unutmayın.

@godelian ile Erkeklerin Sorunları Podcastı

@godelian ile erkeklerin sorunları, manosphere ile ilgili sohbet ettik.

00:00 Giriş
00:19 İyi Adam Sendromu
01:04 Bağlanma Teorisi ve Duygusal Düzenleme
01:57 Menosphere’in Yükselişi
05:27 Sosyal Medya ve Gerçekçi Olmayan Beklentiler
06:43 Modern Erkekler
17:09 İlişkilerin Gerçekliği
25:32 Kurumsal Dünya Eleştirisi
25:50 Babaların Çocuk Gelişimindeki Rolü
26:42 Çok Eşlilik ve İnsan İlişkileri
27:27 Evrimsel Biyoloji ve Modern Yanlış Yorumlamalar
27:55 Twitter Tartışmaları ve Bilimsel Okuryazarlık
36:03 Uzun Süreli İlişkilerde Karşılaşılan Zorluklar
38:09 Duygusal Gelişim ve İlişki Becerileri
42:03 Çoklu Kısa Süreli İlişkilerin Etkisi
47:25 Modern Erkekliğin Dengelenmesi
47:47 Son Düşünceler ve Gelecek Tartışmaları

Yüksek değerli erkek ol, kadınlar sana gelecekler

Erkeklere yönelik alanda salgın gibi yayılan “yüksek değerli erkek” merkezli tavsiye, “tip – para – statü en iyilemesi” şeklinde. Eğer bu üçüne en yüksek seviyede sahip olursanız, “kadınlar size gelecekler” şeklinde. Bu tavsiyeye uyup üçüne de sahip çoğu erkek, sadece bu üçüne sahip olup kadınların kendilerine gelmelerini bekliyorlar ama gelen giden olmadığını görüp hüsrana uğruyorlar. Bu insanların bir kısmı, gelen giden olmadığını görünce dünyaya ve kadınlara yönelik bir öfkeye kapılıyor.

Tip – para – statü ancak kadın – erkek ilişkilerinde gelişmek için sosyalleşmeye, kadınlarla tanışmaya zaman ve emek harcadığınızda işinize yarar. Haftada 2 ama bir dönem 3 kere sosyalleşmek için dışarı çıkmalısınız. Ev – iş – spor salonu üçgeninde kızların sizi keşfetmesini beklemeniz aptalca. Sosyalleşme kabiliyetiniz, sosyal ortamda kadınlarla tanışma kabiliyetiniz güdükse, işiniz zor. Tipiniz, paranız ve statünüz yerinde bile olsa, bir kadınla konuşurken rahat, abartmadan esprili ve belli bir karizmaya sahip olmanız lazım.

Tipinizi, finansal durumunuzu ve statünüzü en iyilemeyin demiyorum ama bunları kadınlarla tanışmaktan kaçmak için yapıyorsanız, siz aylardır veya belki yıllardır kendinizi en iyileyip kızların gelmesini beklerken, her gece sizden daha tipsiz, daha fakir ve daha düşük statülü ama sosyal ortamdan kaçmayan adamların, sırf daha fazla kızla karşılaştığı için kızlarla olduklarını bir düşünmenizi tavsiye ederim.

Aslına bakarsanız iş modeli olarak statü, finans ve fizik açısından en tepeye oynayın tavsiyesi oldukça başarılı bir tavsiye. Zira statü-para-fizik açısından en tepede insanların oranı binde birden daha az ve bu kadar başarması zor bir hedef koyduğunuzda, kadınlar nerede diye şikayet edenlere yıllar boyunca “daha o seviyeye gelmedin” demeniz mümkün.  Ayrıca bunu piyasaya çıkıp reddedilme ve hüsran ile dolu olan eşleşme ritüelinden aşırı derecede korkan erkeklere çok rahat satabiliyorsunuz. Bu erkekler sosyalleşmekten, kadınlar tarafından reddedilmekten o kadar korkuyorlar ki, “Everest’e tırmanman ve ünlü ol, kadınlar sana gelecek” desen, sosyal aktivitelerde 10-15 kadına yürümek yerine Everest’e doğru yola çıkarlar.

Yüksek değerli erkek tavsiyelerinin temel mantığı “tepe %1 erkekler kadınlarla başarılılar, o zaman kadınlarla başarılı olmak istiyorsan sen de tepe %1 içine girmelisin”. Oysa kadınlarla az çok başarılı erkeklerin %90’ından fazlası, tepe %1 içinde olmaktan çok uzaklar.

Tabii burada kadınlarla başarılı olmaktan ne anladığınıza da bağlı. Son zamanlarda Andrew Conman Tate ve Flesh and Filth gibi oluşumlar, parayı veren herkese açılan bacaklarla ard arda yatmayı başarı kriteri yaptılar. Kutsal kitap gibi The Rational Male’i ekrana sallayıp duran Flesh and Filth ikilisi, onlyfans kızlarıyla yatmak ya da sugar baby sitelerinden kadın bulmak gibi “giga beta öder” varoluşu “alfa” olarak tanımlamaya başladılar.

Oysa çoğu erkek için kadınlarla başarı, duygusal ve cinsel olarak az çok doyumlu, uzun süreli ve tek eşli ilişki. Özellikle Batılı dünyadaki kırmızı hapçılar ve genel manosphere dünyasındaki guruların çoğu, bu tür ilişkiler ve evlilik konusunda ya çok az tecrübeye sahipler ya da başarısız bir geçmişe.

Konumuza dönersek, araştırmalar bize kazanılan para, tip ve statü ile ilişki başarısı arasında doğru orantı olduğunu gösteriyor. AMA bu, sihirli üçlüye yüksek seviyede sahip olmayanların ilişkilerde başarılı olamayacağı anlamına gelmiyor. Bu aynı zamanda para- tip – statü üçlüsünün kendi başlarına ilişki başarısı sağladığı anlamına gelmiyor.

Kadın erkek ilişkilerinde tavsiye verenlerin birçoğunun derdi de bu zaten. İstatistik biliyor gibi durmuyorlar. İstatistik paylaşıp duruyorlar ama dünyayı olasılıksal değil, deterministik çalışıyor sanıyorlar. Dünya “tipi zirve %10 içinde puanlananların ilişki başarısı, ortalama erkeklere göre %35 daha fazla” şeklinde çalışıyor, “tipi %10 içinde puanlananlar ilişkilerinde başarılıdır” şeklinde değil. Tip – para – statü, kadın erkek ilişkilerinde başarı şansını önemli ölçüde arttıran faktörler ama tek başlarına “yeterli” değiller.

Burada hem araştırmaların hem de internetin yarattığı, devasa bir yanlış bilgi var. Örneğin araştırmaların çoğunda, “nasıl biri ile ilişki isterdiniz?” diye soruluyor. İnsanlar da bu sorulara “1.85 boyu olsun”, “90-60-90 olsun”, “ayda 5000 Dolar geliri olsun”, “çok güzel yemek yapsın, hamarat olsun” gibi cevaplar veriyorlar. Fakat “nasıl biri ile ilişli isterdiniz?” sorusu, “nasıl biri ile ilişkidesiniz” ya da “nasıl insanlarla ilişkiniz oldu?” sorularından çok farklı bir soru.

Twitter’da, İncel “It is oveerrrrr” hesaplarında bu tür “nasıl biri ile beraber olmak isterdin” araştırmalarına çok vurgu yapılıyor ama bu araştırmalar problemli. İnsanlara sorduğunuz “ne istersin” sorusunun cevabı ile ne yapacakları birbirlerinden farklı şeyler. Aslına bakarsanız birçok durumda bu ikisinin birbirleri ile bağlantılı olmadığını gösteren araştırmalar var.

Yani kadınların ve erkeklerin “nasıl birisi ile ilişki isterdin?” sorusuna verdikleri cevaplar ile gerçekten ilişkiye girdikleri insanların özellikleri birbirlerinden önemli ölçüde farklılar. Bu gerçeğe rağmen sosyal medyada “1.85 olsun, 5000 Dolar kazansın, yoksa asla beraber olmam” yazılarının altına, bunu ciddiye alıp öfke ile “sen kimsin ki ne istiyorsun?” diye döşeyen bir sürü insan var ya da bunları ciddiye alıp “abi kadınlar çok ama çok fazla şey istiyor” diye dünyayı kendine dar eden çok erkek var.

Bu arada bir parantez açayım ve bazılarınızın aklına gelen şu itirazı cevaplayayım. “İyi de öylesini istiyorlar, alamadıklarından daha azı ile ilişkiye giriyorlar ve sonra da hep akıllarında o oluyor. Öylesini buldukları anda terk ederler.” İnsanlar öyle çalışmıyorlar arkadaşlar. İstedikleri ile gerçekte yaptıkları farklı ama gerçekte yaptığı ile mutlu insan sayısı çok daha fazla.

Uzun süredir sosyalleşme konusuna değiniyorum. Bu konuda sosyal hayatınızı geliştirin diye yazmıştım, en son Patreon’da Daha fazla sosyalleşmeniz için tavsiyeler yayını yaptım. Bu konuda en çok sorulan soru, nasıl sosyalleşeceğim, insanlarla nasıl konuşacağım?

İnsan ilişkilerinin belli bir doğal gelişimi var. Doğal gelişim dediğim, “şu insanla gidip arkadaş olacağım” diye yapamadığınız, kasıtlı olmayan, kendiliğinden gelişen bir tarafı var. Niyet bu işin bir parçası ama hem arkadaş grubu, hem de kız arkadaş bulmanın yolu, spesifik kişilerle arkadaş / sevgili olmak için bir şeyler yapmaktan ziyade, yeterince insanla etkileşime girip organik olarak gelişen ilişkileri bulmak.

Burada insanın oyunu önemli değil mi peki? Önemli ve oyunda belli bir niyet de var. Bir kızı beğenip ona yürüyorsunuz, “o piti piti karamela sepeti” diye seçip yürümüyorsunuz. Ama yürüdüğünüz insanla olmanız sizin niyetinize, planlarınıza bağlı değil yani şu kıza yürüyeceğim diyorsunuz ama (1) yürüyemiyebiliyorsunuz ve (2) yürüdüğünüzde çoğunlukla o spesifik insanla olmuyor.

Bu nedenle tipe – paraya – statüye ya da oyuna sahip olmanız kadar ve bunlardan daha önemlisi, yeni insanlarla / kadınlarla etkileşime sıklığınızı arttırmanız lazım. %100 yürüme amacında da olmayın, orada eğlenmeye, iyi vakit geçirmeye, yeni insanlarla etkileşime girmeye ve bazı şeylerin kendiliğinden olmasına da olanak sağlayın.

Bir sosyal ortama girdiğinizde “burada kız bulmalıyım”, “burada arkadaş yapmalıyım” baskısı ile hareket ederseniz, tedirgin olursunuz, rahat olamazsınız. Rahatlık, insanı çekici yapan şeylerin başında geldiği için iticileşirsiniz. Yapmanız gereken haftada 2-3 kere sosyal ortama çıkmak, spesifik bir ortamda spesifik bir insanla konuşmaya odaklanmaktan ziyade, her hafta 4-5 yeni insanla etkileşime girmeye odaklanın. Kırk yılda bir sosyalleşip her sosyalleşmenizde diken üstünde olmak, performans beklentisi ile tedirgin olmak yerine, önünüzde her hafta 3 sosyal etkinlik olacağını, bu ortamda olmazsa o ortamlardan birinde bir şeylerin olacağını düşünerek rahatlayın.

İnsanları en çok strese sokan ve iticileştiren şeylerden birisi, spesifik bir sonucu, gerçeklikten koparak nihai hale getirmek. Örneğin “bu toplantıda mutlaka biriyle tanışmalıyım” kafası sanki bu son toplantın ve bu toplantıdan biri ile tanışmazsan bittin gibi gerçekdışı bir nihai sonuç varsayıyor. “Bu buluşmada bu kızı tavlamalıyım” da aynı bilinçaltı varsayımına sahip. Oysa gerçekçi düşünmeniz lazım. “Bu toplantıdan biriyle tanışmazsam bile bundan sonrakilerde biriyle tanışırım” ya da “bu buluşmadan bir iş çıkmazsa bundan sonrakilerden birinde çıkar” demeniz lazım. Gerçekçi olan bu. Sizi rahatlatacak ve daha çekici yapacak zihin yapısı da bu.

Eğer sosyal etkileşim konusunda kötüyseniz ve bu konuda iyi olmak istiyorsanız, sosyal etkileşimde iyi olmanın pratik gerektirdiğini bilmeniz lazım. Espri yeteneği, sosyal ortamda rahatlık, iletişim kabiliyeti, vs. %80 pratiğe bağlı. İnsanlarla ne kadar çok ve sık etkileşime girerseniz, bu işte o kadar iyi olursunuz.

“İnsanlarla nasıl sosyalleşeceğimi bilmiyorum, ne yapmalıyım?”

İnsanlarla nasıl sosyalleşmeniz gerektiğini bilmenize gerek yok. Sosyal kaygıya sahip, sosyal yetenekleri kullanılmadığı için körelmiş ya da hiç gelişmemiş insanların en büyük hatası da bu düşünce şekli. Sosyalleşmek için önce sosyalleşmeyi öğrenmeye ihtiyacınız yok zaten bu mümkün de değil. İhtiyacınız olan tek şey, sosyal beceriksizliğiniz yüzünden hissedeceğiniz negatif duygularla başa çıkabilmek! Başarmanız gereken tek şey bu.  Sosyal beceriksizliğiniz ortadan kalkana kadar yaşayacağınız negatif duygularla başa çıkabilecek güç. Gerisini beyniniz halleder zira insan beyni sosyalleşmeye programlı zaten. Çocuklara sosyalleşme matematik gibi derslerde öğretilmiyor. Çocuklar bir araya konuluyorlar ve sosyalleşmeyi kendiliklerinden öğreniyorlar.

Sosyalleşmeyi önceden okuyarak, bilgilenerek öğrenmeniz gerekmiyor ve böyle öğrenemezsiniz. Nasıl sosyalleşeceğinizi Mamut Abi’nin size söylemesi gerekmiyor ve söyleyemez. Sizin probleminiz sosyalleşmeyi bilmemek değil, sosyalleşmenin başında, sosyal güdüklüğünüz nedeniyle yaşayacağınız stresi kaldıramayıp erkenden pes etmek.

İlişkiler konusunda da bu geçerli. Kızlara nasıl yürüyeceğinizi, kızlara yürüye yürüye öğrenirsiniz. Önden bilgi alabilirsiniz ve bu da önemli ama asıl iş yürümek. Kadınlara yürümeyi bilmeyen erkeklerin temel problemi, yeterince yürüme yapmadan strese ve belirsizliğe dayanamayıp pes etmeleri.

Evet, stres toleransının bir parçası da belirsizliğe dayanabilmek. Çoğunuz beklemeye dayanamayıp mesajınıza hemen cevap vermeyen kıza ulaştığınızda, belirsizliğe dayanamadığınız için yeniliyorsunuz. İstiyor mu istemiyor mu belirsizliğine dayanamayıp “istemiyorsa bileyim daha iyi” diyerek kıza ulaşıyorsunuz. “İstemiyorsan söyle” demenizin ve bunun zayıflık olmasının nedeni de bu.

Stres ve belirsizlik toleransınızı arttırmanın yolu da pratik ama bence insanın niyetinin gerçekten etkili olduğu yerlerden birisi de burası. Sosyalleşirken ya da kadınlara yürürken, negatif duygulara dayanmak için elinizden gelenin en iyisini yapmaya niyet edin. Bu konuda kendinizi zorlayın. İnadınız bu konuda olsun. Yüksek değerli erkek olmadan önce düşük değerli erkek olmayı bırakın derken bahsettiğim şey bu. Strese ve belirsizliğe dayanacak duygusal güç, tip – para – statü üçlüsünden çok daha önemli.

Bana sorularınızı uygun yazı altında sorabilirsiniz, benimle görüşme ayarlayabilirsiniz ya da ilişkiler setimize bakabilirsiniz. Youtube, Spotify ve Patreon kanallarımızı da takip etmeyi unutmayın.

Sevgilim kavgacı ve hakaret ediyor – Vaka Çalışması

“Abi merhaba. Ben 24 yaşında bir takipçinim. Yaklaşık 1.5 yıllık bir ilişkim var. Kız arkadaşım 23 yaşında.

İlişki başında çok güzeldi. Ama geriye dönüp baktığımda bazı alarmlar görmedim de değil. Kız arkadaşımın öfke kontrol sorunu var. Bunu çok az da olsa ilişkinin başlarında da görmüştüm.”

İlişkilerin başında yaklaşık 3 ya da 5 ay süren bir “balayı evresi” olur. Bu evrede insanlar hem gerçekte olduklarından daha iyi bir versiyonlarını sergileyebilirler hem de duygular şelale olduğu için karşılarındaki kişinin kırmızı alarmlarını göremezler ya da görmezden gelmeye çalışırlar. Bu nedenle ben ilk 4-6 ay arasında bu balayı evresine fazla kapılmamayı, ilişkiden zevk alıp karşılıklı birbirini tanımaya ve birbirine kalibre olmaya başlarken, kötü işaretlere karşı radarları açmayı tavsiye ediyorum.

“İlişki son 1 senedir hızla kötüye gidiyor. Kız arkadaşım sürekli kavga çıkarıyor ve kavga esnasında kendisini kaybedip bana hakarete varan şeyler söylüyor.”

İlişkinin başında bazı sınırları çekip, umulan o ki sağlıklı olan bu sınırları korumanız gerekiyor. Burada birkaç problem var.

Birincisi, uzun süreli ilişki için drama ve kaosa meraklı olmayan, anlaşması kolay, sorunları sakin ve konuşarak çözmeye eğilimli bir kızla beraber olmalısınız. Tabii bunu istiyorsanız öncelikle sizin de böyle biri olmanız lazım.

Bazı insanlar maalesef drama ve kaos dolu ailelerde büyüyorlar ve ilişki normları drama ve kaos oluyor. Bazı kadınlar babanın ayak paspası olduğu, annenin babayı sürekli ezdiği ailelerde büyüyorlar. Bu kızlar için erkek, ezmek ve üstüne çıkmak için var ve başka türlü ilişkiyi de bilmiyorlar. Bazı kadınlar da babanın anneyi ezdiği evlerde büyüyorlar ve erkek otoritesine tahammül edemiyorlar. Eğer böyle bir evde büyümüş kız isyankar ise, erkek arkadaşına ve genel olarak erkek figürüne karşı çatışmacı olabiliyor.

Kızın sorunu ne olursa olsun, siz onun terapisti değil erkek arkadaşısınız. Yetişkin bir insan, sağlıklı sınırlara uymak zorunda. Kız arkadaşın kavgacı ve drama çıkaran biri ise birkaç kez uyarabilirsin. İlişkide kavga, bağırma, hakaret ve aşağılama gibi şeylere toleransının olmadığını, bunları kabul etmeyeceğini söylersin. Kendini o ortamdan azad edersin ve sakinleştiği zaman seninle konuşmasını söylersin.

Özellikle hakarete ve aşağılamaya tolerans göstermeyin. Birçok durumda bir veya iki ke uyarmak uygun olabilir ama ağır küfür ve aşağılama olduğunda, ne kadar özür dilerse dilesin, geri dönüşsüz terk edin. Bazen erkekler o kadar betalaşıyorlar ki, kız arkadaşının kendisine “orospu çocuğu” seviyesinde hakaret ettiğini ve ne yapması gerektiğini soran adamlarla karşılaşıyorum. Benim buna tepkim “neden hala kız arkadaşın?” diye sormak oluyor tabii ki. Böyle küfürlere tolerans gösteremezsiniz.

Her neyse, diyelim ki hakaret ve aşağılama daha ince yani büyük değil ama rahatsız edici. Ya da kavga çıkarma ve bağırma gibi huylar var. Bir iki kere uyardınız, kendinizi geri çektiniz ve bir şey düzelmedi. Ne yapabilirsiniz?

Bir şey yapamazsınız. Eğer sürekli bir uyar – kendini çek – sakinleşme – yine hır çıkarma – uyar – kendini çek döngüsüne girerseniz, sizin çizdiğiniz sınırın da, ağzınızdan çıkan sözün de, kendinizi çekmenizin de hiçbir hükmü kalmaz. Lafta tolerans göstermiyorsunuz ama davranışlarınız “ben biraz kendimi çekerim sonra kaç kere hır çıkarsan da seninle devam ederim, endişelenmeden hır çıkarabilirsin” diyorsunuz. Yani bu çizgiyi iki üç kereden fazla ihlal eden kızla iki seçeneğiniz var: Ya yalnız kalmamak için onurunu çöpe atmış bir beta erkek olarak devam ettiğinizi kabul edip gıkınızı çıkarmadan acı çekeceksiniz ya da kızı terk edeceksiniz. Hem sürekli kavga çıkmasına, hakarete, vs. rağmen ilişki devam etsin hem de benim çerçevem kırılmasın, sınırlarımı karşı tarafa kabul ettireyim diye bir dünya yok.

“Sürekli uyardım. Sorun şu ki, uyardıktan sonra kendimi geri çektiğimde hep bana geliyor, özür diliyor ve bir daha olmayacak diyor. Bu aylardır böyle.”

Bu iş kızda refleks olmuş, psikolojisine işlemiş demek ki. Öfke gibi negatif duygulara kapıldı mı mantığı devre dışı kalıyor ve mantığı ancak, yaptıkları yüzünden terk edilme ihtimali iki üç tokat indirince yerine geliyor. Ama sonra yine aynı şeyi yapmaya devam ediyor.

“Çok güzel bir kız, benimle evlenmek istediğini sürekli ifade ediyor.”

Bu kızla evlenmek istemezsin! Sana böyle davranan bir kızla evlendiğinde “daha fazla kaos, daha fazla drama, daha fazla hakaret, daha fazla aşağılama istiyorum, bunu o kadar istiyorum ki bak devlet beni bu cehenneme resmi olarak bağlasın diye imza atıyorum” diyorsun. Kıza söylediğin bu. Sana bu şekilde davranan kızla evlendin mi, kız değişir. Sana daha kötü davranacak şekilde değişir.

Böyle bir kadınla çocuk yaptığını düşünsene. Erkek çocuk olsa, kadın tarafından ezilmeyi normalleştiren bir ezik yetişir. Kız olsa, erkeği ezmeyi normal sayan ve bu nedenle nitelikli erkekler tarafından dışlana dışlana hiç sevmediği ve eziyet ettiği bir adamla yaşamını birleştiren mutsuz bir kadın yetişir.

“Abi vereceğin cevabı tahmin edebiliyorum ama bu ilişkiyi kurtarmanın bir yolu var mı?”

Bu ilişkiyi kurtarmak için nedenin yokken, kurtarmak için neden yol ararsın? Belki sen de kadın tarafından ayak paspası olmayı normalleştirdiğin bir geçmişe sahipsin ve bunu göremiyorsun ama, en azından senin bu ilişkiyi şimdi hemen bitirmemek için bir nedenin yok.

Kıza aylardır kaç kere şans vermişsin. Bu “şansın” “bana ne yaparsan yap seni bırakmam” anlamına geldiğini, bu kızın sana karşı davranışlarının değişmeyeceğini anlaman için kaç kere “şans” vermen gerekecek?

“Daha maskülen bir erkek olsam, bana saygı duymaya başlar mı?”

Daha maskülen bir erkek olsan, onurunu çöpe atıp bu ilişkide kalmaya çalışmazsın. Aslında onurunu çöpe atmana ve bu ilişkiye yapışmana neden olan muhtaçlığına orta parmağını gösterip bu ilişkiyi bırakmak, senin daha maskülen biri olmanı sağlar.

“Kız arkadaşlarım da dahil, tüm arkadaşlarım, kuzenlerim bu kızı hemen bırakmam gerektiğini söylüyorlar. Birkaç kez arkadaşlarımın önünde bana bağırdığı için benim çevremde pek seveni yok.”

Aferin sana, arkadaşlarının önünde seni küçük düşürmesine rağmen bu kız hala kız arkadaşın olmaya devam ediyor ve burada gelip daha nasıl devam ederim diye soruyorsun!

Arkadaşların doğru söylüyor.

“Kızı terk etmek çok zor, özellikle ona bu kötülüğü yapmaktan çok korkuyorum.”

Bu kızın azgınlığı, kontrolsüzlüğü yüzünden iyi bir erkeği kaybetmesi, kızın iyiliğine, bu azgınlığı ve kontrolsüzlüğüne rağmen hala ilişkide olması, evlenebilmesi ise kötülüğüne. Birincisinde kız belki bir iki iyi erkeği kaybederse değişmek zorunda kalabilir. İkincisinde ise daha da dejenere olarak kendisi için de oldukça acınası ilişkilere saplanıp kalır.

Normalde erkekler erkek olsalar, bu kız ailesinden ne görmüş olursa olsun sağlam kaybedeceği, sürekli terk edileceği ya da istenmeyeceği için dayak yiye yiye değişmek zorunda kalır. Ama sen de dahil birçok amsalak (ecnebicesi SIMP) erkek maalesef bu tür davranışlara tolerans gösterip durduğundan, böyle bir kız daha da dejenere oluyor. Azıcık erkek adam ol, kendine ve kıza bir iyilik yap ve bu kızı bırak.

“Dün yine yok yere kavga çıkardı. Artık yeter dedim ve ayrılmak istediğimi söyledim. Kavganın ateşi ile “keyfin bilir” dedi ve telefonu suratıma kapadı. Ama sabahtan beridir ayrılmamız için yalvarıyor. Ne yapacağımı bilmiyorum.”

Bu ilişkiyi bitirmekten başka çaren yok. Ha bitirmiyor musun, gıkını çıkarmayacaksın. Bu kız sana saygısızlık yapmaya devam edecek, sen de bunu kabul ettiğine göre, gıkını çıkarmayacaksın.

Senin durumundaki çoğu erkek eninde sonunda terk ediliyor. Dua et durum bu olur. Senin gibi devam edip evlenen, Allah korusun çocuk yapan çok da adam var. Sana acımam, sana müstehak ama çocuklara üzülürüm.

Bana sorularınızı uygun yazı altında sorabilirsiniz, benimle görüşme ayarlayabilirsiniz ya da ilişkiler setimize bakabilirsiniz. Youtube, Spotify ve Patreon kanallarımızı da takip etmeyi unutmayın.

Erkeklerin duygusal destek ve onay için kadınlara bel bağlamaları

Geçenlerde yorumlarda şöyle bir şey okudum:

“O benim hem sevgilimdi hem de en yakın arkadaşımdı. Yalnız kaldım, bir başıma. Onu takip etmiyorum ama eminim ki hayatını yaşıyordur, ben ise dibine kadar yalnızlık yaşıyorum.”

Tam bu sırada Dr.K’dan “Erkeklerin kazanmaları gereken en önemli duygusal zeka yetenekleri” bölümünü Erkek Adam Patreon‘da yayına hazırlıyordum. Yıllardır bu sitede ve dışarıda şahit olduğum bir durumu özetlemiş:

Günümüzde erkeklerin mücadele ettiği en büyük problemlerden biri, erkeklerin ana duygusal destek kaynaklarının, genellikle romantik ilişki yaşadıkları kadınlar olması … Erkekler bir kadından ayrılsalar ya da terk edilseler bile, duygusal desteğe ihtiyaçları olduğunda, ayrıldıkları kadından başka gidebilecekleri bir yer bilmiyorlar.

Erkekler duygusal destek için diğer erkeklerle nasıl konuşacaklarını bilmediklerinden, hem kendileri hem de kadınlar için büyük bir problem yaratıyorlar zira duygusal destek için kadınları kullanmaya başlıyorlar. Ayrılık sonrasında erkeklerde intihar riskinin 4 kat yüksek olması şaşırtıcı değil zira erkekler ayrılık ile sadece kız arkadaş ya da eş kaybetmiyorlar aynı zamanda duygusal desteklerini de kaybediyorlar. Her şeyi bir anda darmadağın oluyor. Bu nedenle erkeklerin, kadınlar dışında sosyal bağlantılar geliştirmeleri çok önemli.

Bir kadınla beraberken ya da yalnızken, duygusal, sosyal ve hatta manevi ihtiyaçlarınızı sağlayabileceğiniz birden fazla kaynak, bir sosyal yaşantınızın olması lazım. Birçok erkek gerçekten de bu tür destek ağından yoksun yaşıyor ve tüm bu ihtiyaçlarını romantik ilişkisinden gidermeye çalışıyor. Bunu yaparken de, kadına bel bağlamaya başlıyor ve kadının sırtına, taşıyamayacağı bir yük bindiriyor. Yetişkin bir kadın, yetişkin bir erkeğe annelik yapmak istemeyeceği için de genellikle terk ediliyor ya da bu bağımlılığından dolayı berbat bir ilişkiyi bile terk edemiyor.

Uzun süreli ilişki yaşayanlar bilirler, partneriniz ile gerçekten arkadaş gibi birçok şeyi de beraber yapıp paylaşıyorsunuz. Ama tam da yukarıda bahsettiğim nedenden ötürü, partneriniz sizin en yakın arkadaşınız değil. Romantik bir ilişkide ya da evlilikte, kadın erkeğe bel bağlamak isterken erkeğin kendisine bel bağlamaya muhtaç olduğunu gördüğünde, kendini güvende hissedemiyor. Aynı zamanda bu bariz bir zayıflık olduğu için, erkekten soğumaya da başlıyor.

Günümüzde erkeklerin duygusal destek için kadınlara bel bağladığı doğru ama bence problem bundan da büyük. Buraya gelen birçok erkek, efendi erkek. Efendi erkek, psikolojideki kaygılı bağlanma stiline denk gelen bir durum. Ve kaygılı bağlanan erkeklerin ya da kadınların en büyük problemlerinden birisi, başkalarından destek değil daha çok onay (validation) aramaları. Bu şekilde onay aradıkları asıl kişi de, romantik partnerleri, eski romantik partnerleri ya da hiç ulaşamadıkları ama takıntı yaptıkları bir kadın oluyor.

Sağlıklı bağlanan bir erkek dışardan destek arayabiliyor ama onayı genellikle kendi içinden alıyor. Kaygılı bağlanan bir erkek ise onayı dışardan, birçok durumda spesifik bir kişiden, şu anki ya da geçmişteki sevgilisinden almaya çalışıyor. Bu nedenle de sevgili onu sevdiği sürece az çok güvende hissederken, bu sevgi bittiğinde tamamen güvensizliğe, kaygıya boğuluyor.

Sanırım duygusal destek ve onay için bir kadına bel bağlamak bir arada şu şekilde bir sonuç ortaya çıkıyor:

Mahmut abi biraz içimi dökecem canım yanıyor. Ben 18 yaşında bir üniversite öğrencisiyim. Üniversitede 2. kız arkadaşım oldu. ondan aylarca hoşlandım ve oda benden aylarca hoşlanmış. Çıkmaya başladık ancak ben ilişki içinde krizleri yönetemedim ve tecrübesizliğimle kızı soğuttum. Şimdi onun gibi birisi beni sevemeyecek ve çok iyi bir kızı kaybettiğim için asla unutamayacağımı düşünüyorum. 2 ay geçmesine rağmen aklıma geliyor abi.

Burada genç arkadaş “onu unutamıyorum”, “canım yanıyor” dese anlayacağım ama gerçekten empati kurmayı zorlaştıran bir şey söylüyor: “onun gibi birisi beni sevemeyecek ve çok iyi bir kızı kaybettiğim için asla unutamayacağımı düşünüyorum“. Bu sözleri birçok erkeğin papağan gibi söylediğini duyduğum için burada bir beyin yıkama, bir popüler kültür dolması da olduğunu düşünüyorum. Psikoloji ise sanırım bir kadını onay kaynağı yapmak.

Bu sözlere empati duyamama sebebim, sıfır alçak gönüllülük içermeleri. Sen 18 yaşındasın. Hiçbir şey bilmiyorsun. Daha 6 sene önce 12 yaşında bir çocuktun. Ama nedense dünyayı çözmeyi bırak geleceği tahmin edebilecek gibi zırvalıyorsun: “Onun gibi birisi beni sevmeyecek.” “Onu asla unutamayacağım”. Kimse geleceği tahmin edemez, senin gibi 18 yaşında ve hemen hiçbir hayat tecrübesi olmayan biri hiç tahmin edemez.

Ama burada daha önceden bahsettiğim onay bağımlılığı da var. Özdeğeri düşük, özdeğerini dışardan almaya çalışan erkekler, spesifik bir kadını özdeğer kaynakları yapıyorlar. O kadın kendilerini seviyor ve onaylıyorken görece rahatlar ama bu sevgi ve onay ortadan kalktı mı, onaylanmalarının tek yolunu, bu spesifik insanın onayını kazanmak olarak görüyorlar.

Özdeğeri yüksek, içten gelen biri, kendisini istemeyen kişiden soğuyup, kendisini isteyen birini, kendisi ile ödüllendirmek isterken, özdeğeri düşük erkek, kendisini istemeyen birini daha çok istemeye başlıyor. Takıntılı derecede merkeze aldığı bu sıradan kadın, bir anda “onun gibisini bulamazsam” mertebesine çıkıyor. Saplantılı aşkın psikolojisi: Kaygılı bağlanma stili yazısında da belirttiğim gibi:

“Kaygılı bağlanma stiline sahip birisi reddedildiğinde, beyni otomatik olarak kişinin çocukluğuna döner. Geçmişin bırakılıp gidilme korkusu, yalnızlığı, ihmal edilmişliği yeniden ortaya çıkar. Beyin reddeden kişiyi ve bu kişiyi elde etmek için yapılabilecek şeyleri düşünmekten başka bir şey yapamaz hale gelir. Beyin sanki bunu, çocukken hiçbir zaman “kazanılamamış” olan sevgiyi kazanmak için “son bir şans” olarak algılamaya başlar.”

Burada böyle bir durum var mı bilmiyorum, 18 yaşında bir çocuğun 5-6 ay sonra kendisinin bile güleceği çocukça saçmalamaları da olabilir ama günümüzde bu tür sağlıksız bağlanma stillerinin %50’lere dayandığını düşünürsek, problemin böyle bir şey olma ihtimali yüksek.

Bir erkeğin destek ve onay için kadınlara ya da spesifik bir kadına bağlı olmasının çözümü, kadınların ya da spesifik bir kadının onayının peşinde koşup bu onayı kazanmasından geçmiyor tabii ki. Aslına bakarsanız çözümün kadınlarla alakası bile yok. Çözümün kadınlarla alakasının olmaması iyi zira böyle bir durumdaysanoz, kadınların insiyatifinde, insafında değilsiniz. Çözüm zor ama sizin elinizde.

Bu iki arkadaşın en hızlı şekilde yapmaları gereken şey, ilk adım, tabii ki onay ve destek kaynakları olan kadını tamamen hayatlarından çıkarmaları yani iletişimi kes kuralı uygulamaları. Ama bu yeterli değil.

İkinci adım olarak, sosyal ve duygusal desteğin önemli bir kısmını sosyal hayatlarından, onayın önemli bir kısmını kendi içlerinden ve sosyal hayatlarından almayı öğrenmeliler. Bu konuda en dipte olan adamların, genellikle izole yaşayan insanlar olduklarını görüyorum. En geç de onlar iyileşiyorlar. Aynı zamanda yine bu insanlar sıklıkla beni arıyorlar ve sosyalleşmeleri konusundaki her önerimin neden kendileri için geçerli olmadığını refleks hızıyla öne sürüyorlar. Bu kişilere “seninle 10 saat konuşsak ve 1000 tane öneri yapsam, hepsinin neden olmayacağı konusunda “mantıklı” bir neden öne süreceksin ve bunu sanki daha önceden ezberlemiş gibi çok hızlı bir şekilde yapacaksın” diyorum ve bunun farkına varmalarını sağlıyorum. Zira bu yaptıkları, refleksif ve refleksif şeyler genelde kendini korumayla alakalıdır. İzole birinin sosyal hayata açılması acılı bir süreç olduğundan, zihinleri onları bu acıdan korumaya çalışıyor ama bunu yaparken de onları daha büyük bir acıya gömüyor.

Üçüncüsü, yoğun duygusal durumdan çıkmak için terapi ya da kendi kendine yapılabilecek duygusal basıncı azaltıcı aktiviteler ile (yürüyüşler, günlük tutmak, sosyal aktivite, yakın erkek arkadaşları ile konuşma, hayatlarına odaklanma, vs.)  duygusal yükü azaltmalılar. Zira dikkat edin bu iki arkadaş da psikolojide splitting (siyah – beyaz düşünce, ikili ya da “ya hep – ya hiç” düşünme şekli) diye bir şey var. Kişinin hiçbir gri görmeden, genellikle sürekli olarak siyah düşünmesi.

“Asla birini bulamam (it is over)” (ODTU’de okusan da, rasyonelim ayağına manifesto döşesen de tipik splitting. %100 duygusal düşünme, refleks olarak dakikada 5000 “rasyonel” “kanıt” üretse de %0 rasyonalite, %0 beyin korteksi)

“Bir daha asla böyle sevilmeyeceğim” (Bir daha asla böyle sevilmeyeceğim dediği de toplasan birkaç aylık ergen hoşlanması bu arada)

“Asla unutamayacağım.”

“Beni onun gibi seveni ASLA bulamayacağım.”

Bunlar yüksek duygu yükü nedeniyle, duygusal düşünmekten kaynaklanıyor.

Bu aşağıdaki Daha İyi Bir Yaşam İçin – 201 kitabından:

“Siyah – beyaz düşünme şekli amigdalada (limbik sistemde yer alan, kişinin korku, kaygı, öfke ve endişe gibi duygu alanlarını yöneten beyindeki bir bölge) ve hipokampusda (yaşanılan anıların olaylarla ilişkilendirilmesinde ve kişinin yön bulma duyusunu kontrol etmede de önemli bir rol oynayan beynin hafıza merkezi) duygusal aktiviteye işaret eder. Bu da, duygusal olarak yüklendiğiniz ve mantıklı düşünemediğiniz anlamına gelir yani duygusal düşündüğünüz anlamına gelir.”

Çok fazla oranda siyah – beyaz dili kullanan insanlar duygusal düşünürlerdir. Mantıklı konuştuklarını, acı gerçekleri söylediklerini düşünürler ama gerçekten mantıklı düşünemezler. Çünkü gerçek dünya nüanslarla doludur ve çok az şey siyah – beyazdır. Siyah – beyaz düşünce gerçeklikten kopuktur.

Siyah – beyaz düşünen insanlara meydan okuduğunuzda, itiraz ettiğinizde, karşıt görüş bildirdiğinizde, aşırı derecede duygusal tepkiler verirler. Sözlerinde mantık kullanırlar ama mantığın arkasında büyük bir duygusal yük vardır. Bu duygusal yükü boşaltmanız gerekiyor.”

Duygusal yükünüzü azalttığınızda, travmanızı aşmaya başladığınızda, bu ikili düşünme de ortadan kalkıyor. Ama bundan önce siz “ASLA”, “HİÇBİR ZAMAN”, “HEPSİ”, “İSTİSNASI YOK” diye düşündüğünüzde, ne kadar zor olursa olsun kendinize “nereden biliyorsun, sen müneccim misin?” diye sorun ve yine ne kadar zor olursa olsun, karşıt argümanı yazın. Kendinizle çatışmayın, bunu sadece sinsice nifak tohumu ekecek şekilde yapın. Zaman içinde her ikili düşüncenizde bunu yapmaya başlarsanız, bu tür düşünceler azalmaya da başlar. Ama asıl yapmanız gereken, bu tür düşüncelerin yakıtı olan duygusal yükü atmanız.

Bana sorularınızı uygun yazı altında sorabilirsiniz, benimle görüşme ayarlayabilirsiniz ya da ilişkiler setimize bakabilirsiniz.

Youtube yayını aşağıda. Patreon üyelerimiz için daha fazla yayın da yapıyoruz.

Eski sevgilim engeli kaldırdı ama yazmıyor. Ne yapmalıyım?

Bu yazıda çok kısa ama çok sorulan bir soruyu ele alacağım. Bu soruyu çok büyük oranda terk edilenler soruyorlar o nedenle engelleyen eski sevgilinin terk ettiği senaryo hakkında konuşuyorum.

Abi eski sevgilim beni engellemişti ama engelimi açtı. Ne yapmaya çalışıyor? Ben ne yapmalıyım?

Eski sevgilim engelimi kaldırdı, ne yapmalıyım / ne yapmaya çalışıyor / amacı ne sorusunu soranların çok büyük bir kısmı, sürekli olarak eski sevgililerini takip eden kişiler. Engellenmiş olmalarına rağmen, sürekli olarak engel açıldı mı, hala engelli miyim diye bakıyorlar.

Öncelikle şunu söyleyeyim, benim burada çokça bahsettiğim iletişimi kes kuralını (no contact kuralı) uyguluyor olsaydınız, eski sevgilinizin engeli kaldırdığından haberiniz olmazdı. Daha doğru bir şekilde söylemem gerekirse, sizin iletişimi kes kuralı uyguluyor olmanız yani eski sevgilinizin, size direkt ulaşması hariç, engeli kaldırıp kaldırmadığından haberinizin olmaması gerekiyordu.

Bunu söylüyorum zira bu sorunun şu versiyonu ile çok karşılaşıyorum: “Abi şu kadar zamandır iletişimi kes kuralı uyguluyorum, eski sevgilim engeli kaldırdı. Ne yapmalıyım?”

Şimdi bu soruyu soranların çok az bir kısmı tesadüfen engellerinin kaldırıldığını görüyorlar ama çoğu engelin kaldırıldığını biliyorlar zira bunu sıklıkla kontrol ediyorlar. Yani çoğu, iletişimi kes kuralı uygulamıyor. Sadece aramamayı beceriyorlar, o kadar.

Sizi engelleyen eski sevgilinin engeli kaldırdığını görmemeniz lazım ama sonuçta gördünüz. Bu ne anlama geliyor? Bu sorunun cevabı, ne anlama gelmediğinde gizli ki aslında soruyu soranların asıl öğrenmek istediği de bu:

Eski sevgilinin engeli kaldırması, sizin kendisine ulaşmanızı istediği anlamına gelmiyor. Eski sevgilinin engeli kaldırması, kendisine ulaşmanız için bir davetiye değil.

Bu soruyu soranların çoğunun öğrenmek istediği bu. Asıl soru, “eski sevgilim engeli kaldırdı, ona ulaşmamı mı istiyor?” Cevabı ise muhtemelen hayır.

Şimdi tabii ki eski sevgiliniz sizin ona ulaşmanızı tahrik etmek için engeli kaldırmış olabilir ama sizin ona ulaşmanızı istiyor olsa bile, bu otomatik olarak sizi istiyor anlamına gelmiyor. Sizi istemediği halde sizden haber almak için bunu yapıyor olabilir. Onu unutup unutmadığınızı görmek için engeli açıyor olabilir. Olabilir de olabilir.

Kısacası, eski sevgili engeli açtığında, hem sizin ona ulaşmanızı hem de sizi isteme ihtimali düşük. Yani “ne yapmaya çalışıyor?” ya da “amacı ne?” diye sorduğunuzda almayı umduğunuz cevabın gerçek olma ihtimali düşük. Peki bu gerçek olsa ne yapmalısınız?

Eski sevgili sizi engelledikten sonra sizin engelinizi açsa bile, bu engeli açması sizi yeniden istiyor ya da özlüyor olması nedenli olsa bile, sizin ona ulaşmamanız gerekiyor. Siz zaten amacının bu olup olmadığını biliyorsunuz ama emin olun, amacının bu olması daha düşük ihtimal.

Yani bu durumla karşılaştığınızda, en iyisi bilmemek ama bunu bildiğinizde, iletişimi kesmeye devam edin. Sadece ona ulaşmayın demiyorum, onun engeli açtıktan sonra ne yaptığını da bilmeyin. Örneğin yeniden engellerse bunu bilmeyin. Hala açık tutuyorsa bunu da bilmeyin.

Engeli açtı, bu bir fırsattır diye ulaşanların çoğu hüsrana uğruyor. Büyük oranda direkt reddediliyorlar ama bu ulaşma sonrası buluşanların da çoğu havasını alıyor. Engel açılsa bile ulaşmayın.

Bunun tek istisnası, size bir iftira atıldığında, engeli açtığını görürseniz, gerçeği yazmak ama çoğu insan bu durumda değil. Bu durumda olsanız bile geri dönmesi için ikna etmeye kalkmayın.

Bu tavsiyem üzerine ulaşmayan insanlar, karşı taraf ulaşmadığında ya da yeniden engellediğinde, bir fırsat penceresi kaçırdıklarını düşünerek pişman oluyorlar. Oysa eğer engel açıldıktan sonra karşı taraf size ulaşmıyorsa, çok ama çok büyük ihtimalle siz ulaştığınızda da hüsrana uğrayacaktınız. O nedenle rahat olun.

Terk eden eski sevgili engeli açtığında, eğer sizinle görüşmek istiyorsa, siz ona ulaşmadığınız zaman, sizin engelin açıldığını görmediğinizi de düşünerek, size ulaşıyor. Eski sevgili çok inatçı, çok gururlu falan gibi şeylerle kendinizi kandırmayın. Bunlar karşı tarafa ulaşma bahanesi ama eğer gerçeklerse, terk ediyor, engelliyor ve engeli açınca da utanmadan sizin ulaşmanızı mı bekliyor? Öyle insanla ilişkiden hayır gelmez, yeniden başlamasanız çok daha iyi.

Son olarak söyleyeceğim şu ki, iletişimi kes kuralını doğru zihin yapısı ile uygulayın. “Engeli açtı ne yapmalıyım?”, “engeli açtı amacı ne?”, “bir daha engeller mi?”, “ulaşmazsam fırsat kaçar mı?” gibi sorular doğru zihin yapısından gelmiyor maalesef. Doğru zihin yapısı her şeyden önce engeli açtığını bilmemenizi sağlar ama engelin açıldığını bildiğiniz durumlarda doğru zihin yapısı “engeli açsa bile iletişimi başlatacak kişi ben değilim”, “iletişimi başlatmazsa kendi kaybeder” olmalı. Zira siz kendi kafanızda iletişime geçilmezse kaybedilecek kişi değilseniz, ilişkiyi çöpe atan karşı taraf olsa bile çöpe atlayıp ilişkiyi oradan çıkarması gereken kişi iseniz, karşı tarafın sizi kaybedilecek biri gibi görmesi, sizi ilişki için çabalamaya değer biri görmesi çok ama çok zor.

Bana sorularınızı uygun yazı altında sorabilirsiniz, benimle görüşme ayarlayabilirsiniz ya da ilişkiler setimize bakabilirsiniz.

Sevgilim beni engelledi (seni seven öldü zalım basımı) – Vaka Çalışması

Mahmut abi merhaba. Dün engellenmemin ardından buraya yazıyorum.

Yaklaşık 2 hafta önce sevgilimle yattıktan sonra büyük bir kavgaya tutuştuk ve açıkçası 8 aylık ilişkimiz boyunca hiç böylesini yaşamamıştık. Bu kavgada o kadar utandırıcı hatalar yaptım, o kadar kendimi küçük düşürdüm ki yazmaya utanırım.

En sonunda evinden ayrıldım ama pas pas olmuştum çok hatalarım oldu. Hepsini kabul ediyorum ama giderken kız yüzüme bile bakmadı ne kadar hatalar yapsamda hak etmediğim bir muamele gördüm ayrılırken.

Ne yaptın yalvarıp yakardın mı anlamadım?

Gel zaman git zaman kız başka ülkeye düğüne gitti (yurt dışındayız). Geldi ben ayrıldık diye kafama kodladım ve no contact uygulamaya başladım.

Şimdi ayrılma olmamış ama eğer sen haklıysan kıza ulaşmaman lazım.

En son olaylardan sonra ayrılığı kabullenmiştim.

“Ben ayrıldım, o kavgadan ve bana yaptığı saygısızlıktan sonra ona da söylememe gerek yok” diyorsan başka.

Neyse 2 gün önce bana mesaj attı ve “Müsaitsen bir konuşalım istersen” yazdı. Ben de kırıldığımdan ve kafamdan silmeye çalıştığımdan dolayı ona Edip Akbayram’ın Seni seven öldü şarkısını yolladım.

Hahaha 😀 Bugün de senin için utandık.

Ama hala seviyordum kendisini bunu yaparken bile neyse anında gördü ve “anladım” yazdı.

Doğru cevap 🙂 Burada ilişki içi rollerin nasıl değiştiğini görebiliyor musun? Kırgın, mahsun, aşık bir şekilde karşı tarafı bekleyen, kendisine ulaştığında şarkılı trip atan taraf olmuşsun. İlişkinin kadını olmuşsun. Bir de umursamaz, hayatına bakan, sonra sakin bir şekilde ulaşan, sakin cevaplar veren bir taraf var. Kız da ilişkinin erkeği olmuş. Bu dinamikle bu ilişki bitmeye mahkum. Sen ilişkinin kadını olmaktan memnun olsan bile, kadınlar ilişkide erkek tarafı olmayı istemezler.

Bana neden istersen konuşalım yazdı bilmiyorum belki ayrılmak için yazmıştı.

Belki. Aslında ulaşmayarak doğru yapmışsın ama tek cümlede işi batırmışsın.

Belki de düğün ve zaman ona iyi gelmişti konuşmak istedi.

Konuşsaydın öğrenirdin. Bak konuşmak zorunda değilsin. “Nalan bizden olmuyor, kasmayalım” diye erkek adam gibi konuşup terk edebilirdin. Ama sen ne yaptın? Arabeske bağladın. Arabesk genetiğimizde mi var nedir bilemem ama beklentin “Ferdi ne olur, ne olur bir dinle” gibi bir şey yapması herhalde.

Burada kızla devam etmek istiyorsan buluşur konuşursun. Arabesk hayallere, triplere dalmazsın. Bunlar gerçek hayatta hep geri teperler. Yok olmuyor dersen bırakırsın, buluşmana gerek yok. Ama “seni seven öldü” nedir yahu? Hem o “seni seven öldü zalım” olacak, zalım kısmını yazdın umarım 🙂

Bilemem neyse bu şarkıyı göndererek azda olsa yerlerde olan gururumu birazcık kurtarmıştım kendimce.

Hayır. Komik duruma düştün. Hayır buluşmak istemiyorsan tamam, onu söyleyebilirdin. Hiç cevap vermesen bundan daha iyiydi.

Bir gün boyunca öylece durdu ama ertesi gün beni whatsapptan engelledi. Başka sosyal medyam olmadığından tek oradan engelledi. Açıkçası beni engellemesine içerledim moralim bozuldu zaten sürekli sizin yayınlarınızı dinleyerek güçlü duramaya çalışıyordum.

Konuşalım diyen kıza “seni seven öldü” yazıyorsun, engelledi diye içerledim mi diyorsun? İyi etmiş bence.

Şimdi bu engellemesiyle biraz dengelerim bozuldu.

Bu da az önce dediğim gibi, kız gibi trip atınca, “Ferdi/Emrah/İbrahim ne olur bir dinle” tepkisi bekliyorsun ama o arabesk filmlerde ve 80-90’larda kaldı (o zaman da gerçek hayatta öyle bir şey yoktu). Bunları kızlar yaparlar, erkekler değil. Kaçan kovalanır aptallığı.

Engelleyen eski sevgili vs yayınlarınızıda dinledim ama benim durumum çok enteresan bir durum.

“Seni seven öldü zalım” kısmı olaya renk katıyor ama enteresan ya da özel bir durumun yok. Engellendin, engelleyene ulaşmazsın. Nokta.

Çünkü no contact yapıyorum, bana yazıyor sebebini bilmesem de. Sonra bir nevi bana yazarak istediğimi alıyorum.

Sana yazanı görmezden gelmeye no contact (iletişimi kes) değil, ghosting denir. Eğer kız ruh hastasıysa ya da büyük bir saygısızlık yaptıysa uygulanabilir ama kaçan kovalanır diye değil. Kızı hayatından atmak için yapılır. Sen tabii “istediğimi alıyorum” derken kaçıyorum, kovalıyor diye hayal dünyasındasın ama ghosting birinden kurtulmanı sağlar. Burda da sen istemesen de o şekilde çalışmış.

Ama sonra seni seven öldü mesajını yolluyorum acaba böyle yaparak çok sert bir kapanış mı yaptım?

Kaba davrandığın kesin, ayrıca kendini komik duruma da düşürdün. Kadınlara çokça satılan şu boktan “kaçan kovalanır” taktiğini uyguluyorsun. Daha da kötüsü “zor kızı” oynuyorsun ve erkek peşinden koşacak sanıyorsun. Ama iletişimi kestikten sonra sana ulaşana “seni istemiyorum, beni rahat bırak, öldü var say” diyorsun. Bunun sonucu ilişkinin bitmesi, karşı tarafın seni bırakması olur.

Bir daha asla bana yazmaz mı?

Ayrılmak için hamle yapıp ayrıldığınızda neden ayrıldık diye sorman saçmalık. Aklı varsa yazmaz.

Birazcık gururlu bir yapısıda var ondan dolayı çekiniyorum.

Kızın peşinde salya sümük koşmak için bahane arayanların en çok sarıldığı bahanelerden birisi de bu.

Yanlış anlaşılmasın kendisi iyi bir insan ve beni sevdiğinden şüphem de yok.

Ne kadar çok sevdiği şüpheli. Sen de çok sevilecek bir erkek gibi davranmıyorsun. Pek sevilecek bir erkek gibi de davranmıyorsun.

Asla kendisine ne olursa olsun lafta kondurmam bitse bile ama kafam karışık abi. Bu kızı kaybettim ,bunun gibisini bulamam gibi negatif duygularada kapılmaya başladım.

Bu kadar kırılganlaşman, feminenleşmen sonucunda bu tür yokluk, muhtaçlık düşüncelerine kapılman şaşırtıcı değil. Kötüsü, bu kafayla aşırı itici olacağından, gerçekten de bulamazsın.

Yurt dışında az Türk kızı olması gibi sebeplerde bu duygumu ateşliyor.

Peşinden koşmak için her bahaneye sarılacaksın.

Beni engellemesi acaba aşırı üzüntüsünden miydi? Yoksa aşırı sinirinden mi?

Sen öyle yoğun duygular hissetmeye değecek bir erkek gibi davranmıyorsun. O nedenle sanmam.

Sebebini bilemem ama bir koca gün sonra engeli bastı anında basmak yerine.

Belki arabesk harikalar diyarından çıkarsın diye beklemiştir, çıkmadığın için engeli basmıştır.

Daha öncede ayrıldık ama kız hepsinde bana geri döndü.

Bir dakika. Sadece 8 aylık ilişkide görünen o ki 2 kereden fazla ayrılık olmuş. Bu, sizin boktan bir ilişkiniz olduğuna, bu ilişkinin bitmeye mahkum olduğuna, sizin uyumsuz olduğunuza işaret.

Hatta çok büyük ağlama krizlerine girdi zamanında bende onu geri almıştım.

O terk ediyor ve o geliyorsa hata etmişsin. Bir kadının sizi sadece 2 kere terk etmesine izin verin. İkinci terk edişinden sonra geri almayın. Bunu ilke edinirseniz, yıllarca yanlış kadınla beraber olmak ve sonrasında da birkaç yıl bunalım atlatmak gibi en az 4-5 senenizi yok edebilecek bir felaketten kurtulursunuz. Kadınlarla daha başarılı ve doyumlu ilişkilere girersiniz.

Kendisini gerçekten seviyorum ama böyle bir durumdayım şu anda.

Kendisini gerçekten sevmeyi bırakmaya başla. Gönül ferman dinler merak etme. Zaman alır ama hızlı bir şekilde bu kızı sevmeyi bırak. Sizden olmuyor işte. Sen ilişkinin çıtkırıldım kadını olarak kalıp bu ilişkiye yapışacaksan, birgün sizden olmadığını o fark edecek ve seni geri dönüşsüz terk edecek. Olmayacak ilişkiyi oldurmaya çalışan, ilişki devam eder ya da ayrılırız tercihleri olduğunu sanıyor. Oysa senin önündeki iki seçenek şunlar: Ya terk edileceksin, ya terk edeceksin.

Bana bu enteresan durum için ne söylersiniz abi ? Dilerseniz bunu Vaka çalışmasıda yapabilirsiniz eğer diğer insanlar tarafından ders çıkarılıcak yerler varsa.

Çok enteresan değil. İlişki sürecinde, kendini yokluk zihniyetine sokup, olmayacak bir ilişkiye mahkum etmiş, ilişkide kadınlaşmış bir erkek var. Burada çok görüyoruz. Ama bazı temel kuralları tekrar etmek açısından iyi bir yazı oldu:

  1. Bir ilişkiyi ilişkinin kadını olarak kurtaramazsınız. İlişkinin kadını olmak ilişkiyi daha hızlı bitirir ve kendinizi küçük düşürürsünüz.
  2. Bir kadının sizi sadece iki kere terk etmesine izin verin. Üçüncü şansı vermeyin yani iki kere terk etti mi, bir daha başlamayın. İsterse bundan sonraki hayatını size yalvarmaya adasın başlamayın. Başladınız mı olacak şey bu. “Sen terk et, yeterince uğraşırsan ben de bir yere gidebilecek bir erkek değilim, seni geri alırım” diyorsunuz. Bundan sonra o kız sizi, birgün kesin terk edene kadar terk etmeye devam eder.
  3. Aslında sizin ya da onun terk etmesi de çok önemli değil. 8 ayda 2 ayrılık oluyorsa, hatta 3 ayrılık oluyorsa sizden kesinlikle olmaz. Boşa kasmayın.
  4. Arabeske bağlamayın. Arabesk hikayenin “erkek” kahramanı “toksik feminendir”. Fazla duygusal, ağlak, kırılgan ve takıntılıdır. Gerçek hayatta iticidir.

Bana sorularınızı uygun yazı altında sorabilirsiniz, benimle görüşme ayarlayabilirsiniz ya da ilişkiler setimize bakabilirsiniz. Patreon yayınlarımıza da göz atmayı unutmayın.

Bu vaka çalışmasını yayın olarak daha geniş şekilde de ele aldım.