Bir kadın bir erkeği nasıl seçer? Bir kadın, seks ya da ilişki isteyeceği bir erkekle etkileşime girdiğinde, zihninden neler geçer?
Kadınlar kimden hoşlandıklarını mantık çerçevesinde seçmezler. Kadınlar erkeğin belli özelliklerine çekilirler ve daha sonra duydukları bu hisleri, bu erkekle neden birlikte olmak istediklerini, mantık çerçevesine koyarlar.
Örneğin bir kadına nasıl bir erkek istediğini sorduğunuzda, kel bir erkek istediğini söyleyecek kadın sayısı azdır. Ama bir kadın kel bir erkekle karşılaşır ve bu erkeğin sergilediği ve biraz sonra açıklayacağımız bazı özellikler dolayısıyla ona çekim duymaya başlarsa, her durumda olmasa da bazı durumlarda, bu erkekten neden hoşlandığına dair mantıklı nedenler öne sürer. Örneğin, “kel olabilir ama kendine güvenli / karizmatik / eğlenceli” der.
Yine örneğin çok az kadın, çok zayıf ya da çok şişman bir erkek istediğini söyler. Ama bir kadın çekici özellikler sergileyen çok zayıf ya da çok şişman bir erkekle karşılaştığında, bu adama duyduğu çekimi mantıklı bir şekilde açıklamaya çalışır.
Bu tabii ki kel, şişman ya da zayıf adamlar tüm kızları etkileyebilirler anlamına gelmiyor. Ama bir kadın şişman, zayıf ya da kel olmasına rağmen kendine güven, karizma ve eğlence sergileyen, flörtöz bir erkekten hoşlanabilir zira bu özellikler çekicidirler ve kadınlarda çekim uyandırırlar.
Çekim, çekici özelliklere verilen reaksiyondur.
Şimdi gelin bir kadının bir erkekle sekse veya ilişkiye açık hale gelmeden önce geçtiği 4 genel adımdan bahsedelim.
Birinci adımda kadın, erkeğin çekici kişilik özelliklerine sahip olup olmadığını değerlendirir.
Bir kadın bir erkekle karşılaştığında, bilinçaltında bir süreç, erkeğin kendine güven, sosyal zeka ve duygusal bağımsızlık (güç) gibi çekici karakter özelliklerine sahip olup olmadığını gözlemler.
Duygusal güç ya da duygusal bağımsızlık, duygusal bağımlılığın yani duygusal muhtaçlığın tersidir. Bir erkek duygusal olarak bir kadının reaksiyonlarına ve onun kendisine ilgi göstermesine bağlı ise, bu erkek muhtaçtır. Bunun tersine bir erkek, kadının kendisine reaksiyonu ne olursa olsun kendine güvenli ve iyi hissediyorsa, bu erkek duygusal olarak bağımsızdır, duygusal olarak güçlüdür.
Duygusal bağımsızlık ya da güç önemlidir zira kadınlar, muhtaç ve özgüvensiz bir erkekle birlikte olmak istemezler. Tam tersine kendine güvenen, kadının davranışlarından bağımsız olarak kendi başına iyi hisseden bir erkek isterler.
Bir kadının bu tür karakter özelliklerini değerlendirmesi ilk karşılaşmadan itibaren başlar ve kadın ile erkeğin etkileşimleri boyunca da devam eder.
İkinci adımda kadın, erkek ile etkileşiminde nasıl hissettiğini değerlendirir.
Erkek konuşmaya başladığında kadın, erkeğin kendisini nasıl hissettirdiğini gözlemler. Eğer muhabbet eğlenceli ve oyuncu bir şekilde ilerliyorsa, kadın iyi duygular hisseder ve bu erkekle konuşmaya devam etmek ister. Aynı şekilde erkek kendine güvenli, rahat ve maskülense ama eğlenceli değilse bile, kadın maskülenite karşısında feminen hisseder ve konuşmaya devam etmek ister. Bu çekim de daha fazla konuşma isteği yaratır.
Bir erkek kadınla konuşurken aşırı “kibarsa”, fazla heyecanlı ya da kaygılıysa, ya da bir arkadaşmış gibi nötr ise, çoğu durumda kadın o erkekle birlikte olmak isteyeceği bir çekim hissetmez.
Birçok erkeğin de çakılıp kaldığı yer burası. Bir erkek kas yapmaya ya da iyi bir kariyer yapmaya odaklanıp, kağıt üzerinde daha yüksek değerli bir erkek olabilir. İyi bir işi ve fiziği olur ve bu harika bir şey, kazanması büyük emek isteyen bir şey. Böyle bir erkek, hoşuna giden bir kadınla konuştuğunda, kadın ona ilgi göstermediğinde şaşırır, ne olup bittiğini anlamaya çalışır.
Çoğu durumda burada olan şey, erkeğin fazla “iyi”, nötr ve kaygılı olmasıdır. Kadının onayını kazanmak için “iyi çocuk” davranışları sergiler. Söylediği şeyler, vücut dili ve davranışları konusunda aşırı dikkatli olur. Kadına ne kadar da iyi bir çocuk, efendi bir erkek olduğunu göstermeye çalışır.
Böyle bir erkek kadınla, sanki arkadaşı, iş arkadaşı ya da kuzeniyle konuşur gibi aşırı nötr, sanki hiç cinsel bir ilgisi yokmuş gibi de konuşabilir. Kadınla iyi geçindiği sürece, bu işin olacağını, kadının kendisinden hoşlanacağını ve kendisini arzulayacağını umar. Ama bu yol genellikle, friendzone diyarına çıkar. Kadın bu adama karşı bir arzu hissetmez zaten adam da kadında arzu tetikleyecek bir şey yapmaz.
Bu adam gerçekten zaman geçirmesi hoş biridir kadın da bu adamla zaman geçirmeyi ister. Adamın düşünce aleminde, bu yeterlidir zira bir kadın güzelse ve nazikse, erkek için yeterlidir. Ama bir kadının, erkeğin sergilediği davranış ve özelliklere ihtiyacı vardır.
Bir erkeğin arzu edilmesi için, şakacı ve meydan okuyan bir espri anlayışına ihtiyacı var. Bir kadınla flört ederken ona olan cinsel ve romantik isteğinizi, esprili, ciddi olmayan bir şekilde davranırsanız, kadın da size bu şekilde karşılık verebilir. Bu, erkeklerin ve kadınların cinsel ilgilerini sinyalledikleri, oldukça ince bir dil.
Şakacı ve meydan okuyan espri anlayışında, bir espriyi sadece espri olsun diye yapmazsınız. Espriyi, kadına hafif bir şekilde meydan okumak için yaparsınız ve bu da kendine güven gösterdiği için çekicidir. Bu, erkeğin duygusal olarak bağımsız, muhtaç olmadığını ve en uslu / iyi davranışı sergileyerek bir sonuç almayı uman iyi çocuk olmadığını gösterir.
Şakacı ve meydan okuyan espri anlayışı, kadının erkeğin espri anlayışından hoşlanmaması riskini göze alır ama erkek bunu doğru yaparsa, bu risk azdır. Böyle bir espri anlayışı erkeğin sosyal ve duygusal zekaya sahip olduğunu da gösterir.
Örneğin bir kadının konuşurken, iş arkadaşlarının onu deli ettiğini söylediği senaryoya bakalım. Çoğu erkek böyle bir durumda “ne oldu?” diye sorarak, kadınla aynı fikirde olmaya, kadına destek olmaya, onu dinleyip yardım etmeye çalışır. İyi çocuk oyunu oynar. Esprili bir meydan okuma ise, esprili ve hafif, ciddi olmayan bir tonda gülümseyerek “hadi ya, onlar mı seni deli etti yoksa sen mi onları? Belki de sen onları deli ettin” demektir.
Bu tür bir espri anlayışı, erkeğin kadın ile her koşulda aynı fikirde olmaya çalışmadığını, onun onayı peşinde koşmadığını gösterir. Erkeğin kendine güvenli ve duygusal olarak bağımsız olduğunu gösterir.
Bu tür bir espri anlayışı, kadının donunun içine girmek için, normalde olduğundan daha fazla iyi çocuk, efendi erkek rolü oynamadığını gösterir. Efendi erkek, “seni deli mi ediyorlardı? Ne oldu? … Bu çok kötü, sana haksızlık ediyorlar, vs …” diye iyi, efendi arkadaşı oynar. Sonra da neden friendzone diyarına park edildiğine şaşar.
Bir erkeğin gösterebileceği davranışlar, kadını çekebilirler, kadının tamamen nötr olmasına neden olabilirler ya da kadını itebilirler. Eğer arzulanmak istiyorsanız, çekici özellikler göstermelisiniz. Bu arada şunu da belirtmek gerekir ki çekici espri anlayışı, tek çekici erkek özelliği değil.
Üçüncüsü, kadın erkeğin niyetine göre değil davranışlarına göre seçim yapar.
Bir erkek, bir kadından gerçekten hoşlandığı ve onunla ilgili ciddi düşündüğü için, kadının kendisini isteyeceğini sanabilir. Bir kadın daha ne ister ki diye düşünür. Karşısında onu seven ve onunla ilgili iyi amaçlara sahip bir erkek var.
Fakat çekim bu şekilde çalışmaz. Bir kadın bir erkeği, onun için ne yapmak istediğine göre değil, onunla şimdi ve burada nasıl hissettiğine göre seçer ki bu da erkeğin şimdi ve buradaki davranışlarına bağlıdır, kadınla ilgili planlarına ve niyetine değil.
Burası, birçok erkeğin çuvalladığı yer. Birçok erkek, bir kadın için sürekli hazır olarak, onu nasıl da el üstünde tutacağını göstererek kadının kendisini arzulayacağını düşünüyor. Birçok erkek, “ona ondan ne kadar hoşlandığımı gösterebilirsem, benim en iyi tercih olduğumu görür ve benden hoşlanır” diye düşünüyor. “Ben diğer erkeklerden farklıyım, ben ona kraliçe gibi hissettireceğim” diye düşünüyor.
Fakat arzu, kadını en çok seven en fazla arzulanır diye çalışmaz. Arzu, erkeğin sergilediği belli özelliklere ve davranışlara tepkidir. Örneğin bir erkek kadınla ilgili en iyi, en ulvi duygulara sahip olsa bile, eğer kendine güvensiz, çekingen ya da fazla istekli davranırsa, kadın ona karşı pek bir çekim duyamaz ve onu seçmez. Tam tersine, bir erkek, çekime neden olan özellikler sergilediğinde, neden aslında o adamı seçmesi gerektiği konusunda, zihninde bir sürü bahane üretir. Çekim duyduğu erkeğin fiziksel özelliklerine ve davranışlarına karşı daha fazla tolerans gösterir.
Dördüncüsü, bu üç adımdan sonra sekse ve ilişkiye açılmaktır.
Kadın erkeğin kendisini nasıl hissettirdiğini, kişilik özelliklerini değerlendirip erkeği seçtikten sonra, onunla seks veya ilişkiye açık hale gelir. Fakat kadın sekse veya ilişkiye açık hale gelse bile, işleri erkek olarak sizin ileriye götürmeniz gerekli. Telefon numarasını istemek, öpüşe gitmek, evinize çağırmak, buluşmaya çağırmak, beraber bir şeyler yapmaya çağırmak, vs. Kadının işleri ileri aşamalara taşımasını beklemek yerine işleri ileri aşamaya siz taşımalısınız.
Bunun yerine erkek konuşup durmaktan başka bir şey yapmazsa kadın burada erkekle ilgili negatif varsayımlar yapmaya başlar. Erkeğin reddedilmekten korktuğunu varsayar, kendisi ile çok da ilgilenmediğini varsayar. Ya da kadının erkeğe olan arzusu sönmeye başlar. Çünkü normalde ikiniz arasında bir çekim varsa, işler bir adımdan diğerine neredeyse kendiliğinden akar. Bunun olmaması, kadının rahatsız hissetmesine, bir şeylerin yanlış olduğunu hissetmesine neden olabilir.
Erkeğin işleri bir ileri adıma taşımaması, onun korktuğunu ve kendine güvenmediğini de sinyalleyebilir. Bu da zaten kadının ilgisini kaybetmesine neden olur. Eğer kadın erkeğin, kendisini, işleri ilerletecek kadar istemediğini düşünürse de, savunmaya geçer ve açılmak yerine kapanır. Kendisinden pek de hoşlanmıyor gibi davranan bir erkeğe açılmak istemeyebilir.
Mahmut abi uzun zaman sonra siteye, artık sinirimi bozan lanet bir soruyu anlamak için geldim.
Biz erkeklerin amk kafası ve duyguları neden ilişkilerde hiç bizim yararımıza çalışmıyor?
Bu bahsettiğin şey “biz erkeklerin” özelliği değil, bir kısım erkeğin özelliği. Öncelikle bir erkek özelliği de değil. Daha çok insanların (evet bunun kadın versiyonu da çok) özellikle çocukluktan geliştirdikleri efendi adamın toksik kırılganlığı ya da kaygılı bağlanma gibi şeyler (kırmızı hap gibi oluşumların mavi hap dediği şey). Biz buna “iyi çocuk” da diyoruz.
Bunları erkek özelliği gibi düşünmek, senin ortalama bir erkekten daha düşük rütbeli olduğun gerçeğini kabul etmeni gereksiz kılıyor ve egonu okşuyor. Ama egonu rahatlatmanın bedeli ise, bunu erkek olmanın kalıtsal bir özelliği gibi zihnine işlemek ve bilinçaltına “değiştiremeyeceğin bir zaaf” olarak yazmak oluyor.
Her ne kadar zor olsa da, kurtuluşun, ortalama bir erkekten daha düşük rütbeli olduğunu kabul etmekte. Ve “ya sen de her şeyin faturasını bize kesiyorsun” demeden önce, sonuna kadar okumanı tavsiye ederim.
Yani bu sadece feminist beyin yıkama car curtla açıklanacak bişi değil.
Değil. Her iki cinsiyette de sağlıksız bağlanma stili %20’lerden %50’lara çıktı. Erkeklere özgü bir durum değil. Feminizmin artmasından çok feminizmin artmasına da neden olan teknolojik ilerlemenin yan etkisi gibi.
Bugün eski flörtümü gördüm no contact yaptım ama dürtüsel olarak gidip konuşmak istiyorum ayrılık anında da öyleydim.
Birincisi, flört eski sevgilin değil, o nedenle ayrılık falan olmaz. İkincisi flörte next yapılır, eski sevgiliye no contact yapılır.
Bu yazdığın şey, senin fazlaca duygusal yatırım yaptığına işaret ki daha başında “amk kafası ve duyguları neden ilişkilerde hiç bizim yararımıza çalışmıyor” dediğin şey de muhtemelen bu. Birçok erkek, duygusal yatırım yapmanın ve hayallere dalmanın tatlı zevkine, kendini kaptırmaya karşı koyamayıp sonrasında hedeflediği şeye ulaşamıyor ve hüsrana uğruyor.
Oysa alt tarafı flörtü unutmak gerçekten de en fazla bir iki haftalık bir şey. Bu “konuşma isteği” dürtüsel değil, senin zamanında karşı koymadığın duygusal yatırımın sonucu. O zaman o yatırımı kararında yapsaydın, sonrasında böyle güya dürtülerin olmayacaktı. Daha da kötüsü, o zaman o yatırımı kararında yapsaydın, belki de kızla görüşmen hedeflediğin yönde gidecekti.
Neden kızları yapacakları her boku dürtüsel olarak biliyorken biz erkekler hep rol yapmak kendi kendimize savaş vermek durumundayız?
Kızların her boku dürtüsel olarak bildikleri yok. Bu çok enteresan bir körlük zira örneğin Adil Yıldırım’ın yorumlarına bakarsan en büyük erkek sitelerindeki “abi unutamıyom abi” yorumlarının toplamının 10 katı orada kadınlar tarafından yazılıyor.
Kızlar her boku dürtüsel olarak bilmiyorlar, duygusal olarak zayıf efendi erkekler çekici değil itici davrandıkları için, efendi erkekler karşısında mantıklarını zorlayacak duygulara sahip olmuyorlar. Siz de itici kızlar karşısında aynı şekilde soğukkanlı ve mantıklı davranabiliyorsunuz mesela.
Neden vücudum duygularım ve zihnim beni alfaca davranmaya itmiyor da hep kendimle savaş veriyorum?
Çünkü geçmişte bir dönemde ya da birkaç dönemde, kaygılı bağlanma stili gibi sağlıksız bir bağlanma stili geliştirmişsin ve bu stili içselleştirmişsin.
Beynim bana onunla konuşmam için tonla mantıklımsı bahane bulmaya çalışıyor. Sen duygularını yönetmediğinden, duyguların seni yönetiyor ve duygusal davranışlarına, mantıksal kılıf arıyorsun. İnsanlar genellikle duygularına göre hareket ederler ve bu hareketlerini mantık ile haklı çıkarmaya çalışırlar. Sende bu aşırı bir durumda.
İçimizdeki adam azıcık işbirlikçi olsa işler daha kolay olurdu?
Duygularının kontrolüne girmemek için çabalasan ve duygularının etkisine karşı güçlensen, işler zamanla daha kolay olurdu. Ama bu emek isteyen, irade isteyen bir iş. Öyle kendiliğinden gelmiyor. Bazı insanlar çok daha sağlıklı ilişki stillerini çocukluktan kazandıklarından ve sonradan kaybetmediklerinden onlara doğal olarak geliyor olabilir ama senin gibi biri bunları kazanmak zorunda. Kazanabilir mi? Evet kazanabilir ama bunun için çalışman lazım.
Senin büyük problemlerinden biri de bunu bir erkek özelliği sanman. Hayır bu kırılgan erkek özelliği, belki kırılgan narsist erkek özelliği. Erkek olmanla alakası yok, geçmişinde sağlıksız bağlanma stili geliştirmenle alakalı. Senin kadın versiyonların da aynen senin gibi.
Kaç milyarlık evrimde bu beyin beni düzgünce yaşatmak için evrimleşmedi mi?
Seninkisi muhtemelen bir hayatta kalma stratejisi. Bireysel acı çekmene neden olan, hastalıklı bir strateji ama evrim bireyin mutluluğu ile değil türün devamı ile ilgili bir şey. Bu konuda bir “hayatta kalma” stratejisi olarak mavi hap – kırmızı hap yazısına bakabilirsin.
Neden duygularım ve zihnim beni sabote etmek için çalışıyorki sürekli?
Senin gibi adamlarla konuştuğumda hemen hepsinin en ufak bir duygu ve zihin yönetimi çabası göstermeden mucizevi bir şekilde duygu ve zihinlerinin kendilerini dinleyeceği, hiç gelmeyecek günü beklediklerini görüyorum.
Bu konuda güdük kalmak senin kendi suçun olabilir ya da olmayabilir. Ama bunu senin için kimse gelip düzeltmeyecek. Sen düzelteceksin. Ya da düzeltmeyip bunu erkekliğin fıtratında olan bir şey sanarak yaşayıp gideceksin.
Yahu arkadaşlar tam tersi, erkek daha mantıksaldır, daha az duygusal daha stoiktir. Tam tersi kadınlar daha fazla duygusal olmaya, daha kaygılı olmaya meyillilerdir. Şimdi siz bakmayın bu “erkekler idealist sever, kadınlar fırsatçı sever” laflarına. Bu lafın sahibinin mavi haplı dediği adamlar güya idealist severler. Oysa o idealist sevgi, Dr. Glover’ın gizli sözleşmeler dediği “sinsi” beklentilerin görünen yüzüdür:
Gizli sözleşme : Eğer onlar sormadan ben diğerlerinin ihtiyaçlarını karşılarsam, ben sormadan onlar da benim ihtiyaçlarımı karşılarlar.
İyi çocuk, efendi adam yüzelsel olarak “ben onu karşılıksız sevdim, olduğu gibi sevdim” der ama aslında beklentisi onu karşılıksız seviyor gibi görünürse takdir edileceği ve kendisi bir karşılık beklediğini belirtmese bile gayet beklediği karşılığın kendisine verileceği yönündedir:
Gizli sözleşme : Eğer iyi çocuk olursam benden hoşlanır(lar) ve beni sever(ler). Birçok erkek için bu sonunda (kadınla) yatarım şeklindedir. Eğer iyi çocuk olursam hoşlandığım kadın benim iyi çocuk olduğumun farkına varır ve benden hoşlanır ve sonunda benimle seks yapar.
Konuyu dağıttım ama senin “kızların yapacakları her boku dürtüsel olarak biliyor” sandığın şey, senin karşında karşı koymak zorunda kalacakları duyguların açığa çıkmaması. Yoksa kadınlar da hoşlandıkları erkeğin karşısında ne yapacaklarını şaşırıyorlar. Ama biraz düşünürsen, aynı şaşırmanın senin için olmayacağını ve bunun da çok doğal olduğunu anlarsın. Alt tarafı flört olan bir kız muhtemelen seni bıraktı ama sen hala “dürtüsel olarak gidip konuşmak istiyorum ayrılık anında da öyleydim” modundasın. Kız seni bırakmış ama hala ceptesin. Bu muhtaçlığı bir de kızla konuşurken nasıl sergilediğini düşün. Her tarafından akar. Seni itici yapar. İtici bir kadın karşısında sen nasıl rahatsan, kadını da senin karşında öyle yapar.
Ben bunları seni aşağılamak için söylemiyorum, bunların değiştirebileceğin şeyler olduğunu göstermek için söylüyorum. Nasıl değiştireceğiniz konusunda burada çok içerik var. Örneğin en önemli yetişkin erkek özelliklerinden birini kazanmanız lazım: kendi kaygınızı yönetebilme ve sağlıklı bir şekilde azaltabilme yeteneğini. Burada bunu senin benliğinin yaptığı gibi kızın üstüne kusma dürtüsüne karşı koymayı öğrenmelisiniz. Bunun nasıl yapılacağından erkek adam zihniyeti nasıl içselleştirilir yazısında bahsetmiştim ki sen de bunu yapıyorsun zaten.
Senin (muhtemelen bu kız da olmazsa kimse beni sevmez) kaygını, kızla konuşup rahatlatmayı umuyorsun:
İlk anlaşılması gereken şey, sizi neyin iyi hissettirdiği ve neyin kötü hissettirdiği konusunda dikkatli olmanız gerektiği. Çünkü çoğu zaman bir açlığa sahibiz ve bu açlık 10 yıl öncesinden ya da 20 yıl öncesinden kalma olabilir. Bu, biz küçük yaşlardayken doğmuş bir güvensizlik ve çoğu zaman bunu yanımızda taşıyoruz. Kendimizle ilgili belli bir şekilde hissediyoruz. “Ben çekici değilim”, “sevilmeye layık değilim”, “aptalım” ya da hatta “zekiyim” (bu da bir güvensizlik olabilir) gibi. Sonra da bu güvensizliğin yanlış olduğunu konusunda kendimizi rahatlatmak için yapabileceğimiz her şeyi yapmak istiyoruz. – Geçmişin savaşlarını savaşmak ve güvensizlikler
Kızın seninle medeni bir şekilde konuşması ile “bir ümit var” hayallerine dalıp o kaygıyı o şekilde bastırabilirsin (tabii kızın seni terslemesi ihtimali de var). Ama bu senin kaygını geçici olarak rahatlatırken, genel kaygı durumunu arttıracak bir şey:
Güvensizliğin aldatıcı tarafı, içinizde bulunan ve dışarıdan doyurulması gereken bir açlık gibi olması. Dışarı çıkıp “bu açlığı burada doyuracağım”, “bu açlığı şurada doyuracağım” diyorsunuz. “Şu adamlara böbürleneceğim” ya da “şu çaylakları ezeceğim” diyorsunuz. “Herkese göstereceğim” diyorsunuz.
…
Sorun şu ki bu çeşit bir açlık, başkalarının güvencesi ile sadece belli bir süre doyurulabilecek bir açlık. Başkalarının tepkilerinden aldığınız rahatlama, bir yara bandı gibi zira güvensizlik sizin içinizden gelen bir şey. Yani dışarıdan yaptığınız şeyler bu güvensizliği çözmeyecekler.
…
Yapmanız gereken ilk şey, güvensizliğinizin açlığını dışarıdan bir şeyler arayıp bularak doyurmayı bırakmak. Bir güvensizliğiniz var ve siz bunu dışsal “besinlerle” doyuruyorsunuz. Peki sürekli olarak doyurup beslediğiniz şeye ne olur? Evet, o şey daha da büyür! – Geçmişin savaşlarını savaşmak ve güvensizlikler
Yani örneğin “Bugün eski flörtümü gördüm no contact yaptım ama dürtüsel olarak gidip konuşmak istiyorum ayrılık anında da öyleydim“ dediğin yerde bunu yapıyorsun. Güvensizliğini doyurmak yerine onunla başbaşa kalıyorsun. Ve bu tabii ki çok acı veriyor zira zaten bu acıdan kaçmak için kızla konuşmak, rahatlamak istiyorsun.
Dr. K’nın yukarıda örnek verdiğim geçmişin savaşları yazısında da dediği gibi açlığı beslemeyi bırakmanın kendisi bile çok büyük bir dönüştürücü. Birçok durumda yazıda bahsettiği gibi bir gözlemi, meditasyonu yapmanız da gerekli. Bu ikisi, senin durumundaki erkeklerin %90 – %95’ının bunu aşmasını sağlıyor. Ama az da olsa bazı erkeklerde narsist anne / baba ya da çok ciddi bir erken gençlik oneitis travması nedeniyle, bu iş terapi gerektirecek bir durumda olabiliyor.
Yani kısacası, bu acına dayanman ve şu an yaptığın şey, seni farkında olmadan dönüştürebilecek ve davranışsal olarak doğru yoldasın. Fakat bu yoğun negatif duygu seli ile başbaşa kalmak, olayın sorumluluğunu yüklenmek yerine, bunları kırmızı hap mankafası düşüncelere kanalize edip bastırıyorsun yani dönüştürücü olarak kullanamıyorsun (ya da bombok bir şeye dönüşmene neden olacak şekilde kullanıyorsun). Bunları kızlar böyle, erkekler şöyle diye zihinsel mastürbasyonda yakacağına, ben böyleyim, bu zayıflık benim ve böyle düzeltirim diye kendine odaklanarak yak. Birincisi seni daha da zayıf ve öfkeli biri yapar. Bu kada öfkenin içinden, pozitif cinsel gerilim çıkmayacağı için yapayalnız kalırsın. Belki yeterince narsist biriysen kendini bir müddet “umursamaz” biri gibi pazarlayıp kısa süreli ilişkilere akarsın ama doymazsın. Güvensizliğini kadınlara yaranmaya çalışarak gidermeye çalışan ama yanlışlıkla besleyen efendi erkekten, kadınlarla skor yaparak bastırmaya çalışan ama yanlışlıkla besleyen dildo vatandaşa dönersin. Aslına bakarsan muhtemelen böyle bir derdin olmaz zira dışarıyı suçlama ve dışarıya öfkelenme yolunu seçen erkeklerin çoğu, yapayalnız ve kısa süreli seks bile yapamadıkları bir yere çıkıyorlar.
Buluşmadan sonra ilk mesajı kim atar, ne zaman atar, mesaj olarak ne yazar?
Bu soruları çeşitli yazı ve yayınlarda defalarca cevapladım ama sürekli sorulduğu için kendisine ait bir yazısı olsa iyi olacak.
İlk buluşmayı yaptığınızda ya buluşma bittiğinde ayrılırsınız ya da buluşma baş başa kaldığınız bir yere ve sabaha uzar. İkinci durumda, gece sporları da olabilir. Bu iki durumu ayrı değerlendireceğiz.
Çoğu çift için ilk veya ilk birkaç buluşma, birkaç saat sürüyor ve aynı gün bitiyor. Bu durumda genel kural (1) erkeğin aynı gün kıza ulaşmaması ve (2) en geç ertesi gün kıza ulaşmasıdır.
Eski bilgi, ilk buluşma sonrasında 2-3 gün bekleyip kıza ulaşmayı tavsiye ediyordu ama bu bilgi doksanlardan, telefonların tuşlu ve kablolu olduğu zamanlardan kalma. Günümüzde 2 gün beklemek bile geç, 3-4 gün beklemek ise ciddi hata. Eğer kızın size ilgisi yüksekse tabii ki bekleseniz de problem olmayabilir ama problem çıkmazsa, beklemenize rağmen çıkmaz, beklemeniz sayesinde değil.
Birçok erkekten kızın kendisine ulaşmasını beklediğini duyuyorum. Bu da çok yanlış. Kızlar karşı taraftan ulaşmasını beklerler, erkekler değil. İlk ulaşımı özellikle başlarda hep siz yaparsınız. Ama bakın hergün ulaşırsınız demedim. Yeni tanıştığınız bir kızla hergün görüşmenize gerek yok ve sürekli siz ulaşıyorsanız hergün ulaşmanız zararlı. Haftada bir iki ulaşmanız ve bunlardan birinde bir sonraki buluşmayı ayarlamanız yeterli. Ama tabii kız size ulaşırsa mesajlaşın ve kız size birden fazla kez ulaşırsa siz de bu bir iki ulaşma sayısını arttırın.
İlk buluşma günü siz mesaj atmayın ama kız mesaj atarsa da kızı görmezden gelmeyin. Kızla mesajlaşabilirsiniz.
İkinci durumda yani geceyi kızla geçirdiğiniz durumda, ertesi gün ayrıldıktan sonra birkaç saat içinde kıza ulaşabilirsiniz. Özellikle de seks yaptıysanız çok gecikmenizi tavsiye etmem. Bazı arkadaşlar bağlama bakmadan ertesi gün mesaj atacağım diye anlıyorlar yani kızla diyelim Salı buluşuyorlar, Salı’yı Çarşamba’ya bağlayan gece beraber oluyorlar, Çarşamba sabahı da kızdan ayrılıyorlar. Bu durumda da Perşembe’ye kadar kıza ulaşmıyorlar. Bu yanlış.
Peki ilk buluşma sonrası ilk mesaj ne olmalı? Öyle çok özel bir şey yazmanıza gerek yok. Buluşmanın iyi geçtiğini ya da en azından kötü geçmediğini varsayarsak, dün iyi vakit geçirdiğinizi ve en kısa sürede tekrarlamak istediğinizi söyleyerek, bir sonraki buluşmayı teklif edersiniz. Bundan önce ya da sonra biraz muhabbet edebilirsiniz ama uzatmayın.
Nedendir bilinmez, bazı erkekler ilk buluşma sonrasında hiç buluşma teklif etmeden günlerce mesaj arkadaşına dönüyorlar. Oysa bir kızla ilk başlarda haftada bir – iki (en fazla iki) buluşmanız, olayı gerçek bir şeylere götürmenin en hızlı ve sağlam yolu.
Bu konuda bir vaka çalışması değerlendireceğim. Burada arkadaşın başına gelen şeyin nedeni tam olarak toplu taşımada yürümesi değil, başka hataları da var.
“Buraya toplu taşıma yürümeleriyle ilgili başımdan geçen bir anıyı eklemek istiyorum ben dersimi aldım bazı arkadaşlar da umarım başına musibet gelmeden nasihatı dinlerler.
Dolmuşa bindim, ortam sıkış sıkış. Önümde iki kız var. Benim yürüyeceğim hatunla aramda 1 metre mesafe var aramızda kız arkadaşı var. Dolmuşta bir yandan da arkadaşlarla gülüşüyorum. O esnada kızın bana bakışlarını fark ettim. Gel donuma gir der gibi bakıyor.”
Yavaş. Yürüme davetiyesi dediğiniz şeyin adı yürüme davetiyesi. Ye beni davetiyesi değil. Rastgele 30 kıza yürüyüp biriyle bir şey olacaksa, yürüme davetiyesi varsa 10 kızdan biriyle olur gibi bir şey.
“Hemen kıza da gülümsedim, kız da karşılık verdi ekstra olarak gözler aşağıya doğru kaçırıldı. Dedim “oğlum yaldızlı davetiye yürüme koş!”
Kıza “üniversite öğrencisisin galiba” dedim, biraz okulu bölümü hakkında tahminde bulundum. Kız gülerek cevap verdi ama bana soru sormadı. Birkaç tahminde daha bulundum. Ayrıca yanımızdaki abla da sağolsun çöpçatanlık yapmaya bizi konuşturmaya çalıştı.”
Yanındaki abla olayı iyi olmamış.
“5 dakika falan böyle arada konuşuyoruz kız daima gülümsüyor, gözlerini kaçırmıyor ama bana ekstra soru da sormuyor. Çok arada kaldım ama dedim “oğlum en fazla başına ne gelebilir kız utangaç belki o yüzden soru soramıyor.” Kıza “daha sonra düzgün bir yerde konuşmak ister misin?” diye sordum.”
Hayır. 3-5 dakikalık bir muhabbeti ilerletmek için yatırım yapmayan (soru sormak gibi), yeterince sıcak olmayan bir kızı bir yere davet etmeyin, kızdan telefon numarası istemeyin. Kendinizi böyle bedavaya vermeyin. Kendinizi kendi gözünüzde düşürürsünüz.
Bir de senin şöyle bir durumun var ki bunu hiç hesaba katmıyorsun. Bir kız, en azından normal bir kız, başka bir kız arkadaşının yanında sokakta tanıştığı birine telefon ya da randevu vermeye de çekinir. Zira yanlarındaki kızın arkalarından “Merve sokakta tanımadığı adamlara randevu veriyor” diye dedikodu yapma ihtimali düşük değil.
“Kız reddetti.”
Tabii kız seni kötü kız görünmemek için reddetmedi muhtemelen. İstemediği için reddetti.
“Daha sonra inecekleri durağa geldiler, arkadaşı bana döndü “ben böyle bir yavşama görmedim yuh, pes falan” dedi. Ben çerçevemden ödün vermiyorum yüzümde piç gülümsemesi yürüdüğüm hatun da hala gülümsüyor. Kızlar dolmuştan indiler.
2 dakika sonra arkamdan bir eleman saçımdan tuttu “sen ne yapıyorsun lan” dedi. “Abi sarkıntılık yapmadım, taciz etmedim sadece konuşmak istiyor mu onu sordum” dedim. Eleman “herkesin içinde teklif edilir mi lan dedi” Dolmuş şoförü dolmuşu durdurdu arkamdaki elemanın göğsüme tekme atmasıyla dolmuştan indirildim.”
Oha, seninkisi uç bir örnek olmuş ama dediğim gibi toplu taşıma araçları riskli. Zira çoğu araçta böyle bir beyaz şövalye olabilir. Şimdi bir de kızın arkadaşının tepkisini duyduğu için, senin gerçekten de hayırdan anlamayan biri olduğunu düşünmüş olabilir. Burada olayı tetikleyen öbür cockblocker kız.
Bir de kızın muhabbeti uzatmak istemediğini anlayıp selam verip kızdan dönsen başına bu gelmeyecek.
Ben zamanında İstanbul’da gördüğüm bir olayı yazmıştım:
“Toplu taşımada bayağı bakıştık. Kız inecekken de bana baktı ”acaba bu da inecek mi?” der gibi. Daha sonrasında inip yürürken arkasını dönüp yine bana baktı. Fazlasıyla davetiye almışım gibi geliyor ancak kulağında kulaklık olması falan sıkıntı. Senin yazında da kızların bizi düşünüp ”aa şöyle yapayım da çocuk rahat yürüsün bana” demediğini ve işi kolaylaştırmadığı yazıyordu. Bir de toplu taşımada yürümek fazlasıyla riskli bir durum benim için.“ – Hepimiz için öyle. Bir keresinde bir kadının otobüsü durdurtup taciz etti diye polis çağırdığını ve kapıların bile açılmadığını görmüştüm. Muhtemelen adam gerçekten taciz etti zira gören vardı diye hatırlıyorum ama etmese de başına gelebilir.
“Kavgaya karışmamam gereken bir dönemdeydim arkamı döndüm gittim. Bana ders oldu bundan sonra böyle bir olayda teklif kısmını kızın arkasından inip yapmam gerektiğini öğrendim.”
Hayır, sokak yürümesinde takip olmaz, ısrar olmaz. Bu ikisi başını belaya sokar. Bir de tenha olmaz. Buna loş ve ıssız sokaklar da dahil, asansör de. Ben mesela asansörde birine yürümem (kadınlarla ve erkeklerle çok sayıda ufak asansör muhabbeti yaptım ama yürümem). Burada asansörde yürüyüp sonra üniversitede kızın erkek arkadaşı ve ekibi tarafından yakasına yapışılan bir elemanın hikayesi vardı.
“Ayrıca yürüme davetiyesi ne kadar yaldızlı olursa olsun konuşmayan soru sormayan kıza da konuşalım dememek gerekiyor ben bunu bilmeme rağmen risk aldım elimde patladı.”
Riski bir yerde, gereksiz bir risk almışsın ve patlamış. Bu kadar kötü patlama ihtimali düşüktür ama bu en kötüsü değil. En kötüsü güvenlik kuvvetlerinin işin içine girdiği durumlar.
Her yürüme davetiyesi atana yürüyemezsiniz. Aslında çoğuna yürüyemezsiniz. Olayın doğası bu. Zorlamayın. Yürüme davetiyelerini değerlendirmenin en kabul edilir olduğu yerler sosyal etkinliklerdir bu arada, sokaklar değil. Dışarıda bunu yapamazsınız demiyorum ama son zamanlarda yürüme deyince sadece sokakları ve sadece daygame’i anlayan bir kesim türedi. Adama kızlara daha fazla yürü diyorum, adam bana otomatik olarak “ben sokakta yürüyemem, daygame yapamam” diyor 😀 Bunun arkadaş çevresinin çevresi var, hayat oyunu var, sosyal hayat oyunu var, gece oyunu var, vs. vs. Daygame yürümelerden biri sadece. Yani daygame’i aşağılamıyorum ama neden sadece bu akla geliyor?
Her neyse, kısacası tenhada yürümeyin, takip etmeyin, ısrar etmeyin, dar alanda paslaşmaya kalkmayın, kısa cevaplar veren, nezaketen konuşanları darlamayın. Bir de kız grubu içinde bir kızın size telefon numarası vermesinin o kızın dedikodusunu çıkarabileceğini ve kız gruplarına yürümenin zor olduğunu bilin.
Bugün arzu, cinsel çekim konusunda bazı temel konuları tekrar edeceğiz.
Biz insanların, bilinçli düşünmemizden bağımsız, otomatik olarak tetiklenen temel içgüdülerimiz var. Örneğin, yüksek kalorili yiyecek gördüğümüzde, o şeyi yemeye hazırlanmak üzere, ağzımızda fazla tükürük salgılanması ve bazen aç hissetmeye başlamamız gibi. Bunlar, otomatik olarak tetiklenen temel içgüdüler. Başka bir temel içgüdü de, çocuk yapmak ve genlerimizi devam ettirmek için seks yapmak.
Bir insana karşı duyulan çekim, bir tercih değil. Bu insana karşı çekim duymalıyım diye düşünerek, bu insanın artıları ve eksileri diye liste yaparak duyduğunuz bir şey değil. Arzu, otomatik olarak ortaya çıkan bir dürtü.
Birinci önemli bilgi, cinsel çekimin, arzunun, tercih olmadığı. Bu nedenle de zaten, arzunun pazarlığı olmaz.
Arzu konusunda anlamanız gereken ikinci önemli şey ise, bir kadının bir erkeğe duyduğu çekimin mekanizmasının, erkeğin kadına duyduğu çekimin mekanizmasından çok farklı olduğu.
Bir erkek bir kadına bakıp, ona benim ‘anında çekim’ dediğim bir çekim duyar ve sadece görsel tetikleyiciler ile oluşan bu çekim, erkeği en azından kadınla konuşmak istemeye, onunla seks yapmak istemeye ve hatta ilişki istemeye motive eder.
Bugün modern dünyada bile, erkeğin tohumlarını, çekici, sağlıklı ve çocuk yapma çağında yetişkin bir kadının içine ‘ekme’ ilkel üçgüdüsü hala capcanlı. Kadını daha yakından tanımak ve onunla harika bir ilişki yaşamak da istiyoruz, onunla sinemaya, yemek yemeye ve tatile de gitmek istiyoruz ama bütün bunlar, erkeğin tohumlarını kadının içine ekme konusundaki temel, dürtüsel çekimden sonra geliyorlar.
Evet, erkeğin kadına duyduğu çekim saniyeler içinde gelişen, çekici bir kadının sağlıklı, çocuk yapma çağının baharında olduğunu gösteren gössel işaretlerle anında tetiklenen bir his. Bu nedenle kadınlar, erkeklerde çekim yaratmak için makyaj, giyim gibi görsel öncelikli özelliklere ağırlık veriyorlar. Makyajın büyük kısmı, al yanaklar, al dudaklar, sağlıklı pürüzsüz cilt gibi, çiftleşmeye hazır, kızışmış ve bu konuda hayatının baharında olan bir kadının fiziksel özellikleri.
Ama bir kadının bir erkeğe duyduğu çekim, bu şekilde çalışmaz. Kadının temel çekim hissi, erkeğin çocuk yapma çağında, sağlıklı, fiziksel olarak fit olması gibi işaretlerle harekete geçmez. Bir kadın için çekim açısından önemli olan tetikleyici, erkeğin nasıl biri olduğudur. Erkeğin başkaları ile nasıl etkileşime girdiği, tercih edilip edilmediği, kendine güvenli olup olmadığı, başarılı olup olmadığı ya da başarılı olma potansiyelinin olup olmadığı, duygusal olarak güçlü olup olmadığı, zor zamanlarda sırtını dayayabileceği sağlamlıkta mı yoksa zor zamanlarda destek olunması gereken zayıflıkta mı olduğu gibi.
Bir kadının bu tür değerlendirmeler yapması için de, erkekle konuşması, erkeğin vücut dilini bilinçli olmasa bile gözlemlemesi gerekli. Bir erkek bir kadınla konuşurken, ya kadında temel bir çekim dürtüsü tetikler ya da tetiklemez. Örneğin bir erkek bir kadınla konuşurken kendinden şüphe diyorsa, çekingense, kadının temel cinsel çekim içgüdüsünü tetikleyemez. Kadının, bilinçaltında erkek için faydadan çok, yük olacağı değerlendirmesi yapmasına neden olur. Bu erkek harika biri olabilir, başka alanlarda kendine güveni tam bir erkek olabilir, ama kadının temel içgüdüleri, bunlara aldırış etmez. Kadının temel içgüdüleri, kadının cinsel çekim duymasını tetikleyecek özelliklere sahip bir erkek ile konuştuğunda hareketlenirler. Bir kadının bu konuyu düşünmesi gerekmez, bu hareketlenme kendiliğinden meydana gelir.
Evrensel olarak kadınlar, kendine güvenen, eğlenceli, karizmatik, maskülen, tahmin edilmesi zor ve sosyal zekaya sahip erkekleri çekici bulurlar.
Bu özellikler ise, bir erkek ile bir kadın konuşurken ortaya çıkabilirler. Bu nedenle de bir erkek bir kadını gördüğünde, saniyeler içerisinde onunla seks yapmak istediğini hissedebilirken, bir kadın bir erkeği gördüğünde en fazla ‘kim bu adam?’ der. ‘Bu adam nasıl biri, onunla konuşmalıyım” der.
Burada bir parantez açayım ve zeka ile arzu arasındaki ilişkiye değineyim. Kadınlar zekaya önem vermezler gibi bir algı var ama aslında zekaya önem verirler. Ama cinsel arzu mekanizması, bir erkeğin matematik problemleri çözmesi ile değil, ince zeka, ince espri ve sosyal zeka gibi özellikleri ile tetiklenir.
Bazı kadınlar bir erkeğin sadece dış görünüşüne bakarark onunla seks yapmak isteyebilirler ama bu kadınlar azınlıktır. Kadınların çoğu, çekim duymak için bir erkekle konuşmaya ve temel çekim içgüdülerini erkeğin dedikleri ve davranışları ile tetiklenmesine ihtiyaç duyarlar.
Örneğin erkek kendine güvenli mi yoksa kendine güvensiz mi? Kadının gülümsemesine ve kendisini iyi hissetmesine mi neden oluyor yoksa sıkılmasına ve daha fazla konuşmak istememesine mi? Erkek duygusal olarak güçlü bir erkek mi yoksa kadın kendisini erkekten daha güçlü mü hissediyor?
Bir kadının size cinsel çekim duymasını istiyorsanız, doğru özellikleri sergilemeniz gerekli. Özellikle de kadınla konuşurken.
Örneğin bir kadın ile etkileşiminde, erkek kendine güvenli, eğlenceli ve karizmatik ise, kadının beyininde dopamin hormonu salgılanır ve bu da, kadının erkeğe cinsel ilgi duymasına neden olur.
Erkek kadınla etkileşime devam ettiğinde ise, kadının beyninde oksitosin salgılanmaya başlar ki bu hormon, kadının erkeğin yanında rahat hissetmesine, kendisini erkeğe yakın hissetmesine neden olur.
Bunlar deterministik bir şekilde, şu düğmelere basarsan şu olur şeklinde mekanizmalar değiller. Bu tür özellikler göstermeniz, spesifik bir bir kadının size kesin olarak çekim duyacağı anlamına gelmez ama bir kadının size çekim duyması için bu özellikleri göstermeniz çok önemli.
Kadın görsel olarak çekici ise, bir kadının bir erkekte cinsel çekim tetiklemesi çok zor değil. Birçok erkek çekici, sağlıklı ve çocuk yapma yaşında bir kadını gördüğünde, “evet onunla yatabilirim, bu kızla ilişki yaşamak istiyorum, onunla evlenmek istiyorum, onu kız arkadaşım yapıp ona hediyeler almak istiyorum” diye düşünmeye başlar.
Bir kadın ile etkileşime girdiğinizde, bir kadının sizi cinsel olarak istemesine neden olan özellikler sergilerseniz ve bu özellikler, kadının size cinsel çekim duymasına neden olurlarsa, kadın bu çekimi mantık ile kapatamaz. Çünkü bu çekim temel, otomatik ve kontrolümüzün dışına bir dürtü.
Mantık, çekime rağmen harekete geçmemeyi ya da reddetmeyi sağlayabilir. Örneğin siz de çok güzel bir pavyon kadınına karşı çekim duymaya karşı koyamayabilirsiniz ama çekime karşı koyarak, bağı bahçeyi satan dayılara dönmeye karşı koyabilirsiniz. Burada bahsedilen, arzunun pazarlıkla, mantıkla elde edilmediği, otomatik olarak ortaya çıktığı.
Bir kadının size çekim duyup duymadığını düşünmesine gerek yoktur. Siz kadınla konuşurken, kadınların cinsel olarak arzu duyduğu özellikleri sergiliyorsanız, kadının size çekim duyma ihtimali yükselir. Bu olursa, beyni dopamin salgılamaya başlar ve siz kadınla bağlantı kurmaya başladığınızda, beyni oksitosin salgılamaya da başlar. Oksitosin, kadının kendisini size daha yakın hissetmesini, size bağlanmasını sağlar.
Bazı erkekler, daha çekici olmak için spor salonlarında saatler geçirerek kas yaparlar. Bazı erkekler gecelerini gündüzlerine katarak bir kariyer ve statü sahibi olurlar. Bazıları pahalı ve modaya uygun kıyafetler alırlar, bazıları iyi bir araba ya da motorsiklet alırlar. Bunlar sizin hedefleriniz ise tabii ki yapın ve aynı zamanda bunlar arzu açısından oldukça yararlı olsalar bile, kadınlarla beraber olmak ya da sevgili yapmak için bunlara ihtiyacınız olmadığını bilin.
Bazı kadınlar erkeğin çok iyi vücuda sahip olmasını ön şart koyarlar, bazıları ise çok iyi bir kariyer veya statü sahibi olmasını. Bazıları giyimi ön koşul koyarlar, bazıları ise bir araba sahibi olmasını. Böyle kadınlar var ama böyle kadınlar azınlıktalar. Çoğu kadın için, sizin çekici bir şekilde konuştuğunuz ve davrandığınız 5-10 dakikalık bir muhabbet yeterlidir.
Burada 2000’lerde kullanılmaya başlayan, basit ama çoğu erkeğin güzel ya da hoşlandığı bir kadınla karşılaşır karşılaşmaz unuttuğu çekim kanununu hatırlatalım:
“Birinci kural, çekici ol.
“İkinci kural, itici olma.”
Bu kanunu unuttuğu için birçok erkek, hoşuna giden kaç kadınla konuşursa konuşsun, o kadınların içinden tek bir tanesinde bile arzu uyandıramıyor. Örneğin bir erkek zamanının çoğunu spor salonunda kas yapmaya harcıyor ve bir kadının kasları nedeniyle kendisini çekici bulacağını düşünüyor. Ama güzel bir kadınla konuşurken kendine güvensiz, çekingen, kaygılı, vs. bir erkek, çok iyi bir vücuda sahip olsa bile itici oluyor. Sonuçta bir kadını ve çocuklarını koruma ve onlara gelecek sağlama konusunda, kendine güvenen bir erkeğin, kaslı bir erkekten çok daha fazla potansiyeli ve şansı var. Kendinize güveniniz olsun da, isterseniz obez olun ya da toplama kampından yeni çıkmış gibi olun demiyorum. Ama ortalama fizikte bir erkek ile çok iyi vücuda sahip bir erkeği karşılaştırdığımızda, duygusal olarak güçlü ama fiziksel olarak ortalama bir erkek, fiziksel olarak çok iyi ama duygusal olarak güçsüz (en azından hoşuna giden bir kadın karşısında güçsüz, kendinden emin olmayan) bir erkekten daha çekicidir. Ortalama gelire sahip, faturalarını zamanında ödeyen ve sosyal zekası, sosyal kabiliyetleri, espri yeteneği iyi bir erkek, zengin ve statü sahibi ama sosyal zekası, kabiliyetleri ve espri yeteneği güdük bir erkekten daha çekicidir.
Bazı kadınlar çok yüzeysel bir şekilde sadece çok iyi vücut, çok iyi araba, çok para, vs. peşinde olabilirler ama bu kadınların hem oranı az hem de çoğunun erkeğe olan arzusu şüpheli. Özellikle de para, araba, statü öncelikli kadınların arzusu çok şüpheli.
Bir kadınla etkileşiminizde kaygılı, elini ayağını nereye koyacağını bilemeyen, kendinden şüphe eden bir erkek, “çekici ol – itici olma” kuralını ihlal eder. Bir kadınla etkileşiminde, duruşuna dikkat etmeyen, esprili, rahat olmayan, sadece arkadaşça davranan, efendi erkekliğini gösterip kadının güvenini kazanmaya çalışan erkek, “çekici ol – itici olma” kuralını ihlal eder.
Bugün, bir kez buluştuğunuz kızla neden ikinci buluşmaya çıkamadığınızı konuşacağız.
Öncelikle bir feragatname vermem gerekiyor. Çünkü Dr.K. buluşmalar hakkında konuşuyor ve doğrusunu söylemem gerekirse, hayatım boyunca bir kez bile online dating profili oluşturmadım. Ama bu yayın, ikinci buluşmalara çıkmakta çok zorlanan erkeklere yardım etme tecrübemden doğdu. Bu süreçte keşfettiğimiz şey, buluşmalar konusunda internette dolanan bilgeliğin çoğunun, hiç de iyi tavsiyeler olmadığı.
Bu yayını hazırlamam uzun sürdü. Yaklaşık bir buçuk yıl boyunca cinsel çekimin doğası, arzunun kimyası gibi konularda bilimsel literatür araştırması yaptım. Bunun sonucunda da, görüşme yaptığım bazı erkekler için oldukça faydalı olduğunu gördüğüm şeyler keşfettim.
İkinci uyarı ise, bu yayının sadece erkekler için olduğu. Bu yayındaki birçok şey, herkes için geçerli zira çekiciliğin bilimi ve insanların neden aslında kendileri için hiç de iyi olmayan insanlarla görüştüğü hakkında konuşacağız. Çünkü birçok erkek şöyle yakınıyor:
“Ne olup bittiğini anlamıyorum. Her şeyin doğrusunu yapıyorum. Kendimi cilalayıp parlattım. Spor salonuna gidiyorum, kendimi geliştirmek için çok çalışıyorum zaten herkes kendimi geliştirmem için çok çalışmam gerektiğini söylüyor. Artık daha fazla kazanıyorum, işimde yükseldim, her şeyi doğru yaptım. Hatta buluşmalara da gidebiliyorum ama bir nedenden dolayı, buluştuğum tüm kadınlar “seni arkadaş olarak görüyorum” diyorlar!”
Burada olan ne? Dışardaki çiftlere baktığınız zaman, sizden daha az nitelikli birçok erkeğin kız arkadaşı olduğunu görüyorsunuz. Sizden daha az nitelikli erkeklerin, ikinci buluşmalara gidebildiğini görüp saçınızı başınızı yoluyorsunuz. Ne yanlış, neden böyle?
Burada konuşacağımız çoğu şey, erkekler için. Birçoğu kadınlar için de geçerli ama kadınlar için buluşmalardan beklentiler ve buluşmaların zorlukları erkekler için olanlardan oldukça farklı. Konuştuğum birçok kadın, göt heriflerden, başta çok kibar görünüp sonradan başka bir şeye dönüşen iki yüzlü erkeklerden, vs. yakınıyor.
Uyarıları bitirdikten sonra asıl konumuza geçelim.
İlk anlamamız gereken şey, cinsel pazar konusunda bildiğimiz çoğu yaygın bilginin aslında yanlış olduğu. Bu bilgiler herhangi bir bilime dayanmıyorlar ve sadece bu bilgileri yayan insanların çalışır olduklarını düşündükleri düşünceler.
Kadın erkek ilişkileri dünyasına baktığımızda, hemen herkesin çok sayıda kriter içeren listelere sahip olduğunuz görüyoruz. “Aradığım kişide şunu arıyorum, bunu arıyorum, şunları arıyorum …” diye listeler bunlar. Genel kanı, bir insan bu kriterlere uymuyorsa, o insanın vakit kaybı olduğu ve kriterlere uymayan herkesin elenmesi gerektiği. Çünkü insanlar, “internetteki milyarlarca insan içinden, bu kriterlere uygun birini mutlaka bulabilirim” diye düşünüyorlar ve bu büyük bir problem. Bunun büyük bir problem olmasının temel nedenlerinden birisi, iki insan etkileşime geçtiğinde, başlangıçta oluşan kimyanın, uzun vadeli eş seçim kriterleriyle alakasız olması. Uzun vadeli eş seçimi ile ilgili kriterlerin gereksinimleri ile, bir insanın çekici olduğunu düşündüğümüzde beynimizde olan şeyler birbirlerinden farklılar. Bir insanla ilişkiye girmememiz gerektiğini bildiğimiz halde, ve hatta arkadaşlarımız bize bu insanın hiç de çekici olmadığını söylemelerine rağmen, bir nedenden dolayı bu insanı aklımızdan çıkaramayabiliyoruz. Bu bölümde, bunun neden böyle olduğunu öğreteceğiz.
Birinci problem, modern ilişkilerin, kısa vadeli çekim ile uzun vadeli eşleşme uygunluğunu birbirine karıştırması. Tam bu noktada, birçok Pick Up Artist ya da redpillci, “şöyle yapmalısın, böyle yapmalısın” diye tavsiye veriyorlar. “Onu aşağıla adamım, aşağılamak neg atmaktır ve neg attın mı, ona senin daha değerli olduğunu gösterirsin ve o da senden hoşlanır” gibi tavsiyeler veriyorlar.
“Mahmut Abi’nin notları: Kırmızı hap ve PUA camiasında kızları aşağıla dediği neg ve evet negi tamamen aşağılama ve kişiliği kırma şeklinde kullanma damarı var. Ben yine de ana akım kırmızı hap ve PUA camiasının bunu aktif olarak tavsiye ettiğini pek görmedim.
Bu tür saçma tavsiyelerin çalışıyor olma sebebi, dışarıda travmaya uğramış ve düşük özdeğere sahip insanların olması. Bu travmaya hitap ettiğinizde ve bu insanları manipüle ettiğinizde, sizinle daha fazla görüşmek isteyebilirler. Ama bu tavsiyeler herkes üzerinde çalışmazlar, sadece travma mağduru bir grup insan üzerinde çalışırlar.
Bir kadınla ilk buluşmanızda yapmanız gereken ilk şey, kendi ilgi alanlarınız hakkında konuşmamak. Birbiriniz için uygun bir parner olup olmadığınızı, aynı şeylerden hoşlanıp hoşlanmadığınızı anlamaya çalışmayın.
Bu söylediklerimin size deli saçması gibi geldiğini biliyorum. Fakat bu konudaki araştırmalara ve kendi hayatınıza giren insanlara bakarsanız, bazen çok uyumlu olduğunuzu ama çoğu zaman sizin dişi versiyonunuz olmaktan çok uzak olduğunu görürsünüz. Çoğu zaman en çok çekim duyduğunuz kişi, sizin dişi versiyonunuz değil.
İki insan arasında kimya ve çekim yarattığını bildiğimiz şeylerden birisi, ortak duygusal deneyim. Bu örneğin rehabilitasyon merkezlerinde büyük bir problem. Rehabilitasyon merkezinde çalışmış olan her doktor bilir ki, tüm hastalar sürekli olarak birbirlerine atlama peşindeler. Görünen o ki bunun sebebi, ortak duygusal deneyim yaşayan iki insan arasında bir kimya oluşması ve bunun da cinsel çekime yol açması.
Bir insanın partnerini kanserden kaybettikten sonra, beraber yas tuttukları ve kendilerine destek olan bir insana aşık olması da çok rastlanan bir durum. Bir insan ile aynı duygusal deneyimi yaşamanız, aynı empati dalga boyunda olmanız, aranızda bir kimya oluşmasına neden olabiliyor.
Rehabilitasyon merkezinde herkes aynı berbat süreçten geçiyor. Hemen hepsinin hayatı darmadağın ve herkes aynı hikayenin birer aktörü. Hepsi yoksunluk sendromuna giriyor ve üç – dört haftalık süreç sonunda kendini daha iyi hissediyor. Başka biri ile aynı duygusal inişler ve çıkışlar yaşayarak, iki kişi arasında güçlü bir bağ kuruluyor.
Bu konuda çok güzel bir araştırma var. Araştırmacılar, ilişkide olmayan bir grup insanı, iki farklı köprüde buluşturuyorlar. Bu köprülerden birisi taştan, diğeri ise külüstür, sallanan bir köprü. Araştırma sonuçlarına göre, sağlam taş köprüde buluşanlar birbirlerinden daha az etkilenmişler ama külüstür, sallanan köprüde buluşanlar daha çok etkilenmişler. Külüstür köprüde buluşanlar, köprünün durumundan ve sallantıdan dolayı korku hissediyorlar ve korku bile olsa aynı duyguyu bir arada hissetmek ise bir kimya yaratıyor.
Standart bir ilk buluşma ise, iki kişinin birbirlerine uygun olup olmadıklarını görmek için gittikleri bir mülakat gibi oluyor. “Bana ilgi alanlarından bahset, çocuk isteyip istemediğini, evcil hayvan isteyip istemediğini söyle, kedi insanı mı, köpek insanı mı olduğunu söyle, vegan mısın etçil mi, vs…” Böyle bir buluşma, iş mülakatı gibi bir şey ve empatik bağlantı içermeyen bir buluşma. Bir taraf diğerini sorguluyor ve sürekli yer değiştiriyorlar yani bir taraf sorgulayan oluyor ve sonra sorgulanan oluyor. Böyle bir “mülakat” ise, empatik bağlantı, flört ve heyecan yoksunu oluyor.
İki insanın birbirlerine bağlanması için ise, paylaşılan duygusal bağlantı gerekiyor. Benim tavsiyem, standart bir buluşma yerine, ikinizde de benzer duyguları uyandıracak bir aktivite yapın.
Ama tam bu noktada da birçok insan büyük bir hata yapıyor. Örneğin lunaparkta hız trenine binmek, rafting, kaya tırmanışı veya dans gibi aktivitelere gidiyorlar ama aynı duyguları paylaşmıyorlar. Çünkü aynı duyguları paylaşmanız için, iki tarafın da yapılan şeyi yapmaya hevesli olması lazım. Örneğin siz dansta tecrübeliyseniz ve kız da çaylaksa, siz olaydan keyif alırken karşınızdaki “aptal gibi görünmüyorum umarım” diye stres hisseder. Birine bir şey öğretmeniz çekici olabilir ama çekim için sadece duygu yaratan aktivite olması yetmez aynı zamanda aynı duygusal frekansta olmanız da lazım.
Mahmut Abi’nin notları: Dr.K’nın buluşmaları mülakata çevirme düşüncesine katılıyorum ama bunun alternatifi illa aktivite yapmak değil. Muhabbetin içine %30 oranında pozitif cinsel gerilim katmak, ortak duygusal bağın kurulmasına yardımcı olacaktır.
Bunun yanında, eğer muhabbeti çok sıkıcı bir adamsanız, birkaç ilk buluşmanıza heyecanlı aktivite ayarlayabilirsiniz. Ama kızı alıp köyün yanındaki çayın üstündeki tahta köprüde buluşmaya götürmeyin 🙂
İki insan arasında kimya ya da çekim yaratan ikinci şey ise, gündelik hayatın zorluklarından uzaklaşmak yani bir buluşmayı mümkün olduğu kadar zahmetsiz hale getirmeniz lazım. Bu tabii ki kolay değil zira kadınlarla buluşurken, hangi kadının neyi seveceğini bilmiyorsunuz. Bazıları “erkek liderliği ele alır, bin tane soru sormaz” diye her şeyi sizin ayarlamanızdan memnun olurken, bazıları “bana söz hakkı vermiyor, şu saatte şurada buluşalım diyor, benim görüşüme değer vermiyor” diye şikayet edebilir. Burada herkes ne istediğini biliyor ama istedikleri birbirinin tam zıddı.
Günümüz kadın – erkek ilişkileri dünyasında buluşmalar gerçekten akıldışı olabiliyorlar zira herkesin daha önceden nasıl bir şey olduğunu bilmediğiniz istek listesi var ve bu insanlar size ikinci bir şans vermeye de istekli değiller çünkü dışarda milyarlarca insan var.
Günümüz buluşmalarında sanki elinize bir kağıt veriyorlar ve sizden bu kağıdı doldurmanızı bekliyorlar. Ama kağıda kompozisyon mu yazacaksınız, matematik problemi çözümümü yazacaksınız yoksa resim mi çizeceksiniz bilmiyorsunuz. Sonra bir resim çiziyorsunuz ve karşınızdaki “hayır bu İspanyolca testi idi ve İspanyolca bir kompozisyon yazmadığın için sınavı geçemedin” diyor. Siz de “bekle, ne demek sınavı geçemedin? Sınav ne diye söylemedin bile” diyorsunuz.
Modern dating dünyası böyle bir şey ama bunun yanında cinsel çekim ve kimya konusunda bildiklerimiz bize, buluşmaların mümkün olduğunca kolay, zahmetsiz olması gerektiğini söylüyorlar. Buluşmaları mümkün olduğunca kolay, zahmetsiz yapmak için de, kendinize bazı sorular sormaya başlamalısınız:
Çok fazla soru soruyor muyum?
Çok fazla şey talep ediyor muyum?
Size tavsiyem, buluşmanın organize edilme işinin %51’inden fazlasını yapın. Kadına birkaç yer, gün ve saat önerisi verin ve fikrini sorun. Biraz yönetici olun ama esnemeye de hazır olun. Ama buluşmayı karşınızdaki için külfet haline getirmeyin. İnsanların buluşmalarda gündelik hayattan kopuş aradıklarını ve bunu sağlayabilen insanlara ilgi duyduklarını gösteren araştırmalar var.
Üçüncüsü, iki insan arasındaki kimya 90 dakika boyunca oluşur ve ondan sonra da düşüşe geçer. Biri ile buluşacaksanız bunun 90 dakikayı geçmemesine dikkat edin. Eğer karşınızdaki ile çok iyi anlaşsanız bile 90 dakika kuralına uymaya çalışın. Eğer örneğin çok iyi anlaştınız diye 4 saat buluşma yaparsanız, karşınızdakinin sizi arkadaş olarak görmesine yardımcı oluyorsunuz. Bu durumda çoğu insan “ne olduğunu anlamadım, çok iyi anlaşıyorduk, 4 saat çok iyi vakit geçirmiştik” der. Veriler bize 90 dakikalık bir buluşmanın, iki insan arasında kimya oluşturmak için en iyisi olduğunu söylüyorlar.
Evet, eğer ikinci buluşma olsun istiyorsanız, bu üç şeye odaklanmanız gerek. Siz profil metninizi düzenliyorsunuz, iyi fotoğraflar çektiriyorsunuz, kendiniz üzerinde çalışıyorsunuz, işte yükseliyorsunuz, daha fazla para kazanıyorsunuz, vs. Ama hala birinci buluşmadan sonra ikinci buluşma olmuyor.
Tam tersine o kaybeden erkekler, tam da bu nedenlerle ikinci buluşmalara gidiyorlar. Stabil bir işleri yok, belki 5 tane kadından çocukları var ve hayatları berbat ama buna rağmen ikinci, üçüncü ve dördüncü buluşmalara gidiyorlar.
Bu “kaybedenler” bir kadınla bütün gün takılmıyorlar. Belki tam 90 dakika kalıp gitmiyorlar ama daha çok kısa süreli buluşmaya meyilliler. Aynı zamanda belli bir açıdan külfetsiz, zahmetsiz buluşmalar sağlıyorlar. Buluşmada hafif takılıyorlar, hemen bir şeyler zorlamaya çalışmıyorlar, iyi vakit geçirmeye odaklanıyorlar. “Hey, eğlenmeye geldik, oturup hayat hikayemizi ve çocuklarımızın kime benzeyeceğini konuşacak halimiz yok herhalde” modunda oluyorlar. Ve en önemlisi de, bu insanlar, iki tarafın da paylaştığı, ortak duygusal bağ yaratabiliyorlar. Aslına bakarsanız bunu drama çıkararak da yapabiliyorlar. Drama kralı/kraliçesi birçok insan, hüsran şeklinde olsa da, paylaşılan ortak duygu yaratabiliyorlar.
Son olarak da friendzone hakkında konuşacağız zira burada konuştuğumuz bazı şeyler, neden friendzone’a düştüğünüze ve friendzone’un neden çalışır bir yöntem olmadığına da ışık tutabilirler.
Birçok erkek sıklıkla, “ben bu kadar sevgi dolu, destekleyici ve empatik biriyken, bu kız neden sürekli kötü çocuklarla çıkıyor” sorusunu soruyor. “Sürekli olarak şunu istiyorum, şunu istiyorum diye konuşuyor ve ben tüm o özelliklere sahibim! Ama o zaman neden benimle birlikte olmuyorlar?”
Sizinle birlikte olmuyorlar zira duygusal olarak hiçbir zaman aynı seviyede olmuyorsunuz.
Friendzone’unda yaşadığınız “arkadaşınız”, erkek arkadaşı kötü davrandığı için ağlıyor diyelim. Siz ona destek oluyorsunuz ama siz o sırada çok empatiksiniz, o ise çok duygusal. Siz ona destek oluyorsunuz ki arkadaş olmak bunu gerektirir. İdealinde siz bir ayrılık sürecinden geçiyor olsaydınız, o da size o şekilde yardım edebilirdi. Arkadaş olmak, illa aynı duygu durumunda olmayı değil, birbirini duygusal olarak tamamlamayı gerektirir. Bir arkadaş, siz kendinizi kötü hissederken sizi neşelendirmeye çalışan insandır. Ama bunlar cinsel çekim değil arkadaşlık.
Günümüzde ilk buluşmalar artan oranda sanal dünyadan ayarlanmaya başladı. Bunun sonucunda da, buluşmayı kabul eden kadının, buluşmayı son anda iptal etmesi ihtimali de arttı. Özellikle sanal dünyaya fazla oranda daldıkları için artan oranda sosyal özürlü olan erkekler, sanal dünyada yürümelerine olumlu dönüş aldıktan sonra, karşılıklı bir duygusal bağ, cinsel gerilim yaratmayı bilmediklerinden, işi buluşmaya götürseler bile sıklıkla ekiliyorlar.
Öncelikle gerçek hayattan değil internetten tanışıyorsanız, bir kadının ilk buluşmayı son anda iptal etmesine alışın. Telefon iletişiminde gerçek iletişimin çok büyük bir kısmı (vücut dili) olmadığı için, bir kadının buluşmaya gitme arzusu da güdük kalıyor. Ayrıca herkes sanalda yürümeye çalıştığı için, sanal alternatif de çok.
Şimdi ben size ilk buluşmalarda son anda iptal ihtimalini azaltmak için yapabileceğiniz 5 şeyden bahsedeceğim.
#1 Yer, gün ve saat vererek buluşma ayarlayın. En çok iptal edilen buluşma tipi, “tamam o zaman Cuma akşamına anlaştık, Cuma sabahtan haberleşiriz” gibi yer – gün – saat üçlüsü tam belli olmayan buluşmalar. Bir kadınla buluşma ayarlarken, yeri, günü ve saati belirleyin. İlla sizin dediğiniz yer – gün – saat olmak zorunda değil ama bu üçlü belli olsun.
Yer – gün – saat belli olmadan buluşma ayarlıyorsanız, öylesine buluşma ayarlıyorsunuz ve kadının da buluşmaya öylesineymiş gibi bakmasına şaşırmayın.
Ek tavsiye: Bir buluşma ayarlarken “Çarşamba ve Cuma müsait mi?” gibi iki alternatif gün verin. Böylece kızın bir planına denk gelme ihtimaliniz azalır, iki günü de reddettiğinde ve sizinle pek de buluşmak istemediğini daha iyi anlarsınız.
#2 Buluşmayı bir gün önceden dolaylı olarak teyit edin. Telefonun evde bir yerde kabloya bağlı olarak oturduğu, insanların hemen hemen tamemen gerçek hayattan tanıştığı çağlardan kalma bir tavsiye var: “bir buluşmayı ayarladığınızda, buluşmayı sonradan teyit etmeden buluşma yerine gidin. Sizinle buluşmak isteyen oraya gelir.” İletişimin çok kolay olduğu günümüzde, bu tavsiye zararlı. Birçok kadın, siz buluşmayı teyit etmediğinizde, sizin buluşmaktan vazgeçtiğinizi varsayıyor.
Dikkat ederseniz, dolaylı teyit dedim. Buluşmadan birgün önce bir mesajlaşma başlatın ve mesajlaşmayı “yarın (X kafede) görüşmek üzere” diye bitirin. “Yarın geliyor musun?” ya da “yarın buluşuyor muyuz?” demeyin.
#3 Buluşma teklifinden buluşma gününe kadar bir iki kere mesajlaşma ya da konuşma başlatın. Yine eski bir tavsiye de, buluşma ayarlandıktan sonra mesajlaşmayı ve konuşmayı bırakmak üzerine. Bu da aleyhinize işleyen bir tavsiye. Hergün ya da 5-6 kere mesaj başlatmanıza gerek yok. Buluşmaya kadar bir iki mesaj başlatın.
#4 Bir kadını buluşmaya ikna etmeye çalışmayın. Buluşma konusunda ısrar, genellikle son anda iptal ya da oraya sadece bedava yemek yemek için gelen bir kadınla buluşma ile sonuçlanır. Her ne kadar birincisi ikincisinden daha iyi ve masrafsız olsa da, her iki durum da rahatsız edici.
Daha önce kadınlar neden telefon numaralarını verirler ama sonra telefona cevap vermezler yazısında bahsetmiştim. Kadınlar telefonda bile olsa bir erkekle çatışmaya girmekten çekinirler ve bu nedenle eğer ısrar ederseniz, o anki durumdan kaçmak için kabul edip son anda buluşmayı iptal etme yolunu tercih ederler. Özellikle ısrarcı biriyseniz, buluşma iptali en son anda gelir zira kadın haklı olarak, daha erken iptal ederse, sizin yine ısrarcı olacağınızı düşünür.
#5 Buluşma teklifinden önce görüntülü konuşun. Bu tavsiye tabii ki online tanışmalar için geçerli ama gerçek hayatta tanıştığınız fakat çok konuşamadığınız kadınlarla da kullanabilirsiniz. Ayrıca bu tavsiye ile sadece son anda iptal oranlarını değil, aynı zamanda başarısız buluşma oranını da ciddi ölçüde azaltabilirsiniz.
Eğer bir kadınla tanıştıktan sonra sadece mesajlaşarak ya da sesli konuşarak iletişime geçtiyseniz, buluşma teklif etmeden önce görüntülü konuşma ayarlayın. Görüntülü konuşurken belli bir sıcaklık olmadığını gördüğünüz kızla buluşmayın. Böylece, yarı istekli, buluşunca birbirinizden pek haz etmeyeceğiniz ya da sizden pek hazmetmeyecek, vs. birçok kadınla buluşmaktan kurtulursunuz, buluşmaların son anda iptal edilme oranları da düşer.
#6 Sosyalleşin, sosyal hayatta da kadınlarla tanışın. Birçok genç erkek adına sosyal medya denen ama çok bariz bir şekilde insanları aşırı antisosyal yapan bir şey yüzünden sosyal özürlü ve sosyal özürlerini, kadınlara sadece sosyal medyadan yürüyerek kapamaya çalışıyorlar. Ama bir kızla bu şekilde tanıştıktan sonra, karşılıklı bir duygusal – cinsel bağ yaratacak donanımları, asgari seviyede bile ilginç ve eğlenceli bir kişilikleri olmadığından, ya mesajlaşmaları bir yere gitmiyor ya da buluşma teklifleri “akşam evde oturacağıma gider dışarda hava alırım” motivasyonu ile kabul ediliyor.
Gerçek sosyal hayatta antrenmanlı olmak önemli. Tanımadığınız ve yürümediğiniz kadınlarla tanışmanız bile, yürüyeceğiniz kızlarla tanışma ve kaynaşma kabiliyetiniz için oldukça faydalı (arkadaşınız kızlarla ya da kuzenlerinizle muhabbetiniz aynı faydayı sağlamaz zira bu kızlarla zaten konfor alanındasınız).
Ayrıca sosyalleşerek, daha çok oranda gerçek hayatta yürüme yaparsınız. Gerçek hayatta tanışan insanların aralarındaki iletişim ve bağ, sonradan buluşmaya kadar mesajla devam etse bile olsa daha somuttur. Kadının buluşmayı son anda iptal etmeye niyet etmesi bir miktar daha zordur zira bunun için hiç görüşmediği, sanal bir kişiyi değil, gerçek bir kişiyi ekmesi gerekir.
#7 Buluşmaya kadar kadının içine düşmeyin. Buluşma ayarlandıktan sonra buluşma yerinde bitene kadar hemen hemen hiç ulaşmama aşırılığının zıt ucunda, buluşma ayarlandı mı “oldu bu iş, yeni sevdiceğim ile buluşuyorum” diyerek kızla iletişimi gazlama, fazla duygusal yatırım yapma aşırılığı var. İletişimi kız gazlıyor olsa bile kararında tutun. Bir buluşma teklifi kabul edildi diye gaza gelmeyin, hayallere dalmayın.
Bir kadının buluşmayı daha önceden değil de son anda iptal etmesinin nedenlerinden biri de, sizin hayalkırıklığınızla, kuyruk acınızla uğraşmak istememesidir. Eğer buluşma öncesinde zayıf ve muhtaç davranırsanız, buluşmanın olmayacağını gördüğünüzde, kadın sizin aşırı tepki vereceğinizi düşünür ve bnuu en son ana kadar erteler. Hem yapması zor olduğu için erteler hem de ne kadar geç yaparsa, sizinle o kadar az uğraşması gerekir.
Erkeklere yönelik alanda salgın gibi yayılan “yüksek değerli erkek” merkezli tavsiye, “tip – para – statü en iyilemesi” şeklinde. Eğer bu üçüne en yüksek seviyede sahip olursanız, “kadınlar size gelecekler” şeklinde. Bu tavsiyeye uyup üçüne de sahip çoğu erkek, sadece bu üçüne sahip olup kadınların kendilerine gelmelerini bekliyorlar ama gelen giden olmadığını görüp hüsrana uğruyorlar. Bu insanların bir kısmı, gelen giden olmadığını görünce dünyaya ve kadınlara yönelik bir öfkeye kapılıyor.
Tip – para – statü ancak kadın – erkek ilişkilerinde gelişmek için sosyalleşmeye, kadınlarla tanışmaya zaman ve emek harcadığınızda işinize yarar. Haftada 2 ama bir dönem 3 kere sosyalleşmek için dışarı çıkmalısınız. Ev – iş – spor salonu üçgeninde kızların sizi keşfetmesini beklemeniz aptalca. Sosyalleşme kabiliyetiniz, sosyal ortamda kadınlarla tanışma kabiliyetiniz güdükse, işiniz zor. Tipiniz, paranız ve statünüz yerinde bile olsa, bir kadınla konuşurken rahat, abartmadan esprili ve belli bir karizmaya sahip olmanız lazım.
Tipinizi, finansal durumunuzu ve statünüzü en iyilemeyin demiyorum ama bunları kadınlarla tanışmaktan kaçmak için yapıyorsanız, siz aylardır veya belki yıllardır kendinizi en iyileyip kızların gelmesini beklerken, her gece sizden daha tipsiz, daha fakir ve daha düşük statülü ama sosyal ortamdan kaçmayan adamların, sırf daha fazla kızla karşılaştığı için kızlarla olduklarını bir düşünmenizi tavsiye ederim.
Aslına bakarsanız iş modeli olarak statü, finans ve fizik açısından en tepeye oynayın tavsiyesi oldukça başarılı bir tavsiye. Zira statü-para-fizik açısından en tepede insanların oranı binde birden daha az ve bu kadar başarması zor bir hedef koyduğunuzda, kadınlar nerede diye şikayet edenlere yıllar boyunca “daha o seviyeye gelmedin” demeniz mümkün. Ayrıca bunu piyasaya çıkıp reddedilme ve hüsran ile dolu olan eşleşme ritüelinden aşırı derecede korkan erkeklere çok rahat satabiliyorsunuz. Bu erkekler sosyalleşmekten, kadınlar tarafından reddedilmekten o kadar korkuyorlar ki, “Everest’e tırmanman ve ünlü ol, kadınlar sana gelecek” desen, sosyal aktivitelerde 10-15 kadına yürümek yerine Everest’e doğru yola çıkarlar.
Yüksek değerli erkek tavsiyelerinin temel mantığı “tepe %1 erkekler kadınlarla başarılılar, o zaman kadınlarla başarılı olmak istiyorsan sen de tepe %1 içine girmelisin”. Oysa kadınlarla az çok başarılı erkeklerin %90’ından fazlası, tepe %1 içinde olmaktan çok uzaklar.
Tabii burada kadınlarla başarılı olmaktan ne anladığınıza da bağlı. Son zamanlarda Andrew Conman Tate ve Flesh and Filth gibi oluşumlar, parayı veren herkese açılan bacaklarla ard arda yatmayı başarı kriteri yaptılar. Kutsal kitap gibi The Rational Male’i ekrana sallayıp duran Flesh and Filth ikilisi, onlyfans kızlarıyla yatmak ya da sugar baby sitelerinden kadın bulmak gibi “giga beta öder” varoluşu “alfa” olarak tanımlamaya başladılar.
Oysa çoğu erkek için kadınlarla başarı, duygusal ve cinsel olarak az çok doyumlu, uzun süreli ve tek eşli ilişki. Özellikle Batılı dünyadaki kırmızı hapçılar ve genel manosphere dünyasındaki guruların çoğu, bu tür ilişkiler ve evlilik konusunda ya çok az tecrübeye sahipler ya da başarısız bir geçmişe.
Konumuza dönersek, araştırmalar bize kazanılan para, tip ve statü ile ilişki başarısı arasında doğru orantı olduğunu gösteriyor. AMA bu, sihirli üçlüye yüksek seviyede sahip olmayanların ilişkilerde başarılı olamayacağı anlamına gelmiyor. Bu aynı zamanda para- tip – statü üçlüsünün kendi başlarına ilişki başarısı sağladığı anlamına gelmiyor.
Kadın erkek ilişkilerinde tavsiye verenlerin birçoğunun derdi de bu zaten. İstatistik biliyor gibi durmuyorlar. İstatistik paylaşıp duruyorlar ama dünyayı olasılıksal değil, deterministik çalışıyor sanıyorlar. Dünya “tipi zirve %10 içinde puanlananların ilişki başarısı, ortalama erkeklere göre %35 daha fazla” şeklinde çalışıyor, “tipi %10 içinde puanlananlar ilişkilerinde başarılıdır” şeklinde değil. Tip – para – statü, kadın erkek ilişkilerinde başarı şansını önemli ölçüde arttıran faktörler ama tek başlarına “yeterli” değiller.
Burada hem araştırmaların hem de internetin yarattığı, devasa bir yanlış bilgi var. Örneğin araştırmaların çoğunda, “nasıl biri ile ilişki isterdiniz?” diye soruluyor. İnsanlar da bu sorulara “1.85 boyu olsun”, “90-60-90 olsun”, “ayda 5000 Dolar geliri olsun”, “çok güzel yemek yapsın, hamarat olsun” gibi cevaplar veriyorlar. Fakat “nasıl biri ile ilişli isterdiniz?” sorusu, “nasıl biri ile ilişkidesiniz” ya da “nasıl insanlarla ilişkiniz oldu?” sorularından çok farklı bir soru.
Twitter’da, İncel “It is oveerrrrr” hesaplarında bu tür “nasıl biri ile beraber olmak isterdin” araştırmalarına çok vurgu yapılıyor ama bu araştırmalar problemli. İnsanlara sorduğunuz “ne istersin” sorusunun cevabı ile ne yapacakları birbirlerinden farklı şeyler. Aslına bakarsanız birçok durumda bu ikisinin birbirleri ile bağlantılı olmadığını gösteren araştırmalar var.
Yani kadınların ve erkeklerin “nasıl birisi ile ilişki isterdin?” sorusuna verdikleri cevaplar ile gerçekten ilişkiye girdikleri insanların özellikleri birbirlerinden önemli ölçüde farklılar. Bu gerçeğe rağmen sosyal medyada “1.85 olsun, 5000 Dolar kazansın, yoksa asla beraber olmam” yazılarının altına, bunu ciddiye alıp öfke ile “sen kimsin ki ne istiyorsun?” diye döşeyen bir sürü insan var ya da bunları ciddiye alıp “abi kadınlar çok ama çok fazla şey istiyor” diye dünyayı kendine dar eden çok erkek var.
Bu arada bir parantez açayım ve bazılarınızın aklına gelen şu itirazı cevaplayayım. “İyi de öylesini istiyorlar, alamadıklarından daha azı ile ilişkiye giriyorlar ve sonra da hep akıllarında o oluyor. Öylesini buldukları anda terk ederler.” İnsanlar öyle çalışmıyorlar arkadaşlar. İstedikleri ile gerçekte yaptıkları farklı ama gerçekte yaptığı ile mutlu insan sayısı çok daha fazla.
İnsan ilişkilerinin belli bir doğal gelişimi var. Doğal gelişim dediğim, “şu insanla gidip arkadaş olacağım” diye yapamadığınız, kasıtlı olmayan, kendiliğinden gelişen bir tarafı var. Niyet bu işin bir parçası ama hem arkadaş grubu, hem de kız arkadaş bulmanın yolu, spesifik kişilerle arkadaş / sevgili olmak için bir şeyler yapmaktan ziyade, yeterince insanla etkileşime girip organik olarak gelişen ilişkileri bulmak.
Burada insanın oyunu önemli değil mi peki? Önemli ve oyunda belli bir niyet de var. Bir kızı beğenip ona yürüyorsunuz, “o piti piti karamela sepeti” diye seçip yürümüyorsunuz. Ama yürüdüğünüz insanla olmanız sizin niyetinize, planlarınıza bağlı değil yani şu kıza yürüyeceğim diyorsunuz ama (1) yürüyemiyebiliyorsunuz ve (2) yürüdüğünüzde çoğunlukla o spesifik insanla olmuyor.
Bu nedenle tipe – paraya – statüye ya da oyuna sahip olmanız kadar ve bunlardan daha önemlisi, yeni insanlarla / kadınlarla etkileşime sıklığınızı arttırmanız lazım. %100 yürüme amacında da olmayın, orada eğlenmeye, iyi vakit geçirmeye, yeni insanlarla etkileşime girmeye ve bazı şeylerin kendiliğinden olmasına da olanak sağlayın.
Bir sosyal ortama girdiğinizde “burada kız bulmalıyım”, “burada arkadaş yapmalıyım” baskısı ile hareket ederseniz, tedirgin olursunuz, rahat olamazsınız. Rahatlık, insanı çekici yapan şeylerin başında geldiği için iticileşirsiniz. Yapmanız gereken haftada 2-3 kere sosyal ortama çıkmak, spesifik bir ortamda spesifik bir insanla konuşmaya odaklanmaktan ziyade, her hafta 4-5 yeni insanla etkileşime girmeye odaklanın. Kırk yılda bir sosyalleşip her sosyalleşmenizde diken üstünde olmak, performans beklentisi ile tedirgin olmak yerine, önünüzde her hafta 3 sosyal etkinlik olacağını, bu ortamda olmazsa o ortamlardan birinde bir şeylerin olacağını düşünerek rahatlayın.
İnsanları en çok strese sokan ve iticileştiren şeylerden birisi, spesifik bir sonucu, gerçeklikten koparak nihai hale getirmek. Örneğin “bu toplantıda mutlaka biriyle tanışmalıyım” kafası sanki bu son toplantın ve bu toplantıdan biri ile tanışmazsan bittin gibi gerçekdışı bir nihai sonuç varsayıyor. “Bu buluşmada bu kızı tavlamalıyım” da aynı bilinçaltı varsayımına sahip. Oysa gerçekçi düşünmeniz lazım. “Bu toplantıdan biriyle tanışmazsam bile bundan sonrakilerde biriyle tanışırım” ya da “bu buluşmadan bir iş çıkmazsa bundan sonrakilerden birinde çıkar” demeniz lazım. Gerçekçi olan bu. Sizi rahatlatacak ve daha çekici yapacak zihin yapısı da bu.
Eğer sosyal etkileşim konusunda kötüyseniz ve bu konuda iyi olmak istiyorsanız, sosyal etkileşimde iyi olmanın pratik gerektirdiğini bilmeniz lazım. Espri yeteneği, sosyal ortamda rahatlık, iletişim kabiliyeti, vs. %80 pratiğe bağlı. İnsanlarla ne kadar çok ve sık etkileşime girerseniz, bu işte o kadar iyi olursunuz.
“İnsanlarla nasıl sosyalleşeceğimi bilmiyorum, ne yapmalıyım?”
İnsanlarla nasıl sosyalleşmeniz gerektiğini bilmenize gerek yok. Sosyal kaygıya sahip, sosyal yetenekleri kullanılmadığı için körelmiş ya da hiç gelişmemiş insanların en büyük hatası da bu düşünce şekli. Sosyalleşmek için önce sosyalleşmeyi öğrenmeye ihtiyacınız yok zaten bu mümkün de değil. İhtiyacınız olan tek şey, sosyal beceriksizliğiniz yüzünden hissedeceğiniz negatif duygularla başa çıkabilmek! Başarmanız gereken tek şey bu. Sosyal beceriksizliğiniz ortadan kalkana kadar yaşayacağınız negatif duygularla başa çıkabilecek güç. Gerisini beyniniz halleder zira insan beyni sosyalleşmeye programlı zaten. Çocuklara sosyalleşme matematik gibi derslerde öğretilmiyor. Çocuklar bir araya konuluyorlar ve sosyalleşmeyi kendiliklerinden öğreniyorlar.
Sosyalleşmeyi önceden okuyarak, bilgilenerek öğrenmeniz gerekmiyor ve böyle öğrenemezsiniz. Nasıl sosyalleşeceğinizi Mamut Abi’nin size söylemesi gerekmiyor ve söyleyemez. Sizin probleminiz sosyalleşmeyi bilmemek değil, sosyalleşmenin başında, sosyal güdüklüğünüz nedeniyle yaşayacağınız stresi kaldıramayıp erkenden pes etmek.
İlişkiler konusunda da bu geçerli. Kızlara nasıl yürüyeceğinizi, kızlara yürüye yürüye öğrenirsiniz. Önden bilgi alabilirsiniz ve bu da önemli ama asıl iş yürümek. Kadınlara yürümeyi bilmeyen erkeklerin temel problemi, yeterince yürüme yapmadan strese ve belirsizliğe dayanamayıp pes etmeleri.
Evet, stres toleransının bir parçası da belirsizliğe dayanabilmek. Çoğunuz beklemeye dayanamayıp mesajınıza hemen cevap vermeyen kıza ulaştığınızda, belirsizliğe dayanamadığınız için yeniliyorsunuz. İstiyor mu istemiyor mu belirsizliğine dayanamayıp “istemiyorsa bileyim daha iyi” diyerek kıza ulaşıyorsunuz. “İstemiyorsan söyle” demenizin ve bunun zayıflık olmasının nedeni de bu.
Stres ve belirsizlik toleransınızı arttırmanın yolu da pratik ama bence insanın niyetinin gerçekten etkili olduğu yerlerden birisi de burası. Sosyalleşirken ya da kadınlara yürürken, negatif duygulara dayanmak için elinizden gelenin en iyisini yapmaya niyet edin. Bu konuda kendinizi zorlayın. İnadınız bu konuda olsun. Yüksek değerli erkek olmadan önce düşük değerli erkek olmayı bırakın derken bahsettiğim şey bu. Strese ve belirsizliğe dayanacak duygusal güç, tip – para – statü üçlüsünden çok daha önemli.
Bugün, kadın erkek ilişkilerinde bir şeyler başarmak, bir doyuma ulaşmak için gerekli olan reddedilmeleri, hüsranları ve emeği göze alamadığı için kendi kendini “canım istemiyor”, “denesem de olmaz” gibi bahaneler uyduran erkeklere iki örnek göreceğiz. Bu yorumlar @ErkekAdam Youtube kanalına geldiler.
Birinci yorum şöyle:
Lise ve üniversite dönemimde bakışmalardan sonra konuşma flört üniversitede hatta kızların bile konuşma başlattığı olmuştu ve aşırı derecede keyif alıyordum. Bakış alan bir tipim ama aşırı yakışıklı değilim hatta yapı gereği efendi iyi çocuğum. Haliyle kızlar efendi erkekten tiksiniyor kötü çocuklara veriyor. Her neyse şu an yaşım 25 ne bakışasım sevgili flört hiçbir şey yapasım gelmiyo. İş hayatında askerden sonra biraz da özgüvenimi kaybettim bir şeylerin farkına vardığım için mi neyden olabilir bu?
Lise ve üniversite döneminde anladığım kadarıyla erkek adam olup kızlara aktif olarak, sonuca ilerleme amacı ile yürümedin. O dönemde birçok genç insanın aynı mekanda olduğu bir yerde pasif bir şekilde rastgele şeylerle karşılaştın. Şimdi eğer mezun isen ve çalışıyorsan o ortamda bitti. Bittiği için de artık iki bakışma, 3 flört gibi şeyler de kurudu.
Haliyle kızlar efendi erkekten tiksiniyor kötü çocuklara veriyor.
Evet hala efendi adamsın ve efendi adamın toksik kırılganlığına sahipsin. Kızların beraber oldukları adamların çoğu kötü çocuk değil (kötü çocuklar da var). Bu adamlar efendi adam değil ve ortalama bir efendi adam, kendisi gibi efendi adam olmayanları kötü çocuk olarak görür.
Her neyse şu an yaşım 25 ne bakışasım sevgili flört hiçbir şey yapasım gelmiyor.
Bir şey yapasın gelmiyor değil, bir şey yapmayı göze alamıyorsun. Böylece eline bir şey geçmiyor ama en azından reddedilmiyorsun, hayal kırıklığı ve acı yaşamıyorsun. Burada temel motivasyonun korku ve kaygı ama bunu kendine itiraf etmek yerine “canım istemiyor” diye egonu kurtarıyorsun. Egonuzun birinci vazifesi size kısa vadede iyi hissettirmek ve bunu gerekirse uzun vadede sizi acı içinde bırakacak şekilde bile yapmaya programlı.
İş hayatında askerden sonra biraz da özgüvenimi kaybettim
Bu konuda iş hayatı ve asker öncesinde de bir özgüvenin olduğuna dair bir bilgi yok, tam tersi o zamanlarda da özgüvenin varmış gibi görünmüyor. Özgüven dediğin şeyle somut adımlar atmışa benzemiyorsun ve şimdi hem okul ortamı kalmadı hem de yaşça daha büyüksün. 20 yaşındayken “flört hariç bir şey yapamıyorum” dediğinde kafanın bir kenarında hep “ama daha gencim” savunması vardı, artık o savunma kalmadı.
bir şeylerin farkına vardığım için mi neyden olabilir bu?
Hayır. Bir şeylerin farkına vardığın için değil, gerçek dünyada, gerçek eylemler ile, her alanda başarı için gerekli olan acıyı, hüsranı, kan ve teri yaşamayı göze alamadığın için yeterince ilerleme kaydedemedin. Şimdi bunca senelik eylemsizlik sonrası, hala eyleme geçmen gerekiyor ama sen bunu yapmayı göze alamıyorsun. Yapmayı göze alamadığın için de “canım istemiyor” diye bir şey uydurup arkasına saklanıyorsun.
25 yaşına kadar kadınlarla başarılı bir adam “yapasım gelmiyor” dediğinde bir hükmü vardır. Zaten yapamayan adamın “yapasım gelmiyor” dediği, yapması gereken şeyleri göze alamamaktır, korkudur, kaygıdır.
İkinci yorum biraz uzun, kendi yorumlarımı araya serpiştireceğim:
Abi cinsel hüsran konusunda bende buna uğradım hiçbir kadın beni istemedi ve hala daha istemiyor.
Senin özel durumunu bilemem ama bunu söyleyenlerin çoğu gibiysen, kendini kapadığın kulede, beyaz atlı prensesin seni beğensin diye bekledin. Yani istenecek bir adam olmak ya da kızlara aktif yürümek için çaba harcamadın. Harcadın mı?
Üniversiteye biraz zor girdim ve bölümümde en iyi öğrenciyim diyebilirim. Ben düzgün bir iş ve kariyer için çalışıyorum cinsel hüsranla alakalı mı bilmiyorum ama kafamda şu var çalışmazsam muhtemelen kadın da olmayacak belki çalışırım süper olurum ama yine kadın olmaz.
Kadınlara yürümekten, gerçek dünyada sıklıkla reddedilecekleri bir piyasaya girmekten korkan, şişkin ama kırılgan egolu erkekler, böyle bin türlü bahane geliştirirler. “Denesem de olmaz, o nedenle denemeyeyim ben” bahanesi yaygın bir bahane. Yukarıda ele aldığımız “canım istemiyor” gibi bir bahane. “Kızlar sadece kötü çocukları istiyorlar” da bir bahane. “Tüm kızların gözü en yükseklerde” de bir bahane. Bahaneler çeşit çeşit ama hepsinin ortak amacı aynı: “Bak biz kızlara yürümeyelim, o zor iş. Gel aç bir porno sitesini kendimizi uyuşturalım.”
Böyle bir düşünceye sahip gibiyim biraz. Kadınlara karşı bir nefretim yok ama tercih edilmediğim için öfkeliyim.
Tercih edilmek için ne yaptın? Kızların elinde “çeşitli deliklerde saklanan pırlanta gibi oğlanları bulma” uygulaması yok. Sosyalleştin mi mesela? Beni arayan ve böyle konuşan adamların çoğu bir de “abi çok denedim” diyor ama bakıyorsun, 3 senede 3-4 kere denemiş ya da 30 – 40 kere denemiş ama hepsi yarım yamalak, kendi psikolojisine ve duruşuna hakim olma konusunda zerre farkındalık olmadan denenmiş.
Hep bir şeyler yapıyorum. Porno ve mast bağımlılığı da var kurtulmaya çalışıyorum.
Kurtulmaya çalışmak yeterli değil. Kurtulman lazım. Porno ve mastürbasyon sana sosyalleşerek, kızlara yürüyerek alacağın dopamini veriyor. Bir kızla seks yapmak için önden hüsran ve reddedilme ile dolu bir dönemden geçmen gerekiyor ama porno – mastürbasyonda buna gerek yok. O nedenle ne zaman gerçek dünyaya çıksan, o hüsran ve reddedilme dönemine girer girmez zihnin sana “yahu abi acı çekmeyelim biz, gel sen bunları bırak, porno izleyelim ve keyfimize bakalım” diyor. Sorun şu ki sen de muhtemelen bu baştan çıkarıcı akıl çelmeye zerre karşı koymuyorsun.
Yaptığım şeyleri cinsel hüsranla yapıyor olabilirim içimde hep bir tatminsizlik oluyor. Basketbol oynuyorum vs mutlu oluyorum ama iş bitince çok da mutlu olmuyorum. Bu konuyu nasıl yorumlarsın?
Hayatının kadın – erkek ilişkileri alanı çok güdük, çöl gibi. Cinsel hüsranı başka alanlarda başarı ile yakıyorsun ve başarılı oluyorsun ama bu alandaki eksikliğin senin mutlu olmanı engelliyor.
Fakat gerçek bir kadınla gerçek bir ilişki için, kadın olmadan da iyi kötü mutlu olman gerekiyor. Mutluluğunu kadınlardan almaya çalışırsan, o mutluluğu sana vermezler.
İkinci bir sorum cinsel hüsranı bir şeye yorarsak ya da bir şeylere yorarsak hayatımız boyunca kafamızda aşk sevgi sehvet cinsellik gibi istekler olmadan yalnız başımıza rahatça yaşayabilir miyiz?
%99, yalnız yaşamaya mahkum olursun ve aşk, şevhet, cinsellik doyurulmadığı için sağlıksız başa çıkma mekanizmalarına düşersin. Şu an porno ve mastürbasyonun elindesin. Yarın belki alkol olur.
Bunlar kafamızı kurcalamadan yaşayabilir miyiz?
Çok zor. Vücudun “bir açlığımız ya da rahatsızlığımız var, git bunu doyur / rahatlat” sinyalleri rahatsız edicidir. Açlık ve sussuzluk rahatsız edicidir. Yeterince doymazsan aklını yemekten de alamazsın. Beynin bir şeyleri çöz diye sürekli kafanı kurcalar.
Benim kafamı çok kurcalıyor ve çok istiyorum ama olmuyor.
Son 3 senede en az 30 kere reddedildiysen bu dediğinin bir anlamı var. Yoksa ne yapıyorsun ki olacak?
Olacağını da düşünmüyorum pek bir inancım yok.
Yukarıda dediğim gibi, olması için yapman gerekenler yemiyor ve eylemden kaçmak için böyle şeyler uyduruyorsun.
Bazen gaza gelince diyorum sevgilim olacak ama olmuyor yok yani bir şekilde olmuyor olacağını da pek sanmıyorum.
Gaza gelince bir şey yapıyor musun yazmıyorsun ama sanki hiçbir şey yaptığın yok. Bir gazla kalkıp bir şeyler yapmaya çalıştıktan birkaç hafta ya da ay sonra pes edip kabuğuna çekiliyorsan, bir şey yapmıyorsun.
Hayatım boyunca yalnız kalacağımı düşünüyorum. Acı çekmek de istemiyorum.
Acı çekmek istemeye istemeye bu hale geldin ve böyle gidersen çok da acı çekeceksin.
Yalnız başıma isem rahat bunları istemeden rahatça olabilecek şekilde yaşamak istiyorum bu mümkün mü?
İstatistik ilmi, rakamların aleyhine olduğunu gösteriyor.
Hayatı boyunca seks yapmayan karşı cinsle bir alakası olmayan insanlar illaki oldu belki bazıları istedi olmadı bazıları uzak kaldı veya kalabildi. Kalabilen ve rahat olan insanlar bunu nasıl yapabiliyor?
İman gücü ile belki. Ama o adamlar genelde toplumun içinde, karşı cinse tamamen açık hayatlar yaşamıyorlar. Dergahlarda, manastırlarda yaşıyorlar.