Geçmişin savaşlarını savaşmak ve güvensizlikler

Bu bölüm aslında Doktor K’nın en etkili yayınlarını derlediğim Daha İyi Bir Yaşam İçin Psikoloji ve Nöron Bilimi Temelli Pratik İpuçları – 101 kitabına yetişmedi ve sitede yayınlamaya karar verdim. Kitaba da linkte bakabilirsiniz.

Burada sizinle geçmişin savaşlarını savaşmayı ve güvensizlikleri konuşmak istiyorum.

İlk anlaşılması gereken şey, sizi neyin iyi hissettirdiği ve neyin kötü hissettirdiği konusunda dikkatli olmanız gerektiği. Çünkü çoğu zaman bir açlığa sahibiz ve bu açlık 10 yıl öncesinden ya da 20 yıl öncesinden kalma olabilir. Bu, biz küçük yaşlardayken doğmuş bir güvensizlik ve çoğu zaman bunu yanımızda taşıyoruz. Kendimizle ilgili belli bir şekilde hissediyoruz. “Ben çekici değilim”, “sevilmeye layık değilim”, “aptalım” ya da hatta “zekiyim” (bu da bir güvensizlik olabilir) gibi. Sonra da bu güvensizliğin yanlış olduğunu konusunda kendimizi rahatlatmak için yapabileceğimiz her şeyi yapmak istiyoruz.

Örneğin zeki olduğunuzu düşünüyorsanız ve zekanız konusuda bir güvensizliğiniz varsa, bir sınava iyi hazırlanmıyorsunuz. Çünkü yarım yamalak hazırlanıp D almayı (çalışsam A alırdım diye düşünmeyi), en iyi şekilde hazırlanıp B almaya tercih ediyorsunuz.

Eğer ilişki içindeyseniz, partnerinize sürekli olarak “beni gerçekten seviyor musun?” diye soruyorsunuz. Bu şekilde rahatlama arıyorsunuz. Bu sizin açlığınız. Partnerinizin size sizin beraber olmaya değecek biri olduğunuzu, harika olduğunuzu, yakışıklı olduğunuzu söylemesini istiyorsunuz.

Ya da internette geziniyorsunuz ve ne kadar zeki olduğunuz hakkında konuşuyorsunuz. Teorik fizik alanında çalıştığınızı söylüyorsunuz zira insanların sizin zekanızı takdir etmesini istiyorsunuz. Bu takdire ihtiyacınız var.

Güvensizliğin aldatıcı tarafı, içinizde bulunan ve dışarıdan doyurulması gereken bir açlık gibi olması. Dışarı çıkıp “bu açlığı burada doyuracağım”, “bu açlığı şurada doyuracağım” diyorsunuz. “Şu adamlara böbürleneceğim” ya da “şu çaylakları ezeceğim” diyorsunuz. “Herkese göstereceğim” diyorsunuz.

Ama herkese gösterme ihtiyacı hissettiğiniz şeyler, sizin kendinizle ilgili inanmadığınız şeyler. Bu güvensizlikleri dışarıda çözmeye çalışıyorsunuz. Kendi güvensizliğinizin aslında yalan olduğunu kendinize göstermek için, başkalarının tepkileri peşinde koşuyorsunuz. Çünkü bu güvensizliğe inanıyorsunuz ama bunun gerçek olmasından da korkuyorsunuz.

Sorun şu ki bu çeşit bir açlık, başkalarının güvencesi ile sadece belli bir süre doyurulabilecek bir açlık. Başkalarının tepkilerinden aldığınız rahatlama, bir yara bandı gibi zira güvensizlik sizin içinizden gelen bir şey. Yani dışarıdan yaptığınız şeyler bu güvensizliği çözmeyecekler.

Bu nedenle de ilişkisinde sevildiği ya da sevilmeye layık olduğu konusunda partneri tarafından rahatlatılan kişi, ertesi gün yine rahatlamaya ihtiyaç duyuyor. Zekası konusunda rahatlatılmak için çaylakları ezen kişi, yarın ezmek için yeni bir çaylak bulmaya ihtiyaç duyuyor.

İnternette karşınıza çıkan egoist insanlar sadece o gün egoist değiller. Egolarını bugün tatmin edip ortadan kaybolmuyorlar. Hayatlarını internette yaşıyorlar ve güvensizliklerini rahatlatmak için sataşabilecekleri kadar çok insana sataşmaya çalışıyorlar. Çünkü kendileri ile ilgili, doğru olmasını istemedikleri bir şeye inanıyorlar.

Peki bununla nasıl başa çıkarsınız?

Yapmanız gereken ilk şey, güvensizliğinizin açlığını dışarıdan bir şeyler arayıp bularak doyurmayı bırakmak. Bir güvensizliğiniz var ve siz bunu dışsal “besinlerle” doyuruyorsunuz. Peki sürekli olarak doyurup beslediğiniz şeye ne olur? Evet, o şey daha da büyür! Her dışsal rahatlama bulup güvensizliğinizi doyurduğunuzda, onu büyütüyorsunuz ve bu nedenle de yarın onu doyurmak için daha fazla rahatlamaya ihtiyacınız oluyor. Ve yine doyurduğunuzda, bir sonraki sefere daha fazlasına ihtiyacınız oluyor ve daha çok dışsal rahatlamaya ihtiyaç duyuyorsunuz.

Kendinizi iyi hissetmek için dışsal şeylere, dışsal sinyallere daha fazla bağımlı olduğunuzda, birgün harika ve ertesi gün bok gibi hissettiğiniz bir döngüye giriyorsunuz. Mutluluğunuz size nasıl davranıldığına, başkalarına bağlı hale geliyor. Böylece de hayatınızın kontrolünü tamamen dış dünyaya bırakıyorsunuz. Hayat sizi nereye götürmek isterse oraya götürüyor. Kendinizi güçsüz hissediyorsunuz. Başkaları, başkalarının duygularının, geçici heveslerinin kurbanı oluyorsunuz.

Bunu nasıl çözersiniz? Bunu çözmek zor ama güvensizliğin kaynağına inip güven eksikliğini giderecek güvenin, rahatlamanın sizin içinizden geleceğinin farkına varmanız. Eğer siz tipiniz hakkında güvensizliğe sahipseniz, dışarıdan ne kadar çok güvence alırsanız alın, bu güvensizliğiniz ortadan kalkmayacak. Yetkinliğiniz veya  değeriniz hakkında güvensizliğe sahipseniz, dışarıdan ne kadar çok güvence alırsanız alın, bu güvensizlikleriniz ortadan kalkmayacak.

Yapmanız gereken şey, bu güvensizliğinizle başbaşa kalmak. Bir aynada kendinize bakın ve “bu çirkinlik nerede?” diye kendinize sorun. Belki çirkin taraflarınızı hemen göreceksiniz. Belki aynada kendinize bakıp, “aman Allah’ım ben çok çirkinim” diyeceksiniz. Burada nasıl hissettiğinize dikkat edin ve oturup o hisse katlanın. Açlığa katlanın, orada oturun ve katlanın.

Bunu yaparsanız büyülü bir şey olmaya başlayacak. Bu bir bekle ilk kim pes edecek oyunu. Açlığınız zihninize düşünceler doldurmaya çalışacak. Dikkatli olun ve bu düşüncelere yenilmeyin. Bunun yerine, dikkatinizi başka bir şeye odaklayın. Mesela bir mum bulun ve aynanın önüne koyun. Bu düşüncelerle dolmaya başladığınızda, dikkatinizi tamamen muma vermeye gayret edin. Dikkatinizi muma verdikçe, içinizdeki açlığın, kendinizi yargılayan düşüncelerin azalmaya, yatışmaya başladığına dikkat edin.

Sonra kendi yansımıza yeniden bakın. Tüm o düşüncelerin yeniden geldiğinin farkına varın ve sonra dikkatinizi yeniden muma odaklayın. Tüm bu süreçte açlık azalmaya ve eriyip gitmeye başlayacak çünkü siz onu beslemiyorsunuz. Bunu yeterince uzun süre yaptığınızda, güvensizliğiniz çözülmeye başlayacak.

Yapmanız gereken şey, güvensizliğinizi beslemeyi bırakmak, onu yüzeye çıkarmak, açlığınızla yüzleşmek ve onu beslemeyi bırakmak. Bunu yemek konusunda da uygulayabilirsiniz. Eğer yemek yemeye ya da spesifik bir şeyi yemeye karşı koyamıyorsanız, zorluk kaynağınız olan yiyeceği ya da yiyeceklerden birini önünüze koyun. Arzunuzun yükseldiğinin farkına varın ve sonra dikkatinizi başka bir şeye verin. Sonra bu şeye bir daha bakın ve arzu yukarı çıktığında dikkatinizi yeniden başka bir şeye verin.

Bu alıştırmaların sonucunda, negatif duygulara katlanmayı öğreneceksiniz. Onlarla başbaşa oturup onları kabul ettikçe, onlara katlanmayı öğreneceksiniz.Bunun sonucunda da bu negatif duygular çözülmeye başlayacak ve bunların yanında bu duyguların kaynağı olan güvensizlikleriniz de çözülmeye başlayacak.

Geçmişin savaşlarını savaşmaya bugün de devam etmeyi bırakın. İlkokulda herkes sizinle dalga geçti ve bugün hala dünyaya ne kadar harika bir insan olduğunuzu göstermek zorunda hissediyorsunuz. Bu geçmişin savaşı, şimdinin değil. Geçmişin savaşlarını bugün de savaşmaya devam etmeniz, hayatınızda bir sürü garip probleme neden oluyor zira insanlara tuhaf bir şekilde davranıyorsunuz. Bu tuhaf davranışlarınız da geçmişte nasıl hissettiğinize bağlı. Geçmişin savaşlarını savaşmaya bugün de devam etmeyi bırakın.

İçsel savaşlarınızı dış dünyada savaşmayı bırakın. Eğer güvensizliğiniz varsa, dış dünyadaki hiçbir şey o güvensizliği ortadan kaldıramayacak. O güvensizlikle burada, kendi başınıza savaşmanız gerekecek.

Bu savaşı, bir meditasyon pratiği olarak kendi başınıza nasıl yapacağınızı anlattım. Olduğunuz kişiyle başbaşa kalıp oturun. Çünkü siz kötü bir insan değilsiniz. Ama kendinizle başbaşa kalmayı reddedip, alkolle, bilgisayar oyunları ile, vs. kendinizden kaçtığınızda, kötü bir versiyonunuza dönüşmeye başlıyorsunuz.

Kendinizle başbaşa kalmayı, güvensizliklerinizin açlığını beslemeden, ondan kaçmadan güvensizliklerinizin negatif duygu ve düşüncelerine tolerans göstermeyi öğrenin. Size garanti ederim ki bu sizin sandığınız kadar kötü olmayacak.

Kaynak: Psychiatrist Explains How Insecure People Use the Internet

Bakir Erkekler Gerçekte Nihai Alfa Erkeklerdir

Bu bölüm aslında Doktor K’nın en etkili yayınlarını derlediğim Daha İyi Bir Yaşam İçin Psikoloji ve Nöron Bilimi Temelli Pratik İpuçları – 101 kitabına yetişmedi ve sitede yayınlamaya karar verdim. Kitaba da linkte bakabilirsiniz.

Bugün bakir erkeklerin aslında gerçek sterotip alfa erkekler (çad – chad) oldukları konusunda konuşacağız.

Ruhani Doğu geleneklerinde Brahmacharya denilen bir kavram var. Sanskrit dilindeki bu kelime kabaca İngilizce’deki celibacy (evlilikten ve seksten uzak durmak) kelimesine çevrilebilir ama direkt kelime anlamı Brahman’a dalmak demek. Brahman da kozmik bilinç demek. Yani bu kelimeyi ilahi olana odaklanmak olarak çevirebiliriz. Bu da şehvetsiz olmak diye daha direkt bir çeviriye sahip.

Doğu geleneklerinin rahipleri, brahmacharyanın muazzam gücünden bahsederler. Doğru şekilde brahmacharya pratiği yapmanın, aydınlanma ve bağlardan kurtulma ile sonuçlanacak en güçlü ruhani enerjiyi yeşertmenizi sağlayacağına inanırlar. Yani kısacası, eğer şehvetten arınabilirseniz, alemin kralı olursunuz derler.

Doğu’daki rahipler seks ve arzudan uzak olmaya odaklanmışken, biz Batı’da ya da gelişmiş dünyada tam tersi yönde gidiyoruz. Çünkü günümüz toplumunda seks satar değil mi? Baktığımız her şey bir şekilde cinsellik içeriyor. Herhangi bir ünlü ya da filme baktığımızda, filmdeki insanların cinselliği provoke edecek şeklide giyindiklerini görüyoruz.

Günümüz toplumunda seks bir takıntı haline geldi ve insanlara da cinsel aktiviteleri üzerinden değer biçiyoruz. Bir erkek çok fazla seks yapabiliyorsa süper insan, alfa üstün bir insan olarak görülüyor. Öbür yanda da betalar var. Ben çok fazla seks yapamıyorum ya da hiç seks yapmadım o nedenle yararlı bir insan değilim diyorlar. Ben hiç seks yapmadığı için intihara meyilli, daha sadece 21 yaşında olan birçok hasta ile çalıştım!

Bir diğer yanda da kadınlar var. Ne kadar çok seks yaparlarsa kadın olarak değerleri o kadar azalır diye görülüyor. Yani toplumumuzda, insanlara cinsel aktivitelerine göre değer biçtiğimiz çok garip bir şeyler oluyor. Bu konuda biyolojik temeller olduğuna dair bir argüman var ama bunu öne süren insanların birçoğu sahte bilim yapıyorlar. Bu insanlar, insanların amacının üremek olduğunu ve bu nedenle de seksin çok önemli olduğunu söylüyorlar. Bu kültürel ve sosyal bir yapı değil, biyolojimiz böyle diyorlar. Biyolojimiz hepimizin seks yapmamızı istiyor diyorlar.

Ama biraz düşünürseniz, haftada bir sperm bankasına giden bakir bir erkek üreme konusunda, sürekli seks yapan ama baba olmak istemediği için sürekli korunan ya da kürtaj talep eden bir erkekten çok daha başarılı. Biraz düşünürseniz, doğum kontrolü olmayan üçüncü dünya ülkelerinde alfa ya da beta olmayan ama her biri 8 çocuk sahibi birçok sıradan erkek var. Yani ben bu “biyolojimizin dayatması” argümanını satın almıyorum. Bunda bir miktar gerçeklik var tabii ki yani türümüzü devam ettirme isteğimiz olduğunu biliyoruz. Ama ben burada yine de bir sürü psikolojik şeyin biyoloji diye yutturulduğunu düşünüyorum.

Doğu’daki cinsel arzudan arınmanın süper alfa olduğunu söyleyen bir bakış açısı ile Batı’daki tüm yaşamı seks yapmak etrafında şekillendirmenin süper alfa olduğunu söyleyen iki bakış açışı arasında sıkışıp kalmıştım. Eğer Doğu’daki bu insanlar haklıysa bunun bilimsel bir temeli olmalı, bir süre seks yapmamanın ve cinsel arzudan arınmış olmanın  iyi bir şey olduğuna dair bilimsel kanıtlar olmalı diye düşünmeye başladım.

Bilim, cinsel arzudan arınmış insanlarla ilgili ne diyor diye araştırmaya başladım. Seks yapmaktan uzak duran insanların beyinlerinde ne tür değişiklikler oluyor diye araştırdım. Ama bu konuda bir cevap bulamadım. Ama sonra aslında bu konuda gerçekten çok ilginç bir cevap olduğunun farkına vardım.

Seksin bilimine ve seks yaptığımızda ya da yapmadığımızda hangi beyin bölgelerinin etkilendiklerine bakıyordum. Görünen o seks konusunda beynin neredeyse her bölgesi işin içine giriyor. Bu gerçekten de ilginç bir fenomen. Diğer insan fonksiyonlarına baktığımızda, dil, matematik problemleri çözme ve hatta açlık veya susuzluk, ilişkiler oluşturma, görsel bilgiyi işleme, duyguları nerede hissettiğimiz, iradenin geldiği yer, vs., beynin bazı parçalarına indirgendiklerini görüyoruz. Ama seks konusunda beynin neredeyse her bölgesi işin içine giriyor.

Şimdi gelin bu konudaki harika bir incelemeye bakalım. İncelemenin ismi İnsan Cinsel Davranışının Nöroanatomisi ve Fonksiyonu (Neuroanatomy and function of human sexual behavior: A neglected or unknown issue?). Bu incelemede, beynin hangi bölgelerinin işin içinde yer aldığına bakıyorlar ve incelemeye bakarsak ödül sisteminin, talamusun, hipotalamusun, amigdalanın, sepal bölgesinin, prefrontal korteksin, singular korteksin, insulanun, vs. işin içine girdiğini görüyoruz. Tüm duyusal beyin bölgeleri işin içine giriyor. Yani neredeyse tüm beyin ve beynin tüm önemli bölgeleri, seks sırasında işin içinde yer alıyorlar. Bazı kortikal alanlar işin içine giriyor ki serebral korteks bizi insan yapan beyin bölgesi.

Nörotransmiterler konusuna bakarsak, zevkin kimyasalı dopamin, iyi hissetmemize yardımcı olan serotonin, norepinefrin yani adrenalin gibi birçok değişik nörotransmiter de işin içinde. Aslında görünen o ki hemen hepsi işin içinde.

Benim bulmaya çalıştığım ve akılalmaz olan şey de bu. Bir insan bir süre cinsellikten ve şehvetten uzak durduğunda, hangi beyin bölgeleri özgür kalıyor diye araştırıyordum. Görünen o ki hepsi bundan etkileniyor.

O zaman “hey, bu rahiplerin bir bildiği olabilir” demeye başladım. Bu insanların seks ve şehvetten uzak durmanın Süper Güç olduğunu söyleme sebepleri, bunun beynin tüm bölgelerini ve tüm nörotransmiterleri etkileyen tek aksis olması. Bu konuyu biraz daha araştırınca, gerçekten ilginç birkaç araştırma daha buldum.

Seks işinde rol alan birçok beyin bölgesinden üç tanesine değineceğim. İlk bölge amigdala. Amigdala, temel negatif duygularımızı deneyimleyen beyin bölgesi ve aynı zamanda beynin hayatta kalma merkezi. Korku merkezi örneğin. Ormanda bir ayı gördüğümüzde korku tepkisi vermemiz ve kaçmamız amigdala sayesinde oluyor.

Amigdala hayatta kalmak için hayati bir beyin bölgesi ama aynı zamanda çektiğimiz birçok acıdan da amigdala sorumlu. Depresyonda, kaygılı, sınırda kişilik bozukluğu ya da narsist kişilik bozukluğu ve hatta Dikkat Eksikliği ve Hiperaktivite Bozukluğu (DEHB) ya da otizm spektrumu gibi rahatsızlıklara sahip insanlara bakarsanız, hepsinde amigdalada bir çeşit bozukluk, düzensizlik olduğunu görürsünüz.

Örneğin DEHB hastalarında duygusal bozukluk vardır. Duygularını çok daha güçlü hissederler ve onları kontrol altına almaları zordur. Bu, amigdalalarındaki bozuklukla ya da amigalalarının iyi şekilde çalışmaması ile ilgilidir.

Örneğin işin nörobilimine ya da nöropatalojisine bakarsanız, örneğin amigdala bölgeleri zarar görmüş insanların aşırı cinsellik peşinde düştüklerini görürsünüz. Örneğin Kluver-Bucy sendromunda gerçekten aşırı cinsellik peşinde koşma görürsünüz. Bu insanlar gördükleri her şeyi becermeye çalışırlar, her şeye karşı mastürbasyon yaparlar, vs. Şimdi internette herkes aşırı azgın, uçan kuşa bile yürüyorlar, ben de öyleyim falan diyorsanız, bu internetteki sapıklıktan bile beter bir şey.Bu insanlar diğer insanlara sürekli olarak cinsel saldırı gerçekleştirdikleri için hastaneye kapatılan insanlar.

Beyinde gerçekten ilginç bir prensip de karşılıklılık. Yani amigdalayı kısıtladığınızda da cinselliğimiz azalır. Hatta bazı insanlar, manevi deneyimler için amigdalada belli tipte aktiviteler olması gerektiği hipotezini ortaya atıyorlar. Mistikler, azizler ve hatta Dostoyevski gibi çok dindar insanlar, görünen o ki amigalalarında belli aktivitelere sahipler ve bu aktiviteler manevi veya tanrısal deneyimlerle alakalı.

Yani amigdala zarar gördüğünde karşı konulmaz bir cinsellik ile doluyoruz ama amigalamıza ince ayar çektiğimizde (bunun bilimsel bir terim olmadığını biliyorum) ise manevi ve dini deneyimler yaşıyoruz.

Gerçekten ilginç olan bir başka zihin özelliği de, cinsel aktivitenin bastırılmasının, irade tükenmesinin bir numaralı sebebi olması. Kendimizi düzenleme kabiliyetimize bakarsak, bunun bir sınırı olduğunu görürüz. Örneğin gerçekten yoğun bir iş gününden sonra eve geldiğimizde gerçekten yorgun oluruz ve hiçbir şey yapmak istemeyiz. Bir pizza ısmarlarız zira salata yiyecek irademiz kalmamıştır. Duygusal ya da zihinsel olarak tükenmiş hissettiğimizde, irademiz kalmaz.

İşin bilimine baktığınızda, irade tükenmesinin en güçlü nedenlerinden birinin, cinsel düşünceleri ve cinsel aktiviteleri bastırmak olduğunu görürsünüz. NOFAP yapmanın çok zor olmasının nedenlerinden biri de bana göre, tüm bu cinsel düşünce, arzu ve aktivitelerimizi düzenlememizi gerektirmesi. Tüm irademizle NOFAP yapacağız ama altta yatan arzular ve hormonlar hakkında bir şey yapmadığınızdan irade gücü bulamayız. Yani cinsel düşünce ve arzularınızı sürekli düzenlemek zorunda kalırsınız ve bu da iradenizi tüketir.

Klinik çalışmamda gördüğüm bir şey var. İnsanlar sürekli seks yapıyorlar anlamında değil, düşüncelerinin çoğunun azgınlık, şehvet hakkında olması, sürekli seks düşünmeleri anlamında cinsel takıntıya kapıldıklarında, hayatları donuyor. Daha çok araştırma yaptıkça, bu adamların hastalıklı ya da beta olduklarından değil de, beyinlerinin cinsel dürtülerini düzenlemeye çok fazla zaman ve enerji harcamasından ötürü böyle olduklarını anladım. Beyinleri bu işe o kadar çok zaman ve enerji harcıyor ki, hayatlarının başka alanlarında başka şeyler inşaa etmeye yakıt kalmıyor.

İşin ilginci kırmızı hapçılar (Red Pillers) bile bu sorunla karşılaştılar ve “seks ya da cinsellik hakkında endişelenmeyi bırak, kendine odaklan” diyorlar. “Seks hakkında düşünmeyi bırak ve spor salonuna git” diyorlar. “Kariyerine odaklan vs.” diyorlar. “Bunlara odaklan ve çekicilik kendiliğinden gelecek” diyorlar.

Cinsel aktivite ve cinsel düşünceler, çok fazla bastırma gerektiriyorlar ve bu da çok fazla miktarda irade tüketiyor.

Bir sonra odaklanacağımız şey ise serotonin. Serotonin birçok şeyden sorumlu bir nörotransmiter ama beyindeki önemli görevlerinde birisi, memnuniyet, rahatlama ve huzur hissi yaratmak.

Beyinde insanların hissedebileceği iki çeşit zevk ya da pozitif deneyim var. Birincisi dopamin tarafından kontrol ediliyor ve bize heyecan, neşe, adrenalin eğlencesi, vs. veriyor. İkincisi ise serotonin tarafından yönetiliyor ve bize memnuniyet, hoşnutluk veriyor. Huzur içindeyken, rahatlamışken, “mutluyum, eğlenceli hiçbir şey yapmaya ihtiyacım yok çünkü burada su kenarında oturup kitap okuyorum ve hayattan zevk alıyorum” dediğiniz anı serotonin yönetiyor.

Bilimsel olarak bildiğimiz şeylerden biri de, ruh hastalıklarında serotonin sisteminin bir şekilde bozulduğu. Bu teori hala tartışma konusu ama beyinde serotonin iletimini arttıran ilaçların depresyon ve kaygı belirtilerini azalttığını biliyoruz.

Yüksek serotonin seviyelerinin genel olarak sağlıklı olduğunu biliyoruz ama bir insana depresyona ya da kaygıya karşı ilaç verdiğinizde, serotonin iletiminde artışla beraber en çok rastlanan yan etkilerden birinin, anorgazmiya ya da cinsel dürtüde azalma olduğunu biliyoruz. Anorgazmiya, orgazm olamamak demek. Bunun anlamı, SSRIS (serotonin sistemi üzerinde çalışan antidepresan ilaçlar) kullanan insanların  erekte olabilirler ya da cinsel olarak uyarılabilirler ama orgazm olamazlar. Bunun yanında cinsel olarak uyarılmalarında da azalma olur.

Burada da çok ilginç bir şey görüyoruz. İnsanların serotonin seviyelerini arttırdığınızda, teorik olarak daha fazla memnuniyet ve huzur içinde oluyorlar ama seks yapmaları zorlaşıyor. Bu ilginç zira hayatta seks ile zıt istikamette ilişki içinde olan birçok sağlıklı ve optimal fonksiyon var. Ne kadar şehvet içinde olursanız, cinsel dürtülerinizi o kadar çok bastırmanız gerekir ve o kadar daha az iradeniz olur ve o kadar az üretken olursunuz.Ne kadar çok memnuniyet içinde olursanız, daha az şehvetli olursunuz. Kendi ruhani deneyimime bakarak bunun doğru olduğunu söyleyebilirim.

Son olarak da, kendi duygusal düzenlememiz ve aşırı şehvet arasında bir ilişki var. Duygusal düzenlemeniz ne kadar bozuksa, o kadar şehvetli olursunuz. Duygusal düzenlemeniz ne kadar iyi olursa, o kadar maneviyata yatkın olursunuz.

Peki Dr. K, bu konuda ne yapabiliriz? Şehvetten arınmamız mı gerekiyor?

Bu konuda size bir hikaye anlatacağım. Bir zamanlar bir rahip varmış. Bu rahip meditasyon yaparken odada bir fare olduğunu fark etmiş. Rahip meditasyon yaparken, rahip uyuyor varsayıp odada dolanıp duruyormuş.

Rahip bir arkadaşına danışmış. Arkadaşı “merak etme, bir kedi al ve problemin çözülsün” demiş. Rahip bu çok iyi bir fikir demiş ve bir kedi almış. Ama sonra bu kediyi beslemesi gerektiğini anlamış ve arkadaşına gidip kediyi nasıl besleyeceğini sormuş. Arkadaşı “bir inek al, sütünü sağ,  kediyi beslersin” demiş. “Hem senin de içecek sütün olur” diye eklemiş.

Rahip bu çok iyi fikir demiş ve bir inek almış. Ama kısa süre sonra ineği de beslemesi gerektiğini anlamış. Arkadaşına sormuş ve arkadaşı da “merak etme, sen ulvi birisin ve ben sana inek için ot ekebileceğin bir tarla vereceğim” demiş.

Rahip tarlaya ot ekmiş ve inek tarlada otlamaya başlamış. Ama rahip ot ekip bakmanın çok fazla emek gerektirdiğini görünce arkadaşına gitmiş ve şimdi ne yapacağım diye sormuş. Arkadaşı da “merak etme çözüm basit demiş. Evlen, çocuk yap ve çocukların tarlayı eker biçer”. Rahip de iyi fikir diyerek evlenmiş.

Bu hikayeyi seviyorum zira seks konusunda yaptığımız şeye benziyor. İnsanlar ortalama 3-7 dakika arası seks yapıyorlar. Buna ön sevişmeyi de ekle 10-30 dakika. Eğer hiç seks yapmayan bakir bir erkekseniz, tek yaptığınız bir buçuk saat porno izlemek ise bu size garip gelebilir ama seks yapan insanlar bu rakamları anlayacaklardır.

Aynı zamanda çoğu insan haftada bir iki kere seks yapıyor. Toplumumuzdaki sorun da şu. Sayıları arttıralım ve haftada 3 kere seks yapıldığını ve seksin ortalamada 21 dakika sürdüğünü varsayalım. Bu haftada 1 saat eder. Haftada bir saatlik zevk için inşaa ettiğimiz şeye bakar mısınız? Haftada sadece bir saatlik şeye özdeğerimizi  bağlıyoruz, o şeye göre kariyerimizi, saç şeklimizi, giyim tarzımızı şekillendiriyoruz. Rahip ve fare hikayesindeki gibi haftada 63 dakikalık bir aktivite etrafında tüm hayatımızı inşaa ediyoruz. Bu şeyi takıntı yapıyoruz. Bazı hastalarım seks yapamadıkları için intihare meyilliydiler.

Peki bunun sizin için anlamı ne? Sizinle çok ilginç bir bakış açısı paylaşmak istiyorum. Seks ile kafayı bozmuş insanlar 6 haneli rakamlarda para kazanacağım, 185 boyum olmalı, 20 santim şeyim olmalı, kaslarım çok iyi olmalı, vs. ki istediğim kadar seks yapabileyim gibi şeyler söylüyorlar. Hayatınızın geri kalanını bu hedef için harcıyorsunuz ki bence buna değmez. Tamam belki biyolojik zorunluluk açısından değer diyorsunuz ama ben sizinle Doğu kaynaklı ilginç bir perspektif paylaşacağım. Bu da şehvetsizlik.

Özgürlük ve güç ister misiniz? Bunu sorduğum birçok insanın cevabı evet. Peki neden? Neden özgürlük istiyorsun? “Çünkü dışsal kısıtlamalar altında olmak istemiyorum”. “İşe gitmek istemiyorum”. “Sonsuz para istiyorum”. Peki bunu neden istiyorsun diye devam ettiğimizde, eninde sonunda “içsel arzularımı tatmin edebilmek için” noktasına geliyoruz. “Eğer dışsal kısıtlarım olmasa, içsel arzularımı istediğim kadar tatmin edebilirim, istediğim şeyi yapabilirim”.

Ama ne hissediyorsanız onu yapmaya kapılırsanız, başka tip bir zincire bağlanıyorsunuz ve bu da özgürlük değil. Sonsuz miktarda param varsa ama tek yaptığım gün boyu uyuşturucu çekmek, sağlıksız yemekler yemek, fahişeler kiralamak ya da fahişe bile kiralamasam, kadınlarla seks için onları birinci sınıfta uçursam ne olacak? Kadınlarla yatmak için birinci sınıf uçak bileti almak destansı bir şey ve bunu yapan danışanlarım oldu. Büyük finans kuruluşunda çalışanlar ki hayatları tam bir dağınıklık içinde oluyor. Ünlüler ve ayrıcalıklı insanlara bakabilirsiniz, birçoğunun hayatı darmadağın.

Rahiplerin farkına vardıkları şey, tüm dışsal kısıtlamalardan özgür olsanız bile, tüm içsel dürtülerinizin kölesi olursunuz. 5000 Dolarlık Espresso makinem olsa ve sürekli olarak bundan kahve içtiğimi söyleyip dursam? Bu tip şeyler sizi mutluluğa götürmez.

Böyle şeylerin peşinde koşmayın demiyorum. Böyle lükslerin peşinde koşmanın doğru olduğunu düşünüyorum. Eğer yapabiliyorsanız 5000 Dolarlık Espresso makinesi alın ve hatta tek fincanı 5000 Dolar olan kahve de alın için. Sonra 2 Dolarlık kahve de alın için ve aradaki farkı görün. Evet doğru tahmin ettiniz, ben bu ikisini de yaptım.

Rahipler, içsel benliğimizin zincirlerinin, acı çekmemizin kaynağı olduğunu fark ettiler. Eğer gerçekten özgür olmak istiyorsanız, gerçekten özgür olmamız gereken şeyler dışsal şeyler değil, içsel şeyler.

Daha pratik açıdan bakarsak, eğer seks konusunda takıntı yapmayı bırakırsak, beynimizin başka birçok şeyi yapabileceği beyin kaynaklarını serbest bırakıyoruz. Hepiniz rahip olun demiyorum. Seksten ve evlilikten elinizi ayağınızı çekin demiyorum. Ama paradoksal olarak, bunu yapmak bana uzun süreli partnerimi bulmam konusunda çok yardımcı oldu. Birgün seksten elimi ayağımı çekiyorum dedim ve çok güzel bir şey oldu. Bunu yaptığımda, ben ruhani bir alfa olacağım, artık rahip oldum dediğimde, tüm etkileşimlerim değişti. Kadınlarla ya da genel olarak insanlarla etkileşime girdiğimde, bu insan benden hoşlanacak mı yoksa hoşlanmayacak mı derdi ortadan kalktı. Herhangi bir şehvet hissi olmadan bu insanla oturduğumda, “burada sadece oturacağım ve bu kadınla oturmanın keyfini çıkaracağım” dedim. Ya da “bu insan benden daha yakışıklı, o daha alfa ben daha betayım” gibi düşüncelerden arındım. Bir erkekle muhabbet ettiğimde artık bir rekabet hissi kalmadı, sadece muhabbetin keyfine vardım. Mesela bir arkadaş ile oturuyoruz ve güzel bir kız geliyor diyelim. Birden gizli veya açık bir rekabete giriyoruz. Tüm bu saçmalıklardan kurtuldum.

Tüm bu şeyler hakkında sürekli olarak endişelenmeyi bırakın. Seks hakkında düşünmediğiniz, bu insan benim hakkında ne düşünüyor diye düşünmediğiniz zaman hayatınızın nasıl olacağını hayal edin. Neler başarabileceğinizi hayal edin? Bunun yerine tüm hayatımızı, tüm kimlik hissimizi bunlara göre şekillendiriyoruz. Birçok insan çok para kazanayım, çok kadınla yatayım derken kalp krizi geçirip ölüyor. Hayatınızın çok büyük bir kısmını, haftada 1 saat için harcıyorsunuz.

Bu konuda bir düşünün. Seks yapmayı bırakın demiyorum. Konu bu değil. Sadece toplumun sizi nasıl koşullandırdığını, hayatınızın nasıl olmasını istediğinizi düşünün. Ve eğer tüm o saçmalıklardan özgür olmak istiyorsanız, potansiyelinize ulaşmak istiyorsanız, brahmacharya* tarafına doğru bir adım atın diyorum.

(*) Brahmacharya Türkçe’ye “ilahi olana, kutsal olana götüren davranış, yol” olarak çevrilebilir. Ama buradaki anlamını dini değil de ‘enerjinin doğru kullanımı’ olarak görmelisiniz. Enerjimizi gerçekte nasıl kullandığımızı ve yönlendirdiğimizi düşünmemiz ve bu konuda daha bilinçli olmamız anlamında.

Çeviri: Virgins are actually the ultimate Chads

Erken Boşalma

 Psikolojik ve Duygusal Açıdan

Erkeklerin çoğunda erken boşalma gözlenebiliyor, ilişkilerde bu kadını tatmin edemeyle de kalmıyor. Bir süre sonra cinsel hayatla çözülebilecek sorunlar çözülemediğinden, rastgele şekilde her şey için kavga edebiliyor veya İlişkilerde ayrılıklara, aldatılmalar yol açabiliyor.

Seks ilişkide ciddi bir konu.

Bu yüzden çoğu erkeğin üzerinde ciddi baskı oluşturuyor;

“acaba zevk alıyor mu?”

“tatmin edebiliyor muyum?”

“erken bosaldim hay a*ina k*yayım!”

Daha niceleri…

Erken boşalmanın bir çok sebebi olabilir ben Psikolojik ve Duygusal tarafından bahsetmek istiyorum.

Erken boşalmanın bence en büyük sebebi, duygusal olarak iyi olmamanızdır.

Emin olun her erkek bir döneminde erken boşalmıştır;

Ya kötü bir zaman geçiriyordur, iyi bir dönemde değildir, İlk deneyimleridir, çok heyecanlıdır ya da karşısında ki insanı çok seksi buluyordur.

Erken boşalmanın üstesinden gelmek için kegel ve yoga benzeri hareketler öneriyorlar, şahsen geçmişte bunları çok uzun yapmama rağmen bunlarla çözemedim.

Öncelikle şunun bilincinde olunması gerekiyor;

Erken boşalma erkekliğinizi zedelemez.

Karşınızda ki insan “nasıl boşalırsın a*ına k*duuum” diye üstünüze atlamaz.

İlk yıllarımda birlikte olduğum çoğu kadınlarda erken boşaldım. Ve hepsine aynı şeyi söyledim, kullanabilirsiniz.

o kadar seksisin ki dayanamıyorum. 

Genelde kadının tepki vermesine veya bir şey söylemesine fırsat vermeden – ki vermeyecek muhtemelen-

“anam anamm vııyy” ağıtları yakar erkekler, sonrasında kadınlar bu erkekleri sakinleştirmeye çalışır.

Neyse bu konu çok uzar.

1- Seksin güzel bir şey olduğunu ve erken boşalmanın normal olduğunu kabul edin.

çoğu insan nadiren cinselliğe ulaştığı için kafalarında bunu çok büyütüyor. Emin olun büyütüldüğü gibi değil ve erken boşalmak o kadar sorun değil.

Farkında olun.

2-Nefesinizi kontrol edin.

Vücudumuzda bizi etkileyen, iyi hissettiren, kötü hissettiren olaylar nefesten geçer.

Yanlış nefes alırsanız heyecanlanabilir ya da rahatlayabilirsiniz.

Nefesle vücudunuzu kontrol eder, kalbinizi hızlandırmazsınız.

Kalbin hızlanması — erken boşalma

3- Sorunlarınızı kabul edin ve karşınızda ki kişiye odaklanın.

O an orada onun için ve kendin için var olman gerekirken aklın farklı yerlerde, farklı şeylerle uğraşıyor.

Problemler yaşıyor olabilirsin, aldatılmışsındır, işin batmıştır ama bunları unut , onunla orada birlikte ol.

4- Güzelliği kafanda büyütme

Dışarıda milyonlarca güzel, seksi kadın var ilk defa güzel kadınla beraber olmuş olabilirsin ama bu hiç bir şeyi değiştirmez.

Güzellik kafanda büyüttüğün bir algı.

5- Aklına takılan bir durum varsa onunla paylaş.

eğer kafanızı kemiren bir detay varsa onu onunla konuşun işinize yarayabilir.

Konuşmak insanları birbirine yakınlaştırır, eğer iyi iletişim kurarsanız hem siz onu hemde o sizi anlar bu sayede daha rahat hissedersiniz.

6- Ön sevişmeyi uzun tutun.

7- Acele etmeyin.

8- Süreç sonuçtan daha zevkli.

9- Yavaş başlayın.

10- Anın tadını çıkarın.

Daha İyi Bir Yaşam İçin Psikoloji ve Nöron Bilimi Temelli Pratik İpuçları – 101

(150 sayfa – PDF & EPUB)

(Shopier’de sepete 225 TL ve üstü alışverişte %30 indirim var.)

Merhaba,

Bu kitap, son bir iki senedir izlediğim ve bana 40 yaşından sonra bile birçok pratik şey öğreten Dr. K’nın podcastlarından derlendi. Dr. K, psikiyatrist ve nöron bilimi çalışmalarının yanında zamanında bir süre rahip olarak da yaşamış ilginç birisi. Kendisi Hint kökenli bir Amerikalı ve internette herkese açık kanalında çok pratik ve faydalı paylaşımlar yapıyor. Özellikle günümüz dünyasında teknolojinin yarattığı ortamın, beynimizin evrimleştiği uzun geçmişimizden oldukça farklı olmasından kaynaklanan disiplinsizlik, odaklanamama, sürekli yorgunluk, motivasyon eksikliği, başarısızlık, vs. gibi sorunlar üzerine eğilen ve bu konularda iyileşmeniz için oldukça pratik bilgiler veren bu yayınları İngilizceniz varsa izlemenizi şiddetle tavsiye ederim.

Not: Serinin tüm kitaplarından oluşan daha iyi bir yaşam için kitap setine de bakınız.

Son zamanlarda yaptığımız nöroplastisite serisindeki bölümlerin aksine, bu kitaptaki bölümler çok daha kısa ama yoğun ve oldukça pratik bilgiler içeriyorlar. Birçoğunu ben kendi hayatımda da uyguluyorum ya da uygulamaya başladım ve oldukça dönüştürücü ve iyileştirici pratikler olduklarına şahit olduğum için sizinle paylaşmak istedim. Bu kitap, bundan sonra yapmayı planladığım bir serinin ilk kitabı.

İkinci kitap Daha İyi Bir Yaşam İçin Psikoloji ve Nöron Bilimi Temelli Pratik İpuçları – 201.

Şimdiden iyi okumalar,

Mahmut Abi

Kitabı Türkiye’den almak için tıklayınız.
(Not: Sepete ekleyerek %30 indirim alabilirsiniz).
(Alım güvenilir Shopier ödeme sisteminden olup sizin ödeme bilgileriniz bize gelmiyor.)

Kitabı Türkiye dışından almak için tıklayınız.
(Alım güvenilir Payhip ödeme sisteminden olup sizin ödeme bilgileriniz bize gelmiyor.)

Kitabın içindekiler:

Önsöz 8
Sabahları Tükenmiş Bir Şekilde Kalkmaktan Nasıl Kurtulursunuz? 9
Giriş 9
Duygular 9
Negatif duygular ne zaman hissedilir? 10
Günümüzde çoğu insanın tükenmiş olarak uyanmasının sebebi 11
Uyku ve rüyalar 12
Günümüz toplumundaki rüya yetersizliği 14
Yorgun ya da tükenmiş uyanmamak için neler yapabiliriz? 14
Yatmadan önce duygularınızı işleyin 15
Teknoloji duygularınızı bastırır 16
Daha fazla rüya görün 16
Duygusal Güç ve Dayanıklılık için Duyguları İşleme 17
Hayat her geçen gün daha mı zorlaşıyor? 17
Dünya değişiyor 18
Dopaminerjik dikkat dağıtma 20
Sürekli dopaminerjik dikkat dağıtmanın sonucu 22
Duygularımızı işleyip hayat yolunda hasarsız ilerlemek için ne yapabiliriz? 24
Duygusal Gücünüzü Geliştirmek için Günlük Tutmak 27
Giriş 27
Günlük tutarak problemlerimizden kaçmayı bırakmak 27
Günlük ile anlatı yaratmak 29
Nasıl günlük tutulur? 31
Farkında olmadığınız zihinsel yorgunluk kaynağı ve bundan kurtulmanın yolu 33
Giriş 33
Odaklanarak çalışma ve Ultradiyen Ritim 33
Çalışma Aralarındaki Dinlenmeme Molaları 35
Çalışma Esnasındaki Ekran Alışkanlıkları 38
Evde Ekran Alışkanlıkları 40
Öz kontrol nedir? Nasıl kazanılır? Bilimsel yaklaşım 42
Giriş – Kendinizi dinleyemiyorsunuz 42
Öz kontrolün gerçekte ne olduğunu anlamak 43
Öz kontrolü tüketen şeyler 43
İçsel çatışmanın gözlemlenmesi, öz kontroldür 45
Öz kontrol, irade sağlamanın yolu 47
Beyin Çürümesi Nedir? Beyin Çürümesinden Nasıl Kurtulursunuz? 49
Beyin sisi ve beyin çürümesi 49
Enfeksiyon, işgal ve adaptasyon 50
Gerçeklikle ilgili algılarınızı süzmek 51
Beyin çürümesine adaptasyon 54
Kim olduğunuz davranışlarınız tarafından belirleniyor 55
Beyin çürümesi yaşayanların hayatları üzerinde bir kontrolleri yoktur 57
Peki bunu nasıl düzeltebilirsiniz? 57
Neden disiplinli olamıyorum? 59
Giriş 59
Neden değişeyim ki? 59
Beyindeki Maliyet Yarar Devresi 60
Rekabetçi İlgi 61
Disiplinin bedelini ödemeye hazır olmamak 61
Neyi gerçekten önemsediğimizi nasıl buluruz? 62
Yapabileceğiniz en küçük şeylerden başlayın 64
Neden Odaklanamıyorsunuz? Odaklanmak için Ne Yapmalısınız? 67
Giriş 67
İnsan Performansı Doğru Ruh Haline de Bağlı 68
Zihniniz ve Benliğiniz Aynı Şeyler Değiller 69
Zihin Odaklanmak İstemiyorken Zihni Odaklanmaya Nasıl Zorlarız? 70
Can Sıkıntısı Değil Hüsran 72
Kendini Sevmek Neden Yeterli Değil? 75
Kendini sev tavsiyesinin problemi 75
Kendini sev tavsiyesine odaklanılmasının sebebi 76
Duygularla başa çıkmanın 2 yolu 77
Acemi Birliği mantığı 80
Erkekler için çalışır mantık: Pozitif sevginin negatif ifadesi 81
Azim 81
Kişiliğinizi Nasıl Değiştirebilirsiniz? 83
Kişiliğinizi Değiştirme Dersi – 101 89
Kişiliğimizi nasıl şekillendirebiliriz? 90
Konu Özeti 93
Zihindeki Programlar 95
Hatalarından öğrenmek 96
Kişiliğinizi Değiştirmenin Adımları 97
Utanç Daha İyi Bir Yaşamın Anahtarıdır 103
Utancın Değerini Unutmamız 103
Utancın işlevini anlamak 104
Utanç kişisel gelişimimizi şekillendirir 104
Acı veren duygular gelişimimiz için önemli 106
Bir Şeyler Kaçırıyormuşum Hissinin Hayatınızı Yönetmesine İzin Vermeyin 110
Bir şeyleri Kaçırma Korkusu ile ilgili temel problem 110
Bir şeyleri kaçırma korkusu ilkel beyni tetikliyor 111
Teknolojinin neden olduğu problem 112
Bir şeyleri kaçırma korkusunun çözümü 113
Çekim Yasası Değil Görselleştirme 116
Çekim Yasası Saçmalığı 116
Kuantum Mistisizmi 116
Görselleştirmenin Gücü 118
Plasebo ve Nosebo Etkileri 119
Görselleştirme Hayal Kurma Farkı 122
Görselleştirmenin Temelleri 123
Imposter Sendromu 128
İmposter sendromu nedir? 128
Imposter sendromunun en yaygın ortak özelliği 129
İmposter sendromu ile nasıl yaşanır? 132
Hayatı Keşkeler Olmadan Yaşamanın Nöron Bilimi 136
Giriş 136
Şimdiki zamanda eylemsizlik 136
Pişmanlık korkusu nereden geliyor? 137
Hayatı pişmanlıklar olmadan yaşamak için ne yapmalı? 137
Ego “Ölümü” 139
Ahamkara 141
Mech pilotu meditasyonu 142
Yeni Bir Yetenek Geliştirmek İçin Stoacı Yaklaşım 146
Giriş 146
Pratik Bilgeliği Geliştirmek için Felsefi Günlük Tutma 148

Porno izlemeyi neden bırakamıyorum?

17 yaşındayım ve mühendis olmak için sınava hazırlanıyorum. Sınava aylar kalmışken ben sınava hazırlanma sürecini, bilgisayar oyunu ve porno gibi bağımlılıkların ile işleri erteleyerek mahvediyorum. Bilgisayar oyunu bağımlılığımdan kurtuldum ama porno izlemeden duramıyorum. Pornoyu Bırakmanın Çok Kolay Yolunu denedim ve ben bunun pornoyu bırakmak için en iyi yöntem olduğuna inanıyorum. Ama başarılı olamadım. Bu bağımlılıktan en kısa sürede ve kalıcı olarak kurtulmak istiyorum. Ama birkaç gün bıraktıktan sonra fikrimi değiştiriyorum ve yeniden porno izlemeye başlıyorum. Burada sormak pornoyu bırakmak için benim son umudum çünkü çalışmaya gerçekten odaklanamıyorum ve etkinliğim ciddi seviyede düştü. Özellikle bu dönemde, böyle bir bağımlılığın maliyetini kaldırmam mümkün değil.

İlk önce kullanılan dile dikkat etmenizi istiyorum. “Kalıcı olarak kurtulmak istiyorum”, “izlemeden duramıyorum”, “en kısa sürede kurtulmak istiyorum”, “bağımlılığın maliyetini kaldırmam mümkün değil”, vs. Bir şeye bağımlı olduğumuzda bağımlılık, kurtulmak istediğimiz bir çaresizlik yaratır. “Hemen şimdi kurtulmalıyım”, “sonsuza kadar kurtulmalıyım” şeklinde, kalıcı ve çok hızlı bir çözüm hedefine sahip oluruz. Ve bir bağımlılıktan kurtulma arzumuzun yakıtı çaresizlik olduğu anda, bağımlılık bizi yener. Çünkü çaresizlik yakıtınız olduktan sonra, çaresizliğiniz azaldığı anda ne olur? İyi bir gün geçirdiğinizde, daha az çaresiz hissettiğinizde ne olur? Yani tükenecek bir yakıt kullandığınızda ve yakıt tükendiğinde ne olur?

Anlamanız gereken ikinci şey de, pornonun temel olarak bir duygusal düzenleme / ayarlama tekniği olduğu. Porno ve pornonun beynimizi nasıl etkilediği konusundaki verilere bakarsak, insanların porno izleme nedenlerinin, azgınlık ya da şehvet olmadığını görüyoruz. Porno izlemeden duramayan insanlar, dünyanın en abazan ve azgın insanları değiller. Azgın insanlar çok fazla miktarda porno tüketebilirler ama porno bağımlısı olmaya meyilli insanlar porno izlerken genellikle azgın değiller. Bu insanlar, porno izleyerek duygusal düzenleme (örneğin negatif duyguları ile başa çıkmaya çalışma) eğilimindeler.

Cinsel aktivite ile ilgili anahtar özelliklerden birisi, cinsel aktivitenin beyinde çok güçlü etkilerinin olması. İnsan beyninin ve vücudunun en önemli amaçlarından birisi üremek ve bu nedenle cinsellik konusunda oldukça özelleşmiş adaptasyonlara sahibiz. Seks, beyindeki her şeyin üstüne geçebilecek bir şey. Kötü hissediyorsam ve seks yapma imkanım da varsa seks yapayım diye düşünüyoruz. Porno izlememiz, beynimizdeki bu tür mekanizmaları aktive ediyor ve yüksek miktarda duygusal bastırmayı tetikleyebiliyor.

Porno aynı zamanda mastürbasyon ve orgazm ile beraber geldiği için dopamin salgılanmasını tetikliyor ve beynimizdeki hipokampus bölgesini sakinleştiriyor, genel olarak beyni sakinleştiriyor.

Porno izlemek birçok fizyolojik ve nörobilimsel değişikliklere sebep olsa da, sorunun kökeni duygular. Eğer çaresiz hissettiğiniz için pornoyu bırakmak istiyorsanız, yenilgiye mahkumsunuz. Zira çaresiz hissediyorum dediğinizde, beyniniz pornoya ulaşmak isteyecek.

Peki pornoyu nasıl kalıcı olarak bırakırsınız? Pornoyu kalıcı olarak bırakmanın yolu, “kalıcı olarak”, “sonsuza kadar”, “tamamen” gibi kelimelerden kurtulmaktır. Bir yıl boyunca uzak duramazsınız, sadece bugün uzak durabilirsiniz. Bugün porno izlemeye karşı koyabilirsiniz. Yani yarını ya da önümüzdeki bir ayı düşünmeyi bırakmalısınız. Daha önce porno ile çöpe attığınız tüm o zamanı düşünmeyi bırakmalısınız. Pornoyu bırakmanın ne kadar önemli olduğunu düşünmeyi bırakmalısınız. Bütün bu düşüncelerin size hiçbir faydası yok ve tam tersine sizin için zararlılar. Sürekli olarak geçmişin pişmanlığının negatif duyguları, gelecek korkusunun negatif duyguları, çaresizce değişme isteğinin negatif duyguları, vs. Negatif duygular, negatif duygular ve negatif duygular, porno bağımlılığınızı besleyip duruyorlar.

Bunun yerine bugün porno izlemeyin. Şimdi porno izlemeyin. Yarını düşünmeyin, yarın ile yarın uğraşacaksınız, yarın için yarın endişelenin. Bugün izlemeyeceğim, bugün izlemeyeceğim ve bugün izlemeyeceğim şeklinde ilerleyin. İşleri ertelemeye meyilli olanlarınız, işleri erteleme hastalığınızı porno konusunda lehinize kullanın. Bugün izlemeyeceğim yarın izleyeceğim deyin ve yarın geldiğinde yine “bugün izlemeyeceğim, yarın izleyeceğim” deyin. Başka işlerle yaptığınız gibi, porno izlemeyi sürekli yarın yapmaya erteleyin. Bu şekilde ilerlerseniz, porno izlemeye o kadar da ihtiyacınız kalmadığını göreceksiniz. Bu bağımlılığınızdan koptuğunuzu göreceksiniz.

Bunun dışında yapabileceğiniz başka pratik şeyler de var. Bunlardan birincisi, pornoya yeniden başlamanın birinci sebebi genellikle güçlü negatif duygular değil. Birincil sebep, can sıkıntısı. Yüksek dopamin artışına ihtiyacınız olduğunda, beyniniz sizin can sıkıntısı hissetmenize neden oluyor. Porno ya da bilgisayar oyunu gibi bağımlılıklarla mücadele eden biriyseniz, can sıkıntısı problem. Can sıkıntısı dopaminerjik bir açlık ve porno bağımlılığından kurtulmak istiyorsanız, uyandığınız andan uyuduğunuz ana kadar gününüzü bir şeyler yapmakla doldurmalısınız. Gününüzü ne kadar çok planlarsanız, pornografiye olan zaafınız da o kadar azalır. Porno genellikle günün o 15 dakikalık boş alanlarına ya da ne yapacağınızı bilmediğiniz alanlara sıkışan bir şey. “30 dakika boyunca yapacak bir şeyim yok o zaman porno izleyeyim”, “yatmadan önce 1 saatim var o zaman porno izleyeyim” diyorsunuz.

Üçüncüsü, pornonun temel sebebinin, duygusal düzenleme olduğunu hatırlayın. Alternatif bir duygularla başa çıkma mekanizmanız yoksa, pornoya başvurma ihtimaliniz artar. Burada meditasyon, terapi gibi duygusal düzenlemenize yardımcı olacak araçlar oldukça faydalı olacaklardır. Duygularınızı düzenlemenin alternatif yollarını bulup uygulamalısınız. Çünkü çöpün dökülmesi lazım ve porno da bu çöpü dökme konusunda oldukça iyi bir araç. Bu nedenle çöpü dökecek, dışarı atacak başka mekanizmalar bulmalısınız.

Bu noktada insanların başarısız olmasına neden olan bir şey var. Yeni bir duygusal başa çıkma kabiliyeti geliştirirken farkında olmanız gereken şey, bu kabiliyetin ilk başlarda diğer her şeyden daha az etkili olacağı. Yani siz yeni bir duygusal başa çıkma kabiliyetine sıfır seviyesinden başlıyorsunuz ama pornoda ise 92. seviyedesiniz. Beyniniz ne aradığını ve nerede bulacağını çok iyi biliyor. Hangi duygu durumunda ne tür porno izleyeceğinizi bile biliyor.

Porno maalesef süpernormal bir uyaran. Yani doğal olarak bulabileceğiniz uyaranlardan çok daha güçlü. Daha parlak ışıklarla ve renklerle 4K çekilmiş, çok iyi ses sistemi ile kaydedilmiş bir uyaran. Sanal gerçeklik bile kullanabiliyorsunuz.

Yani bu illetten kurtulmak istiyorsanız, (1) bugün yapmayacağım, yarın yaparım diye sürekli ertelemeniz, (2) gününüzü aktiviteler ile doldurmanız ve (3) alternatif duygusal başa çıkma mekanizmaları geliştirmeniz gerekli. Meditasyon muhtemelen bunların en etkilisi.

Tüm kötü şeyler neden bu kadar güzel ve zevkliler?

Bu çok güzel bir soru. Abur cubur yemek, tüm o şekerli ve yağlı gıdalar, saatlerce bilgisayar oyunu oynamak, alkol, vs. neden bu kadar zevkli? Temel sorun, günümüz dünyasında bunların son derece bol ve ulaşılır olması.

Bizi şekillendiren geçmişin çok büyük bir kısmında, çok yüksek seviyede zevk veren şeyler kıt ve zor ulaşılır şeylerdi. Örneğin kalori yoğunluğuna bakalım. Yüksek seviyede karbonhidrat içeren meyveleri bulup toplamak çok zaman alıyordu ve her mevsim de bulamıyorduk. Hayvan çiftlikleri yoktu ve yüksek yağ ve protein içeren ete ulaşmak için günlerce avlanmak gerekiyordu. Yani bizim bir şeye karşı duyduğumuz şiddetli arzu ile o şeyin ulaşılırlığı arasında bir denge vardı.

Günümüzde ise bu tür şeyler bol ve çok kolay ulaşılır şeyler. Artık yüksek kalorili yiyecekler hem daha ucuzlar hem de bunları evden çıkmadan kapınıza getirtebiliyorsunuz. Beynimiz, zevklerimizi istediğimiz zaman tatmin edemediğimiz bir çevrede evrim geçirdi. Bu çevrede, zevklerimizi hemen tatmin etmek fiziksel olarak imkansızdı. Zevk – ulaşılabilirlik dengesi vardı. Bugün ise kendimizi kontrol etme yükü bizim omuzlarımıza bindi. Artık duygusal zekanın uzun vadeli başarı için IQ’dan daha önemli olduğu bir çağa girdik. Artık kendini kontrol edebilme, IQ’dan daha fazla oranda başarı ile korelasyon halinde. Öz kontrol ve işine bağlı, vazifeşinas olmak çok önemli olmaya başladı.

Bugün “kötü” dediğimiz şeyler eskiden kötü değillerdi sadece nadir bulunur şeylerdi. Kötü olmalarının sebebi çok fazla miktarda ve çok kolay ulaşılır olmaları. Seks ya da kalori açısından yüksek yiyecekler kötü ya da zararlı değiller. Çok fazla miktarda ve ulaşılır olmaları zararlı. Eskiden bunları tüketme konusunda özkontrole ihtiyacımız yoktu ama bugün özkontrol çok önemli.

Dr.K.

Dr.K.’nın en iyi yayınlarından derlenen Daha İyi Bir Yaşam İçin Psikoloji ve Nöron Bilimi Temelli Pratik İpuçları kitabına bakabilirsiniz. Bu konuda Nöroplastisite 101 kitabımıza ve Pornoyu Bırakmanın Çok Kolay Yolu kitabımıza da bakabilirsiniz.

Çevirinin kaynağı: “Why Can’t I Stop Watching Porn?”

Yeniden düşerim korkusu ile kadınlardan kaçmak – Vaka çalışması

Hocam iyi akşamlar benim sorum daha genel olacak. Ben geçen yıl başında kırmızı hap ile tanıştım ve 25 yıldır boşa yaşadığımı hayal dünyasında yaşadığımı farkettim.

43 yaşındaysan belki ama böyle konuşanları biraz biliyorsam 25 yaşındasın. Yani taş çatlasa 6-7 senen hayal dünyasında geçti ya da boşa yaşadın.

Bu kerteden sonra kendimi geliştirmek için adımlar attım yabancı dil kursuna başladım. Hiç bilmiyordum c1 seviyesine geldim. 10 aydır fitness yapıyorum hiç bırakmadım. Devam ettiriyorum ve vücudumu forma soktum.

Çok güzel ama burada bir sorun var. Birazdan ne olduğunu söyleyeceğim.

Kadınların ilgisi bana karşı ciddi oranda artı ancak bende eski çaba ve uğraştan eser kalmadı.

Muhtemelen kadınlardan hemen hemen tamamen izole oldun.

Sanki olsa bile bitecek ve birine kendimi kaptırırsam gene hayatım kötü yönde değişecek diye endişe ediyorum.

Şimdi az önce kendini geliştirme konusunda bir sorun olduğunu söyleyeyim. Buralara gelen birçok erkek gibi, çocuksu hayal dünyasından uyanınca, yetişkin ilişkiler dünyasına adapte olmak yerine, ondan kaçıyorsun. Sen de birçoğu gibi kendini geliştirmeye kaçmışsın.

Yetişkin ilişkiler dünyasına adapte olmaya çalışmak ilk başta birçok negatif duygu ile başa çıkmanı gerektirecek. Sen içsel duygusal mücadeleden kaçmak için dışsal bir uyuşturucuya yöneliyorsun. Senin uyuşturucun da kendini geliştirmek olmuş. Pornodan, alkolden, bilgisayar oyunundan ve maddelerden çok daha iyidir ama asıl sorunundan kaçmanı sağladığı için sana zarar da veriyor. Kendini geliştirme, korkudan dolayı izole bir hayata sinmenin bahanesi haline geliyor. “Ben çoğu erkek gibi bilgisayar ekranında kendimi uyuşturmuyorum, kendimi geliştiriyorum” diyorsun ama onlar gibi yetişkin erkek dünyasından kaçıyorsun.

Şimdi unutmadan söyleyeyim, sanki olsa bile bitecek demen, senin hala Happily ever after Disney masalına inandığına işaret. O tarafın hala çocuk. Hayatta güzel şeyler, hayatın kendisi de dahil başlarlar, gelişirler ve biterler. Bazen ölene kadar bitmezler, çoğunlukla biterler. Bu eğer masal dünyasında yaşamıyorsan kötü veya dayanması zor bir şey değil.

Bu soruyu yazıya almamdaki asıl sebep şu bölüm:

Birine kendimi kaptırırsam gene hayatım kötü yönde değişecek diye endişe ediyorum.

Bu, kesinlikle olacak. Yetişkin erkek olmayı bir adımda başaramayacaksın. Kadın erkek ilişkilerine yeniden döndüğünde, büyük ihtimalle kendini kaptır – acı çek – düş (hayatın kötü yönde değişecek) – kalk döngüsünden 2-3 kere daha geçeceksin ve ancak öyle pişeceksin. Süreç bu. İki blog okuyup, 2-3 Youtube kanalındaki videoları ard arda izleyince içselleştirme diye bir şey kendiliğinden olmayacak.

Kötü gitme ihtimaline meydan okuyup yetişkin erkek dünyasının ilişkilerine giren hemen herkes için bu 2-3 döngü yukarı doğru giden eğilim çizgisi gibi olur. Eğilim yukarıdır ve her düşüş bir öncekine göre çok daha az diptedir. Hiçbir eğilim düz çizgi şeklinde yükselmez ama düşüşler daha az acılıdır. 2-3 döngüde de içselleştirme olur, bir daha çok şiddetli düşmezsin.

2-3 döngüye gir ve kendini sal kendini demiyorum. Salmamaya çalış ama salacaksın. Eskisinden daha az. Böyle böyle öğreneceksin.

içimde boşluk hissi var ve geçmiyor

Korktuğun bir şey karşısında standart kaç – savaş – dona kal tepkilerinden en yaygın olanlarını veriyorsun. Kendini geliştirme robotu olmaya kaçıyorsun ve ilişki hayatında dona kalmışsın. Bu 2-3 döngü olmazsa, yetişkin ilişkiler dünyasından kaçarsan, sen sadece okumuş ama sindirememiş adam, büyüyememiş çocuk olarak kalacaksın. Bu bildiğin korkaklık ve bu korkaklığını aşıp bir an önce o 2-3 döngüden geçmen lazım yoksa eskisinden daha kötü olursun.

Kaçmaya ve dona kalmaya devam edersen, içimde boşluk hissi var ve geçmiyor dediğin şey artarak devam eder zira sen hayatının önemli bir boyutunu dondurdum ama zaman geçiyor ve yaşlanıyorsun. O dondurduğun boyutun karşıladığı ihtiyaçların (duygusal yakınlık, fiziksel yakınlık, seks, vs.) karşılanmıyor ve sen de eksik, boş bir şeyler hissediyorsun.

sizin bu konuda bana verebileceğiniz tavsiyeleriniz varsa dinlemek isterim iyi akşamlar diliyorum

Ben şahsen mavi haplı olmayı, kırmızı hap okuyup korkudan felç olmuş adam olmaya tercih ederim. Tabii ne mavi haplı olun ne de donup kalın. Siz donup kalsanız da zaman donup kalmıyor, 5 sene sonra 30 olacaksın, 10 sene sonra 35. O döngüye gir yoksa ilerde daha yaşlı ve daha paslanmış girmen gerekecek.

sizin bu konuda bana verebileceğiniz tavsiyeleriniz varsa dinlemek isterim iyi akşamlar diliyorum 👋

Sana tavsiyem şu. Endişelendiğin şeyin gerçekleşecek. Muhtemelen birine kendini kaptıracaksın, hayatın yine kötü yönde değişecek. Ama bu işi içselleştirmenin ve hayattan almaya hakkın olan şeyleri almanın tek yolu, edindiğin bir miktar donanımla bu gerçeğe meydan okumak. Korkudan donup kalmak ve bu donup kalmışlığını, kendini geliştirme robotuna dönerek rasyonelleştirmek değil.

Bir de kendini geliştirmen iyi ve buna devam et ama kendini geliştirmeyi, kadın erkek ilişkilerindeki duygusal problemlerini bastırmak için dışsal bir uyuşturucu olarak kullanma. Kadın erkek ilişkilerindeki duygusal problemlerini, sadece o alandaki korkularına meydan okuyarak aşabilirsin, başka şeylerde başarı sağlayıp aşamazsın.

Bu arada kişisel gelişim bağımlılığı diye bir şey var ve bu konuya da eğilmek lazım. Bir ara bunu da yazarım.

Bana sorularınızı uygun yazı altında sorabilirsiniz, benimle görüşme ayarlayabilirsiniz ya da kaynak kitaplarımıza ve kitap setlerimize bakabilirsiniz.

Saplantılı aşkın psikolojisi: Kaygılı bağlanma stili

Karşılıksız aşkın insanı kontrolü dışında olan yoğun bir arzuya boğduğuna şahit olmuşsunuzdur. Belki siz de hayatınızın bir döneminde bunu yaşadınız ya da şu an yaşamaktasınız. Bazı insanlar reddedildiklerinde, içlerinde bir düğmeye basılıyor. Reddedilmeden önce bir arzuluyorlarsa, reddedildikten sonra bin arzuluyorlar.

Fakat reddedilmeye veya artık sevilmemeye her insanın verdiği tepki aynı olmuyor. Hemen her insan bu konuda belli bir acı çekse de, bazı insanlar reddedilmeyi ve artık sevilmemeyi görece hızlı bir şekilde atlatıp, yollarına devam edebiliyorlarken, bazı insanlar ise saplantılı bir aşkın pençesinde aylar ve hatta maalesef yıllarca kıvranabiliyorlar.

Yine birçok insan çok istedikleri bir iş yeri tarafından reddedilmek gibi aşk dışı reddedilmeleri görece kolay sindirip bir sonraki başvuruya geçebilirken, iş aşka geldi mi, reddedilme büyük bir takıntı ortaya çıkarıyor.

Saplantılı aşka neden olan tek bir faktör olmasa da birçok saplantılı aşk vakasında çalışan temel faktör, insanın bağlanma stili (attachment style).

Güvenli bağlanma, genellikle çocuklukta ebeveynlerin çocuklarını karşılıksız sevmesi ve sağlıklı sınırlar koyması ile gelişen bir bağlanma stili. Burada ebeveynler çocuklarına istikrarlı bir şekilde dikkat ve şevkat gösteriyorlar. Bu çocuklar genellikle yetişkin hayatlarında daha bağımsız ve kendine yeten biri oluyorlar. İlişki hayatlarında ise bir ilişki içinde olmaya istekli, ama yalnız olmakla da problemi olmayan insanlar oluyorlar.

Güvenli bağlanan biri reddedildiğinde, bu durumdan çabuk toparlanıyor ve ilişki hayatına bakışı iyimser kalıyor. Bir kişiyi sevse de o kişinin kendisini sevmediğini daha çabuk kabul edebiliyor ve kendisini sevmeyen insanın peşinde koşmak yerine, hızlı bir şekilde duygusal toparlanmaya giriyor.

Kaygılı bağlanma, genellikle ebeveynlerin çocuklarına istikrarlı bir şekilde sevgi ve dikkat vermediklerinde ortaya çıkan bir bağlanma stili. Bu da, temel ihtiyaçların giderilmesi ile ilgili sürekli bir kaygı ve korku meydana getiriyor. Bu çocuklar büyüdüklerinde genellikle, düşük özdeğere sahip, başkalarına bağımlı insanlar oluyorlar. Bir partnerin yakınlığına şiddetle ihtiyaç duyarlarken yine şiddetli bir terk edilme korkuları oluyor. Aynı zamanda başkalarının duygularına da aşırı duyarlı oluyorlar.

Kaygılı bağlanan biri reddedilmeye çok şiddetli bir negatif tepki verir (bağlanma stilleri içindeki en negatif tepkiyi verir). Reddeden kişiyi geride bırakmayı inanılmaz derecede zor bulur ve diğer insan olmadan yaşayamayacak ya da en azından mutlu olamayacak gibi hisseder.

Korkulu kaçıngan bağlanma stili geliştiren çocukların ebeveynlerinden biri ya da ikisi birden, korkutucu davranışlar sergilemişlerdir. Kişinin bakımını ve korunmasını üstlenen kişi ya da kişiler, güvenlik ve rahatlık kaynağı değillerdir. Korkulu kaçıngan bağlanma stili geliştiren çocukların, çocukluk dönemlerinde ciddi travmalar ve istismarlar yaşamış olma ihtimalleri yüksektir.

Korkulu kaçıngan bağlanan birisi ilişki içinde olmayı arzular ama kendisini korumak için  ilişkilerden (ya da en azından yakınlıktan) ve diğer insanlardan kaçar. Korkulu kaçıngan bağlanan birisi reddedildikten sonra reddeden kişiyi hızlıca geride bırakmaya meyillidirler. Başkalarının ilgisinin arzusu ile yanıp tutuşurlar ama bu ilginin düşüncesinden bile çok korkarlar.

Bir de hor gören kaçıngan bağlanma var. Bu kişilerin ebeveynleri çocukluk döneminde kişinin ihtiyaçlarını görmezden gelirler. Çocuk ihtiyaçlarını belirtmenin, o ihtiyaçların giderileceği anlamına gelmediğini öğrenir.

Hor gören kaçıngan bağlanma stili geliştiren biri ilişkilerden ve bağlanmaktan (sağlıklı bağlanmaktan bile) kaçar. Takıntı derecesinde kendisine yetmeye çalışan biri olur.

Hor gören kaçıngan bağlanma stiline sahip kişi reddedildiğinde, bunu takmamaya ve saplantı haline getirmemeye meyillidir. Zaten başkalarının sevgisini ve onayını kazanmakla pek ilgilenmez. Hor gören kaçıngan bağlanma size karizmatik görünebilir ama bu tip insanlar acıdan kaçmak için hayatın önemli zevklerinden birinden kendilerini mahrum bırakan insanlardır ve genellikle de en fazla, aşırı derecede kaçıngan bağlanan kişilerle beraber olabilirler.

Gördüğünüz gibi, reddedildiğinde ya da terk edildiğinde, saplantılı aşk geliştiren birinin kaygılı bağlanma stiline sahip olma ihtimali yüksek. Kaygılı bağlanma stiline sahip birisi reddedildiğinde, beyni otomatik olarak kişinin çocukluğuna döner. Geçmişin bırakılıp gidilme korkusu, yalnızlığı, ihmal edilmişliği yeniden ortaya çıkar. Beyin reddeden kişiyi ve bu kişiyi elde etmek için yapılabilecek şeyleri düşünmekten başka bir şey yapamaz hale gelir. Beyin sanki bunu, çocukken hiçbir zaman “kazanılamamış” olan sevgiyi kazanmak için “son bir şans” olarak algılamaya başlar.

Peki, kaygılı bağlanma stilinden nasıl kurtulursunuz? Ya da kaygılı bağlanma stiline sahip biriyken, nasıl güvenli bağlanma stiline sahip biri olabilirsiniz? Bu konuda terapist görmenizi şiddetle tavsiye ederim ama psikolog dışında yapabileceğiniz başka şeyler de var.

Bunlardan birincisi tabii ki böyle bir sorununuz olduğunu bilmeniz. Şiddetli isteğinizin ve onsuz yaşayamam hissinizin, çocukluktaki terk edilme kaygınız ile birleştiğini görmeniz, o zaman hayati tehlikesi olan reddedilmenin / terk edilmenin şimdi hayati tehlike yaratmadığını kendinize söylemeniz gerekli.

İkincisi, güvenli bağlanan kişilerin yaptıklarını yapmanız, buna kendinizi zorlamanız. Burada iletişimi kes kuralı olarak öğretilen şey, güvenli bağlanan birinin yapacağı bir şey mesela. Ya da kendisini istemediği belli olan kişiyi bırakıp gitmek şeklinde olan next. Bunları ilk başta hissetmeden uygulasanız bile sonrasında şunu fark ediyorsunuz: kaygınıza kapılmayıp sağlıklı şekilde davrandığınızda dünya başınıza yıkılmıyor. Tam tersi her şey daha iyi oluyor.

Zihniniz gerçek dışı bir kaygı içindeyken (onsuz mutsuz olacağım, onsuz yaşayamam, onsuz olmaz, ondan daha iyisini bulamam, vs.) zihninize onsuz bir süre acı çekip sonra unuttuğunuzu göstermeniz, kaygıya büyük darbe vuruyor.

Üçüncüsü, çoğu kaygılı bağlanan kişide öz duygu ayarlaması / regülasyonu yok. Kendi içlerindeki yüksek negatif duyguları dışsal şeylerle kontrol altında tutmaya çalışıyorlar. Mesela kaygılarını kendilerini istemeyen kişiye ulaşıp bir kere daha deneyerek ve ondan pozitif bir dönüş alarak azaltmaya çalışıyorlar. Ya da porno, oyun, sosyal medya, alkol, vs. gibi uyuşturucularla bastırmaya çalışıyorlar.

Oysa negatif duygularınızdan kaçmak ya da onları saplantı kaynağınızın rahatlatmasını umarak saplantı çukuruna daha da batmak dışında yapabileceğiniz şey, öz duygu ayarlaması yapmak. Bununla ilgili bir video serisi yapıyorum ama bunlar katıl alanındalar. Sizin bu konuda yapabilecekleriniz:

  • Herhangi bir negatif duygudan kaçış aracından uzak durup, duygularınızı işlemenizi sağlayacak şeyler yapmanız. Günlük tutmak bu şeylerden birisi. Bunun yanında hiçbir şey dinlemeden yürüyüş yapmak (müzik ya da podcast dinlemeniz buna engel olur), fiziksel işler yapmak, vs. Hiçbirinde bir şey dinlememek ve izlememek.
  • Büyük negatif duygu patlamalarına /dalgalarına karşı koymak yani bu patlamalar sırasında kendinizi yapmaktan alıkoymakta zorlandığınız şeye ne olursa olsun karşı koymak.

Bana sorularınızı uygun yazı altında sorabilirsiniz, benimle görüşme ayarlayabilirsiniz ya da kaynak kitaplarımıza ve kitap setlerimize bakabilirsiniz.

İlgisizlik ve ters davranışlar yüzünden terk edilmek – Vaka Çalışması

İlgisizliğim ve ters davranışlarım sonucu kız arkadaşımı kendimden uzaklaştırdım ve ilişki bitti, kalbini kırdığım için bir anlık duygusal reaksiyon gösterip ayrılan taraf o oldu.

Konuşmalarım esnasında en çok karşılaştığım ayrılık nedenlerinden birisi de bu. İlgisizlik ve ters davranışlar sonucu terk edilmek. Fakat bu şekilde bana gelenlerin çoğunun farkında olmadığı ve biraz konuştuğumuz zaman ortaya çıkan bir durum var. Bu şekilde terk edilenler aslında terk edeni istemiyorlar. Bir miktar sevgi ve istek tabii ki var ama aslına bakarsanız yalnız kalmaktan iyidir diye ya da yalnız kalmaktan korktukları için ilişki içindeler. Partnerlerini cepte gördüklerinden değil, istemedikleri, içlerine sinmediği halde yalnızlık korkusundan onlarla olmak zorunda olduklarından ters davranıyorlar.

Tabii sonra terk edildiklerinde, yalnız kalma korkusu artı terk edilmenin, reddedilmenin takıntı yaratması nedeniyle, eski sevgililerinin peşine düşüyorlar.

Şimdi bir kere bu kız bir anlık duygusal reaksiyon göstermedi. Senin uzun süreli ilgisiz ve ters davranışların ile uzun süre içerisinde soğudu ve son yaptığın ile de bardak taştı. Yani bu ayrılık senin sandığından daha ciddi ve sağlam.

Ben o gün sakince ve mantıklı bir biçimde yaklaşarak onu kaybetmemek istediğimi belirtmeme, kalması için çaba göstermeme ve hatalı olduğum konuların tekrar yaşanmayacak olduğunu söylememe rağmen “önceden önemsemedin şimdi niye önemseyesin” tarzı bir cevap alınca.

Bu tür bir ayrılıkta, normal bir sevgi ve ilgi seviyesinde olan biri, sadece hataları konusunda üzgün olduğunu söyler ve devam etmek istediğini belirtir. Dikkat edersen sen, konuşmaya bencil taraftan başlıyorsun. BEN (oyuncağımı, yalnızlıktan koruyucu kalkanımı) kaybetmek istemiyorum diyorsun. Zaten geç ve inandırıcı değil ama bir de böyle başlaman tam olarak durumu ortaya koyuyor. Burada kız sana inanmamakla doğru yapıyor. Zira derdin “kız arkadaş” kaybetmek, kıza karşı gerçek bir sevgi ya da istek değil.

Ben kendimi yeterince açıkladığımı, onun benim için değersiz olmadığını gösterdiğimi ve inanıp inanmamanın kendisine kaldığını söyleyip konuyu kapattım.

İlişki boyunca kıza senin için değersiz olduğunu gösterdiğini, sen daha mesajına başlar başlamaz söylüyorsun. Af buyur yalnız kalacağını anladığında, seni terk etmez dediğin terk edince egon kırıldığında yaptığın laf salatasına neden inansın? Sen harbi inanıyor musun?

Hiçbir şekilde de o yazana kadar yazmayacağım.

Bunu yapabilirsin zira nedeni ne olursa olsun seni terk etti.  Benim sana tavsiyem, bu kızı istemediğin gerçeği ile yüzleşmeye bakman. Bu dediğim %100 değil ama konuştuğum ve anlattığı senaryo senin senaryoya benzeyen birçok erkek, konuşmamız sürecinde bunun farkına varıyor. Aslında için için kızla ilişki istemiyor ama yalnız kalamadığından da kendini ilişkiye zorluyor. Tüm o ters davranışlar da bunun öfkesinin kıza yansıtılması.

Kızı istemediğin gerçeğini sindirebilirsen, kendine ve kıza bir iyilik yap ve geri gelse bile uzak dur.

Geri dönerse ne kadar zaman geçtikten sonra ilişkiyi canlandırma çabasını samimiyetsiz bulup reddetmeliyim?

Burada samimiyetsiz olan sensin. Bu durumlarda kız genelde geri dönmüyor merak etme zira sen aylar süren bir ilgisizlik ve kabalık sürecinde kızın sana olan isteğine darbe üstüne darbe vuruyorsun.

Senin gibi çok insan var. Şaşıracaksınız ama beni eski sevgilim terk etti diye arayan erkeklerde burada bahsettiğim olay, betalık nedenli terk edilişle yarışır. Bunun şaşırtıcı olmaması lazım zira günümüzde özellikle illa bir sevgilin olacak şartı var gibi. Çoğu insan ilişkisi olmadan duygusal dengesini sağlayamıyor. Bu da birçok erkek ve kadını aslında pek de istemedikleri ilişkilerde tutuyor.

Çünkü ayrılıktan 1 ay sonra iletişime geçmesiyle 4 ay sonra iletişime geçmesi pek aynı sebeplerden ve niyetten olur gibime gelmiyor, sana göre bunun maksimumu nedir Mahmut abi?

Bu kız seni daldan dala atlayım da daha iyisini bulamazsam geri döneyim diye terk etmedi. Yani büyük ihtimalle sebep bu değil. Öncelikle kıza karşı pek de istekli olup olmadığını düşün. %90, aslında istemediğini, kıza bu nedenle kötü davrandığını ve kendin için, kız için en iyisinin 1 ay sonra da dönse 4 ay sonra da dönse bir şey başlamamak olduğunu göreceksin.

Hadi bir %10 ihtimal gerçekten elinin altındakinin değerini bilmedin diyelim. O zaman burada iletişimi kes kuralına geçmeden önce kıza az önceki bencil ve kızın seni terk etmesini daha da haklı çıkaran son konuşmanı geri alacak bir mesaj gönder:

“Bunu yeniden beraber olalım diye değil, gerçekten üzgün olduğumu belirtmek için yazıyorum. Hatalı davrandım, bunun için geç olduğunu biliyorum ama yine de bu hatalarım ve seni kırdığım için çok üzgün olduğumu bilmeni istiyorum.”

Bana geri dön, oyuncağımı bana geri ver, gel bir daha aynısını yapmayacağım, vs. değil. Sadece bu kadar. Sonra da iletişimi kes.

Kadınlar bu mesaja ters ya da sizin sinirinizi bozacak cevaplar verebilirler. Onlara cevap vermeyin. Ben bir keresinde buna “Tamam anlıyorum” cevabı almıştım. Ona “zeki kızsın biliyorum” yazmıştım ama bir şey yazmasanız da olur. “Geri dönmeyeceğim zaten” gibi şeyler yazarsa da boşverin. O anki duyguları ile yazıyor. 3 haftalık iletişimi kes sonrası duyguları çok farklı olacak.

Bana sorularınızı uygun yazı altında sorabilirsiniz, benimle görüşme ayarlayabilirsiniz ya da kaynak kitaplarımıza ve kitap setlerimize bakabilirsiniz.

Sosyal medyada ruhsal problemli insanla çok daha sık karşılaşacaksınız

Buluşma uygulamalarının erkeklerin kadın erkek ilişkileri piyasası ile ilgili algılarını çarpıttığından bahsetmiştim. Burada bahsettiğim bir konu sosyal medyada da geçerli ve sanaldan kızlara yürüyorsanız kesinlikle bilmeniz gerekiyor. Çünkü bu konuyu çok soruyorlar.

Örneğin Mercurry sormuş:

Sosyal medya da bazen yürüdüğüm kızlardan çok saygısızca geri dönüşler alıyorum daha bugün biri: boş yapma tarzı birşey yazmıştı , takipten çıkarıp birşey yazmıyorum ama burdan kendimize çıkaracağımız birşey var mı yoksa normal mi , orana vurursak 20 30 kızdan 2 3 tanesi böyle saygısızlıklar hakaretler ediyor.

Nüfusun küçük bir azınlığı ruh hastası. Bu oran %5 civarında sanırım. Kadın nüfusunun %5’i böyle diyelim. Sosyal medyada ya da buluşma uygulamalarında 20 kadınlara yürüdünüz mü bir tanesi bu kadınlardan olacak. Ama daha da kötüsü, 19 normal kıza mesaj attınız mı, bu kızların belki 2-3 tanesi size dönüş yapar. O azınlık ruh hastası, aşağılık kompleksli, sosyopat, narsist, vs. kadınların ise daha fazlası zira bunlar zaten birini bulup “oynamayı” bekliyorlar.

Yani sen normalden de az karşılaşıyorsun yoksa konuşabildiğiniz kadınların %10-%30 kadarı ruh hastası olacak. Bunların önemli bir kısmı da gerçek hayatta karşınızda olsalar yüzünüze tek kelime kötü söz söyleyemeyecekken klavye arkasında olmanın rahatlığıyla size kaba davranacaklar, sizi aşağılamaya çalışacaklar.

Daha geçenlerde bir çocuk aynısını sordu. Adamın Instasına baktım adam normalin üstünde yakışıklı. Kız bir yerde “çok çirkinsin, götüm gibisin” gibi bir şey demiş. Bu arkadaş da fena bozulmuş. Azıcık mantıklı düşün dedim. Normal kadınlar seni beğenmezse bile suratına böyle bir şey söyler mi? Ya da suratına ne diyorlar. “İlgilenmiyorum”, “elektrik alamadım”, “enerjimiz uymadı”, zart zurt. Medeni olan, sağlıklı bir ruha sahip olan biri böyle der.

Siz çok çirkin bir kızın suratına sosyal medyada çok çirkinsin, götüm gibisin diyor musunuz (ruh hastası olanlarınız diyordur)?  Bu kadınlar ruhsal problemli ya da bir şekilde problemli insanlar. Toplumda oranları düşük ama dediğim gibi size dönüş yapan kızlar içinde oranları çok yüksek olacak. Belki de bu yüzden sosyal medya devrinden beridir kızların egoları tavan, egolarından geçilmiyor diye bir izlenim var.

Sosyal medyada ya da buluşma uygulamalarında bu kadınlara daha sık rastlayacağınızı ve normal hayatta karşılaşsanız söyleyemeyecekleri şeyleri, korkak olduklarından sanalın güvenli ortamında yüzünüze söyleyeceklerini bilin, böyle insanlarla daha sık iletişime geçmeyi bekleyin. Bunu üstünüze alınmayın. Moralinizi bozmayın. Anında çıkarın, engelleyin. Ben buna bir laf sokmasam rahat etmem diyorsanız, hak etse de zavallı bir ruh hastasına bir de neden siz vuracaksınız bilmem ama,  laf dalaşına girmeyin. Unutmayın, narsist insanlara koyan bir şey söylediğinizde, bu insanlar dünya yıkılsa zerre etkilenmemiş gibi davranırlar, ama sizin görmeyeceğiniz yerde hırslarından duvarları yumruklarlar. Zira normal insana bir koyan bunlara 10 koyar ama bu insanlar dışarı yansıtmamayı öğrenmişlerdir.

Konuştuğum arkadaş sen karşılaştın mı diye sormuştu. Evet karşılaştım ve herkes karşılaşır, karşılaşabilir. Ama bazı erkekler daha çok “karşılaşırlar”. Neden? Bu insanlar sinek gibidir, çorbada gördün mü miden bulanır, 5-10 saniye kötü hissedebilirsin ama çorbayı döktükten sonra unutursun. Birçoğunuzun az çok özgüveni ve özdeğeri olduğundan bu konuşmanıza da yansır ve bu tür saldırgan arızalar size saldırırlarsa ağızlarının payını alacaklar korkusu ile size saldırmamayı tercih edebilirler (yine de saldıran çoktur). Bu durumda bu insanlar genelde birden, sebepsiz yere kaybolurlar. Ama konuşmanızdan özdeğer veya özgüven eksikliği sezerlerse (sizi ufak ufak deneyerek bunu anlamaya çalışırlar), iyi bir av buldum diye saldırırlar.

Bakın gerçekten çirkin de olabilirsiniz, başka eksikleriniz de olabilir. Ama bunu direkt duyduğunuzda, karşınızdaki kadın medeniyet yoksunu bir mahalle karısı ağzına büründüğünde, bunun sizin eksiğinizle direkt bir alakası yok. Onun ruh hastalığı ile alakası var. Üstünüze alınmayın.

Bana sorularınızı uygun yazı altında sorabilirsiniz, benimle görüşme ayarlayabilirsiniz ya da kaynak kitaplarımıza ve kitap setlerimize bakabilirsiniz.

Tinder ve Bumble gibi uygulamaların erkeklerin kendi çekicilik algılarına zararları

Bugün dating uygulamalarının kadın erkek ilişkileri konusunda erkekler üzerinde yaptıkları algı ve moral tahribatına değineceğim. Evet erkekler. Bu tür uygulamaların kadınların kendi çekicilikleri konusundaki algılarını tahrip ettiği, bizim camiada çok konuşuluyor. Bu tür uygulamalar birçok kadının kendi çekiciliklerini, olduğundan daha yüksek değerlendirmelerine neden olabiliyor. Bundan etkilenen kadınlar, çekicilikleri ile ilgili gerçek dışı bir değerlendirme yapıyorlar.

Ama bu uygulamalar, erkeklerin kendi çekicilik algılarını da tahrip ediyor ve kadınların zıt yönünde gerçek dışı değerlendirmeler yapmalarına neden oluyorlar. Özellikle sosyal hayattan görece kopuk, sadece sanaldan yürüyecek cesareti ve kabiliyeti olan erkekler, gerçek hayat tarafından düzeltilmediklerinden ve gerçek hayat tarafından düzeltilmiş kadınlara pek ulaşmadıklarından, aşırı gerçek dışı bir çekicilik algısı ile neredeyse depresyona giriyorlar.

Her ne kadar ben bu uygulamaların çalışmadığı konusuna katılmasam ve uygulamaların çalıştığı birçok erkekle konuşsam da, tahribatın gerçek olduğunu, birçok erkeğin kadın erkek ilişkileri konusundaki fikirlerini (yakarışlarını) okurken görebiliyorum. Bu tahribata neden olan bazı şeyleri muhtemelen biliyorsunuz, bazılarını ise aklınızın ucundan geçirmemiş olabilirsiniz.

Birkaç yıl önce, Tinder kullanıcılarının %80’inin erkek olduğunu okumuştum. Bu rakamları doğru kabul edelim ki bence tam olarak bu olmasa da gerçeğe yakın durum bu. Bu durumda her erkeğe eşleşip buluşmak için 0.25 kadın düşüyor ki bu 90’ların teknik üniversitelerine göre iyi bir rakam gibi görünse de oldukça kötü bir rakam 🙂

Şimdi burada bir kadına dört erkek düşüyor diye düşünürsek durum zaten kötü ama durumu daha da kötü yapan bir gerçek daha var. Bu uygulamada bulunan kadınların yaklaşık yarısının amacı buluşmak değil, duygusal tatmin ve ilgi avlamak. Sizinle eşleşip iki kelime konuştuktan sonra sizi hiçbir görünür neden yokken birden eşleşmeden kızların birçoğunda, sorun siz değilsiniz. Sorun, o kızın zaten uygulamayı sadece o kadarcık kullanması. Aslına bakarsanız çok iyi muhabbet ettiğinizi düşündüğünüz halde ertesi gün eşleşmeden çıktığını gördüğünüz kızların birçoğunun da nihai amacı, zaten o kadar konuşup eğlenmek.

Fakat bitmedi. Bu kadınların az ama yine de sıklıkla karşılaşacağınız bir kısmı ise, psikopat ve sırf bir erkeğe eziyet ederim motivasyonuna sahip. Bu tür ani eşleşmeden çıkarmaların çok moral bozduğunu biliyorum ama bu bilgiyi okuduktan sonra umarım artık bu durumu kişisel, kendi pazar değerinizin yüzünüze çarpılması olarak algılamazsınız.

Tamam o zaman, kalan güller bizimdir dediğinizde ise 9 erkeğe bir kadın gibi bir oran ortaya çıkıyor. Bu kadınlar ortalama 2 erkekle buluşup kaynaşsa (bu birçok kadın için daha fazla ama çoğu kadın da ortalama) erkeklerin %20’sinin kadınların %80’i ile buluşma fikrinin ardındaki mantık ortaya çıkıyor. Burada olan tam olarak kadınlar erkeklerin %80’ine bakmıyor değil de, böyle darmadağın olmuş cinsiyet oranlarına sahip özelleşmiş online buluşma pazarında aktif olarak bulunan kadınlar ile erkeklere bakıyoruz, bunu unutmayın. Bu özelleşmiş pazarda bakmalarına gerek yok ki! Biz de 1 erkeğe 9 kadının düştüğü kapalı bir pazarda olsaydık, biz de kadınların çoğuna bakmazdık herhalde.

Bu tür uygulamalarda algoritmalar erkekleri çekiciliklerine göre sıralıyorlar (arada muhtemelen sıklıkla rastgele serpiştirme de oluyor). Çoğu kadının sizinle eşleşmeme sebebi, sizi görüp sola atması değil. Sizi hiç görmemesi. En çekici adamlar liste önündeyse, bir kadının o kadar çekici olmayan bir erkeği görmesi için çok fazla adam geçmesi lazım. Tinder’ı aktif olarak kullanan birçok kadın, o kadar sağa sola atmıyor.

Bir de Instagram pazarı var. Orada gördüğüm kadarıyla temel problem, bir kadınla görüşmek için mesaj atan erkeklerin çoğu, kadınların küçük bir kısmına mesaj atıyorlar. Bunun yanında uygulamaların aksine orada birçok kadının bir arayışı yok.

Bunlara bir de kadınların sosyal medya davranışlarını ekleyin. Kadınların çoğu, gerçek hayatta karşılaşıp konuşsa beğeneceği adamları, sanal hayatta bolluk bulunca görmezden geliyormuş gibi davranıyorlar. Boy ve para önemsiz demiyorum ama sanalda 1.90 altı olmaz, 80 bin kazanmayan olmaz, vs. yazanların yazdıkları, gerçek hayat tercihleri değil. Sokakta oturup biraz izlerseniz, 190 bir adamla kol kola 160 kız görmeniz kolay değil. Kız arkadaşı olan kaç arkadaşınız 80 bin kazanıyor?

Bu bilgilerin ışığında, son zamanlarda bu uygulamalarla ilgili tavsiyelerimi güncelledim.

  1. Bu uygulamalar sizin için çalışmıyorsa, eşleşme olmuyorsa, konuşmalar bir yere gitmiyorsa, giden buluşmaya gitmiyorsa, bu özelleşmiş pazardan genel özellikle de gerçek hayattaki pazar ile ilgili çıkarım yapmaktan kaçının.
  2. Bu uygulamalar sizin için çalışmıyorsa, eşleşme olmuyorsa, konuşmalar bir yere gitmiyorsa, giden buluşmaya gitmiyorsa, bu özelleşmiş pazardan kendi çekiciliğinizi değerlendirmeyi bırakın.
  3. Bu uygulamalara, haftada bir gittiğiniz bir mekan gibi bakın. Örneğin Tinder’a haftada bir, bilemediniz iki, saat 8:30 – 9:30 arası girin. Yarım saat boost atın, kızların sadece %40’ını sağa atacak şekilde o yarım saat kızları sağa – sola atın. Bu 30 dakika sonucunda eşleştikleriniz varsa konuşun ve bir yere gidiyor mu bakın. Sonra bir hafta uygulamaya uğramayın. Bu arada boost, yarım saat boyunca sizi kızların listelerinde tepede tutan bir zımbırtı. 
  4. Bu uygulamaları her zaman gerçek hayat oyunu, sosyal oyun, vs. gibi somut dünya pazarlarına ek olarak kullanın. Bunların yerine değil.

Bana sorularınızı uygun yazı altında sorabilirsiniz, benimle görüşme ayarlayabilirsiniz ya da kaynak kitaplarımıza ve kitap setlerimize bakabilirsiniz.