Bu bölüm aslında Doktor K’nın en etkili yayınlarını derlediğim Daha İyi Bir Yaşam İçin Psikoloji ve Nöron Bilimi Temelli Pratik İpuçları – 101 kitabına yetişmedi ve sitede yayınlamaya karar verdim. Kitaba da linkte bakabilirsiniz.
Bugün bakir erkeklerin aslında gerçek sterotip alfa erkekler (çad – chad) oldukları konusunda konuşacağız.
Ruhani Doğu geleneklerinde Brahmacharya denilen bir kavram var. Sanskrit dilindeki bu kelime kabaca İngilizce’deki celibacy (evlilikten ve seksten uzak durmak) kelimesine çevrilebilir ama direkt kelime anlamı Brahman’a dalmak demek. Brahman da kozmik bilinç demek. Yani bu kelimeyi ilahi olana odaklanmak olarak çevirebiliriz. Bu da şehvetsiz olmak diye daha direkt bir çeviriye sahip.
Doğu geleneklerinin rahipleri, brahmacharyanın muazzam gücünden bahsederler. Doğru şekilde brahmacharya pratiği yapmanın, aydınlanma ve bağlardan kurtulma ile sonuçlanacak en güçlü ruhani enerjiyi yeşertmenizi sağlayacağına inanırlar. Yani kısacası, eğer şehvetten arınabilirseniz, alemin kralı olursunuz derler.
Doğu’daki rahipler seks ve arzudan uzak olmaya odaklanmışken, biz Batı’da ya da gelişmiş dünyada tam tersi yönde gidiyoruz. Çünkü günümüz toplumunda seks satar değil mi? Baktığımız her şey bir şekilde cinsellik içeriyor. Herhangi bir ünlü ya da filme baktığımızda, filmdeki insanların cinselliği provoke edecek şeklide giyindiklerini görüyoruz.
Günümüz toplumunda seks bir takıntı haline geldi ve insanlara da cinsel aktiviteleri üzerinden değer biçiyoruz. Bir erkek çok fazla seks yapabiliyorsa süper insan, alfa üstün bir insan olarak görülüyor. Öbür yanda da betalar var. Ben çok fazla seks yapamıyorum ya da hiç seks yapmadım o nedenle yararlı bir insan değilim diyorlar. Ben hiç seks yapmadığı için intihara meyilli, daha sadece 21 yaşında olan birçok hasta ile çalıştım!
Bir diğer yanda da kadınlar var. Ne kadar çok seks yaparlarsa kadın olarak değerleri o kadar azalır diye görülüyor. Yani toplumumuzda, insanlara cinsel aktivitelerine göre değer biçtiğimiz çok garip bir şeyler oluyor. Bu konuda biyolojik temeller olduğuna dair bir argüman var ama bunu öne süren insanların birçoğu sahte bilim yapıyorlar. Bu insanlar, insanların amacının üremek olduğunu ve bu nedenle de seksin çok önemli olduğunu söylüyorlar. Bu kültürel ve sosyal bir yapı değil, biyolojimiz böyle diyorlar. Biyolojimiz hepimizin seks yapmamızı istiyor diyorlar.
Ama biraz düşünürseniz, haftada bir sperm bankasına giden bakir bir erkek üreme konusunda, sürekli seks yapan ama baba olmak istemediği için sürekli korunan ya da kürtaj talep eden bir erkekten çok daha başarılı. Biraz düşünürseniz, doğum kontrolü olmayan üçüncü dünya ülkelerinde alfa ya da beta olmayan ama her biri 8 çocuk sahibi birçok sıradan erkek var. Yani ben bu “biyolojimizin dayatması” argümanını satın almıyorum. Bunda bir miktar gerçeklik var tabii ki yani türümüzü devam ettirme isteğimiz olduğunu biliyoruz. Ama ben burada yine de bir sürü psikolojik şeyin biyoloji diye yutturulduğunu düşünüyorum.
Doğu’daki cinsel arzudan arınmanın süper alfa olduğunu söyleyen bir bakış açısı ile Batı’daki tüm yaşamı seks yapmak etrafında şekillendirmenin süper alfa olduğunu söyleyen iki bakış açışı arasında sıkışıp kalmıştım. Eğer Doğu’daki bu insanlar haklıysa bunun bilimsel bir temeli olmalı, bir süre seks yapmamanın ve cinsel arzudan arınmış olmanın iyi bir şey olduğuna dair bilimsel kanıtlar olmalı diye düşünmeye başladım.
Bilim, cinsel arzudan arınmış insanlarla ilgili ne diyor diye araştırmaya başladım. Seks yapmaktan uzak duran insanların beyinlerinde ne tür değişiklikler oluyor diye araştırdım. Ama bu konuda bir cevap bulamadım. Ama sonra aslında bu konuda gerçekten çok ilginç bir cevap olduğunun farkına vardım.
Seksin bilimine ve seks yaptığımızda ya da yapmadığımızda hangi beyin bölgelerinin etkilendiklerine bakıyordum. Görünen o seks konusunda beynin neredeyse her bölgesi işin içine giriyor. Bu gerçekten de ilginç bir fenomen. Diğer insan fonksiyonlarına baktığımızda, dil, matematik problemleri çözme ve hatta açlık veya susuzluk, ilişkiler oluşturma, görsel bilgiyi işleme, duyguları nerede hissettiğimiz, iradenin geldiği yer, vs., beynin bazı parçalarına indirgendiklerini görüyoruz. Ama seks konusunda beynin neredeyse her bölgesi işin içine giriyor.
Şimdi gelin bu konudaki harika bir incelemeye bakalım. İncelemenin ismi İnsan Cinsel Davranışının Nöroanatomisi ve Fonksiyonu (Neuroanatomy and function of human sexual behavior: A neglected or unknown issue?). Bu incelemede, beynin hangi bölgelerinin işin içinde yer aldığına bakıyorlar ve incelemeye bakarsak ödül sisteminin, talamusun, hipotalamusun, amigdalanın, sepal bölgesinin, prefrontal korteksin, singular korteksin, insulanun, vs. işin içine girdiğini görüyoruz. Tüm duyusal beyin bölgeleri işin içine giriyor. Yani neredeyse tüm beyin ve beynin tüm önemli bölgeleri, seks sırasında işin içinde yer alıyorlar. Bazı kortikal alanlar işin içine giriyor ki serebral korteks bizi insan yapan beyin bölgesi.
Nörotransmiterler konusuna bakarsak, zevkin kimyasalı dopamin, iyi hissetmemize yardımcı olan serotonin, norepinefrin yani adrenalin gibi birçok değişik nörotransmiter de işin içinde. Aslında görünen o ki hemen hepsi işin içinde.
Benim bulmaya çalıştığım ve akılalmaz olan şey de bu. Bir insan bir süre cinsellikten ve şehvetten uzak durduğunda, hangi beyin bölgeleri özgür kalıyor diye araştırıyordum. Görünen o ki hepsi bundan etkileniyor.
O zaman “hey, bu rahiplerin bir bildiği olabilir” demeye başladım. Bu insanların seks ve şehvetten uzak durmanın Süper Güç olduğunu söyleme sebepleri, bunun beynin tüm bölgelerini ve tüm nörotransmiterleri etkileyen tek aksis olması. Bu konuyu biraz daha araştırınca, gerçekten ilginç birkaç araştırma daha buldum.
Seks işinde rol alan birçok beyin bölgesinden üç tanesine değineceğim. İlk bölge amigdala. Amigdala, temel negatif duygularımızı deneyimleyen beyin bölgesi ve aynı zamanda beynin hayatta kalma merkezi. Korku merkezi örneğin. Ormanda bir ayı gördüğümüzde korku tepkisi vermemiz ve kaçmamız amigdala sayesinde oluyor.
Amigdala hayatta kalmak için hayati bir beyin bölgesi ama aynı zamanda çektiğimiz birçok acıdan da amigdala sorumlu. Depresyonda, kaygılı, sınırda kişilik bozukluğu ya da narsist kişilik bozukluğu ve hatta Dikkat Eksikliği ve Hiperaktivite Bozukluğu (DEHB) ya da otizm spektrumu gibi rahatsızlıklara sahip insanlara bakarsanız, hepsinde amigdalada bir çeşit bozukluk, düzensizlik olduğunu görürsünüz.
Örneğin DEHB hastalarında duygusal bozukluk vardır. Duygularını çok daha güçlü hissederler ve onları kontrol altına almaları zordur. Bu, amigdalalarındaki bozuklukla ya da amigalalarının iyi şekilde çalışmaması ile ilgilidir.
Örneğin işin nörobilimine ya da nöropatalojisine bakarsanız, örneğin amigdala bölgeleri zarar görmüş insanların aşırı cinsellik peşinde düştüklerini görürsünüz. Örneğin Kluver-Bucy sendromunda gerçekten aşırı cinsellik peşinde koşma görürsünüz. Bu insanlar gördükleri her şeyi becermeye çalışırlar, her şeye karşı mastürbasyon yaparlar, vs. Şimdi internette herkes aşırı azgın, uçan kuşa bile yürüyorlar, ben de öyleyim falan diyorsanız, bu internetteki sapıklıktan bile beter bir şey.Bu insanlar diğer insanlara sürekli olarak cinsel saldırı gerçekleştirdikleri için hastaneye kapatılan insanlar.
Beyinde gerçekten ilginç bir prensip de karşılıklılık. Yani amigdalayı kısıtladığınızda da cinselliğimiz azalır. Hatta bazı insanlar, manevi deneyimler için amigdalada belli tipte aktiviteler olması gerektiği hipotezini ortaya atıyorlar. Mistikler, azizler ve hatta Dostoyevski gibi çok dindar insanlar, görünen o ki amigalalarında belli aktivitelere sahipler ve bu aktiviteler manevi veya tanrısal deneyimlerle alakalı.
Yani amigdala zarar gördüğünde karşı konulmaz bir cinsellik ile doluyoruz ama amigalamıza ince ayar çektiğimizde (bunun bilimsel bir terim olmadığını biliyorum) ise manevi ve dini deneyimler yaşıyoruz.
Gerçekten ilginç olan bir başka zihin özelliği de, cinsel aktivitenin bastırılmasının, irade tükenmesinin bir numaralı sebebi olması. Kendimizi düzenleme kabiliyetimize bakarsak, bunun bir sınırı olduğunu görürüz. Örneğin gerçekten yoğun bir iş gününden sonra eve geldiğimizde gerçekten yorgun oluruz ve hiçbir şey yapmak istemeyiz. Bir pizza ısmarlarız zira salata yiyecek irademiz kalmamıştır. Duygusal ya da zihinsel olarak tükenmiş hissettiğimizde, irademiz kalmaz.
İşin bilimine baktığınızda, irade tükenmesinin en güçlü nedenlerinden birinin, cinsel düşünceleri ve cinsel aktiviteleri bastırmak olduğunu görürsünüz. NOFAP yapmanın çok zor olmasının nedenlerinden biri de bana göre, tüm bu cinsel düşünce, arzu ve aktivitelerimizi düzenlememizi gerektirmesi. Tüm irademizle NOFAP yapacağız ama altta yatan arzular ve hormonlar hakkında bir şey yapmadığınızdan irade gücü bulamayız. Yani cinsel düşünce ve arzularınızı sürekli düzenlemek zorunda kalırsınız ve bu da iradenizi tüketir.
Klinik çalışmamda gördüğüm bir şey var. İnsanlar sürekli seks yapıyorlar anlamında değil, düşüncelerinin çoğunun azgınlık, şehvet hakkında olması, sürekli seks düşünmeleri anlamında cinsel takıntıya kapıldıklarında, hayatları donuyor. Daha çok araştırma yaptıkça, bu adamların hastalıklı ya da beta olduklarından değil de, beyinlerinin cinsel dürtülerini düzenlemeye çok fazla zaman ve enerji harcamasından ötürü böyle olduklarını anladım. Beyinleri bu işe o kadar çok zaman ve enerji harcıyor ki, hayatlarının başka alanlarında başka şeyler inşaa etmeye yakıt kalmıyor.
İşin ilginci kırmızı hapçılar (Red Pillers) bile bu sorunla karşılaştılar ve “seks ya da cinsellik hakkında endişelenmeyi bırak, kendine odaklan” diyorlar. “Seks hakkında düşünmeyi bırak ve spor salonuna git” diyorlar. “Kariyerine odaklan vs.” diyorlar. “Bunlara odaklan ve çekicilik kendiliğinden gelecek” diyorlar.
Cinsel aktivite ve cinsel düşünceler, çok fazla bastırma gerektiriyorlar ve bu da çok fazla miktarda irade tüketiyor.
Bir sonra odaklanacağımız şey ise serotonin. Serotonin birçok şeyden sorumlu bir nörotransmiter ama beyindeki önemli görevlerinde birisi, memnuniyet, rahatlama ve huzur hissi yaratmak.
Beyinde insanların hissedebileceği iki çeşit zevk ya da pozitif deneyim var. Birincisi dopamin tarafından kontrol ediliyor ve bize heyecan, neşe, adrenalin eğlencesi, vs. veriyor. İkincisi ise serotonin tarafından yönetiliyor ve bize memnuniyet, hoşnutluk veriyor. Huzur içindeyken, rahatlamışken, “mutluyum, eğlenceli hiçbir şey yapmaya ihtiyacım yok çünkü burada su kenarında oturup kitap okuyorum ve hayattan zevk alıyorum” dediğiniz anı serotonin yönetiyor.
Bilimsel olarak bildiğimiz şeylerden biri de, ruh hastalıklarında serotonin sisteminin bir şekilde bozulduğu. Bu teori hala tartışma konusu ama beyinde serotonin iletimini arttıran ilaçların depresyon ve kaygı belirtilerini azalttığını biliyoruz.
Yüksek serotonin seviyelerinin genel olarak sağlıklı olduğunu biliyoruz ama bir insana depresyona ya da kaygıya karşı ilaç verdiğinizde, serotonin iletiminde artışla beraber en çok rastlanan yan etkilerden birinin, anorgazmiya ya da cinsel dürtüde azalma olduğunu biliyoruz. Anorgazmiya, orgazm olamamak demek. Bunun anlamı, SSRIS (serotonin sistemi üzerinde çalışan antidepresan ilaçlar) kullanan insanların erekte olabilirler ya da cinsel olarak uyarılabilirler ama orgazm olamazlar. Bunun yanında cinsel olarak uyarılmalarında da azalma olur.
Burada da çok ilginç bir şey görüyoruz. İnsanların serotonin seviyelerini arttırdığınızda, teorik olarak daha fazla memnuniyet ve huzur içinde oluyorlar ama seks yapmaları zorlaşıyor. Bu ilginç zira hayatta seks ile zıt istikamette ilişki içinde olan birçok sağlıklı ve optimal fonksiyon var. Ne kadar şehvet içinde olursanız, cinsel dürtülerinizi o kadar çok bastırmanız gerekir ve o kadar daha az iradeniz olur ve o kadar az üretken olursunuz.Ne kadar çok memnuniyet içinde olursanız, daha az şehvetli olursunuz. Kendi ruhani deneyimime bakarak bunun doğru olduğunu söyleyebilirim.
Son olarak da, kendi duygusal düzenlememiz ve aşırı şehvet arasında bir ilişki var. Duygusal düzenlemeniz ne kadar bozuksa, o kadar şehvetli olursunuz. Duygusal düzenlemeniz ne kadar iyi olursa, o kadar maneviyata yatkın olursunuz.
Peki Dr. K, bu konuda ne yapabiliriz? Şehvetten arınmamız mı gerekiyor?
Bu konuda size bir hikaye anlatacağım. Bir zamanlar bir rahip varmış. Bu rahip meditasyon yaparken odada bir fare olduğunu fark etmiş. Rahip meditasyon yaparken, rahip uyuyor varsayıp odada dolanıp duruyormuş.
Rahip bir arkadaşına danışmış. Arkadaşı “merak etme, bir kedi al ve problemin çözülsün” demiş. Rahip bu çok iyi bir fikir demiş ve bir kedi almış. Ama sonra bu kediyi beslemesi gerektiğini anlamış ve arkadaşına gidip kediyi nasıl besleyeceğini sormuş. Arkadaşı “bir inek al, sütünü sağ, kediyi beslersin” demiş. “Hem senin de içecek sütün olur” diye eklemiş.
Rahip bu çok iyi fikir demiş ve bir inek almış. Ama kısa süre sonra ineği de beslemesi gerektiğini anlamış. Arkadaşına sormuş ve arkadaşı da “merak etme, sen ulvi birisin ve ben sana inek için ot ekebileceğin bir tarla vereceğim” demiş.
Rahip tarlaya ot ekmiş ve inek tarlada otlamaya başlamış. Ama rahip ot ekip bakmanın çok fazla emek gerektirdiğini görünce arkadaşına gitmiş ve şimdi ne yapacağım diye sormuş. Arkadaşı da “merak etme çözüm basit demiş. Evlen, çocuk yap ve çocukların tarlayı eker biçer”. Rahip de iyi fikir diyerek evlenmiş.
Bu hikayeyi seviyorum zira seks konusunda yaptığımız şeye benziyor. İnsanlar ortalama 3-7 dakika arası seks yapıyorlar. Buna ön sevişmeyi de ekle 10-30 dakika. Eğer hiç seks yapmayan bakir bir erkekseniz, tek yaptığınız bir buçuk saat porno izlemek ise bu size garip gelebilir ama seks yapan insanlar bu rakamları anlayacaklardır.
Aynı zamanda çoğu insan haftada bir iki kere seks yapıyor. Toplumumuzdaki sorun da şu. Sayıları arttıralım ve haftada 3 kere seks yapıldığını ve seksin ortalamada 21 dakika sürdüğünü varsayalım. Bu haftada 1 saat eder. Haftada bir saatlik zevk için inşaa ettiğimiz şeye bakar mısınız? Haftada sadece bir saatlik şeye özdeğerimizi bağlıyoruz, o şeye göre kariyerimizi, saç şeklimizi, giyim tarzımızı şekillendiriyoruz. Rahip ve fare hikayesindeki gibi haftada 63 dakikalık bir aktivite etrafında tüm hayatımızı inşaa ediyoruz. Bu şeyi takıntı yapıyoruz. Bazı hastalarım seks yapamadıkları için intihare meyilliydiler.
Peki bunun sizin için anlamı ne? Sizinle çok ilginç bir bakış açısı paylaşmak istiyorum. Seks ile kafayı bozmuş insanlar 6 haneli rakamlarda para kazanacağım, 185 boyum olmalı, 20 santim şeyim olmalı, kaslarım çok iyi olmalı, vs. ki istediğim kadar seks yapabileyim gibi şeyler söylüyorlar. Hayatınızın geri kalanını bu hedef için harcıyorsunuz ki bence buna değmez. Tamam belki biyolojik zorunluluk açısından değer diyorsunuz ama ben sizinle Doğu kaynaklı ilginç bir perspektif paylaşacağım. Bu da şehvetsizlik.
Özgürlük ve güç ister misiniz? Bunu sorduğum birçok insanın cevabı evet. Peki neden? Neden özgürlük istiyorsun? “Çünkü dışsal kısıtlamalar altında olmak istemiyorum”. “İşe gitmek istemiyorum”. “Sonsuz para istiyorum”. Peki bunu neden istiyorsun diye devam ettiğimizde, eninde sonunda “içsel arzularımı tatmin edebilmek için” noktasına geliyoruz. “Eğer dışsal kısıtlarım olmasa, içsel arzularımı istediğim kadar tatmin edebilirim, istediğim şeyi yapabilirim”.
Ama ne hissediyorsanız onu yapmaya kapılırsanız, başka tip bir zincire bağlanıyorsunuz ve bu da özgürlük değil. Sonsuz miktarda param varsa ama tek yaptığım gün boyu uyuşturucu çekmek, sağlıksız yemekler yemek, fahişeler kiralamak ya da fahişe bile kiralamasam, kadınlarla seks için onları birinci sınıfta uçursam ne olacak? Kadınlarla yatmak için birinci sınıf uçak bileti almak destansı bir şey ve bunu yapan danışanlarım oldu. Büyük finans kuruluşunda çalışanlar ki hayatları tam bir dağınıklık içinde oluyor. Ünlüler ve ayrıcalıklı insanlara bakabilirsiniz, birçoğunun hayatı darmadağın.
Rahiplerin farkına vardıkları şey, tüm dışsal kısıtlamalardan özgür olsanız bile, tüm içsel dürtülerinizin kölesi olursunuz. 5000 Dolarlık Espresso makinem olsa ve sürekli olarak bundan kahve içtiğimi söyleyip dursam? Bu tip şeyler sizi mutluluğa götürmez.
Böyle şeylerin peşinde koşmayın demiyorum. Böyle lükslerin peşinde koşmanın doğru olduğunu düşünüyorum. Eğer yapabiliyorsanız 5000 Dolarlık Espresso makinesi alın ve hatta tek fincanı 5000 Dolar olan kahve de alın için. Sonra 2 Dolarlık kahve de alın için ve aradaki farkı görün. Evet doğru tahmin ettiniz, ben bu ikisini de yaptım.
Rahipler, içsel benliğimizin zincirlerinin, acı çekmemizin kaynağı olduğunu fark ettiler. Eğer gerçekten özgür olmak istiyorsanız, gerçekten özgür olmamız gereken şeyler dışsal şeyler değil, içsel şeyler.
Daha pratik açıdan bakarsak, eğer seks konusunda takıntı yapmayı bırakırsak, beynimizin başka birçok şeyi yapabileceği beyin kaynaklarını serbest bırakıyoruz. Hepiniz rahip olun demiyorum. Seksten ve evlilikten elinizi ayağınızı çekin demiyorum. Ama paradoksal olarak, bunu yapmak bana uzun süreli partnerimi bulmam konusunda çok yardımcı oldu. Birgün seksten elimi ayağımı çekiyorum dedim ve çok güzel bir şey oldu. Bunu yaptığımda, ben ruhani bir alfa olacağım, artık rahip oldum dediğimde, tüm etkileşimlerim değişti. Kadınlarla ya da genel olarak insanlarla etkileşime girdiğimde, bu insan benden hoşlanacak mı yoksa hoşlanmayacak mı derdi ortadan kalktı. Herhangi bir şehvet hissi olmadan bu insanla oturduğumda, “burada sadece oturacağım ve bu kadınla oturmanın keyfini çıkaracağım” dedim. Ya da “bu insan benden daha yakışıklı, o daha alfa ben daha betayım” gibi düşüncelerden arındım. Bir erkekle muhabbet ettiğimde artık bir rekabet hissi kalmadı, sadece muhabbetin keyfine vardım. Mesela bir arkadaş ile oturuyoruz ve güzel bir kız geliyor diyelim. Birden gizli veya açık bir rekabete giriyoruz. Tüm bu saçmalıklardan kurtuldum.
Tüm bu şeyler hakkında sürekli olarak endişelenmeyi bırakın. Seks hakkında düşünmediğiniz, bu insan benim hakkında ne düşünüyor diye düşünmediğiniz zaman hayatınızın nasıl olacağını hayal edin. Neler başarabileceğinizi hayal edin? Bunun yerine tüm hayatımızı, tüm kimlik hissimizi bunlara göre şekillendiriyoruz. Birçok insan çok para kazanayım, çok kadınla yatayım derken kalp krizi geçirip ölüyor. Hayatınızın çok büyük bir kısmını, haftada 1 saat için harcıyorsunuz.
Bu konuda bir düşünün. Seks yapmayı bırakın demiyorum. Konu bu değil. Sadece toplumun sizi nasıl koşullandırdığını, hayatınızın nasıl olmasını istediğinizi düşünün. Ve eğer tüm o saçmalıklardan özgür olmak istiyorsanız, potansiyelinize ulaşmak istiyorsanız, brahmacharya* tarafına doğru bir adım atın diyorum.
(*) Brahmacharya Türkçe’ye “ilahi olana, kutsal olana götüren davranış, yol” olarak çevrilebilir. Ama buradaki anlamını dini değil de ‘enerjinin doğru kullanımı’ olarak görmelisiniz. Enerjimizi gerçekte nasıl kullandığımızı ve yönlendirdiğimizi düşünmemiz ve bu konuda daha bilinçli olmamız anlamında.
Çeviri: Virgins are actually the ultimate Chads
Daha geçenlerde bir çocuk aynısını sordu. Adamın Instasına baktım adam normalin üstünde yakışıklı. Kız bir yerde “çok çirkinsin, götüm gibisin” gibi bir şey demiş. Bu arkadaş da fena bozulmuş. Azıcık mantıklı düşün dedim. Normal kadınlar seni beğenmezse bile suratına böyle bir şey söyler mi? Ya da suratına ne diyorlar. “İlgilenmiyorum”, “elektrik alamadım”, “enerjimiz uymadı”, zart zurt. Medeni olan, sağlıklı bir ruha sahip olan biri böyle der.
Siz çok çirkin bir kızın suratına sosyal medyada çok çirkinsin, götüm gibisin diyor musunuz (ruh hastası olanlarınız diyordur)? Bu kadınlar ruhsal problemli ya da bir şekilde problemli insanlar. Toplumda oranları düşük ama dediğim gibi size dönüş yapan kızlar içinde oranları çok yüksek olacak. Belki de bu yüzden sosyal medya devrinden beridir kızların egoları tavan, egolarından geçilmiyor diye bir izlenim var.
Sosyal medyada ya da buluşma uygulamalarında bu kadınlara daha sık rastlayacağınızı ve normal hayatta karşılaşsanız söyleyemeyecekleri şeyleri, korkak olduklarından sanalın güvenli ortamında yüzünüze söyleyeceklerini bilin, böyle insanlarla daha sık iletişime geçmeyi bekleyin. Bunu üstünüze alınmayın. Moralinizi bozmayın. Anında çıkarın, engelleyin. Ben buna bir laf sokmasam rahat etmem diyorsanız, hak etse de zavallı bir ruh hastasına bir de neden siz vuracaksınız bilmem ama, laf dalaşına girmeyin. Unutmayın, narsist insanlara koyan bir şey söylediğinizde, bu insanlar dünya yıkılsa zerre etkilenmemiş gibi davranırlar, ama sizin görmeyeceğiniz yerde hırslarından duvarları yumruklarlar. Zira normal insana bir koyan bunlara 10 koyar ama bu insanlar dışarı yansıtmamayı öğrenmişlerdir.
Konuştuğum arkadaş sen karşılaştın mı diye sormuştu. Evet karşılaştım ve herkes karşılaşır, karşılaşabilir. Ama bazı erkekler daha çok “karşılaşırlar”. Neden? Bu insanlar sinek gibidir, çorbada gördün mü miden bulanır, 5-10 saniye kötü hissedebilirsin ama çorbayı döktükten sonra unutursun. Birçoğunuzun az çok özgüveni ve özdeğeri olduğundan bu konuşmanıza da yansır ve bu tür saldırgan arızalar size saldırırlarsa ağızlarının payını alacaklar korkusu ile size saldırmamayı tercih edebilirler (yine de saldıran çoktur). Bu durumda bu insanlar genelde birden, sebepsiz yere kaybolurlar. Ama konuşmanızdan özdeğer veya özgüven eksikliği sezerlerse (sizi ufak ufak deneyerek bunu anlamaya çalışırlar), iyi bir av buldum diye saldırırlar.
Bakın gerçekten çirkin de olabilirsiniz, başka eksikleriniz de olabilir. Ama bunu direkt duyduğunuzda, karşınızdaki kadın medeniyet yoksunu bir mahalle karısı ağzına büründüğünde, bunun sizin eksiğinizle direkt bir alakası yok. Onun ruh hastalığı ile alakası var. Üstünüze alınmayın.
Bana sorularınızı uygun yazı altında sorabilirsiniz, benimle görüşme ayarlayabilirsiniz ya da kaynak kitaplarımıza ve kitap setlerimize bakabilirsiniz.