Merhaba millet ben Mr. Deer, daha önceki yazılarımdan veya videolarım dan beni fazlası ile tanıyorsunuz veya tanımaya başlayacaksınız. Bu sefer konumuz kitaplar. Kadın- Erkek İlişkilerine meraklı dostlarımın mutlaka okuması gereken bir liste.Yeni başlayan dostlarım içinde özel bir sıraya dizdim.
Listedeki kitaplar; Kırmızı Hap ‘ın Oyun kısmı diye adlandırılan Kadın- Erkek İlişkileri konusunda yol gösterici olurken, insanlarla konuşacak konu bulma konusunda ve genel kültür konusunda fayda sağlayacaktır.
Video ‘da kitapların sizlere ne katabileceğine ve benim hayatıma neler kattıkları konusuna kısaca bahsettim. Bu kitaplar benim kitaplığımın en değerli parçaları. Bu liste deki kitapları her yıl en az bir kere okurum ve hem günlük yaşamım daki sohbetlerimde hem de verdiğim eğitim ve seminerlerde mutlaka alıntılarım.
Merhaba millet ben Mr. Deer, daha önceki yazılarımdan veya videolarım dan beni fazlası ile tanıyorsunuz veya tanımaya başlayacaksınız. Daha önceki ürettiğim içeriklerden biraz daha farklı bir konu ile sizler leyim. Bu seferki konumuz Kişisel Bakımın olmazsa olmazı ”Diş ve Ağız” bakımı.
Sosyal Hayatta ve İlişki konularında başarılı bir insan olmak istiyorsak; ilk önce kendimize saygı duymalıyız. Unutmamalıyız ki kendine saygı duymayan birisine hiç kimse saygı duymaz. Bunları söyleme nedenim biraz dan okuyacaklarınızı ve alttaki videoyu izlerken konunun ne kadar önemli olduğunu hatırlamanız için.
Bana gelen soruların yanı sıra Kırmızı Hap takipçilerinin olduğu sosyal gruplarda sıkça ağız ve diş bakımı konusunda insanların sorunları olduğunu fark ettim. Ya görmezden geliyorlar yada bir türlü düzenli bir bakım periyotu oluşturmadıklarından şikayetçiler. Ağız Bakımı hem sağlığımız hem de insanlarla her türlü etkileşimlerimizde büyük bir öneme sahip. Sağlık yönünü eğitim hayatımızın ilk basamağı ana okulundandan bu yana duyuyoruz. O kadar duymamıza rağmen hale sıkıntı yaşıyorsak, birde madalyonun diğer yüzüne bakmalıyız diye düşündüm. Bu video da olayın sağlık yönü için bir kaç taktik verirken, asıl çalışma konumla ilgili olan Toplumsal ve Flört konularına etkisine dikkat çekmeyi ve siz dostlarımda bir farkındalık oluşturmayı hedefledim. İyi Seyirler!
Merhaba millet ben Mr. Deer, daha önceki yazılarımdan veya videolarım dan beni fazlası ile tanıyorsunuz veya tanımaya başlayacaksınız. İnfield videosu, sahada PUA veya Daygame oyuncularının kızlarla tanışma ve baştan çıkarmalarını gözler önüne seren videolardır. Bir çok dostumun bildiği üzere ben uzun süredir bu konularla ilgileniyorum, online içerik üretiyorum ve eğitimler veriyorum.
Bu video da sokakta kızları durduruyorum (diğer İnfield videom) ve eğlenceli bir iletişim başlatıp daha sonra buluşmak için numaralarını alıyorum. Kızlarla konuşurken kullandığım tekniklere oyun (game), durdurup numaralarını almama Daygame(gündüz oyunu) deniyor. Genelde YouTube da ”kız tavlama” diye aratırsanız bir dünya video gelir önünüze, infield videoları ile bunları birbirinden ayıran şey ise; genelde insanlar içerik çıksın diye ya kurgu bir tiyatro sergiliyorlar yada sosyal deney adı altında çekiyorlar ama infield videoları; PUA veya Daygame konusunda bilgi sahibi yada benim gibi hatırı sayılır tecrübeye sahip insanlar tarafından çekiliyor. Aslında tam olarak farklarını anlamak isterseniz daha önce yayımladığım Çekici Erkeğin Sırları Serisi adlı yazıma bakabilirsiniz, orada özellikle beden dili ile alakalı olan video da karşı tarafa muhtaç bir görüntü verebilecek hareketlerden bahsediyorum ve dikkatli bakarsanız kurgu olan videolarda bu muhtaçlık harekelerini sergilerler çünkü gerçekten bir kızla nasıl konuşmaları gerektiğini bilmezler onlar sadece -miş gibi yaparlar. Ne demek istediğimi birazdan anlayacaksınız, iyi seyirler.
Merhaba Mahmut Abi ve Değerli Blog sakinleri, Ben Mr. Deer. Bu sefer Reel hayatta kendini geliştirmek isteyen dostlarım için yeni bir kişisel konusu ile karşınızdayım. Bu video serisi ile Çekici Erkeğin 6 temel özelliğini ve bu özelliklerle bağlantılı olan diğer önemli özellikleri de sizlere sunarken, örnekler ile daha anlaşılır bir biçimde anlatıyorum. İyi seyirler.
Flört ettiğim kişi/eski sevgilim/sevgilim beni engelledi, ne yapmalıyım?
Ayrıntıya girmeden önce kısa cevabı hemen vereyim:
Sizi engelledi ise bu engeli aşmaya çalışmayın!
Bu kişi sizi bir iki kanaldan engellediyse sizi ENGELLEMİŞTİR! Başka kanallar açık olsa bile. “Whatsapp’da instadan engelliyim ama Facebook açık oradan yazayım” demek, kapıyı pencereyi kilitledi ama bacadan gireyim demek gibidir.
Sizi engelleyen birine ulaşmaya çalışmayın! Özellikle sanal ulaşım yollarından tamamen engellendiyseniz, malum kişi ile konuşmak için evine ya da iş yerine gitmeyin!
Durumunuzu anlıyorum. Başınıza böyle bir şey geldiğinde duygularınızın esiri olursunuz ve hemen bir şey yapmanız gerektiği konusunda aşırı bir kaygı tüm benliğinizi sarar. Malum kişiyi tamamen kaybettiğiniz ve eğer şimdi bir şey yapmazsanız onun sizden sonsuza kadar uzaklaşacağı fikri zihninizi esir alır. Hemen bir şey yapma ihtiyacı hissedersiniz. Onunla hemen şimdi konuşmanız gerektiğini düşünürsünüz. Ve eğer onunla sosyal medyadan ya da telefonla konuşamıyorsanız aklınıza onun evine veya iş yerine gitmek gelebilir.
Fakat eğer bu düşüncelere yenilip malum kişinin kapısında biterseniz, onun size karşı öfke ve hatta tiksinti duymasına neden olabilirsiniz. Bazı durumlarda sizi polis çağırmakla tehdit edebilir hatta size karşı şiddete başvurabilir.
Neden?
Her şeyden önce sizi engelleyene ulaşmaya çalışırsanız, bu sizi insanların peşinde koşan ezik bir kaybeden gibi gösterecek. Karşınızdaki size beni rahat bırak deyip azıcık nefes bile alamıyor. Karşınızdaki kim olursa olsun sizi böyle ezik biri olarak görmesini istemezsiniz. Karşınızdaki kim olursa olsun sizin kendini kontrol edemeyen, zayıf ve başkalarına saygısı olamayacak kadar kendisine saygısı olmayan biri olarak görmesini istemezsiniz. AMA DAHA ÖNEMLİSİ siz kendinizi böyle kontrolsüz, zayıf ve ve başkalarına saygısı olamayacak kadar kendisine saygısı olmayan biri olarak görmek istemezsiniz.
Malum kişi sizi engellediğinde bu engelin etrafından dolaşmak için e-posta göndermek, el yazısı mektup yazmak, araya birini koyup ona ulaşmaya çalışmak veya fiziksel olarak onunla konuşmaya çalışmak kesinlikle yapmamanız gereken şeyler. Zira sizi engellemesinin amacı, sizin onunla irtibata geçmenizi engellemek. Sizi engellemesi, “bana ulaşma seninle görüşmek istemiyorum” demek. Bu engeli aşmak malum kişinin size olan saygısını daha da azaltacak. Ayrıca böyle ezik ve muhtaç davranmak sizi daha da itici yapacağı için malum kişinin içinde hala bir miktar ilgi varsa bile bu ilgi de ciddi oranda azalacak.
Neden engellendiniz?
Çoğu insan fazla peşinden koştuğu, hayırdan anlamadığı, karşısındakini bunalttığı için engellenir. Bu durumda engeli aşmaya çalışmanın ne kadar aptalca olduğunu tahmin edebilirsiniz.
Delilik, aynı şeyi yapıp durmaya devam edip farklı sonuçlar beklemektir. – Albert Einstein
Engellenme nedeniniz malum kişinin acı çekmesi de olabilir. Mesela eski sevgilinizdir ve ayrılık acısı çekiyordur.
“Eğer durum buysa, bunu düzeltmek kolay. Ona ulaşayım ve acısını hafifleteyim.”
HAYIR!
Eğer sosyal medyada veya mesajlaşma uygulamasında sizi çevrimiçi görmek onun canını acıtıyorsa, artık sizin hayatınızda olmadığınız gerçeği de onun canını acıtacak. Sizi engellemek bu acıyı dindirmeyecek. Ve eğer siz engellendiğinizin farkına varsanız bile ona ulaşmazsanız, ayrılık acısını daha da şiddetli hissetmeye başlayacak. Ayrılığın bedelini daha da şiddetli hissetmeye başlayacak. Bu nedenle ONA ULAŞMAYA KALKMAYIN! Ona ayrılık acısını yaşama fırsatını verin. Bu sizin için iyi bir şey.
Malum kişi sizi ona başka yollardan ulaşmanız için engellemiş olabilir, sizin üzülmemeniz için sizi engellemiş olabilir, size ders vermeye çalışıyor olabilir, vs. vs.
Aslına bakarsanız engelin nedeni sizin için bir iki istisnai durum hariç önemli değil. Siz, sizi engelleyene ulaşmayın.
Engellemelerin Birçoğu Geçicidir.
Eğer siz engeli aşmaya çalışmazsanız, engel sıklıkla geçici bir şeydir. Malum kişi engeli aşırı tepki verdiğini ya da fazla ileri gittiğini düşünerek geri kaldırabilir. Bir hareketinizi daha sonra yeniden düşünüp ondan pişman olabilirsiniz. Özellikle karşınızdaki kişiyi yanlış değerlendirdiğinizi düşünürseniz. Eğer malum kişi sizi engellediğinde ona ulaşmak için harekete geçmezseniz, ona istediği uzaklaşmayı verirseniz, bu durumda ona ve kendinize gerçeklikle bağı sağlam ve duygusal olarak güçlü biri olduğunuzu gösterirsiniz.
Gerçeklikle bağı kopuk ve duygusal olarak zayıf bir insan, engelleme ile karşılaşsa bile, genellikle kapıyı yumruklamaya ve beni içeri al diye yalvarmaya devam eder. Karşısındaki “şu an seninle konuşmak istemiyorum” dese de “hayır, beni içeri alacaksın” diye bağırır ve kapıyı yumruklamaya devam eder. Böyle davranmak çok itici ve zayıflık göstergesi. Aynı zamanda gerçekten de rahatsız edici.
Sırf bu ısrarcılık, hayırdan anlamama, engellensen bile kapıyı yumruklama yüzünden, karşınıdaki sizi geri dönüşsüz silebilir. Kim gerçeklikten kopuk ve yapışkan birini hayatında ister ki? Kim gerçeklikten kopuk ve yapışkan biri olmak ister ki?
Yapışkan, kendini zorla kabul ettirmeye çalışan insan zayıf ve iticidir. Mesafesini koruyan, karşısındakine yapışmayan ve onun sınırlarını ihlal etmeye gerek kalmayacak şekilde kendine güvenen ve istenmediği halde başkasının peşinde koşmak zorunda hissetmeyen insan ise çekicidir.
Eğer engellendiğinizde engel kalkana kadar malum kişiye ulaşmazsanız bu sizin olgunluğunuzu ve kendine güveninizi yansıtır. Engeli aşmaya çalışmazsanız, ondan uzak durabilmeyi başarırsanız, onun saygısını ve ilgisini çekersiniz. Kendi özsaygınızı güçlendirirsiniz. Bu da sizi daha çekici biri yapar.
Siz bu olaya böyle bakmamış olabilirsiniz ama filmlerden öğrendiğiniz şekilde yapışmak tacizcilik ve yapışkanlık olarak görünür. Filmlerde romantik bir şey gibi yutturulmaya çalışılsa da acınası bir şeydir. Kendinizi zorla kabul ettirmeye çalışmak, zorla konuşmaya çalışmak, kapılar yüzünüze kapanınca bacadan girmeye çalışmak çok itici bir şey.
Duygularınızın ve muhtaçlığınızın üzerine çıkıp mantığınızı kullanabilmeniz ve kısa süreli korku ve güvensizliklerinizin esiri olmak yerine uzun vadeli düşünüp hareket etmeniz sizin lehinize harikalar yaratabilir.
Engelleyen Eski Sevgiliye Ulaşmanın Tek Bahanesi
Engeli aşmanızı gerektirecek tek bir bahane var : Eğer malum kişi sizi yapmadığınız bir şey için engellediyse, ona ulaşıp olayı anlatabilirsiniz. Örneğin malum kişi sizin onu aldattığınızı sanıyor ama siz böyle bir şey yapmadınız. Ya da başka bir iftiraya maruz kaldınız. Ya da dediğiniz bir şeyi tamamen yanlış anladı. Bu durumda ona başka yollardan ulaşıp olayın aslını açıklamalısınız. Fakat bu durumda bile engellenir engellenmez ona ulaşmaya çalışmayın. Ona birkaç gün süre verin ve sinirinin soğumasını bekleyin.
Engel Sizin İçin Bir Testtir
Malum kişi sizi engellerse, olaya şöyle bakmanızı tavsiye edeceğim. Bu sizin için bir test. Bu test sizin aslında olgun, kendine güvenen, kendine saygısı olan, duygularını kontrol edebilen ve kendi hayatına devam edebilen güçlü bir insan olduğunuzu gösterme fırsatı. Malum kişiye gösterme fırsatı tamam AMA ASIL KENDİNİZE GÖSTERME FIRSATI!
DAHA DA İYİSİ, zihin ve duygular davranışları takip edeceği için, eğer engeli aşmaya çalışmazsanız bu test sizin daha olgun, daha kendine güvenen, daha kendine saygısı olan, daha duygularını kontrol edebilen ve kendi hayatına devam edebilen daha güçlü bir insan olmanızı sağlayacak!
Yani engel sizin kendinize ve dünyaya çekici ve arzu edilir bir insanın özelliklerine sahip olduğunuzu göstermeniz için bir test ve arzu edilir bir insanın özelliklerine sahip olmanız için bir egzersiz.
Karşınızdaki sizi test etmek için sizi engelliyor demiyorum. Muhtemelen böyle bir şey aklından bile geçmiyor. Aslına bakarsanız eğer bilinçli bir şekilde sizi engelleyerek test etmeye çalışıyorsa bu gerçekten hastalıklı bir şey ve onu neden istediğinizi ciddi ciddi düşünüp onu bırakmanın daha iyi bir fikir olabileceğini değerlendirmenizi tavsiye ederim.
Ama siz engellendiğiniz süreçte ona ulaşmaya çalışmaz ve kendi hayatınıza bakarsanız, malum kişi geriye dönüp baktığında sizin kendinizi ispatladığınızı görecek. Bu ise size olan saygısını arttıracak ama daha önemlisi sizi daha çekici ve arzu edilir bulacaktır. Bu sıklıkla, malum kişinin sizi araması ile sonuçlanır.
Merhaba Mahmut Abi ve Değerli Blog sakinleri, Ben Mr. Deer. Yeni bir Pick-Up (Pua) İnfield videosu ile karşınızdayım. Mart aylarının başında İstanbul’da kanat arkadaşım (Puya) ile birlikte yolda gördüğümüz iki kızı durdurup eğlenceli bir sohbet başlatıp (set açmak) sonrasında hedefimdeki hatunla aramdaki fiziksel yakınlığı artırmam ile alakalı olayın video kaydını sizlere sunuyorum. Video da sadece hatunlar ile aramızda olanları izlemeyeceksiniz yanı sıra o an kullandığımız her türlü beden dilinden tutunda konuştuğumuz konuları dinleyip mantığını öğreneceksiniz.
Bu video ile inanıyorum ki ”bu iş Avrupa da kolay, bizim ülkede ki hatunlar kezban” vs gibi kısıtlı inançlarımızı beraber yıkmış olacağız. Önemli olan iletişimde altyapıyı kurabilmek sonrasında Özgüven ve Cesareti birleştirerek yeni tanıştığımız Hatunlar ile ”Flört” (ki bu kelime bende kusma istediğimi uyandırır) dönemi yaşamadan istediğimiz yakınlığı herhangi bir yerde ve anda kurmamızı sağlayabiliriz. Biliyorum bu video yayınlandığı günlerde dünyayı saran bir salgın hastalık (COVID-19) ile karşı karşıyayız ve yeni insanlarla tanışmaya fırsatımız yok ve olsa dahi (alışveriş yaparken vs) dikkatli olmamız gerektiğini unutmayalım. İyi seyirler ve iyi oyunlar.
Merhaba Mahmut Abi ve Değerli Blog sakinleri, Ben Mr. Deer. Yeni bir psikoloji konusu ile karşınızdayım. Başarıya giden yolda kendi kendimizi engellediğimiz iki düşünce ögesinden bahsettim ”Bahaneler ve Kısıtlı İnançlar”. Sonrasında potansiyel imkanlarımızı kullanmaktan söz ettim.
Bahaneler, Konfor alanından çıkmadığımız zamanlarda kendimizi rahatlatmak için ortaya koyduğumuz sahte nedenler/sebepler dir. Eğer başarıya ulaşmak istiyorsak bahaneleri bir kenara koymalı ve kendimizi zorlamalıyız. Ama bu noktada seçimlerimizi yanlış yaptıysak eğer kendimizi boş yere yıpratmış oluruz. Kendimize bir makine gibi bakarak kör bir şekilde zorlamamalıyız kendimize karşı merhametli olmalıyız. Sorunun kaynağına inmeli ve nerede yanlış olduğunu tahlil etmeliyiz.
Kısıtlı İnançlar, bahanelerin ikiz kardeşi gibidir. Çoğu zaman bahaneler ve kısıtlı inançlar tanımsal olarak karıştırılırlar. Kısıtlı inançlar, bizim mevcut potansiyellerimizi kullanmamızı kendi kendimize engellememizi sağlayan düşüncelerdir. Daha anlaşılır olması için sizlere şöyle bir soru yönelteyim; hayatınız boyunca hiç daha önce tecrübe etmediğiniz bir işe başlamadan önce sonun olumsuz sonuçlanacağının tahmininde bulunup, o işten vazgeçtiğiniz oldu mu. Sorun şu ki daha önce tecrübe etmediğimiz bir işe başlamadan sonun nasıl sonuçlanacağını tahmin edebilmemiz zordur ve çoğu zaman fırsatları kaçırmamıza sebebiyet verirler. Örneğin çok kez duyduğum şeylerden bir kaç tanesi; ”benim boyum kısa, zengin değilim, yakışıklı değilim bu yüzden kadınlarla başarılı olamam” ya da ”tanımadığım bir kadına yaklaşmam beni sapık olarak gösterebilir”. Bu vermiş olduğum örnekler size tanıdık gelmiştir. Daha önce hiç önce hiç kadınlara yaklaşmamışsan ne tepki alacağını nereden bilebilirsin ki. Daha fazla örnekten videoda bahsettim.
Kendimize şunu soralım ”elimizdeki kaynakları doğru kullanabiliyor muyuz”. Aslında hayatımızdaki bir çok problemi basitçe çözebilecekken çoğu zaman o kadar fazla mükemmel yapmaya odaklanıyoruz ki en basit temelleri bile atma fırsatlarını kaçırabiliyoruz. Bununla alakalı örnekleri videoda detaylıca inceledim.
Üst tarafta ufak bir bilgilendirme yapmaya çalıştım konu ile alakalı, umarım videoyu beğenirsiniz. İyi seyirler.
Merhaba Mahmut Abi ve Değerli Blog sakinleri, Ben Mr. Deer. Bir süredir eğitimler,iş ve aile gibi konularla ilgilenirken ortalıkta yoktum. Alışılmış yayınlarımdan farklı olarak bu sefer insan psikolojisi üzerine bir konu ile karşınızdayım. Hayatımızın bir çok noktasında bizi yapmamız gereken işlerden geri koyan, ilerlememizi engelleyen, bahanelerimizin en büyük kayaklarından biri olan ”Konfor Alanı”.
Konfor Alanı, sadece belirli bir yer değildir. Bir zamandır aralığıdır,evredir, dönemdir. Her şeyi kontrol edebiliyorum, her şeye aşinayım, yeni bir şeye ihtiyacım yok, bildiğim şeyler en doğru şeyler ben bunları yapmaya devam edeyim, çevremdeki üç-beş insan bana yeter yeni birilerini tanımama gerek yok, ilişkim iyi kötü yürüyor arada da sevgilimin gönlü olursa cinsellikte görüyoruz yeter neden gidip yeni birini tanımaya çalışayım, hem yenisi daha mı iyi olacak vb gibi düşünüp öylece yerimizde sayarız ve hayat akıp gider. Değişmeyen ve gelişmeyen alışkanlıklarımız ve rutinlerimiz de bunlara dahildir.
Video da alışılmış şeylerden; konfor alnı nedir, nasıl çıkılır gibi şeylerin yanı sıra konfor alanını kasıtlı olarak baltalamaktan da bahsettim. Konfor alanını baltalamak dediğim şey;
YouTube da yada interette ”konfor alanı” başlıklı kısa bir araştırma yaptığımızda karşımıza çıkan içeriklerde sadece konfor alanın ne oldu, zararları ve nasıl çıkılacağı üzerine bilgiler içeriyor. Gözden kaçan bir nokta olduğunu düşünüyorum. Konfor alanından öyle yada böyle çıkarsın, adımlar atarsın bir şeyler için çabalarsın ama eninde sonunda bir çoğumuz konfor alanına geri döneriz. Çünkü konfor alanın kalıntıları hala üzerimizdedir. Hayatımızın akışındaki şeyler yine bize konfor alanımızı hatırlatacaktır. Evden çıkıp insanlarla tanışmaya gittiğimizde, evet konfor alanımızdan çıkarız ama oyun konsolunu kaldırmadıkça yada Pc deki (yada telefondaki) oyunu silmedikçe eve dönüşte değerli vaktimizi onların başında boşa harcamaktan geri koyamayız. Sigarayı bıraktıktan sonra evde ki boş kutuları çöpe atmadıkça, küllükleri ve çakmakları yok etmedikçe sürekli aklımıza gelir ve yine içmeye devam edebiliriz. Ailemiz veya çevremizdeki insanlar gelişimimize engel oluyorlarsa (özellikle psikolojik olarak ) bir şekilde onların yanından uzaklaşmamız gerekir. Yani kısacası konfor alanımızdan çıkarken baştan geri dönmemizi engelleyecek adımları atmalıyız. Bu konfor alanımızı baltalama olayı farklı alanlarda da işimize yaramaktadır. Mesela zamanında benimde yaşadığım ve sürekli insanların bana yöneltiği bir soruyu ele alalım ”bir şeyler yapmak istiyorum ama ilk adımı atacak enerjim yok”. Benim bu konuya bakış açım, fazla rutin giden hayatın vermiş olduğu monotonluk ve bıkkınlık hissidir. Hayatımızda yapacağımız ufak değişimler, rutinlerimiz in dışına çıkmamıza ve monotonluk hissinin azalmasına yardımcı olacaktır. Mesela gidip özenle seçilip alınan bir kıyafet veya giyim-kuşam, saç-sakal tarzında ufak değişimler yapmak istediğimiz enerjiye ulaşmamızı sağlayacaktır. Tabi ben ufak değişimlerin yanı sıra büyük değişimler yapmanın daha sarsıcı olmalarından ötürü daha yararlı olacağını deneyimledim.
Üst tarafta ufak bir bilgilendirme yapmaya çalıştım konu ile alakalı umarım videoyu beğenirsiniz. İyi seyirler.
Not: İçerik ürettiğim YouTube kanalım değişti. Bu video yeni kanalımın ilk videosu. Her videomu buraya eklemeyi düşünmüyorum, içeriklerimi takip etmek isterseniz kanalıma Abone olup, bildirimleri açmayı unutmayınız. Görüşmek üzere.
Diyelim ki sosyal kaygı bozukluğunuz var. Peki, sosyal kaygınız varken ne olur.
Bir partiye gidersiniz ve kalbiniz küt küt atıyordur.
Neden?
Çünkü parti bir “canavardır”.
Peki neden (bir canavardır)?
Zira sizi yargılıyor! Ve sizi egemenlik hiyerarşisinde aşağıya koyuyor.
Negatif yargının anlamı budur. Ve bu da sizin cinsel başarınızı etkiliyor.
Bu demek ki kısmen doğanın kendisi tarafından değerlendiriliyorsunuz.
Yani o sosyal duruma girdiğinizde, kaosun ejderhası ile yüzyüze geliyorsunuz.
Peki siz ne yapıyorsunuz?
Böyle eğiliyorsunuz, omuzlarınızı düşürüyorsunuz.
Bu da düşük egemenlik (dominance) demek. Ben tehdit değilim duruşu.
Bu şekilde hayatta pek bir yol alamasınız ama bir tiranla karşı karşıya geldiğinizde yapılması mantıklı olan şey böyle durmaktır. Eğik durup “ben tehdit değilim (bana saldırma)” sinyali vermek. (Zorba) krala dimdik baktığın anda ölürsün.
“Tehdit değilim, bak öne eğik duruyorum”.
Dışarda bu olurken içinizde ne oluyor?
Sürekli olarak “insanlar benim hakkında ne düşünüyor” diye düşünüyorsunuz.
Bunların hepsi içselleştirilmiş. Ve hepsi benliğe odaklı.
Gözler çalışmıyor (dışarı bakmıyorlar).
Peki böyle insanlara ne tavsiye edebilirsiniz?
Kendin hakkında düşünmeyi bırak diyemezsin zira bırakamazlar. Beyaz fil hakkında düşünme dediğinde onu düşünmeye başlarlar. Birine bir şeyi düşünme diyemezsin zira bunu dediğinde bir döngüye kapılıp giderler.
Sosyal kaygısı olan insanlara şunu dersin : Diğer insanlara bak! Onlara bak!
Değil mi? Neden?
Çünkü onlara bakarsan ne düşündüklerini görebilirsin.
Eğer sosyalleşmekte gerçekten berbat değilseniz … ki bazı insanlar böyleler yani sosyal yetenekleri sıfır. Bu insanların bir partiye gitmeme sebepleri daha kendilerini nasıl tanıtacaklarını bile bilememeleri. Onlara kimse nasıl davranmaları gerektiğini öğretmemiş. Bu insanlar davranışsal terapi için çok uyun adaylar. Bu adamlara adım adım sosyal kabul için gerekli basamakları gösterebilirsin.
Ama çoğu insan böyle değil. Aslında sosyal kabiliyetleri var. İçe dönük ve yüksek kaygıya sahip insanlar olsalar bile biri ile yüz yüze konuşabilirler.
Neden?
Zira yüz yüze konuşmada o insana bakarlar.
Bir gruba konuşurken yapmanız gereken şeylerden biri de bu. Asla insanlara konuşmayın! “İnsanlar” (soyut bir şey), gerçekte insanlar diye bir şey yok. Bireylere konuşun. Ve onlar size tüm grubu yansıtırlar. (Belli bir anda) bir kişiye bakarsın ve baktığın kişi sana grubun düşüncesini yansıtır.
Kendinizi dışarda birine odakladığınızda ilginizi dışarı odaklıyorsunuz. İlginizi dışarı itmek için gözlerinizi kullanın.
Çevrenizi izlemeye başlarsanız tüm otomatik mekanizmalar devreye girerler.
Ve tuhaf görünmeyi bırakırsınız. Zira konuşurken yere bakıyorsam sizin ne yapacağınızı bilemem ve konuşma parça parça olur. Bir parça çalarken yanlış notalara basmak gibi.
Bu yüzden birçok mitolojide göz piramidin üstündedir. Tüm egemenlik hiyerarşilerinde kazanmanı sağlayan şey “gözdür”. Dikkatini dışarda olana ver. Bu kritik bir problem.
Mısırlıların Horusa tapmasının nedeni bu. Horus’un Sirus’u kurtarabilmesi de bu nedenle: dikkat verebilme kabiliyeti.
En çok neye dikkat edersiniz?
Beyninizin sol lobunun anormallik diye işaretlediği şeye. Bu sizin dikkatinizi çeker. “Bu işte bir terslik var” gibi, “ona bakmıyorum”.
YANLIŞ!
Asıl bakman gereken şey o! Yolunda gitmeyen şey. Ona bakman lazım.
Tamam bu sizi yiyebilecek korkunç canavar olabilir ama aynı zamanda tüm ihtiyacınız olan bilgiler de orada.
Örneğin bu nedenle düşmanlarınızla tartışmak önemlidir. Zira onlar size sizin bilmediğiniz şeyler söyleyeceklerdir. Ve bu da harika bir şey zira siz onları bilmiyorsanız o kadar da zeki değilsiniz, değil mi?
Bazen istemediğin yerlere gidersin ama bilmen gereken şey oradadır. Düşmanın sana neden aptalın teki olduğunu söyler … Tabii gerçek olmayan bir sürü şey de söyleyecektir. Ama tek bir doğru söylese yeter. “Teşekkürler adamım, sayende şimdi bunu görebildiğime göre bunu düzeltmek için çalışabilirim. (Sayende) bunu daha fazla taşımak zorunda değilim.”
Bu nedenle korkunç canavar aynı zamanda altının sahibidir. O, size duymak istemediğiniz mesajı ileten kişidir.
Tamam bu zor. Çok zor. Ama zor olması önemli değil. Hayat zordur.
Psikologların, özellikle de sosyal psikologların, son 20 yılda yaptıkları şeylerden biri de (Türkçeye özsaygı olarak çevrilen ama asıl anlamı şimdi olduğun kişi hakkında iyi hissetmek olan) self esteem fikrini öne çıkarmak oldu.
20 yaşında birine şu an olduğu halinden memnun olması gerektiğini neden söylersin ki?
Hayır, kim olduğundan memnun olmak zorunda değilsin! Kim olabileceğin konusunda iyi hissetmelisin. Bu daha iyi zira olmak istediğin kişiye dönüşmek için önünde 60 yıl var.
İnsanların özgüvenli olmamaları gerektiğini söylemiyorum. Ama 16 – 32 yaş arasında olan genç insanlara bakarsak genellikle ne olduklarından memnun olmadıklarını görürürüz. Çünkü hayatları kaotik ve karmaşıktır ve nereye gittiklerini ve ne yapmaları gerektiğini pek bilmezler.
Kendine değerli biriymişsin gibi davranman lazım. Özellikle de potansiyelin olduğunu düşünerek. Ama özellikle de gençsen, olabileceğin insana odaklanmalısın.
Diyelim ki perişan bir haldesin. Nihilistsin, hayatın kaos içinde ve depresifsin. Bunun için geçerli sebeplerin de var. Berbat ebeveynler, istismar, vs. Peki kendinden memnun olmalı mısın? Hayır doğru messaj bu değil. Daha çok, (hangi pozisyondan başlarsan başla) hayatını yoluna koymak için içinde nasıl büyük bir potansiyel olduğunu anlamalısın. Ve sonra bu potansiyeli realize etmek için elinden geleni yapmalısın ki bu sayede hayatın yoluna girecektir.
Bu self-esteemden iyidir. Çok kötü durumdasın, olabilir. Bu hayatta çok fazla acı ve ızdırap var. Bu durumdayken şu an olduğun durumda kendinden memnun olamazsın zira iyi bir halde değilsin. Ama bu konuda bir şeyler yapabilirsin. Ve tüm deliller bu konuda bir şeyler yapabileceğini gösteriyor.
Gençlere diyorum ki : “Hayatın ne kadar kötü durumda olursan olsun, sanki her şey yolundaymış gibi davranma. Her şey yolunda değil. Olay trajik. Dünya kötü insanlarla dolu. Bazı insanlar gerçekten kötü insanların ellerinde acı çekiyorlar. Bazen hiç iyileşemiyorlar. Bu gerçekten korkunç bir şey.
Ama sende düşündüğünden çok daha fazla güç var. Eğer ayağa kalkar, soylu bir vizyon ve disiplinle bu durumunla yüzleşirsen, hayal edebileceğinden çok daha fazla şekilde dertlerinden kurtulabilirsin.
Ve senin davranışların bu prensipler üzerine inşaa edilmeli.”
Klinik psikolog olmanın güzel yanlarından biri bu işin sadece tahmine dayalı bir iş olmaması. Klinik psikolojide 2 şeyi biliyoruz.
Birincisi, gerçeği konuşmak insanları kurtarır. Zira bir psikoloğa gittiğinde gerçeği konuşursun : “Hayatımda yanlış giden şey şu ve nedeni de şu”. Belki bu gerçekliği konuşmak 1 yıl alır. Ve iki taraf da sorunu çözmek için ellerinden geleni yapıyorlardır. “Bunu düzeltmek için yapman gereken şu. Faydalı bir gelecek şöyle olacak”. Eğer iyi işliyorsa gerçeği konuşmak şöyle işler : iki insan iyi bir şey yapmak için ellerinden geleni yapıyorlar. Bakalım işleri daha iyiye götürebilecek bir konuşma yapabilecek miyiz? Bu konuşmanın işe yaradığını biliyoruz.
İkincisi, diyelim ki işleri düzeltmen konusunda yolun üzerinde duran ve seni korkutan şeyler var. Ne olmak istediğin konusunda bir vizyonun var. Örneğin kariyerinde iyi bir yere gelmek ve bunun için de bir topluluk önünde iyi bir konuşma yapabilmek istiyorsun.
Ama bundan korkuyorsun. Küçük düşmekten korkuyorsun. Peki bu konuda ne yapacağız?
Belki önce tek bir kişi önünde konuşmaya alışırsın. Sonra 3 kişi önünde. Önce 5 dakika ve sonra alışınca 10 dakika.
Korkutuğun gönüllü ve aşamalı olarak kendini maruz bırakmak seni iyileştirir.
Bu işe yarıyor. Gerçek bu ve araştırmalar da bunu gösteriyor. İnsanlar bir şeyleri böyle öğreniyorlar.
İnsanlara dünyaya yüzünü dönüp ona kendini açarak yüzleşirsen, doğruyu söylersen, kendini korktuğun şeylere cesurca açarsan, hayatın ve çevrendekilerin hayatları daha iyi olacak.
Bence bu reddedilemeyecek bir gerçeğe en yakın şey. Bu bildiğimiz arketip kahramanlık hikayeleri ile de uyuşuyor. Git ve ejderhayı bul ve onunla yüzleş.
Ejderhadan bahsediyoruz. Seni yiyebilir. Tehlikeli bir şey bu.
Ama olduğun yere sinip, korku içinde hiçbir şey yapmadan ejderhanın gelip seni yemesini beklemek daha kötü! Git ve onunla yüzleş. Onu yen ve altını al (Ejderha mitolojisinde ejderhalar genellikle altın, hazine saklarlar). Altını halkınla paylaş. İşte bu, insanlığın en eski öyküsü.