Önceliğin kadının değil, kendi misyonun olmalı

III. Önceliğin kadının değil, kendi misyonun olmalı

Esas oğlanın kendisini tamamlayan kadına ilanı aşk ettiği tüm o romantik klişeleri unutun. Bunun her fırsatta aksini iddia etmelerine rağmen kadınlar bir erkeğin “her şeyi” ya da varlığının merkezi olmayı istemezler. Tam tersine değerli bir erkeğin hayat amacına destek olmayı arzularlar, o erkeğin amacını gerçekleştirmesine yardım eden dişil güç olmak ve o erkeğin gösterdiği yolu takip etmek isterler. Bir kadının bütünlüğüne saygı gösterin ve ona “benim her şeyimsin” diye yalan söylemeyin. O sizin “her şeyiniz” değil, ve eğer öyle ise, yakında öyle olmayacak merak etmeyin.

Amcığın 16 Buyruğu yazısından.

Bu da Ekşi itiraftan (silerse diye buraya aktarıyorum):

benim bir evliliğim vardı; aslında dünya tatlısı bir kadının birlikteliğimizin uzun bir döneminde beni gerçekten çok sevdiği, gözümün içine aşkla baktığı tutku dolu bir şeydi. nasıl bu kadar şanslı olabildiğime inanamazdım.

birbirimizin bedeninde yaşardık biz. sabaha kadar hiç ayrılmadan sarılarak uyuyan insanlardık. aslında hep kolum ağrır ve uyuşurdu ama ben çekmezdim hiç, çekmek aklıma bile gelmezdi. keyif alırdım bundan. televizyon izlerken bile neredeyse benim üstümde yatardı mesela, bana sarılmadan film izlemeyi reddederdi. tek başına yatağa gitmezdi hiç, hatta ne zaman uykum yok desem gerekirse kavga çıkarır bir şekilde beni o yatağa getirirdi, uyuyamazdı bensiz. uyumadan önce kafa kafaya verirdik, benim verdiğim nefesi o alırdı, onun verdiği nefesi ben alırdım. birbirimizin nefesi olurduk.

benim bir evliliğim vardı; sabahları işe hep geç kalırdık. tüm gece sarılıp uyuduktan sonra çıkamazdık yataktan bir türlü, öyle tatlı gelirdi ki ayrılamazdık. sonra işe geç kalacağız diye panikler kavga etmeye başlardık. ben kavgadan dolayı gergin görünürdüm ama içten içe hep gülümserdim bu yüzden, fark etmezdi. panikti zaten hep, hemen heyecanlanır ve acele edeceğim diye daha fazla vakit kaybederdi.

benim bir evliliğim vardı; eşim olmadan bir şey yaptığımda veya bir yere gittiğimde eksik hissederdim. o yanımda olmadığında geri kalan her şey eksik kalırdı, tat vermezdi. mutlu olabilmenin ön şartıydı benim için; dünyanın en eğlenceli şeyi bile onsuz yetersiz kalırdı. tamamlayıcı parçam, diğer yarımdı benim.

benim bir evliliğim vardı; öyle güvenirdim ki ona. ne sevgisi ne de sadakati için o uzun yıllar boyunca bir an bile şüphelenmedim. o da bilirdi beni, gözümüz arkada kalmazdı hiç. zaten benim için dünyanın en güzel kadınıydı, fiziksel kusurları o kadar tatlı gelirdi ki bana, kepçe kulaklarına aşıktım mesela anlamazdı.

benim bir evliliğim vardı; sorumluluk paylaşabildiğimizde birlikte bir şeyler yapmaktan çok zevk alırdık. kavgalı olmadığımız zamanlarda mutfağa birlikte girer harikalar yaratırdık mesela. temizlik konusunda çok kavga ederdik ama; beğenemezdi bir türlü.

benim bir evliliğim vardı; şu hayattaki en büyük zevkim onun neşeli olduğunu görmekti. “ceylan gibi sektiğinde..” derdim ona, işte o zaman dünyalar benim oluyor. o neşeli olduğunda yaşadığımı hissederdim, onun neşesi kadar mutlu edemedi hiçbir şey beni tüm hayatım boyunca.

benim bir evliliğim vardı; babamı kaybettiğimde limanım olmuştu benim eşim. bu kadar zaman geçti, hala sadece onun yanında ağlayabildim mesela. artık babam için ağlayamıyorum tek başıma.. “büyük adam” olmak zorunda hissetmediğim tek yerdi onun kolları. benimle birlikte ağladığında hafiflerdi acım. güvenirdim ona.

bunlar sadece bir kısmı, daha binlerce güzel şey anlatabilirim. biz bir zamanlar birbirimizi gerçekten çok sevdik. iki değil, bir kişiydik. birbirimizin nefesiydik.

ama benim evliliğim yukarıdakiler gibi mükemmel şeylerden ibaret değildi. bir zaman sonra çok kötülük ettik birbirimize. kavga ettiğimizde çok kırdık birbirimizi, utanılacak şeyler yaptık ve söyledik. egolarımız ve intikamlarımız önüne geçti sevgimizin. en sonunda kötülüğün sevgiden bile güçlü olduğunu öğrendik. güzel şeyler önemsizleşti, elimizde kin kaldı sadece. faturalar kesmeye başladık birbirimize.

en temiz duygularla seven, gerçekten birbirine aşık iki insandık bir zamanlar ve ne yapıp edip bunu mahvetmeyi başardık. artık sebepler, gerekçeler ve bahaneler önemli değil. acı gerçek şu ki; her şeye rağmen kaybettik. artık “eş” değiliz, birbirimize nefes değiliz, yabancılaşmaya başladık. sonunda anladım ki artık beni sevmekten vazgeçmiş. canı sağ olsun; insan isteyerek aşık olmuyor ki isteyerek bundan vazgeçsin, kimsenin elinde değil.

itiraf kısmı ise şu; ben öyle sevmişim ve öyle güvenmişim ki onun beni sevmekten vazgeçtiği, nefeslerimizin birbirimize ait olmadığı bir senaryoyu aklımın ucuna bile getirmemişim hayatım boyunca. şu anda hiç tecrübe etmediğim, daha önce aklımdan hiç geçmeyen bir şeyi yaşıyorum. çocukluğumuzdan beri, insanın aşık olabileceği ilk yaşından beri seviyorduk biz birbirimizi, var mı ötesi?

ama işte sonunda anladım ki öyle veya böyle, şu veya bu sebeple; uzun uzun anlattığım bu kadın artık bana ait değil. benim bildiğim, özlediğim ve sevdiğim kadın; şu anda aynı isimle tek başına nefes alabilen kadınla aynı kişi değil. benim eşim, bana ait olan nefesim ölmüş.

boşanmaya karar verdiğimizde değil; boşanmamızın onun için üzücü değil bilakis heyecan verici bir şey olduğunu hissettiğimde anladım. benim düşündüğümden çok daha önce benden vazgeçtiğini, son zamanlarımızda birlikteyken bile aslında benden ayrılmış olduğunu, gözünün artık bana değil dışarıya baktığını, beni nefesi olarak değil de sadece aşılması gereken bir engel olarak gördüğünü, kendini başka insanların yanında hayal ettiğini ve yeni insanlar, yeni heyecanlar için heveslendiğini görünce anladım.

kabullendim, bitti.

Masalların ardından ağıt yakmak

İnstagram’da ya da Twitter’da çok karşılaşılan ve muhtemelen öfke yemi olan kısa bir hikaye var:

“Yeni evliyken Ankara’ya gitmiştik. İnce mont almış kışın, tüm uyarılarıma rağmen. Montumu vermiştim sonra. Boşanırken seni hiç sevmedim dedi. Gerek yok yani. “

Bunu benimle paylaşıp duruyorlardı, en son bir takipçi şöyle yazarak paylaşmış:

Artık ilişki düşünmek bile midemi bulandırıyor. Herhangi bir kızla flörtleşsem cok fazla iyi gitsek bile ileriyi düşünemiyorum. Bu durumdan nasıl çıkılır.

Bu sitenin Youtube kanalında en son Joker ve Nevzat ile yaptığımız söyleşide de söylemiştim. Bizim siteye gelip soru soran çocukların %90’ının derdi, sorunları kadınlaşarak çözemeyeceklerini anladıkları zaman çözülür. Sadece ilişkiler konusunda değil.

Bu arkadaş da burada tamamen kadın gibi düşünüyor. Kadın gibi ileriyi düşüneceğine, erkek gibi hatunu beraberliğin tadını çıkarıp, ilişki bitince de özgür kaldığını düşünse, böyle pembe hayalli genç kız dertlerinden muzdarip olmaz.

Sizin ileriyi düşünmeniz gerekmiyor. Erkek bıraksan, ilişkiye bağlamasan yuvadan uçacak modda olur.  Gözünüzün dışarda olmasından, dışarda kaçamaklardan falan bahsetmiyorum. Ama kadın bir şekilde ilişkiye bağlayıp durmazsa, yavaş yavaş uçup gidecek moddadır.

Arkadaş ben bunu yazınca şunu söyledi:

Öyle yapıyorum zaten de genelde hatunu yatağa attıktan sonra soğuyorum.

Ben yatağa attıktan sonra soğuyun demiyorum. İlişki gittiği yere kadar tadını çıkar, bittiğinde “ne güzel özgürüm” diye yoluna bak. Sen yatağa attığında soğumuyorsun. Daha fazla kapılırsam yapışırım, ayrılırsak yırtılırım korkusu ile kovulmadan istifa ediyorsun. Bunun bir dengesi var. Benim dediğimin bas – soğu – geç ile alakası yok.

Kadın gibi sevmeyin, erkek gibi sevin diyorum. Erkek gibi sevmeyi beceremem o zaman sevmeyim gibi saçma sapan bir stratejiden uzak durun. Hayattan zevk alamazsınız. Çok gençken özellikle de kadın onayı bağımlısı iseniz, dildo vatandaş olmak size bir şey başarıyormuş hissi verebilir ama o şekilde hayattan ve ilişkilerden alabileceğiniz zevkin çok azını alabiliyorsunuz.

Yukarıdaki mont hikayesine bakıp ilişkilere değmez demeniz için masal dünyasında yaşıyor olmalısınız. İlişkiler başlarlar, gelişirler ve biterler. Her şey doğar, yaşar ve ölür. Ne demiş dilenci kıyafetleri içindeki prens:  “Ey keşişler, size söylüyorum: Hayatınızdaki her şey değişir. Hiçbiri sonsuza kadar yaşamaz. Kendi kurtuluşunuz için çok çalışın.”

Hayatı olduğu gibi kabul etmeniz lazım. Ne olduğundan iyi, ne de olduğundan kötü. Yoksa acı çekersiniz. Evet ilişkiler biterler. Gerçi bu arkadaşın derdi ilişkinin bitmesinden ziyade, kadının seni hiç sevmedim ki demesi. Kadınlar tarihi yeniden yazarlar.  Bugün seni sevmiyorsa, hiç sevmemiştir. Yarın seni yeniden sever aslında hep sevmiş ama sonradan anlamıştır. Bunu çok acımasız bulabilirsiniz (o zaman sevdiğimiz insanların ölmesi, ölümcül hastalıklar, savaşlar, vs. karşısında ne yapacaksınız bilemem) ama bu böyle. Kadınların doğasından kaynaklanıyor ve siz istediğiniz kadar ağlayın, türün devamlılığında bunun bir işlevi var. Sizden ayrılan kadının sizin aşkınızla mecnun olup zaten görece kısa olan doğurganlık döneminin önemli bir kısmını boş geçmesi insan türü için kötü, sizi hemen tamamen hiç olmamışsınız gibi unutup hemen bir başkasına gidebilmesi tür için iyi. Bu kadar basit.

Kadından ayrıldınız mı,  Hollywood masalları ile var olduğunu sandığınız ağlak ihtiyaçlarınızı bir kenara atarsak, onun sizi geçmişte hiç sevmediğini düşünmesinin veya sizi büyük aşkla sevdiğini düşünerek yaşayıp gitmesinin sizin için hiçbir önemi yok.

Kadınlar tarihi yeniden yazarlar. Bugün sevmiyorsa hiç sevmedim der. Yarın bırakır gidersin yeniden hoşlanır, hep sevmişim der. Rollo’nun dediği gibi bunları bilmeniz “kadınların kafanızdaki aptal masallara uymamasına öfkelenerek kadınlara düşman olmanızı” engellemek ama tabii zamanında Rollo, uzun süre boyunca da ben, bu masalların ne kadar derine işlediğini hafife almışız. Ben buna benzer şeyleri ilk öğrendiğim dönemde forumlarda (2003-5) genel hava “tabii ya, budur abi. Bunu yanlış bilip anlıyor muşuz. Demek ki gerçekte olan buymuş, o zaman doğrusunu öğrenelim” havası hakimdi. Bugün ise dehşet verici bir “masallar çok güzel, onlar gerçek olsun istiyorum, pis karılar onları gerçek oldurun” ağıdı var.

Burada anlattığımız erkek adam tipi, gerçeği olduğu gibi kabul edebilecek yetişkin bir erkektir. Her şey, ilişkiler de dahil, doğar, yaşar ve ölürler. Siz, kız, çocuklarınız, torunlarınız, vs.  Masallardaki gibi sonsuza dek olmazsa olmaz diye ağlamayın. Masalların ardından ağlamayın. Masallar kısa süreli pozitif duygu patlamaları ve uzun süreli depresyonlarla dolu bir hayata çıkarlar. Gerçekliği olduğu gibi kabul etmek, sizi patlamalardan uzak olsa da daha istikrarlı olarak pozitif duygu içinde tutar.

Erkek Adam Türkçe Podcast – Evlilik, boşanma ve hukuk

Avukat Cem Gonceli ile evlilik, boşanma, aldatma, nafaka, evlilik sözleşmesi gibi konuları ve bu konulardaki güncel hukuku konuştuk.

Yayınları Odysee ve Spotify kanallarından da izleyebilirsiniz.

Aşağıda Youtube linki var. Youtube kanalımıza henüz üye değilseniz, kayıt olmayı ve uyarıları (çan işareti) açmayı unutmayın.

Erkek Adam Türkçe Podcast – Karım benimle ilişkiye girmek istemiyor, ne yapmalıyım?

Karısı kendisi ile ilişkiye girmek istemediği için ne yapacağını bilemeyen üç adamın hikayelerini işleyeceğiz. Hem bu sorunun nedenlerine bakacağız, hem de kadınların bu sorun hakkında verdiği tavsiyelerin üzerinden, bir erkeğin, neden kadınlardan ilişki tavsiyesi almaması gerektiğini vurgulayacağız.

Yayınları sitemizin Odysee kanalından ya da  spotify kanalından da izleyebilirsiniz.

Youtube yayını aşağıda. Bu yayını beğenerek ve youtube kanalına üye olarak yayınların daha fazla kişiye ulaşmasını sağlayabilirsiniz. İyi izlemeler.

Bir aldatılma ve boşanma hikayesi

Öncelikle merhabalar uzun zamandan beri siteye girmemiştim. Karımın cinsel isteğini nasıl arttırabilirim? yazısını görünce yazmadan da, yapamadım.

Genelde ilk çocuktan sonra ya da evliliğin 10. Yılından sonra kadınlarda böyle arızalar olabiliyorlar. “Ben sevişmeyi sevmiyorum”, “ben cinsellikten eskisi kadar zevk almıyorum”, “ben zaten sekse düşkün bir insan değilim”, “Başım ağrıyor” vs… Ben kendi tecrübelerimden ve Mahmut Abi’nin yüzlerce tecrübesinden yola çıkarak söyleyebilirim ki, yazıdaki teşhis doğru. Eşiniz artık kendi çerçevesinde yaşıyor ve sizi sadece elde tutuyor. Emin olun, eşinizi kendi çerçevenize yani eşinizin sizin ve onunla birlikte kurduğunuz ailenin çerçevesinde yaşaması gerekiyor. Yoksa sizi hayat arkadaşı olarak kabul eder fakat koca olarak kabul etmez. Bunun sağlamanın tek yolu da, kendiniz için yaşamanız, kendinize dikkat ve özen göstermeniz. Kendinizle ilgili kararlar alın ve uygulayın. Ani değişimler merak, merak başka istekler yaratır bayanlarda.

Ben şimdi 42 yaşındayım. 7 ay önce eşimden boşandım. Mahmut Bey’le de skype üzerinde o dönem değerlendirme yapmıştık. Eşiminle cinsellik yönünden aynı şeyleri yaşamış ve whatsapp üzerinden başka bir adamla konuşmalarını yakalamıştım. Sonrasında barışmak gibi aptalık gösterip tekrar eve döndükten bir süre sonra bu sefer benden habersiz bir cep telefonunu yakalamıştım. Bu telefonun içinde başka bir adamla bir sürü mesaj ve aramalar vardı.

O dönemde bana yukarıdaki maddeleri bahaneleri seks yapmamak için eşim bana sürekli sıralıyordu. Hatun kişi, beni onu tatmin edememekle, şunla bunla her şeyle suçladı. İnsellikten kaynaklı, evimin mükemmel babası olmam istememden dolayı ne dediyse boynumu büktüm ve kabul ettim. Ama kendimde bir dönüşüme başladım. Spor salonu, yüzme, krav maga son olarak askeri pentathlon gibi sporlardan sonra vücudumu bir şekle soktum. Bütün gardrobumu yeniledim saç ektirdim, arabamı daha üst düzey yaptım ( sen kendi paranı yemezsen yiyen çıkıyor a.k.a alfa öder beta siker).

Bu süreçte, biri 27 diğeri 38 yaşında2 tane tabak yaptım.  Bu sayede cinsellik konusunda şunu anladım ki ben aslında zevk verebiliyor muşum. 40 yaşından sonra, elektro gitar çalmayı öğrendim. Hepsi bu sitenin rehberliği ve yol haritası sayesinde. Şu an yaşadığım mükemmel bir hayat mı? Değil. Kızımla aynı evde yaşamak için sağ kolumu verirdim. Ama en son 2 ay önce eski eşim benimle birlikte olmak istedi cinsel yönden kaç seneden beri ağzından çıkmayan sözleri duydum. Artık umrumda da değil ama gurur vericiydi. Yani sen kendinde önemli ve olumlu yönde bir değişimler yaparsan, işine ve hayatına odaklanırsan kendi hayatının lideri olursan seni takip edenler oluyor bu hayata…

40 yaşında dedektifçilik oynadım, erkekliğimden şüphe ettim, aldatıldığım için hüngür ağladım, çok kırıldım inanın. Kendini karısının çocuğunun mutluluğuna adamış adam gibi adam denilen bir adamdım. Şimdi ise kötü değilim fakat kendim için yaşadığım için dışarıdan bencil olarak değerlendiriliyorum. Fakat bazı şeyler sondan öte bir başlangıç oluyor… Hayat bazen insana bambaşka şeyler ve farklı bir hayat tarzı getiriyor. Siz yeter ki o isteği ve disiplini kendiniz de bulun. Gerisi mucize gibi kendi kendine oluyor.

Boşanma olayına da bir kaç not düşmek istiyorum. Erkekler boşanma olayında maça 5-0 yenik, deplasmansda ve seyircisiz, sahaya 9 kişi ve hakemde direkt satılmış olarak çıkıyor. Aldatma davası ikiye ayrılıyor: aldatma ve zina. Zinayı kanıtlamanız çok zor. Kanıtlasanız bile elinize düşük bir mevla tazminat bile vermiyorlar. Bırakın çocuğunuz varsa velayet almanız bile çok zor. Arkadaşlar aldatılma, aldatanı yakalama, boşanma ve hayatta bakış açısı konusunda uzman olmassam da çok büyük tecrübeler geçirdim. İsteyen admin mail adresimi alıp danışabilir. Elimden geldiğince yardımcı olurum. Mahmut bey iyi bir insan tek kusuru şu %90 olayı çözümlemesine rağmen %10 üzerinden konuşup mümkün olduğunca kırmadan üzmeden birşeyleri kibarca ifade ediyor.

Her şey için teşekkürler.

Bu arada telefon daki mesajlar boşanma davalarında ne kadar etkili ona da değineyim.

Aynı gün içinde atılmış altı karşılıklı mesaj boşanmada sadece tarafın kusurunu belirtir. 5-10 bin gibi bir tazminat alırsın. Davanın ilerleyen dönemlerinde nafaka ödeme ihtimalin bile var.

Tabi ki mesajın nasıl ele geçirildiği, bu yöntemin yasal olup olmadığı da önemli. Bunlar halen Yargıtay da tartışılan konular ve farklı kararlara bağlanan hükümler var. Kimi kararlar aldatan eşin kişisel verilerinin onun rızası ve haberi olmadan hukuksuzca elde edildiği için, delil sayılmayacağını ve bu yüzden aldatılana hapis cezası veren hükümler var. Bir başka davada ise, eşin aldatmayı ispatlamasının tek yolunun bu olduğunu ve casus yazılım ile ele geçirdiği kanıtların hukuksuz yollarla ele geçirilmesine rağmen kanıt olarak sayılmasına karar veren hükümler var.

Bir de burada mesajlaşmanın ne zaman öğrenildiği önemli. 6 ayı geçtiyse, ve hala bir dava yoksa affetmiş sayılıyorsunuz. Ancak aldatılma hala devam ediyorsa ki bu sefer hala devam ettiğini kanıtlamaya çalışıyorsunuz ve delil olarak sayılıyor. Sitedeki evli kardeşlerime yada hasbel kader yolu düşmüş bu yazıyı okuyan arkadaşlarıms hitaben de bu kadar hukuksal ıvır zıvır içinde şunu belirtmek isterim. Aldatılmak insanın çok canını yakar, çok üzülürsünüz. Bu konuda her detayı öğrenmek istersiniz öğrendikçe daha da üzülürsünüz. Böyle bir durumla karşılaştığınızda;

1.Sakın affetmeyin anen sitede yazdığı gibi… Çünkü aldatan yine aldatır. Sen onun hipergamik duygularında sadece sağlayıcısın, koca değil. Hatta yakaladığınız zaman öyle yüklenin ki hipergamisi tuzla buz olacak. Hipergaminin paramparça olduğu bu dönem anlaşmalı boşanma kağıtlarına imza atmak için uygun bir dönem ve oldukça kısa bir dönemdir.

2. Artık aldatmayla ilişkili hiçbir şey araştırmayın. Öğreneceğiniz her detay, canınızı daha da yakacaktır.

3. Hayatta başka şeylere konsantre olun ve günününüzü programlayın. Kendinize görevler koyun ve disiplinize olun.  Mesala ben her sabah yatağımı askerdeki gibi topluyorum. Böylece günün ilk görevini başarıyorum. İkinci, üçüncü görev derken basit olsa da bu görevler sizin hem disiplinize olmanıza hem de başarı duygusu birikerek sizin kendinize güveninizi kazanmanıza yardımcı oluyor.

Dediğim gibi zor bir durum, ben bile hala yaralarımu saramadım. Kırmızı hapı tam olarak sindiremedim ki hala buraya bu kadar uzun yazabiliyorum. Affedin arkadaşlar 40 yaşından sonra kırmızı hap bu kadar oluyor.

Konuk Yazar: Certixisgod

Aldattım nafaka alır mıyım?

Kızlarsoruyor sitesinde sorulan soruya gel:

Aldattım, nafaka alır mıyım?

Ama hiçbir kanıtı yok. Sadece öğrenmiş. Darp izi raporum var, kavga ettik ve SMS ile tehdit mesajı var. Nafaka hakkım var mı? Bir de iki dairesi var, birinde biz oturuyorduk, diğeri boştaydı. Yardımcı olur musunuz?

Avukat şöyle cevaplamış:

Türk Medeni Kanunu’nunda boşanma nedenleri, özel ve genel boşanma nedenleri olarak düzenlenmiştir.

Özel boşanma nedenleri; zina, hayata kast, pek kötü veya onur kırıcı davranış, suç işleme ve haysiyetsiz hayat sürme ve akıl hastalığıdır. Bu sebeplerin varlığı halinde, eşlerden biri söz konusu durumu ispat edecek şekilde boşanma davası açabilir.

Aldatma halinde boşanma davası ise genel boşanma nedeni olarak düzenlenen Türk Medeni Kanunu’nun 166. maddesi ve zinaya ilişkin olan Türk Medeni Kanunu’nun 161. maddesi kapsamındadır. Tarafıma aktardığınız olayda aldatma fiiline ilişkin kanıt veya tanık bulunmaması durumu sizin lehinize bir durumdur.

Aldatılan eş böyle bir duruma maruz kaldığında ispatladığı takdirde, tazminat talep hakkı bulunmaktadır. Şayet aldatma fiili ispatlandığı takdirde aldatan eş Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun kararına göre aldatılan eşe manevi tazminat ödemekle yükümlü tutulmaktadırlar. Hâkim dosyayı incelemesi üzerine aldatılan eşin kişilik haklarına yapılmış olan saldırının ne boyutta olduğu, şahsın bu durumdan ne derece etkilendiği, konuya ilişkin varsa özel hallerin nasıl bir duygusal tahribata yol açtığı tespit edilecek ve tazminat miktarına karar verilecektir. Bu nedenle davadan davaya değişkenlik gösterecek olan tazminat miktarında esas olan unsur, mağdurun bu davayı bir zenginleşme aracı olarak kullanmasını önlemek adına hak ettiği miktarda bir tazminata hükmedilecek olmasıdır.

Boşanma davalarında aldatan eş, aldattığı eşinden daha yüksek bir kusura sahip olması nedeni ve konunun aldatma olması nedeniyle tazminat ya da nafaka almakta zorlanmaktadır. Dava konusu somut olayın içeriğini ve delilleri bilmemekle beraber aldatma eylemi ispatlandığı takdirde aleyhinize durumların gelişmesi muhtemeldir.

Söz konusu dava sürecinin uzman bir avukat tarafından yürütülmesi önermekteyim.

Avukata kızmayın, olan hukuku anlatıyor. Bu devirde nafaka olayı da varken aldatılanın sinirlerine hakim olamama gibi bir lüksü yok. Bu şekilde aldatıldığını öğrenen bir erkek, işi gücü bırakıp hemen bir avukatla konuşmalı. Böyle bir şeyi öğrenen birinin aşırı sinirlenmesi normal ama karşısındakini cezalandırmak ve kendisini de bu kadından en zararsız şekilde kurtarmak için o sinirlere hakim olması şart! Avukat nasıl delil toplanabileceğini, ne yapılması gerektiğini anlatacaktır. Böyle bir durumda “acil iş gezisine çıkmak” ve bunu fırsat bilen hatunu bir dedektife havale etmek en mantıklısı. Dedektif pahalı ama uzun vadede ispatlanmış bir aldatma çok daha fazla tasarruf sağlayacaktır.

Burada adam darp etmiş (muhtemelen kavga esnasında hatun üstüne atlamıştır ama önemli değil) ve SMS ile tehdit etmiş. Kendini çok kötü bir pozisyona sokmuş. Bir avukat ile görüşmek tek çözüm.

Yeşim

Şimdi yayında olmayan erkekadam.com sitesinde Boşanan Adam‘ın güzel bir yazısını daha buraya ve 2021’e ışınlayalım.

Mutfakta tek başınaydım, Yeşim de içerde televizyon seyrediyordu. Bezelyeleri tencereye döktüm, üzerine kavrulmuş kıymayı ve salçayı koydum. Tamam! Yeşim’in en sevdiği yemek hazırdı. Artık biraz da kendi yiyeceğime bakabilirdim. Fırına süreceğim ekmeklerin üzerine bol miktarda kaşar, sucuk ve pastırma koyarak harika bir şeyler oluşturuyordum… Ya da en azından bana öyle geliyordu.

Her boşanan erkek bir anda bütün dünyanın kapılarının başka kadınların bacaklarının arasından açılıvereceği inancına kapılır. Uf Anam! Uf!.. Ne biçim çapkınlıklar yapılacak, ne biçim maceralar yaşanacaktır… Kişiye göre değişmekle birlikte, boşanmış adamın hayatı evliykenkinden hep daha hareketli ve çok daha sürprizlerle dolu geçer… Tabii sürprizin her zaman iyi bir anlama gelmediğini öğrenmesi de fazla zaman almaz.

O anda kızımın yemeği pişerken hayal ettiğim Boşanan Adamlık’tan oldukca uzakta, ama istediğim “babalığa” yakın sayılacak bir yerlerdeydim. Açıkcası halimden fazla şikayetçi değildim.

Boşanan Adam’lar içlerindeki başka kadınları tanıma dürtüleriyle babalık iç güdüleri arasında sıkışıp kalırlar. Hatta çocukların accayip üzüleceğine inandıkları için yaşamlarını katolik papazlar kadar “masum” geçirdikleri hissine vermeye gayret edenler bile çıkar… “Bak Yeşim, bu Leyla. Benim sevgilim.”

Gözlerini meraktan iri iri açmış beş yaşındaki küçük kız karşısındaki kadına ilgiyle bakıyordu.

“Şey… Merhaba Yeşim… Nasılsın?”

Genç kadın kendine dikkatle bakan bu küçük rakibi karşısında ne yapacağını biraz şaşırmış, biraz tedirgin. Ortadaki baba ya da sevgili (kimin açısından baktığınıza göre tanım değişiyor (haliyle)) ise haftalarca kafasında evirip çevirip iyice hazırlandığı bir sahneyle karşılaştığı için duruma hakim hissini sonuna kadar vermeye kararlı. Onun bu kararlı halinden güç bulan ve her an küçük bir canavara dönüşecek kız çocuğu ise huzur bulup rahatlamış…

Yeşim her zamanki gibi yemeğini masada almak yerine TV’nin karşısında, bir sehpanın üzerinde yiyiyordu. Ben de salonun öbür ucunda kendi ekmek üzeri kaşar eritmemi keyifle kemiriyordum. Rahmetli babam bu sahneyi görse herhalde bana sıkısından bir fırça kayardı. Akşam yemeği tüm ailenin bir arada olmasını gerektiren törensel nitelikte bir ritüeldi onun anlayışına göre. Yani, işin aslına bakılırsa ben de kızımla aynı masaya keyifle oturup bir şeyler paylaşarak yemek yemeyi isterdim. Ama tek başına yaşayan bir baba olarak, kendi babamın bana verdiği her şeyi kızıma aktarma azminden çok önceleri kurtulmuştum. Kalan boşluğu da babamın bana hiç bir zaman veremedikleriyle doldurmaya karar vermiştim. Bunlar ne miydi? Özür dilerim onları söyleyemem. Hepsi aile sırrı.

Hareketlerini dikkatle incelediğim kızımın, sorunlu, klasik bir boşanmış aile çocuğuna benzer bir hali olduğunu da sanmıyordum. Keyifle bezzelyeleri kemiriyor, ipnotize olmuş gibi ekrandaki iğrenç çizgi filmi izliyordu. Eğer bir eleştiri yapılacaksa söylenebilecek tek kusur, normal bir çocuğa göre biraz şımarık olduğuydu. Ama zamane çocukları için normalin ne olduğu konusunda da zaten tereddüdlerim vardı. Acaba 18. Barbi bebek için yerde tepinmek şımarıklık mıydı? Yoksa normal bir davranış mıydı? Ya da 10 Kasım töreni için öğretmen “çiçek getirin” deyince, “İlla da orkide götüreceğim” diye tutturmak aşırı mıydı? İşte bunları bilemediğim için kızımın da ne kadar şımarmış olduğunu kestiremiyordum. Ama en azından yaşantısından mutlu olduğuna emindim.

Çocuklar ilginç yaratıklardır. Eğer siz onlara dünyadaki tüm kurbağaların kırmızı olduğunu normal bir ifadeyle anlatırsanız ve sokakta gördüğü kurbağalar gerçekten de kırmızı renkliyseler. Bu durumu olabilecek en doğal olaymış gibi kabul ediverirler. Bu yüzden olan durumları çocuğa nasıl anlattığınız ve sonra sizin nasıl davrandığınız çok önemlidir. Çocuklar sizin öğütlerinize kulaklarını kapamak konusunda akıl almaz bir başarı gösterirken, davranışlarınız ve kendi aranızdaki konuşmalarınızla yaydığınız değer yargılarını sünger gibi kaparlar.

Yeşim herhalde dört yaşındaydı. Oturduğumuz apartmanın asansörüne girerken kapıcının kapısı açıldı ve iki metre ötede kapıcının karısı ve kucağında bir yaşına yeni girmiş çocuğu gözüktü. Modernlik ve demokratlık abidesi bir baba olarak kızıma dönüp “Bak ne güzel bir kardeş” dedim. Hay demez olaydım. O da bana dönüp sıkkın bir ifadeyle “Ama baba, o bir kapıcı çocuğu” deyiverdi. Hayatımda çok utandığım bir kaç an olmuştu ama bunun kadar şiddetlisi hiç hatırlamıyorum. Bu olayın üzerine günlerce düşündüm. Bu çocuğa nasıl bir halt ederek bu yargıyı vermiştik? Kesinlikle “Kızım sen orta üst sınıf aileye mensup bir çocuksun. Sınıfının değerlerini bil ve aşağı tabakadan insanlarla teşhi-ki mesai etme” türünden bir şeyler söylememiştik. Sonra bir gün kendimi suç üstü yakalıyıverdim. Yeşim evdeki en saçma sapan ve en eski elbiselerini giymişti ben de ona “Ulan, kapıcı çocuğuna dönmüşsün” diye bağırıyordum.

Bu olayı hiç unutmadım ve Boşanan Adam’ın gönül maceralarına girerken kızına yaşadıklarını nasıl anlatması gerektiği konusunda ciddi fikirler edindim.

“Baba, sen artık annemi sevmiyor musun?”

“Seviyorum kızım.”

“Ama Leyla’da var.”

“Var kızım. Leyla benim sevgilim, annen de çok iyi bir dostum. Ayrıca Leyla çok iyi bir insan. Seni de çok seviyor.”

Çocukların boşanma sırasında yaşadıkları en büyük zarar hayatta en çok sevdikleri ve en çok güvendikleri iki kişiyi yani anne ve babayı birbirlerine kötülük ederken görmelerinden kaynaklanır. Eğer çocuğa yeterince sevgi ve güvenlik duygusu verebilirseniz, sonra da yediğiniz haltarı (kendi haklarınızın da olduğuna inanarak) ona karşı savunabilirseniz, hemen hemen hiç zarar görmeden işi atlatır. Bir de aklımın ermediği ama psikologların üzerinde durduğu bir nokta daha var. Çocuk boşanmadan kendini sorumlu tutarmış ve ağır bir suçluluk hissi duyarmış. Psikologların öğütlerine uyarak ilk zamanlar olur olmaz yerde “Biz ayrıldık ama kızım senin hiç bir suçun yok” ya da “…ama ikimiz de seni çok seviyoruz.” Türünden, bana gülünç gelen ama nedense Yeşim’i rahatlattığını fark ettiğim cümleler sarf ediyordum.

Çocuklar ayrıca çok vahşidirler. Yeşim ne annesinden ne de benden hiç bir kötü mesaj almıyordu ama hehalde akraba-ı taalukat arasındakilerden, onun yanında Vah-Vah! Etme sersemliğinde bulunanlar çıkmıştı, ya da seyrettiği filmlerden etkilenmişti. Bir gün yanıma geldi ve Zeynep Değirmencioğlu’nun Ayşecik filmlerindeki sesiyle.

“Baba, keşke annemle hiç ayrılmasaydınız.” Demek gafletinde bulundu.

“Yemezler anam!” Diyerek nazikce söze girdim. “Senin ihtiyacın olan her şeyi sana sağlıyoruz. Sevgiyse, sevgi, ilgiyse ilgi. Yediğin önünde, yemediğin ardında. Daha fazlasını bizden istemeye hakkın yok. Annenle ben böyle bir karar verdiysek bunu kabul etmek zorundasın” diye de devam ettim. Altı yaşında bir çocuğun bu dediklerimi kelimesi kelimesine anlaması pek olası değilse de altında yatan temel mantığı tamamen kaptığını ve bu konularda fazla patavatsızlık etmemesi gerektiğini fark ettiğine eminim.

Hoş bir yaz günü, arabamıza kurulmuş, Arkada Yeşim, yanımda sevgilim bir haftalık tatile giderken teypte çalan Operdaki Hayalet’in sözlerini kızıma tercüme ediyorduk. Kasetin en acıklı ve ağdalı parçalarından biri geldi. Operanın derinliklerinde yaşayan hayalet aşkını kalbine gömüp sevdiği kızı bağışlayacak ve gönderecektir. Ve feci şekilde zırlamaktadır.

“Baba, adam neden ağlıyor?”

“Yavrucuğum, sevgilisi kaçtı da o yüzden.”

“Kendine başka bir sevgili bulsun baba!”

11.11.1999

Aldatan eş boşanmaktan vazgeçti

Bir arkadaş redditteki şu soruya dikkatimi çekti ve bu durumda ne yapılmalı diye sordu:

Karım (25) bir yıldan uzun süre beni (26) aldattı, bana yalan söyledi ve beni manipüle ederek depresyona soktu. Beni aldattığı ortaya çıkınca onu terk ettim ve ebeveynlerimin evine taşındım. Zaman içinde başka adamlarla da aldattığını ve birçok dating profili olduğunu öğrendim. Ayrıca ayrılmamızdan bir hafta önce ona duygularını açan bir ortak tanıdığımızla da ayrılır ayrılmaz vuruşmuş. 4 ay, bir sürü psikolojik terapi (aldatma açığa çıkmadan önce de gidiyordum), arkadaş ve aile desteğinden sonra, olayı tamamen atlattım ve geride bıraktım. Ne yazık ki ayrıldığımız dönemde boşanmaya maddi gücümüz yoktu ve bu nedenle boşanma süreci yeni başladı.

Biriyle tanıştım ve sırılsıklam aşık oldum. O da bana aşık. Bir ilişki aramıyordum ama ilişki gökten başıma düştü ve oldukça doğru bir ilişki gibi hissettim. İlişkimiz harika gidiyor, daha önce hiç olmadığım kadar mutluyum. Fakat yakında eski karım olacak şahıs ilişkiyi öğrendi ve boşanmadan 180 derece çark etti. Erkek arkadaşından ayrıldı, boşanmak istemiyor. Yeniden beraber olmak ve evlilik terapisine gitmek istiyor. Beni ne kadar çok sevdiğinden ve bizim birbirimize yazılmış olduğumuzdan bahsediyor. Hem bana hem de aileme eredeyse taciz seviyesinde sürekli mesaj atıyor. Onu herkes engelledi ama ben konuşarak ona bu işin bittiğini anlatmaya çalıştım.

“Evet yeniden beraber” olalım hariç bir cevabı kabul etmiyor. Onu sevmiyorum ve onu tanıyorum. Onun neler yapabileceğini ve dikkat çekmek için kendisine zarar verebileceğini biliyorum ama bunun benim derdim olmadığını hissediyorum. Bu durumu nasıl yönetmeliyim ve boşanma tamamlanana kadar onu hayatımdan nasıl uzak tutabilirim? Eğer kendisine zarar vermekle tehdit ederse ne yapmalıyım? Opsiyonlarım nedir? Yardıma ihtiyacım var.

Çocuk yok, abiyi Allah kurtarmış zira kadın “deli kadın” tipinde. Konuştuğum adamların birçoğunun başında olan bir kadın tipi olduğu için yabancı gelmedi. Psikolog değilim ama bu tip kadınlara psikoloğa gitseler borderline personality disorder teşhisi konulacağına para koyabilirim.

Bu tür durumlarda bana, başkasına vs. ne yapacağım diye sorulmaz. Bu işi boşanma avukatı ile konuşmalı. İlk yapılması gereken orada en iyi cevap olarak seçilen tavsiyedeki gibi avukatla konuşup uzaklaştırma, aramama vs. artık ne karar çıkarabiliyorsa çıkartması lazım. Çoğu erkek farkında değil ama kadınlara karşı da uzaklaştırma kararı çıkartılabilir.

Şu aşamada eski karısı ile sadece avukat aracılığı ile konuşmalı. Avukatın onayı olmadan yakında eski karısı olacak şahsa tek kelime etmemeli ya da mesaj atmamalı.

Bu tip kadınların en çok başvurduğu yöntem, “şuradayım kendimi intihar ediyorum, bir kutu hap içtim / bileklerimi kestim, vs.” diyerek arayıp erkeği kendisini kurtarmaya çağırması. ASLA. Bu durumda erkek polisi aramalı ve kadını polis kontrol etmeli. Erkek asla bulaşmamalı. Bu kadınlar genellikle kendilerine zarar vermezler ama eğer oraya giderseniz üzerinize atlayıp sonra siz ona saldırdınız diye sizi polise şikayet edebilirler.

Söylememe gerek var mı bilmem ama ne kadar sinirlenirse sinirlensin asla “kendini öldür bana ne?” ya da “geber sen de kurtul ben de” gibi şeyler söylememeli. (Neden? Zira suç olabilir.)

Hatun bu adamı manipüle ederek oynamay alışmış. Kendime zarar veririm tehditi de bir manipülasyon.

Uzaklaştırma gibi bir karar çıkmasa bile bu tip kadınlarla yapılabilecek bir başka hata da bir mekanda yalnız kalmak. Kadın konuşalım diye kapısına dayanınca içeri alan ve içeride kadının saldırısına uğrayan ve üstüne saldırıdan polise verilen adamlar biliyorum. Kapıya dayanırsa kapı açılmaz ve gitmesi söylenir. Eğer ısrar ederse polis çağıracağını söyler ve polis çağırır. Bu aşamada avukat eşliği hariç bu kadınla buluşmaması lazım.

 Peki kadın boşanmayı engelleyebilir mi? Aldatma var. Yaşadığı ülkede yasalar nedir bilmem ama çok zor.

İyi koca olmak

Yin dün paylaştı, ekşi sözlükte bir suser Boşanmak başlığında şu aşağıdaki entariyi paylaşmış. Suser kendisini iyi koca sandığından evliliğinin neden berbat bir halde olduğunu anlayamıyor ve sorumluluk alamayan her erkek gibi suçu çevresinde ve karşısındakinde arıyor.

Eleman ayrıntısız yazmış o nedenle bir miktar tahmin yapıyorum ama yazısını yorumlayacağım ve kendini iyi bir koca sanmasına rağmen nasıl berbat bir koca olduğunu göstermeye çalışacağım.

ne kadar batılı olduğumu düşünsem de evlilik kurumuna hep doğulu bir gözle bakmışımdır. benim anlayışımda bir taraf diğerine aldatma, şiddet ve benzeri bir hainlik yapmadıkça, evlilik bitmemeli. bu bakış açısı tabi ki süper doğru değil. ama işte paris doğumlu değiliz ne yazık ki. öyle büyüdük bir çoğumuz. eğer bir erkek, düzgün bir işi varsa, eşini aldatmıyorsa, ona şiddet uygulamıyorsa, iyi bir kocaydı eskiden. aynı şekilde bir kadının evinin yemeğini ve temizliğini yapması, iyi bir eş olması için yeterdi. artık bir şeyler oldu. birbirimize yetemiyoruz.

Birazdan yazacaklarından anlıyoruz ki aslında olay birbirimize yetmemek değil, kocanın karısına yetmemesi olayı.

erkek olduğum için biraz kadınlara sallayacağım kusura bakmayın. aldatma, şiddet gibi olaylarda hep sizin tarafınızdayım bunu bilin. ama işin diğer tarafına baktığımızda, biraz fazla şey istemiyor musunuz bizden? biz modern erkekler, babalarımızın bir çok kötü huyundan kurtulduk.

Karşımızda sözünün eri bir erkek var gibi:

Sebep ne olursa olsun, bu erkeklerin hepsinin misyonu, babalarından daha iyi bir erkek olmak, anneleri korumak ve tabii ki bu anneler arasında ileride çocuklarının anaları olacak kız arkadaşları ve karıları da var. Babalarının kişisel yenilgileri, onların kişisel zaferleri olacak.

Bu modern zaman Oedipus senaryosunun problemi de, Feminen Buyruğun onu çekinmeden kendi avantajına kullanıyor olması. Feminizasyon ve mavi hap koşullaması ile erkek çocuklar, feminen kültür tarafından ne kadar kabul edilebilir olurlarsa o kadar iyi erkek olurlar, beyin yıkamasına maruz bırakılıyorlar. Ve burada cinsiyetler arası sınır bulanıklaşıyor, oğlan çocuklarına bekar anneleri tarafından oturarak işemek öğretiliyor çünkü “senin aşağılık herifin teki olan baban hep ayakta işer ve klozeti kirletirdi”. Daha iyi “erkek”, feminen ve kabul görür erkek, kadın gibi işer ne de olsa.

Babasından nefret eden erkek büyüyünce maskülinden nefret eden yetişkin beta erkeğe dönüşür. Feminen şartlanma acımasız tabii, ama bu şartlanmayı bir erkeğin nasıl olmaması gerektiğinin yaşayan bir örneğinden daha iyi kimse kökleştiremez. Daha önce de belirttim, bu şartlanmalar meşru olabilir, ama sonuçları aynı : kadınlara sürekli “ben diğer serseriler gibi olmayacağım, hele hele de götün teki olan babam gibi hiç olmayacağım” adanmışlığının kadınlar tarafından takdir edilip ödüllendirileceğini sanan bir beta erkek.

Bu aslında Beta Oyununun varsayımı olan “feminen ile ne kadar özdeşleşirsem diğer “çoğunluk” erkeklerden o kadar ayrı ve eşi bulunmaz bir erkek olurum” fikrinin uzantısıdır. Tabii ki kadınların çoğu da bu betanın “daha iyi bir erkek olma sözü”nü takdir etmek yerine kendi doğaları gereği dominant alfa özelliklerinin peşine takıldıklarında, betanın gözünde “düşük kalitede” kadınlar olurlar.

şiddeti bıraktık. aldatmayı bıraktık. ev işlerinde ve çocuk konusunda eşimize yardım etmeye başladık.

Elemanın geçmişin erkeği algısına dikkat edin. Babalarımızı tanımlayan şey, bu elemana göre, şiddet ve aldatma! Böyle düşünen bir adamın masküleniteyi despotluk olarak algılamaması, kötü bazı özelliklerden bütün erkekliğini iğdiş etmeden kurtulması mümkün değil.

eski sert yapıyı yumuşattık.

Bu çarpık erkek algısı yüzünden muhtemelen şiddet ve aldatmadan uzak durmakla kalmıyor, erkeği erkek yapan her özelliği (iyi ya da kötü) çoktan çöpe atmış ve kendi kendisini daha “makul” bir koca yapmak için kendi kendisini tamamen iğdiş etmiş. Bunun böyle olduğunu ilerleyen satırlarda göreceğiz. Yumuşatmış kelimesi de anlamlı olmuş 🙂

yani biz babalarımızdan daha iyi bir koca olduk. peki siz annelerinizden daha iyi bir eş olabildiniz mi? bu soruyu, bunu okuyan tüm kadınlar lütfen sorsun kendine.

Siz babalarınızdan daha iyi bir koca olmadınız. Siz size daha iyi koca diye yutturulan ama ne koca ne de erkek olan bir şey oldunuz! Az sonraki sorunlara neden olacak ve senin de az çok farkında olduğun şekilde modern zamanlarda doyumlu ve mutlu bir evlilik sürdürmekten uzak, ne kendini ne de kadınını mutlu edebilen bir koca. Ama nedense bir şekilde bu “koca” figürü senin için hala “iyi.

oysa annenizden daha iyi eğitim aldınız. annenizin gençliğinde hayal bile edemeyeceği hayatları yaşadınız. büyük ihtimal ondan daha çok kitap okudunuz. daha çok gezdiniz. toplum için daha kaliteli bir birey oldunuz. peki bu birey olma durumu, sizi daha bencil birisi yapmış olabilir mi? evliliğin ihtiyacı olan naiflik sizde eksik olabilir mi?

her modern kadın kötü eş değil tabi. fakat ilginçtir ki yukarıda belirttiğim kriterlere göre iyi bir eş olan kadınlar, hep kendilerini anlamayan, duyarsız kocalardan şikayet ediyorlar. gerçekten de etrafımda da çok görmüşümdür, kocasını mutlu etmek için deli divane olan kadınlar ve bu kadınlara eski model olup sert davranan kocalar. acaba bu kocasını mutlu etmek için uğraşan kadınların, kocası tam da istediği gibi olsaydı, bu uğraşı verirler miydi?

Yine kendisini kandırıyor. Sen kadınların tam istediği gibi bir koca olmadın, sen sana pazarlanan iğdiş edilmiş ve evde eteği giyen partner oldun. Sen, az sonra göreceğimiz gibi kadının hiçbir uğraş vermemesine rağmen hala yavru köpek gibi gözünün içine bakan, kadından ilişki için uğraş vermesini talep edemeyen, muhtemelen böyle bir şey talep etmekten ölesiye korkan bir şeye dönüştün. Sen iyi bir koca değil, ödlek ve zayıf bir koca oldun. Ödlekliğini ve zayıflığını ise kendine iyilik diye pazarlıyorsun.

yoksa o koca için de başka beklentilere girip yine mutsuz olup mutsuz eder miydi?

sonuç olarak gelmek istediğim şu: kadınlar evlilikten hep daha fazlasını istiyor. daha fazlasını isteyip olmadığı için mutsuz olmayan kadın görmedim. diyelim ki eşinin maddi durumu iyi, duyarlılığı yüksek, aldatmıyor, şiddet uygulamıyor. diyor ki “mutfakta yardım et”. tamam ediyorsun. ama bu ona yetmiyor. sonra “temizlikte yardım et”. tamam. sonra? “ya bir yurtdışı tatili yapamadık”. onu da yapsan başkası geliyor. “doğumgünümde dışarıda bir yemek yiyebilirdik.” eninde sonunda bitmeyen bir beklenti ile savaşıyorsunuz.

Haldun Abinin Magandalar Kadınları Daha Çok Mutlu Ediyor yazısı aklıma geldi:

“Kadının huzura dolayısıyla da mutluluğa erebilmesi için hayattaki misyonunu tamamladığına inanması, yani, erkeğinden alabileceği her şeyi almış olduğuna inanması gerekiyor.”

İşin acımasız yönünün tekrar altını çizmek istiyorum; yukardaki cümlede kadının alması gereken miktar belirtilmiyor. Kadınlar çok değişik seviyelerde mutlu olabiliyorlar. Eğer erkeklerinin verebileceğinin gerçekten aldıkları kadar olduğuna inanırlarsa içgüdülerinin kendilerine yüklediği misyonu tamamlamış olup, büyük bir huzur buluyorlar. Fakir bir adamın eşi olarak mutlu olan, çok daha varlıklı bir adamla (hem de adamın hiç bir faulü yokken) mutsuz olan kadın örnekleri her yerde o kadar çok ki.

Yani şimdi biz de maganda mı olalım?..

Hayır maganda olmamız gerekmiyor. Ama magandaların her şeyi yanlış yaptıkları saplantısından kurtulup, onları incelememizde hatta bazı davranışlarından ders almamızda hiç bir sakınca yok.

Öncelikle bir kadınla evli ya da uzun bir ilişki içindeyseniz vereceklerinizin sınırını çok iyi çizin ve bu sınır aşıldığında ölümü bile göze aldığınızı çok ama çok açık bir dille belirtin (ve gerektiğinde uygulayın). Bunu söylerken eşinizin pestili çıkarın demiyorum. Aksine ona verebileceğiniz kadar güzel bir alan bırakın. Bunlar neler olabilir? Aile bütçesinin hakça paylaşımı, dernek faaliyetlerine gitsin diye haftada iki gece çocukların bakımının üstlenilmesi, evde bulaşığın yıkanması ve bunlar gibi bir dolu nokta. Ancak kendinize muhakkak bir alan bırakın, her ay bir kez trekkinge mi gideceksiniz, muhakkak gidin. Haftada bir briç mi oynayacaksınız oynayın. Evde görmekten gerçekten dayanamayacağınız bazı eşyalar mı seçilmek üzere, aldırmayın. Nefret ettiğiniz bazı dostları mı var, sırf o istiyor diye görüşmeyin.

“doğumgünümde dışarıda bir yemek yiyebilirdik.”

Burada ek olarak arkadaşın evliliği rutine bağlama problemi olabilir. Doğumgününde dışarıda bir yemek yemek gibi makul bir isteği araya sıkıştırmış. Erkek olarak sizin göreviniz evliliğin başbaşa kalma- iyi vakit geçirme – işi sekse götürme kısmını planlamak ve yürütmek. Özel günleri bırak ara ara sırf aklınıza estiği için böyle dışarıda baş başa kalmanız lazım. Fakat çoğu erkek uzun süreli ilişkide kız arkadaşına veya karısına 40 yıllık karısı ya da anacağızı gibi davranmaya başlıyor. Hergün evden işe işten eve bir rutinde deney faresi gibi dönüp duruyor.

Arada bir karınızla ya da uzun süreli ilişkinizle pat diye dışarı çıkmak sadece onu tatmin edecek bir şey değil. Böyle şeyler sizin için de  zevkli ve aynı zamanda böyle kestirilemez biri olmanın size sonra yatakta başta olmak üzere dönüşleri gayet güzel.

işe böyle bakınca, çok iyi bir koca olmamakla eleştirdiğimiz babamıza çok kızamıyoruz. kısacası kadınlar; biz babamızdan daha iyi bir koca olduk, ama siz annenizden daha iyi bir eş olamadınız. daha iyi bir birey oldunuz sadece. bu nedenle erkek arkadaşlara sözüm şu ki çok da iyi bir koca olma kaygınız olmasın. zira bunun kadının gözünde hiçbir değeri yok.

Tekrar ediyorum, sen babanın zıttı olacağım diye bir kocanın sahip olduğu en önemli şeylerden birini kesip attın : pipi! Karın sana saygısız davranıyor ve bunun bir kısmı karının aslında evlilik materyali olmayan bir kadın olması da olabilir. Ama şuraya kadar yazdıklarından anladığım senin sınırlarını çizmekten, istediğini talep etmekten aciz bir erkek olduğun. Daha kendi karısına sınırlar çizemeyen veya ondan istediklerini talep edemeyen adam, bir aileye nasıl kaptanlık edecek? Böyle bir adamın nasıl bir çekiciliği olacak ki karısı onunla mutlu olacak?

Siz annelerimizden daha iyi eş olamadınız diyorsun ama sen kadınından iyi bir eş olmasını talep ettin mi? Bir insan seni ayak paspasına bile çevirse ağzını açıp ayağa kalkamazsan bu karın da olsa, arkadaşın da olsa, kardeşin de olsa tepene çıkar. Sen kadın kötü bir eş olsa da ağzını açıp kendi istediklerini talep edemiyorsun, iyi eş olsa da. O zaman neden iyi bir eş olmaya uğraşsın!

bir örnekle yazımı bitireyim. az önce kavga ettiğim karım, kumandayı, cep telefonunu sağa sola fırlattı. sonra yatak odasına gitti. yastığı alıp geri geldi ve yastığı başıma fırlattı. sizce benim ona vurabileceğimi düşünseydi, bunları yapar mıydı? tüm bu abuk sabuk hareketleri yapıyor çünkü asla böyle bir şey yapmayacağımdan çok emin.

Bakın sırf bu paragraftan bu adamın sorununu çıkarabilirsiniz. Bir erkek gibi sınırlarını dayatmayı bilmediğinden elindeki tek eksiğin dayak olduğunu sanıyor. Muhtemelen kendisi gibi özünde maskülen bir erkek olmayan ve bunu dayak ile kapamaya çalışan bir babanın elinde büyüdü. Ondan erkekliği öğrenemedi ve elinde dayak da olmadığı için elinden bir şey gelmiyor.

Oysa olduğunu iddia ettiği modern erkek olsa, yani modern yanında “erkek” de olsa, dayak gibi aslen duygusal olarak zayıf erkeklerin başvuracağı mekanizmalar olmadan olayı halledebilirdi.

az önce kavga ettiğim karım

Maskülen ve kadın – erkek ilişkilerinden anlayan bir erkek kadını ile kavga etmez. Kavga – gürültülü ilişkilerin tutkulu ilişkiler olduğunu pazarlayan dizi ve filmleri kafanızdan atın. Bkz. Çeneni Kapa. Kadının duygusal patlamalarına duygusal patlama ile tepki veren erkek, kadınla kadın olur. Senin koca olarak görevin böyle duygusal çalkantıların karşısında kaya gibi sağlam ve o beğenmediğin eski tip erkeklerin birçoğunun olduğu gibi sert ama sevgi dolu olman lazım.

kumandayı, cep telefonunu sağa sola fırlattı. sonra yatak odasına gitti. yastığı alıp geri geldi ve yastığı başıma fırlattı.

Sen iyi bir koca olsaydın, evin reisi olsaydın, kadını sakince uyarırdın. Bunu yapmamasını, 2 yaşında çocuk gibi öfke nöbetine girecek yaşta olmadığını, bir derdi varsa önce sakinleşmesini sonra da oturup anlatmasını söylerdin.

Bunları yaptığına dair bir ipucu yok. Yapabilecek bir erkek gibi de görünmüyorsun.

Kadın diyelim ki seni dinlemiyor. Ki bu kadar uzun süre seni ayak paspası yapmaya alışmış kadın seni hemen dinlemeyecektir. Yine sakin bir şekilde bu davranışını tolere etmeyeceğini, çocuk gibi öfke nöbetine girerek kendisi ile tartışmayacağını söyler (gerçi söylemene de pek gerek yok) kapıdan çıkar giderdin. Çıkarken de “yetişkin bir insan gibi konuşup davranacak kadar kendini kontrol etmeyi öğrenebilirsen beni ara, yok böyle davranmaya devam edeceksen ben bu dramayla aynı evde yaşamayacağım ve beni rahatsız etme” de ve çek git!

Hayatta hakettiğiniz kadarını değil pazarlık yapma cesareti gösterdiğiniz kadarını alırsınız.

İş yaşamında ve ilişkilerde eğer karşınızdaki sizin hakettiğiniz şeyi vermeye yanaşmıyorsa alabileceğiniz en güçlü pazarlık pozisyonu, istediğiniz değeri/şeyi bir kez açıkça belirtmek ve blöf yapmadan masadan kalkıp gitmektir.

Blöf yapmadan kısmı önemli. Zihin yapın şu olmalı: “Eğer karşımdaki bana hakettiğimi düşündüğüm şeyi vermeyecekse, o zaman onunla bir ilişkim olmayacak”. Yoksa blöf yaparak masadan kalkıp sonra karşındaki sana dönüş yapmayınca peşinde koşmaktan bahsetmiyorum.

Karın burada sana asla haketmediğin bir şekilde davranıyor. Üstüne bir şeyler fırlatıyor. Sen ise böyle davranılmak istemiyorsun. Bunu bir kere söyler, sonra çıkar gidersin.

Tabii sen çıkıp gidemezsin pardon. Zira sen “iyi” kocasın. Kocayı geçtim “insan” gibi davranılmayı dayatıp bunun sonunda büyük ihtimalle evliliğini biraz da olsa daha mutlu yapmaktan aciz bir şekilde karşılıklı cehennem hayatı yaşamaya devam ediyorsun ama sen “iyi” kocasın.

iyi bir koca olmak için kendisini eğitmiş bir evli erkekten sevgilerle.

Eski tip erkek ve genel olarak erkekliğe düşmanlık beslediği için kendi kendini iğdiş etmiş evli bir erkekten desen daha doğru.

Bugüne kadar hem yorumlarda hem de yaptığım koçluklarda bu durumda olan evli erkeklerle konuşma fırsatı buldum. Korku oyununun 12 seviyesindeki bir planı gibi bir plan çizerek belli bir aşama kaydedebiliyoruz.  Ama bu durumda bir erkeğin zihin yapısını değiştirmesi de çok önemli. Çoğu sözünün eri gibi pire için yorganı yakmış yani şiddet/aldatma gibi en ekstrem şeyleri baba/koca/erkek olmakla eşleştirmiş ve bunları yakayım derken komple erkekliğini yakmış bitirmiş.

Bu nedenle masadan kalkamamalarının tek nedeni hatta nedeni karılarından veya karını kaybedecek olmaları değil. En çok zorlandıkları nokta, erkek gibi ve gerçekten iyi bir koca gibi davranmaktan korkuyorlar. Bizim gerçekten iyi bir koca diye tanımladığımız şeyin kötü bir şey olduğuna o kadar uzun süre inanmışlar ki, yapmaları gereken her şey ne kadar mantıklı olursa olsun onlar için çok zor. Mesela adama kendisine bağırılmaması için sınırlarını çizmesi gibi gayet mantıklı bir şey söylüyorsun ama bunu kötü bir insan olmakla özdeşleştirmiş, saçma ama durum bu, yapamıyorlar.

Boşanma da bir seçenek. Zira bir kadın bir erkeği ayak paspası yapmaya bu kadar alıştıktan sonra, bu “haklarını” bırakmaya tepki ve direnç gösterecektir. Bazı kadınlarda bu direnç aşılamayabilir.

Umarım bu evlilikte bir çocuk yoktur ve senin gibi kaptanı olan eve, sen düzelene ve karın sınırlarını öğrenene kadar bir çocuk getirmezsin.

Biriniz bu elemana yazıyı atsın. Belki bir şeyler öğrenir.

Vaka çalışması – Kırmızı alarmlarla dolu bir evlilik macerası

servisci_16 rumuzlu takipçimiz Instagram’da mesajlarda şu hikayesini paylaştı. Kendisinden izin alarak buraya aktardım

30 yaşındayım. Siteye denk gelene kadar mavi hap – kırmızı hap bilmezdim. Ancak babadan görme bi erkekliğimiz vardı. Kıza oyuncak olmayacak şaklaban olmayacak kadar. Ama bizim de güzel bir kızın peşinde koşmuşluğumuz bitmemesi için çabamız oldu. Evlenene kadar görüştüğüm çok kız oldu. Bir o kadar da red edilmişliğimde oldu ama hayatım beni tatmin ediyordu. İyi bi Alman markası fabrikadasında işçiyim. Altımda 70 milyarlık arabam vardı. Birgün doğru kızın çıkacağını, diğerlerinden farklı olacağını bu hayatıma son vereceğimi düşünürdüm. Askerden sonra sanki dünyada başka iş kalmamış gibi ummalı bir kız bulma çabası başlattı ailem. Bir an panikledim.

Takıldığım orospulara güvenemem hiç tanımadığım sevmediğim kızla evlenemem. Çevreme artık ciddi kız arama gözüyle bakmaya başladım. Kilo almıştım bi spor salonunda üye kaydı yapan bir kızı gördüm. Her yerden ekledim ama kabul etmedi. Ben üyelik işini düşüneyim dedikten sonra numaramı almıştı. Artık ümidimi kestiğim bi anda kız aradı. Üyelik hakkında ne düşünüyorsunuz dedi, dedim siktir et üyeliği. Bak dedim ben senden çok hoşlandım, araştırdım.  Annen baban ayrıymış, baban cezaevindeymiş. Ben dedim senle ciddi düşünüyorum sen dedim güzel bir yuvanın kıymetini bilirsin. Etkilendi, anlattıklarımdan bir saat dinledi. Velhasıl oldu.

Evlenicez arabamı sattım. Ev yaptırdım, onun üstüne gitmedim. Çeyizi yoktu. Taksitle aldıklarını bana ödettirdi. Zaten hamile kaldı. Dedim yatırım olsun güzel bi araba alalım. Sen de ben de çalışır öderiz. Tamam dedi ama ben biraz evliliğin tadını çıkarayım. İşsizlik maaşı alıyorum 6 ay yatayım dedi. Tamam dedim. 600 TL para alıyor. Neyse gittim 120 milyarlık araba aldım. Onun aldığı parayla krediyi öderiz. Benim maaşımla da evi geçindiriz diye ama kızı tanıyamamaya başladım. Hatta ciddileştikten sonra değişti. Birçok kez bitirmek istedim annem burdan dönülmez babam para harcadık nişan yaptık o sebepten bitmez bu sebepten bitmez diye ısrar etti. Kaderime yürüdüm. Resmen bu evlilikte de sürdü. Birgün 2018 yılbaşı gecesi arkadaşlarına gittiğimizde konu çalışmaya geldi. Önümüzdeki ay da işsizlik maaşı bitecekti. İş bakması gerekti. Arkadaşlarının yanında “ben çalışmıycam” dedi. “Adamsan ben çalışmasamda bana bakarsın” dedi.

Dedim ki “haklısın sen çalışmasanda sana bakmak zorundayım ama lüks yaşatmak zorunda değilim”. Bir tartışma eve geldik ve  bana dedi “ne olurdu arkadaşlarımın yanında tamam desen” dedi. Şimdi salonda yat gelme yatağa dedi. Biz de erkeğiz ya gururluyuz geçtim salona. Hamile normalde onu gönderirdim de karnındakine dua etsin. Ulan aradan bir hafta 1 ay yok tükürdüğünü yalamıyor bende erkekliğe bok sürdürmüyorum. Bir gece dedim ki yeter sen istedin artık dışarı çıkmaya başladım. Hazırlanmamdan giyimime saçıma dikkat etmemden anladı. Birşeylerin bende değiştiğini bi gece kapıyı çaldı. Yanıma geldi dedi ki “belli ki sen beni aldatıyorsun bana para ver ayrılalım” dedi. Şok oldum. Ben ondan çeyiz istemedim taksitlerini ben ödedim. Bir anda herşey maddiyat oldu.

Neyse ben kızdım bağırdım ama umrunda değil. Sesimize annemler geldi. Dedim yarın bu evden git. Ertesi gün telefonuma mesaj geldi. Karakoldan hakkımda şikayet olduğuna dair. Karımı darp etmişim yapmadım dedim. Kimse sallamadı eve geldim hala evde yatıyor. Pişkinliğin bu kadarı tehdit etmeler. Meğer anası “elini kolunu öyle sallayarak gelme, delil bul delil yarat gel” demiş.

Düğün usb leri fotoğrafları darp raporu, kuzeninden bana attığı 19 yaşındaki kızın çıplak fotoğrafı. Bir yorum yapsam götün memelerin güzel diye onu da mahkemeye sunacak. 300 milyara yakın boşanma davası açtı evime hiç gelmeyen arkadaşları şahitlik yaptı.

Allah acıdı halime. T.C. kimlik nosu şifresinden hamileliğinden itibaren 17 tane erkekle yazışmasını yakaladım, sundum. Fotoğraf ses kaydı mahkeme siklemedi bile. 850 TL nafaka bağladı hala davam sürüyor.

EVLENMEYİN AQ AŞK YOK BU SİTEDE NE YAZIYORSA HEPSİ GERÇEK CANLI ÖRNEĞİM….

Burada evlenmeyin diye kestirip atmak kolay ama asıl meseleleri de kaçırmamak lazım.

Askerden sonra sanki dünyada başka iş kalmamış gibi ummalı bir kız bulma çabası başlattı ailem.

Türkiye’de birçok erkeğin başına gelen ve çoğu erkeğin başını yakan bir durumdur bu. Askerliği bitiren ve işe başlayan erkeklerin aileleri bir evlilik kuduzuna yakalanıyorlar. Herşeyi o kadar aceleye getirip olaya o kadar körlemesine dalıyorlar. Size tavsiyem ailenize karşı direnin. İlla evlenmeye direnin demiyorum ama acele etmeye direnin. Hem kızı bulmada hem de kız ile evlenmede aceleye getirmeyin.

Annen baban ayrıymış, baban cezaevindeymiş. Ben dedim senle ciddi düşünüyorum sen dedim güzel bir yuvanın kıymetini bilirsin.

Bu da servisci_16’nın en büyük hatası. Ailesi dağılmış, babası cezaevinde ve muhtemelen baba etkisinden uzakta, erkeklere düşman bir annenin elinde yetişmiş kız, güzel bir yuvanın ne olduğunu bilmeyebilir ve onu kuracak donanımı da olmayabilir. Bu bir problem. Aynı durumdaki her kız psikolojik hasarlıdır diye bir durum yok ama böyle bir aile ortamından gelen kızın güzel bir yuvanın kıymetini bilebileceğini düşünmek büyük saflık.

Maalesef evet erkeğin ailesi de kızın ailesine bakarak karşı çıkması beklenirken resmen seni kıza itmişler. Bakın her anası babası ayrı ya da babası cezaevinde olan kız sorunlu değil ama bu nüfusta sorunlu kız oranı fazla olacaktır. O nedenle ya bulaşmayacaksınız ya da kız acaba sorunlu mu diye en az 8 ay test edeceksiniz. Tam tersi kız yuva görmemiş kıymetini bilir demeyeceksiniz. Kız babasına öfkeli ise ve sen hayatına ailesel erkek figürü olarak girdiğinde o öfkeyi senden çıkaracaktır.

Burada erkek resmen gözlerini bantlayıp ters yönden trafiğe dalmış sonra bir kamyonla kafa kafaya girmiş. Şimdi insanlara trafiğe çıkmayın diyor. Ama öz eleştiri yapması gerekiyor. Diğer erkeklerin de bu hatalardan ders alması lazım.

Evlenicez arabamı sattım. Ev yaptırdım, onun üstüne gitmedim. Çeyizi yoktu. Taksitle aldıklarını bana ödettirdi …  Tamam dedim. 600 TL para alıyor. Neyse gittim 120 milyarlık araba aldım. Onun aldığı parayla krediyi öderiz.

Bu aşamadan sonra maalesef yine klasik : bu aşamada erkek ve ailesi, dünyanın en düşük rütbeli beta öderi benim diye göstermeye kasıp büyük paralar harcamaya başlıyor. Bu aşamada ise en sorunsuz kızı bile adamdan erkek olarak tiksindirecek bir ödeme furyasına giriliyor. Gerçi sorunlu hatun bu aşamada hemen her zaman kendisini belli eder. Bu da etmiş.

Benim maaşımla da evi geçindiriz diye ama kızı tanıyamamaya başladım. Hatta ciddileştikten sonra değişti.

Burada erkek maalesef kendi hayatının iplerini eline alamamış. Olayı görmüş ama gerekli donanımı (kırmızı hap gibi) olmadığı için bariz ortada olan kırmızı alarmları değerlendirememiş. Yine klasik şekilde aile baskısı devreye girmiş.

Birçok kez bitirmek istedim annem burdan dönülmez babam para harcadık nişan yaptık o sebepten bitmez bu sebepten bitmez diye ısrar etti. Kaderime yürüdüm.

Ama servisci_16 başka bir hata daha yapmış.

Zaten hamile kaldı.

Çok erken ve bu kadar kırmızı alarm varken büyük hata. Birçok erkek maalesef doğum kontrolünü kadına bırakıyor. Böyle ödeyen bir erkeği ve aileyi bulan kadın da kontrolü güce çeviriyor. Ya da yine birçok erkek kötü giden evliliği çocuk kurtaracak sanıp çocuk yapıyor. Yok böyle bir şey. Asla böyle bir hata yapmayın.

Bundan sonrası ise tamamen yokuş aşağı felaket.

Meğer anası “elini kolunu öyle sallayarak gelme, delil bul delil yarat gel” demiş.

Bizim memleketteki anasına bak kızını al lafını güzellik ile ilgili falan sanıyorlar. Bir kızı tanımak için anasına bakacaksınız. Burada ise annenin ne olduğu belli. Kızın babası boktan biri ya da değil. Ama kızın anası kızı erkek olana düşman olarak yetiştirmiş.

Kıssadan hisse

Evlilik, erkeklerin ciddiye alması gereken büyük riskler içeren bir kurum. Ama bir rus ruleti değil.

Risk karşısında iki seçeneğiniz var : riskten tamamen uzak durursunuz ya da riski elinizden gelen en iyi şekilde yönetirsiniz. Hangisini seçeceğiniz sizin tercihiniz, benim için hava hoş. Ama neyi tercih ederseniz edin, avcı donanımı ile yaratılmış iken kurban / mağdur gibi davranmayın.

Dr. Shawn Smith

1 – Aile gazı ile evlenmeyin.

2 – Eğer evlenecekseniz, ideal evlilik yaşınıza kadar evlenmeyin. Bugün 30 yaş altında olup da evlenme donanımı olan erkek yok. 50 sene önce bir erkek 25 yaşında olgunlaşıyordu belki ama şimdi bu yaş 35.

3 – Bilinmeyen ile evlenmeyin.

4 – Evlilik konusunda kadını kırmızı alarmlarına dikkat edin. Kadını gözlemleyin ve eğer kırmızı alarmları varsa yol yakınken (imzadan önce bitirin).

5 – Bir tanecik oğlumuz evleniyor, hayatta bir kere evleniyorum bahanesi ile musluğu açıp en beta öder erkek benim yarışına girmeyin. Kız ne yaparsa yapsın bunu fazla ödeyerek ödüllendirmeyin. Böyle yaparak sadece şu planı yeşertiyorsunuz : bunlar ben ne yaparsam yapayım ödüyorlar. O zaman imzayı atarım, bebeyi koyarım ve hayat boyu ödetirim. Şimdi kızabilirsiniz ama kadına verilen mesaj bu maalesef. Kötü davranışları sürekli ödüllendirirseniz, kötü davranışları beslersiniz.